Post on 18-Feb-2020
transcript
ll. INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF MOUNT ARARAT AND NOAH'S ARK
ll. ULUSLARARASI AGRI DAGI VE NUH'UN GEMiSi SEMPOlYUMU
Edited by - Editör
OKTAYBELLi
lll
«n. INTERNATIONAL SYMPOSIUM OF MOUNT ARARAT AND NROAH'S ARK II. ULUSLARARASI AGRI DAGI VE NUH'UN GEMİSİ SEMPOZYUMU"
Ağrı Valiliği'nin Ev Sahipliğinde; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Van Yüzüncü. Yıl Üniversitesi, Erzurum Atatü.rk Üniversitesi, ÇEKÜL Vakfı ve TMMOB Mimarlar Odası Van Şubesi'nin Organizasyonu ile 08-1 O Ekim
2008 Tarihleri Arasında Doğubayazıt<ia Kültfu Merkezi Konferans Salonu'nda Gerçekleştirilmiştir.
© Yayın Hakları
Prof. Dr. Oktay BELLİ
Proje Yapmı
•••o •• • •••• •••• KaraKutu
Cağaloğlu Yokuşu Karvar İş Hanı No: 6/8, Kat: 4 Eminönü-İstanbul/TÜRKİYE
Tel: +90 0212 519 83 74 Faks: +90 212 519 83 77 www.karakutuyayinlari.com
e.posta: karakutu@karakutuyayinlari.com
İç Tasarım ve Uygulama Burhan Maden
KapakResmi Büyük ve Küçük Ağrı Dağl (O. Belli)
Kapak Tasarım ve Uygulama Hüseyin Özkan
Baskı ve Cilt Ebru Matbaacılık
Organize San. Bölgesi Atatürk Cad. No: 135
İkitelli-İstanbul/TÜRKİYE Tel: +90 212 671 93 70
İlk basım 2009, İstanbul
Ağrı Valiliği Kültür Yayınları Nr. 9 Tü.m Hakları Saklıdır. Kaynak Belirtmek Ko_şulu ile Yararlanılabilir.
ISBN: 978- 605- 378 - 103- 5
Bu Kitap Ağrı Valiliği ll Özel İdaresi'nin maddi katkılarıyla bastırılmıştır. Kitapta Yer alan Makalelerin Her Türlü Bilimsel ve Yasal Sorumluluğu Yazariarına Aittir.
o
Bandrol uygulamasına ilişkin ulusal ve esaslar hakkındaki yönetmeliğin S. maddesinin 2. fıkrası gereğince, bandrol taşıması zorunlu değildir.
ll
Bahattin DARTMA(*)
THE PLACE AND TIME OF NUH DELUGE
ABSTRACT
T his study consists of two parts. The first part is about the potential time of the deluge. The second part is
about the ground on which the deluge took place. That is, it is about the potential place covered by the
heavy water flood. Meanwhile, this part also deals with question of whether the del u ge took locally or all
over the world and the question of whether human generatian was interrupted or not. These questions were dealt
with some evidence.
It is known that there are many wilful and biased explanations and views about these issues. Y~t this article
analyses the above mention ed issues objectively and scientifıcally. On the ground of these criteria and evicence we
tried to answer the place and time of the deluge.
In the light of the known information about the questions this big event -the deluge- took place locally in
2700 B. C., not all over the world. AJthough the time of the deluge -2700- seems to be near, the evidence we had re
fers to this date. It is necessary to mention here that it is possible to emerge some new evidence, knowledge and doc
uments and our condusion may change in the light of these new fi.ndings. Hence it is necessary to make much ex
cavation in the places where the deluge took place.
Wiht the Nuh Deluge the human race was not interrupted. The claims of Nuh's being the second ancestor of
the human beings are baseless and lack of scientific evidence. The prophet Adam is the fust human and the only
ancestor.
(*) Prof. Bahattin DARTMA, Yüzüncü Yıl University, Faculty ofTheology, Van-TURKEY, e-mail: bahagani@gmail.com
150
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMiNi
GiRiŞ /
B aşlıktan da anlaşılacağı gibi bildirimiz iki kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan biri Nuh tUfanının meydana geldiği zaman dilimi,
diğeri de üzerinde cereyan ettiği kara parçası yani, bu büyük su kütlesinin kaplamış olduğu alandır. Aynı zamanda bu son bölümde tUfanın, global çapta olup olmadığı ve dolayısı ile insan neslini kesintiye uğratıp uğratmadığı konuları da bir takım deliliere dayanılarak irdelenecektir.
Bilindiği gibi bu konularda çok sayıda kasıtlı ve ön yargıya dayalı açıklama ve görüş bulunmaktadır. Ancak biz konumuzu, gücümüz oranında objektif ilmi ölçülere bağlı kalmak suretiyle bu çelişkili görüşler deryasına dal madan işlemeye çalışacağız. Bu nedenle ilmi kriterlere uymayan beyan ve kabullere yer verınemeye özen göstereceğiz.
Bu kısa girişten sonra şimdi konuyu incelemeye başlayalım.
A. Nuh tUfanının meydana geldiği zamaıı
Tmanın meydana geldiği zaman konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Olayın M. ö . 5000 ile 4000 yılları arasında gerçekleştiğini söyleyenler1
olduğu gibi, M. ö. 2700 yıllannda meydana geldiğini ileri sürenler2 de vardır. Bu hususta başka görüşler de mevcuttur. Fakat biz bu çalışmamızda sadece,
-dayandıkları bir takım delilleri olmaları nedeniyle kayda değer bulduğumuz- bu iki görüş üzerinde durmaya çalışacağız:
a. Friedric Bender tarafından Cucti Dağı'nda bulunan tahta parçalannın yaşının 6630 yıllık olarak belirlenmesP ilk etapta tlıffuun, M. ö. 5000 ile 4000 yıllan arasında olduğu görüşünü te'yid eder gibi görünmektedir. Ancak şu var ki burada söz konusu tahtaların, NUh'un gemisine ait olmayabileceği ve zamanlarının tespitinde hata oluşmuş olabileceği gibi kesin sonuca varmaya engel teşkil eden bir takım ihtimaller akla gelmektedir. Bu durumda tahta kalıntılarııun yaşırun mfanın, M. ö. 5000 ile 4000 yılları arasında olduğu görüşünü kuvvetlendirdiğini söylemek bir hayli wr gibi görürımektedir.
b. Tmanın M. ö. 2700'lerde meydana geldiği görüşünün delil ve gerekçelerinin ise biraz daha kuvvetli olduğunu söylemek mümkün gibi görürımektedir. Bulabildiğimiz kadarıyla bunları şöyle sıralayabiliriz:
i. Her şeyden önce Kur'anda, NUh'un gemisinin yapımında tahta/levha ve çivilerin kullanıldığı açıkça bildirilmektedir. 4 Ağacın tahtallevha haline getirilmesi ve bunları birbirine tutturacak olan çivilerin yapımı için sert madenierin kullarulması, ayrıca gemi yapımı ve teknolojisinin de bilinmesi gerekmektedir.
(*) Prof. Dr., Bahattin DARTMA, Yüzüncü Yı l Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi, VAN-TÜRKiYE e-posta: bahagani@gmail.com
151
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMİNİ
Geminin yapıınında demir çivi kullanıldığına göre bunun, tllfarun M. ö. 2700 yıllarında olma ihtimalini kuvvetlendirdiği söylenebilir. Çünkü demir madeninin keşfedilip kullanılışı, mevcut bilgilere göre M. Ö. 3. bin yılda gerçekleşmiştir.5
Öte yandarı Mısıröa M. Ö. 4. bin yılda ilkel gemi yapımı ve bakır madeninin bilindiği söylenmektedir. Yine M. Ö. 3400-3100 yıllarında Akdeniz sahillerinde ve Nil nehrinde dolcişabilen basit gemilerin lrrıal edildiği ve yapılışlannda da tahta ve (muhtemelen bakırdan ya da bakır karışımından yapılmış) madeni çivilerin kullanıldığı bildirilmektedir. Normal gemilere ise M. Ö. 4. bin yıl sorıları ile 3. bin yıl başlarından itibaren rastlanrnaktadır. Buna göre Hz. NUh'un gemisi gibi gelişmiş gemilerin yapılabilmesi için tahta ve metal çivilerin kullanılmasının, M. Ö. 3500 yıllarından daha öncelere gitmesinin, mevcut tarihi ve arkeolojik verilere göre pek mümkün olmadığı
sonucuna varılabilir.
İşte bu bilgilerin tüfanın, M. ö. 2700'lü yıllarda meydana gelmiş olabileceğini işaretiediği söylene bilir.
ü. Arkeoloji, Bronz Çağı'nda NUh(as)'ın yaşadığı Edom bölgesinin M. ö. 2700'lü yıllarda aniden
boşaldığını, daha sonra 2600'lerde buralara başka insarıların gelip yerleştiğini haber vermektedir.6 İşte,
belirtilen tarihlerdeki bu ani boşalma hadisesi tfıfanm, M. Ö. 2700'lü yıllarda olma ihtimalini te'yid eder niteliktedir.
ili. İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley ve ekibi, 1922-1934 yılları arasında Mezopotamya'nın tarihi şehirlerinden biri olan Uröa7 çok önemli kazı
çalışmaları gerçekleştirmiş; M. ö. 4. bin yıldan kalma kral mezarlarını ortaya çıkarmış; tUfandan önceki krallistesini içeren kil tabietleri bulmuştur.7 Yaptığı bu çalışınalar hakkında bilgi verirken şöyle demektedir:
" ... Son olarak, şehir tepesinin daha yüksek olan aksarnı (kısımları) araştırıldığı vakit birkaç tabaka sonra sırf Sümer bakayasını (kalıntılarını) ihtiva eden kısımla volkanik camların bulunduğu karışık kısma tesadüf ettik. Bu tuğla tabakasının 4.9 m. altında M. E. (mllattan evvel) 3200 sene-
sine ait olduğu sıhhatle (doğru bir şekilde/gerçek olarak) tespit edilen tUfandan evvelki eski Ur harabeleri çıktı:'9
Verilen bu bilgiler, -eğer doğru ise- tfıfanın M.
Ö. 2700'lerde olma ihtimalini kuvvetlendirif mahi
yettedir. Görüldüğü gibi burada tüfanın, M. ö. 3200 yılından sonra meydana geldiği açıkça zikredilmektedir.
iv. Rivayete göre tCıf.:mdarı önceki mevcut (tarihi)
ınalfunatın (ve kutsal bilgilerin) yazılı olduğu malzemeler, tUfan esnasında zarar görmesin ve zayi olmasın
diye Sipparöa bir yere, derin bir şekilde toprağa gömülerek korunmuştur.10
Bu haberi doğrular mahiyette Gılgamış destanında
yer alan ve Babil'in dini liderliğini yapan Berossus
(takriben M. Ö. 250 yılları) adlı bir tarihçinin tUfan hadisesini anlatırken kullandığı, "(Xisuthros/NUh)
gemide bulunanlara, Babil'e dönmelerini, Sippar'da, (toprağa göm[dür]düğü ve üzerinde kutsal yazıların
ve çeşitli bilgilerin bulunduğu) kitabeleri bul[ up
çıkar]arak onlardan beşeriyeti (insarıları) haberdar etmelerini emretti"11 şeklindeki ifadelerinde de
sarahaten kitabe yani, yazılı belge geçmektedir.
Dikkat edilirse bütün bu bilgilerin tCıfanın,
yazının bulunuşundan sonra olduğunu gösterdiği söylenebilir. Yazının ise, ilgili kaynakların beyanına
göre M. Ö. 3500 ile 3000 yıllan arasında keşfedilip geliştirildiği12 dikkate alınırsa buradarı tCıfclıun, M. ö. 2700'lü yıllarda meydana geldiği sonucuna varmak mümkün gibi görünmektedir.
v. Nuh tfıffuıının, yazının icadından sonra (yani
M. ö. 2700'lerde) meydana geldiğinin en önemli delillerinden biri de, arkeolojik kazılar sonucu ortaya
çıkarılan bir tablette Asurbanipal(M. Ö. 668-627)'ın,
tUfandan önce yazılmış olan yazıları okuyup arıladığını açıkça ifadeye koyması dır. Söz konusu tablette Asur
banipal (M. Ö. 668-627) şöyle demektedir:
"Katiplerin tanrısı, bana sanatının bilgisini lutfedip hediye etti. Yazının gizlerine inisiye edildim.
Sümerce yazılmış olan çetrefilli tabietleri bile okuy
abilirim. TU.fiindan önceki günlerin taş yontulanndaki muammalı sözleri anlıyorum:'13
152
BAHATTİN DARTMA
Her ne kadar yalan bir tarih gibi görünüyorsadahal-i hazırda elimizde bulunan dln1, coğrafi, tarihi, arkeolojik vb. verilerin, tfiffuıın M. ö. 2700
yıllarında olma ihtimalini kuvvetlendirecek nite
likte olduğu söylenebilir. Ancak burada şunu da belirtmemiz gerekir ki, zamanla ortaya çıkacak olan
daha güçlü delil, belge ve bulgular tabii olarak bu sonucu değiştirebilir.
B. Nuh tUfanının kapladığı alan
Şimdi de rufanın kapladığı alanın genişliği meselesini incelemeye çalışalım:
George Smith, tüffm öncesi krallardan birinin adımn yazılı olduf,ru bir tabieti (bularak) onarmıştır.
Tablette adı geçen -ve muhtemelen kendisinden Nfıh(as)'ın kastedildiği-bu kral, "evini dağıtınası ve
bir gemi yapması emrini almış olan Şuruppaklı 14
Adaın'dır."15 Söz konusu tablet, bu kralın ken
tini, Fırat'ın kıyısında, Babil'6 ile Basra körfezi
arasında tam orta yerde bulunan ve arkeologların "Fara Höyüğü" olarak adlandırdıkları bir çevrede konumlandırmaktadırlar. 17
Demek ki Arkeolajik belgelere göre NCıh (as) Mezopotamya'da yaşamıştır. İşte ruffuun da burada18
hatta, Mezopotamya'nın (yani bugünkü Irak'ın) güneyinde meydana geldiği 19 bildirilmektedir.
TUfanla ilgili Mezopotamya dışında geniş çaplı bir araştırma ve inceleme yapılmadığı için, suyun
nereleri kaplarlığını kesin olarak tespit etmek henüz mümkün değildir. Yapılan t:a.hm1nl hesaplara göre
suyun, 650 km. uzunluğurıda ve 160 km. genişliğinde bir alanı kapladığırıdan bahsedilmektedir.20 Ancak
biz, verilen bu vb. rakamlara son derece ihtiyatla
yaklaşılması gerektiğini düşünüyoruz. Kanaatimize göre terran esnasında su, çok daha geniş bir alanı kaplamış olmalıdır; 160 ve 650 km. rakamları çok az görünmektedir.
Tabii ki tManın kapladığı alandan söz açılırıca burada tManın mahalli olup olmadığı konusunu da ele almamız yerinde olur.
TUffuıın yerel olduğu konusunda hemen hemen ittifak edildiği21 belirtilmekle birlikte bu büyük
olayın global çapta meydana geldiği de iddia edilmektedir.
TManın bütün dünyayı kaplayacak şekilde genel olduğurıu söyleyen en eski kaynaklarından biri Tevrat'tır. Bu hususta onun şu beyanlan çok açık ve kesindir:
"19Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün
yüksek dağlar su altında kald.L 20Ytikselen sular dağları on beş arşın aştı':22
Görüldüğü gibi Tevrat'a göre tUfan esnasında sular, yeryüzünün tamamını kaplamakla kalmamış, aynı zamanda en yüksek dağların bile ıs arşın (yani 9.24 m.23
) üzerine çıkmıştır.
Ayrıca Tevrat, yeryüzündeki bütün canlıların tUfanla yok olduğurıu kesin bir dille ifade etmektedir:
"21 22Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok
oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler,
insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü. 23Rab insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh' la gemidekiler kaldı:'24
Demek ki Tevrat'a göre, geminin içindekiler hariç, istisnasız olarak yeryuvarındaki bütün canlılar tUfania helcik olmuştur.
Bundan dolayı olmalı ki - yine Tevrat'a göre-, tUfan öncesi gemiye, her canlıdan bir, bazı canlılardan ise birden fazla çift alınmıştır:
" 19Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. 20Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. 21Yanına
hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola. 22Nuh Tanrı' nın bütün buyruklarını yerine getirdi25: 2•3Yeryüzünde soyları tükenınesin diye, yanına temiz sayılan hay
vanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. 8·9-fanrı' nın Nuh' a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh' a gelip gemiye bindiler. 16Gemiye giren hayvanlar
153
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMİNİ
Tanrı' nın Nuh' a buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. cevaplarken aynı zamanda tiıfanın global değil, lokal Rab Nuh' un ardından kapıyı kapadı. "26 olduğu da kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır:
Dikkat edilirse bu pasajlarda akla ve ilmi gerçeklerle bağdaşmayan pek çok husus vardır. İşte bunlardan biri, hayvanların temiz ve kirli diye iki gruba ayrılmasıdır. Hayvanların böyle bir ayrıma tabi tutulmasının gerekçesi ve ölçüsü nedir? sorusuna makul bir cevap bulmak hak.U<aten çok zordur. Mesela önceleri, zararlı ve tehlikeli olarak kabul edilen bazı hayvanların zehirleri bu gün sağlık alanında önemli bir madde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca
bu tür hayvanların, ekolojik dengenin sağlanmasında önemli görevler icra ettikleri de bugün bilinmektedir. Şin1di Tevrat'a göre, böylesine faydalı olan hayvanlar hangi gruba konacaktır?
İşte Tevrat'ın bu tür beyanları onun, asli şeklini muhafaza edip etmediği sorusunu akla getirmektedir kl, buna müspet cevap vermek mümkün değildir. Yani bu vb. ifadeler onun orijinal halini koruyamadığını tedai ettirmektedir.
Ayrıca Tevrat'a göre tCıfanda diğer carılılarla birlikte bütünüyle insanlar da yok olduğu için, daha sonra çoğalma Nuh'un soyu ile gerçekleşmiştir:
"32Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus, boy boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh' un soyundan gelmedir~'27
Anlaşılan o ki, Tevrat'tan aktardığımız bu pasajlarda cevaplamarnız gereken bir takım önemli sorular vardır. Aynı zamanda bu sorular, toplumun değişik kesimlerinde ae zaman zaman gündemi meşgul edip tartışılmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
ı. Tfıfan, bütün dünyayı içine alacak şekilde mi olmuştur?
2. Gemiye her canlı türünden bir çift alınmış mıdır?
3. TUfanla yeryüzündeki bütün canlılar helak edilmiş midir?
4. TUfandan sonra çoğalına Nuh'un soyundan mı meydana gelmiştir?
Şimdi sırasıyla bu soruları cevaplayalım. Bu esnada şunu da belirtelim ki, söz konusu soruları
la. NUh, peygamber olarak bütün insanlığa değil belli bir kavme gönderilmiştir. Onun elçi olarak gönderilişinden bahseden ayetlerde peygamberliğinin umumi olduğuna dair herhangi bir işaret görünmemektedir. İlgili ayetlerde, "ehıiliüm = it~-.;~~:~ =
onların kardeşf?8 "kavm-i NUh= ,J.'.Jr> c/..JC. = NUh'un kavrni"29 ve "J".!J' \'JW:J'w-ı ü.ic'ı lJı,; ,J . .;'p-_ı,_ = NUh'u kaYllline elçi gönderdik''30 ifadeleri, onun risaletinin hususi olduğunun önemli bir işareti gibi görünmektedir. Tufan olayı da sadece onun gönderildiği toplumu cezalandırmak amacıyla, o bölgede gerçekleştirildiğine31
göre söz konusu hadisenin mahalll olduğunu, yani bütün dünyayı içine alacak şekilde değil, sadece o topluluğun yaşadığı bölgede cereyan ettiğini söyleyebiliriz.
I b. Tmanın iz ve işaretlerine, şu anki bilgilerimize göre sadece Mezopotamya'da rastlanmaktadır. Şu ana kadar tCıfana dair elimize, Mezopotamya dışından herhangi bir sağlam bilgi, belge ve kalıntı ulaşmamıştır.
le. Evliya Çelebi'nin şu sözleri de tCıfanın mahalli olduğunu gösterir niteliktedir:
"Habeşistan'da yüz türlü dil vardır. TUfandan sonra nice peygamberler buraya gelip halkı çeşitli dillerle (hak) dlne davet etmişlerdir ... Okut bilginleri, Nuh titfaru bizim diyarımıza gelmemiştir, derler~'32
Id. Ekrem Akurgal, geminin ısoo metrede aranmasının fizikteki birleşik kaplar kanununa33
göre imkan diliilinde olmadığını, aksi halde bütün dünyayı ı 500 m. derinlikte bir su kütlesinin kaplaması gerekeceğini söylemiştir. 34 Dünyada rakımı ı 500 mn en yüksek olan pek çok dağ, hatta yerleşim birimi bulunmaktadır. Buna göre tCıfanın genel olmadığı gayet açıktır.
Ekrem Akurgal'ın, birleşik kaplar kanununa dayanarak ileri sürdüğü bu görüşe göre Tevrat'ın, "tU.fcm esnasında su, dağların 15 arşın üstüne çıktı"
şeklindeki ifadesi, gerçeği yansıtmaktan çok uzaktır.
İlahi olduğu iddia edilen kutsal bir kitabın, tabiat kanuniarına aykırı beyanlardia bulunması onun, aslını
154 .
BAHATTİN DARTMA
koruyup koruyamadığı meselesi açısından son derece düşündürücü bir husustur. Daha açık bir ifadeyle bu günkü Tevrat'ın orijinal halini koruduğu nu kabul etme imkanı yoktur.
İşte bütün bu vb. hususların, tüfanın yerel olduğunu gösterdiği söylenebilir.
Yeri gelmişken burada şu husus u da belirtelim ki olaya, o dönemde insan yaşantısının, dünyanın başka yerlerinde değil de sadece tUfan bölgesinde olduğu35 kabul edilirse, bu takdirde tfıfanın hedef aldığı yani, cezaJandırdığı insanlar bakımından dünya çapında olduğu söylenebilir. Ancak şu anda elimizde, o devirde yeryüzünün diğer bölgelerinde insan yaşarnının olmadığına dair sağlam bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Dolayısı ile tfı.fanm hedeflediği kitl e açısından da genel olduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir.
Gemiye, istisnasız olarak bütün canlı türlerinden bir çiftin alındığına gelince bu hususta da şunları söyleyebiliriz:
2a. Ayette, "u~ı ~~j ~ 6:- ~ ~~ = her (şeyden) iki cinsi (yani bir çifti) gemiye yükle!"
kısmındaki "min = ~..6·" harfinin teb'tz (yani bir şeyin tarnamını değil, bir kısmını ifade etmek) için olduğu36
dikkate alınırsa bunun, gemiye her canlı türünden değil, bazı canlılardan bir çiftin alındığına işaret ettiği söylenebilir.
2b. Geminin hacrni konusunda sağlıklı bir bilgi bulunmadığından, onun böyle bir iş için yeterli olup olmadığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak, o günün şartlan ve teknik imkanları dikkate alındığında geminin, istisnasız olarak bütün canlı türlerinden bir çifti alacak kapasitede olmadığı sonucuna varılabilir.
Zira Tevrat, -bize göre doğruluğu şüpheli olmakla beraber- canlılar ile birlikte onların gıda ihtiyaçlarının da gemiye yüklenip stoldandığını belirtmektedir:
"21Yanuıa hem kendin, hem onlar için yenebi
lecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola. 22Nuh
Tanrı' nın bütün buyruklarını yerine getirdi."37
Bu dururnda işin daha da zorlaştığı apaçık ortadadır.
2c. O dönemde, zehirli, yırtıcı, saldırgan vb.
tehlikeli hayvanlara hakim olmak, onları zaptetmek hiç de kolay olan bir iş değildir. Bu tür hayvanları
hiç ineitmeden bir mekanda toplama işi, günü
müzün gelişmiş olan imkanlarıyla bile çok zor ve güç yapılabilmektedir.
2d. Bütün canlı türlerinin tespiti, bugün bile yapılaroaclığına göre o gün için gerçekleştirildiği söyle
nemez. Günümüz dünyasında bilim ve Leknolojinin baş döndürücü bir şekilde ilerlemesine rağmen
henüz tespit edilemeyen canlı türleri milyonlarla ifade edilmektedir. 38
2e. Onların cinsiyetlerini tespit etmek hakikaten
çok zor bir iştir. Hele o devrin şartları dikkate alınırsa böyle bir işlernin daha da zor olduğu kolayca tahmin edilebilir.
2f. Farklı ortam ve şartlarda yaşayan canhları bir mekanda (yani bir gemide) barınciırma imkanı he
men hemen yok gibidir. Bunların yiyecek ve içecekleri
nin türünü, özelHğini, miktarını ... ve zamanını tespit edip ayarlam ak o devir için imkan dahilinde olan
bir husus olmasa gerektir. Bunlar arasında birbirlerine karşı hasım/saldırgan olanların bulunduğu da
düşünülürse işin çok daha zor olduğu kendiliğinden anlaşılmış olur.
Zira Tevrat'ın ifadesine göre tUfan uzun bir süre devam etmiştir:
"17Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular
gemiyi yerden yukarı kaldırdı. 24Sular yüz elli gün
boywıca yeryüzünü kapladı. 3Sular yeryüzünden
çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra su
lar azaldı."39
Bu vb. rakamların doğru olup olmadığı konusunda kesin olarak bir şey söylemek mümkün değildir. Bir
de bu tür rakamsal ifadeler Tevrat kaynaklı ise daha fazla itiyatlı o~ak lazımdır. Ancak bw·ada tCıfanm,
kısa sürede olup bitmediğini, en azından etkisi altına
aldığı alanlardaki canlıların boğularak öleceği bir süre kadar devam ettiğini, suların çekilip normal yaşam
şartlarının oluşmasının ise biraz daha uzun zaman aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte, bu kadar bir za
man sürecinde bile olsa, böylesine çok ve ayrıca farklı
155
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMiNi
canlı türlerini küçük bir alanda (yani bir gerniniri içinde) barındırınanın imkansızlığı ortadadır.
2g. Bilindiği kadarıyla tüffuun gerçekleştiği alanda, bütün canlı türleririden bir çiftirı içine alındığı geniş hacimli bir geminin güvenli bir şekilde üzeririe oturahileceği çapta yüz ölçümüne sahip yüksek bir dağ yoktur. Mesela bir hayvanat bahçesirlin genişliğine
TUfandan sonra çoğalmanın Nuh'un soyundan olup olmadığı ( 4) meselesi, sık sık gündeme ge
len önemli sorulardan biridir.
1üffuu geniş bir şekilde anlatan Tevrat'ın,
"32Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus, boy
boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh' un soyundan gelmedir~'42
göre barındırdığı hayvanların. sayı ve çeşitleri dikkate alınırsa, bu tesbitin ne kadar doğru olduğu daha kolay anlaşılır.
ifadeleri sarahaten, bu büyük olayla, NUh Peygamber ve onun zürıiyeti dışında kalan diğer irisanların tümüyle yok edildiğini, çoğalmanın onun nesiiriden
2h. Canlıların gerniye alırımasını emreden olduğunu ortaya koymaktadır. ayetin40 şart-cevap formunda düzerılenmesiriden anlaşıldığına göre söz konusu emir, tfıfanın başlama zamanının yaklaştığı bir anda verilmiştir. Dolayısıyla bu kadar kısa bir zaman zarfında bütün bu işleınleriri yapılarak her çeşit canlıdan bir çifti gerniye alma imkanı da hemen hemen yoktur.
ilim adamlarının büyük çoğunluğu, irisanlığın ilk ve tek atasının Adem (as) olduğu görüşündedir.
Acizane bizim de kanaatimiz bu yöndedir. Ancak bazıları, Nuh tUfanmda tüm irisarıların yok edildiği, daha sonra çoğalmanın Nfıh( as )'ın nesliyle gerçekleştiği, dolayısıyla NUh(as)'ırı irisarılığın ikirıci atası olduğu
O halde <gemiye her şeyden bir çiftin alınması' tezini ileri sürmektedirler. 43
ifadesinden maksat nedir? Kanaatimize göre gemiye alınan canlılar, öyle iddia edildiği gibi her türden değil, Bu nederıle şimdi, tUfan esnasında tUm insanların
helak edildiği, çoğalmanın NUh'un nesliyle gerçekleştiği muhtemelen tUfan sonrası kendilerine, beslenme, taşınma ve korurıma gibi açılardan zaruri olarak ihtiyaç duyulan hayvanlar olmalıdır. Buna göre tUfan
esnasında gemiye alınınayıp da telef olan canlıların yerleririe ise, su çekildikten sonra, zamanla diğer bölgelerdeki canlıların gelmiş olmaları gerekmekte dir.
Gılgamış destanının, "ova sürülerini, kır hayvanlarım, bütün sanatkarlanını içeriye aldıın"41
• ifadeleri de bu fikri te'yid eder niteliktedir. Çünkü burada zikredilen canlılar, tUfan sorırası kendileririe zaruri olarak ihtiyaç duyulan hayvanlar olmalıdırlar.
TUfanla yeryüzündeki bütün canlıların yok olup olmadığı (3) sorusuna gelince buna müspet cevap vermek mümkün değildir. Çünkü, her şeyden önce -yukarıda da açıklandığı gibi- tUfan genel olmamış ve ayrıca gemiye bütün canlılardan bir çift de alınmamıştır. Arıcak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, tUfan esnasında suyun kapladığı alanlarda, gemiye alınmayan tüm canlılar ölmüş olabilir; suyun etki altına almadığı yerlerde yaşayan canlılarm bütünüyle helak edildiğini söylemek ise mümkün değildir.
teziriiri doğruyu yansıtmadığının delillerine geçebiliriz:
4a. Her şeyden önce şu husus bilinmelidir ki, tUfan esnasında, NUh (as) ve aile fertleri dışında bütün irisanlığın yok edildiğine dair, ne dlni, ne tarihi ve ne de arkeolajik olarak kesin bir delil vardır. Hatta -yukarıda da belirtildiği gibi- tfıfarun yerel olduğuna dair görüş ve kanıtlar daha sağlam ve kuvvetlidir.
4b. Bu açıdan Kur'a.n'a baktığımızda şu ayetleri görüyoruz:
.J-rJC_~- LJ ~ w'·.JC.. i·ı.:;·..o' Jw c.$·~·r.w· f':-D. c.f.J'r.ıJJ'
tJ~" r-d ,J .i ır--d .ı
"Nuh'a vahyolundu ki, kavminden inananlar
dan başkası artık (sana) asla inanmayacak. . . "44
ı.J'.J:W'IIC~-J' u.:-c.$-0-ı f".-6· ıJJ'S. JJ[-tJ·w. ~t.:.;ı:.; tJ.ü
.Jlo'.JıJJ' LJ~" i-w' U:ı..iı.J- (J c.$·o_ IJ'c.f_jJ' ir--d ır·-w·
.n
"Her şeyden bir çift ve aleyhlerinde hüküm
verdiklerimiz hariç olmak üzere aileni ve inananlan . ''kl , d d'k."45
gemıye yu e.... e ı
156
BAHATTİN DARTMA
J'-::_ fu_.;' J.cŞ JJ . .i!JicŞ-- .iJ.?·u· .ifJ Y-cŞ·ı.:._ıJ • . ( 'J J' ) . - ·ıJ' J • ·ı f'jf'_6 .J _ f'jf',u.cŞu .J f'jf'.6 ı.:._ .m
"Rabbim! Beni, ana-babamı, im an etmiş
olarak evime girenleri, inanan erkek ve kadınları
bağışla ... "46
.IV c.icŞJ cŞ'Iü'.JC.' lo'y _.l:2' Y.W"~·Jrf'. f'Lı"l jy~·ıı.:..
e·scŞ·d' Je'Jc.S rf'·f'. M--d f'-(d'
''Denildi ki: Ey Nuh! Sana ve seninle beraber
olan ümmetiere bizden selam ve bereketlerle (gemi
den ve geminin üzerine oturduğu dağdan) in/..."47
i".f'J 6.-JC. Jy·_ Jr ı.:."j·_; e -Jc.S ıJi-.;~_ f'.d IJ'ı~nu..JcŞU- J-cŞ ·-ı_;~ .V
"Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kiifirlerden
hiç kimseyi bırakma!'148
Ayetler insan neslinin, yalnız Nlı.h(as)'ın soyundan değil, inandıkları için gemiye alınarak boğulmaktan kurtulan diğer insanların soyundan da geldiğini ortaya koyacak niteliktedirler.49 Şöyle ki:
İlk ayette, 'ailenden' değil, 'kavminden iman etmiş olanlar= f'~· (JJ'f'.d' LJ( f'--6' ıj:J'\f-6' ifadeleri yer almaktadır. Bilindiği gibi 'aile=ehl/lo'.J' ile 'ka
vim/ ıJ.J·f" birbirlerinden tamamen farklıdırlar. '~e ( ehl)': "bir adamın aşiret ve akrabasına" denirken, 50
"kavim': "erkek ve kadınlardan oluşan cemaat, topluluk .. . ve aşiret"51 anlamlarına gelmektedir. Burada 'kavirn'den maksadın, NCıh(as)'a iman etmiş olan, onun aile efradı dışındaki diğer insanların olması mümkündür.
İkinci ayette, 'aileni ... ve inananlart.. = Jlo~-~-... Jf'-d ıf'·u-... ' sözlerinde, onurı ailesinden olmayan diğer 'inananlar: 'atıf waw'ı ile NCıh(as)'ın ailesinden ayrı olarak zilaedilmiştir.
Üçüncü ayette de, 'anam-babaın (ebeveynim)
=.;ll_.\ eŞ~,, 'lınan etmiş olarak evime girenler= .;-Jid
J't-J Y eŞ 'ı.:. -ı$ /j'f' 1./: 'inanan erkek ve kadınlar = ~U:o~fJ ~:;Jt· ' aynı şekilde 'atıf waw'ı ile ayrı ayrı
ifade edilmişlerdir.
Arap dilinde atıf wawı, i'rab alameti dışında, ma'tCıf (atfedilen) ile ma'tCıfun aleyhin (kendisine atfedilenin) birbirinden ayrı olduğunu ifade etmekte-
dir.52 Burıa göre atıf wawı ile birbirleri üzerine atfedilenlerin, yani bu şekilde sıralanan bu insanların birbirlerinden farklı insanlar oldukları sonucurıa varıla bilir.
Dördüncü ayette geçen "l'r'/" kelimesi de bu görüşü doğıular niteliktedir. Çünkü "i'// = ümem[ ün]'; "cemaat, tfufe, boy, insan topluluğu ve kavim" gibi anlamlara gelen "1't;• = ümmet[ün]"S3 kelimesinin
çoğuludur. Buna göre, geminin içinde Nuh (as) ve aile fertleri ile birlikte başka ''boylar/taifeler/insan toplulukları" da bulunmaktadır. Zira sadece Nuh (as) ve aile fertlerine, "l'r/" yani, "boylar/taifeler ... "
denmesi pek makul görünmemektedir. Daha açık bir ifade ile bu ayetten, geminin içinde Nuh (as) ve aile fertleri dışında, inanan başka insanların da
bulunduğu anlaşılmaktadır.
Beşinci ayette ise NUh (as) inanmayanların helak olması için Allah'a dua etmiştir. Demek ki tUfan, sadece inanınayanları hedef almıştır; inananlar ise yok olmamıştır. TCıfarun, inanmayan kitleyi hedef aldığı Tevrat'ta da yer almaktadır. 54
Barnabas ineili'nin verdiği bilgiye göre tCıfanda
Nuh(as)<ian başka 83 kişi daha kurtulmuştur.55 İşte
bu 83 kişi, sadece Hz. NUh'un soyundan olmamalıdır, naw mesaja inandıkları için gemiye alınaral< kurtulan
diğer mü'minler de bu sayının içinde olmalıdır.
Bu görüş, "onun (Nuh'un) zürriyetini kalıcılar
yaptık"56 ayetine de terS değildir. Çünkü,
I. 'Nüh(as)'ın zürriyetinin hayatta bırakılması: onlarla birlil<te diğer insanların zürriyetlerinin de hayatta kalmasına engel teşkil etmez.
Il Bu ayetin siyak ve sibakı (öncesi ve sonrası), Allah(cc)'ın Nüh(asYa olan ilisanlarından bahsetmektedir, yani konu sadece NCıh(as)Clır. Ayette, 'onun zürriyetinin baki kalması: Allah( cc)'ın NUh( as )'a balışettiği lütuf ve iyiliklerden biri olarak zikredilrniştir.
/
4c. Gılgarnış destanının "bütün illeıni ve akrabaını gemi içine aldım"57 ifadeleriyle, Berossus'un, tUfan olaYJnı anlatırken " ... bir gemi inşa etmesini, arkadaş ve akrabasını oraya almasını .. . emretti"58
şeklindeki ifadeleri de bu hususu destekler mahiyettedir. Adı geçen destancia zikredilen 'akraba' ile
157
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMİNİ
Küçük ve Büyük Ağrı Dağı. o
rambin sözlerindeki 'arkadaş' kelimelerinden maksat muhtemelen, Nılh(as)'ın aile fertleri dışında ona inanmış olan diğer insanlar olmalıdır.
Dolayısıyla ayetin, tUfan esnasında sadece N Oh (as) ve zürriyetinin hayatta kaldığı, diğer insanların ise bütünüyle yok edildiği anlamına geldiği söylenemez.
O halde burada şunu söyleyebiliriz: İnsanlığın iki değil, bir a~ası vardır ve o bir ata da Hz. Adem'dir. İnsan nesli, NUh tfıfarnyla kesintiye uğrarnarınş ve dolayısıyla NUh (as), insanlığın ikinci atası değildir.
Sonu~
Meydana geldiği andan itibaren, insanoğlunun ilgi alanına girip hala güncelliğini koruyan ve çeşitli sebeplere binaen bundan sonra da gündemde olacak gibi görünen konulardan biri de şüphesiz ki N Oh ttlfarndır. Bu büyük hadise, çeşitli maksat ve gayelerle farklı açılardan ele alınmış ve dolayısıyla da pek çok görüşün ortaya atıldığı tıpkı düğümlerden ibaret bir iplik yumağı halini almıştır. Ancak bilindiği gibi en sağlıklı yol, malesatlı ve ön yargılı kabul ve
yaklaşımlan bir tarafa bırakarak konuyu ilrnt çerçevede ele almak suretiyle bir sonuca varmaya çalışmak olmalıdır; işte o zaman varılan sonuç tatmirı edici ve kayda değer olacak, aksi halde kuru kavramlardan oluşan bir iddia ve varsayımdan öteye geçemeyecektir. Bu noktada, konuya ilişkin olarak yapılacak olan geniş çaplı kazı çalışmalan sonucunda ortaya çıkacak somut verilerin belirleyici rol oynayacağını vurgulamak gerekmektedir.
İşte biz de bu düşünceden hareketle bu küçük çaplı etüdümüzde, ulaşabildiğimiz kadarıyla bir takım delillere dayanıp tfıfanm meydana geldiği zaman dilimini ve üzerinde cereyan ettiği zemin bölümünü inceleyerek bir sonuca varmaya çalıştık. Mevcut bilgilerimize göre vardığımız bu sonuç bu büyük olayın, yerel olup, takriben M. Ö. 2700 yıllarında meydana gelmiş olabileceği ve NUh tıllarnyla insan nesiinin kesintiye uğramadığı şeklindedir. Ancak zamarıla yapılacak ilmi araştırmalar neticesinde daha güçlü deW, bilgi ve bulguların ortaya çıkması durumunda bu sonuçların değişebileceğini burada ifade etmek istiyorum.
158 o
BAHATTİN DARTMA
DiPNOTLAR
1 Gürbüz, Ali, "Nuh'un Gemisi Ağrı Dağı'nda mı?", Zafer, 107. sayı, Kasım 198S, s.16; aynı müellif, "Hz. Adem'in Ayak Izleri", Zafer, 132. sayı, Aralık 1987, s. 12; Sarbay, Ahmet, "Nuh(as)'ın Gemisi Nerede?", Tarih ve Medeniyet, 16. sayı, istanbul, Haziran 199S, s. S9; Caymaz, Tayfun, "Tufan Mitosu", Bilim ve ütopya, 2S. sayı, istanbul, Temmuz 1996, s. lS; Tarık Dursun K., "Nuh'un Gemisinin Çözülemeyen Esrarı (3)", Antrak (Ankara Telsiz ve Radyo Amatörleri Kulübü) Gazetesi, 23. sayı, Ocak 2000.
2 Mehran, Muhammed Beyyum i, Dirasatün rarihiyyetün mine'I-Kur'ani'I-Kerim, Daru'n-Nehzati'I-Arabiyye, Beyrut, 1988, ll, 94, IV, 92; Caymaz, s. ıs.
3 Sarbay, s. 60. 4 Kur'an, Kamer (S4), 13. 'levha', tahta gibi yassı olan ci
sim, 'düsur' ise levhaları ve tahtaları birbirine tutturan perçin, kened, çivi... demektir. Bkz., Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, istanbul, 1979, VII, 4641.
S Yalçın, Ünsal, "Anadolu Madenciliği", Arkeo Atlas, sayı, 2-2003, s. 78; aynı müellif, "Anadolu'da Demir'', Arkeo Atlas, sayı , 3-2004, s. 94; aynı müellif, "Eski Çağ Demir Teknolojisi", Anadolu, Dökümün Beşiği, istanbul, 2004, s. 221.
6 Sarıkçıoğl u, Ekrem, "Kur' an ve Arkeoloji ışığında Hz. Nuh ve Tufan Olayına Yeni Bir Yaklaşım", islami Araştırmalar, 9. cilt, 1-2-3-4. sayı, Ankara, 1996, s. 201-202. Ayrıca bkz., AnaBritannica, istanbul, 1986, IX, 360 (Gemi mad.); Tez, Zeki, Maden ve Metalurji Tarihi, istanbul, 1989, s. 12; Childe, V. Gordon, Doğu'nun Prehistoryası, (çeviren, Şevket Aziz Kansu), Ankara, 1971, s. 116; Konar, Atilla, "Çevre-Gıda-insan il işkisi ve Önemi", Çevre'89, Adana, 1989, s. 116; Çığ, Muazzez ilmiye, "Sümer'de işçi Sınıfının Durumu", Bilim ve Ütopya, 13. sayı, istanbul, Temmuz 1995, s. 34.
7 Ur: Bugünkü Suku'ş-Şüyuh kazası civarında, Fırat'ın güney kıyı s ı nda, Basra'nın kuş uçuşu 120 km. kadar kuzey batısında bulunmaktadır. Bkz., Öztuna, Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar (ilk Çağ ve Asya-Afrika Devletleri), Ankara, 1996, lll, 32.
8 Ekrem! Reşat, Sümer Türkleri, (Eskizaman Medeniyetlerinin lik Ocağını Kuran Türk Ustaları), istanbul, 1933, s. 32; Engin, Arın, Sümer Türkleri, istanbul, 1968, s. 8S, 100; Warshofsky, Fred, "Nuh, Tufan ve Gerçekler'', Bilim ve Teknik, 121. sayı, 11. cilt, Ankara, 1977, s. 17, (Readers Digest'ten); Sarbay, s. 58.
9 M. Şükrü, "Arkeoloji Önünde Tufan", Hakimiyet-i Milliye, 6 Mayıs 1933, no. 1235, Cumartesi, s. 3; Childe, s. 103, 113, 114; Warshofsky, 17. Ayrıca bkz., Afff Abdulfettah Tabbara, Ma'a'I-Enbiya' fi'I-Kur'ani'I-Kerim, Daru'l-ilim li'I-Melayin, Beyrut, s. 73-74; Maksudoğlu, Mehmed, "Nuh (as) Tufanı", Diyanet Dergisi, 2. sayı, XIII. cilt, Ankara, Mart-Nisan, s. lOS-107; Ay, Eyyub, "Ilahi Mesajın Kadim Medeniyetlerdeki lzdüşümleri: Kur'an'ın Arkaplanına Arkeotojik Bir Yaklaşım", islami Araştırmalar, 9. cilt, 1-2-3-4. sayılar, Ankara, 1996, s. 194.
10 Ömer, A. Hilmi, "Tufan Hikayesi - ibrani ve islam Dinlerinde- 1", Daru'I-Fünun ilahiyat Fakültesi Mecmuası, 23. sayı, S. sene, 1. Teşrin 1932, s. 63; Bilgiç, Emin, "Sü-
merler", Türk Ansiklopedisi, Ankara, 1981, XXX, 126; Aksoy, Bilal, Çağdaş Bilimlerin ışığında Nuh'un Gemisi ve TOf~n, ı. baskı, Ankara, Haziran 1987, s. S7; Budda, Hilmi ümer, Kurban ve Tufan Üzerine Makaleler, (hazırlayan, Bekir Zakir Çoban), istanbul, 2003, s. 116; Eldem, Burak, Marduk'la Randevu, istanbul, 2003, s. 86, 121.
ll Ömer, s. 64; Günaltay, M. Şemseddin, Yakın Şark/ Elam ve Mezopotamya, Ankara, 1987, s. 211-212; Aksoy, s. S8; Budda, s. 117.
12 Mesela bkz., Kramer, Samuel Noah, History Begins at Sumer, (Tarih Sümer'de Başlar), (çeviren, Muazzez ilmiye Çığ), Ankara, 1990, s. 13; Türk Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, 2. baskı, istanbul, 1971, XII, 7S (Çivi Yazısı mad.); Bilgiç, XXX, 120, 128; Günaltay, s. 400; Engin, s. 29.
13 Sitchin, Zecharia, 12th Planet, (12. Gezegen), (çeviren, Yasemin Tokatlı), 2. baskı, istanbu l, 1999, s. 34.
14 Nuh Peygamber'in Şuruppak'ın kıralı olduğu belirtilmektedir. Bkz., Sitchin, s. 404; Köksoy, Mümin, Nuh Tufanı ve Sümerlerin Kökeni, Ankara, 2003, s. 69.
ıs Sitchin, s. 398, 422; Will iam Ryan - Walter Pitman, Nuh Tufanı, (çeviren, Dursun Bayrak), Ankara, 2003, s. S9.
16 Babil: Bağdat'ın güneyinde, Hille şehrinin hemen kuzey doğusundadır, batıs ı ndan Fırat nehri akmak·tadır. Bkz., Öztuna, lll, 41.
17 William Ryan - Walter Pitman, s. 59; Köksoy, s. 7S; Köroğlu, Kemalettin, "Tufanın Bilimsel Kanıtları" At-las, 1S7. sayı, Nisan 2006, s. 76. '
18 Mehran, Dirasat, IV, 92. Ayrıca bkz., Vidal, Jean, "TCıfan'ın Ülkesinde Bir Hidroelektrik Barajı", Bilim ve Teknik, 169. sayı, Aralık 1981, s. 7.
19 Ahmed Sousa, Tarihu Hazaran Vadi'r-Rafideyn, Bağdat, 1983, 1, 205.
20 M. Şükrü, s. 3; Ahmed Sousa, ı, 204; Gürbüz, "Nuh'un Gemisi Ağrı Dağı'nda mı?", s. 16; Mehran, Dirasat, ıv, 94; aynı müellif, Tarihu'l-lraki'I-Kadim, iskenderiyye, 1990,s.68;Sarbay,s.S9.
21 Alusi, Ebu'I-Fazi Şihabuddin es-Seyyid Mahmud, Ruhu'I-Me'ani fi Tefsiri'I-Kur'ani'I-Azim ve's-Seb'i'IMesani, Daru'I-Fikr, Beyrut, 1987, XII, S4; ömer, s. S3; Mehran, Dirasat, ıv, 84, 92, 9S; aynı müellif, Tarih, s. 68; Mevdudi, EbO'I-Aia, Tefhimu'I-Kur'an, (terceme, Muhammed Han Kayani ve arkadaşları), 2. baskı, istanbul, 1991, ll, 396; Ahmed Sousa, ı, 204; Ateş, Süleyman, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, istanbul, 1991, X, 79, 81; Ay, s. 19S; Caymaz, s. 17; Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999, s. 52. Ayrıca bkz., Danişmend, lsmail Hami, Tarihi Hakikatler, 2. baskı, istanbul, 1979, ll, 398.
22 Tevrat, Yaratılış, VII, 19-20. 23 Zira (arşın), ~s ile 90 cm. arasında değişen bir uzun
luk ölçüsü birimidir. Bunlardan yüzölçümü arşını 61.6 cm.'dir. (Bkz., Türk Ansiklopedisi, istanbul, 1964, lll, 402 (Arşın mad.); Meydan larousse, istanbul, 1988, ı, 402 (Arşın mad.), XII, 944 (Zira mad.); Erkal, Mehmet, "Arşın", Diyanet islam Ansiklopedisi (DlA), istanbul, 1991, lll, 411). Dağların yüksekliği söz konusu olduğuna göre burada arşının, 61.6 cm.'lik ölçü miktarını esas
159
NUH TUFANININ ZAMANI VE ZEMİNİ
aldık.
24 Tevrat, Yaratı lı ş, VII, 2ı-23. 2S Tevrat, Yaratılış, VI, ı9-22. 26 Tevrat, Yaratılış, VII, 2-3, 8-9, ı6. 27 Tevrat, Yaratılış, X, 32. 28 Bkz., Kur'an, Şu'ara' (26), ıo6. 29 Bkz., Kur'an: 'Arat (7), 69; Tevbe (9), 70; HOd (ıı}, 89;
ibrahlm (ı4), 9; Hacc (22), 42; Furkan (2S), 37; Şu'ara' (26), ıos; Sad (38), ı2; Mü'min (40}, S, 3ı; Kat (SO), 2; Zariyat (sı), 46; Necm (S3}, S2; Kamer (S4), 9.
30 Bkz., Kur'an: 'A'rat (7), S9; HOd (11), 2S; Mü'minOn (23), 23; AnkebOt (29), ı4; NOh (71), ı.
3ı Ahmed Rüşdi, Hallu Mes'elet-i Tufan, Matbaa-i Ebu'zZiya, istanbul, 1303, s. 37.
32 Evliya Çelebi, Seyahatname, (tashlh ve sade l eşti ren,
Mümin Ç~vik), istanbul, ı98S, X, 678. 33 Birleşik kaplar kanunu: Golile tarafindan ortaya ko
nan birleşik kaplar teorisinin esas1, aralannda irtibat bulunan kaplardaki s1v1lan dengede tutma prensibine dayamr. Buna göre iki veya daha fazla birleşik kapta denge halinde aym SIVI bulunursa, s1vmm serbest yani, üst yüzleri bütün kaplarda aym yatay düzlemde (seviyede) olur. Çünkü bu kaplardaki SIVI sütunfannm ağ~rliklan arasmda bir denge meydana gelir. Kapiann şekli ve SIVIlann niceliği düzey birfiğini etkilemez. Bkz., Meydan Larousse, ll, 396 (Birleşik mad.); A'dan Z'ye Doğa Bilimleri Ansiklopedisi, hazırlayan, Serhat Dağıtım A. Ş. Ansiklopedi Komisyonu, istanbul, ı98S, s. ı24 (Birl eşik Kaplar mad.).
34 Aksoy, s. 2ı7. 3S Mesela bkz., ibn AşOr, Muhammed et-Tahir, Tefsiru't
Tahrir ve't-Tenvir, ed-Daru't-TOnusiyye, XXIX, 2ı4; Aksoy, s. ı4, ıs.
36 lbn AşCır, XII, 72. 37 Tevrat, Yaratılış, VI, 2ı-22. 38 Geniş bilgi için bkz., Çepel, Necmettin, Doğa Çevre
Ekoloji, istanbul, ı992, s. 110, ıı2. Tabii ki burada, Nahl (ı6) sOresinin 8. ayeti hatıra gelmektedir: "(O), daha sizin bilmediğiniz nice şeyler yaratmaktadır."
39 Tevrat, Yaratıl ı ş, VII, ı7, 24, VIII, 3. 40 HOd (11), 40-4ı; Mü'minOn (23), 27. 41 Günaltay, s. 429, (86. satır). 42 Tevrat, Yaratılış, X, 32. 43 Hud b. Muhakkem ei-Huvariyyu, TefsOru Kitabillahi'I
Aziz, (tahkik, Belhac b. Se'ld Şer'ifiyyi }, ı. baskı, Beyrut, ı990, ll l, 4S3; ei-Kurtubi, EbO Abdiilah Muhammed b. Ahmed, el-Cami li Ahkami'I-Kur'an, {tahkik, Ahmed Abdulallm), XV, 89; Raşid, Tevarih-i Enbiya' ff irşadi'I-Ezkiya', Matbaa-i Amire, istanbu l, ı282/ı866, s. ı9; Mahmud Şelebi, Hayatu Nuh, Daru'l-dl, BeyrutLübnan, s. S3.
44 Kur'an, HOd (ııı, 36. 4S Kur'an, Hud (ıl), 40. 46 Kur'an, NOh (71), 28. 47 Kur'an, HOd (11), 48. 48 Kur'an, NOh {7ı}, 26. 49 Yazır, IV, 278S. SO ibn ManzOr, Ebu'I-Fazi Cema luddin Muhammed,
Lisanu'I-Arab, Daru Sadır, Beyrut, ı. baskı, ı990/ı4ıO, Xl, 28 {E-H-L mad.); Asım Efendi, KamCıs Tercemesi, 130S, lll, 1162 (E-H-L mad.).
sı ibn ManzOr, XII, SOS (K-V-M mad.); Asım Efendi, VI, 4S7 (K-V-M mad.}.
S2 el-Askeri, EbO Hilal, ei-FürOku'I-Lüğaviyye, (tahkik, Cüsameddin el-Kudsi), Daruı' I- Kütübi'l-i lmiyye, Beyrut, s. 11-ı2.
S3 ei-Ezheri, EbuMansOr Mu ha m med b. Ahmed, Mu'cemu Tehzibi'I-Lüğa[ti], (tahkik, Riyaz Zeki Kasım), ı. baskı, Daru'I-Ma'rife, Beyrut, 2001, ı, 203-203 {E-M-M mad.); ed-Dameğani, Ebu Abdiilah ei-Huseyn b. Muhammed, ei-VücOh ve'n-Neza'ir li Elfazi Kitabillahi'I-Azlz, (tahkik, Muhammed Hasan EbO'I-Azm ez-Zeffti), Kahire, ı424/2003, ı , 120-ı22: er-Rağıb el-isfehani, Huseyn b. Muhammed b. ei-Mufazzal, Müfredatü Elfazi'IKur'an, (tahklk, Safvan Adnan DavOdi), ı. baskı, Beyrut, ı992/ı4ı2, s. 86 (E-M-M mad.}; es-Semin, Ahmed b. Yusuf, Umdetu'I-Huffaz ff Tefsiri Eşrafi'I-Eifaz, (tahkik, Muhammed AltunciL ı. baskı, Beyrut, ı993/ı4ı4, ı,
133-13S (E-M-M mad.); ibn ManzCır, XII, .Z6-28 (E-M-M mad.); Çetin, M. Nihad, "Ümmet", islam Ansiklopedisi (iA}, istanbul, ı986, XIII, ıoı-ıo4.
S4 Tevrat, Yaratılış, VI, S-6, ı2-13. SS Barnabas incili, (çeviren, Mehmet Yı ld ız}, Kül-
tür Basın Yayın Birliği, istanbul, s. 22ı {no., 11S). Bu bilgi başka kaynaklarda da mevcuttur. Mesela bkz., ibn Havkal, Ebu'I-Kasım Muhammed, Kitabu SOreti'IArz, 2. baskı, Leiden, ı967, 1, 229: ibn 'Adil, EbO Hafs Omer b. Ali, ei-Lübab ff UIOmi'I-Kitab, (tahkik, Adil Ahmed AbdulmevcOd -Ali Muhammed Mu'avvaz), Daru'IKütübi'l- ilmiyye, Beyrut, ı419/ı998, X, SOO: Aksoy, s. ı80, ı8ı,ı82, ı83,ı88, ı89.
S6 Kur'an, Saffat (37), 77. S7 Günaltay, s. 429, (8S. satır}.
S8 Günaltay, s. 2ıı.
160 .
KAYNAKÇA/BIBLIOGRAPHY
Xdan Z'ye Doğa Bilimleri Ansiklopedisi, hazırlayan, Serhat Dağıtım A. Ş. Ansiklopedi Komisyonu, İstanbul, 1985.
Afıf Abdulfettah Tabbara, Ma'a'l-Enbiya' fi'l-Kur'ani'l-Kerim, Daru'l-İlim li'l-Melayin, Beyrut. Ahmed Rüşdi, Hallu Mes'elet-i TUfan, Matbaa-i Ebu'z-Ziya, İstanbul, 1303. Ahmed Sousa, Tarlhu Hazarati Vadfr-Rafideyp, Bağdat, 1983. Aksoy, Bilal, Çağdaş Bilimlerin ışığında Nuh'un Gemisi ve 1üfan, ı. baskı, Ankara, Haziran 1987. Alô.si, Ebü'l-Fazl Şihabuddln es-Seyyid Mahmud, Ruhu'l-Me'ani fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azim ve's-Seb'i'l-
Mesani, Daru'l-Fikr, Beyrut, 1987. AnaBritannica, İstanbul, 1986. Asım Efendi, Kamfıs Tercemesi, 1305. el-Askeri, Ebu Hilal, el-Fürô.ku'l-Lüğaviyye, (tahkik, Cüsameddin el-Kudsi), Daru'l-Kütübi'l-İlmiyre,
Beyrut. Ateş, Süleyman, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul, 1991. Ay, Eyyub, "İlahi Mesajın Kadim Medeniyetlerdeki İzdüşünıleri: Kur'an'ın Arkaplanına Arkeolojik
Bir Yaklaşım': İslami Araştırmalar, 9. cilt, 1-2-3-4. sayılar, Ankara, 1996. Barnabas İncili. Bilgiç, Emin, "Sümerler': Türk Ansiklopedisi, Ankara, 1981. Budda, Hilmi Ömer, Kurban ve Tufan Üzerine Makaleler, (hazırlayan, Bekir Zakir Çoban), İstanbul,
2003. Caymaz, Tayfun, "TUfan Mitosu': Bilim ve Ütopya, 25. sayı, İstanbul, Temmuz 1996. Childe, V Gordon, Doğu'nun Prehistoryası, (çeviren, Şevket Aziz Kansu), Ankara, 1971. Çepel, Necmettin, Doğa Çevre Ekoloji, İstanbul, 1992. Çetin, M. Nihad, "Üınınet': İslam Ansil<lopedisi (İA), İstanbul, 1986. Çığ, Muazzez İlmiye, "Sümer'de İşçi Sınıfının Durumu': Bilim ve Ütopya, 13. sayı, İstanbul, Temmuz
1995. Danişmend, İsmail Hami, Tarihi Hakikatler, 2. baskı, İstanbul, 1979. ed-Dameğani, Ebu Abdiilah el-Huseyn b. Muhammed, el-Vticfıh ve'n-Neza'ir li Elfazi Kitabillahi'l-Aziz,
(tahkik, Muhammed Hasan Ebü.'l-Azm ez-Zefıti), Kahire, 1424/2003. Ekrem, Reşat, Sümer Türkleri, (Eskizaman Medeniyetlerinin İlk Ocağırıı Kuran Türk Ustaları), İstanbul,
1933. Eldem, Burak, Marduk'la Randevu, İstanbul, 2003. el-Ezherl, Ebu Mansı:u Muhammed b. Ahmed, Mu'cemu Tehzibi'l-Lüğa[ti], (tahkik, Riyaz Zeki Kasım),
ı. baskı, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 2001. Engin, Arın, Sümer Ttirkleri, İstanbul, 1968. / Erkal, Mehmet, "Arşın': Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul, 1991. Evliya Çelebi, Seyahatname, (tashih ve sadeleştiren, Mürnin Çevik), İstanbul, 1985. Günaltay, M. Şemseddin, Yakın Şark/Elarn ve Mezopotamya, Ankara, 1987. Gürbüz, Ali, "Nfıh'un Gemisi Ağrı Dağı'nda mı?': Zafer, 107. sayı, Kasım 1985. Gürbüz, Ali, "Hz. Adem'in Ayak izleri': Zafer, 132. sayı, Aralık 1987. Hud b. Muhakkem el-Huvariyyu, Tefsiıru Kitabillahi'l-Azlz, (tahklk, Belhac b. Se'id Şerifiyyi), ı. baskı,
Beyrut, 1990.
161
İbn 'Adil, Ebfı Hafs ümer b. All, el-Lübab fi Ulfımi'l-Kitab, (tahkik, Adil Ahmed Abdulmevcfıd- Ali Mu-hammed Mu'awaz), Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrul, 1419/1998.
İbn Aşur, Muhammed et-Tahir, Tefsiru't-Tahrir ve't-Tenvir, ed-Daru't-Tfınusiyye. İbn Havkal, Ebfı'l-Kasım Muhammed, Kitabu Sfı.reti'l-.Arz, 2. baskı, Leiden, 1967, I, 229 İbn Manzfır, Ebu'l-Fazl Cemaluddin Muhammed, Lisanu'l-Arab, Daru Sadır, Beyrul, ı. baskı,
1990/1410. Konar, Atilla, "Çevre-Gıda-İnsan ilişkisi ve Önemi': Çevre'89, Adana, 1989. Köksoy, Müınin, Nfıh TUfanı ve Süınerlerin Kökeni, Ankara, 2003. Köroğlu, Kemalettin, "1\ıfanın Bilimsel Kanıtları': Atlas, 157. sayı, Nisan 2006. Kramer, Samuel Noah, History Begins at Swner, (Tarih Sümer'de Başlar), (çeviren, Muazzez ilmiye
Çığ), Ankara, 1990. Kur' an. el-Kurtubi, Ebfı Abdilialı Muhammed b. Aluned, el-Cami li Ahkami'l-Kur'an, (tahldk, Ahmed Abdula-
llm). M. Şükrü, "Arkeoloji Önünde Tufan': Hakimiyet-i Milliye, 6 Mayıs 1933, no. 1235, Cumartesi. Mahmud Şelebi, Hayatu NUh, Daru'l-cil, Beyrut-Lübnan. Ma.ksudoğlu, Mehmed, "Nfıh (as) Tôfaru': Diyanet Dergisi, 2. sayı, XIII. cilt, Ankara, Mart-Nisan. Mehran, Muhammed Beyyfınll, Dirasatün T'arihiyyetün mine'l-Kur'am'l-Keriın, Daru'n-Nehzati'l-Ar-
abiyye, Beyrut, 1988. Mehran, Muhammed Beyyfımi, T'arihu'l-Irlli'l-Kadim, İskenderiyye, 1990. Mevdud.i, Ebfı'l-Ala, Tefhiınu'l-Kur'an, (terceme, Muhanuned Han Kayarn ve arkadaşları), 2. baskı,
İstanbul, 1991. Meydan Larousse, İstanbul, 1988. Ömer, A. Hilmi, "Tfıfan Hikayesi -İbrani ve İslam DinJerinde- r: Daru'l-Fünfın llahiyat Fakültesi Mecmuası,
23. sayı, 5. sene, 1. Teşrin 1932. Öztuna, Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar (İlk Çağ ve Asya-Afrika Devletleri), Ankara, 1996. er-Rağıb el-İsfeham, Huseyn b. Muhammed b. el-Mufazzal, Müfredatü Elfazi'l-Kur'an, (tahkik, Safvan
Adnan Davfıdl), ı. baskı, Beyrut, 1992/1412. Raşid, Tevarih-i Enbiya fi İrşadi'l-Ezkiya, Matbaa-i Amire, İstanbul , 1282/1866. Sarbay, Ahmet, "Nfıh(as)'ın Gemisi Nerede?': Tarih ve Medeniyet, 16. sayı, İstanbul, Haziran 1995. Sarıkçıoğlu, Ekrem, "Kur'an ve Arkeoloji ışığında Hz. Nfıh ve Tôfan Olayına Yeni Bir Yaklaşım': İslami
Araştırmalar, 9. cilt, 1-2-3-4. sayı, Ankara, 1996. Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Isparta, 1999. es-Semin, Ahmed b. Yusuf, Umdetu'l-Huffaz fi Tefsiri Eşrafi'l-Elfaz, (tahkik, Muhammed Altunci), ı.
baskı, Beyrut, 1993/1414. Sitchin, Zecharia, 12th Planet, (12. Gezegen), (çeviren, Yasemin Tokatlı), 2. baskı, İstanbul, 1999. Tarık Dursun K., "NUh'un Gemisinin Çözülemeyen Esrarı (3)': Antrak (Ankara Telsiz ve Radyo Am-
atörleri Kulübü) Gazetesi, 23. sayı, Ocak 2000. Tevrat. Tez, Zeki, Maden ve Metalurji Tarihi, İstanbul, 1989. Thrk Ansiklopedisi, İstanbul, 1964. Tlirk Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, 2. baskı, İstanbul, 1971. Vidal, Jean, "Tfıfclıı'ın Ülkesinde Bir Hidroelektrik Barajı': Bilim ve Teknik, 169. sayı, Aral1k 1981. Warshofsky, Fred, "Nfıh, Tfıfan ve Gerçekler': Bilim ve Tekılik:, 121. sayı, 1 ı. cilt, Ankara, 1977. William Ryan- Walter Pitman, Nuh TUfanı, (çeviren, Dursun Bayrak), Ankara, 2003. Yalçın, Ünsal, "Anadolu Madenciliği': Arkeo Atlas, sayı, 2-2003. Yalçın, Ünsal, "Anadolu'da Demir': Arkeo Atlas, sayı, 3-2004. Yalçın, Ünsal, "Eski Çağ Demir Teknolojisi': Anadolu, Dökümün Beşiği, İstanbul, 2004. Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul, 1979.
162