Post on 08-Feb-2023
transcript
ULUSLARARASI KATILIMLI
VII. ULUSAL SOSYOLOJİ KONGRESİ
YENİ TOPLUMSAL YAPILANMALAR:
GEÇİŞLER, KESİŞMELER, SAPMALAR
BİLDİRİ KİTABI I
Editör:
Prof.Dr. Muammer TUNA
Editör Yardımcıları:
Yrd.Doç.Dr. Ünal BOZYER Arş.Gör. Ebru AÇIK TURĞUTER
2-5 Ekim 2013,
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
ISBN 978-605-4397-33-4
Telif Hakkı © Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Her hakkı saklıdır. Bildirilerdeki fikir ve görüşler yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin izni olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Yerleşkesi
48120 Kötekli MUĞLA
Tel: 0252 211 10 00 http://www.mugla.edu.tr
CIP
Uluslararası Katılımlı 7. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiriler Kitabı (3 Kitaplık Set) (7. : 2013 :
Muğla, Türkiye)
Bildiri Kitabı -1, 537 s.
Bildiri Kitabı -2, 741 s.
Bildiri Kitabı -3, 604 s.
Uluslararası Katılımlı 7. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiriler Kitabı (3 Kitaplık Set) / editör Muammer
Tuna ; yardımcı editör Ünal Bozyer-Ebru Açık Turğuter.-Muğla : Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi,
2013.
Elektronik Kitap.
http://www.sosyolojikongresi.org/ekitap
ISBN 978-605-4397-33-4
Uluslararası Katılımlı Yedi’nci Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildiriler Kitabı (3 Kitaplık Set).
I.Sosyoloji—Kongreler. 1. Tuna, Muammer. 2. Bozyer, Ünal. 3. Açık Turğuter, Ebru
I
YAYIN KURULU
Prof.Dr. Muammer Tuna (Editör)
Yrd.Doç.Dr. Ünal BOZYER (Editör Yrd.)
Arş.Gör. Ebru Açık TURĞUTER (EditörYrd.)
Doç. Dr. Şinasi ÖZTÜRK
Yrd. Doç. Dr. Gökçen ERTUĞRUL
Yrd. Doç. Dr. Savaş ÇAĞLAYAN
Yrd.Doç.Dr. Hasan ŞEN
Yrd.Doç.Dr. Zafer DURDU
Arş.Gör.Dr. Sergender SEZER
Arş.Gör.Dr. Vefa Saygın ÖĞÜTLE
Arş.Gör. Çağlar ÖZBEK
Arş.Gör. Gaye Gökalp YILMAZ
Arş.Gör. Ezgi BURGAN
Arş.Gör. Demet BOLAT
Arş.Gör. Oğuz Özgür KARADENİZ
Arş.Gör. Sercan KIYAK
Arş.Gör. Deniz Ali GÜR
Arş.Gör. Sibel Ezgin AĞILLI
II
KONGRE ONURSAL BAŞKANI
Prof.Dr.Mansur HARMANDAR
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü
KONGRE ONUR KURULU
Mustafa Hakan GÜVENÇER
Muğla Valisi
Prof.Dr.Mansur HARMANDAR
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr.Güven SAK
TOBB Ekonomi Ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr.Faruk KOCACIK
Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü
Prof.Dr.Birsen GÖKÇE
Sosyoloji Derneği Onursal Başkanı
Prof. Dr.İhsan Sezal
Sosyoloji Derneği Başkanı
Prof.Dr.Pervin Çapan
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı
KONGRE DÜZENLEME KURULU BAŞKANI
Prof.Dr.Muammer Tuna
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı
III
DÜZENLEME KURULU
Prof.Dr.Nilay ÇABUK KAYA
Sosyoloji Derneği Başkan Yardımcısı
Doç.Dr.Sibel KALAYCIOĞLU
Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Doç.Dr.Halime ÜNAL
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Yrd.Doç.Dr.Ünal BOZYER
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Yrd.Doç.Dr.Hasan ŞEN
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Yrd.Doç.Dr.Zafer DURDU
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör.Dr.Sergender SEZER
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör.Dr.Vefa Saygın ÖĞÜTLE
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Zeynep ÖNEN
Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Mustafa KOÇANCI
Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Arş.Gör.Feray ARTAR
Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
IV
BİLİM DANIŞMA KURULU
Prof. Dr. Abdullah KORKMAZ İnönü Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi
Prof. Dr. Ali ÇAĞLAR Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Ali ERGUR Galatasaray Üniversitesi
Prof. Dr. Aykut TOROS Yeditepe Üniversitesi
Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Ayşe DURAKBAŞA Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Ayşe SAKTANBER ODTÜ
Prof. Dr. Bahattin AKŞİT Maltepe Üniversitesi
Prof. Dr. Belma AKŞİT Maltepe Üniversitesi
Prof. Dr. Besim Fatih DELLALOĞLU Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Beylü DİKEÇLİGİL Kayseri Erciyes Üniversitesi
Prof. Dr. Dilek CİNDOĞLU Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Erol KAHVECİ İzmir Ekonomi Üniversitesi
Prof. Dr. Ferhat KENTEL İstanbul Şehir Üniversitesi
Prof. Dr. Feridun YILMAZ Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Güliz ERGİNSOY Okan Üniversitesi
Prof. Dr. İhsan SEZAL Sosyoloji Derneği Başkanı
Prof. Dr. İsmail COŞKUN İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. İsmail DOĞAN Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. İsmail TUFAN Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Korkut TUNA İstanbul Ticaret Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet KARAKAŞ Afyon Kocatepe Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet MEDER Pamukkale Üniversitesi
Prof. Dr. Mesut YEĞEN İstanbul Şehir Üniversitesi
Prof. Dr. Muammer TUNA Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Prof. Dr. Nadir SUĞUR Anadolu Üniversitesi
Prof. Dr. Nilay ÇABUK KAYA Sosyoloji Derneği Başkan Yardımcısı
Prof. Dr. Nilüfer NARLI Bahçeşehir Üniversitesi
Prof. Dr. Niyazi USTA Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Prof. Dr. Nurgün OKTİK Maltepe Üniversitesi
Prof. Dr. Nurşen ADAK Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Önal SAYIN Ege Üniversitesi
Prof. Dr. Ruhi KÖSE Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Prof. Dr. Rüstem ERKAN Dicle Üniversitesi
Prof. Dr. Sami ŞENER Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Serap SUĞUR Anadolu Üniversitesi
Prof. Dr. Songül SALLAN GÜL Süleyman Demirel Üniversitesi
Prof. Dr. Ümit TATLICAN Adnan Menderes Üniversitesi
Prof. Dr. Zafer CİRHİNOĞLU Cumhuriyet Üniversitesi
V
Doç. Dr. Ahmet Zeki ÜNAL Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi
Doç. Dr. Cengiz YILDIZ Bingöl Üniversitesi
Doç. Dr. Dilek HATTATOĞLU Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Doç. Dr. Hayati BEŞİRLİ Gazi Üniversitesi
Doç. Dr. Sibel KALAYCIOĞLU Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Doç. Dr. Şeref ULUOCAK Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Doç. Dr. Şinasi ÖZTÜRK Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Doç. Dr. Talip KARAKAYA Dumlupınar Üniversitesi
Doç. Dr. Yıldız AKPOLAT Atatürk Üniversitesi
Doç. Dr. Yücel CAN Niğde Üniversitesi
Doç. Dr. Zafer YENAL Boğaziçi Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Ali ÖZTÜRK Bartın Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Ali Kemal ÖZCAN Tunceli Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Bekir KOCADAŞ Adıyaman Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Cem ERGUN Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Cengiz YANIKLAR Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Coşkun TAŞTAN Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Gökçen ERTUĞRUL Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Hasan YAVUZER Nevşehir Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Hatice Yaprak CİVELEK İstanbul Arel Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. İbrahim KESKİN Muş Alparslan Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Koşar HIZ Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı BİRDAL İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Savaş ÇAĞLAYAN Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Selin ÖNEN Beykent Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Şenay LEYLA KUZU Gaziantep Üniversitesi
VI
KONGRE SEKRETERYASI
Yrd.Doç.Dr. Hasan ŞEN
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Feray ARTAR
Sosyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Türkan FIRINCI
Sosyoloji Derneği
Dr. Günnur ERTONG
Sosyoloji Derneği
Arş.Gör. Çağlar ÖZBEK
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Gaye Gökalp YILMAZ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Ezgi BURGAN
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Demet BOLAT
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Oğuz Özgür KARADENİZ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Ebru Açık TURĞUTER
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Sercan KIYAK
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Deniz Ali GÜR
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Arş.Gör. Sibel Ezgin AĞILLI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
İLETİŞİM:
0 (252) 211 16 09-211 16 20-211 14 10
http://www.sosyolojikongresi.org/
e-posta: 7.kongre@gmail.com
IX
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ................................................................................................................................................. VII
İÇİNDEKİLER ...................................................................................................................................... IX
AÇILIŞ KONUŞMALARI...................................................................................................................... 1
AÇILIŞ KONFERANSI .......................................................................................................................... 7
AÇILIM SÜRECINDE DEVLETIN ROLÜ ........................................................................................... 7
YOKSULLUĞU EV İÇİNDEN TANIMLAMAK: KADIN BAKIŞ AÇISINDAN YOKSULLUK ..... 1
KENTSEL YOKSULLUĞUN KADINLARI ....................................................................................... 13
ÜCRETLİ ÇALIŞMAYAN EVLİ KADINLARIN EV DIŞINA ÇIKMAYI MEŞRULAŞTIRMA
ŞEKİLLERİ ........................................................................................................................................... 21
KIRSAL DÖNÜŞÜMÜN KADINLARIN DENEYİMLERİ ÜZERİNE ETKİLERİ: AVANOS ........ 33
DEĞİŞİME AYAK UYDURAMAYAN GENÇLİK VE İNTİHAR: Adıyaman Örneklemi ............... 45
ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN ŞİDDET İÇEREN BİLGİSAYAR OYUNLARINA
İLGİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA ............................................................................................ 55
İDEOLOJİK SOSYOLOJİ ÖĞRETİMİ: HALK FIRKASI PROGRAMI DOĞRULTUSUNDA
YAZILAN İLK DERS KİTABI (NECMEDDİN SADAK) ................................................................. 65
KÖY ENSTİTÜSÜ PENCERESİNDEN CUMHURİYETİN EĞİTİM POLİTİKALARINA
BAKMAK: GÖNEN KÖY ENSTİTÜSÜ ÖRNEĞİ ............................................................................. 73
EĞİTİMİN SOSYAL İŞLEVLERİ BAĞLAMINDA DERSHANELER ............................................. 89
TAŞ ATAN ÇOCUKLAR “MERSİN ÖRNEĞİ” ............................................................................... 101
AKİL ÇOCUKLAR: KÜRT ÇOCUKLARIN SİYASETİ VE TOPLUMSAL GÖSTERİLERDEN
BARIŞA UZANAN YOL ................................................................................................................... 111
TÜRKİYE SOYLULAŞTIRMA YAZINININ ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRMESİ ............... 127
NOTALARDAN EĞİTİME BİR TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME PROJESİ: SEVGİNİN RİTMİ .. 143
BİR ALTKÜLTÜR OLARAK TÜRKİYE'DE ROCK MÜZİK VE TOPLUMSALMUHALEFET
İLİŞKİSİ .............................................................................................................................................. 155
“İSTANBUL MÜZİK ALTKÜLTÜRLERİ BAĞLAMINDA HIPSTERLAR VE YENİ
TOPLUMSALLIKLAR”..................................................................................................................... 181
KÜLTÜREL BİR İFADE ARACI OLARAK DÖVME VE FARKLI TOPLUMSAL
BAĞLAMLARDAKİ GÖRÜNÜMLERİ ........................................................................................... 189
“HEGEMONİK” ERKEKLİKTEN “KADINSILAŞTIRILMIŞ” ERKEKLİĞE: BİSCOLATA
REKLAMLARINDA ERKEKLİĞİN ÜRETİMİ VE YENİDEN ÜRETİMİ ..................................... 201
LİSEDE OKUYAN ERKEK ÇOCUKLARIN “İDEAL ERKEK” ALGISI ....................................... 215
“ERK”TEN ERKEĞE BEBEKTEN KATİLE .................................................................................... 229
TOPLUMSAL EKOLOJİYE GÖRE HES KARŞITI YEREL HAREKETLER: KARADENİZ
ÖRNEKLERİ ...................................................................................................................................... 239
KÜRESELLEŞMENİN MEKÂNA ETKİLERİ: KENTSEL DÖNÜŞÜM ........................................ 253
SİYASAL DÖNÜŞÜM VE TOPLUMSAL KİMLİK:KÜLTÜREL ŞİZOFRENİYE DOĞRU MU? 275
BİLGİ VE EĞLENCE FORMATINDA SİYASAL İLETİŞİM: POLITAINMENT .......................... 287
PRENS SABAHATTİN versus ZİYA GÖKALP ............................................................................... 299
X
GÜNDELİK HAYATTA SIRADAN BİREYİN YARATICI TAKTİKLERİ; İKTİDARA KARŞI
YENİ ÜRETİM BİÇİMLERİ VE DİRENİŞ ....................................................................................... 315
SURIYE SINIRI HATAY’DA GÜNDELIK HAYAT ....................................................................... 325
GÖÇ ÜZERİNE BİR YAKLAŞIM: İLİŞKİLERDE VAROLMAK .................................................. 337
GÖÇMEN GENÇLERDE KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ANALİZ:
İNEGÖL HUZUR MAHALLESİ ÖRNEĞİ ....................................................................................... 347
ŞİKE: SAHADAN ÇOK TOPLUMSAL HAYATIMIZA NASIL YANSI(TIL)DI? ......................... 363
MEŞRU OTORİTENİN BİREY ÜZERİNDE YARATTIĞI KORKU: KORKUNUN İKTİDARINA
MEDYANIN ETKİSİ.......................................................................................................................... 371
ŞİDDET REFERANSLI REKLAMLARARACILIĞIYLA ŞİDDETİN YENİDEN ÜRETİMİ ....... 387
SOSYOLOJİ ÖĞRETİMİNDE MNEMONİK SİSTEM VE ROMALI EVİ TEKNİĞİ TÜRK
AİLESİNİN TARİHSEL VE SOSYAL DEĞİŞİMİNİN DİZİLER ÜZERİNDEN ANALİZİ ÖRNEĞİ
............................................................................................................................................................. 405
YENİ MEDYA VE TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM: ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNİN “İNTERNET
GAZETECİLİĞİNİ KULLANMA PRATİKLERİ” ........................................................................... 421
TOPLUMSAL ETKİLEŞİM ALANI OLARAK SOSYAL MEDYA: YENİ KAPANMA VE
ÖZGÜRLEŞME ALANLARI ............................................................................................................. 435
KAMUSALIN YENİDEN DÖNÜŞÜMÜ: YENİ BİR KAMUSAL ALAN OLARAK SOSYAL
MEDYA .............................................................................................................................................. 449
YENİ SİYASET YAPMA BİÇİMLERİ VE TÜRKİYE’DE “ÖTEKİLERİN” SİYASİ İFADE ALANI
OLARAK SOSYAL MEDYA ............................................................................................................ 459
HANS-GEORG GADAMER’İN HERMENÖTİĞİNİNSİYASAL İÇERİMLERİ ............................ 477
SOSYOLOJİDE YÖNTEM TARTIŞMALARI VE BİR İMKÂN OLARAK ÇİFTE-YORUMSAMA
............................................................................................................................................................. 491
YENİ SÖMÜRGECİLİK KOŞULLARINDA SOSYAL BİLİM VE BİLİMCİNİN KONUMLANIŞI
............................................................................................................................................................. 503
477
HANS-GEORG GADAMER’İN HERMENÖTİĞİNİNSİYASAL İÇERİMLERİ
İdiris DEMİREL1
ÖZET
Dilthey’in hermenötik, Husserl’in fenomenoloji ve Heidegger’in hermenötik fundamental
fenomenolojik ontoloji ile inşa ettikleri düşünce güzergâhlarından hareketle ortaya konulan ve
arka-planında Kant, Nietzsche, Hegel gibi kanonik isimlerin bulunduğu felsefi ve sosyal
bilimsel bağlamlar üzerine gerçekleştirilen tartışmalarda akla gelebilecek olan önemli
isimlerden biri H—G. Gadamer’dir. Gadamer’deki hermenötik; özelde sosyolojinin genelde
sosyal bilimlerin Marks, Durkheim, Weber gibi kurucu atalarının çalışmalarında olduğunca
doğrudan siyasal anlamlar taşımamakla beraber, siyasal imalardan yine de büsbütün muaf
değildir. Aydınlanmacı Batı Avrupa Biliminin radikal özerk epistemolojik merkezi özne
konumlu ‘insan’ tasavvurunu reddeden Gadamar’ın bu ret yöneliminin aynı zamanda; doğa,
dünya ve toplumlara yönelik iktidar amaçlı bir ‘araçsal rasyonaliteyi’ benimseyen ‘her şeye’
muktedir tahakküm kurucu insan—odaklı Batı modernlik ve medeniyetine karşı da, içeriden
bile olsa, kuvvetli bir siyasal eleştiri anlamını taşıyacağı görülmelidir. Bu analizin amacı
Gadamer’in, insanın tarihsel doğasına, varoluşuna, yöntemli doğa bilimlerine, dile,
anlamaya/yoruma, sanata, diyalektik olarak geleneğin önemine, kültürler arası diyaloga,
evrenselciliğe, otoriteye… ilişkin refleksiyonlarının eşliğinde biçimlenen hermenötiğini; siyasal
içerimleri itibarıyla serimlemektir.
Anahtar Kelimeler: Gadamer, Hermenötik, Epistemoloji, Ontoloji, Siyaset/Siyasal
ABSTRACT
H.G. Gadamer is one of the important names presumably recurring to them in during
scientific discussions on the philosophical and social scientific contexts stated through the
sentimental routes that were constructed by Dilthey with hermeneutic, Husserl with
phenomenology and Heidegger with hermeneuticfundamental phenomenological ontology and
including canonic names like Kant, Nietzsche and Hegel at their backgrounds. Although
Gadamer's hermeneutic approach does not possess the direct political meanisngs as such the
works of Marks, Durkheim and Weber, thepioneers of social sciences generally and sociology
specifically, it does not exempt from the political references over all. Gadamer refuses the
radical autonomous and epistemologically subject oriented human conceptualization of
Enlightenmentist West EuropeanScience, the inclination of his refusal nevertheless should be
viewed as them eaning syndication of strong political criticism, even from the insight, toward
the western civilization and modernization focused the competent human capable of doing every
thing by adopting the nature, world and society dominancy aimed instrumental rationality. The
aim of this analysis is to expose the political in sights of Gadamer's hermeneutic shaped along
with his reflections about the historicnature of human being, its existence, methodical natural
sciences, language, understanding/interpretation, art, dialectical importance of tradition, dialog
between cultures, universalism and authority etc..
Keywords:Gadamer, hermeneutic,epistemology, ontology, politics/political
1Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi. FEF., Felsefe Bölümü,idirisdemirel@gmail.com
478
1. GİRİŞ: GADAMER VE HERMENÖTİK
Özellikle hermenötik çalışmalarıyla bilinen Hans—GeorgGadamer (1900—2002),
düşüncesinin ana açılımını 1960 yılında yayımladığı “Hakikat ve Yöntem”2 adlı çalışmasında
gerçekleştirmiştir. Gadamerhermenötiğinin, dolayısıyla Hakikat ve Yöntem’in mesajı şudur:
‘Önce hakikat, sonra yöntem, yöntemden önce hakikat. Hakikatsiz yaşanamaz; yöntem; modern
dünyanın yeni idollerinden biridir.’ Ve Gadamer, hermenötikle, haklı olabileceği inancıyla
ötekini dinleme yeteneğini kastettiğini belirtir. Başka bir açıdan Gadamer’e göre, ‘Aptal insan
ile duyarlı insan arasındaki fark, aptalın yargıdan yoksun olmasıdır yani onun öğrendiği ve
bildiği şeyleri doğru şekilde sınıflandırarak doğru şekilde uygulayamamasıdır.’3Dolayısıyla,
hermenötiğin düşünür yönüyle hangi anlama geldiğine bakıldığında onun, çerçevelenen
bağlamdaki ‘aptallıktan’ çıkış yollarından en azından biri olduğu görülebilir.
Düşünüre göre, Husserl’in, görev hâline getirdiği fenomenolojik tasvirdeki özeni,
Dilthey’in, her felsefe yapma tarzını içine yerleştirdiği tarihsel ufkun genişliği; Heidegger’in,
Husserl ve Dilthey’e nüfuzla kazandığı motivasyon, bunların tümü, kendisinin de tabi olduğu
ölçülerdir. Gadamer; Heidegger’e ait, zamansal Dasein analitiğinin, anlamanın; öznenin farklı
aktivitelerinden yalnızca biri olmayıp, Dasein’ın bizatihi varlık modu olduğunu ikna edici bir
biçimde gösterdiği kanaatindedir. Hermenötik terimini kendisi de bu anlamda kullanmakta ve
magnumopus’uHakikat ve Yöntem’inde ‘yöntem’i itibarıyla fenomenolojik olduğuna işaret
etmektedir.Kaldı ki, Heidegger için de “Ontoloji sadece fenomenoloji olarak
mümkündür.”4
Gadamer’in, Platon, Aristo, Kant, Hegel, Nietzsche, Husserl ve
Wittgenstein’inyanı sıra, bilhassa Dilthey ile Heidegger’in adlarını, hususen onlara olan
düşünsel borcunu belli edecek şekilde, sıklıkla andığıya da onlara yine sıklıkla göndermelerde
bulunduğu buradaifade edilmelidir.
Zaman, tarih ve dil—üstü nitelikleri haiz evrensel özne, akıl, bilim kabullerinin
olumsuzaddedildiği hermenötikte, öznenin söz konusu akıl ve bilimini;izafileştirmek suretiyle,
temel (arayıcı) bir epistemoloji zemininde yükselen evrensel/mutlakhakikat olmaklıktan çıkaran
fenomenler niteliğiyle zaman, tarih ve dil; anlamanın/yorumlamanın da ön-gereklilikleri
konumundadırlar. İşbu zaman, tarih ve dilin değişken bir niteliği taşımaları onların minvalinde
vuku bulan anlamanın da, bağlamdan bağlama sürekli değişmesi yani ‘farklı yorumlar’giderek
de farklı ‘pratikler/uygulamalar’ olması; özcesi anlama, yorumlama ve uygulamanın içiçe
geçmesi demektir.5
Hermenötik, bu çerçevede; toplumsal fenomenleri ‘olgu’ tesmiyesiyle
‘nesne’ addedip ‘açıklama’, dizayn ve kontrol etme yönelimini en tepeye taşıyan rasyonalist-
pozitivist epistemolojinin; Batı’nın temel karakteristiği olan ‘kavramsal düşünmenin’ ve onların
aksındaki bilimin güzergâhının dışında ama farklı bir,yineBatı’lı,bilgi/bilim güzergâhının içinde
kalan süreğen bir ontolojik tarihsel tecrübe modudur. Dikkat edilmelidir ki müesses Batı bilimi
2 Hans—GeorgGadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— (Çev. Hüsamettin Arslan ve İsmail Yavuzcan),
Paradigma Yay., İst., 2008; —İkinci Cilt— (Çev. Hüsamettin Arslan ve İsmail Yavuzcan), Paradigma Yay., İst.,
2009; James Risser, “InMemoriam: Hans—GeorgGadamer (1900—2002), ContinentalPhilisophyReview 35, 2002, s.
241. 3 Hüsamettin Arslan, İsmail Yavuzcan, “Türkçe’deGadamer’e Ön Söz”, içinde: Gadamer, Hakikat ve Yöntem —
Birinci Cilt— …, s. XIV; Gadamer, Hakikat Ve Yöntem –Birinci Cilt—…, s. XVI, 41—42; Theodore Kisiel,
“Geleneğin Vukubulması: Gadamer ve Heidegger’inHermeneutiği”, (Çev. Hüsamettin Arslan), içinde: İnsan
Bilimlerine Prolegomena, (Der. ve Çev. Hüsamettin Arslan), Paradigma Yay., İst., 2002, s. 181-182. 4Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt—…, s. XLIII, XXXVIII, LI; Gadamer, “Kuşkucu Hermeneutik”, (Ter.
Hüsamettin Arslan), içinde: Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler, (Der. ve Ter. Hüsamettin Arslan), Paradigma
Yay., İst., 2002, s. 153; Martin Heidegger, Varlık ve Zaman, (Türkçesi: Kaan H. Ökten), Agora Kitap, İst., 2008, s.
36—37; Heidegger’e göre, “Fenomenolojideki fenomenlerin “ardında”, özsel anlamda başka hiçbir şey bulunmaz.
Fakat fenomen olacak olan, elbette ki mahfuz kalmış olabilir. İşte tam de fenomenler öncelikle ve çoğunlukla verili
olmadıklarından, fenomenolojiye ihtiyaç vardır. “Fenomenin” karşıt kavramı örtülülüktür.” Bkz; s. 37. 5Robert J. Dostal, “Gadamer: The Man and His Work”, içinde: The Cambridge Companion toGadamer, (Ed. Robert
J. Dostal), Cambridge Uni. Press, New York, USA, 2002, s. 31;,LaurenSwayneBarthold, “Hans—GeorgGadamer
(1900—2002), (2012), http://www.iep.utm.edu/gadamer/ (19.07.2013); Jean Grondin, “Gadamer’s Basic
Understanding of Understanding”, içinde: The Cambridge Companion toGadamer…., s. 49.
479
imgesine dönük mesafeye rağmen hermenötikte, sonuç itibarıyla yine o müesses Batı bilimi gibi
modernniteliklidir. Kısacası moderndir.6Vico için, “Vico’nun zihnindeki karşıtlık, özellikle
modern bilime karşıtlığıdır. Vico, modern eleştirel bilimin yararlarını reddetmez, sınırlarını
çizer.”7diyen düşünürün,mevzu bilime ilişkin kendisinin konumunu da esasta böyle görmek
pekâlâ mümkündür. Bu bağlamda, tam da tarihi—aşan evrensel kesinliklere ve işbu kesin(likli)
tanımlamalar içinde zapturapt altına alınarak kavramlaştırılabilen hakikat fikrine uzaklığı
nedeniyle, hermenötiğin kendisinin de; tarihsel tecrübeyi aşan ‘kesin’ bir tanımının yapılması
yönüne gitmektense onun, varlık sahasına, ‘açıklama’, dizayn ve ‘kontrol etme’yönelimlerine
karşıt doğrultuda ‘anlamaya/yorumlamaya’, ‘diyaloga’, ‘ufukların kaynaşmasına’… yönelerek
çıktığını belirtmekle yetinmek, daha yerinde bir tutum olsa gerektir.
Tarihîyönden önceleri teoloji ve filolojiye yardımcı unsur gibi değerlendirilen hermenötiğin,
on dokuzuncu yüzyılda sistematikleştirildiği, yirminci yüzyılda hem anlam hem de kapsam
bakımından Heidegger ve Gadamer gibi fenomenologlarca genişletildiği görülür.8“Hermenötik
daire” de denilen; ayrıntının/parçaların yalnızca metnin bütününe göre, metnin bütününün de
ayrıntıya/parçalara göre devridaim ederek anlaşılabileceği ilkesine yaslanan hermenötik, bu
vetirede,Geisteswissenschaften9(insan bilimleri; tin bilimleri; tarih bilimleri;manevî bilimler;
edebi incelemeler; anlam bilimleri…) denilen disipliner yaklaşımların temeli addedilmiştir.
Hermenötik böylelikle, kendisini ilk defa mümkün kılan pratik ve pragmatik amaç olan ‘yazılı
metinleri anlama’ boyutunu aşmıştır. Temeldeki vasıf olan metinleri anlama sanatıyla ilgilenen
klasik disiplin niteliğinden başlayarak hermenötikte anlama/yorumlama, bir iç—konuşmayı da
içerdiği için, dille çok sıkı bir ilişki vuku bulmaktadır. Hermenötiğin görevi, Gadamer’e göre,
sosyal bilimlere ya da herhangi bir disipline yönelik yöntem araştırmaları değil, varlığa dönük
bir dil incelemesidir, çünkü nihai noktada “Anlaşılabilen varlık dildir.” Dil, bu—dünya—
içindeki—varlığımızın temel işleyiş modu ve dünyayla ile ilgili herşeyi içine alan
formdur.“Hermenötik tecrübe geleneklealakalıdır. Daha kısa ifadeyle, hermenötik, gelenekle
temellenir. Gelenek tecrübe edilecek olan şeydir. Fakat gelenek tecrübenin bize sadece bilmeyi
ve yönetmeyi öğrettiği bir süreç değildir; gelenek dildir. Dil—içinde yaşadığımız
doğrudur.10
Bundan sebep, diğer bütünmevzular, ancak anlamanın ön-gerekliliği ve anahtarı olan
dil, anlaşılabildiği takdirde anlaşılabilecektir, yoksa değil.
Hermenötiğin,Geisteswissenschaften’daki merkezî yerini teşkil eden nitelik ise tarihsel bilincin
6Gadamer, “From Word toConcepttheTask of Hermeneutics as Philosophy”, (Trans. Richard E. Palmer), içinde:
BruceKrajewski (Ed), Gadamer’sRepercussionsReconsideringPhilosophicalHermeneutics, University of California
Press, London, England, 2004, s.1. 7Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 27. 8 Palmer, Richard E., “Hans—GeorgGadamer”, (2009), http://plato.stanford.edu/entries/gadamer/
(19.07.2013);LaurenSwayneBarthold, “Hans—GeorgGadamer (1900—2002), (2012),
http://www.iep.utm.edu/gadamer/ (19.07.2013). 9 Gadamer, “From Word toConcepttheTask of Hermeneutics as Philosophy”… s. 5; Richard J. Bernstein,
Objektivizmin ve Rölativizmin Ötesi Bilim, Hermenoytik ve Praxis, (Türkçesi: Feridun Yılmaz), Paradigma Yay.,
İst., 2009, s. 43; Gayle L. Ormitson ve Alan D. Schrift, “Hermeneutiğe Giriş”, (Ter. Hüsamettin Arslan), içinde:
Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler…, s. 16; Gadamer, “HermeneutikRefleksiyonun Kapsamı ve Fonksiyonu”,
(Ter. Hüsamettin Arslan), içinde: Retorik Hermeneutik ve Sosyal Bilimler İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, (Der.
Ve Ter. Hüsamettin Arslan), Paradigma Yay., İst., 2002, s. 1; Doğan Özlem, Bilim Felsefesi (Ders Notları), İnkılap
Yay., İst., 2003, s. 108; DieterMisgeld, “Gadamer’inHermeneutiği Üzerine”, (Çev. Hüsamettin Arslan), içinde:
Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler…, s. 73; Doğan Özlem, Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi, Remzi Kitabevi,
İst., 1986, s. 7, 36; Doğan Özlem, “Doğa Bilimleri ve “Sosyal Bilimler” Ayrımının Dünü ve Bugünü Üzerine”,
Toplum ve Bilim, S: 76, Bahar 1998, s. 19. 10 Gadamer, PhilosophicalHermeneutics, (Trans. and Ed. David E. Linge), University of California Press, 1977, USA, s. 3;
Catherine H. Zuckert, PostmodernPlatos Nietzsche HeideggerGadamer Strauss Derrida, theUniversity of Chicago
Press, USA, 1996, s. 101; Burhanettin Tatar, Felsefî Hermenötik ve Yazarın Niyeti, Vadi Yay., Ank., 1999, s.9;
Susan Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik, (Türkçesi: Hüsamettin Arslan – Bekir Balkız), Paradigma Yay.,
İst., 1999, s. 126, 129; Gadamer, “Hermeneutik Problemin Evrenselliği”, içinde: Hermeneutik ve Hümaniter
Disiplinler…, s. 61, 71; Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— …, s. 135.
480
doğuşu olmuştur.11
Bu tarihsel bilincin ve ilgili olarak tarihin; tarihselliğin; tarihselciliğin önemi
mükerreren vurgulanırken, Gadamer’inki dâhil hermenötikte genel olarak ‘nesne’den mutlak
anlamda ayrışmış ‘özne’ anlayışının yerini, etkileşim içinde yaşayan, etkileyen-etkilenen,
diyalog hâlindeki, zamansal, tarihsel ve gelenek içinde varolan dolayısıyla da her daim bir
anlama/yorumlama diyalektiğinde idame-i hayat eyleyen bir insan kabulünün aldığı
zikredilmelidir. Yine şu da söylenmelidir ki mezkûr anlama/yorumlama,çok sayıdaki insanî
aktiviteden herhangi biri ve bir epistemolojik tecrübe değil, insani varoluşun bizatihi mümkün
ontolojik modudur.
Düşünür, bilimin; total teknokrasiye dönüşerek “varlığı unutmuşluğun” “kozmik
karanlığına;” Nietzsche’nin kehanette bulunduğu nihilizme sürüklendiğine12
dikkat çektiği için
hermenötik, on dokuzuncu yüzyılda kurumsallaştırıldığı biçimiyle varolan Aydınlanmacı
müesses-hegemonik bilim anlayışına alternatif gibi de anlaşılabilinmektedir. Ama hermenötiği,
alternatif tarzda dahi olsa bu şekilde kalıplaşmış-kemikleşmiş bir bilim(sel yöntem) niteliğiyle
değil süreğen bir sorgulama pratiği niteliğiyle görmek, Gadamer bakımından doğru olan;
budur. Zira onun kendi sözleriyle: “Daha tarihî başlangıcından itibaren hermenötik, modern
bilimin tesis ettiği bir şey olarak yöntem kavramının sınırlarını aşar. Metinleri anlamak ve
yorumlamak yalnızca bilimle ilgili bir şey değildir; apaçık biçimde, genelde insanın dünya
tecrübesiyle ilgilidir.”13
Nitekim Burhanettin Tatar’a göre de, ‘metinlerin yorumu; umut, korku,
beklenti, heyecan gibi varoluşsal durumlardan; dünyanın kendi içinde farklı şekillerde algılanma
imkânını barındırmasından; inanç ve düşünce geleneklerinden, tarihsel, ekonomik, siyasal vs.
ortamlardan… bağımsız gerçekleşmediği için sonuçta hermenötik bütün bu alanlarla ilgisi olan
geniş bir yelpaze şeklinde açılmakta ve hermenötiğin açık bir tanımının yapılamaması, yorum
çabasının dinamik bir faaliyet niteliğiyle tarihsel insan varlığının evrensel aslî boyutunu teşkil
etmesinden kaynaklanmaktadır. Gadamer de bu bağlamda, asıl anlamanın yorumcunun kendi
anlam ve hakikat dünyası ile metinlerin anlam ve hakikat dünyalarının karşılaşması ve bu
ufukların mümkün mertebe kaynaştırılması esnasında gerçekleştiğini ifade etmekte, hermenötik
de, böylece bir uzlaşma sanatı olmaktadır. Hermenötiğin bu biçimdeki kavranışında onun
retorik yönü de belirginleşmektedir. Hermenötik, artık bir bilim ya da felsefî bir düşünme
karakteriyle değil, insan hayatının ancak karşılıklı diyalog içinde kendini başkalarına
açabileceğine işaret eden pratik/uygulama boyutuyla ele alınmaktadır.14
İlaveten, hermenötikteki
nesne(l)lik, mekanik değil canlı, farklı ihtimallere hep açık,değişkenve tarihî-tecrübelerle
anlaşılması gereken bir nesne(l)lik iken tarih ve ona dönük bir bilinç, anlama/yorumlama ile
varoluşun, görünüme çıktığı varlık düzlemi olmaktadır.
2. HERMENÖTİK VE SİYASAL İÇERİMLER
Hermenötikteki siyasal içerimler, özet kısmında da söylendiğince, kendisini, ilgilisinin
önüne dolayımsız getirmeyen içerimlerdir. Buradaki siyasallık,iktidar, güç, egemenlik, devlet
gibi fenomenlerle ancak kısmen, endirekt biçimlerde, bilhassa ‘ufukları kaynaşanların’ kendi
anlamaları/yorumlamaları merkezîleştirilerek ve tarih üzerinden; tarihsel şartlar esas ittihaz
edilmek suretiyle karşılaşılmaktadır. Neden böyle çünkü Gadamer’in kendi ifadesiyle,
“hermenötik bilinç yalnızca belirli tarihsel şartlarda varolabil[mektedir].”15
Hülasa, tarih,
tarihsellik, zamana ve tarihe dönük bir bilinç; biri yekdiğeriyle içiçe olan bu seferler,
11Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 225, 231, 232, 276; Gadamer, “İnsan ve Dil”, (Çev:
Hüsamettin Arslan), içinde: İnsan Bilimlerine Prolegomena…, s. 68. 12Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. LIV. 13Hans—GeorgGadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …,s. XXXIII. 14Gadamer, PhilosophicalHermeneutics…, s. 22-23; Tatar, Hermenötik, İnsan Yay., İst., 2004, s. 42, 48. 15Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. XLVIII; Gadamer için bireyin ikincil, tarihin (kültür ve
geleneğin) birincil önemde olduğuna ilişkin bir değerlendirme için Bkz; TedBenton – IanCraib, Sosyal Bilim
Felsefesi Toplumsal Düşüncenin Felsefî Temelleri, (Çev.ÜmitTatlıcan – Berivan Binay), Sentez Yay., 2008, İst., s.
135-136.
481
hermenötiğin,-bir ucu da siyasete ve siyasallığa açılan-, olmazsa olmazlarıdır.Diğer yandan
Tatar’a göre, anlama ile yorumlama kavramlarının eş anlamlı olduğunu ileri sürmekle, modern
hermenötik aynı zamanda siyasi hermenötiğede dönüşmüş olmaktadır. Yani bilgi (yorum)
iddiasını taşıyan her sözün bir şekilde toplumla siyasî bir ilişki içinde bulunduğu göz önünde
tutulmakta ve bu siyasî ilişkinin toplumda diyaloğun önünü kesebilecek bir dengesizliğe yol
açmaması için çaba harcanmaktadır.16
Başka bir söyleyişle yorumun toplumsallığı bir yandan
senkronize tarzda siyasallık anlamını taşırken diğer yandan da bu toplumsallığın/siyasallığın en
başta varlığının sürdürülebilmesi için diyalog ve siyasal iletişimin önemi kendiliğinden
belirginleştirilmiş olmaktadır. Gadamer’in hermenötiğinin siyasal içerimlerine şimdi bu
bağlamda farklı seferler üzerinden bakılması mümkündür.
2.1. Evrensellik
Doğan Özlem’e göre, ‘insanlar, kendi tarihselliklerinin bilincinden çokluk uzak yaşarlar. Bu
bilincin yokluğundan doğan boşluğa ise evrenselcilik yerleşir. Evrenselcilik ve evrensel yasalar
arayışı olarak nomotetizm, sadece bir epistemoloji değil, aynı zamanda bir haleti ruhiyedir.
Evrenselcilik, var olan her şeyin biricik hakikatine sahiplik tutkusu içinde bulunanların ve daha
bile bu tek hakikate sahip bulunduklarına inananların ruh halidir. Popper’dan, mealen bir
aktarmayla; ‘Evrensel hakikati bulduğuna inananlar, bu hakikatin başkaları tarafından da
paylaşılmasını arzularlar. Tüm totalitarizmlerin ve despotizmlerin kaynağı budur.’ Hâlbuki
Tarihselcilik, evrensel addedilen doğruların esasta böyle olmadıklarını, onların insanî bir
ürün/kültür olduklarını, felsefi, bilimsel, dini, siyasi inanç ve ideoloji örtülerine sonradan
bürünüp pratik, ahlâkî, siyasî yaşamı domine ettiklerini varsaymaktadır. Tarihselliği ve tarih
bilincini öteleyen evrensellik salt bir epistemoloji konumunda kalmayıp, daha bile
siyasetenmuktedir/güçlü olanların, iktidardan—yoksunların; güçsüzlerin üzerinde hegemonya
kurmalarının en önemli vektörü ve ‘araçsal aklı’ olmaktadır. Hakikatte, hiçbir toplumun,
grubun, kültürün… değer ve erdemleri nesnel, evrensel ve hele hele mutlak olamayacağı için
Batı’nın ürettiği ve ihraç ettiği bu evrenselci düşünme modelinden ve bu model içerisinde ortaya
sürülen evrenselci felsefelerden artık yarar beklenmemelidir. Ki, yine Özlem’e göre, bilimin de
en kalıcı niteliği görelilik ve tarihselliktir. Pratik ve aktüel bakımdan dünya bazında olup
bitenler ölçeğinde yaklaşıldığında, uluslararası siyasal yapıda hegemonik güç konumunu,
ABD’nin işgal ettiği görülecektir. Ve yine görülecektir ki, ABD kendi kapitalist siyaset ve
ekonomisini, iktidardan—yoksunların; güçsüzlerin üzerin(d)e,evrenselci bir söylemin ardına
sığınarak dayatmaktadır. Oysa insan özgürlüğü, onun sürekli değişen, dönüşen özününe bağlı
olarak, farklı tarihsel dönemlerde, değişik kültürlerde değişik biçimlerde yaşanır. Tek bir
hegemonik söylemin irad ettiğince tek ve evrensel bir özgürlük tanımı ve yaşantısı yoktur. Tam
tersine, özgürlük bizzat rölativizmdedir. Özgürlüğün kendisi, tarihsel ve kültürel yaşam
tarzlarının çokluğu içerisinde filiz vermektedir.’17
Tarihselcilik ve onun minvalindeki tecrübe
tarzı hermenötik,bu siyasal bakış açısına imkân tanıyan konumuyla böylelikle bir siyaset
felsefesini de mümkün kılmış olmaktadır.
Evrenselcilik sadedinde, Gadamer’in de Hakikat ve Yöntem’i çerçevesinde ve başlangıç
aşamasında, “Aşağıdaki incelemeler, modern bilimin bizatihi kendi içindeki evrensel bilimsel
yöntem talebine dirençle başlıyor.”18
dediği eklenmelidir. Bu bakımdan değerlendirmeleri
itibarıyla tarihe, tarih bilincine, tarihselciliğe (tekçi bir evrensel bilimsel metodolojiye değil!)
16Tatar, Hermenötik…, s. 77. 17 Doğan Özlem, Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci, İnkılâp Yay., İst., 1999, s. 210-212,; Doğan Özlem, “Değerler
Sorununda Nesnelcilik/Mutlakçılık ve Öznelcilik/Rölativizm Tartışması Üzerine”, İçinde: Bilgi ve Değer Muğla
Üniversitesi Felsefe Bölümü Sempozyum Bildirileri, (Ed: Şahabetin Yalçın), Vadi Yay., Ank., 2002, s. 311-312;
Doğan Özlem, Felsefe Yazıları, Anahtar Kitaplar Yay., İst., 1993, s. 98; Doğan Özlem, “Evrenselcilik Mitosu ve
Sosyal Bilimler”, içinde: Sosyal Bilimleri Yeniden Düşünmek, (Yay. Haz. Tanıl Bora vd.), Metis Yay.,İst, 1998, s.
63; Doğan Özlem, “Felsefe Kendisini Sadece Bir Salt Alana Hapsedemez, Kendisini O Salt Alanın Bilgisini Ortaya
Koymakla Sınırlandıramaz.” (röportaj: G. Ateşoğlu, K. Hoşgör), Virgül, Mayıs 2004, S: 73, s. 13. 18Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. XXXIV.
482
yaslanan hermenötik, salt epistemoloji ve metodoloji boyutunda kalmamakta, rölativizme ve
ama daha ziyade çoğulculuğa ilişkin siyasal içerimleri, -ekstra bir edim söz konusu
edilmeksizin- bizatihi varlığıyla içermiş olmaktadır. ‘Hermenötik, Geisteswissenschaften’ın
metodolojik temeli değil, felsefenin evrensel boyutudur.’ Sözleriyle felsefi hermenötiğin
evrensellik iddiasını/talebini dillendiren Gadamer, “Tarihsel araştırmanın ideali daha çok
fenomenin kendisini, biricikliği ve evrensel somutluğu dâhilinde anlamaktır. Ne kadar deneysel
evrensel içeriyor olursa olsun, amacı bu evrenselleştirilmiş tecrübeleri, bir yasanın —sözün
gelişi, insanların, halkların ve devletlerin evrilme biçimlerinin yasasının— bilgisine ulaşmak
amacıyla doğrulamak ve genişletmek değil, tersine, bu insanın, bu halkın veya bu devletin nasıl
oldukları şey olduklarını veya daha genel olarak dile getirmek gerekirse, oldukları şeyler
olmalarının nasıl gerçekleştiğini anlamaktır.”19
diyerek kendisindeki evrenselliğin, entiteleri
oldukları gibi ‘anlamaya/yorumlamaya’ değgin fenomenolojik bir evrensellik olduğunun altını
çizmektedir. Yani, fenomenolojik hermenötikteki evrensellik, varlığın, anlamı/yorumu
itibarıyla, zaman, tarih ve dil—üstü bir biçimde kavranamayışından neşet eden çoklukla ilgili
bir evrenselliktir. Misalen devletlere bakıldığında devletleri tek tip tarzda kavrayan bir evrensel
yöntemin varlığı, epistemolojik temeli yahut bilimsel yasası ile ilgili değil, her bir devletin
kendi tarihselliği özelindeki fenomenolojik hermenötiğinin gerekliliğiyle ilgili bir evrensellik
söz konusudur.
2.2. İdeoloji,Otorite, Gelenek
İdeolojilere bakıldıkta, onların ilk başta hermenötiğe benzediği söylenebilir zira onlar da
tıpkı hermenötiği andırır tarzda entiteleri belirli sosyal-siyasal perspektiflerden kavrayıp
yorumlamak suretiyle anlam kazanmaktadırlar. Bu açıdan var olan benzerlik, söz konusu
fenomensiyasal iletişim, gelenek, ufukların kaynaşması, ötekine, ötekinin haklı olabileceği
inancıyla açıklık gibi vasıflar olduğunda, -kendi içindeki derin fay hatlarıyla beraber-
ideolojilerle hermenötiğinciddi düzeyde ayrıştıkları görülür.
İdeolojinin, kendine özgü içeriğinin değil de, siyasal tartışmaları engelleyen totaliter—
zihniyet yönünün daha fazla öne çıkarılması hâlinde, ideolojik—toplumlar, siyasetin
gerçekleştirdiği çoğulcu, özgür, hoşgörülü ve rasyonel toplumlardan uzak düşmektedirler.
İdeoloji bu yorumlamada, ideolojik—olmayan, açık, hoşgörülü yönetim biçimlerine kıyasla,
hoşgörüsüz, özgür—olmayan, sınırlı perspektiflere dönüşmektedir,20
ideolojilere ilişkin bu
kavrayışın, hermenötik yaklaşımlarla taban tabana zıt olduğu açıktır. İdeolojiler babında
değinilmesi gereken bir husus da Gadamer’in hermenötiğinin, muayyen bir ideolojiyi
doğrulamak yahut yanlışlamak gibi bir amacı barındırmamasıdır. İdeolojilerde farklı siyasal
görüşlerin kendilerini doğrudan görünüme çıkardıkları yerde ise hermenötiğin siyasal görüş ve
fenomenler yönüyle doğrudan işlemselleşmediği daha önce de zikredilmişti zaten. Otorite ve
gelenek meselelerine gelince, Gadamer bu konulara ilişkin görüşlerini girdiği polemikler
üzerinden de dillendirir.
Düşünüre göre, Habermas gibi muhaliflerinin, onu, savunulamaz bir iddia gibi yahut
Aydınlanma’nın mirasına ihanet gibi görse de otorite daima yanlış değildir. Öyle düşünenler
otoriteyi tanımı icabı dogmatik bir güç zannederek yanılmaktadır. Aydınlanma düşünürleri,
otorite kavramına yalnızca iftira atmakla kalmamış onu aynı zamanda ‘iktidardaki kişilere kör
bir itaat diye düşünerek’ deforme de etmişlerdir. Akıl ile tarihsel hermenötikteki otorite arasında
bir dikotomi tesis eden Aydınlanma, genelde, hiçbir otoriteyi kabul etmeme ve her şeye aklın
muhakemesiyle karar verme eğilimindedir. Buna göre, her tür otoritenin nihai kaynağı gelenek
19Gadamer, “Eleştirmenlerime Cevap”, (Çev. Hüsamettin Arslan), içinde: Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler…, s.
263; Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 5; Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— …, s. 299;
Richard j. Bernstein, “HermeneutiktenPraksise”, (Ter. Hüsamettin Arslan), içinde: Retorik Hermeneutik ve Sosyal
Bilimler…, s. 59. 20Vincent, Andrew, Modern Politik İdeolojiler, (Türkçesi: Arzu Tüfekçi), Paradigma Yay., İst., 2006; Gadamer’in
kendisini ideolojik anlamda, bir “muhafazakâr” olarak değil, “liberal demokrat” olarak görmesi için Bkz; ChrisLawn
– NiallKeane, TheGadamer Dictionary, ContinuumInt. Publ. London, New York, 2011, s. 21.
483
değil akıldır. Yazılı şey zorunlu olarak doğru değildir. Biz daha iyisini bilebiliriz. Modern
Aydınlanma, geleneğe bu maksimle bakar. Gadamer ise aklı ve otoriteyi, Aydınlanma’nın
yaptığınca soyut antitezler olarak görmez. Otorite; eğitimden, ordunun ve hükümetin yerine
getirilmesi zorunlu emirlerine ve oradan da siyasal güçler ya da fanatikler tarafından yaratılan
hiyerarşilere kadar bütün tarzlarıyla sayısız egemenlik formu içinde bir temel dogmatik gücü
kullanıyor olmakla beraber, o aynı zamanda, sadece, özgürce tanınarak benimsendiği için
yönetebilmektedir çünkü hakiki otoriteye itaat gerçekte ne kör ne de kölece bir itaattir.21
Otorite,
rızaya ve bu sebeple bizatihi aklın sınırlarının bilincine varmaya, başkalarının öngörülerine bel
bağlamaya yahut güvenmeye dayanır. Bu anlamıyla otoritenin, doğru tarzda anlaşıldığında,
emirlere körü körüne itaatle hiçbir alakası yoktur. Gerçekten de otoritenin itaatle alakası yoktur,
fakat bilgiyle vardır. Otoritenin asıl temeli, çok daha fazla şeye vakıf olduğu için ya da çok daha
iyi enforme edildiği için üstün otoritesini garanti altına alan özgürlük ve akıldır.22
Otorite ve
özgürlüğün haddizatında çelişmemesi de, otoritenin, hakikatte, işte bu kölece itaat ile değil,
bilgi, giderek de özgürlük ve akıl ile ilişkili olmasından kaynaklanmaktadır.
G. L. Ormitson ve A. D. Schrift’e göre: ‘Gadamer; eleştirmenlerinden Habermas’ın,
kendisine yönelik olarak ortaya koyduğu dogmatizm, muhafazakârlık ve geleneğe kör itaat
suçlamalarına cevap verirken, felsefî hermenötiğinin -geleneğin pasif kabulünü gerektirdiği-
ithamını da reddeder. Gadamer için, anlama faaliyetimizde kendimizi geleneğe açmak
mecburiyetinde olduğumuz halde, geleneğin öğreti ve adetlerini, zikredildiğince, körce
benimsemek zorunda değilizdir. Habermas’ın dogmatizm suçlamasına Gadamer; Habermas’a
ait ‘otoritenin her durumda otoriteryen olduğu ve özgürleşmenin eleştirel refleksiyon ile
doğacağı’ tezlerinin kendilerinin dogmatik oldukları karşılığıyla cevap verir. Düşünür, ilaveten,
Habermas’ınpsikoanalitik durumu, sosyal diyalog için bir iletişim modeli niteliğiyle imtiyazlı
bir konuma yükseltme girişimini de sorgular. Düşünüre göre, Habermas’ın kendisi doktor—
hasta ilişkisini dolduran dogmatizm karşısında kör iken, onu, otoriteye ve geleneğe muhafazakâr
rıza göstermekle itham etmesi ironiktir. Analitik karşılaşmadaki eşitsiz güç dağılımından ötürü
ve hastanın gönüllü biçimde kendisini doktorun otoritesine ve tekniğin dogmatizmine teslim
etmesinden ötürü, psikoanalitik model, esasta hem bir sosyal diyalog modeli olarak hem de bir
hermeneutik evrensellik modeli olarak başarısız kalmaya mahkûmdur.23
Özcesi, gelenek ve
otorite özelinde, onların, Aydınlanma düşünürlerinin resmettiklerince ‘özsel’ olarak negatif
addedilemeyecekleri görülür. Gelenek, daha bile, yorumun/anlamanın üzerinde seyrettiği esas
aks olduğu için hermenötikte, Aydınlanma’dakinin aksine, tam da merkezî bir konumdadır.
2.3. Sanat, Aydınlanma’nın Soğuk Rasyonalizmi, Endüstriyel Toplumlar
Gadamer’e göre sanat, kendi mahiyeti itibarıyla insanları hakiki bir ahlâkî ve siyasî
özgürlüğe hazırlama kapasitesine sahiptir. Ve fakat, bu potansiyel, bir “estetik devlet” kültürü
ve sanata ilgi duyan bir kültürlenmiş toplum tarafından sönümlendirilmektedir. Gadamer’in,
‘estetik devlet kültürü’ne karşın yine de Schiller’den hareketle, ‘Sanatın egemen olduğu yerde,
güzelliğin yasaları yürürlüktedir ve gerçekliğin sınırları aşılır. Bu “ideal krallık”, her sınır
ihlaline hatta devletin ve toplumun ahlaki vesayetine karşısavunulmalıdır.’24
görüşünü dile
getirdiği belirtilmelidir.
21Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— …, s. 14, 23-24, 26; Gadamer, “HermeneutikRefleksiyonun Kapsamı
ve Fonksiyonu”, (Ter. Hüsamettin Arslan), içinde: Retorik Hermeneutik ve Sosyal Bilimler…, s. 14-15; Susan
Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik, (Türkçesi: Hüsamettin Arslan – Bekir Balkız), Paradigma Yay., İst.,
1999, s. 138; Richard J.Bernstein, Objektivizmin ve Rölativizmin Ötesi Bilim, Hermenoytik ve Praxis, (Türkçesi:
Feridun Yılmaz), Paradigma Yay., İst., 2009, s. 186; George Duke, GadamerandPoliticalAuthority, EuropeanJournal
of PoliticalTheory, July 2013, 12 (3), s. 2; ChrisLawn – NiallKeane, TheGadamer Dictionary…, s. 15-16. 22Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— … s. 24. 23Gayle L. Ormitson, Alan D. Schrift, “Hermeneutiğe Giriş”…, s. 29; Palmer, Richard E., “Hans—GeorgGadamer”,
(2009), http://plato.stanford.edu/entries/gadamer/ (19.07.2013). 24Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 114.
484
“Schleirmacher’in, Aydınlanma’nın soğuk rasyonalizmi aleyhine hayati duyguya başvurusu,
Schiller’inmekanistik topluma karşı özgürlüğe çağrısı, Hegel’in hayat (daha sonra Geist) ile
“pozitivite” arasında kurduğu karşıtlık, modern endüstriyel toplumu protestonun öncüleridir…
Günümüzün hayat felsefesi romantik seleflerini izlemektedir. Hayatın çağdaş kitle
toplumundaki mekanizasyonunun reddi kelimeye öylesine doğal bir vurgu yapmaktadır ki bu
vurgu nedeniyle kelimenin kavramsal imaları bütünüyle gizli kalmaktadır.”25
diyenGadamer,
modern endüstriyel topluma ilişkin duruşunu da, böylelikle, yukarıdakilere benzer tarzda dolaylı
biçimde ve eleştirel doğrultudadile getirmiş olmaktadır. İlaveten, Aydınlanmacı Batı Avrupa
Biliminin radikal özerk epistemolojik merkezî—özne konumlu ‘insan’ tasavvurunu
reddetmenin, aynı zamanda; doğa, dünya ve toplumlara yönelik iktidar amaçlı bir ‘araçsal
rasyonaliteyi’ benimseyen ‘her şeye’ muktedir tahakküm kurucu insan—odaklı, “evrenselci”
Batı endüstriyel modernlik ve medeniyetine karşı da, kuvvetli bir siyasal eleştiri anlamını
taşıdığı söylenmelidir. Bunun yanı sıra Gadamer yönüyle gelenekler değişikliklere açıktırlar
ancak bu değişiklikler de esasta geleneğin devamına katkıdırlar. Başka bir söyleyişle -
gelenekten tam bir kurtuluş- anlayışı Gadamer’e uzak bir anlayıştır ve bu düşünsel duruş, onun
Aydınlanma eleştirisinin de temelli unsurlarından biridir. Aydınlanmacı yaklaşımın tersine,
gelenekte konuşlanmış olma, önyargılara boyun eğme ve kişinin özgürlüğünün sınırlanması
demek değildir. Aslında bütün insani varoluş; en özgür insanî varoluş bile farklı şekillerde
sınırlı ve belirlenmiş durumdadır. Bundan sebep, “bir mutlak akıl” fikri, tarihsel insanlık için bir
imkân/ihtimal değildir. Akıl, bizim için, yalnızca somut tarihsel şartlarda mevcuttur. Akıl kendi
kendisinin efendisi değildir, o daima içinde faaliyetini yürüttüğü verili şartlara
muhtaçtır.”26
Burada düşünürün, hermenötiğinin varlık sahasına çıkışında ana rolü oynayan
geleneğin ve gelenek temelinde işlemselleşen anlama pratiğinin, onun Aydınlanma’yı
yorumlamasında da iş başında olduğu ve Aydınlanmacılık ile onun “aklının” geleneğe
yaslanılarak eleştirildiği görülmelidir.
Düşünürün kendi sözleriyle: “Aydınlanma’nın kendi özünü belirleyen bir önyargısı vardır:
Aydınlanma’nın temel önyargısı bizatihi önyargıya karşı önyargısıdır; bu önyargı geleneğin
gücünü reddeder.27
Bu eleştiriyle beraber, Gadamer, Aydınlanma’yı, hususen sosyal bilim
anlayışı üzerinden de tenkit eder. Şöyle ki, düşünür, Aydınlanma düşüncesi ve onun üzerine
inşa edildiği dikotomilergeride bırakılmadıkça, sosyal bilimlerin başarısız kalacağı
kanaatindedir. Sosyal bilimler, Aydınlanma düşüncesi tarafından varsayılan objektif—sübjektif
dikotomisinin her iki tarafını da reddetmedikçe, bu düşünce geleneğinin onlara yüklediği
kavrayış tarzını aşamazlar. Ki, Gademer’in radikal Aydınlanma eleştirisi, daha bile
Aydınlanmacı—pozitivist doğruluk ve bilgi anlayışına kökleriyle birlikte meydan okuması da
aynı zamanda esasta işte bu kavrayış tarzının reddi olarak görülmelidir.28
Özcesi, Gadamer,
siyasal fenomenler olarak hem ‘estetik devlet kültürü’, genelde bilim özelde sosyal bilim
anlayışı, soğuk rasyonalizmi eşliğinde modern endüstriyel toplum tasarımı gibi konulara ilgi
gösterir, hem de buralarda ortaya esaslı tenkitlerini koyar. Nitekim aynı durum Aydınlanma için
de geçerlidir. Ve fakat Aydınlanma’ya dönük eleştirilerdeesas itki, epistemolojik yönelimleri
öne çıkarma, anlamayı/yorumlamayı; ontolojik hermenötik minvali perdeleme ve bunlardan
ötürü bir kökensel yanlışlık içine düşmüş olmadır.
25Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 87; Gadamer’in endüstriyel toplumsal kuruluş ile teknokratik-
bilimsel-rasyonalist egemenliği reddi için ayrıca bkz; ChrisLawn – NiallKeane, theGadamer Dictionary…, s. 22. 26Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— …, s. 19; ChrisLawn – NiallKeane, TheGadamer Dictionary…, s. 43-
45. 27 DieterMisgeld, “Gadamer’inHermeneutiği Üzerine”, (Türkçesi: Hüsamettin Arslan), içinde: Hermeneutik ve
Hümaniter Disiplinler…, s. 81; Gadamer, Hakikat ve Yöntem —İkinci Cilt— …, s. 11; George Duke,
GadamerandPoliticalAuthority, EuropeanJournal of PoliticalTheory, July 2013, 12 (3), s. 2; Georgia Warnke,
“Hermeneutics, Ethics, andPolitics”, içinde: The Cambridge Companion toGadamer, (Ed. Robert J., Dostal),
Cambridge Uni. Press, Usa, 2002, s. 79. 28 Susan Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik…, s. 171, 174, 183, 184.
485
2.4. Güç ve Özgürlük
Gadamer, bilhassa Ranke ve yanı sıra diğer başka düşünürler üzerinden güç ve özgürlüğe
ilişkin hermenötik refleksiyonlara da yer verir. Onun, Ranke’den hareketle ortaya koyduğu
belirlemelere göre, ontolojik olarak, güç içselliktir. Bundan sebep Ranke şunları yazarken çok
haklıdır: “Özgürlüğe güç eşlik eder.” Çünkü kendisini ifadesinden daha fazla olan güç daima
özgürlüktür.Bunun tarihçi için belirleyici önemi vardır. Zira tarihçi herşeyin farklı olmuş
olabileceğini ve her eylemde bulunan bireyin farklı şekilde eylemde bulunmuş olabileceğini
bilir. Tarihi oluşturan güç mekanik güç değildir. Ranke, tarihi oluşturan gücü, “çiçeklenerek
artan tohum niteliğindeki güç” diye adlandırarak ve bu gücün “her insani aktivitenin asli ve
ortak kaynağı” —Ranke için bu özgürlüktür— olduğunu söyleyerek, mekanik güçle aradaki
farklılığı özellikle belirtir.29
Düşünüre göre, direnç göstermenin kendisi de gücün ifadesidir. Fakat bu durumda bile güç,
bilincine varılarak, içselleştirilerek tecrübe edilir. İçsellik, gücü tecrübe etme modudur; çünkü
güç, doğası gereği yalnızca kendisiyle ilişkilidir. Güç hâliyle özgürlükle de ilgilidir. Özgürlük
ise sınırlıdır ve bu da bir çelişki değildir. İnsan, ne kadar özgür olursa olsun, kim olduğu;
kimliği, dilin aracılık ettiği tarihsel boyutlarının bir fonksiyonu olduğu için, daima belirli bir
tarzda sınırlanmış ve belirlenmiş durumdadır.30
Özgürlüğün sınırlılığı, gücün doğasından da
anlaşılabilinmektedir. Ranke’nin ‘özgürlük, zorunluluğun yanı başında durur’ ifadesi de bu
duruma işaret etmekte ve zorunluluk burada, özgürlüğü dışarıda bırakan neden değil, gücün
muhataplarını özgürleştiren direnç olmaktadır. Tarihçiler, kullandıkları, güç, etki, belirleyici
eğilim gibi kavramların tümüyle tarihsel varlığın özünü ifşa etmeye çalışırlar. Onlar bunu
yaparak ideanın tarihte tam temsiline ulaşamayacağını ima ederler. Olayın anlamını oluşturan
eylemde bulunanların planları ve görüşleri değil, tarihsel güçleri ifşa eden tarihsel etkilerdir.
Tarihsel gelişmenin asıl temeli, bireyin monadik sübjektivitesi değil, tarihsel güçlerdir. Güç
daima, yalnızca bir güçler oyunu olarak gerçektir ve tarih sürekliliği yaratan güçlerin bu
oyunudur.31
Gadamer bakımından, gerçekten de, her bireyselleşmeyi zaten karşı karşıya kaldığı
gerçeklik karakterize eder. Bireyselliğin sübjektivite değil canlı bir güç olmasının nedeni de
budur. Devletler bile, Ranke için bu tür yaşayan güçlerdir. Devletler, ona göre, “evrensel olanın
unsurları” değil, bireysellikler, yani “gerçek ruhani varlıklardır.” Ranke, devletlerden, onlara
varlık kazandıran şeyin kendi yaşayan güçleri olduğunu ve bir insani yaratı ya da arzu veya
insanların tasarladıkları bir plan olmadığını göstermek için “Tanrı’nın düşünceleri”32
diye söz
etmekten geri durmaz.
3. SONUÇ
Sonuç kısmında ilk olarak ve bir eleştiri sadedinde şu söylenmelidir: Gadamer’in, iddiası
‘hakikat’ olan felsefi hermenötiğinin, siyasala daha belirgin ilgi duyması; makro düzeydeki
devlet, hegemonya, egemenlik, sosyal-siyasal sınıf ve statüler gibi fenomenlerin yanı sıra mikro
ve yine makro düzeyde iktidar ilişkilerinin ve onun zemininde yükselen bütün yapı, aksiyon ve
işlerliklerin anlaşılması/yorumlanması üzerinde daha açık kalem oynatması beklenirdi. İkinci
bir husus ise, diyalog, ufukların kaynaşması, ‘ötekine açıklık’, siyasal iletişim gibi parametreler
itibarıyla bakıldığında Gadamer’in hermenötiğinin evrenselliğe ve dolayısıyla da kapsayıcılığa
yönelik bütün “teorik” iddialarına karşın, kendi “pratik/uygulamalı” hermenötiği böyle vuku
bulmamış, kültürlerden bir tekil (evrensel değil!) kültür olan Batı bilim ve felsefesinin ufukları
29Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 286; Gadamer, PhilosophicalHermeneutics… s. 5. 30Brice R. Wachterhauser, “Söylediğimiz Şey Olmamız Gerekir mi? İnsan Bilimlerinde Hakikat Üzerine Gadamer”,
(Türkçesi: Hüsamettin Arslan), içinde: Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler…, s. 141. 31Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 286-288. 32Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 288.
486
içinde kalmıştır. Yani Gadamer’in fiili hermenötiğinin diyalogu ancak Batı’yladır. Nazara
alınan öteki, Batı’lı ötekidir. Eleştirel şekilde odaklanılmış da olsa öne çıkarılan akıl Batı
aklıdır. Sözü edilen insanî, tarihsel tecrübe alanları, kullanılan vokabüler ve argümanlar, onlar
da Batı (evrensel değil!) kültür ve medeniyet havzasına ait olanlardır. Mevzu siyasal iletişimin
muhatabı yine Batı’dır. Ufuk Batı/lı ufkudur. Kültür Batı kültürü, kaynaklar Batı kaynakları,
gelenek Batı geleneğidir.
Gadamer, felsefi hermenötiğin, insanın dünyayla ilgili bütün kavrayışı için ve dolayısıyla bu
kavrayışın kendisini ifşa ettiği bütün farklı formlar için temel bir öneme sahip bulunduğunu
savunmakta ve onun ‘her yerdeki’ hermeneutik boyutu açığa çıkarmayı görevi olarak kabul
ettiğini düşünmektedir. Her yerdeki: İnsanlar arası iletişimden toplumun manipülasyonuna;
toplumdaki bireyin kişisel tecrübesinden bireyin toplumla karşı karşıya gelme tarzına; dini,
sanatı ve felsefeyi inşa ettiği şekliyle gelenekten özgürleştirici refleksiyondan geleneği
menteşelerinden çıkaran devrimci bilince33
değin, az öncede söylendiğince insanın dünyayla
ilgili bütün kavrayışı; anlamlandırması/yorumlaması hermenötiğin ‘kapsama alanı’ içinde
bulunmaktadır. Formatlanmış oldukları kurumsal biçimleriyle sosyal bilimlere karşı soğuk bir
tutum benimseyen Gadamer, Alman geleneğindeki Geisteswissenschaften tarzına da, ondan
ciddi ölçüde beslenmekle beraber, nihai tahlilde aynı şekilde soğuk bir tutum takınmıştır.
Düşünüre göre aslında sadece müesses sosyal bilim değil, bu bilimle zıtlaştığı düşünülen
Geisteswissenschaften da, insan, toplum, medeniyet, evrensellik, bilim, yöntem gibi fenomenler
itibarıyla karşısına aldığı Aydınlanma’nın ve Aydınlanmacılığın ufukları ve sınırlamaları içinde
kalmaktadır. Şöyle ki, modern bilim nasıl ki doğayı bilimsel araştırmanın güvenilir bir
açıklamasını yaptığı ve dolayısıyla kontrolünü mümkün kıldığı bir süreç diye görüyorsa,
güvenlik ve kesinlik arayışındaki insanî Geistda “hayatın kavranamazlığının” karşısına aynı
şekilde bilimsel addedilen anlamayı çıkarmaktadır. Geisteswissenschaften’daki bilginin; hayatın
sosyal ve tarihsel gerçekliğini, hayatın nihai şekilde kavranamazlığına rağmen, güvenlik ve
kesinlik sağlayacak ölçüde ifşa edeceği varsayılmaktadır. Böylece Geisteswissenschaften’ın da
müesses “yöntemli” doğa bilimlerininkiyle aynı objektiviteye sahip bulunduğu varsayılmış
olmaktadır.34
İşte bu suretle Aydınlanma; kendi müesses bilimsel metodolojisinin eleştirisi ve
kendisine karşı çıkılması üzerinden bile yeniden işlerlik kazanarak varlık ve gücünü sürdürmüş
olmaktadır.
Düşünürün, “Tarihsel varoluşumuzun sonluluğu dikkate alındığında bütünüyle eşsiz, doğru
yorum fikrinde saçma bir şey var görünüyor.” şeklindeki yaklaşımının da, ‘hermenötiğin; haklı
olabileceği inancıyla ötekini dinleme yeteneği olduğu’35
yönündeki vurgusunun da salt yöntem
sathında kalan ifadeler addedilemeyecekleri açıktır. Anılan söylemler: Katı-kesin,
temel(lendirme)ci, dizayn ve kontrol edici belirlemelere karşı çoğulculuk, diyalog, farklı kültür
ve ufuklara sempati, uzlaşma, tarihsel-toplumsal-siyasal tecrübe, gelenek ve pratiklerin
önemsenmesi, “kavramlaştırılamayan” tarihsel hakikatlere de açık—olmaklık, öznel ufukların
sınırlılığını aşma yolunda iletişim, işbirliği ve dayanışmaya gitme… gibi yönler itibarıyla
doğrudan siyasal anlamlara sahiptirler. Bu siyasallık minvalinde şu da eklenmelidir: Zamanı,
tarihi ve dili—aşan evrensel bir bilim, evrensel bir sosyal bilim olamayacağı için evrensel bir
siyaset bilimi de olamaz. Var olan entiteler farklı farklı bilimler ve farklı farklı siyasallıklardır.
Devletler, iktidarlar, hegemonyalar, ideolojiler… hangi siyasal entite ele alınırsa alınsın, onların
her biri kendi tekilliğiyle, kendi tarihsel zeminiyle, özgün bağlamıyla, içinde yer aldığı yine
tekil kültür yahut gelenek ile anlaşılabilinecek/yorumlanabilecek olan farklı, çoğul siyasal
fenomenlerdir.
33Gadamer, “HermeneutikRefleksiyonun Kapsamı ve Fonksiyonu” (Türkçesi: Hüsamettin Arslan), içinde: Retorik
Hermeneutik ve Sosyal Bilimler… s. 1. 34Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. 332-333. 35Gadamer, Hakikat ve Yöntem —Birinci Cilt— …, s. XVI, 168.
487
Sonuç bölümünde Gadamer’in hermenötiği açısından belirtilecek bir diğer husus, tekraren,
şudur: Batı Avrupa bilimindeki evrenselci ve mekanik kesinlik; kesin evrensel nomotetik
epistemolojik temellendirmeler, burada söz konusu değildir. Bu bütünüyle eşsiz doğru yorum
fikrinin savunulmaması, yukarılarda da değinildiğince, aynı zamanda özetle, siyaseten de,
iletişime, diyaloga ve çoğulculuğa açıklık demektir. Ayrıca şu söylenmelidir: Gadamer’inkendi
felsefi hermenötiği bir meta-hermenötikniteliği taşımamakta, o daha ziyade ancak pratik anlama
veya anlama pratiği devam ettikçe geliştirilebilecek bir ontoloji olmaktadır. Farklı bir ifadeyle,
düşünürün kendi hermenötiği, hermenötik üzerine teorik bir söylem değil bir
anlama/yorumlama ve elbette ki uygulama faaliyetidir. Salt söylem boyutu itibarıyla bakılsa
dahi meta-hermenötik nitelikli hermenötik de, hermenötik pratiğini/uygulamasını etkileyerek
dönüştürdüğü için, nihai kertede yine sürekli bir insanî, toplumsal, siyasal anlama/yorumlama
faaliyeti içinde yer alınmaya devam edilmiş olunmaktadır.
KAYNAKÇA
Arslan, H., Yavuzcan, İ.(2008). “Türkçe’de Gadamer’e Ön Söz”, içinde: Gadamer, Hakikat ve
Yöntem, Birinci Cilt. (Çev. Hüsamettin Arslan ve İsmail Yavuzcan), İstanbul:Paradigma.
Barthold, L. S.(2012). “Hans—Georg Gadamer (1900—2002).
http://www.iep.utm.edu/gadamer/(19.07.2013).
Benton, T. ,Craib, I.(2008). Sosyal Bilim Felsefesi Toplumsal Düşüncenin Felsefî Temelleri,
(Çev.ÜmitTatlıcan – Berivan Binay), İstanbul :Sentez.
Bernstein, R. J.(2002). “Hermeneutikten Praksise”, (Ter. Hüsamettin Arslan), Retorik
Hermeneutik ve Sosyal Bilimler İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, (Der. ve Ter.
Hüsamettin Arslan), İstanbul:Paradigma.
Bernstein, R. J.(2009). Objektivizmin ve Rölativizmin Ötesi Bilim, Hermenoytik ve
Praxis.(Türkçesi: Feridun Yılmaz), İstanbul :Paradigma.
Dostal, R. J.(2002). “Gadamer: The Man and His Work”, içinde: Dostal, Robert, J., (Ed.), The
Cambridge Companion toGadamer, New York: Cambridge Uni. Press,.
Dostal, R. J., (Ed.).(2002).The Cambridge Companion to Gadamer. New York: Cambridge Uni.
Press,
Duke, G.(2013). “Gadamer and Political Authority”, European Journal of Political Theory.
Gadamer, H.G.(1977). Philosophical Hermeneutics. (Trans. and Ed. David E. Linge). University
of California Press, USA.
Gadamer, H. G.(2002). “Eleştirmenlerime Cevap”, (Çev. Hüsamettin Arslan), içinde:
Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler, (Der. ve Ter. Hüsamettin Arslan). İstanbul
:Paradigma.
Gadamer, H.G. (2002).“İnsan ve Dil”, (Çev: Hüsamettin Arslan), içinde: İnsan Bilimlerine
Prolegomena, (Der. ve Çev: Hüsamettin Arslan). İstanbul: Paradigma.
Gadamer, H.G.(2002). “Hermeneutik Problemin Evrenselliği”, içinde: Hermeneutik ve
Hümaniter Disiplinler, (Der. ve Ter.). Hüsamettin Arslan. İstanbul:Paradigma.
Gadamer, H.G.(2002). “HermeneutikRefleksiyonun Kapsamı ve Fonksiyonu”. Retorik
Hermeneutik ve Sosyal Bilimler İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, (Der. ve Ter.).
Hüsamettin Arslan. İstanbul: Paradigma.
Gadamer, H.G.(2002). “Kuşkucu Hermeneutik”. Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler. (Der.
ve Ter.). Hüsamettin Arslan.İstanbul: Paradigma.
488
Gadamer, H.G.(2004). “From Word to ConcepttheTask of Hermeneutics as Philosophy”,
(Trans.).Richard E. Palmer, Krajewski, Bruce, (Ed.), Gadamer’sRepercussions
Reconsidering Philosophical Hermeneutics, University of California Press, London,
England.
Gadamer, H.G.(2008). Hakikat ve Yöntem I. (Çev.). Hüsamettin Arslan, İsmail Yavuzcan.
İstanbul: Paradigma.
Gadamer, H.G.(2009). Hakikat ve Yöntem II. (Çev.). Hüsamettin Arslan, İsmail Yavuzcan.
İstanbul: Paradigma.
Grondin, J.(2002). “Gademer’s Basic Understanding of Understanding”, içinde: Dostal, Robert,
J., (Ed.), The Cambridge Companion to Gadamer, New York: Cambridge Uni. Press,
Heidegger, M.(2008). Varlık ve Zaman. (Çev.). Kaan H. Ökten.İstanbul: Agora Kitap,
Hekman, S.(1999). Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik. (Çev.).Hüsamettin Arslan – Bekir Balkız.
İstanbul: Paradigma.
Kisiel, Theodore, “Geleneğin Vuku bulması: Gadamer ve Heidegger’in Hermeneutiği”. İnsan
Bilimlerine Prolegomena. (Der. ve Çev.). Hüsamettin Arslan. İstanbul: Paradigma.
Krajewski, Bruce, (Ed.)(2004). Gadamer’s Repercussions Reconsidering Philosophical
Hermeneutics. London: University of California Press England.
Lawn, C., - Keane, N.(2011). The Gadamer Dictionary. Continuum Int. New York: Publ.,
London,.
Misgeld, D.(2002). “Gadamer’inHermeneutiği Üzerine”, Hermeneutik ve Hümaniter
Disiplinler. (Der. ve Ter. Hüsamettin Arslan). İstanbul: Paradigma.
Ormitson, G. L.,Schrift, A. D.(2002). “Hermeneutiğe Giriş”, Hermeneutik ve Hümaniter
Disiplinler (Der. ve Ter. Hüsamettin Arslan). İstanbul: Paradigma .
Özlem, D.(1986). Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi. İstanbul: Remzi.
Özlem, D.(1993). Felsefe Yazıları. İstanbul: Anahtar Kitaplar.
Özlem, D(1998). “Doğa Bilimleri ve “Sosyal Bilimler” Ayrımının Dünü ve Bugünü Üzerine”,
Toplum ve Bilim, S: 76, Bahar.
Özlem, D.(1998). “Evrenselcilik Mitosu ve Sosyal Bilimler”, içinde: Sosyal Bilimleri Yeniden
Düşünmek, (Yay. Haz. Tanıl Bora vd.). İstanbul: Metis.
Özlem, D.(1999). Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci. İstanbul: İnkılâp.
Özlem, Doğan(2002). “Değerler Sorununda Nesnelcilik/Mutlakçılık ve Öznelcilik/Rölativizm
Tartışması Üzerine”, İçinde: Bilgi ve Değer Muğla Üniversitesi Felsefe Bölümü
Sempozyum Bildirileri, (Ed: Şahabetin Yalçın).Ankara:Vadi.
Özlem, D.(2003). Bilim Felsefesi (Ders Notları). İstanbul: İnkılap.
Özlem, D.(2004). “Felsefe Kendisini Sadece Bir Salt Alana Hapsedemez, Kendisini O Salt
Alanın Bilgisini Ortaya Koymakla Sınırlandıramaz.” (röportaj metni, G. Ateşoğlu, K.
Hoşgör), Virgül, S: 73.
Palmer, R. E.(2009). “Hans Georg Gadamer”.
http://plato.stanford.edu/entries/gadamer/(19.07.2013).
Risser, J.(2002). “In Memoriam: Hans—GeorgGadamer (1900—2002), Continental Philisophy
Review 35.
Tatar, B.(2004). Hermenötik. İstanbul: İnsan.
489
Tatar, B.(1999). Felsefî Hermenötik ve Yazarın Niyeti.Ankara: Vadi.
Vincent, A.(2006). Modern Politik İdeolojiler. (Türkçesi: Arzu Tüfekçi) İstanbul:Paradigma.
Wachterhauser, B. R.(2002). “Söylediğimiz Şey Olmamız Gerekir mi? İnsan Bilimlerinde
Hakikat Üzerine Gadamer”.Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler. (Der. ve Ter.).
Hüsamettin Arslan. İstanbul: Paradigma.
Warnke, G.(2002). “Hermeneutics, Ethics, and Politics”, içinde: The Cambridge Companion
toGadamer, (Ed. Robert J.,Dostal). USA: Cambridge Uni. Press,.
Zuckert, C. H.(1996). Postmodern Platos Nietzsche Heidegger Gadamer Strauss Derrida. USA:
The University of Chicago Press,.