+ All Categories
Home > Documents > Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Date post: 17-Nov-2014
Category:
Upload: hayati-kuepeli
View: 4,218 times
Download: 4 times
Share this document with a friend
Description:
Basında geçen keimelerin İngilizcesi. Partilerin, mezheplerin, en çok kullanılan yalanların küçük bir listesi.
32
BASIN – YAYIN ORGANLARINDA EN ÇOK KULLANILAN TERİMLER: A minority government : Azınlık hükümeti A national policy : Milli politika A permanent and a just / justful solution : Kalıcı ve adil çözüm A set of bilateral meetings : Bir dizi ikili görüşme A threat to peace : Barışı tehdit (to) abide by : -e uymak, riayet etmek Accelerating economic reforms : Ekonomik reformların hız kazanması (to) accept interference from outside : Dış müdaheleyi kabul etmek (to) accept international mediation : Uluslararası arabuluculuğu kabul etmek (to) achieve full integration with Europe : Avrupa’yla tam (olarak) bütünleşmek (to) achieve military success : Askeri başarı sağlamak (to) act in cool-handed manner : Sakin bir tavırla davranmak Action of NATO : NATO Harekatı Activities are condemned. : Eylemler kınandı. Adequate pay :Yeterli ödenek (to) adhere to international specifications : Uluslararası şartnamelere bağlı kalmak (to) admit responsibility : Sorumluluğu kabul etmek Advisor to treasury : Hazine müsteşarı Advocates of war : Savaş destekçileri Aggressive and expansionist intentions : Saldırgan ve yayılmacı emeller Aid / relief flights : Yardım uçuşları Ailing and unsteady economy : Sorunlu ve istikrarsız ekonomi (to) aim to deepen economic and political ties : Ekonomik ve politik bağları güçlendirmeyi hedeflemek
Transcript
Page 1: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

BASIN – YAYIN ORGANLARINDA EN ÇOK KULLANILAN TERİMLER:

A minority government : Azınlık hükümetiA national policy : Milli politikaA permanent and a just / justful solution : Kalıcı ve adil çözümA set of bilateral meetings : Bir dizi ikili görüşmeA threat to peace : Barışı tehdit(to) abide by : -e uymak, riayet etmekAccelerating economic reforms : Ekonomik reformların hız kazanması(to) accept interference from outside : Dış müdaheleyi kabul etmek(to) accept international mediation : Uluslararası arabuluculuğu kabul etmek(to) achieve full integration with Europe : Avrupa’yla tam (olarak) bütünleşmek(to) achieve military success : Askeri başarı sağlamak(to) act in cool-handed manner : Sakin bir tavırla davranmakAction of NATO : NATO HarekatıActivities are condemned. : Eylemler kınandı.Adequate pay :Yeterli ödenek(to) adhere to international specifications : Uluslararası şartnamelere bağlı kalmak(to) admit responsibility : Sorumluluğu kabul etmekAdvisor to treasury : Hazine müsteşarıAdvocates of war : Savaş destekçileriAggressive and expansionist intentions : Saldırgan ve yayılmacı emellerAid / relief flights : Yardım uçuşlarıAiling and unsteady economy : Sorunlu ve istikrarsız ekonomi(to) aim to deepen economic and political ties : Ekonomik ve politik bağları

güçlendirmeyi hedeflemekAirlift operation : Hava köprüsüAlawites : AlevilerAllegation : SuçlamaAllegedly : İddiaya göreAll-out assault : Topyekün savaşAmendment : DeğişiklikAmnesty International : Uluslararası Af ÖrgütüAnkara’s unease : Ankara’nın tedirginliğiAnatolian Fortress : Anadolu HisarıAnti-proliferation efforts : Silahsızlanma çabalarıAnti-terror legislation : Anti-terör yasasıAppeal : temyiz(to) approve by 193 versus 25 : 25’e karşı 193’le onaylamakApril 5 austerity measures : 5 Nisan istikrar paketiArmed struggle for independence : Bağımsızlık için silahlı mücadeleAs a memento of this visit : Bu ziyaretin anısı olarakAssociate Professor : DoçentAssociation of Kemalist Thoughts : Atatürkçü Düşünce Derneği(to) assume a role : Rol üstlenmek(to) attract investments : Yatırımları çekmek Auto-theft ring : Oto hırsız şebekesiAuxiliary vessels : Destek gemileri

Page 2: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

(to) avoid a potential confrontation with Greeks : Yunanistan’la potansiyel bir çatışmayı önlemek

(to) back up intervention : Müdaheleyi desteklemekballot box : Oy sandığı(to) ban activities of : Eylemlerini yasaklamakBan on heavy weapons : Ağır silahların yasaklanması(to) ban the PKK in European countries : PKK’yı Avrupa ülkelerinde yasaklamak(to) be at odds over something : Bir konuda karşıt görüşleri savunmak (to) be crushed by the inflation : Enflasyon altında ezilmek(to) be engaged : Meşgul olmak(to) be in the control of an unscrupulous dictator:Vicdansız bir diktatörün kontrolü

altında olmak(to) be in public office : Kamu görevinde (çalışıyor) olmak(to) be involved in : Yer almak(to) be sentenced to life imprisonment : Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak(to) be under inquiry for alleged corruption : Yolsuzluk suçlamasından soruşturma

altında olmak(to) be up for franchise : Halka açılmakBelligerence : Savaş haliBilateral contacts / talks : İkili görüşmeler

Bluecollar : İşçi sınıfından(to) bombard the Bihac enclave in BiH : Bosna-Hersek’teki Bihaç bölgesini

bombalamak Booming business : Patlayan iş hacmiBorder violation : Sınır ihlaliBottleneck in external affairs : Dış ilişkilerde darboğazBreakthrough into demilitarized zone : Askerden arındırılmış bölgeye sızmaBreakaway state : Bağımsızlığını ilan eden ülkeBreathalyzer : Alkol muayenesi ölçüm aleti(to) bring amnesty : Af getirmek(to) bring peace to long-troubled part of the world: Dünyanın uzun süredir karışık olan

bölgesinde barış sağlamakBudgetary constraints : Bütçe kısıtlamalarıBudgetary goals : Bütçe hedefleriBudget deficit / gap : Bütçe açığıBuffer zone : Tampon bölge(to) build market economies : Piyasa ekonomisi kurmak(to) buy everything from “needles to locomotives”: İğneden ipliğe herşeyi satın almak(to) buy ordnance from : Mühimmat satın almakBy-election : Ara seçim

Call for early election : Erken seçim çağrısıCandid camera : Gizli kameraCasualty evacuation operation : Yaralı tahliye harekatıCenter-right coalition : Orta sağ koalisyonuCentral Discipline Council : Merkezi Disiplin KuruluCentral Intelligence Agency (CIA) : ABD Merkezi Haberalma ÖrgütüCentrist political parties : Merkeziyetçi siyasi partiler

Page 3: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

(to) challenge the French government’s policyon Bosnia : Fransız hükümetinin Bosna

konusundaki tutumunu eleştirmekChairmanship of Privatization Administration : Özelleştirme İdaresi BaşkanlığıChairmanship of Turkish Standards Institute : Türk Standartları Enstitüsü (TSE)Chechen ignored the ultimatum. : Çeçenistan ültimatomu dikkate almadı.Chechen independence fighters : Çeçen bağımsızlık savaşçılarıChemical Warfare : Kimyasal SavaşCity Electricity Board : Elektrik İdaresiCity Water Board : Sular İdaresiCivil non-military approach : Sivil yaklaşımCivil servants : Devlet memurlarıClinton’s top aide : Clinton’un baş danışmanlarıClose of business : Mesai bitimiClosed circuit TV : Kapalı devre televizyonCollapse of Soviet Union : Sovyetler Birliği’nin çöküşüCollective effort : Müşterek çabaCollocated operated bases : Müşterek kullanılan üsler(to) commit an aggression against Bosnia : Bosna’ya karşı saldırgan tutumda

bulunmak(to) commit crimes against community : Toplumsal suç işlemekCommonwealth of Independent States : Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)Communiqué : Bildiri(to) compensate : Tazminat ödemekComplete cessation of hostilities : Düşmanlıkların tam olarak sona ermesi(to) comply with all conditions of UN : B.M.’nin bütün şartlarını yerine

getirmekComprehensive negotiations : Detaylı görüşmelerConditions deteriorate. : Şartlar kötüleşiyor.(to) compromise : UzlaşmakConfidence and security building measures : Güven ve güvenlik artırıcı önlemlerConfidence building measures : Güven artırıcı önlemlerConfidence in the government : Hükümete güvenConfidence inspiring : Güven telkin ediciConfident approach : Güvenli yaklaşımConflict of interests : Çıkarların çatışmasıConflict Prevention Center : Çatışma Önleme Merkezi(to) constitute a threat against Turkey : Türkiye için bir tehdit oluşturmakConstitution : AnayasaConstitutional Commission of the Assembly : Meclis Anayasa KomisyonuConstitutional Court : Anayasa MahkemesiConstitutional restraints : Anayasal sınırlamalarConstrained budget : Kısıtlı bütçeConstructive criticism : Yapıcı eleştiriConstructive dialogue : Yapıcı görüşmeContact group : Temas grubuContemporary : Şimdiki zamana ait, çağdaşContinental shelf : Kıta sahanlığıContractor : MüteahhitControversial privatization bill : Tartışmalı özelleştirme yasası

Page 4: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

(to) convene : (Meclis vs. yi) toplantıya çağırmak, toplanmak

Cooperation Partners : İşbirliği OrtaklarıCost estimate : Maliyet tahminiCounter-insurgency operations : Karşı ayaklanma hareketleri(to) counter the threat to represent a serious danger: Tehditi ciddi bir tehlike olarak

görmekCoup d’etat : Hükümet darbesiCourt proceedings : Adli işlemlerCounter Proliferation : Kitle İmha Silahlarının Yayılmasını

ÖnlemeCounter-terrorist activities : Terörist karşıtı hareketlerCovertly support : Gizli, örtülü destek(to) create a sound national economy : Sağlam bir milli ekonomi tesis etmek(to) create confidence : Güven sağlamakCrew protection : Mürettebatı korumaCrime ridden area : Suçun yoğun olduğu bölgeCriminal Investigation Department (CID) : Cinayet ŞubesiCrippling economy : Aksayan ekonomiCrisis Management Manual : Kriz Yönetimi MuhtırasıCross border / off-border operation : Sınır-ötesi harekatCrucial : Hayati, çok önemli, can alıcı CT Scan : Tomografi(to) cultivate military contacts : Askeri ilişkileri geliştirmekCultural heritage : Kültürel mirasCurrent account deficit : Cari hesap açığıCurrent population growth trends : Son nüfus artışı eğilimleriCurriculum Vitae (CV) : Özgeçmiş(to) curtail freedom of speech : Konuşma özgürlüğünü gölgelemekCustoms Union : Gümrük BirliğiCustoms Union negotiation process : Gümrük Birliği anlaşma süreci(to) cut spending : Harcamaları kesmek

Damage assessment : Hasar tesbitiDead-toll : Ölüm oranıDeath and disability compensation : Ölüm ve maluliyet yardımıDebates were deadlocked. : Tartışmalar sonuçsuz kaldı.Deceased : Rahmetli, merhum(to) decide on a course of action : Ne yapılacağına karar vermekDecision-making period : Karar verme süreciDecisive measures : Kesin tedbirler(to) declare state of emergency : Olağanüstü hal ilan etmek(to) decline comment on : Yorum yapmamakDeclining budgets : Kötüleşen bütçeDelaying tactics : Oyalama taktiğiDelineation of territorial waters : Uluslararası suların tespit edilmesi(to) deliver aid : Yardım götürmekDemocratic Left Party : Demokratik Sol PartiDemocratic secular republic : Demokratik laik cumhuriyetDemocratic values : Demokratik değerler

Page 5: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

(to) deny Muslims heavy weapons by international arms embargo : Uluslararası silah ambargosu ile

Müslümanları ağır silahlardan mahrum etmek

Department of Family Affairs : Aile İşleri Bakanlığı(to) deport : Sınır dışı etmekDeputy Prime Minister : Başbakan Yardımcısı(to) designate 1994 as the Year of Family : 1994’ü Aile Yılı ilan etmek(to) deter against internal and external threats : İç ve dış tehditlerin karşısında

durakalmakDeterioration in income distribution : Gelir dağılımındaki düşüşDeterioration of human rights : İnsan haklarının ihlali(to) detonate : İnfilak et(tir)mek(to) develop concrete policy : Somut bir politika geliştirmek(to) die a martyr : Şehit düşmekDie-hard Chechen defenders : Gözüpek / yılmaz Çeçen savaşçılarıDignified foreign policy : Saygın dış politikaDilemma = dead lock : Müşgül durum, çıkmazDiplomatic efforts : Diplomatik çabalarDisaster Assistance Center : Afet Yardım MerkeziDish antenna : Çanak antenDisputed enclave : Tartışmalı bölgeDisputed territories : Tartışmalı bölgeler(to) disrupt state unity : Devlet bütünlüğünü bozmakDissemination of the propaganda : Propogandanın yayılmasıDissolution of the coalition : Koalisyonun dağılmasıDoctor of philosophy (PhD) : Bilim doktoruDraft resolution : Taslak çözümDramatic rise in crime : Suç oranında ciddi artış(to) draw parallel with terrorism : Terörizmle paralellik kurmakDrug trafficking : Uyuşturucu trafiğiDual citizenship : Çifte vatandaşlıkDurable resolution to problem : Soruna kalıcı çözüm

(to) ease the tension : Gerginliği yumuşatmakEconomic reconstruction : Ekonomik yapılanmaEconomic recovery program : Ekonomik istikrar paketiEconomic stability measures : Ekonomik istikrar önlemleriElection rally : Seçim toplantısı(to) embezzle the charity funds collected for Bosnia: Bosna için toplanan yardımlarda

yolsuzluk yapmakEmergency Rule Governor : Olağanüstü Hal Bölge ValisiEmergency Rule Region : Olağanüstü Hal Bölgesi(to) employ hit and run tactics : Vur-kaç taktiği uygulamak(to) encounter fierce resistance : Güçlü bir direnişle karşılaşmak(to) encourage regional peace : Bölgesel barışı teşvik etmek(to) endanger vital interests : Son derece önemli çıkarları tehlikeye

atmak(to) enjoy freedom : Özgürlüğü yaşamakEntering the Customs Union : Gümrük Birliği’ne geçiş

Page 6: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Envoy : Delege, elçiEqual rights are granted to people. : İnsanlara eşit haklar tanınır.(to) escalate the efforts : Çabaları artırmakEscalation of tensions : Gerginliğin artmasıEscalation of war : Savaşın kızışması(to) establish permanent peace and stability in the area: Bölgede kalıcı barış ve istikrar

sağlamakEstablishment of a multi-party democracy : Çok partili bir demokrasinin tesisiEthnic cleansing : Etnik arındırmaEthnic cleansing campaign : Etnik arındırma girişimiEthnic strife : Etnik mücadeleEuropean Court of Human Rights : Avrupa İnsan Hakları MahkemesiEuropean Currency Unit : Avrupa Para BirimiEuropean Stability Pact : Avrupa İstikrar PaktıEuropean Union : Avrupa Birliği(to) evacuate troops : Birlikleri tahliye etmek(to) examine alternatives : Seçenekleri değerlendirmekExclusive : ÖzelExecutive : YürütmeExecutive Working Group : İcra Kurulu(to) exert pressure : Baskı uygulamakExisting political instability : Mevcut siyasi istikrarsızlıkExclusion zone was hit. : Yasak bölge bombalandı.(to) expand union further : Birliği daha da genişletmek(to) expose personnel to high-tech weapon systems: Personeli modern donanımlarla

tanıştırmak(to) express condemnation (of sthg) : Kınamak(to) express optimism and support for : Destek ve iyimserliği vurgulamak(to) express scepticism : Tedirginliği dile getirmek(to) express willingness to join : Birleşme isteğini dile getirmek(to) extend the NATO membership : NATO üyelik süresini uzatmakExtension of the military service term : Askerlik süresinin uzatılmasıExtension of the stay of Hammer Force : Çekiç Güç’ün kalma süresinin

uzatılmasıExtensive and international strategic cooperation:Geniş çaplı uluslararası stratejik işbirliği Extensive discussion : Büyük tartışmaExtra judicial execution : Yargısız infaz

(to) face threats from terrorists : Teröristlerden tehdit almak(to) fall from power : İktidardan düşmekFather Christmas : Noel Baba(to) fit within budgetary constraints : Bütçe kısıtlamalarına ayak uydurmak Favorable statements : Cazip açıklamalarFederal Bureau of Investigation (FBI) : ABD Federal Soruşturma Bürosu Fierce criticism from opposition parties : Muhalif partilerden sert eleştiriFinance Ministry : Maliye BakanlığıFinancial backing : Mali destekFinancial legislation : Mali mevzuatFinancially capable companies : Mali açıdan yeterli şirketlerFiscal consolidation : Devlet sübvansiyonu (mali takviye)

Page 7: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Fiscal imbalances : Mali dengesizliklerFive-billion aid : Beş milyar dolarlık yardımFive nation contact group : Beş uluslu temas grubuFootage : Görüntü, filmFor better or for worse : İyisiyle kötüsüyleForeign Ministry = Office : Dışişleri Bakanlığı(to) form a dual federation : İkili federasyon kurmak(to) form a technical committee : Teknik bir komisyon oluşturmakForthcoming presidency : Beklenen başkanlık4 % growth rate : % 4’lük büyüme oranıFree market mechanism : Serbest piyasa mekanizmasıFree trade zone : Serbest ticaret bölgesi(to) freeze and dismantle nuclear weapons : Nükleer silahları kısıtlamak(to) fulfill commitments : Vaatleri yerine getirmekFull democratic government : Tam demokratik yönetimFull independence : Tam bağımsızlıkFull membership in the EU : AT’ye tam üyelikFull respect for orders : Emirlere mutlak itaatFully equipped hospital : Tam teşekküllü hastaneFundamental changes in security : Güvenlikte köklü değişikliklerFurther developing relations : İlişkilerin daha da geliştirilmesi

(to) gain control of oil wells in Iraq : Irak’taki petrol kuyularının kontrolünü ele geçirmek

General amnesty : Genel af(to) get a bill through the Turkish Grand Assembly: TBMM’den yasa geçirmek(to) give approval to Serbs : Sırpları onaylamak(to) give assurances (to) : Teminat vermek(to) give parliament members new powers : Milletvekillerine yeni haklar tanımak (to) go Dutch : Alman usulü(to) go on a goodwill mission : İyiniyet görevine çıkmak(to) go off the air : Yayının kesilmesi(to) go straight into talks : Direkt görüşmelere girişmek(to) go through a period of transition : Değişim sürecinden geçmekGoodwill gesture : İyiniyet gösterisiGovernor of the State of Emergency Region : Olağanüstü Hal Bölge ValisiGovernment Spokesman : Hükümet SözcüsüGovernment subsidy : Devlet ödeneği(to) grant right to somebody : Hak tanımakGreek Cypriots : Kıbrıs RumlarıGreek Cypriots Administration of Southern Cyprus : Güney Kıbrıs Rum YönetimiGreen light for Turkey’s application : Türkiye’nin başvurusuna yeşil ışıkGregorian calendar : Miladi takvim(to) grip on economy : Ekonomiye hakim olmakGross national product : Gayri safi milli hasılaGuerrilla infested area : Gerilla kaynayan bölge

Hammer Force : Çekiç Güç(to) hammer out the solutions around the table : Çözümleri tartışmak

Page 8: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Hardliners of crazy policies : Çılgın politika izleyenler(to) have different political connotations : Farklı siyasi temayülleri olmak(to) have a face-to-face meeting with somebody : Yüz yüze görüşme yapmak(to) have intention (of) : Niyetinde olmak(to) have the authority to strike targets in Bosnia: Bosna’daki hedefleri vurma

yetkisi olmakHe accepted the draft law. : Yasa tasarısını kabul etti.Head of Delegations : Delegasyon BaşkanıHeadscarf : BaşörtüsüHeavy rain shower : Şiddetli yağmurHeavy weapon exclusion zone : Ağır silahtan arındırılmış bölgeHegira calendar : Hicri takvimHigh-level source : Yüksek seviyeli (güvenilir) kaynaklar High power lines : Yüksek enerji hatları(to) hold a regular meeting : Olağan toplantı yapmak(to) hold responsible for : Sorumlu tutmak(to) hold up UN convoy vehicles : B.M. konvoylarını engellemek(to) hope a peaceful solution : Barışçıl bir çözüm ummak(to) hope for the full cooperation : Geniş çaplı işbirliği ummakHostile to international community : Uluslararası toplum karşıtıHuman rights abuses : İnsan hakları suçlarıHuman Rights Association : İnsan Hakları DerneğiHumanitarian mission : İnsani görevHumanitarian relief : İnsani yardımHumiliating conflicts : Aşağılayıcı tartışmalar

Immediate and unconditional withdrawal : Hemen ve şartsız geri çekilme(to) immunize somebody against : Dokunulmazlığı tanımakImpasse in the election : Seçimlerde kördüğümIn anticipation of high rates : Yüksek oran beklentisiyleIn every stage of peace : Barışın her aşamasındaIn plain-clothes : Sivil elbiseliIn stark contrast to Greece : Yunanistan’ın tam aksineIn the eyes of local and foreign public opinion : Yerli ve yabancı kamuoyunun gözünde In the new working term : Yeni çalışma dönemindeIncreased firepower : Artırılmış silah gücüIncreased mobility : Yüksek hareket (manevra) kabiliyeti In police custody : Polis nezaretinde, gözaltında(to) increase defense spending : Savunma harcamalarını arttırmak(to) increase humanitarian and economic aid : İnsani ve ekonomik yardımı arttırmak (to) increase muscle power : Kaba kuvvet kullanmak(to) increase self-sufficiency : Kendi ayakları üzerinde durmayı

sağlamakIncreasing pressure : Artan baskıIndependent Ankara deputy : Bağımsız Ankara milletvekiliInflow of capital : Anapara akımıInflux of immigrants : Göçmen akımıIn-service training : Hizmet içi eğitim(to) intensify fights : Çatışmaları yoğunlaştırmakInterest rates : Faiz oranları

Page 9: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Interior Minister : İçişleri BakanıIntermediate Range Nuclear Forces : Orta Menzilli Nükleer KuvvetlerInternal turmoil : İç karışıklıkInternational aid agencies : Uluslar arası yardım kuruluşlarıInternational and regional developments : Uluslararası ve bölgesel gelişmeler International legitimacy : Uluslararası hukuk, yasa International Monetary Fund (IMF) : Uluslararası Para FonuInternational Standardization Organization (ISO): Uluslar arası Standartlar Kurumu Interpol = International Police : Uluslararası PolisInterrogation of prisoner of war : Savaş esirlerinin sorgulanmasıIrregular = faulty : Defolu Istanbul Chamber of Automobile Trade : İstanbul Otomobil Sanayiciler Odası Istanbul Gold Exchange : İstanbul Altın BorsasıIstanbul Police Department : İstanbul Emniyet MüdürlüğüIt is a grave mistake to deny that. : Bunu inkar etmek büyük bir hatadır. It is under debate. : Tartışılıyor.It remains in effect on Serbia. : Sırbistan üzerinde etkili olur.

Joint press conference : Ortak basın toplantısıJoint readiness : Ortak hazırlıkJudgement and Development Party : Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)Judicial : YargıJustice Minister : Adalet Bakanı

(to) keep abreast with the new developments : Son gelişmeleri takip etmek(to) keep Turkey out of the club : Türkiye’yi topluluğun dışında tutmak (to) keep under surveillance : Gözaltında tutmakKey advisor : Baş danışman(to) knock the doors of the E.U. : AT’nin kapılarını çalmakKorea is a party with China. : Kore Çin’le aynı tarafta.Kurdistan Worker’s Party : PKK

Labor and Social Security Ministry : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Labor Party : İşçi PartisiLabor Unions : İşçi Sendikaları(to) languish under one’s control : Birinin kontrolü altında ezilmek(to) launch investigation : Soruşturma başlatmak(to) lead to unease among parties : Partiler arasında hoşnutsuzluğa

sebeb olmakLeading opposition group : Birinci muhalif partiLeft-Wing Parties : Sol Kanat PartileriLegacy of British Colonialism : İngiliz koloniciliğinin hakimiyetiLegal circles : Yasal çevrelerLegislative : YasamaLegislative reform : Yasal reformLengthy discussions / talks : Kapsamlı tartışmalar(to) lessen the burden on : Üzerindeki yükü azaltmak(to) lift immunities : Dokunulmazlıkları kaldırmakLittle likelihood of a Turkish-Bulgarian bounding: Umutsuz Türk-Bulgar ilişkisi

Page 10: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

(to) live happily within the existing boundaries of Turkey: Türkiye’nin mevcut sınırları içerisinde mutlu yaşamak

(to) live in unity and brotherhood : Uyum içerisinde ve kardeşçe yaşamak Lobby campaign : Lobi faaliyetleriLong-standing peace : Uzun süreli barış(to) loot : Yağma etmek, yağmalamak

Mahmut Yıldırım, alias Yeşil : Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım(to) maintain contact and communication : Temas ve irtibatı devam ettirmek(to) maintain the legal status of : Yasal statüsünü devam ettirmekMaintenance and up-keep : Bakım onarım(to) make an official statement : Resmi bir açıklama yapmak(to) make public opinion sensitive towards the problem: Kamuoyunu soruna karşı duyarlı

hale getirmekmalpractice : Yolsuzluk, yasaya aykırı hareketMass deportation : Toplu sınırdışıMass media : Kitle iletişim araçlarıMassacre : Katliam (to) maximize election chances : Seçim olasılığını arttırmak(to) meet one-on-one with Bush : Bush’la yüzyüze görüşmek(to) meet requirements : İhtiyaçları karşılamakMember-in-waiting of the European Community: Avrupa Topluluğu’nun askıdaki üyesiMemorandum of Understanding : Mutabakat MuhtırasıMidterm elections : Ara seçimMinister of Interior : İçişleri BakanıMinister of State : Devlet BakanıMinistry of Defense : Savunma BakanlığıMinistry of National Education : Milli Eğitim BakanlığıMinorities : AzınlıklarMisleading propaganda : Yanlış yönlendirici propagandaModerate policies : Ilımlı politikalarMole : KöstebekMoney lenders : TefecilerMortality rate : Ölüm oranıMortgage : İpotekMoslem Festival of Sacrifices : Kurban BayramıMoslem fundamentalists : Köktendinci müslümanlarMOSSAD (Israeli Intelligence Agency) : İsrail Gizli ServisiMost pressing needs : Elzem ihtiyaçlarMotherland Party : Anavatan PartisiMultidimensional Turkish policy : Çok yönlü Türk politikasıMultiplayer satellite system : Çok amaçlı uydu sistemiMultilateral operations : Çok yönlü operasyonlarMultilateral talks : Çok taraflı görüşmelerMultinational forces : Çok uluslu güçlerMutual defense treaty : Karşılıklı savunma anlaşmasıMutual links : Karşılıklı bağlantıMutually acceptable solutions : Karşılıklı kabul edilebilir çözümler

Page 11: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

National and regional stability : Milli ve bölgesel istikrarNational Intelligence Service : Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)National Security Council : Milli Güvenlik Kurulu (MGK)National Security Council General Secretariat : Milli Güvenlik Kurulu Genel

SekreterliğiNational Sovereignty and Children’s Day : Milli Egemenlik ve Çoçuk BayramıNationalist Action Party : Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)Nationalistic-populist anti-westernism : Milliyetçi-halkçı batı karşıtlığıNATO expansion : NATO’nun genişlemesiNATO Military Authorities : NATO Askeri MakamlarıNatural geopolitical center of security arrangement: Güvenlik düzenlemesinin doğal

jeopolitik merkeziNear-term strategy : Kısa vadeli stratejiNegotiations are under way. : Anlaşma yolda.No firm decision was made. : Hiçbir kesin karar alınmadı.No fly-zone : Uçuşa yasak bölgeNon-Governmental Organizations (NGO) : Sivil Toplum ÖrgütleriNon-military resolution of Kurdish issue : Kürt sorunu için sivil yaklaşımNormalization of relations : İlişkilerin normalleştirilmesiNorth Atlantic Assembly : Kuzey Atlantik AsemblesiNorth Atlantic Council : Kuzey Atlantik Konseyi

(to) obtain support : Destek almakOccupied territories : İşgal altındaki topraklarOfficial Gazette : Resmi GazeteOfficial sources : Resmi kaynaklarOfficial visit : Resmi ziyaretOn the international scene : Uluslararası platformda(to) open a new era in economy : Ekonomide yeni bir dönem açmak (to) oust from the enclave : Bölgeden çıkarmak

Pacifism : BarışseverlikPackage of compensation : Telafi paketiPalestinian self-rule : Özerk FilistinParliamentarian : ParlamenterParliamentary immunity was lifted. : Milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldı. Partisan warfare : Çete harbiPartnership agreement : Ortaklık anlaşması(to) pass the bill : Yasa çıkarmakPay hike : Ödeme (maaş) artışıPeace and reconciliation : Barış ve uzlaşmaPeace enforcement approach : Barışı kuvvetlendirme yaklaşımıPeaceful settlement : Barışçıl çözümPeacekeeping operations : Barış sağlama operasyonları, çabalarıPeacekeeping troops : Barış gücü birlikleriPeacetime Establishment : Barış KuruluşuPentagon’s push to position more heavy armor in the region : Pentagon’un bölgeye ağır silah

yerleştirme yolundaki teşvikiPer capita income : Kişi başına düşen milli gelir

Page 12: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Period of profound change and uncertainty : Tam bir değişim ve kararsızlık dönemi Permanent end to fighting in Bosnia : Bosna’daki savaşa kalıcı çözümPeshmerga : PeşmergePirate CD : Korsan CDPity to UN : Birleşmiş Milletler’i kınamaPipeline : Boru hattıPKK and Armenian collaboration : PKK ve Ermeni işbirliğiPKK and their adherents : PKK ve destekçileriPKK’s mask falls from its face. : PKK’nın maskesi düşüyor.(to) place high emphasis on technology :Teknolojiye önem vermek(to) place wreath at the Atatürk’s mausoleum : Atatürk’ün mozolesine çelenk koymak (to) play a bridge role : Kilit rol oynamakPolicy makers : Politika güdücülerPolitical asylum : Siyasi sığınma / ilticaPolitical awareness : Siyasi duyarlılıkPolitical blackmail against Turkey : Türkiye’ye yapılan santajPolitical climbdown : Politik çöküşPolitical criminal : Siyasi suçluPolitical disputes : Politik tartışmalarPolitical gain : Politik kazançPolitical immunity : Politik dokunulmazlıkPolitical nightmare : Politik kabusPolitical party representatives : Siyasi parti temsilcileriPolitical rights and duties : Siyasi haklar ve sorumluluklarPolitical setback : Siyasi engelPolitical sovereignty : Politik hakimiyetPoll-weary Germany : Seçim yorgunu Almanya(to) pose a danger for stability : İstikrar için tehlike arzetmekPost-cold war era : Soğuk savaş sonrasıPostgraduate education (PG) : Mezuniyet sonrası öğrenimPost-mortem = autopsy : OtopsiPost-war political scene : Savaş sonrası politik sahnePrecipitation : Yağış(to) present credentials : İyi niyet mektubu sunmakPress conference : Basın toplantısıPrice hikes for petrol : Petrol fiyatlarında artışPrivatization : ÖzelleştirmePrivatization Administration Chairmanship : Özelleştirme Kurulu BaşkanlığıProgress of stand-by agreement : Protokol anlaşmasında gelişme(to) promote economic growth : Ekonomik büyümeyi sağlamak(to) promote human rights : İnsan haklarını iyileştirmekPromulgation of reforms : Reformların yürürlüğe konması(to) provide humanitarian support : İnsani yardım desteği sağlamakPurchasing power : Satın alma gücü(to) pursue a policy : Bir politika takip etmek(to) put the agreement into force / operation : Anlaşmayı yürürlüğe koymak

Raise in pay : Ödemelerdeki artış(to) ransack : Didik didik aramak, tamtakır edip

bırakmak

Page 13: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Rapid Deployment Force : Çevik Kuvvet(to) reach a compromise / consensus : Uzlaşmaya / anlaşmaya varmak(to) reach a satisfactory point : Memnuniyet verici bir noktaya varmak (to) reach a solution through talks : Diyalog yoluyla sonuca varmak(to) reach alarming rates : Tehlikeli boyutlara ulaşmakReal increase in salary : Maaşlardaki reel artış(to) receive a positive result : Olumlu bir sonuç almak(to) receive ear-piercing criticism : Sert eleştiri almakRecognition of a Turkish Cypriot State : Kıbrıs Türk Devletinin tanınması (to) recognize the territorial integrity and sovereignty: Toprak birlik ve bütünlüğü

tanımakReduction of defense sources : Savunma kaynaklarının kısıtlanması Registration number = plate number : Plaka(to) release a statement : Açıklamada bulunmak(to) release its economy from crippling sanctions: Ekonomisini yıpratıcı yaptırımlardan

kurtarmakRelevant : Konu ile ilgiliReliance on U.S. : ABD’ye bağlılıkRelief agencies : Yardım aracılarıRelief shipments : Gemi yoluyla yardım göndermeReligious and ethnic discrimination : Dini ve etnik ayırımcılık(to) remain in office : Makamını korumak(to) remain within the bounds of legality : Yasalar içerisinde kalmak(to) remove restrictions on free expression : Konuşma özgürlüğü kısıtlamalarını

kaldırmak(to) renew hostilities : Düşmanlıkları tekrarlamakRenewed bombardment of Sarajevo : Saraybosna’ya yeni bir bombardıman Republic Day celebrations : Cumhuriyet Bayramı kutlamaları Republican Guards : Cumhuriyet MuhafızlarıRepublican People’s Party : Cumhuriyet Halk Partisi(to) request a NATO air presence : NATO hava desteği istemek(to) resolve the conflict in Katabakh : Karabağ sorununu çözmek(to) resolve the issue : Sorunu çözmek(to) respect democratic standards : Demokratik düzene saygı duymak (to) respect human rights : İnsan haklarına saygı göstermek(to) respect its new U.N. defined borders : B.M. tarafından tanınan yeni

sınırları kabul etmek(to) respect one’s dignity : Kişinin onuruna saygı göstermek (to) restore constitutional order : Anayasal düzeni tesis etmek(to) resume : Yeniden başlamak(to) retain a lawyer : Avukat tutmakRight-Wing Parties : Sağ Kanat PartileriRuling coalition partners : Baştaki (yönetimdeki) koalisyon

ortakları(to) run country under election conditions : Ülkeyi seçim şartlarına sokmakRural Affairs General Directorate : Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Russian Intelligence Agency (KGB) : Rus İstihbarat Örgütü

(to) safeguard security : Güvenliği muhafaza etmek(to) sanction : Onaylamak, tasdik etmek

Page 14: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Search and rescue helicopters : Arama-kurtarma helikopterleriSecretary General of the National Security Council : Milli Güvenlik Konseyi Genel

SekreteriSecure regions in Southeast : Güneydoğu’daki güvenli bölgeler Secure = safe zone : Güvenli bölgeSecurity issues : Güvenlik meseleleriSecurity zone : Güvenlik bölgesi(to) seek parliamentary seats : Parlamentoya girmeye çabalamak (to) seem indifferent to pressure : Baskıya kayıtsız görünmekSelf-determination : Kararlılık, kendi kendini idareSelf-rule elections : Demokratik seçimler(to) send an “olive branch” : Zeytin dalı uzatmakSense of confidence : Güven hissiSensible compromise : Mantıklı uzlaşmaSeparatist forces : Ayrılıkçı kuvvetlerSeparatist leader : Ayrılıkçı liderSerb-held town : Sırp kontrolündeki kasabaSerbian troops have withdrawn. : Sırp birlikleri geri çekildi.Services came to a stop. : Hizmetler durdu.(to) set up a cross party commission : Partilerarası bir komisyon kurmak (to) set up a dummy party : Hülle partisi kurmak(to) settle the dispute by peaceful means : Anlaşmazlığı barışçıl yollarla çözmek (to) settle the problems and frictions : Sorunları ve anlaşmazlıkları çözmek Shantytown : Gecekondu bölgesi(to) shape new relationships : Yeni ilişkileri şekillendirmek (to) sharply criticize : Sert bir şekilde eleştirmek(to) shed further light on the existence of repression and torture : Baskı ve işkencenin varlığına daha

fazla ışık tutmak(to) shed blood / tears : Kan / gözyaşı dökmek(to) shell selected targets in Sarajevo : Saraybosna’daki belli hedefleri bombalamakShiite : ŞiiShort Range Nuclear Forces : Kısa Menzilli Nükleer Kuvvetler (to) show an adverse reaction : Ters tepki göstermek(to) show their true faces : Gerçek yüzlerini göstermekShrinking forces : Fire veren güçler(to) sign a peace treaty : Barış anlaşması imzalamakSignatories : TaraflarSignatory countries : İmza eden taraflarSincere apology : İçten özürSingle-minded opportunists : Tek amaçlı fırsatçılarSkins of sacrificed animals : Kurban derileriSocial discontent and strife : Sosyal doyumsuzluk ve mücadele Social well-being : Sosyal refahSolidarity : DayanışmaSolution or autonomy for South East : Güneydoğu sorunu için çözüm veya

özerklik (to) speak on condition of anonymity : İsim vermeme şartıyla konuşmak

Page 15: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Spread of armed confrontations to neighboring states: Silahlı çatışmaların komşu devletlere sıçraması

(to) spread the flame of civil war : İç savaş alevini yaymak(to) start / launch an investigation : Soruşturma başlatmakState bureaucracy : Devlet bürokrasisiState Economic Enterprises : İktisadi Devlet TeşekkülleriState Institute of Statistics : Devlet İstatistikleri EnstitüsüState Owned Enterprises : Kamu İktisadi Teşebbüsleri State Planning Organization : Devlet Planlama TeşkilatıState Security Court : Devlet Güvenlik Mahkemesi(to) stay in the ruling : İktidarda kalmakStrained Turco-Greek relations : Zoraki Türk-Yunan ilişkileri(to) strengthen constitutional framework : Anayasal yapıyı güçlendirmek(to) strengthen the friendship : Dostluğu güçlendirmek(to) study the recommendations : Önerileri değerlendirmek(to) submit a petition : Dilekçe vermekSub-committee : Alt kurulSufficient foreign currency stocks / reservoir : Yeterli döviz stoku(to) suppress the riot : Ayaklanmayı bastırmakSuppression on human rights : İnsan hakları için yapılan baskıSuppressive anti-democratic authorities : Baskıcı anti-demokratik otoriteler Supreme Board of Privatization : Özelleştirme Yüksek KuruluSupreme Military Council : Yüksek Askeri Şura (YAŞ)Surplus in current accounts : Cari hesap fazlası(to) swoop : Hücum etmek, yukarıdan üstüne

çullanmakSystematic distortion : Sistematik bozulma

(to) take a stand against terrorism : Terörizme karşı tavır almak(to) take asylum : İltica etmek(to) take precautions / measures against ... : -e karşı önlemler almak(to) take refuge in safe areas : Güvenli bölgelere sığınmak(to) take refuge in schools : Okullara sığınmak(to) take tougher measures towards peace : Barış için daha sıkı tedbirler almak Taking necessary precautions : Gerekli tedbirlerin alınmasıTampon area : Tampon bölgeTax amnesty : Vergi affıTax evasion : Vergi kaçırmaTax revenue : Vergi iadesi(to) tender (his) resignation : İstifa(sını) talep etmekTerms of Reference : Görev YönergesiTerritorial integrity : Bölgesel (toprak) bütünlüğüTerritorial settlement : Bölgesel çözümTerritorial waters : Kara sularıTerrorists trying to leak into Turkey : Türkiye’ye sızmaya çalışan teröristler The Armed Forces Pension Fund : Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) The better-armed Serbs : Daha iyi silahlanmış SırplarThe center-right cabinet : Orta-sağ kabineThe chief prosecutor : BaşsavcıThe enforcement of embargo : Ambargonun teşviki

Page 16: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

The flow of arms to Turkey : Türkiye’ye silah akışıThe High Education Board : Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK)The issue was debated at length. : Mesele derinlemesine tartışıldı. The Istanbul Water and Canalization Management : İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi

(İSKİ)The junior coalition partner : Küçük koalisyon ortağıThe junior partner of the coalition : Koalisyonun küçük ortağıThe outlawed PKK terrorist organization : Yasadışı PKK terör örgütüThe Privatization Board : Özelleştirme KuruluThe right to elect and be elected : Seçme ve seçilme hakkıThe State-owned Agricultural Credit Bank : Ziraat Bankası(to) take your time : Acele etmemekThe tension is rising. : Gerginlik artıyor.The term extension of the Navy Commander : Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın görev

süresinin uzatılmasıThe then independent states : O zamanın bağımsız devletleriThorny issue : Tehlikeli meseleThousands of panicking civilians : Panik içindeki binlerce sivil(to) threaten secular regime : Laik düzeni tehdit etmek(to) threaten to hit back with a major counterattack: Büyük bir karşı taarruzla tehdit

etmek(to) threaten to withhold continued support : Verilen desteği kesmekle tehdit etmek Three-year bid to break away from Kremlin control : Kremlin kontrolünden kurtulmak

için harcanan üç yıllık mücadeleThree-year independence drive : Üç yıl süren bağımsızlık isteği (to) tolerate and sympathize with the PKK : PKK’ya yardım ve yataklık etmek (to) topple Saddam : Saddam’ı devirmekTough measures : Sıkı tedbirlerTrade Secretary : Ticaret BakanıTranche = portion : Miktar, payTransportation on International Roads : TIRTreasury and Foreign Trade Undersecretary : Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı (to) trigger debate : Tartışma başlatmakTripartite meeting : Üç tarafla yapılan toplantıTrue Path Party : Doğru Yol PartisiTurkey does not recognize Kurds as a minority. : Türkiye Kürtleri azınlık olarak

değerlendirmiyor (tanımıyor).Turkey is deeply grieved over Chechnya. : Türkiye Çeçenistan konusunda derin

üzüntü duyuyor.Turkey is faced with a South East problem. : Türkiye bir Güneydoğu sorunuyla

karşı karşıya.Turkey’s credit rate fell. : Türkiye’nin kredi oranı düştü.Turkey will remain active in Cyprus problem. : Türkiye Kıbrıs sorununda rol almaya

devam edecektir.Turkey Worker’s Party : Türkiye İşçi PartisiTurkish Atomic Energy Administration/Institution : Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Turkish Aviation Institute : Türk Hava Kurumu (THK)Turkish Cypriots : Kıbrıs TürkleriTurkish Grand National Assembly : Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)

Page 17: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

Turkish Motorists and Drivers Association : Türkiye Şöförler ve Otomobilciler Derneği

Turkish Republic of Northern Cyprus(TRNC) : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Turkish Scientific Technical Research Board : Türkiye Bilimsel ve Teknik

Araştırma Kurulu (TUBİTAK)Turkish Straits Foundation : Türk Boğazlar KurumuTurkish Union of Chambers and Commodity Exchanges : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Ultra nationalists movements : Aşırı milliyetçi hareketlerUnadjusted birth rate : Düzensiz doğum oranıUnanimously : OybirliğiyleUncaring world : Duyarsız dünyaUnconventional warfare : Gayrinizami savaşUnder construction : İnşaat halindeUnder shellfire : Ateş altındaUnder siege : Kuşatma altındaUnder the counter : Yasa dışı yoldan, gizliceUnderpaid and unprivileged civil servants : Düşük ücretli ve imtiyazsız devlet

memurlarıUndersecretary : MüşavirUnilateral action : Tek taraflı hareketUnilateral / bilateral / multilateral talks : Tek / iki / çok taraflı görüşmeler Unilateral peace-keeping : Tek-taraflı barış Uninhabited industrial zone : Kullanılmayan endüstriyel bölge Universal Declaration of Human Rights : İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi UNPROPOR, U.N. Protection Force : B.M. Koruma GücüUN Security Council : B.M. Güvenlik KuruluUN-sponsored peace : B.M. destekli barışUnresolved murders : Faili meçhul cinayetler(to) uproot democracy and stability : Demokrasiyi ve istikrarı bozmak Use of chemical and biological agents : Kimyasal ve biyolojik savaş

maddelerinin kullanılması Vast irrigation and energy scheme : Geniş çaplı sulama ve enerji projesi Vehicle registration paper : RuhsatnameVeneral disease : Zührevi hastalıkVillage guards : Köy korucuları(to) violate public order : Kamu düzenini bozmakViolation of constitutional rights : Anayasal hakların ihlaliViolation of human rights : İnsan haklarının ihlaliViolation of U.N. decisions : B.M. kararlarının ihlaliVirtue Party : Fazilet Partisi(to) voice his adverse condition : Karşı olduğunu açıklamak(to) vote for independence : Bağımsızlıktan yana oy kullanmak Vulnerable to enemy attacks : Düşman saldırılarına karşı zayıf

(to) wage a separatist terrorist campaign in Turkey : Türkiye’de terörist ve ayrılıkçı mücadele sürdürmek

War captives : Savaş esirleri

Page 18: Basinda En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler

War convicts : Savaş suçlularıWar-torn Bosnia : Savaşın parçaladığı harabettiği) BosnaWeakening economic conditions : Kötüleşen ekonomik şartlarWelfare Party : Refah PartisiWell-received : İyi karşılanmışWestern-imposed no fly zone : Batının belirlediği uçuşa kapalı bölge (to) widen the circle of peacemakers : Arabuluculuk sahasını genişletmek Widespread public opposition : Geniş çaplı halk muhalefetiWidespread use of torture : Geniş çaplı işkence uygulaması(to) win a slice : Pay koparmak(to) wipe out resistance : Direnci kırmak(to) wish to remain anonymous : İsminin gizli tutulmasını istemek(to) work through government channels : Hükümet kanallarıyla çalışmakWorking committee : Çalışma komitesi


Recommended