+ All Categories
Home > Documents > Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu...

Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu...

Date post: 10-Oct-2020
Category:
Upload: others
View: 4 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
96
Transcript
Page 1: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 2: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 3: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Editör: Can BaskentAmargi Dergisi Seçkisi

Türkiye’de Anarsist Düsünce Tarihi - 4

Subat 2012 - Birinci BaskıISBN No: 978-0-9877973-8-4Dizgi: Propaganda Yayınları

Redaktörler: karakızıl KolektifiKapak: Iç Mihrak Propaganda Tasarım

Propaganda Yayınlarıwww.propagandayayinlari.net

[email protected]

Can [email protected]

COPYLEFT Bu eserin telif hakkı yoktur ve hiç bir hakkı saklı degildir. Çogalt, dagıt ve paylas!

HUKUKI SORUMLULUK REDDI Editör ya da yayıncı, bu kitapta yer alan metinlere katılıpkatılmadıgını saklı tutar. Bu metinlerin hukuki ya da yasal sorumlulugu editör ya da yayıncıyı baglamaz.

Propaganda Yayınları ve editör, bu metinlerin içerigi nedeniyle sorumlu tutulamaz.

Page 4: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 5: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

E D I T Ö R : C A N B A S K E N T

A M A R G ID E R G I S I S E Ç K I S I

T Ü R K I Y E ’ D E A N A R S I S T D Ü S Ü N C E TA R I H I - 4

P R O PA G A N D A YAY I N L A R I

Page 6: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 7: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Içindekiler

Sunus 9

Sayı 1 (Aralık 1991) 11

Sayı 2 (Subat 1992) 19

Sayı 3 31

Sayı 4 (Agustos 1992) 37

Sayı 5 47

Sayı 6 (Nisan 1993) 57

Sayı 7 65

Sayı 8 (Ocak 1994) 73

Sayı 9 (Subat 1994) 81

Sayı 10 - 11 (Mart - Nisan 1994) 85

Sayı 13 (Temmuz - Agustos 1994) 91

Dizin 95

Page 8: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 9: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sunus

Amargi dergisini düsündügümde, aklıma ilk gelen sözcük polemikoluyor. Belki Internet’in yarattıgı sımarık ve küstah iletisim kültürü-nün olusumundan çok önceleri yayınlanmıs olmasındandır, ben bupolemikleri ve tartısmaları oldukça faydalı ve olumlu bulmusumdurhep. Atesli, kimi zaman saldırgan ve ironik ve biraz küstah ve ukala,kimi zaman sevkatli bir ton barındıran bu tartısmalar, bana sorarsa-nız, bugün dahi sahip olmadıgımız bir tartısma kültürüne sahipti.Bu seçkide polemikler yaratan makaleleri okuyabilecegiz.

Amargi’nin bana anımsattıgı ikinci kavramsa pasifizmdir. Yazar-ların pasifizm tartısmalarını, geleneksel anarsizmin bile ancak bir ikikitaptan ögrenilebildigi yıllarda sürdürmesi, nostalji yapıyorsam ba-gıslayın, duygusal bir saygıyla zihnime ve politik birikimime kazıdı-gım enerjilerdendir. Radikal ve militan pasifizmin anarsizmle ilinti-lendirilmesi, Amargi sayfalarında kendini belli etmektedir.

Bu bir tesadüf degil. Amargi ve ekibinin, o yıllarda ziyadesiyleetkin olan Savas Karsıtları Dernegi ve çevresiyle olan organik bagı,hem kuramsal hem de toplumbilimsel açıdan önemlidir. Gerek o yıl-ların politik gündeminin sıcak çatısmalar ekseninde olusması, ge-rek anarsist hareketlerin, bugünün aksine, o reel gündeme müda-hale etme hakkını kendilerinde görmesi, Amargi dergisini okurkenaklımıza gelen kimi gözlemler.

Ayrıca, Amargi, bir otonom tarafından yayınlanan ilk anarsistdergilerdendir. Otonomculugun zorlukları, asamaları da bu minvalde,derginin sayfalarından takip edilebilir. Amargi, reel politikaya olanaktif müdahalesi manasında, bana kalırsa, diger ön-dönem anarsistdergilerden ayrılıyor.

Propaganda Yayınları olarak, bu seçkide KaraKızıl Kolektifi’ninredaksiyonundan ve dizgisinden faydalandık. Kapak tasarımımız dayine, Iç Mihrak tarafından yapıldı.

Propaganda Yayınları olarak, huzurlarınıza, yirminci yas günündebir Amargi dergisi seçkisini takdim ediyoruz.

Can [email protected], www.canbaskent.netSubat 2012

Page 10: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 11: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 1 (Aralık 1991)

Çıkarken

Su anda; bu ‘çıkarken’ yazısını yazarken, dergiyi çıkarmak için, eldene para var, ne de dosdogru bitmis yazı. Simdilik para ödemeyecegi-miz bir büromuz var, birde iyi niyetli çabalarımız.

Entelektüel birikimimiz çok az. Anarsizmin tarihini ve teorisinide; Eh! Idare edecek kadar biliyoruz. Yazı yazma alıskanlıgımız, mek-tuplar dısında hemen hemen hiç yok. Bu bir acındırma degil. Yardımçagırısı falan, hiç degil. Üstüne üstlük dergi ücretsiz. Ancak bagıslarada hayır demiyoruz.

Biz söylediklerimize ve ayrımlarımıza güveniyoruz. Iyi niyetimizeve dürüstlügümüze de güveniyoruz. Yapabilirliklerin bir kısmı iradimüdahaleye; bir kısmı da kosullara bagımlı oldugu için; nereye ka-dar gideriz, nerede takılırız, biz de bilmiyoruz.

Dergi, anarsist / özgürlükçü söylem içinde düsünce ve görüsleri-mizin insanlara ulasmasının bir zemini olarak düsünülürken, hayatamüdahale etmenin bir aracı yolu olarak da var. Yani sokak bizim içinasıl degeri tasıyor.

Derginin nasıl olacagı konusunda, çok net ve kesinlesmis kararla-rımız yok. Ayrıca, böyle olmasını da anlamlı görüyoruz. Zira bütünanarsistlere açık dedigimiz noktada, bir dizi problem var. Kapalıyız,yani bizden ‘yazı kurulundan’ geçer dedigimiz noktada da bir diziproblem var.

Bu dergiyi çıkaran bizler, belirli anlayıs çerçevesinde birbirleriniseçmis insanlarız.

Ayrıca, kimlik olarak da bir proje içinde çalısma arkadası olarak-asgari düzeyde de olsa bir seçim söz konusu.

Baslangıç olarak:1- Anarsistlerin gönderdigi, çok ters gelmedigi sürece, yer ve ola-

nak oldugunda, ilkesel olarak her yazıyı yayınlarız.2 - Dergiye iliskin tartısmaya açıgız. Açılım birbirimizi seçmekten

geçer.3 - Anarsist grup ve kisilerle, ayrıca daha genis çerçeveli, ortak bir

dergi projesine açıgız. Gelismelere göre bu dergi de bu hale gelebilir.Amargi olarak, anarsist söylem içinde su ya da bu yolun-anlayısın

savunucusu degiliz. Bütün yolların handikapların oldugunu, önemliolanın, bu handikapları bilmek ve yolların bu baglamda bir seçimniteligi tasımasıdır. Bu zeminin kendisini, anarsizmin tarihinin sag-ladıgını düsünüyoruz. Elde kalan genellikle pozitif önermeler degil,

Page 12: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

12 editör: can baskent

negatif önermeler. Devlete ve kurumlarına iliskin, genel olarak ikti-dara iliskin negatif çerçeve bizim gelenegimizdir. Insana ve yasamailiskin pozitif saptamalar degisebilir. Yasamın ve mücadelenin nasılolması gerektigi konusunda bir çok görüs ve proje de olabilir. Bunla-rın tek’e indirmeye çalısmak hem anarsizmin hem de yasamın içineetmektir bizce.

Anarsizm, bilimsel veya nesnel bir söylem-hareket degildir. So-nuna kadar ahlaki bir hareketliliktir.

Ayrımını ve varolusunu, ahlaki düzleme sadık kalısına borçludur.Ahlak ve özgürlük ilkesi gerçekligini insan iliskilerinin varlıgındanalır. Özgürlük ilkesinin, kendi dısında pozitiviteye ve nesnellige ih-tiyacı yoktur. Bunun dısına çıkıldıgı ve bütünsellige/teklige yönelenher çaba, aynı zamanda özgürlügün katlidir.

Biz Amargi olarak, her grup ve anlayısın kendi pozitivitelerinidayatmaya çalısmadıgı her durumda, özgürlük mücadelesinin yalla-rının açılacagını iddia ediyoruz.

Amargi’yi su anda olusturan insanların, hemen hemen hepsi ne-redeyse farklı alan ve anlayısa yatkın. Bizce olayın güzelligi de burda.

Dikkat ederseniz, liberterlik-özgürlükçülük gibi kavramların dı-sında, anarsizmi özellikle kullanmıs oluyoruz. Zira Türkiye’de ya-zın hayatında bu ter imin mesrulasması gibi bir derdimiz var. Ikincilolarak da Lenin’den miras kalan, ‘her olumsuz halta’ anarsizm ya-kıstırma sına karsı, terimin aslına sahip çıkmak...

Isimsiz

Bir Mücadele Perspektifi

Bu yazıda açımlanmaya çalısılacak olan, anarsizmin yapısından kay-naklanan bazı seylerin, hareketin genel bir özgürlük mücadelesi pers-pektifi çizmesinde, zayıf kalmasına neden olması. Mücadele alanla-rının yaratılmasında zorlanma, uzun soluklu mücadelelerin olustu-rulamaması marjinallik içinde bogulmak, vs.

Radikal bir söyleme sahip olan anarsist hareket, belki geçmistemücadele yöntem ve alanlarını bulmakta, sokaga dökülmekte, çokfazla zorlanmıyordu. Ama bugün zorlandıgı ve kısır kaldıgı çok asi-kar. Tarihsel olarak, bu olguya bakmak anlamlı. Ama bu yazının ko-nusu degil.

Tarihsel olarak devrimlerin, özgürlük ve esitlik taleplerinin tota-liter sosyalist devletlerde bogulmasının sonuçları, bütün özgürlükçüsöylemlere karsı genel ve köklü bir güvensizligi yarattı. Bu güvensiz-likten, en az sosyalistler kadar anarsistler de payını aldı. Anarsizmindevlet, iktidar ve iktidar iliskileri konusundaki tezleri, sosyalist dev-letlerin geldigi su noktada su götürmez bir sekilde dogrulanmıstır.Bu durum, normal olarak anarsizme bir güven bir katılım saglamasıgerekirken, hiç de öyle olmadı. Devrime ve özgür toplumun olabi-lirligine karsı güvensizligin nedenini salt sosyalistlere atıp, isin için-den sıyrılmak mümkün ve kolay bir yol. Ama devrime ve özgürlügekarsı güvensizlik, su veya bu düsüncenin ya da uygulamanın getir-

Page 13: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 13

digi tahribatların ötesinde çok dan ciddi ve çaplı bir sorun. Devrimlersadece sosyalist ülkelerde basarısız olmadı. Geçici dönemsel istisna-lar hariç, bütün devrimler yeni devletlerle, iktidarlarla sonuçlandı.Anarsizm, tarihinde, iktidara yönelmeyerek, iktidar olmayarak temizkalmayı becerdi. Fakat özgür toplumların olabilirligi iktidarın kökle-rinin uzunluguna iliskin büyük sorular ve bulgular karsısında, bütün‘özgürlükçü’ söylemler gibi, o da küçüldü ve marjinallesti. Bununtemel nedeni, iktidarsız bir toplumun nasıl alacagı konusunda do-yurucu yanıtların zor verilmesi. Anarsizm gibi özgürlük noktasındaçok duyarlı bir hareketin kendisinin özgür toplumun olabilirligineinancını kıracak çok fazla sey görmesi ve bogusması, fazladan biretken oluyor. Bu saptamaların iki yönü var: Birincisi; olguların ken-disi, yani neredeyse insan ve toplumun var olusundan kaynaklanandiyebilecegimiz nedenlerden dolayı, iktidarın zorunlulugu. Ikincisi;iktidarın zorunlulugu yargısının genel kabulü; ideolojik düzlemdebu kabulün, hayatın sürekli örgütlenmesinde, en az birincisi kadaretken olması. Bu genel kabul, iktidarların kendilerini savunmalarınıngüçlü bir malzemesini olustururken, teorinin safdilligine düsmeyen,rahatlamayan anarsizm için ayak bagı olusturmayı sürdürüyor.

Radikal bir söyleme, hareketlilige sahip olan anarsizmin radikal-liginden kaynaklanan, zaafları ve dogurdugu sonuçlar:

Devrime, dünyayı degistirmeye inancın, böylesine güdüklestigibir çagda anarsizmin söylemine ters düsmeden, yürütebilecegi öz-gürlük mücadelesine, tekabül edebilecek etkin bir devrimci dalgayok. ‘Ortada dayanabilecek ne bir sınıf, ne de kitle söz konusu’. So-nuçta; tavizsiz söylemin radikalligine halel getirmeyen, sadece birey-sel baskaldırı, hatta bireysel intihar eylemleri, daha açık olalım: Bi-reysel terör kalıyor. Bir de bütün iktidar iliskilerini reddetmis mün-zevi ya da bir lokma bir hırka yasam tarzı. Benim kisisel olarak, hak-kıyla yapılıyorsa ikisine de itirazım yok. Özgürlüge giden yollarınbir ikisi de budur.

Kisi kendisini yasadıgı su tahakküm toplumundaki yasamını biruzlasma onurundan ve insanlıgından taviz verme olarak görüyorsa,(ki öyledir) uzun vadeli ödünlerin verildigi, kitlesellik dertleriningirdigi bir özgürlük mücadelesine benim gönlüm el vermiyor, ken-dimi sonuna kadar savunamayacagım alanlarda bulunmam diyorsa,tekrar söylüyorum; söyledigini eyleyebiliyorsa eyvallah. Bütün ku-rumlarda bütün iliskilerde tahakkümü gözlüyorsak, duyuyorsak ya-samayı sürdürmek biraz da onursuzluga ragmen var. Her anarsistbunu içinde duyumsar. Tahakküme her baskaldıranın, her direnisinözgürlük demek oldugu da, özgürlügün bir yal, arayıs, mücadele ol-dugunu da bilir. Ama bir seyler yapmak konumunda kusatılmıslıkkendini farkettirir. Tavizsiz kusatılmıslıgın dısına çıkmak, hem birdizi problemi içerir, hem de kolay degildir. Tahakküm iliskilerininhüküm sürdügü, bastan asagı reddettigimiz bir dizi kurumlarla bir-likte yasıyoruz. Dolayısıyla anarsist söylem hangi alanda kaf dagın-daki Anka kusunu göstermenin dısında bir seyler söylemeye kalkı-yorsa, kendini red ile de bas basa kalmıs buluyor. Dernegin ögrencihareketliligi içinde okulu terk edin, egitim istemiyoruz, gibi öner-

Page 14: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

14 editör: can baskent

meler, anarsizmin yapısına çok uygun. Fakat nedense bunlar belirlipatlama dönemleri hariç bir türlü aktivite olusturamayan, yerini debulmayan önermeler oluyor. Okulu terk ettik, ne yapacagız? soru-suna karsılık önerebilecegimiz, baska bir yapı ve olusturdugumuzyasam alanları da yok. Benzeri bir dizi örnek verilebilir. Ve hep aynınokta ile karsılasırız. Anarsist hareket, kendi yasam alanlarını yara-tıncaya, sıcak bir mücadele ortamı olusturuncaya kadar, ‘Reddi ile deyürümek zorunda’. Burası oldukça zor bir yerdir. Zira bazı muhalifsöylemlerle, ayrımların karısma tehlikesini de içeriyor. Bence anar-sizm ayrımlarını kurumlar içindeki mücadelesinde çok net koyabi-lir. En temel ayrım da, anarsizmin muhalif bir söylem degil, özgür-lükçü bir söylem olmasından kaynaklanıyor. Kurumlar içinde, uzunveya kısa yürüyüs ten söz etmiyorum. Ekonomik-demokratik müca-dele gibi formasyonlara da girmiyorum. Sivil toplum kurumları için-deki mücadele, kurumların dısında bir hareketlilik becerildigi ölçüdezaruriyet degildir. Bunun içindir ki, anarsizmin kurumlar içindekiözgürlük mücadelesi, kurumlar dısı diger anarsist mücadele biçimve yöntemlerini dıslamaz, aksine radikal eylemliliklerinin becerildiginoktada kendi durumunu daha fazla bir ayıp alarak görür. Peki ozaman taktik bir mücadele biçimin den mi söz ediyoruz? Eh, belkibiraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım düzenin sınırları içindeki,talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna iliskin ahlaki tavır alma zo-runlulugundan kaynaklanır. Teorilerin yasama uymadıgı gibi, ilkele-rin birebir yasama uymadıgını da bilmemiz gerekiyor. Örnegin; Kürthalkının direnisi gibi çok somut bir durum var önümüzde. Onlar içinözgürlük; Bagımsız veya federatif bir kürt devleti dernek ise, acabanasıl, bir tavır almamız gerekiyor? Devlet ve özgürlük, bu iki karsıtkavram fena halde birbirine yakınlasmıs durumda. Orada tavır alma-mızı kolaylastıracak, anarsist bir hareketlilik de ufukta görünmüyor.

Yasamın içinde tavır alabilmek için, genel ilkelerle çelismeyen, altilkelere ihtiyacımız var. Bunlardan bir tanesi, ‘mazlumun yanın daalmak’. Bu ilke, eger dürüst bir sekilde hayata geçirilirse, kurum-lar içindeki dana fazla özgürlük istemlerinde, ekonomik talepler deanarsizm aktif bir kerhen destekleyici olabilir.

Kerhenlik onun mücadele ettigi alanı, komple yok etmek ya daradikal bir sekilde farklılastırmak gerektigi yargısından kaynaklanır.Yani hem bazı alanlarda mücadele edip, hem alanı hem de aradakikendini reddetmek mümkün. Bulunusun kendisini mazlumun ya-nında olundugu için, anlam kazanırken, reddedisin kendisi uzlas-mamanın, iktidar olmamanın sigortasını olusturur.

Sivil toplumun her özerklik talebinde, aslında yeni bir devlet ta-nımı, yeni bir devlet istemi vardır. Anarsistler yeni devlet istemeninkefaretini tabii ki üstlenmezler.

1) Sivil toplumun, iktidarla consensus’unu olusturdugu her yerde;ya bu consessus’u bozmaya çalısır ya da talepleri bir adım ileri gö-türmeye çalısır.

2) Sivil toplumun istegini devletten talep yerine, kendi özyapılan-maları, özgüven zemini üzerine oturtmaya çalısır.

3) Devletin içkinlesmesinin önü uyarılarla, mütemadiyen kesilir.

Page 15: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 15

4) Dayanısma ve paylasma kültürünü yaratmaya çalısır.Tabii ki bütün bunlar, devletin rasyonalizasyonunun sınırları içinde

bogulup kalmayı, tamamıyla engelleyecek bir reçete olusturmuyor.Bu tehlike her zaman olacaktır. Tıpkı baska alan ve yöntemlerde,baska tehlikelerin oldugu gibi.

Söylemin radikalliginden kaynaklanan baska bir zaaf da anar-sistlerin kendi aralarındaki iliskilerinde, otorite, iktidar konusundaçok duyarlı olmalarından kaynaklanan, herkesin birbirinde otoriter-lik yada bunu beceremedigi için, yapamadıgı yargıları etrafında, ok-ların sürekli olarak fırlatıldıgı bir çatısma yogunlugu. Bu durumunvarlıgı iliskilerin gizli ast ve üst’lerini olusturmamasının sigortası ol-ması gerekirken nedense genelde hiçbir sey yapılmadan dagılmanıngerekçesini olusturuyor. Iç iliskiler anlamında, mükemmelliyetçilik-ten vazgeçilmeli. Elestirilerin genelde pozitif motivasyondan degil,negatif motivasyondan kaynaklandıgı sürekli göz önünde tutulmalı.Bence kısmi geçici otoritelere okey çekilmeli. Zira insan iliskilerinintamamen esitlenmesini beklemek yanlıs daha da ötesi kötü bir seyolur. Önemli olan otoritelerin olması degil, anların kurumlasmasıve bulundukları yerde kendilerini rasyonalize etmeleridir. Diger birnoktada iç iliskilerin, özgürlük mücadelesi aktivitesi ile orantılı git-mesi gerektigidir. Zira mücadelenin az ve hiç oldugu noktada devle-tin sınırları içinde, özgür-esit birliktelikler en fazla özgür ve esit birsekilde birbirlerini yerler. Bir de özgürlügün, her istedigini yapmaalgısına karsı sınır ve kural koyma korkaklıgı var. En küçük toplum-sal birim dahi; dogal olarak belirli sözlesmeler üzerine kurulur. Egersözlesmelerin içerigine itiraz yoksa; sözlesme sözlesmeyi olusturan-ların üzerine çıkmadıgı ve her an degisebilirligini bozacak, birebiriliskileri asmadıgı, sözlesmenin genel geçer ilan edilmedigi yani hu-kuk olusmadıgı sürece problem yoktur. Tabii ki söylenenler alterna-tif yasam birimlerine de iliskindir. Alternatif yasam birimlerinin ge-rekliligine inanıyorum. Özellikle dogayla uyumlu bir yasam birimi,kavramlarımızı dilimizi olusturmakta çok sey katacaktır. Yasam bi-rimlerini olusturma manın hem bir dizi mazereti var hem de hiçbir mazereti yok. Eger kent içinde kalıp, sürekli dogaya gitmektensöz ediliyorsa, radikal kopustan dem vuruluyorsa, fakat bir türlü gi-dilemiyorsa, söz pasifize olmanın gerekçesini olusturmaya baslamısdemektir. Yasam birimlerinin içerigi ya da çerçevesi konusunda egerher seyin sonuna kadar paylasıldıgı, paylasım delisi, açıklık delisi,dürüstlük delisi, çok sıkı birliktelikler kurmaya, olusturmaya çalısı-lırsa öncelikle SIKAR. Daha da önemlisi; ahlaki otoriter belirlenmisbir yapı olusturmus oluruz.

Bütünsellik DerdiAnarsizmin özgürlük noktasındaki radikalligi onun hem iktidara

yönelmemesinin sigortasını olustururken, hem de bütünsellik gibibir arayısa girmesine iteledigi içindir ki sürekli bir handikapla izdi-vaç olur. Ya da buna bir gel-git, gerilim demekte mümkün. Negatifanlamıyla anarsizmin radikalligi her zaman basarılı ve dogru sonuç-lar verdi. Fakat ne zaman ki pozitif seyler söylemeye basladıgı, yaoralarda kısır kaldı, fazla ileriye gitmedi ya da çuvalladı. Radikallik

Page 16: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

16 editör: can baskent

özgürlük talebinin içinde bütün iktidar kırıntılarını dahi atmaya çalı-sırken, bir bütünlük ideallik noktasına geldiginde ise özgürlügün eri-mis oldugunu gördügü içindir ki bundan genellikle vaz geçer. Anar-sizmin basarısı da, basarısızlıgı da ama asıl olarak basarısı bu babahandikapta yatar. Bu handikap baska sekillerde bütün düsünsel akımve özgürlük hareketlerinin de handikabıdır. Ister adı tanrının düzeniolsun, ister doganın ister bilimin, tarihin falan filan kurulacak bü-tün bütünlüklerin insana ve özgürlüge yer bırakmadıgının kanıtınıverir. Bütünlügün kurulmadıgı yerde ise özgürlük genel anlamı iletartısılıyordur. Anarsizmin bu noktadan yola çıkarak, genelde dev-lete ve kurumlarına iliskin bir isyan hareketi olarak algılanmasınınkendisi çok anlamlıdır. Bu bir zaaf gibi görünse de aslında güçtür.Yapılması gereken handikabın asılması degil, durumun rasyonali-zasyonunu güçlendirmektir.

Osman Uzun

Negatif Söylemin Pozitivitesi

Özgürlükçü söylemin güçlülügü ve güçsüzlügü negatif söylemindeyatmaktadır. Pozitif söylemlerin sabloncu oldugu ve insanı uzak prog-ramlar ürettigi sosyalizmin çöküsü ile bugün bir kez daha dogru-lanmıstır. Insana uyması mümkün olmayan sablonlarıyla insansız,insanı doganın efendisi gören ve doga üzerinde kurulacak tahakkü-mün güçlülügü ile insanın özgürlestigini savunan tezleriyle hüma-nist Sosyalist söylem (bugün hümanizmi savunmayan sosyalistler devardır Lenin’i savunmayan Sosyalistlerin oldugu gibi) olustugu ilkgünden bu yana özgürlük düsüncesinden uzak Etigi ve Kich este-tige sahip satosu tahakküm ile ayakta durdurulmaya çalısılmıs vesonunda tüm otoriter düsünceler gibi yıkılmıstır. Bugün iktidarın ta-dını tatmıs sosyalist yöneticiler hiçbir vicdani rahatsızlık duymadanülkelerini kapitalizme sat ma yarısına girmislerdir. Çünkü yöneteninideolojisi yönetmektir. Yönetimin seklinin Sosyalist, Fasist, Kapitalistolması yöneten için farketmez.

Negatif söylemin, özgür bir dünya isteyen insanlar için önemiyadsınamaz. Bugünkü yasam biçimi içinde olusmus bireyler kendiözbenliklerine varabilmek için negatif söyleme tutunmak zorunda-dırlar. Pozitif söylemler bugünkü yasamı yeniden üretmekten baskabir ise yaramazlar.

Bugün kendi ile ugrasmayan, kendi içindeki bugünkü yasam bi-çiminin pisliklerini, benliklerine yapısan çamurları temizlemek der-dinde olmayan insanların, dünyayı degistirmeleri düsünülemez. Ya-sam iki yönlü mücadeleyi gerektirir. Bir yandan kendi iç benligi-mizde bugünün pisliklerinden arınma, kendi öz benligimizi ve içbarısımızı saglama mücadelesi, diger yandan dısarıdaki otoriter ya-samı degistirmeye yönelik özgürlük mücadelesi. Negatif Söylem çı-kıs noktası olarak bu iki mücadele içinde olmazsa olmazdır.

Bugün özgürlükçü mücadele biçimlerinin en büyük problemle-rinden biri negatif söylemin pozitivitesidir. 19.yüzyıl Anarsist dü-

Page 17: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 17

sünürleri kendi çaglarında ki diger düsünürler gibi büyük hatalaradüsmüslerdi Aydınlık felsefesinden ilham alarak, insanın özde iyi ol-dugu düsüncesinden hareketle ilerici diye adlandırılan insansız cen-netler hayal etmislerdir.

Bugün artık insanın özde salt ’iyi’ ya da ’kötü’ olmadıgını, in-sanın otoriter ve özgürlükçü yönlere sahip oldugunu biliyoruz. Ay-rıca, üretimin bir çıkmaz oldugunu, teknolojinin insanın ihtiyaçla-rına cevap vermek yerine yapay ihtiyaçlar üretmekten baska isi ol-madıgını da biliyoruz. Tüm bunlara baglı alarak nükleer fizigin vegenetik biliminin gelisimi dünyayı insanın düsünemeyecegi kadarbüyük ve tehlikeli cehennemlere gebe bırakmıstır. Günümüzün enbüyük sorunu, insanın insana ve insanın dogaya otoriter yaklasımı-dır. 19. yüzyıl Anarsist düsünürleri devleti, insanın özgürlügününüzerinde duran bir ur, bir canavar oldugunu ve devletin yıkılması ileinsanın özgürlügü yakalayacagını düsünüyorlardı. Çünkü o zamanındevletleri bugünkü kadar gelismis degillerdi. Artık günümüzde dev-let, bilimin de yardımıyla iktidar iliskisini iki kisi arasındaki iliskiyekadar genisletmistir. Bugün Özgürlükçü/Anarsist düsüncenin prob-lemi, devletlerin kaldırılması yanı sıra, devletlerin insan iliskilerinesoktugu iktidar iliskilerinin de yok edilmesidir.

M. Foucoult’nun ’iktidarın mikro analizi’ yazısı sonunda özgür-lükçü mücadele biçimleri kendilerini tekrar sorgulamak ihtiyacı his-setmelidir. Iki insan iliskisinde bile iktidar var ise önümüze iki yolçıkmaktadır. Birincisi; hiçbir seyi degistiremeyiz düsüncesinden hareketle bizi yılgınlıga ve nihilizme sürükler. Bence nihilizm yasanılansistemin emniyet subablarından baska bir sey degildir. Yasamı veölümü anlamsız bulan bu düsünce insanı, ister yasamı, isterse ölümüseçsin bugünkü yasamı anlamlı kılmaktan öteye gidemez. Nihilizmkonusunda baska bir yazıda düsüncelerimi daha genis aktarmayaçalısacagım. Böylece önümüzde ikinci yol kalıyor. Ikinci yol ANKAkusunun aranmasıdır. Iki kisi arasındaki iliskide bile iktidar müca-delesi oldugunu bilerek gayet pratik çözümlerle bu iktidar iliskisinien aza indirgemektir. Bunu yaparken mücadelenin iç ve dıs olarakiki yönlü oldugunu unutmamalıyız.

Özellikle gelismis ülkelerde (tabi ki gelismislik kavramı tartısı-lır) Özgürlükçü/Anarsist mücadele biçimleri genel olarak devletinsınırları dısına çıkamamaktadır. Negatif söylemin pratikte bazı pozi-tif sorulara suskunlugu özgürlükçü mücadele biçimlerini 19. yüzyılAnarsist düsünürlerin ve hatta Marksın pozitivitesine itmektedir. Bu-gün iflas eden Marksist düsünce kabuk degistirip Özgürlükçü müca-dele biçimlerine yaklasarak yasamayı ummaktadır. Nitekim negatifsöylemin kendi pozitivitesini olusturamazsak bugün yükselis duru-mundaki Özgürlükçü Anti-Otoriter mücadeleler yerini otoriter tersütopyalara bırakacaktır.

Bugün savasın her biçiminin egemen oldugu dünyamızda Anti-militarizm, negatif söylemin net olarak pozitif görüntüsü olan biralandır. Iktidar iliskisi olarak devletlerin insanlara sırıngaladıgı, dev-let insan, insan insan, insan doga iliskileri dısında, bireyin devlet-lere ragmen kendini var edebildigi bir alandır. Bireyin kendini net

Page 18: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

18 editör: can baskent

olarak ifade ettigi Anti-Militarizm sevginin yerine her yanımızı sid-deti n sardıgı dünyamızda, örgütlü siddete indirilen en büyük dar-bedir. Devletlerin kanlı parmaklarıyla imzaladıkları, kanlı savasla-rın sonucu kanlı barıslarının sahteligini yüzlerine vurucu evrenselbir mücadeledir. Günümüzde bir takım ülkelerde tekrar hortlatılanmilliyetçilik akımlarına karsı da birbirini bas düsman ilan etmis ül-kelere karsı da ırksal, dinsel, ülkesel kimliklerden sıyrılmıs olmasınedeniyle dünya barısı için en dogru mücadele biçimidir.

Devlet kendi mesrulugunun çok zorlandıgı bu alandaki iktidariliskisini ’gelismis’ ülkelerde alternatif hizmet v.b. kurumlarla koru-maya çalısmaktadır. Her zaman oldugu gibi bugünde biçimsel öz-gürlükçü/ antiotoriterler devletçi mantıklarıyla devletlerin kendile-rine sundugu bu alana sarılmıs ve bireyin devletle arasında milita-rizm alanında kopardıgı iktidar iliskisini yapıstırmaya çalısmaktadır-lar.

Anti-militarizm, militarizmi red etmekle özgürlükçü negatif söy-lemi, militarist yapılara ragmen kendini var ederek negatif söyleminpozitivitesini olusturdugu bir alandır. Anarsist/Özgürlükçü müca-dele biçimleri bireyin iktidarla iliskisini net olarak kopardıgı baskaalanlar bulamadıgı sürece, devletin sınırları içinde, zaman zamanmoda olan mücadele biçimlerine mahkum olacaktır.

Ahmet Nazım Hür

Page 19: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 2 (Subat 1992)

Antimilitarizme Iliskin Ayrımlar

Antimilitarizm konusunda bazı ayrımlar karıstırılıyor. Bu karısıklık-lar, söyle ya da böyle hareketliligin gelisimini sekteye ugratıyor. Bubrosürde mümkün oldugunca bazı ayrımları netlestirmeye çalısaca-gım. Ikincil olarak, farklı anlayıs ve kaygılardan yola çıkan antimila-tiristler için. en genis eylemlilik zeminini olusturmak gibi bir amacı-mız var.

Bireysel Siddet - Kurumlasmıs Siddet (Militarizm)Siddet, insanın dogasına aykırı veya dogasının dısında, sonradan

edinilmis bir sey degildir. Ahlaki olarak siddeti kötü, insanlık dısıseklinde nitelendirebiliriz. Ancak, insan dogasında siddeti yok say-mak ve bunu kanıtlamaya çalısmak gibi bir anlayıs, öncelikle insandogasını belirlemeye çalıstıgı için tehlikeli ve sakattır. Ikincil olarak,insanda siddetin bulgulandıgı her noktada, bütün savunularını yitir-meye mahkumdur.

Siddet de, Pasifistlik de (siddeti reddetmek anlamında) insanaözgü seylerdir. Insanlıgın her asamasında siddet var. Siddeti insanadıssal gören anlayısla, ilerlemeci ideoloji ve militarizm, insanı doga-nın efendisi sayarlar. Bu anlamda aynı metafizik temeli paylasırlar.Zira her iki felsefede, insanın dogaya tahakkümüne pesinen mesru-luk saglar. Insanın dogaya tahakkümü ile insanın insana tahakkümüarasında çok sıkı bir baglantı söz konusudur. ‘Dogada da, insandada siddet vardır, öyleyse ordular olacaktır’. Yargısı eger dogru biryargıysa ve bireysel siddetten militarizm zorunlu olarak ortaya çı-kıyorsa; Antimilitarist olmak için direnen bir kafanın bu durumdaiki çözümü vardır. Ya insan dogasında siddetin olmadıgı yargısınasarılacak ya da insanın pasifist bir ahlak anlayısı dogrultusunda bü-tünüyle ‘yapabilirligine’, ‘egitilebilirligine’ inanacak. Bir seçim ola-rak pasifistligi seçecek, baska insanlarında kendisi gibi seçebilirliginisöyleyerek, en azından sorumlu olmaktan kurtulacak. Birinci anla-yısta olan insan, önce kendi içindeki siddet duvarına çarparak çokçabuk parçalanacaktır. Ikinci anlayısta tehlikeli olan, en az milita-rizm kadar totaliter bir toplum yaratma potansiyeli olması ve sözdesorumluluktan kurtulma yanılmasıyla militarizmin dolaylı yollardanda olsa yasamasına katkıda bulunmasıdır.

Bireysel siddet ve kurumlasmıs siddet arasında, anlasılır ve ciddibir bag vardır. Ancak bu bag zorunlu degildir. Yani bireysel siddet-ten, kurumlasmıs siddet zorunlu olarak çıkmaz. Siddetin örgütlen-

Page 20: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

20 editör: can baskent

mesi, devletin ortaya çıkmasıyla eszamanlıdır. Devletsiz ve ordusuzbir toplum göremedigimi: için, genel anlamıyla siddet ve militarizmsürekli karıstırılıyor. Dolayısıyla bireysel siddetten, militarizmin zo-runlu çıkacagı yanılgısıyla militarizmin gerekliligi yargısı bulusuyor.Toplumsal ve tarihsel olarak baktıgımızda, ordunun imparatorluk-larla birlikte ortaya çıktıgını görürüz. Tam olarak bir saldırı ve fe-tih amacıyla olusturulan ordu; Imparatorun genis topraklarındakihalkı bir arada tutmaya, imparatorluk adına çalıstırmaya, yeni fe-tihler için asker toplamaya yarar. Ordunun çıkısını, bireysel siddetinzorunlu uzantısına veya toplulukların öz savunmasına baglamak, or-duya haksızlık yapmak olur! Imparatorluklardan geriye dogru gitti-gimizde militer ögeleri daha az görürüz. Eski topluluklarda, toplu-lugun kendisini savunması için, gerektiginde savasabildigi insanla-rın bir araya gelmesi söz konusudur. Burada bir sef olabilir. Ancakbu yine de ordunun özelliklerinden uzaktır. Olayı bireysel siddettenbaslayarak düsünsek bile karsımıza tahakküm ve güç çıkacaktır.

Varsayalım ki, iki ilkel insan bir seyi paylasamadı ve ikisi de oseye sahip olmak istiyor. Çıkacak olan kavga sonunda, güçlü olanya da silahı daha ileri olan digerini öldürdü. Eger onu öldürmeyip,kölesi-askeri haline getirecek kadar ‘akıllanmıssa, militarizm yeserdidemektir’. Ama bu durumda da belirleyici olan, siddetin varlıgı de-gil, siddetin tahakküm için kullanımıdır.

Militarizmin varlıgının ve siddetinin nedeniyse, erkin erkliginisürdürmesiyle, insanların tahakkümüyle dogrudan ilgilidir. Siddetinuygulanmasının nedeni yasamsal degil, erkseldir. Nedenler de çoguzaman somut degil soyuttur. Bireysel siddet, kendi adına kendisi içinhareket ederken, militarist siddet, baskaları adına, genel adına, hattaabararak insanlık adına hareket eder. Militarizmin varlıgı için siddetzorunludur ve olmazsa olmaz bir seydir. Ama genel anlamıyla sid-det için militarizmin gerekliligi, olmazsa olmaz degildir. Siddet mi-litarizmin malzemesini olusturur ama neden, yukarıda belirttigimizgibi güç-erk istemidir. Erkin erkligini koruyabilmesini ve yasatabil-mesinin en önemli yolu, siddeti örgütlemesinden geçer.

Örgütlenmis Siddet Baska Amcalardır!Nedense bireylerin kendi aralarındaki sorunları kendi yöntemle-

riyle halletmeye çalısmaları, devlet için bagıslanmaz bir suçtur. Vedevletler, hukukun adillik kisvesi altında, çatısmalarda hakim ol-maya, hak eden yere ceza vermeye pek heveslidirler. ‘Kramer Kra-mer’e Karsı’da bir sahne; çocugun babasına sordugu soru çok anlam-lıdır: ‘Ayrılmak için neden baska amcalara gidiyorsunuz?’ ‘NEDENBASKA AMCALARA GIDIYORUZ?’ Örgütlenmis siddet baska am-calardır. Ve onların isi, sürekli ceza vermektir. Kendilerine hiç de va-zife olmayan, hiçbir alakalarının olmadıgı çatısmalarda, adalet cüb-besi altında ‘haklı’ ceza dagıtırlar. Sunu hiçbir zaman unutmayalımki, bireyin kendi ölçülerinde karsısındakine kestigi cezanın korkunç-lugu karsısında ürperenler, hukukun cezasını mesru ve insani gören-ler, HIÇBIR BIREYIN HAPISHANESI YOKTUR.

Bugün bütün devletler, iktidarlarını, ordularını, polislerini ve mah-kemelerini bir zorunluluk temeline oturtuyorlar. Bu zorunlulugu, bü-

Page 21: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 21

tün insanların iyi olmadıgı, kötülerin ve canilerin de oldugu, düsmanulusların bulundugu, insanların yasamlarını ve mallarını güvencealtına almak, korumak mantıgı zeminine oturtuyorlar. Su ciddi birsoru, herhangi bir organ, insanlar adına insanları korumak, onlaraadalet dagıtmak hakkını kendisinde nasıl görür. Ve insanlar kendile-rini korumak adına, bir organa neden vekalet verirler? Ve sonra dabu organların gazabından neden korunmaya çalısırlar?

Iktidar, hukuk toplum adına hareket ederken: (Temsil sekilleri, ni-telikleri farklı olabilir.) Hepsi chaosun önleyicisi cosmosun zorunlukoruyucuları ve adaletin gerçeklestiricisi oldukları rasyonalizasyo-nuna sarılıyorlar. Seçilmek veya seçilmisler tarafından seçilmek, top-lumun geneli adına, herkes adına karar vermek için yeterlidir. Do-layısıyla hukukun müeyyidelerinin caydırıcılıgının olmadıgı yerde,suça, kötülüge meyilli olan insan, bütün düzeni, toplumsal barısı yı-kacaktır. Kısacası, müeyyide olmadan, bu insanlar rahat durmazlar.Bunu bildikleri için de, kendilerini zaptedecek, yola getirecek ku-rumlara ihtiyaç duyarlar. Ve onları seçerler. Yani birey, bir özne ola-rak seçme noktasında kendi kaderini belirler. Fakat iyilik, adalet, dü-zen, barıs gibi sözde bireyi koruyan degerler, asıl olarak büyük an-lamda özne olan devlete ve ulusa aittir. Zaten devletin yasalarınındısında birey düsünülemeyecegi için öncüllerin devlete ait olduguve ancak yurttas kimligi ile birey, hukukun olusmasında katkıda bu-lunur. Seçse de seçmese de, oy kullansa da kullanmasa da, reddetsede etmese de, ‘toplumsal concensus’un olusturdugu yurttaslık hak-larına ve görevlerine tabidir. Dolayısıyla, bireyin, genellikle devletive hukuku dogar dogmaz onayladıgı için. pek fazla söz söylemeyehakkı yoktur. Sonuçta her çocuk asker dogar. Militarizmi yalnızca or-duyla sınırlamamak gerekir. Devletin hukukuna ve yasalarına daya-nan her kurumlasmıs siddet, militarizmdir. Tutarlı bir antimilitaristtavrın, zorunlu olarak diger kurumlara da (basta polis olmak üzere)reddetmesi gerekir. Aynı sekilde yurttas kimligini onayladıgı, dev-letin kurumlarına vekalet verdigi, özlük haklarını yasalara devrettigiher yerde ve anda kendisiyle çelisir. Hem yurttas olup, hem de tutarlıbir antimilitarist olmak mümkün degildir.

Tabii ki hemen bütün kimliklerden sıyrılıp, komple devletin veyasalarının dısına çıkmaktan söz etmiyorum. Ama en azından, or-duyu red, kisinin salt ahlaki degerlere dayanarak, hukukun-devletindısına çıkmasının billur bir baslangıcı olabilir. Bugün dünyadaki ge-lismelerin de ısıgında artık zorunlu askerligin, bir devlet politikasıolarak da yavas yavas ortadan kalktıgını görüyoruz. Ciddi bir ordugelenegi olan Türkiye’de de profesyonel orduya geçmek için hazır-lıklar yapılmaktadır. Sivil hizmetin devletlerin politikası olarak or-taya çıktıgı su günlerde, sivil hizmeti bir asama, bir kazanım olaraksavunmanın da bir manası kalmıyor. Aksine ‘hantallıklarından sıy-rılması’, ‘mobilize olması’, ‘devletin askeri yükünün azalması’ anla-mıyla, sivil hizmete artık ordunun ihtiyacı vardır. Ahlaki olarak dasivil hizmetin kabulü ciddi bir çifte standartlıktır. Bu ‘ben öldüremi-yorum ama, sen öldür ’ demenin’ kaçamak bir yolundan baska birsey degildir. Antimilitaristler artık sivil hizmetin çifte standartlıgını

Page 22: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

22 editör: can baskent

sorgulamak ve asmak zorunda degil. Artık yurttas kimlikleri içindeuydukları her yasanın, bulundukları her statünün, mesru bütün kim-liklerinin orduya ve devlete hizmet oldugunu bilmek zorundalar.Kuskusuz kendisini ciddi olarak antimilitarist tanımlayan her kisiorduya dolaylı hizmetin ne oldugunu, kendisinin de bunun içindeoldugunu biliyordur. Tabi ki önemli olan bunu bilmek degil. Önemliolan. öncelikle dolaylı hizmeti; devlet, ulus. yurttaslık gibi kavram-larla bir bütünlük için de algılamak ve çok ciddi bir sekilde tasınankimliklerden (resmi kimlik anlamında da) rahatsızlık duymak. Ikin-cil olarak da süreç içinde total reddin (diger kurumları da kapsayananlamıyla) olabilirligine inanmak ve bunun yollarını aramaktır. Ilkplanda askerligi redde, polise ve mahkemeye basvurmamayı ekleye-biliriz. Bireyin devletle iliskisinde ilk olarak orduyu reddetmesi çokanlamlıdır. Bütün temsil kurumlarında olan, bireyin adına hareketetme, karar verme orduda çok keskin bir sekilde kendisini gösterir.Birey baska kurumlarla iliskisinde kendi benligini koruma ve özgür-lük yanılsamasını yasayabilir. Ama orduda asla. Ordu yanılsamayane izin verecek düzeyde örgütlenebilir, ne de yapısı buna müsaadeeder. Dolayısıyla da en iyi, saglam yurttaslık dersleri de orduda ve-rilir.

Bütün Devletler ParanoyaktırÇocukların dogacakları yerleri seçme hakları yoktur. Dogar dog-

maz bir milliyete ve onun tarihine sahip olurlar. Çocuklar seçmeye-rek geldikleri toprakta, düsmanlarını belleyerek, milliyetlerini bile-nerek seçerler! Sonrada karsı ulusun topraklarında dogsaydılar, bu-radakilerin düsman olacaklarını hiç düsünmeden asker olurlar. Veyeni haklı savaslara (fırsat çıkarsa) giderler. Ölürler. Sakatlanırlar.Bütün milli tarih derslerinde, ordularının muzaffer, düsman ordu-larının namert, vahsi oldugunu. ...vs. ögrenirler. Bütün milli tarihlerhep haklıdırlar. Düsman topraklarına girdiklerinde, bayraklarla, se-vinç gösterileriyle karsılanırlar. Düsmanlar topraklarına girdigindekan, gözyası, yıkım ve bir dizi tecavüz götürürler.

Bildigimiz gibi, Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düs-manlarla çevrilidir. Sadece Türk Devleti böylesine paranoyak degil-dir. Bütün devletler aynı sekilde paranoyaktır. Kuskusuz müttefiklerde vardır. Fakat onlar da her zaman kazık atabilirler. Isin ilginç yanı.devletler bu paranoyaklıklarında haklıdırlar da! Zira devletler herzaman ‘büyüme’ egilimindedirler. Ittifaklar kurulur, ittifaklar bozu-lur, yeni ittifaklar kurulur. Bir ulus digerine bazen kardes bazen debas düsman olur. Tarih boyunca cografya ‘haklı’ savaslarla süreklidegise gelmistir. Ve her ulusun digerine saldırmak için, tarihten herzaman yeterli malzemesi kalmıstır. Iktidarlar iktidarlarını sürdürmekiçin bu malzemeyi insanların kanıyla yaratır. Hem de sürekli kullanır.Tarihteki savaslara tarafsız bir açıdan bakmaya çalıssak bile, kimin elikimin bogazında belli olmayan bir muamma ile karsılasırız. Antimi-litarizm yapısı geregi evrenseldir. Dolayısıyla her türlü ırksal, ulusal,uluslararası belirlenimlerin dısında, yadsınamaz bir ahlaki degerlerüzerine kuruludur. Orduyu radikal red, ordunun ve devletin bütünsavunularını temelden yıkan, billur, insani bir tavır olması nedeniy-

Page 23: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 23

ledir ki, orduların, devletlerin korkulu rüyasıdır. Örnegin, dünyadahiçbir devlet askerlik redçilerine sıgınma hakkı vermiyor. Devletlerebunun için hak vermemek mümkün mü?

Radikal bir antimilitarist devletle olan yurttaslık sözlesmesini, as-kerligi reddiyle terfikte tek taraflı olarak bozarken, bir dizi tohumuberaberinde atmıs olur. Devleti olusturan bir dizi ana unsur, yasa-lar saylanmamaya adaydır. Ulusal güvenlik, sınırlar da bunlardan bi-rini olusturur. Antimilitaristlerin düsmanları olmadıgı ve bütün ‘kül-tür’leri kardes gördükleri için ‘ulusal güvenlik’, ‘sınır gibi dertleri deolamaz.

Tarihin bıraktıgı, kim kimin topragına tecavüz etti, hangi ulushaklıydı, hangisi haksızdı gibi kimin eli kimin bogazında belli ol-mayan soruların yükünden de kendini muaf tutar. Dolayısıyla onlariçin bütün sınırlar sunnidir ve sınırlar korunması gereken seyler de-gil, çignenmesi gereken savas mevziileridir. Devletlerin paranoyakoldugunu söylemistik ama sunu unuttuk: Devletler paranoyak ol-mak zorundadır. Üstelik paranoyaklıklarını toplumun geneline degeçirmesi gerekir. Iç ve dıs düsman olmadan hiçbir devlet mesru-lugunu saglayamadıgı gibi, iktidar iktidarlıgını uzun süre rasyona-lize edemez. Dolayısıyla iktidar iktidarını sürdürebilmesi için süreklidüsmana ihtiyaç duyar. Düsmanın umulmadık bir zamanda ortadankalkmasıyla, panik halinde yeni düsman aranır. Nato’nun varlıgınıkorumak için çırpınıslarında, bu filmi gayet komik bir sekilde izle-dik. Yani. düsman devletler aslında birbirlerine sürekli sükran borç-ludurlar!

Sermayenin milliyetini hızla yitirmeye devam ettigi, Avrupa bir-liginin tek devlet çatısı altında birlestigi bir dönemi yasıyoruz. Av-rupa ülkeleri tek devlete dogru giderken, kapitalizmin ulusal yanı-nın can çekistigini bagırıyor. Fakat Kapitalizm bir yandan uluslara-rasılasırken, bir taraftan da yeni güçler dengesinde ulu-sal kimliklersırıtmaya devam ediyor. Almanya. Avrupa birligini olusturan digerülkelerden farklı bir tavır olarak Hırvatları desteklerken, bunu her-halde ulusların kendi kaderlerini tayin hakkına inandıgı için yapmı-yor! Aynı sekilde ABD ile Avrupa arasındaki AGIK-NATO çekismesive ABD ile Japonya arasındaki ekonomik savas, kısacası dünyadakidengeler ulusal kimliklerden çok da bagımsız degil. Isin diger yanısilah sanayinin çarklarının dönmesi için ulusal çatısmalara, kamplas-malara her zaman gereksinimi oldugudur. Eger ilerde uzaydan birdüsman edinilebilirse savas sanayii ulusal çatısmalara ihtiyaç duy-maktan vazgeçebilir. Ama simdilik böyle bir sey yok. Dagılan Sov-yetlerdeki, Balkanlardaki, Dogu Avrupa’daki ülkeler, bakir pazarlarolması itibarıyla kapitalizmin istahını kabartırken, bir yandan da ge-lisen milliyetçilik silah sanayiini uzun süre ihya edecege benziyor.

Tespitler, tahliller ne olursa olsun, olan ya da olacak savaslarınönlenebilmesi ve özgür bir yasam için, ırksal, ulusal, birlesik ulusaldevlet kimliginden sıyrılmıs ciddi bir antimilitarist mücadele sart.Çünkü bu anlayısın dısındaki her çaba, reel politikanın batagındaçırpınmaya ve baska varyasyonlarda silahlanmaya, savas üretmeyemahkumdur. Sadece kapitalizmim degil, devletin, iktidarın oldugu

Page 24: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

24 editör: can baskent

her yerde ordu ve savas da zaruri olacaktır. Devletlerin oldugu yerde,sözde savası önlemek için kurulan Birlesmis Milletler gibi kuruluslarda, sadece savasın daha usturuplu yapılmasına yarayacaktır. Nite-kim Irak’ta yapılan muazzam katliamın mesruluk belgesi BirlesmisMilletlerden çıkmakta fazla tereddüde ugramadı.

Dünyamızdaki silahlanmanın, savasların önlenebilmesi, özgür biryasamın olabilmesi için Anti-Militarist bir mücadele sart ama, sanı-yorum ki antimilitarist mücadelenin gelisebilmesi, bir seyleri gerçek-ten degistirebilmesi için, öncelikle dünyanın degisebilecegine savas-ların önlenebilecegine iliskin genel bir inanca, motivasyona gerek-sinim var. Bunu sunun için söylüyorum: Devletin insan iliskilerineyaygınlasıp, güçlenmesi bir düsünce yapısını da beraberinde getirdi.Bu olabileceklere degil, sürekli olabilirliklerin sınırlarında hareket et-meye alısılmıs rasyonel düsünce, hayalleri küçümseyen, asagılayankronik bir soguk algınlıgı. Aynı zamanda motivasyonu ve inancı be-raberinde getirecek, radikal mücadele ve projelere ihtiyaç duyar.

Radikal Pasifizm - Antimilitarizm - AnarsizmRadikal pasifizm ve anarsizm iki önemli antimilitarist unsurdur.

Bu iki anlayısın antimilitaristligine farklı kaygı ve önyargılar kaynak-lık ederler. Ikisi de antimilitarizm noktasında zorunlu temasa girdigiiçindir ki her zaman birbirinden kolayca ayırmak mümkün olmaz.Zaten bu yazıdaki ayrımlarda çözümsel olmaktan öteye geçmeyecek-tir. Fakat yine de önyargılarının faklı olması, antimilitarizmin mahi-yetini ve sonuçlarını belirler. Farklılıkları bu bölümde kısaca açık-lamaya çalısacagım. Ama benim asıl derdim, farklılıkların üzerinegitmek degil, aksine kesisimleri yakalamak. Iki anlayısın antimilita-rizm noktasında, digerinin önyargısıyla zorunlu temasa girmesi çokönemli. Çünkü daha saglıklı ve genis antimilitarist tavrı saglayabi-lecek nitelikte. Her biri digerinin antimilitarizmini elestirirken bazıtehlikelere isaret etmesi dolayısıyla; bu tehlikelerden komple kurtul-manın degil ama, tedbir almanın-anlamanın yolunu açar nitelikte.

Radikal Pasifizm: Asli olarak insan yasamıma kutsallıgından yolaçıkarak antimilitarizme varır. Insan, metafizik bir önyargı olarak aslaöldürülmemesi gereken kutsal bir yaratık olarak kabul edilir. Öncül-lerini en iyi sekilde Hıristiyanlıkta bulan bu anlayısın, öldürmemeyargısına, insana tanrısallık yüklemesi kaynaklık eder. Insan tanrıolma potansiyeline sahip bir yaratık olarak kabul edilir. Dolayısıylasiddetin her türünün kullanımı tanrısallık yolunda ciddi bir sürç-medir. Siddet ‘buradaki yasam savasının’ en kesin örnegidir. Yani‘dünyeviligin belirleyicisidir’. Siddetin kullanımı, baskalarına zararvermekten çok, kullananın ‘sürçmesi’ ile önem tasır. Insan kullan-dıgı siddetten birinci derecede sorumludur. Siddeti uygulayan aynıölçüyle kendisine dav-ranılmasını da hak etmis olur. Radikal pasifiz-min metafizik düzlemde savunulmadıgı anlayısta da, ‘siddeti kullan-maktan dolayı sorumluluk duymak belirleyicidir’. Insan eger istersebütün benliginden siddeti-nefreti atabilir. Tanrıya-ölümsüzlüge ulas-manın yolu insanı sevmekten geçer. Baskalarım sevmek kendini sev-mektir. (Ya da tersi) Militarizm bütün bunları imkansız kıldıgı için,radikal pasifistler zorunlu olarak antimilitaristtir. Militarizmle ilis-

Page 25: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 25

kide, militarizmin tahakküm yanından çok siddet ve öldürme niteligiönem tasır. Radikal pasifistler aynı nedenden dolayı da bu noktadatahakkümü kesin reddeder. Zira komutana itaat ettiginde, tanrısal-lıgına ihanet etmis olacaktır. Itaat, baska seylerde olabilir ya da gö-rülmeyebilir. Ama militarizme gelindiginde, itaatsizlik kesin olmakzorundadır.

Anarsizmin antimilitaristligi, dünyevi bir özgürlük, önyargısın-dan kaynaklanır. Militarizmi reddi asli olarak onun tahakkümününnetliginden dolayıdır. Benzeri sekilde anarsistler de diger alanlardatahakkümü görmemezlikten gelip, sineye çekebilir, rasyonalize ede-bilir... vs. Ama militarizm de kendisiyle barısıklıgını asla saglaya-maz. Anarsizm, özgür bir yasantının olabilmesi için militarizmi ke-sin reddeder. Tahakkümün en güçlü silahı olan siddetin örgütlenmetehlikesine karsı da, pasifizmi sorgulama potasına almak zorundakalır. Insana ve yasa genelde askın bir anlam/deger yüklemez. (ta-bii ki Tolstoy gibi R. Pasifizmin ve anarsizmin bulustugu durumlarda söz konusu.) Anarsizm önyargısının pozitif kaynagını, olanagınve estetigin özgürlükte bulusmasından alır. Militarizmi/Tahakkümüyasamın ve güzelligin katledicisi olarak gördügünden, onlarsız bir‘Ölümlü’ yasantıyı seçer.

Antimilitaristler genelde pasifisittir. Sanırım bunun en temel ne-deni; Özgürlüge giden yollardan en güvenlisi ve militarizmin kar-sısında mesruluk sınırlarının billur olmasından kaynaklanıyor. Pasi-fizm, siddeti kabul eden anarsizm kadar tehlike içeriyor. Birincisi;Pasifist söylemin günlük anlamda pasifize olmaya dönüsmesi. Dev-letle karsı karsıya gelmemek, rizikolara girmemek için söylemin ra-hat bir sıgınak haline gelebilirligi. Ikincisi; metafizik ideal bir bütün-lük kurmaya çok açık olması. Bu da pasifizmin ideal insanlık söylemialtında ‘Ahlaki-Tahakkümcü’ bir yapıya gitme tehlikesini içeriyor.Anarsizmin handikabı da su: Siddet, Tahakküme/baskıya karsı sa-vunma amacıyla zorunlu olarak kabul edilir. Ama bu zorunlulukla-rın sınırları, her zaman genisleme tehlikesine, siddetin örgütlenme/kurumlasma mesruluguna zemin hazırlayabilir. Diger bir zaafı, karsıçıkılan yapıya karsı, savunma sınırlarının billur olmamasıdır. Zirasonuçta ortak bir araç kullanılıyor.

Bana öyle geliyor ki. pratikte, düsüncede, duyguda militarizmekarsı olusacak yol, pasifizm ile anarsizm arasında sürekli gidip gele-cektir. Çünkü basta da söyledigim gibi siddet de, pasifistlik de insanaait olan seyler.

Bana öyle geliyor ki, pratikte, düsüncede, duyguda militarizmekarsı olusacak yol, pasifizm ile anarsizm arasında sürekli gidip gele-cektir. Çünkü basta da söyledigim gibi siddet de, pasifistlik de insanaait olan seyler.

Ben en azından anarsistlerin gel-gitten yorulmaması için bir yolöneriyorum. Kaba olarak, özgürlügü bilinci ilke, pasifizmi alt ilkeolarak önerelim. Pasifizmi özgürlük mücadelesinde ‘Güvenli’, ‘An-lamlı’ bir yol olması dolayısıyla, zorunlu degil gerekli bir sey olarakalalım. Sanının bu algılayıs hem bir dizi seyi açıklayacak hem depratigin önünü rahatlatacaktır. Bu ne siddeti ne de pasifistligi bay-

Page 26: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

26 editör: can baskent

raklastırmaktır. Salt bir öneri olarak sunulan pasifizm, bireylerin yada yapıların ‘Yeter’ dedigi noktada terk edilebilir bir sey olur. Taburkötü de olsa ben bu önerime ‘Pragmatik pasifizm’ adını veriyorum.Pragmatik pasifizm önerilen/istenilen bir sey. Ahlaki olarak da ,olsadayatılan bir sey degil. Örnegin, bireysel siddet ya da savunmacısiddet konusunda bastan alınacak genel bir tavır yok. Bu mücadeledurumunda da, iç iliskiler anlamıyla da böyle. Bu bireylerin de çevre-sindeki iliskilerin o andaki durumunda ne varsa o olur tavrıdır. Zirabireysel ya da savunmacı siddete genel geçer bir tavır, önlem düsü-necek olursak, bu ister istemez tahakkümcü bir yapıyı olusturacak-tır. Aynı zamanda da baska bir varyasyonda, militarizmin savunmamantıgının içine düsmek olur. Yalnız yasamsal anlamda pasifist birkültürden, gelenekten, etkileyeciliginden rahatça söz edebiliriz.

Vedat Zencir

Devrimcilik ve Kürt Sorunu Üzerine

14 yasından bu yana kendimi devrimci olarak görüyorum. Ilkokuldabir arkadasımla her gün okuldan kaçma planları yapar, okulun çev-resinde bir tur attıktan sonra tekrar okula giderdik. Orta ikinci sı-nıfta yani 14 yasına bastıktan sonra zoru basardım. O günden bu-güne içimde hiç bitmeyen bir fırtına, bir cosku, bir boyun egmemeistegi var.

Devrimciligi herkes kendine göre tanımlayabilir. Geçenlerde çokiyi tanımadıgım bir arkadasın tanımı yaklasık söyle: Devrimcilik, ka-pitalist sistemin metalastırdıgı insanın, kapitalist sistemi yıkarak ye-rine ilerici sosyalist sistemi kurması için savasmasıdır. Ve o arkadasagöre de sosyalist olmadıgım için devrimci degilim. Kendisinin deçok fazla anlamadıgı ve Marksizmi üçüncü elden anlatan bir kitap-tan alınmıs daha dogrusu ezberlenmis bu kuru, tekelci mekanik an-layıs bugün kendini tek dogru olarak sunmaya çalısıyor. Elbettekiköseyi dönme düsüncesini yasam biçimi haline getiren milyonlarıdüsünürsek bu kisiler oldukça anlamlı bir yer kazanıyor. Yanlıs olanbu kisilerin kendilerini tek dogru kabul etmesi ve baska düsüncelerindogru olamayacagı yargısı. Yasama siyah ve beyaz olarak bakan budüsünce ilk önce kendi düsüncelerine ters düsmektedir. Bence dev-rimcilik, yasama müdahale iradesine yönelik duygu çaglayanıdır.

Eylül öncesi sosyalist muhalefetin en büyük hatalarından bir ta-nesi popülizm batagına düsmek olmustur. Devrimcilik adına var olansistemin deger yargıları çok daha fazla katı bir sekilde savunulur ol-mustu. Eylül sonrası özellikle 982-985 yılları arasında insanlar sap-kalarını önlerine koydular ve düsünmeye basladılar. Insanların ken-dilerini böylesine sorgulamaları beni umutlandırmıstı. Geçmisin ha-taları tekrarlanmayacak, dogru degerler korunacaktı. Gel gör ki, sonzamanlardaki gözlemlerim beni tekrar hüsrana ugrattı. Eylül öncesigenç yasta ölen yüzlerce genç ne sosyalizmi biliyorlardı nede kapi-talizmi. Ama bu gençler kendilerine devrimci diyorlardı ve devrimiçin öldüler. Inançları adına var olan yapının her türlü iskencesine

Page 27: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 27

karsı çıkan insanlar da devrimcidir. Ister sosyalist olsun, ister anar-sist olsun, ister müslüman.

Ben özgürlüge inanırım. Özgürlük için yasar, özgürlük için müca-dele ederim. Bence, her özgürlükçü devrimcidir. Özgürlük kimsenintekelinde olmadıgı gibi devrimcilik de kimsenin tekelinde degildir.

Son zamanlarda ortaya çıkan bir durumda, Kürt olmayan yadaKürtleri savunmayan kisilerin devrimci olamayacagı yargısı.

Benim için insanların kendilerini istedikleri gibi ifade edebilme-leri önemlidir. Insanlar kendilerini Türk. Kürt, Yunan olarak ifade et-mek istiyorlarsa etmelidirler. Benim için insanın kendini ırksal olarakifade etmesi asılması gereken bir durumdur. Bu söyledigim insan-ların kendi dillerini, kendi gelenek ve göreneklerini yasayamamasıtabi ki degildir. Bunu engellemeye kalkanların karsısında olacagımsu götürmez bir kesinlige sahiptir. Ancak bunu yapmam ezilenin ya-nında oldugum anlamına gelmez. Daha açıkçası ben ezene karsıyım,ezilenin yanında olmam ancak onun su anki konumundan dolayıezmeyen degil, ezmemeyi savunması durumunda olacaktır. Bugünkürt sorununa baktıgımız da, kürtlere yapılan baskının elbetteki kar-sısındayım. Ancak devlet olmayı düsünen, hiyerarsik, örgütlenmissiddeti savunan kisi ve grupların yanında olmam mümkün . degil-dir. Bu insanların iktidarı ele geçirdiklerinde bugünkünden çok dahafazla tahakkümcü olacakları bellidir. Çünkü en yeni devlet en baskıcıdevlettir. Anlasılması gereken her iki tarafında çifte standartıdır. Hiç-birinin elleri birbirini suçlayacak kadar temiz degildir.

Bugün dünyamızda ki en büyük tehlikelerinden bir tanesi Milli-yetçilik akımlarının tekrar gündeme gelmis olmasıdır. Bir Anti - Nas-yonal olarak her türlü nasyonal düsüncenin karsısındayım. Ve bugünsöyle bir çevremize baktıgımızda sovenizm tehdidini görmek pek zorolmayacaktır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için gerek Türklerin, ge-rekse Kürtlerin çok dikkatli olması gerektigini düsünüyorum.

Sonuç olarak, insanların birbirlerine düsmanlıgını körükleyecekpolitikalara karsı olmak, alet olmamak her devrimci insan için vaz-geçilmez bir durumdur.

TÜRK-KÜRT-YUNAN SOVENIZMINE HAYIR.TÜRK-KÜRT-YUNAN HALKLARI KARDESTIR.Ahmet Nazım Hür

Bir Mücadele Perspektifi Üzerine

Osman Uzun’un, Bir Mücadele Perspektifi adlı yazısı, problem or-taya koyma anlamında basarılı denilebilir. Ama gerek çözüm öneri-leri gerekse açıklama yetersizligi nedeniyle kötü. Imla ve kötü ku-rulmus cümlelerden tabi ki söz etmiyorum. Zira giris yazısının alçakgönüllülügü bu açıdan Amargi’yi komple affetmek zorunda bıraktı-rıyor.

Kısa tarihsel degerlendirmeye söyleyecegim pek fazla bir sey yok.19.yy’dan farklı olarak 20.yy’da insana ve iktidara iliskin bulgularınözgürlükçü söylemleri, yordugunu ama, hemen ekleyeyim, gelistir-

Page 28: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

28 editör: can baskent

digine de itirazım yok. Anarsizm dayandıgı ahlaki alan geregi ‘bili-min’ ‘felsefenin’ bulgu ve sorularına karsı, kendini genisletme, yeni-leme sansına sahipti.

Marksizmin (tırnak içinde ‘özgürlükçü’ söylem altında sınıflana-rak kastedilen) psikanalize, varolusçuluga verecegi fazla bir cevapolamazdı. Bu konulardaki adaptasyon çabalan da hep komik oldu.Liberal ideoloji, insan bilimlerindeki ve felsefedeki degisimi, çok iyibir sekilde ideolojisinin alt yapısı olarak olusturmayı basardı. Anar-sizm’in de en az Liberalizm kadar sansı vardı. Fakat, Anarsizm busansım farklı nedenlerden dolayı yeterince kullanamadı.

Simdi, bulgular ve sorular, utangaçça söylenmeye çalısılan insa-nın varolusundan mı kaynaklanıyor? Yoksa olusmus toplum, olu-sumunda kemiklesmis oldugu için mi varolusundan kaynaklanıyor-mus gibi görünüyor?

Birincisini dersek, hiç sansımız yok. Liberalizme hemen yama-nalım. Sanırım su ayrımı yapmakta fazlasıyla yarar var. Toplumdaneger, teknolojik bir sistemle, ulusal - uluslararası genis büyük organi-zasyonlardan söz ediliyorsa: Bu içerikteki toplumun ‘varolusundan’,‘yapısından’ kaynaklanan bir iktidar zorunlulugu söz konusudur.Olay insan varolusu degil, sözünü ettigim toplumda, yasamayı se-çisle ilgilidir. Ikinci saptama, böylesine bir ayrım yapılsaydı, ‘iktida-rın zorunlulugu kabulünün ideolojik düzlemde (kısaca) iktidarı sü-rekli üretmesi anlamlı olurdu’. Saptamalar açık olmayınca, sorulardayanlıs soruluyor. Yada yanlıs soruların tuzagına düsülüyor. Özgürtoplumun nasıl olacagı konusunda, ‘doyurucu cevapları’ Marksist-ler verdi. Ya da verdiklerini sandılar. En azından milyonlarca insanıbir süre içinde olsa ikna etmeyi basardılar. Sonuçları, kısa tarihçedemevcut. Anarsistlerin, özgür toplumun nasıl olması gerektigi konu-sunda doyurucu cevaplar vermemesi anarsizmin zaafı degildir. Zaaf,köle düzeni içinde kölece yasamayı seçenler de, özgürlükten, özgür-lügün sorumlulugundan korkanlardadır. Bakınız ‘bütünlük derdi’baslıgı altında yazılanlara. Orada meselenin muhtevasına oldukçadogru yaklasılmıs. Ukalaca olacak ama Osman Uzun’a yazısını birdaha okumasını öneriyorum. Kurumlar içi yada sivil toplum mü-cadelesine giris çabası, çok ihtiyatlı ve genelde basarılı bir çerçeveçizilmis. Ayrıca böylesine zor, bela bir konuyu ele aldıgı için Uzun’ukutlamak gerekiyor. Bir Mücadele Perspektifi ile, kurumlar içi özgür-lük mücadelesi cümleleri birlikte algılanınca, her ne kadar bir teh-likeyi içeriyorsa da yazar bunun farkında. ‘Anarsist hareket kendiyasam alanlarını yaratıncaya, sıcak bir mücadele ortamı olusturun-caya kadar, reddi ile de yürümek zorunda. ‘Gayet özenli bir cümlekeske yazının bütününde de böylesine özen gösterilseydi. ‘Orası’ ol-dukça zor bir nokta. Muhalif ve özgürlükçü söylem aynını da iyifakat eksik. Taktik bir mücadele biçiminden mi söz ediyorum der-ken, o çok utangaç, eh belki de hemen alttaki açıklamaya hiç amahiç uymuyor. Öncelikle, Sosyalistlerin ‘akademik-demokratik müca-dele’ formülasyonu ile. kurumlar içindeki mücadelesi, iktidarı alma-nın stratejisi içinde, bir taktik mücadele olarak yerine oturur. Bu iki,taktik ve strateji, askeri terimin utangaçça da olsa anarsistler tara-

Page 29: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 29

fından kullanılması oldukça tehlikeli. Anarsistler için, kurumlar, ik-tidarı almanın bir basamagı olmadıgı için ‘taktik’ lafını sanki ken-dini ele veriyormus gibi telaffuz etmenin hiçbir anlamı yok. Siviltoplumcu anlayısla da temelden çok net ayrımlarımız var. Sivil top-lumcu anlayıs, devletsiz-erksiz bir toplumun olamayacagı önyargı-sından yola çıkar. Devleti de sivil toplum ahırında evcillestirmeyeçalısır. Dolayısıyla Anarsizm, iktidarı veya devletin ehlilesmesini he-deflemedigi için, gönlümüzü ferah tutmakta yarar var. Anarsizm’inkurumlar içindeki mücadelede, ‘aktif bir kerhen destekleyici olabilir’sözü bana Lenin’in demokratik merkeziyetçilik formülasyonunu ha-tırlattırdıysa da, en azından simdilik durumu kurtaran bir aynın gibigörünüyor. Geçmiste, degisik tartısmalar içinde sivil toplumun dev-lete olan görece özerkligine deginildiyse de kurumlar içi mücadeleformülasyonuna giren çaba bu noktaya temas etmek zorunda. Anar-sistler için problemin zor gibi görünmesi birazda görece ayrıcalıkta,sivil toplum kurumlarının, kendine ait seylerde de bir matah bulun-mamasından kaynaklanıyor. Örnegin: Egitim kurumu içinde çocu-gun aileye mi, devlete mi aitligi meselesi. Dogal ki, en iyisi hiçbirineait olmaması. Fakat ortada olan bir sey var. Evde bol bol dayak yiyençocuk okula gittiginde de kulagı çekiliyor. Bazen ‘devlet baba’, ailebabasının baskısından çocugu kurtarıyormus gibi müsfik görünüyor.Bazen de aile babası yada anası okulun çocuk üzerinde uyguladıgıbaskıya karsı çocugunu korumaya çalısıyor. Simdi burada bir ikilemedüsersek yada bir açmaz içindeymisiz gibi kıvranırsak vay halimize.Mesela basittir. Bu iki tahakküm iliskisine mümkün mertebe fırsatvermemektir. Bu arada çocuklarımızın okula gitmemesini onlara tav-siye ederiz. Osman Uzun, açmazlara, ikilemlere düsmeye çok hevesliolacak ki, yazısında bolca ikileme düsüyor. Kürt sorununda da aynıtavrın göstergesini veriyor. Anarsistler devlete karsı mücadele verir-ken kuskusuz kültler üzerindeki baskıya da karsı çıkacaktır. Amabunu yaparken ne militarist bir yapıya yedeklenmek ne de ulusalcı-lık mantıgına düsmek zorunda. Ulusal kurtulus mücadelesi mantıgıbizim için çözüme götüren degil, iktidarı farklı kimlikte yaratan biryoldur. Devletin kimligi ne, olursa olsun, devlet devlettir. Devlet’leözgürlük sözcüklerini yan yana, üstelik birmis gibi almak bir anar-sist için absürdle istigaldir. Sonuç olarak bizim bagımsızlık mücade-lelerinin degil, özgürlük mücadelelerinin yanında olmamız gerekir.Uzun’un yeni bir açılım kesfetmis gibi söyledigi ‘mazlumun yanındaolmak’ alt ilkesi aynı yanlıs düsüncenin ürünü. Öncelikle mazlumher zaman özgürlükçü degildir. Ciddi sekilde iktidar olma isteginibarındırdıgı gibi özgürlük ve adalet istemi, çogu zaman salt konu-mundan dolayıdır. Ve her an bunlardan vazgeçmeye hazırdır. Ikincilolarak ‘mazlumun yanında olmanın’ ahlaki duygusu, Nietsche’nindeyisi tam olan ‘decedans’ ahlaka tekabül eder. Sanıyorum, ahlakanlayıslarımız Uzun’la oldukça farklı. Böylesine ahlak anlayısı herzaman destek oldugu anlayısın çifte standartlıgını içinde tasımayamahkumdur. (Nedense su anda bir arkadasım aklıma geldi. Bu ar-kadas futbol maçı izlerken sürekli yenilen takımı tutar. Karsılıklı bolgollerin oldugu maçlarda da tuttugu takım sürekli degisir.)

Page 30: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

30 editör: can baskent

Hayata müdahale edebilmek için bizim genel ilkelerimiz yeterli-dir. Tahakkümü red ya da direnme pratikte mazlumu korumak, zul-medene birlikte direnmek olarak da ortaya çıkacaktır. Yalnız önemlibir farkla ki, o da ayrımlarımızı ve ilkelerimizi yitirmemenin sigorta-sını degil, garantisini olusturacaktır.

Kemal Demircioglu

Page 31: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 3

Dünü Degerlendirme, Bugüne Çagrı

1980 sonrası yıllarda gerek darbenin militarist yumrugu, gerekse 80öncesi yanlıslıkları insanları düsünmeye ve okumaya itti.

Darbenin baskısının azalması toplumdaki özgürlük atesinin alev-lenmesine yol açtı. Ilk kıpırdayıslar yine gençlik arasındaydı. Ancakbu seferki gençlik asık suratlı, yorgun insanlardan degil, cıvıl cıvılkaynayan, eglenmesini, düsünmesini bilen bir gençlikti. Eylül son-rası düsünen gençligin ilk çıglıgı; olusması ve hayata geçmesi büyükcoskulu ‘toplantılarla’ gerçeklesen YENI OLGU dergisinin çıkısıylaoldu. Kimler yoktu ki Yeni Olgu’da, en hızlısından en kaplumbaga-sına kadar sosyalistler, eski sosyalist olmasına karsın kendini ve ide-olojisini sorgulayan insanlar, alternatif bir yasam pesinde kosan vebugünün pisliklerinden kaçmaya çalısan ütopistler, özgürlügü yeniyeni kesfetmeye baslayan ve birey olmak için ugrasan kisiler, siir se-venler, siir okumayı sevmeyip siir yazmayı sevenler yeteneksiz sair-ler, yazarlar, iyi niyetli gençler bu liste uzatılabilir. Sonuç olarak 68ruhundan nasibini çesitli nedenlerle 80’li yıllarda alan Türk Gençligi.Türk Gençligi diyorum, çünkü o zamanlar kürt lafı agza alınmazdı.Büyüklerimiz kardaki ayak gıcırtılarından olusan bu sözcügün dagTürklerine ait oldugunu söylerdi. Ayrıca Milliyetçilik bugünkü dün-yamızda oldugu kadar revaçta degildi.

Iktidar mücadelelerini ve politikanın ayak oyunlarını sevenler önyargısızca düsünmeye çalısanların yasama hakkını gasp edince sonon iki yılın ilk özgürlükçü dergisi yayın hayatına son verdi. Ancakburada olusan dostluklar ve alternatif bir yasam istegi, bir takım in-sanlara Anti-otoriter bir yaklasımla Türkiye’nin Eylül sonrası ilk ko-münün olusmasına yol açtı.

Bu arada eski sosyalist gelenekten gelen ve kendini Anti-otoriterdiye tanımlayan bir grup kisi Sokak Yayınlarını kurdu. Sokak yayın-ları üç kitap çıkardı. Bu kitaplar Ida Mett’in KRONSTADT 1921, Ge-orge Sorel’in MARKSIZME ELESTIREL YAKLASIMLAR, Orwel’inASLAN ve UNICORN idi.

Kronstadt 1921 adlı kitap zamanlama olarak çok iyi bir zamandaçıkmasına ragmen 1985) vitrinlere, gazete köselerine yansımadı. Çünküdüz kafalı köse yazarları aynı türküyü tutturmus gidiyorlardı.

Yayıncılıgın gerek zorlugu, gerekse kisilerle iletisim istegi SokakYayınlarını çıkaranları periyodik bir dergiye zorunlu kıldı. Bastansona özveriyle olusan bir çabaydı bu dergi. Adı Özgürlük bayragı-

Page 32: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

32 editör: can baskent

nın rengiydi : KARAKara kendini politik bir dergi olarak tanımlıyordu. Ekim 1986’da

basladıgı yayın hayatı Kasım 1987’ye kadar sürdü. Bu süre içinde 12sayı dergi, bir özel sayı, iki seçki ve bir brosür çıkardı.

Bir-iki sayı sonra her derginin basına gelen kısırlık gerek diren-genlik ve gerekse Anarsist düsünceyi açıklayan ilk dergi olması ne-deniyle ilerki sayılarda asıldı.

Ancak bu seferde belli bir politik tarzı seçen Kara’yı olusturankisileri rahatsız etmeye basladı. Kara’nın Türkiye’deki ilk olusum ol-ması, Anarsizmin yelpazesinin pek çok kesiminden insanları bu olu-sumda toplamıstı. Kara Bildirge Karayı olusturan kisilerin düsünce-lerinin diger düsüncelere bir dayatması idi. Bunları yazarken yanlısanlamalara fırsat vermemek için, kisilerin haklılıgından yada haksız-lıgından söz etmek degil, olanları anlatmak niyetinde oldugumuzubildirelim.

Bu çatısmalar ve hosgörüsüzlük sonucu Kara yayın hayatına sonverdi. Iyi mi oldu, kötü mü oldu tartısmaları yersiz. Ancak Kara,Anarsistlerin ilk dergisi olması sonucu; hem Anarsizmi Türkiye’detanıtma misyonunu üstlenirken hem de bir bilgi akısı merkezi olma,dolu dolu tartısma ortamları olusturma islevini bizce fazlasıyla ye-rine getirdi. Ancak Kara, Anarsistlerin ilk dergisi olması sonucu; hemAnarsizmi Türkiye’de tanıtma misyonunu üstlenirken hem de birbilgi akısı merkezi olma, dolu dolu tartısma ortamları olusturma is-levini bizce fazlasıyla yerine getirdi.

Kara dergisinde tartısılan en çok iki kavram, politika ve ahlak idi.Bugün hâlâ geçerliligini koruyan Politika tartısmasının iki ucu; Poli-tikayı red etme ve ahlaki bir gelenegi savunma ve politikanın pisli-ginden uzaklasma, tahakküm iliskilerini red edip, varolan tahakkümortamının dısına çıkmanın yollarını aramak için projelere soyunma.

Diger uç, Tahakkümün her yerde oldugu ve karsı politika yap-manın yolunun politika yapmaktan geçtigini söylemektedir.

Bu tartısmalarda eksik olan her yolun handikapları oldugu ve ikiyolunda birbirinin alternatifi degil, tamamlayıcı olduguydu.

Amargi bu eksikligi gördü. Ve bu eksikligi gidermeyi kendine gö-rev saydı. Bu açıdan Kara ile benzesen Amargi’nin farkı, Anarsizminiçindeki degisik düsüncelerin bir arada olmasından rahatsızlık duy-mamak, daha da ileri giderek düsünceler bir digerine dayatmadıgısürece birlikte hareket edebilme alanları açmaktır. Bundan dolayıAmargi’yi Anarsist düsüncenin belli bir yanına sokmaya çalısmakyanlıstır. Bu konuda gelen elestirileri de bir daha yazmamak üzerecevaplamıs oluyoruz.

Kara’nın kendini feshetmesi sonucu dört degisik görüsteki ‘oto-nomlar’ ortaya çıktı. Bu degisik görüsteki insanların otonomluklarıtartısılırsa da bizde bu tartısmalara girip vakit kaybetmektense buterimi tırnak içinde kullanmak çok daha yapıcıdır diye düsünmekte-yiz. Birinci ‘otonom’ Türkiye’de periyodik bir derginin Anarsist dü-süncenin gerçek anlamıyla anlasılması için elzem oldugunu ve bu-nun için çaba sarfetmek gerektigi düsüncesiydi. Bu dergi Türkiye’yiçözümlemeli, ‘kitle’ anlayısına yeni bir bakıs açısıyla bakabilmeyi

Page 33: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 33

basaran Politik bir yayın organı olmalıydı. 1988 ve 89 yılları ara-sında yayın yasamına devam eden EFENDISIZ dergisi sadece 6 sayıçıkarabildi. Kitlelere ne yazık ki ulasamadı. Bunun nedenlerini eniyi Efendisiz dergisini olusturanlar anlatabilir. Dısardan gazel oku-mak niyetinde degiliz. Ancak bir Anarsist olarak bizim gördügümüzeksiklik, eski sosyalist gelenegin asık suratını bu dergide gördügü-müz ve kendi düsüncesi dısındaki diger Özgürlükçü yapılara saldırıve kendi dogrusunu dayatmasıydı. Ayrıca kitleler bir yana kendineanarsist diyenlere bile ulasamadı dergi Liberterlere Çagrısı pek çokAnarsiste dergi kapandıktan sonra ulasabildi. Umut ediyoruz ki aynıseyler Amargi içinde olmasın. ikinci ‘otonom’ dergi çıkarma derdin-den önce, sehirlerde merkezler, mahalleler olusturulması için proje-lerin ve yasam beraberliklerinin hayata geçirilmesi idi. Ilgi görmedi,bunu savunanların da bu dogrultuda iyi niyetlerinden baska her-hangi bir çabayı da görmedik.

Üçüncü ‘otonom’ diyebilecegimiz olusum biraz daha nihilist, bi-raz daha marjinal denebilir. Özellikle anarsist Estetigin önem kazan-dıgı bu olusum -ki Kara Sanat seçkisi bu kisiler tarafından çıkarılmıstı-kendi alanlarında çalısmalarına devam ettiler. Su an onardan her-hangi bir haber alamamıs olmamıza ragmen bugün de kendi dogru-larında çalıstıklarını sanıyoruz.

Dördüncü ‘otonom’ Atelye A projesiydi. Atelye A ‘otonomunu’son olarak ele almak istedik. Bunun nedenlerinden biri de Amargi’debu otonomdan insanlarında olması Yani biraz torpil geçtik.

Atelye A bir yasam birligi projesiydi. Temel olarak kırsal yasantıyıhedefleyen, sehirlerde varolusunu mücadeleye dayandıran bir olu-sum, zorunlu çalısmaya karsı çıkan bu insanlar, insanın yaratıcılıgınagüvenen ve alternatif yaratımlarla yasamı bütün algılamaya çalısanbir otonom. Yaklasık iki yıl sürdü.

Ithaka’dan sonraki tek ciddi Komün olan Atelye A, Istanbul’dakiAtelyesinden yaklasık altı ay sonra izmir’den bazı kisilerin katılı-mıyla Izmir’de de bir merkez olusturmayı basardı. Projeyi tanıtımiçin Istanbul’da pek çok dergi hazırlıklarına girisildiyse de iki sayılıkUnderground bir dergi dısında yayın yapamadı. Bu dergi de çok kı-sıtlı insanlara (hukuk ögrencilerine) yönelik politika karsıtı bir dergiidi. Ayrıca Atelye A projesinden söz edilmiyordu. Dergi projeleri Iz-mir’de de yapılmasına karsın basarılamadı.

Yayın çıkaramamasına ragmen Atelye A, gerek el sanatları ve ki-tap sergileriyle, gerekse de Merkez atelye ve dükkanlarında ki iliski-leriyle Anarsizm üzerine düsüncelerini insanlara aktarmaya çalıstı,eksik de olsa.

Bu tartısmalarda eksik olan her yolun handikapları oldugu ve ikiyolunda birbirinin alternatifi degil, tamamlayıcı olduguydu.

Atelye A projesi bugün yasamda degil, ancak atelye Anın logosuolan gülen mikrobumuz Amargi’nin logosunu olusturmakta, kulak-larımıza özgürlük çıglıgını haykırmaktadır. Amargi olusumu bizimirademiz dısında olusan yasama, müdahale etme derdindedir.

Bunun yollarını aramaktadır. Kendini özgürlükçü olarak tanım-layan ve yasama müdahale derdinde oldugunu söyleyen insanlarla

Page 34: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

34 editör: can baskent

ortak bir zeminde bulusma derdindedir. Bu zemin düsüncelerin bir-birine dayatmanın olmadıgı, birbirini tamamladıgı özgürlük zemini-dir.

Gelin birlikte yasama müdahale alanları olusturalım. Ya da gel-meyin, ama yasama kayıtsız kalmak ve lafazanlık yapmak yerinebulundugunuz yerde, kimlikte, yasamı özgürlük yolunda dönüstür-meye çalısın.

Çünkü, biz biliyoruz ki, sessiz kalmak, otoritenin yanında olmakdemektir.

Saygı ve SevgilerimizleYasasın ÖzgürlükIsimsiz

Devam Edebilirken

Bu sayımızda bize ulasan birçok sözlü, imalı (yazılı degil) soruya veyasanılan problemlere iliskin bazı açıklamalar yapmak zorunlu halegeldi.

AMARGI otonomunu olustururken, birkaç sey birden hedefle-mistik. Bugün geldigimiz, tıkandıgımız yer ise, önceden malumu-nuzdu. Yani dergi çıkartmakla hareketliligini olusmayacagı ve hare-ketliligin olmadıgı yerde ise, insanların olmayacagı gerçegi. Dergiyleilk hedefledigimiz, anarsistlerin genelde rehavetlerini bir ölçüde boz-mak ve motivasyon saglamaktı. Baslangıç olarak, bu iki küçük hedefesanıyoruz bir ölçüde ulastık. En azından bunun için çaba sarfettik.Tabii ki iletisi, koordinasyon konusunda acilen gidermemiz gerekenbir dizi problemlerimiz hala var. Bu durumu asmak için, lütfen kıçı-nızı kaldırın, çaba gösterin / gösterelim!..

AMARGI otonomunun asli hedefi, Türkiye’de bir türlü yarata-madıgımız, anarsist hareketliligi olusturmaya zemin hazırlamak, kat-kıda bulunmaktı. Gerek derginin perspektifi gerekse ‘çıkarken’ yazı-sının çok esnekmis gibi görünen içerigi, bu amacı gerçeklestirmeyeve pozisyonumuza uygundu. ‘Çıkarken’ de ‘... Her grup ve anlayısınkendi pozitivitelerini dayatmaya çalısmadıgı her durumda, özgürlükmücadelesinin yollarının açılacagını iddia ediyoruz..’ derken, ‘bütünyolların handikaplarının oldugunu, önemli olanın bu handikaplarıbilmek ve yolların bir seçim niteligi tasıması.’ derken de; bir belirsiz-likten, çizgisizlikten söz etmiyorduk. Aksine, gelenegimizi ve onunsorumlulugunu yüklenmeye çalısıyorduk. Ayrıca henüz, ne bir gele-nekten ne de hareketlilikten söz edebildigimiz Türkiye’de, bu anla-yısı savunmanın somut önemi ve zarureti de söz konusu.

Amargi, Türkiye’de olusmasını istedigimiz hareketliligi tekelinealmaya çalısan degil, onu olusturmaya yönelik çabalardan biri ol-maya aday. Yani mütevazılıga devam.

‘Derginin çizgisi nedir?’, ‘Bu antimilitarist bir dergi mi?’... gibisorulara cevap verecek olursak; dergi simdilik oldukça kalın, karabir çizgi üzerinde gitmeye niyetli. Ikinci sayı, Anti-militarizm agır-lıklı . Eger digerleri yazarlarsa, onlarda yogunlastıkları bu alanda,

Page 35: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 35

bir seyler yapmaya-yazmaya devam edebilecekler. Hemen çagıralım;su anda ögrenci kartı / kimligine sahip A’ arkadaslar, neden okul,ögrenci hareketliligi üzerinde yazmıyorsunuz? Daha önce de belirtti-gimiz gibi, Amargi’yi olusturanların hemen hepsi farklı egilimlerde.Fakat bu durum, derginin sayfalarına yeterince yansımıyor. Bununnedeni çok basit; TEMBELLIK...

Dergiye iliskin en çok sorulan dolaylı / dolaysız sorulardan birtanesi de su; ‘Dergi kapalı bir yapı mı? ‘açılıma açık degil mi? Valladergi bürosunu, yasam hengamesinden dolayı çok fazla açık tuta-mıyoruz. Ama bu derginin kapalı oldugu anlamına gelmez. Üstelikgelen arkadasların, bir çoguna anahtar bile dagıtmıs bulunuyoruz.

Her politik söylem ve çaba yapısı geregi genislemek derdini içe-rir. Yine her politik söylemin-yapının ‘nasıl genislemeli?’ ye verdigicevaplar da faklıdır. Amargi’nin bir otonom olarak, kendi genisle-mesine verdigi cevap suydu: Açılım birbirimizi seçmekten geçer. Ogünden, bu güne az da olsa bir açılım oldu. Birbirimizi mekanik de-gil, bir ugras-çaba etrafında seçtik. Bu arada dogaldır ki, bazılarıylada ‘seçismedik’. Seçismediklerimizle, sokakta birlikte olmayacagımızanlamına hiç mi hiç gelmiyor.

Aksine Amargi, otonom bir yapı olarak, öncelikle diger anarsistgruplar, otonomlar, örgütler ve kisilerle birlikte sokaga çıkmanın yol-larını arıyor. Anarsist söylemin, gerek açılımının, gerekse insanlarlabulusmasının kurallarını koyma densizligine düsmüyoruz. Kimse-nin de buna hakkı olmadıgını hatırlatıyoruz. Bu noktada bir ayrımıyapmakta yarar var. Genel bir hareketlilikle, bunu olusturan yapılarıbirbirinden ayırmakta yarar var. Yapıyı olusturanlar, yapının çerçe-vesini ve olması gerekenleri belirler. Yapı eger genel hareketliligi be-lirlemeye, tekeline almaya, teklesmeye yönelirse bunun adına partideniyor. Yapılan da politika degil, siyaset oluyor. Böylece kendimizidaha fazla tanımlamıs-açmıs oluyoruz. Fakat söylediklerimiz ‘çıkar-ken’ de söyledigimiz hiçbir seyi ekarte etmiyor. Hala söylüyoruz; or-tak bir dergi projesine açıgız. Bu dergi de o hale gelebilir. Tabii kibunun için öncelikle bir seyler yapmaya iliskin niyetin olması, dahada önemlisi çabanın ve kararlılıgın olması gerekiyor. Biz kendi adı-mıza yıllardır söyleyip de yapılmayan seylerden sıkıldık. Ya siz?.. Yıl-lar önce, ilk göz agrımız ‘Kara’nın 10. sayısındaki ‘Kara Bildirge’deaynın bu yazının kaygılarından kaynaklanan sunlar yazıyordu: ‘Li-berter bir hareket dergi sayfalımdan çıkmaz ve çıkmamalıdır. Liber-ter bir harekete davranır ve örnekler. Bu nedenle Kara, kendisinindergi boyutunda bir liberter etkinlik (Panel, brosür, vb. de olabilir.)ve liberter düsünce birikiminin yansıtılmasının, gelistirmeye çalısıl-masının bir aracıdır. Ama politik, liberter bir yayın organı, toplumsalhareketlilik olmaksızın, agzıyla kus tutsa, bunca televizyon, buncarenkli gazete, bunca radyo, video... vb’leri varken yaygınlık kazana-maz. Kazanıyorsa eger, o yayın organının statüko karsıtlıgı, zamangeçirmeden sorgulanmalıdır.’ Yine ‘Niçin Efendisiz?’ yazısında poli-tik bir hareketliligi olusturmanın derdini ve çabasını alıyoruz. O gün,bu gündür, yani il göz agrımızdan bu yana aynı dertle muzdaribiz.Amargi’de bütün çabalarımıza ragmen, bir hareket olamamanın, ‘po-

Page 36: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

36 editör: can baskent

litika’ yapamamanın sıkıntılarını yasıyor. Bu durumun kendisi, der-giye kısırlık soyutluk olarak yansıyor. Bu sadece bizden kaynakla-nan bir durum degil ama, aktüele müdahale edebilmek için (bireyselmücadeleleri de hesaba katarak) politik güç olmak gerekiyor. Bu ol-madan, yaratılmadan istedigimiz kadar Türkiye tahlilleri yapalım,yerli olanı yakalamaya çalısalım, olan/olacak olanlara iliskin yaza-lım, HAVA!..

Amargi, sagımızdan, solumuzdan, çogu zaman da taa içimizdenyakarak geçen (Nevruz olayları gibi) olaylara yeteri kadar müdahaleedememenin sıkıntısını yasıyor. Dolayısıyla, söylediklerimizi söyle-yeceklerimizi, yaptıklarımızla - yapabilirliklerimizle dengelemek gibiahlaki bir derdi de tasıyoruz. Sonuç olarak, bulundugumuz durumdaAmargi ne aktüel - politik bir dergi oldu, ne de teorik bir dergi. Saltteorik bir dergi çıkarmaya zaten ne niyetimiz var ne de bunun insan-ları biziz. Çabalamaya gücümüz oranında devam edecegiz.

Isimsiz

Page 37: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 4 (Agustos 1992)

Barıs ve Demokrasi

Sovyetlerin dagılması, ABD’nin bir süper güç olarak yasadıgı ekono-mik kriz, Avrupa’nın ABD ile yarısan süperlik çabaları, Japonya’nınekonomik basarılarının rahatsız ediciligi, Almanya’nın AT ile AT’yeragmen büyük Almanya girisimleri...vs., bütün bunlar degisen cog-rafya ile birlikte, yeni bir paylasım savasının açık görüntüleri. Geç-misten farklı olarak, bu paylasım savasının bütün yükünü ve acısını,Ortadogu / Asya, Balkanlar çekiyor. Bu igrenç paylasım savasınınadını ABD ‘Yeni Dünya Düzeni’ olarak koydu. ABD bu adı koyar-ken tabii ki kendi egemenligindeki bir dünyadan söz ediyordu. Aynısekilde bu tanımlamaya sahip çıkan, ortak olan her ülkede kendiegemenligini öne koyarak algılıyor. Ve öyle de eyliyor. Körfez savasıile ilk kez kurulmaya baslanan yeni düzenin, tek nedeni, Sovyetlerin‘süper’likten kosullu çekilmesi degildi. ABD’nin yasadıgı ekonomikkriz. Japonya’nın ekonomik basarıları, Avrupa Birligi’nin hakimiye-tini arttırması nedenler arasındaydı. Körfez savasında Irak halkı yenidünya düzenine 200.000’i askın ölü vererek katkıda bulundu. Bugünçevremizdeki milliyetçi-bölgesel savaslarda halklar yeni ölüler vere-rek katkıyı sürdürüyor. Yetmis yılı askın totaliter bir yönetim altındaezilen halklar özgürlük diye iki seye sıgındılar ve onu istediler. Mil-liyetçilik, bazı yerlerde de din. Bugün süper güçler ve çömezleri mil-liyetçiligi halklara özgürlük olarak sunuyor. Zemini zaten güçlü olanmilliyetçiligi güç alanlarının genislemesi dogrultusunda, demokrasiideolojisine yedirilmis olarak körüklüyor. Bir tarafta milliyetçilik kö-rüklenip, bölgesel savaslarda silah sanayinin cebi dolarken, bir taraf-tan yeni dünya düzeninin ideolojik kılıfına uygun, savasları önleyicipozisyona giriliyor. Aslında, çifte standartlıgın örneklerini vermeyedegmeyecek kadar da olaylar ve alınan tavırlar açık. Almanya, Yu-goslavya krizinde, Hırvatlara açık ve aceleci destek verirken, yapı-lan sadece aceleciligin getirdigi politik gaftı. Yine Makedonya konu-sunda Yunanistan’ın aldıgı aceleci tavır Avrupa’da ikinci bir dısisleribakanının basını yedi. Türkiye çifte standartlıgını, Irak Kürtleri ilekendi topraklarındaki Kürtlere biçtigi hak ve özgürlüklerde yeterinceaçık sunuyor. Örnekler çogaltılabilir. Fakat herkesin üzerinde inatlabirlestigi Yeni Dünya ve O’nu olusturan degerler var. Demokrasi -Serbest Piyasa - Hukuk Devleti - Çevreci Ekonomi...vs.

Demokrasi ideolojisinin dünya düzeni ile birlikte isler hale gel-mesinin en büyük nedeni kuskusuz Sovyetler’in dagılması ve sos-

Page 38: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

38 editör: can baskent

yalist ideolojinin ekonomisiyle birlikte iflası. Sosyalist ideolojinin if-lası bütün özgürlükçü düsünce ve hareketlerinin ölümü olarak ge-nisletilip lanse edildi. Liberal ideolojinin ve onun sundugu rasyoneldevlet biçiminin asıl basarısı burada yatıyor. Bizce önemli olan neAvrupa’nın ne de ABD’nin yeni dünya düzeni ve demokrasi lafla-rının inandırıcılıgı degil, önemli olan sözde muhalif ve özgürlükçühareketlerin, liberalizmin sundugu mentalitenin dısına çıkamaz halegelmeleri, sunulan kavramlarla düsünmeleri ve hareket etmeleridir.Yani reel politikanın batagına kolay gelen ve orada kolay bogulan,devrimci ve özgürlük ruhunu yitirmis bir dünya. Bireyin özgürles-mesinin Batı demokrasisinin sundugu rasyonel devletin, rasyonelkavramları içinde algılayan, devleti sivillestirecegim diye içkinles-tiren ve de güçlendiren bir anlayıs. 20. yüzyıl devleti bilimin yar-dımıyla kendini yenilemesini basardı. 19. yüzyıldaki, tahakkümdekiacemi devlet yerini akılcı, gönüllü kulluk üzerine bir teba - yıgın ya-ratma ve baskaldırıları kendi içine emerek yok etme islevini ustacabeceren sözde demokratik, özde tahakkümü en tehlikeli biçimde bi-reye sırınga eden devlete bıraktı.

Böylelikle 19. yüzyılın anlamlı baskaldırıları bir elli yıl daha ya-sayabildilerse de, özellikle son onbes yıldır, artık içsellesmis devletdüsüncesinin sınırları içinde kaldı. Bugün sistem içi ve saptırılmısbaskaldırı alanları içindeki milliyetçilik esasına dayalı, bagımsızlıksavasları, Batı devletlerinin ve ABD’nin özgürlük ideolojisi olarak sa-vunulmaya baslandı.

Devletler çifte standartların canlı örnekleridir. Isine geldigi yerdeen özgürlükçü, en demokratik kılıfa büründükleri gibi, isine gelme-digi yerde en vurdum duymaz, en büyük tahakküm yandası oluver-meyi en iyi onlar becerir.

Bugün dünyamızda bir üçüncü dünya savası yasanmaktadır. Busavas diger iki dünya savasından farklı olarak yöresel, bölgesel ola-rak sürmekledir. Dogu Bloku’nun dagılmasından sonra, simdi oyna-nan senaryo, özgürlük adına birlikte yasayan insanların milliyetçilikve bagımsızlık sloganıyla birbirlerinin bogazlarını kesmesi senaryo-sudur. Biz anarsistler bu anlamda çok dikkatli olmak zorundayız.Oynanan senaryoları görmek ve özgürlük yanılsamalarına düsme-mek zorundayız. Bugün için ulusal bagımsızlık savaslarını destekle-mek, tahakkümün ideolojisini savunmak demektir. Çünkü biz ulusalbagımsızlık savaslarının özgürlük yolu olmadıgını biliyoruz. Ideolo-jik olarak da devlet denetimli, demokrasicilik oyunu oldugunu dabiliyoruz. Bugün savunulması gereken enternasyonalizm degil, anti-nasyonalizmdir.

Biz anarsistler, anti-militaristler, ulusal bagımsızlık hareketlerinive savaslarını degil, bireyin özgürlügüne dayalı, tahakküm karsıtı,anti-otoriter özgürlük hareketlerinin ve mücadelelerinin desteklen-mesi gerektigini düsünüyoruz.

Bugün milliyetçilik adına birbirini öldüren insanlar, yarın olustu-racakları devletler sayesinde birbirlerini bas düsman ilan edecekler-dir. Böylelikle militarizm, özgürlük hareketlerini bogmak için yıllar-dır dile getirdigi bahaneyi tekrar gündeme sokabilecektir. Biz Türk,

Page 39: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 39

Yunan ve Kürt halkları bu senaryoyu çok iyi biliyoruz.Bugün gerçek sudur ki, sorunların çözümü, devletler denetimin-

deki çifte standartlı yaklasımlarla degil, özgürlükçü aktif, anarsist,anti-militarist bir federasyonla mümkündür. Tehlike büyüktür. Mil-liyetçi yaklasımlarını, vatandas statükolarını bir yana bırakıp özgür-lükçü kardesligi savunalım. Kültürel farklılıgımızı devletler çerçeve-sinde degil, birlikte yasamak iradesi çerçevesinde ele alalım.

Isimsiz

Marxizm’de Özgürlük ve Birey

Marxist teoride bireye yer yoktur. Bireyin kendisi baglı oldugu sınıftabogulmak zorundadır. Çünkü Marxistlere göre bireyin, sınıfsal ko-numu içinde, tarihsel zorunlulugu vardır. Birey, baglı oldugu sınıfınaktörüdür ve kendisine verilen tarihsel misyonu yerine getirmekleyükümlüdür. Ve onun kurtulusu, kendisini sınırlayan dogal zorun-luluklardan kurtularak, ana güçlerin maddi üretiminde gerçeklestir-menin ilerlemesidir.

Birey marxist teoride önemsiz küçük bir nesnedir, edilgendir. Onatarihsel misyonunu anlatacak gerçek özneye gerek vardır, proletarya-nın partisine. Tabii ki buna proletaryanın partisi demek yanlıs olur,gerçekte bu olusum bilimsel sosyalizmi kavramıs entelektüel mar-xistlerden olusur. Onlar tarihsel zorunlulugu, toplumların kendisinegöre aktıgı bilimsel yasaları - ki bu yasalar insana eylemci olarakfazla bir alan bırakmamaktadır - en iyi sekilde bilenlerdir. Onlarıngörevi, proletaryayı, önlerinde bilimsel temellere göre çizilmis yolçerçevesinde, bilinçlendirmektir. Böylece de iktidarda olma gücü, ön-derlik gücü proletaryada - devrimi gerçeklestirmekle yükümlü olan- degil de, partidedir.

Burjuvazinin bireye yükledigi konum ise onun ‘otonom’ bir var-lık oldugudur. Tabii ki bu bir yanılsamadır. Birey baskaldırmadıgısürece ‘her seyi’ yapabilir. Diger tarafta ise ‘marksist’ oldugu ve ‘ta-rihsel misyonunu’ yerine getirdigi sürece özgürdür.

Gerçeklikte, proletarya toplumsal özne degildir. O edilgendir, pa-sif öznedir. Gerçek özne ise partidir. Partinin bütün yaptıkları top-lumun refahı içindir. Onlar her seyi bilimin kurallarına göre planla-nabilecegine, düzenlenebilecegine inandıkları için, her seyi tepedeninme olarak alarak birey artık teknolojik (robot) bireye dönüsür veeylem duygusunu, baskaldırma istegini kendi kendine yok eder, dü-sünme yetisini kaybeder. Çünkü, artık her sey parti tarafından ken-disine verilmekte, ne kadar çalısırsa o kadar basarılı proleter olacagımantıgı kol gezmektedir.

Marksist teoride birey sadece partinin üst kademelerinde bulu-nanlardır. En büyük birey ise ‘Genel Sekreter’. Motor görevini üst-lenen proletarya, dümen görevini üstlenen ise partidir. Kaptan kim?Büyük birey genel sekreter, tarihin nihai bir gelecegi oldugunu ve bunihai gelecege ulasmanın zorunluluk oldugunu bilen kibriti çakanatesleme yapan kisi. Büyük birey ve ortakları (parti), bilimin yasa-

Page 40: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

40 editör: can baskent

larına göre toplumu yasatmak için buyurgan olmak durumundadır.Asagı kademelerde basları yukarıda, ‘hazırol’ pozisyonunda bekle-yen muhtesem proletarya. Iste özgürlük!

Proletaryanın partisinin ona verdigi önemi, dogal önder - gelmisgeçmis en büyük bireylerden biri - Lenin’in iki sözünden rahatça an-layabiliriz: ‘Bir ahçıya bile devleti yönetmesini ögretecegiz.’ (1) ‘Herisçi devleti yönetebilir mi? Pratik adamlar bilir ki bu bir masaldır.’(2)

Lenin’in ilk sözünü Devlet ve Devrim adlı yapıtından aldık. 1917yılında yazılmıs. Fakat aradan üç yıl geçmemis, 23 Ocak 1921’de ya-pılan Rusya Madencileri 2. Kongresi raporunda da ikinci sözünü kul-lanıyor. (Yorum size ait!)

Bu açıdan baktıgımızda tabii ki bireyden ve onun özgürlügün-den bahsedemeyiz. Bilimin yasalarına göre kendi dısında isleyen birtoplumda yasamak zorunlulugunda bırakılan bireye ‘piyon’ rolü ve-rilmistir ve yerine getirmekle yükümlü oldugu seyleri yapmak zo-rundadır. O artık toplumu olusturan taslardan biri degil, bilimin çer-çevesi içinde kendisini kaybetmis, her seyi verildigi gibi kabullenenbilgisayar gibidir. Gelecek adına yapılan her seyi - katliamları, isken-celeri, yasakları, özgürlügü kısıtlayan yasaları- kabul etmek duru-munda kalmaktadır, çünkü bunların hepsi onun ve içinde yasadıgıtoplumun refahı içindir. Bu çerçevede, özgürlükten bahsetmek, gü-nese her zaman çıplak gözle bakmak gibidir.

Necmi Bayram

Demo-Terör

Newroz olaylarından bugüne kadar devletin sistemli-akılcı, ideolojikaskeri bombardımanı yasıyoruz. Türkiye Devleti ve burjuvazisi geli-siminin önündeki iki engeli kaldırmak için, bütün manevra yetenek-lerini sergiliyor. Gerek devletin ‘yıpranmıslıgı - eskiligi’, gerekse Or-tadogu ve Asya’ya iliskin yüklendigi - yüklendirildigi misyon dolayı-sıyla, ciddi sıçramalar yapma zorunlulugunu getiriyor. Fakat, önce-likle Kürt halkının baskaldırısı ve sehirlerdeki siddet eylemleri geli-simini, degisimini ciddi sekilde engelliyordu. Engelliyordu diyorumçünkü, Kürt meselesi hala bir engel teskil ediyor. Ama sehirlerdekisiddet eylemleri artık degil. Devlet bahar operasyonuyla birlikte, sö-zünü ettigim iki engeli bir destege dönüstürmeye çalıstı. Açıkça söy-lemek gerekirse bunda da gayet basarılı oldu. Tabii bu basarı asliolarak bu taraf için geçerli. Daha dogrusu devlet, ideolojik hegemon-yasını ezici-inandırıcı bir sekilde ancak Türk halkına kabul ettirebi-lirdi. Hedefte zaten oydu. (Veya sonuçta ya da olayların gelisimindeo hale getirmeyi becerdiler.) Güneydogu’da ise ideolojik olarak kay-bettikleri savasa ancak ‘Askeri çözüm’ uygulayabilirlerdi. Dolayısıylabütün demokrat, açık rejim görüntüleri doguyu degil, batıyı iknaiçindi. Yani devlet, sundugu demokrat yüzüyle hem batıdaki insa-nını kazanıp hem de uluslararası kamuoyunda mesruluk zemininiolustururken; doguda Kürt halkını bastırıp yıldırmaya çalısıyordu.

Page 41: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 41

Böylece devletin bütün organlarıyla ciddi kopuklugun ayrıklıgın ol-dugu halk; aktif olarak kazanılıp devlete yaklastırılıyordu. Devlethalkın bir taraftan milliyetçilik duygularını ok-sarken diger taraftandemokrasi taleplerini, terörünün mesrulugu haline getirmeyi çok iyibasardı. Otoriter, despot baba evlatlarını sefkatle kucaklamaya ha-zırdı. Baba ile evlat birbirlerine sarıldılar. Bu kucaklasmadan polisteskilatı da payını aldı. Yılladır bütün sevimli görünme çabalarınaragmen, halkla bütünlesemeyen polisi, ilk önce 055 ile bu bütünles-meyi sagladı. Daha sonra evlatların destegiyle teröristleri VURANyakalayan polis halk Türk bayrakları asarak destekledi.

Halk artık devletin i-sine karısmayan, uzaktan izleyen pasif birkitle degildi. Demokrasiye kendi aktif katılımı olmadan sahip çıkı-lamayacagını anlamıs ve YURTTAS olmustu. ‘Bu duruma devletinfelsefi ideolojik zeminini hazırlayan, zorla da olsa ögreten sivil top-lumcu aydınlarımız çok sevindiler.

Bütün bu söylediklerimle kimse dalga geçtigimi sanmasın, ziraben gayet ciddiyim. Çünkü demokrasi dedigimiz sey rejim istenili-yorsa bunun kendisi ve olma süreci artık tam da böyle bir sey. Bubaglamda iktidar, demokrasi ve hukuk devleti istemlerinde sami-miyetsiz falan degil, aksine gayet samimidir. Hatta toplumdan biledaha samimi daha ileri durumdadır. Çünkü asli olarak devletin önütıkandıgı için demokrasi talebi söz konusudur. Devletin en güçlüsüideolojik hegamonyasını en iyi kuran ve o derece askeri baskı gü-cünü az kullanma geregi duyandır. Türkiye devleti bugünlerde ide-olojik hegomanyasını gerçeklestirmek için ciddi bir atak yapmıstır.Bundan dolayıdır ki, ikili bir karakterin zorladıgı oyunu sahneye çokiyi koyuyorlar. Devlet baskınında, ideolojisininde akılcı bir sekildeuyguluyor. Baskıcı olmak zorunda çünkü, baskaldırmıs bir halk var.Baskıcı olmak zorunda çünkü, kitlesel destegi olmasada sehirlerdeönlemekte zorlandıgı kendisine karsı siddet var. Çıplak siddetin vebaskının çözüm getirmedigini deneyerek ögrendiler.

Dolayısıyla devletin, baskısının ve siddetinin mesrulugunu çokiyi olusturması gerekiyordu. Yani ideolojik üstünlügünü saglama-dan kalıcı bir çözüme gitmesi mümkün degildi. Ve ‘Hukukun sı-nırları içinde güvenlik görevlileri caydırıcılıgını göstermeye basladı’Devlet baskısının gerekçeleri ile, ideolojisini yeniden kuruyor. Bu sü-reçte Basbakan veciz sözleriyle, demokrasi ve Hukuku hem toplumahem de devlet adamlarına ögretiyor. (Solcularımız nedense ögren-memekte direniyor) Cumhuriyetten, demokrasiye geçisi tamamlamaasamasında olan Türkiye Devleti için, Bu hükümet bir sanstır!.. Dev-letin ideolojik hegemonyasını gerçeklestirmesi için iki temel seyinolması gerekir. Nispi de olsa ekonomik refah, ve iktidarın rasyonelyaygınlastırılması. Devletin küçültülmesi diye yutturulmaya çalıstı-ran seyin kendisi, iktidarın rasyonel yaygınlastırılmasından baska birsey degildir. Ne derece yaygınlasırsa o derece görünmez. Yani dev-let, aslında o kadar fazla büyür ki, insanlar bu dev aynasında ken-dilerini görürler. Meseleye birde halk tarafından bakarsa, buna bir‘Içkinlesme süreci’ diyebiliriz. Geldik mi yine sivil toplum mesele-sine!.. (Sivil toplumculara gıcıgım da... Ben de!..)

Page 42: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

42 editör: can baskent

Burjuva devrimi/batı demokrasisine kadar, halkın devlete bakısı,‘cellatlara bakısı ile asagı yukarı ayni idi’ Yani devlet toplum dısıidi!.. Biraz marjinal biraz kriminal idi!.. Suçlu olanda, güçlü olandaoydu. ‘Incil’deki orakçıydı devlet’ Sonra ne oldu? Orakçılar orakla-rını mı bıraktı? Yoksa herkese ruhsatlı olarak mı dagıttılar? Yoksahalk orakçıları devirip orakçımı oldu? Konumuzun çerçevesi bu de-rin konulara girmeye izin vermiyor. Kısaca olaylar asagı-yukarı söylegelisti: Halk önce cellatlara ev vermeye, mahallelerinde birlikte yasa-maya basladı. Sonrada kendisi cellat oldu. isler bu noktada gerçek-tende karıstı. Benim sivil toplum ile sivil devleti sürekli karıstırdıgımgibi...

Türkiye’de isler, bu karısma düzeyine birilerinin maharetli elle-riyle geliyor. Görünen o ki, çok yakında parlamento/düzen dısı mu-halefetin varlıgı iyice güdüklesecek. Anlamlı bir dinamik atfetmemeragmen Kürt Ulusal sorunu, yine bu tesbidin dısında kalıyor. Soru-nun Ulusal olması ve boyutları, düzen içine girmeyi her açıdan en-gelleyecek durumda. Bu baglamda, Kürt Ulusal dinamigi ne bel bag-layan Türkiye Solcularının görmesi gereken odur ki; bu sorun nasılçözülürse çözülsün, Türkiye solcularına getirecegi bir sey olmaya-cak. Türkiye de devrimciler kendi dinamiklerini yaratmadıgı sürece,sistemin ideolojik bütünlügüne ve agırlıgma yaklasık derece cevapvermedigi sürece, gittikçe tecrit olma durumundan zor kurtulacagabenziyor. Eger, T.C. bir gün, Kurt sorununun çözümü için masayaoturmak zorunda kalırsa, bu masada Türkiye devrimcilerinin yeriolmayacaktır. (Bizim yerimiz ve niyetimiz zaten yok!). Bu söyledikle-rimden, Kürt ulusal hareketine destek verilmesin gibi bir takım so-nuçları kimse çıkarmasın. Söyledigim Kürt ulusal hareketinin varlıgı,ne Türkiye’nin demokratiklesmesini, ne de devrimci durumu kendi-liginden saglar. Zira devlet bu savasta yıpranma potansiyeline karsıönlemlerini zaten almıs durumda. Üstelik bunları güçlenmesinin biraracı durumuna getirmeyi de basarmıs durumda.

Devletin doguda baskı politikasından baska yapabilecegi pek birsey yok. Belki güçlü bir ideolojik hazırlık döneminden sonra, fede-rasyona oynamak isine gelebilirdi. Gerek PKK’nin Kürt halkının tektemsilcisi olarak kalması gerekse ordunun tutumu bu çözümü ger-çeklestirmeyi simdilik engelliyor. Tabi uzun vadede hesaplar nedironu bilmiyoruz. Fakat su kesin, federasyon Türkiye devleti için irras-yonel bir çözüm degil, aksine rasyonel çözüm. Batı’nın bu çözümesöyle ya da böyle oynaması, Türkiye’yi sevmedigi ya da halklarınkendi kaderini tayin hakkına inandıgı için falan, tabi ki degil. Batıuzun vadede, bölgede kendisine baglı güçlü istikrarlı bir Türkiye is-tedigi için bu çözüme oynuyor.

Türkiye devletinin gerek ulusal sorunları çözme gerekse düzendısı muhalefeti eritme konusunda, Batı’nın deneyimlerinden ögrene-cegi çok sey var. Ve ögreniyor. Batı’da kendisine en devrimci-radikaldiyen yapılara iyice bakılacak olursa; asagı-yukarı tamamının dev-rime niyetli olmadıgını görüyoruz. Sistem orada en radikal hareket-leri bile çok çabuk marjinallestirmeyi ve eritmeyi becerir. Mantelite-sini çok iyi empoze eder. Dolayısıyla devrimci- radikal sandıgımız

Page 43: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 43

söylemler, genelde onun kavramlarıyla, dizgisiyle konusur. Buradanortaya iki sonuç çıkar; birincisi devrimci kendini baskalarına geçiripikna edemez, ikincisi ve en önemlisi kendisini ikna edemez. Sonuçtadevlet onlara hasarı çocuk muamelesi yapar.

Türkiye devrimcileri için, birinci durum yani inandırıcı olmamakitleseliesememe söz konusu. Ikinci durum, kendine inançsızlık be-reket versinki henüz söz konusu degil. Onun içindir ki, sayıları azda olsa devletin karsısına, dönem dönem olsada zarar veren yapılarçıkıyor.

Fakat gün geçtikçe kendisine hem söylem, hem de fizik düzeydedaha zor koruyan insanları bekliyen, tehlike inançsızlık ve düzeniçi muhalefettir. Gelelim devlete zarar veren ‘devrimci siddetin artıkdevletin terörüne malzeme haline gelmesine’ ve devletin mesrulu-gunu arttırmasına. Bunlardan daha en önemlisi bütün solun mes-ruluguna gölge düsürür hale gelmesine: bu konuda 2000 Dogru’nunsöyledigi bir çok sey dogru olmasına ragmen gerek üslupları gereksekolay algılanabilir derecedeki niyetleri igrençti. ‘Bireysel siddet çiz-gisi fırsat verdi’ baslıklı yazı ile Kamil DEDE’nin ‘Öncü savası inti-har ediyor’ yazılarının bende uyandırdıgı net duygu mezar kazıcı-lıgı. Bazı tesbitleri yapmak, kendi dogrularını ortaya koymak baskaseydir, ölenlerin üzerinden pay çıkarmaya çalısmak ise baska bir sey.

Isin ilginç yanı birçok sosyalist, ‘devrimci siddetin’ yada sol terö-rün devletin terörüne mesruluk sagladıgı tesbitinde anlasıyor alması;bu dogru tesbitten yanlıs daha da kötüsü, devletin istedigi sonuç çı-kıyor ki o da su: Devlet sol siddete karsı ideolojik askeri önlemlerinialırken- saldırırken iki seyi birden basarıyor. Bir tanesi kendi terö-nünü mesrulastırarak solun dolaylı, halkında direkt destegini alıyor.Ikincisiyse bu tür örgütlerin sol içinden dıslanmasını saglıyor. Alınbasınıza bela!

Acaba ben iktidarın politikasını oldugundan fazla zeki ve komp-locu mantıkla mı algılıyorum. Hiç sanmıyorum çünkü bir dizi yetkiliagızdan yapılan açıklamalar çok ilginç ve zekice. Örnegin: istanbulEmniyet Md. Necdet MENZlR’in su açıklamasına bakalım. ‘Bunlarınkomple kökünün kazınacagını söylemiyoruz, biz bunları topluma za-rar vermesini önleyecegiz’. Ne kadar akıllıca bir beyan, terörün kitle-sellesme, destek bulma potansiyelinin önüne geçildiginde, devletinotoritesinin zedelenmediginde varlıgı çok önemli degil. Hatta dev-letin otoritesini göstermek ve ona ihtiyaç duyulması bakımından birmiktar olmasında yarar bile vardır. Halkla devlet bütünlestigi ölçüdetoplum terörün varlıglını kendi gelisiminin ve rahatının önünde en-gel olarak görecektir. Bu saglandıgı sürece teröründe önüne gerçekanlamda geçilmis olunur.

80 Cuntasının bıraktıgı engin deneyimlerle özlenen batı devletle-rinden ögrenilenlerle T.C. bu konuda yeni bir yapılasmaya girdi. 80Cuntasının devrimcilere karsı uyguladıgı terör ve bastırma hareka-tından, daha agır, daha sistemli, daha akılcı, bir global devlet-halkterörüne dogru ilerliyoruz. 12 EYLÜL’le Türkiye’de yaygınlasan ih-barcılık günümüzde yerini yeni boyutlara bırakıyor. O dönemdekiihbarcılıkla bu dönemdeki arasında gerek psikolojik gerekse sosyal

Page 44: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

44 editör: can baskent

olarak ciddi farklar söz konusu, öncesine iliskin, korku, asagılık duy-gusunun egemen oldugu, köle zihniyetli , despota yaranmaya çalısanbir karikatür tipleme çizilebilir. Oysa simdi olsan kalıcı olarak da ku-rumsallasan ‘vatandaslık bilinci’ içinde cereyan eden bir ihbarcılıksöz konusu. Devletin ona karsı olan terörü önlemesinin gerçekten bi-rinci kosulu budur. Ikinci kosul ise Polis-Ordu teskilatının varlık vegözlem gücünün her alanda arttırılmasıdır. Türkiye’de son dönem-lerde bu ikisi oldukça hızlı bir sekilde at bası ilerliyor. Türkiye’dedevlet batıdaki örnekleriyle kıyaslandıgında henüz bütün kurum veorganlarıyla her alana yerlesmis degil. Bu eksiklik fark edilmis vegiderilmeye baslanmıstır. Demirel’in o ünlü lafı çok yakında Tür-kiye’de hayata geçirilmeye adaydır. ‘Yollar yürümekle asınmaz’. Dev-letin ideolojik ve kurumsal olarak güçlü oldugu memleketlerde yol-lar gerçekten asınmaz. Çünkü, ‘Yollar devletin oldukça ustaca bir ge-nislikte çizdigi yollardır’. Ve onun çizdigi yollarda yürünür! Bu aradabir kaç asırı, silahlı- külahlı örgütler kalabilir. Bunlar dönem dönemortalıgı biraz yakıp yıkarlarsa da, önemli birilerini öldürseler de, çokönemli degildir. Çünkü halkın tepkisiyle devletin-ki aynıdır. Nefret,naletleme basını ezme muhabbeti. Polisin artık olayları önlemek içinterör estirmesine gerek kalmaz. Kameralar - ajanlar - sahitler isin ol-dukça önemli kısmını halletmis olurlar. Ha! zorda kaldıklarında, hermedeni devletin kendisini korumak zorunda oldugu için, iskenceyikullanırlar.

Türkiye solu bu baglamda, kendi içindeki silahlı - külahlı örgüt-lere karsı çıkarken yada dıslarken, devletin stratejisini çok iyi görmekzorunda. Bu gün ne iktidar ne de devleti yöneten ve yönetmeye adaybütün yapılar (Sosyal demokrasi hariç) ideolojik üstünlüklerindenoldukça eminler. Bunda de ne yazık ki haksız degiller. Onun içindirki, solun siyasi legal arenada varolmasından (eskinin verdigi anlam-sız korkunun dısında) çekinceleri olmayacaktır. Legal arenada hızlabir eritme politikasının gerçeklesecegine inanmaktadırlar. Solun kul-landıgı kavramlar, düsünceler, yönelimler gittikçe daha fazla varolanideolojinin çerçevesine uygun, uygun oldugu ölçüde de, çerçeveninasıl sahiplerinden dana cılız, daha çeliskili, daha eklektik olarak or-taya çıkmaktadır. Liberal ideoloji, devlet- demokrasi konusunda ge-rek pratik gerekse düsünsel agırlık olarak kendisini yetkinlestirmis-tir. Konu iktidara taliplik olunca, sosyalistlerin yolda kalması, inan-dırıcı olamaması, liberalizmin hatta islam ideolojisinin arkasındangelmesi olagan olacaktır. Devlet- Demokrasi baglamına girildiginde;terör her zaman iki seyin çerçevesinde algılanalcaktır. Çogunluk veyasalar. Çogunlugu ve yasaları elinde bulunduran, MÖRFl kuralıgibi, haklı olan taraf olacaktır. Zira digeri de iktidar talipliligindefarklı bir sey sunmaz, sunamaz. Onun içindir ki solun genelde karsıçıktıgı, 2000’e Dogru’da net bir sekilde ifade edilen, siddetin kendisiyada haklılıgı degildir. 1. Siddetin bireysel oldugu 2. kitlesel des-tegi olmadıgıdır. Her zaman ya da çogunlukla en fazla destegi’ yasalsiddet baska bir söyleyisle devlet terörü sahiptir. Devlet böylesinedestege sahip oldugu içindir ki, en yaygın en acımasız siddeti kul-lanmada onun üzerine yoktur. Yasal - kurumsal siddetin her zaman

Page 45: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 45

karsıtlarında daha yaygın daha acımasız olmasının örnekleri çok netolmasına ragmen nedense bireysel siddetin baska bir deyisle hukuk-sal olmayan siddetin canice acımasız, dizginsiz olacaga önyargısınıngenel kabul görmesi ilginçtir! Bakın Patika Dergisinde, ‘ElestirirkenAnarsizan tavır alırken sivil - devletçi bir aydınımız Levent KÖKERneler diyor: ‘Devletten veya toplum içinden kaynaklanan, siyasal ni-telik tasıyan siddet eylemlerinin çesitli biçimlerde haklılastırılmasımümkündür. Devlet, kendi siddet uygulama tekelini hukuki - rasyo-nel bir otorite anlayısının sagladıgı zeminde, mevcut düzeni sürdür-mek adına haklılastırmaya çalısabilmektedir. Buna karsılık toplumsalgruplasmaların içinde beslenen siddet de, kurulu düzenin adaletsiz-ligi gibi etik (ahlaki) degerlendirmelere basvurarak kendini haklılas-tırmaya çalısmaktır. Devletin siddet uygulamasını, devletin faaliyetalanını hukuk kurallarıyla ve açık, özgür tartısmaya dayanan kamu-sal denetim yoluyla sınırlandırarak önlemek mümkündür. Buna kar-sılık, ikinci tür siddet, yaygınlıgı ve sistematikligi ölçüsünde, devletinkarsı siddet uygulamasını mesrulastırıcı bir zemin saglayacagı ve bi-rinci tür siddeti önlemenin yollarını tıkayacagı için ve o ölçüde, benceherhangi bir haklılık ve mesruluk zeminine sahip degildir.’

Devlet’in terörü ancak bu kadar iyi rasyonelize edilebilir. Evet,devletin siddeti bir ölçüde gerçekten de sınırlandırılabilir. Yalnız tekbir sartla, çizilen sınırların dısına çıkmama, yasalara uyma kosu-luyla. Kabaca iyi vatandasların oldugu sürece devlette iyi olacaktır.Levent KÖKER bazı yargıları pesin vermis, daha sonrada el çabuk-luguyla ehven-i serleri mutlak-ı kadir yapıyor. Tahakküm iliskileri,her zaman olacak, mülkiyet tabi ki olacak, uluslarsız bir dünya dü-sünemiyorum. Bunların üzerinde barısı ancak BM’lere, özgürlügüdedevletin ehlilesmesine bırakmak kalır. KÖKER utanmadan devletinsiddetinin önlenmesinin önünde, ikinci tür siddeti, bir engel olarakgörüyor. Bu mantıgı biraz genisletirsek, cepçilerden tutunda midyesatıcılarına kadar, oldukça genis bir kesim, devletin siddetinin ön-lenmesinde engel teskil ediyor olacaktır. Gerek KÖKER gibi liberal-Anarsist aydınlarımız gerekse bir çok solcumuz genelde yukarıdaaldıgım alıntının çerçevesinde teröre bakıyor. Tabi sosyalistlerde KÖ-KER arasında bir fark var. KÖKER bu devletten umutlu, digerleriise baska devletten. Sonuçta düsülen durum, yasaların asıl sahiple-rinden çok yasalcı kesilmek, hukuk devleti muhabbetiyle devrimcipolitika yapmaya çalısmak. Bunun en çırpıcı örnegi, polis infaz ya-pıyor! beklese sabretse canlı olarak yakalayabilirdi, serzenislerindeifade ediliyor!...

Aynı tesbite geri dönelim. Terör devletin terörünü mesruluk sag-lıyor. Bu dogru, ama devletin siddetini mesrulugu için illaki terörünvarlıgı sart degil. Yani o zaten ahlaki anlamda degil ama hukuksalanlamda mesru. Ayrıca emin olun ki düsmanın kalmadıgı yerde on-lar düsmanı yaratırlar. Ne ordunun ne de polisin varlıgını kendi dı-sındaki nedenlerle açıklamak yanlıstır. Bu iki kurum, hükümet içinvardır. Varlık nedenleri düsmanlar falan degil, hükmetmek isteme-nin, sosyolojik- psikolojik, ekonomik vs. gerekliliginden kaynaklanır.

Sol terör devletin güçlenmesine yarıyorsa, siddet karsı çıkılanı

Page 46: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

46 editör: can baskent

güçlendirip saglamlastırıyorsa alternatifi ne olacak? Eger iktidara ta-lipsek ve iktidarı ele geçirmek için, varolan iktidarın araçlarını kul-lanmayı zorunlu- gerekli olarak görüyorsak: bu durumda siddetinzamansızlıgından, iyi kullanılıp kullanılmadıgından, kitlesel destegesahipliginden degilliginden gibi nüanslar üzerinde tartısılır. Isin ko-mik yanı siddet örgütsel ve kitlesel destege sahip oldugu ölçüde buanlayısta olumlanır. Yani karsıtlarına benzedigi ölçüde siddete karsıçıkılmaz. Bu mentalitenin düsecegi iki sonuç vardır. Ya siddet varo-lan devletin güçlenmesini saglayacaktır. Bu basarısız oldugu durum-dur, basarılı oldugunda ise, karsı çıktıgına fena halde benzemis olur.Hatta çogu zaman ondan daha totaliter daha militer!:

Siddet, ancak tam anlamıyla savunmacı ve anlık oldugu, birey-sel oldugu ölçüde, yasamsal ve ahlaksaldır. Bu durumda mesrulu-gunu, karsı çıktıgından farkıllıgını ortaya koyma sansı vardır. Fakatyinede bu onu militarizme yaklasmanın tehlikelerinden koruyamaz.Onun içindir ki, gerek devletin güçlenmesini önlemek, gerekse sag-lıklı bir özgürlük mücadelesi için; ahlaki temelde Pasifist yol en an-lamlısı olacaktır. Bu yol legallik illegallik gibi girdaplara düsmez. Ey-ledikleri yasalara uygunlugu, uygunsuzlugu, çogunlugun desteginesahipligi- degilligi üzerinde degil: ilkelerinin sasmaz mesrulugunadayanır. Açıkça eyler ve eyledigini savunur. Ne legallik ne illegal-lik gibi yönelimler bir çıkıs olusturabilir. Yasallık yada yasa dısılıkgibi bir derdi olmayan ‘ahlaki mesruluk’ devrimcilerin özgürlükçüçıkısını olusturabilir. Bu anlayıs her türlü kurumsal siddete karsı çı-karken, devletin istedigi konuma düsmekten de kurtulur.

Vedat Zencir

Page 47: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 5

90’ına Merdiven Dayamıs Bir Adam, Neden Her Seyini Bıra-kıp Çekip Gider...

Doksanına merdiven dayamıs bir adam, neden her seyi bırakıp çekergider? Ve öylece, bir basına mutlu, onurlu ölür bir tren garında? Asılsoru bu yaslı adamın (malumunuz üzre Tolstoy’un) gitmek niçin ne-den bunca zaman bekledigi degil. Bu açıklamaya çalısacagım mevzuiçin önemli ama, merkezi degil. Ya da daha önemli olan gitmesi.

Hangi mekanizmadır ki O’nu için için kemiren, kendisiyle ba-rısıklıgını bozan, bir türlü rahatlama vermeyen ve sonuçta ve so-nuçta, yola çıkaran sey? Bu adamın hiç mi kafası çalısmıyor du?Nasıl oldu da kendi durumunu, pozisyonunu rasyonelize edemedi?Veya bunca yıldır aklına gelen gerekçeler, savunma mekanizmaları,topraklarını köylülerine dagıtmıs olmak,.... falan, acaba neden O’nurahatlatamadı? Yahu adam bunamıs mıydı? Zavallıca bir Isa özentisimiydi o’nunki? Bir seyi mi kanıtlamak istiyordu? Karısından mı bu-nalmıstı? Doksanında onsekizinde sevgililer mi bulacagını umut edi-yordu?...Falan filan... Yahu sahiden, bu adam sizce neden öyle yaptı?Ve neden bu adam onca yıl içinde partizanların çarmıhını tasımanıngerilimini yasadı? Burası Kazancakis’ten çagrısım, hosuna gitti, iyibir espri, bu espriden devam edelim ve soralım...

Siz sevgili okuyucular: Baskalarının gerildigi, gerilecegi çarmıh-ları tasımanın, ucundan tutmanın sorumlulugunu, suçlulugunu du-yuyor musunuz? Baskalarının da sizin gibi çarmıh tasıyor olmasısizi rahatlatmaya yetiyor mu? Ya da ara sıra küçük protestolarınız(Of yoruldum gibi) vicdanınızı hafifletiyor mu? Bazen bir birey ola-rak isterseniz, ama gerçekten isterseniz islenen bunca suçlara aletolmayabileceginizi hissediyor musunuz? Bu memlekette olan buncakatliamdan sorumlu olmayabileceginizi ve bundan mantıksal-akılsalvs. kaytarmanın mümkün olmadıgını düsünüyor musunuz? Dikkatederseniz önlemekten söz etmiyorum, ikisi ayrı seyler, sorgulamayıyönlendirici mekanizmaları farklı. Birisi ahlaki digeri yapısal, neden-sel, rasyonel...vs. ikincisinden baslandıgında beklemek ve havale et-mek olagandır. Sizden çok yapı, kosullar, tarih... önem kazanır. Ön-lemek baslangıçtır. O da yapısal, toplumsal... Tarihsel...vs dir. Birin-cisinde ise önlemek sonuçtur. Sonuç dogal olarak diger insanların,çarmıhı tasımaktan vazgeçip gerilmeyi göze alması ile gerçeklese-cektir. Sonuç ikinci planda önemlidir. Birinci planda olan sorumluolmamaktır. Bu bakısın kendisinde birey merkezdir. Bireyin dısarı

Page 48: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

48 editör: can baskent

ile iliskisinde belirleyici olan, en azından belirleme sansı olan ken-disidir. Ilk bakısta sorumluluk kavramı çok edilgen gibi görünse deaslında bu kavram bireyi toplumsallıgı aczinden kurtaran, kudretles-tiren bir özellige sahiptir. Bu bilincin kendisinden, kudretlestiren birözellige sahiptir. Bu bilincin kendisinden önce ve ondan daha önemliolan, kisinin onursal duyarlılıgının olmasıdır. Bilinç olsa da olmasada bu duyarlık tepkilerini her zaman ortaya koyar. Bugün dünyadave gittikçe kroniklesen bir sekilde Türkiye’de sözünü ettigim duyarlı-lıgın yerini buz gibi rasyonel kafalar aldı. Sözde aynı memleketin biryanında katliamlar yasanırken aynı sehrin baska bölgesinde korkunçbaskılar olurken, sanki her sey çok uzakta oluyormus gibi davranabi-liyorlar. (Bu yazının muhatabı tabii ki asla su düzenin gönüllü kullarıdegil.) Kendime ve baskalarına sürekli sordugum su soru: Bagırmak,sokaga dökülmek için hala ne olmasını bekliyoruz, kimileri neyi bek-liyoruz? Engelleyen seylerden biri dogal olarak korku olabilir amabunun fazlaca önemli belirleyici olmadıgını sanıyorum. Asıl belir-leyici olan, bireyin özgürlük, iyilik anlamına istediklerini, baskı vezulme karsı tepkilerini, sürekli kurumlar, politik kanallar ve olabilir-likler içinde hapsetmesinden, ertelemesinden, güdüklesmeye seyircikalmasından kaynaklanıyor. Bu bir anlayıs - ideolojik biçimlenmeninürünü. Bütün politik yapılanmaları-hareketleri besleyen ahlaki dür-tülerdir. Bu dürtüleri dumura ugradıgı yerlerde politikanın da önütıkanacaktır. 80 sonrasında Türkiye halkının deger yitimi ya da de-gisimi sorgulanmadı ’ama ya biz’: Kendi deger yitimlerimizi, çaktır-madan yitip gidenleri, üstelik bulundugumuz yerlere ragmen acabane kadar sorguladık. Yahu dandik tepkilerle böylesine o-nursuz ya-samayı nasıl kabullenir hale geldik.

Ahlaki sorgulama acımasızdır. Her seyi kisinin sırtına yükleyi-verir. Bir kere basladı mı yani dürüst basladı mı, kaçacak yer bula-mazsın. Ucu döner dolasır sana gelir. Ne kosullara, diger insanlarane de tarihe-politikaya sıgınamazsın. bu acımasız sorgulama ne po-litika yapmanın gerekliligini ne de bulundugun toplumun tarihinianlamaya degerlendirmeye engeldir. Sadece kisiyi onlara baglı - kabikılmaz. Avunmaya, rahatlamaya engeldir. Adamı doksanında sokagaçıkaracak derecede inatçıdır.

Kuskusuz bu bakısın kendisi tek basına ‘sorumlu olmaktan’ kaçı-sın önünde kesin bir engel degildir. Hatta bizahiti bu bakısın kendiside sorumlu olmamaya sıgınarak, sorumlu olmaktan kaçısın yolunuda olusturabilir. Bugün bilebildigim kadarıyla batıda gerek bir dizianti-militarist, Yesil hareket için bu kavram yaygın olarak, kaytarma-nın bir aracı olarak isledi, isliyor. Onun için bu anlayıs ancak kisinindürüstlügü ile çakıstıgı oranda anlamlasırlar. Hareketlendirir!...

Simdi atlayalım, Isa’nın onca insan dururken ve hiç-kimse sözdeçarmıh yapmazken neden çarmıh yaptıgına ve tasıdıgına. Aslındaherkes Roma’ya çarmıh yapıyordu. (Partizanlar hariç). Ama sadeceIsa çarmıh yaptıgının farkında ve utancındaydı. Ortalık yerde bütünherkesin asagılamasına maruz kalarak, o iki parça agır kalasları ta-sıyordu. Digerleri fark etmedikleri için, itiraf etmedikleri için, itirafetseler de dayanamayıp çarmıha gerilmeye dogru gideceklerini sez-

Page 49: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 49

dikleri için; yemedigi için rahattılar. Isa çarmıh tasıdıgını fark ettigiiçin, bildigi için bu yüke daha fazla bir sey gerilmeye aday oldu.Oysa onun yaptıgı digerlerinden asla daha fazla bir sey degildi. Sa-dece Kazancakis oyuncuyu aptal yerine koydugu için durumu birazabartmıs o kadar.

Bireysel Baskaldırı GereklidirBireysel baskaldırı, bütün nesnel-rasyonel toplumcu kafalar tara-

fından hep hafife alınmıs ve küçümsenmistir. Bu türden hareketlerinasla bir sonuca ulasamayacagı, kendisine ve topluma zarar verecegi,bilinçten yoksun oldugu, duygusal oldugu, saçma oldugu vs. türün-den yargılar nerdeyse genel dogrular düzeyinde kabul görür halde-dir. Toplumsal-Politik hareketlilikler, dürtülerini, dinamiklerini asa-gıladıkları türden bireysel baskaldırılara borçlu olsalar dahi, bunuasla kabul etmezler, hor görme anlayıslarını inatla sürdürürler. Çokbilinen bu türden yargılar, bireysel baskaldırıyı ya hiç anlamamıslarya da yanlıs anlamıslardır. Buna karsın bireysel baskaldırının diliningelisimi hem gecikmis hem de zayıf kalmıstır. Bariz mantık, anlayıshataları öylesine su götürmez dogrularmıs gibi algılana gelmekte-dir hayrete? sayandır. Klasik, su yargı bireysel baskaldırının olanaklıolmadıgı yargısı ya da bireysel baskaldırı olanaklı mıdır sorusu en-teresandır. Bireysel baskaldırının olanaklılıgından aslında, geneldekastedilen onun basarılı olup olmadıgı ile ilgilidir. Ve yine geneldeyanlıs anlasılır. Zaten bireysel baskaldırı olanaklı mıdır sorusununkendisi bile saçmadır.

Çünkü birey baskaldırıyorsa, buna karar vermisse, tıpkı basınıyukarı kaldırma hareketi kadar, basit degil ama hemen olacak sey-dir. Soruyu daha anlamlı sorarsak: Bireysel baskaldırı basarılı olurmu? Bu soruya verilecek cevap çok basit ve nettir. Evet, baskaldır-dıgı andan itibaren derecesine, uzlasmazlıgı oranında anında basarı-lıdır. Çünkü, burada sorun toplumsal kurtulusun basarı sansı falandegildir. Bireysel baskaldırı bu hesaplar üzerine ne kurulur ne debaslayabilir. Sorunu, kaygıları tamamen farklı anlam boyutundan veyargısından kaynaklanır. Ha! bireysel baskaldırı toplumsal kurtulusudikkate almaz, dert alanına girmez mi? Aksine toplumsal kurtulusfena halde dert alanı içindedir. Ama onun toplumsal kurtulusu al-gılayısı da farklıdır. Bu anlayıs toplumsal destek olsa da olmasa da,ahlaki asgarilerin bir basına gerçeklestirme kudretini ve sorumlulu-gunu duyar. Toplumsallıgın degismesini, özgürlesmesini ister onuniçin çaba sarfeder fakat onu beklemez. 90’nında falan kapıyı açar so-kaga çıkıverir.

Yahu! Tolstoy sizce neden öyle yaptı?Osman Uzun

Yine Barıs Üzerine

Gün geçmiyor ki birileri savaslar yüzünden bir yerlerde öldürülme-sin. Ancak mikrofonu eline geçiren herkes sanki alay edercesine ba-rıstan söz ediyor. Insanlar yıllardır savasların acısını yasadılar/ ya-

Page 50: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

50 editör: can baskent

sıyorlar. Ne yazık ki pek bir sey ögretemiyor bu acılar insanlara.Çünkü savaslar hep var. Ama su nedenden ama bu nedenden do-layı savaslar degismez gündemimiz oldu.

Herkes barıstan yana oldugunu söylüyor, sevgiden yana, kardes-likten yana oldugunu söylüyor. Ancak fırsatını buldugu ilk anda di-gerinin gözünü oymaya hazır. Siddet kokan sokaklar da yasıyoruz.Ölüm her an kapımızı çalabilir. Komsunuz ile iyi geçinmiyorsanızher an meshur 055, kurbanı da olabilirsiniz. Anarsizmi, belirsizlik,güvensizlik, kaos olarak tanımlayan dar kafaların kulakları çınlasın.Bugünden daha güvensiz, daha belirsiz ve böylesine kaosun hakimoldugu bir zamanda yasadınız mı?

Medya diktatörlügünde, kapınızın önünde bile ne olup bittiginitelevizyon kanallarından ögrenen ve inanan sizler ne kadar güvendehissediyorsunuz kendinizi? Geleceginiz milli piyangodan çıkacak o-lan büyük ikramiye kadar belirgin sadece.

Kendi benliginizden yoksun, size ögretileni konusan, sırınga edi-len tahakküm iliskilerini savunmaktan baska ne bilirsiniz?

Siz böyle davrandıgınız sürece, gönüllü kul oldugunuz sürece,barıstan, söz etmek komik. Çünkü size ögretilen barıs, tahakkümünbarısı. Tahakkümün barısı demek, onun yasalarını kabul etmek, karsıçıkmamak, istenene boyun egmektir. Bu barıs savastanda kötüdür.Çünkü burada birey yoktur. Burada varolabilen tek sey köle ruhu-dur. Iste bu savaslar bu barısların çocuklarıdır. Tıpkı bu barısların busavasların çocukları oldugu gibi.

Anarsizm ahlaki bir yasam biçimidir. Çifte standartlara düsme-mek anarsizmin erdemidir. Handikaplarını ortaya koyar ve onlarlabirlikte özgürlük yolunda yürür, çifte standarta düsmeden. Anarsist-ler savaslara karsı çıkarken her türlüsüne karsı çıkmaları da bundan-dır. (Savas ile mücadeleyi ayrı kavramlar olarak ele almak gerektigineinanıyorum. Mücadele her an, her yerde bir kisi ile de mümkündür.Oysa ki savas militarist bir sözcüktür. Savas için orduların olmasıbir zorunluluktur. Bu ordular düzenli yada düzensiz olabilirsede herordu nasıl olursa olsun hiyerarsiyi, otoriteyi içinde barındırmak zo-rundadır. Hiyerarsiye, otoriteye karsı çıkmayan bir anarsiste düsünü-lemez). Anarsistler günümüzde anti-militarist mücadelenin en güçlühalkalarıdır. Onlar savasları tahakkümün, özgürlügü yok etme iste-ginin bir sonucu oldugunu bilirler.

Bugün özgürlügü, sevgiyi, kardesligi savunan her birey çifte stan-darta düsmeden savasa karsı olmak, savasmanın önümüze sunulannedenlerini kabul etmemek geregini yüreginde duymalıdır. Savas-lara karsı olmak sadece lafta kaldıgında bir anlam ifade etmez. Ak-sine barıs kavramının içini bosaltmaya yarar. Onun için, bos barıslafları yerine, aktif savas karsıtı mücadele gerek ülkemiz, gereksedünyamız için artık elzemdir.

Yüreginizin sesini dinleyin ve köle ruhunuzdan silkinin. Özgür-lük, barıs, kardeslik ellerinizdedir.

Gerek ülkemizde gerekse dünyamızda aktif bir savas karsıtı mü-cadelenin olusabilmesi için önerilerinizi bekliyoruz.

Ahmet Hür

Page 51: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 51

Pasifizm Non Plus Ultra

Bu yazıyı yazma düsüncem Izmir’de yayınlanan aylık siyasi dergiAmargi’nin çalısanlarından Vedat Zencir ile siddet, pasifizm ve antimilitarizm hakkında yaptıgımız sohbetten sonra ortaya çıktı. Amargi’nin ikinci sayısında Vedat’ın yazdıgı ’Antimilitarizme Iliskin Ayrım-lar’ adlı yazıyı Izmir’den ayrıldıktan sonra okuyabildim. Yazıda ce-vapsız kalan sorulara Serdar’la yanıtlar aramamız bu yazının ortayaçıkmasını sagladı. - Ossi

Bireysel Siddetten Militarizme...Vedat yazısının girisinde siddetin insan dogasında varoldugunu

mutlak olarak kabul ediyor. Biz ise siddetin insanın dogasında vat-lıgının ortaya konmasının bilimsel bir temellendirmeye gerek duy-dugunu bilerek, bugün her iki anlayısında insana içkin sayılmasınakarsıyız. Ayrıca Vedat’ın bu çesit bir temellendirme çabasının tehli-kesine isaret ederek ’insanın dogasında siddet yoktur’ önermesininde, insanın dogasını belirleme çabasına girdiginden ötürü tehlikelioldugu görüsüne katılıyoruz. Bununla birlikte ’insanın dogasındasiddet vardır’ önermesini de aynı kaygılardan dolayı bir o kadar teh-likeli buluyoruz.

Bilim ya da gelenek tarafından insana atfedilen bir özellik, insandogası degismez olmadıgından içkinlestirilecektir. Yani ’su özellik in-sanın dogasında vardır’ demek, söz ettigimiz olgu için geçerli olmasada, iddia süreç içinde yerini alacak ve zamanla yankı bularak olum-lanacaktır (yanlıs anlasılmasın; insanlık ekinin geneline yansıyacaktırdemiyoruz). Bundan dolayı her iki olgunun da (siddet-siddetsizlik)insanın dogasına atfedilmesinin, onu belirleme çabasının bir ürünüolmasından ötürü karsısındayız. Toparlarsak, siddetin insanın doga-sında var olup olmadıgını bilmiyoruz ve bunu bilmenin de yarar vegeregine inanmıyoruz.

Aslolan, dogal olsun ya da olmasın, siddetin toplumsal yasamanasıl yansıdıgıdır. Su noktaya geliyoruz; bugün (çagımızda) kökenine olursa olsun insana içkin, yani bireysel olan bir siddet vardır.

Bireysel siddet her durumda karsı siddeti (ilk anda açık ya dagizli) gündeme getirecegi için zorunlu sonucu olan kurumlasmıs sid-det girdabına yol açacaktır.

Vedat’a göre ise bireysel siddetin militarizme (kurumlasmıs sid-dete) dönüsmesinin nedeni onun tahakküm etme amacı ve güç iste-miyle kullanılmasıdır. Oysa yukarıda belirttigimiz gibi bireysel sid-det her durumda karsı siddete (geri besleme) yol açtıgı için, önce-likle bu geri beslemeden korunmak, daha sonra da bireysel siddetinamacına ulasmasını saglamak için güç kazanıp tahakküm etme is-tegi ortaya çıkar. Ancak günlük hayatta, bir amaca yönelmemis, an-lık ruh halinden kaynaklanan öfke dısavurumları elbette bu iliskinindısındadır. Dememiz su ki; militarizmin kaynagı bireysel siddetin ta-hakküm etmek için kullanılmasıdır, ancak siddetin varlıgı da tahak-küm etme isteginin ortaya çıkması için yeterli ve zorunlu nedendir.

Page 52: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

52 editör: can baskent

Böylelikle bireysel siddetin militarizme dönüsmesinin kaçınılmazlıgıortaya çıkıyor. Buna dayanarak sunu söyleyebiliriz: Militarizmin, üs-tünde yükseldigi platformun yok edilmesi geri beslemenin engellen-mesiyle mümkündür. Yani siddeti yanıtsız bırakarak, siddeti topye-kün reddederek... Bu pasifizmdir.

Pasifizme Iliskin AyrımlarTarihsel olarak metafizik kökenli olan pasifizm edilgen bir felsefe-

dir. Bu felsefenin siyasi platformdaki somut görüngüsü olan radikalpasifizmin her tür siddete karsıtlıgını Vedat söyle açıklıyor:

Asli olarak insan yasamının kutsallıgından yola çıkarak antimili-tarizme varır. Insan, metafizik bir önyargı olarak asla öldürmemesigereken kutsal bir yaratık olarak kabul edilir. Öncüllerini en iyi se-kilde hıristiyanlıkta bulan bu anlayıs, öldürmeme yargısına, insanatanrısallık yüklemesi kaynaklık eder. insan tanrı olma potansiyelinesahip bir yaratık olarak kabul edilir. Dolayısıyla siddetin her türününkullanımı tanrısallık yolunda ciddi bir sürçmedir. Siddet ’buradakiyasam savasının’ en kesin örnegidir. Yani ’dünyeviligin belirleyicisi-dir’.

Siddetin kullanımı, baskalarına zarar vermekten çok, kullananın‘sürçmesiyle’ önem tasır. Insan kullandıgı siddetten birinci derecedesorumludur. Siddeti uygulayan aynı ölçüyle kendisine davranılma-sını da hak etmis olur.

Bu açıklamaya katılıyor ve tahakkümcü bir nitelik tasıdıgındanötürü karsı oldugumuz siddetin reddinde, insanın üzerinde baskabir gücün tahakkümünü görüyoruz; bir üst varlık - tanrı. Bu anlayısbelki her tür siddete yegdir. Ama hedefi insanın özgürlügü degil-dir. Çünkü insan ne dünyevi iktidarın (ki gücünü siddetten alır) nede tanrının tahakkümü altında özgür olabilir. Siddetin her türlüsüneoldugu gibi metafizik platformdaki bir siddetsizlik ögretisine de kar-sıyız.

Siddeti silme sorunu yerli yerinde duruyor. Bize göre siddetinyasamın her alanından dıslanması, bunu yaparken de pasifizmin ta-hakkümcü bir raya oturmaması, ancak ve ancak pasifizmin kayna-gını özgürlükçü etikten alan bir savasım aracına dönüstürülmesiylemümkündür. Dikkat: pasifizmi bir felsefe ya da bir amaç olarak de-gil, etigimizden beslenen bir yöntem (araç) olarak benimsiyoruz. Vebuna militan pasifizm diyoruz.

Neden militan pasifizm? Çünkü; konjonktürel degildir. Siddet herdurumda özgürlük karsıtı oldugu için, özgürlükten yana tavır da herzaman birinci ilkemiz oldugu için, yöntem olarak militan pasifizmgeçerliligini yitirmez. Bir baska dille; militan pasifizm özgürlükçüetigimizin dogal somutudur.

Pasifize olmaz, günlük hayatta pasifize olmak tehlikesini barın-dıran pasifist felsefeden genel geçer bir savasım yöntemi olması do-layısıyla ayrılır. Yanıbasımızda süregelen güç - tahakküm iliskilerineetigimizden ötürü militan pasifistler olarak hiçbir zaman ilgisiz kala-mayız. ‘Ben yapmıyorum, sorumlu degilim’ mantıgı özgürlükçülük-ten uzak olmak bir yana, tahakküme verilmis dolaylı destektir. Zorba- totaliter degildir. Yöntemi benimseyenler, genel kavrayıslarından

Page 53: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 53

ötürü, bu kavrayısın dısında kalan birey, topluluk ve veya kurum-ları siddetsiz kalmaya, kendi etiklerini benimsemeye zorlamazlar.Ancak kullandıkları siddeti geri beslemesiz bırakarak üzerimizdekitasarruflarını geçersiz, tahakküm ereklerini sonuçsuz ve böylelikleyöntemlerini basarısız kılarak, siddeti uygulayanların pasifize olma-sını yol açmak istiyoruz. Kendilerini yenilemek ya da amaçlarındave yöntemlerinde ısrarcı olmak arasında seçimi yine onlar yapacak.Böylelikle bugünkü süreç tersine dönecektir.

Pasifizm non plus ultra? Hayır, (kendimiz adına) militan pasifizmnon plus ultra!

* Non plus ultra : Latince, daha iyisi olmayan

Siddete Çifte Standard

Evet. Baslıktan da anlasılacagı üzere konumuz siddet. Toplumun bü-tün dokularına isleyen, kemiklesen siddet. Türk insanı bugünlerdesiddetle beraber yasamaya alıstı. Üstelik bu durum insanlarda es-kisi gibi rahatsızlık yaratmıyor. Düsünsenize pazar sabahı gazetesinialan vatandas, vücudu (kursun delikleri ile) paramparça olmus yerdekanlar içinde yatan cesetler görmekten, fotografların altında yazan‘geçirdik’ vari haberler okumaktan, pek de rahatsız olmuyor. Rem-boların basarısı, istiklal marsı okuyan kalabalık. Havaya ates edip,zafer dansı yapan polisler kursun, kan ölüm v.b. Bunlar halka çokrenkli gelen haberler. Belki de halkın en ilgisini çeken haberler bun-lar. Ama bizim konumuz türk insanının siddete karsı takındıgı tavırdegil. Asıl derdimiz siddetin biçimleri, siddetin nasıl mesrulastırıl-dıgı ve siddetin kör mantıgı.

Su anda Türkiye’de terörizm sorunu diye adlandırılan genel veherkesi ilgilendiren bir sorun var. Polis var, ordu var bu durumdanhosnut olmayıp sessiz kalanı ‘yorum yok’ demeyi tercih eden yıgın-lar var.

Siddet Türkiye’nin gündemine öyle paldır küldür girmedi. As-lında basından beri vardı fakat, bu kadar ayan ve beyan yapılmı-yordu. Simdileri artık devlet elinden gelse, infazları televizyondannaklen yayınlayacak ya da ne bileyim gazetelerde polislerin öldür-dükleri insanların cesetleriyle çektirdikleri hatıra fotografları falanbasılacak. Su anda devletimiz allahtan siddete karsı. Ama ne hik-metse siddeti sona erdirme yolu olarak, siddetin en yogununu yinedevlet kullanıyor bu da ne ölçüde asıl amaca hizmet ediyor, tartısılır.Gelelim hangi eylemin terör eylemi olarak adlandırılıp adlandırma-yacagına. Bu ayrımda temel kıstas, terörü uygulayanların ne dereceörgütlü ya da organize oldugunda veya ne derece (ya da ne kadar)iktidar sahibi oldugunda yatıyor. Bu mentalite dogrultusunda, bir-kaç kisi ya da grubun yaptıgı eylem rahatlıkla terör eylemi olarak sa-yılabilirken, devletin gerçeklestiridigi yargılı ya da yargısız infazlarülkede huzuru ve güveni saglama yolunda yararlı ve gerekli adımlarolarak görülebiliyor. Iki eylem türü arasındaki yegane fark ise, devle-tin yaptıgı eylemleri ‘terörist’ sıfatıyla degil, hukukun üstünlügü sa-

Page 54: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

54 editör: can baskent

vunan, kamu düzeninin koruyucusu sıfatıyla gerçeklestirmesi. Dev-let terörü dedikleri mesrulastırılmıs en kapsamlı siddet de bu olsagerek.

Türkiye’de su anda siddet uygulayan grupların ve kurumlarınher ikisi de siddet uygulamada birbirlerine mesruyet zemini yaratı-yorlar. ‘Birileri baskalarının yasaması/ölmesi alanında kendine ka-rar hakkı tanırsa, karsı taraf içinde aynı hak mesrulasır. (idam cezasıuygulan bir devletinde ‘adam öldürdügü’ gerekçesiyle birilerini ce-zalandırması bu bakımdan gayri mesrudur.’ (1) Siddete karsı böylesibir tavır alısta siddetin her alana yayılmasını kolaylastırıyor. Eger suan Türkiye’de ne kadar terörist var diye bir arastırma yapılsa (tabiki böyle bir arastırma çok saçma olur) Devletin kurumları içerisinde,illegal terör örgütlerinin içinde bulunan adam sayısından çok dahafazla terörist oldugu ortaya çıkar. Devletin adam öldüren, sabotaj ya-pan, provakatif eylemlere girisen birimleri sayıca fazla oldugu gibi,çok daha fazla terörist eyleme girismektedir.(Güneydogu da görül-dügü üzere) (2)

Siddet konusunda en yanlıs degerlendirme ise, siddete iliskinelestirimizi siddetin kendisinden çok kimin tarafından, hangi amaçdogrultusunda yapıldıgına bakarak yapmaktır. Bu bakıs açsıda in-sanları ‘iyi siddet - Kötü siddet’ gibi aptalca ayrımlara götürür. Buda bu tür olaylar karsısında gösterdigimiz çifte moralin (3) bir biçi-midir.

Çifte moralin diger bir biçimide örgütlü olarak yapılan (devlet,ulus, din, parti) dogru buldugumuz, ya da haklı karsıladıgımız sid-deti, bireysel yasantımızda reddetmemizdir. Örnekle açıklamak ge-rekirse, meslegi askerlik olan, muhtemelen bir savas veya harekatakatılmıs bir babanın, kendi çocuguna kardeslik ve barıs masalları an-latabilir. Üstelik bunu tüm içtenligiyle de yapabilir. Yani meslegininana unsuru siddet ve öldürmek olmasına karsılık, günlük yasantı-sında mesleginin geregi olan siddeti reddetmektedir. Savastan bü-yük terör, ordulardan büyük silahlı siddet unsuru var mıdır? Bura-daki temel açmaz ise bireysel ahlak ile kolektif ahlak arasında yatanzıtlıktır. ‘Insanlık tarihini bir evrim olarak ele aldıgımızda bu gün bi-reyler arasındaki iliskilerde pasifizmin egemen oldugunu söyleyebi-liriz. Günlük hayatımıza bir bakalım. Birine kızdık mı sinirlendik mi,üstüne gitmek öldürmek isteriz. Ilk tepkimiz siddettir. Daha sonraMüslümansak ‘tövbe tövbe’ çekeriz, laik biriysek ‘medeni bir insan’oldugumuzu düsünürüz, solcuysak ‘sinirlenince adama/kadına vur-manın devrimcilige yakısmadıgını’ hatırlarız. Kendimizi frenleriz.Ilk aklımıza gelen genellikle yapmayız. Dolayısıyla günümüz insa-nının günlük iliskilerinde kendini fazlasıyla disipline ettigini söyle-yebiliriz. Modem insanı ‘siddet egilimlerin frenlemeyi bilen insandır’diye tanımlayabiliriz’. (4) Modern devletler bireylerin medeniyetles-tirmede azda olsa basarılı olmus, fakat dünyada henüz hiç bir devletkendini medeniyetlestirememistir. ‘Bireylerle, grupların ahlak anla-yısları arasında uçurum, ulusal devletlerin kurulmasıyla iyice büyü-müstür. Günümüz devletlerinde iki ayrı ahlâk, iki ayrı moral kurallardizisi anlatılmakta, ögretilmektedir. (Birincisi) Tiers etat’ın. (burjuva-

Page 55: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 55

zinin yükselen kesimlerinin) esitlikçi karakterdeki ahlak kurallarıdır.Burada insan, Bir birey olarak insan en üst deger olarak görülür. (Di-geri) esitlikçi olmayan derebeylerin, ve iktidardaki soylu grupların,Makyevelist kurallarına dayanan ahlak anlayısıdır. Bunun en üstündegeri bireyin baglı oldugu kolektiftir, devlet, vatan ya da ulustur’.(5) iktidarlar nihai biçimleriyle siddetin belli bir organizasyonu, bas-kıya mesruluk kazandırma mekanizmalarıdır. Iktidarlar zorunlu ola-rak siddete dayanma mecburiyetindedirler. Kurumsallasmıs siddetde devletin bu yönünün bir geregidir.

Sonuç olarak, bireylerin siddet anlayısındaki, siddeti kavrayısla-rındaki çifte standart yıkılmalıdır. Asıl sorun siddetin hangi amaç-lar dogrultusunda ne için yapıldıgı degil, siddetin kendisidir. Devle-tin elinde bulundurdugu siddet kullanma tekeli ve siddeti mesrulas-tırma çabası uyguladıgı siddeti haklı çıkartmaz.

Devlet var olan baskıcı ve tahakküm-cü yapısıyla ‘baslı basına’bir siddet unsurudur. Daha dogrusu tasıdıgı bu özellikler zorunluolarak siddeti dogurmaktadır. Zaten bütün tahakkümcü ve baskıcıyapılanmaların ana malzemesi siddettir. Siddet devletin ‘olmazsa ol-mazıdır’.

Kaynaklar1- Ümit Kıvanç ‘isyan Hakkı’. Birikim 38/ 392- Bkz.() Mayıs 1992 tarihli ‘Katliamı Yapanlar Korucu çıktı’ bas-

lıklı cumhuriyet haberi.3- Bu terim Taner Akçamın Birikim 38/ 39 sayıdaki ‘Niçin birbi-

rimizi Bogazlamıyoruz’ adlı makaleden alınmıstır.4- Taner Akçam Birikim 38/39 ‘Niçin birbirimizi Bogazlamıyo-

ruz?’5- Nobert Ellas Siddet ve Medeniyet.Mehmet Koray

Page 56: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 57: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 6 (Nisan 1993)

Politika ve Inekle Boga Üstüne

Idealleri ve varoluslarını özgürlük üzerine olusturan insanlar ola-rak AMARGl’yi çıkarırken en çok tartıstıgımız ve zorlandıgımız alanpolitikaydı. Halen de öyle ve öyle devam edecege benziyor. (Çünküözgürlük ve politika birbirlerini dıslayan kavramlardır. Politika, ikti-darı elde etme ve elde tutma yollarını ifade ediyor. Iktidarı kilit sorunolarak önüne koyuyor. Politikayı ‘tu kaka’ olarak nitelemelerine veözgürlügü hedeflediklerini söylemelerine ragmen, Marksistler de öz-gürlügün bir ara iktidarla elde edilecegini söylüyorlar). Çünkü, yasalbir dergi çıkarmak, özgürlük üzerine söz söylemek, bir araya gelmekiktidar karsıtı mücadele vermek, tahakkümün rasyonalize edildigiher alanda bunu desifre etmek, tersinden de olsa, bir karsı konum-lanıs yoluyla da olsa politikaya bulasmayı, güncele bulasmayı be-raberinde getiriyor. Ahlaksızlık ve entrika üzerine projeler olustur-mak politikanın özünde var olan seyler olduguna göre, demokrasiya da komünist toplum idealine ulasmak için iktidarı elde etmekve elde tutmak amaç olduguna ve insanlar böylece ‘özgürlesecegine’göre, amaca giden her yol mubah sayıldıgına göre, politika özgürlükönyargısıyla varolan, ahlaki dogrularıyla hareket eden anarsistlerinderdi degildi. Muhalif olarak var olmak da dogru degildi çünkü mu-halif olmak iktidar olma hakkını kabul etmek demektir.

Geriye kalan su oluyor: Karsı koymak, negatif politika yapmak,politik alanı reddederek özgürlük alanları olusturmak. Dolayısıylaiktidar alternatifi olmak da bizim isimiz degil. Sivil toplum hare-ketleri olusturmak ve yurttas inisiyatifleri olusturmak da bizim der-dimiz degil çünkü bunlar da farklı sekillerde de olsa iktidar olmahukukunu ya da en azından bir baska hukuku kabul ediyorlar.

Özgürlük konusunda tutarlı olan insan, özgürlük için verilen mü-cadelenin yeni ayrıcalıklara ve hükmetme iliskilerine neden olmasınıistemeyen ve bunun mücadelesini veren insandır. Statülere karsı çı-karken kendisi için statüler istemeyen ve yakıstırılan statüleri redde-den insandır, yani politikaya karsı olan insandır.

Oysa kendini partizan, militan veya yurttas olarak niteleyen insankendi gelecegini bir kuruma, partiye ya da devlete tabi kılmıstır. Buçerçevenin içinde iktidar olmanın, güç olmanın mücadelesini vere-cektir. Hukuktan kaynaklanan haklarını kullanacaktır. Hak ise, hak-sızlıgın oldugu yerde ve bunun kurumlastıgı yerde vardır. Benim far-kım haksızlıga karsı olmamdır. Ben hak dilenmiyorum, çünkü onun

Page 58: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

58 editör: can baskent

dogustan var olması gerektigini, ancak vakti zamanında insanlar ara-sında hükmetme iliskilerinin ve politikanın olusması nedeniyle belliellerde toplandıgını ve bunun yok edilmesi gerektigini düsünüyo-rum.

Bu nedenle tutarlı olmak için, yurttaslıktan dogan hakların (do-layısıyla haksızlıkların) reddedilmesini öneriyorum. Hatta bazen dekötüye kullanılmasını öneriyorum. Özgürlük dogrultusunda saboteedilmesini öneriyorum. Yani bir yurttas olmama, hareketi bir parti-zan, bir militan olmama hareketi öneriyorum.

Aslında bu öneri yeni degil. Askerligi reddetmek bunun örnekle-rindendir ve birkaç yıl önce ‘zorunlu askerligi reddetmek’ boyutuylagündeme gelmis ve zamanla bütünsel reddin ön plana çıktıgı bir ha-rekete dönmüstür. Son olarak da AMARGI’nin önerisiyle Izmir’denbaslamak üzere Savas Karsıtları Dernekleri kurulmaya baslamıstır.

Bu önemli bir adımdır. Aynı sekilde seçme ve seçilme hakkı-nın reddinin negatif-politik bir hareketin konusu olması, toplumsalnormlara göre statü ifade eden islere sahip olup bunların gerekleri-nin yerine getirilmesinin reddedilmesi ya da en azından rasyonelizeedilmesinin önüne geçilmesi gibi seyler negatif-politik alana girebilir.

Sözünü ettigim alanda en çok tartısılabilecek unsurlar sözü edi-len hakları kendilerine baz aldıklarını söyleyen unsurlardır. Örnegindogayı korumak yasadıgı kentin ve doganın’ düzenlenmesinde sözsahibi olmak isteyen unsurlar yesil alanları yok ederek bunların üs-tüne turistik tesisler kuranlara karsı olduklarını söylerler ama bu isadamları onlara sponsorluk yaptıktan sonra seslerini keserler. Ör-negin, sömürüye karsı olanlar kendilerini destekleyen bir isyeri sa-hibinin hangi sartlarda isçi çalıstırdıgıyla pek ilgilenmez. Örnegin,komünist toplumu amaçladıklarını söyleyenler kendi hiyerarsik ör-gütlenmelerinin özgürlükle ne kadar çelistigini tartısmazlar. Örneginözgürlük ve esitlik önyargılarıyla hareket eden bazı unsurlar, medya-nın kendilerini ön plana çıkarmasına pek ses çıkarmazlar. Örnegin,bilgi tekeline karsı olduklarını ifade eden bazı unsurlar, kendilerinin‘bilgili oldukları’ alanlardaki ayrıcalıklarına dokunulmasından hos-lanmazlar. Özetle, politik herhangi bir tarzı benimseyen ya da ras-yonalizasyonuna ses çıkarmayan unsurlar kölelik ve tahakküm sis-temlerinin pay senetlerinin sahipleridirler. Bunu biliyorum, çünküonlarla aynı yollardan geçtik. Ben de vakti zamanında onlar gibi öz-gürlügün, özgürlük yanlısı bir iktidar aracılıgıyla saglanabileceginidüsünüyordum. Ama artık harç bitti, yapı paydos! Özgürlük ve ba-gımsızlıgın herhangi bir politikanın karakteri olabilecegine inanmı-yorum artık...! Orta sınıf yesilliklerine limon olmanın, iyi bir salatayapmak için hos olacagına inanmıyorum artık!

Herhangi bir ulusun vatandası, herhangi bir ordunun askeri her-hangi bir partinin partizanı/militanı, herhangi bir sistemin vergi ve-ren is sahibi ve adres sahibi olan yurttası oy veren seçmeni de olmakisime gelmiyor. Yani karsıyım.

Politik bir alanda bulunmam yanıltmasın sizi. Negatif-politik alan-lardan bahsediyorduk. AMARGI çıkarken ’Negatif Söylemin Poziti-vitesi’ ile kendimizi ifade etmeye çalıstık. O zaman antimilitarizmle

Page 59: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 59

kendimizi ifade edebilecegimizi düsünmüstük. Ettik de. Savas Kar-sıtları Dernegi’nin kurulmasını önererek ve yukarıda sözü edilen un-surlarla birlikte bunu gerçeklestirerek yol aldık. Yol almaya devamedecegiz. Ama bir seyleri unutmayarak, çünkü SKD sonuçta kitlesel-lesmek ve politik alanla ugrasmak durumundadır. Sözünü ettigimpolitikadan kaynaklanan tehlikeler potansiyel olarak vardır. Kastımsu ki, SKD’de bir araya gelen unsurların savas karsıtlıgı ve özgürlük-çülük niyetlerini samimi bulmak, birbirimize güvenmek zorundayız.Ama pratik ve tarihsel deneyimlerin gösterdiklerini göz önünde bu-lundurmak ve bunun güvencelerini koymak da bir o kadar zorun-ludur. SKD antimilitarist bir yapı olacaksa eger, her türlü hiyerarsikve yeni ayrıcalıklar yaratacak iliski ve varolus tarzlarını benimseme-melidir. Bu en büyük güvencedir. Politik tarzların hakim olması du-rumunda, SKD’nin gelecegi olamaz, çünkü hem politikanın hem deTürkiye’de politika yapıs tarzının ne oldugu artık yeterince bilinenbir sey. En azından kendimin ve AMARGI’nin bir karsı olma pozis-yonuyla, bir negatif söylemle varolacagını deklare etmek zorunda-yım ki ne oldugumuz ve ne olmadıgımız bilinsin.

Kıssadan hisse: Bogaya ‘Neden kırmızıya sinirleniyorsun diye sor-muslar, o da ’kırmızıya sinirlenen inektir aslında, ben inek yerinekonmama sinirleniyorum’ demis.

Yavuz Atan

Sıra Müslümanlarda mı?

Aktüel yazılar yazmak pek hosuma gitmiyor. Ama politikaya soyu-nuldugu zaman bunlar gerekli mi oluyor ne?.. Yazıda bu dergininpotansiyel okuyucularının asagı-yukarı paylasacagı düsünceler ola-cak. Aslında bazı seylerde ayan-beyan ortada. Yani yapılan saptama-ların öyle, bir özgünlügü, yeniligi falan yok.

Bilindigi gibi bizim devletimiz pek adil degildir. Ipin ucunu ge-nelde kaçırır. Ya da bir ucu tutarken diger ucu unutur. (Hem yü-rüyüp hem de sakız çigneyemez...) Bu dengesizligi bazı kesimleregereginden fazla zarar verdigi gibi, çogu zaman kendisine de zararverir. Bu biraz onun oturmamıslıgından, biraz dar görüslülügünden,kendi ideolojisini kendisinin henüz tam anlayamayısından kaynak-lanır. Diyebiliriz ki; devletimizin henüz kendi üzerine tam anlamıyladönen bir bilinci söz konusu degildir. Ancak olayların zorlamasıyla,kendini idrak kabiliyeti gittikçe artıyor. Bundan dolayıdır ki, geç id-rakların zararlarını eskiye göre daha akılcı, daha becerikli bir sekildehalledebiliyor. (Devleti böyle üçüncü tekil sahıs gibi anlatmak çokhosuma gidiyor. Bu üslup, bu çocukça algılayıs sizi bilmem ama,beni memnun ediyor.)

Cumhuriyetin ilk yıllarında, yetmislere kadar devlet, islami is-yanlarla uzunca bir süre ugrastı. Cumhuriyeti kuran Kemal’in ithalfikri, bu ümmeti müslüme biraz ecnebi geliyordu. Bundan dolayıKemalist ideoloji, uzunca bir süre Kemal’in fikriyatının zorla is ba-sında olması olarak kaldı. Zira koskoca bir ümmetten, öyle ha de-

Page 60: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

60 editör: can baskent

yince ‘ulus’ olmuyordu. Ümmet, ulus olmamakta direniyor ve habireisyanlar çıkarıyordu. Cumhuriyetin ideolojik boslugunu, uygunsuz-lugunu ordu dolduruyor ve isyanları bastırıyordu. Devletin ideolo-jisiyle ümmetin inancı arasındaki yabancılık hiçbir zaman tam anla-mıyla giderilemedi. Sanki, zorla uluslastırılan ümmetin, sindirilmisbir kin, öç alma duygusu hep bir yerlerinde saklı kaldı. Fakat buarada Kemal’in ithal fikri, daha iyisi olmadıgı için devletin egemenideolojisi olmayı becerdi. Aslında Kemalizmin yerini alması gereken,liberal ideolojinin gelismesinin kosulları, bu memleketin tarihsel sü-recinde yavas ve Kemali-yenlerin dürtükleyici anlayısı ile gelistigin-den dolayı, liberal ideoloji bir türlü devletin merkezine tam anla-mıyla oturamadı. Onun içindir ki, bu memlekette bir taraftan ikincicumhuriyet tartısmaları yapılırken, Mustafa Kemal üzerindeki tabu-lar kaldırılmaya çalısılırken, Kemalist yazar Ugur Mumcu’nun ölü-müyle, öldü denen Kemalizm hortlayı veriyor. Ordu, Yekta, sivil ik-tidar, millet elele oluyor. Geleneksel düsmanlıklar su yüzüne çıkıyor.Tarih amca ‘o olmadı, yeni bastan’ diye çarkı bir kez daha döndürü-yor.

Cumhuriyetin tarihinde Kemaliyenlerin attıgı iki önemli kazıkvardır ki, bu kazıkların acısını hem atanlar hem de atılanlar sık sıkduyarlar. Birisi bu memleketin müslüman evlatlarına zorla giydiri-len laiklik - ulusçuluk gömlegidir, digeri ise aynı gömlegin (Türkulusçulugu) Kürtlere alicengiz yapılarak giydirilmesidir. Dolayısıylane merkezi devlet, müslümanların ve Kürtlerin kendisini olusturma-larına, devlet olmalarına izin verdi ne de onlar bu devleti kendile-rinden gördü. Iktisadi kosulların degismesine ragmen buna uygunideolojik degisim yavas kaldı. Bu, tabii ki hiçbir dönüsüm olmadıgıanlamına gelmiyor. Ama sonuçta kronik çatısmalara olanak tanıma-yacak sekilde ciddi bir dönüsüm yasanamadı. Çok basarılı, dini bü-tün is adamları yetisti. Fakat bu insanlar yükseldikleri zeminin ide-olojik gerekliliklerinden uzak, burjuva degil islamcı kalmayı becer-dikleri gibi, sosyal iktisadi iliskilerini de islamiyete uydurdular. Isyaptıkları, mekanizmalarını kullandıkları batıya düsmanlıklarını dainatla sürdürdüler. Gerçekten de Türkiye’de islamiyetin bir taraftankapitalistlestigini gözlersek, diger taraftan da önemli ölçüde kapi-talizmin islamilestigini görürüz. Kürt meselesinde de buna benzerçagrısımları yapacak gelismeler insana, iktisat - ideoloji iliskilerinikeyifle arastırtacak özelliklere sahip. Kente göçen Kürtlerin normalolarak, asimile olması ve içinde bulundukları iktisadi iliskilerin ra-conunda - hukugunda oynamalarını beklerken bir de bakıyorsunuz,bir süre sonra onlar o koskoca metropollerde kendi asiret - soy ilis-kilerini kurmuslar. Olaya fena halde kendi renklerini katmıslar. Kentkültüründe enterasan bir feodal - asiret iliskileri, iktisadi yasamın birbölümünü bambaska bir rotada yürütmeye baslamıs. Türkiye’de üre-tim - dolasım iliskilerini degistiren, tersyüz eden iki güç yalnızca isla-miyet ve Kürt halkıdır. Bu iki güç sosyal, iktisadi, ideolojik anlamdaiktidara degil devlete - T.C.’ye mualiftir. Sosyalistler de devlete mu-halif olmasına ragmen basından beri böylesine bütünlüklü, güçlü birdönüsümü gerçeklestirmekten uzaklar. Sadece yetmis, seksen arası

Page 61: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 61

ideolojik anlamda sosyalistler basarılı oldu. Fakat aynı oranda dasosyal ve iktisadi alanda bir dönüsüm gerçeklestiremedikleri gibi, bualanda zayıf kaldılar. Bunun en önemli nedeni, üretim iliskilerinindönüsmesini iktidarın el degismesine baglamaları neden oluyordu.Buna ragmen sosyalistleri, devlet oldugundan daha tehlikeli algıladıve cezası o oranda agır oldu. Oysa bu arada müslümanlar devletinkanatları altında, devlete muhalif olarak, devletin ve hayatın her ala-nında emin adımlarla ilerliyorlardı. Taaki son ara seçimlerde Refah’ınsürpriz yapmasına dek. Refah’ın oy oranlarını beklenenin ü-zerindearttırması, geleneksel tabanının dısına çıkması, ideolojisini reformeetmesi devletle arasını ciddi sekilde açtı. Yaklasık yirmi yıllık biraradan sonra müslümanlara abanın altından sopanın ucu göründü.Mumcu’nun cenazesi bunun ilk ve en önemli isaretini verdi. Aske-riyle siviliyle geleneksel devletin, geleneksel tabanıyla cenaze radi-kal müslümanlara karsı tam bir gövde gösterisine dönüstü. Olaydakontrgerillanın kokusu çok fazla hissediliyor. En azından Hizbullahgibi islami radikal/terörist örgütlerin kontrgerilla tarafından iyi bi-lindigini varsaymak abartı olmayacaktır. Mumcu olayından hemensonra çözülen cinayetler, açıga çıkan islami örgütler bu iste bir ha-zırlık oldugunu insana ister istemez düsündürtüyor. Sola karsı üs-tünlügünü gerçeklestiren egemen ideoloji, islam ideolojisi karsısındayavas yavas egemenligini yitirmeye baslamıstı. Mumcu olayı söyleya da böyle imdada yetisti ve egemen ideolojinin kendisini topar-lamasını sagladı. Seriatın sıkı düzeninden ürken ‘çagdas/laik Türkvatandaslarının’ yavas yavas bu korkudan kurtuldugu bir dönemdeseriatın öcülügü Iran örnegi gösterilerek, ona veciz bir sekilde hatır-latıldı. Refah Partisi son yerel seçimlerde kullandıgı reklam yöntem-leriyle, çagdas görünümüyle merkez partilerin, liberal-laik tabanınbir kısmını kazanmayı basarmıstı. Refah son dönemlerde her anla-mıyla bir yenilesme dönemine girdi. Ve bunda da oldukça basarılıoldu. Müziklerinden tutun da görünümlerine kadar bir dizi konuda‘çagdas’ mesaj verir oldular. Refah’ın önemli ideologlarından OrhanDilipak’ın ‘Biz demokrasiden daha fazla özgürlük istiyoruz’ gibi ö-nemli açılımlarıyla, seriatın otoriterligin-den korkan seçmenin kay-gılarını ekarte etmeye baslamıslardı. Ekonomik olarak bunalan ortasınıf ve alt sınıf insanlara dayanısmacı cemaat iliskileri içinde hemdestek verip, hem de ideolojik açılımıyla da rahatlık sununca sis-teme alternatif olmakta zorlanmıyorlardı. Mumcu’nun cenazesi vesonrasında yapılan ideolojik bombardıman, hiç de yabana atılma-yacak seriat düzenine karsı korkuları yenilemeyi basardı. Islami ci-nayet örgütlerinin arkasındaki destegin (iran’la iliskilerin bozulmasıpahasına) açıkça Iran olarak gösterilmesi çok önemliydi. Zira sıra-dan, Türkiye’li ‘popüler müslüman’ için Iran yeterince kötü bir ör-nek. Bu insanlar Cuma namazına giderler, Ramazan’da oruç tutup,içki içmeyebilirler ama daha fazla sıkılıga, ekonomik dar bogazdada olsalar gelemezler. Merkez partiler bu seçmenlerini Refah’a kap-tırmakla karsı karsıyayken, Mumcu olayıyla onları tekrar yakalamasansını elde ettiler.

Fakat olay burada kalmayacaktır. Zira islamın yükselisi oldukça

Page 62: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

62 editör: can baskent

yapısal ve sıkı sosyal iliskiler agıyla gelistigi için çok saglamdır. Bu-nun içindir ki Islama karsı Mumcu olayıyla ilk isaretini veren ideolo-jik bombardımanın arkası baska sekillerde de dolarak, ama temkinlibir sekilde gelecektir. Bu aynı zamanda Islami unsurların fasistlesmesürecini de hızlandıracaktır. Zira bir dizi islami yapı devletle çatısmanoktasına gelmekten çok, yakınlasmayı yegleyecektir. Devletin islamikendi kanalları içinde akıtmaya çalısması normal bir liberallesmeçizgisinde degil, klasik Kemali-yen tarzıyla olacak görünüyor. ZiraMumcu olayında verilen mesajlar ve sarılman ideoloji zaten Islamıniçkinlesmesini engelleyen Kemalizmdir. Fakat islam böylesine güç-lenmesine ragmen yine de devletin üçüncü sırada üzerine gidecegimuhalif güçtür. Her seyden önce halletmek isteyecekleri ve hallet-meye çalıstıkları birincil planda Kürt meselesidir. Devlet PKK’ya veKürt halkına karsı askeri baskılarının dozajını ve alanını arttıraraksürdürecektir. Buna baglı olarak Batıda gittikçe artan Kürt nüfusunave bu nüfusun ekonomik iliskilerin bir bölümünde güç kazanmasınakarsı Izmir’den baslayan tecrit, sindirme, asimilasyon politikasını ge-nisleterek sürdürecektir. Izmir’de isportacıların kaldırılmasıyla bas-layan olaylar, ilginçtir sahil seridinde yayılarak devam ediyor. Çünkübu bölgeler halledilmesi en kolay olan, Kürt nüfusun daha az ve dahafazla asimile oldugu bölgelerdir. Sıra en son istanbul’a gelecek. Ora-nın çok genis ve uzun vadeli operasyona tabi o-lacagı bugünden or-tada. Kürt meselesinin yanında geleneksel sosyalist sol, ‘demokratikgüçler’ diye tabir edilen kesim, zaten gittikçe artan bir sekilde yoketme politikasına maruz kalıyor.

Ideolojik agırlıgını yitiren sosyalist sol, gerek Kürt Ulusal Kurtu-lus mücadelesine destegiyle gerekse demokratik imajda sorun teskiletmesiyle ve her zaman güçlenebilme olasılıgına karsı sorun olmak-tan çıkarılmaya çalısılacaktır. Devlet hazır sola karsı ideolojik üstün-lügünü saglamısken bu fırsatı sonuna kadar kullanacaktır.

Sonuç olarak devlet geleneksel muhaliflerine karsı, gelenekselyöntemleriyle ama biraz da ideolojik yanına agırlık vererek taarru-zunu sürdürecektir. Tarihsel mirasın getirdikleri ve bu mirasın tek-rarlanması çatısmaların çözülecegini degil, olsa olsa bir baska dö-neme devredecegini gösteriyor. Bu, devletin ve bir sekilde herke-sin çok istedigi demokratiklesmenin daha uzunca bir dönem klasikesprisiyle olusmayacagını gösteriyor. Yine uzunca bir dönem devle-tin baskıcı yanı ön planda olacaktır. Beni burada ilgilendiren, solungittikçe marjinallesmesi ve alternatif politikalar yaratılmaması. HâlâMumcu olayında oldugu ’gibi müslümanlara karsı, devletin laik kuy-ruguna takılmak ve bundan medet ummak anlasılır bir sey degil.Yine bir kısmı fasistlesmis, bir kısmı da fasistlesme potasında olan is-lamcılarla ve bu çatısmadan devrimci medet ummak, anlasılır bir seydegil. Bugün gerek solun gerekse demokratik güçler diye tabir edi-len kesimin gerekse anarsistlerin yapması gereken, insani düzlemde,klasik politik jargonlardan uzak, insan hakları mücadelesinde kosul-suz en genis bütünlügü saglamaktır. Devletin gittikçe fütursuzlasanbaskılarını, cinayetlerini önleyebilmenin ve politik açılım saglamanıntek anlamlı yolu da budur. Bu basarılmadıgı sürece su anda bulun-

Page 63: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 63

dugumuz yerleri de muhafaza etmekte oldukça zorlanacagız.Savas Canıtez

’Pasifizm Non Plus Ultra’ Üzerine

Polemik zevkinden ve kolaylıgından kendimi mahrum ederek yaz-mak zorundayım. Çünkü cevap verilecek yazı kardes bir dergiden,Osman ve Serdar’dan. Yazıma içerden bir elestiri ve ben de içerdenbir karsılık veriyorum. Umuyorum ki su mesele/mevzu olan konu,genisleyerek tartısılır. Hatta daha dısardan bakıslarla tartısırız. Bunaen azından ben ihtiyaç duyuyorum. Yaklasık görüsleri paylastıgımıziçin, Serdar ve Osman’la yapılacak tartısmanın kısa sürecegini sanı-yorum. Belki biraz zorlamayla kendimizi biraz daha farklı yerlerdekonumlayıp / oynayarak konunun tartısarak açımlanmasını genis-letebiliriz. Bastan alarak adım adım gidecegim. Zira bütün olarakkafamı toparlayacak durumda degilim.

Ben insan dogasında siddetin varlıgını, mutlak kabul etmiyorum.Insan dogasında ‘siddet de, pasifistlik de vardır’ demek baska, bun-dan siddeti ayırıp, ‘insanın dogasında siddet vardır’ yargısını önp-lana çıkarıp hem de buna mutlaklık vermek baska bir seydir. ‘insandogasında siddet vardır’ yargısını tek basına alırsak, bilimsel bir te-mellendirmeye ihtiyaç duyabilir, ama ortada böyle bir sey yok. Dola-yısıyla ‘insan dogasında siddet de pasifistlik de vardır’ yargısı, her-hangi bir bilimsel temellendirmeye ihtiyaç duymaz. Bu sadece du-rum tespitidir, o kadar. Bilimde ikilik yoktur, teklik vardır. Her ne ka-dar bu bazılarına kaba bir anlayıs gibi gelse de, ikiligin ya da üçlügünoldugu yerde bilim de varsa pek fazla itirazım yok. Zira bu noktadaseçim söz konusudur. Seçimin söz konusu oldugu yerde de özgür-lük, ahlak devreye girer. Bence, Serdar ve Osman yazıda (pasifizmeagırlık verme kaygısıyla) düsünce zorlanmıs ve gözlerini kapamayavarmıs. (Hay Allah polemik agzı). Ne demek, ‘siddetin insan doga-sında var olup, olmadıgını bilmiyoruz. Bunu bilmenin yararına dainanmıyoruz.’ Ben söyle diyorum: insan dogasında veya kendimizdeahlaki ilkelerimize ters olan bir sürü sey bulgulayabiliriz. Önemliolan bunların bulgulanması degil, insan iradesinin eyleyebilme san-sının her zaman olmasıdır. Irade, insanın kendisine ragmen bile, ol-ması gerekenlerine göre eyleyebilme olanagıdır. Bu ‘irade’ kavramı-dır ki insana özgürlük ve sorumluluk verir. Ben insana iliskin hiçbirucun, bilimsel ya da metafizik kapatılmasından yana degilim. As-lında sonuçta Serdar ve Osman’la alınacak tavırda ve buna iliskinyargıda anlasıyoruz.

‘Insanın dogası’ su anda yazıma bakmadım ama, ben ‘doga’ kav-ramını kullanıyorsam, ne bilimin ne de metafizigin atfettigi kutsal-lıgı atfediyorum anlamına gelmez. Yani degismez, belirleyici, öz yada tözden falan söz etmiyorum. Eger doga kavramını bu anlamdakullanıyorsam ya komiklik yapmak içindir ya da bilime, metafizigebakısımı anlatmak içindir.

Serdar - Osman siddetin geri beslenme yoluyla kurumlasmıs sid-

Page 64: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

64 editör: can baskent

deti zorunlu doguracagını söylüyorlar. (iyi bir bölüm ama uzun, lüt-fen tekrar bakın) Dikkat (!) sorumluluk bilimin kavramıdır. Tarihtebu kavrama sık sık ihtiyaç duyulur. Hep zorunlu baglar kurulur. Fa-kat nedense hep de arada bosluklar kalır. Daha öncede söyledigimgibi, bu mantık militarist mantıkla saptamada çakısır. Yine dikkat di-yorum (!) ben sadece siddetle, militarizm arasındaki iliskinin zorunluolmadıgını söyledim. Yoksa iliskisiz demedim. Ve iddia ediyorum,tahakküm ve askerler olmadan, devlet olmadan militarizm olmaz.Siddetin bir yanında, korunma ve anlık kızgınlıklar varsa, diger ya-nında tahakküm var. Siddetin tahakküm içerdigi dogru, ama lütfenatlama yapıp, buradan militarizme zorunlu geçmeyelim. O yazıdaKızılderililer örnegini, karsı çıkısları da göze alarak bilerek verdim.Zorunluluk yargısını yıkan örnekleri bulmak, inanın hiç zor degil.Her türlü siddeti militarizm olarak yaygınlastırmanın ya da buna te-mel hazırlamanın kendisi militarizmden baska hiç kimseye yaramaz.

Pasifizme iliskin ayrımlar, nüansmıs gibi görülen önemli farklı-lıklar: Öncelikle ben, siddeti silme gibi ciddi bir iddialılıkta degilim.Bunu çok anlamlı da bulmuyorum. Bence bu, tehlikeli bir zorlama.Ben sadece siddet olmasa, özgürlügün daha güvenli, daha saglıklıolacagını söylüyorum. Ama militarizme iliskin, asla bu kadar yumu-sak bakıslı degilim. Tabii ki pasifizmin ahlaki/ tahakkümcü bir ya-pıya dönüsmemesi için, özgürlükçü etigin gerekliligine inanıyorum.Ben bunu ‘ahlakın önüne özgürlügü koymak’ olarak degerlendiriyo-rum. Fakat bu, bütünlüklü bir bakıs, hayatı ve insanı nasıl degerlen-dirdiginle de dogrudan ilintili. Eger pasifizmden ‘anlamlı bir yön-tem’ olarak söz ediyor-sak, öbür taraftan da siddetin her durumdaözgürlük karsıtı oldugu yargısını vermek, bana anlayısta muglak-lık oldugunu gösteriyor. Zorlama ile pasifizmin tek yol gösterile-rek zorunluluk noktasına getirip da-yatılmasının ucu açılıyor. Pratikdüzlemde seçimlere izin verilirken, akli düzlemde izin verilmiyor.Bazı seyleri tekrarlamakta yarar var. Ahlaki bakısın oldugu yerde‘seçim kavramı’ önem kazanır. Seçim kavramının oldugu yerdeyse,artık zorunluluklardan degil, ‘gerekirliliklerden’ söz edebilirsiniz. Bi-limci anlayısın kendisine çogu zaman elestirel baktıgımızı sanırız.Fakat bilime kaynaklık eden önyargılar, allanma kadar hepimize is-lemistir. Pozitivizmin batagından kurtuldugumuzu sandıgımız biranda, bir bakarsınız rasyonalizmin batagına gömülmüsüz. Insandaiki önemli hastalık vardır. Birisi gerçegi ama yalnızca gerçegi bulmahastalıgı, digeri ise mantıksal bütünlük kurma derdi. Bunlardan kur-tuldugunda zemin biraz kayganlasıyor gibi oluyor. Ama merak et-meyin, çok daha saglamdır.

Vedat Zencir

Page 65: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 7

Neden Otonom?

SKD içindeki tartısmalar bize, otonomdan ne anladıgımızı daha fazlaaçmamız gerektigini gösterdi. Bizim için yeterli olan genel ayrımlarınbir baskalarına çok az sey ya da yanlıs seyler ifade ettigini anladık.Bilindigini varsaydıgımız ayrımların hiç bilinmedigini veya karıstırıl-dıgını bir kez daha gördük. Ne yazık ki böylesine yanlıs anlısılmalara(anlasılamamalara) bizim kavramlastırma, ayrım koyma, açımlamatembelligimizin payı büyük.

Öncelikle otonom; örgüt, parti gibi kapsayıcı niteligi olan ve kit-leselligi kucaklamaya çalısan siyasi yapılarla karıstırılıyor. Böylesinepolitik-siyasi yapıların dertleri, en genel anlamda bütün toplum adınayönetmeye ya da çözüm üretmeye adayken, otonomun böyle kap-sayıcı bir derdi yoktur. Otonom yapısı geregi bütünü olusturan, is-tedigi anda da bütünden tamamıyla bagımsızlıgını saglama iradesigösteren bir yapıdır. Kesinlikle siyasi bir yapılanma degildir. Politikaotonomun önemli bir yanını olustururken, bir otonom pekala poli-tika dısı olabilir. Bize göre otonomun iki önemli ayagı vardır: Bunlar-dan biri; yasamsal birliktelik, digeriyse pozitif ya da negatif politikalanda tavır alıstır. Siyasi yapılarda insanları bir araya getiren, siyasihedef, çıkar ve bunların içinde ya da üzerinde moral degerlerdir.Ancak moral degerlerin varlıgına ragmen bu iliskiler yapısı geregiyabancılasmak, ‘seylesmek’ zorundadır. Otonom politik olarak, poli-tik alanın ‘seylesme’, nesnellesme tehlikesine bir cevap bir alternatifolarak vardır. Birebir iliskileri asmayacak büyüklükte olan otonomunbireyleri, birbirlerini duygusal ve yasamsal anlamda seçmis, her anseçebilme, ayrılabilme sansına sahip iradelerden olusur. Bütünlük vekapsayıcılık derdi olmadıgı için, yabancılasma tehlikesi otonoma nü-fus edecek sekilde gerçeklesemez. Zira duygusal bagların zayıfladıgıyerde ya otonom dagılır, ya birey otonomu terkeder, ya da otonombireyi terk eder (Veya ‘e’ sıkkı olur!) Her kosulda dünya yıkılmaz(!)yani baskalarını genis anlamda etkilemez, ‘cürmü kendinedir’. Oysasiyasi örgütlerin aldıgı her karar etkisi ve gücü oranında, allanma ka-dar genis kitleleri etkiler ve belirler. Tabir caizse bu yapılar içinde is-ter istemez bireysel iradeler, külli iradeye, iradelerini devrederler yada akli düzlemde uyum içinde oldugunu sanırlar. Islami terimlerlekülli iradenin oldugu yerde cüz’i irade gerçeklesemez. Gerçeklestigianda karsı devrimci, hizipçi, darbeci,.... falan olur. Otonom durumugeregi, politik yapılar içindeki varlıgında hizip, darbeci,...... falan ola-

Page 66: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

66 editör: can baskent

maz. Çünkü hizipler de nihayetinde karsı çıktıgı külli iradeyi elinegeçirmeye çalısan, dolayısıyla temelde aynı anlayıs içinde o-lan yapı-lanmalardır. Yani bir otonomun özgür iradesiyle içinde bulundugupolitik yapıları etkilemek, degistirmek gibi dertleri kuskusuz ki var-dır ama, asla o yapıyı, merkezi ele geçirmek, yönetmek gibi dertleriolamaz. Oldugu anda da otonom olmaktan çıkar, siyasi yapıya dö-nüsür.

Kitlesel politik yapılar gibi otonomun bütüncül bir iradesi ol-mayacak mıdır? Ya da iradelerin uyusmadıgı yerde, uymayanlar neolur? öncelikle otonom iradesi dedigimiz sey, otonomdaki bütün ira-delerin aynı yönde karar verdigi anda isler. Diger durumdaysa azsayıdaki genelimizin dısında kalan birey en agırından ‘hıyar’ suçla-masını alır. ‘Hıyar’, iradesini tabii ki kullanmakta sonuna kadar öz-gürdür. Önemli kararlarda, bir kisinin bile itirazının oldugu yerlerde,genelde kisi ikna olmadıgı sürece karar uygulanmaz. Isin güzel yanı,otonomlar genelde böylesine ciddi açmazlarla karsılasmazlar. Zirahayatın sonsuz seçenekleri ve iradelerin birbirini tanıması, kararlarıvahim hale getirmez. Kisi kendinden bilir, biz ‘Amargi’ otonomu ola-rak, iki yıllık geçmisimizde problemler yasadık ama, bir irade prob-lemi yasamadık.

Siyasi yapılarda farklı iradelerin islemeye baslaması her zamanbir kaos korkusunu beraberinde getirirken, otonomda bu korkununyeri olmadıgı gibi, farklı iradelerin birlikteligi (problemli ya da degil)otonomun bireylerine çesitliligin harmonisinin zevkini, yaratıcılıgınıduyumsatır. Yeri gelmisken kısaca üzerinde duralım; kaos düzeneait bir kavramdır. Hükmedenlerin ve hüküm olunanların korkusu-nun iyi bir ifadesidir. Aslında bütün tahakküm iliskilerinin, irade-siz sorumlularının kendi zavallılıklarının açıga çıkmıs halidir kaos.Kaos kavramı, salt negatif anlamda düzensizlik ifade etmez, o aynızamanda iradelerin olmadıgının iddiasıdır. Çogunlukla toplumun,dolayısıyla kisilerin iradesizliginin net dısavurumudur. Anarsistlerinkaos istemi, kendinden kaynaklanan seylerle ilgili degildir. Kendi dı-sında iktidarın iradesiz tasıyıcılarının, kendilerini birden özgürlügündev aynısında görüp, ya korkularını söküp atıp kendi olabilme san-sını kullanabilmesi ya da korkak köpekler gibi sahip arayısını görmezevkine erismek içindir. Ve iradeyken iradeligini, sahiplik olarak al-gılayanlara, sahiplik yapmamanın ahlaki onurunu duymak içindir.Kötü olmak, ikinci kez nefret edilmek ve nefreti duyumsamak için-dir. (Kaptırdık, konu kaydı gitti) Aslında kaymadı, yalnızca sistema-tik olmaktan uzaklastı, o kadar. Kendimizi ve okuyucuyu hafif mes-rep asagılayarak, kaldıgımız yerden düzenli bir sekilde gidelim.

Otonomların ve otonom kavramının ortaya çıkısı sıkı bir globalsistem sunan sanayi toplumunun (kapitalist, sosyalist) sorgulanmasıve alternatif kültürün - hareketin yaygınlasmasıyla es zamanlıdır. II.Dünya Savası sonrasında, felsefi boyutta sistematik felsefenin par-çalanması, problematik felsefenin gelisimi, yani bütünsel metafiziksistemlerin artık kurulama-masının sonuçları bir anlamda ‘otonom’kavramının felsefi alt yapısını olusturur. Felsefede metafizik bütün-lügün yerini alan, problem ortaya koyma sosyal alanda bütünsel sis-

Page 67: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 67

temin yerine parçasal iliskilerin alması gerekliligi yargısına bırakır.Otonom kavramı ve otonomlar, iktidarın ve sanayi toplumunun bü-tünselliginin, sistematiginin sorgulanıp, özgürlügün mümkünlügü-nün parçalanmıslıkta aranmasıdır. Bütünlügün parçalandıgı yerde,parçadan kendi bagımsızlıgını her zaman koruma sansını ve ola-nagını yitirmeden tekrar bütüne yönelmek söz konusu olabilecektir.Bütünlügün yüceligi bitmis, ütopya yerini karsı ütopyaya bırakmıs-tır. Gerek sanayinin dogaya ve insana tahribinin sonuçları gereksetahakküm iliskilerinin yapısal ve mikro düzeyde farkedilmesine bircevap olarak otonomlar ortaya çıktı. Otonomlar antiotoriter-anti sa-nayici çözümün somut göstergeleri sunusudur.

Her ne kadar otonom anlayısının sulandırılmıs hallerine, sistemeangaje olanlarına ve tarihsel olarak birebir anlattıgımız sekilde olma-masına ragmen, bizi ilgilendiren anlattıgımız temel özelliklere sahipçıkılması gerekliligidir. Bu özellikler otonomların negatif olarak, anti-otoriter - antiteknolojist karakterleridir. Pozitif olaraksa bir anlamdametafizik boyutta insanın yalnızlıgına, ölümlülügüne, güçsüzlügüneve varolusundan kaynaklanan halledilemez problemlerine, duygusaldayanısma-paylasma saglar.

Dayanısma ve paylasma toplumsal düzeyde de ilk ve dogrudanduygusuyla birlikte otonomda isler. Dayanısma ve paylasma kültü-rünü bireyler istedigi kadar iyi özümsemis olsunlar (ilke düzeyinde),genis anlamdaki iliskilerde, bu güzelim ilkeler insanların üzerine çık-maya adaydır.

Insanları birlestiren ve zengin bir yasama olanagı sunabilecek, öz-gürlükçü moral degerlerin yasaması için gerekli zeminler eger yoksa,o degerler çok kısa bir süre sonra insanların üzerinde baskı kurmayabaslar. Kuskusuz otonom özgür bir yasamın garantisini olusturmu-yor. Sadece özgürlügün yasanabilirligine en uygun toplumsal anla-yıstır diyebiliriz.

Bu anlamda gerek arzuladıgımız özgür toplum gerekse bugün-den olması gereken iliskileri, en azından içeride hayata geçirebilmekve koruyabilmek için otonomların varlıgını gerekli görüyoruz. Altınıçizerek söyleyelim zorunlu görmüyoruz. Çünkü özgürlük mücade-lesi ve özgürlügü yasayabilmek için otonomdan daha öncelikli ge-rekli olan bireysel ve özgür iradelerin varlıgıdır. Özgürlük mücade-lesinin ve toplumsal yasamın otoriterlesme tehlikelerine karsı olmasıgereken iki önemli sey, bireysel özgür irade ve otonomlardır.

Buradan ‘özgür iradelerin oldugu yerde otonom niçin gerekli?’,‘Bir anlamda bu, bireyin güçsüzlügünün veya bireysel irade dedigi-miz seyin inkarı anlamanı da gelmiyor mu?’ gibi haklı sorular ge-lebilir. Bu türden sorular genele soyut bir insan algılayısından kay-naklanır. Onun için der ki; biz insanın evrensel ve toplumsal yal-nızlıgına duygu paylasımı gibi, her zaman herkesle paylasılamaya-cak, paylasılmaya kalkılırsa duygunun geberecegini ütopya mesele-sine gönderme yaparak da anlatmaya çalıstık. Yine aynı noktada dev-rimci, özgürlükçü toplum kuramcılarının özellikle 19.yy’da düstügühatalara örneklerle kafa patlatmadan, ütopyanın karsı ütopyaya dö-nüsmesi noktasından bakılabilir. Örnegin; kolay reddedilen aile ku-

Page 68: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

68 editör: can baskent

rumunun yerine, yabancılasmıs, insanı bir potada eritmeye çalısanütopik arayısların veya denemelerin yanında, o igrenç aile kurumu-nun da insani olarak karsımıza çıkması tam da temel bir anlayısınsonucudur. Böylece aile kurumuna alternatif olarak kurum demeyedilimizin varmayacagı otonomları koydugumuzu söylemis oluyoruz.Kurum diyemiyoruz çünkü, ailedeki gibi zorunlu seçim ve statikliksöz konusu degil.

Buraya kadar anlattıklarımızla her derde deva gibi, bir toplum-sal model görüntüsü çizdiysek de, asla bir model önermedigimizisöyleme geregi duymuyoruz. Otonom bizim için hem bir toplum-sal örgütlenme hem de özgürlük mücadelesi anlayısının en uygunsomutu olarak var. Dolayısıyla umuyoruz ki aradaki model kroki-sini ciddiye almadınız. Bu yazıda otonoma iliskin düsüncelerimizin,çok azını, kaba olarak aktarabildik. 8. sayıda kitle örgütleri, federa-tif örgütlenmelerle otonom arasındaki iliskileri yazmaya çalısacagız.Ayrıca ‘Amargi’ otonomuyla ‘A-margi’ dergisi arasındaki iliskiyi ir-deleyecegiz. Buradan yola çıkarak da, ortak dergi tartısmasına ilkkatkıyı vermis olacagız.

Isimsiz

Kavramlar, Efendiler ve Usaklar

Öyle igrenç bir düzen içinde yasıyoruz ki en güzel kavramların bile,hangi söylemde olduklarına bakılmaksızın, gösteri toplumu efendi-leri ve usaklarınca içleri bosaltılıp, anlamları degistirilip tekrardansunuluyor. Örnegin, ‘devrim sözcügü, reklamcılıkta, sürekli kılık de-gistiren bir metada yapılan ufacık bir degisikligi anlatacak kadaryansızlastırılmıssa eger bu bütünsel veya arzulanabilir degisim ih-timallerinin artık hiç bir yerde dile getirilmeyisindendir’.(*) Iktidarise bizim bu acizligimizi gördükçe kavramlarımızı daha rahat devsi-rebiliyor. Kavramlarımız onun elinde yok edilip tekrardan bize sunu-luyor. Elimizdeki bütün silahlarımız onun tarafından ele geçirilerek,kendimizi silahsız olarak seyirci koltugunda olup bitenleri seyredenkonumunda buluyoruz.

‘Her türden ideologun, egemen seyirlik toplumun bekçi köpek-lerinin isi budur, en tahripkar kavramların içleri bosaltılır ve sürüpgiden yabancılasmanın hizmetinde dolasıma sokulur yeniden: yani,tersyüz edilmis dadacılık. Böylece reklam sloganlarına dönüsürler.Radikal elestirinin kavramları proletaryayla aynı kadere mahkum-dur: tarihlerinden yoksun bırakılır, köklerinden koparılır ve iktida-rın makine kafalı insanlarının ögüttügü bir hammadde haline geti-rilirler. ‘Mustafa Hayati’ye katılıyoruz. Örgütlü bir güç olmadan is-ter kendi siirimizi/dilimizi yaratalım, ister kendi devrimci teorimizieylemliliklerimizle olusturalım, iktidar ve onun usakları bizi devsir-mek için ellerinden geleni esirgemeyeceklerdir. Böylece de devrim-yeniden yaratılmayacak, sadece iktidar tarafından bize sunulan/kavramlastırılanbir sözcük olarak kalacaktır.

Tüketim toplumunun yeni ihtiyaçlar üretmeye olan çılgınca ge-

Page 69: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 69

reksinimi, eskinin bir anlamda yeniden piyasaya sürülmesinden baskabir sey degildir. Bu ’eski’ sürülürken elbetteki piyasada ihtiyaç gözönüne alınır: anarsizmle ilgili sözde elestirel veya onu anlatan kitap-ları birden yayınlanması. Eskinin kimi ’sosyalistleri’ simdinin libe-ralleri bu oyunu çok seviyorlar. Kavramları devsirerek iktidara hiz-met etmekten çok (zaten amaçları da bu) hem geçmislerini büyükbir gururla anıyorlar hem de geçmislerini reddetmek için ellerindengeleni esirgemiyorlar. (Kim söyledi bilmiyorum ama, ‘her darbedensonra yeni seyleri kesfeden hep sol olmustur’) Liberallerimiz her nekadar geçmislerini reddetseler de eski kavramlarını yeniden köseyazılarında ortaya sürmektedirler. Tarihin yıkıcı ve yapıcı anlarınınbirlestigi an olan topyekün devrim, bu züppelerce Özal’ın yaptık-larına indirgenecek kadar asagılanıyor. Tabi ki bugünkü tüketiminbok yıgında üreyip kanayan bu liberallerimizden, kemalistlerimiz-den, 68’lilerimizden ne beklenebilir.

Onların yaptıkları bu kadarla da kalmıyor. 2000 yılının kutsallıgıyetmezmis gibi, birde basımıza 68’li zırvalıgı çıktı. Ey 1968 sen nelerekadirsin. Agızlarından bırakamadıkları ‘68’li’ olmak lafı, 68’in ken-dilerince ne kadarda piyasaya düsürüldügünün neticesidir. Artık birimaj vardır, gerisi bos. Artık anılarını anlatır dururlar. (Bu agustosayında ölen Leo Ferre’nin arkasından Zeynep Oral, ve Hadi Uluen-gin geçmis günlerini anarak birer yazı yazdılar. Yok Sorbone’da buanarsist sarkıcının sarkıların söyleyerek nasıl kaldırım taslarını fırlat-mıslar ya da onun sarkılarından baskaldırıyı nasıl ögrenmisler. Tabiartık Leo Ferre onların elinde bir metaya dönüsmüstür. Sarkılarıyla,yaptıklarıyla, tıpkı dada, punk gibi 68 de bir imajdır, övünülmesigereken. Içi bosaltılmıs bir imaj, devrin, sosyalizm, anarsizm, punkgibi. Oyunun kuralını kabul eden imaj.)

Bütün bu kavramlar, -devrim, sosyalizm, anarsizm vs.- iktidar veonun usakları tarafından devsirilip tekrardan sunuluyor. Bu igrençoyuna karsı yapmamız gereken yıkıcı düsünceyi gündelik hayatasürmektir. Gösteri toplumunun köpekleri yıkıcı düsünce karsısındaçaresizdirler, ta ki onu legale çekinceye kadar, fakat biz ne legalizne de illegaliz. Biz yapıcı elestiri sunarak iktidarın yerini saglamlas-tırmasını istemiyoruz. Yıkıcı söylemimizle onu devirmek istiyoruz,onu yeniden yaratmak degil. Yıkıcı yaratım, özgürlügün tekrardankazanılması için gereken silahımız olmalıdır. Köpekler ancak onudevsiremezler, ondan kaçarlar. Yıkıcı yaratımla beraber ortaya koya-cagımız sürekli devrim teorimizle devrimi -bizden çalınan devrimi-tekrardan yaratmalıyız. (ancak yıkımı/yıkıcı coskuyu ön plana çı-kartmayanlar gösteri toplumunun birer parçası/aygıtı/imajı olurlarya da yeni bastan veya daha güçlü olarak yaratırlar ve ancak yıkımısavunmayan devrimci hareketler devrime ihanet etmis olurlar). Bizenkaz-ı kainatı istiyoruz.

(*) Uluslararası Durumcu, ’Devrimden söz etmek gülünç geli-yorsa’

Necmi Bayram

Page 70: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

70 editör: can baskent

Pasifizm Boyun Egistir

Merakla bekledigim Amargi’nin 5 ve 6. sayıları, sonunda postadançıktı. Sagolsun, Ahmet göndermis. insan uzaklarda olunca belki du-yarlılıgı biraz daha artıyor. Hele ilgili oldugu konular olunca içergibi okuyuveriyor her seyi. Ve yazıları okudugum gecenin sabahındaBenjamin’in karsısında buldum kendimi (Benjamin, bizim, GeorgeOrwell’in akıllı eseginden esinlenerek bilgisayara koydugumuz ad)Serdar ve Osman arkadasların ortaklasa yazdıkları ‘Pasifizm’ üze-rinde kısa makale hakkında birkaç söz etmek istiyorum.

Yazıda takıldıgım cümleleri buraya alayım önce:‘Militarizmin, üstünde yükseldigi platformun yok edilmesi geri

beslemenin engellenmesiyle mümkündür. Yani siddeti yanıtsız bıra-karak, siddeti topyekün reddederek... Bu pasifizmdir.’

‘Siddeti uygulayan aynı ölçüyle kendisine davranılmasını da ha-ketmis olur.’

‘Siddet her durumda özgürlük karsıtı oldugu için...’‘Kullandıkları siddeti geri beslemesiz bırakarak üzerimizdeki ta-

sarruflarını geçersiz, tahakküm ereklerini sonuçsuz ve böylelikle yön-temlerini basarısız kılarak, siddeti uygulayanların pasifize olmasınayol açmak istiyoruz. Kendilerini yenilemek ya da amaçlarında veyöntemlerinde ısrarcı olmak arasında seçimi yine onlar yapacak. Böy-lelikle bugünkü süreç tersine dönecektir.’

Arkadasların ele alısında öyle sakat bir nokta var ki, bu sakatnokta, militarizmi ve devlet terörünü haklı çıkaracak nitelikte. Sid-deti yanıtsız bırakırsak militarizmin üstünde yükseldigi temel yokedilecektir. Siddeti reddedersek bir ihtimal siddeti uygulayanlar pasi-fize olacaklardır. Bundan çıkan mantıki sonuç sudur: Militarizmi bes-leyen kaynak (ya da kaynaklardan biri diyerek arkadaslara haksızlıkyapmaktan uzak durmaya çalısalım) militarizmin siddetine karsılıkverilmis olmasıdır. Eger bugüne kadar siddete karsılık verilmeseydibelki de militarizmi uygulayanlar pasifize olacaklardı ya da en azın-dan böyle bir seçim yapmaları olasılıgı olacaktı. Öyleyse kahrolsunmilitarizmi yasatan karsı siddet. Kahrolsun, halkın militarizme karsısiddet yoluyla direnisi. Kahrolsun sömürüyü ve dolayısıyla milita-rizmi ortadan kaldırma gerekçesiyle yapılan (pasifist olmayan) bü-tün direnisler.

Görüldügü gibi buradaki ele alısta, okun sivri ucu sömürücü sı-nıflara ve devlete, gerçek militarizme degil, militarizme kaynaklıkettigi iddia edilen ve kaçınılmaz olarak karsı direnis içeren halka yö-neltilmistir. Bu mantıkla sömürücü sınıflar ve onların militarizmi ak-lanmıs olmaktadır. Örnegin bu makaleye dayanan bir devlet erkanırahatlıkla su mantıgı ileri sürebilecektir: ‘Efendim biz de siddet uy-gulamaktan hosnut degiliz. (Nitekim bu o kadar da yanlıs degildir.Eger özel bir ruhsal rahatsızlıgı yoksa, militaristler de dahil hiç kimsesiddet uygulamaktan hosnut olmaz, bunu zorunlu kaldıgı için uygu-lar), fakat ne yazık ki, sagda solda direnisler oluyor. Devlete karsıkimi kisiler ve kesimler siddet yoluyla baskaldırıyorlar. Biz de siddetuygulayarak onları bastırmak zorunda kalıyoruz. Eger devlete karsı

Page 71: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 71

bu baskaldırılar olmasa, herkes yerinde uslu uslu otursa, hadi ondanvazgeçtik, uslu oturmasa bile bize karsı siddet içeren baskaldırılaragirismeseler biz de o zaman siddet uygulamazdık.’

Dogrudur da. Gerçekten de halkların, sınıfların baskaldırısı ol-masa, devlet, sopasını kırmasa bile, bir yere saklayacak ve zorunlukalmadıkça ikide bir göstermeyecektir. Bugün ingiltere’de polis so-kakta silah tasımıyor. Sokakta bu silahsız polislerin dolastıgını gör-dükçe devletin ‘pasifize’ oldugunu sanabilirsiniz. Ama ne zamanhalk Poll Tax direnisine geçmistir, o zaman polis Trafalgar meyda-nında gerekli siddet araçlarını kullanmaktan geri kalmamıstır. Bumantıga göre ne kadar sessiz kalınırsa, ne kadar uslu durulursa, karsısiddet de o kadar kıskırtılmamıs olacaktır. Bu, sonuçta boyun egisiönermekten baska bir sey degildir.

Osman ve Serdar, siddeti uygulayan aynı ölçüde kendisine karsısiddet uygulanmasını da haketmis olur derken acaba ne dedikle-rinin farkındalar mı? Arkadaslar, militarizme direnen insanlara ikiöneride bulunuyorlar: 1. Militarizme karsı siddet içeren bir direnistebulunup onun yasamasına yol açmayın, 2. Eger böyle bir sey yapar-sanız, siddet yoluyla ezilmeyi de hakketmis olursunuz. Bu durumdaAmargi’nin kapagında resmi bulunan Kürt gerillalar da silahlı birdirenis yaptıkları için devletin katliamını hakketmis oluyorlar. Hayırarkadaslar, demagoji yapmıyorum, sizin elbette bunu demek isteme-yeceginizin bilincindeyim, ama ne yazık ki, ettiginiz lafların acı vesizi de üzecek olan mantıki sonuçlarını göstermek zorundayım.

Bir diger nokta siddetin her zaman özgürlük karsıtı oldugu sap-tamasıdır. Arkadaslarımız birarada söylediklerinin bütün mantıki so-nuçlarını uzun boylu düsünmüs degillerdir. Biz de özgürlügü savun-dugumuza göre, siddeti uygulayan kim olursa olsun hepsine karsıçıkmalı ve dövüsen taraflar karsısında özgürlük adına kesin bir taraf-sızlık ilan etmeliyiz. Arkadaslar, bunun bizi, bütün dünya çapında,ezenle ezilen mücadelesinde tarafsızlıga sürükleyeceginin ve sonuçolarak ezenlerin sessiz köleleri haline getireceginin bilincinde misi-niz? Haklı ile haksızın savasında tarafsız kalmak, haksızın yanındayer almak, onu sessizce onaylamaktır aslında. Tamam siz siddet içe-ren bir mücadelede yer almak istemeyebilirsiniz, pasifist olarak bunahakkınız vardır elbette, ama haklı ile haksızın savasında tarafsızlıkilan etmek, hem de bunu özgürlük adına yapmak ne demek olu-yor? insan sokakta bile kavga eden iki kisiden dayak yiyenini des-teklemek, onu korumak güdüsünü tasır. Sokakta bir zorbadan dayakyiyen birisini de mi savunmayacaksınız, siddet kullanarak kendinisavunmaya çalıstı diye.

Hele militaristlerin ‘kendilerini yenilemek’ gibi bir seçim yapa-bilecekleri olasılıgını ileri sürmek artık iyice safdilce bir beklenti ol-maktadır. Sömürücüler ve onların militarist koruyucuları kendi dü-zenlerinin çıkarlarının gerekleri dısında hiçbir seçim yapma sansınasahip degillerdir. Evet, karsılarında iyiden iyiye pasifize olmus birhalk buldukları zaman sopalarını söyle görünmeyen bir yere kaldı-rabilirler ama asla silahı terketmezler, bu onların sömürücü dogala-rına aykırıdır. Bu yüzden pasifizmin silah bırakısması önerisi, eger

Page 72: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

72 editör: can baskent

etkili olacak olursa yalnızca halkın pasifize olmasına ve militaristlereboyun egmesine yol açacaktır o kadar.

Yazımı bitirirken güncel ve acı bir olaydan örnek vermek istiyo-rum. Serdar ve Osman arkadaslardan bir an için kendilerini, Sivas’tayakılan otelin içinde farzetmelerini rica ediyorum. Otel henüz yakıl-mamıs ve dısardaki güruh devlet güçlerinin himayesinde saldırısınısürdürüyor. Yüz insanın, gencecik kızlarımızın yasamı söz konusu.Otelden çıkmak ve güruhun arasına düsüp linç edilmemek için birçıkıs yolu arıyoruz. Biraz sonra, asagıda gaz bidonlarının döküldü-günü ve binanın atese verildigini de gördük. Bu arada içimizden biri,elini beline attı ve bir tabanca çıkarttı (ah, keske o gün gerçekte deböyle bir sey olabilseydi.) Tek kurtulus yolu var, o da silahı kullana-rak kalabalıgı dagıtmak ve otelin kapısından çıkmak. Bu durumdasiddet aracı tabancayı kullanıp yobaz sürüsünü dagıtarak içerdekiinsanların kurtulmasını saglar mıydınız, saglamaz mıydınız? Siddetebasvurur muydunuz vurmaz mıydınız? Yasamın kendisinin yanıt-ları, teorik önermelerden çok daha güçlüdür.

Gün Zileli

Page 73: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 8 (Ocak 1994)

Neden Otonom? - 2

Her kavramın ve anlayısın klise bir sekilde algılanma tehlikesi var.Ve ‘otonom’ da bu duruma bir istisna olusturmuyor. Nitekim, ilkyazıdan sonra kulagımıza gelenlerin nasıl olup da o yazıdan çıkarı-labildigine dogrusu pek sasırdık. Anladık ki, kalıpçı algılara karsı dildüzleminde yapılabilecek fazla bir sey yok. Yazma yetimiz daha iyibile olsa pek bir sey degisecekmis gibi gözükmüyor. Öyle görünüyorki, otonomlar kendilerini var ettigi oranda kendilerini anlatabilecek-ler. Çünkü binlerce yıllık tahakküm kültürüne taban tabana zıt olanbu kültürün kapısından içeri girmek için çok sey gerekiyor. Nasıl öz-gürlükçü ahlak en uygun yasam zeminini otonomlarda bulacaksa,dilin yetkinlesmesi, diger insanlara geçebilmesi de özgürlükçü kül-türün olusmasına baglı.

Otonomların, üzerinde yükseldigi felsefi temellerle birebir örtü-sen bir yasam anlayısı olusturması mümkün degil. Zira bu temelleriderinden etkilemis olan varolusçuluk ve nihilizm ne bir ideoloji nede bir yasam anlayısı üretmislerdir. Fakat, çagımıza damgasını vuranbu iki düsüncenin farklı dısavurumları söz konusudur. Ve bu dısa-vurumların pek çok yerde paralelmis gibi görünen, pek çok yerdede gerçekten yadsınamayacak paralellikleri olan anarsizm ve libera-lizme etkilerini görmek hiç de zor degil. Buna baglı olarak ‘otonom’kavramı kendisine anarsizmde de liberalizmde de yer bulabilecek-tir. ‘Saçma’ ya liberalizmde oldugu gibi, ‘pragmatik’ olana ideolojikdüzlemde alçalarak düser/irtifa kaybeder ya da anarsizmde oldugugibi ‘özgürlügün’ anlam noktasına yükselmesine yardımcı olur.

(’Yükselme’ ve ‘alçalma’ yargıları süphesiz ki ahlakidir ve nesnel-likten uzaktır.) Liberal ideoloji bugün, gittikçe anlamsızlasan yasa-mın içindeki bireyin çaresizligi ve çogunlukla bireyin kendisinin defarkına varmadıgı rahatsızlıgı karsısında paniklemekte ve bireye bufarkına varmazlıgı perçinlemek için bir dizi yanılsamalar yaratmak-tadır. Diger bir deyisle bizim, alternatifini otonomlarda buldugumuz,yalnızlık ve yabancılasma çıkmazına, yaratmakta basarısız olmadıgıyanılsamalarla çare arıyor liberal ideoloji. Bu yanılsamaların nere-deyse sonsuz seçenegi olmasına karsın, bizce en tehlikeli olanı özel-likle 70’li yıllarda ortaya çıkan yesil/alternatif hareketlerin ‘otonom’kavramına gayet liberal/batılı bir algılayısla sahip çıkmaları sonucuolusan ‘liberal otonomlardı. Elbette kendilerini böyle tanımlamadılar.Ancak liberal algılayıs özü geregi insana iliskin olumsuz/negatif yar-

Page 74: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

74 editör: can baskent

gılardan hareket eder ve bu noktada ‘otonom’ insanların birbirlerinefazla geçmeksizin, karsılıklı kisilik dengelerini kisinin kendisi içingözeterek yasadıgı, rahat, yabancılasmıs bir yasantıya tekabül eder.Ya da diyebiliriz ki liberal algılayısta kendisine yer bulan ‘otonom’,‘saçma’dan korkan ‘Decadans’ın postmodern’ sıgınagıdır; hatta li-beral devletin özgürlük yanılsaması yaratarak genislemesinin en iyiaraçlarındandır. Bu anlayıs dil düzleminde ‘irade’nin varlıgını onay-ladıgı halde, eyleme noktasında varolan statükoya temelde uyumluhareket eder. Dil düzleminde kabullenilen irade pratikte insana gü-vensizlik üzerine isler. Güvensizligin sonucu elde kalan pozitif ikisey ‘basarı’ ve ‘hırs’tır.

Nietsche’nin tabiriyle ‘decadans’ diye adlandırdıgımız bu insantipi kendisinde onayladıgının, kendisine yapılmasını hakettiginin gi-zil ahlaki farkındalıgıyla, her an bozulabilecek korkak dengeler ku-rar. (Sırası geldigi halde buradan hukuga geçmeyelim ve çagrısımyaptırmakla yetinelim). Bu anlayıs, ideolojik düzlemde de muhalif,ama muhalifliginde akıllı, iktidar onayıcısıdır.

Anarsizmde insana iliskin, nesnel ya da metafizik, net bir iyilikyargısı olmamasına karsın, tersi de yoktur. Sadece ‘insan iyi olabilir’ahlaki yargısı vardır. ‘Irade’ tercihen öncelige sahiptir. Iradenin böy-lesi algılanısıyla olusturulan bir otonomun yasamsal birlikteliginde,kuvvetle muhtemel ki, özgür iliskilerin önünde engel olan ‘ben’inengellerini asmaya/ kaldırmaya yönelik bir süreç yasanacaktır. Oto-nomun iç iliskilerinde sevgi ve paylasımın bir süreç olarak ortayakonmasıyla, asılmasında ‘ben’in engellerinin hayli güç bir dizi engelbireyleri beklemektedir. Her seyden önce otonom, politik ve yasam-sal düzlemlerinin birbirinin önünü kesmedigi, aksine, iç yasantıylapolitik aktivasyonunun birbirini besledigi, her iki düzlemde de yara-tıcılıgın gelistigi dinamik bir bütünlük olmalıdır. Ancak pozitif algıve duygular genelde iç yasantının payına düserken, agresif ve negatiftavırlar dısarıya yani devlet ve topluma yöneliktir. Böyle olması ga-yet normal olmakla birlikte pozitiflerin ve negatiflerin birbirini par-çalamaması da gerekiyor; çünkü, pozitifler parçalandıgında iç ya-santı dagılırken, negatifler parçalandıgında otonomun devlet ve top-luma karsı çıkısı/politik yönü yok olacaktır. Basit bir dualizmle ifadeedersek, ‘otonom ’batılı’ eylerken, ’dogulu’ yasamak’ ister. ‘Batı’ içi-mize bunca sindikten sonra ne derece ‘dogulu’ yasanabilir bilmi-yoruz ama, bizce açık olan sey batı bilimci anlayısın her gün dahafazla kendi ürettiklerini bulguladıgı. ‘Batılı’ dogal olarak algıladıgıgibi yasadıgından her gün daha da artan bir kesmekes ve boktanlıkiçinde, habire kendini yeniden bok aynasında görüyor. Öngördügü-müz bir yasam içinde tersine bir sürecin, mikro ve makro düzeydebaslaması/baslatılması gerekiyor. Dikkat, diyoruz, binlerce yıllık ta-hakküm kültürünün çocuklarıyız. Ve bu is hiç de kolay degil. ‘Ger-çekçi olup, imkansızı istemek’ de eylenemeyecek iddialarla kendinivar etmek degil.

Yazının birinci bölümünde otonomun ‘politika dısı’ olabileceginisöylemistik. Bu, tüm özenimize ragmen, yanlıs anlasılmaya uygunbir anlatımdı. Özellikle ‘a-politik’degil, ‘politika dısı’ olabilir, demis-

Page 75: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 75

tik. Özgürlükçü bir otonom aynı zamanda toplumsal mücadele veörgütlenme perspektifleri gelistirdiginden ötürüdür ki apolitik ola-maz. Fakat varolan/verili politik alanı reddedip, politikanın para-dokslarını sırtlanmaksızın politik-yasamsal bir seçim yapabilir. Birotonom, tahakküm iliskilerinin içinde olmanın, karsı çıkısında da on-ları yeniden üretmek oldugu yargısını verebilir; karsı çıkısın sistemiyeniden -ve hatta daha mükemmel bir halde- üretme olasılıgı ve ris-kini üstlenmeyip, radikal bir kopusla kendini dogaya vurabilir. Bunuyaparken gidisim deklare eder, önerir. Diger insanlara ulasma, kendiçözümünü ve deneyimlerini anlatma derdi her zaman olur. Dolayı-sıyla kendi dısında olup, bitenler ne sorunları ne de sorumluluklarıolmaktan hiçbir zaman çıkmaz. Sadece mücadele tarzı farklılasmıs,mücadele politik arenadan çıkarılıp, bir bütün olarak yasamın ken-disine tasınmıstır.

Otonom, toplumsal düzeyde, bütüne iliskin çözümler üretmeyealısık politik kafaların düsünme alıskanlıklarını, algılayıslarını degis-tirebilecek bazı olanaklara sahiptir. Öyle ya da böyle, politik-lesmiskisilerin tutuldugu ciddi bir hastalık vardır: MISYONKARLIK. (bukelime ‘misyoner’ ile ‘isyankar’! birlestirerek uyduruldu.) Kendi kur-tulusunu toplumsal düzeyde arayan misyonkar, kendi dısındaki ira-delerin kurtuluslarını kendi çözümüne baglayarak onlar adına dü-sünmeye baslar. Otonom bu tehlikeye karsı ‘makro’ düzeydeki po-litika anlayısının ‘mikro’ düzeye çekilmesine ciddi bir olanak saglı-yor. Kendi kurtulusunu toplumsal bütünlük noktasında arayan bi-reyin otonom yasantısıyla çakısması bütünlük saplantısını sarsacak-tır. Çesitliligin harmonisinin ve yaratıcılıgın duyumsandıgı otonomyasantısı içinde bireyin önceden tasarlanmıs bütünlükler aramasınaihtiyacı yoktur. Çünkü bütünlük arayısı ve beklentisi özgür iradeninyasanamamasından kavranamamasındandır. Bireysel ve topluluksaliradelerin oldugu yerde toplumsal bütünlüksüzlügün fazlaca sorunyaratmayacagını görmek pek de zor degil. Ancak iradi olan bireybaska iradelerin de olabilecegini anlayabilir.Yine o baska irade, ken-disinden farklı eyliyor da olsa onu tanıma söz konusudur. Bu top-lumsal düzeyde birbirini tanıma ne kaosun ne de iktidarın oldugubir toplumun istendik bütünlüksüzlügüdür iste.

Karsı kültürün bir anlamda mihenk tası olarak gördügümüz oto-nom kavramı irade olabilenlerin otoriterlesmesine / otoriterlestiril-mesine karsı özgürlügün yasanılabilirliginin ahlaki ve yasamsal si-gortası olur. Politikanın handikapı ya da devrimcinin trajedisi diye-bilecegimiz sey bireylerin ve politik yapıların güçlendikleri orandaiktidar olma tehlikesiyle karsı karsıya kalmalarıdır. 19. yüzyıl dev-rimcileri içinde güçlü iradeyle otoriter kimligin içice geçtigi örnek-lere sıkça rastlamak mümkünken görünen o ki, bu kimlikler harekettarafından dıslanmamıslar, daha çok kendi yalnızlıkları içinde ‘dev-rimcinin trajedisi’ni yasamıslardır. Günümüzde ise anarsist birey veyapılar sıklıkla otoriter olmakla suçlanıyor. Güç ve iktidar ayrımıanlasılmadıgı, bu ayrımı yasama geçirecek kanallar yaratılamadıgıiçin buna sasmamak gerek. Bugün güçlü politik kimlik ya da yapı-ların entelektüel ya da otoriter bir hale dönüp, magrurlasmasının iki

Page 76: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

76 editör: can baskent

yönü söz konusu. Bunlar da ‘politikanın handikapları’ zaten. Ilki vetali olan, irade olmayanların iradelerin güçlülügünü otoriterlik ola-rak algılayıp, iradesizliklerine kılıf yapmalarıyken, ikincisi iradi kim-liklerin misyonkarlık batagına iradesizlerin de destegi ile saplanıpkalmaları, iradesizlerin varlıgını gerekçe haline getirip, otoriterliginhazzına teslim olmaları. Eger ki anarsist politik kimliklerin, politikgüç dısında onları onore edecek yasamsal paylasımları ve sevgi bag-ları yoksa sonları büyük olasılıkla trajik olacaktır. Bu var olan dün-yanın deger yargılarından, plastik erdemlerinden uzaklasıp, özgür-lükçü erdemlerin yasama geçirilmesiyle dogrudan ilintilidir. Moderndünyanın her türlü statükocu degerini karsı kültürlere yedirebilmesi,kültürel anlamda radikal kopusların gerçeklesememesinden dolayı.Ancak bunun içinde özgürlükçü degerleri besleyecek iliskilerin, ya-pıların olması gerekir. Biz inanıyoruz ki bu anlayıs, direngen oluna-bildiginde, radikal politikanın önündeki tıkanıklıgı açmaya kadirdir.Simdilik sadece genel ayrımlarını koyabildigimiz bu anlayıs ancakyasamla yüz yüze geldiginde canlanabilir. Ve biliyoruz ki bu karsı-lasma olmadıgı sürece telaffuz edilen ilkeler ne güven olusturabili-cektir ne de pratikte kendisini bulabilecektir. Onlar hep güzel amauygulanamaz seyler olarak görülmeye, görülmek istenmeye devameder. Ahlakın yasanabilmesi yasamla girilecek temaslarda dogacakhandikapları göze almakla mümkündür.

Kitle Örgütleri ve OtonomBütün kitle örgütleri, otonomlar olusmadıgı sürece, merkezi, ya-

ratıcılıktan uzak, adının olumsuz anlamısla ‘kitle örgütü’ olarak ka-lacaklar. Bildigimiz biçimiyle varolan kitle örgütleri basarılı olsalarda, yani kitleselligi yakalamıs olsalar dahi özgürlesme sürecine ekle-yecek yeni bir seyleri olmayacak. Çünkü hep söylenen ama bir türlügerçeklestirilemeyen ‘çoksesliligi’ yaratacak zeminlerden yoksunlar.Bagımsız hareket etme olanagı ve anlayısına sahip olan otonomlarkitle örgütleri içinde etkinlik göstermedigi sürece de bu zemindenhep yoksun kalacaklar. Dikkat çekicidir ki, hemen her kitle örgü-tünde bir yandan ‘çokseslilik’ten söz edilirken, hemen akabinde bü-tün sesleri kendinde eritme çabaları bas gösterir. Iktidar anlayısınınmerkeze alındıgı bütün örgütlerde ‘çokseslilik’ tartısmalarının çık-maza saplanması hiç de tesadüfi degil. Iktidar ve kapsayıcılık derdiolan siyasi yapılanmaların bir araya geldigi kitle örgütlerinde olsaolsa güç dengelerinin bir tarafa egilmesine izin vermedigi hassasdengeler üzerinde, zoraki bir ‘çok seslilikken söz edilebilir. Açıkçası,iktidar mantıgı içinde düsünen hiçbir kafanın ‘çoksesliligi’ gerçek-ten istemesi mümkün degildir. En iyimser yorumla, kurnazca kendiiktidarını güçlendiren yapının muhalefete ihtiyaç duymasından kay-naklanan hosgörüden dem vurabilir. Bugün egemen olan liberal ide-olojinin anladıgı/anlattıgı ‘çokseslilik’ bu söyledigimizin iyi rasyo-nalize edilmis/mantıga bürünmüs halidir, baska da hiçbir sey degil-dir. Egemenler iktidarlarını iyi rasyonalize ettikleri sürece, demok-ratiklikleri sözde radikal muhaliflerine göre çok daha inandırıcıdır.Muhalif güçlerin muhalifliklerinden kaynaklanan özgürlük istemleriise ideolojilerinin sonuçlarında sırıtıyor. En küçük kitle örgütlerinde

Page 77: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 77

dahi çoksesliligin olusamadıgını gören normal bir kafanın varacagıen muhtemel olan yer bugünün ‘sosyal refah devleti’dir. Yanlıs anla-yıs ve zeminler-deki çokseslilik arayıslarının olumsuz sonuçları ‘ola-bilirlige’ duyulan inancı da sarsmakta. Kitle örgütleri içinde çokses-liligin olamazlıgını yaratan iktidar mantıgı ile beraber, bir de libera-lizmin özgürlük mavallarıyla beslenen bir anlayısın ‘çokseslilik’ ve‘özgürlük’ iddialarına raslamak mümkün. Liberalizmin kekledigi bu‘üçüncü tekil sahıs’lar herkesin her istedigini, istedigi zaman söyle-meye eyleme özgürlügü gibi çok belirsiz bir anlayısın amansız savu-nucularıdırlar. Kuskusuz söyleme noktasında denilebilecek bir seyyok. Fakat herkesin her istedigini eylemesi özgürlügü hiç anlama-mak demektir. Bu kekler kendilerini anarsizmden daha ileri nokta-larda görürler. ‘Sonuçta’, derler, ‘anarsizm de bir ’izm’dir. Ahlak-tan bahseder. Ahlak ise sorumluluk ve sınırlama getirir’. Bu tür ko-caman özgürlük lafları yapanlar özgürlükle baslarını hiçbir zamanderde sokmamıslardır. Özgürlügün ne menem bir sey oldugunu neciddi olarak düsünmüs ne de eylemislerdir. Bunun içindir ki onlara‘üçüncü tekiller’ demeyi uygun bulduk. Bu türün özgürlük anla-yısı anarsistler hariç karsı çıktıkları ile aynıdır. Kitle örgütlerindekiçokseslilik tartısmalarına baska bir çıkıssız boyut katarlar. Isin dahada boktan tarafı bu anlayısın karsısında ‘iktidarcılar’ın söyledikleriehven-i ser o-lur, daha kabul edilebilir hale gelir.

Özgürlügün, kuskusuz ki, yasaları ve kuralları olamaz. Ama ge-nel de olsa, pratikteki ayrıntılarda isleyebilecek ilkeleri vardır. Bunlarda özgürlügün dogasından kaynaklanır. ‘Benim ve baskalarının üze-rinde tahakküm kurmaya çalısmadıkça her türlü anlasısla bir aradaolabilirim’ demek böylesi bir ilkedir. ‘Aksi takdirde’, diye devameder bu ilke, ‘Bir, hükmedilmem, buna izin vermem, olanak sagla-mam. Iki, karsı çıkar, mücadele ederim.’ Bu ilkenin pratikte isleme-yecegini söyleyecek, sübjektif algı ve durumları gerekçe göstererekkarsı çıkacak olanlara söylenecek tek bir sey var: Hayatın içine girin,kolay ve tavizsiz olmasa da, ilkelerin karsılıgını süreç içinde bula-caksınız. Kuskusuz ki, ‘ilke’nin de aslında bir kural oldugunu söyle-yerek, karsı çıkacak olanlar kurnaz iktidarcılarla, üçüncü tekillerdenbaskası olmayacak.

Otonomun kitle örgütlerinde varolusu, süphesiz, bu ilke teme-linde olur. Kitle örgütünün dinamik ve yaratıcı bir yapıya dönüsebil-mesi bu ve bunun gibi ilkelerin geleneklesmesi ile mümkündür. Il-kenin geleneklesebilmesi içinse bu konuda direngen davranabilecekotonomlara gereksinimiz var. Yazının birinci bölümünde sordugu-muzun benzeri bir soruyu bu konuda da soralım: Ilkeyi birey ger-çeklestiremez mi? Elbette birey bunu yapabilir. Bu zaten önkosul.Politika-birey iliskisinde bireyin profesyonel politikacı olma, kendinisalt bu kimlikle varetme tehlikesine karsı otonomun nasıl bir sigortarolü üstlendigini anlatmıstık. Bireyin politika ile iliskisindeki dönü-süme zemin yaratan otonom, politikanın kitle örgütlerinde dönüsü-münde, toplumsal düzeyde aynı islevi görür. Bu dönüsüm, gönüllü,profesyonellesmemis, resmi olmayan, kendini yasamın diger alanla-rından ayrık ve üstte konumlamayan, aksine onlarla biraradalıgın-

Page 78: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

78 editör: can baskent

dan beslenen bir ‘politika’ anlayısına dogru olacaktır. Otonom dahiloldugu kültürün, kendi belkemigi olan yasamsal zeminin rengini,tarzını digerlerinden rahatsız olmaksızın kitle örgütüne tasıyacaktır.Aynı gerekirligi federatif örgütlenme modeli için de söylemek müm-kün. Bu örgütlenme tarzı kitle örgütlerinin iliskilendirilmesinde ge-rekli olmakla birlikte, tek basına politik alanın dönüstürülmesini sag-layacak olanaklardan yoksun.

Politikanın handikaplarının asılmasında, kitle örgütlerinin kendi-lerini ve politik alanı dönüstürebilmesinde, birey-politika iliskisininyabancılasan degil, zenginlesen bir birey ortaya çıkarmasında oto-nom yasatısının bizim su anda buradan görebildiklerimizden baskabir dizi olanaga daha sahip olabilecegini söylemek zor degil. Bütünbunlar anlamlarını ancak yasam içinde bulabilirler. Verili olandanfarklı, kendi yarattıgımız bir yasam içinde.

Isimsiz

Amargi Dergisi ve Otonomu

‘Amargi olarak, anarsist söylem içinde su yada bu yolun/anlayısınsavunucusu degiliz. Bütün yolların handikapları vardır, önemli olanbu handikapların bilinmesi ve yolların bu baglamda bir seçim niteligitasımasıdır....’

Amargi, çıkıs yazısındaki bu tespitiyle anarsist gelenegi olustur-manın ve olustugu kadarını korumanın perspektifini sunuyordu. Buperspektif hiçbir anarsist tarafından reddedilemeyecek denli net vedogru bir perspektiftir. Ancak ortada oturmus bir tarz veya tarzlar ol-mamasına karsın, kendini anarsist olarak tanımlayan kisilerin ya daküçük arkadas grupçuklarının kendini digerlerinden üstün görmekompleksine rastlıyoruz.

Amargi Dergisi seyrek aralıklarla yayınlanarak da olsa iki yıldıryayınına devam edebilmesi ve dergi çevresinde toplanan bireyleringerek politik zeminde varolarak, gerek politik yapılanmaların olus-masına katılarak, gerek de yasam karsısında bireysel tavırlarını ala-rak ahlaki iddialarının altını nispeten doldurabilmesi önemli bir di-rengenlik göstergesidir. Bu direngenligine ve bununla orantılı olarakgiderek güçlenmesine karsın Amargi Dergisi herhangi bir tarzı ya daçizgiyi savunmadı. Çünkü bizim için önemli olan tarzların bir aradaolma zeminin gerekliligiydi.

Türkiye’de henüz bir hareketliligin olusmaması, yakından tanı-dıgımız, hareketliligin varoldugu ülkelerdeki kısır ve anlamsız kav-gaların ortaya çıkmaması için bir sanstı. Bu sans bir aradalıgın pers-pektifinin iyi aktarıldıgı ve buna uygun davranıldıgı oranda özgür-lükçü/anarsist ahlakın olusmasına yol açabilirdi.

Bu düsünceler Amargi Dergisinin PAN ANARSIST bir tutum ser-gilemesine yol açtı. Bazı sayılarından punklardan, ‘zibidilerden olu-san bir armoni öne çıkarken, bazı sayılarında antimilitarist, bazıla-rında da anarko-feminist ya da anarko-sendikalist söylem öne çıktı.Her ne kadar yazılarda bu söylediklerimizin iyi aktarılamadıgı öne

Page 79: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 79

sürülebilirse de, elden dagıtılan ve birebir iliskiyi önemseyen dergi-nin okuyucusu tartısmalardan Amargi Dergisi’nin bu kaygısından veçabasından haberdardır. Amargi Dergisi azca bizden, çokça Türkiyelianarsistlerden kaynaklanan problemlerden dolayı tam bir platformdergisi olamadıysa da, platform dergisini olusturmanın anlayısını vekosullarını hazırladı/hazırlıyor.

Olamayanların birarada olması mümkün degil. Varmıs gibi olan-ların birarada olması da, olacak olanların en kötüsüdür. Öyle ya daböyle olanların ise temel perspektiflerinin oturmamıslıgı bilinen birgerçek ise bir platformdan söz etmek, sanırız ki günümüz Türk so-lunun kısır, yaratıcılıktan yoksun platformlarının ötesine geçemeye-cektir.

Amargi Dergisi bir otonom tarafından çıkarılmaya baslanmıstı.Bu otonomun ilk hatası da dergiyi kendi dısına tasırmaya çalısıp,platform dergisi iddiasını gerçeklemek isterken otonomun adını dergiismi olarak kullanması oldu. Böylelikle otonom, bir yandan - isteme-mesine karsın- dergiye katılımı zorlastırmıs olurken, diger yandanda kendi potansiyellerini kısırlastırdı.

Otonom iddiasının altını yasamsal olarak dolduramamanın acı-sını politik alanda da çekti. Ancak bireylerin politik yaklasımındakifarklılıklar dergi için olabilir ve gerekirken, ‘otonom’un kendimizi ta-nımlayısta kolay söylenmis bir kavram oldugunu ortaya çıkardı. Bu-gün ‘Amargi Otonomu’ böylesine iddialı bir kavramın tekrar düsü-nülmesi gerektigini söylemektedir. Sapkamızı önümüze koyduk dü-sünüp tartısıyoruz. Kendimizi de otonom olarak tanımlamıyoruz.

Hemen söyleyelim, mütevazi olmadıgımız bir nokta varsa o da‘Amargi Otonomu’nun politik arenada anarsizmin hakkını veren ken-dini var edis biçimiydi. Bugün artık çesitli çevrelerde anarsizm veanarsistler birkaç yıl önceki olumsuz imajlarından kurtulmuslarsa,bunda ‘Amargi Otonomu’nun önemli ve yok sayılamaz katkısı var-dır.

Amargi Dergisi cephesine bakarsak, Türkiyeli anarsistler için birplatform dergisi olma sansına sahip tek dergi olması nedeniyle önü-müz daha açık. Amargi Dergisi, çıkarken söylediklerini sahiplenerekbir platform dergisi olabilir. Bu demektir ki her tarza, tarz olmasısartıyla sayfalar açıktır. Sart kosmamızın nedeni tarz olabilmenin otercihin gerekirliklerinin yerine getirilmesiyle mümkün olabileceginidüsünmemiz. Herhangi bir tarzı / çizgiyi savunmayan bireyler dekendilerini Amargi’de var etme sansına ve yetisine sahiptir. AmargiDergisi yeni döneminde günlük yasama çok daha duyarlı, aynı za-manda anarsist ahlakın altını doldurmada da çok daha özenli ola-caktır.

YASASIN ÖZGÜRLÜK!Isimsiz

Page 80: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna
Page 81: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 9 (Subat 1994)

Amargi’ye Yazan Herkesin ve Özellikle Çetin Yel’in Dikkatine!

Arkadaslar, kaç defadır söylüyoruz, yazılarınızı daktiloya çekilmisolarak gönderin. Aksi takdirde derginin angaryası iki katına çıkı-yor. Ömrümüz daktilo basında mı geçecek bizim? Yazılarını dakti-loya çekme olanagına sahip olmayanlar da kelime ve satır aralarındagenis bosluklar bırakarak, okunaklı bir el yazısıyla yazsınlar.

Bu baglamda, zat-ı muhterem Çetin Yel’i de burada ifsa etmekboynumuzun borcudur. Çetin yazılarındaki alıntıları bile yazmayaüsenerek alıntıladıgı yerden kesip yazıdaki yerine yapıstırarak, bizeyamalı bohça gibi yazılar göndermekte, mazaret olarak da daktilosuolmadıgını söylemektedir.

Üstüne üstlük bir de daktilo istedigini beyan ediyor. Biz de göz-lük parası istiyoruz. Böylece biline.

Hadi, kalın saglıcakla.Isimsiz

Siddetsiz Devrim Mümkün mü?

Pasifistin ‘toplumsallık’ gibi bir derdi oldugu noktada, o kendisinireddedise dayalı metafizik düzlemde degil, bir baska yerde konum-lamalıdır, Çünkü toplumsallık, eninde sonunda devrim kaygısıylaçakısır, Ve bu noktada pasifist, ‘Siddetsiz devrim olabilir mi? soru-suyla karsı karsıyadır.

1.Pasif direnis ya da sivil itaatsizlik simdiye dek pasifizmin ta ken-

disi olarak algılana geldi. Gerek siddetsizlik savunucuları / pasifist-ler gerekse siddet yanlıları pasifizmi sivil itaatsizlige endeksli algıla-dıklarından ya pasifist düsüncenin önündeki tıkanıklıkları asamıyor-lar ya da onunla alay ediyorlar.

Pasifistlerin -hele bir de kendilerine anarsist diye tanımlıyorlarsa-önemli bir açmazı gibi görünür ‘Siddetsiz devrim mümkün mü?’ so-rusu. Oysaki sivil itaatsizligin kendisini olusturdugu, oradan bes-lendigi metafizik düzlemde pasifistin devrim diye bir derdi pek deyoktur. Bireyin otorite ile tek basına kavgası yasanır bu metafizikdüzlemde. Aslına bakarsanız bir kavga da denemez buna. Pasifistinbir basına kendi ‘haçına’ dogru yürüyüsüdür. Yol uzun ya da kısa

Page 82: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

82 editör: can baskent

olabilir, ama sonuçta, o ‘haçını’ Isa gibi tasımak ister. Yani çarımıhagerilecektir. Bir kavga degil bu, çünkü böylesi bir metafizik düzlemdepasifist baskaldıran devrimci degil, otoritenin mesrulugunu tanıma-yan birisidir. Onun ‘devrim yapmak’ gibi bir derdi olamaz, çünküo zaten devrim olmustur. At gözlügüyle toplumsal devrime gözünüdikmis kafaların anlayamayacagı bir sekilde anlamalıdır böylesi birpasifizm. Onun anlamı, çogunlukla karsımıza dinsel kökenli bir sid-detsizlik ögretisi olarak çıkıp, insana kutsallık / tanrısallık atfedenteolojik bakıs açısında degil, ahlaki sorgulamasındadır.

Söylenenleri yeniden söylemektense su alıntıyı yapayım: ‘Ahlakisorgulama acımasızdır. Her seyi kisinin sırtına yükleyiverir. Bir kerebasladı mı yani dürüstçe basladı mı kaçacak yer bulamazsın. Ucudöner dolasır sana gelir. Ne kosullara, diger insanlara ne de tarihe,politikaya sıgınamazsın.. Avunmaya, rahatlamaya engeldir. Adamıdoksanında sokaga çıkaracak denli inatçıdır.’ (1)

2.Pasifistin ‘toplumsallık’ gibi bir derdi oldugu noktada, o kendi-

sini reddedise dayalı metafizik düzlemde degil, bir baska yerde ko-numlamalıdır. Çünkü toplumsallık, eninde sonunda devrim kaygı-sıyla çakısır. Ve bu noktada pasifist, ‘Siddetsiz devrim olabilir mi?’sorusuyla karsı karsıyadır. Surası açık ki, bu soruyu sorup da ce-vabını sivil itaatsizlige -dolayısıyla onun reddedise dayalı metafizikdüzlemine- endeksli aramak bir hayli yoracaktır insanı. Sonuçta dapek bir sey bulunamaz. Çünkü devrimcinin duygu ve algılayıs düz-lemleri yani gerçekligi farklıdır. Gücünü, fütursuzca kendisini ortayakoyuveren reddedisten degil, baskaldırı duygusundan alır. Baskaldı-rının kendisi ise nefret ve siddet duygularıyla gayet yakinen ilgili.(Toplumsallıgın isin içine girdigi her yerde siddet ve nefret duygula-rını da kesfetmemiz bir tesadüf olmasa gerek.)

Pasifist, baskaldırı ve devrim kaygılarıyla hareket ettiginde birdizi çeliskiyi gögüslemek zorunda kalır. Öncelikle, pasifizmi sivil ita-atsizilge endeksli algılayarak, otoriteyle yüzlesilen noktada konum-lamak, büyük ihtimalle devrimi yeniden yaratamayacaktır. Ya geri-zekalı, rasyonel kafalı toplumsal devrimcilerin pasifizmi algıladıklarınoktaya gelir, yani pasifize olur ya da davası bireysellesir, yani ‘dev-rim yapma’ kaygısının yerini devrim olma durumu alır. Öte yandanbaskaldırının kendisi bireyin siddet duygularını da açıga çıkaraca-gından ahlaki sorgulamasını özgürlük temelinde degil, siddetsizliktemelinde olusturan pasifist, algılayısı geregi, sırtlanamayacagı birparadoksla yüzlesir. Tam yerine rast gelmisken, sunu da söyleye-yim ki içinde insan olmasa dahi, bir hapishaneyi yerle bir ederkensiddet duygusundan alınan hazzın düsündürücü oldugunu söyle-yinlerin özgürlük duygusundan böylesine bihaber olusları gerçektendüsündürücüdür.

Siddetsizligi otorite ile yüzlesilen noktada konumlayan ve sid-det duygusundan dahi arınma iddialılıgında olan böylesine radikalbir söylem, yukardaki örnekte oldugu gibi birçok yerde siddetsizligiözgürlügün önüne koyacaktır. Ve bu noktada siddetsizligin ne dev-rimciligi kalır ne de özgürlelstiriciligi.

Page 83: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 83

Siddetin yasamın her alanından dıslanması gerektigine tüm ben-ligimle inanmakla beraber, binlerce yıllık siddetçi tahakküm kültü-rünün mirasçıları olan bizlerin, bu soysuz 20.yy’ın insanları olarakbunu nasıl yapacagımızı, yapma çabasına girdigimizde de özgür-lügü siddetsizlige nasıl yedirmeyecegimizi ben bilmiyorum. Ancakbildigim su ki, bugün devrimi yeniden yaratmak isteyenler varolandüzenin deger yargılarından radikal bir kopusu gerçeklestirip, öz-gürlükçü bir kültür olusturmak zorundalar. Ve bu kültürün öncelikliahlaki gerekirliklerinden biri siddetsizlik olmalıdır. Böylesi bir sid-detsizlik, siddet duygusundan arınma, siddeti yasamın her alanındadıslama gibi iddialılıklar anlamına gelmez. Siddetin ne menem birbok oldugunun gayet iyi bilincinde olarak onu hiçbir sekilde olum-lamama, haklılıgını rasyonalize etmeme anlamına gelir. Ben pasifiz-mimi bu noktada olusturuyorum. Ancak, diyorum, siddetsizilk ön-celikli bir ahlaki gerekirlik oldugunda içindeki herkesin tek tek iradeoldugu birliktelikler ve özgürlükçü bir kültür olusabilir, yasayabilir.Ve bu kültürün kimi insanları da otorite ile yüzlestikleri yerde siddetkullanmayı seçebilirler; çünkü onlar iradedir, yani özgür ve sorum-ludurlar. Aynen digerleri gibi, yani otorite ile karsı karsıya geldikle-rinde pasif direnisi seçenler gibi.

Pasifizmi böylesi bir algılayısta önemli bir soru isareti siddetinkendisini üretme ve geri besleme mekanizmalarına / dinamiklerinesahip olusu. Bu anlamda siddet çok çabuk yaygınlasabilecek bir sal-gındır. Öznesi insan olan hiçbir seyin garantisi olamayacagı açık ol-duguna göre siddete karsı böyle bir garantinin de olmadıgı asikar.Ancak, bir sigortadan söz edebiliriz ki, o da irade olan bireyin herkosulda, kendi beninin isteklerine ragmen özgürlükten yana tavırkoyacagına olan güvendir. Özgürlük duygusu, kendi kültürüne dairböyle bir güvenceyi yaratabilecek olanaklara sahiptir.

3.Yukarda söylenenleri kısaca toparlamaya çalısırsam, bugün dev-

rimi ve baskaldırıyı yeniden yaratabilecek olan yegane sey varolandüzenden radikal bir deger kopusunu gerçeklestiren özgürlükçü birkültür olabilir. Bu kültürün yasayabilmesi ve deger kopusunu / kendidegerlerini yasatabilmesi siddetsizligi öncelikli bir ahlaki gerekirlikolarak kendi içinde / temelinde olusturabilmesine baglıdır; bununiçin de yeni bir pasifizm algılayısına gereksinim var, diyebilirim. Buyeni pasifizm varlık kosulunu ne durumda olursa olsun siddet kul-lanmamanın ahlaki onurunda degil, özgürlük duygusunda bulur. El-bette biliyorum ki, özgürlük duygusu ile bu ahlaki onur birbirini dıs-layan apayrı seyler degiller, aynen reddedisle baskaldırı gibi. Amayine de gerçeklik düzlemleri farklı. Bu farklılıgı, genelde algılarımı,dil düzlemine çıkarmaya çalıstıgımda, yazma çabasına girdigimdevarolan dil bana daha fazla bir olanak da sunmuyor.

Pasifizmin bu yeni algılanısında sivil itaatsizlikten farklı olarakbaskaldırı duygusundan beslenen bir dizi yeni eylem tarzı da olacak-tır. Ve bu eylem biçimleri de birçok yerde siddet duygusuyla geçislergösterebilir, maddeye/esyaya yönelik tahribat ve sabotaj eylemlerigibi, isçilerin (olmaz ya öyle bir sey) fabrikayı yerle bir etmeleri gibi.

Page 84: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

84 editör: can baskent

Buralarda sorgulanması gereken siddet duygusunun yasanıyor ol-ması degil, eger bir ögütlenme varsa bunun modelinin nasıl oldugu-dur. Çünkü içine kapalı, adını açıkça böyle koymasa bile hiyerarsik,paranoya yaratacak denli gizlilik esasına göre isleyen, planlı prog-ramlı bir örgütlenme siddetin dogrudan kullanıldıgı birçok eylem-den daha siddetçi bir yapıdır. Çünkü militarizm ve otorite yasamazeminlerini en iyi buralarda bulur.

Pasifizm, sorgulamalarını yasam birlikteliklerinin ve örgütlenmemodellerinin siddetsizlik temelinde olusturulmasına yönelterek öz-gürlükçü bir kültürün olusmasına etkileyebildigi oranda siddetsizbir baskaldırı hareketini olusturabilecek sansa sahip olabilir. Bu an-lamda kendisini olusturdugu zemin siddetsizligin ahlakiliginden çoközgürlügün yasanabilirligi olmalıdır. Bu noktada farklı iradeleri an-lama ve bir kültür içerisinde onlarla birlikte eyleme ve yasama yolla-rının açık olabilmesi için baska iradelerin siddet kullanmayı seçebi-lecegini kavramak gerekir. Önemli olan otoriteye karsı bireyin ya dabireylerin verdigi bu tepkinin özgürlükçü kültür içerisinde kendi ya-pısını olusturup, olusturmadıgı, siddetin rasyonalize edilerek olum-lanıp, olumlanmadıgıdır. Çünkü ne bok yediginin bilincinde olaraksiddet kullanmak ayrı bir seydir, siddetin teorisini ve rasyonalizas-yonunu yapmak apayrı birseydir.

- Ne o, protesto mu?- Hayır bayım. Bu bir Devrim.Serdar Tekin

Page 85: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 10 - 11 (Mart - Nisan 1994)

Batı’da Iç Savas mı?

Sorunun gelip dayandıgı su asamada ise açıktır ki, kanlı bir iç sa-vas sonucunda ya taraflar masaya oturmak zorunda kalıp, yenidenyapılanma zorunlu olarak gerçeklesecek ya da Kürtler bastırılarakT.C.’nin bu geleneksel sorunu yeniden su yüzüne çıkmaya aday ola-rak ertelenecektir. Olayın öyle ya da böyle çözümü/çözümsüzlügünün sonuçları her sartta boktan olacaktır. Ulusalcılık - devletçilik çö-zümünde gerçeklesecek bütün çözümler özgürlügün yeni bir katliolacaktır.

Türkiye’de son günlerde yasanan siyasal gelismeler, devletin heryönüyle çözüldügünün yeterli göstergelerini veriyor. DEP milletve-killerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, Kürt sorununda demok-ratik çözüm yollarının tamamen rafa kaldırıldıgının net dısavuru-muydu. Devlet bunu yaparken, görüntüsel demokrasisine ve Av-rupa Konseyi’nden alacagı tepkilere aldırmayacak kadar çıldırmısgörünüyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinden ve yapısından kaynakla-nan geleneksel düsmanlarını alt etmek için geleneksel yöntemlerinikullanıyor. Ama bu sefer durum oldukça farklı. Kürtlere ve Islamcı-lara karsı zorda kaldıgında basvurdugu oyun ilk etapta islamcılarakarsı sonuç verdi gibi göründüyse de kazın ayagının öyle olmadıgıgörüldü. Hasan Mezarcı olayını devreye sokarak Refah’ın Batı’dakiyükselisini durdurmaya çalısan devlet, Refah’ı aynı zamanda Dogu’daPKK’ya alternatif olarak destekleyip, olası bir iç savasın MHP ile bir-likte sivil fasist gücü olarak hazırlamayı tasarlamıstı. Ancak, Batı’dada golü atan Refah oldu. Kürt hareketine gelince, bu hareket gerekulastıgı güç düzeyi gerekse yapısından ötürü T.C.’nin geleneksel mi-litarist politikalarıyla bastırılabilecege benzemiyor. Devletin kurmay-ları bunun söyle ya da böyle farkındalar. Ordunun önünde demok-ratik - hukuki herhangi bir engel olmamasına karsın militarist yön-temlerin sonuç vermedigini onlar da görüyor olsa gerek. Bunlara birde 80 Darbesi’nde yıpranmıs ordu imajını eklersek, olası bir darbe-nin salt çaresizlikten, ne yapacagını bilemezlikten olacagını söyleye-biliriz. Daha yakın bir ihtimal olarak görünen Milli Birlik hükümetigibi arayıslar da çözüm olamayacaktır. Radikal demokratik - siyasiçözümün önü açılmadıgı her kosulda iç savas kaçınılmaz olarak ya-sanacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin basından beri izledigi inkar vebaskı politikaları ile özellikle son on yıldır kendi sonunu hazırla-

Page 86: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

86 editör: can baskent

mıstır. Türkiye Devleti bu gidisle tarihe kendini yiyen devlet ola-rak geçecek. Bu kadar irrasyonel bir devlet yapısını anlamakta insangerçekten zorlanıyor. PKK’nın ve DEP’in sundugu çözüm planlarınabaktıgımda, çogu zaman devletin izlemesi gereken akılcı politikayıyana yakıla anlatmaya çalıstıkları izlenimine kapılıyorum. Bu izleni-mimde pek de haksız oldugumu sanmam. Çünkü PKK’nın çözümönerileri gerçekten de her iki tarafın da isine gelecek seyler. Esitve adil birliktelik, federasyon, demokratik hakların tanınması ve enönemlisi devletin yeniden yapılanmasını istemeleri bu devletin önü-nün yeni bir yolda açılması anlamına geliyor. Türkiye CumhuriyetiDevleti kısmi reformlardan yana ama, bunu gerçeklestirme girisim-lerini PKK sürekli engelledi. Dolayısıyla T.C.’yi ya, radikal bir re-form ya da militarist çözümsüzlük kıskacına iteledi. PKK kendisinidevre dısı bırakarak yapılacak herhangi bir reform girisimine izinvermedi. Olaya nereden bakarsak bakalım, T.C.’nin çözülmesi zo-runlu hale gelmistir. Belki üç-dört yıl önce radikal bir reform baslatıl-ması, sorunların demokratik kanallar içinde çözümünü saglayabilir,daha sancısız bir yeniden yapılanma gerçeklesebilirdi. Sorunun gelipdayandıgı su asamada ise açıktır ki, kanlı bir iç savas sonucunda yataraflar masaya oturmak zorunda kalıp, yeniden yapılanma zorunluolarak gerçeklesecek ya da Kürtler bastırılarak T.C.’nin bu gelenek-sel sorunu yeniden su yüzüne çıkmaya aday olarak ertelenecektir.Olayın öyle ya da böyle çözümü / çözümsüzlügünün sonuçları hersartta boktan olacaktır. Ulusalcılık - devletçilik çözümünde gerçekle-secek bütün çözümler özgürlügün yeni bir katli olacaktır.

Iç savas söz konusu oldugunda bir memleket tarihinde ender gö-rülebilecek bir noktaya temas ederek devam edelim. Çok yakın birzamanda aynı memleketin sınırları içerisinde hem ‘savas’ hem de ‘içsavas’ bir arada olacak. Savas malumunuz üzere devam ediyor. Iç sa-vas da yakın bir zamanda buna eklendiginde savasla tam anlamıylaiçli dıslı olacagız. Kürdistan bölgesi tarihsel sosyal sartların tecellisisonucu iç savası yasamadan dogrudan savas durumuna geçmistir.Bunun nedeni açıktır ki dıslanan bir toplumun zorla içerde tutulma-sından kaynaklanıyor. Iç savas ise kuskusuz Batı’da, simdinin cephegerisinde yasanacaktır.

Var olan savastan duyulan rahatsızlık, yenilgi psikozu, fiziki ola-rak içerde olan dıslanmıs Kürt nüfusuyla Türk nüfusu arasında kıs-kırtılmıs soven duygular insanları birbirini bogazlamaya hazır halegetirmistir. Iç savas PKK için de devlet için de çantada kekliktir.Her ikisi’de bunu istedigi anda gerçeklestirme gücü ve potansiye-line sahip. Fakat bu tehlikeli oyunun yine her iki taraf için son kozolarak kullanılacagı da kesin. Iç savasın provalarının Ugur Mumcu,Sivas, Mezarcı, Kapalı Çarsı, Tuzla vs. olaylarında yapıldıgını biliyo-ruz. DSP, MHP ve Refah’a biçilen rollerin neler oldugunu kestirmekde hiç zor degil. Belki de bu memleketin tarihinde hep oldugu söy-lenen FASIZM ilk defa tam anlamıyla gelme kosullarına sahip. Neordunun ne de Milli Birlik Hükümeti’nin sivil fasist güçlere gereksi-nim duymaksızın bunalımı atlatması mümkün olamayacaktır!

Bu baglamda sosyalist solun tavrı genelde geçmisteki aymazlık

Page 87: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 87

tavrının devamı niteliginde. Iktidarın çözülmesini her kosulda kendiiktidarlarının gününün gelmisligi olarak görmeleri 80’de oldugu gibihazin sonuçlar veriyor. Açıktır ki devletin çözülmesini saglayan güçPKK oldugundan, bu dagılmadan sonuç alabilecek tek güç de odur.Sosyalistler kendi politik güçlerini ve gündemlerini yaratamamalarısonucu bu savasta cılız bir taraf konumuna itilecekler. Isin baska birkötü yanı taraflıktan medet umulmasıdır. Sosyalistler kendi tarafla-rını yaratmadıkları sürece savasın her türlü sonucunda kelege gelenkesim olacaklar.

Resmi iktidarın parçalanıs sekli ve kosulları, sonrasında ortayaçıkacak yeni egemenlik iliskilerinin ya da iktidarsızlasma boyutu-nun ve sürecinin habercisidir. Dolayısı ile iktidarın çözülme sürecinibaslatan toplumsal güç ya da siyasi yapıların niteligi, eski egemenile arasındaki güç paylasımının sonuçları yeni egemenlik yapısınıolusturacaktır. Iktidarın kendi yapısal çeliskilerinden dolayı çözül-dügü ve egemenligi saglayacak denli güçlü iktidar yapılarının olusa-madıgı kosullarda duruma küçük iktidarların savası hakim olur. Kibu durum Kaos’un olusma kosullarından birisidir. Dogal olarak öz-gürlügün, negatifleriyle beraber, bereketli topragını olusturur. Fakatböylesi Kaos durumlarında kitlelerin özgürlükten korkuları Kaos’undehseti ile birlestiginde genelde kutsanan totaliter iktidar talebi olur.Bütün bunların dısında devleti ve iktidar iliskilerini iktidarsızlık veözgürlük talepleri dogrultusunda yıkmak süreci vardır ki, bu du-rumda Kaos düzen bekçilerinin ve yardakçılarının sürdürmeye ça-lıstıkları dünyalarının olamayan hali olarak cereyan eder. Iktidarınyıkılması ancak böyle kosullarda özgür bir yasamı dogurabilir.

Kuskusuz ki bu tespitlerin hepsi statik olmak zorundadır. Oysagelecege yön verecek olan yasayan özgür iradelerin eyleyebilme kud-retleridir.

Sonuç olarak, iç savas kosullarında anarsistler açısından bireyseldirenis göstermekten ve bunu önermekten baska bir yol simdilik gö-rünmüyor. Yine de çok küçük de olsa iç savas kosullarında bireyseldirenislerin ulusal güçlere tabi olmadan kısmi toplumsal direnisleredönüsmesi olasıdır.

Vedat Zencir

Kel Basa Simsir Tarak

Türkiye’nin gündemi kroniklesmis sorunlarla birlikte sürekli bir de-gisim halinde. Parlementer demokrasinin cılızlıgı ve basiretsizligi sa-yesinde bir yandan iktidar mantıgının gerçek çirkin yüzü ortaya çı-karken, diger yandan da iç savasın mide bulandırıcı kokusu sokak-lara yayılıyor.

Türkiye Devleti’nin irrasyonel tutumları sistemin miladını dol-durmus sosyal, siyasal ve ekonomik yapısının iflasıyla birlestigindeortaya çıkan tablo gerçekten ilginç. Açık olan su ki, T.C. Devleti’ninüç temel sorunu var. birincisi, silahla kurulmus olan Cumhuriyet’inIslamcı kesimle bazen dost, bazen de düsman olarak devam eden

Page 88: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

88 editör: can baskent

iliskisi. Devletin çözülme asamasına geldigi su günlerde ve sonra-sındaki olası iç savas sürecinde islamcı kesim sivil fasistler olarakörgütlenerek devletin yanında yer alacak; ama bunu yaparken deayrıklıgını koyacaga benzer. Bu durumda devletini islamcılara karsıhep son koz olarak oynadıgı laiklik de etkisini yitirmeye baslayacak.Ikincisi, Cumhuriyet ile birlikte gerçekligi yadsınan, Türk ulusçuluguiçerisinde eritilmeye çalısılan Kürt realitesi. PKK, a-çıktır ki, su asa-madan sonra iç savas da dahil olmak üzere her türlü gelismeden enbüyük parsayı toplayacak olan taraftır. Üçüncü olarak da TC liberaldemokrasiyi ayakta tutacak, ona dinamik kazandırarak Türkiye Dev-leti’nin sigortasını olusturacak sivil toplum yapılarından yoksundur.Son yıllarda olusturulmaya çalısılan takat gerçekligi -mıs gibinin öte-sine geçmeyen bu sivil toplum yapılarının içi bos balonlar oldugu vehiçbir ise yaramadıgı gelisen gündemlere müdahalesizlikleriyle dahasert görüldü.

Gelelim TC Devletinin irrasyonalitesine? Sivil toplum yapıların-dan yoksun olmasının yanı sıra liberal demokrasi makyajı da aktıkçaakıyor. Devletin eline yüzüne bulasıyor. DEP milletvekillerinin do-kunulmazlıklarının kaldırılması ve ‘muhafaza altına’ alınmaları Av-rupa Konseyinin sert tepkisiyle karsılastı. (Gözaltı, gözlem altı der-ken hukuk literatürüne bir de ‘muhafaza altına almak’ kavramı ka-tılmıs oldu. Bir yetkili çıkıp anlatsa da biz de anlayıversek) Imdi,her ne kadar üstümüze vazife olmasa da anlamadıgımızdan dolayıtemas etmeden geçemeyecegimiz bir nokta sudur: Hem Avrupa ilebirlesmeye çalısacaksın hem de ‘Iç islerime karısamazsınız’ diye pozyapacaksın. Yeri ve zamanı olmadıgı için Avrupa Insan Haklan Söz-lesmesi, Avrupa Konseyi vb. konulardan bahsetmeyecegim amma velakin kuralların bunca açık kondugu bir oyunda iktidarın kendi içmantıgının nasıl bu denli çarpık isledigi anlasılamaz. Çarpıklık o bo-yuttaki iktidar mantıgı igrençlestirmekten öte, gün be gün komiklesi-yor. Devlet yardakçısı liberal aydınlarla sivil toplumcu hiçbir iktidarkendi topraklan üzerinde yasanacak bir savasın böylesine mesru ze-minlerini yaratacak fütursuzlukları göstermez. Devlet federatif biryapılanmaya sürecin baslangıcında yönelmeyi reddederek kültürelözerklik ve/veya askeri çözüm formülasyonunda direnmis ise debunu da beceremedigi görülüyor. Üstüne üstlük bir de DEP millet-vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile TC devleti becere-medigi siddetçi politikayı kutsamıs oldu.

Tüm bunları söylerken, Amargi Dergisi’nin kendine özgü, ente-rasan okurları ve yazarları oldugunu bildigim için (çünkü dergiyidüzenli olarak ediniyorum), aktüel bir tespit dısında herhangi birsavunumun olmadıgını belirtmeliyim.

Türkiye Devleti’nin hükümetleri ektikleri siddetçi ve söven politi-kaları elbette bugün ve yarın biçeceklerdi. Devletin çıkıssızlıgı açıkçagörülüyor ki kroniklesmis durumda. Buna karsın, komik olan halayapabilecekleri bulunan sol kesimin aymazlıgıdır. Sol muhalefet, es-nasında kendisini tam da devletin isine gelecek bir sekilde konum-luyor. Kendi dar kabugu içerisinde politika yapmaya devam ediyor,bunu pek çok zaman PKK kuyrukçulugu ile karıstırıyor. Bir zaman-

Page 89: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 89

lar Anadolu’yu sallayan sosyalist görüslerin bugün bu denli dar çev-relerde onay buluyor olması ciddi bir aczin belirtisinden baska neolabilir ki? Politika üretmekten aciz olan sol muhalefetin halen bas-kalarınca üretilen siddetçi politikalara çanak tutuyor olması kendiniyok etmeye yönelik bir süreci yasamaktan ve beslemekten baska birsey degil. Iç savastan meded uman, köhnemis bakıs açılarının içi deöylesine bos ki, kendi idam fermanını okumaya benziyor. Eger ki solmuhalefet kitlesellesmek yönünde, toplumsal mesrulugunu saglaya-cak, politikalar üretemezse iç savas ve sonrasında etken güç olacakfasist dinamiklere karsı toplumsal bir mücadeleyi örgütleyemeyecekve zaten cılız olan varlıgı yok olacaktır. Tüm bu kosullarda Türkiyesolu kendi iç dinamiklerini degistirmek yoluyla toplumsal politikbir güç haline gelebilir. Bu degisimin nasıl olabilecegi çok u-zun veçok bilesenli bir tartısma konusu olmakla beraber ne yönde olmasıgerektigi açık gözüküyor. Devletin siddet politikalarına cevaz verenve savunucusu durumunda görünen halk, çok kısa zamanda olmasada bu psikolojiden çıkacaga benzer. Çünkü uzun vadede ekonomikve sosyal güvenligin ötesinde can güvenliginden endiseye düsecekolan Türkiye halkının barıstan, daha dogrusu savasmama halindenyana olacagı azımsanamayacak bir ihtimaldir. Iste sol, bunun üze-rine oynadıgı ve kendi iç dinamiklerini bu yönde degistirebildigi öl-çüde toplumun çesitli kesimlerine yayılabilme olanagına sahip ola-bilir. Bu sagduyunun gösterilmemesini ögrenme özürlülüge yormak-tan baska sansı yok insanın. Anarsistlere gelince, sol muhalefet kadardahi marjinal olmalarına ragmen köhnemis ve çıkıssız degil.. Eger kisol kendi durumuna uyabilirse, anarsistlerin zaten gömülecek bir ka-rıs topragı olmadıgına göre, onlar için elle gelen dügün bayram olsagerek.

Burçak Ekinci

Seçim Sahtekarlıgına Paydos! Kendi Komünlerimizi Kuralım!

Her türden siyasal parti, halkı bir kere daha kandırıp oyunu alarakbelediye arpalıklarının tepesine konmak için yarıs halindeler. Politi-kacılar artık satılık esya gibi ordan oraya transfer olmakta, baskanadayları bu satıs islemlerinin objesi olduklarını halktan gizlemeyebile gerek görmemektedirler. Bütün rezalet halkın gözleri önündecereyan etmektedir. Medya bu rezaleti, son derece dogal bir olay-mıs gibi ballandıra ballandıra anlatmaktadır. Halk aslında bu oyu-nun kendi sırtından oynandıgını, kime oy verirse onun gelip kendiçetesine menfaat dagıtacagını çok iyi biliyor. Bu rezaleti, bu oyunududagında hafif bir gülümsemeyle sessizce izliyor. Sosyalist partilerde dahil olmak üzere verdigi oylarla belediyeleri ele geçirecek olanınkendi dısında birileri oldugunu çok iyi biliyor, seziyor. Burjuva dü-zeninin bu seçim dolabının halkı pasiflestirmeye, düzenin ipleriyleelini kolunu baglamaya, cendereyi gönüllü olarak kabul ettirmeyeya da boyunduruga basını uzatmaya hizmet ettigini görmek zama-nıdır. Seçimler burjuvazinin hokkabazlıgından baska bir sey degil-

Page 90: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

90 editör: can baskent

dir. Seçimlere katılıp halkı oy sandıklarına kosmaya çagıran sosyalistpartiler de bu hokkabazlıgın gönüllü destekçileridir.

Burjuva düzeninde belediyeler halkın üzerinde düzeni yerelles-tirmenin araçlarından baska bir sey degildir. Bu bir dümendir ‘Artıkbiz yönetecegiz’, türü sol görünümlü sloganlar halkın aldatılmasın-dan baska bir sey degildir. ‘Artık biz yönetecegiz’ diye ortaya çıkan-lara hemen ‘kimi?’ sorusunu sormak gerekir. Siz yöneteceksiniz. Veyönetilen yine büyük çogunluk, parti dolaplarından, yerel çetelerdenuzakta olan halk kitleleri olacaktır. Burjuva düzeninde ele geçirilecekher belediye sol söylemde ortaya çıkanları düzene daha fazla bagla-yacaktır.

Seçimleri reddedin;Belediyeleri reddedin;Belediyelere alternatif kendi yerel komünlerinizi bugünden ku-

run!Gün Zileli

Page 91: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Sayı 13 (Temmuz - Agustos 1994)

Irade Olabilme

Hep söyledik, yine de söylüyoruz / söylüyorum. Anarsizm, iradesiz-ler toplulugunun hareketi olamaz. Anarsizm, iradelerin olusturdugutahakküm karsıtı bir ahlaki hareketliliktir. Ne yazık ki, pek çok ül-kede oldugu gibi ülkemizde de genel kanı, anarsizmin iradesizlerinbir aradalıgını savunan bir hareket oldugu noktasındadır. Bunun birnedeni tahakküm karsıtı iradelerin azlıgı ise de diger nedeni irade-sizlerin köle ruhudur. Iradesizler, irade olanlara karsı iki türlü dav-ranırlar. Ya iradelerin kölesi olurlar -eger irade anarsistse bu köleligireddeder- ya da tahakkümcü iradelerin söylemine eklemlenerek ken-dilerini özgürlükçü iradeleri olumsuzlayarak var ederler.

Tahakkümcü iradeler, sistemi devam ettirenlerdir. Kimisi meclis-tedir, kimisi is yerinde, kimisi de sokakta. Içimizde de bu iradelereraslamak mümkündür. Tahakkümcü irade genelden bahseder. Bü-yük düsündügünü iddia eder. Amaç büyük düsündügünü savuna-rak küçük iktidarlar kurmaktır. Kim ki, agzından büyük projeleri,genel soyutlamaları düsürmüyor bilin ki, o kisi küçük iktidarlar pe-sinde kosandır. Genellik onun maskesidir. Söylediklerine kendisi deinanmaz, ama bu sayede iradesizler güruhundan kendi küçük ikti-darları için köle toplar. Küçük düsünen iradelerden korkmayın. Has-talıklı da olsa cürmü kendinedir. Yani hastalık tasımazlar. Küçük dü-sünceler genelde pratik ve somuttur. Günlük yasantımızdaki küçükdönüsümler, degisimler ya da bir alanla sınırlı çalısmalardır. Bura-larda hem kendine anarsist diyerek hem de iktidar pesinde kosula-maz. Sırıtır, kolay ele verir kendini.

Iradesizlik ise, zavallılıktır. Zavallılara acınmaz. Acımak bilinme-lidir ki, kendini olusturama-manın, kendini tamamlayamamanın yada baska deyisle irade olamamanın dısa vurumudur.

Tahakkümcü iradeler, iradesizleri rahatsız etmezler. Çünkü kendiküçük iktidarları için onlara ihtiyaçları vardır. Iradesizler de pek se-verler bu küçük iktidar düskünlerini. Gönüllü kullan olurlar.

Bu olumsuz iradelerin en büyük düsmanı anarsistlerdir. Çünküküçük iktidarlarına her zaman çomak sokarlar. Bunun için ilk hedefolarak anarsistleri gösterirler. Bolca çamur atılır, kumda oynadıklarısöylenir. Basit ayrıntılarla bogustukları, küçük seylerle ugrastıklarıgevelenir agızlarda. Büyük genel düsünceler olmalıdır onlara göre.Soyut düzlemde tartısmalar yapılmalı sonra da herkes kendi evineçekilmeli, konusulanları unutmalıdır. Bu yasamı tekrar tekrar üret-

Page 92: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

92 editör: can baskent

menin formülasyonudur kısaca bunların yaptıkları. Kötü olan ikti-darcı iradelerin dısında ki zavallılar bilmez bu durumu. Gördükle-rinde de zorlanırlar, vazgeçerler bu konulan düsünmekten. Ne deolsa konumlan zavallılıklarım gizler kendilerinden. Ayrıca onlar içindüsünen her zaman bulunur.

Günümüz iktidarları kendi varlıklarını sürdürmenin negatif kat-kısını çözümlemislerdir. Aykırılık, sistemi yeniden üreten biçiminedönüsmüstür. Sistemi devam ettirmeye çekilen set, irade olmaktangeçer. Dogal ki; özgürlükçü iradeden.

Bir anarsist bilir ki, genel, bütünlükçü soyutlama düzlemindekikarsı çıkıslar yasama hemen geçiliremiyecegi sürece karsı çıkılanısaglamlastırmaktan baska ise yaramaz. Zordur bunun için anarsistolmak. Dısarıyı yıkmak için önce kendini yıkmak gerekir. Ciddi kı-rılmalar yasanması gerekir benliklerde.

Anarsist karsısındakini olumsuzlayarak var edemez kendini. Ya-ratmak zorundadır binlerce yıllık tahakküm kültürüne karsı özgür-lükçü benligini. Küçük ayrıntılarla baslar degisim. Bitmeyen ve erte-lenemeyen bir süreç baslamıstır, geri dönülemez.

Iradesizler iradelerin düsüncelerinin kırıntıları ile beslenirler. Ira-deleri taklit eder, kötü birer kopya olurlar. Öze ulasamazlar. Çünküöze ulastıklarında ya irade olacaklardır ya da intihar edeceklerdir.Kendilerini o saatten sonra kandıramaz, zavallılıklarını gizleyemez-ler. O yüzden öze ulasamadıkları gibi, ulasmak da istemezler. Özeulasmanın, kendi ile bogusmanın düsüncesi bile korkutur onları.Kendilerini en rahat, en huzurlu hissettikleri durum, iktidar düs-künü bir iradeye kapılanmaları durumudur. Burada hem rahatsızolmazlar kendilerinden, hem de birilerini ya da yapılan bir seyleriolumsuzlayarak yansıtırlar zavallılıklarını. Anarsist olabilmek önceirade olabilmek, sonra da tahakkümün her türünü reddetmek ilemümkündür. Özgürlükçü irade yaratıcıdır. Bu yaratıcılık tahakkümüreddederken kendini ona endeksleyerek var etmemekten, özgürlükçüdüsünceyi somut olarak, hemen simdi yasama geçirmekten geçer.Bunun için de küçük düsünmek gerekir. Çünkü küçük düsüncelerbüyük patlamalar olustururken, büyük düsünceler küçük degisim-ler bile olusturamaz:

Irade kavramı bir iki yazı ile çözümlenecek bir kavram degil. Ay-rıca anarsist ahlaktan ve ‘politikadan’ söz ediyorsak irade kavramınıçözümlemek zorundayız. Bunun için Amargi’de fikir uçusturmalarıyapmak bir zorunluluk. Bu konuda ki yazılarınız kafalardaki soruisaretlerini açma yolunda hepimize yardım edebilir. Düzeyli pole-miklerin sadece Amargi’nin okur/yazarlarına degil, kendine anar-sist diyen herkese yararlı olacagına inanmaktayım. Isinize geliyorsayazın, hep beraber tartısalım.

Ahmet Nazım Hür

Saçma Sorulara ‘Makul’ Yanıtlar

1) SORU: Anarsizm iktidar olunca ne olacak?

Page 93: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

amargi dergisi seçkisi 93

YANIT: Anarsizm iktidar olmaz. Anarsizm OLUR. Erksiz bir öz-gürlügün dısında ne olacagını kestirmek istemlerimizi dısa vurmak-tan baska bir anlam tasımaz. Aslında anarsizmin olurlugu da birolasılıktan baska bir sey degildir. Bu bizim (hepimizin) ellerindedir.

2) SORU: Nasıl bir gelecek planlıyorsunuz?YANIT: Bir planımız degil ama kaba hatlarını çizdigimiz bir es-

kizimiz var: Daha küçük, teknolojik degil emek yogun, dogayı ta-hakküm altına alınacak kaynaklar topluluguna indirgemeyen, yalnıziktisadi, siyasal, yasal (devlet, polis, anayasa, hukuk, mahkeme, ha-pishane, parti, özel mülkiyet vb.) degil, fakat her türlü toplumsalve kültürel baskı mekanizmalarını da (aile, tımarhane, yetimhane,bakımevi, tahakkümü içeren her türlü örgütlenme vb.) ortadan kal-dıracagımız (kaldırıldıgı degil); tahakkümü dogurdugu ölçüde hertürlü teknoloji, bilim, felsefe, egitime karsı çıkan, çok yönlü bireyinmutlulugunu; özgürlügünü hedef edinen, bireyi yabancılastıran birkarmasıklıga (iletisim denizinde iletisimsizlik doguran ‘iletisim araç-ları’ gibi) karsı çıkan, daha yalın, mutlulugun bulasık makinesindenve elektrikli dis fırçasından geçmediginin ayırdına varmıs bir toplumarzuluyoruz.

3) SORU: Anarsizm hangi felsefeyi savunur?YANIT: Anarsizm bir doktrin olusturup onun kölesi olmama tav-

rını felsefe alanında da sürdürür. Her felsefi sistemin kendi paradig-ması içinde dogruluklar tasıdıgını ve bu felsefi sistemlerin politik biranlam ifade ettigini bilir.

Ahlaki-politik-kültürel-felsefi bir hareket ve düsünüsler bütünü(doktrin, ideoloji, sistem degil) olarak anarsizm salt tek bir felsefisistemin egemenlik kuracagı bir toplum ütopyalamaz. Çogullugundüsünsel felsefi ilerleme için vazgeçilmezligini görür. Kendi adımatutarlı olmak için sahiplere oldugu kadar ‘Sahiplerin Sahibine’ degereksinim duymuyorum (düsünsel anlamda). Ama herkesin ateistoldugu bir dünya herhalde çok sıkıcı olurdu. Tanrı’yı korkulacak birotorite olarak degil sevilecek bir dost olarak alabilen ve digerlerinebaskı uygulamanın vesilesi haline getirmeden Tanrı’ya inanan anla-yısların anarsizme ya da en azından onun bir türüne karsı oldugunusanmıyorum. Bu anlamda ülkemizdeki tasavvuf ve Alevi düsünce-sinde umut ısıgı görüyorum...

Feyerabend’in ‘Anything goes’ (’ne olsa gider’) düsüncesini anar-sizmin çogulculuguna en yakın düsünce olarak görüyorum.

Bir anarsistin felsefi seçimini yaparken otoriteye kapı açmamayıbir ölçüt olarak belirlemesi gerektigini düsünüyorum.

4) SORU: Anarsizmin siddet karsısındaki tavrı nedir? Bombacımıdırlar yoksa güvercine! mi?

YANIT: Bu noktada anarsizmlerin ortak bir tavır sergiledigi söy-lenemez. Birçok bireyci ve tüm pasifist anarsistler (ki bunlar otoriteyekarsı ve özgürlükten yana oldukları için anarsist nitelemesini hakederler) insana karsı dogrudan siddeti reddederler. Bazıları planlıkanlı siddeti reddederken mesru müdafayı kabullenirler. Kimileridevrimin kanlı siddeti kaçınılmaz kıldıgı temel tezinden hareketleyeni’yi kurmanın; kaçınılmaz kalındıgı noktada kan dökmeyi de ge-

Page 94: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

94 editör: can baskent

rektirebilecegini söylemektedir. Kanlı siddetin olmadıgı bir dünyaya‘gerekirse’ kan dökerek de olsa varılması gerektigini ileri süren budüsünceler birçok sosyalist kesimin militarist radikalligini paylasır.Bugün için planlı kanlı siddeti reddedip gelecekte ki devrimci du-rum için ‘ona o gün bakarız’ biçiminde belirsiz yanıt verenlerde bu-lunmaktadır. Politik oldugu kadar ahlaksal da bir hareket olan anar-sizmin ‘ne olacak’, ‘bu isin olması için ne yapılması gerekir’ gibipolitik soruları kendilerine sormaları kadar; ‘amaç-araç uyumlulu-gunu koruyacak çabalar nasıl olmalı?’, ‘bir insanı öldürmek en sid-detli otoriter tavır degil midir?’ gibi ahlaksal soruları da kendine sor-ması gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken; kanlı siddeti savun-mayan, yalnızca devletinkine degil gelecegin devlet adayı olabilecekmuhalif militarizme de karsı çıkan anarsistlerin illa da pasiflik, ya-sallık, liberallikle suçlanmaması gerektigidir. Aktif; liberal mülkiyetve esitlikçi erk dagılımı düsüncesinin dısında kalan yasal sınırlılıklartanımamakla birlikte kanlı siddete ahlaksal düzeyde karsı çıkan bir‘mücadele’ anlayısı savunulabilir.

Ümit Kabuli

Page 95: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Dizin

Isimsiz, 11, 31, 34, 37, 65, 73, 78, 81

Atan, Yavuz, 57

Bayram, Necmi, 39, 68

Canıtez, Savas, 59

Demircioglu, Kemal, 27

Ekinci, Burçak, 87

Hür, Ahmet, 49Hür, Ahmet Nazım, 16, 26, 91

Kabuli, Ümit, 92Koray, Mehmet, 53

Tekin, Serdar, 51, 81

Ülke, Osman Murat, 51Uzun, Osman, 12, 47

Zencir, Vedat, 19, 40, 63, 85Zileli, Gün, 70, 89

Page 96: Editör: Can Baskent¸ - anarcho-copy.org · 2020. 3. 10. · biraz öyle. Ama asıl olarak bu yaklasım¸ düzenin sınırları içindeki, talep ve eylemliliklerin, insani boyutuna

Editör: Can BaskentAmargi Dergisi Seçkisi

Türkiye’de Anarsist Düsünce Tarihi - 4Propaganda Yayınları - Subat 2012

ISBN No: 978-0-9877973-8-4www.propagandayayinlari.net

[email protected]


Recommended