+ All Categories
Home > Documents > GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf ·...

GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf ·...

Date post: 23-Mar-2021
Category:
Upload: others
View: 2 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
29
islam Hukuku Dergisi, 4, 2004, s.87-115 GEORGE MAKDiSf ( 1920-2002) Dr.Tuncay Abstract This article aims ·to present a general outlook for the studies and views of George Makdisi. lt studies his views in four parts, his views on the history of education in lslamic world and the West, religious-intellectual movements and rationalism) in lslamic history, fiqh and madhhab, and Hanbalism. Key words: George Makdisi, Hanbalism, madhhab, fiqh, HAYATI VE ALANI Lübnan'dan }\BD'ye göçeden Arap bir aileden gelen George A. ?l'lakdis! Detroit'te (Michigan) ve orta ABD ve Lübnan'da 1947'de rdichigan Üniversitesi Tarih ve Siyaset Bilimleri bölümünden mezun oldu. 1950'de George Town Üniversitesi'nde A of the Constit11tional of Lcbanon undcr the Mandatc yüksek lisans tezini Fransu'da Sorbonnc Üniversitesi'nde Ibn Aqil et La de !./Islam Tmditionaliste XTc Sicele (Ve sieclc de l'Hegirc) doktora tezi Bu peh: çok ilim olsa dn kendilerini "üstadlan" olarak Louis ve Ilenri özel bir yerinin etmd\tcdir. Doktora tezi de- vam ederken 953-59 l'niversitcsi'nde dersler ver- di. 959-73 Harvard Gniversitcsi'ndc, 1973 itibaren de Pennsylvania Üniversitesi'nde ve burada 1990'da emekli olun- eaya kadar Arapça ve ilimler alanlannda dersler verdi. 1993 Della Vida ()dülü'nü özellilde William Granara, Gary Laiser, .Jöseph Lowry, Christopher
Transcript
Page 1: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Sayı: 4, 2004, s.87-115

GEORGE MAKDiSf

( 1920-2002)

Dr.Tuncay BAŞOGLU*

Abstract This article aims ·to present a general outlook for the studies and

views of George Makdisi. lt studies his views in four parts, nanıely his views on the history of education in lslamic world and the West, religious-intellectual movements (traditioııalism and rationalism) in lslamic history, fiqh and madhhab, and Hanbalism.

Key words: George Makdisi, Hanbalism, madhhab, fiqh, orientalisnı, nıadrasa.

GiRiŞ: HAYATI VE ÇALIŞMA ALANI

Lübnan'dan }\BD'ye göçeden Arap asıllı Hıristiyan bir aileden gelen George A. ?l'lakdis! (1920~2002), Detroit'te (Michigan) doğdu. İlk ve orta öğrenimini ABD ve Lübnan'da tamamladı. 1947'de rdichigan Üniversitesi Tarih ve Siyaset Bilimleri bölümünden mezun oldu. 1950'de George Town Üniversitesi'nde A Stıu(v of the Constit11tional Dc'i..ıclopmcnt of Lcbanon undcr the Frenc/ı Mandatc adlı yüksek lisans tezini hazırladı. Doktorasını Fransu'da Sorbonnc Üniversitesi'nde yaptı. Ibn Aqil et La Resw~~encc de !./Islam Tmditionaliste mı XTc Sicele (Ve sieclc de l'Hegirc) ac.lını taşıyan doktora tezi yayımlanmıştır. Bu çnlışmnl:ır sırasında peh: çok ilim adamından yararianmış olsa dn kendilerini "üstadlan" olarak nitelediği Louis 11assiğnon ve Ilenri Lamıst'un özel bir yerinin bulunduğuna işaret etmd\tcdir. Doktora tezi de­vam ederken ı 953-59 yılları arasında ~Jichigan l'niversitcsi'nde dersler ver­di. ı 959-73 arasınd<i Harvard Gniversitcsi'ndc, 1973 yılından itibaren de Pennsylvania Üniversitesi'nde hocalık yaptı ve burada 1990'da emekli olun­eaya kadar Arapça ve İslam! ilimler alanlannda dersler verdi. 1993 yılında Giorğio Della Vida ()dülü'nü aldı. Öğrencileri arasında özellilde William Granara, Sherınnn Jaclı.:son, Gary Laiser, .Jöseph Lowry, Christopher

• İslam Huhuluı.

Page 2: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

88 Dr. Tuncay BAŞOGLU

Melchert, Devin Stewart ve Shawkat Mahmood Toorawa gibi Pennsylvania Üniversitesi'ndeki öğretim üyeleri ve araştırmacılar yer alır.ı

Makdisi klasik dönem İslam tarihi alanında çalışmalar yapmış, özellikle de İslam eğitim tarihi, düşünce hareketlerinin ve mezheplerin ortaya çıkışı ve Hanbelilik gibi konulara yoğunlaşmıştır. Bu konulardaki görüşlerini geliş­tirirken çıkış noktası ve araştırma sahası olarak daima V./XI. yüzyıl Bağdad'ı ve Irak'ını esas almış ve buradan elde ettiği bulgular tüm çalışmalarına te­mel teşkil etmiştir.

Makdisi'nin bir başka özelliği de, araştırmalarında daima İslam ve Batı medeniyetleri arasındaki sürekliliği ve benzerliği izlemiş olması ya da muka­yeselerde bulunmuş olmasıdır. Araştırmalarını genellikle kökenieri İslam medeniyetinde bulunan ve Batı'ya intikal eden çeşitli uygulamalar, müesse­seler ve hareketler üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu durum, onun eserlerine özgünlük katan ve bugüne kadar onlara yoğun bir ilgi duyulmasına yol açan bir niteliktir. İki medeniyet arasındaki sürekliliği izlediği araştırmalan özel­likle eğitim tarihiyle ilgili çalışmalarıdır ve onu en çok tanıtan baş eserleri de bu alanda yazılmıştır. Aşağıda bu konu daha ayrıntılı olarak ele alınacak­tır.

,\Iakdisi'nin çalışmalarında yukarıda anlatılanların yanısıra iki yönü daha dikkat çeker. Birincisi tarihi hadiseleri ve müesseseleri yorumlama ve aniatmada başvurduğu aktüelleme (içinde yaşadığı çevrede -yani Batı'da­

kavranıuasını kolaylaştıncı ifade ve benzetmelerle anlatma) çabası ve meto­dudur. Bu sebeple ilk bakışta tanıdık gelen terimierin Makdisi tarafından neyi ifade etmek üzere kullanıldığına dikkat edilmesi gerekir. Malum olduğu üzere tarih! hadiselcıin aktüellenmesinin onları anlama ve anlamlandırmada müsbet ve menfl yönleri bulunmaktadır. Onun çalışmalanndaki metodunun diğer bir yönü, belge esaslı araştırmacılığı ve metin okuma tekniğidir. Birçok şarkiyatçının benimsediği 'sosyolojik/tarihi bir konuda ileri sürülecek her­hangi bir görüşün maddi' ve müşahhas bir belgeye dayalı olması gerektiği' yaklaşımı, G. Makdisi ve Vail b. Hallak gibi Hıristiyan Arap kökenli İslamiyatçılarda da görülür. Bu yaklaşımın bir neticesi olarak sözkonusu araş~ırmacılardan Makdisi, bilinen (ya da ismi günümüze gelen) ilk tabakfıt eserinin bir Hanbeli'ye ait olmasından yola çıkanik gelişmiş haliyle (lonca şeklinde) teşekkül etmiş olan ilk fıkıh mezhebinin Hanbell mezhebi olduğu neticesine vanrken; I-Iallak, Şfıfii ve o_ndan sonraki yüzyıl boyunca yazılı me­tinlerde "fıkıh usülü ilmi"nden bahsedilmemesi sebebiyle fıkıh usülü ilminin ortaya çıkışını dördüncü asır başlan olarak belirler. Bu yaklaşım diğer bazı mctodil' unsurlada dengelenip desteklenmediğinde tek başına saçma netice­lere götürebilecek bir yaldaşımdır. Bir literatür türünün, bit dönemin ayırdedici vasfına ve o dönemdeki fikr1 tartışmaların mahiyetine dair bir

ı Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Cengiz Tomar, ".Makdisi, George M.", DİA, An­kanı, 2003, c. X,\.'VII, s. 430-1.

Page 3: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 89

emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir şeydir; ancak bir ilmin veya mü­essesenin ortaya çıkışını bir belgenin varlığına dayandırmak ve aksi bir bel­genin yokluğunu (daha doğrusu bize ulaşmamış oluşunu) bir delil olarak kullanmak, ana-babanın ve ailenin varlığını çocuğun doğum tarihiyle başlat­mak gibi paradoksal bir yaklaşım olacaktır.

Benzer bir durum Makdisi'nin metin okumalarında da geçerlidir. Makdisi, şarkiyatçılar arasında yaygın kabul gören bazı tezleri, özellikle de Goldziher tarafından ileri sürülen bir kısım görüşleri tenkid etmek üzere karşı okumalar yapar ve metinlerin ve yazarların sözkonusu metinleri yaz­madaki siliklerinin ve riayet ettikleri hedetlerin tenkidi bir tahlili yoluyla ilginç neticelere varır.2 Sözkonusu metin okumaları ve genel olarak İslam tarihine ilişkin yorumları, başka türlü gözardı edilebilecek önemli hususları ortaya çıkarması bakımından verimli olmasına rağmen önemli oranda manipülatif bir karakter de taşır. Bu durum, özellilde onu.n İslam düşünce tarihi ile ilgili yorumlarında ve Hanbelilik merkezli gelenekçiliğin ( ehl-i ha­dis düşüncesinin) İslam düşüncesinin ana akımı olarak tavsiTinde görülür. Makdisi, metin okumalarını yürütürken gösterdiği mahareti, bu konuda kendi bakış açısını çürütücü belge ve ihtimalleri görmede göstermez. Netice olarak omm ortaya koyduğu eserlerin özgünlük ve zaatları da genellikle yu­karıda zikrettiğimiz hususlardan kaynaklanır. Aşağıda bu hususların ayrıntı­larına değinilecektir.

iSLAM EGiTiM TARiHi VE DÜŞÜNCE HAREKETLERi Makdisi'nin en önemli çalışmaları klasil\ dönem İslam eğitim tarihi,

özelde de İslam eğitim müesseseleri ile ilgili kitap ve makaleleridir. Makdisi bu alandaki araştırma ve görüşlerini olgunlaşmış şekliyle The Rise of Colleges ve The Rise of Hıımanism adlı iki eserinde ortaya koymuştur. Makdisi bu eserlerde İslam aleminde ortaya çılnp daha sonra Batı 'ya aktarıl­dığını söylediği iki ayrı "düşünce hareketi"ni, iki ayrı eğitim sürecini ve mü­essesesini incelemektedir. Makdisi, İslam 'ın klasik döneminde düşünce tari­hine sözkonusu iki hareketin hakim olduğu görüşündedir ve bunları "hüma­nizm ve skolastisizm" olarak adlandırır.3 O her iki eserde de aynı yaklaşımı benimseyerek, bu hareketleri üreten kuvvetler, onların fikri ürünleri, eğiti-

1 Bunun bir misali, Gazilll'nin bir Eş'ari olarak ğörülemeyeceği yahut bunu gösterecek yeterli delilin bulunmadığı yolundaki yorum udur. O, bir yandan çeşitli metinlerden tezini ispatlayacak delilleri toplarken, diğer yandan da Gazilli'nin Eş'aıiliğini ispathıyabilccek delilleri tevil eder. Bk. G. Makdisi, "Al-Giwzilll, Disciplc de Shilfi'i en Droit ct en Theolo­ğie'', Ghw:;Cill, la Rcıison et le Miraele içinde, Tab/e Ronde UNESCO, 9-10 Decemlıre 1985, Paris, 1 985; (ayrıca blc G. ı~dakdisi, Religion, Lmc; and Lecırning in Classical Islam, Londra, 1991 içinde) . .1 Malidi si, The Rise of Humanism in Classical Islam and The Ghıistiwı IFest, Edinburğh, 19<JO, öıısöz, ix.

Page 4: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

90 Dr. Tuncay BAŞOGLU

min hedefleri ve metodu, yazılan eserler ve bilginin aktarımı gibi hususlan çeşitli yönleriyle inceler. Her iki hareketin de ortak bir kaynaktan, yani Kur'fın-ı Kerl'm'den kaynaklandığını, ancak onları etkileyen haric1 kuvvetle­rin de bulunduğunu söyler. Her iki hareket de İslam aleminin doğusundan başlayarak batısına doğru yayılmış, ayrıca Hıristiyan Batı da bunları iktihas ederek kendi çevresine uyarlamıştır.~ Burada onun kullandığı terminolojiyle ilgili dikkat çekilmesi gereken bir husus, ülkemizde genellilde menfl çağrı­şımları bulunan sözkonusu iki terimin, tarihin belli bir döneminde maddi anlamıyla en üstün medeniyet durumunda olan ve eğitim alanında da büyük katkıları bulunan5 İslam'da eğitim alanındaki eğilimleri ifade etmek üzere kullanılmış olmasıdır .. Makdisi inuhtemelen, bu terimleri, kitabında diğer terimierde de sıkça yaptığı üzere, her iki eğilimin ya da hareketin Batı'daki gelişmelerin kaynağı olduğunu vurgulamak aniacıyla seçmiştir.

llhılı:disi'nin Tlıe Rise qf' Colle,ges adlı çalışması, sadeec İslam eğitim ta­rihi açısmdan değil, Batı eğitim tarihi açısmdan da çok önemli bir çalışma­dır. l~scr, ele aldığı konuların kapsamlılığı ve birinci el kaynakları kullanma­sının yamsıra özellikle erken dönem İslam eğitim sistemine dair zengin bil­giler ve yorumlar sunmaktadır. Eser, her ne kadar kapsadığı tarihi dönemin genişliğinden (ve monognıfi düzeyinde sözkonusu geniş dönem ve bölgelerle ilgili çalışına eksikliğinden) dolayı belirli bir oranda dağınıklık arzetse de şimdilik kendi alanındaki en önemli çalışmalardan biri olmayı sürdürmekte­dir.

Maltdisi, bu çalışmasında, kısaca ifade etmek gerekirse, İsla~1 fıJcmin­de yüksek öğretim sisteminin Kur'an kaynaklı olarak ortaya çıktığını ve bil­ginin aktanmı, eğitimin hedefi ve toplumdaki rolü, eğitim metotları, eğiti­min müfredatı, müesseseleri ve mfıll kaynaklarıyla birlikte bir bütün olaralı: :'vfüslüman toplumun kendi dininden, ihtiy[ıçlarından ve iç dinamiklerinden kaynaklandığını; eğitimin önce mescid, ardından mescid-han ve en son ola­rali: da medrese çerçevesinde müesseseleştiğini; bu e,~itim sisteminin, Ba,~dad merkezli olnH.ık üzere İslam fılen1inin doğusunda ortaya çıkıp geliş­tikten sonra batıya doğru yayıldığını; aynı sistemin Hıristiyan Batı tarafından özellilde XI. \'C XII. yüzyıllarda gerekli uyarlamalada birlikte bir bütün ola­rak Batıya aktarıldığını; Batı'da skolastisizın denilen şeyin asıl itibnrıyla bu aktarıından kaynaklandığını ve -hukuk! mahi)rctleri bakımından üniversite ile medrese arasında buliinan bazı önemli farklılıklar dışında- Batı'daki yük­sek öğretim sisteminin tüm temel özellilderini İslam aleminden aktarılan eğitim sisteminden tevfırüs ettiğini ileri sürer. Bunların yanısıra .Makdisi aynntıda da birçok görüş ortaya koymaktadır.

-ı ~dııkdisi, lt..!J.e., önsöz, ix-x; ııyrıeıı b k. s. J-tS vd. 5 Bk. Aydın Sayılı, "Higher Edueııtion in ;\-!edieval Islam- The ;\-ladrıısa", .\nlwra Oniver­sitesi l"ıl/ı,ijı, 1 'N 7/8, s. JO-Cı9; özellilde lı lt. u .. 4.nı., Türkı;e özet kısmı, s. (ı9-71.

Page 5: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

GeorgeMakdisi 91

;\lakdisi'ye ,göre ıneseidler ve medreseler, ümmetin ihtiyaç duyduğu fakih-ınüftiyi yetiştirmek için lnırulmuşlardı. Ona göre müfredat, öğretim metotları, eğitimin idaresi \'C eğitim müesseselerinin tümü birden sistemde fıkhın ve fıkıh hocasının öneeliidi mevkiini göstermektedir. Söz konusu sis­tem özel, ferdiyetçi ve şahsiyetçi idi. Özeldi, yani merkezi iktidarın nüfuz alanı dışındaydı. Bizatihi merkez! iktidarın ne eğitim müesseselerinin kuru­luşuyla, ne müfredfttla, ne öğretim metotlarıyla ne de tedris icazeti vermekle bir alakası vardı. Eğitim müesseseleri, kökenierini elin! hukuka borçlu olan dini müesseselerdi. Dini hukuk ve ona yardımcı ilimierin öğretimi, söz ko­nusu hukukun kaiclclerinc göre örgütlenmişti ve onlara göre idare edilirdi. Yine nihat ürün elini bir gayeye matuftu .. Merkez! iktidar, tamamen sistemin dışında kalıyordu.

Dolayısıyla hukuk okulunun [college of law] bir kurucusu vardı, tek bir mezhep esas alınarak örgütlenmişti ve orada o mezhebe mensup olan tek bir fıkıh hocası ders vermekteydi. Bu ferdiyetçilik, tedris ve fetvft icazetinin şah­si~~etçi mahiyeti tarafından da desteldenmekteydi. Bu şahsi ieazet, bir tczin veya tezlerin usulüne uygun (formal) bir münfızara dahilinde tatminkar bir şekilde savunulmasının ardından ilgili fıkıh hacası tarafından üdaya verilircli. Hoca, bu ieftzeti verirken tamamen kendi şahsi yetkisine dayalı olarak hare­ket ederdi. O, ister merkezi iktidar isterse dini bir heyet olsun herhan,gi bir başlw yetki sahibi tarafından ieftzet vermeye zorlanamazdı.

College'ın nihil! ürünü, bilgisini iki şeldlde ortaya koyan yeni hocaydı. Onun asli vazifesi, müminler tarafından kendisine sorulduğunda, fetva deni­len hukuki görüşlerini açıklanwktı. İkinci şekil ise, lisans talebelerine temel fıkıh dersini; lisansüstü talebelerine de fıkhl bir görüşe ulaşma ve onları muhalit1erin itirazlarına karşı savunma metodunu öğretmeh:ti. Bu vazifeyi icra etmesi bakımından ona müderris ve vazifesine ya da kadrosuna da ted1is denilirdi.

.Makdisi, kendi görüşlerini ortaya koyarken Haneherg'in 1850 tarihli çalışmasından beri Batı dillerinde İslam eğitim tarihi üzerine yapılan çalış­maların tespitlerini hirleştirir, süzgeçten geçirir ve bunlara Arapça olara!' yapılan çalışmaların tespitlerini ekler. Görüşlerini ilk olarak uzun bir maka­lede ortaya koyan(' Mahlisi, aradan geçen uzun s\.ire içinde yöneltilen tenkit­leri de dikkate ahıral\ bazı tashihlcrle birlikte görüşlerini geliştirmiş ve bun­ları bir kitap haline getirmiştir. Söz konusu makalesine lwrşı tenldtler yö­nelten Abdüllatif Tibftv!,' esas olarak, :\Ial\c.Hsi'nin yeterince dclilkndirilınemiş iddialarda ,.e geneliemelerde bulıinduğunu söyler. Tibilvi,

'' ~Iakdisi, ".\lusliın Institutions of Lcarning in Elcvcnth-Ccntury Baghdad", Bıdletin qltlıe School ı~l Orienwl cmd ,\/7icwı Swdies (BSO.r\8), c. 24, 1 <J61, s. 1-S(ı .. 7 A. L. Tiba\\'i, "Origin and charactcr of al-ınadrasah ", 13SOAS, c. 25, 1962, s. 225-2J8 (bu nı:ılwle d:ıh:ı sonra §U eser içinde de y:ıyınlanını§tır: r\. L. Tib:m·i, .i\nılıic and Islamic Tlıemes -lliswrical Edııcational and Utemry Stııdies, Londra, 1 CJ7(ı).

Page 6: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

92 Dr. Tuncay BAŞOGLU

Makdisi'nin Batılı terimleri kullanarak sözkonusu eğitimi olduğundan daha sistemli, katı ve hiyerarşik olarak tasvir ettiğini, medresenin sadece fıkha tahsis edilmesinin sözkonusu olmadığını, hele geniş ilgi alanları bulunan beşinci yüzyıldaki alimler sözkonusu olduğunda (ki burada özellikle Gazall örneğini vermektedir) böyle bir ihtisaslaşmadan bahsedilemeyeceğini ileri sürer.

Söz konusu uzun makalesindeki görüşlerini geliştirerek yirmi yıl kadar sonra kitaplaştıran Makdisi'nin çalışmasının yine de bir takım eksiklikler taşıdığına işaret etmek gerekir. Öncelikle, çalışmasının ağırlıklı olarak Büveyhi-Selçuklu devrine yoğunlaşmasından ve daha çok Bağdad merkezli olmasından kaynaklanan bir sınırlılık söz konusudur. Her ne kadar erken dönemde kültürel merkez olarak Bağdad'ın yeri ve genel olarak İslam ale­minin Doğusunun üstünlüğü tartışılmaz ise de, Bağdad'da var olan eğitim sisteminin ve müesseselerin özelliklerinin tüm İslam eğitim tarihine teşmil edilmesi gibi bir sorun bulunmaktadır. Nitekim Mottahedeh, daha erken dönemlerde Bağdad'ın doğusunda, Horasan ve Maveraünnehir'de medrese sisteminin varlığına ve en azından Bağdad merkezliliğin tashih edilmesi ge­rektiğine işaret etmiştir. 8. Mottahedeh'nin bir başka teniddi müfredatla ala­katıdır. Makdisi, daha çok erken dönemdeki ve ağırlıklı olarak Arap ülkele­rindeki medreseleri incelemiştir. Misal olarak, medrese müfredatında ·tıp, Hindistan ve Türkiye'deki (Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini kastediyoruz) medreselerde mevcutken, Arap ülkelerinde yer almamıştır. Gerçekten de Makdisi'nin müfredatla ilgili olarak medreselerin fİkıh ağırlıklı olduğu ve kelamın dışlandığı şeklindeki ifadesi Hanbeli eksenli bir yöneliş açısından ve bir dereceye kadar Eyyübi-Memlük dönemi için doğrulul' payı taşıyabilir.

Oysa genel olarak doğu (İran ve Hind) ile Osmanlı medreselerinde kelam, mantık, klasik anlamda nazari felsefenin (riyaziyyat, tabiiyyat ve ilahiyyat) çeşitli kısımlan, ülke ve dönemlere göre değişebilen bazı farklılıklada birlik-. te müfredatın bir parçası olagelmiştir; hatta Osmanlı döneminde bir kelam eserinin adıyla anılan bir medrese türü dahi mevcuttur.

Makdisi'nin bu eserindeki önemli bir iddiası da Hıristiyan Batı'da

skolastisizm olarak adlandırılan eğitim sisteminin bir bütün olarak ve özel­likle collegeların İslam'dan alındığı yolundadır. Makdisi'nin kendisinin de sorduğu üzere,9 'böyle bir_etldnin ve bunu incelemenin ne önemi var?' deni­lebilir. Makdisi böyle bir araştırmanın gerekçesini, tarihi daha iyi anlamak, tarih! bir fenomeni, ondan daha da önemlisi Hıristiyan Batı medeniyetini daha iyi anlamak olarak ifade eder. Dolayısıyla onun şarkiyatçılığın benzeri

s Roy Mottahedeh, "The Transmission of Lcarning: The Role of the Islamic Northcast", Madrw;a, La Transmission dıı Scıvoir dmıs le Monde Musulınan içinde, nşr. Nioole Gnındin ve Marc Gaborieau, .Paris, 1997, s. 63-72 .. Mottahcdeh, hadis eksenli bir yöneliş neticesi, doğuda modrcselcrin sınıdışı bir gelişim gösterdi,ğini söyler. Ayrıca iv1akdisi'nin bazı vonımhırııw da it'irazlıırda bulunur. '' .lv1ai,disi, The Rise of /Jumcınism, s. 349.

Page 7: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 93

bir garbiyatçılık yapmak, onların metotlarını tersine çevirerek çeşitli etki örneklerini göstermek ve ilgili medeniyeri başka medeniyetlere indirgeyerek özgünlüğünü red-detmek gibi bir niyeti yoktur. Her medeniyet diğer medeni­yetlerin birikiminden istifade eder; bu kaçınılmaz bir insani vakıadır. Ta­mamıyla içine kapalı bir medeniyet sözkonusu olamaz. Dolayısıyla etkileşi­min varlığı bir medeniyetin özgünlüğünü ortadan kaldırmaz. Bir medeniyet hakkında mühim olan şey, onun kendine has, özgün bir varlıl{ tasavvuruna ve hayat anlayışına yani bir dine sahip olması ve ürettiği veya iktibas ettiği her şeyi kendi rengiyle boyamasıdır. Ancak burada .Makdisi'nin açık olarak ifade etmediği daha önemli bir husus, son iki yüzyıllık sömürgecilik tarihin­de İslam medeniyetini -ve diğer medeniyetleri- yok sayınaya yönelik bir kül­türel saldırıyı gerçekleştiren Batı 'nın ben merkezciliğinden kaynaklanan karartmaların ve hataların ortadan kaldırılmasıdır. Nitekim -Makdisi'nin büyük ihtimalle yorumlarından faydalanmış olduğu- H. G. Farmer bunu ifade

.eder. O, Draper'in Avrupalı yazarların Araplara ilim alanındaki borçlarını sistematik bir tarzda gizlerneye yöneldikleri şeklindeki ifadesini aktardıktan sonra, kendi eserini yazmasına sebep olan tartışmayı ve Müslümanların Batı medeniyetine olan etkilerini ele alır. 10 Makdisi'nin "tadhi ve Hıristıyan me­deniyetini daha iyi anlamak" şeklinde ifade ettiği şey belki de, Batı'nın İslam karşısında kendi kimliğini oluştururken bilinçli bir şekilde köklerini antik Yunan ve Roma'da aramasından, dolayısıyla tarihin farazi bir devamlılık üze­rine kurgulanmasından kaynaklanan hatalar zincirinin tashihidir. Nitekim Makdisi, college ve üniversitelerin kökeninin eski Yunan ve Roma'da yahut ortaçağ kilise okullarında aranmasını çeşitli deliller getirerek tenkit eder.

Eser, özelde· fıkıh eğitim tarihine ışık tutması ve kaynaklarda geçen bilgileri anlamiandırması bakımından da önem arzeder. Çünkü .ivfakdisi, mesaid-han ile medresenin özellikle fıkıh eğitimi için kurulmuş müesseseler olduğu kanaatindedir ve en azından hicri N. ve V. asırda yazılan kaynakları bu açıdan yorumlayarak eğitim kadroları ve ünvanları, eğitim metotları,

müesseselerin gelirleri ve idaresi ile ilgili bilgileri inceler. Makdisi'nin bu konudaki araştırmasında kullandığı metot iki açıdan dikkat çekicidir. Birin­cisi tarihi hadiseleri ve kaynaklarda geçen ıstılahiarı günümüze taşımak üzere muhayyilemizi tahrik edecek mukayeselere gitmesi ve bu ıstılahiarın Batı dillerine aktanınında mesaid-college gibi yeni terimler icad etmesidir. İkincisi, bu tür benzetmelerin anakronizme yol açabilecek gevşek yorumları beraberinde getirme tehlikesi taşımasıdır. Ancak genel itibarıyla eğitim

müesseseleriyle ilgili incelemesi, İslam ve Batı eğitim tarihleri bakımından ufuk açıcıdır. .

10 Bk. Henıy George Farmer, Histoıical Facts foı· the Arabian Musical lrifluence, Hilde­sheim/NY, 1970 (ilk baskı Londra, 1930), özellilde bk önsöz, v-b:: ve 1-38. Burada Farmer'ın bazı yorumlarının ve bir alıntısının Makdisi"'nin eserinde de yer almış olması sebebiyle bir etlülenme ihtimalinden bahsediyoruz.

Page 8: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

94 Dr. Tuncay BAŞOGLU

.Makdisi, The Rise of Colleges'da İslam eğitim sisteminin tamamını de­ğil, kendisinin "skolastisizm" dediği kısmını ele alımştır. Bunu bir diğer eseri olan The Rise of 1-Iımıanism in Classical Islam and the Chıistian West ile tamamlar. İlkinden on yıl kadar sonra yayınlanan bu eser, gerek konuları arasında doğrudan yukarıdaki kitabın kapsamına dahil müstakil bölümlere yer vermesi ve lwnuların tasnifi bakımından, gerekse çeşitli yerlerdeki yo­rumları itibanyla bir önceki eserin devamı ve tamamlayıcısı durumundadır. 1-llakdisi bu eserde en genel şekliyle "edeb" olarak adlandınli:ın ve dil ilimleri, tarih, edebiyat, ahlak gibi alanları kapsayan eğitimi, ilk eserindekine benzer bir tertip içerisinde ele alır ve Batı'ya olan etkisinden bahseder. Makdisl'ye göre, slwlastisizmde olduğu gibi hümanizm hareketinin de ortaya çıkışı hicrl III. yüzyıldaki Mihne hadisesine dayanır ve amacı dilde ortodoksiyi te­min etmektir (dilde bozulmaya ve yabancı lehçelerin tesirine kan~ı Arapçayı korumak); bu hareketin de kökeni dinfdir. Nasıl "tedris icazeti" (Batı'da dohwra) slwlastisizmin ayırdedici özelliği ise hünwnizmin ayırt edici özelli­,ği de "iınlfı/inşft tekni,ği"dir (Batı'da ars dictcıminis). Eseı- yedi kısımdan oluşmaktadır; bunun yanısıra bir netice ve üç ek bulunmaktadır. Eserin ilk kısmı slwlastisizme ayrılmıştır. Bu bölüm, önceki makalelerinde 11 ve yukan­daki kitabında ele aldığı konuların bir tekran mahiyetinde ise de skolastik hareket ve mezhep konulanndaki görüşlerini daha net bir şekilde ortaya koyması açısından önemlidir. Eserin ikinci kısmı edeb eğitiminin verildiği müesseseleri, üçüncü kısım ilimler tasnifini ve edebi ilimierin diğerleriyle ilişldsini; dördüncü kısım cdeb başlığı altında toplanan belli başlı ilimleri (na hiv, şiir, belilğat, hitftbct, imHi sınaatı, tarih, ahlak felsefesi), beşinci kı­sım eğitim metodolojisini, altıncı kısım · üdeba cfımiasını (humanist coınmunity), yedinci kısım ise Hıristiyan Batı'daki humanist hareketi -İslam'ın klasik dönemindeki hareket ile karşılaştırmalı olarak- inceler. Bu son kısımda ilgi çekici olan husus, yine skolastisizmde olduğu üzere sözkonusu eğitimin ve ilgili ıstılahiarın l{ökenlerinin İslam tarihinde aran­masıdır. 1>Iakdisi, özellikle İtalya'da edebiyat alanındaki geli§melcrcle İs­lam 'ın etkisini vurgularken, İslam 'dan yapılan iktibashu-da İtalya ile İngiltere arasındaki farklılığa da dcğinir. Bu fark, İngiltere'de hukuk alanındaki mü­esseselcşmenin İslanr alemindeki mezhep müessesesine olan benzerliğidir. ,\lali:clisi böylece bir kez daha yukarıdaki kitabının konusu~w dönmüş olur. 1vlakdisi, daha önce bir makalesinde incelediği 12 bu konuyla ilgili görüşlerini burada da tekrarlar ve fıkıh ilc İngiliz hukuku arasındaki panılcllildcrc dcği­nir.

11 Özellilde bk. Makdisi, -"Scholasticisın and Huınanism in Classical Islam and the Chris­tian Wcst" Joıınwl c~f' tlıe i\meıican Orieııtal Society, CIX, Ne\\' Havcn, Ct., 1954, s. 175-182. 11 Bk. Ivlakdisi, "The Guilds of La\\' in Medicval Legal !Iistory- An lnquiry in to the Origins of the lnns of Court" Zeitsc/ııi/(f'iiı· Geschiclıte der Arabiscfı-IslcmıiBclıen Wissensclıq/teıı, c. I, Frankfurt am l-.Iain, 1984, s. 233-252.

Page 9: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 95

iSLAM DÜŞÜNCE TARiHiNDE GELENEKÇiLiK VE AKlLCillK

}\'lakdisi, İslam düşünce tarihi ve buna bağlı _olarak da başta mezhep ve eğitim müesseseleri olmak üzere diğer konularla ilgili görüşlerini, özelde hicri \T. yüzyıl Bağdad'ı ve genelde Hnnbelllik lwnusundaki çalışınalarından yola çıkarak geliştirıniştir. Onun bakış açısına bir dereceye kadar Fransız şarkiyatçıların (özellikle Louis !viassignon ve Henri Laoust'un) Hanbelililde ilgili çalışınalarına duyduğu yalnnlık ile Goldziher'in yoruınlnrına yönelttiği tenkitleri yön vermiştir. Fakat belki de en az bunlar kadar önemli bir başka müessir, yazarın ürünlerini verdiği dönemde Arap milliyetçiliğinin ve Arap nalıda tartışmalarının yol açtığı tarih okuınalarıdır. Günümüze kadar uzamın bu tartışmalar, şarkiyatçılığın da etkisiyle daha çok klasik döneme (kabaca .Moğollar'ın Bağdad'ı tahribine kadarki dönem) yoğunlaşır ve ayrıca nalıda için düşünce phinında "Gazall mi İbn Rüşd mü temel alınmalı" -ki bunun bir ba'Şlm versiyonu "İbn Teymiyye mi Gazall mi" şeklindedir- sorusu sorulur. i\Iakdisi çalışmalarında sözkonusu tartışmaların ilk versiyonuna değinmez­ken ikincisi söz konusu olduğunda adeta Seleflliği savunma ve onu İslam düşünce tarihinin merkezine oturtma uğraşı içerisinde olmuştur. Ancak o, açıkça bu tabiri lnıllanma)1p onun yerine ehl-i hadis ve özellikle Hanbel! bal<ış açısını ifade etmek üzere "gelenekçilik" ("traditionalism") terimini kullanır.

.Makdisi, İslam düşünce tarihini gelenekçilik ve akılcılık diyalektiği içinde okur. Onun anlattığı hilwycye göre, başta Yunan felsefesi olmak üzere yabancı kültürlerin tesirine karşı koymak üzere gelişen "felsefi teoloji" (kc­lam) ve akılcılığın ortay<~ koyduğu din anlayışı, gelenekçi fakihler arasında tepki görmüş \'C Şafii'nin Risale'si ile ilk ifadesini bulan "fıkhl teoloji" orta~·a konulınuştu; giderek şiddetlenen mücadele l~ngizisyon (Mihne) hareketine yol açmış, bu "Engizisyon"a başarıyla mukavemet eden gelenekçilik zaman içinde kuvvetlenerek fıkıh mezhepleri şeklinde teşkilatlanmıştı. Artık İslam aleminde cumhuru, anayolu ve sahih dini (ortodoksiyi) bu mezhepler temsil eder duruma gelmişlerdi. Daha sonra akılcılık hareketi içinde Sünni bir ba­kış açısı geliştiren Eş'ar!ler yüzyıllar boyu başta Şfıfillik olmak üzere fıkıh mezheplerine sızmaya ve böylece cumhfiru temsil eder hale gelmeye çalış­mışlar, ama gelenekçi faldhlerin muhnlefeti sebebiyle bunda başarılı olama­mışlar ve hep ınaı:jinal bir hareket olarak kalmışlardı. ı.ı

.Makdisi'ye göre Ristıle, Şfıfil'nin Mutezile'nin Allah hakkındaki spel\ü­lasyonlarına verdiği cevaptır ve Şafii, Risule'sinin Mutezile kelaınının panze-

ı.ı Mal,disi bu lıikayeyi çeşitli makalelerinde ve eserlerinde tekrarlar. ı\Hsal olanı k b k. lvlakdisi, "Ash'ari :ınd the Ash'arites in Islaınic Religious History" (1, ll), Swdiu Jslamica, e. XVII, .\'VIII, 1962, 1963, s. 37-80, 19-39. 2-"The Juridie~ıl Theology of Shi\fil: Oriğiııs :ınci Significance of Usul ai-F'iqlı", Sçııclia Jslamica, LIX, 1984, s. 5-47; "Muslim lııstitu­tioııs of Learning", s. 1-56.

Page 10: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

96 Dr. Tuncay BAŞOGLU

hiri olmasını amaçlamıştır. Şafil bu kelam anlayışına yani Mutezile'nin felsefi teolojisine karşı benzer bir çerçeveye sahip incelikli bir ilim dalı vazetmek istemiştir. Bunu sadece müslüman ilim çevrelerinde akılcı düşüncenin gide­rek büyüyen etkisiyle mücadele etmek için değil aynı z.amanda kelamın yo­lunu İslam düşüncesinin ana alnınından uzaklaştırmak üzere yapmıştır. Şa­fii'nin mesajı, İslam'ın mes.elesinin Allah'ni emir ve nehiylerine riayet üzeri-

. ne yoğunlaşmak olduğu yolundaydı. Şafii'nin panzehir ilmi, onun usUlüddin olarak -burada din Allah'a itaat anlamıridadır- anladığı şeydi. O, bizzat Al­lah'a dair bir teolojiye karşı Allah'ın insanların yerine getirmeleri için indir­diği ve onları kurtuluşa götüren yükümlülükler teolojisiyle; Mutezile'nin felsefi teolojisine karşı kendi hukuki teolojisiyle Uuridical theology) karşı

koydu; gerçekte bu bir praksis teolojisi, bir ahlru\. teolojisiydi. Şafii'nin Risa­lesinde ne hukuk felsefesi ne de felsefi teoloji yer alır. 14

Makdisi, hikayesinin esasını ilk dönemdeki Mihne hadisesi etrafında örmekle birlikte çalışmalarında Mu tezile'ye çok az yer verir; araştırmalarının büyük kısmını Hanbelilik ve Eş'arilikle ilgili tabakat ve tarih okumalarına ayırır. Eş'arililde ilgili görüşlerini, öncelikle Goldziher'in hicr1 V. yüzyılda (Selçuklular döneminde) Eş ariliğin zaferi konusuridalti görüşlerini tenkidle geliştirir. 15 Bağdad Nizarniye MedTesesi'nin vakfiyesine ve dönemin telmik terminolojisine dayanarak, Nizamiye'de resmi bir kelam kürsüsü bulunma­dığını dolayısıyla Eş'ar1 keÜlmının "orada resmi olarak öğretildiği"nin söyle­nemeyeceğini ileri süren Makdisi, Nizamülmülk'ün desteğini alan vaizlerin gayrı resmi olarak yaptıkları propagandayla Eş'ar!liği Bağdad'da kabul ettir­meye çalıştıklarını söyler. Makdisi'ye göre, Eş'ariliğin XI. yüzyılda, hatta XII. yüzyılda dahi Bağdad'da muzaffer olduğu ve Gazall'nin Eş'ariliği orada yaydı­ğı söylenemez.

Makdisi, gelenekçilik olarak adlandırdığı ehl-i hadis düşüncesinin İs­lam tarihinde ana düşünce akımını temsil ettiği kanaatindedir. Orta gôre bu durum sadece Mutezileye karşı mücadelede, erken dönemde böyle değildir; aksine Jvlutezile zayıt1ayıp ortadan kalktıktan sonra, başta Eş'ariler olmak üzere diğer kelam mezheplerinin tüm teşebbüslerine rağmen akılcılık karşı­sında gelenekçilik ana akım olmayı sürdürmüştür. Niteltim o, bir başka ma­kalesinde Eş'ar!liğin Bağdad'daki başarısızlığının ardından müteakip tarih­lerdeki teşebbüslerini de ele alır. 16 Her ikisi de Eş'ari olan İbn Asakir ve Sübki'nin eserlerine tenkidi metin okuma metodunu uygulayan Makdisi, bu kaynakların bir zaferi değil açıkça bir mücadelenin varlığını ve devamını gös-

ı.ı Bu konuda bk. Makdisi, "The Juridical Theology of Shflfil", s. 5-47; "Ethics in Islamic traditionalist doctrine", Ethics in Isianı içinde, nşr. Richard G. Hovannasian, Malibu, California, 1985, s. 49. · ı;; Makdisi, "Muslim Institutions of Learning", s. 1-4. Bu makalenin başlıca hedefi Goldziher'in sözkonusu görüşünü çürütmektir. 16 Makdisi, "Ash'ari and the Ash'arites in Islamic Religious History" (1, Il), s. 37-80, 19-39.

Page 11: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi . 97

terdiğini söyler. Yine ona göre, aynı kaynaklar iki yüzü bulunan bir Eş'ar! imajı yaymakta ve bununla gelenekçiler katında Eş'ar!liği kabul edilebilir bir · hale getirmeyi amaçlamaktaydıhır. Makdisi, Eş'arl'nin aslında gelenekçi bir alim olduğunu ve daha sonraki Eş'arilikle alakasının bulunmadığını ileri sü­recek kadar ileri gider. Bunu yaparken de bir yandan Eş'arl'nin bir kısım eserlerinin (İstihsc1nıı'l-lutvz) ona aidiyetini sorgular; Malu"tlc1t'm bir ve ikinci ciltlerinin ona aidiyetinden şüphelcnmemeklc birlikte bunların Eş\ırl'nin farldı dönemlerine ait eserler olduğunu ileri sürer; bir yandan da Eş'ari''nin kendi öğrencilerinin varlığını ve onların silsilesini gözıırdı eder. Mak d isi 'ye göre bir kclflm sistemi, meşruiyetinin kabulünü sağlamak, öğretisini yaymak n: süreidi vaı'olabilmck için bir fıkıh sistemi tarafından benimscnmck zo­rundaydı. Bu sebeple yukarıda adı geçen Eş'ar! illimler (özellikle de Sübld), eserlerini Ş:lfii' mezhebine sızma amacıyla yazmış! ardı. Özetle, ldakdisi 'ye göre, ';Müslünwıı teolqjisirıin 17 gelişimi \"C İslam düşünce ta;·ilıinde Eş'arlliğin yerine mübfilağalı bir önem ·:erilıııiş \"C gelenekçiliğin .yeri küçül­tülmüş, önemi gözardı edilmiştir. Bu hatalı hüküm, hem Eş'arller lıenı de chl-i hadis nilesi lıaldundald echalettcn k;.ıynaklanınaktadır. Hanhclllcr, Eş'arllerle müttefik oldıı!danna inandığımız, ~::ıyıea çoh: daha fazlıı ve dahıı ileriei olan Şafii'lere lwrşı mücadele eden küçük bir grup değildir. Sesleri Hanbeli'ler kadar çıkınasa da bizzat çok sayıda Şafii de Eş'arilcr'c muhalefet etmiştir. Hanbelller'in gelenekçiler ~tmsı:ida sesi en gür çıkan grup olmaları, müııtcsiplcrinin, homojen bir grup oluşturmaları ve. tamamen gelene!< çi ve kabul görmüş bir Sünni fıkıh mezhebinin üyeleri olmalan scbchiylcydi. Bil­diğimiz Eş'ari'lik yani akılcı Eş'nr!lik (l~ş'nri'nin katıksız olarak .~elenckçi olan İbfine'sinin Eş'ari'liği değil), ,;~·Iüslünıan teoloji clüşüneesi"ndcki ana akını değildi. O, diğer birçoh: akım arasmda yer alan bir almndı ~·e şimdi de durum böyledir. Ana ainm farklı bir yönde. yani _ğelcnekçilil\ yiinünde aran­m:ılıdır." ııı

Mal~disi, {ju göriişleıi i[ci~i siinncldc birlil~cc arctştn71W el~sildiğine ele de­ğinerel? tıdeui bir ihtiyat pay: bımlur: Öııcdildc H.{ariliğin incelenmesi ,giiç ·v~~ hcnii.<:. çö:::;iilmcmiş sonmlw:lu dolu {;b· harehct oldıt.~rıtnıı ·ve lm lıarcherlc if..<Jili yererli çalişnw bıtlıınmatlığınt söyler. Ona ,gön::, ünemli döııenıler, -be/hi de ./ilulı :'-'C teolc~ji salıasnıdahi İslain nıiiesseselerinü.ı gelişiminele (!11 önemli dö­nem olan- F./XI. yii.-:::_vzl ci'Darmc!l-t hiimdenen dönemlerdir. Eş'urf'den (-v.

17 Malulisi bu ifadeyi .bir eiEs tcrinı ol:ırak lnılhınır, çünkü ona göre İıılmn düşiinel' t:ıri­lıinJe iki tür teoloji bıılunınal1tadır: ı\kıleılığın ynldaşınııııı temsil· edt'll feisefi teoloji (kclünı) ilc ğelenekçiliğln yakhış:mını temsil eden fıkhi teoloji. Makdisi, ikincisini tenıı>il eden ilim d:ılını "usfıliıddin" olarak ifade eder; yine ona göre fıkıh usfılü çıkış sfıilti iti­barıyla gelenekçi teoloji anlayışının ürünüdür ,.:e sözlwnusu bal(lş açısını tenı~;il etmeyi sürdürınüştür. :vi aktiisi son escrlerinden lıiriııde ise İslam 'ın klasik döneminde üç tür teoloji (kcli\ın, fıkıh usfılü teolojisi, ıısi'ılu'd-dln) bulıınduğumı ileri sürn;iiş :ıııe:ık, özel­Iilde son .ikisinin birbirinden farkını yeterince açıld:ımaınıştır, bk. :'vlakdisi. flm 'i\qil: Rcliğion and Cııltıtre in Clessieal h/am, Ediııburgh, J <J'J7, s, 73-5. · ıs Özellilde bk. ı\!al\disi, ",\sh'aı-i and Ash"aritçs'" (1), s . .17~9.

Page 12: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

98 Dr. Tuncay BAŞOGLU

324!935 civan) sonra gelen aneılıtaT şahsiyetZeT şıınlaTclıT: BaluUani (v. 403/1012), Ciivejıni (v. 478!1085), Gazali (v. 505/1111), Şehristani (v. 548/1153) ve Rftzi (v. 606/1209). İkinci olamk, gelenekçi luı1·eketin öncüsü dıırıımundaki Hanbelüilde ilgüi benze1· çalışmalann yokluğu.da biT engel teşl~il etrnektedi7·. Üçüncü olamk, İslam müesseselerinin gelişimineleili bıı çoh önem­li dönemde .tiluh ve kelamz birlikte ele alma!?- yerinde olacaktw. Çiinkii İslam teolojisi jihıhla ilişkisine cliklwt edilmeksizin incelenirse İslam 1wrnohmsisi {tnlaştlamaz.

Makdisi, yukarıda kısaca değinilen Eş'ar1 ve gş'arllikle ilgili görüşleri· nin devaını mahiyetinde olmak Üzere bir başka makalesinde 1'; GazAll'nin gş'arlliği konusunu ele alır ve onun fıkıhta ve usfıluddinde Şafii'nin talebesi olduğunu, onun Eş'arlliğini gösteren ciddi hiç bir söyleminin bulunmadığını ileri sürer. Bu incelemesinde Makdisi'nin metin olmmalarının manipülatif yönü daha fazla öne çıkar. Bir yandan Gazali'nin üstad ve talebderiyle içinde · yer aldığı hareketi, siyasi bağlantılarını ve mücadelesini, diğer yandan Hmi çalışmalarını toptan gözardı eden bir· yaklaşım sergileyen Makdisi,. İlıytı'n.ıp Kitabu;l-ilm bölümünde sadece mezhep imamlarının isimlei:infn zlkredil~~­si, öte yandan Eş'ar'i'nin ve Eş'ari mütekellimlcriri isİmlerinin orada da İktisad'da da geçmemesinden yola çıkarak Eş'arlliğipe delil bulunmadığını ileri sürer. Ayrıca Gazilll'nin İktisiicl'da ortaya koyduğu görüşlerin Eş'.<ırflerin görüşlerinin bir sununıu olduğunu, yoksa kendisinin bu görüşleri benimsc­diğinin ileri sürülenıeyeceğirii de ilave eder. . O.na göre Batılı anıştirrtıacıiar arasında Gazali'nin kclarııda Eş'ar'i. olduğu şeklindeki haüilı anlayış özellikle A. von .1v1ehren ve Goldziher'e dayanmaktadır.

.iv1akdisi, bir yandan da gelenelı;çi düşüncenin Şafii ilc İbn Tcymiyye ~irasındaki beş asır .boyunca yerinde durmadığı m itiraf eder. Aksine "bu dü­şünce gelişmiş ve öyle bir noktaya varmıştır h.i, hareke.tin iık önderleri gör· miiş olsalardı kendi manevi · varisierinin benimsediği rnevkıl1ardan (ta· 1·1r/ duruş noktası) bazılarını k:ıbullcnmekte zorlanırlardı. İbn Aldi pelı; de haksız olmayarak .Mutczilllikle suçhı.nmıştır. Genellikle qşirı muhafazakar eğilimli, uzlaşmaz bir gelenekçi olarak görülen·; hatta aşıii b.ir tccsim görü~ şünü henimsemekle suçlanan İbn Teymiyyc de bir gelenekçi için ~ri hafif ifadesiyl~ çarpıcı olan öğretileri dile ğetirıniştir. Onun tali' illetler <_ınlayışı, genellilde adi' illiyet [ oqçnsionalism ı felsefesinin hakim olduğu düşünülen bir İslam anlayışı içinde oidulı;ça şaşırtıcı bir durumdur. "20 MakcÜsi'riin bura­da görelüğü "değişime rağmen süreklilik ve bnğlantı"yı Eş'ad Üc Eş'arilik arasında görmemesi ilginç bir çelişkidir.

Makdisi'ye göre bnşta Milıne dönemi olmak üzere Abbasiler devTindc ortaya çıkan fikri çatışmalar ve fıkıh mezheplerinin oluşı,ıınu, "akılcılık" ("rationalism"} olarak tavsif ettiği kela.mi' hareketlerle gelenckç;ilik ara:s1ı1-

1'1 lvla!ulisi, "Al·Olwzfıli', Disclple dt! Sh~!ri'i.", s. 45-55. .

~ .. :..l:;lulisi, "F:thics.in lsh;mh:~ Tr:ıdirio;w!i.o;~ Dv(.'tfine·'. s. 48.

Page 13: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 99

daki çatışma ve diyalektikten kaynaklanır. Fakat Makdisi bu fikri gruplaşma· yı sadece o döneme tahsis etmeyip müteakip tüm İsl;m tarihine teşmil eder ve bunun izlerini sürmeye çalışır. Bu bakış açısından hareketle bir takım ilginç araştırmalar yapmasına ve önemli sayılabilecek bulgulara ulaşmasına rağmen, müteakip devirlerdeki -o devirler açısından- daha önemli çatışma ve yoğunlaşma alanlarını gözardı etmesi, İslam düşünce tarihinin tek bir devri mücadele çerçevesinde açıklanamayacak olan gelişme sürecini yorumlamada ı önemli bir zaaf teşkil eder. Gerçekte sözkonusu gelişim süreci, uzun dönem­li farklı mücadele katmanları halinde gelişip zenginleşen ve heı: yeni fetret dönemiyle birlikte yeni bir mücadele katmanıyla kendini izhar eden bir ka­rakter arzeder.

Bir misal vermek gerekirse, bizzat Makdisi'nin yoğun olanık araştırdığı hicri beşinci asırdaki İslam dünyasının fikri çatışmalarını, neredeyse ü<; asır önceki çatışma taratları ile izah etmeye çalışmak son der:ece kısır bir bakış açısıdır. Makdisi eskinin devaını mahiyetinde olarak ehl-i hadisin başta .Mu­tezfle olmak üzere tüm kelaıni hareketlere muhalefetini ve bu muhalefetin özellilde Bağdad merkezli tezahürlerini izlerken, o dönemde bir yanda~ Ba­tınlleı:e diğer yandan filozotlara karşı gelişen ortak kelaınllcşınc (ve -!viakdisi'nin tabirine bir benzetme yaparsak- aklileşıne) eğilimini gözardı

eder ve kendisinin klasik ve modern dönem tarihçi ve araştırmacıianna yö­nelttiği tenkitlere sebep olan benzer tavırlar ortaya koyar. :Makdisi neden~e, bu dönemdeki ehl-i hadis mensuplarının (Ferdl. ve İbn Hazm başta olmak üzere) kelam, cedel ve fıkıh usulü eserleri ortaya koyduklarını, Zahiri, I-Ian­beli ve İsna-aşerllerin ilk kez -kelimenin tam anlamıyla- kelam eserleri yaz­dıklarını, son ikisinin ilk fıkıh usulü eserlerinin bu dönemde yazıldığını, Milturldl kelamının bu dönemde mezhepleştiğini görmezden gelir. Böylece Hanbellliğin Bağdad'daki siyasi etkisinden yola çıkarak V. yüzyıldaki "Sünni­liğin zaferi"nin Eş'arlliğe (ve diğer kelamcılara) mal edilemeyeceği gibi bir sonuca varır.

Makdisi'nin bakış açısındaki önemli hatalardan biri de, her bir düşünce hareketi iÇin farldı bir ilim dalı ve literatür aramış olmasıdır. Bu nedenle o, fıkıh usulünü gelenekçilerin kelam ilminin muadili olmak üzere geliştirdiği bir ilim dalı olarak görmek istemiştir. Oysa fıkıh usulünde yazılan her .eserin temelinde akidevi/kelaml bir mev)nf ve bu mevkıftan kaynaklanan

, mukaddemeler bulunur. Bu mukaddemelerin varlığına bakarak o ilmin ken­disine ' has ınevzuunu gözardı etmemek gerekir. Makdisi akılcılık­

gelenekçilik çatışmasını açıklamaya ve buna yönelik yorumlar geliştirmeye çalışırken tam da böyle bir karışıklığa düşmüştür. Bu durum onun İslam 'ın klasik döneminde, özellilde de V./XI. yüzyılda üç tür teoloji bulunduğunu ileri sürdüğü son eserlerinden birinde de devam etmiştir. 21 Burada o, kclam, usulu'l-fıkh ve usulu'd-dini üç ayrı teoloji olarak görür. Buna göre kclarn

21 Makdisi, Jbıı '.Aqil: Religion and Cııltııre in Classim/lslcım, s. 73-5.

Page 14: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

100 Dr. Tuncay BAŞOGLU

önce Mutezilenin, ardından da onlarla birlikte Eş'arilerin teolojisini temsil eder. Usı1lu'l-fıkh ise buna panzehir olmak üzere Şafii tarafından kurulan ve gelenekçi fakihler tarafından devam ettirilen fıkh! teolojiyi ·temsil eder. Usı1lu'd-din ise hem akılcılar, hem de gelenekçiler tarafından kullanılan ve ilgili yazara göre konularının ağırlığı değişen bir teoloji türüdür. Mesela İbn Akll, !viutezile ve Eş'arllerden farklı olarak kendi usı1lu'd-din'ini kapsam ba­kınundan sıkı bir şekilde sınırlamıştır. Bir başka yerdeki ifadesinden, Makdisi'nin bu ayrımı İbıi. Aldi'in el-Vctzıh'ında sözkonusu üç terimi biı-birin­den ayıran bir ifadeye dayandırdığı anlaşılmaktadır.22 Hakikatte ortada böyle farklı teolojilere tahsis edilmiş ve birbirine rakip ilim dalları bulunmamak­tadır, aksine aynı alanda (yani kelam alanında) farldı yaklaşımlar

sözkonusudur ve İsimlendirmedeki farklılıklar, ilgili görüş sahiplerinin kendi hassasiyetlerini veya ıstılahiarı kullanmadaki tercihlerini yansıtmaktadır.

FlKlH VE MEZHEP

i\lakdisi özellikle fıkha yönelik bir çalışma yapmamıştır; onun fıkıhla ilgili görüşleri yukarıda bahsedilen İslam tarihi okumasıyla ilişkilidir ve o çerçevede geliştirilmiştir. Yine aynı sebeple fıkıh konusunda kapsanılı ve ayrıntılı bir değerlendirme yapmamış, belli bazı konular hakkında görüşler belirtmiştir. Bu alandaki yorumları özellikle fıkhın ve fakibierin harici çev­reyle ilişkileri ve İslam medeniyeti içindeki mevkileri noktasına yoğunlaşır. Ele aldığı meseleler arasında Şftfil'nin Risale'si, fıkıh usulünün ortaya çıkiş sfıiki, mezhep, 'münazara, hilfıf ve icmfı'nın foi}.ksiyonu, fıkıh eğitimi (metot, müfredfıt ve müesseseler), müftllerin ve fıkhın İslam toplumundaki yeri ve ictihacl konulan yer alır.

.Makdisi, bir düşünce sistemi olarak fıkhın dini ilimler içinde iki uç arasında orta bir mevki de yer aldığını ve İslam 'dn meşruiyeti n fıkıh al~mında tesis edildiğini ileri sürer. Ona göre, bir uçta kelam olarak adlandırilan, }dutezili biçimi içindcld felsefi teoloji, aklın önediğini savunmuş ve Hadis verilerinin nncak alulin desteklendiideri sürece kabul edilebilir olduğunu ileri sürmüştür. Ötek.i uçta ise abartılı bir fideizme dayanan aşırı gelenekçi­lik, akla yer bırakmaksızın Kur'[m'ıı ve [Ilz.] Peygamber'in Sünnet'ine sı­

ğınınıştır. Fıkıh ise orta yolu tutmuş ve vahyin önediğini onun hizmetçisi olarak gördüğü akılla yuniuşatnııştır. Fıkhl hareket, aşırı olduğunu düşün­düğü bu ild hareket arasında ilerici bir gelenckçiliği benimseyerek 'ılımlı bir akılcılık' şeklindeki bir orta yolu tutmuştur. 2·1 ·

}1akdisi, fıkıh usülü ilminin kökenierini ve tarihi gelişimini incelediği nwkalcsindc2.ı fıkıh usfılüyle ilgili dört soruna (kökeni, adı, ana unsurliu·ı ve

22 13k. 1vlakdisi, a.g.e., s. 85. 2

.1 Bk. ~üıkdisi, "The Guilds of Law in i\lediev:ıl Legal History", s. 23.7-8. 24 Makdisi, "The Juridical Theology of Shfıfi'i", s. 5-4 7.

Page 15: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Ma kd isi 1 Ol

gayesine) kısaca değinir. Makaledeki ana gayesini "Şafii'nin ilisale'yi yazma­daki ana saikini incelemek" olarak; temel tezini ise "Şafii'nin hedefi, gele­nekçilik için kelama karşı panzehir olarak kullanılabilecek bir ilim ortaya koymaktı" şeklinde ortaya koyar.25 Şafii'nin ilisalesinin sonra gelen usul eserlerinden, özellikle de mütekellimlerin eserlerinden farklı olarak hiçbir kelam veya hukuk felsefesi sorununu (hüsn-kubh, akıl-vahiy ilişkisi, hazr­ibaha, teklifu ma la yutru{, vb.) ele almadığına değinir. Ona göre fıkıh usulü başlangıçta mahza gelenekçiydi. ~6 ;\rdından usuldeki değişimi ele alır ve üç asırlık gelişimin haric! sebeplerine değinir. Akılcılığın zaman içerisinde, aslında gelenekçiliğin müdafaası için kurulmuş olan fılnh usulüne sızdığını ileri sürer. lviakdisi, Şafii'nin kurduğu usul ilminin hukuki ve teolojik olmak üzere iki boyutu olduğunu, kendisinden önce m, boyutun ele alındığını, kendisinin ise ikinci boyut üzerinde durduğunu söylerY Bu ikinci boyutun gözardı edilmesi sebebiyle fıluh usulü yazımında mütekellim metodu ve Ha­nefl metodu şeklinde bir ayrım yapılmış ve ilkini Şafii'ye nisbet etme hatası işlenmiştir; oysa -<'na göre- fıkıh usulü, Şafii'nin gelenekçiliğin hizmetine koyduğu bir silahtı ve Şafii'nin akılcılık safına yerleştirilmesi uygunsuzdu. 28

Ilisale'nin bu teolojik boyutuyla ilgili altı tesbit içinde2<) özellikle kc­

lam ve hukuk felsefesi sorunlarının bulunmaması tesbitini Şafii'nin kelam aleyhtarlığı ile açıklamaktan ziyade henüz fıkıh usulünün teşekkülünü ta­mamlamış oluşuyla. açıklamak daha isabetli ve tarihi vakıaya daha uygun olurdu. Nitekim Makdisi'nin kendisi de bir başka yerde Şafii ile İbn Teymiyye arasında geçen uzun dönemde gelenekçi düşüncenin de bü)rük bir değişim geçirdiğini ifade etmiştir.J0 İslam hukuk sisteminin "ilahi iradeci" bir sistem olduğu ve onda tabii hukuka yer bulunmadığı için sonraki dönemlerde orta­ya çıkan hukuk felsefesiyle ilgili çeşitli konuların akılcılığın fıkıh usulüne sızması olarak nitelenmeı:;i de tashibe muhtaçtır. Bu konuda Eş'arller -Makdisi'nin ifadesini lnıllanırsak- tam anlamıyla gelenekçi davranırken; ge­rek V. asırdaki Hanbelller'in bir kısmı, gerekse İbn Teymiyye .Mutezilller gibi akılcılık safında yer alır. Açıkçası, akılcılık-gelenekçilik ikilisi müteahhir dönemler bir yana· V. asırdaki gcli§ıneleri anlamada bile yetersiz kalmakta­dır. Makdisi'nin fıluh usulüyle ilgili yorumlarındaki belki de en önemli hatası kelam ile fıluh usulünü karşı kar§ıya -getirmesi ve onları aynı rolü oynamada birbirlerine rakip ve alternatif ilimler gibi göstermesindedir. Ayrıca Şafii'nin eserinden sonra ilk kapsamlı ve bağımsız eserin Ebu'I-Hüseyin el-Basri'nin Mu'temed'i olduğunu söylemesi önemli bir hatadır. Çünkü ondan önce IV.

25 Mnkdisi, a.g.m., s. 12. 26 Mııkdisi, a.g.m., s. 17. ~~ .Mnkdisi, a.g.m., s. 40. _s Mnkdisi, cı.g.m., s. 42. 2'' Blc Makdisi, a.g.m., s. 41-2 ..

.ın Bk. Makdisi, "Ethics in Islamic Traditionalist Doctrine", s. 48.

Page 16: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

102 Dr. Tuncay BAŞOGLU

asırda başta Cessas'ın FıLS{d'ü olmak üzere çok sayıda fıkıh usulü eseri ya­zılmıştır ve bunların bir kısmı günümüz~ ulaşmıştır.

:tvlakdisi son eserlerinden birinde yine fıkıh usulü konusundaki bu gö­rüşlerini telu-adamış ve onun İslam'ın klasik döneminde en üstün dini ilim dalı olduğunu ileri· sürmüştür. Ona göre, Şafii ile başlayan ve gelenekçi teo­lojinin ifadesi olan fıkıh usulü İbn AluPin elinde gelişiminin zirvesine ulaş­mış, daha sonra İbn Teymiyye ailesinin eliyle XIV. yüzyılda da canlılığını sür­dürmüş, fakat zamanla iktidarın müfti-fakihlerin bağımsızlığınr kısıtlayan uygulamalarıyla giderek donuklaşmış ve XVI. yüzyılda Şa'rani dönemine ge­lindiğinde artık vazifesini yerine getiremez hale gelmiştir. Artık klasik dö­nemde icmaya giden süreçte tartışma ve görüş ayrılıklarının (lıilctj) oynadığı rol bir kenara bırakılarak ittifcıha vurgu yapılmıştır.:ıı Makdisi'ye göre, İbn Akil, Şafii'nin açtığı yoldan devam etmiştir ve el-Vctzılı'ı da -Şafii'nin tavrına benzer şekilde- kendi döneminin kelamcılarına (1vlutezile ve Eş'ar!ler) karşı bir panzehir olarak yazmıştır.32

Makdisi, kuşatıcı bir tarih yorumu getirmedeki yetersizliğine karşın daha alt düzeyde mezhep3•

1 ve fıkıh eğitim müesseseleri ile ilgili daha önemli ve dikkate değer görüşler ortaya koymuştur. Onun mezheple ilgili çılm;ı nok­tası, Batılı araştırmacılar arasında "İslam'ın klasik çağında (kabaca XIII. yüzyıl öncesinde) -Batı'da lonca denilen türden.- korporasyonlann var olup olmadığı" tartışmasıdır:14 Makdisi, başta Claude Cahen olmak üzere bir kı­sım araştırmacıların "eğer klasik dönemde korporasyon mevcut olsaydı,

onun varlığını ispatlayan delil ve belgelerin şimdiye kadar ortaya konulmuş olması gerekirdi" şeklindeki itirazına "mezhep" çerçevesinde bir delil getir­diği kanaatindedir. Ortaçağda İslam'daki mesleki birlikler ile Hıristiyan Ba­tı'dakileri birbirinden farklı kılan husus, İslam'da daimi hukuki şekil olarak vakıftan başka· bir şekil bulunmazken, Batı'da buna ilaveten tüzel kişilik temeline dayalı korporasyonun bulunmasıydı. Böyle olmakla birlikte Orta­çağdaki Batılı korporatiflerin hukuk! şekil bakımınd~n İslam 'a bir şey borçlu· olmamaları, sosyal içeriideri yani diğer kurucu unsurlan sözkonusu oldu­ğunda da durumunböyle olduğu ve dolayısıyla korporasyonun klasik çağda bulunmadığı anlamına· gelmemektedir. 1vlesela klasik çağda medresedeki meslek! personel yapısı, Ortaçağ İngilteresindeki college'da ve İngittere ve

.1ı tvlakdisi, Ibn ~Aqil: Religion and Cıılture in Classical Islam, s. 260 .

.1~ Makdisi, İbn 'Aqil: Religion cmd Cıılture in Clcıssical Islam, s. 69 .

.1.1 Bu konuda bk. Makdisi, "La Corporation a l'Epoque Classique de l'Islam", Pı-esence de Louis Massignon: Hommages et Temoignages. Textes Retmis par D. lv!assignon Cı l'Occasion du Centenaiı-e deL. Massignon içinde, nşr. G. Makdisi, D. Sourdel ve J. Sour­del-Thomine, Paris, 1987, s. 35-49; Oı-taçcığ'da Yüksek Öğretim, s. 37-47; "The Guilds of Law in Medieval Lı;:gal Histoıy", s. 233-252; The Rise of Hıımanism, s. 1-45 . . ı~ Ortaçağ sonlarından modern dönemlere kadar ise İslam tileminde korporasyonların var oldukları genel bir _kabul görmektedir.

Page 17: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi ı 03

Fransa'daki diğer korporasyonlarda (zanaat teşkilatlarında) da görülmekte­dir:15

Makdisi, mezheöin ortaya çıkışı ve rolü konusundaki görüşlerini de ge­lenekçilik akılcılıl< diyalektiğinden yola çıkarak yorumlar. O, fıkhı ve fıkıh mezheplerini gelenekçiliğin kalesi olarak görür. Ona göre fıkıh mezhepleri, gelenekçiliğin akılcılığa (özelde iV1utezile'ye) karşı geliştirdiği bir müessese­dir ve mezhep sayısının azalması da yine düşmana karşı satları sıkiaştırma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Alimierin örgütlü gruplar halinde biraraya gelmelerinin sebebi, yaşayan dört mezhepten son ikisinde açıkça görülebilir. Sözkonusu iki mezhep -Şafii ve Hanbell mezhepleri- birbiri ardınca akılcı harekete yani Mutezile'ye karşı çıkmıştı. Merkezi iktidarın desteğini almayı başaran Mutezile, Halife Me'mun döneminde engizisyona -Milıne- başvurmuş,

fakat bu çatışma gelenekçi fakihlerin zaferiyle neticelenmişti. Bu dönemden -IX. yüzyıl ortalarından- itibaren de mezlıeblet mesleki organizasyonlar şek­linde tekamül etmişlerdir. Mezheplerin geliştirip olgunlaştırmayı amaçladık­ları ihtisas, heltım denilen felsefi teoloji hareketine karşı fıkıh mesleğiydi. Onların dini mevkıfının mantığı açıktı: "Hz. Peygamber'in getirdiği İslam bir hukuk sistemi, pozitif bir ilahi hukuk sistemidir, bir nomokrasidir; onun teolojisi felsefi değil, hukukidir. Şafii'nin ilisalesinin temelinde yatan başlıca mesaj budur. ,;ı(,

~hkdisi, önceleri "fıkıh mezhebi"ni "school of law" olarak tercüme ederkcn·17 daha sonraları (1980'lerde) "guild" olarak tercüme etmeyi tercih etmiştir .. Makdisi, 1990'larda yazdığı bir makalesinde ise mczheplerin geli­şimini mahalli ya da coğrfıfi mektep (regional school 1 geographical school), şahsi mektep (personal school) ve hukuk lancaları (guilds of law) olmak üzere üç sathaya ayırır.38 Böylece o, fıkıh mezheplerinin gelişim tarihini sathalara ayırmakta ve mezheb kelimesini çevirirken de her bir satha)rı farklı · bir terirole ifade etmektedir. Mezheplerin sadece birer öğreti ve nazariye olarak varolduğu erken aşamada (hicr1 II. yüzyılda coğrafi adlandırmayla

ortaya çıkışından üçüncü yüzyıl sonlarına kadar) hukuk mektebi (school of

----------------,---------- ~

.1s Makdisi, "La Corporation a l'Epoque Classique de !'Islam", s. 35-49; "The Guilds of Law in Medie'val Leğal History", s. 233-252. Jr, Daha geniş bilgi için blc Makdisi, "La Corporation li l'Epoque Classique de !'Islam",_ s. 35-49; "The Guilds ofLmv in Medieval Legal History", s. 233-252; ve "The Juridicnl The-· ology of Shfıfi T', s. 5-4 7. •17 Makdisi -dahn sonrn ynyınlannn- bir konuşnwsındn "daha iyi bir terimin yolduğu" sebebiyle "mezhep" için en fazla kabul edilebilir lwrşılığın "school" olduğunu söyler, blc "The Significnncc of the Sun ni Schools of Law . in Islmuic Religious History", lrıtematiorıal.Joumal of Midelle Eastern Studies, c. 10, 1979, s. 1. .1s Makdisi, "Tabahc1t-Biography: Lnw and Orthodm:y in Clnssical Islnm", Islamic Studies (İslamiibiid), c. 32, 1993, s. 390-1. .Makdisi nynı ayrımı daha sonrn yayınlannn bir eser­inde de tekmrlamıştır, bk. Ibn 'Aqil: Religion arıd Cıılture in Classical Islam, s. 60. Bu lmnuda ayrıca bk. C. Melchert, The Fonncıtion of the Sunrıi Sclıools ofLaw, 9'11-10'1' Cerıtıt­ries C. E., Leiden, 1997, önsöz (muhtelif yerler).

Page 18: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

104 Dr. Tuncay BAŞOGLU

law) terimini; bunun yanısıra her mezhebin kendisine ait eğitim müessesele­rini geliştirip (husus! eğitim melumlan, kadroları, Makdisi'nin "skolastik eğitim metodu" olarak adlandırdığı metodun uygulanması ve tedris iciizeti­nin (doktora) verilmesi de dahil olmak üzere) müesseseleştiği dönemi ifade etmek için de hukuk loncası (guild of law) terimini kullanır. Mesela meşhur dört mezhep her iki aşamay1 da geçerek iki anlamda da mezhep olurken Cer!riye. mezhebi ilk aşamada kalmış ve ikinci anlamda mezhep olamamıştır. ~dakdisi'ye göre !onca anlamında mezhepler hicr1 III. yüzyıl sonları ile IV. yüzyıl-başları civarında ortayn çıkmaya başlamıştır.

Gelenekçi hareketin hukuk loncası yapısında hadis fıkıh hı im tiz:lç et­mişti. Bundan böyle akılcılığa h:arşı fıkıh öncülük edecekti. Gelenekçi fakih­lcrin kontrol ettiği 'i.Xtkıj' hukuku, sözkonusu hareketin ınftl1 temelini; hukuk loncası da hareketin ihtiynç duyduğu otonamiyi sağlaınaktaydı. İnhisar­cı/dı:,ılayıeı doktora belgesi de dini ortodoksinin· belirlenınesi için gerekli tekeli sağlaınaktaydı. Hukukçular loneası iktidarın ihdas ettiği bir şey değil­di, gönüllü özerk bir birlikti. Fakibierin biraraya gelmek, kendi college'larını Inırmak veya doktora belgesi vermek için iktidardan bir ruhsat almaya ihti­yaçları yoktu. Vakıf hukukuna göre bizatihi hükümet değil, yalnız başına müslüman bir fert bir college lmrabilirdi. İlk dönem college'ların çoğu biz­zat fakihlerce, diğerleri de onların hamileri tarafından kurulmuştu. Vakıf hukuku, İslam'ın temel kaidelerine zıt görülebilecek herhangi bir şeye ınü­samaha göstcrınemelüeydi ve neyin bu kaidelere aykırı olduğunu da sadece, fıkhın yorumlayıcıları olan lonca fakihleri belirlemekteydi. Daktanı belgesi, yani fıkıh öğretme belgesi [ tedrls icazeti], lancanın mutlak denetimi altın­daydı ve ona mensup bilginler lonca içinde, ferdi olarak vermekteydiler. Bu yeni belge, otoı-ite.bakımından, hadis riYayeti için verilen ve daha önce orta­yiı çıkmış olan hadis icfı.zetini aşmıştı. Bu icfızet, dini ortodoksiyi belirleme otoritesini diğer tüm iUimleri. dışarıda bınıkarak sadece fakibiere vermek~ teydi. Fakihlcr, !onca otonamisi ve tekelci doktora belgesi sayesinde mücsscscYI açıdan iktidardan bağımsız idiler.

eMal<disi, bir mczhobin ne zaman ortaya çıktığı konusunda da il,~inç bir yaklaşım ortaya koyaı:. Ona göre "lonoa" safhasına ulaşimısının, yukarıda ifade edilen mücsseseleşmenin yanısıra bir emuresi de tabakat literatürüdür. Bir mezhcplc ilgili tabakAt literatürünün ortaya çıkışı, o mezhebin mezhep­leşmosinin göstergesidir .. Makdisi'ye göre en erken tabakat literatürü IIan­belllcr'e ait olduğu için, bu durum ilk mezhepleşen (lonoa anlamında) gru­bun Hanbelller olduğunu gösterir. Onları Malikller takip etmiştir.

lvlakdisi'ye göre, fukahfı tabakat literatürünün yazılış saiki, dini ortodoksinin tesbitine katılmak üzere meşru otoriteye sahip alimleri belidemekti:11

J

Makdisi'nin İslam eğitim tarihi konusundaki söyledikleri -ve y1.1karıda eğitimle ilgili başlıkta bahsedilenler- öncelikle fıkıh eğitimi çerçevesinde yer

·"'Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Mal\disi, ''Tabcı/u1t-Biography", s. 371-396.

Page 19: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 1 05

alır. Çünkü o, mescid ve medresenin fıkıh eğitimine tahsis edildiğini, bu müesseselerin nihai ürünlerinin faklh-müfti olduğunu ileri sürmektedir . .Makdisi'ye göre mescid-college ve medreselerde uygulanan skolastik metot, İslam'ın özel ihtiyaçlarından doğmu§tu. Hıristiyanlıkta olduğu gibi herhangi bir sinodu veya papası bulunmayan İslam'da sahih dinin (ortodoksi) belir­lenmesi, bir "tartı§ma ve çe§itli görü§lerin ortaya konulması" sürecinin ar­dından geriye dönük bir icmfı yoluyla oluyordu. Bu ihtiyaç, sözkonusu eğitim müesseselerinde skolastik metodun ortaya çıkı§ına yol açtı. Lisansüstü dü­zeyindeki bir öğrenci savunduğu görü§ü/tezi bir münfızarada ba§arılı bir §ekilde ispatlamak zorundaydı. Bunun için de farklı görü§leri (hilfıt) bilmesi gerekiyordu. Tezini, ba§anlı bir §ekilde savunan ve ta'lilw §eklinde bir eserle ortaya koyan bir öğrenci doktora belgesi (icazetu't-tedris) almaya hak kaza­nıyordu .

. Makdisi'ye göre, özerh loncası, dışlayıcı [exolusivistJ college'lan, telwl­ci doktora belgesiyle bir bütün olarak bu yeni mesleki sistem, İslam alemin­de yüksek öğrenimde gerçek bir inkılabtı. Ortodoksiyi belirleyen fukaha icmfıının hammaddeleri durumunda olan hukuki görü§ler, sadece sözkonusu · Inncanın -usfılüne uygun §ekilde mezun olmu§- hukuk bilginleri tarafından ortaya konulurlardı. Çünkü sadece onlar hukuki görü§lerini savunmak üzere münfızara konusunda eğitim görmü§lerdi. Doktora belgesi almak isteyen hevesli müslüman gençler, sözkonusu ·ıoncanın hukuki eğitim sistemine tabi olmalı. zorundaydılar. Onlar, onbe§ ya§ındayken yardımcı "humanist" ilimler­le birlilite dört yıllık temel hukuk eğitimine ba§larlardı; bu lisans eğitimin­den. sonra, ba§arılı olmaları halinde, normal olarak otuz ya§ ortalarında dok­tora belgesi alırlardı.

Makdisi, Batı'da akademik özgürlük konusunu i§lerken bu özgürlüğün kökenierini fıkıhla ili§kilendirir ve yine tarihi hadiseleri aktüelle§tirme me­todunu uygular. Ona göre, müftinin (fakih, müctehid) sahip olduğu özgür­lük tam anlamıyla akademik !::ıir özgürlüktü ve günümüzde akademik özgür­lüğü sm>unanların teminat altına almaya çalı§tıkları hususların çoğu İs-

. lam'da -fakih sözkonusu olduğunda- teminat altına alınmı§ durumdaydı.

Ancak bu özgürlük, doktora tez savunması §eklinde günümüze gelmi§ olan ve skolastik metot olarak adlandırılan bir tartı§ma metoduna dayali öğretim i.iycliği belgesinden (tedris icfızeti) lwynaldanan bir yetkiye dayanıyordu ve bu yetki olmaksızın akademik özgürlük de sözkonusu· olamazdı. ıVlüftl, mi.i­derris ve kadı olaral1. görev yapanlarda olduğu gibi istendiğinde yetkileri elinden alınabilecek bir ki§i değildi. :tviakdisi'ye göre müfti ile müstefti ara­sında tamamen ferdiyetçi ve özel (devlet aygıtından bağımsız) bir ili§ki bu­lunmaktaydı; her ikisinin de tam bir özgürlüğü vardı ve· müfti geçimini, be­yan ettiği hukuki görü§ (fetva) kar§ılığı aldığı ücretle sağlıyordu. Ancak belli bir dönemden (hicri yedinci yüzyıl civarından) itibaren iktidarın maa§lı

müftl tayin etmeye ba§laması ve avaının fetva masrafından kaçınmak için bu atanmı§ ~nüftlye ba§vurmaya ba§laması bu özgürlüğün ortadan kalkmasına

Page 20: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

106 Dr. Tuncay BAŞOGLU

yol açtı. Sonunda özgürce görüş alışverişine dayalı olan ve icmaya götüren süreç tesirsiz hale getirildi ve münazara/tartışma mahza bir okul alıştırması seviyesine düştü. Süreç içinde İslam toplumu tedricen dinamizmini kaybetti ve statik hale geldi.40

HANBELILiK

Makdisi, Hanbeliliği İslam'ın klasik dönemindeki gelenekçi hareketin merkezine yerleştirir. Dolayısıyla yukanda gelenekçilikle ilgili anlatılanlar Hanbelilik için de geçerlidir. Burada Makdisi'nin yine Hanbelllik çerçevesin­de mütalaa edilebilecek olan iki cüz'i ·alanla ilgili çalışmalarına değinilecek­tir. Bu alanlardan biri V./XI. yüzyılda yaşamış öndegelen Hanbell fakibierin­den İbn Akil'in hayatı ve düşüncesi, diğeri ise Hanbelilik ve tasavvuf ilişkisi­dir.

Makdisi, ilk konuda yaklaşık 35 yıl arayla iki çalışma yayımlamıştır. Bunlardan Ibn Aqil et La Resıırgence de L'Islam Tnıditionaliste atı Xl e Siecle (\fe siecle de l'Hegire) (Dımaşk, 1963, xx.-xiv+602 sayfa) adını taşıyan ilk ça­lışma onun doktora tezidir. Eser, İbn Aldi'in hayatını, yaşadığı dönemi ve o dönemin Bağdad'ını tanıtan bir biyografi çalışmasıdır. Çalışma yedi bölüm­den oluşmaktadır. İ.lk bölümde İbn Aldi ve ~ <.tşadığı dönemle ilgili birincil kaynaldar tanıtılmış, ikinci bölümde V./XI. yüzyıldaki siyasi durum incelen­miştir. Üçüncü bölümde dönemin Bağdad'ında bulunan çeşitli sünni ve şii mezhepler ele alınmış ve öndegelen temsilcileri teker teker tanıtılmıştır. Dördüncü bölümde V./XI. yüzyılda Hanbell hareketinin durumu ile Sünnili­ğin canlanışı konusu işlenmiştir. Beşinci bölümde İbn Aldi'in hayatı ve dü­şüncesi ele alınmış; hayatı anlatılırken her ilim dalındaki üstatları, yetiştir­diği öğrenciler ayrıntılı olarak tanıtılmıştır. Öte yandan onun düşüncesi hak­kında ayrıntıya gidilmemiş ve bazı konulardaki görüşlerinin aniatılmasıyla

yetinilmiştir. Altıncı bölümde İbn Aldi'in eserlerinin bir bibliyografyası ve­rilmiş, yedinci ve son bölümde ise İbn Aldi'in usfılu'l-fıl{h ve usfılu'd-din dal­larındaki görüşleri anahatlarıyla incelenmiştir.

l·.'Iakdisi, Ibn 'Akil: Religion and Cııltııre in Classical Islam (Edinburgh, 1997, xvi+ 292 sy.) adıyla yayımiadı ğı ikinci çalışmasında, ilk eserinde çok kısa olarak işlediği İbn'Al\:ll'in düşüncesini ele almayı amaçlamıştır. Eser üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci ana bölüm İbn Aldi'in hayatına ve yaşa­dığı döneme ayrılmıştır ve kendisinin de ifade ettiği üzere41 bir takım deği­şikliklerle birlikte yukarıdaki eserinden alınmıştır. "İbn· Aldi ve Skolastisizm" başlığını taşıyan ikinci ana bölüm hukuk lancasının (guild of law) ortaya

<n Bu ltonuda ayrıntılı bilgi için bit. Makdisi, "Freedom in Islamic Jurisprudence: Ijtiluıcl, Taqlid, and Academic Freedam", La Notian ·ele Liberte au Moyen· Age: Islam, By:::ance, Occiclent, Paris, 1985, s. 79-88. H Maltdisi, Ibn 'Aqil: Religion and Culture in Classical Islam, s. :\"V (önsöz).

Page 21: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George MakdisT ı 07

çıkışını, skolastik hareketi ve İbn Akil'in düşüncesindeki ana eğilimleri ele alır. Makdisi'nin bu bölümde hukuk loncası, tabakat literatürünün mezhep­leşme olgusuna delaleti ve skolastik hareket hakkında söyledikleri yukarıda~ ki bölümlerde zikredilen görüşlerinin tekran mahiyetindedir. Burada yeni olan İbn Akli'in düşüncesiyle ilgili yaptığı incelemedir. lviakdisi, İbn Aldi'in el-Vdzıh'ını esas alarak onun usulu'l-fıkh konusundaki görüşlerini kısaca

tanıtıp sözkonusu eserin dönemin yüksek öğretim müfredatıyla ilişkisini

incelerken, usulu'd-din ile ilgili görüşlerini bilginin temelleri, akıl, hakikat, ilahi sıfatlar, husn-kubh, nübüvvet, mead ve gelenekçi akide şeldinde alt başlıklar açarak daha ayrıntılı bir şekilde ele alır. "İbn Akil ve Hümanizm" başlığını taşıyan üçüncü ana bölümde ise ecleb çalışmalarının yönetimle olan bağlantısını ve İbn Aldi'in edeb başlığı altında yer alan ilim dalları ve konular­la ilgili görüşlerini inceler. lviakdisi, ikinci ve üçüncü bölümlerde İbn Alul'in düşüncesini anlatırken esas olarak onun el-Vôzıh'ı ile J(ittıbıı'l-Fıınun'unu kJ;!llanmıştırY Genel olarak değerlendirmek gerekirse bu eser, .tviakdisi'nin The Rise of Colleges ve The Rise of Hıımaiıism adlı eserlerinde geliştirdiği görüşlerin etkisini taşır ve onların İbn Aldi özelinde işlenmesinden oluşur. Makdisi, İbn Akil'in düşüncesinin onun akıl ile vahyi uzlaştıima teşebbüsü­nün ürünü olduğu kanaatindedir. Yine, el-Vôzıh'ı Şafii'den beri gelen gele­nekçi teolojinin gc:;.lişiminin zirvesi, İbn Akli'in düşünce ·alanındaki en büyük katkısı ve hatta "skolastik h~reket"i temsil eden en temel eser olarak gö­rürY lvlakdisi'nin İbn Aldi ile ilgili yapılmasını çok arzuladığı bir çalışma d? onunla Thomas Aquinas'ın görüşleri ve çalışmaları arasında mukayeseli bir araştırma yapılmasıdır. Çünkü o, skolastisizm bağlamında bu iki düşünürün düşünceleri arasında büyük bir yalnnlık bulmaktadır.44

İkinci konuyla ilgili olarak .Makdisi, Batılı araştırmacılar arasında · I-Ianbelllcr'in tasavvufa ve tarikatiara husumet duyduklan' yolundn XIX.

· yüzyıldan itibaren ortaya çıkan kanaatin tashihiyle ilgilenmiş ve bu yolda çeşitli makaleler yazmıştır. Onun bu konudaki çalışması ve yorumlan yuka­rıda bahsedilen 'gelenekçiliğin (ehl-i hadis düşüncesinin) İslam tarihindeki ana akım olduğu' yolundaki te~inin mütemmimi ve devamı mahiyetindedir. Tasnvvufun, -H. Laoust gibi bir kaçı hariç Batılı araştırmacılar tarafından !{endi dönemine kadnr ileri sürüldüğü gibi- yabancı kaynaklı, İslam'a dışarı­dan ithal edilen ve dolayısıyla Hanbeli mezhebinde olduğu gibi katı Sünnili­ğin saflarında muhalefete yol açan bir gelişme olarak görülemeyeceği, aksine İslam 'ın kendi zengin ruhi menbaları ndan kaynaklandığı görüşünde olan Makdisi, Hanbelller'in bu alandaki tenkidlerinin bizzat tasawufa değil daha çok vahdet-i vü_cfıd ekolüne yönelik olduğunu söyler.45

H Nitekim o, kitabının önsözünde de bunu ifade etmiştir, bk. .Makdisi, a.g.e., s. xiii. -ıJ Malidisi, a.g.e., s. :w, 69, 260. ~~ Makdisi, a.g.e., s. ~v-~vi. ~;Ayrıntılı bilgi için bk. Makdisi, "The Hanhali School and Sufism·", Boletin de la Asocia­don Espanata de OrientalL<>tas XF., Madrid, 1979, s. ll 5-126; "I b n Taimlya: a Sfıfi of the

Page 22: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

108 Dr. Tuncay BAŞOGLU

M akdi si bu m eyanda başta "The Hanbali School and Si'ıfism" [ Hanbeli mezhebi ve tasavvuf] başlıklı tebliğinde olmak üzere Hanbeliliğin tasawufa düşman olduğu tezinin artık savunulamaz olduğunu göstermeyi amaçlamış ve çeşitli makalelerinde Hanbelller'in yüzyıllar boyu tarikat mensubu olduk­larını ortaya koyup onların tarikat silsilelerini incelemiş, kaynaklarda yer alan aleyhteki yorumların Hanbelllerin muhaliflerinden kaynaklandığını, kendi tandarının ve beyanlarının böyle bir düşmanlığın varlığını göstermek bir yana tam aksini ispatladığını ileri sürmüştür. Ona göre, artık Hanbeli­ler'in tasawufa düşman olduldarı tezi bir kenara bırakılmalıdır. Bu çerçeve­de İbn Kudame ve İbn Teymiyye'nin tasawuf ve tarikatlada olan bağlantısını da incelemiştir. İbn Teymiyye'nin tasavvutla ilişkisi hakkında yazdığı maka­ledeki esas amacını; "İbn Teymiyye'nin sözde tasavvuf düşmanlığının doğru­luk değerini test etmek ve onun da kendi tarzı içinde si'ıfllikte Gazali'den geri kalır yanının olmadığını ileri sürmek" olarak açıklar. Ona göre İbn Teymiyye "henüz Gazali hakkında bile elde bulunmayan, tasavvufa mensubi­yetini gösteren şekli belgelere sahiptir. "4c. Bir başka makalesinde de İbn Kudame'nin tarikat silsilesini incelemişth-Y

DEGERlENDiRME

Yukarıda Makdisi'nin ç·eşitli konulardaki görüşleri genel hatlarıyla su­ımlmaya çalışılmış ve bunlara dair çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Bu­rada onun genel olarak tarihçiliği hakkında kısa bir değerlendirmede bulu­nacağız. Makdisi'nin en güçlü olduğu alan müessese tarihçiliği ve belge ta­rihçiliğidir. En önemli iki eseri. eğitim tarihiyle ilgilidir; bunlarda yüksek öğretim müesseselerinin ortaya çıkış ve gelişimini ele almıştır. Bunun yanısıra bir müessese olması itibarıyla mezhebi incelemiştir. Makdisi çeşitli tahkik çalışmaları yaptığı gibi, diğer çalışınalarında da çoğu kere yazınalar üzerinde çalışmıştır. Makdisi'nin bu .iki alandalö · çalışınaları yeni ve daha kapsamlı çalışınalar için önemli açılımlar getirmiştir.

Öte yandan İslam düşüncesi tarihi konusunda onun araştırmalarının İs­lam 'ın klasik dönemiyle ve daha çok ehl-i luidis düşüncesi çerçevesinde yo­ğunlaştığını ve buradaki görüşlerinin çok da isabetli olmadığını görüyoruz . . Makdisi'nin ehl-i hadis düşüncesini İslam düşünce tarihinin merkezine ala­rak yaptığı okuma,· Henri Corbin 'in şiiliği merlwze alan okumasında görülen kusurlanı benzer hataları barındırmaktadır. Her iki ınüellifin yaptığı şey,

Qildiriya Order", American .Joumcıl ofArabic Stıtdies I, Leiden, 1974, s.118-129; "Han­balite Islam", Studies on Islam içinde, tre. ve nşr. Merli n L .. Swartz, Oxford ve New York, 1981, s. 216-274. ~,. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bk. Makdisi, "Ilm Taimiya: a Sufi of the Qfıdiriya Order", s. 118-129. 47 B k. Makdisi, "L'isnad initiatirıue soufi de Muwaffaq ad-Din Ib n Qudilma", Loııis Mcıs­siğnon içinde, Paris, 1970, s. 88-96.

Page 23: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 109

nihayette bir düşünce ekolünün tarih boyunca sürekliliğini ortaya koymak­tan öteye geçmez. Ama onlar bu sürekliliği merkezilik olarak sunmak sure­tiyle bir yanılgıya yol açarlar. 1vfakdisi'nin İslam düşünce tarihi alanındaki görüşlerinin bir uzantısı olarak ortaya koyduğu fıkıh usulüyle ilgili görüşler de önemli tashihlere muhtaçtır. J\hkdisi fıkıh usulünü kendi zat! meseleleri bakımından incelememiş, daha ziyade mevcut fikri ve sosyal çatışmalar içe­risindeki rolüne ilişkin görüşler geliştirmiştir, yani bir anlamda bilgi sosyalo­jisi yapmaya çalışmıştır. Bununla birlikte ileri sürdüğü görüşler, birer tesbitten ziyade birer öneri olarak nitelendirilebilir. Fıkıh usulünü -gördüğü fonksiyonu itibarıyla dahi olsa- kelfun ilmine alternatif bir ilim dalı olarak vazetmek, ne tarihi valuaya, ne de mevzuları birbirinden farldı olan bu ilim­lerin mahiyetierine uyar. Hele İbn Akll'in fıkıh usulü eseri gibi -V./Xl. yüz­yıldaki diğer eseriere nisbeten geç bir dönemde yazılmış olmasına rağmen­tertip ve muhteva bakımından düzensiz ve yeterirwe işlenmemiş bir eserin zirve bir eser olarak nitelendirilmesi sadece Makdisi'nin konuya yabancılığı­nı or-taya koyar. İbn Akll'in eserinin Hanbell mezhebinin usfıl tarihi içinde önemli bir yeri olması, ilk Hanbeli usfıl eserlerinden olmasıyla ilgilidir.

İctimfıl-iktisadl tarihçilili: açısından ele alındığında M akdi si 'nin bu ba­kımdan çok fazla katkıda bulunduğu söylenemez. Aşağıda eserleri arasında görüleceği üzere, o yalnızca Bağdad ve I-Iille gibi Irak'taki şehirlerle ilgili birkaç makale ilc V./XI. yüzyıl Irak siyasi tarihine yönelik çeşitli yazılar yaz­mıştır.

ESERLERi

Makdisl yarım asrı bulan kariyerinde, bir yandan tahkik çalışmalan yapmış bir yandan da çeşitli alanlarda önce makale daha sonra kitap düze­yinde eserler vermiştir. Makalelerinin önemli bir kısmı iki kitap halinde ya­yınlanmıştır. Aşağıda onun eserleri hakkında mümkün olduğu kadar kapsa­)1Cı bir liste sunulmaktadır:48

a-Telifleri

-fbn Aqil et La Resurgencc de L'Islmn Traditionaliste au XIe Sicele (Ve sicele de I 'I Iegire), Dınwşh, 1963. Onun doluara tezidir.

-The RiBe of Colleges, l~dinburgh, 1981. Bu eser Ncş'ctu'l-Klllliyyat -~Hcahidu'l-İlm üıde'l-Musliinfn ve fi'l-Gm·b adıyla Arapçaya (tre. Mahmud Seyyid Muhammed, gözden geçirenler: Muhammed b. Ali Habcşl ve

·~' ,\yrıca bk. Sha~Yluıt M. Toonıwa, "Nomoi luıi Paideia: A Biblioğraphy of George !llali­disi's l'ublications'', Laı.e: and Educacion in Medie•r:allslam: Studies in Menıory of George J1alulisi, nşr. Joscph Lo~Yry, Devin Stc\\'art, Shmdı:at M. Toorawa (Gibb Meınorial Trust, yayınlanmalı: üzere).

Page 24: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

110 Dr. Tuncay BAŞOGLU

Abdulvehhab b. İbrahim Ebu Süleyman, Cidde, 1994), Ortaçağ'da Yüksek Öğ1·etim- İslam Dünyası. 'Ve J!ıristiyan Batı adıyla Türkçe'ye (tre. Ali Hakan Çavuşoğlu- Tuncay Başoğlu, Istanbul, 2004) tercüme edilmiştir .

. The Rise of Hıımanism in Classiccd Islam arid The Christian West with Special Reference to Scholasticism, Edinburgh, 1990.

-Ibn 'Acjil: Religion anel Oıdtııre in Classical Islam, Edinburgh, 1997.

b-Tahkikieri

-İbn Kudame, Kitabıı't-Te'V'Vabin, Dımaşk, 1961.

-İbn Kudfune, Tahrimıı'n-Nazar .fi Kııtııbi Ehli'l-Kalam- Ibn Qtıdama's Censure of Specıılati'Ve Theology, (tahkik ve İngilizceye tercüme), Londra, 1962.

-Ebu'l-Vefa Ali b. Akil (İbn Akil), Kitabıı'l-Cedel ala Tarilwti'l-F'ukaha, Dımaşk, 1967 (Daha önce "Le Li'Vre de la dialectiqııe d'Ibn 'Aqfl" adıyla, Bulletin d'Etudes Orientale (BEO), XX, 1967, s. 119-206 içinde yayımlan­mıştır).

-İbn Akil, I(itabıı'l-Fünun, Beyrut, 1970-1. Makdisi, aslında ikiyüz cilt kadar olduğunu söylediği (Il. cilt, önsöz) bu eserin günümüze ulaşan iki cildini tahlük etmiştir.

-İbn AkÜ, "Qııatre Opııscııles d'Ibn '.Aqil sur le Qw:an", (Makdisi, bu başiılda yayınladığı risaleler için iki ayn Arapça başlık zikreder: 1-Restıilfi'l­I(ur'an ·'Ve İsbatıı'l-Hmj' 'Ve's-Sa'Vt Redden 'ale'l-Eş'ariyye 'Ve 2-er-Red 'ale'l­Eşaireti'l-'Uzztıl 'Ve İsbatıı'l-Harf 'Ve's-Sa'Vt .fi Kelami'l-Kebiri'l-Atfııteal), Bulletin d'Etudes Orientales (BEO), c. XXIV, 1971, s. 55-96. ·

-İbnu'l-Benna el-Bağdadi, et. Tarih (ıvfilzehlıi1·e), neşir ve İngilizceye ter­cüme: "Autograph Diary of an Eleventh-Century Histarian of Baghdad", BSOAS, c. XVII, no. 1-2, 1956, s. 9-31, 239-260; c. XL"\., no. 1-2, 1957, s. 13-48, 281-303, 426-443 (Bu makaleler, aşağıda zikredilecek olan History and Politics in Ele'Ventlı-Ceiıtııry (Londra, 1991) içinde tekrar yayınlanmıştır).

-İbn Aldl, Kittıbıı'l-V.ôzzhfi Us{di'l-Fıhlı, sadece I. cilt -Kitabu'l-mezheb kısmı-, Beyrut, 1996. Eserin farldı adlar taşıyan diğer bölümlerinin Orient­Institut der Deutschen Morgenlandischen Gesellschaft tarafından yayım­lanması öngörülmektedir. [Aytıı eserin tamamı Abdullah b. Abdilmuhsin et­Türkltarafından beş cilthalinde neşredilmiştir (Beyrut, 1420/1 999) ].

----.·

Page 25: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 111

c-Derlemeleri

-Arabic and Islami c Studies iri H on or of Harnilton A. R. Gibb, Le iden, 1965.

-L'Enseignement en Islam et en Occident au Moyen Age, Paris, 1977.

-La Notion d'Autorite au Moyen Age: Islam, Byzance, Occident, Paris, 1982.

-Predication et Propagande au Moyen ·Age: Islam, Byzance, Occident, Paris, 1983.

-La Notion de Liberte au Moyen Age: Islam, Byzance, Occident, Paris, 1985 (Bu derlemelerinden son dördünü D. Sourdel ve Janine Sourdel-Thomine ile birlikte yapmıştır). .

d-Makaleleri

... Makalelerinin önemli bir kısmı şu iki eserde toplanmıştır:

I-Religion, Law and Leaming in Classical Islam, Londra, 1991. Bu eser, yazarın onüç makalesinin derlemesinden oluşmaktadır. Bu makaleler "Traditionalism and Rationalism" (Gelenekçilik ve Akılcılık), "Sufism and Hanbalism" (Tasawuf ve Hanbelllik) ve "Strııcture of Learning'' (Eğitimin Yapısı) adlı üç genel bölüme ayrılmıştır. Bu üç bölüm aslında Ivlakdisi'nin genel ilgi alanlarını yansıtmaktadır. Eserdeki makalelerden biri ("The Ju~ ricHcal Theology of Shafii") Sami Erdem tarafından, diğer .malmlelcr ise ta­rafımızdan tercüme edilmiştir ve yayma hazırlanmaktadır. Bu makaleler şunlardır:

1-"Ash'ari and the Ash'arites in Islamic Religious Histoıy" (I, II), . Studialslamica, c.XVII,A.'VIII, 1962, 1963,s.37-80, 19-39.

2-"The Juridical Theology of Shafii: Origins and Significancc of Usul al-Fiqh", Stııdicı Islamica, LIX, 1984, s. 5-47. Bu makale Sami Erden-i taraf­ından "Şafil'nin Hukuki Teoloji Anlayışı: Usul-i Fıkhın Kökenieri ve Önemi" adıyla Türkçeye çevrilmiştir, bk. Mannam Ünivenitesi ilahiyat FahiUtesi Dergisi (lvJÜİFD), sayı 13-14-15, 1995-96-97, s. 263c294.

3-"Al-Gh'azftli Disciple de Shilfi'i en Droit et en Theologie"; Glwzali, la Raison et le Miraele içinde, Tab/e Ronde [JNESCO, 9-10 Decembre 1985, Paris, 1985, s. 45-55.

4-"Ethics in Islamic traditiori.alist doctrine", Ethics irı Islam içinde, nşr. Richard G. Hovannasiaiı, Malibu, Califomia, 1985, s. 47-63.

5-"The Hanhali School and Sufisnı", Boletin de la Asocicıdon Espmwla de Orientalistas.XV.', Madrid, 1979, s. 115-126.

6-"L'isnad initiatique soufi de Muwaffaq ad-Din Ibn Qudama", Louis 1\tfcı..c:;sigıwn içinde, Paris, 1970, s. 88~96.

Page 26: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

112 Dr. Tuncay BAŞOGLU

' 7-"Ibn Taimiya: a Sfıfi of the Qadiriya Order", American Joıımal of Arabic Studies I, ·Leiden, 1974, s.ll8-129.

S-"1·1uslim Institutions of Learninğ in Eleventh-Century Bağhdad", Bıılletin of the School of Oriental and .lifrican Studies (BSO.A.S), c~ 24, 1961, s. 1-56.

9-"Institutionalized Learning as a Self-image of Islam", Islam's Under­standing of Itself' içinde, nşr. Speros Vryonis, Jr., Eightlı Giorgio Levi Della \!ida Biennial Conjerence, Los Angeles, 1983, s. 73-85.

10-"La Corporation a l'Epoque Classique de l'Islam", Presence de Louis .Massignon: Hommages et Temoignages. Textes Reıınis par D. Mas­sil!iıon lt l'Occasion du Centenaiı·e de L. Massignon içinde, nşr. G. Makdisi, D. Sourdel ve J. Sourdel-Thomine, Paris, 1987, s. 35-49. (Ayrıca bk. aynı başlıkla, The Islamic Worldfrom Classical to Modem Times: Essa_vs in Honor of Bemard Lewis içinde, nşr. A. L., Princeton, 1989, yeni nşr. 1991, s. 193-209).

11-"The Guilds of Law in Medieval Legal History- An Inquiıy into the Oriğins of the Inns of Court" Zeitschrift fiir Geschichte der. Anibisch­Islam-ischen Wissenschqften, c. I, Frankfurt am Main, 1984, s. 233-2.52.

12-"Freedom in Islamic Jurisprudence: rftilwd, Taqlid, and Academic Freedam ", La Notian de I.Aberte au Moyen Age: Islam, B.v.zcmce, Occiclent, Paris, 1985, s. 79-88.

13-"Scholasticism and Humanism in Classical Islam and the Christian \Vest" Journal of the .A.nıerican Orientcıl Society, CL\:, New Haven, Ct., 1954; s. 175-182.

II-History and Politics in Eleventh Century Baghdad, Londra, 1991. Bıı eser de yazarın özelllilde hicrı beşinci üsır Irah'ındahi bir hısım şehirler, siya­sı hacliseler -ve diğer ba.zı lwnularla ilgili dokuz mahatesinden olıışmaluaclır. Bu mahateler şıınlanlır:

1-"The Diary in !slamic Historiography", Histm:v and Theor:y, c. 25, no. 2, .Middletown, Ct., 1986, s. 173-185.

2-"Ibn al-Hanna -:_Autoğraph Diary of an Eleventh-Centuıy Histarian of Baghdad" (tahkik ve t~rcüme), BS0i1S, c. };.'VII, no·. J-2, 1956, s. 9-31, 239-260; c. XL\:, no. 1-2, 1957, s. 13-48, 281-303, 426-443.

3-"Nouveaux Details sur 1 'Affaire d'Ibn 'Aqll", Melanges Loııis Afas­signon, III, Paris-Dıınaşk, 1957, s. 91-126.

4-"Thc Topograph~· of Elcventh-Century Baghdad:. Materials iınd Kotcs", ;trabica, c. VI, no. 2, l959, s. 178-1 97; c. VI, no. 3, 1959, s. 281-309.

Page 27: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 113

5-"Notes on Hilla and the Mazyadids in Medieval Islam", .Joumal of the American Orieıual Society, c. 74, 1954, s. 249-262.

6-"The Sunni Revival", Islamic Civilization 950-1150 içinde, nşr. D. I-I. Richards, Oxford, 1973, s. 155-168;

7-"Les Rapports entre Calife et Suldin ~t l'Epoque Salji'ıqide", Interna­tional Journal of Midelle East Studies, c. 6, 1975, s. 228-236.

8-"Authority in the Islami c Coınınunity", La Notian d'cıııtoıite aıı Mo­yen Age: Islam, Byzance, Geeülent içinde, nşr. G. Makdisi ve diğerleri, Paris, 1982, s. 117-126. (Bu makale, İsınet Kayaoğlu tarafından "İslam Toplu­munda Otorite" üdıyla tercüme edilmiş ve yayınlanmıştır, bk. Selçııh Oniver­sitesi İlahi~,iat Pakiiltesi Dergisi, Konya, 1997, sayı: 7, sy. 109 vd.) .

9-"Thc Metniage of Tughril Beg", International Journal of Middle Eastern Studies (IJMES), c. I, no. 3, 1970, s. 259-275.

Diğer makaleleri:

-Encyclopedia of Islam'dahi (new edition) malwleleıi: "Ibn 'i\hil" (Ebıı'l-vefa); "Ibn al-Hanna':, III, 730-1; "J\!Iadmsa", 1123-1134 (J. Pedcrsen ile birlihte); "al-Damaglwni" (Ebu Abdullah MHhammed b. Ali), Sııpplement (İng.), s. 191-4.

-New Ccıtholic Encyclopedia'daki maddeleri: "Arabic Language and Literature", "Caliph", "Dhimmi", "Imam", "Law (Islamic)", "Rhazcs (Razes, cıi-Rilzi)", "Sultan".

-"Bioğraphical Notice (of H.A.H. Gibb)", i\mbic anel Islamic Studies in Honor of H. A B. Gibb, 1965, s. xv-:\.\·ii.

-"Ibn Taimiya's Autoğraph Manuscript ön Istihsan: Materials for the Study of Islamic Leğal Thouğht", Ambic aıul Islamic Studies in Honor of HamiltonA. R. Gibb içinde, nşr~ G. Makdisi, Leiden, 1965, s. 446-479.

-"The Madrasa as a Charitable Trust and the University as a Corporation in the Middle Age s", Coıı-espondence d'Oıient, no. 11, .Actes. du Ve Congres International d'Arabisants et d'Islamisants, Brüksel, J 970, s. 329-337.

-"Madrasa and University in the Middle Ağes", Stıtdia Islamica, (Memoriae J. Schacht Dedicato), c. Xt'CXII, 1970, s. 255-264.

-"Law and Traditionalisın in the Institutions of Learninğ of Medieval Islam" Theology anel Lwı!i) in Islci:m içinde, nşr. O. Harrasowitz, Wiesbaden, 1971, s. 75-88.

·- ----~----, .. --;---.,......, • .,. ..-r ~-

Page 28: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

114 Dr. Tuncay BAŞOGLU

-"The Tanbih of Ibn Taimiya on Dialectic: the Pseudo-'Aqilian Kitab al­Farq", 1\tfedieval and Midelle Eastern Studies, (A. S. Atiya), ı 972, s. 285-294.

-''Sir Harnilton Alexander Roskeen Gibb, January 2, ı895 - October 22, ı97l",JournaloftheAmericatıOrientcdSociety, c~ 93, ı973, s. 429-431.

-"The Madrasa in Spain: Same Remarks", Revııe de l'Occident .Musıdman et de la Mediterranee, rta. ı5-ı6, Extmit des .Melanges le Tourneau, Aix-en-Provence, ı973, s. ı53-8.

-"Two More Manuscripts of the Book of Penitents", Orientaliit Hispanica I, ı 97 4, s. 526-530.

-"The Scholastic Method in Medieval Education: An Inquiry into its Origins in Law and Theology", Speculıım, c. 49, no. 4, Ekim ı974, s. 640-661.

-"The Hanbali SchoÇ>l and Sufism", Actas N Congresso de Estudos Ambes e İslamicos, ı968, (ı971), s. 71-84; Humaniara Islamica, II, ı974, s. 6ı-72 (ayrıca bk. Boletin de la Asociacion Espanola de Orientalistas, no. ı5, 1979, s. 115-ı26).

-"Interaction between Islam and the \Vest", L'enseignement en Islam et en occident au moyen age içinde, n§r. G. Makdisi,. D. Sourdel ve Janine Sourdel-Thomine, Paris, ı 977, s. 287-309.

-"Suhba et Riyasa dans l'Enseignement Medieval", Recherches d'Islamologie: Recueil d'Articles Offert a Georges C. Anawati et Louis Gardet par Leurs Collegues et Amis, Louvain-Louvain-La Neuve, ı978, s. 207-221.

-"The Significance of The· Sunni Schools of Law in Islamic Religious History",IntenuıtionalJounuılofMiddleEcısternStıulies, c. ıo, ı979, s. ı-8.

-"An Islamic Element in the Early Spanish University", Islam: Pcıst

Injlııence anel Present Cluıllenge içinde, n§r. A. T. Welch, P. Cachia, Edinburgh, 1979, s. ı26-_137. .

-"On the Origins and Development of the College in Islam and the West", Islam and the Meclievcıl West: Aspects of Intercultıtntl Relations için­de, n§r. K. I. Semaan, Albany, ı 980, s. 26-49. (Ayrıca bk. Studies in Anıb History: the Antonius Lectures, ı978-87; Londra: Macmillan, in association with St An tony' s College, Oxford and World of Islam Festival Trust, ı 990, s. ı-ı9).

-"Hanbalite Islam", Studies on Islam içinde, tre. ve n§r. Merlin L. Swartz, Oxford ve New York, ı981, s. 2ı6-274.

-"Meditations and Serınons of Ibn Aqil in Eleventh- and Early 1\velfth­Century Baghdad", Predication et Pmpagancle. au Moyen Age: Isletm,

-~

1

ı 1

Page 29: GEORGE MAKDiSf - .:: İSAM Kütüphanesiktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02533/2004_4/2004_4_BASOGLUT.pdf · 2012. 11. 19. · George Makdisi 89 emare olarak görülmesi kabul edilebilir bir

George Makdisi 115

Byzance, Occident içinde, n§r. G . .Makdisi, D. Sourdel; Janine Sourdel­Thomine, Paris, ı983, s. ı49-ı64.

-"The non-Aslı' ari te Shafi' isin of Abu Hamid al-Ghazzali", Revue des Etııdes Islamiques, no. 54, ı 986, s. 239-257.

-"Henri Laoust (1905-1983)", Journal Asiatiqııe, no. 272, ı984, s. 2ı9-222. .

-"The College in .tvfedieval Islam", Logos Islamilws: Studia Islamica in Honorem Geoı·gii Micluıelis Wichens. Papers in Medieval Studies içinde, n§r. R. jVf. ve D. A., Toronto: Pontifical Institute of Mediaeval Studies, 1984, s. 24ı-257.

-"Soufisme et Hanbalisme dans l'Öeuvre de Massignon", Centenaire de Louis Massignon 1 ez-Zihra'l-Mi'eviyye li-Miladi'l-Musteşnk Louis Massignon,' Kahire, 1984, s. 79-85.

-"The Diaıy in Islamic Historiography: Same Notes", History and Tlıem:y, c. X.\.'V, ı 986, s. 173-185.

-"Magisterium and Academic Freedam in Classical Islam and Medieval Christianity", Islamic Law and Jurisprııdence (Studies in Honor of Farluıt J. Ziadeh) içinde, n§r. N. Heer, Seattle, 1990, s. 117-ı33.

-"Ars Dictaminis in Classical Islam and the Christian Latin West", Revııe des Etudes Islamiques, 55-57 i 1 ı987-1989, 1992, s. 293-309.

-"Unconventional Education of a Syro-Lebanese American", Pat/ıs to the Midelle East: Ten Scholars Looh Bach içinde, n§r. T. Naff, Albany: State University of New York Press, 1993, s. 199-230.

-"Fathers and doctors in Christianity and Islam", .Jounıal of Ttl1-hish Studies, 18, ı994, s. 179-183.

-"Tabaqat-Biography: Law and Orthodoxy in Classical Islam", Islamic Studies (İslamabad), c. 32, no. 4, ı993, s. 371-396. (Tarafımızdan tercüme edilmi§tir, yukarıda adı geçen makale derlernesiyle birlikte yayınlanacaktır). Bu makaleyle ilgili bir değerlendirme için bk. C. Melchert, Arabica, c. XLIV, no. 2, Nisan 1997, s. 308-316.

-"Baghdad, Bologna, and Scholasticism", Centres of Leaming: Learrıing andLocationin Pre-modenı Eıırope and the Near East içinde, n§r. J. W. Drijvers, A. A. MacDonald, Leiden, 1995, s. 14ı-157.

-"Inquiry into the Origins of Humanism", Hıımanism, Cultw·e and Language in the Near East içinde, In diana, 1997. ·

-"Religion and Culture in Classical Islam and the Christian West", Religion and Cıılture in Medieval Islam içinde, n§r. R. Hovannasian, G. Sabbagh, Cambridge, 2000, s. 3-23.


Recommended