+ All Categories
Home > Documents > Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER...

Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER...

Date post: 24-Jan-2020
Category:
Upload: others
View: 19 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
13
Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER (Uluslararası Sempozyum) ّ ﻗﻠﻴﺪﻱ◌ّ ◌◌َ ﻳﻨﻴﺔ ﺍﻟﺖّ ﺓ ﺑﻴﻦ ﺍﻟﻤﺪﺍرﺱ ﺍﻟﺪّ ◌◌َ ﺍﻟﻤﺆﺗﻤﺮ ﺍﻟﺪوﻟﻲ ﻟﻠﻌﻠﻮﻡ ﺍإﻟﺴﺎﻟﻤﻲ ﺓ ﺍﻟﻤﻌﺎﺻﺮﺓّ ﻳﻨﻲ◌ّ ﺍﺕ ﺍﻟﺪّ وﺍﻟﻜﻠﻲ◌Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology (International Symposium) 29 Haziran - 1 Temmuz 2012 29 June – 1 July 2012 Editör Yrd. Doç. Dr. İsmail N A R İN Bingöl Üniversitesi Yayınları 2013 1. Cilt
Transcript

Medrese ve İlahiyat Kavşağında

İSLÂMÎ İLİMLER

(Uluslararası Sempozyum)

المؤتمر الدولي للعلوم اإلسالميَ◌ّ◌ة بين المدارس الدّ◌ينية التَ◌◌ّقليديّ◌ة

والكليّ◌ات الد◌ّينيّ◌ة المعاصرة

Islamic Sciences at the Crossroad of Madrasah and Theology

(International Symposium)

29 Haziran - 1 Temmuz 2012

29 June – 1 July 2012

Editör

Yrd. Doç. Dr. İsmail NARİN

Bingöl Üniversitesi Yayınları

2013

1. Cilt

Tek Parti Dönemi Din Eğitimi Politikaları [1923-1950]

Abdulnasır SÜT1 - Ercan ÇAĞLAYAN2

GirişDin-politika ya da din-devlet ilişkisi tarih boyunca gerilim ve mücadele içeri-

sinde bir seyir izlemiştir. Egemen güç, devleti idare eden siyasal erk sahipleri top-lumun yaşam biçimini ve dünya tasavvurunu belirleyen unsurları göz ardı ederek politika üret[e]mezler. Bu tüm dünya tarihinde böyle olduğu gibi İslam siyaset ta-rihinde de böyledir. Sosyal yaşamın en önemli belirleyeni olan din unsuru egemen güçlerce gözetilerek politika üretilmiştir. Siyasal otoritelerin kurdukları ve destek-ledikleri bütün dini kurumlar, bu yaklaşımın tezahürüdür. Bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin Şeyhü’l-İslamlık kurumundan beklentileri ile Türkiye Cumhuriyetinin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan beklentileri farklı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadroları da din kurumuna yönelik politikalarına öncelik vermiştir. Bunun bir neticesi olarak ilk meclisten günümüze değin din eğitimine ve öğretimine yönelik tartışmalar yoğun bir şekilde sürmüştür.3

Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminde din eğitimiyle ilgili tartışmalar-da, milletin kurtuluşunun nasıl bir eğitimle mümkün olabileceğine odaklanmıştır. Kurtuluşun dini bir eğitimde [dini terbiye] olduğunu savunanlar olduğu gibi, milli bir eğitim [milli terbiye] veya batılı bir eğitimde olduğunu savunanlar da olmuş-tur. Ziya Gökalp, bu iki zihniyete sahip olanları medrese mutaassıpları ve Avru-pa mutaassıpları diye nitelemiş, milli ve dini eğitimin, dini ve rasyonel ilimlerin

1 Yrd. Doç. Dr., Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / BİNGÖL [[email protected]].

2 Yrd. Doç. Dr., Muş Alparslan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / MUŞ [[email protected]].

3 Din eğitimi konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nde yasama sürecinin nasıl seyrettiğine ilişkin bilgi edinmek için bk. Turgay Gündüz, “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi ve Öğretimi Kronolojisi [1923-1998]”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 7, S. 7, [1998], s. 543-557.

200 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

birlikte verilebileceğini ifade etmiştir. Aynı şekilde Ziya Gökalp, Osmanlıların son dönemindeki din âlimlerinin, biraz pozitif bilimleri okuyanların sorduğu sorular karşısındaki halinin içler acısı olduğunu ifade etmekte, okutulan kitapların yeter-sizliğinden ve niteliksizliğinden bahsetmektedir.4 Cumhuriyet’in kurucu kadroları, Cumhuriyet’in önemli ideologlarından olan Gökalp’ın İslamlaşma, Türkleşme ve Batılılaşma fikirlerinin ilki hariç diğer ikisini gerçekleştirme konusunda bir politika benimsedikleri ilerleyen sayfalarda açık bir biçimde görülecektir.

Osmanlı’dan tevarüs eden bir anlayışla Cumhuriyet döneminde de, devletin din üzerinde kontrol görevi gördüğü tartışma götürmez bir gerçektir. Bilhassa, TBMM’nin açılışından Cumhuriyet’in ilanına kadar olan süreçte yönetim kade-mesinde din önemli bir yer tutmaktaydı. Hatta söz konusu dönemde milli müca-delenin gayrimüslim işgali altında olan hilafetin kurtarılmasına yönelik bir cihat olduğu anlayışı hâkim olup “Mücahede-i Milliye” vurgusu sıklıkla yapılmaktaydı. Bundan ötürü TBMM, savaş boyunca din olgusundan olabildiğince istifade ede-rek Anadolu ve diğer coğrafyadaki Müslümanların savaşa katılımını sağlamıştır.5 Ancak Cumhuriyet’in ilanından sonra dini argümanlar yerini otoriter/dışlayıcı laik argümanlara bırakmış ve din kamusal hayattan çıkarılmaya çalışılmıştır.6 Bu dö-nemde din bireyle Tanrı arasında bir olgu olarak ele alınmış ve din, tamamen bir vicdan meselesi olarak telakki edilmiştir. Bu konuda Kemalizm’in7 önemli ideolog-larından olan Recep Peker şunları söylemektedir: “Türkiye’de din telâkkisinin hududu yurddaş vücudunun cildini aşamaz. Onun ne sosyetede, ne administrasyonda [yönetimde] ve ne politikada yeri yoktur. Bunun yanında ne sosyete, ne kanun ve ne de politika yurdda-şın dindarlığı veya dinsizliği ile hiç meşgul olmaz. Din sade bir vicdan işidir, asla bir devlet

4 Halis Ayhan, “Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimine Genel Bakış” Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Özel Sayı, [Cumhuriyet’in 75. Yıldönümüne Armağan], [Ankara 1999], s. 243-244.

5 Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Uğur Üçüncü, “Türk Basınına Göre Büyük Taarruzda Din Olgusu”, Türkiyat Mecmuası, c. 21, [Güz 2011], s. 345-366; Ahmet Yıldız, Ne Mutlu Türküm Diyebilene: Türk Ulusal Kimliğinin Et-no-Seküler Sınırları [1919-1938], [4. Baskı], İletişim Yay., İstanbul 2010, s. 87-106.

6 Laikliği pasif ve dışlayıcı olarak ikiye ayıran Ahmet Kuru, Türkiye’de otoriter/dışlayıcı laikliğin olduğunu söyler. Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Ahmet Kuru, Pasif ve Dışlayıcı Laiklik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul 2010.

7 Kemalizm kavramı, ilk defa yabancılar tarafından Mustafa Kemal’in önderliğindeki Anadolu hareketi için 1919 yılında kullanılmıştır. Türkiye’de ise 1927 yılından itibaren tedavüle giren Kemalizm kavramı 1932’de çıkarılan Kadro dergisiyle yaygın bir kullanıma sahip olmuştur. Akabinde, 1934 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından İngilizce, Fransızca ve Almanca çıkarılan La Turquie Kemaliste dergisi Türkiye’yi dışarıda Kemalist olarak tanıtmaktaydı. Kemalizm kavramının resmiyet kazanması ise CHP’nin 1935 yılında toplanan Dördüncü Büyük Kurultayı’nda kabul edilen CHP programında yer almasıyla gerçekleşmiştir: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin programına temel olan ana fikirler, Türk Devrimi’nin başlangıcından bugüne kadar yapılmış olan işlerle, yalın olarak ortaya konmuştur. Bundan başka, bu fikirlerin başlıcaları, 1927 yılında Parti Kurul-tayı’nca da kabul olunan tüzüğün genel esaslarında ve Genel Başkanlığın, aynı kurultayca onanmış olan bildiriğinde ve 1931 kamutay seçimi dolayısiyle çıkarılan bildirikte saptanmıştır. Yalnız birkaç yıl için değil, geleceği de kapsayan tasarılarımızın ana hatları burada toplu olarak yazılmıştır. Partimizin güttüğü bütün bu esaslar, Kamâlizm prensipleridir.” Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Hakkı Uyar, “1930’lar Türkiye’sinde Kemalizm Algılamaları”, Atatürkçü Düşüncenin Bilimsel ve Felsefi Temelleri, Gazi Üniversitesi Yay., Ankara 2007.

201 Abdulnasır SÜT - Ercan ÇAĞLAYAN

işi değildir.”8 Kısaca ifade etmek gerekirse, kurtuluş ve kuruluşta din olgusundan ziyadesiyle istifade eden Kemalist kadrolar, sonraki yıllarda dini bir vicdan me-selesi olarak telakki etmiş ve bunun bir neticesi olarak dini, toplumsal hayattan olabildiğince rafine hale getirmiştir.

Cumhuriyet ve Din Eğitimi

Tek parti dönemi hükümet politikaları tetkik edildiğinde yapılan inkılâpların büyük çoğunluğunun dinle veya dinin etkili olduğu alanlarla ilişkili olduğu gö-rülmektedir. Laik bir devlet yolunda atılan adımlara rağmen genç Cumhuriyet’in dinle ilişkisi veya dine olan ilgisi kesilmemiş, aksine artarak devam etmiştir. Cum-huriyet, “bilgisini kendisinin ürettiği bir din” oluşturmak, dini yeniden “tanzim etmek” amacıyla ilk olarak, 3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ihdas etmiş9 ve bu kurum aracılığıyla din politikalarını yürütmüştür. Gözaydın’ın yerinde tespitiyle Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet tarihi boyunca devletin “ideolojik bir araç” olarak benimsediği kurumlardan biri olma özelliğine sahiptir.10 Dini denetlemek ve kontrol altında tutmak amacıyla Diyanet İşleri Baş-kanlığını tesis eden Kemalist kadrolar, aynı zamanda bu kurumla Kemalist reform ve inkılâplara meşruiyet kazandırmak gayesi taşımıştır.11 Tek parti döneminde din eğitimi politikasının esas gayesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında tüm dini eğitim veren kurumları en asgariye indirmek, okullarda din derslerini azaltmak amacına matuf iken, 1930’lu yıllarda din eğitimi veren okulları kapatmak ve din derslerini müfre-dattan çıkarmak olmuştur. Çok partili hayata geçişle birlikte iktidarı elinde bulun-duran CHP, bir taraftan din eğitimi veren okullar açmaya başlarken, diğer taraftan okullarda din derslerinin yer almasını sağlayan politikalar üretmiştir.12

Tek parti dönemi din politikalarının belirlenmesinde, din eğitimi geniş yer tut-maktaydı.13 Şüphesiz, din eğitimi ile ilgili en mühim gelişme Tevhid-i Tedrisat Ka-nunu’nun kabul edilmesidir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim alanında köklü bir değişiklik yapan Cumhuriyet’in kurucu kadroları din eğitimi konusunda yeni bir politika benimsedi. Benimsenen politikanın esas gayesi din eğitimini minimize hale getirmek ve en nihayetinde müfredattan çıkarmaktı. 3 Mart 1924’te çıkarılan

8 Recep Peker, “Uluslaşma – Devletleşme”, Ülkü Halkevleri Mecmuası, c. 7, S. 41, [Temmuz 1936], s. 3.

9 Bk. TBBM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 7, s. 21-24.

10 Konu hakkında mühim bir çalışma için bk. İştar Gözaydın, Diyanet: Türkiye Cumhuriyeti’nde Dinin Tanzimi, İleti-şim Yay., İstanbul 2009.

11 Feroz Ahmad, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, [3. Baskı], İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul 2008, s. 104.

12 Tek parti dönemi din politikalarındaki değişimi izlemek için bk. Abdullah Akın, Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi [1920-1950], [Yayınlanmamış Doktora tezi], Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 2010, s. 46-170.

13 Konu hakkında bk. Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Akçağ Yay., Ankara 1996.

202 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Cumhuriyet tarihi boyunca din eğitiminin te-mel referansı olmuştur. Yedi maddeden oluşan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ge-tirdiği yenilikler şunlardır: Türkiye’deki bütün bilim ve eğitim kurumlarının yanı sıra Şer’iye ve Evkaf Vekâleti ile özel vakıflar tarafından idare olunan medrese ve mektepler Maarif Vekâleti’ne [Milli Eğitim Bakanlığı] bağlanmıştır. Şer’iye ve Ev-kaf Vekâleti bütçesi içerisinde mektep ve medreselere ayrılan bütçe Maarif bütçe-sine aktarılmıştır. Maarif Vekâleti, yüksek din uzmanları yetiştirmek amacıyla Dâ-ru’l-Fünûn’da [İstanbul Üniversitesi] bir İlâhiyat Fakültesi ile din hizmetleri vermek üzere imam ve hatip yetişmesi için ayrı mektepler [İmam ve Hatip Mektepleri] açma yetkisine sahiptir. Müdafaa-i Milliye’ye [Milli Savunma Bakanlığı] bağlı olan askeri rüşdî ve idâdilerle Sıhhıye Vekâleti’ne [Sağlık Bakanlığı] bağlı Dâru’l-Eytam-lar [Yetim Yurtları] da bütçeleri ve eğitim kadroları ile birlikte Maarif Vekâleti’ne bağlanmıştır.14 Kanun maddelerinden de anlaşılacağı üzere kanunda medreselerin kapatılmasına dair hiçbir bilgi söz konusu değildir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Maarif Vekalati’ne bağlanan medreseler,15 dönemin Eğitim Bakanı Vasıf [Çınar] Bey tarafından adı geçen kanunun uygulamalarını belirleyen 11 Mart 1924 tarihli ve 477 numaralı genelgeyle kapatılmıştır. Söz konusu genelgede hemen tatbik edil-mek üzere şunlara yer verilmiştir: Devlet bütçesi ve teşkilatında kadrosu, öğretim elemanları ve programları mevcut ve belli olan ilmiye medreselerinin eğitim ve öğ-retim faaliyetlerine müsaade edilmeyerek tüm vilayet merkez, kaza ve köylerdeki medreseler hemen kapatılacaktır. Kapatılan medreselerdeki öğrenciler, o bölgedeki ilkokullarla idadilerin ilk kısımlarına nakledilecektir. Medrese hocaları, istedikle-ri takdirde, okullara Din Bilgisi öğretmeni olarak atanabilecektir. Tevhid-i Tedri-sat Kanunu gereği ilkokul seviyesindeki eğitim-öğretim Maarif Vekâleti’ne bağlı okullarda yapılacağı için eski Dâru’l-Hilâfe medreselerinin hazırlık sınıfları da bu okulların sınıflarının karşılığı olduğundan hazırlık sınıfları kaldırılmıştır. Burada öğrenim gören öğrenciler ilkokullara yahut lise ve idadîlerin ilk kısmına nakledil-mişlerdir. Bu mekteplerin hocalarından kanuni şartları haiz olanlar da öğretmen olarak ilkokullarda görevlendirileceklerdir. Eski Dâru’l-Hilâfe medreselerinin İbtida-i Hariç ve İbtida-i Dâhil kısımları Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun dördüncü maddesi gereği imam ve hatip yetiştirmek üzere İmam ve Hatip Mektebi olarak muhafaza edilmiştir. Açılacak İmam ve Hatip Mektepleri bulundukları yerin ismini alacaktır. Medrese öğrencilerinden arzu edenler İmam ve Hatip Mektebine geçiş

14 Bk. TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 7, s. 24-27; Ek 1.

15 Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de İlmiye ve Darü’l Hilafe olmak üzere iki tür medrese mevcuttu. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun akabinde Maarif Vekâleti tarafından çıkarılan 477 numaralı genelge ile İlmiye medreseleri kapatılmış, Darü’l Hilafe medreseleri ise İmam ve Hatip mektebine dönüştürülmüştür.

203 Abdulnasır SÜT - Ercan ÇAĞLAYAN

yapabileceklerdir.16

Medreselerin kapatılması toplumda olduğu gibi TBMM’de büyük rahatsızlığa neden olmuştur. TBMM’de Maarif Vekâleti ve Diyanet İşleri Reisliği bütçelerinin görüşüldüğü esnada milletvekilleri arasında çok şiddetli tartışmalar yaşanmıştır.17 Maarif vekili Vasıf Bey, medreselerin kapatılmasına dair eleştirilere verdiği cevap-ta, kısacası, medreselerin gerilediğini, eski ve köhne mekânlarda eğitim yaptığını, program, sınıf ve öğretim kadrosunun yetersiz olduğunu, çoğunun ilköğretim dü-zeyinde eğitim yaptığını ifade etmiştir. Vasıf Bey, medrese öğrencilerinin askerden kaçmak için medreseye kaydolduklarını ve çoğunun kayıt yaptırdıktan sonra med-reseye devam etmeyerek başka işlerde çalıştıklarını belirtmiş ve memleket çocukla-rının böyle bir kuruma teslim edilemeyeceğini söylemiştir.18

Tevhid-i Tedrisat Kanunu esas alınarak bir taraftan toplumun din hizmetlerini ifa etmek için İmam ve Hatip okulları açılırken, diğer taraftan yüksek din uzmanı yetiştirmek için Darül Fünun’da ilahiyat fakültesi açıldı. Tevhid-i Tedrisat Kanu-nu’nun dördüncü maddesinde yer alan “Maarif Vekâleti […] imamet ve hitabet gibi hı-demât-ı diniyyenin [dini hizmetlerin] ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir.” maddesine binaen muhtelif vilayetlerde İmam ve Ha-tip Mektepleri açılmıştır. Bu okulların açılmasına medreselerin kapatılmasına dair yönetmeliğin beşinci maddesinde de yer verilmiştir. Söz konusu kanun ve tamim-den hareketle imam ve hatip yetiştirmek amacıyla muhtelif vilayetlerde 29 İmam ve Hatip Mektebi açılmıştır. Daha sonra bu okulların sayısı 34’e yükselmiştir. 29 Temmuz 1340/1924 tarihinde yürürlüğe giren İmam ve Hatip Mektepleri Talimat-namesine göre orta dereceli olan İmam-Hatip okullarının öğretim süresinin dört yıl olacağı belirtilmekteydi. Aynı talimatnamede İmam-Hatip okullarında, ilkokulu bi-tirmiş 12-15 yaş arasındaki öğrencilerin eğitim göreceği ifade edilmekteydi.19 Ancak 1926’da İstanbul ve Kütahya dışındaki tüm İmam ve Hatip Mektepleri kapatıldı. 1929-1930 öğretim yılında ise “öğrenci yetersizliği” gerekçe gösterilerek İmam ve Hatip Mektepleri kapatılmıştır.20

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nda açılması planlanan okullardan biri de İlahiyat Fa-kültesi idi. Bu çerçevede 21 Nisan 1924 tarihinde Darülfünun’a bağlı olarak bir İla-

16 Bk. BCA, 51.0/2.1.31; Ek 2.

17 TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 8, s. 907-938.

18 TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 8, s. 917-918.

19 Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Mustafa Öcal, “Künye Defterine Göre İstanbul İmam Hatip Mektebi [1924-1930]”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 17, S. 2, [2008], s. 184-185.

20 İmam hatipler hakkında daha geniş bilgi için bk. Mehmet Ali Gökaçtı, Türkiye’de Din Eğitimi ve İmam Hatipler, İletişim Yay., İstanbul 2005.

204 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

hiyat Fakültesi açıldı. Bu fakültenin amacı, yüksek din mütehassısı yetiştirmek ol-duğundan müfredatın önemli bir kısmını İslami ilimler oluşturmaktaydı. 1924-1925 öğretim yılında yaklaşık 300 öğrenci ile eğitime başlayan İlahiyat Fakültesi sonraki yıllarda büyük oranda öğrenci kaybı yaşamış ve 1933 yılında “öğrenci yetersizliği” gerekçe gösterilerek kapatılmıştır. İlahiyat Fakültesinin kapatılmasında fakülteye kabul şartlarının ağır olması ve fakülte mezunlarının istihdam edilmemesi etkili olmuştur. 31 Mayıs 1933 tarih ve 2252 sayılı kanunla Darül-Fünun kapatılarak İs-tanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesiyle birlikte İlahiyat Fakültesinin yerine üni-versitenin bünyesinde İslami Tetkikler Enstitüsü açılmıştır. Enstitüde dinler tarihi, mezhepler tarihi, kelam tarihi, tasavvuf tarihinin yanı sıra İran Edebiyatı dersleri verilmiş ve 1936 yılında enstitü, “öğrenci yetersizliği” nedeniyle kapatılmıştır.21

Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden sonra din eğitimi de yeniden şekil-lenmiştir. Bu cümleden olarak, ilkokullarda ikinci sınıftan itibaren Kur’an-ı Kerim ve Din Dersleri adıyla haftada iki saat din eğitimi verilmekteydi. 1926’da din ders-leri üçüncü sınıftan itibaren verilmeye başlanmış ve ders saati haftada bir saat ola-rak belirlenmiştir. 1929’da ise din derslerinin ilkokullarda okutulacağı fakat öğren-cilerin sınavlara tabi tutulmayacağı kararı alınmıştır. 1930’da ise velilerin izin ve istekleri alınmak şartıyla din dersleri sadece beşinci sınıfta ve haftada yarım saat olmak üzere okutulması kararlaştırılmış ve 1933’te şehirlerdeki okullarda din dersi tamamen kaldırılmıştır. Köy okullarında 1939 yılına dek okutulan din dersi 1939’da kaldırılmıştır. Ortaokullarda 1930 yılına kadar zorunlu ders olarak okutulan din dersi 1930’dan itibaren seçmeli ders olarak okutulmuştur. 1924’ten itibaren liseler-de din dersine yer verilmediği gibi liselerde okutulan Arapça ve Farsça dersleri de 1929 yılında müfredattan çıkarılmıştır. Öğretmen okullarında okutulan din dersleri 1931’den itibaren müfredattan çıkarılmıştır. 1927’de açılan Kız Muallim Mekteple-ri’nde yalnız bir saatlik bir din dersi konuldu. 1929’da Kur’an Kursları resmen ka-patıldı. İstanbul Müftülüğü’nün 10 Aralık 1930 tarihli tamimi ile İstanbul’da “12 yaşından küçüklere hiçbir şey öğretilmemek, büyüklere ise sadece Kur’an-ı Kerim, namaz sûre ve dualarını öğretebilmesi” için bazı hocalara izin verildi.22 Kısaca ifade etmek gerekirse, Cumhuriyet’in ilk yıllarında okullarda zorunlu olarak okutulan din dersleri 1930’lu yılların başında seçmeli hale getirilmiş ve 1930’lu yılların sonun-da ise müfredattan tamamen çıkarılmıştır.

Tek partinin 1930’lu yıllar boyunca din eğitimi konusundaki otoriter politikala-

21 İstanbul İlahiyat Fakültesi ve İslam Tetkikler Enstitüsü hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Akın, Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi [1920-1950], s. 105-116.

22 Erken Cumhuriyet döneminde okullardaki din eğitimi kronolojisi için bk. Medine Sevim, “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi ve Öğretimi Kronolojisi [1923’den Günümüze], Dem Dergi, Yıl. 1, S. 2, s. 64-67.

205 Abdulnasır SÜT - Ercan ÇAĞLAYAN

rı neticesinde toplumda “cenaze yıkayacak kimse” kalmamış ve bu da halkın din eğitimi talebini yüksek sesle dillendirmesine ortam hazırlamıştır. 1940’lı yıllarda toplumun din eğitimi konusundaki taleplerinin artması, yeni kurulan partilerin ve hususi olarak Demokrat Parti’nin parti programlarında dine ve din eğitimine yer vermesi, CHP’nin yaklaşık çeyrek asır yürüttüğü din politikasını değiştirmesine ve daha liberal laiklik politikaları benimsemesine neden olmuştur.23 Parti içinde dinî eğitime muhalefet eden büyük bir kesimin varlığına rağmen CHP, 1947’deki yedinci kurultayında din politikasını önemli ölçüde değiştirmiş ve 19 gün süren kurultayda laiklik ve din konusu geniş bir boyutta tartışılmıştır. 17 Kasım 1947’de başlayan ve 19 gün süren kurultayda okullarda din dersinin okutulması, Kur’an Kurslarının açılması, İmam ve Hatip Yetiştirme Kursları açılması ve İlahiyat Fakültesi’nin ku-rulması gibi önemli değişikliklere imza atılmıştır.24 1947 kurultayından sonra, 1948 ve 1949 yıllarında TBMM’ye din eğitimiyle ilgili çok sayıda kanun teklifi sunuldu. Bunların bir kısmı TBMM’den geçerek kanunlaştı ve bu kanunlar esas alınarak din eğimi ile ilgili çok sayıda genelge yayımlandı. TBMM, 19 Şubat 1948’de ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına program dışı ve isteğe bağlı okutulmak üzere Din Bilgisi ders-leri konulması kararı aldı. 30 Aralık 1948 tarihli Talim Terbiye Kurulu kararı ile 10 hafta süreyle İmam ve Hatip yetiştirme kursları açıldı. Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu,1 Şubat 1949 tarihinde valiliklere gönderdiği genelgede, ailelerin izninin alınması şartıyla 15 Şubat 1949 tarihinden itibaren ilkokulların 4 ve 5. sınıflarında normal ders saatleri dışında isteğe bağlı olarak haftada iki saat din dersinin verile-ceği belirtilmekteydi.25

CHP 7. Kurultayındaki laiklik ve din tartışmalarından sonra CHP Van milletve-kili İbrahim Arvas ve arkadaşları tarafından TBMM’ye verilen 14 Ocak 1948 tarih-li kanun teklifinde İlahiyat Fakültesi açılması talebi yer almaktaydı. Ayrıca Fatin Gökmen ve arkadaşlarının CHP Grubuna sundukları 2 Şubat 1948 tarihli önergede vaiz, müftü ve yüksek din adamı yetiştirmek üzere Ankara’da İslam İlahiyat Fakültesi açılması önerilmekteydi.26 Bu gelişmelerden sonra 6 Temmuz 1948’de TBMM’de kabul edilen 5239 sayılı kanunla Ankara İlahiyat Fakültesi kuruldu27 ve

23 Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yay., İstanbul 2010, s. 349-369.

24 Kurultaydaki din ve laiklik tartışmaları için bk. CHP 7. Kurultay Tutanağı, Ulus Basımevi, Ankara 1948.

25 Bk. Zeynep Nevzatoğlu, Basında Din Eğitimi-Öğretimi Laiklik Tartışmaları [1945-1960], [Yayınlanmamış Yük-sek Lisans Tezi], Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2006, s. 56. [MEB Tebliğler Dergisi, 7 Şubat 1949, s.155’ten naklen].

26 Akın, Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi [1920-1950], s. 115.

27 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, c. 12, s. 753-775; Resmi Gazete, 12 Temmuz 1948, Sayı: 6955.

206 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

21 Kasım 1949’da eğitime başladı.28 CHP, din eğitimi konusundaki tüm bu adımları, Demokrat Parti’ye karşı pozisyonunu ve dolayısıyla iktidarını korumak kaygısıyla gerçekleştirdi. Bu durum CHP milletvekili Tahsin Banguoğlu tarafından açık bir şe-kilde ortaya konmuştur. Konuyla ilgili olarak Banguoğlu şöyle demekteydi: “1946 seçimlerinden sonra CHP Grubu ürkmüş adeta paniklemiş gözüküyordu. Mutlaka bir şey yapılmalıydı yoksa millet rey vermeyecekti. İlk teşebbüs meclisteki din adamlarından geldi. Başta Raif Hoca, Fatin Hoca, Rasıh Hoca ve onlara katılan Hamdullah Suphi Bey bir kanun teklifi getirdiler. Burada din eğitiminin idaresiyle birlikte başka dini konulardaki teklifler de söz konusu idi. Mesele Halk Partisi Divanı’nda görüşüldü. Orada başlıca münakaşa ‘din eğitimini laiklik ile nasıl telif ederiz?’ davası idi. Esasları kaleme almak üzere geniş bir komisyon kuruldu. Orada dört maddede mutabakata vardık: İlkokulların son iki sınıfında din dersleri okutulması, İmam-Hatip Okullarının açılması, Ankara’da bir İlahiyat Fakül-tesi kurulması, Türk büyüklerine ait türbelerin ziyarete açılması.”29 Tüm bunlar dikkate alındığında CHP’nin, yaklaşık çeyrek asır boyunca dini ve din eğitimini toplum hayatından tasfiye ettiği, ancak 1946 seçimlerinde dine geniş yer veren Demokrat Parti’nin yükselişiyle birlikte CHP’nin de katı laiklik uygulamalarından vazgeçerek din konusunda daha ılımlı politikalar izlediği görülmektedir. Ancak, Tek partili dönemin ilk yıllarında din eğitiminin minimize hale getirilmesi ve akabinde uzun bir süre din eğitimine yer verilmemesi ülkede din eğitimi verecek kimselerin ol-mamasına ortam hazırlamıştır. Bunun bir neticesi olarak, 1949’da eğitime başlayan Ankara İlahiyat Fakültesi’nde ders veren hocaların önemli bir kısmı yurt dışından getirilerek hoca ihtiyacı giderilmeye çalışılmıştır.

Sonuç ve Değerlendirme

Kurtuluş Savaşı ve yeni Türkiye’nin kuruluşunda çok büyük bir rol oynayan din, Cumhuriyet’in ilanından sonra benimsenen politikalarla kamusal hayattan silinmeye çalışılmıştır. Daha açık bir ifadeyle, Türkiye’de Cumhuriyet’le birlikte din-devlet ilişkileri yeni bir hal alarak devlet, din üzerinde her türlü tasarrufa sahip bir güç olarak belirmiştir. 3 Mart 1924’te Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasıyla devlet, dini “tanzim etme” ve “kendi kontrolünde tutma” fırsatını yakalamış ve bu tarihten itibaren dini kendi tasarrufu altına almıştır. Kısacası, Diyanet İşleri Baş-kanlığı aracılığıyla dini kendi denetimine alan kurucu kadrolar, benimsedikleri din politikalarıyla toplumu dönüştürmeyi hedeflemiştir.

Cumhuriyet, “ümmetten millet yaratmak” ve söz konusu dönüşümü gerçekleş-

28 Fakülte hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Münir Koştaş, “Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi”, Ankara Üniversi-tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 31, [1989], ss. 1-27.

29 Bk. Nevzatoğlu, Basında Din Eğitimi-Öğretimi Laiklik Tartışmaları [1945-1960], s. 58. [Tahsin Banguoğlu, Kendi-mize Geleceğiz, Derya Dağıtım, İstanbul 1984, s. 98-100’den naklen].

207 Abdulnasır SÜT - Ercan ÇAĞLAYAN

tirmek için din eğitimi politikalarına geniş bir yer vermiştir. Şüphesiz din eğitimi politikalarının temel dayanağı Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmuştur. Bilindiği gibi 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Maarif Vekâleti’ne bağlanmış ve Maarif Vekâleti tarafından çıkarılan bir genelgeyle medreseler kapatılmıştır. Söz konusu kanuna binaen yüksek din âlimi yetiştirmek üzere bir İlahiyat Fakültesi ile toplumun din hizmetleri ihtiyacını karşılayan imam ve hatip okulları açılmıştır. Ancak İmam-Hatip Okulları 1930 yılında kapatılırken, İlahiyat Fakültesi ise 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünye-sinde “İslâm Tetkikleri Enstitüsü”ne dönüştürülmüştür. Tek parti döneminde din dersleri ortaokullarda 1928, şehir ilkokullarında 1933 ve köy ilkokullarında ise 1939 yılına dek okutulmuş ve bu tarihten sonra okullarda din eğitimi ile ilgili derslere yer verilmemiştir.

1940’lı yıllarda Türkiye’de “cenaze yıkayacak kimsenin bulunmayışı”, “ahlaki yozlaşmanın artması”, “komünizm tehlikesinin belirmesi” ve kurulan yeni partile-rin programlarında din eğitimine yer vermesi, CHP’nin uzun yıllardır benimsediği otoriter/dışlayıcı laiklik anlayışından taviz vermesine yol açmıştır. Bunun neticesi olarak okullarda din eğitimi dersleri yeniden yer almış, İmam-Hatip okulları ve İlahiyat Fakülteleri açılmaya başlanmıştır. CHP’nin din politikalarındaki bu deği-şiklikte, Demokrat Parti’nin din politikaları oldukça belirleyici olmuştur. Açıkçası CHP, kendi iktidarını korumak ve güçlendirmek için toplumun din konusundaki taleplerine yeniden geniş yer vermiştir.

Nihai olarak, Tek parti dönemindeki siyasal erkin eğitim ve öğretim politikaları ile diğer uygulamalarına bakıldığında dinin vicdanlara hapsedildiği ve dinle ilgili görünür tüm unsurlarının yok edildiği söylenebilir. Bu yargı, o dönemdeki din eğitim ve öğretim anlayışının yansımalarına ve semerelerine bakılarak da çıkarılabilir. Söz ko-nusu dönemde halkın temel dini ihtiyaçlarını karşılayacak din eğitimi veren kurum-ların/derslerin kaldırılması, din görevlilerinin yetişmemesi ve en nihayetinde din konusunda ihtisas yapmış önemli bir âlim veya aydının yetişmemesi din eğitim ve öğretim politikalarının olumlu olarak değerlendirilmesine imkân vermemektedir.

208 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

KaynakçaArşivler ve Resmi YayınlarBaşbakanlık Cumhuriyet Arşivi.CHP 7. Kurultay Tutanağı, Ulus Basımevi, Ankara 1948.Resmi Gazete, 12 Temmuz 1948, Sayı: 6955.TBBM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 7.TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem: II, c. 8.TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, c. 12.

Telif EserlerAhmad, Feroz, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, [3. Baskı], İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yay., İstanbul 2008.Akın, Abdullah, Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi [1920-1950], [Yayınlanmamış

Doktora Tezi], Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 2010.Ayhan, Halis, “Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimine Genel Bakış” Ankara Üniversi-

tesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, [Cumhuriyet’in 75. Yıldönümüne Armağan], [Ankara 1999], ss. 237-254.

Cebeci, Suat, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, Akçağ Yay., Ankara 1996.

Gökaçtı, Mehmet Ali, Türkiye’de Din Eğitimi ve İmam Hatipler, İletişim Yay., İstan-bul 2005.

Gözaydın, İştar, Diyanet: Türkiye Cumhuriyeti’nde Dinin Tanzimi, İletişim Yay., İs-tanbul 2009.

Gündüz, Turgay, “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi ve Öğretimi Krono-lojisi [1923-1998], Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 7, S. 7, [1998], ss. 543-557.

Karpat, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yay., İstanbul 2010.Koştaş, Münir, “Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi”, Ankara Üniversitesi İlahi-

yat Fakültesi Dergisi, c. 31, [1989], ss. 1-27.Kuru, Ahmet, Pasif ve Dışlayıcı Laiklik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul

2010.Nevzatoğlu, Zeynep, Basında Din Eğitimi-Öğretimi Laiklik Tartışmaları [1945-

1960] (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü, Ankara 2006.

Öcal, Mustafa, “Künye Defterine Göre İstanbul İmam Hatip Mektebi ]1924-1930[”, Ulu-dağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 17, S. 2, [2008], ss. 175-232.

Peker, Recep, “Uluslaşma – Devletleşme”, Ülkü Halkevleri Mecmuası, c. 7, S. 41, [Temmuz 1936].

209 Abdulnasır SÜT - Ercan ÇAĞLAYAN

Sevim, Medine, “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Din Eğitimi ve Öğretimi Kronolo-jisi [1923’den Günümüze]”, Dem Dergi, Yıl. 1, S. 2, ss. 64-71.

Uyar, Hakkı, “1930’lar Türkiye’sinde Kemalizm Algılamaları”, Atatürkçü Düşünce-nin Bilimsel ve Felsefi Temelleri, Gazi Üniversitesi Yay., Ankara 2007.

Üçüncü, Uğur, “Türk Basınına Göre Büyük Taarruzda Din Olgusu”, Türkiyat Mec-muası, c. 21, [Güz 2011], s. 345-366.

Yıldız, Ahmet, Ne Mutlu Türküm Diyebilene: Türk Ulusal Kimliğinin Etno-Seküler Sınırları [1919-1938], [4. Baskı], İletişim Yay., İstanbul 2010.

EKLEREk 1. 430 Sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu [3 Mart 1340/1924].Madde 1 - Türkiye dâhilindeki bütün müessesât-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif

Vekâletine merbuttur.

Madde 2 - Şer›iye ve Evkaf Vekâleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekâletine devir ve raptedilmiştir.

Madde 3 - Şer›iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde mekâtip ve medârise tahsis olu-nan mebâliğ Maarif bütçesine nakledilecektir.

Madde 4 - Maarif Vekâleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Dâ-ru’l-Fünûnda bir İlâhiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hıdemat-ı dini-yenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir.

Madde 5 - Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisât-ı umumiye ile müştegıl olup şimdiye kadar Müdafaa-i Milliyeye merbut olan askeri rüşdi ve idadilerle Sıhhiye Vekâletine merbut olan Dâru’l-eytamlar, bütçeleri ve heyet-i ta’li-miyeleri ile beraber Maarif Vekâletine raptolunmuştur. Mezkûr rüşdi ve idadilerde bulunan heyet-i ta’limiyelerin cihet-i irtibatları âtiyen ait olduğu vekâletler arasında tahvil ve tanzim edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler ordu-ya nispetlerini muhafaza edecektir.

Madde 6 - İşbu kanun tarih-i neşrinden muteberdir.

Madde 7 - İşbu kanunun icray-ı ahkâmına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

26 Recep 1342/3 Mart 1340

210 Medrese ve İlahiyat Kavşağında İSLÂMÎ İLİMLER

Ek 2. Maarif Vekâleti’nin Medreselerin Kapatılması, Talebe ve Hocaları Hak-kındaki Genelgesi. [11 Mart 1340/1924].


Recommended