+ All Categories
Home > Documents > T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş...

T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş...

Date post: 20-Feb-2020
Category:
Upload: others
View: 18 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
274
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :133 CELSE TARİHİ :29.01.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :OSMAN İŞCİ 127253 Mahkeme başkan Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 29 Ocak 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ve başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü ile sanıklar müdafilerinden sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Hasan Gürbüz, sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük, sanıklar İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi müdafi Av. İsmail Yanar, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbey, sanık Hikmet Çiçek müdafi Av. Hikmet Fırat Arslan, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Fırat Kayaönü ile tutuksuz sanık Aydın Gergin’in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanık Erhan Timuroğlu huzura alındı. SANIK ERHAN TİMUROĞLU ÇAPRAZ SORGUSUNDA: Mahkeme Başkanı:" Savcı bey buyurun.” Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım çapraz sorguya geçmeden önce Sayın başkanım, çapraz sorguya geçmeden önce dünkü verdiğiniz o son olarak hakime verdiğim ifadeyi onu tekrardan okur musunuz? Onu tam
Transcript
Page 1: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :133CELSE TARİHİ :29.01.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :OSMAN İŞCİ 127253

Mahkeme başkan Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 29 Ocak 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ve başka suçtan tutuklu sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü ile sanıklar müdafilerinden sanık Ergün Poyraz

müdafi Av. Hasan Gürbüz, sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu, sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük, sanıklar İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi müdafi Av. İsmail Yanar, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbey, sanık Hikmet Çiçek müdafi Av. Hikmet Fırat Arslan, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Fırat Kayaönü ile tutuksuz sanık Aydın Gergin’in geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanık Erhan Timuroğlu huzura alındı.SANIK ERHAN TİMUROĞLU ÇAPRAZ SORGUSUNDA:Mahkeme Başkanı:" Savcı bey buyurun.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım çapraz sorguya geçmeden önce Sayın başkanım,

çapraz sorguya geçmeden önce dünkü verdiğiniz o son olarak hakime verdiğim ifadeyi onu tekrardan okur musunuz? Onu tam olarak anlayamadım. Yani genel günün stresinde olsun genelde biraz heyecandan olsun tam olarak anlayamadım.”

Mahkeme Başkanı:" Neyi anlayamadın?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Anlayamadım.”Mahkeme Başkanı:" Verdin bize ifadeyi verdin zaten.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav orada bazı şeyler var herhalde yanlışlıklar var.”Mahkeme Başkanı:"Sanığın talebi karşısında klasör 7 dizi 268’de Ankara 11. Ağır Ceza

Mahkemesinde hakim huzurunda vermiş olduğu ifadesi tekrar okundu.Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur. savcı ile kolluk ifadesini dün burada zaten kabul

etmemiştim. Şurada da bazı yanlışlılar var onları düzelteyim. Alparslan bize Danıştay’a gideceğiz vuracağız diye bir şey söylemedi zaten bunu da söylüyorum ben silahları görmedim. Bana söyledikleri bu, İsmail Sağır silahları gördüğünü söylüyor, sizinde haliyle aynı arabada olduğundan sende görmüş olabilirsin haliyle görmüşsündür de. ben öyle silahlar filanda görmedim. Alparslan gidip de Danıştay’ı vuracağız diye bir şeyde bana söylemedi. Alparslan’ın kendisine sorun bunu, yani söylemedi. O kapı filan zorlamayı ben söylemedim zaten bakın

Page 2: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:2

şeyden sonra ben kendim gittim teslim oldum. Bu olaylardan sonra ben gittim teslim oldum, bu televizyonlarda arkadaşların ifadelerini veriyordu, Alparslan haliyle kendi ifadesini şeyden televizyondan şöyle diyordu; ben birinci gün gittim kapıyı zorladım kapıları kilitliydi yani ben buna dayanarak söylüyorum onu. Yani Alparslan televizyonda söyledi bunu haliyle ben birinci gün gittiğim zaman kapıları kilitliydi arkadaşlarımın da bundan haberi yoktu, eylemi gerçekleştirmedim yani bunu diyen televizyonlardı. Mesele buydu ben bunu anlatmaya çalışıyordum orada. Yani ben bire bir biliyorum bunları demiyorum, televizyonlar söylüyordu, ben bunları televizyonda öğrendim. Onu anlatmaya çalışıyordum, herhalde o benim kendi beyanlarım diye kaydetmiştir, mesele bu. Yani onları düzeltelim diye söyledim başka bir şey yok, hepsi bu.”

Mahkeme Başkanı:"Bitti mi? ilave edeceğin bir şey var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, bir şey yok.”İddia makamı çapraz sorguda.Mahkeme Başkanı:"Buyurun savcı bey.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın başkanım müsaadenizle sanık Erhan

Timuroğlu’na birkaç soru sormak istiyorum. Sanık Erhan Timuroğlu, olay tarihi ve öncesinde kullanmış olduğunuz cep telefon numaraları ve kimlerin üzerine kayıtlı olduğunu söyler misiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim kendim zaten bir numaram var.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nedir numaranız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”0535 var 9856813 olmalı, burada 33’lü vardı onu iptal ettim,

kullanmadım. Diğer bir iki tane numara yine var onların şeylerini numaralarını bilmiyorum, birisini şeye verdim, cezaevine girmeden önce daha önce de bir tutuklamam olmuştu. Girmeden önce Sevda Atıkdil denilen bir bayana verdim. Benim numaramı o kullanıyordu. Birde Erdal soy ismini bilmediğim Tekin İrşi’nin akrabası bir kız kaçırmıştı kendine bir kart çıkartacak kimliği yoktu, ben kendi adıma çıkarttım pazarcıdır, garibanın tekidir yani ondan herhangi bir zarar gelmez diye kendi adıma çıkarttığım bir kartı ona vermiştim, numaralarını hatırlamıyorum o ikisinin. Kendi kullandığım numara 53359856813 olmalıydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu 5359856813 numaralı telefon tam olarak ne zaman aldınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tarihini hatırlamıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar süre önce olabilir? 5 yıl, 3 yıl, 10 yıl?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yıllar değildi ya, herhalde bilmiyorum ama yıllar değildi ama.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha önce Denizli’de bulundunuz mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nerde?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Denizli’de.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”2003-2004’te?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu telefon sizin üzerinize kayıtlı değil mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Telefon, makineden mi bahsediyorsunuz, hattan mı?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hat.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim üzerime kayıtlı olmalı. Bilmiyorum da kullandığım numara

oydu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Makine ilk el sizin mi? başka birisinden mi

aldınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya bir ara Panasonic marka telefonları kullanıyordum, onları

bıraktım Nokia kullanıyordum. Gidiyordum bir telefoncudan alıyordum, mesele buydu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu hattı tek bir telefonda mı kullandınız?”

2

Page 3: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:3

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok birkaç telefonda olabilir veya başkasının telefonuna takmış olabilirim, arkadaşların telefonuna. Şarjım bitmiştir, başka makinelere takmış olabilirim, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu hattı başkasına kullandırttınız mı hiç?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Olabilir kullanmışlardır.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kime Kullandırtınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani almış aramışladır birileri bu şekilde.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kim kullandı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Denizli şey, tamam bunu düzeltelim. Şimdi ben bir tane

astsubayım var, Ali Rıza Yelpaz olmalı. Onunla telefon görüşmelerim olmuş olabilir, şeyden o Tunceli’den benim komutanımdı, görüşüyorduk. Telefonda görüşüyorduk, yani normal anlamda görüşüyorduk o anlamda olabilir. Denizliliydi kendisi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”En son görev yeride Hatay’da anladığım kadarıyla, mesele bu

yanı. Ben bu şekilde yani bir şey olmuş olabilir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin yakınlarınızdan Bedriye veya Gökhan

Timuroğlu ismindi bir şahıs var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yengem, Amcamın oğlu olmalı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Gökhan senin ne kadar yakının.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Gökhan’ı tanımıyorum, Bedriye Timuroğlu benim amcamın

hanımı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Çocukları var mı amcanızın?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Var.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kim onlar?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İsimlerini tam olarak bilmiyorum ama var yani.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bir yakınlığınız yok mu yani?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben akrabalarım çok. Haliyle fazla tanımıyorum yani öyle ismini

biliyorum babalarını Ziya Timuroğlu olduğunu biliyorum babalarının ismi, onunda babasının ismi Fevzi Timuroğlu benim dedemdir kendisi. Onunda bir sürü çocukları vardı, bir sürü torunları vardır. Haliyle torunlarının hepsini tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz cezaevinde ziyaret eder mi? amcanızın çocukları veya kendileri.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, cezaevinde ziyaret etmediler ailem geliyor şey geliyordu. Dedem sürekli duruşmalara geliyordu yani onun dedesi sürekli benim Ankara’daki duruşmalarıma geliyordu. Yani dedem herhalde gelecek.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet. Siz Alparslan Arslan ile Bostancı sahilindeki bir çay bahçesinde tanıştığınızı beyan etmişsiniz, doğrumudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, dur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nasıl tanıştınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şöyle oldu; Osman Yıldırım vesilesiyle tanıştık. Şu şekil tanıştık;

Osman Yıldırım ile Yeditepe’nin yan tarafında benim orada bir arkadaşım var Ersin Uçar isimli denilen bir arkadaş onlar orada otopark işletiyordular, oto yıkama, oto park mevsimlik orayı işletiyordular. Ben oradaydım Osman Yıldırım’da telefonlaştık Osman Yıldırım’ın bir avukat arkadaşı olduğunu söyledi, orada arazilerin üzerinde yapılmış yerler yani kooperatifin arazilerine siteler diktiğini bunun karşılığında da daireler verileceğini bu vaat ettiğini yerine getirmediğini söyledi. Burada da iki tane yaşlı insan karı koca mağdur olduklarını söyledi bunlarında daire alacağı var orada. Avukatı bunu hayır için yapıyor. Kendisi avukatıyla beraber gideceğini söyledi senle bizimle beraber gel dedi. Olmazsa 10 milyar para da alacağımızı söyledi. O zamanda Osman Yıldırım’ın durumu hiç iyi değildi biliyorum yani kredi kartları falan borçları var idi. Evine

3

Page 4: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:4

haciz filan gelecekti yani Osman Yıldırım’a faydalı olma amacıyla Alparslan Arslan ile orada tanıştık, beraber o kooperatife gittik. Ama fazla bir samimiyet yok , sadece selamlaştık. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bürosuna mi gittiniz, nerede buluştunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok Yeditepe üniversitesinin orada, Kayışdağı’nda.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nokta bir yerde mi buluştunuz nasıl bir

buluşmada?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Önünde önünde.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Üniversitenin önünde beklediniz, Alparslan

Arslan oraya mı geldi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bizzat orada oturuyordu. Alparslan Arslan’da arabasıyla geldi

orada beraber arabasına bindik, gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani ilk tanışmanız.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İlk tanışmamız orada.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan’ın kooperatifle ilgili bir

sorununu çözmek için miydi yani?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz daha önce Osman Yıldırım’la başka tahsilat

işlerine gittiniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Muhtemelen gitmişizdir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Silah taşıyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Var idi, taşımıyordum ama silahım var idi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O gittiğiniz zaman üzerinizde silah var mıydı,

kooperatife gittiğinizde?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Var idi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne geçti, orada aranızda ne geçti o şahıslarla?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Birinci seferde gittiğimizde görüşemedik kimseyle, geri geldik yani

görüşemedik geri geldik, birkaç gün aradan geçtikten sonra Osman mı , Alparslan mı yanlışım olamazsa bir de benim bir arkadaşım vardı, Siirtli bir arkadaşım vardı ismi Kazım, herhalde o da şimdi cezaevinde. O da vardı yanımızda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Anlaşılmadı ismi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmi anlaşılmadı.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Siirtli bir arkadaş ismi Kazım. O da muhtemelen en son duyduğum

kadarıyla Kartal cezaevindeydi. Dördümüzü beraber gittik ikinci gidişimizde, Samandıra da buluştuk Osman’la Ümraniye civarında da Alparslan’la buluştuk herhalde dördümüz orada Alparslan’ın aracıyla kooperatife gittik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Oradan işte konuştuk adamlara söz verdi tamam gereğini yerine

getireceklerini söyledi, geldik mesele buydu. Yani herhangi bir menfaat karşısında gitmedim, bu şekil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani size Alparslan Arslan bu işten dolayı herhangi bir para vermedi, öyle mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Vermedi diyince bizde talep etmedik, para karşısında da ben şahsen gitmedim. Osman gitmiş olabilir benim arkadaşımda benimle beraber geldi. Mesele buydu, Osman Yıldırım’ın anlatımı kadarıyla yaşlı iki tane çift arazileri var yani tarlaları vardı. Bu kooperatif o arazinin üstünde şey yapmıştı bina dikmişti. Bunun karşısında da daire vaadinde bulunmuştu, vermemişti. Mesele buydu.”

4

Page 5: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:5

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sonra vermeyi kabul ettiler mi, siz gittikten sonra?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Verdiler, kabul ettiler.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz avukata demediniz mi bunu dava yoluyla

halledemez misin demediniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya avukatla benim samimiyetim yok. yani hiç oralara girmedim.

Hallettiler söz verdiler tamam dedim bizi Bostancıya bırakın Allah yardımcınız olsun ne diyeyim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım’la bu görüşmeden ne kadar

önce tanışıyordunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Baya olmuştu çok olmuştu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kaç yıl olmuştu.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İki yıl filan olmuştu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bu görüşme iki bin kaç yılında oldu,

kooperatife gitmeniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”2004’müydü 2005’müydü tam olarak hatırlamıyorum. 2005, 2005.

2005’in son ayları son.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”2005. yani siz olaydan.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani 2006’da olabilir 2005’in herhalde son aylarıydı, bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani Cumhuriyete atılan bombalardan bir altı ay

önce filan mı yani?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Muhtemelen evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O süreçte başka görüşmelerinizi oldu mu

Alparslan Arslan’la?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim mi?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok hiç olmadı. Sadece bir sefer şöyle bir görüşmemiz oldu;

Osman Yıldırım’la beraber Bostancıya geldiler ikisi beraber, öğleden sonraları ikindiye doğruydu. Hovarda’ya geldiler, oturduk Alparslan dedi ben burada oturmam dedi, oturdu. Ya bardaklar filan alkol bardakları olduğu için çok ısrar ettim çay filan içmedi. Yeni bardaklar olduğunu söyledim, arkadaşlara söyledim. Onlarda bu bardakların yeni geldiğini söyledi. Yine içmedi. O zaman çıkalım dedik, orada Berkaya çay bahçesi vardı oraya gittik, orada oturdular o sırada benim başka arkadaşlarım geldi, onlarla beraber Pendik’e gittim bilmiyorum yani arkadaşlar orada yalnız kaldılar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin Hovarda barda o zaman çalışıyor muydunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Hovarda barda ben çalışmıyordum. Hovarda barın meselesi şöyleydi, benim bir tane hemşerim vardı, Ergül Çakırca.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ortaktım şeklinde bir beyanınız var.”Sanık Erhan Timuroğlu:”YA mesele şöyleydi şöyle, Gülsuyu mahallesinden bu Hovarda

barın bir çıkmaz meselesi vardı, bu işi çözmemiz karşılığında Hovarda barı kendiniz işletin isterseniz başkasına devredin meselesi vardı, bizde onu yaptık. Mesele buydu, Ergül Çakırca’da bu işlerden anladığı için kendisi işletiyordu. Tekin ben arkadaşlarda zaman zaman oradaydık. Ben sürekli oradaydım yani sürekli diyince akşama doğru veya akşam geç saatlerde filan giderdim Hovarda’ya.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan sizin yanınıza geldiğinde ne tür konuşmalar yapıyordu? Dini içerikli konuşmalar yapıyor muydu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Dini içerikli konuşmalar yapıyor muydu?”

5

Page 6: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:6

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, şimdi mesele şuydu benim Alparslan’la hiç muhabbettim samimiyetim yoktu, yani hiçbir şekilde benim yanımda zaten konuşmuyordular, konuşsa oyla Osman aralarında konuşuyordular. Bir ara şeyden İzmir’den geri dönüşümüzden Güllüoğlu, şeyi vardı baklavacısı vardı Ümraniye’de orada Alparslan’la görüştük. Yani benim orada olmam herhalde Alparslan’ı rahatsız etti yani sıkıldı belliydi. Bende sıkılmasınlar yani rahat olsunlar rahat konuşsunlar diye yanlarından ayrıldım müsaade istedim, aşağıya indim. Konuşsunlar diye onlarda beş dakika sonra geldiler mesele buydu yani Alparslan’la bir samimiyetim yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizde duydunuz, huzurda çapraz sorgu sırasında Alparslan Arslan size çok güvendiğini ima etti, o şekilde söyledi. Osman’la bazı yerlere gitmem ama Erhan’la giderim gibi bazı beyanları oldu.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok Erhan’la giderim demedi, demedi. Dedi ki, şöyle dedi; dedi o hali gördüm onlarda yani gidilebilir hali gördüm ben onlarda dedi yani alıp yanıma götürebilirim. Ya başkası da diyebilir gel filan yere gidelim. E gidersin ne olacak? İlle de gidip eylem yapacak anlamına gelmez bu. Yani arkadaşlık yapılabilir, yapılmaz anlamına gelmez bu. Ama gel de onun eylemini üstlen veya yap anlamını taşımamak lazım burada. Yani tamam Osman’la gitmem diyor Osman’la giderim diyor gitmem demiyor, Osman’la her türlü giderim diyor. Böyle diyor diyor ki, Erhan’ı götürmezdim diyor muhtemelen Osman’ı da götürmezdim diyor, İsmail’i yanıma alıp öyle Danıştay’a giderdim diyor. Sonra diyor karar verdim, tek başıma gittim diyor, bunu diyor. Benim anladığım buydu, herhalde öyle dediğinde ben burada değildim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size güvendiği konusunda.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya güvenmeli tabi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bir defa kooperatif işine gittiğinizi

söylüyorsunuz iki defa ve bir defada Hovarda barda görüştük diyorsunuz. Bu kadar güven nereden elde etti yani?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil sayın savcı, Alparslan’la görüştüğümü demiyorum. Osman Yıldırım’ın yanında yani varsa güvenilecek biri Osman Yıldırım’dır benim için. Yani Osman Yıldırım’ı ben tanıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz Osman Yıldırım’a güveniyorsunuz, Osman Yıldırım’da Alparslan’la görüşüyor. ( 1-2 kelime anlaşılmadı)”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani, muhtemelen öyle yani Osman Yıldırım benim hemşerimdir. Büyüğümdür haliyle güveniyorum, saygı duyduğum bir insan. Mesele buydu. Yani Alparslan Arslan, Osman Yıldırım’ın yanında geliyordu yok Osman bunu kov mu diyeyim? Misafiridir da başımın üstünde yeri var ne yapalım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz Alparslan Arslan’ı misafir olduğu için saygı duyuyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Misafir olduğu için ayrı yeten Osman’la habersiz bir dakika bile görüşmemiz yoktur, Alparslan’la. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani kendi başınıza ikili görüşmemiz hiç olmadı, öyle mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok hiç yok sadece şurada var, Selimiye de yani Osman Yıldırım ben İsmail Sağır bir de İsmail Sağır’ın bir arkadaşı vardı Murat soy ismini hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Murat Bulut mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Muhtemelen Murat Bulut olmalı, beraber Bakırköy’e gittik,

dördümüz beraber.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne zaman?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Cumhuriyet eylemlerinden sonra. Bakırköy’e gittik Bakırköy’de bir

kumarhaneye gittik Osman Yıldırım’da vardı İsmail Sağır üzülüyordu, şöyle üzülüyordu; Osman Yıldırım İsmail Sağır’a para vaadinde bulunmuş yani bu eylemi yap, ben sana şu miktarda para vereceğim. Miktarını bilmiyorum ama şu büyük.”

6

Page 7: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:7

Mahkeme Başkanı:" Mahkemeye dön de konuş.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi.”Mahkeme Başkanı:" Mahkemeye dön, o soruyu al mahkemeye dön.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam. Nasıl olacak şimdi ya? Tamam. Osman Yıldırım şeye

neydi ismi İsmail Sağır’a para vaadinde bulunmuştu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum, meblasını bilmiyorum. İsmail Sağır’da orada

Bakırköy’de yanımızdaydı. Osman Ali Rıza Korkmaz vardı, Esen Türkyılmaz vardı orada, onların mekanıydı. Oradaydık bende onların yanındaydım. Osman onların yanında Alparslan’la herhalde telefonla Alparslan’la görüştü, dedi İsmail’in paraya ihtiyacı var. var demedi dedi, bu yanımdaki arkadaşların parayı ihtiyacı var dedi. Alparslan’da muhtemelen hallederim demiş. Geldi bana böyle söyledi dedi Alparslan telefon numarası budur dedi, Alparslan’la görüş dedi Üsküdar’da sizi bekliyor bilmem ne çay bahçesinde dedi, gidin buluşun dedi. Orada İsmail paralanacak dedi. Bende haliyle herhalde büyük bir para olur diye sevindim İsmail’in adına çünkü bacısının düğünü vardı, Osmaniye’ye gidecekti. Şey İsmail. Tamam İsmail gel gidelim gittik, sadece orada yani habersiz, şey.”

Mahkeme Başkanı:" Osman’ı Bakırköy’de mi bıraktınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman kendisi Bakırköy’de kaldı bizi gönderen Osman oluyor.

Yani orada Alparslan’a gidin buluşun, Üsküdar’da çay bahçesinde.”Mahkeme Başkanı:" Kimle gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İsmail Sağır bir de Murat vardı.”Mahkeme Başkanı:" Üçünüz beraber, arabayla mı gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, şeyle gittik deniz yoluyla gittik, karşıya orada da Üsküdar

işte.”Mahkeme Başkanı:" Hı.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Oradan Selimiye’ye çıktık Alparslan Selimiye’de olduğunu söyledi.

Selimiye’ye çıktık konuştuk, orada meyve suyu filan aldık sigara içtik öyle herhangi bir konuşma da geçmedi zaten Alparslan telefon görüşmeleri yapıyordu. O arada.”

Mahkeme Başkanı:"Nerede buluştunuz Alparslan’la?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Mahkeme Başkanı:" Alparslan’la nerede buluştunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Selimiye’de Sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Neresi.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Selimiye’de bir park park.”Mahkeme Başkanı:" Park’ta?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Mahkeme Başkanı:" Yalnız bekliyor muydu sizi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya herhalde arabasında oturuyordu. Bizde orada belediye

otobüsünden indik halk otobüsünden. O parka gittiğimiz zaman, o da indi geldi orada çimen üzerine oturduk. Mesele bu. Çıkarttı orada 200 TL para ortaya bıraktı, vedalaştık ayrıldık İsmail aldı, ben aldım yolda İsmail’e verdim. Tabi İsmail’in haliyle morali çok bozulmuştu yani üzgündü. Vaat edilin bir para var, Osman Yıldırım para vaat etmiş. Yani vermesi gereken Osman haliyle ona borçlu çünkü adama eylem yaptırıyorsun. Vaat ettiğini vereceksin. E Osman’da da yok, e demek Alparslan ona da bir şeyler vaat etmiş. Mesele bu. Vermedi yoktu, geri şeye indik Üsküdar’a indik Alparslan’la ayrıldık vedalaştık, benle İsmail yalnızdık, Murat’ı aşağı bırakmıştık o çay bahçesinde. Geri şeye indik Üsküdar’a indik Osman’la yine telefonlaştık. Osman arkadaşlar tamam dedi şeye gönder, mahalleye gönder dedi, İsmail’i kesinlikle bu işi halledeceğim dedi. Sen Bakırköy’e gel dedi, oyun oynuyoruz. Olur gittik o Ali Rıza Korkmaz’ın mekanına. Oyun oynanıyordu orada bizim hemşerilerimiz çok değerli insanlar, her ikisi de Esen Türkyılmaz da Ali

7

Page 8: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:8

Rıza Korkmaz da değerli büyüklerim çok değerli insanlar. Onların oradaydı benim hemşerilerimde oluyor kendisi Osman Yıldırım vesilesiyle tanıdığım çok güzel insanlar. Orada oturduk, ondan sonra yine Avcılar da yine bizim hemşerilerimizin daha geç saatlerde ben ve Osman Yıldırım yine beraber, Avcılar da şeye gittik, Cemal Karatay onlarda bizim hemşerilerimiz onların da bir kumarhanesi var. gittik öyle kumarhanelere takıldık birkaç gün.”

Mahkeme Başkanı:" Onlarda değerli mi senin için?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı?”Mahkeme Başkanı:" Onlarda değerli mi o Avcılar’a gittiklerin?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim hemşerilerim benim için her zaman değerlidir.”Mahkeme Başkanı:" Kumar mı oynuyor onlar da? Kumarhaneye mi gittiniz orada, niçin

oradan kalktınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav Sayın başkanım, yani kumarhane için değil benim

hemşerilerimdir benim için değerlidir.”Mahkeme Başkanı:" Oradan Bakırköy’den kalkıp da niye oraya gittiniz, yani bir şey mi

oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kumarhanede mi? orada oyunları bitti herhalde, ben kumar

oynamıyorum, ben kumar oynamıyorum. Osman Yıldırım ile beraber gitmiştik, ben orada hemşerilerimle sohbet ediyorum, oynayan Osman Yıldırım idi.”

Mahkeme Başkanı:" Osman Yıldırım.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Mahkeme Başkanı:"Sende onun peşinden gittin oraya (1-2 kelime anlaşılmadı)”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya peşinde değil, ya şimdi arkadaş yani ikiniz beraber bir yere

gidemez misiniz? İllaki peşinize gelen der mi olmalı? Yani şimdi arkadaşınıza dersiniz gel takılalım gezelim, mesele bu. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan, duruşmadaki beyanında şöyle diyor; Osman bunlardan bir tanesi, Erhan Timuroğlu’yla da bu vesileyle tanıştık. Benim bazı işlerim var, artık bir şeyler yapalım falan. Osman’la konuşuyorum ama ben Osman’ı bir yere getirmenin peşindeyim. Yani ne mesele ne mesela zengin meselenin özüne gitmek lazım artık yani bankalara vurmamız lazım. Veya bir baş, alacak meselesi var, alacağı gitmemizin temel sebebi alacak sahibi Müslüman. On defa da git dese de ben yine gideceğim. Yani Müslüman değilse işte ben bırakırım, gücüm yok derim. Çıkarım haddim değil çıkarım. Anlatabildim mi? adam Müslüman emanetle gidiyorum kavgaya gidiyorum, silahla gidiyorum. Mermi atmıyorum ama mesele çözülmüyor parayı alamadık sadece, böyle durumlar. Erhan’la da bununla tanıştık, sonra Erhan’ı bir yere çekmeye çalıştım. Yıldızları anlattım, kainat diyorum belki hayatında kainatı ilk defa duydu, Erhan yani. Kendisi buradaysa da sorun yani veya idrakli olarak ilk defa duyuyor. Kainat, ufuk açmak, kopup gitmek yani nereye? Müslümanlığa güzelliğe gitmek. Irak’a gitmek ama aşkla gitmek geriye dönmenin bir anlamı yok. çünkü ben tamam oluyorum yani, bu bu mesele. Şeklinde beyanı var, size kainatı anlatmış, yıldızları anlatmış. Bunlar nerede oldu, nerede görüştünüz bunları?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok bana böyle bir şey anlatmadı, herhalde Alparslan burada konuşurken bilinçsiz konuşmuştur onu. Yani anlatmadı öyle bir şey doğru diyor bende bilmiyorum öyle bir şeyi. Ama şu olabilir, şimdi bu bankalara filan saldırma meselesi şudur; şu Osman Yıldırım’ın kent bankta alacaklı olduğunu söylüyordu, sürekli bunu sık sık söylüyordu, ilk tanıştığımız günden beri bu kent banktan alacaklı olduğunu söylüyordu. Eski sahibi.”

Mahkeme Başkanı:" Osman mı söylüyordu.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet, eski sahibinden alacaklı olduğunu söylüyordu. Onların adına

iş yaptığını, yani bu anlamda söylemiş olur. Yani bu söylemiş olabilir yani bu bankalarda alacaklı, bu paraları almalıyız yani bu Osman Yıldırım’ın paralarını almalıyız anlamında söylemiş olabilir. Yani bunu Osman Yıldırım söylemiş olabilir, Alparslan değil. Bana söylemişse, Osman Yıldırım’la

8

Page 9: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:9

çünkü benim Alparslan’la öyle bir samimiyetim yok yani geniş anlamda Alparslan’la oturup ta konuşmuş değilim, hiç yani böyle, topu topuna Alparslan’la en fazla sohbet ettiğim yerler neresidir? Ankara 11 ağırın altındaki nezarethaneler o da bizde ayrıydı, tek başına kaldığı için cezaevi koşullarını bildiğim için biz yine üç arkadaş beraber kalıyorduk, o tek başına kalıyordu yani tek başına kalıyordu. O anlamda sık sık yanına gidip sohbet etmek istiyordum, moral anlamında. Yani en uzun sohbet ettiğim yerler şeydir; altta Ankara 11 ağır nezarethanelerindedir,şey değil. Öyle oturup ta Alparslan’la böyle uzun konuşmuş değilimdir, bir kere de Osman Yıldırım’dan habersiz bir dakika oturup konuşmuş değilimdir. Yani sadece o Selimiye sohbeti hariç. Ankara’ya gittiğimizde bile yani Osman otelde olduğu gün, gün boyu hiç konuşmadık Alparslan’la, hiç hiç. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz ifadelerinizde Tekin İrşi ve İsmail Sağır’a Osman Yıldırım’ın bombayı atmak üzere talimat verdiğini ve kendilerine bombaları verdiğini beyan ettiniz doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Para vaadinde bulunanda Osman Yıldırım’dır,

öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niçin Alparslan Arslan’dan para istemeye

gittiniz? Alparslan Arslan’ın böyle bir vaadi var mıydı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcı diyorum ben gitmeyi istemeyi gitmedim. Beni

gönderen burada Osman Yıldırım’dır. Yani para vaadinde bulunanda Osman Yıldırım’dır, Üsküdar’a Alparslan’ın yanına gönderen de Osman Yıldırım’dır. Bunu söylüyorum, yani bu. Yani ben Osman Yıldırım’dan habersiz şeye gitmedim, ismi neydi? Alparslan Arslan’ın yanına gitmedim. Yani Osman Yıldırım orada bizi gönderiyor, Osman Yıldırım kendi telefon görüşmeleri yapıyor, bize numarasını veriyor. Diyor orada telefonlaşın diyor, Alpaslan’ın numarası zaten vardı, Cumhuriyete kaçtığımız zaman Alparslan numaraları kaydetmişti yani her iki telefona da.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan’la telefon’la görüşmeleriniz oldu mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yani öyle sadece çağrı anlamında nerdesin birkaç sefer olmuş olabilir ama şey olarak değil öyle sohbet etme anlamında değil bir kere, öyle uzun uzun konuşmamız olmadı. Alparslan, nerdesin veya sen nerdesin? Üsküdar’dayım. Yani zaten en fazla telefon görüşmeleri o gün olmuştur. Nasıl olmuştur? Nerdesin veya telefon açmışsındır sesi çıkmıyor telefonda telefonu açık bırakıyor sesi çıkmıyor kapatıyorsun. İkinci sefer o arıyor yine sesi çıkmıyor yine kapatıyorsun mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Benim çıkarabildiğim kadarıyla, Alparslan Arslan’ın 05326713439 numaralı telefonuyla size ait olduğunu beyan ettiğiniz 5359856813 numaralı telefonla 11 Mayıs 2006 saat 21:58’de bir görüşme var. Yine 11 Mayıs 2006 yani üçüncü bombanın atıldığı gün saat 22:41’de görüşmeniz var. 11 Mayıs 2006 yine üçüncü bombanın günü yine 22:54’te, yine üçüncü bombanın atıldığı gün saat 22:56’da ertesi gün olan 12 Mayıs 2006 günü saat 13:49’da, 12 Mayıs 2006 saat 14’te 39 saniyelik görüşme yine var. 12 Mayıs’ta tekrar 15:49’da 35 saniyelik bir görüşmeniz var ve Ankara’ya gideceğiniz gün 15 Mayıs 2006 günü 9:52’de size bir mesaj çekmiş Alparslan Arslan. Yine 15 Mayıs 2006 16:51’de 42 saniyelik bir görüşme var, yine 17:17’de 14 saniyelik görüşmeleriniz var.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”En uzun görüşme ne kadar, kaç saniye?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”En uzun görüşmeniz, 12 Mayıs 2006’da 72

saniye, diğerleri 35,40.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte 72 saniyede Alparslan’la ne konuşacaksın? İşte en uzun

görüşmem budur. Burada diyorum ya sesi çıkmıyor.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bir dakikadan fazla.”

9

Page 10: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:10

Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bir dakikadan fazla, 72 saniye bir dakikadan

fazla.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhalde demin tam olarak izah etmedim sayın savcım. Diyorum

yani sesi çıkmıyordu, alo diyor sesi çıkartmıyor. Ayıp olmasın diye yüzüne de kapatmıyorum, sesi çıkar diye telefonu açık tutmuşumdur, baktım sesi çıkmıyordur kapatmışımdır, mesele bu. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bütün görüşmeler öyle mi? bu bomba atması sırasında zaten yan yana değil miydiniz yani?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bakın bomba atma sırasında mesele şöyle oldu; benim numaramı aldı herhalde kendi numarasını aradı, telefonları kaydetmek için. Birde akşam şeye gelecekti koko coco’ya geleceğini söyledi. Bana orada söyledi bana akşama sizin yanınıza geleceğim, oturup öyle konuşuruz dedi, bir şeyler yeriz. Olur ya. Öyle geldi orda da mesaj çekti orada mısınız diye, oradayız dedik buyur gel dedik. Geldi Osman Yıldırım’la beraber geldi bir de orada bir mesaj çekti. Başka türlü benim Alparslan Arslan’la benim herhangi bir telefon görüşmelerim yok. yani var nasıl var, sadece o Bakırköy meselesinde Üsküdar’a gönderdi ya, o gün orada yani Üsküdar’a gittiğimizde neredesin, o da en son konuşabildiği dedi Selimiye’deyim. O Selimiye’de bilmem caminin üst tarafında bir park var dedi o paktayım, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz biraz önce beyan ettiniz biz irtibatlarımızı Osman Yıldırım aracılığıyla sağlıyorduk. Kendi aralarında ne konuşuyorlar bilmiyorum ama buradan anlaşılıyor ki siz direk Alparslan Arslan’la mesajlaşma ve konuşmalarınız var.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, sayın savcım mesele şu; Osman Yıldırım diyorum bizi Bakırköy’den Üsküdar’a gönderdi, telefon numarasını verdi yani zaten vardı diyorum da, verdi orada Alparslan’la telefonlaşın görüş. Bizde Üsküdar’a gittiğimizde herhalde Osman’ı arayacak değiliz Alparslan’ı ara, ondan sonra bizi ara nerdesin diye buluşalım. Onu değil yani direk ara işte nerdesin, buluşalım görüşelim. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine Ankara’dayken.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani anlayacağınız Osman Yıldırım’dan habersiz bir dakika bile

görüşmüş değilim. O mesaj konusu da böyle, ben o zaman telefon kullanmıyordum. Ben her zaman doğru dürüst telefon kullanmıyorum, doğrusu yani mesele bu. Yani her zaman telefon kullanmam, telefon makinem var işte İsmail’e verdim makine benim di, kullanmadım. Sık sık kullanmam yani telefon. Zaman zaman en son tele, kartı taktım hatta Alparslan mesaj çekmişti, orada da bir arkadaş vardı Niğdeli bir arkadaştı ona okutturdum hazır olun dedi böyle bir mesaj geldi diye. Kim göndermiş? Avukat Alparslan. E İsmail’e de göndermiş Osman’a da göndermiş herkese de göndermiş yani ne yapalım şimdi? Yani Alparslan şimdi göndermiş diye gönderme mi diyelim, niye mesaj gönderiyorsun bu anlamda mı söyleyelim. Yani hazır olun diyince başka bir anlam mı çıkartalım oradan bilmiyorum ki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Ankara’da 16 Mayıs 2006 günü de size bir para verdiğini Alparslan Arslan’ın bunu Tekin İrşi’ye göndermenizi söylediğini ilettiniz, doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O parayı niye Osman Yıldırım vasıtasıyla

göndermedi size verdi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman Yıldırım o gün yanımızda değildi, otelde mi kalmıştı

akrabalarını görmeye mi gitmişti bilmiyorum, kendisi dedi gel Ankara’ya gezmeye gidelim dedi. Bizde beraber indik yolda giderken zaten hiç konuşmuyorduk. O herhalde Tekin ona çektiği bir mesaj vardı benim hakkımı gönder, bu orada da bir güvensizlik olmuş olabilir. Tekin herhalde biz orada para alacağız düşüncesiyle yani Ankara’da Osman diyor ya paralanacağız, orada para alırız düşüncesiyle Tekin’de parasının üzerine yatarız vermeyiz, onun için en güvenilir Alparslan’dır, Alparslan benim hakkımı gönderse Alparslan gönderir. Böyle bir düşünce geçmiş

10

Page 11: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:11

olabilir Tekin’de. bizde yolda giderken bir anda Alparslan sağa çekti 120 TL bana verdi, dedi bunu Tekin İrşi’nin hesap numarası budur dedi gönder. Yani Alparslan kendi hesap numarası, Tekin’in hesap numarasını bize yazdı verdi, gittim bankaya sordum dedi böyle bir hesap numarası yok dedi, bende geldim dedim İsmail al sen harca, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz İsmail Sağır’la ne zaman tanıştınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İsmail Sağır ile Tekin İrşi’ni abisi vesilesiyle tanıştım. Bir tekel

ortamında tanıştım bir sigara almaya gidiyordum, yani oradan geçiyordum, sonradan da teki o, tekelin arka tarafında da geniş bir oda vardı, şarapçılar zaman zaman orada içiyordular. Tekin İrşi’nin ağabeyside oradaydı, illaki gel bir tane biramızı iç. Tamam geleyim, gittim İsmail Sağır’da oradaydı, merhabalaştık sadece merhabalaşmayla ibaret kaldı ondan sonrada bir dürüm dükkanı açmıştılar şeyden oturduğumuz mahallede, zaman zaman geçerken veya yemek yerken İsmail Sağır’la samimiyetimiz orada arttı. O sebep.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar zaman önce? Bu ilk eylemden ne kadar önce? 5 Mayıs 2006’dan ne kadar önce?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Çok önce.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yıl olarak mı, ay olarak mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bir yıl. Bir yıl.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bir yıl önce.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ortalama bir yıl.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır ile Osman Yıldırım nasıl tanıştılar?

Ne zaman tanıştılar?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhalde benim vesilemle tanışmışlardır. Şu şekil bir ara İsmail

Sağır’ı yani arabayla alıyordum. Yani öyle gel takılalım gezelim. Yani İsmail Sağır’a açıkçası kanım çok kaynadı, gittiğim yerlerde sürekli zaten İstanbul’u fazla bilmiyordu, Adana’dan gelmişti. Gittiğim yerlere sürekli İsmail Sağır’ı sürekli kendimle beraber götürüyordum yani, İstanbul’da bekar yaşayan bir insandı işyeri de vardı, bir şeye de ihtiyacı da yoktu. Gidiyordum yani Osman Yıldırım oraya oyun oynamaya gittiğim zaman o da gelmişti, orada merhabalaşmışlardır, tanışmışlardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne zaman bu nerede oldu, hangi ortamda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya ben böyle, nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangi ortamda ne zaman tanıştılar?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tam olarak hatırlamıyorum ama muhtemelen kumarhane

ortamlarında tanışmışlardır, veya Osman Yıldırım gelmiştir benimle beraber onun orada yemek yemiştir, tanışmışlardır. Ona benzer gibi şeyler.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve sen başka bir şey yaptınız mı? ortak bir faaliyet yaptınız mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. yok yani İsmail Sağır’ı bakın bu Danıştay eyleminde de başka bir işle benim İsmail Sağır’la hiçbir bu konularda hiçbir işim olmadı. Yani öyle insani anlamda İsmail Sağır’la beraber geziyorduk biz. Dünde dediğim gibi, İsmail Sağır benim için özel bir insandır güzel bir insandır, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır 10 Mayıs 2006 tarihinde bombayı atan şahıs olarak iddia ediliyor.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şimdi bu şahsın atması konusunda kim

belirleyici oldu? İsmail Sağır’ı kim tavsiye etti?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tavsiye bakın şimdi Tekin İrşi birinci bomba eylemini yaptığı

zaman parasını almanın gayreti içinde yani Osman ona vaat ettiği parayı almanın gayreti içerisindeydi. Osman’la Tekin buluştuklarında, Osman diyor bu bombayı patlatmamız lazım, işte atmamız lazım ya bu Cumhuriyet gazetesine bu bombayı at. Patlattın parayı al kardeşim diyor

11

Page 12: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:12

Tekin’e, Tekin’de tamam nasıl edelim nasıl etmeyelim? İsmail Sağır aklına geliyor. İsmail Sağır’la telefonlaşıyorlar İsmail Sağır’ın telefonu kapalı, beni arıyorlar İsmail Sağır’ın ikinci numarası da bende vardı. İsmail Sağır’ın numarasını verdim, bunlar buluştular görüştüler işi kararlaştırdılar, geri koko coco bara geldiler geldiklerinde yemek filan yediler. İsmail Sağır orada bana söylüyor Osman güvenilir bir insan mı? he diyorum güvenilir bir insan diyorum, beraber çıkıp gidiyorlar. Mesele bu yani İsmail’e demiyorum İsmail git Cumhuriyet gazetesine bomba at. Ben demiyorum yani diyemem de şimdi İsmail öyle bir insan değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz İsmail’in telefonun Osman’a mı verdiniz yoksa Tekin İrşi’ye mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tekin’e.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tekin Osman Yıldırım’a veriyor, onunla mı

görüşüyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav Osman Yıldırım müthiş bir arayış içerisindeydi yani

Cumhuriyeti bombalamak için ne diyeyim ki? Kendi akrabalarını, başkalarını sonradan öğrendiğim kadarıyla çok kişiyi aramış. Yani mesela adama söylemiş gel demiş sana iş vaadinde bulunmuş, adamı götürmüş al demiş sana iş al Cumhuriyeti bombala, adam evli çoluk çocuk sahibi, kendi akrabası yeğeni.”

Mahkeme Başkanı:" Kim bunu yapıyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman.”Mahkeme Başkanı:" Yani sizden önce başkalarıyla da,( 1-2 kelime anlaşılamadı)”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bakın benim vesilemle Osman Yıldırım Erzurum’da benim bir tane

Erzurumlu hemşerimle tanışıyor. Gariban zaman zaman o hovarda’nın orada çıkıp gidiyordum (1 kelime anlaşılamadı) insan. Orada taksi şoförlerine filan oradaki gelen işte akşam ayyaşlarına falan çay, may benzeri şeyler satıyordu ufak bir kulübe vardı, Bostancı sahiline doğru bir yerdi bende sürekli giderdim onun orada otururdum, ismi de Özkan idi. Osman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım. Aldı getirdi bir de bir tane akrabasını öz yeğenini evliya çoluk çocuk sahibi. Alıyor getiriyor, o Erzurumluda çoluk çocuk sahibi garibandır kendi halinde bir insan orada çay satan bir insan, çay.”

Mahkeme Başkanı:" Peki bunlar ne zaman oldu? Yani size teklif etmeden kaç gün, birkaç ay oldu mu? önce.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok hayır hemen, herhalde ikinci bombadan sonra, ikinci bombadan sonraydı değil mi Tekin?”

Mahkeme Başkanı:" Buraya bak sen, sen buraya bak sen ona sorma. Sen kendin.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Muhtemelen birinci bombadan sonra yani İsmail’i aramadan önce

Osman onu ikna ediyor. Onlarda bakıyor bomba momba işi o bombayı Osman’a veriyorlar, telefon melefonlarını bile almadan kaçıp gidiyorlar.”

Mahkeme Başkanı:" Yani İsmail’e bombayı vermeden önce mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Onları ikna etmeye çalışıyor, onları ikna etmeye çalışıyor.”Mahkeme Başkanı:" Ondan önce, ismail’e bombayı vermeden önce.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İsmail’e vermeden önce onları ikna etmeye.”Mahkeme Başkanı:" İşte ne kadar önce? Birkaç gün mü? 10 gün!”Sanık Erhan Timuroğlu:” Bir iki gün önce.”Mahkeme Başkanı:" Bir iki gün önce?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır, Alparslan Arslan’la ne zaman

tanıştı?”

12

Page 13: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:13

Sanık Erhan Timuroğlu:”İsmail Sağır, Alparslan Arslan’la ne bileyim onu İsmail’e sormak lazım. Herhalde ikinci bomba akşamı tanıştı, Osman Yıldırım’la beraber şeye geldiler koko coco’ya geldiler. Orada başka arkadaşlar var idi, orada tanıştılar.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz birinci bomba atılacağı zaman.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani tanıştılar deyince öyle sadece selamlaştılar öyle oturup ta

detaylı olarak konuşmalar filan olmadı. Sadece selamünaleyküm aleykümselam, mesele buydu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz birinci bomba atılmadan önce 4 Mayıs 2006

tarihinde Alparslan Arslan’ın bu bombaların atılmasını istediği konusunda bir bilgiye sahip miydiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Alparslan’ın eylemlerinin olduğun bilmiyordum, yani bilmiyordum. Osman Yıldırım ile irtibatlı olduğunu düşünüyordum, o da açıkçası da, açıkçası yani Osman Yıldırım’ın bir miktar para aldığını çünkü durumunun hiç iyi olmadığını ben çok iyi biliyordum, çok iyi biliyordum. Evine haciz filan gelmek üzere olduğunu söylüyordu, kredi kartları filan borçları olduğunu, üçüncü bomba eyleminden sonra buluştuğumuzda da kendisine sordum, Osman arkadaşlara vaat ettiğin paralar nerede? O da kendisinin bana söylediği buydu, Tekin İrşi’de herhalde yanımızdaydı hatırladığım kadarıyla tam olarak hatırlamıyorum Tekin var mıydı, yok mu. ya dedi benim avukat yakında paralanacağız dedi, paralanmadık dedi. Yani Alparslan için söylüyor, paralanmadık dedi dursun dedim eğer durumun yoksa dedim eğer paran filan olmamışsa arkadaşların başına bela vermeyelim dedim gitsin teslim olsun dedim. Bunu Osman’a söyleyen benim üçüncü eylemden sonra Tekin İrşi’de orada. O da Alparslan’ı aradı, Alparslan’la görüştüler sonra buluşuruz falan filan işte konuşmalar biraz sertleşti herhalde oyla Alparslan arasında. Telefonu kapattı durup durduğu yerde yav dedi bana bir ara 500 milyon verdi bir de 750 milyon para verdi dedi. Yani bunu dedi, bir ara 500 milyon bir de 750 milyon para verdiler dediler ya kardeşim biliyorsun dedi evime haciz gelmek üzere, mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Alparslan Arslan’ın bombalarla ilişkili olduğunu tam olarak ne zaman öğrendiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”İkinci bombadan sonra, ikinci bomba eyleminden sonra. Yani Alparslan Arslan’la Osman Yıldırım beraber geldiği zaman Alparslan gel kendi işimizi kendimiz yapalım dedikten sonra.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Para vaadi olduğunu kim söylemişti size, sizin yanınızda konuşulmadı mı para vaadi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok. Osman, Osman.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan o zaman bir şey söyledi mi? yani para

istediler mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya Alparslan’la hiçbirimizin muhabbeti sohbeti yoktu yani

sohbetimiz yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani 10 Mayıs akşamı ikinci bombadan sonra.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya muhtemelen Alparslan Osman’a bir şeyler anlatmıştır işte

Osman paralanacağız, işte Osman paralan olacak falan filan demiştir. Yani ikna etmiştir Osman’ı. Osman’da Alparslan’a güvenerek, başkasına vaatlerde bulunmuştur, mesele bu.”

Mahkeme Başkanı:”Sen bunlar ihtimal diye konuşuyorsun?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İhtimal yani başka ne olabilir. Bilmiyorum ben bire bir bilmiyorum

ihtimal işte ihtimal.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin yanınızda bombalar atılmadan önce

domuza giydirilmiş başörtüsü karikatürü veya buna benzer başörtüsü konusunda herhangi bir konuşma yapıldı mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, benim yanımda yapılmadı.”

13

Page 14: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:14

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu başörtüsü şuraya konulacak buraya asılacak veya işte atılacak gibi bombayla beraber bez parçası veya başörtüsü verildi mi? Tekin İrşi’ye İsmail Sağır’a?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tekin ve İsmail’e verdiğini hatırlamıyorum. Şeyden üçüncü bomba eyleminden şeye gittiğimiz zaman Osman Yıldırım’ı çağırdı eyleme gittiğimiz zaman orada bir başörtüsü herhalde Alparslan İsmail’e verdi, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne yaptı İsmail Sağır o başörtüsünü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Cebine soktu ne yapacak.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bu duvarına asılacak filan gibi söz edildi

mi öyle bahçe duvarına asılacak?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben o sıra şeyle Osman Yıldırım’la beraber konuşuyordum, onu

hatırlamıyorum ama İsmail Sağır herhalde cebindeydi yani en son yine cebindeydi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Birinci ve ikinci bombalarda başörtüsü konusu

konuşulmadı, öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok öyle yani zaten Alparslan’la ilgili Alparslan o zaman

bilmiyorduk Alparslan bu işle ilgili olduğunu. Öyle bir şey olmadı, Osman’da buna benzer hiçbir sohbete girmedi yani, benle girmedi benimle hiç bu konulara girmedi. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Önceki ifadelerinizde dün başkanımda okudu, domuza giydirilmiş başörtüsünden dolayı atılacağı yönünde beyanlarınız var yani.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi bu beyanlar biraz şöyle oldu; ben arkadaşlardan sonra teslim olduğum zaman arkadaşlar hiçbir şekilde zor duruma düşürmek istemiyordum açıkçası, doğrusunu söylemek gerekirse. Yani eğer deseydiler arkadaşların zor duruma düşmemesi için Danıştay cinayetinde sende Alparslan’ın yanında mıydın deseydiler, onu bile kabul edecektim. Osman’da Alparslan’ın zor duruma düşmemesi için, ne gerekiyorsa dedi bunu emniyette de söyledim. Ya bakın dedim arkadaşlar hiçbir şekilde zor duruma düşürmeyim dedim. Mesele buydu. Yani eğer burası söylüyor, yalan yok diyor değil mi? burası açık bir mahkeme her şeyin doğrusu burada anlatılır deniliyor değil mi? her şeyin doğrusu ben şu anda burada anlatıyorum. Ciddi yani ciddi anlamda her şeyi kelimesi kelimesine her şeyin doğru olanını anlatıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Pekala Tekin İrşi, Alparslan Arslan’la ne zaman tanıştı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”İkinci bomba eyleminde. Yani selam verdi selam vermek.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O da mı o akşam?.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tekin İrşi, İsmail Sağır demiyorum. Tekin İrşi,

Alparslan Arslan’la ne zaman görüştü ilk defa ne zaman görüştü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani, pek bilmiyorum da benden habersiz.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bunlar sizin arkadaşlarınız, siz Osman

Yıldırım’la görüşüyorsunuz, Osman Yıldırım’da Alparslan ( 1-2 Kelime anlaşılamadı)”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya şimdi sizin arkadaşlarınız dediğiniz zaman ben Tekin İrşi ile 24

saat beraber değilim. Benden habersiz Tekin Osman’la defalarca görüşmüştür. Daha öncede de yanına da gitmiştir, kahvesine de gitmiştir. Bostancıya da gelmiştir mesela ben sürekli Bostancı da ayağım bağlı duracak halde değildim, gidip geziyorum başka yerlere de gidiyorum. E Tekin Bostancı da ve Osman bizim oraya geldi bir yere ortak oldu öyle. Tekin oraya da gidiyordu. Orada Alparslan’ı görmüş olabilir, Bostancı da görmüş olabilir yani Osman’la Alparslan beraber geldiği zaman. Tekin ile ilgili olarak bilmiyorum ama benim yani hatırladığım kadarıyla tam olarak bilmiyorum öncesini, hatırladığım kadarıyla ikinci bomba eyleminden sonra tanışmış diyince görmüş olabilir öyle zaten selamünaleyküm, aleykümselam gitti orada çay filan götürdü, mesele buydu.”

14

Page 15: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:15

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Tekin İrşi’yi İsmail Sağır, Osman Yıldırım dördünüz beraber herhangi bir silahlı bir eyleme bir yere katıldınız mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu kişiler Tekin İrşi henüz askerliğini yapmamış

bir şahıs bildiğim kadarıyla daha 18 yaşına yen ikmal etmiş suç tarihinde. Yani bomba atabileceğini ne şekilde düşünerek ona teklif götürmeyi, Osman Yıldırım’a demediniz mi bu askerliğini yapmadı bu işi yapamaz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani beraber oturup konuştunuz mu, daha önce

bu konuyu belirlerken?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok. bakın Osman Yıldırım ben koko coco’daydım bana

telefon açtı, zaten koko coco Cumhuriyet gazetesine yakın olan bir yerdi. Osman Yıldırım’da Avrupa yakasını çok iyi biliyordu. Telefon açtı dedi Cumhuriyeti bombalayacağım, çünkü Osman’ın böyle sohbetlerinin olduğunu biliyorum yani var. bazen o tür 3-5 kişi oturduğu yerden diyecek yani Irak işgalini ben yaptım der, der yani Osman Yıldırım’ın böyle sohbetlerinin olduğunu biliyorum. Dedi Cumhuriyeti bombalayacağım dedi böyle ses tonu da biraz sert geliyordu. Dedim muhtemelen yanında insanlar vardır, Tekin’de orada gülme krizine girdi, dedi gelsin ben Cumhuriyeti bombalayacağım. Yani Cumhuriyet gazetesi aklımızın ucunun köşesinden bile geçmiyordu hiçbir şekilde. Gelsin dedi ben Cumhuriyeti bombalayacağım. O da fırsat bu fırsat geldi hem de 10 dakika sonra geldi, elinde bir poşet içeri girdi, bombayı aldı Tekin kardeşim dedi nasıl yapacağını biliyor musun dedi, bunu böyle çekip bir taş atmış gibi atacaksın dedi, hadi gidiyoruz dedi. Tekin beyninden vurulmuşa döndü zaten ne yapacağını şaşırdı. Öyle şaşırılacak bir şekilde yani pür perişan o olacak bir şekilde gitti Osman’la. Benim de Tekin’e kızdığım nokta buydu, kardeşim niye diyorsun ben bombalayacağım yani bırak sen bunu demezsen belki de kendisi yapan belki de gider başkasına yaptırır, belki hiçbirimize bu iş içerisine girmeyiz, girmezdik de mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu bomba atma olayı sizin yanınızda konuşuldu koko barda, doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niçin atacağız şeklinde bir soru sorulmadı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok. yani diyorum ya fırsat bile tanımadı yav öyle yani fırsat

bile konuşma fırsatı bile tanımadı. Selamlaştık Tekin’i aldı gitti.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani Cumhuriyetle sorununuz nedir veya bunun

karşısında ne alacağız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya ben zerre kadar o gazeteyi yani bilmiyorum. Yani ben

sevmiyorum açıkçası yani Cumhuriyet gazetesini Allah rızası için sevmiyorum yani sevmiyorum arkadaş bu yani şey değil. Ama Cumhuriyet gazetesiyle ilgili hiçbir bilgi birikime de sahip değildim yani sevmiyorum Cumhuriyet gazetesini. İlhan Selçuk’u mesela hiç sevmiyorum, televizyonlarda görüyorum. Sevmiyorum Sabih Kanadoğlu’nu hiç sevmiyorum Allah rızası için o adamı sevmiyorum ya. O adamı gördüğüm zaman bulanıma giriyorum. Ama bu gidip de onu vuracağım bombalayacağım anlamına gelmez. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz okuma yazma bilmediğinizi beyan ettiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğru yine beyan ediyorum, cezaevinde öğrendim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İlkokulu okudunuz mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya okulu diyince memlekette mesela Kars, Digor, Hisarönü

köyünden okul var idi, öğretmen üçüncü sınıfı bitirmemişti. Bizim kendi köyümüzde bir tane hayvanların peşinden gider, sadece Ali bak, Ali gel okulu biliyordu. Bundan ibaretti, okuduk. Nasıl okuduk yani okulu da hatırlamıyorum en son İstanbul da benim amcam diplomamı almıştı ilkokul

15

Page 16: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:16

diplomayı yani ben İstanbul’dayken köydeki amcam diplomamı almıştı, yani okumadım okul okumadım. Okuma yazmayı ben cezaevinde öğrendim, İsmail Sağır’ın vesilesiyle öğrendim. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Cumhuriyet gazetesini okumuyordunuz öyle mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Öyle bir gazetenin varlığından bile haberim de yoktu, sadece okuduğum gazete şuydu; yani okudum diyince resimlerine baktığım gazete fotomaç vardı bir de fanatik vardı, Galatasaray’ın sayfasına bakıyordum zaten başka baktığım yerler yoktu, transfer var mı, puanı kaç, kim iyi oynamış, kim gidecek mesele buydu sadece bundan ibaret.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Cumhuriyet gazetesini sevmediğinizi söylediniz. Neye dayanarak sevmiyorsunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl? Sevmiyorum yani sevmiyorum yav o gazeteyi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Neyini sevmiyorsunuz yani bilmediğiniz

okumadığınız bir gazeteyi yani.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yazarlarını sevmiyorum mesela şeyde NTV’de çıkıyor bir tane,

top sakal Mehmet Barlas’la beraber. Konuşmalarını duyduğum o adamı seviyorum Mehmet Barlas’ı çok seviyorum. Konuşmalarını beğeniyorum seviyorum ama o adam çıktığı zaman nerdeyse saçlarımı yolacam, yani sevmiyorum o top sakallıyı sevmiyorum. Bunun bir anlamında da şeyi de sevmiyorum o mesela Ali Sirmen’i biraz seviyorum, Cumhuriyet gazetesinde o öbür gözlüklü var bir tane Cüneyt bilmem ney, onu da sevmiyorum, Mustafa Balbay’ı da sevmiyorum açıkçası sevmiyorum. İlhan Selçuk’u hiç sevmiyorum, Ahmet Necdet Sezer’i seviyorum ama Sabih Kanadoğlu’nu zerre kadar sevmiyorum, açıkçası. Mesela sayın Veli Küçük’le ilgili bak vallahi düşüncelerim olduğu gibi değişti. Burada adamı çok sevmeye başladım, seviyorum da ya Muhammet Yüce’yi de çok seviyorum. Bakın vallahi bunları samimi olarak diyorum. Yani herhangi bir şey karşısında filan değil, yani seveceğim insan sevmeyeceğim insan vardır, o insanları sevmiyorum mesele bu. Size yani bombaladığım anlamında demiyorum yani onu daha önce okuma yazma olsaydı görseydim sevmezdim yani, sevmiyorum onu yani sevmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muhammet Yüce ile burada mı görüştünüz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muhammet Yüce ile burada mı görüştünüz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Burada görüştük, kanım kaynadı yani bu anlamda diyorum,

Muhammet Yüce’yi zaten ( 1 kelime anlaşılmadı) kanım kaynıyor. Sohbet etmeyi seviyorum, paşanın elini öpmeyi seviyorum yani, herhangi bir şey değil yani bu yanaşma anlamında filan anlamında söylemiyorum. Öyle içimde ona yönelik bir sevgi oldu, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Salih Kurter’i tanıyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Süleyman Esen’i?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Aykut Metin Şükre’yi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan’ın bu kişilerden bahsettiği oldu mu

yanınızda olduğu zamanlarda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım bakın ne diyorum ben size, diyorum ki Alparslan’la

oturup ta bir saat konuşmuşluğum yoktur benim. Bu bir saati boş ver 15 dakika böyle 5 dakika bile oturup konuşmuşluğum yoktur benim. Yok, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hasan Adikdili ve Mehmet Adikdili isimli kişileri tanıyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Hasan Atikdili benim eniştemdir, kaypağın tekidir, Mehmet Atikdili’de onun şeyidir kardeşidir. Bu yıllar önce şu Ali Nuri Bakırlar’la filan onların suç ortağı olarak cezaevlerine düştü, Hasan Atikdili. Çok variyetli bir insandı öyle özenerek herhalde

16

Page 17: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:17

özenerek bizim bir hemşerimiz vardı Kaz Kağızmanlı, Murat Bozkurt, Murat Bozkurt’a özenerek onun yanında ( 1 kelime anlaşılmadı) kaybetti, onlarla beraber hapishanelere bağlandı, hapishaneden çıktığı zamanda biraz paralandı herhalde o adam. Ondan sonra haberim olmadan bu adam tefeciliğe başladı, yani tefecilik yaptı. Cezaevinde öğrendim, tiksiniyorum o adamda hatta bacıma yeğenlerime de söyledim onu bırakın uzaklaşın o hınzır’dan, uzaklaşın yani o adamdan tiksiniyorum. Eskiden ona yönelik bir sevgim vardı, şimdi midem bulanıyor o adam aklıma geldiği zaman midem bulanıyor, mesele budur. Yani bu anlamda tanıyorum, tanımakta istemiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım bu kişilerle tanışıyor muydu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim vesilemle tanışıyor.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangisiyle tanışıyordu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Her ikisiyle.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Telefonla görüşürler miydi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bakın şimdi Osman Yıldırım’ı o benim mahallemde dediği kahve

şu şekil oldu, Osman Yıldırım’ın durumu gerçekten durumu iyi değildi yani gerçekten değildi yani durumu yoktu. Bu eylemlerden önce durumu iyi değildi. Benimde hemşerimdi Osman Yıldırım’ı ben çok seviyordum, çok saygı duyuyordum, kanım kaynamıştı Osman Yıldırım’a. Sultanbeyli’de ezilmesine bir türlü tahammül edemiyordum. Çünkü orada kavga, en son kavga da ettiler kardeşi filan kolu herhalde kırıldı mı, bir şeyler oldu kardeşine bende gittim o kavga ettikleri de bizim Karslı köylü hemşerilerimizdi. Oradan Osman Yıldırım’ın durumun sezdim yani, yani Osman Yıldırım’ın bu mahalleden çıkması gerektiğinin kanaatine vardım, o Acarlar sitesinde benim bir daha doğrusu o Hasan Atikdil denilen adaman bir tane arkadaşı, çok güzel insan. Onun bir tane dairesi vardı, kendi zihnimde yani bunu geçirdim. Dedim Osman Yıldırım’ı o daireye yerleştirelim birde o kulüp var dedim Hasan’la konuşsam Hasan’ın arkadaşlarıdır. Osman’ı oraya belki ufak bir miktar karşısında ortak ettirebiliriz. yüzden 50’si olmaz %5’i olur %10’u olur en azından buradan bir geliri olmuş olur. O düşünceyle Osman Yıldırım’ı Hasan Atikdili’yle tanıştırdım harbiden de ertesi günde şey oldu oraya ortak oldu. Ondan sonra Osman Yıldırım’ın böyle bir ev meselesi vardı Sultanbeyli de o hemşerimizle onunla beraber ortaktı şey, Esen Türkyılmaz bir tane Konyalı daha almıştılar. Onu satmaya çalışıyordular müşteride bulamayınca bende Hasan Atikdili’ye söyledim. Ama tefeci olduğunu bilmiyordum yani normal parasının olduğunu biliyordum, tefeci olduğunu bilmiyordum. Bakın bilmiyordum. Emlakçı idi arazi marazi satıp herhalde parası var idi diye düşünüyordum. Dedim siz alın orayı dedim, satarsız dedim Osman’ın da en azından biraz durumu iyileşir dedim 30-40 milyar sahibi olacaktı işte. Onlarda tamam dediler parayı filanda biriktirdiler sonra gidişatı beğenmedim, aynını açıkça diyorum Hasan Atikdili’ye dedim almaktan vazgeç dedim işim olmaz, uzaklaş dedim. Osman Yıldırım’la tanışmış telefonlaşmaları bu yönde olmuş olabilir. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz geçiminizi ne şekilde sağlıyordunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim Pazar tezgahlarım var, yani benim geçimim deyince benim

ailem var babam var, kardeşim var erkek olarak, akrabalarım var.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Duruşmada maddi durumunuzun çok iyi

olduğundan bahsettiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”O Osman Yıldırım’a yönelik bir sitemdi yani. Çok iyi diyince öyle

çok iyi tabi kendimi en azından aç değilim. Yani elbise giyiyorum cebimde para var, gezebiliyorum. Buda benim için iyidir. Yani illa holding sahibi veya şirket sahibi olmana gerek yok. cebinde paran varsa kimseye muhtaç olmayınca benim için güzel hayat budur yani, durumum en iyisi benim, diye düşünüyorum. O gün öyle değerlendirdim. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Koko barda iş bulmanıza kim vesile oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Koko barda ben iş bulmadım, şimdi onu bir düzene sokayım. Bu

Hasan Atikdili denilen kişi, İsmail şey Osman Yıldırım’la beraber şeyden döndüğüm zaman

17

Page 18: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:18

İzmir’den gittim eve gittim duş falan aldım tabi Alparslan Arslan’la buluştuk. Ben konuşmadım Osman Yıldırım’la konuştular. Ümraniye’den orada ben Osman Yıldırım’la beraber bize gittim Osman Yıldırım’da kendi evine gitti, banyo filan ettim yattım biraz dinlendim. Bostancı’ya gittim Tekin İrşi vardı, Tekin İrşi’ye bir davetiye bırakılmıştı bir düğün davetiyesi bir düğüne davetliydik. Beraber düğüne gittik oradan Hasan Atikdili’de o düğündeydi. Bana orada söyledi, ya dedi benim 120 bin dolar dedi bir bardan alacaklıyım dedi. Barın bir ortağı yani %50 hakkı olan birisi dedi Levent dedi. O da benden taraftar dedi orada bir kadın var dedi, kadın da eski özel harekatçılara sığınmış dedi benim paramı vermiyorlar dedi. Mesele bu dedi onları oraya sokmasak dedi, ben paramı alırım dedi. O parayı da bir şekilde bölüşürüz dedi. Bana bunu söyledi yani bölüşürüz da çünkü o adamın paraya ihtiyacı yoktu parası çoktu, Hasan Atıkdili’nin. Olur mu olmaz mı, olur dedim. Tamam dedi yarın buluşalım, tamam dedik telefonlaşırız. Ataşehir’de de Emlakçılık yapıyor bu kişi. Dedi benim yazıhanemde buluşalım Ataşehir’de, tamam dedim telefonlaştık Ataşehir’e gittik. Emlak dükkanına orada Levent geldi, %50 ortağı, Levent aynısını doğruladı. Ondan sonra şeye gittik bu Büyük Bakkalköy tarafında bir et mangal lokantasına gittik bu Sedat Peker’in filan şu anda cezası yattığı kişi o kişide oradaydı, ve arkadaşıyla beraber o da oradaydı hepsi avukatlar mavukatlar bir sürü kişi vardı, dümenden kolpadan sohbetler ediyordu, işte falan filanlar boş yani, gereksiz sohbetler. Hatta Osman Yıldırım’a da telefon açtı, gel dedi ortam falan filan. Ben o ortamdan sıkıldım açıkçası. Levent’e söyledim hadi gel dedim senin oraya geçelim dedim. O da yani böyle sanki Hasan onun ağa babasıymış gibi dur reise falan, ulan gel oğlum işte gel da reisinse gitsin işini halletsin o zaman. Tamam geldi, yeri filan adresi verdi bir Gülsuyu mahallesinde Erzincanlı bir arkadaşım oturuyordu, ismi Ali Tekin. Onunla telefonlaştık dedim gel beraber şeye geçelim bir yer var dedim oraya gidip bakalım dedim neyin nesi oraya. Herhalde akşama doğruydu, hatırladığım kadarıyla akşama doğru. Gittik Leventte 4. Leventte yol aşağı yani yayan gidiyoruz aşağıdan, orada Şivan lokantası diye bir yer gözümüze çarptı bundan sonra dedim yemeklerimizi burada yersin, dedim Ali burada gelsin Ali ( 1-2 kelime anlaşılmıyor) tamam dedi. Dedim Ali sen git bize yemek söyle bende gidiyim buraya bakayım sende gel işte orası zaten yakın oraya da yapı kredinin hemen yan tarafı koko coco dediğimiz yer. Gittim orada kulübeden yanlışım olmasa iki tane genç güvenlik görevlisi özel harekatçı eski özel harekatçılar tarafından görevlendirilmiş iki tane genç var idi. Orada işte ekmeğindeydi garibandılar, konuştum biraz hallerine anladım yani bu insanlar ekmeğinde olan insanlar. Zaten kendileri de söyledi, birisi herhalde Sinopluydu öbürün memleketini hatırlamıyorum. Oturdum onlarla sohbet ettim , tamam bir şey söylemedim bizde bundan sonra buradayız bizim diye içeri girdim, anahtar vardı bizde içeri girdim, Levent’ten almışım o anahtarı. İçeri girdim, hayırdır dedi ağabey dedim burası bizimdir bundan sonra bizde varız burada. Tamam dedim siz işinize bakın sizinle işimiz yok. hiçbir şey demediler telefon açtılar şirketlerine, telefon açtıktan iki dakika geçmeden karşı da polis karakolu vardı. Polis karakolundaki memurlar bir anda içeri girdiler. Bizimle karakola kadar gelin dedi. Tamam olur gidelim. Karakola gittiğimizden Ali Tekin’de yukarıda elinde bir şeyler vardı işte yemek filan vardı alıp getiriyordu, dürüm tarzı yemek. Ona işaret yaptım sen git diye, git yani evine git işte. Gitti polis memurlarla işte nezarethane filanda yoktu o bahçeden o karakolun ön tarafındaki bir bahçede oturuyorduk. O sıra nasıl olur, nasıl oldu falan filan ya dedim bu mesele bundan ibarettir. Onlarda dedi ki bu Levent Mergen, Mergen midir bergen midir bilmiyorum. Dedi bu gelsin dedi , gelsin seni orada çalışır olarak göstersin dedi orada seni bırakalım dedi. Bunu polis müdürü söylüyor orada bana. Tamam dedik, Levent’le telefonlaştık Levent geldi beni orada, Ali Tekin’de orada görevli olarak gösterdi. Tekrar koko coco bara geri gittiğimizden kapıları çilingirle değiştirmiştiler. O bayan ve arkadaşları değiştirmiştiler. Yine emniyetten bize yardımcı oldular onlar başka bir çilingir çağırdılar kapıları bu sefer biz değiştirdik içeri girdik haliyle yani adam oraya ortak, artık çalışma şeyimizde var. demek bizim burada olma durumumuz söz konusu mesele buydu. Ertesi gün o Yalçın geldi, oraya bir tane arkadaşıyla beraber geldi ismi Yalçın’dı o eski özel harekatçı ismi Yalçın’dı soy ismini hatırlamıyorum. O

18

Page 19: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:19

arkadaşı vardı Ali Tekin’de vardı bende vardım. Levent’te vardı o Hasan kayıplardaydı yani kayıplardaydı. Şimdi korkağın tekiydi parasını alamıyor kaptırmış alamıyordu. Geldi adam çok medeniydi dürüst bir şekilde ya kardeşim dedi benim sizinle bir işim yok dedi, benim işim bu adamla dedi buna bakma dedi bu Levent için. Dedi bu ülkenin en profesyonel dolandırıcısıdır dedi. Levent seni üzecem dedi. Dediği buydu bunu dediği zaman haliyle bana dokundu. Dedim Levent’i üzen bizi de üzer dedim. Adam da üzülerek çay may da içmedi. Gitti gidiş o gidiş artık gelişi olmadı, gidiş o gidiş. Ondan sonra Levent’te bunu Hasan’a anlatıyor tabi Hasan’da kendince horozlanıyor, herhalde Osman’da yanındaydı ikisi beraber şeye geldiler koko coco’ya geldiler. “

Mahkeme Başkanı:" Yani öyle bağlantı öyle kuruldu orada, öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bağlantı böyle, yani koko coco bağlantısı olduğu gibi hiçbir katkı

olmadan olduğu gibi böyle oldu, mesele bu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu olay birinci bombadan ne kadar önce oldu,

kaç gün önce?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya günü zamanı tam olarak, ama kısa kısa çok kısa bir 10 gün

filan.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Dosya içerisinde 3 Mayıs 2006 tarihli sizin işe

kabul edildiğini bir yazı var.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte diyorum. Doğrudur o gün.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu emniyette olduğunuz gün mü tutuldu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet, emniyette tutuldu o tutanak emniyette tutuldu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu tutulmadan kaç gün önce başlamıştınız

işe?”Sanık Erhan Timuroğlu:”3 dakika önce başlamıştım.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani aynı gün gelişti bunlar öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Aynı gün evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani 3 Mayısta burada işe başladınız ve 4

Mayısta Osman Yıldırım yanınıza geldi mi? bu olaydan bir gün sonra 4 Mayıs’ta hayırlı olsuna geldiği şeklinde bir beyanınız var.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Muhtemelen bir gün doğru doğru muhtemelen bir gün sonraydı evet. Ya bir gün yada iki gün sonra, ikisinden biri yanı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şimdi birinci bomba atıldığı 5 Mayıs günü siz diyorsunuz ben göreve başladıktan sonra bir gün öncesinden 4 Mayısta diyorsunuz yani birinci bomba atılmadan bir gün önce Osman Yıldırım hayırlı olsuna geldi diyorsunuz böyle bir olay oldu mu yani şu karakola düşme olayından bir gün sonra Osman Yıldırım yanınıza geldi mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani ya bir gün ya o günün ertesi günüydü. Muhtemelen bir gün sonraydı ya bir gün ya iki gün yan tam olarak hatırlamıyorum. Ya bir gün, ya iki gün. Yani Osman Yıldırım fırsatçı bir insandır, orada yararlandı yani mükemmel bir şekilde yararlandı mesele buydu. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Osman Yıldırım’la İzmir’e gittiniz doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Gittik evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu olay İzmir’e gidip gelmeden kaç gün sonra

oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hangi olay?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin bu göreve başlama olayınız karakola

düşme olayınız”

19

Page 20: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:20

Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhalde ya bir gün müydü, bilmiyorum hatırlamıyorum. Bilmiyorum yani tam olarak hatırlamıyorum ne zaman oldu yani İzmir dönüşünde ben bunu Hasan Atikdil ile İzmir dönüşünde konuştum. Yani bu meseleyi İzmir dönüşümde konuştum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İzmir’e ne zaman gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tarihini hatırlamıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kim kim gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Osman Yıldırım birde o Osman Yıldırım’ın bir tane şeyi vardı,

ne bileyim işte akrabası mıdır neyiydi bilmiyorum, o da İzmir de oturuyordu. Şofördü garibanın biriydi. O da herhalde birkaç tane mahalle filan çocuğuna hava atmak için kendince o mahallenin kabadayılarına filan işte bizimde Osman’ımız var, Osman’ım bu taraflara bir avukatta alacaklı olduğunu onlarda avukatların simasını filan işte böyle böyle kendince o arkadaşlarına tokatçıydılar hırsızdılar. Biz gittik Osman Yıldırım’la beraber gittik avukatı bulacağımıza gittik üç beş hırsızla karşılaştık. İşte Osman abi yolumuzu verin izini kaybetmişiz bize 5-10 lira para indir, yani 50-10 milyar o zamanın parası. Biz yine buluruz bulduğumuz zaman alırız bir yere kapatır seni çağırırız paranı alırız falan filan. Dedim yav hadi gel gidelim İstanbul’a gidelim, mesele buydu. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İzmir’de nerelere uğradınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum, mahalle olarak bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kaldınız mı otelde falan kaldınız mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok yok sadece arabayla gittik sabaha karşı o arkadaşın evine

gittik. Değerli abimize kahvaltı filan ikram etti kendi evinde. Ondan sonra çıktık gittik işte o onun arkadaşlarıyla buluştuk. Orada bir şeye götürdü bir avukatın bürosuna götürdü, avukatta tokatçı hırsız idi zaten her halinden belliydi. Yanındakiler de hepsi tokatçıydı hırsız idi işte maksat para koparmaktı. Mesele buydu yani. İşleri buydu herhalde, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Aynı gün geri mi döndünüz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sabaha karşı gittik İzmir’e indik aynı gün geri döndük evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yalova’da bir yere uğradınız mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yalova’ya uğramadık şeyden Manisa’dan bir yere uğradık.

Herhalde Manisa’ydı yanlışım olmasa bir köye uğradık. Osman’ın akrabalarıydı orada da bir otele uğradık her halde hatırlamıyorum tam olarak tütün oteliydi. Osman oranın sahibinin eski bir cezaevi arkadaşı olduğunu söyledi. Gittik kimseyle, söyledi adam herhalde oradaydı bizimle görüşmek istemedi mi tama olarak hatırlamıyorum. Görüşemedik çıktık geldik İstanbul’a Alparslan’la buluştu Osman, mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Geldiğiniz saat akşamüzeri miydi, öğle miydi, akşam mıydı, sabah mıydı? Yani İstanbul’a ulaşma tarihiniz, saatiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Öğlen öğlen, İzmir’den, nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tam olarak İstanbul’a ulaşma saatiniz ne vakitti

yani öğle vakti mi, öğle vakti mi, akşam vakti mi, gece vakti mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Öğlendi öğlendi herhalde öğlen.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Öğlen vakti.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nereye geldiniz ilk İstanbul’a geldiğinizde

nereye uğradınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ümraniye’ye.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ümraniye’de nereye gittiniz, kimin yanına

gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Güllüoğlu pastanesine ikinci kat mıydı, işletmenin ikinci katı sigara

içilen bölümde Alparslan vardı, onun yanına gittik. Selamlaştık çay geldi, ha belliydi Alparslan benim yanımda bir şeyler konuşmak istemiyordu, bende anladım müsaade istedim aşağıdan

20

Page 21: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:21

sigara falan alacağımı söyledim. Tamam dediler, yani onlarda anladılar benim oradan ayrılmak istediğimi aşağıya indim hemen bir 10 dakika veya sürdü yada sürmedi, Osman’la Alparslan beraber geldi vedalaştık selamlaştık vedalaştık, Osman’a beni eve bırakmasını söyledim, eve gittim ben. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Üç kişi gittiğiniz söylediniz, dönerken kaç kişi döndünüz, İzmir’den?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”İki kişi ben ile Osman.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangi araçla gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman’ın aracıyla gittik, gittik Osman kardeşine ait araç vardı

onunla gittik herhalde.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Markasını hatırlayabiliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok markasını hatırlamıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size bombaların nereden alındığı konusunda

Osman Yıldırım şu ana kadar bir açıklama yapmış mıydı? Bomba atılmadan önce, cezaevi aşamasında?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan bir açıklama yaptı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz sormadınız mı bu bombaları nereden

buldun şeklinde yani bu motak bir şey midir normal bir şekilde bomba bulunup atılabilir mi her yere?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım, bu benim işim değildir Banane nereden buluyorsa bulsun ne yapıyorsa yapsın benim meselem değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadınız dimi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz verdiğiniz ifadelerde 5 Mayıs tarihinde

bomba atıldıktan sonra Ferhatpaşa’da ki kahveye gidip Cumhuriyet gazetesine baktığınızı herhangi bir özür dilenmediğini beyan etmişsiniz. Bu doğru mudur? Bu ifadeniz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok doğru değildir, doğru değildir doğru değildir. O zaman farklı konuşmuş olabilirim o zamanlar o da arkadaşları koruma amaçlı birde kendimi olduğumdan farklı gösterme gayreti peşinde olmuş olabilirim. Yani biraz hava olsun diye işte ne bilirim falan filan işte, değil yani doğru değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani böyle bir özür beklentiniz yok muydu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim okumam yazmam yok. Cumhuriyet gazetesi bana yani

haksızlık etmiş değil tamam başörtüsünden dolayı atmış olabilirler, ben atmadım. Ben neyin özrünü bekleyeceğim, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Birinci bomba atıldığı gün siz ne yaptınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben atmadım ki, ben koko coco bardaydım.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz bardaydınız.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım geldi Tekin İrşi’yi alıp götürdü.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Beraber gittiler.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra Tekin İrşi tekrar geldi mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Geri geldi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar süre sonra geldi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne kadar süre sonra geldi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İkindiydi ikindi.”

21

Page 22: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:22

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İkiniz beraber mi gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav Osman Yıldırım telefon açtı, Tekin İrşi’yi tekrar yanına

çağırdı. Tekin İrşi’de haliyle tek başına gitmek istemiyordu hadi beraber gidelim dedi. Yani bombasını verecekti açıkçası vermeye o şeylerini arıyordu, ya sana bırakayım sen ver hesabına getirecek bir türlü diyemiyor. Bende anlıyorum bunu hadi gel beraber gidelim, ver bombasını gelelim. Gittik, bombayı veriyordu, onlar aralarında konuşuyor ben dedim ben gideyim orada gideyim dedim onlar da tamam dediler ondan sonra herhalde Tekin’e o bomba olayını yaptırmış. Yani Tekin gitmiş pimini çekmeden atmış. Yani şunu demek istiyorum Sayın başkanım, eğer Tekin İrşi orayı bombalasaydı bir tane pimi çekip de atamazdı demek ki eylem yapmak istememiş kardeşim, bombalamak istememiş. Yani bir tane pim çeker atar zor bir şey değil. Mesele bu. Yani demek orada adamın üstünde bir baskı var, bir korkutma var, bir tehdit var. var olduğunu biliyorum çünkü ben Osman’ı biliyorum. Yapmıştır yani tehdidi kesin yapmıştır. Yani Tekin’i Şah damarından yakalamış, almış götürmüş, mesele bu, doğru olanı bu yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz öyle bir şey hissettiniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bir daha sorun.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz tehdit edildiği yönünde herhangi bir şey

hissettiniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Siz burada Osman’ın haline bakıp ta bir şey hissetmiyor musunuz

yani.”Mahkeme Başkanı:" Ne gibi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın başkanım, işte Osman alayını tehdit ediyor, burada.

Etmiyor mu herkesi etmiyor mu?”Mahkeme Başkanı:" Seni etti mi tehdit?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Beni mi?”Mahkeme Başkanı:" Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne diye edecek.”Mahkeme Başkanı:" Bak gördün mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Etti.”Mahkeme Başkanı:" Etti mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”E bağırmıyor mu burada herkese. Bende burada herkesin içinde

değil miyim?”Mahkeme Başkanı:" Seni de mi tehdit ediyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok yani o anlamda demiyordum da yani.”Mahkeme Başkanı:" O zaman o ortamlarda tehdit etti mi seni?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Mahkeme Başkanı:" Öteki arkadaşını etti mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya Tekin’i de birebir tehdit etmiş olduğunu da sanmıyorum ama

Tekin’e bunu söyledi. Benim yanımda tabi bende oradaydım, ikinci bomba eyleminde Tekin’i çağırdığı zaman Tekin’e telefonda bunu diyor; oğlum diyor yapamadığın işi diyor, niye yapacağım diye ısrar ettin diyor ben yapacağım diye diyor. Senin biletini kesip tabuta koyup Kars’a geri gönderirim. Bunu diyen Osman telefon evet. Bu tehdit değil midir?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Üçüncü bomba atılma eyleminde Mecidiyeköy’de buluştuğunuzdan bahsediyorsunuz, Osman Yıldırım’ın aradığını. Doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Orada Alparslan, dün ifadenizde belirttiniz

Alparslan Arslan var mısınız dedi diyorsunuz, bizde varız dedik. “Sanık Erhan Timuroğlu:”Bu hangi bomba eylemi?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Neye var mısınız dedi? Üçüncü bomba atılma

olayında?”

22

Page 23: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:23

Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi neye var mısınız diye bir şey söylemedi. Var mısınız dedi benimle?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Neye var mısınız dedi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte onu söylemedi, var mısınız benimle diye mesele şöyleydi;

Osman Yıldırım çok panikli bir şekilde yani öyle ses tonu pek iyi değildi çabuk gel çabuk gel diye telefonda. Bende muhtemelen bu İbrahim Genç’le bu gene bir sorun yaşıyor, bunu ya kıstırdılar orada yada gelecekler diye buda kendini sağlama almak istedi o haliyle İsmail’le bizde apar topar gittik. Gittik yanında Alparslan var idi. Ya dedi Alparslan’la bir yere kadar gidin bir şey yok dedi, Alparslan’la bir yere kadar gidin, bende önce zihnimde muhtemelen İbrahim Genç’in oraya gideriz diye. Çünkü Alparslan’ın konuşma yeteneği vardı, konuşuyordu. Şeyden dinledim ben Alparslan’ı. Kooperatifte dinledim, konuşuyor yani konuşmasını bilmiyorum muhtemelen konuştuklarının arkasında duruyor. Tamam dedim gidelim. O da benimle var mısınız gidelim dedik, o anlamda var mısın yani o anlamda söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır’a bir başörtüsü veriyor bu işte Cumhuriyet gazetesinin demirlerine bağlanacak diyor. Orada anlamadınız mı bir şey yapılacağını, bir eylem yapılacağını?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. Yani bu benim Cumhuriyete gitmeyeceğim anlamına gelmezdi, yani Alparslan orada tek başına gitmesine gönlüm razı olmasa giderdim yani Alparslan’la giderdim, giderdim. Gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım niye gelmedi sizinle beraber?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Onu Osman’a ve Alparslan’a sorun ben bilmiyorum. Oralardaydı

herhalde yani bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani sizin yanınızdan ne diye ayrıldı, o niye

katılmadı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne bileyim sayın savcım. “Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Konuşma geçmedi mi aranızda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yani sizi beraber bir eylemle gidiyorsunuz, hep

beraber toplandınız orada var mısınız diyor, Osman niye ayrıldı sizin yanınızdan?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya muhtemelen, ayrılmadı biz Osman’dan ayrıldık gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O orada mı kaldı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Orada mı kaldı peşimize mi geldi, başka bir yere mi gitti,

bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Telefonla görüştünüz mü herhangi bir şekilde?

Eylemden sonra.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Beni aradı Alparslan’ı sordu, niye telefonu kapalı olduğunu sordu.

Bende Alparslan’a telefonu verdim Osman arıyor diye. O da aldı telefonu kapattı yani, o görüşmedi yani mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan bombayı nereye doğru attı atarken, gördünüz mü? Binaya doğru mu attı, insan olan tarafa mı veya boş bir yere mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”O boşluk boşluk. O bahçeye doğru attı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Binanın camına veya duvarına bir yere değdi mi

attığı zaman?”Sanık Erhan Timuroğlu:”O kadarını görmedim. Benim dikkatimi çeken orada bir tane

bayan vardı iki tane çocuk vardı yanında ellerinde tutmuştu, yani açıkçası dikkatim onların üzerindeydi yoldan geliyordular. Yani bombanın nereye atıldığına dikkatimi vermedim sadece ikisi yani aklıma o zaman o ikisine takılmıştı, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ateş edildi mi arkanızdan?”

23

Page 24: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:24

Sanık Erhan Timuroğlu:”Silah sesleri geldi, herhalde arkamıza deyince havaya ateş ettiler.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan herhangi bir şekilde silah çıkardı mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Çıkardı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nasıl bir silahtı gördünüz mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Silahı gördünüz mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Silah bir tane silahtı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Glock marka tabanca gördünüz mü daha

önce?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Elindeki silahın markasını tahmin edebiliyor

musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Siyah bir herhalde bir 14’lü filandı bilmiyorum. Uzun 9’lu filan gibi

bir şeydi, 14’lü.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha önce görmüş müydünüz o silahı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra gördünüz mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Danıştay sürecinde Ankara’ya gittiğinizde filan

gördünüz mü o silahı bir daha?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hiç görmediniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben görmedim, şahsen görmedim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Ankara emniyet müdürlüğünde verdiğiniz

ifade de bombalamadan sonra eşkallerinizin basında yayınlandığını Osman’dan bir şey yapmasını istediğinizi beyan etmişsiniz doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ankara’ya gitmeden önce mi?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Onu söylemedim. Osman dedim arkadaşlara vaat ettiğin parayı

yerine getir dedim yoksa gider teslim olurlar dedim. Senin ismine de verirler hepimizin ismini verirler dedim. İsmail Sağır’da o zaman firarda olduğunu söylüyordu, yani İsmail Sağır’a bir şey olmaması için, biraz Osman’dan uzak tutmaya çalışıyordum açıkçası. Çünkü yatardı işte hala da o cezalarını yatıyor herhalde daha bitmedi. O anlamda söyledim o da tamam dedi. Ben şimdi dedi bana para ver dedim avukatımla görüşeceğim dedim, mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bu eşkal belirlenmesi onun size bir ev kiralayabileceği şeklinde aranızda bir konuşma geçmedi mi Osman Yıldırım’la?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok öyle bir şey geçmedi. Mesele birde şuydu; yani o bize ne diye.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niye böyle bir ifade verdiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne diye ev kiralayacak? Herkesin kendi evi vardı ayrı yeten

yedekte kalacak yeri var idi yani ev sıkıntısı yoktu, birincisi bu. İkincisi de yakalansaydı Osman’da yakalanır yani şimdi bu arkadaşlar yakalandığı zaman bombayı kimden temin ettiniz e gökten düşmedi ya, Osman Yıldırım’dan düştü. Osman’ı söyleyecektiler. Yani ben şahsen söyleyecektim Osman Yıldırım getirdi diye söyleyecektim, söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine Ankara emniyetinde verdiğiniz ifadede Alparslan’ın biz Osmanlı torunlarıyız, Allah’ın askeriyiz bu toprakları tekrar geri toplayacağız şeklinde konuştuğunu ifade etmişsiniz.”

24

Page 25: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:25

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, benim beyanım değil bu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine İstanbul emniyet müdürlüğünde 22 Mayıs

2006 tarihinde verdiğiniz ifade de Alparslan bize, derneğin önünde Danıştay başkanını vurup geleceğiz şeklinde beyanlarınız var dün bunları inkar ettiniz, şimdi de inkar ediyorsunuz. Yani Ankara emniyeti, İstanbul emniyeti, savcılık ve sorgu beyanlarınız hepsini inkar ediyorsunuz. Yani o zaman aklınız başınızda değil miydi? Yanınızda avukatınız yok muydu? Niye şimdi farklı beyanda bulunma ihtiyacı hissettiniz bunu açıklar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi farklı beyanda bulunma ihtiyacını hissetmiyorum. Burada diyorsunuz her şeyin doğrusu konuşulsun diyorsunuz değil mi? her şeyin doğrusu değil mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”her şeyin doğrusunu da burada söylüyorum. Yani doğru olanları

burada söylüyorum.”Mahkeme Başkanı:" Orada yanlışa mı zorladılar sizi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Beni zorlamadılar onların bir çoğu kendi beyanları onların. Ben

buradan söylüyorum, bu baro tarafından görevlendirilmiş avukatı çağırın.”Mahkeme Başkanı:" Ama orada hakim var, hakim huzurunda.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hangi hakim huzurunda Sayın başkanım?”Mahkeme Başkanı:" Ankara’da.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok o şu beyanları söylemiş olsam bile bunu ben demin

söylüyorum; ben arkadaşı koruma amaçlı benim beyanım bu değildir. Televizyon yani ben arkadaşlardan sonra teslim oldu. Televizyonlarda arkadaşlarımın ifadesini okuyabiliyorum yani veriyor. Kanal D, star’dı ekranı karartmıştı beyaz bir şeyde bir adam okuyordu, herkesin ifadesini bende evimde oturup dinliyordum. Yani arkadaşlarımın, ben bunu emniyette söyledim, arkadaşları zor duruma düşürmek istemiyorum. Mesele buydu, yani ceza aldım en ağır cezayı Alparslan’dan sonra ben aldım. Bu da siyasi bir karardı, o adam var ya o Ankara ya kusura bakmayın sözüm meclisten dışarı o vampir, Orhan Karadeniz, vampirin tekidir, yamyamdır o. Vampir yani vampir, yamyam yani o adam insanın etiyle besleniyor insanın kanıyla, onu içeceği insanın kanıdır, onun beslendiği et insan etidir. O adam yamyamdır, vampirdir. Siyasi bir karar verdiler hepimizi orada kurban etti Orhan. Kendiside biliyor otelde olduğumuzu birde sırıtıyordu orada. Yani kimseye konuşma hakkı vermiyordu, coşuyordu. Yav o adam değişik bir şeydi yani o adam işte diyorum kardeş o Sabih Kanadoğlu o olsun bunlar çok değişik insanlar. Yani bunların adaletle, hukukla bir ilgi ve alakası yok. !

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Üçüncü bombanın atıldığı 11 Mayıs 2006 günü, Mecidiyeköy’den ayrıldıktan sonra Cumhuriyet gazetesine bomba atılıncaya kadar ki, süreçte Alparslan Arslan herhangi bir kişiyle görüştü mü?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Vallahi bilmiyorum, bilmiyorum yani bilmiyorum, görüştü mü?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yüz yüze görüştü mü? Başörtüsü bir bayanla

görüştü mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok orada Cumhuriyete bomba atıldıktan sonra bir taksiye

bindik, ondan sonra indik yayan gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Öncesi diyorum atmadan önce birisiyle görüştü

mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya atmadan önce herhalde tam olarak ya izah etmiyorum,

bilmiyorum yani herhalde şunu diyorum; atmadan önce direk Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan buluşup direk Cumhuriyete gittik, bunu söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”o arada bir bayanla görüştü mü? Veya.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok Sayın başkanım, Alparslan Arslan orada Osman burada,

yanında bir tane otobüs durağı vardı meselse buydu.”

25

Page 26: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:26

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bombayı attıktan sonra, bir camiye gidip namaz kıldık diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangi camiye gittiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İleride bir tane cami vardı oraya gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne namazı kıldınız o saatte?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Öğlen namazı, öğlen namazı mı, öğlen namazıydı herhalde.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz namaz kılar mısınız devamlı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Estahfirullah, ben devamlı değil dindar bir insanım yani Osman

Yıldırım filan buradan anlattığı gibi değil dindarımdır, yani dinci değilim ama dindarımdır. Müslüman’ım elhamdülillah dindarımdır. Vakit bulduğum sürece Cuma namazlarına gitmeye çalışırım. Ama Kuran’ı da okumuşumdur, hem de 5 tane hatim indirmişimdir yani anamda namaz kılar bacılarımda başörtülü birisi şu anda okuyor, başörtüsü takmıyor. Yetmiş sülalem herhalde namazı niyazında olan insanlar ne demek kılar mısın? Kılarım tabi. Yani Cuma namazlarına gitmeye çalışırım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Alparslan’la beraber gittiniz İsmail Sağır yanınızda mıydı?

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O neredeydi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum ki, ayrılmıştı öyle tekten kaçtı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sonra nasıl buluştunuz, nerede buluştunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Koko coco .”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Saat kaçta buluştunuz orada?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Saati tam olarak hatırlamıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Buluştuğunuzda Ankara’ya gidileceği konusu

konuşuldu mu orada? 11 Mayıs 2006 günü üçüncü bomba atıldığı gece.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, Ankara’ya hiç kimsenin rüyasında yoktu, sadece Osman

Yıldırım oradan şunu söyledi yani o akşam beraber geldiklerinde, ya Alparslan Arslan kırıldı bu Cengiz Han’ın sohbetinden dolayı çok kırıldı. Bende çok üzüldüm, keşke bilseydim de anlatsaydım ama şimdi bilmiyorum, nasıl anlatacağım? Herhalde bana tam olarak hatırlamıyorum dedi Cengiz Han’ı tanıyor musun? Kitaplarını okudun mu hiç, ona benzer bir şey söyledi bende yok dedim tanımıyorum dedim. Yani Osman’ın anlattığı gibi o hangi bölgenin sorumlusudur filan böyle bir şey yok. zaten bir şey densiz adamın sohbeti, ne demek hangi bölgenin, nerenin oluyorsa olsun. Yok bilmiyorum dedim mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size Alparslan Arslan’ın çektiği bir mesaj var; hazırlanmanız söylüyor Ankara ya gitmeden önce e daha önce görüşmediyseniz niye hazırlanmanızı istedi onu açıklar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi çektiği mesaj diyince ben o mesajını okumadım çok sonradan okudum kartı telefona taktığım zaman okudum. İsmail’e aynısın çekmiş, Osman’a çekip çekmediğini bilmiyorum. Muhtemelen şimdi Osman söylemiş işte Erhan’ı yanımda götüreceğim İsmail’de gelecek hep dördümüz beraber gideceğiz. Bunu önce Osman bunu planlamışlar yani önceden ikisinin haberdar oldu bunu planlamışlar sabah buluşup dördümüz beraber gideriz. Alparslan Arslan’da herhalde bir araya toplanmamız için işte hazır olun gideceğiz, bu düşünceyle. Yani sanki bizim haberimiz varmış gibi Osman ona anlatmış diye o da sanki bizim haberimiz varmış gibi bu anlamda götürdü Osman’da biliyor her türlü Osman’la gideceğimi biliyordu. Bu anlamda söylemiş olabilir yani Danıştay’la ilgili söylemiyor, hazır olun yanı bende size çekebilirim, veya çekebilirim yav arkadaşlar hazır olun geldiği zamanda hadi gel İzmir’e gidelim. Bu denilebilir, denilmez değil yani.”

26

Page 27: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:27

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz nerelerde toplanıyordunuz yani bir araya gelme yeriniz neresiydi mekan olarak?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Kiminle?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan’la.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan Arslan’la ben hiçbir yerde toplanmadım hiçbir mekanda

tekten öyle görüşme filanda gurup şeklinde toplanmamız yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Fakat mesaj şöyle, hazırlan buradayım bugün.

Bu gün yada yarın görüşeceğiz hazırlan buradayım, bu gün yada yarın görüşeceğiz yani buradayım dediği yer neresidir yani? Siz daha önce bir yer kararlaştırmadıysanız, buradayım dediği mesaj çekiyor size yanı bu nasıl anlayacaksınız burada bunu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bakın şimdi mesele şu; şimdi anlaşıldı. O Selimiye’de buluştuğumuz zaman benim bir iki gün işim olabilir dedi. Benim bir iki gün işim olabilir dedi, zaten şeydi yani durgundu çok durgundu. Konuşuyordu benim bir iki gün işim olabilir dedi, gitti mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani buradayım deyince Selimiye parkını mı anladınız siz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. yani.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Orayı mı anlayacaktınız yani bu şeklide.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Buradayım dediği zaman onu mu

anlayacaktınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam da benim bir şey anlamama gerek yok bunu Alparslan’a

sorun yani burada kastın ne, ne anlatmaya çalışmışsın buradayım.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz niçin Osman Yıldırım’ın kahvesine.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Buradayım, orada değildi maalesef, nasıl yani iyi ki değildi. Ben

vardım Tekin vardı, İsmail vardı Osman’da orada kumar oynuyordu. Osman’a da mesaj çekmiş mesajlaşmışlar Osman’da kumarı bıraktı gitti görüştü ikisi buluşup geldiler, mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz 15 Mayıs günü tesadüfen mi, Osman’ın kahvesinde bulunuyordunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Osman’la beraber Osman’ın evinden oraya geldik. Orada da İsmail ile Tekin’le telefonlaştık orada buluştuk. Yani Ankara’ya gitme planımız yoktu benim şahsen yoktu, İsmail ve Tekin’in de yoktu. Osman kafasında Alparslan’la veya planlamışlardır veya birkaç gün sonra gideceğiz diye planlamışlar, veya yarın diye gideceğiz diye planlamışlardır. Ama oraya gitmemiz, şey yani öyle rasgele gittik oraya. O zaman Osman’da oranın ortağı filan değildi yani Osman oraya o zaman devretmişti. Devretmişti deyince zaten %5’mi %10’mu öyle bir şeyi vardı hissesi vardı. Mesele bu, yani bunu Alparslan Arslan’a sormak lazım yani buradayız ne ya.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan daha sonra geldi o zaman, siz oradayken. Alparslan yanınıza geldi ne tür bir konuşma yaptınız orada?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Konuşma yapmadık Alparslan ve Osman geldi biz dışarıdaydık. Bunu Alparslan’da doğruladı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman içeride oyun oynuyordu.”Sanık Erhan Timuroğlu:”İkisi orada bir hol gibi yerde oturdular, böyle bir masa vardı işte

orada bir tane koltuk vardı, sandalyeler filan gelmişti, oturdular konuştular. Zaten Osman’da önce benimle geliyorsunuz diye defalarca sefer söyledi benimle Ankara’ya geliyorsunuz, kesinlikle bu vaat ettiğim paraları daha fazlasıyla dedi, biz para içinde yüzeceğiz dedi göreceksiniz dedi. Yüzeceğiz de demedi yüzeceğim dedi. Ama sizde paralanacaksınız bunu dedi yani Osman bunu defalarca sefer söyledi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sonra, Tekin’i niye almadınız yanınıza? Bu.”

27

Page 28: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:28

Sanık Erhan Timuroğlu:”Niye almadık değil bakın, şimdi Osman böyle dedi; dedi hep beraber gidelim Ankara’ya dedi yani Tekin’de gelecek diye hep beraber gidelim dedi. Hep beraber dönelim dedi benimle geliyorsunuz dedi. Bizde gezme amaçlı vallahi gezme amaçlı gidelim dedik, tamam olur. Gittik, yok daha gitmedik Tekin’e şey dedi Alparslan; yav dedi Tekin kalabalığız dedi sen kal dedi. Tekin’de buna bozuldu kırıldı muhtemelen bunlar orada parayı alacaklar yiyecekler beni burada bırakıyorlar. Bunu anlıyor yani bu bende kırılmasın diye cebimden herhalde biraz para vardı, Tekin al dedim al yarısı senin yarısı benim diye. Bölüştük bir iki gün sonra gelip buluşuruz dedik görüşürüz dedim, senin paranı alırız dedim. O da muhtemelen benim paramı yerler diye, Alparslan Arslan’a mesaj çekmiş benim hakkımı hemen gönder diyor. Mesele bu, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kahveden çıktıktan sonra Selimiye tarafına bir yere gittiniz mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, Sultanbeyli tarafına gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sultanbeyli’ye gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sultanbeyli de hangi oto parka gittiniz ?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Otopark değil oto yıkamaydı. Orada Ümit petrolün karşısında bir

oto yıkamaydı Osman Yıldırım’ın mahallesiydi. Yan tarafında bir pastane vardı biz pastanede oturduk, ben İsmail birde şey Osman’ın kardeşi. Alparslan ile Osman ayrıydı sonra Ankara’ya gittiğimiz zaman geldi hadi gidelim dediler gittik. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Orada makine, silah gibi şeyler konuşuldu mu? tenekeler filan.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim yanımda hiç konuşulmuyor, teneke yoktu bir kere orada. Yani bu teneke kastınız silah mı? yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Öyle bir görüşme oldu mu? yani malzeme hazır mı veya Tenekeler hazır mı? öyle sözler söylendi mi yanınızda?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ney, yok benim yanımda konuşmadılar. Ben o zaman Tekin’in kaseti bu teneke sohbetiyse ben o dışarıda bir tane Sivaslı vardı, bir kazanın içinde ciğer filan satıyordu. O işte oraları dolaşıyordu o kahveye gidiyordu oraları dolaşıyordu. O dayıyı yakalamıştım, İsmail Sağır’la Tekin biz orada şey yiyorduk ciğer yiyorduk yani o ciğerciyi de çağırabiliriz. O arkadaşlarda içeride oturuyordu hatta onlara da söyledik ciğer yer misiniz? Yok dediler karnımız tok afiyet olsun. Ben İsmail, Tekin orada şey ciğer yiyorduk, mesele bu yani tenekeler filan söz konusu değil. Tekin zaman zaman işi yani esrar filan içiyor herhalde hayallere filan girmiş olabilir diye düşünüyor.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin silahınız var mıydı giderken?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, ben silah kullanmayı bırakmıştım Sayın başkanım, zaten

kullanmadım hiç taşımamayı bırakmıştım benim silahımı o Ali Tekin denilen şahsa verdim yani al senin olsun götür.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yola çıktığınızda saat kaç sıralarıydı hatırlayabiliyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İstanbul’dan ayrılış saatini yani vakit olarak.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhalde öğleden sonraydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bolu dağında bir mola vermişsiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Orada Alparslan Arslan ile herhangi bir diyalog

geçti mi aranızda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yemek filan yedi mi sizinle beraber?”

28

Page 29: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:29

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bizde yemek yemedik o da yemek yemedi. Orada çay içtik. Öyle ben yanlarında,”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Çay içti kendisi.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O çay mı içti?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan mı?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Valla içip içmediğini hatırlamıyorum ama Osman’ın içtiğini

gördüm. İsmail’de içip içmediğini hatırlamadım, bende çay içtim. Gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Herhangi bir telefon görüşmesi yaptı mı

yanınızda Alparslan Arslan?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır araçta vites kolunun yanında vakit

gazetesinin haber kupürünü gördüğünü söylüyor, siz gördünüz mü orada?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Vakit gazetesi arabada yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Gazete değil de kupür olarak yani sadece işte

o yerler diye.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok ben görmedim. İşte o yerler diye mi?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şey o resimleri gördüm. İşte o yerleri diye bilmiyorum o resimleri

gördüm yani.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nerde gördünüz o resimleri?”Sanık Erhan Timuroğlu:”El firenin yanındaydı. Ama şey değil gazete değil, şey.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kağıda mı basılıydı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kağıt işte beyaz bir kağıt. Beyaz bir kağıt resimler var üstünde,

onlardı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Konuşulmadı mı o konu orada aracın içinde?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi bu adam avukat, resimde bulundurur dosya da bulundurur

her şeyde bulundurur. Yani onun işi Banane, niye konuşacağım? Bu nesidir, bunu niye taşıyorsun, bu dosyaları niye taşıyorsun, bu elindeki çanta niye var? bu beni ilgilendirmez sayın savcım, onun meselesi niye taşıdığını ona sormak lazım. Yani benim değil, benim olsaydı bende olurdu benim resimlerimdir doğrudur bunun anlamını da ben size söylerdim niye taşıdığımı, ama benim değil taşıyana sormak lazım bunu bulundurana sormak lazım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ankara’ya vardıktan sonra Saim Özden’in sizi bir yere götürdüğünü, çorba içtiğinizi söylüyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Çorba içtiğimi söylemedim, arkadaşlar içtiğimi söyleyebilir. Alparslan içmediği için bende haliyle içmedim. Dışarı çıktım o da çıktı, onlarda içmediler herhalde onlarda peşimize çıktılar gittik işte otele gittik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Vardınız da Ankara’ya şöyle bir turladınız mı? bir yerleri dolaştınız mı? Danıştay binasının önünden geçtiniz mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne zaman?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ankara’ya ilk vardığınızda bu restoran gitmeden

önce.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Ankara’ya hayatım boyunca gitmedim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İlk defa mı gidiyordunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İlk defa gittim. Gidiyoruz ilk defa gidiyoruz değil ilk ben kendi

şahsıma burada konuşuyorum. İlk defa gittim nereleri dolaştığımızı da bilmiyorum zaten arka koltuktaydım öyle kafayı yasladım biraz evvel bir yerde yatalım da, başka bir şey istemiyordum o gün için öyle mesele buydu. Yani Ankara’ya hiç gitmemiştim.”

29

Page 30: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:30

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Otelin ismini falan biliyor muydunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, bilmiyordum.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”kalmış olduğunuz otelde 509 nolu odada

kalmışsınız.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Valla numarasını hatırlamıyorum, doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır’la beraber.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan, hangi

odada kaldılar? Sizin odanızın neresinde? “Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhalde yan tarafımızdaydılar.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kaçıncı kattaydı odanız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hatırlamıyorum katı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O gece siz otelde kaldınız, Alparslan’la Osman

odalarına mı geçtiler, gördünüz mü odaya geçtiğinizde?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben odaya geçtiğim zaman zaten hemen duşa girdim, bir banyo

ettim aşağı indim, gittim şeye, pardon odaya geçtiğimde hemen aşağı indim gittim bir şeyler yedim karnım çok açtı gittim orada da işte iç çamaşırları filan aldım. Çıktım yukarıda hemen banyo ettim, girdim yatağa yattım. Sabahta Alparslan geldi çağırdı gel Ankara’yı gezelim biraz, gezelim. Gittik Alparslan’la beraber Osman’ı sordum dedi Osman abinin biraz işleri var dedi, görüşürüz dedi Osman abiyle biraz sonra dedi. Biz Ankara’yı gezelim dedi. Gittik bir yere arabasını sağa çekti bana 120 TL para verdi bunu Tekin İrşi’nin hesabına yatır dedi. Bir de hesap numarasını verdi o hesap numarası zaten Tekin İrşi’nin adına kayıtlı değildi yani öyle bir hesap numarası yok diye. Parayı da geri getirdim Alparslan’a vermedim İsmail’in harcamasını istedim, al İsmail sen harca dedim. Gittik Alparslan Arslan indi anahtarını bıraktı bize alın dedi gezin dedi yani kafanıza göre takılın dedi, Ankara’da. Mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bunları dünkü savunmanızda da anlattınız. Sorumu henüz sormadım. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sorun.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz otelde yattınız sabahleyin kalktığınızda ne

şekilde Alparslan Arslan’la irtibat kurdunuz cep telefonunda mı aradı? Bir şekilde aşağıya sizi mi çağırdı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Kendisi odaya geldi herhalde hatırladığım kadarıyla herhalde odaya geldi gelin dedi. Gittik aşağı indik ben Osman’ın aşağıda olduğunu tahmin ediyordum, aşağıda yoktu. Öyle.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şimdi sormadınız mı Osman Yıldırım nerede? Biz dört kişi geldik işte arkadaşımız yok şeklinde?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Diyorum da deminden beri söylüyorum. İşte sorduğumda Osman abinin biraz işi olduğunu, daha sonra Osman abiyle görüşeceğiz dedi. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tamam. Çıkarken eşyalarınızı aldınız mı yanınıza?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Eşyalarımız yoktu bir kere. Benim yoktu, İsmail’inde yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Otel görevlileriyle herhangi bir diyalog yaşandı

mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şahsen benim yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani hesabı kestiniz mi? otelden kesin

ayrılışınızı yaptınız mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bunu Alparslan’a sormak lazım benim hiç böyle şeylerden

haberim yoktu zaten param yoktu. Masrafları Alparslan ve Osman ödüyordu herhalde.”

30

Page 31: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:31

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz otelden ayrılırken tekrar dönmek üzere mi ayrıldınız yoksa?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum onlara sorun artık onu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani beyanınız var hesabı çekmiştik, şeklinde

beyanınız var.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yo o yanlış olmalı. Benim beyanım değil o, öyle bir şey ben

söylemedim.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani öyle bir diyalog yaşanmadı, öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani bilmiyorum Alparslan’la beraber indik, herhalde arabasını

getirdi, bindik gittik mesele buydu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan birinci defa araçtan ayrılıp ne

kadar süre sonra geldi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Birkaç saat süre sonra, geldi. Yani biraz geç geldi açıkçası.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size açıklama yaptı mı, nereye gittiği

konusunda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Konuşmuyordu, konuşmuyordu kimseyle konuşmuyordu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İkinci defa ayrıldıktan sonra geldiğinde

Danıştay başkanından aracından bahsetti mi, size?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok konuşmuyordu. Bakın ben Alparslan Arslan’ı aramızda

bir mesafe var, öyle bir diyalogumuz yok yani öyle konuşmuyoruz yani benle Alparslan veya İsmail, herhalde muhtemelen halen öyle yani selamünaleyküm aleykümselam ile ibarettir, nasılsın iyi misin, işte kendine iyi bak, canını sıkma bunla ibarettir, başka bir şey yok. ben Alparslan Arslan’ı tanımıyorum şahsen tanımıyorum, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım’la bir benzin istasyonunda buluşma olayı var.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu buluşmayı kim istedi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Buluşmayı kimse istemedi, Osman Yıldırım gelecekti bu İstanbul’a

geri dönecektik. Çünkü Alparslan Arslan bunu söyledi, petrolün oraya çektiği zaman Osman gelsin dedi İstanbul’a dönelim dedi. Tamam dedik, işte biraz önce gelsin de dönelim hesabına yani ben kendi zihnimde bunu geçiriyorum. Gelmedi, biraz geç geldi geldiği zamanda kendince şov yaptı. Karşısında Alparslan’da aynı şekilde tartıştılar, yani zaten hoşuma da gitmedi o ortam onların tartışmaları. İnin dedin arabadan Osman dedi, haliyle yani biz Osman’la gelmiştik. Osman’ın in demesiyle inecektim, indim orada çay bahçesi var oraya gittim, daha sonra Osman yanımıza geldi dedik ya İstanbul’a dönecektik. Öyle mi dedi? He, ya bir çek git söyle dedi, Osman abi büyüktür işte alınma Osman abinin laflarına git aynısını söyle çağır gelsin bizi o otele bıraksın, beraber şeye döneceğiz, İstanbul’a beraber döneceğiz yarın, benim biraz işlerim var yarın döneceğiz yarın veya öbür gün veya döneriz böyle dedi.”

Mahkeme Başkanı:" Bunları Osman söylüyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tartışma sırasında Osman Yıldırım bu çocuklar

yakalansaydı cezaevinde kim bakacaktı şeklinde bir beyanı oldu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şöyle bir beyanı oldu, bu Cumhuriyet gazetesiyle ilgili bu çocuklar

demedi bir kere. Ben bir kere çocuk değilim, otuz yaşını geçmişim var benim bıyıklarım var sakalım var. öyle bir şey demedi, dedi yakalanırsak dedi ne olacak dedi şimdi, yani cezaevinde perişan olacağız dedi. Yani bağırarak bunu konuşuyor, mesele buydu. Yakalanırsak dedi, yakalanırsak. Bu çocuklar, çocuklar yakalanacak diye bir şey söylemedi, yakalanırsak dedi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Osman Yıldırım’ı beklerken Alparslan Arslan telefon görüşmesi yaptı mı, birisiyle?”

31

Page 32: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:32

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum hatırlamıyorum. Herhalde görüştü birisiyle, bilmiyorum kiminle telefonu çalıyordu yani görüşüyordu. Osman’la mı başkasıyla mı kimle mi, bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bir işin bitirilmesi konusu konuşuluyor muydu? Yani telefonda öyle bir şey duydunuz mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”O petrol ofisinin orada ben hiç arabada oturmadım, öyle dışarıdaydım bir üst geçit vardı hatta orada petrol ofisinin oto yıkaması filan vardı. Dedim gidim biraz onunla konuşayım öyle kafam dağılsın, bilmiyorum yani ben o dönem hiç arabada oturmadım, Alparslan’da hiç dışarı çıkmadı hep arabasındaydı. Yani zaman zaman oturmuş olabilirim 5 dakika, 6 dakikalığına sıkılmışımdır tekrar çıkmışımdır, böyle Osman geç geldiği için.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Petrol ofisinden tekrar otele döndünüz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O akşam ne yaptınız anlatabilir misiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”O akşam gittim yine bir duş aldım, hemen yatağa girdim yattım

sabah Osman Yıldırım, İsmail Sağır’ı aradı çağırdı, İstanbul’a gittik. He, o akşam gittiğimizde duştan sonra Osman Yıldırım’ın odasına gittim bir hal hatırlarını sorayım dedim, bakim barışmışlar mı diye, gittim Alparslan Arslan yoktu Osman vardı. Selam verdim işte Osman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Orada bahsedildi mi Danıştay olayından?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Danıştay’ın D harfini de bilmiyorum. Danıştay’ı ben tam

olarak ezberleyene kadar en az yani Danıştay’ın ismini tam olarak Danıştay demem için en azından cezaevine girdikten sonra altı ay sonra gerçekleşti. Yani sağlam olarak Danıştay diye bahsetmem, altı ayımı aldı. Yan ismini ezberlemem için, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım odanıza gelip temi, çağırdı size yoksa telefonla mı çağırdı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman Yıldırım bizi çağırmadı, biz kendimiz gittik yanına.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sabahleyin kaçta kalktınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Biz kalkmadık Osman Yıldırım telefon açtı saatini hatırlamıyorum.

Aşağı inmemizi söyledi, bizde indik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kendisi neredeydi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İleride bir taksi durağı vardı, onun oradaydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Otelin dışında mıydı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Otelin dışındaydı, otelin dışındaydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne dedi size ilk karşılaştığınızda?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bizim iki eylem yaptı dedi, hadi gidelim dedi, İstanbul’a gidelim

garaja.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yaptı mı dedi yapmış mı dedi? Ne şekilde

söyledi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bizimki eylem yaptı mı dedi, yapmış mı dedi?

Yani kendisi görmüş mü eylem yaptığını?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tam olarak hatırlamıyorum eylem yaptı mı, yapmış mı? tam

olarak sonunu hatırlamıyorum. Ama eylemi hatırlıyorum, bu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra AŞTİ’ye gittiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra AŞTİ’ye mi gittiniz taksiyle, başka

bir yere uğradınız mı? otelden ayrıldıktan sonra?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Otogara gittik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Otogarda Osman Yıldırım sizin yanınızdaydı.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yanımızdaydı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Biletlerinizi aldı.”

32

Page 33: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:33

Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha sonra sizle niye gelmedi? Sordunuz mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bu yok sormadık. Zannedersem niye bilet almadın dedik o dedi

ben avukatın arabasını kurtaracağım, avukatın arabasını kurtarıp gelip İstanbul’a buluşuruz dedi, bunu söyledi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bahattin Aras’ı tanıyor muydunuz, önceden?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman Yıldırım vesilesiyle tanıyorum, bizim hemşerimizdir.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Herhangi bir işini hallettiniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Herhangi bir işini haletliniz mi diyence, hallettim. Şöyle hallettim,

onun işinin ne olduğunu da bilmiyordum Osman Yıldırım bana anlattı. Bu Maltepe’de bunların eski bir çalışanları yani Maltepe’de oturuyordu onların çalışanlarıydı. Muhtemelen bunlardan 40-50 milyar para almıştı, o da haklı olarak almıştı mahkeme kararıyla bu parayı almıştı. Bu da bu parayı yedirmemek için elinden geleni yapıyordu. Ama Osman bana söylemedi bunun mahkeme kararıyla bu parayı aldığını. Dedi ki, bu adam bu kadar parayı alıp bunlardan kaçmış şimdi izini bulmuşlar, falan yerde oturuyor. bir bunun kulağını çekin o parayı adam gibi getirip ödesin. Evi vardı Maltepe’de Osman bize tarif etti evini hatta geldi eliyle gösterdi evini. Orada ailesi filan var idi, ailesi olmayabilir dediler çünkü orada bayanlar filan onu yolcu etti, binanın insanları da olabilir. Ya orada adama bir şey yapılmaz konuşulmaya dahil girilmezdi. Osman burası olmaz dedik, nerede çalışıyor dedik? İçerenköy’de falan yerde yazıhanesi var, gittik altıncı yedinci kattaydı, çalışanları da çoktu, gittik söyledik konuştuk. Konuştuk yani adamla adamda işte kardeşim öyle bir şey mesele değil dedi, ben normal mahkeme hakkıyla dedi çalıştım dedi beni işimden kovdular dedi, tazminat davamı aldım dedi. Mesele buydu yani, mesele buydu yani adam haklıydı. Bu sefer haliyle yani borçlu olan Bahattin Aras oluyordu, Osman’da tamam dedi, böyle bir işini hallettik. Yani hallettik sayılmaza ama konuşuldu yani adam haklıydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”15 bin lira mı verecekti bu iş başına?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok. o başka bir şeydi. Ona biz gitmedik.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Telefon görüşmeniz var, Osman Yıldırım’la

Bahattin’in yanına gitmenizi söylüyor, İsmail Sağır’la birlikte ve İsmail’in orada kalmasını ısrarla söylüyor.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Gideceğimizi söylüyor, Bahattin’e gidin diyor.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet, size.”Sanık Erhan Timuroğlu:”O ayrı.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O nedir, o olay nedir?Sanık Erhan Timuroğlu:”O Bahattin Aras’ın yine birisinde 15 milyar para alacağının

olduğunu söyledi. Yedi buçuğu bizim yedi buçuğu Bahattin’in. Bende o parayı alsam dedim hepsini İsmail’e veririm 1-2 milyar kendimize alırız gerisini İsmail’e veririm, İsmail Osmaniye’ye gitsin. Bu şekilde zaten teslim olacağını söylüyordu, yakalanacağını söylüyordu, parasız olmaz. Mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niye gitmediniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Gitmek istemedim, vazgeçtim. Yani bir yere kaçtığımda yoktu

evimdeydim. Evimde Bostancı’ya geliyordu, en son gittim kendim teslim oldum, mesele buydu. Yani kaçabilirdim de.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İsmail Sağır’ın kalacak bir yeri yok mu, İstanbul’da?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Var idi.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onun yanında kalmasını söylüyor, Osman

Yıldırım. Daha önce tanışıyorlar mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yahu Osman Yıldırım bana öyle bir şey söylemiyor, Bahattin

Aras’a söylüyor onu, peki birde bunu İsmail’e sormak lazım yani İsmail kalır mı? İsmail’in evi de

33

Page 34: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:34

vardı yeri de vardı, yurdu da vardı. En kötü biz vardık yani kalmasın gereken bir yer varsa biz varız, niye Bahattin Aras?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”sizin aileniz burada değil mi? ailenizin yanında kalıyorsunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Burada evet.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Osman Yıldırım’ın evinde kaldınız mı bir süre?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya şöyle bu kumarlara geri dönüşten zaman zaman sabaha karşı

geldiğimiz için birkaç gün yani o da Osman Yıldırım kendi ısrarıyla bu Danıştay’a gitmeden herhalde üç gün önce üç gece ortalama gece denmez, gündüz. Geri dönüşümüzde gel bizde kalalım, gel bizde kalalım mesele buydu. Yani ısrarı üzerine kalıyordum, yani öyle Osman benim gideceğim yerim yok, kalacağım yerim söz konusu değil yani. Benim evim var.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz eylemden dört gün sonra Kartal jandarmaya teslim olmuşsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu süreç içerisinde nerelerde kaldınız, kimlerle

görüştünüz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kendi evimde kaldım, kendi evimde kaldım.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Başka bir yere gitmediniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kendi evimde kaldım, birde bir arkadaşın evinde bir gün kaldım. O

da evet bir gece onun evinde kaldım. Ondan sonra bacımın evi vardı yani ayni yine o benim evim, kendi evimde kaldım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kimlerle görüştünüz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hiç kimseyle.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Teslim olmanız konusunda aileniz mi ısrarcı

oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok kendim teslim oldum. Yani ailemin ısrarıyla hiç ilgi ve alakası

yok. hatta ailem teslim olmamı istedi, biraz daha beklememi istedi. Onların kafası basmaz böyle şeylere, annem işte kadın ne yapsın?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin bu Cumhuriyet gazetesine bomba atılması olayında bulunmanız, daha sonra Danıştay’a birlikte gitmeniz. Yani amacınız neydi bunlarda ne beklentiniz vardı? Niçin böyle bir şeye katıldınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Cumhuriyet bombalarını üçüncü bomba eylemine katıldım, Danıştay’a katılmadım yani ben bunu defalarca söylüyorum. Danıştay’a katılacak olsaydım bunu hiçbir şekilde inkar etmezdim arkasında dururdum. Yani katıldığımı söylerdim, hiçbir şekilde döneklik yapmazdım. Dururdum yani bu benim işimdi, ben bunu derdim. Cumhuriyet eylemleri benim olsaydı, yaptım derdim ve tekte yapardım. Yani kimseyi yanımda sürüklemezdim, kurban etmezdim, tekten giderdim yani. Mesele buydu, ilgi ve alakam yoktur. Üçüncü bomba eylemini Alparslan’ın haline baktım yani her türlü gideceğini anladım. Anladım yani, orada çünkü biz iki sefer üç sefer üst üste orası bombalanmış yani tahmin üzerine anladım bombalayacak orayı amacına ulaşacak, orayı bombalayacak anladım. Alparslan hatır için gittim yani, tek gitmesine gönlüm razı olmadı. Yani gidecekti yo kardeşim tek başına git, giderdi yani adam giderdi. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İlk sorumda onu sormuştum zaten. Bu Alparslan Arslan hatırı, yani sizin aranızdaki hukuk nedir? Bu kadar yani.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani hukuk yok, orada gidecekti tekten gidecekti yani insani anlamında söylüyorum gidecekti. Yani o bombalayacaktı tek başına gidebilirdi orada vurulabilirdi de, vurabilirdi de bir şeyler olabilirdi yani orada adamlar işte güvenliğini almış polis kaynıyor bu adam gidecek. Oraya bomba atacak Osman Yıldırım’ın ısrarı var Alparslan’la beraber gidin. E hadi gidelim, gidelim. Cumhuriyet gazetesi, üçüncü bomba eylemi.”

34

Page 35: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:35

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Arabanın içinde beklediğiniz sırada silahları gördünüz mü? Çantasına bırakırken.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok, yok.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O şekilde beyanlarınız var, onlara ne

diyorsunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”O benim beyanlarım değil polisin anlattığı kadarıyla bak diyor,

aynen söylediği buydu; bak diyor senin arkadaşın diyor İsmail Sağır’da o gördüğünü söylüyor sen niye görmediğini söylüyorsun? Muhtemelen o görmüşse sende görmüşsün. Bu şekilde kayıtlara geçirilmiştir ve bu şekilde benim savcıya vereceğim ifadeyi o şekilde kararlaştırdı. Avukat oradaydı bu İstanbul barosundan gelen avukat var ya, o da oradaydı o da. Diyorum avukat bey nasıl ya? Ya muhtemelen arkadaşın böyle diyorsa demek ki bildiği bir şey vardır, sende söyle gitsin. Mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ankara’dayken Osman Yıldırım’a nerede bizim paralarımız diye sordunuz mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman Yıldırım’ın kendi parası yoktu, nesini soracaktım?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ankara’da vereceğini söylediniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Demek almamıştır, verseydi zaten Osman Yıldırım haliyle havası

şekli şemalı değişirdi, belli de olurdu paralandığı, yoktu yani parası yoktu.”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Teşekkür ederim Sayın başkanım.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Rica ederim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Koko barda işe başlama tarihi olarak dosyada bulunan

bir kağıtta 3 Mayıs 2006 tarihi yazıyor. Siz bundan önce İzmir’e gidip döndünüz, Osman Yıldırım’la birlikte, İzmir dönüşünden sonra Ümraniye Güllüoğlu pastanesinde Alparslan Arslan’la bir buluşma yaptığınızı söylüyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Hayır, konuşma yaptığımı söylemiyorum, konuştuklarını söylüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Tamam sizde orada bulundunuz, bir süre bulundunuz. Sonra aşağı indim diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bir süre diyince bakın, bir süre diyence topu topuna bir dakika herhalde çekmedi. Yani haline baktım haline baktım aşağı indim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ben onu değil, şunu soruyorum; bu 3 Mayıs’ta koko da işe başladıktan kaç gün önceydi bu? Biraz hafızanızı zorlar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte bunu tam olarak hatırlamıyorum. İzmir dönüşü hangi tarihte ise İzmir dönüşü yani o gün o şekilde geldik şeye.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Güllüoğlu’nda İzmir dönüşü günü mü buluştunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet, İzmir dönüşünde buluştuk, yani buluştuk diyince buluştular.

Bunu bunu bir düzeltelim yani şimdi buluştunuz dediği zaman bende buluşmuş sayılırım. Ben buluşmadım, buluştular.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada savunmanızda Danıştay eylemi olayından sonra Osman Yıldırım’ın sizi İstanbul’a gönderirken ben avukatın aracını alacam dedi, bizi İstanbul’a gönderdi, dediniz. Bu yönde bir telefon görüşmesi de var, bu konuyu açıklar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tam olarak anlamadım, bir daha baştan söyler misiniz?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Osman Yıldırım sizi İstanbul’a gönderirken İsmail Sağır

ile birlikte, ben avukatın aracını alacağım dedi, dediniz. Bu doğru mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Evet, doğru.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Nasıl alacakmış, bu konuyu açıklar mısınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Onu Osman Yıldırım’a sormak lazım. Yani dediği bu.”

35

Page 36: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:36

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İkinci bombalama eyleminden sonra Tekin ve İsmail’i gördüğünüzü, koko bara geldiklerini söylediniz. İkisi de uyuşturucu veya alkol almış gibiydiler dediniz. Bu kişiler uyuşturucu kullanıcısı mı? ne biliyorsunuz bu konuda?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani bağımlısı değildir ama kullandıklarını biliyorum. Bende zaman zaman kullanmışımdır. Yani esrar almışımdır, kokain içmişimdir zaman zaman içmişimdir evet.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yani bu eylemi yapmak için mi? yani bunu şunun için soruyorum.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok yok bu, vardı yani daha önceden vardı bunlar.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Osman Yıldırım’ın burada beyanları oldu, Osman

Yıldırım’ın anlattıklarından veya birlikte olduğunuz sürece çevresindeki insanları tanır mısınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Çevresindeki birkaç kişiyle tanışmış olabilirim. Mesela, demin

söylediğim gibi, Esen Türkyılmaz, Ali Rıza Korkmaz, Karataylar Cemal Karatay mıydı onu tanımışımdır. Bu yani çevresi bu, fazla olabilir. Herkesi tanımış olabilir ben çevresinde pek fazla kimseyi tanımadım zaten merakta etmedim yani, çevresi Osman Yıldırım’ın çevresi. Kimseyi tanımıyorum. Tanıdığım bu üç kişi.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İsmail Sağır’ın çevresindeki kişileri tanır mısınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”O yanında bir arkadaşı vardı, Murat Bulut birde onun abileri vardı,

onlar bizim mahallede oturuyordular. İsmail Sağır’ın vesilesiyle bir merhabalaşma vardır öyle şey değil yani ileriye dönük bir şey yok öyle merhaba, nasılsın iyi misin buna benzer sohbetler. Yani aynı mahallede olduğumuz için.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Aynı şekilde Tekin İrşi’nin çevresini tanır mısınız?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tekin İrşi benim hemşerim akrabamdır. Aynı apartmanda

oturuyoruz, çevresi zaten hepsi yani hepsi Karslı işte, mahallede oturan bir çevresi var, yani öyle arkadaşları filan okul arkadaşları ve benzer bir şey başka bir şey yok.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu davayla birleştirilen Danıştay saldırısı dava dosyasında, size yöneltilen suçlama; türban aleyhine davranan kişi ve kurumlara ders vermek üzere bir örgüt kurduğunuz iddiası. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Öyle bir örgüt yok benim öyle bir düşüncemde yoktu, bunu yani bunu yapanlara sormak lazım. İşte Alparslan’a sormak lazım, Osman’a sormak lazım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yeri gelince onlara soruldu zaten, ben şimdi sizin savunmanız çapraz sorgunuz yapıldığı için size soruyorum.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sorun.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu kişilerin siyasi, dini eğilimleri konusunda siz bilgi

sahibi misiniz? Tekin İrşi, İsmail Sağır, Osman Yıldırım, Alparslan Arslan?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan Arslan’ı bunu defalarca söylüyorum. Tabi sorduğum

soru, tanımıyorum. yani tanımıyorum Alparslan Arslan’ı hiç tanımıyorum. Osman Yıldırım vesilesiyle ve Osman Yıldırım yanında görmüşlüğüm varmış, öyle selamünaleyküm aleykümselâm ile ibarettir sohbet, selam. Osman Yıldırım, kahveci işte, kahve oyun oynatan, kumar oynatan çay satan bir insan. Tekin İrşi, Tekin İrşi şeyde bir şeyi yok. İsmail Sağır’ın da fazla geçmişini bilmiyorum. Yani geçmişte sadece tanıdığım yani aynı mahallede ortalama bu olaylardan önce bir yıl öncesinde tanıdım. Tanıdığım zamanda İsmail Sağır esrarda içerdi, alkolde alırdı. Bu, yani başka bir şeyini bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz savunmanızdan önce de, birkaç sefer söz alarak beyanlarda bulundunuz. Mesele 3. bomba eylemi konusunda Osman orada gözcü, yok diyor değil var. Gözcü o da orada ama geride kaldı. Yani bilgim yok ben yokum demesi doğru değildir, o da orada 3.bomba eyleminde diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yine de aynısı diyorum, şimdi bizi oraya çağıran Osman, orada duran Osman. Yani çağırıp Alparslan Arslan’la beraber gidin diyen Osman. Yani haliyle yani

36

Page 37: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:37

orada gözcü değil peki nedir? Yani orada bu Osman öyle bir hayalet bir Osman mı geldi bir anda, bizi çağırdı oraya Alparslan’la beraber gönderdi ve o hayalet tekrardan bir anda kayboldu. Değil yani, aynı bu Osman Yıldırım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Tamam yani bu sizi çağırdı, Mecidiyeköy’de buluştunuz, gözcü demek ( 2-3 kelime anlaşılmadı)”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani ben şunu kastetmek istiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Hukuki tabir olarak gözcü demek ayrı bir konudur. (1-2

kelime anlaşılmadı)”Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım ben şunu kastetmek istiyorum; benim üçüncü

bomba eyleminde benim bir tane azmettiricim varsa, o eyleme gönderen biri varsa Osman Yıldırım’dır. Şu anamda ben söylüyorum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Tekin İrşi’nin aynen sizin gibi beyanları oldu, bir duruşmadaki beyanında şöyle bir şey dedi; aslında bu Cumhuriyet gazetesine giderken Osman Yıldırım’ı kastediyor. Bu işi dedi devlet için yapıyoruz dedi kendisi, Cumhuriyet gazetesine giderken hiçbir sorun olmayacak dedi, hiçbir sıkıntı olmayacak dedi. Bu şekilde beyanları oldu, siz bunları duydunuz mu, böyle bir şey geçti mi? bu işi devlet için yapıyoruz dediğine şahit oldunuz mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok devlet için yapıyoruz diye bir şahit olmadım. Şöyle mesele var, şimdi İsmail ile Tekin ikinci bomba eylemine gittikleri zaman Osman Yıldırım bunları Cumhuriyet gazetesini gösteriyor işte orası diyor. Ve diyor korkmayın diyor, paniklemeyin diyor benim şu anda burada 40 tane adamım diyor sizin güvenliğinizi sağlamış diyor benim şu anda burada 40 tane adamım bekliyor dedi. Yani şu şekilde, Osman Yıldırım Tekin ve İsmail’e söylüyor ikinci bomba eyleminde. Yani arkadaşları götürürken yolda mı Cumhuriyet gazetesinin orada mı? şu anlamda söylüyor yani diyor ki; ben derin devletin başındayım, benim de 40 tane adamım burada var siz rahat olun korkmayın Cumhuriyeti bombalayın şu anlam, ben şu anlamı çıkarıyorum oradan.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ankara’ya yola çıkmadan önce Danıştay saldırısı eyleminden haberdar olup olmadığınız size soruldu, bu konudaki eski beyanlarınızın size ait olmadığını ileri sürdünüz. Bu konu Alparslan Arslan’a da soruldu. En sonunda yani toparlayıcı bir şekilde şöyle bir beyanda bulundu; şimdi şu var ben dedim Danıştay’a gidelim yani, Danıştay’ı gidip basalım. Hepside tamam dedi, anlatabildim mi? söylemek istemiyorum da söylemek durumundayım artık, tamam dediler gidelim ama şey yok tartışma yok falan yok ama Osman devlet meselelerini biz hala konuşuyoruz Osman’la yani, şeklinde. Yani sizin önceki ifadeleriniz de uyumlu bir şeklide Alparslan Arslan da daha İstanbul’dan çıkmadan Danıştay baskınını söylediğini.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bunu Osman’a demiş olabilir, bize demiyor.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yok, yani daha detaylı beyanı var. Orada tek tek

hepinizin ismini de söyleyerek Erhan’ın da, İsmail’in de, Osman’ın da hepsinin haberi vardı, duruşma sırasında. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil doğru değil. Benim şahsen haberim yoktu. Bak bunu defalarca söylüyorum, Alparslan’ın olduğu zamanda söylüyorum her zamanda diyorum. Ben Danıştay denilen bir yerden haberim yoktu. Bunu Osman bilmiş olabilir, Alparslan onunla görüşmüş olabilir, konuşmuş olabilirler. Benim şahsen bilgim yoktu, benim yoksa İsmail’in de yoktur, Tekin’in de yoktur. Yani öyle bir şey değil yok. Peki, nerede bize bunu anlatmış, ne zaman anlatmış, ne şekilde anlatmış? Hadi gel gidelim Danıştay’ı basalım. O zaman niye tek basıyor, biz niye gitmiyoruz? Yani şurada şu var, hadi Danıştay’ı basalım, Danıştay için gidiyoruz Ankara’ya madem, peki neden biz basmıyoruz? Alparslan tek başına Danıştay’ı basıyor. Ve biz onun yanında niye kurban ediliyoruz? Yani Ankara 11 heyeti bunu biliyor. Danıştay’la ilgi ve alakamızın olmadığını o adam kendi ismi gibi yani Orhan Karadeniz olduğu bildiği kadar bizimde o ilgi o

37

Page 38: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:38

Danıştay’la ilgi ve alakamızın olmadığını kendi ismi gibi biliyor. Bilmemezlikten geliyor, bilse dahi bilse dahi bilmemezlik yetmiyor birde gülüyor. Yani böyle alay geçercesine bir şey yapıyor bir yargılama yapıyor, o adam orada. Yani burada açıkçası biz kurban seçiliyoruz Sayın başkanım, mesele budur. Yani şimdi size inandırıcı gelmiyor ama hadi 5 yaşında ki bir çocuğu getirin buraya 5 yaşındaki bir çocuk, fazla değil 7 yaşında demiyorum 5 yaşındaki bir çocuğu getirin. Üçümüzü gösterin beni Tekin’i, İsmail’i ya de bunların Danıştay’ı basmaya gidiyor, bunların Danıştay’la ne kadar ilgi ve alakaları olabilir? Çocuk orada bize güler. Yani Danıştay’ı biraz bilse bizi biraz bilse güler. Mesele bu. Şimdi bu inandırıcı değil nasıl yani gel hadi onlarda karar veriyor hadi gel Danıştay’ı basmaya gidelim. Nasıl olabilir? O zaman bizde basardık yani giderdik. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alparslan kendisinde bulunan olay zamanında İstanbul’dan beri arabaya koyduğu üç silahı sizinde önceden itibaren gördüğünüzü söyledi. Duruşmada bunu da söyledi, siz Alparslan’da ki üç silahı görmediğinizi söylediniz. İlk ne zaman gördünüz, haberiz oldu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan burada herhalde söylüyor yo görmediklerini diyor, hatırlamıyorum görüp görmediklerini diyor. Görmediklerini diyor, sanıyorum görmediklerini diyor. Şimdi getir Alparslan’la konuş, belki de farklı konuşur şimdi. Yani ben o silahları görmedim. Bir kere şunu da şöyle bir mantıksal bir izahı da olabilir. Bu üç tane silah olduğunu söylüyor, bir tane de keleş olduğunu söylüyor, dört tane burada. Peki, bizim için getirilen silahlar neden bizim üzerimizde değil de, Alparslan’da? Neden iki üç gün boyunca Alparslan’da kalıyor? Ve neden Alparslan tek başına gidip Danıştay’ı basıyor? Yani biz Alparslan’la gelmişiz beraber gidelim o zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet. Yargılama bu zaten ortaya çıkartılmaya çalışılıyor. Mahkeme Başkanı, şöyle bir soru sordu, Alparslan arabayı aldın silahları arabaya doldurdun, üç kişide aldın yanına gidiyorsun Ankara’ya, o silahları görmedi mi arkadaşların? Alparslan Arslan, biliyorlardı evet dedi. Yani baştan itibaren silahları arabaya koyduktan itibaren sizin silahların araba olduğunu bildiğinizi duruşmada beyan etti.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam. Şuna da şöyle bir izah getireyim. Ankara 11 duruşmada yargılandığımız zaman herhalde ikinci duruşmaydı üçüncü müydü tam olarak hatırlamıyorum. Alparslan kalkıp orada söyleme di mi ben yalan konuşuyorum bu arkadaşların ilgi ve alakalarının olmadığını. Dedi mi demedi mi? dedi. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Şimdi bu silahları gördüğünüz Danıştay konusunda haberdar olduğunuz halde niye sizin tepki vermediğiniz konusu bu türlü iddialar soruldu, Alparslan Arslan’a. O da şöyle cevap verdi; bunlar kopuk insanlar yani tutup belli şeyleri sizinle tartışmaz. Tamamsa tamam yani, ama öyle. Şeklinde bir beyanı oldu, siz burada daha önce de söylediniz, şimdi de söylüyorsunuz yani neredeyse bu tarife uyacak şekilde yani Alparslan’ın düşündüğü tarife uyacak şekilde Alparslan’ın yanımdaki bir kişi Osman Yıldırım aynı şekilde bunlar bana söyleseydi Danıştay’ı basacağız hatta değil cumhurbaşkanını, başbakanı daha vuracağız deselerdi, ona da hayır demezdim diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ama ne şekilde söylüyorum. Yani diyorum benim arkadaşlarım için yapamayacağım bir şey yoktur diyorum. Eğer bana deseydiler diyorum tamam mı, deseydiler. Gel vuracağız deseydiler belki de giderdim diyorum yani gel istediğini vuralım deseydiler belki de giderdim diyorum. Yani şu anlamda söylüyorum benim arkadaşlarım diyor, eğer bana söyleseydiler diyorum, yani eğer bak bunu söylüyorum eğer söyleseydiler diyorum. Demek ki burada söylememişler, mesele bu.”

Mahkeme Başkanı:" E biraz evvelde, yani o adamlarla ne işim var, ben tanımam, bilmem ne işim var gibi falan diyorsun. Yani şimdi (1-2 kelime anlaşılamadı.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bunu ben Alparslan için söylüyorum Sayın başkanım. Yani şey için söylemiyorum Osman için söylemiyorum bunu. Yani Alparslan’ı tanımıyorum bilmiyorum

38

Page 39: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:39

diyorum. Tekin için söylemiyorum, İsmail içinde söylemiyorum. Yani o adamları demiyorum ben Alparslan için konuşuyorum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Danıştay saldırısı soruşturmasında dinlenen adları geçen Teoman Ekşioğlu’nu tanıyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. Ya Alparslan’ın çevresinden hiç kimseyi tanımıyorum, hiç kimseyi. Osman onun çevresindeyse o zaman bir Osman’ı tanıyorum. Başka kimseyi tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Sizin Ankara’da Sincan cezaevinde yatmaktayken tanık olarak ifadeniz alındı. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Cezaevinde yatmak, ha sizler tarafından.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet İstanbul’dan gelen Cumhuriyet savcıları tarafından

ifadeniz alındı. Bu süreci anlatır mısınız bu ifadeniz burada okunmadı size, bu ifadeniz doğru mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Okunsun oradaki ifade, ben konuşmadım orada hiçbir şekilde konuşmadım. Zaten bıkmıştım, herhalde böyle bir şey söylediğimi söylüyorlar; Alparslan bana söylemiş ki yakında çıkacağız diye. Ben öyle bir şey söylemedim. Söylediğim şuydu; eğer söylemişsem dahil orada kamera kayıtları eğer kamera kayıtlıysa da benim konuştuklarım ortaya çıkar.”

Mahkeme Başkanı:" Var mıydı kamera kaydı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilmiyorum herkesi çektiğine göre demek ki beni de çekmişler. Ne

bileyim Sayın başkanım? Konuştukları zaman kameraya çekmiyorlar mı? Kaydetmiyorlar mı? Çağırın dinleyin orada. Söylediği bu. Alparslan sana böyle bir şey söylemiş. Bende söylüyorum bana öyle bir şey söylemedi, söylediği buydu; dedi ki Osman Yıldırım mektup yazardı o mektubu size sunduk, Osman Yıldırım kendi çoluk çocuğunun olduğunu söylüyor benim üzerime ifade vermeyin diyor, o şekil yani. Bana yazdı bende aynısını ona izah ettim o da bana bunu söyledi, dedi Osman abinin çoluk çocuğunun var olduğunu biliyorum dedi, hepimiz beraber girdik hepimiz beraber çıkalım. Şu anlamda söyledi, İsmail’de oradaydı Osman’a da ses gitti herkese ses gitti, şu anlamda söyledi. Bende ona o şekil izah ettim artı oradaki sayın savcı ya ben hiç ifade vermedim orada sadece selamlaştık işte Erhan anlat dedi, bildiğim bir şey yok dedim sayın savcım ben kimseyi tanımıyorum onlarda dedi. Memur yani bir tane polis vardı konuştuk, o da haliyle baktı dedi gerçekten bildiğin bir şey yok kâğıtları önüne koydu yazmadı gitti. İkinci sefer çağırdılar, yani gittim beni gönderdiler tamam dedi yok bir şey gönderdiler ikinci sefer birkaç saat sonra yine çağırdılar, tekrardan öyle tutanak amaçlı dedi orada tıklar öyle bilgisayara bir şeyler yazdılar, bu dediler. Mesele buydu. Yani bana orada demedi ya Ergenekon ile ilgili konuş veya Ergenekon’da tanıdığın var mı? Yok dedim. Hepsi bu yani hiçbir şey göstermediler, hiçbir şeyde söylemediler. Mesele buydu.”

Mahkeme Başkanı:" Kim onları sordu sana?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav polis memur bey söyledi. Dedi tanıdıkların var mı dedi

onlardan? Yok dedim. Bu. Yani konuş demiyor, onlarla ilgili şöyle konuş şöyle konuş demiyor hiç kimse demiyor, tanıdıkların var mı? Yok diyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yani dava hakkında Danıştay saldırısı davası hakkında söyledikleriniz var. Bu beyanlarınız bahsettiğiniz Alparslan Arslan’ın yakında çıkarız sözünden başka buna itiraz ediyorsunuz diğerleri doğru mu orada anlattıklarınızdan?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Diğer hususları doğru mu, o tanık ifadenizin?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan Arslan’la mı ilgili ?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alparslan Arslan ve olay konusunda.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya ben olay konusunda söylediklerimi çok iyi hatırlıyorum

herhalde. Şunu söylemişimdir; polise Alparslan Arslan dediğine göre bu işi başörtüsü meselesi

39

Page 40: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:40

olduğunu ve keleşi de Osman Yıldırım’ın getirdiğini bunu Ankara 11 heyetinin karşısında söylüyor yani bunu söyledim yani Alparslan Arslan’ın ifadesinde. Ankara da ne konuştuklarını ona benzer şeyler söyledin ben orada. Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu iddianamede Alparslan Arslan’ın babasının cezaevinde sizlere para yatırdığı konusu var mı? Size de para yatırdı mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Vallahi niye yatırdığını bilmiyorum. Ben Alparslan Arslan’a hiçbir şekilde mektup yazıp da, Alparslan paramız yok bize para yatır diye hiçbir şekilde mektup yazmadım. Yani hatırlamadım da demek ki yazmış olabilir miyim bilmiyorum. Hatırlamıyorum yani yazmadım herhalde. Niye yatırdığını da bilmiyorum, bir sefer 100 milyon bir seferde 200 milyon para yatırdı. O da durumlarımız iyi değildi gerçekten iyi değildi üçümüzün durumu iyi değildi. Yatırmış işte öyle bir para yatırmış. Yani ben söylemedim bunu Alparslan Arslan herhalde kendisi babasına söylemiştir. O da nasıl oldu bilmiyorum ama bir sefer 100 milyon bir seferde 200 milyon para yatırdı.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada Osman Yıldırım, siz İzmir dönüşünden sonra Güllüoğlu pastanesinde buluş, Alparslan Arslan ile buluşma yapıldıktan sonra bir sonra ki gün veya daha sonra Ataşehir Migros’un önünde kendisine tekrar buluşma günü verdiğini o gün oraya gittiğinde birisi tarafından alındığını ve Ataşehir semtindeki evde de bombaların kendisine verildiğini iddia etti. Önceden de bu şekilde iddiaları var. siz burada duruşmada söz alarak bu beyanı yalanladınız.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya tarih olarak herhalde benim bir yanlışlığım var, onu ben.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”O gün aslında bunu Alparslan Arslan’da yani evin

bombalara kadar, yani ne kadar ( 1 kelime anlaşılamadı)”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğru doğru mesele şurada şuydu; tarih olarak ben bunu Sincan

da bir gazetede okumuştum ve Osman Yıldırım bomba aldığı gün bilmiyorum gazete hangi gazete olduğunu, Sultan çiftlikte olduğunu söylüyordu, Sultan çiftlikte olduğunu yani telefonun orada sinyal verdiğini söylüyordu. Bende o zaman da herhalde bilmiyorum zamanı tarihini tam olarak hatırlamıyorum. Onu düşünerek söyledim. Yani bilmiyorum Osman Yıldırım’ın ne zaman Ataşehir’e gittiğini ne zaman bomba aldığını kimlerle görüştüğünü, kimlerle kalktığını bilmiyorum. Bana da kimseyle ilgili bir şey söylemedi. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz Osman Yıldırım’a bombaların kaynağını sormadınız, savunmazın bu şekilde. Bombaları nereden temin ettiğini, doğru mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sormadım çünkü Osman Yıldırım bana herhangi bir bomba eylemi yaptırmadı. Üçüncü bomba eyleminde çağırdı, gittim işte hepsi bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bizzat siz atmasanız da atılan bombalardan haberdarsınız bir ve ikinci bombalar patlamadı, birinci bombanın pimi çekilmeden atıldığı iddia ediliyor, ikinci bomba pimi çekildiği halde patlamamış. Bunlar üzerinde inceleme yapılmış ve içtende orijinal olarak bulunması gereken malzemelerin değiştirildiği dumansız barut eklendiği. Rapor edilmiş bu konuda haberiniz var mı? bu bombalar niye patlamıyor şeklinde bir konuşma bir tartışma söz konusu oldu mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yav öyle sık sık buluşup görüştüğümüz yoktu. Bu arkadaşlar herhalde yeri geldiklerinde yani Osman’la Alparslan Arslan beraberdiler bizim onlardan haberimiz yoktu. Bunu o ikisine sormak lazım haberdar değilim onlarla ilgili.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Hayır yani ama eylemlerden sonra koko barda buluştunuz bu bombalar niye patlamadı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Üçüncü eylemden sonra herhalde bunu tam olarak izah etmiyorum. Alparslan Arslan bana Cengiz Han’la ilgili bir şeyler sordu. Ben de bilmediğim için adam zaten kendi kalıbına kapandı fazla konuşmadı mesele buydu. Bomba momba eylemi hiç aklıma gelmiyordu mesele buydu yani hiç bunlarla ilgili bir şeyler konuşmadık. Saat 12 oldu sayın başkanım.”

40

Page 41: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:41

Mahkeme Başkanı:" Çok var mı?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”benim biraz daha sorum var Sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Ne kadar sürer?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Cevaba görü yarım saat 45 dakika sürebilir.”Duruşma 13.30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada sanıklar Alparslan Arslan ve Mehmet Fikri Karadağ’ın rahatsızlıkları sebebiyle

salondan ayrıldıkları, bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Atilla Cengiz Ceylan, Vedat Mumyapan, Gönül Kerinçsiz ve Yusuf Çolak’ın geldikleri görülmekte, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık Erhan Timuroğlu tekrar huzura alındı.Çapraz sorgusuna devamla.Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Devam edeyim mi Sayın başkanım?”Mahkeme Başkanı:" Buyurun sizi bekliyoruz.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Haber verilmedi kusura bakmayın.”Mahkeme Başkanı:" Buyurun.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İsmail Sağır’ın önceki aşama beyanları var kendiside

Ankara’ya parasını almak için gittiğini bu amaçla gittiğini söylüyor. siz bu konuda bir bilgiye sahip misiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur Osman Yıldırım, söylüyor zaten paranızı Ankara da ödeyeceğim. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu söz konusu para miktarı olarak ne kadardır?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Miktarını bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ne şekilde yani az bir miktar mı, çok miktar mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte miktarını bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu parayı Osman Yıldırım mı verecektir? Osman

Yıldırım’ın bu kadar parası var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Parası yok, ama mesele şu. Bu bomba eylemlerini yaptırıyor,

buna bomba eylemleri yaptıran ve veren burada kimse bombaları Osman’a verdi diye bir şey de bulunmuyorum. Veren her kimse işte veya yaptıran her kimse muhtemelen Osman’a bazı vaatlerde bulunmuş. Yani Osman paralanacağız veya para alacağız veya paranı kurtaracağız benzer şeyler olmuş olabilir. Osman da ona güvenerek paralanacağız hesabı, para verilecek yani bu anlamda.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ankara’ya gittiğiniz gün daha doğrusu gece vakti vardınız. Siz Alparslan Arslan’la diğerlerinden ayrı olarak arabayla Ankara da gezdiniz mi? Danıştay önüne gittiniz mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, gezmedik.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu şekilde bir beyan oldu.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok hiç olmadı. Yani ikimiz tek öyle mi?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet Alparslan’la siz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu benzinlikteki tartışma konusundan bahsettiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Orada ki plaka konusu geçtiğini söylediniz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu konunu ayrıntısını anlatır mısınız? Biraz daha

detaylı.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tam olarak ayrıntısını bilmiyorum bağırarak zaten tartışıyordular.

Osman Yıldırım oraya geç geldi, Alparslan Arslan’la telefonlaşıyorlar. Alparslan Arslan soruyor Osman niye geç geldin? Osman Yıldırım haliyle kendi geç geldiği için sinirleniyor, yerinizi tarif

41

Page 42: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:42

edemiyordunuz diye. Bu sırada bir plaka meselesi, plaka plaka yani plakayı teşhis ettin mi? etmedim, plakayı buldun mu? Bulmadım. Böyle bir tartışma geçiyordu aralarında.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Kim kime diyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan’la Osman buna, yani karşılıklı olarak tartışıyorlar. Biz o

sırada onların yanında değiliz, orada bir çay bahçesi olduğunu söylüyorum. Petrolün bir çay bahçesi. Varsa petrolün kayıtları onları da getirin bakın. Biz orada oturuyoruz ama sesleri petrolde çalışanlar herkese gidiyor, yani mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Kalabalık mıydı, duydular mı çalışanlar bu tartışmayı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kalabalık değildi, petrolde kaç kişi varsa oralarda duymuşladır.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Kim kime plaka soruyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”kim kime plaka soruyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Karşılıklı olarak plaka üzerine tartıştıklarını duydum diyorum. Yani

Osman, Alparslan plakayı teşhis ettin veya Alparslan, Osman’a plakayı buldun diye bir şey olarak tam olarak anlaşılmıyor yani hangisinin hangisine sorduğu. Ama plaka muhabbetini ikisinin arasında geçtiğini duydum. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Peki o tartışma kavgaya vardı mı? Çünkü bazı ifadelerde ve dilekçelerdi, elini beline atacak kadar yani silahına davranacak kadar Alparslan hiddetlendi şeklinde beyanlar var. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Olmuş olabilir ben öyle bir şey görmedim. Kavga etseydiler zaten ederdiler. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Nasıl anlaşılmadı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani ben öyle bir şey görmedim yani Alparslan’ın elini beline filan

attı diye görmedim, yani olabilir de kavga etseydiler zaten edecektiler.” Demek ki etmediler, kavgada yok ortada.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İsmail Sağır’ın mahkemeye gönderdiği dilekçeler var, bu dilekçelerde burada kavga olayından bahsediyor. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”kimle bahsediyor?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İsmail Sağır. Ve kendi beyanı Osman Yıldırım olmazsa

biz Danıştay olayını işlerdik, o bizi vazgeçirdi diyor. Öyle bir şey söz konusu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bu muhtemelen şöyle bir ona bir izah getireyim detaylı olarak

açıklayayım bunu. Osman Yıldırım, İsmail Sağır’la C blokta komşuydular yanlışım olmasa yani odaları birbirine yakında havalandırmalar sadece ayrıydı ama odaları birbirine yakındı toplaşıyordular. Osman orada İsmail’i ikna etmiş olabilir yani bir şekilde işte bana da defalarca söyledi dedi dilekçe yaz Osman abinin ilgi ve alakasının olmadığını işte Osman abi olmasaydı biz yapardık falan filan buna benzer şeyler defalarca bana söyledi. Nezarethanede söyledi, mahkeme esnasında söyledi. Bizim koğuştan ayrılıp tartışıp ayrılmamızın sebebi de buydu yani bu şekilde İsmail’i ikna etmiş olabilir, İsmail bu anlamda dilekçeler vermiş olabilir yani Osman olmasaydı biz bu işi yapardık. Hepimiz Osman’a o zaman iyi bakıyorduk sırf Osman’ın kurtulması içinde elimizden geleni yapıyorduk açıkçası yani Osman deseydi tüm suçlamaları üstlenin bile üstlenirdik, mesele buydu.”

Mahkeme Başkanı:" E yapıyordun da niye kaçtın?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Anlamadım.”Mahkeme Başkanı:" E niye madem o kadar düşünüyordun onu niçin dediklerini yapmadın?

O yaptı bak, yaptığını söylüyorsun, ben yapmadım kaçtım yanından söylüyorsun.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil değil dilekçe konusunda diyorum.”Mahkeme Başkanı:" E işte yani dilekçe vermedin yani.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok vermedim. Çünkü alakası yok, gerçekle alakası yok.”Mahkeme Başkanı:"Daha demin ben onu kurtarmaya çalışıyorum diyordun.”

42

Page 43: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:43

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın başkanım, onu demek istiyorum. Diyorum Osman onun komşusuydu Osman o anlamda onu ikna etmiş olabilir diyorum.”

Mahkeme Başkanı:" E sende daha evvel beraberdin, seni de ikna etmeye çalıştı, sen kaçtın.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”İşte kaçtım yanında durmadım.”Mahkeme Başkanı:" Ama ben, şimdi diyorsun ki onu kurtarmak için her şeyi denerdim

diyorsun.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya ikna etmiş olabilir diyorum. Yani Osman onu bir şekilde ikna

etmiş olabilir. Yani bir nevi kandırmış olabilir diyorum. Mesele bu.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alparslan Arslan ile Güllüoğlu pastanesindeki

buluşmada başka kimselerinde olduğu duruşmada söylendi. Alparslan Arslan’ın kendilerini önceden tanıdığı kişilerin, sizde oradasınız başka kişiler gördünüz mü orada?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim orada durmam toplam bir iki dakika sürmedi. Sadece Alparslan Arslan’ın orada yalnız bir masada oturuyor öyle selamlaştık yani pek dikkatimi çekmedi, herhalde insanlar kalabalıktı, Alparslan Arslan’ın oturduğu masada sadece Alparslan Arslan vardı. Birde biz geçtik, selamlaştık bunlar kendi aralarında özel konuşmaya başlayınca ben aşağı indim. Ya kimseyi görmedim öyle selamlaşıp ta tanıdığım kimseyi görmedim ben.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Niçin aşağıya indiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bunların konuşması herhalde özel diye kendi aralarında özel

konuşacaklar yüz simaları onu gösterdi, aşağı indim.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada huzurdaki savunmanızda Osman Yıldırım’ın

bombaları attırmak için adam aradığını, Tekin’den önce daha önce kendi akrabasına bu teklifi götürdüğünü söylediniz. Aynı şeklide Alparslan Arslan içinde bu şekilde bir iddia söz konusu edildi. Başka bir kişi bomba atma teklifi götürdüğü söylendi. Siz bu konudan haberdar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bir kısmını kabul etmediğiniz önceki aşama

ifadelerinizin arkadaşlarımı korumak amaçlı olarak verdim dediniz. Buna açıklar mısınız? Bu nasıl oluyor, onların verdiği ifadeleri nereden biliyorsunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam onu açıklayayım. Bu arkadaşlar yakalandıkları zaman ben yakalanmadım, bunların haliyle tüm ifadelerini televizyonlarda takip edebiliyordum. Yani televizyonlar bunarın ifadelerini veriyordu. Bende takip ediyordum hepsini. Teslim olduğum zaman ilk söylediğim şey buydu polise ilk söylediğim dedim arkadaşları zor duruma düşürecek bir şekilde ifademi almayın. Yani arkadaşların amacına yatkın bir ifade olsun dedim. Onlarda kendi kafalarınca bunu hazırladılar, imzalattılar. Mesele buydu, yani bu anlamda söyledim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ancak işin doğrusu bu ifadeler daha çok sizin arkadaşlarınızı aleyhine olan ifadeler çünkü bu ifadelerde İstanbul’dan çıkarken Danıştay baskınını bildiğiniz şeklinde beyanlar var. Silahları gördüğünüz şeklinde beyanlar var. Korumaktan ziyade daha çok suçlayıcı mahiyette gözüküyor. Yani bu savunmanızla biraz çelişkili.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcı, mesele şuradan şudur; ben bu silahları görmüş olsaydım. Eğer bu silahların birisi de benim olsaydı bu silahların biri bende olacaktı. Ben Danıştay’a için gitmiş olsaydım Alparslan tek başına yapmazdı, beraber yapardık. Dördümüz Danıştay’ı vurmak için gitmişsek dördümüz beraber Alparslan’la beraber üçümüz de orada olmuş olurduk. Mesele bu, yani neden Alparslan Danıştay için Ankara’ya kadar götürüyor da orada vazgeçiyor? Gidiyor tek başına yapıyor. Bir kere Alparslan bizim halimize baktı çok soğuk olduğumuzu yani petrol tartışmasından sonra o da baktı ve haliyle herkes kopma noktasına gelmiş yani onların tartıştıkları zaman petrolde, herkes kopma noktasına gelmişti. Biz İsmail ile o zaman kararlaştırdık yani İstanbul’a geri döneceğiz diye kararlaştırdık. Bu da üstümüzde para yoktu dönemedik. Mesele buydu. Yani Danıştay için gitmiş olsaydık. Danıştay’ı vururduk. Silahlar

43

Page 44: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:44

bizim olmuş olsaydı silahlar bizim üzerimizde olurdu. Neden üç tane silah Alparslan’da olsun? Yani şimdi mantık olarak düşünelim yanı üç tane silah var orada. Bir da Alparslan’ın değimiyle bir tane keleş var eder dört. Ya bizde dört kişiyiz bu silahlar neden sahiplerinde değil, Alparslan’da? Bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Danıştay olayından sonra Osman Yıldırım’ın sizi İstanbul’da Bahattin Aras’ın yanına gönderdiğini söylediniz. Daha doğrusu gitmenizi söylediğini belirttiniz. Bahattin Aras’ın ifadesi var, dosya arasında. Kısaca size özetleyeyim; Rent A Car sahibiyim, Osman Yıldırım’ın tam olarak ne iş yaptığını bilmiyorum. Kulüp işlettiğini duydum. 01.12.2005 tarihinde Aydın Aklan isimli kişiyle gelerek araç kiraladı, ehliyeti olmadığından Aydın Aklan adına kiralandı. Ancak aracı aldıkları halde ruhsatı unuttular, telefon açtım, Sultanbeyli adliyesinde olduğunu öğrendim. Ruhsatı vermek için buraya gittim, burada Osman, Alparslan Arslan ve Erhan Timuroğlu’nu gördüm. Bu kişileri kendisine arkadaşları olarak tanıttı.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan Arslan’ı mı görmüş? Bahattin Aras mı bunu diyor.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet. Sizi görmüş, Osman Yıldırım’ı görmüş.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Bir de Alparslan Arslan’ı?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Sultanbeyli adliyesinde evet. Ne diyorsunuz bu

ifadeye?”Sanık Erhan Timuroğlu:Yok bu doğru.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yani Alparslan Arslan ile daha önceden de tanışmaları.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok bu muhtemelen, orada bir yanlışlık var yada beni karıştırıyor.

Sultanbeyli adliyesinde ben yok idim. Yani öyle bir şeyden benim haberim yok. Bahattin Aras ile tek görüştüğüm yer Rent A Car’ına iki sefer gitmemledir. Meseli bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu araç kiralama işini biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Rent A Car onundu.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Hayır bu bahsettiği.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Biliyorum, biliyorum Bahçelievler de Osman Yıldırım ile iki sefer

gittik.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”( 1-2 kelime anlaşılamıyor) Aralık 2005 tarihinde. Aydın

Alkan’ı tanıyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. Bakın adliyede ben yoktum yani Sultanbeyli adliyesinde,

Sultanbeyli adliyesinin kamera kayıtlarını getirin o tarihte onun bahsettiği tarihte, vardır herhalde adliyede. Koskoca adliyede kamera olmaz mı? Bakın görürsünüz, yokum. Öyle bir şey doğru değil. Ya Bahattin Aras beni doğru dürüste tanımaz yani ismimi bile bilmez.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada huzurdaki savunmalarınızda Osman Yıldırım, üçüncü bombalama eylemine katılmadığını hatta bu eylemden önce Alparslan Arslan ile Üsküdar da görüşerek onu vazgeçirmeye çalıştığını bu şekilde konuşarak Mecidiyeköy’e kadar geldiklerini söyledi. Bu konu hakkında bilgi sahibi misiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Bilgi sahibi değilim. Benim orada azmettiricim Osman Yıldırım’dır. Beni orada sık sık arayan Osman Yıldırım’dır.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Dava dosyasının 14. klasörü 179. sayfasında Cumhuriyet gazetesi vekillerinin davanın esası hakkındaki talep dilekçeleri var. Burada özet olarak şöyle deniyor; gazete binasına atılan üçüncü bomba gazetenin pencere camına fırlatılmış ancak cam çift camlı olduğu için kırılmadan bahçeye düşmüştür. Bu haliyle eylem adam öldürmeye teşebbüstür deniyor. Sizin beyanınızda kısmen çelişkili, bombanın boş bahçenin boş bir tarafına atıldığı söyleniyor. Bu konuda bir ekspertiz raporu da var, pardon olay yeri inceleme raporu var. Bu bombanın cama çarptığını siz gördünüz mü?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben görmedim. Deminde söylediğim gibi o bomba esnasında ben orada bir iki çocuk ve kadın vardı yani o kadın çocuklarıydı herhalde benim dikkatim onların üzerindeydi. Yani şimdi orada adam öldürmeye yönelik diyor da Alparslan isteseydi orada içeri

44

Page 45: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:45

girerdi vururdu yani silahı vardı yani. Hem bombalardı hem vururdu yani. Danıştay’a girecek adam Danıştay’ı gidip vuracak adam Cumhuriyet gazetesine mi giremez? Yalan konuşuyorlar.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Dava dosyasının 11. klasöründe 189. sayfada bir emniyet yazısı var. Soruşturmayla ilgili olarak şurada şöyle deniliyor; Cumhuriyet gazetesi saldırıları eylemleri failleri henüz tespit edilememişken 17.05.2006 tarihinde Danıştay saldırısı olduğu, yakalanan Alparslan Arslan’ın Cumhuriyet gazetesi saldırıları hakkında da bilgi verdiği belirtiliyor. Yani Alparslan Arslan henüz Cumhuriyet gazetesi saldırılarının failleri tespit edilememişken Danıştay saldırısından sonra bilgi verdiği için, sizin tespit edildiğiniz kamera kayıtları vesair.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sayın savcım, mesele bana göre bilmiyorum, mesele şudur; İsmail Sağır mesela sabıkalı olan bir insandır. İsmail Sağır’ın ikinci bomba eyleminde hop diye resmi ortaya çıkıyor yani kamera kayıtlarında baksa sabıkasından dolayı bir saniyede bile İsmail’e ulaşırlar. Bu da gösteriyor ki ulaşmak istememişlerdir ve yada yol vermişlerdir, yani mesele budur anlaşılan budur. Yani bilerek alınmamış. Yani kamera kayıtlarına baktığı zaman kişiyi gördüğü zaman bir saniye bile geçirmeden yakalanabiliyor. E biz Cumhuriyeti 10 Mayıs’ta mı bombalandı? İsmail Sağır’ın eylemi 10 Mayıs’ta. Bu 17 Mayıs’a kadar nasıl alınmıyor bu insan? O zaman bu da gösteriyor ki birileri yol veriyor, aldırtmıyor veya almıyorlar. Veya takip ediyorlar bir şeyler var onun içinde. Yani Ogün Samast gidiyor şeyi vuruyor gazeteciyi vuruyor kaçarken aynı gün içerisinde yakalanıyor, kamera kayıtlarında aynı gün. İsmail Sağır, Tekin İrşi, ben Alparslan hepimizin kamera kayıtları var orada, biz niye yakalanmıyoruz o zaman? E haliyle burada insanların aklına başka şeyler geliyor.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Peki siz, bu şekilde her tarafı kameralarla donatılmış. Hatta siz gündüz vakti de gittiniz, gazete binasına yapılan eylemde bu yakalanma ihtimalini göz önüne almadınız mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Üçüncü bomba eyleminde herhalde yine bahsediyorsunuz. Üçüncü bomba eyleminde diyorum, Alparslan’ın haline baktım o şekilde gittim yani Alparslan’la beraber. Gazeteyi bombalar mı bombalamaz mı diye de hiç aklımdan geçirmedim yani bombalayamayabilirde diye zihnimde geçirdim yani o şekilde gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”İsmail Sağır’ın İstanbul terörle mücadele şubesinde alınan ifadesi var. Burada özet olarak 12 Mayıs 2006 günü saat 11’de Erhan Timuroğlu, Alparslan Arslan’ı arayarak para istedi. O da Perşembe günü bu da Danıştay saldırısından sonraki bir güne denk geliyor. Bir yerden para alacağını, alırsam herkesin parasını dağıtırım dedi.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tarih ne zaman?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”12 Mayıs günü.”Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın:”Daha sonra da sizin bahsettiğiniz, benden ayrıldıktan

sonra Erhan Timuroğlu Alparslan Arslan ile buluşmuş, Alparslan Arslan’ın ona 400 yüz lira vermiş. Aynı gün Erhan Timuroğlu 150 lirasını bana verdi. Bende bunun yarısını Tekin’e verdim. Ertesi gün, Erhan Timuroğlu aradı bir iş var ama bu sefer biz yapamayacağız, Alparslan Arslan yapacak biz yanında olacağız dedi. Şeklinde ifadesi var. 12 Mayıs günü siz arayıp para istediniz mi siz Alparslan’dan?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. O Bakırköy’den Osman’ın bizi yönlendirmesiyle gittiğimizde İsmail Sağır onu kastediyor.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Peki bu şekilde bir konuşma geçti mi?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alparslan’la?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Perşembe günü para gelecek.”

45

Page 46: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:46

Sanık Erhan Timuroğlu:”Alparslan bir kere fazla konuşmadı orada bizimle öyle kendinde değildi. Birisiyle telefonla konuştu gitti. Yani paralanacağız paranız olacak, size bu kadar para vereceğim. Herhalde Osman’ın söylemiştir telefonda işte arkadaşlara para ver hesabı. O da zannetti ki cep harçlığı filan öyle 200 TL para bıraktı ortaya gitti.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alparslan Arslan’ın iki Glock marka silahı temin ettiği ileri sürülen, kendisi de bunu kabul ediyor. Aykut Metin Şükre’yi siz tanımadığınızı söylediniz önceden, bu doğru mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yine bu silah temini işinde isimleri geçen Selçuk, Kenan,

Nejat isimli kişileri tanıyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, tanımıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz Alparslan Arslan, İsmail Sağır, Tekin İrşi, Osman

Yıldırım ittifak halinde Ankara’da Selvi otelde kaldığınızı söylüyorsunuz. Oysa mahkemeye gelen kayıtlarda otelde Alparslan ve Osman’ın kalmadığı gözüküyor.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Çıkmış olabilirler.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Hayır kayıtlarda kalmadıkları gözüküyor.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben Alparslan’ın kaldığını söylemedim. Yani en son gittiğimde

Osman’ı gördüğümü söylüyorum. 16 Mayıs akşamıydı herhalde, yani odasına gittiğim zaman Alparslan yok idi Osman vardı. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”ilk gittiğiniz gece onlar kayıt yaptırdılar mı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ona dikkat etmedim. İsmail ile biz kimliklerimizi verdik, kayıt

yaptılar kimliklerimiz orada mı kadı bize geri mi verdiler hatırlamıyorum, direk eski odamıza yani ben ile İsmail eski odalarımıza çıktık.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Peki ertesi günü benzinlikte ki tartışmada hep birlikte geri döndünüz tekrar kayıt.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”15 Mayıs akşamı mı diyorsunuz 16 Mayıs akşamından mı bahsediyorsunuz?”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”15’ini sordum şimdi bahs.”Sanık Erhan Timuroğlu:”15 Mayıs’ta dördümüz beraber yukarı çıktık.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yani İstanbul’dan geldiğiniz gün.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Dört kişiydik o zaman.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz onların odalarına yerleştiğini gördünüz mü?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Gördük.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”16 Mayıs akşamı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman’ı sonradan gördük, Osman’ın odasına sonradan gittiğimiz

zaman Osman oradaydı.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Eylem günü sabahı 17 Mayıs günü, Alparslan Arslan

aracıyla tek başına yola çıkıp Danıştay civarına gidiyor. Alparslan Arslan arabanın anahtarını sizden mi aldı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu şekilde beyan var.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok benden alamdı, yani siz diyince ben kendim anlıyorum yani

bir şey anahtarı?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yani İsmail ile siz aynı odada kalıyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ama arabanın anahtarı bir kere bizde ne işi var? olsa ya

Osman’da olurda ya şeyde olurdu Alparslan’ın yanında olurdu. Mesele bu, yani bizde değildi.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Size bıraktı arabayı Alparslan Arslan 16’sında kendisi

dışarı gittiği.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Gündüz mü?”

46

Page 47: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:47

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Gündüz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam doğrudur bize bıraktı.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Akşam geldiğinde siz iade mi ettiniz anahtarını?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok geldiği zaman arabanın anahtarını verdik zaten biliyorsunuz o

akşam otele gittik, arabanın anahtarı kendisinde yani kendi aracını kendisi kullanıyordu. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu araç üzerinde olaydan sonra yapılan incelemede bir

çarpma veya sürtünme basit bir kaza olduğunu düşündürecek bir boya kazıntısı görülmüş. Araba bir müddet sizde kaldı, siz Ankara da gezdiğiniz, öyle bir kaza yaptınız mı basit bir kaza.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok yani gezin diyince zaten Ankara’yı bilmiyorduk. O geyiğin olduğu yerden hemen geyiğe varmadan geyik heykelleri vardı yolun ortasında ona varmadan orada sağa giriyorduk sağdan o zaten o büyük bir bina vardı çok büyük o yuvarlak yani onun her tarafı öyle volta atıyorduk yani arabayla yani mesele buydu. Yani Ankara’yı bilmediğimiz için fazla açılmıyorduk. Oradan veya oradaki pastanelere gidiyorduk, kahvehanelere gidiyorduk, oyun oynuyorduk çay içiyorduk, buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Dava dosyasının 14. klasöründe 109. sayfada 27.05.2006 tarihli hürriyet gazetesinde yayınlanan bir habere ilişkin gazete kupürü var. Burada şöyle deniyor Doğu Perinçek, Alparslan Arslan ve ekibinin bu Bulgaristan’da faaliyet gösteren Mossad destekli Alpiras adlı firma tesislerinde özel eğitim gördüklerini söyledi. Perinçek ekibin Türkiye’de Gonca Bahar kimliğini taşıyan bir kadınla ilişkili oldukları ve hesaplarına da dört trilyon lira yatırıldığının bilindiğini kaydetti diyor. Siz yasa dışı veya yasal olarak hiç yurt dışına çıktınız mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Hiç çıkmadık.”Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:" İtiraz ediyorum burada hiçbir şekilde bir isim yok.

Erhan Timuroğlu adı geçmiyor, başkalarının da adı geçmiyor. Soru doğru değildir. Neden? Çünkü burada hiçbir şekilde herhangi bir sanığın adı geçmemektedir. Bir tek Alparslan Arslan’ın adı geçmektedir. Ne Erhan Timuroğlu nede diğer Danıştay sanıklarının adları geçmemektedir. O bakımdan bu sorunun sorulması hukuka aykırıdır. Sanki sanıklar hakkında benim atfı cürümde bulunmuş bir izlenim yaratılıyor ve gerçekten uzaklaştırılıyor.”

Mahkeme Başkanı:" Savcı bey tek o mu, tek onun ismi mi var?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Ben sanığa isim söyleyerek sormadım. Bir gazete

kupüründe Alparslan Arslan ve ekibinin şeklinde geçiyor. Bunu sorgulamak için sorularım olacak.”Mahkeme Başkanı:" Gazetenin kupüründe Alparslan Arslan ve ekibi mi yazıyor?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet.”Mahkeme Başkanı:" E buyurun sorun.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok öyle bir şey yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yurt dışına hiç çıkışınız oldu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok hiç yurt dışına çıktığım olmadı. Hayatımda dört trilyon değil

cezaevinde yani en büyük parayı benim annem yatırdı. 400 milyon yani en fazla yatırdığı para da o da bir tane buzdolabı almak içen 400 milyon yatırdı ve 4 milyon filan rüyamda göreceğim paralar bile değil. Doğru değil yani bu doğru değil.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Alpiras isimli bir firma biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok bilmiyorum. Yani ilk sefer duyuyorum öyle bir şeyi.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Gonca Bahar ismini duydunuz mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hayatım boyunca duymadım.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz Osman Yıldırım’ın sizi ve İsmail Sağır’a İstanbul’a

gönderirken siz İstanbul’a gidin benim Ankara’da işim var dediğini söylüyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur. Ankara’da işim var demiyor. Ankara’da avukatın aracını

kurtarıp geleceğim diyor.”

47

Page 48: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:48

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Başka bir yerde başka sanıkların beyanlarında Nevşehir’de bulunan hasta ablasını ziyaret konusu söyleniyor. Bu konuda bir bilginiz var mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Dava dosyasının üçüncü klasöründe 353. sayfasında

17.05.2006 tarihinde saat 22.42’de Osman Yıldırım ile yaptığınız Kürtçe yaptığınız bir telefon görüşmesi var. Burada siz Osman Yıldırım’ı arıyorsunuz, bu sırada Osman Yıldırım Nevşehir’de bu anlaşılıyor. Bu görüşmede Osman Yıldırım, size neden Bahattin Aras’ın yanına gitmediğinizi soruyor. Siz Osman Yıldırım’ın İstanbul’a gelmesini beklediğinizi söylüyorsunuz. Bu sözünüz üzerine Osman Yıldırım kızıyor, sonra siz devam ediyorsunuz, tam olarak ne demek istediğini anlamıyorsunuz. Ben oraya gitmeyeyim mi diyorsunuz, Osman Yıldırım’a. Oysa Osman Yıldırım ısrarlı şekilde Bahattin Aras’ın yanına gitmenizi söylüyor. Erhan Timuroğlu’nun sizin konuyu anlamamanızın üzerine bu sefer biraz daha açıklıyor, o çocuğu oraya bırak sen evde kal. Bu sefer siz konuşuyorsunuz bir şey yoktur değil mi? diyorsunuz. Osman Yıldırım’da kendine rahat ol diyor, ben zaten rahatım diyorsunuz. Osman Yıldırım’da en son o çocuk herhalde burada İsmail’i kastediyor. Bahattin Aras’ın yanına gitsin işte bir yere götüreceğini 15 milyar alacağı olduğunu söylüyor, ısrarla İsmail’i Bahattin’in yanına bırakmanızı sizin evde kalmanızı söylüyor. Sizde bunu kabul etmiyorsunuz, nitekim gitmemişsiniz. Bunu açıklar mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tabi açıklayayım. Osman Yıldırım’ı İstanbul da aradım bizi aldın Ankara ya götürdün böyle şeyler yaşandı Ankara da yani benle İsmail’i kendinle beraber götürdün. Böyle şeyler yaşandı, şimdi ne olacak diye soruyorum. O da diyor rahat ol diyor bir şey olacağı yok diyor yani sizinle ilgisi yok diyor, siz benimle beraber gelmişsiniz anlamında söylüyor. Ben de tamam diyorum rahatım diyorum. Bahattin Aras’ın oraya diyor İsmail’i bırak diyor oraya sen dön evine git diyor. Yani İsmail orada kalsın diyor sen evine dön git diyor. Ne diye İsmail’i bırakayım oraya İsmail’in kendi evi var kaldığı bir yeri var. bu.”

Mahkeme Başkanı:" Niçin istiyor oraya özellikle kalmasını?”Sanık Erhan Timuroğlu:”İsmail için mi?”Mahkeme Başkanı:" Evet.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya İsmail’in orada kalması için şimdi orası Rent A Car ya araba

filan kiralar.”Mahkeme Başkanı:" Evi var, evi barkı var adamın.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya çalışma amaçlı yani orada işte iş çalışma amaçlı.”Mahkeme Başkanı:" O telefon görüşmesinden, çalışma amacı çıkmıyor yani o

konuşmada.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok o tahsilat haricinde yani o 15 milyar lirayı ben demin o 15

milyar lirayı ben zaten onu izah etmiştim. Yani Osman Yıldırım git al dedi. Bahattin Aras’ın bir alacaklı olduğunu söyledi, gidin o parayı tahsilat edin alın o 15 milyarı yedi buçuğunu Bahattin’e verin yedi buçuğunu bize getir diye söylüyor. ve ona telefonu ver benimle görüşsün diyor o borçlu olan bu anlam yani bu anlamda söylüyor. Gitmedik yani mesele buydu. Yani şunu demek istiyorum; eğer orada Danıştay ile ilgili alakamız olsaydı, ben neden orada o Osman’a telefon açıyorum? Osman şimdi ne olacak, aldın bizi götürdün şimdi durumumuz ne olacak? O da diyor rahat olun, siz benimle beraber gelmişsiniz diyor, mesele budur. “

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Dava dosyasının 3. klasöründe 358. sayfada İsmail Sağır’ın bir telefon görüşmesi var. Görüşme Danıştay saldırısı günü saat 18.21’de yani olaydan yaklaşık sekiz buçuk saat sonra yapılmış. Kendisine hal hatır soran bir bayana çok iyi olduğunu söylüyor, çok parası olduğunu söylüyor. Bir aydan itibaren hap içtiğini kokain içtiğini, dün diyor yani Danıştay saldırısından bir önceki gün. İki kız ile gezdiğini kendisinin 2–3 milyar parasını yediklerini söylüyor. Bayan kendisine parayı nereden bulduğunu soruyor o da televizyon seyretmiyor musun bende CD’si var diyor. Bu telefonum açık olmaz ise diğeri sürekli açık diyor.

48

Page 49: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:49

Şimdi bir gün önce gezdiklerini söylüyor. Siz bir gün önce birlikteydiniz İsmail Sağır’la araba da sizdeydi, burada geçen.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ne bendeydi? Araba mı?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet, Alparslan Arslan’ın .”Sanık Erhan Timuroğlu:”Olaydan bir gün önce değil mi?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Evet. Olaydan bir gün önce. Burada anlatılan şeyler

doğru mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Şimdi anlatılan şeyler doğru değil. Bu para mevzusu şöyle olabilir

şimdi İsmail Sağır haliyle Ankara’ya parasını almaya gelmiş. Orada da sevdiği bir tane kadın var, onunla telefonlaşıyordur biraz hava olsun diye öyle konuşmuştur. Mesele budur. Veya Cumhuriyet gazetesini bombaladım işte sen görmüyor musun, bunun karşısında bedava mı yapmışım. İşte bana para vaadinde bulunulmuş, param olacak yani. O anlamda söylemiştir yakında param olacak diye o anlamda söylemiş diye olabilir, bu. Yani böyle bir telefon görüşmesinden benim haberim yok benim yanımda yapılmadı, bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yine aynı klasörün 362. sayfasında İsmail sağır ile x şahıs olarak belirtilen bir kişi arasında yapılmış bir telefon görüşmesi var. 18.05.2006 tarihinde saat 00.54’te saldırıdan bir gün sonra. Burada İsmail Sağır’ı arayan kişi şöyle diyor; isim filan söylemedi ama iki kişi daha var demişler diyor. Devam ediyor; isim filan söylemez herhalde, eşek değil ya iki kişiyi niye diyor ki? Nasıl olacak bilmiyorum diyor. İsmail Sağır, söylemez zannetmiyorum da oteli söyledi işte orası kötü, diyor. Görüştüğü kişide, sen düşün yakalanma emrin ifaden nasıl olacak ona göre düşün diyor. İsmail Sağır’da devamında zaten mesaj yazıyordum Osman’a diyor, görüştüğü kişide Osman abiye param pulum yok de bende gideyim kendimi şekil mekil yapayım kimlik mimlik yapayım biraz uzaklaşayım de buralardan diyor. Bu kişi İsmail Sağır’a ifaden nasıl olacak düşün, Osman abiye mesaj çek diyerek akıl veriyor. Para istemesini söylüyor. Siz tanıyor musunuz bu kişiyi?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok ben o kişiyi tanımıyorum burası o kişiye çok doğru söylemiş. Osman’ seni götürmüşse ikna etmişse para vaadinde bulunmuşsa ara Osman’ı paranı iste. Bizim başımıza verdin belayı yakalansak hepimiz parasız pulsuz cezaevinde yatacağız, mesele buydu. Bu anlamda telefon açıp da bu şekilde aklı alışverişi yapmış olabilir yani böyle bir telefon görüşmesinden haberim yok, bunu çıkartıyorum. Madem seni götüren sana yaptırmaya çalışan Osman’sa muhtemelen seni ya kandırıp götürüp kullanmaya yönelik yani mesele budur Sayın başkanım. Açıkçası bu orada kandırılmış, kandırılıp kullanılmış yani.”

Mahkeme Başkanı:" Senin haberin var mı bu telefondan?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yok. Ya şu anlamda diyorum yani bu Ankara meselesi var ya eğer

Danıştay ile ilgili bir şey ise biz burada kandırılıp kullanılmışız yani mesele budur. “Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada ifadenin nasıl olacağını düşünmesini tavsiye

ediyor.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Kime bana mı?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Hayır, İsmail Sağır’a. Size bu şekilde bir tavsiye bir

telkin oldu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Benim öyle bir şeye ihtiyacım yok. Şu şekilde ihtiyacım yok şimdi

orada yaptığım bir şey yok benim. Danıştay’I ben basmamışım Cumhuriyeti ben bombalamamışım Alparslan bombalamış. Üçüncü bomba eyleminde ben mi çıkarıp atmışım kendisi atmış. Niye ben atamaz mıydım? Yani şimdi İsmail atıyor Tekin atıyor, benim ne özelliğim var bana attırmıyorlar? Mesele bu şimdi burada durup düşünmek lazım. Yani şimdi Osman Tekine yaptırıyor, İsmail’e yaptırıyor. E haliyle bana da verebilir, Erhan git yap diyebilir yani diyebilirde diyemez değil. E bende Osman’ın kulağından tutup Osman’ı da götürecektim oraya, bu.”

49

Page 50: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:50

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada değişik aşamalarda bu olaylar sürecinde Alparslan Arslan’ın bir şey yiyip içmediği çok uzunca bir süre yani gözaltını da kapsıyor bu. Hatta sigara tiryakisi olduğu günde bir, bir buçuk gün içtiği halde sigara içmediği iddia ediliyor. Siz en azından Cumhuriyet gazetesi süreci, Ankara yolu işte orada iki gün kalma süresinde beraber oldunuz. Bu konuda gözleminiz nedir? Alparslan Arslan’ın .”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Gözlemim şudur, doğrudur Alparslan asla bir şey yiyip içmiyordu ve Alparslan Arslan’ı o kadar takip etmiyordum yani, belki de bizim yanımızda yiyip içmiyordu, gidip orada başka türlü yiyip içiyordu? Ne bileyim yani. Yani takip etmiyorum takip siz (1 kelime anlaşılmadı) Alparslan’ı”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yargıtay bozma kararından sonra yapılan 20.04.2009 tarihli ikinci duruşmada siz Osman Yıldırım’a küfrederek bu itirafçı yalan söylüyor demişsiniz. İsmail Sağır’da benzer şeyler söylemiş. Osman Yıldırım’da karşılık vermiş size kaç para verdiler demiş. Bu tutanağa bağlanmış mahkemece. Bu olay nasıl gelişti? Bunu anlatır mısınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya Osman Yıldırım, ben oradaki o tartışma esnasında mesele şuydu, yalan konuştuğuna dair şimdiye kadar bize hiç söylemedi mesele duruşma esnalarından veya hiç Ergenekon’dan yani bana şahsen hiç bahsetmedi işte bunlar bana yaptırdı şu falan filan. Hep kendi kendine senaryo çiziyor nezarethanelerde senaryo çiziyor. İşte acaba kim, acaba ne bunun arkasında güçler kim falan filan. En son bu gizli tanık şeyi çıktı bu yani gizli oluyorsun yüzünü müzünü değiştiriyorlar gönderiyorlar işte bazı beyanlarda bulun. Yani açıkçası itirafçı ol örgütü çökert. Seni şey yapalım kurtaralım hesabı şimdi haliyle biz bu adamın yüzünden yatıyoruz ve bu adamın arkasında durmuşuz. Ya duruşmanın sonuna kadar bu adam durup durduğu yerde, kendince bizi tekrar kurban ediyor benim bunlarla alakam yok bunları kullanan Ergenekon’dur. E kardeşim ben Ergenekon’u tanımıyorum etmiyorum neden bizi kastediyorsun.”

Mahkeme Başkanı:" Kim diyor onu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman diyor, bu anlamda yani.”Mahkeme Başkanı:" Nerede diyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Hı?”Mahkeme Başkanı:"Nerede diyor?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Nezarethanede altta. Duruşma esnasında yani orada askerlerin

arasında yoksa ben Osman’la durup dururken ne işim olacak? Yani niye hakaret edeyim, neden yani? Yani hala da Osman abi diyorum doğru dürüst Osman diyorum. Gördüğüm zamanda önümü ilikliyorum yani utanıyorum da bir yandan da, mesele buydu. Yani şu anlamda söylüyorum bakın diyorum; Osman getirdin hepimizi burada kurban ettirdin ne söyledin biz senin her dediğini yaptık senin için. Şimdi bu neyin nesi? Bu yani ne demek bunları yaptı? Benim bunlardan hiç haberim yoktu. Bunlar Alparslan’la, ya biz Alparslan’ı nereden tanıyoruz yani senin doğrultunda biz Ankara’ya geldik, sen şimdi diyorsun ki benim doğrultumda değil benim hiç bir şeyden haberim yok. Bunlar Alparslan ile kendi aralarında konuşmuş. Bende bunlara nereye gidiyorsunuz? Bunlar bana anakara ya gidiyorum, hadi bende sizinle beraber geleyim, bunu diyor. E gel de burada kafayı yeme, mesele Bu. Birde tahrik etmesini biliyor Sayın başkanım.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Aslında burada, burada söz konusu olan tabi Osman Yıldırım’ın sonraki beyanı ve bombaların kaynağı konusunda o bombaları Ataşehir’de Muzaffer Tekin’den aldığını söyledi. Muhtemelen bu duruşmada söylenen sözlerde bundan sonra siz bu konuda bir şey biliyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Değil, hiçbir şey bilmiyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Çevresini tanımadığını söylediniz Osman Yıldırım’ın.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Yine de söylüyorum burada hiç kimseyi tanımıyorum Tekin,

İsmail’le Osman hariç diğer sanıklardan hiçbirisini tanımıyorum, hiçbirini tanımıyorum, hiçbir şekilde tanımıyorum. Kimden aldığını da bilmiyorum. Osman Yıldırım’ın çevresini olduğu gibi bilmediğimi demin söyledim. Sadece birkaç kişiyi tanıdım, Esen Türkyılmaz, Ali Rıza Korkmaz

50

Page 51: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:51

bunlarda bizim hemşerimiz bir de Karatayları Cemal Karatay’ı bunları tanıdığımı söyledim. Tanımıyorum yani bilmiyorum mesele budur. Kimden aldığını da bilmiyorum kimin onu sürüklediğini de bilmiyorum. Alparslan’a kimin yaptığını da yani şimdi Sayın başkanım, koskoca Danıştay ya ben bu düşünüyorum yani benim bu Danıştay ile ne işim olabilir yani niye gidip Danıştay’ı vuracağım? Ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum vallahi bilmiyorum bak bunu samimi olarak diyorum. Cezaevine girdim şimdi yanımızdaki komşular var hangi davadan geldiniz demiyoruz Danıştay Alparslan, ha diyor Danıştay hele anlat diyor. E ne anlatayım şimdi Danıştay’ı bilmiyorum Danıştay’ın ismi bile bilmiyorum. E yazı yazamıyorum gel de anlat şimdi bu işin içinden çık. E olmuşsun Danıştay, bu kimin içindi Osman ile Alparslan. Mesele bunların dava bunların getirdiler yem, kurban ettirmek için kamuoyunu mu tatmin etmek için birilerini koruma saklama amaçlı artık bilmiyorum yani kesinlikle bu işin içerisinde bir şey var biz kurban, kurban işte kurban bunlar işte kardeşim al götür işte kurban. Mesele bu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu beyanınızın hangi bilgiye dayanarak yani veya görgünüze dayanarak söylediğinizi ben sorguluyorum. “

Sanık Erhan Timuroğlu:”Sorun ya tabi.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Çünkü burada duruşmada Osman Yıldırım’ın söylediği

gibi maddi durumunun iyi olmadığını kendi cebinizden Osman Yıldırım’a para verdiğinizi söylediniz. Lokale ortak ettiğinizi biraz maddi durumunun düzelmesi için ve buna rağmen Osman Yıldırım, para vaadiyle Tekin ve İsmail’e bomba eylemleri yaptırıyor. Kendisine ait bir parası yok sizin beyanınıza göre, bu parayı bir yerden temin edip verecek.”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Doğrudur.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bunun kaynağına ilişkin kendisi bir beyanda bulunmuş

siz bu konuda ne biliyorsunuz, neye yalanladınız, Osman Yıldırım’ı?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ya şu şekilde yalanlıyorum; şimdi Osman Yıldırım’ın gerçekten

durumu iyi değil yani üçüncü bomba eyleminden sonra bu Alparslan Arslan’la telefonlaşıyorlar Alparslan Arslan’ın ona verdiği paranın miktarı bir 750 milyon bir de 500 milyon para. Yani bu bomba eylemleri esnası içerisinde verdiği para bu, 750 milyon bir de 500 milyon. Muhtemelen Osman’da bunu dolara çarptı, 500 bin dolar ne yapar, 750 milyar para yapar. 750 milyon herhalde öyle gördü, 500 milyonda 500 bin dolar olarak görmüştür. Yani bu şeyde bu zihniyetle ben bunu söylüyorum. Osman Yıldırım yalan konuşuyor. E peki 500 bin dolardan bahsediyor, yani insan bu kadar mı şey olur, oradan çıkartır yarısını alır. 500 bin doların en azından 100 milyarını alır. E kardeşim 100 milyar değil cebinde 5 milyar para yok nasıl olacak bu? Bunu yani bu anlamda ben söylüyorum. Yoksa isterse desin Ergenekon değil, İlker Başbuğ bana yaptırdı, zaten diyor da. Cezaevinde onları söylüyordu, şey kara kuvvetler komutanı bana yaptırdı.”

Mahkeme Başkanı:" Kim diyordu?”Sanık Erhan Timuroğlu:”Osman diyordu. Bir sürü mahkûma söylüyordu. Yani oradaki

mahkûmlar arasında Osman Yıldırım’ın söylemediği kimse kalmamıştı.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz burada bir duruşmada söz alarak şöyle dediniz

sayın başkan önce iddianamede geçen Alparslan Arslan’ın bana hitaben söylediği biz yakında çıkarız bu doğru değil bana öyle şey söyledi, bu duruşma tutanağına yanlış geçmiş olabilir söylemedi olabilir. Oysa 13.03.2008 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadenizde şöyle diyorsunuz; sadece ilgili bölüm Danıştay eylemine geldikleri gün özetleyerek okuyorum, Alparslan Arslan’ın normal davranışlarını dışında davranışlar sergilediğini bir şey yiyip içmediğini, yargılama sürecinde Alparslan Arslan’ın biz yakında çıkacağız fazla kalmayacağız, hepimiz çıkacağız dediğini duyduğunu ancak nasıl çıkacaklarını söylemediğini anlatıyorsunuz. Burada çelişkili bir durum oluştu, bunu izah eder misiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam bunu izah edeceğim şimdi bu Kara Kuvvetleri Komutanı meselesi şöyle oldu. Bu Osman Yıldırım ile beraber kalan, beraber yani aynı cezaevinden beraber yani aynı koğuştan kalan iki arkadaş var, ben bunlarla mahkemeye çıktım ayrı yeten.

51

Page 52: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:52

Bana mahkemede söyleyen yani bunları bu şekilde söyleyen bunlar yani Osman Yıldırım bize böyle diyor. Kara Kuvvetleri Komutanı bana yaptırdı diyor. Bu şekilde yani söylüyor tamam mı yani bunu bana söylediğinde de yani ben bunu bu şekilde duydum bunları da duydum Osman Yıldırım ile beraber birisinin ismi Bayram da birisi de Kırklareli mi Kırıkkaleli mi romanlarındaydı uyuşturucu davasında yatıyordu. Bunlara anlatmıştı bende bunlarla beraber adliyeye çıktım yani mahkemeye çıktım. Orada duydum. Bu Alparslan Arslan meselesine gelince de sorduğunuz soruya mesele şuydu, Alparslan Arslan bana yakında çıkacağız diye bir şey söylemedi. Yani tamam yakında çıkacak çıksın o zaman niye çıkmadı. Hep beraber girdik hep beraber çıkacağız dedi. Yani ben dedim ya dedim Osman Yıldırım’ın yaşı büyüktür çoluk çocuğu var. Hepsi pür perişan bunun üzerine ifade vermeyelim bu çıksın dedim. İlk şeyde duruşmada. O da gülerek zaten hep gülüyordu. Halimize bakıp zaten hep gülüyordu coşuyordu açıkçası. Şimdi kendisi de bakıyordu ya diyordu böyleleri nereden bulacaksın işte tamam tam bunlar. Bize bakıp bakıp gülüyordu. Beraber girdik beraber çıkacağız dedi. Boş ver sen Osman’ı dedi mesele buydu.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Burada Osman Yıldırım’ın dilekçeleri okundu mahkeme tarafından. Ondan sonra siz söz aldınız. Bu dilekçeleri ilk defa gördüğünüzden bahsettiniz. Duyduğunuzdan bahsettiniz. Ve buna dair beyanlarınız oldu. Bu soruyu diğer sanıklara da sordum. Siz dava dosyasının siz veya müdafiiniz hiç incelemediniz mi. Dava dosyasından ne kadar haberdarsınız?”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Şu iddianameden, iddianameden mi bahsediyorsunuz?”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Hayır Osman Yıldırım’ın dilekçeleri burada mahkeme

tarafından okununca ilk defa bunlardan haberdar olduğunuzu.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Doğru ilk defa.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Yani şimdi müebbet hem de birkaç müebbet

suçlamasıyla yargılanan birisi olarak en azından hakkınızdaki dava dosyasını iddiaları iyi bir şekilde bilmeniz takip etmeniz beklenir. Siz hiç dava dosyasını görmediniz mi okumadınız mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Yahu okuyorum, okuyorum da yani orada yazılanlardan pek fazla bir şey anlamıyorum açıkçası. Osman Yıldırım’ın verdiği dilekçelerde de ben burada yani burada, burada öğrendim. Mesele buydu. Bir kere verdiği dilekçelerde şeyde yok herhalde iddianamede var mı? Var mı?”

Mahkeme Başkanı:" Sadece iddianameyi mi okudun?”Sanık Erhan Timuroğlu:” Bak yokmuş sayın başkan.”Mahkeme Başkanı:" Sadece iddianameyi oku. İddianamede yok.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Yok iddianameyi de okumuyorum da zaten günde okusam

okusam 15 sayfa zor bela okuyorum. Bu.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Sanık Erhan Timuroğlu:” Öyle değil mi dilekçe var mı? Yok yani herhalde dilekçe yok

orada iddianamenin içinde.”Mahkeme Başkanı:" Dilekçeler mahkeme yargılamanız devam ederken kişi tarafından,

sanık tarafından verilen belgeler. Daha sonra dosyaya giren belgeler bunlar.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Haberim yok sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Haberin yok. peki.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Yok.” Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Son bir sorum olacak. Burada yine duruşmalar

sırasında söz alarak beyanda bulundunuz. Şu şekilde. Osman Yıldırım’ın o andaki ifadesinin doğru olmadığını yalan olduğunu iki milyon dolar verirlerse gizli tanıklıktan vazgeçerim diye Levent astsubayın yanında beyanda bulunduğunu söylediniz. Bu olay nerede oldu?”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Doğrudur. Tamam, bunu işte bunu hatırlatmanız çok güzel oldu. Burada şu koridor. Şu burada koridor var ya biliyorsunuz biz oradayız. İşte sayın başkan diğer saygıdeğer insanlar da sürekli gelip geçtikleri için afiyet olsun nasılsınız, nasılsınız arkadaşlar

52

Page 53: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:53

buna benzer. Osman da o zaman orda geçiyordu. Yav dedim Osman’a da selam verin dedim. Yani bize veriyorsanız niye Osman’a vermiyorsunuz. Osman da böyle yaptı. Sayın başkana yani sayın Doğu Perinçek’e iki milyon dolar getirin susayım. Susayım yani mesele bu. Başka bir şey de yani sayın başkan demedi ya Osman sus Osman şudur Osman budur. Böyle bir şey söylemedi. Sadece Osman kendi kendine hatta Hayrettin Ertekin’den de talep etti, o parayı öyle değil mi Hayrettin abi. Senden de talep etti aynı parayı.

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Sanık Erhan Timuroğlu:” Yok sen de ordaydın yo yo sende bizzat senden talep etti sen

Muzaffer Tekin de ordaydı köşede oturuyordu şey orada ayaktaydınız. Ben dedim Osman selam ver Osman da böyle yaptı iki milyon dolar getirsinler dedi ben dört yıldır burada yatıyorum yani mesele buydu.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi:” Sayın başkanım ben içerideyken böyle bir konuşma olmuş Vedat Yenerer vardı o zaman burada. Abi dedi içeride böyle böyle söylemişler senin için senin dedi böyle dedim ki ya benimle ne ilgisi olur. Benim dedim böyle bir şey ile işim olmaz. Lütfen beni bulaştırmayın dedim.”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Yav ben şey yapmıyorum kardeşim ben sana demiyorum Hayrettin gel parayı ver konuşup konuşmayacağım.”

Sanık Hayrettin Ertekin:” Tekin İrşi böyle bir şey söyledi bana dedim beni bu işlere karıştırmayın benim ilgim alakam yok dedim.”

Mahkeme Başkanı:" Tekin İrşi değil bu.”Sanık Hayrettin Ertekin:” Bu bilmiyorum işte arkadaşın adını. İşte bu arkadaş. Yani adını

bilmiyorum da bu arkadaş söyledi. Dedim beni karıştırmayın bu tip işlere dedim ben buradaydım zaten o söylediklerinde. Bu ara verilmişti.”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Şimdi şunu düzelteyim, şimdi düzelteyim ben bunları şimdi Hayrettin Ertekin.”

Sanık Hayrettin Ertekin:” Hayır, hayır hayır. Ben Osman beyden bir şey duymadım sayın başkanım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim oturur musunuz tamam sen duymadın. Anlaşıldı tamam.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Şimdi yani ben demiyorum yani Hayrettin Ertekin sen bana bu

işleri yaptırdın getir bana bu parayı ver yani Osman burada paranın peşindeydi birilerinden parayı koparmanın gayreti içerisindeydi mesele buydu yani ben bunu izah etmeye çalıştım. Bu. Bu yani başka bir şey dedil”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Dava sanıklarından olan Semih Tufan Gülaltay’ı tanıyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu:” Yok tanımıyorum.”Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Peki başka sorum yok teşekkür ederim sayın

başkanım.”Sanık Oktay Yıldırım söz istedi, verildi:” Sayın başkanım bir konunun açıklığa

kavuşturulmasını mahkemeniz aracılığıyla talep ediyorum sanıktan. Şöyle bir cümle kurdu az önce Sincan’da ifadeyi savcı almadı polis aldı. Daha sonra beni gönderdiler ikinci kez 3 saat sonra çağırdılar ve bir tutanak imzalattılar o zaman savcı vardı dedi. Bu konuyu bize acaba açıklayabilir mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tabi açıklayayım da şunu detaylı olarak açıklayayım şimdi polis beri çağırdılar, gardiyanlar geldi Tekin İrşi ile beraber oturuyorduk akşamdı, karanlık çökmüştü, kapılar kapatılmıştı ve(bir iki kelime anlaşılmadı) dedi.

Sanık Oktay Yıldırım: “Bir saniye akşam mıydı? 5’ten sonra mıydı?Mahkeme Başkanı : ”Bir dakika, bir dakika bir dur dinle ne diyor?”Sanık Oktay Yıldırım: “Peki BaşkanımSanık Erhan Timuroğlu: “Yani kapıyı kapatmıştılar geldi.”

53

Page 54: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:54

Mahkeme Başkanı :”Hangi kapanıyor kapı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bahçe kapısı yok mu Sayın Başkanım karanlık, karanlık

akşamdı ya akşam çağırdılar beni böyle revire çıkıyorsun hayırdır dedim ne reviri bilmiyorum dedi revir ben anladım zaten revir olmadığı bu saatte revirin olmadığını biliyordum şimdi dilekçem filan da yok her hangi bir rahatsızlığımda yoktu, çıktım.”

Mahkeme Başkanı :”Revire çıkmanın o saatte anlamı nedir?”Sanık Erhan Timuroğlu: ”Ya işte savcılar gelmiş, polisler gelmiş.”Mahkeme Başkanı :”Yani anlamı o mudur? Birileri gelir seni konuşturur o mudur anlamı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Sayın Başkanım demek ki insanları öyle çağırıyorlar yani gel

savcılar geldi.”Mahkeme Başkanı :”Sen anladın onu yani daha evvel revire çağırılma durumu.”Sanık Erhan Timuroğlu’ Yok o saate, tamam da o saatte revir mi olur yani akşam kapılar

kapanmış, idare paydos etmiş herkes gitmiş.”Mahkeme Başkanı :”Başgardiyan çağırdı seni, müdür çağırdı seni mesela bundan

önceden bu konuda da bilgin var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Mahkeme Başkanı :”Onu soruyorum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok, yok çıktım baktım oradan bana hatırladın mı dedi

hatırlaya.”Mahkeme Başkanı :”Kim, kim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Memur, memur, polis.”Mahkeme Başkanı :”Polis memuru”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani revirin olduğu bölge var ya hepsi oraya gelmişler arkadaşları

teker teker odalara koyup sorguluyordular yani Osman başka bir odadaydı, Alpaslan başka bir odadaydı, Süleyman Esen başka bir odadaydı beni, beni de başka bir odaya soktular. Ondan sonra geldi konuştu memur bey polis.”

Mahkeme Başkanı :”Sen revire gittiğinde öbürleri de orda mıydı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani onlarında başka bir oda onlarda başka odalardaydılar. Yani

bizi bir ara getirme.”Mahkeme Başkanı :”Oradaydılar diyorsun nereden biliyorsun orada oldukları?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi memur söylüyor hepsi diyor arkadaşlar hepsi burada diyor

sorgulanıyorlar diyor, herkes başka bir odada diyor.”Mahkeme Başkanı :”Yani polisin anlattığını anlatıyorsun bize öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Polisin anlattığını da söylüyorum şeyinde.”Sanık Oktay Yıldırım: ”Gördün mü?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Kimi?”Sanık Oktay Yıldırım: “Diğerlerini”Sanık Erhan Timuroğlu: “Görmedim, görmedim ama gardiyanlar da söyledi çünkü Tekin

İrşi hepsini gördü benden sonra.”Mahkeme Başkanı : ”Peki ne oldu sonra? Geldi onlar ordadır dediler sana seni aldılar

içeriye.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam işte dedi bu şeylerden dolayı bu Ergenekon davasından

dolayı tekrardan sizi sorgulamamız gerekiyordu dedi, susma hakkında var konuşup konuşmamaya hakkında var dedi varsa onlarla ilgili bildiğim bir şey dedi bize anlat bende bir şey olmadığını söyledim. Teşekkür etti, gidebilirsin dedi.”

Mahkeme Başkanı : ”Şifahen böyle karşılıklı konuşuyorsunuz yazıya dökülen bir şey yok. Var mı yazıla dökülen bir şey?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya tutanak şey aldı kâğıdı önüne koydu yazacak ama bildiklerin varsa anlatıp da konuşacak. Şimdi bir şey bilmiyorsa nasıl anlatacak? Bunu nasıl kaydedecek.”

54

Page 55: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:55

Mahkeme Başkanı: ”Sen söylemedin bir şey bilmiyorum dedin tutanak falan tutulmadı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tutmadı gönderdi beni.”Mahkeme Başkanı: ”Gönderdi seni.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman, Tekin’i aldılar, Tekin İrşi’yi aldılar, Tekin’i, Tekin’le

beraber kalıyoruz ya aynı yerde Tekin’i aldılar, Tekin’i sorguladılar.”Mahkeme Başkanı: ”Sen koğuşa gittikten sonra mı geldiler?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Evet, evet 2 saat sonra filan tekrardan beni geri çağırdılar,

çağırdılar işte.”Mahkeme Başkanı: ”Peki seni çağırdıklarında Tekin geri gelmiş miydi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Tekin oradaydı. Yani Tekin orda başka bir odada oturuyordu,

Tekin’i gördüm esasen Tekin’de karşıda ki odada oturuyordu, muz yiyordu.”Mahkeme Başkanı: ”Gidince çağırdılar seni yine aynı yere mi çağırdılar?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok, yok bu seferde başka bir odaya, yani bu seferde

karşıda ki bir odaya orda şey bilgisayar falan vardı, memurlar da vardı, Sayın savcımızda herhalde vardı yanlışım olmazsa oda vardı herhalde. Vardınız değil mi? Tam olarak hatırlamıyorum oda vardı herhalde Sayın Zekeriya Öz’de var idi. Memurlar da vardı yani gardiyanlarda vardı orda tutanak tuttular (bir iki kelime anlaşılmadı) falan bu çıkar mı? Yakında çıkarız filan yönelik sorular sordu ve bu Osman’ın getirdiği keleşle ilgili bir şeyler sordu. Böyle bir şey olmadığını söyledim tamam dediler, gönderdiler mesele bu.”

Mahkeme Başkanı :”Senin orda ifadeni yalnız mı aldı, alındı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Sayın Başkanım yalnız almadılar öyle bir şey ben

söylemedim. Orda bir sürü insan vardı, gardiyanlar vardı, başgardiyan vardı.”Mahkeme Başkanı :”Görevliler vardı senin.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Polis memurları vardı, Sayın 2 tane savcı vardı herhalde, Sayın

Pekgüzel ile Zekeriya Öz’de Sayın Zekeriya Öz’de ordaydı hepsi ordaydılar.”Mahkeme Başkanı :”Peki sanık olarak sadece sen mi vardın orada?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Orada ben vardım.”Mahkeme Başkanı :”Bir sen vardın?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben vardım.”Mahkeme Başkanı :”Diğerleri görevliydi işte savcısıydı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya işte her birisini bir odaya koymuş beni sorguladığı zaman

öbürüne gidiyor, öbürünü sorguladığı zaman öbürüne gidiyor mesela buydu.”Mahkeme Başkanı :”Peki seni o şeklide sorguladılar ne yaptı, ne oldu?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Bir şey olmadı.”Mahkeme Başkanı :”Bir yazı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yazı tabi adımı yazdılar.”Mahkeme Başkanı :”Tutanak mı düzenlediler ne oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya bilgisayarda yazdı ya.”Mahkeme Başkanı :”Yazdılar sende imzaladın onu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İmzala dedi imzaladım bende geldim mesele buydu yani şu kadar

bir tutanak tuttular fazla da bir şey yoktu.”Mahkeme Başkanı :”Sen ayrıldıktan sonra ki gelişmeleri biliyor musun?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Mahkeme Başkanı :”Yani orada ki sen ifade verdin, ayrıldın imzaladın bir belgeyi döndün

oradan daha sonra ki gelişmeleri biliyor musunuz orda olanları?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Mahkeme Başkanı :”Bilmiyorsun”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok ama Tekin’de geldi yani topu topuna yani bizi yani ya 15.”Mahkeme Başkanı :”Tekin’de, Tekin’de geldi diyorsun sen oradayken mi Tekin geldi?”

55

Page 56: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:56

Sanık Erhan Timuroğlu: “İşte tekin’le beraber şeye gittik, 5 dakika Tekin benden 5 dakika önce gitti koğuşa yani bulunduğum koğuşa bende gittim Tekin oradaydı yani mesele buydu ben giderken Tekin’i orda gördüm yani odada oturuyordu.”

Mahkeme Başkanı :”Başka bir odada senin yanında değil başka bir odada?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya herkesi zaten başka başka odalara koymuşlar, herkesi başka

odada sorguluyordular.”Sanık Oktay Yıldırım: “Bir soru daha ekleyeceğim Sayın Başkanım ilk gittiğinde savcı

yoktu sadece polisler vardı doğru mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Oktay Yıldırım: “İkinci, gittiğinde yani tutanak tutulması için gittiğinde savcı da vardı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi şunu bir düzeltelim yani polisler var deyince sadece polis

mi gardi.”Sanık Oktay Yıldırım: “Tamam gardiyanlar ve polisler”Sanık Erhan Timuroğlu: “Gardiyanlar da vardı.”Sanık Oktay Yıldırım: “Ama savcı yoktu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Savcı her halde başka bir arkadaşla meşguldü ama gelecek

şimdi gelecek dedi.”Sanık Oktay Yıldırım: “Tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani polis orda (bir iki kelime anlaşılamadı) ifade ver.”Sanık Oktay Yıldırım: “Tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “Falan filan demiyor mesele bu.”Sanık Oktay Yıldırım: “Gelecek dedi ama savcı yoktu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Olmadığı içinde de geri gönderdi savcı geldiği zaman ondan

sonra tutanak tutuldu.”Sanık Oktay Yıldırım: “Sonra o savcı, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel miydi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Sayın Savcı Zekeriya Öz’dü.”Sanık Oktay Yıldırım: “Savcı Zekeriya Öz’dü.”Sanık Erhan Timuroğlu: “(bir iki kelime anlaşılamadı) Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya o muydu diye sordum. Siz miydiniz diye hani illa ki bu diye

şey yapmadım yani. Sensin diye söylemedim, siz miydiniz dedim. Mesele bu.”Sanık Oktay Yıldırım: “Sizi odadan ilk çıkardıklarında revire gidiyorsun diye mi çıkartılar?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya ilk odadan gardiyan geldi, söylediği buydu ya dedi revir dedi,

revire çık, çıkın dedi mesele buydu, bu.”Sanık Oktay Yıldırım: “Peki teşekkür ederim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Rica ederim.”Sanık Oktay Yıldırım: “Bu kadar Sayın Başkanım.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Mesele bu”Sanık Oktay Yıldırım : “ Bu kadar”Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi: “Müsaade ederseniz değerli Başkanım birkaç

sualim olacak. Bu sorgu konusunda az önce size sorulan sualde ilk sorgunuzu polis memuru mu yaptı?”

Mahkeme Başkanı :”Polis mi sorguladı sizi.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani gittiniz polis memuru mu sorguladı, sualleri siz sordu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Cezaevinden mi bahsediyorsunuz?”Mahkeme Başkanı :”Evet, evet”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ceza evinden mi bahsediyoruz?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Cezaevinden Sincan cezaevinden.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok polis sorgulamadı, sorguyu da yapmadı.”

56

Page 57: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:57

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki şöyle dediniz öğleden önce birinci defa çağırıldığımda.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Bir polisle görüştüm.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Görüştüm”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ergenekon’da ki şahısları tanıyıp tanımadığı sordu, bende

tanımadığımı ifade ettim. Bunun üzerine beni geri koğuşuma gönderdiler.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani burada bir sorgu yapılacak ki sizin burda ki şahısları veya

ilişkileri bilip bilmediğinizi tespit edebilsin. Bu sualleri size o polis memuru mu sordu?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bunu demiyor Ergenekon şahıslarını tanı diye bir şey

söylemiyor, tanıyıp tanımadığı soruyor, orda gardiyanlarda var. Sayın Zekeriya Öz’de şimdi de şimdi gelir dedi. Başka arkadaşları, başka arkadaşlarla ilgileniyor dedi, bizim kendi arkadaşlar şimdi oraya gelir dedi. Ergenekon sanıklarıyla bir ilgi alakan olduğunu, olmadığını söyle dedi bana, bende olmadığını söyledim tamam dedi biraz oturduk öyle kitaplardan falan bana bahsetti. Böyle Dostoyevski kitaplarından sonra dedi kitap okuyor musun? Okuduğumu söyledim cezaevinde yavaş yavaş buna benzer şeyler ısrar etti çay filan iç yok dedim gardiyanlarda vardı orda tamam dedi Erhan dedi daha sonra seni yine çağırabiliriz dedi, gittim, mesela buydu, daha sonra da çağırdı Sayın Savcı vardı, başka başgardiyan vardı, gardiyanlar vardı, 2, 3 tane polis memuru vardı. Birde şeyler vardı belki cezaevi savcısıydı Sayın savcıya benzer bir (bir iki kelime anlaşılmadı) söyledim yani sizin misin illa ki siz misiniz diye bir şey söylemedim ben. Siz miydiniz diye sordum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: ”İkinciye gittiğinizde yeniden aynı şekilde sorgunuz yapıldı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok yapılmadı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani ilk sorgu, sualler zapta yazıldı öyle mi efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bir daha söyle.”Mahkeme Başkanı :”İkinciye gittiğinizde ne oldu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “İkinci gittiğimizde mi?”Mahkeme Başkanı :”Götürdüler seni.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İkinci gittiğimizde bunu bana söylediler.”Mahkeme Başkanı :”Ne söylediler?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Alpaslan Arslan sana dedi mi yakında çıkacağız bende (bir iki

kelime anlaşılmadı) öyle bir şey söylemedi, dedi ki hep beraber girdik, hep beraber çıkacağız.”Mahkeme Başkanı :”Sadece Alpaslan’ın yakında çıkacağız kelimesini mi sordular size?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Birde Osman Yıldırım ile ilgili bu keleş muhabbeti var ya,

silahlarla.”Mahkeme Başkanı :”Evet”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bunlarla ilgili şeyler sordu ondan sonra buydu.”Mahkeme Başkanı :”Yani şimdi polis Ergenekon’dan soruyor sana.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yahu tanıyıp tanımadığı soruyor yani.”Mahkeme Başkanı :”Ergenekon’da”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani Osman Yıldırım diyor ki Sayın Savcım Osman Yıldırım diyor

bunlar bana yaptırdı bunlardan sorumlu Osman Yıldırım böyle diyor, sende bunları tanıyor musun? Tanımıyor musun? Bende diyorum tanımıyorum mesele bu.”

Mahkeme Başkanı :”Polis dedi sana?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Evet”Mahkeme Başkanı :”Sordu, peki o ikinci sorguda yani savcı beyin”Sanık Erhan Timuroğlu: “Soruyor, soruyor, soruyor yani diyor sen bunlardan kimseyi

tanıyorsunuz? Bende yok diyorum tanımıyorum. Yani bunlarla bir irtibatın var mı? Bunlarda tanıdığın kimse var mı? Yok diyorum, tanımıyorum mesele bu.”

57

Page 58: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:58

Mahkeme Başkanı :”Ne kadar sordu orda ki sorgu sual ne kadar sürdü?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Toplam sorgu 15 dakika falan.”.Sanık Kemal Kerinçsiz: “İlk sorgunun mu süresi 15 dakika?”Sanık Erhan Timuroğlu: “İlk sorgu, ilk sorgu da her hangi bir şey olmadı. Yani ilk sefer

gittiğimde sorgu yoktu. Sadece soruyorlardı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam onun da ismi sorgudur yani size Ergenekon’la her hangi

bir şekilde bağlantınız olup olmadığını sordular.”Mahkeme Başkanı :”Bu 15 dakika sürdü dediğiniz ikinci sorgu bu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam da bende işte söylüyorum yok diyorum.”Mahkeme Başkanı :”15 dakika sürdüğünü söylediniz ikinci sorgu mu? Yani savcı beyin de

olduğu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İkinci sorgu, Yani oturdum 2 saat filan oradaydım, çay filan geldi,

polis memurları filan da vardı, şimdi diğer arkadaşları da sorguluyordular. Yani onlardan öğrendiklerimi mesela İsmail Sağır’a soruyordu şu, şu, şu gelip bana da soruyor onlara benzer sorular soruyordu ben de yok diyordum, var diyorum ama benzer şeyler ondan sonra zapta geçildi, imzaladılar tamam dediler mesele buydu. Yani polis veya savcı demedi ya kardeşim işte Ergenekoncuları tanıyorsun, bunların aleyhine, lehine böyle böyle konuş öyle bir şey söylemedi, öyle bir şey yoktu yani haliyle tanıyıp, tanımadığı soruyor. Bende tanımıyorum diyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “İşte aynı şeyleri değişik bir şekilde aktarıyorsunuz yani 1 noktada.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “(bir iki kelime anlaşılmadı)Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ergenekon’da ki şahısların sizle ilişkisi olup olmadığını size

soruyor.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben anlatıyorum sen anlamıyorsun.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu bir sorgudur yani bir sualde olsa bir sorgudur bu söyle sorayım

ilk sorgunuza 1 veya 2 sual sordu hiç fark etmez o polis memuru ikinci sorguda da var mıydı? Katıldı mı? Gördünüz mü?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ordaydı”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ordaydı, onun polis olduğunu nereden anladınız? Size söyledi

mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Terörle mücadele de beni sorgulayan polisin aynısıydı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki ismini biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Değil”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ben size söylesem söyler misiniz? Mehmet Karabörk diye bir ismi

hatırladınız mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok hatırlayamadım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bu ikinci bir polis memuru mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “(bir iki kelime anlaşılamadı) Adil Serdar Saçan’ı şeye götürüyor

ya, arabaya bindiriyor, kendisi de öne biniyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Karabörk onun ismi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “O”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Mehmet Karabörk yani Mehmet Karabörk yani ilk 2 sorguda da

bizzat sizin yanınızda vardı. Öyle mi efendim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Evet vardı”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, peki bu sorgunuz kamera kaydına alındı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi ben kendim kamera sistemleri filan kurmadığım için,

cezaevine de iyi bilmediğim için bilmiyorum. Onu ona sormak lazım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani açıkta şöyle küçük bir kamera kaydı gördünüz mü? Açıkta

karşınızda bir küçük kamera kaydı, cihaz.”

58

Page 59: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:59

Sanık Erhan Timuroğlu: “Orda bir tane bilgisayar gördüm, bir tane masa gördüm. Bir şeyler yazıyordu birde birkaç tane insan vardı hepsi buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki ikinci sorguda”Salonda konuşmalar oldu anlaşılmadı.Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya sen bir sus, adam anlatıyor zaten ona cevaplıyorum sen ne

orada. Ya sussana kardeşim artık sen.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkinci sorguda size savcılarla birlikte mi sualleri tevcih etti polis

memuru?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Savcılarda vardı, gardiyanlarda vardı, hepsi de vardı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sualleri beraber mi sordular ikinci sorguda polis memuru ile

savcılar birlikte mi sordular?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Evet”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Savcılarda sual sordu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Sordu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani 2’si birlikte sorgunuzu yaptı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Sordu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkinci sorguda.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Sordu, sordu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, birkaç sualim daha olacak müsaade ederseniz efendim.”Mahkeme Başkanı :”Sorun bakalım.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam siz 17.05.2006 tarihinde İstanbul’a, İstanbul İsmail Sağır

ile birlikte döndünüz ve beyanınıza göre arandığınızı duyduğunuzda gidip bizzat teslim oldunuz. Teslim olduğunuz tarihten hemen sonra 22.05.2006’da İstanbul Emniyetinde, 24.05.2006 tarihinde Ankara Emniyetinde, 25.05.2006 tarihinde de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında ve hâkimlik huzurunda ifadeler verdiniz. Bu tarihlere kadar yani yukarda belirttiğim tarihlere kadar Osman Yıldırım’la, Alpaslan Arslan’la, İsmail Sağır’la veya Tekin İrşi ile aranızda her hangi bir şekilde husumet veya kavga var mıydı?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yoktu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki siz bu ifadeler sırasında adliyede veya emniyette bu

sanıklarla beraber her hangi bir şekilde görüştürüldünüz mü?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, ben bunlardan sonra teslim olduğumu söylüyorum ben

bunlardan sonra teslim olduğum zaman benim teslim olduğum gün bu arkadaşlar cezaevine giriyor ben bu insanları nereden göreceğim?”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki İstanbul emniyetinde 22.05.2006 tarihinde barodan atanan o şikâyetçi olduğunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “EvetSanık Kemal Kerinçsiz: “İstanbul Barosundan Burhanettin Aktürk huzurunda ifade

vermişsiniz ve ifadenizde.” Sanık Erhan Timuroğlu: “O avukat mı?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Evet avukat ve ifadenizde de hiçbir baskı ve tesir altında

kalmadan hür iradenizle verdiğinizi, alınan ifadenin size okunduğunu ve sizin okuduğunuzu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ayrıca doğruladığınızı da ifade etmişsiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam doğrudur, doğrudur.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Daha sonra, daha sonra devam ediyorum bir dakika efendim,

daha sonra yine Ankara Emniyet Müdürlüğünde 24.05.2006 tarihinde müdafii istemeniz üzerine gelen avukat Özlem Türkoğlu’nun huzurunda emniyette bulunduğunuz sürece her hangi bir baskı, cebir, şiddet görmediğinizi, alınan ifadenizi müdafiiyle beraber okuyup size okunduktan

59

Page 60: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:60

sonra da imzaladığı beyan etmişsiniz. Sizin emniyette bulunduğunuz süre boyunca polis tarafından eziyet, işkence her hangi bir şekilde baskı gördünüz mü?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Görmedim”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki 24 saatte bir doktor tedavisi için bizzat doktora gidip

şahsımın üzerinde herhangi bir baskı ve cebir izi olmadığına ilişkin imza verdiniz mi?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Verdim”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz huzurda savcılık ifadelerinizi kabul etmediniz. Ankara

Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğunuz ifadeyi kabul etmediniz, hakimlik sorgusunda da bir kısmını kabul etmediğini beyan ettiniz öyle mi Erhan Bey?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur Kemal bey.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki savcılık huzurunda size her hangi bir şekilde baskı, tazzik,

yönlendirme yaptı mı savcı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Savcı mı? Ankara’da ki savcıdan bahsediyorsunuz dimi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi Ankara savcısı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “O Ankara’da ki savcı burda açıkçasını söyleyeyim o pek sağlıklı

bir insan değil, birincisi (bir iki kelime anlaşılmadı) Sabih Kanadoğlu’na da benzeyen birisiydi, insan tipine, suratına baktığı zaman haliyle bunalıma giriyordu, birincisi bu onun bir kere bana 1, 2 tane soru sordu, sorduğu soru da o avukat hanımda orada idi dediği buydu. Siz yine bizi vurmaya geliyorsunuz buralara öyle mi? Ondan sonra gönderdi, getirdiler imzalattırdılar bana orda ben doğru dürüst beyan vermedim yani o savcının karşısında, beyan vermedim yani açıkçası o savcıyla o İstanbul’a gelen avukat bana gelen terörle mücadeleye gelen avukat ve orada bir tane polis var idi. Bu üçü her şeyi biliyorlar, Orhan Karadeniz’de biliyor, Orhan Karadeniz Danıştay’ı kapatmak için kendi.”

Mahkeme Başkanı :”Sus, sus soruya cevap ver sen.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam Sayın işte bu soru”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani şöyle diyorum ben kısaca savcı size baskı yaptı mı? İlle de

şu ifadeyi vereceksiniz, ben bu ifadeyi yazıyorum, bunu imzala dedi mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Savcı, savcı zaten hala bakıp ta neyi imzalayıp

imzalamayacağımı çok iyi biliyordu. Tutanaklara geçip peşimden gönderdi, imzala dedi bende imzaladım mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Verdiğiniz”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben onları kabul etmiyorum, onlar benim beyanlarım değil.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, verdiğiniz ifadeyi avukatınız okudu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Hangi avukat?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani bulunduğu savcının yanı başında sizle beraber bulunan

avukat Ankara’da.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok okumadı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ankara’da”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok okumadı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz okumadınız mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Okumam, yazmam yok nasıl okuyacağım?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani size okundu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Okusa bile anlayamam ben.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yok size okundu mu? Savcı ifadeyi aldıktan sonra size okudu

mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki hakimlikte de bazı ifadeleri kabul etmediği beyan ettiniz. Bu

ifadeleri neye dayanarak verdiniz? Yani siz istemeden mi hakim yazdı? Yoksa siz bilerek kasıtlı olarak mı yanlış yazdınız? Nasıl oldu? Yani hakim herhalde size baskı yapmadı.”

60

Page 61: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:61

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yapmadı, bende baskı yaptığını söylemiyorum, hakimlikte verdiğim ifadeler söyledi. Bunun defalarca söylüyorum ben yanlış bir şeyde vermedim. Diyorum Danıştay’la ilgi alakamın olmadığını zaten ben ilk baştan beri söylüyorum. Yani orda ki hakimin karşısında bunu söylüyorum herhalde beyanlarda bu vardı. İlk söylediğim kelime buydu, diğer dediklerim de şundan ibaretti; televizyon yani haberlerin verdiği kanalların verdiği Alpaslan Arslan’la ilgili verdiği arkadaşlarla ilgili verdiği şeyler vardı haberler vardı yani ne şekilde ifade verdiklerine yönelik haberler yapıyordu. Doğru mudur? Yapıyordu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani hakimin size bir baskısı olmadı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bir saniye ya. Ya lafımı kesme bir bitireyim.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ondan sonra sen ne soruyorsan yine sor. Bunlar diyordu ya

Alpaslan Arslan’ı ilk gün gittim kapıyı zorladım kapı açılmadı. Geri geldim (bir iki kelime anlaşılmadı) arkadaşlara anlattım. 2 tane arkadaş yine benimle vardı, 3 kişi falan filan işte buna benzer şeyler bende bunu televizyonlarda öğrendim Alpaslan’ın böyle söylediğini söylüyorum orda sanki ben televizyonlarda değil de Alpaslan bana söylemiş gibi zabıtlara, kayıtlara geçirdi. Mesele buydu. ”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani ben yinede şu suali soruyorum hakim size baskı yaptı mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinde.” Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani 1 saniye şunu söylüyorum Sayın Başkanım o Danıştay’la

ilgili olan sözler var ya Ankara’da o mesele şuydu; yani onları Alpaslan bana söylemedi. Şimdi Alpaslan hangilerini yaptığını anlatıyor ya. Emniyete anlatınca ne oluyor televizyonlar veriyor, vermiyor mu o gün?”

Mahkeme Başkanı :”Televizyondan duyduklarını”Sanık Erhan Timuroğlu: “He televizyondan duyduklarım aynısını.”Mahkeme Başkanı :”Sanki sen anlatmışsın gibi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “He aynı bak benim.”Mahkeme Başkanı :”Zapta geçti diyorsun öyle mi?” Sanık Erhan Timuroğlu: “He sanki ben anlatmışım gibi zapta geçiyor birincisi bu,

ikincisi de şu demin Cumhuriyet gazetesinden bahsettim ya sanki ben dışarıda Cumhuriyet gazetesi okuyor, Cumhuriyet gazetesinin biliyormuşum gibi o öyle değil. Ben dedim ki Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını birçoğunu ben televizyonlar takip ettim. İlhan Selçuk işte demin isimlerini saydığım insanlar o top sakal sevmiyorum yani, zorla bana sevdirecek değilsin, sevmiyorum işte mesele bu.”

Mahkeme Başkanı :”Televizyon bilgilerini aktardın oraya.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bunları ben televizyonlarında (bir iki kelime anlaşılmadı),

televizyonlarda seyrediyorum. Mesela NTV var, Mehmet Barlas’ı veriyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Mahkeme Başkanı :”Tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şeyi veriyor Mehmet Barlas’ı veriyor adamı sevmiyorum.”Mahkeme Başkanı :”Tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “ Bunu, bunu izah ediyorum ama sanki beyanlarımmış gibi şeye

geçiyor, kayıtlara geçiyor.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz televizyondan gördüklerinizi aktardınız hakim de

televizyondan gördüklerini sizin ifadeniz gibi yazdı diyorsunuz. Öyle mi efendim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Aynen öyle Kemal Bey.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, Ankara 11 Ağır ceza Mahkemesinin 11.08.2006 tarihli ilk

celseye çıktınız şu ifade de bulunmuşsunuz Erhan Bey.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Buyurun”

61

Page 62: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:62

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ankara’ya geldiğimizde gece 23.00 sıralarında geldik. Otelde kaldık. Ertesi gün Ankara’da bir müddet gezdik. Pastanede oturduk o sırada sanık Alpaslan bir işi olduğunu, bu işi görüştükten sonra yanımıza geleceğini söyledi daha sonra 2, 3 saat sonra geldi. Osman bizden ayrılmıştı. Ben, Alpaslan ve İsmail birlikte Ankara’da bilmediğimiz bir semte gittik. Bu beyanınızda 16.05.2006’da 4’ünüzün de birlikte olduğu bu ifadenizden bu anlam çıkıyor. Alpaslan’ın Danıştay’a gittiğinde siz, İsmail ve Osman’ın birlikte olduğunuz, Osman Yıldırım’ın bil hare ayrıldıktan sonra Alpaslan’ın geldiğini ifade etmişsiniz bu ifadeniz doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Değildir”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman Yıldırım bizim yanımızda değildi. Danıştay’a gittiğimiz

zaman, Danıştay’a gideceğimizi de bilmiyorduk, yani gerçekten bilmiyorduk Danıştay’a gideceğimizi Alpaslan Arslan, Erhan buraya bunu defalarca söylüyorum buna demin getir sorunuzu cevaplayacağım, bunu demin yinede söyledim, yine de söylüyorum. 5 başında ki değil şimdi 4 yaşında bir çocuğu getirin buraya koyun, şuraya koyun bizim halimize baksın bu Danıştay meselesi bizim midir? Değil midir? Burda kandırılmış mıyız? Kullanılmış mıyız değil miyiz? Bu duygu sömürüsü falan değil yanlış anlamayın her türlü üstlenirim de Danıştay’ı gerekirse.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ama benim meselem değil benim davam değildir bu. Benle bir ilgi

ve alakası yoktur. Eğer bu işi çözülmek istiyorsa arkadaş Osman nerde ya Osman’ın arkasında kimse yok, Osman zavallının biridir, garibandır, çaycıdır Osman. Kimse tanımıyor ki Osman’ı. Ciddi diyorum mesela Alpaslan Arslan bir takım, bir Muzaffer Sayın Muzaffer Tekin’in ismini vermiştir. Nasıl vermiştir? İşte tanışıyorum, Osman bir (1-2 kelime anlaşılmadı) bu insanlarla ilgili konuştu. Yani Alparslan’ın arkasında kimler varsa, getir o bana gelen avukat var ya onu Orhan Karadeniz denilen adam, o hepsini biliyor. Getirin Orhan Karadeniz’i sorgulayın Orhan Karadeniz Danıştay’ın arkasında kim olduğunu kendisine vardır işin içinde. Bak ne olur Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı :”Şimdi neye cevap veriyorsun”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam vereyim.”Mahkeme Başkanı :”Soruya ver”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Erhan bey biz burda hiç kimseyi suçlamıyoruz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bende kimseyi suçlamıyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Zaten yargılamanın sonuna kadar masumdur, masumiyetini (bir

iki kelime anlaşılmadı)”Sanık Erhan Timuroğlu: “Kemal bey siz bunu duymuyor musunuz?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Asıl önemli olan gerçeğin açığa çıkması.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam işte gerçeğin açığa bende bunu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “O masumiyeti hep beraber.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bende bunu söylüyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Birlikte sizlerin yardımıyla da çıkaracağız efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam çıkartacağız inşallah ben bunu söylüyorum, diyorum ki

bu işi çözmek istiyorsan eğer bu işin arkasında kimin olduklarını istiyorsan her halde benle Tekin, İsmail değiliz. Değiliz yani, inanıyor musun bizim olduğumuzu? Sen de inanmıyorsun bizim oluğumuzu git ordan Karadenizli getir sorgula o baro tarafından gönderilen avukatı sorgula ve o savcıyı sorgula ve orda bana soru soran polisleri sorgula çıkar, sor bunu harbiden sor bunları çıkar.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi Erhan bey bu ifadeyi az önce okuduğum ifadeyi kabul etmediniz ama bunu heyetli olan yani sizin davanıza bakan ilk duruşmasında mahkemenin ilk duruşmasında beyanda bulunmuşsunuz. Burada baskı görmediniz değil mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Görmedim”

62

Page 63: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:63

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki baskı görmediğiniz halde neden burayı Osman’ı dahil ettiniz. Sebebi hikmeti nedir? 4’ümüz de oradaydık diyorsunuz açıkça bakın.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Herhalde orada bir.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Daha sonra 2, 3 saat sonra geldi Alpaslan geldi Osman bizden

ayrılmıştı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İlk duruşmada bahsediyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani nasıl bir anlam veriyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İlk duruşmadan bahsediyoruz değil mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İlk duruşma”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben orda Osman’ı bir kere şey yapmadım dahil etmedim yani

demedim 4’ümüz vardık, bunu demiş olabilirim 4’ümüz beraber Ankara’ya geldik dedim. Bunu demişimdir o o şeklide zabıtlara geçirilmiştir. Eğer oranın kamera kayıtları varsa getirin, inceleyin, bakın ben onu demedim. Ben şunu dedim 4’ümüz beraber Ankara’ya geldik. O Alpaslan bizi çağırıp da gel gezmeye gidiyoruz dediği günde Osman Yıldırım yanımızda değildi yani Alpaslan’a soruyorum Osman abi nerede? Osman abinin biraz işleri var dedi, biz Ankara’yı biraz gezelim, bir daha söylüyorum, bunu izah ediyorum o (bir iki kelime anlaşılmadı) her halde şeylere farklı geçiriyor.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani ifadenin yanlış geçirildiği”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yanlış, yanlış evet yanlış.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, şimdi Erhan bey yine İstanbul emniyetine vermiş olduğunuz

bir ifade var bu az önce okuduğum ifadenizle de uyumlu. Bakın ne demişsiniz, 19.05.2006 tarihinde, 16 Mayıs Salı sabahı saat 10.00, 11.00 sularında bizi avukat Alpaslan Arslan kaldırdı. Kendisi gece tekrar otele dönmüş, 4’ümüz arabaya binerek Ankara’nın çeşitli yörelerini gezdik. Saat 15.00 sularında da tekrar otele döndük, şimdi bu ifadeniz az önceki ifadenizle son derece uyumlu, buna ne dersiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi bu nedenle her zaman söylüyorum, yine söylüyorum biz Ankara’yı gittiğimizden 1. gün böle bir Ankara’yı gezdik. Ben gezmedim, İsmail’de gezmedi, Alpaslan gezdi, Alpaslan’ın bizi götürdüğü yerlere gidiyorduk. Biz Ankara’yı bilmiyorduk yani arabasını otoparka park ediyor, anahtarı bize bırakıyordu, takılın diyordu benim biraz işlerim var geleceğim diyordu. 2 sefer böyle oldu, 3. seferde şeye çekti Petrol Ofisinin oraya çekti. Ordan da Osman geldi otele gittik. Ertesi gün biz İstanbul’a geldik mesele bu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yalnız şu var siz şimdi bu ifadenizde eziyet ve baskı görmediğinizi söylediniz peki.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yanlış, yanlış o ifadede yanlış.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz mi yanlış ifade verdiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok o yanlış yazmış, ben her zaman doğru ifadede veririm.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani ben böyle bir ifade vermedim, polis memuru yazmış

diyorsunuz öyle mi efendim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Aynen doğru. Bir kere şu ben Ankara’da savcının karşısında

verdiğim ifadeler pek uzun değildi yani böyle 5, 10 dakikalık bir şeydi, avukat hanım da orda bu 3, 4 sayfalık şeyi nereden getirmiş onu ben anlayamıyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi 2 tane aynı konuda yanlış yazım gerçekten tereddüde sürüklüyor bizi yani Ankara emniyetinde diyorsunuz evet 4’ümüz birlikte çıktık arkasından mahkemenin huzurunda da ki aradan 7, 8 ay geçtikten sonra aynı ifadeyi tekrar etmeniz haliyle bu ifadenizin de doğruluğu teyit eder bir anlam ortaya çıkarmaktadır.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok anlamını”Sanık Kemal Kerinçsiz: “O bakımdan ben bunu özellikle bu tereddüdü ortadan kaldıralım

diye soruyorum.”

63

Page 64: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:64

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam kaldıralım ben bir şey demiyorum kaldıralım da şimdi öyle bir anlam çıkıyor ki sanki Danıştay’ı ben azmettirmişim, ben gitmişim Danıştay’ı vurmaya.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yok böyle bir itam yok.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani itam yok ama ona geliyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Hayır, hayır bu sadece bu sizin ifadeniz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ona yaklaşıyor, şimdi bakın ben bunu tamam benim ifadem.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani ben size bu suali sormasam o ifade ortadan kalkmayacak.

Yüce mahkeme yine o ifadenize dikkat edecek, o yüzden o ifadenizi siz burada açıklayıp kendi lehinize bir konumda yaratmak sorundasınız.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın ben her zaman bunu söylüyorum benim Ankara’ya, Ankara 11 Ağır’da verdiğim tüm ifadeler yani tüm ifadeler birçoğu gerçeği, birçoğu gerçeği yansıtmıyor, yani doğru olarak şeye yansımıyor ben ilk ifademi verdiğimi çok iyi hatırlıyorum ne şekilde verdiğimi tekrarlayabilirim de bunu diyorum ki biz 4 kişi beraber Ankara’ya geldik. Bunu söylüyorum, 4 kişi beraber Ankara’ya geldik, sabah oldu Alpaslan bizi çağırdı, beraber bilmediğimiz bir yerdi ama haliyle Danıştay artık şey olduğu için bilindiği için Danıştay’a gittiğimizi söylüyoruz nasıl Danıştay’a gittiğimizi söylüyoruz yani Alpaslan Danıştay’a gittiğimizi söylüyor yani bizim bırakıp kendisinin Danıştay’a gittiğini söylüyor. Bunu televizyonlar söylemiyor mu bu şekilde? Alpaslan 2 çocuğu arabada bıraktı keşif için geldiklerimizi söylüyor. E kardeşim ben kahvede kâğıt oynuyorum, kahvede kâğıt oynamakla mı keşif yapılıyor? Yoksa pastanede çay içmekle mi keşif yapılıyor yani bunu diyemez mi o Alpaslan; ben kesife gittim, onları da kandırdım yanımda getirdim kurban etmem gereken 2 kişi, 3 kişi vardı onlarda bunlardı mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani özetle diyorsunuz ki Ankara emniyetinde:”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani tamamen baktım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Polis memuru yazmış, heyette de mahkeme huzurunda da yanlış

yazılmış diyorsunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Benim burda söylediklerim tamamıyla doğru diğerleri hepsi

yanlış.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, tabi bu sualler aynı zamanda sizinde suçsuzluğunu eğer

suçsuzsanız onu çıkartacak ortaya.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya Allah da biliyor, Peygamberde biliyor benim suçsuz

olduğumu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ankara’ya gitmeden önce Ankara’da kaç gün kalacağınızı

biliyordunuz? Böyle bir düşünceniz var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Hiçbir dakika, tamam.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani kendinize belirli bir süre belirlediniz mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok hiç dakika bile kalacağımı bilmiyordum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bu konuda Osman Yıldırım ya da Alpaslan Arslan size bir

şey söyledi mi?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Değil”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani biz şu kadar gün kalacağız diye, aranızda bir konuşma geçti

mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın ben bunu defalarca burda söylüyorum biz Osman Yıldırım

ile beraber gittik, Alpaslan Arslan’la beraber gitmedik. Orda gitmemizin sebebi de şudur, biz kandırıldık, kullanıldık arkadaş mesele budur ya.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani mesele bu, 3’ümüz, 2’miz, benle, İsmail, Tekin 3’ümüz

kandırılmış kullanılmışız yani mesele budur yani ne.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”

64

Page 65: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:65

Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi gidelim soralım hadi Danıştay’ı biz vurduk, sen (bir iki kelime anlaşılmadı).”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Erhan bey burda 10.11.2009 tarihli 121. nolu celsede 43. sayfasında söyle bir beyanınız olmuş, burada beyanda bulundunuz; Sayın Başkanımın ve Üyelerin huzurunda.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ne zaman?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “10.11.2009 yani yaklaşık 2 ay 7 gün önce şöyle diyorsunuz

Osman Yıldırım ben Cumhuriyet’i bombalayacağım dedi, iyi dedim, bombala dedim, ne yapayım? Cumhuriyet’i bombalayacaksın dedim Tekin’e böyle gülerek dedim, adam Cumhuriyet’i bombalayacaksan dedi gelsin ben bombalayacağım Cumhuriyet’i dedi.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani Tekin diyor bunu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi Tekin işin esprisinde bilmiyor ki Cumhuriyet gazetesi

olduğunu, zannetti Türkiye Cumhuriyetidir. Şimdi Osman nasıl Türkiye Cumhuriyetini bombalayacak? Gerçektende geldi, elinde bir poşet, ufak bir poşet. Bir bez geldi. Bir poşet ve bir bez, ortaya koydu, at dedi Tekin dedi Cumhuriyet’i sen bombala, Tekin’in rengi birden attı. Bir renk geldi baktı bomba gerçektende bombalayacak. Sebep başörtü meselesidir dedi. Osman Yıldırım söylüyor, başörtü meselesidir dedi, başörtü burada bomba burada. Temkinli bir şekilde atılacak dedi ve tabi Tekin’e yolda para falan teklif ediyor, bulunuyor yani Tekin sana şu keder para vereceğim. Tekin sen yap işte cezaevine girmeyeceksin, Tekin’e bir şeyler anlatıyor her halde Tekin’de gidiyor öğlen mi gündüz mü bakıyor millet kalabalık atmıyor vazgeçiyor, geri geliyor. Tekrardan telefon açıyorlar, Osman Yıldırım onu tehdit ediyor. Nasıl tehdit ediyor; Ulan diyor seni tabuta koyarım, biletini keserim, Karsa geri gönderirim seni diyor Osman Yıldırım bunu diyor, yapacaksın diyor, bu çocuk ne yapıyor haliyle bekliyor akşam oluyor pimini çekmeden bombayı atıyor diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Burada ki mahkeme huzurunda, bu huzurda verdiğiniz ifadeyi

kabul ediyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Kabul ediyorum şöyle ben demiyorum yani poşetin içinde başörtü

olduğunu söylemiyorum, bez olduğunu söylüyorum. Şimdi ki Osman Yıldırım, Halil’le bombaya parmak izleri geçmesin diye bezle tutuyor, bezle tutuyor bombayı, bezle ha poşetin içinde bez vardı, bez yok demiyorum var idi, aynen dediklerimde doğrudur, doğrudur söylüyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yalnız bezden sonra Erhan bey bakın cümle şu; sizin ağzınızdan çıkan.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Başörtü davası olduğunu söylüyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bir daha okuyayım bakın; sebep başörtü meselesidir dedi Osman

Yıldırım söylüyor başörtü meselesidir dedi, başörtü burada, bomba burada, temkinli bir şekilde atılacak dedi yani artık burada bez değil açık bir şekilde başörtüden bahsediyorsunuz ve başörtüyü bir kenara, bombayı bir kenara koyuyor. Burada başörtüyü.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Burda bir yanlışlık olmuş olabilir mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İnkâr edebilir misiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Çünkü orda başörtü yoktu, gerçekten yoktu, bak valla yoktu,

başörtü yoktu.”Mahkeme Başkanı :”Konuşmada vardı öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Konuşmada vardı evet yani başörtü bez başörtü yoktu.”Mahkeme Başkanı :”Kimin konuşmasında vardı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman’ın konuşması yani başörtü yok yani önümüze başörtü

koymadı yani al başörtü burada demedi, başörtü meselesidir dedi. Mesele buydu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Fakat siz bu ifadeyi burada mahkeme huzurunda bulundunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam da söylüyorum ama yanlış söylemiş ola.”

65

Page 66: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:66

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani başörtüsü olmasa neden bulunacaksınız? O zaman siz uyduruyorsunuz öyle anlam taşıyor.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Uydurmuyorum bunu defalarca söylüyorum diyorum Osman dedi ki başörtü meselesi yani orda Tekin’i alıp götürme sebebi oydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam onun dışında.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben hiç şöyle bunu hatırlamıyorum Osman çıkarttı da başörtüyü

ortaya koydu, başörtü burada zabıtlarda var mı öyle bir şey?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Zabıtları okuyorum şu anda okuduğum benim sizin konuşma

metni.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Başörtü burada.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi, tabi, tabi sizin metniniz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani başörtü burda.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani sizin burda Mahkeme Başkanına.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Al sana başörtü, al sana bomba.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Evet efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok o yok.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bakın tekrar 121 nolu celsenin 10.11.2009 tarihli 43. sayfasında

cümleyi bir daha okuyayım netleştirelim bu önemli bir mesele çünkü diyor ki.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bunu benim söylediğim kesin mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sebep başörtü meselesidir dedi Osman Yıldırım söylüyor başörtü

meselesidir dedi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam diyorum başörtü meselesi.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Başörtü burada, bomba burada.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bak şu bir yanlışlık olmuş olabilir.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu sizin beyanınız.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam başörtü mesele.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Zabıtlardan okuyorum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam söylüyorum diyorum başörtü meselesi olduğunu söylüyor

bunu inkar etmiyorum söylüyor ama başörtüyü gösterdi, başörtü burda diye bir şey söylemedi her halde burda ben yanlış söylemişimdir yani hadi başörtü burda, bomba burda.”

Mahkeme Başkanı :”Bez koydu mu ortaya?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bez değil Sayın Başkanım zaten bir bez vardı poşetin içinde ama

başörtü değildi şeyle elini tutuyordu ama Tekin’e bez verip vermediğini bilmiyorum yani Tekin’e bezi Cumhuriyet’e atıp atmadığını bilmiyorum. Ama bunu söylüyorum bak başörtü meselesinde, diyorum üçüncü bomba eyleminde başörtüyü İsmail’e verdi yani bunu diyen adam neden birinci bombayı inkâr etsin? Başörtü gördüğünü söylüyor, görmediğimi söylüyorum, yani görmüşsem söylerim onu da söylerim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Öğleden önce de İsmail Sağır’a başörtüsünü verdiğini, İsmail Sağır’ında cebine koyduğunu ifade ettiniz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam doğrudur.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani demek ki 3 eylemde de başörtü söz konusu öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Üçüncü, üçüncü eylemde doğrudur, başörtü İsmail Sağır’a verdi,

doğru.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani 3 eylemde de görünüyor bu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok şimdi 3 eylemde bana demedin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bakın az önce beyanınız var, beyanınızı ben okudum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam daMahkeme Başkanı :”Beyanı düzeltti, buyurun sorunuzu sorun.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Düzeltti peki efendim.”

66

Page 67: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:67

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani her halde şöyle bir anlatayım şimdi 1.”Mahkeme Başkanı :”Tamam anlaşıldı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Anlaşılıyor dimi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki düzeltiniz tamam. Yine bu beyanınızda Osman Yıldırım’ın

sebep başörtüsü sebebidir dedi. Osman Yıldırım söylüyor başörtü meselesidir dedi. Başörtü burada, bomba burada temkinli şekilde atılacak şeklinde konuştuğunu ifade ettiniz. Osman Yıldırım bombanın başörtüsü meselesinden ötürü atıldığını bu şekilde size net ifade etti mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Birinci bomba eyleminde bana net ifade etmedi Tekin İrşi yani Tekin’le orda Tekin’i alıp götürdüğü zaman başörtüsü meselesi Tekin hadi gidelim mahkeme Tekin’e bomba (bir iki kelime anlaşılmadı) hâlbuki Tekin eylemi yapmıyor mesele bu yani 1.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani bu size ait çünkü.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın birinci bomba eyleminden bahsediyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bende birinci bomba sizin söylediğinizde birinci bomba.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam aynen söylediği bu bakın her zaman diyorum Osman

Yıldırım içeri telefon açtı bana aynen bu Cumhuriyet’i bombalayacağını söyledi bende haliyle birilerinin yanında hal hatırını düşünerek Tekin (bir iki kelime anlaşılmadı) gelsin ben bombalayacağım dedi. Geldi bombayı aynı böyle Tekin ne şekilde atacağını biliyor musun dedi? Bu başörtü meselesidir dedi. Böyle çekip şu şekilde atacaksın yine ben (bir iki kelime anlaşılmadı) Osman’ın şey yapacağını, bomba eylemini yapacağını yani muhtemelen dedim bir yer, bir yerlere girecekler dedim, hava atma amaçlı Tekin’i götürüyor dedim bombayı da Tekin’in yanına koydu.

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ben şu”Sanık Erhan Timuroğlu: “Dur devam edeyim, aldı yani başörtü nedeni ile götürüyor ama

Tekin’e yolda para vaadinde bulunuyor yani Tekin sana şu kadar para vereceğim, Tekin şunu yap bombanın sesi gelsin para.”

Mahkeme Başkanı :”Oda Tekin’in anlatımı”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tekin anlattı.”Mahkeme Başkanı :”Tekin’in sana anlatımı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tekin’in bana anlatımı ama Osman’da bunu doğruluyor yani

sonra da Osman’la buluştuğumuzda bunu doğruluyor, para alınacağını doğruluyor.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ben yeniden şu suali tevcih ediyorum doğru veya yanlış olarak

cevap verebilirsiniz. Bomba ile birlikte bahçeye atılması için başörtüsü de getirdiğini beyan ettiniz burada. Doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Nasıl”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bomba ile birlikte Tekin’e başörtüsünü de getirdiğini burada

celsede beyan ettiniz. Bu beyanınız doğru mudur?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tekin’e başörtüyü.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tekin’e bir yandan”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bu üçüncü bomba eyleminden mi bahsediyor?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bombayı veriyor, bir yandan başörtüyü veriyor. Diyor ki bu

bombayı atarken bu başörtüyü de atacaksın bu sizin beyanınız burada bu doğru mu yanlış diye ben söylüyorum sadece.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Muhtemelen başörtüyü Tekin’e vermedi, bombayı da tam olarak Tekin’e verip vermediğini tam olarak hatırlamıyorum ama elinde bir poşet yani mini bir poşet, mini bir poşet bombayı çıkardı Tekin’e gösterdi, poşetle beraber Tekin’le çıkıp gittiler mesele bu yani. Ben başörtüyü gözümle görmedim yani birinci bomba eyleminde ben başörtüyü gözümle görmedim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani benim o beyanım doğru değil diyorsunuz?”

67

Page 68: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:68

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın ben eğer görseydim başörtüyü bun inkâr etmezdim. Eğer 3. bomba eyleminde İsmail’e başörtü verdi diyorsam Tekin’e de verdi derdim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bombayı ve başörtüyü gazeteye atmasının karşılığında Tekin’e para teklif ettiğini söylüyorsunuz. Doğru mu?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Miktarını biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Değil”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sizi söyledi mi Tekin?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, öğleden önceki ifadenizde şöyle bir şey beyanda

bulundunuz, ilk 2 bomba olayında başörtüsüyle ilgili bir konuşma olmadığını beyan ettiniz. Oysa bu durumda ilk iki bombada da başörtü konusunun geçtiğini az önce yine teyit ettiniz.”

Mahkeme Başkanı :”İlk 2 değil. 1 ve 3”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkincide de söyle dedi efendim İsmail Sağır’a başörtüsünü verdi,

başörtüsünü İsmail Sağır cebine koydu dedi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkinci bomba da İsmail Sağır”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bu zabıtlarda var mı ikinci bomba?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu öğleden önce ki ifadesiydi. İsterseniz bir daha soralım.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Sormaya gerek yok.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkinci bombada İsmail Sağır’a verilen başörtüsünü İsmail Sağır

cebine koydu mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben böyle bir şey söylemedim ikinci bomba eyleminde. Dedim ki

şeyde geldiler, Anadolu yakasında 3’ü beraber geldiler yemek filan yedi İsmail’le, Tekin beraber çıkıp gittiler Cumhuriyet’i bombalamaya ikincide bunu söylüyorum. Ben başörtüden bahsetmedim ikincide.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani cebine koyduğunu söylemedim diyorsunuz peki.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Üçüncü, üçüncü”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İkinciyi diyorum ben.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Üçüncü yok zabıtları çıkart öyle bir şey yok.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki tamam. Yine aynı celsede şöyle devam ediyorsunuz

ifadenize; yine kendi beyanınız yani bunda hiçbir yorum yok, İsmail Sağır’ı da tanıyor tabi benim vesilem ile tanıyor, İsmail Sağır’ı. Görüşüyor İsmail Sağır’la daha doğrusu İsmail Sağır’dan önce gidiyor, kendi akrabasını getiriyor, burada Tekirdağ tarafında bir tane akrabasını getiriyor, 1 tane de Bostancı da benim bir kardeşim var, onu benim vesilemle tanımış, yanımda tanımış, gidiyor onlarla görüşüyor bir iş var diyor sizi bir yere göndereceğim diyor, akrabası ya paraya ihtiyaç var işsizdir bu Osman Yıldırım’ın akrabası. Osman Yıldırım bunu kandırıyor, ikna ediyor diyor bununla beraber git, diyor sana bir iş gösterecek diyor. Beraber gidin diyor, orada bundan sonra beraber çalışırsınız diyor, bu Erzurumlu bu akrabasına diyor, bunun akrabası da Erzurumlu ile beraber giderken Erzurumlu ya diyor ki; bu çocukla beraber git. ikinci bomba olayı bu.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Diyor orada bir iş var, diyor beraber gidin gidin görüşün, gelin

diyor Erzurum’da diyor sen bu ikisini birbirine şey yapıyor, ona diyor sen öbürü bombalayacak, öbürüne diyor bu bombalayacak. Bombayı veriyor onlara. Gönderiyor işte bu şekilde ikisine beraber gidiyor Osman Yıldırım’ın akrabası çocuğa diyor ki; Erzurumluya diyor ki ya diyor bu çok yalancıdır diyor bunun dediklerine inanma diyor, vazgeçiyor bombayı geri Osman’a götürüyor, Osman’da ertesi gün İsmail Sağır’la irtibata geçiyor diyorsunuz bu sizin beyanlarınız yine az önce ifade ettiğim celse.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğru, aynen doğru.”

68

Page 69: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:69

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Doğru mudur efendim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğru”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki siz Osman Yıldırım’ın, İsmail Sağır’dan önce bombalama

işini 2 kişiye verdiğini, birinin Tekirdağ’dan getirdiği akrabası olduğunu, diğerini de Bostancı da sizin tanıdığınız kardeşim dediğiniz sizin vesileniz ile tanıdığı bir kişi olduğunu teyit ettiniz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu kişilerin isimleri kimlerdir söyleyebilir misiniz?” Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman’ın akrabasının ismini bilmiyorum, Bostancıdakinin ismi

Özkan’dı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Birinci bombalama ile ikinci bombalama arasında 5 gün olup

davanın başından beri herkes aradaki bu farkın neden 5 gün olduğunu çünkü sonuç alınamadığından üçüncü bombalamanın 1 gün sonra yapıldığını dikkate aldığımızda 5 günlük aradan geçen bu uzun sürenin sırrını çözemiyorduk. Hepimiz düşündük ve o konuda sualler tevci etik.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tabi, tabi doğru tamam.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Çünkü ikinci bomba 10’unda, üçüncü bomba 1 gün sonra

patlatılıyor. Ama ilk bomba 5’inde ikinci bomba 10’nunda neden 5 gün geçti diye hep beraber sorduk.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “İşte tamam doğru bende size bunu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sizin dediğinize bir dakika efendim suali ben tevcih edeyim

hemen devam edin. Sizin dediğinize göre İsmail Sağır’dan önce bir kişinin Tekirdağ’dan gelmesi, diğerinin bulunması nedeniyle 5 günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Sizce gecikmenin sebebi bu mudur efendim?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi ben sebebini ben bilmiyorum bunun Osman Yıldırım’a sor bana niye soruyorsun? Bu bomba eylemlerini ben yaptırmıyorum yaptıran Osman Yıldırım’dır yani bu sorudan çıkarttığım budur. Sanki ben yaptırıyormuşum gibi.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yok yok sizle akalalı değil, sizin bu konuda bilginiz var mı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın bu yok benim”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Çünkü birileri gidiyor, birileri bulunuyor.” Sanık Erhan Timuroğlu: “Değil benim bilgim yok eğer bu bombaların nerden çıktığını,

nerden geldiğini zaten her türlü kayıtlardan bulunur, bulunur. Ne şekilde verildiğini, ne şekilde yapıldığını yani.

Mahkeme Başkanı :”Anlaşıldı, buyurun, buyurun.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Benim bunu Alpaslan’la, Osman’a sorun bu ikisinin işi.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Mahkeme Başkanı :”Tamam, tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yaptıran ikisi mesele budur.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bostancı’da bu sizin tanıdığınız kardeşim dediğiniz kişiyi siz mi

getirdiniz? Yoksa kişinin ismini ve adresini Osman Yıldırım’a verip Osman Yıldırım mı bu kişiyi buldu?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Şeyde mi Bostancı’da ki arkadaşım mı?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Evet”Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman Yıldırım buldu, onu Osman Yıldırım benim vesilem ile

tanıdı Bostancı’dan aldı getirdi, mesele bu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Mahkeme Başkanı :”Daha önce tanıdı, daha önce mi tanıdı?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok benim vesilemle tanıdı.”Mahkeme Başkanı :”İyi de daha önce tanıdı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “He daha önce, daha önce.”

69

Page 70: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:70

Mahkeme Başkanı :”Oda gitti buldu onu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Daha önce yani Bostancı’da gelip giderken tanıyordular,

tanışıyordular.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Osman Yıldırım’ın bu kişilerle yapmış olduğu görüşmelere

katıldınız mı? Biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok görüşmelere katılmadım Osman Yıldırım onlara para

vereceğini söylüyor, onlarda parayı görmeyince bombayı atıp Osman’a yürüyüp gidiyorlar, mesele budur.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani bu kişilerle kendi kahvehanesinde veya sizin çalışmış olduğunuz Coco barda her hangi bir görüşme yaptığı konusunda malumatınız var mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Osman aldı onu Cocoya getirdi zaten kendi akrabası ve Bostancı’da ki çocuğu aldı Cocoya getirdi yani getirdiği zaman zaten çocuk parayı almayınca da yürüdü gitti yani Osman’dan nefret etti mesele bu yani Osman’ın onu kandırdığını anladı.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki sizin bu kardeşim dediğiniz kişiyle telefonla mı irtibata geçtiniz Osman Yıldırım’a bulma konusunda?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman Yıldırım benim yanımda zaten onu Bostancı’da tanımış yani Bostancıda ben tam olarak herhalde izah etmedim, bu adam orda bir çaycıydı Bostancıda yani taksicilere falan filan çay satar biriydi. Kendi halinde garibanın biriydi. Osman Yıldırımda ondan yararlanmak istedi mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bombayı kime teslim ediyor? O kardeşim dediğiniz kişiye mi? Öbür Tekirdağlı ya mı?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bilmiyorum onu tam olarak bilmiyorum ya o hemşerisine teslim ediyor, ya da ona teslim ediyor yani detaylısını bilmiyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu kişiler bombayı atmak için.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın eğer ben bu işin açığa çıkmasını istemeseydim bu isimleri

de saklardım söylemezdim işte bak.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bu kişiler bombayı atmak için gazetenin mahalline gidiyorlar

mı? O konuda bir bilginiz var mı? Veya mahale gidip de geri mi dönüyorlar.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani şimdi Osman onlar herhalde bilmiyorlar Osman onları

götürüyor bombayı veriyor işte burası diyor onlarda soruyor niye Osman diyor size para vereceğim, bunlarda haliyle korkuyorlar ikisi de evli çoluk çocuk sahibi yani Osman kendi akrabasını iş vaadiyle onu da her halde iş vaadiyle kandırıyor o şekilde getiriyor.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki siz bu bilgilere nerden ıhtıra ettiniz? Yani size Osman Yıldırım mı aktardı? Yoksa o kardeşim dediğiniz kişi mi?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok o Erzurumlu anlattı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Erzurumlu”Sanık Erhan Timuroğlu: “Erzurumlu olan.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki devam ediyoruz aynı celsede peki devam etmeden önce bu

kişilere para verildiğini duydunuz mu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok para filan verilmemiş.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine aynı celse.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bilmiyorum bu kişilere deyince akrabasını bilmiyorum da her

halde Erzurumlu ya verilmemiş bilmiyorum ya da Osman Yıldırım’ın parası yok, nerden getirip verecek?”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine aynı celsede sizin beyanınızı devam ediyorum okumaya, 10.11.2009 tarihli celse, celsede sayfa 44’de İsmail Sağır’a yaptırır, Sağır’a bu eylemi yaptırıyor. Bu Cumhuriyet gazetesinin eylemini İsmail Sağır’a yaptırıyor. Üçüncü bomba eyleminde evet ben varım ama ben nasıl varım? Beni bana telefon açtı, ben telefon kullanmıyordum İsmail Sağır’a telefon açtı dedi Mecidiyeköy’e gelin dedi, bize dedi, benim de aklım şuna gitti, dedim ki herhalde

70

Page 71: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:71

dedim bu İbrahim Genç’ten alacaklıdır, İbrahim Genç’inde yazıhanesi Mecidiyeköy’de olduğu için dedim yüzde 100 o yüzden çağırıyor ama deseydi gel Cumhuriyet gazetesini bombalayacaktık ona da yok demezdim, giderdim çünkü benim arkadaşlarımdı yani ölümse ölüm giderdim.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Üçüncü bomba eyleminden mi bahsediyorsun?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Üçüncü bomba”Sanık Erhan Timuroğlu: “Aynen katılıyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Gittiğimde çağırdı Alpaslan orada, Osman orada bize Alpaslan’la

bir yere kadar gidin dedi bende dedim gidelim Alpaslan o ara dedi ki benimle beraber var mısınız dedi? Bombalayacağız gündüz iyi dedim gidelim, girelim tabi Osman orada gözcü. Yok diyor değil var gözcü oda orada ama geride kaldı yani bilgim yok, ben yokum demesi doğru değildir, oda orada üçüncü bomba eyleminde demişsiniz bu ifadenizi aynen teyit ediyor musunuz?””

Sanık Erhan Timuroğlu: “Aynen, aynen katılıyorum hepsine, katılıyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İsmail Sağır’ı, Osman Yıldırım ile tanıştıran siz misiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani tanıştıran deyince bakın şimdi ora, bizim o tarafları her

halde sende az çok bilirsin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Evet”Sanık Erhan Timuroğlu: “Kahve olur, şurası olur, burası olur, 2, 3 tane arkadaşın ile

gidersin, 1 çay içersin orda kahveciyle de falan kişi kendi başına tanışabilir. Öyle değil mi? Yani bir yanda doğrudur İsmail Sağır benim vesilemle şeyle tanışmıştır Osman Yıldırım’la.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki İsmail Sağır’a Mecidiyeköy’e gel diyen telefonu açan Osman Yıldırım mıdır?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Üçüncü bombada”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bana açtı, bana, bana”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ama diyorsunuz ki yukarıda ben telefon kullanmıyorum, o yüzden

İsmail Sağır’ı görüştü diyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya o zaman telefonum olup olmadığını hatırlamıyorum yani

Osman’la telefonla konuşan bendim, ben Osman beni ve İsmail’i yani İsmail’i de al yanıma gel dedi.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani sizle görüştü Osman Yıldırım?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Benle”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Mecidiyeköy’e sizi çağırdı İsmail’le beraber.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Eğer telefonum yoksa İsmail’i aramış benle görüşmüştür,

tahminen varsa da direk benimle görüşmüştür.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yanı Osman’la görüşen benim yani.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Osman Yıldırım sana beyanda belirttiğin gibi Alpaslan

Arslan’la beraber gidin dedi mi? Alpaslan Arslan birlikte olduğunuz Mecidiyeköyde benimle beraber var mısınız? Bombalayacağız gündüz dedi mi? Bunlar doğru mudur?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bombalayacağız demedi, benimle var mısınız dedi bu şekilde yani Osman Yıldırım, Alpaslan’la bir yere gidin kadar dedi bu şekilde Alpaslan’da bu başörtüyü şeye verdi, İsmail’e verdi, hadi hadi gidelim dedi, gittik yani yani Osman Yıldırım hadi Alpaslan’la bir yere gidin, Alpaslan’da benle var mısınız diye başörtüyü de İsmail’e verdi hadi gidelim dedi, gittik cebinden bombayı çıkarttı şeye attı.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yalnız Erhan bey burada ki ifadenizde Alpaslan Arslan’ın bombalayacağız deyimini kullanmışsınız.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam onu da kabul ediyorum.”

71

Page 72: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:72

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Osman’ın gazetenin olduğu mahalde gözcülük yaptığını, geride kaldığını ancak üçüncü bombalama eyleminde yokum demesinin doğru olmadığını eylemin içinde olduğunu belirtmişsiniz buda doğru mudur efendim?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman Yıldırım eylemin içindedir ve benim üçüncü bombada azmettiricim Osman’dır sık sık beni arayanda Osman’dır.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, yine aynı celse devam ediyorsunuz, bu defa sayfa 44’te yine sizin beyanınızı okuyorum. Hiçbir yorum tek bir cümle dahi satır katılmamıştır.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam konuşalım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi bu eylemler olduktan sonra bu şeye geleceğim bu İsmail

Sağır’ın para mevzusuna geleceğim İsmail Sağır’ın doğrudur paraya ihtiyacı vardı, nasıl vardı? Osman Yıldırım bunu kandırmıştı, ikna etmişti. Ben sana bu kadar para vereceğim diye ikna etmişti, İsmail Sağır’ı, Tekin Irşi’yi. Haliyle bunlar vaat ettiği parayı sordular Osman Yıldırım’dan bana bu kadar para vaat etmişsin kardeşim versene benim hakkımı buda ne yapıyordu işte bin dereden su getiriyordu. Bir şekilde oyalıyordu, kandırıyordu, kendince kendi aklınca bir gür Bakırköy’deyiz ben bu İsmail Sağır birde İsmail Sağır’ın bir arkadaşı, İsmail Sağır’ın gerçekten paraya ihtiyacı vardı, o zaman vardı çünkü kardeşinin düğünü vardı. Osmaniye de düğününe gidecekti. Parası da fazla yoktu haliyle Osman Yıldırım’ın vaat ettiği paraya ihtiyacı vardı. Bu şeyin İsmail Sağır’ın buda Osman Yıldırım’a orada söyledi dedi Osman bana vaat ettiğin para nerede dedi? Oda böyle yaptı şey ismi neydi Osman Yıldırım yav dedi param yakında olacak dedi acelesi yok dedi ama dedi Alpaslan Arslan dedi şeyde İsmail’i bekliyor dedi.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “İsmail’i bekliyor demedi.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Devam ediyorum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İsmail’le beraber” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bunu düzeltirsiniz ben devam edeyim bitireyim de efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam, tamamSanık Kemal Kerinçsiz: “Üsküdar da dedi öyle değil mi? Üsküdar da çay bahçesinde

bekliyor dedi, bir gidin görüşün dedi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Kendisi de Alpaslan’a orada telefon açıyor ya diyor bunların cep

harçlığı yok diyor sende varsa 100, 200 milyon para harçlık ver diyor, bu şekilde ikna ediyor Alpaslan’ı. Bizimde bundan haberimiz yok bir kere ben para mevzusuna hiç girmemişim Osman’la biz gittik oradan o 200 milyon meselesine geleceğim biz parkta Alpaslan’la görüştük, oturduk. O arada Alpaslan’ında içinden mi geldi artık nasıl oldu bilmiyorum. Çıkardı 200 milyonu öyle ortaya bıraktı, 200 milyon bir şeyler almak için işte oradan su aldık, sigara falan aldık kalan para 200 milyon falan kaldı oda İsmail Sağır’la her halde bölüştük, bölüştük o parayı demişsiniz. Burada mahkeme huzurunda vermiş olduğunuz ifadeyi teyit edebilir misiniz?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Şu 1 tamam teyit ediyorum Osman Yıldırım Alpaslan’ı arayıp ta aradığını söylüyorum ama para miktarında bahsetmedi tamam mı bize söyledi dedi Alpaslan’ın numarasını alın dedi Alpaslan Üsküdar’da sizi bekliyor, parası var dedi bizde gittik Alpaslan Arslan’ın cebinden çıkarttığı 200 milyon para ortaya koydu mesele bu kadardı. Bir telefon geldi, telefonla görüştü gitti bu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “İsmail Sağır ikinci bombalamayı yapan kişi, bombayı atan kişi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğru, doğru işte bu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Alpaslan’dan bu parayı yaptığı ikinci bombalamanın karşılığı

olarak mı alıyor?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok Alpaslan’dan almıyor Osman’dan istiyor, Osman’da

Alpaslan’a git diyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam ama netice itibariyle Alpaslan ödeme yapıyor.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani Osman’ın vesilesi ile.”

72

Page 73: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:73

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Kendi aralarında ki ilişkiyi biliyor musunuz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok bilmiyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam ama netice itibariyle Alpaslan ödemeyi yapıyor.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani Alpaslan ödeme yapıyor ama para talebi Osman’dan oluyor

yani İsmail, Osman’dan talep ediyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi onu beyan etmişsiniz zaten.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman’da şeyden talep ediyor Alpaslan’dan yani birebir

Alpaslan, Alpaslan’dan talep edilmiyor bu para.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki siz şu beyanınız var burda para mevzusuna Osman’la hiç

girmemişim diyorsun bu beyanınız doğru mudur?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur, hiç deyince yani o gün için mi genel anlamında mı? ”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam onu düzeltin tabi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Onu düzeltiriz devam et.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Eğer siz o şekilde ifade etmek istemişseniz yine devam

ediyorsunuz efendim aynı celsede.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın bunu diyorum ben, diyorum (bir iki kelime anlaşılmadı)

üçüncü bomba eyleminden sonra diyorum Osman’a söylüyorum, Osman bu arkadaşlara eylem yaptırdı, bunların hakkını ver yani bunlara para vaadinde buluşmuş, bunu söylüyorum yani hiç değil ne konuştuğumu ben çok iyi hatırlıyorum Osman’da Alpaslan’ı arıyor, Alpaslan’la görüşüyorlar, Alpaslan’da Osman’ı ciddiye almıyor işin açıkçası alay geçiyor üzerine telefonu kapatıyor Osman’da sinirleniyor diyor buyur bana verdiği bir 500 milyon birde 750 milyon para var diyor mesele bu. Birde Ankara’ya giderken diyor benimle gelin diyor Ankara’da paralanıp paraları vereceğim diyor yani buda gösteriyor ki demek ki Osman Yıldırım’la ben para muhabbetine girmişim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Alpaslan Arslan bu ödemeyi neden, nasıl Osman’dan alıp almadığı konularını biliyor musunuz? İç ilişkilerini”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok ben bilmiyorum şimdi bu böyle soruları Alpaslan’la, Osman’a sormak lazım.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Soruldu zaten onlara da soruldu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Benim alakam yok bu konularla.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Devam ediyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani ikisinin arasında ki ilişkiye ben defalarca söylüyorum ben

bilmiyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Alpaslan’ı da ben tanımıyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi aynı celsede devam ediyorsunuz, yine sizin beyanınız.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ondan sonra Danıştay meselesine gelince ben Ankara’ya

gideceğimiz dönem biz şahsen ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyordum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yine da bilmiyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Hala da bilmiyorum.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Gene bilmiyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani şimdi tamam Danıştay davasından yargılanıyorum ama ben

Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum yani düşünüyorum bu Danıştay neye yarıyor? Cezaevine girmişim 3’ümüz beraberiz Ben, İsmail, Tekin komşular soruyor ya siz hangi davadan geliniz? Biz diyoruz Danıştay, e peki biri sorsa Danıştay neye yarıyor, ağzımız havada kalacak, biz Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyoruz, bu tamamıyla Osman’la, Alpaslan arasında konuşulmuş bir şey.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur”

73

Page 74: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:74

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani kendileri aralarında planlamış, hedef almışlar, vuracaklar ikisi ama bizim bundan bir şekilde haberimiz yok.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam şimdi”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Biz Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyoruz ama Ankara’ya bu iş için

gittiğimizi bekliyoruz yani bu işin için gittiğimizi biliyoruz ama Osman’ın anlattığı gibi biz Alpaslan’la kahveye gelmedik, Alpaslan bununla nereye geldi biz zaten oradaydık, o kulüpteydik.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Orda bir yanlışlık var.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bir dakika efendim devam edeyim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam siz devam edin ben düzeltirim onları.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz düzeltmeleri yapın kendinize göre, Osman orada ayrılmıştı,

Osman gitti Ataşehir civarında bir yerde Alpaslan’la görüştüler konuştular. İkisi beraber oraya geldiler, ondan sonra kalk gidiyoruz dedi bende Osman’a söyledim, Tekin’de ordaydı, şeyde ordaydı İsmail’de ordaydı. Ya dedi işimiz var dedi Ankara’da dedi önemli bir şey değil işimiz var dedi işimiz hepsi bu kadar kesti attı, işimiz var dedi gidip geleceğiz dedi buydu yani hepsi bu. Yani benim bildiklerim sil baştan Osman’ın anlattıkları ile ilgi ve alakası yok. Onun dilekçeler beyan etti, hepsi buydu. Benim bildiklerim hepsi buydu, yani Alpaslan burada sorun Sayın Başkan ben Danıştay’ın ne olduğunu vallahi billahi bilmiyorum ama şu var Alpaslan’la, Osman’la, İsmail’le, Tekin’le diğer dostlarımla ölümse sonuna kadar ölümüne giderim. Yani onlar içinse gidelim eminim ki onlar da benim için gelirler bunda şüphe yok hani Osman Yıldırım’ın anlattığı gibi değil, değil alakası yok şimdi ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum, halende bilmiyorum yani düşünüyorum bu Danıştay nedir acaba? Vallahi billahi bilmiyorum.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ya ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum demişsiniz. Ne

dersiniz bu ifadeniz doğru mudur?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yinede söylüyorum ben Danıştay’ın ne olduğunu bilmiyorum

arkadaşlarım için her türlü gideceğimi defalarca yine söylüyorum ve giderimde birinci bu, ikinci ben bunu demiyorum yani biz bu iş için Ankara’ya gittiğimizi ben söylemiyorum yani Danıştay için gittiğimizi ben bunu defalarca söylemiyorum yani Danıştay’ın ne olduğunu bilmeyen bir insan nasıl bu iş için Ankara’ya gider? Yani bu anlamda söylemiyorum ben Osman Yıldırım’la Ankara’ya gittim mesele bu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi bu ifadenizde çok net bir şekilde az önce okudum yine tırnak içinde Danıştay işinin tamamıyla Osman ile Alpaslan arasında konuşulmuş bir şey yani kendi aralarında planlamış, hedef almışlar, vuracaklar ikisi ama bizim bundan haberimiz yok diyorsunuz. Bu beyanınıza göre Osman ve Alpaslan’ın Danıştay’ı vuracaklarını aralarında konuşup planlama yaptıklarını biliyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bilmiyoruz yani tahmin, tahmin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “1 dakika efendim bu bilgiye nereden sahipsiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tahmin, tahmin”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tahmin ediyorum diyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tahmin”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki bu tahmininiz yani Danıştay’ı.” Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani şu anlamda söylüyorum şimdi benle, İsmail, Halil’le şeyle

beraber gidiyoruz Osman’la beraber Ankara’ya. Osman burda para da almıyor ve bizi buraya neye götürüyor? O zaman kullanma amaçlı götürüyor. Kullanacak Danıştay eylemini yaptıracaklar tamam mı? 2’mizin de kafasına sıkıp bir yere atacaklar, Danıştay’ın silahları da üzerimize atacaklar, al kardeşim Danıştay’ı vuranlar burada, ört bas et bitir git, mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi Erhan bey Danıştay’ın zaten kesinlikle ne anlama geldiğini, kelime olarak dahi bilmediğini ifade ettiniz bu tahmininiz nasıl somut bilgilere dayanıyor?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya artık bunu”

74

Page 75: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:75

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Neleri duydunuz ki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bir şeyler duymadım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu somut bir şekle ifade ettiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Vuracaklar, beraber planladılar diyorsunuz yani elinizde bir

takım.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tahmin diyorum bakın.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Somut duyumlar olması lazım.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın her halde her halde ne anlama geliyor? Tahmin diyorum

tahmin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tahmininiz neye dayanıyor?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani yorum, yorum, tahmin, düşünüyorum böyle düşünüyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Neler gördünüz de sizi bu düşünceye sevk etti?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Hal onu göstermiyor mu?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Diyorsunuz peki. Peki, size anlattılar mı bu meseleyi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “AnlatmadılarSanık Kemal Kerinçsiz: “Vuracakları planlama konusunda.” Sanık Erhan Timuroğlu: “Anlatmadılar”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, ben yinede önem arz ediyor çünkü sizin açınızdan da önem

arz ediyor bu sual. Net bir cevap verirseniz kendiniz açısından da sağlıklı olacaktır Erhan Bey.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam hepsine zaten net cevap veriyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine bu beyanınızda Danıştay’ın ne olduğunu bilmemekle birlikte

Ankara’ya bu iş için gittiğinizi bildiğinizi ifade ediyorsunuz, bu iş için yani Danıştay’ı basmak için gittiğinizi bilmeniz için bu konunun.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Bakın özetinle muhtemelen diyorum yani.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Osman ve bir dakika ben bitireyim hemen cevabını verin.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam hemen”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu konunun Osman ve Alpaslan tarafından size anlatılması veya

somut vakalara tanık olmanız lazım buna ne dersiniz? Somut olarak söyleyin ki.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam somut olarak söylüyorum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yüce Mahkemeyi de ikna etmiş olasınız.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam ikna edeceğim zaten. Şunu şu gösteriliyor şimdi biz

Ankara’ya giderken şey basılıyor, Danıştay basılıyor Alpaslan basıyor, Osman bizi de Ankara’ya götürüyor haliyle niye götürmüş oluyor o zaman? Kullanmak için yani Danıştay eylemini bir şekilde bize mal ettirmek için götürüyor. Başka ne olabilir yani tahmin, yorum mesela kendi zihnimce bunu canlandırıyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu kadar mı efendim?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bu adam gidiyor Danıştay’ı tek başına basıyor, basacağını

da biliyor. O zaman bizi ne diye götürüyor oraya? O zaman kurban etme anlamında bizi götürüyor veya arkasında ki bir takım güçleri saklamak amacı bizi kurban ediyor yani bu başka ne olabilir?”

Mahkeme Başkanı :”Tahmin”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tahmin”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine aynı beyanınızda.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bir somut delile dayanmıyor bu tahmin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam efendim, yine aynı beyanınızda Alpaslan’la kahveye

gelmediğinizi, zaten orada olduğunuzu, Osman’ın oradan ayrıldığını, Osman ve Alpaslan’ın Ataşehir civarında görüşüp konuştuktan sonra 2’sinin birlikte geldiklerini söylemişsiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?”

75

Page 76: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:76

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur, aynen öyle.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bize izahata muhtaç bir durum var burada.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Dedim işte anlattım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani niye Ataşehir’e birlikte gidiyorlar? Neden orda?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya Ataşehir’e birlikte gitmiyorlar arkadaş. Ataşehir’in orda

Osman’ın ortak olduğu eski kulüp vardı. O kulüpten oturuyorduk, mesajlaştılar Osman Yıldırım’la gittiler buluştular, beraber geldiler, oturdular hadi kalk gidiyoruz dediler mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani Alpaslan, Osman’ı çağırıyor öyle mi efendim mesajla?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Alpaslan, Osman’ı çağırmıyor herhalde Osman Alpaslan’la

ayriyeten görüşmek istiyor mesele bu veya Alpaslan çağırıyor Osman gel ayriyeten görüşelim, ondan sonra gidelim haydi gidelim mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine aynı ifade de size kalk gidiyoruz demiş bunu diyen kim efendim?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Osman”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine Ankara’da önemli değil.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Kalk gidiyoruz değil hadi gidiyoruz.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Fark etmez ya ikisinden birisi söylemiştir.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam”Sanık Erhan Timuroğlu: “Fark eder mi hangisinin söylediği.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tamam, yine Ankara’da önemli değil işimiz var delip kestirip atan,

gidip geleceğiz diyen kimdir?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ankara’da işimiz var diyen Osman’dır işimiz var deyince

paralanacağız orda benim işim var, avukatımın da işleri var onunla beraber gidiyoruz dedi.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Para konusunu hiç bahsetmemişsiniz yalnız celsede ki

beyanınızda.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok para konusunda ben sürekli bahsediyoruz bakın sayın

avukat, Sayın kemal Bey ben bu para meselesini sürekli bahsediyorum Osman.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Celsede beyan etmemişsiniz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Tamam dur,”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şimdi beyan ediyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “İzah edeyim, bir daha söyle bir daha izah edeyim, bunu diyorum

Osman bizi alıp Ankara’ya götürme sebebi vallahi, billahi, tillahi söylediği şu, ya benimle beraber Ankara’ya geliyorsunuz. Biz Ankara’ya gitmemeye yönelikte niyetliydik yani gitmeyecektik onlarla beraber Osman’la beraber, Osman’ında dediği bu, ya arkadaş benim Ankara’da param olacak yani paralanacağız, orda herkesin hakkı da verilecek, ödenecek dedi. Benimle beraber geliyorsunuz. Siz bana güvenmiyor musunuz? Gittik sabahtan Alpaslan kalk dedi biraz Ankara’yı gezelim yani gidip dönüp geleceğiz.”

Mahkeme Başkanı :”Tamam onları anlatma, onları anladık.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Anlatıyorum tekrardan yani istediğin kadar hepsini teker teker

yine anlatırım.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki tahmininiz güçlü şüphelere dayanıyor muydu bu Danıştay

meselesinde?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bu Danıştay meselesi sonradan bu şüpheler bende oluşmaya

başladı.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani bu Danıştay meselesi oldu ya olduktan sonra tamam mı

haliyle bende değil yani bazı yeğenlerim var 5, 6 yaşında bile onlarda oldu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki böyle bir şeyin yapılabileceği tahmin edebildiniz mi?”

76

Page 77: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:77

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Mahkeme Başkanı : “Tahmini bırakın artık.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki efendim.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya efendim ben diyorum ben Danıştay’ın ne olduğunu

bilmiyorum, sen bana diyorsun ki Danıştay tahmin olabilir mi yani şimdi ben (bir iki kelime anlaşılmadı)”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki yani şuraya geleceğim mademki böyle bir tahminde bulundunuz.”

Mahkeme Başkanı :”Hala tahmin”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Hayır, hayır bakınMahkeme Başkanı :”Lütfen”Sanık Kemal Kerinçsiz: “O tahminde ben değil”Mahkeme Başkanı :”Hı buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ben değil efendim lütfen bir soruyu siz mademki böyle bir

tahminde bulundunuz Ankara’ya gitmeyebildiniz. Çünkü bir tereddüt var, bir şüphe var, bir sıkıntı var.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya ben diyorum ki.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “En azından böyle bir olayı başından kesme şansınız olabilirdi diye

düşünüyorum ne dersiniz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya her halde tam olarak, tam olarak ben anlatamıyorum bunu

diyorum diyorum, bu Danıştay eylemi olduktan sonra bu tahminde bulunuyorum diyorum yani bu meseleyi diyorum yani Danıştay o tahminde bulunsam zaten gitmezdim Ankara’ya yani o şekilde gidilir mi Ankara’ya bunu söylüyorum diyorum Danıştay olayı olduktan sonra bu kanaate varıyorum yani, bu tahmine bu şekilde varıyorum yani, bu yüzden yani.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ama celsede ki beyanınızda olaydan sonrasını söylemiyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “O zaman, o zaman yanlış izah etmişimdir, doğru olan şimdi

budur yani sonradır, sonra.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, peki, bu beyanında.”Sanık Erhan Timuroğlu: “(bir iki kelime anlaşılmadı)Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu beyanında senin bildiklerinde Osman Yıldırım’ın anlattıklarının

ilgi ve alakasının olmadığını beyan ediyorsun. Senin bildiklerinin sil baştan olduğunu söylüyorsun.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Kime”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz söylüyorsunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bir daha söyle, ne diyorum?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Diyorsunuz ki benim bildiklerimle Osman Yıldırım’ın anlattıkları

tamamen farklı. Sil baştan olduğunu ifade ediyorsunuz, Ankara olayında Osman Yıldırım’ın anlattıklarından farklı olan bildikleriniz nelerdir?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Farklı olan bildiklerim bu para, mara meselesinde, birde sizin bu Ergenekon meselesinde yani bombaları sizden almadığım kanaatine varıyorum o anlamda söylüyorum yani böyle 500 bin dolar meselesi geçtiği için bir de yani muhtemelen birisine söylerseniz bile o anlar ya Osman sana 500 bin dolar para teklif ediyor en az bunun 50 bin dolarını, 100 bin dolarını insan alır cebine koyar. Yani mesele bu anlamda söylüyorum ben.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yine aynı ifade de, aynı celse de.”Mahkeme Başkanı :”Bir dakika o soruya bir nokta koyun değiştirelim kaseti. Devam

edebilirsiniz”Sanık Kemal Kerinçsiz: “İsmail Sağır 10.11.2009 tarihli celsenin 145. sayfasında sizin de

hazır olduğunuz celsede şu beyanda bulunuyor yine mahkeme heyetine burada yaklaşık 2 ay kadar önce. Bize cezaevinden mektup yazıyor, benim çolum çocuğum var yalvarıyorum

77

Page 78: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:78

Alpaslan’a söylüyor Alpaslan İsmail’le, Tekin’e, Erhan’a söyle de beni cezaevinden kurtarın, üsteme ifade vermeyin biz ne yapıyok, onu korumak için kendimizi feda ediyoruz. İsmail Sağır’ın bu ifadesi doğru mudur efendim?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur şimdi bana yazdığı mektupları da ben şeye sundum mahkeme heyetine bana yazdığı bir mektup o anlamda sundum, sundum herhalde size.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Osman Yıldırım İsmail Sağır’ın beyan ettiği gibi Alpaslan Arslan vasıtası ile veya doğrudan sizden üstüne ifade vermemenizi yani ifadelerini yalanlamamanızı.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Herhalde şu, şu”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Cezaevinden bu yolla kendisini kurtarmanızı istedi mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani şimdi duruşmalara çıkıyoruz ya Alpaslan Arslan’a söyle

benim üzerime ifade vermesin beni kurtarın çoluk çocuğum var mesele bu yani Alpaslan Arslan’a söyle beni kurtarsın.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şu okuduğum doğru mudur?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur, doğru, tamam.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Alpaslan Arslan sizinle bu konuda konuştu mu? Yani siz

onun üzerine ifade vermeyin gibisinden konuşma.”Sanık Erhan Timuroğlu: Bakın yok bakın zaten Alpaslan Arslan size bir şey söyleyeyim

mi? Bizimde hiç bu konuda değil bizi alakadar bu konularla konuşmuyordu. Sadece ilk duruşmaydı herhalde ben söyledim dedim Osman Yıldırım’ın çoluğu çocuğu var dedim yazık günahtır dedim bunun üzerine ifade verme dedim, gitsin dedim oda güldü yani gülme krizine girdi dedi sahibi dedi Allah’tır çoluk çocuğun dedi hep beraber girdik, hep beraber çıkacağız mesele buydu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki siz bu isteğe uygun ifade verdiniz mi? Çeşitli aşamalarda her hangi bir şekilde.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya mesele şuydu mesela Osman Yıldırım bana ne deseydi, deseydi eğer orda yani duruşma esnasında Erhan ben Danıştay’ı vurdum yani bu her hangi bir şeyde değil ona olan saygımdan dolayı da sen bunu üstelen üstelenirdim muhtemelen.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Çünkü bakıyoruz ki muhtelif aşamalarda emniyet”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani muhtemelen üstleneceğimi söylüyorum yani eğer Osman

Yıldırım Sanık Kemal Kerinçsiz: “Savcılık, sorgu hatta mahkeme heyeti huzurunda da çeşitli çelişki

açıklamalarınız var. Bu çelişkili açıklamaları bu isteğe dayandırabilir miyiz?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şöyle dayandırabiliriz şimdi Osman Yıldırım bana dediğim gibi

yani bir takım şeyler mesela söylüyor. Ne söylüyor? Ya burda onu suçladığım gibi suçlamamı istemiyor mesele bu, bu yani burada doğru olanları, olanları konuşuyorum burası demiyor musunuz arkadaş herkes demiyor mu? Doğru olanı konuş isterse herkes çapraz sorguya alsın doğru olan neyse ben burada konuşayım mesele bu, yani ben hepsinin doğru olanını konuşuyorum ama bazı konuştuklarım mesela tam olarak herhalde izah edemiyorum veya tam olarak dilim dönmediği için farklı anlaşılıyor avukat bey orda aslında Sayın İsmail abi şey yapabilir orda düzeltebilir.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tekin İrşi’nin yine 10.11.2009 tarihli celsenin 46. sayfasında yine sizlerin de hazır olduğunuz celsede şu konuşmayı yapıyor; Sayın Başkan bu Osman Yıldırım denilen adamın bize verdiği sözlerin hiç birini tutmadı. Yani bu adamın hiçbir dediği, hiçbir konuştuğu kelime birbirini tutmadı yani bunun konuştuğu bütün kelimelerin hepsi yalan. Yani ne dediğini bilmiyor, başka bize dedi hiçbir şey olmayacak yani verdiği hiçbir sözünü, hiçbir sözünü tutmadı. Doğrudur Cumhuriyet gazetesine ilk atılan bombayı ben attım yani doğrudur inkar etmiyorum, ikinciyi de İsmail Sağır attı, üçüncüde de zaten ben yoktum bu adamın bize verdiği hiçbir sözü yerine getirmedi yani hiçbir sözü yerine getirmedi. Doğruları konuşmuyor bu adam

78

Page 79: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:79

yani ondan sonra bu davanın birleşmesinin sebebi de Osman Yıldırım’dır. Yani burada doğruları anlatmadı kendisi Ankara cezaevindeyken, nezarette iken ben bu davayı birleştireceğim, Veli Küçük’le birleştireceğim, ne olursa olsun birleştireceğim. Bunu kendisi söyledi yani biz bunun yüzünden kavga ettik. Duruşmalarda birbirimize girdik yani Ankara’da biz tutuklandığımız zaman ilk haftada bize mektup yazdı daha bismillah yeni tutuklanmışız mektup yazıyor ya benim çoluk çocuğum var dedi perişan olacak dedi bir ifade verin beni kurtarın dedi, benim dışarı çıkmam lazım ne yaptıysa Alpaslan yaptı. Bir kere Alpaslan Arslan’ı ben tanımıyordum yani kendisini Bostancı’da tanıdım Berka çay bahçesinde kendisi iyi bir insan. Yani Alpaslan Arslan kötü bir insan değil yani burada Osman Yıldırım atıp tutuyor da yani. Güzel bir insan kötü bir insan değil yani anlatıldığı gibi değil Osman Yıldırım’ın konuştukları doğru değil Sayın Başkan çoğu anlattıkları doğru değil bizi de kandırdı yani Cumhuriyet gazetesine giderken dedi bu işi dedi devlet için yapıyoruz dedi kendisi Cumhuriyet gazetesine giderken hiçbir sorun olmayacak dedi, hiçbir sıkıntı olmayacak dedi yani Cumhuriyet gazetesinin önünde dedi 40 kişi bizi bekliyor. Yani 40 kişiyi falanda gördüğümüz yoktu orada. Polis bekliyordu doğru 40 diyor tane polis var diyor benim gizli adamlarımda orda diyor hiç kimsede yoktu yani doğrusunu söylemiyor yani o adamın nesine inanmak lazım bir Allah dediğine inanmak lazım, oda inandığı için bu kadar şeklinde beyanda bulunmuş Tekin İrşi.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Tekin söylüyor değil mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi efendim Tekin İrşi’nin beyanıdır bu, bu beyan sizin ve İsmail

Sağır’ın huzurunda hazır bulunduğunuz bu mahkemede söylenen sözlerdir. Tekin İrşi’nin bu sözleri doğru mudur? İştirak ediyor musunuz?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani hepsine değil de belki içinde bazı şeyler olabilir yani benim duymamış olduğum şeyler olabilir ama muhtemelen Tekin İrşi’nin anlattığı hepsi doğru yani.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Size göre bu okuduklarımda doğru olmayan hangi kısımlar var?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya bilmiyorum da genel anlamında doğrudur yani doğru, doğru.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Cumhuriyet gazetesinin önünde 40 kişi olduğu, devlet adına

yapıldığı.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben onu bakın ben onu zaten demin düzelttim burda değil mi?

Söyledim”Mahkeme Başkanı :”Bunların doğru olduğunu nerden bilsin.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok”Mahkeme Başkanı :”Avukat bey buna soruyoruz yani, nerden bilsin onu?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Arkadaşlar kendi aralarında konuşmuş olabilirler efendim. Yani

burada mutlaka görgüye istinat bir bilgi değil, duyuma da”Mahkeme Başkanı :”Lütfen, başka bir soruya geçer misiniz lütfen.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki, peki, yine aynı beyan, aynı beyan İsmail Sağır’ın

11.12.2009 tarihli celsede 19. sayfada benzer bir şekilde ifadede bulunmuş.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ben size şöyle bir şey söyleyeyim şimdi benle ilgili olanı bana,

İsmail Sağır’la ilgili olan İsmail Sağır’a sorun, Tekin’le ilgili olan Tekin’e sorun, benle ilgili olan bana sorun.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şeyle demiş İsmail Sağır’da yine bu beyanda; sen Ankara cezaevi nezaretinde bize bombalama eylemini Ergenekon yaptırdı ben bu davayı birleştireceğim.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Biraz ara verelim mi Sayın Başkanım?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Senin azmettiricin Muzaffer Tekin.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Bitmez bunun ki bu 5 gün sürer.”Mahkeme Başkanı :”Bu soru bitsin”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu işi veren Muzaffer Tekin’dir yaptıran bunlardır ben davayı da

birleştireceğim yine Ankara nezaretinde sen bu davayı Veli Küçük’e bağlayacağım dedin mi? E ben diyorum benim azmettiricim kendisi olduğu halde diyor yine Muzaffer Tekin, Veli Küçük’tür

79

Page 80: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:80

çünkü ben tanıyorum yani hiç birini tanımıyorum ilk defa burada gördüm diyor Osman Yıldırım’da cevaben buna tanımıyorum, tanımıyorsun bildiğim kadarıyla tanımıyorsun demiştir. Bu İsmail Sağır’ın bu duyumlarını ve bilgilerine siz ne diyorsunuz.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Muhtemelen doğrudur çünkü bende kanaat getiriyorum Osman Yıldırım’ın Sayın Veli Küçük’ü tanıması için 40 fırın ekmek yemesi lazım yani ona ulaşması için ama insanı anlamında gitse her türlü sahiplenir yani o anlamda olabilir ama böyle Osman Yıldırım’a eylem yaptıracak anlamında imkansız gibi bir şey. Hayali vari bir şey olur. Osman Yıldırım’a varmadan 5000, 10000. belki 1 milyon insan hazırda bekler yani bu kesin bu kanal bu.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Osman Yıldırım size doğdun mektup gönderdi mi? Bu mektubun içerisinde neler yazıyordu.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Sundum ben mahkemeye.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sundunuz, tek bir mektup mu gönderdi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Hepsini yırttım gelenlerin.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani birden fazla mı gönderdi.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Normalde o aramız iyi olduğu zaman muhtemelen her hafta bana

mektup yazıyordu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “10 mektup”Sanık Erhan Timuroğlu: “10 mektup değil (bir iki kelime anlaşılmadı) Yani yanlış anlama

her halde burada öyle yanlış her hafta mektup yazıyordu.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Her hafta yazıyordu.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Buraya yanlış olarak şey olmasın şimdi yanlış oluyor sonra sanki

ben yanlış söylemişim gibi kayda geçiyor.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Önemli olan sizin beyanınız, benim beyanım önemli değil.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Şimdi ben bunu tam olarak izah edemiyorum, nasıl izah

edemiyorum şimdi diyorum haftada 1 tane, siz diyorsunuz 10 tane orda ki 10 tane olarak.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Toplam 10 tane mi şeklinde.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yok, yok 10 taneden fazla. Yazıyordu işte ne bileyim her hafta

yazıyordu bazen 2, 3 tane geliyordu yani buna benzer şey.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “MahkemeninMahkeme Başkanı :”Sürecek mi daha var mı?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Şunu bitireyim efendim şu bitmek üzere soru, son bir şey kaldı.

Mahkemenin 13.11.2009 tarihli celsesi 52. sayfasında şu beyanda bulunuyorsunuz. Osman Yıldırım’a hitaben madem sen Ergenekon yapılanmasının bir elemanıysan madem sana 500 bir dolar teklifinde bulunulmuşsa ve senin bu hakkını vermemişseler sen neden bunların ismini baştan beri söylemiyorsun da ceza aldıktan sonra artık bittiğini anladıktan sonra bizim mükemmel cezalara bağladıktan sonra çıkıyorsun, gazete köşe yazarlarından, dergilerden, televizyonlara bakarak kendince işte ben bu örgütün elemanıyım, militanıyım, alakası yok doğru değil bunlar Osman Yıldırım’a kızgınlığımın sebebi şudur; kardeşim sen bu örgütün üyesi değil misin? O zaman baştan beri söyleyecektin ben bu örgüt üyesiyim diye. Peki neden 4 yıl, 5 yıl yatırıyorsun burada demişsiniz bu beyanınıza şimdi iştirak ediyor musun?”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Aynen doğru yine katılıyorum sizce de öyle değil midir? Madem bu örgütün üyesiysen madem vereceksen başta benimde. doğru mudur? Katılıyorum doğrudur.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu beyanınıza göre Osman Yıldırım’ın 500 bin dolar karşılığı bomba atma teklifinin kendisine yapıldığını, siz ancak kendisinin bu konuda Sincan Cezaevinde savcılara verdiği ifadeden sonra duyduğunuzu anlaşılıyor.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “Duydum”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Öyle mi?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Yani öyle medyada filan veriyor ya.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yani Sincan cezaevinde verdiğiniz ifadeden sonra mı duydunuz?”

80

Page 81: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:81

Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya şeyden işte neydi hatırlamıyorum ama cezaevinde duydum.” Sanık Kemal Kerinçsiz: “Cezaevinde”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum, cezaevinde duydum.”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Siz yine bu beyanınızda Osman Yıldırım’ın itirafları aldığı ağır

cezalardan”Sanık Erhan Timuroğlu: “Ya daha doğrusu Osman Yıldırım’ı da bilmiyordum 9 nolu diye

geçiyordu herhalde o dönemler sonra da birden bire 9 nolu Osman oldu yani öyle dediler. Ben öyle anladım.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Bu itirafları ben normal tanıklık beyanlarına istinaden söylüyorum, gizli tanık beyanlarına istinaden değil. Osman Yıldırım bu beyanlarında aldığı ağır cezalardan kurtulmak için müracaat ettiği bir yol olduğunu.”

Sanık Erhan Timuroğlu: “E ben böyle düşünüyorum”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Gerçek dışı beyanlarında gazete, köşe yazarları, dergiler ve

televizyonlara dayanarak uydurduğunu söylüyorsunuz. Doğru mudur bu?”Sanık Erhan Timuroğlu: “Doğrudur ve bunu da söylüyorum bakın öyle bir şey olmasıydı

şimdi mesele şuradandır; örneğin benim kendi işim olsaydı bu iş bu Danıştay işi veya ve ya buna benzer işi yatarım yani cezadan filan korkan insanlar değiliz. Adam haliyle büyük cezalar aldı mecbur yani işte bu benim aklıma o geliyor yani kendini kurtarmak için elinden geleni yapıyor tüm filmleri sergiliyor ortaya artık nereyi tutturdu. E demek tutturduğu yerde burası oldu mesele bu yani ben bu şey değil yani bu şey yani düşündüm bunu yani kendi zihnimde düşündüm bu yani illa ki Osman (bir iki kelime anlaşılmadı)

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Kapatayım mı?”Mahkeme Başkanı :”Bitti mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Var efendim birkaç sualim daha var.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Belki de doğrudur senle bağlantılıdır belki de değildir. Ama ben

böyle düşünüyorum”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Devam edeceğim.”Mahkeme Başkanı :”Ne kadar daha sürer”Sanık Kemal Kerinçsiz: “Sürer efendim biraz daha.”Sanık Erhan Timuroğlu: “Anlıyorsunuz değil mi?”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Sanık Erhan Timuroğlu tekrar huzura alındı.Çapraz sorgusuna devam olundu.Mahkeme Başkanı :”Bitirdiniz mi sualleri?” Saatin 16.25 olması karşısında diğer sanıklar ve müdafilerinin alınacak talep ve bayanları

da dikkate alınarak Sanık Erhan Timuroğlu’nun çapraz sorgusuna bugün ki oturuma mahsusu olmak üzere son verildi.

Sanık Erhan Timuroğlu: “Teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı :”Oturabilirsin. Talepleri Salı günü almıştık, siz Veli küçük.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “7 Aralık’ta alınan ifadesinde

Ümit Sayın’ın ifadesi alınırken Kemal Bey burada şu anda avukatlarını olmadan ifadenin alındığını, avukatlarının huzurunda ifadesinin alınması söz konusu olduğunda tabi ki onların da soruları sormasına müsaade edeceğinizi ifade etmişsiniz. Müvekkilimiz Ergün Poyraz hakkında da Ümit Sayın’ın bazı iddiaları var. Eğer müsaade ederseniz ona birkaç sorumuz olacak efendim. Ümit Sayın’la ilgili, müvekkilimde o 7 Aralık’ta ki duruşmada hazır değildi. Bizde hazır değildik efendim, müvekkilim hakkında iddiaları var.”

Mahkeme Başkanı: ”Sanık Habib Ümit Sayın huzura alındı, orda da konuşabilirsin, orda da konuşabilirsiniz. Buyurun”

81

Page 82: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:82

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Ergün poyraz hakkında”Sanık Habib Ümit Sayın: “Evet”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Ergün Poyraz hakkında bu

ifadenizde kendisine Şener Eruygur tarafından gizli belgeler verildiğini ifade etmişsiniz. Bu gizli belge verilmesi konusunda doğrudan görgüye dayalı her hangi bir bilginiz var mı?”

Sanık Habib Ümit Sayın: “Gizli belgeler verilmesi konusunda görgüye dayalı bir bilgim yok sadece iddianameden okuduklarım ve Emin Gürses hoca ile konuştuklarım gizli belge verilmesi değil. Gizli belge hakkında söylediklerim yanlış olabilir. Şener Eyurgur paşa kendisine bazı belgeler vermiş, gizli belge, bazı belgeler vermiş dedim.”

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Vermişten kastettiğim sizin görgünüze dayalı her hangi bir bilginiz var mı?”

Sanık Habib Ümit Sayın: “Hayır benim görgüme dayalı herhangi bir bilgi yok.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Yani sizin gözünüzün önünde

sizin doğrudan bilginiz dahilinde veya Şener Eruygur tarafından doğrudan size ifade edilen Ergün Poyraz’a her hangi bir gizli belge konusunda, verilmesi konusunda her hangi bir bilginiz yok.”

Sanık Habib Ümit Sayın: “Yok bilgim yok sadece ben bana anlatılanları nakil ettim.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Bu konuda eğer uygun

görürseniz bunun kendisine ifade edilenin sizde burda aynı şeyi soruyorsunuz, Emin Gürses tarafından Ümit Sayın’a söylendiği söyleniyor.”

Mahkeme Başkanı :”Anlatılan derken neyi kastediyorsun bana anlatılan ne? Kime anlattı?”Sanık Habib Ümit Sayın: “Emin Gürses’in söyledikleri söylemiştim, onun nakil ettiklerini

söylemiştim.”Mahkeme Başkanı :”Yani Emin Gürses Ergün Poyraz hakkında ki konuşmalarını naklettin

bize?”Sanık Habib Ümit Sayın: “Hayır Ergün Poyraz’la ilgili iddianameyi Emin Gürses’le birlikte

okuyorduk, Emin Gürses’le genelde konuşuyoruz iddianameyi ve bir konuşma da Sayın Emin Gürses böyle bir bilgi vermişti bana, onu ifade ettim.”

Mahkeme Başkanı :”Nedir o bilgi, verdiği bilgi?”Sanık Habib Ümit Sayın: “Ergün Poyraz’ın, Şener paşayla birlikte çalıştığı, ondan bilgiler

aldığı konusunda.” Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Zapta geçen bilgilere

baktığınızda ise adeta Ümit Sayın sanki kendisinin gözünün önünde Şener Eruygur tarafından Ergün Poyraz’a belgeler verirken görmüş veya Şener Eruygur kendisine ben Ergün Poyraz’a bu belgeleri verdim ifadesi gibi algılanıyor.”

Sanık Habib Ümit Sayın: “Hayır öyle bir şey kastetmedim.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Demek ki bunlar doğru değil

efendim.”Sanık Habib Ümit Sayın: “Böyle bir şey kastetmedim.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Ben burda eğer uygun

görürseniz Emin Gürses’e de aynı soruyu yöneltmek istiyorum.”Mahkeme Başkanı :”Efendim, bu bitsin soruları bitir ona devam edeceğiz, soracağız.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Ümit Sayın’a soracağım zaten

bu efendim.”Mahkeme Başkanı :”Sadece bu mu?”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Buydu efendim.”Mahkeme Başkanı :”Bu kadar mı?Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Çünkü aynı konuyla doğrudan

bağlantılı Ergün Poyraz, Şener Eruygur’dan veya başka birisisinden gizli belge aldığı konusunda doğrudan görgüye dayalı bir bilginiz var mı?”

82

Page 83: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:83

Sanık Emin Gürses söz istedi verildi: “Benim öyle bir bilgim yok Ümit sayın burda zaten çapraz sorgu da açıkladı bir iddianamede bunlar yazıyor, onları söyledi, iddianamede yazdığını, iddianameden okuduğu kendi söyledi burda.”

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Yani burada ki zapta geçenler benim buradan çıkardığım.”

Sanık Emin Gürses: “Evet kendisi söyledi.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Kendisi için söylüyorum

iddianamede savcılar tarafından iddia edilenlerin kendileri kafalarından yorumunun ötesine geçmeyen, hiçbir tanıklıkları olmayan, bilgiye ve görgüye dayalı bilgiler olduğunu görüyoruz. Aynı zabıtta Sevgi Erenerol’un da bu konuşmalara tanık olduğu ifade ediliyor uygun görürseniz Sevgi Erenerol’a da aynı konuyu yöneltmek istiyorum efendim, Sevgi Erenerol.”

Mahkeme Başkanı :”Demin, demin duydunuz sizden duyduğunu söylüyor, sizin anlattığınızı söylüyor.”

Sanık Emin Gürses: “Herhalde benden duyduğunu söylüyor sonra iddianameden beraber okuduk diyor onu burda çapraz sorguda kendisine sorduğum zaman iddianamede zaten bunlar yazıyor ordan okuduk ordan beraber ara ara yaptığımız konuşmalardan çıkardığım şeylerdir diyor, iddianameden görülen şeyler yani.”

Mahkeme Başkanı :”Peki”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Aynı konuyu Sayın Erenerol’a

da aynı şeyi sormak istiyorum. Kendisinin doğrudan Ergün Poyraz’ın, Şener Eruygur veya başka birisinden gizli belge veya başka bir belge aldığı konusunda tanıklığı, görgüsü var mıdır?

Sanık Sevgi Erenerol söz istedi verildi: “Hayır yok”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu: “Bu kadar efendim sorum.”Sanık Nusret Senem söz istedi verildi: “Sayın Başkanım bu Poyrazköy iddianamesi dün

kabul edildi ve bugün basına yer alıyor. Bazı basın organları genel başkanımız ve partimizle ilgili çeşitli yalan haberlere yer vermişler iddianameden kaynaklı olduğu söylenen, Sayın Başkanım Savcılara zaman zaman bu dava vesilesi ile soruyoruz, bazı iddiaların, iddialarla ilgili suç isnat etmediklerini belirtiyorlar yani bu bir iddianame değil, bir iftiraname manasına gelir. Psikolojik savaş malzemelerini iddia diye iddianameye hiç kimse dolduramaz bu hukuki bir tavır kesinlikle değildir. Benzer şeyi Poyrazköy iddianamesinde de görüyoruz. İşçi Partisinden, Genel başkanımızdan bu korku nedir? Hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Büyük bir korku olduğu görülüyor belli çevrelerde, hükümet çevrelerinde. Ben şunu ifade etmek istiyorum, bütün emperyalistler, bütün tertipçiler İşçi Partisinden ve bizlerden korksun. Gerçekten korksunlar, o korkunun ne olduğunu onlara göstereceğiz Sayın Başkanım benimle ilgili olarak bu davada ELBA isimli bir CD’de benzer bir iddia var Sayın iddia makamı bu iddialarla ilgili olarak da suç isnadında bulunmadığını söyledi. O belgede, o CD’de şöyle bir dosya var, dosya ismini söylüyorum; Yargı ile ilgili notlarım, bu dosya da dosyanın hemen başında Yargıtay 8. Ceza Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür ederim yazılmış polisin çözümünde böyle ifade ediliyor, aynı ifade ikinci davada sanık olan emekli Albay Levent Göktaş’ta ki 51. nolu DVD’de var, aynı ifadelerle, dosya ne? Orda da dosyanın ismi Yargıyla ilgili notlarım ve o dosya Yargıtay 8. Ceza Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür ederim diye başlıyor. Sayın Göktaş bunu genel başkana yazdığı bir mektupla bize bildirmişti, bu mektubu da mahkemenize takdim ettim daha o dava açılmadan önce. Sayın Başkanım ben Levent Göktaş’ı tutuklandığı zaman ismini duydum, böyle bir ifadenin her iki, ikimizde bulunması böyle bir dosyanın her ikimizde aynı ifadelerle bulunması milyarda bir ihtimal bile değildir. Yani tertip yapılmış açık olarak. İşte bu tertiplerle, bu düzenlerle buralarda yargılanıyoruz bunu Sayın Heyetiniz bilsin, bütün tertipçiler bizden korksun, bütün tertipçiler korksun, Şimdi bir talebim var Sayın Başkanım onu arz edeceğim kısa, MİT müsteşarlığına teskere yazılarak aşağıda açıkladığım 2 konunun sorulması istiyorum. Sorulmasını istediğim konular şunlar; 1 MİT Samsun bölge başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin 22 Ocak 2010 Cuma günü Gürbüz Çapan ile

83

Page 84: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:84

görüşmek üzere duruşma salonuna MİT müsteşarının emri ile mi geldiğinin sorulmasına, 2 MİT müsteşarı tarafından Sayın Gürbüz Çapan’a 4 sayfalık bir yönlendirme metninin gönderilip gönderilmediğinin sorulmasını talep ediyorum. Bu taleplerimin gerekçeleri de şunlar; mahkemenizin 2009/85 esas dosyası sanıklarından Gürbüz Çapan 14 Ocak 2010 günü duruşmadan döndükten sonra bana 4 sayfalık bilgisayar çıktısı bir metni okumam için verdi, bu metni koğuşta, koğuşu birlikte paylaştığımız Sayın Mustafa Balbay’ın da aynı gün duruşma sırasında okumuş olduğunu öğrendim. Sorgu metni mahiyetinde ki bu bilgisayar çıktısında öz itibari ile İşçi Partisine TSK’ye açıkça Cumhuriyet gazetesi ve yöneticilerine ise örtülü şekilde duruşma sırasında yaptığı saldırılara benzeyen, gerçek dışı, siyasi suçlamalar yer alıyordu. Bu bilgisayar çıktısı Sayın Gürbüz Çapan’a verilmiş bir metindi. Sayın Balbay ile birlikte Gürbüz Çapan’a iddiaların gerçeklere uymadığını, haksız ve mesnetsiz olduğunu, gerçekleri söylemesini önerdik. Yine Gürbüz Çapan 22 Ocak 2010 tarihli oturumda tahliye edilip 23 Ocak 2010 saat 02.00 civarında F–7 koğuşuna geldiğinde bana aynen MİT Samsun bölge başkanı geldi, duruşma arasında görüştük, burada kilerlerle kendini çok fazla özdeşleştirmişsin mesafe koy dedi diye söyledi. Şimdi soruyorum MİT bölge başkanı bu davayı neden izler ve sanığa yönlendirme ve baskı anlamına gelen bu sözleri neden söyler? Sayın Çapan’ın yukarıda açıkladığım gibi gerçeğe aykırı şekilde beyanlarda bulunması ile MİT Samsun bölge başkanının duruşma arasında ki telkinleri 4 sayfalık bilgisayar çıktısının MİT kaynaklı olduğunu göstermektedir. MİT Sayın Çapan’dan yıllar önce yaptığı Ermenistan ziyareti nedeniyle gazeteciler Cengiz Çandar ve Oral Çalışlar’ı da götürmesini ki bu iki kişi soykırımı kabul etmesini isterler Türkiye’nin. Ermenistan yöneticileri ile bu kişileri görüşmede hazır bulundurmasını kendisinden istediğini de duruşmada heyetinize anlatmıştır, tutanaklarda bu hususta var. Görüldüğü gibi MİT’in Sayın Çapan’dan bu ve benzeri isteklerde bulunabildiği kendi beyanı ile sabittir. Sayın Başkanım bu nasıl bir yargılamadır? MİT 1990 yılından beri 99 yılından beri Ergenekon tertibinin boylu boyunca içindedir. Eski MİT müsteşarı Şenkal Atasagun, tertip şeması Ergenekon şeması açıklamadığınız. Kendisine sorulunca önüme getirdiler saçma sapandı o zamanda saçmaydı, şimdi de saçma diyebilmekte fakat Başbakana yazılı, Cumhurbaşkanına sözlü olarak bildirdiği bu saçmalığı zamanın suçlanan Genelkurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’ndan gizlemektedir. MİT’in müdahaleye tertipler içerisinde ki rolü bugünde sürüyor. Dilekçemde belirttiğim tertiplerin ve verilecek, dilekçe de belirttiğim taleplerim ve verilecek cevaplar MİT müsteşarı ve kurumun kontrolü dışında bazı girişimlerin olup olmadığını da anlamamızı sağlayacaktır. Taleplerimi bir kez daha yeniliyorum MİT müsteşarlığına teskere yazılarak bir MİT Samsun bölge başkanı ya da başka bir MİT görevlisinin 22 Ocak 2010 Cuma günü Gürbüz Çapan ile görüşmek üzere Silivri Cezaevinde ki duruşma salonuna MİT müsteşarının emri ile emri ile mi geldiğinin sorulmasına, 2 MİT müsteşarlığı tarafından Sayın Gürbüz Çapan’a 4 sayfalık bir yönlendirme metninin gönderilip gönderilmediğinin sorulmasına karar verilmesini saygılarımla arz ediyorum, teşekkür ediyorum, dilekçeyi de takdim edeyim.”

Mahkeme Başkanı :”4 sayfalık dediğiniz çıktı var mı suretinizde.”Sanık Nusret Senem: “Yok hayır o çıktı yok burda tabi çıktıyı sadece okuyabildim ancak

sadece okuyabildim.”Mahkeme Başkanı :”Nerede, nerede o çıktı?”Sanık Nusret Senem: “Kendisinde 4 sayfalık çıktı sorgusu mahiyetinde bir çıktıydı

bilgisayar çıktısı ben ve Sayın Balbay birlikte okuduk, teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı :”Peki”Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi: “İddianamede hatırlanacaktır bir Bilecik toplantısı

vardı. Bilecik’te İşçi Partisinin genel başkanı Doğu Perinçek, genel başkan yardımcısı Suphi Karaman, genel başkan yardımcısı Hasan Yalçın, genel başkan yardımcısı Erol Bilbilik bunlar toplanmışlar ve Ergenekon’un temel belgelerini, kararlarını almışlar şeklinde bir iddia vardı. Hala duruyor iddianamede ve iddianame bu iddiasını Tuncay Güney’in mülakat denen hukuki hiçbir

84

Page 85: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:85

değeri olmayan altında imza olmayan o metnine dayandırıyordu. Mülakatı hepimizin huzurunda açtık, mülakatta böyle bir şey yok yani uydurmuşlardı. Savcılık makamı yalan söylemişti, uydurmuştu dediler ki 18 sayfalık polisin çıkarttığı özette var, yani mülakatta olmayan bir şey polisin özetinde var, mülakata dayanıyorlar, mülakat onlara yetmiyor, uydurmalar ve o polisin çıkarttığı yalanda uydurmalarda iddiada var mıydı? Mülakatta var mı onu bile incelemeden iddianameye koyuyorlar, koydular. Bunun üzerine 11 maddelik düzeltme talebinde bulunduk ve evet dediler doğru talep haklı mülakatta böyle bir şey yok zaten biz buna bir suç isnat etmemiştik. Oysa o Bilecik toplantısı iddianamede ki neredeyse tek toplantı. Fakat bu Bilecik toplantısının olmadığı çıktı, savcılar da kabul etti, yalan olduğu uydurma olduğu çıktı ama yalan olmayan bir toplantı var. Dava dosyasında yalan olmayan, uydurma olmayan bir toplantı var ve bu toplantı Ergenekon tertibini baştan sona aydınlatan ve tertipçileri ortaya çıkan, çıkaran bir toplantı. Bütün kanıtlarıyla. 245 nolu klasör 1, 266 sayfa İbrahim Bilgehan Taşdelen isimli şahsa ait, 2004 yılına ait iletişim tespit tutanakları yani bizim bu görülen davanın klasörleri içinde, bu dava dosyasında başka bir davadan getirmiyorum mevcut dava dosyasında. 14 Nisan 2004 günü İbrahim Bilgehan Taşdelen ile Esat Kurucu arasında ki resmi polisin iletişim tutanağı ben getirmiyorum gayri resmi bir şeyde değil, bizim dava dosyasında resmi. İbrahim; O gün Bolu’ya gittim, Güney Zapsu yok mu idi? Yani Tayyip Erdoğan’ın en yakını, he Esat İbrahim Güney Zapsu, onun kardeşi orada idi babaya dediler ki böyle böyle bu müsteşarlığa biz çok istiyoruz senin gelmeni, nereye geleceğini biliyorsun daha Esat yanına hakimler veya savcı MİT notunu düşmüş ki dava dosyasında diğer bütün dinlemelerde bunun MİT müsteşarlığı olduğu tespit ediliyor. He dedi biz buraya çok istiyoruz dedi işte abi de istiyor. Abi iletişim tutanaklarında abinin Recep Tayyip Erdoğan olduğu çeşitli telefon konuşmalarında saptanıyor. Yani Recep Tayyip Erdoğan. Abide istiyor ona abi diyor biliyor musun, ona abi diyor biliyor musun? Abide çok istiyor dedi, bu tekrarlar bana ait değil telefon. Yalnız dedi işte böyle böyle bir hadise var falan ne ise sonra diyor ki Cumhurbaşkanında problem var. Devletin dedi böyle bir görevi bana nail görmesi şeref verir bana bunu diyen baba veya paşa denen Korgeneral Altay Tokat buda ismiyle bütün iletişim tutanaklarında Altay Tokat diye ismi saptanıyor, altında polis tarafından da Altay Tokat’tır diye belirleniyor. Paşam dediler yani Cüneyt Zapsular AKP’nin temsilcileri. Sizden bir ricamız var, dediler şu anda hükümet ile asker çok kötü abi tarih 2004 yılı Nisan ayı. Paşaya diyorlar ki Altay Tokat’a Cüneyt Zapsular hükümet ile asker çok kötü abi, Esat öyle değil mi? İbrahim Taşdelen çok kötü, çok kötü aşırı dediler böyle sayın iste abimizin Recep Tayyip Erdoğan’ın bir ricası var, bir ekip kursun bize Recep Tayyip Erdoğan bir ekip kurmasını istiyor, görevlendirelim her bölgede Türkiye’nin büyük bölgelerinde askeri olarak istihbarat birimi kursun. Recep Tayyip Erdoğan Korgeneral Altay Tokat’ı, emekli Korgeneral Altay tokat’ı görevlendirelim her bölgede yani Erzurum’da, Kayseri’de, Eskişehir’de, Diyarbakır’da, İstanbul’da Ergenekon tertibi olan her yerde Türkiye’nin büyük bölgelerinde askeri olarak istihbarat birimi kursun. Sizler Sayın yargıçlar Türkiye’de Anayasa hukuk mu olduğunu zannediyordunuz? Adamlar Bolu toplantısında 2004 yılında askeri istihbarat birimi kurduruyorlar. Hangi kanuna, hangi Anayasa’ya dayanarak, Özal Tayyip Erdoğan’ın özel istihbarat örgütü bir konuşma değil tonla hepsini sunacağım. Bir konuşma değil ve askeri istihbarat birimi yani bunun içinde ne Genelkurmay var, ne Kara Kuvvetleri var, ne şu var ne bu var. Şimdi Kozmik odalara nasıl ve kimlerin hangi tertiplerle girdiğini Balyoz’ları falan bunların kökünü burada görüyor muyuz? Esat evet yanına varmış abi R.T.E ya savcı yazmış ya hakim Altay Tokat’tan askeri istihbarat birimi kurmasını istiyor. Bunu yazanda savcı veya hakim. Ben yazmadım dava dosyasında, İbrahim Taşdelen tüm yetkilerle donatalım, tüm yetkilerle donatalım, kanun, anayasa, kitap hiçbir şey yok. Bir de dediler sadece yani bu ülkenin gelişmesi için, bu ülkeye zarar veren birimlerle ilgili bir takım işte bilgiler falan toplayalım. 1. ordunun içine girelim, 2. ordunun içine girelim, 4. ordunun içine girelim, jandarma komutanlıklarının içine girelim, bilgiler toplayalım 2004 yılında yasa dışı örgütü kurduruyor Bolu toplantısında, uydurma Bilecik Toplantısı değil ve bütün eylemleri ortada öyle uydurma eylemler değil, yapacaktı, yapacaktı

85

Page 86: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:86

falan değil hepsi yapılmış. Ülkeye zarar veren birimlerle ilgili yani askeriye ile ilgili yukarda söylüyor askerle araları bozuk ve askeri istihbarat burda da asker ülkeye zarar veren birim diye kodlanıyor. TSK ülkeye zarar veren birim, AKP’ye göre, başına da sizi getirelim iyi mi? Diye teklifte bulundular. Baba dedi vallahi ben kimsenin tetikçisi değilim, hiçbir partinin de dedi. Yani bu teklifin devletten değil partiden AKP’den geldiğinin farkında o dediğiniz tepedeki hadise olursa yani MİT müsteşarlığı olursa ülke için şeref duyarım öbür türlüde de düşünmem lazım yani Bolu toplantısında tarihleri falan hepsi belli şimdi hepsini size belgeleri ile sunacağım yani dava dosyasından başka hiçbir yerden bir belge getirmiyorum. MİT müsteşarlığını bana verirlerse şeref duyarım diyor ama öbür yasa dışı öneri için düşünmem lazım. Şimdi sakın bu devamı daha müthiş işte ne ise dediler yani Cüneyt Zapsular Tayyip Erdoğan’ın adamları başdanışmanı diyelim, baş tertipçiler. Ne ise dediler işte 3, 5 yüz falan filan. Şu, bu kontrolleri sizin elinizde gizli ödenek sizin elinizde. Gizli ödenek sizin elinizde yani örtülü ödeneğe İbrahim Taşdelen gizli ödemek diyor 300, 500 falan filan 300, 500 milyon bu günkü parayla, bu gür trilyon rakamlar bütçelere uyuyor onu da arz etmiştim sizlere bunları bilmeden arz etmiştik. Ne demiştik? 9 kat büyüttüler örtülü ödenek bütçede ki örtülü ödeneğe ayrılan tahsisatı. 600, 700 milyona kadar çıkarttılar, 300, 500 falan filan yani bu ülkenin insanlarının verdiği vergileri, alın terlerini bu ülkeye karşı tertip kurmak için teklif ediyorlar 300, 500 falan filan gizli ödenek, örtülü ödenek. Bu da ispatlanmış oldu size arz etmiştik bunlar örtülü ödeneği bu Ergenekon tertibinde kullanıyorlar. Ne ise paşa yolda geliyoruz. İkimiz beraber paşanın arabasını kullanıyorum. Baba dedim yani bundan sonra 1 dönem daha bu ikna etmeye çalışıyor vaktinizi almayayım. Biraz sonra telefon konuşmasının devamında bu eyleme geçtiklerini göstermesi ve ekibin kurulduğunu göstermesi bakımından son derece önemli baba dedi ki yani Korgeneral emekli Korgeneral Altay Tokat, baba diyorlar, paşa diyorlar adını bazen de açıkça anıyorlar, baba dedi ki korgeneral Altay Tokat demiş ki; Esat’a söyle dedi 5 tane telefon, 5 tane de hat alacak dedi. Gizli örgüt nasıl kurulur? Var mı bu hiç bu kadar 100’lerce klasörden 5 tane gizli hat, 5 tane telefon var mı böyle bir şey? Var mı bir gizli irtibat? Var mı böyle bir haberleşme sistemi? İşte örgüt, hukuk dersi bu, bu dinleme şeyleri hat alacak dedi biz bu saatten sonra hatları dedi benim dediğim numaraları alacak dedi baba buradan bu şeyleri kırılmayan hatlar yani dinlenemeyen hatlar verecek siz dinlenemeyen hat verebilir misiniz? Ben verebilir miyim? Dinlenemeyen hat, o teşkilatı da kurmuşlar. Dinlenemeyen hat verecek Altay Tokat numara falan işte bilmiyorum Esat he he bundan sonra konuşmalarımızı hep beraber buradan yapacağız dedi gizli hatlardan örgütün 5 tane gizli irtibat telefonu. Tamam, tamam Esat, Esat diyor tamam tamam, İbrahim tamam dedim bende bunlara çok dikkat edin dedi Atalay tok, Altay Tokat bu telefonlara çok dikkat edin dedi. Teşkilat kurulmuş mu? Faaliyete başlamış mı? Telefonlar için talimat verilmiş mi? Kırılmayacak, dinlenmeyecek ve numaralar bizzat artık o bir takım Tayyip Erdoğan’a bağlı kurumlar ürettiler. Oralardan her halde temin ediyorlar, bu yorum tabiî ki. Yine bu örgütün kurulduğunu devamından konuşmaların başka anlıyoruz 191. sayfa 12 tane firmanın ismini babanın önüne getirmişler, Altay Tokat’ın AKP iktidarı, lan diyor bunların anasını avradını lan gel ya diyor benzin getir küfürler var evde benim bunların anasını lan diyor bize gaz yağı getir diyor, benzin getir 12 tane firmanın önüne koyuyorlar artık teşkilat başlamış AKP firma adlarını Altay Tokat’ın önüne koyuyor istediğini çiziyor ve İbrahim Taşdelen’e diyor ki benzin getir, solvent getir, gaz yağı getir talimatları veriyor yani bir yandan da teşkilatın örtülü ödenek vs. falan gelirleri yanında bu benzin, gaz yağı, solvent yasadışı işler yapılıyor. İbrahim diyor faturayı faksladın mı? Altay Tokat yani faturalarla falan sabit. Baba dedim faksladım, o Hakkâri olayı vardı ya o Van, Hakkari. Teşkilat Van’a, Hakkâri’ye kadar uzanıyor. 5 Nisan şimdi diyeceksiniz ki bir tane adam bulurlar Osman Yıldırım gibi telefonu açar bunları söyler yani onun olmadığını ispit edeceğim şimdi. Bizzat Altay Tokat’ın telefon dinlemeleri, Bolu toplantısının 4, 5, 6 yerde tespitleri var Bolu toplantısının Nisan ayında yapılıyor ve bunun içinde Cemil Çiçek, Ulaştırma Bakanı, Başbakan Yardımcıları, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül hepsinin Gümrük müsteşarları hepsinin isimleri var şebeke belli. Gladyo, Gladyo

86

Page 87: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:87

işte Gladyo, Gladyoyu ortaya koyuyorum. Mahkeme dosyasından, dinleme tutanağı 5 Nisan 2004 10:38:23 saniyede emekli korgeneral M. Altay Tokat diye de ismini açıkça burada belirtiyor hepsini takdim edeceğim. Hüsnü beyin işi olursa diye başlıyorlar Gümrük Müsteşar yardımcısını Gümrük müsteşarı yapacaklar yardımcıyı. Gümrük Müsteşarlığı önemli çünkü yaptıkları bütün iş Gümrük Kaçakçılığı ve Yasadışı, yasadışı olduğunu da kendileri söylüyor. Cemil Çiçek’le konuşmuşlar, Cemil ile konuşmuşlar altında polis diyor ki Gümrük Müsteşarı Hüseyin Hüsnü Güler ve Sayın Cemil Çiçek Adalet Bakanı, Cemil’de Cemil Çiçek. O zaman ki Adalet Bakanı. Pazar günü gelecek misin baba Bolu’ya? Altay Tokat’a baba dediği burada çıkıyor, Altay Tokat’la konuşuyor. Tabi, tabi dediğim Bolu toplantısı Altay; yeni bir gelişme daha oldu. İbrahim; Ha ne ile ilgili, seninle mi ilgili? Altay Tokat; oldu mu zaten bir şey olmaz. İbrahim; seninle ilgili gelişme çok iyi baba o zaman, iyi bir gelişme olmuş. Altay Tokat; tabi canım bana bağlı ya işte bana bağlı yav Altay Tokat’a bağlı örgüt kurulmuş, Altay Tokat kendi ağzı ile söylüyor. Ha sana bağlı kaç tane bağlı var. Tabi ya bana bağlı, yok mu savcı? Hukukçu, hukuk Türkiye’de mahkeme devam ediyorum. 7 Nisan 2004 tarihli dinleme tutanağı saat 16.37 saniye 25. İbrahim; yüzde 100 Cuma şey Pazar günü baba Bolu’ya geliyor, hani Bolu toplantısını ispat ediyoruz ya. Cüneyt Zapsu ile beraber, yine Cüneyt Zapsu. Kimle Zapsu mu? Cüneyt Zapsu var ya onunla beraber Bolu’ya geliyorlar. İbrahim babaya direkmen demiş ki baba, babaya direkmen demiş ki; nasıl oldu bak mevzu nasıl başlamış biliyor musun? Ha İbrahim Taşdelen şimdi bu bizim Gümrük müsteşar yardımcımız var ya dostumuz, he, o babaya ricada bulundu Altay Tokat’a, baba Cemil beye dedi ki Adalet Bakanına böyle böyle bunu dedi Müsteşar yapın dedi. Altay Tokat hangi konumda? İbrahim şimdi sen Cemil Çiçek’e söyle diyor ki bir adını, soyadını da açıkça veriyor, başbakana yav diyor. Abi girdi işin içine Hüseyin Hüsnü Bey paşamızın dostu, Altay Tokat’ın dostu, bunu diyor şey yapalım Tayyip bey demiş ki adını da açıkça veriyor, ya demiş Hüseyin Hüsnü bey bizimde dostumuz ama demiş paşamız dostlarımızı bize verirken kendisi bize dost olmaktan uzak durmasın demiş. Oda demiş ki paşam demiş zaten bu işe meyilli ama demiş bu işe meyilli. Sizden demiş hemen demiş bu daha evvel ki telefon olduğu için daha meyilli daha örgütün kurulmadığı zaman Bolu toplantısından önceki. Hemen demiş Cüneyt Zapsu’ya demiş, bugün bir bakayım baba dedi gel içeri herkes orda dedi, dosya dedi şeye çıkıyor 4,5’da şimdi çıktı Cumhurbaşkanımıza. Yani Altay Tokat müsteşar tayin etmeye başlamış. Tutanağın sonunda paşa korgeneral Altay Tokat, Kemal Ulaştırma müsteşarı Kemal Albayrak, Hüseyin Hüsnü Gümrük müsteşar vekili, İnşaat işi Kars, Bakü demiryolu, Mersin’deki iş Mersin serbest bölgesinde ki gaz yağı işi, bunları da polis saptamış ben söylemiyorum. 8 Nisan 2004 tarihli iletişim tutanağı burada da Altay Tokat ile konuşma yani Altay Tokat’ın gıyabında değil, Korgeneral emekli Korgeneral Altay Tokat’la konuşuluyor. Altay Tokat; zaten ben Pazar günü görüşme yapacağız ya orada Bolu’da yani Bolu toplantısı, İbrahim; he şeyde değil mi Bolu’da? Altay; Pazar günü, İbrahim; nasıl baba? Altay Tokat; Pazar günü Bolu’da görüşeceğim ya ben şeyle, Cüneyt Zapsu’yu kastediyor. İbrahim; tamam baba ben çünkü nasıl olsa geleceğim ya baba tamam ben telefon ederim buradan çıkarken oradan sen çıkarsın yani Bolu’ya beraber gittiklerini de her ikisinin konuşmalarından anlıyoruz zaten Bolu dönüşü de arabasını İbrahim Taşdelen, Altay Tokat’ın sürmüştü ve o arabada ki konuşmalardan da o örgütün başladığını tespit etmek mümkün bu tutanaklara göre. 9 Nisan Pazar günü o toplantı var abi biliyorsun, İbrahim şimdi müsteşar yardımcısına söylüyor o tayin edilecek olan. Hüseyin Hüsnü bu Abant’da mı? Bolu’da mı? Şeyde Abant’ta abi Bolu’da. Hüseyin Hüsnü; paşa dünde aradı kimler katılıyor oraya, Cüneyt, İbrahim; dediğim gibi Cüneyt bey herhalde büyük ihtimalle olacak yani Cüneyt Zapsu’nun o toplantıda olduğu 4, 5 konuşmayla saptanıyor ve İbrahim ciddi bir teklif olayı var abi, bu teklif işte Pazar günü açıklayacaklar. Gizli örgütün kurulma teklifi, teklif mi yapıyorlar paşaya? İbrahim; Sayın Erdoğan vasıtasıyla, Tayyip Erdoğan’ın teklifi, yasadışı teklifi yapan geleceğin sanığı, Yüce Divan sanığı Tayyip Erdoğan. 27 Nisan 2004 tarihli telefon görüşmesi. Burada da bizi ilgilendiren tarafı şu, x şahısla tren yolu sahil şeridi hızlı tren şöyle yüzde 20 garanti veriyor, devlet mesela

87

Page 88: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:88

diyelim ki yolcu garantisi veriyor, günde 1000 tane yolcu taşıyacaksın mesela yani 800 tane geldiyse 200 tanesini ben veriyorum. O senin o bölgende bir iş var, firma arıyoruz arayan hükümet, İbrahim 1,5 milyar dolar, 1.5 milyar dolarlık iş. X ya ne olacak 1,5 milyar dolar? İbrahim; yap işlet, devret, İbrahim; ama nasıl bir iş biliyor musun? Nasıl, Antalya, Alanya tren yolu, Ulaştırma Bakanı ve Ulaştırma Bakanı müsteşarından bu işi alacakları açıkça ifade ediyorlar ve devamında hangi Albayrak bunlar? Albayraklar girdi işin içine, ya bizim Albayrak var yok mu abi Muzaffer abinin abisi İstanbul’da ki Albayraklar. He o hani Yenişafak gazetesi hep yalan yazıyor ya, işte şebekenin içinde yalan gazetesi şebekenin içinde Yenişafak. Onun kardeşi müsteşar Albayrak’ın kardeşi Allah Allah Kemal Albayrak ey tabi bizimde ortağımız. Müsteşar bunların ortağı, başka kimler var Osman Pepe onlar var, cemil bey ile çok iyi, yarın Cemil bey ile beraberiz zaten. Abi ne yapsın baba var ya tapıyorlar resmen, adamı getirmişler istihbaratın başına tapıyorlar. Kuran çarpsın şimdi bu Tayyip beylerde bazı şeyler var, bir görüşmeleri oldu Abdullah bey ile Altay Tokat, Tayyip Erdoğan ve Abdullah beyle görüşmüş, Kuran çarpsın diyor. Müslüman adam inanacağız tabi, hı hükümetle şey Ömer bey bugün geldi ofise babanın yanına Ömer bey kim? Dinçer, Ömer Dinçer şebekeyi görüyor musun? Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Ömer Dinçer, Kemal Albayrak biz biz bu şemayı size vermiştik, bu verdiğimiz zaman bunları okumamıştık da. Başka kanıtlara dayanarak mahkemenize Türkiye’de ki Gladyo’nun şemasını sunmuştuk. İşte kanıtlar dökülüyor geliyor. Yav bir gelsen çok güzel şeyler var yaşaman lazım inanılmaz şeyler var. Bu arada Türk milletinin 1,5 milyar dolarları tren hat ihaleleri falan filan buralarda peşkeş çekiliyor. Bu işin içinde hükümet olduğunu gösteren o kadar çok, bu kadar 288 sayfa Sayın Yargıçlar, 288 sayfa, 288 sayfa bu deliller. Adalet Bakanı müsteşarı var Fatih Kasırga, bu hakimlerin tayinlerini bir türlü yaptırmayan, mahkemelere baskı yapan, Beşiktaş örgütünü yönlendiren oda şebekenin içinde burda var Adalet Bakanı müsteşarı Fatih Kasırga, bilmiyorum hala o mu? O zaman oymuş. Yani tabi Milli Savunma Bakanı var. Altay Tokat 3 bakana gidip konuyu İç İşleri Bakanı var hepsi var burada. Buda Altay Tokat’la olan konuşma bu son belirttiğim şimdi bu delilden bu iletişim dinleme tutanaklarından dava dosyasında bulunun polisin bu delilinden ne çıkıyor, 1; Bolu’da bir toplantı var, bu toplantı da hükümeti temsilen Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ü temsilen 2004 yılında Nisan ayında bir Pazar günü Bolu’da 14 Nisan Pazar günü tarihi de var Korgeneral Altay Tokat’tan bir ekip kurmasını örgüt Türkiye’nin büyük bölgelerinde askeri istihbarat birimi kurmasını, askeri istihbarat birimi kurduruyor AKP hükümeti, askeri istihbarat birimi kurduruyor ey basın, AKP hükümeti. Tüm yetkilerle donatılmasını yasa dışı yetkiler, zulüm, haksızlık, tertip, cinayet hepsi var, tüm yetkilerle donatılmasını. Balyoz, Poyraz, Kafes işte hepsi burada tüm yetkiler, bomba koy, ıslak imza, kuru imza. Bu ülkenin gelişmesine zarar veren birimlerle ilgili bilgi toplamasını zarara veren birimleri orada kendileri söylüyorlar, TSK diye, bizde o zarar veren birimler içinde oldu İşçi Partisi olarak. Başına paşanın geçmesini, Altay Tokat adları var, isimleri var, cisimleri var öyle uydurma şeyler değil. Oraya, buraya bomba koyarak şeylerle tertiplerle, uydurmalarla, ıslak imza düzenleyerek değil, açık, kanlı canlı, suç kanlı canlı. 300 500 milyonluk örtülü ödenek var oda biliniyor meclise kadar geldi. Nazım Ekrem Başbakan yardımcısına soruldu mecliste. Dediler siz niye böyle 9 misli arttırdınız 2007 yılında örtülü ödeneği? İstihbarat için dedi. Ülkenin MİT’i var, MİT’in dışında istihbarat için 600 700 milyonluk bir tahsisat ayrılıyor. Bu ne demek? MİT’ten ayrı Tayyip Erdoğan kendi gizli Gladyo’sunu kuruyor, kurmuş. 5 telefon alınmış ilk (bir iki kelime anlaşılmadı)diye bildiğimiz. 12 firmanın üzerini çizebilecek güce ulaşmış, müsteşarlar tayin edebiliyor, Abdullah Gül’le konuşuyor, Tayyip Erdoğan’la konuşuyor, bayılıyorlar paşaya, bayılmaz mı? Gladyo’nun başına getirmiş. Gayri resmi diyor ki Altay Tokat ismi yazılan telefon dinleme tutanağında. Bundan sonra biz diyor gayri resmi iş yapacağız. Bundan sonra biz gayri resmi iş yapacağız diyor öyle diyor resmi, legal bilmem ne olmaz diyor, gayri resmi olacak diyor aynen bu tabirle gayri resmi. Yani illegal, yasadışı, resmi olmayan, gizli, Tayinler yapılıyor, örgüt çalışıyor şimdi bu örgütün eylemleri var. Bizde ki gibi efendim yok Yargıtay’ı bombalayacaktı, orayı (bir iki kelime

88

Page 89: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:89

anlaşılmadı) havaya uçuracaktı, Neron’u Roma’yı yakacaktı, bilmem ikiz kuleleri devirecekti falan değil, örgüt çalışıyor, eylemleri ortada, gizli iletişim ağı kuruyor, telefonları dağıtıyor. Yası dışı solvent, benzin işi yapıyor. Askeriyeyi dinliyor. Karargahlara giriyor, bombaları yerleştiriyor. Kadro belli, başta Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül isimleri burada geçiyor, başka kanıtlar var. Altay Tokat, Zapsu, Zapsu’nun kardeşi, Ulaştırma Bakanı, Adalet Bakanı, Savunma Bakanı, İç İşleri Bakanı o zaman ki. Kadro meydanda, tek delil mi bu? Onu da size sunmuştum Yavuz Donat 11 Temmuz şimdi Yavuz Donat şey oldu dilsiz oldu. Unutmuş her şeyi, 11 Temmuz hafızasını kay, oda merdivenden düştü galiba hafızasını kaybetmiş. 11 Temmuz 2003 günü şunu yazıyor, Diyor ki; Başbakanlığa bağlı dikkatinize sunarım 11 Temmuz 2003 yani bu Nisan 2004’te ondan 8, 10 ay evvelki başlamış örgüt, Başbakanlığa bağlı, Tayyip Erdoğan daha yeni gelmiş. Gizli bir karargah var diyor, gizli bir karargah, gizli bir karargah ve özel tim, özel, tim, özel timi nasıl devletin hangi kanunu ve yasaya göre Anayasaya göre, özel tim? 500 metre mesafede meclise, ama şimdi adresler değişti, meclis o gizli karargaha 500 mesafede. Meclisin adresi o karargaha göre artık tarif ediliyor, demokrasimiz zenginleşiyor, ilerliyor. Dikkatinize sunarım operasyon yetenekli gizli karargah, özel tim, operasyon yetenek, Ergenekon’u tarif ediyor, bomba koymak, ıslak imza, irtica, eylem bilmem ne planları tanzim etmek ve yine o yazıya 5 yıl önceden beri bu çalışıyor diyor bu gizli karargah, 5 yıl önceden beri çalışan örgütü Tayyip Erdoğan devraldı, 2003’ten 5 yıl önceye gidiyoruz 1998. nereye varıyoruz 99, 2001 Tuncay Güney’in o belgelerin bilmem ne, Doğu Perinçek’e saldıran o fabrikatör belgelerinin, efendim diğer belgelerin tanzim edildiği ama Fehmi Koru’dan çıkıyor hepsi. Bir örgüt elamanı daha saptıyoruz burda. Fehmi Koru diyor ki o Ergenekon lobi temel belgesinin açık imzalı bende getirtebildiniz mi Sayın mahkeme? Getirmeye cesaret bile edemediniz. Bakın ben onları gözden kaçırmam. Sordunuz Yenişafak’a Yenişafak size bir mahkemeye söylenmeyecek bir terbiyesizlikle cevap verdi, bir daha sordurduk, bir daha cevap verdi dedi ki, Fehmi Koru’dan isteyin, istemediniz çünkü o tepelerde karargahın en üstlerinde ve başından beri operasyonun içinde. Belgeler onda var, bütün belgelerin kendinde olduğunu daha 2001 yılında yazmış. Mehmet Eymür belgeler onda var 2001’de yazmış, Ahmet İhtiyar diyor ki polis memuru, ben girdim diyor Tuncay Güney’i bana doldurmuş, önüme göndermişler diyor. Sonra o şemalarla sizin açmadığınız kanunları çiğneyerek savunma hakkını yok ederek, kanunların üstünde tepinerek açmadığınız o belgede ne vardı? Hüseyin Kıvrıkoğlu, Eşref Bitlis, Türk ordusunun bütün komutanları, bütün Ergenekon, İşçi Partisi ve TSK. İki şey vardı, bütün Ergenekon tertibinin şifreleri o belgedeydi, siz suç ortaklığı yaptınız mahkeme olarak suçu örtünüz ve bizi savunma delilinden yoksun bıraktınız. Hangi suç işlendi onunla? Oda bütün dava dosyasında var. 2002 yılında Temmuz ayında 3 Temmuzda o belgeler İstanbul’dan bir polis tarafından MİT’e yollanıyor, yollattırılıyor. MİT müsteşarı onu 1 sene tutuyor ama resmi olarak 1 sene elinde tutarken gizli olarak el altından kullanıyor, onu da söylüyor ben diyor arz ettim Cumhurbaşkanına. Ben 3 Bakandan öğrendim o zaman. Onu da savunmamda söyledim bana 3 Bakan DSP hükümetinden 3 ayrı Bakan, bazı belgeler geldiğini Ecevit’e, başında Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun bulunduğu, bir şey olduğunu ordu içinde yani daha sonra Ergenekon belgesi diye gördüğümüz şeyi bana 3 Bakan tanımladı. Niçin bunlar yapıldı? Hüseyin Kıvrıkoğlu Amerika’ya direndiği için. Amerika’nın Irak’ı işgaline karşı tavır aldığı için ve TSK’nin da Amerika girmeden orada vaziyet alıp kendi Türkiye’mizin bölünmesine yönelik tehditleri önleyecek askeri tedbirleri hükümetin önüne koyduğu için, bunların hepsi var, Ecevit’in beyanları, Fikret Bila’nın kitabında ki beyanları, İsmail Cem’in beyanları falan bunların hepsi var, yani bu bu örgüt Ergenekon tertibini planlayan yapan örgüt ne yapmış? 2002 yılında bir Ecevit Hükümetini devirmiş, işte size suç, darbe diyorlar, darbe yapmış. Ecevit hükümetini devirmiş, Türkiye’yi bir erken seçime sürüklemiş, Altay Tokat orda birden yine çıkıyor, Altay Tokat diyor ki iftiharla Aksiyon dergisine; yıllar sonra ben diyor Türkiye’yi erken seçime götürdüm diyor Hüseyin Kıvrıkoğlu falan filan onların diyor çomak soktum diyor şeylerine, onların diyor Amerika’ya karşı planlarını ben bozdum diyor, ta oralardan bu işlere bulaşmaya başlamış. Darbe yapılıyor Tayyip Erdoğan’lar Amerika tarafından

89

Page 90: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:90

hoooop kollarından tutulup Abdullah Gül’le Tayyip Erdoğan Türkiye’de iktidara getiriliyor. Bunun ispatı ne? 96 yılında ren comparation, 96 yılında yazıyor ve biz o zaman açıklıyoruz diyor ki Amerikan CIA’ ya bağlı kuruluş, ren comparation diyor ki biz diyor Türkiye’nin başına Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ı, dış İşleri Bakanı olarak Abdullah Gül’ü getireceğiz 96’da diyor bunu. Ben bunu Şubat 97’de Cumhuriyet gazetesine açıklıyorum Leyla Tavşanoğlu’nun köşesinde tam sayfa, Aydınlık gazetesi kapak yapıyor bağırıyor Aydınlık gazetesi bakın diyor Amerika diyor ki ben 6 yıl içinde Türkiye’nin başına Tayyip Erdoğan’ı ve Abdullah Gül’ü oturtacağım, hakikaten oturtuyor, işte bu tertiplerle oturuyor, bu darbelerle, darbe yapılmış ve Ergenekon tertibi bu darbede kullanılan en önemli araçlardan biri. Devamı hepimizin bildiği Oval Ofise kadar geliyorlar. Tayyip Erdoğan Anayasa’ya göre parti başkanı olmadığı halde Amerika’nın zorlaması ile Anayasalar değiştiriliyor, seçim kanunları değiştiriliyor, Türkiye’nin hukukuna çatır çatır giriliyor, çiğneniyor hop başbakan yapılıyor Mart 2003 ve Amerika işgal ediyor Irak’ı. Bu senaryonun Amerika takvimi de var ve o takvim oval ofiste işlemeye devam ediyor. Fehmi Koru söylüyor biz değil Fehmi Koru diyor ki 5 Kasım 2007 günü Amerikan Başkanı oval ofiste düğmeye bastı. Neyin düğmesine? İşte bu davanın düğmesine, biz düğmeye basılmış bir davada, hepimiz kimimiz yargıç rolü oynuyoruz, kimimiz savcı rolü oynuyoruz. Biz rolümüze isyan ediyoruz, biz bu rolü kabul etmiyoruz, biz bu davanın sanığı değiliz. Biz Türkiye’nin sahipleriyiz. Biz bu rolü reddediyoruz.”

Mahkeme Başkanı :”Toparlar mısınız?”Sanık Doğu Perinçek: “Toparlıyorum bakın Balyoz, Poyraz, Kafes hepsi budur. Herkes

kendi deneyiyle bu tertibi anlıyor, Hüseyin Kıvrıkoğlu şemada ismini görünce anlıyor, Eşref Bitlis anlayamıyor çünkü o mezarda, onun da ismi şemada var ama o anlayamadan gitti. Köksal Şengül bir bakıyor Balyoz planında sıkıyönetim mahkemesi hakimi. Sizde kendi tecrübenizle anladınız mı reis bey? Bunun bir tertip olduğunu? Bakalım yakında hangi hakimler o şeylere şemalara bilmem nelere Balyoz’lara girecek, sizde kendi deneyiminizle anladınız mı? Bunun bir tertip olduğunu anlamadınız mı hala? Bakın sizin isminizi de en sonunda oturttular oraya, oturturlar herkes kendi deneyiyle anlıyor ve anlaşanlarda diyor ki; ya evet bana iftira ediliyor ama öbürlerini bilmem. Ben diyorum ki hepsi iftira, Köksal Şengül’e yapılan iftira, öbürüne yapılan da iftira, Hüseyin Kıvrıkoğlu’na da yapılan iftira, Eşref Bitlis’e mezarında yapılanda iftira, hepsi iftira, hepsi tertip. Ufak tefek küçük bilmem ne falan bazı şeyler onları bilemem ama bu Türkiye’ye karşı büyük bir tertiptir. Bu davanın esası budur, geri kalanı tiyatrodur, efendim uzun uzun sorgular, şunlar bunlar geldin mi? Konuştun mu? Telefon ettin mi? Hukukla hiçbir ilgisi yok bunların. Sorduğunuz soruların ey hakimler hukukla hiçbir ilgisi yok. Siz gerçeği araştırmıyorsunuz, bir kere suç tarifi yok, sorduğunuz soruların suç tanımıyla hiçbir ilgisi yok, ben bu davanın başından beri sizi hayretler içinde izliyorum. Bir suç tanımı yok, daha doğrusu sorular suç tanımına göre değil, psikolojik savaşın kodlarına göre. Neye dayanıyor bunlar? 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma yaptım diyor Abdullah Gül. Kendi ağzıyla 24 Mayıs bağlıyorum bunlar çok önemli. Bu davanın esrarına şifrelerini size anlatıyorum, çok önemli bu söylediklerim, isterseniz bir daha da konuşmam. 2 sayfa 9 maddelik Ermeni soykırımı da var içinde, ermeni açılımı da var, kürt açılımı da var, bütün açılımlar orda var, biz onları Temmuz 2003 yılında yayınladık ta 7 yıl önce ve hepsi doğru çıktı şimdi. Türkiye’nin Anayasası oldu o 2 sayfa 9 madde, Türkiye’nin Anayasa’sı falan yok bugün, Türk devleti yoktur, kimse kimseye rol yapmasın, Türk devleti dağıtılmıştır, Amerika askeri ile işgal etmeden işte bu demin saydığımız örgütlerle Gladyo’suyla gelmiş Türkiye’yi denetim altına almıştır, Gladyo budur, yok Nato’yla savaşacakmış, Rusya’ya bilmem ne. Hayır, Gladyo NATO ülkelerini denetleme örgütüdür ve işte bu fonksiyonu yapmaktadır. Size onu anlattım Türkiye nasıl denetlenir? Gladyo aracılığı ile Rusya karşı biz savaşmadık ama işte bu savaşı veriyoruz Gladyo budur, harabe haline getirilmiştir ve Türk ordusu çürütülmektedir. Bunların acısını yarın göreceğiz. Türkiye silahlı tehditlerle karşı karşıyadır içten ve dıştan. Nasıl Saddam Hüseyin’i 10 sene zayıflattı, zayıflattı, zayıflattı sonunda tepesine bindi. İşte ona hizmet

90

Page 91: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:91

ediyorsunuz. Yollayın beni Silivri Mahkemesine, bu mahkeme ona hizmet ediyor, Türkiye’nin zayıflatılmasına, TSK’nin zayıflatılmasına, bu yargılama ona hizmet ediyor, başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Zaten sizinle meselemizde budur. Türkiye adınadır bizim meselemiz. Muhalefette Gladyo olmaz, Muhammet Yüce efendim bilmem ne Selim Akur böyle Gladyo olmaz. Muhalefette Gladyo olmaz, Gladyo tepede Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül işte Gladyo onlar ispat ettim, davaların dosyaları da orda. Hani Savcı? Savcı da o tertibin uzantısı, o tertibin içinde. Yargıyı o tertiple çökermek istiyorlar. Açık değil mi her şey? Çadırlar kuruyorlar şimdi bakın sizin mahkemenizi AKP nasıl tanımlıyor; açın kendi mahkemenizi hükümetin nasıl tanımladığını 24 Ocak günlü Akşam gazetesinden okuyun. AKP diyor ki Tayyip Erdoğan yüz binlerce broşür dağıtmışlar o broşürden yani ağızdan çıkan tesadüfî bir laf değil diyor ki AKP Tayyip Erdoğan; 24 Ocak Akşam nasıl diyor biz Silivri’de bir özel mahkeme kurduk, siz özel mahkemesiniz, ben söylemiyorum hükümet söylüyor siz özel mahkemesiniz, yurt severleri yargılamak, Türkiye Cumhuriyeti ulusal devletini yok etmek için kurulmuş bir özel mahkeme. Onu yaparsınız yapmasınız o sizin seçeneğiniz ama size verilen görev bu. Oval ofisten, aldınız mı Oval ofisten görevinizi? Aynı diyor o özel mahkeme gibi Silopi’de de kuracağız diyor özel. Ben size demiştim bir büyük çadır var, bir küçük çadır var ben AKP’yi okumadan söyledim. O fütursuz bir şekilde küstahça meydan okuyor, ne devleti diyor ne yargısı diyor ne Anayasası diyor çiğnerim hepsini ben özel mahkeme kurdum diyor. Atatürk şey demişti beni Türk hekimlerine emanet edin. Türk hekimi, bende şunu söylüyorum Cumhuriyeti Türk hakimlerine emanet edin Cumhuriyeti bağımsız hakimlere, tarafsız hakimlere, kişilikli, haysiyetli başı dik hakimlere emanet edin Türkiye’mizi. Bütün belgeleri veriyorum ama inceleyin lütfen şu dosyayı bir okuyun 200 sayfayı. Savcılar da okusun ümidimi kesmedim onlardan. Hiç kimseden ben ümidimi kesmem, benim özelliğimdir o. Yazı belge olarak 245 nolu klasörde bulunan İbrahim Bilgehan Taşdelen ve Altay Tokat, Esat Kurucu gibi şahısların aralarında ki telefon konuşmalarından bazıları, üzerlerini sarı flomasterle çizerek sunuyorum, klasörün tamamının incelenmesini talep ediyorum, ayrıca bu anlattıklarımı şey yapan belgeleyen Aydınlık Türkiye dergisinin 27 Aralık 2009 tarihli ve yine Aydınlık’ın Altay Tokat’ın bu işlere daha 2006 yıllarında girdiğini gösteren 6 Ağustos 2006 tarihli sayılarını da konuşmalarıma ek olarak sunuyorum, teşekkür ediyorum yarım saati aştım bir daha fazlada zaten konuşmayacağım bu mahkeme de benim görevim sona doğru yaklaşıyor.”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun” Salonda konuşmalar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı :”Unutur musun sonra? Sonra unutur musun yani böyle biraz beklesen

unutur musun?”Salonda konuşmalar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı :”Söyle oradan söyle, dinliyorum seni.”Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi: “Eğer bu davanın esasına bu dosyayı

ilgilendiriyorsa, esası buysa bu dosyayı 10 ay önce huzurunuzda anlatmıştım. Bu dosyayı, bu dosya Kuvvayı Halka gelmişti Sayın Reisim Kuvvayı halka. Siz bana şunu sorduydunuz? Kim dediniz? Ben isimde verdiydim. Eğer bu davayı esası da bu davanın bu dosyaysa Kuvvayı halk bir daha söylüyorum Kuvvayı halk bu davayı kazanmıştır. Teşekkür ediyorum.”

Sanık Semih Tufan Gülaltay söz istedi verildi: “Sayın Başkanım 9 Haziran 2009 günü muhterem heyetinize bir talepte bulunmuştum, yazılı bir talepte. Meselenin özü şuydu; Şahsımla ilgili yalan beyanları mahkeme tarafından tespit edilmiş olan ve aynı mahkeme tarafından hakkında tutuklama kararı verilen Muzaffer Gökçimen ve eşi Esra Feride Gökçimen’in beyanları ile ilgiliydi. Sayın Başkan bu mahkemeni özü Danıştay suikastıdır ve nitekim o dava bozuldu geldi burada birleşti. Peki, Danıştay cinayeti hangi delille bozuldu? Esra Feride Gökçimen’in, Muzaffer Gökçimen’in beyanlarıyla, beyanlar nedir? Sözde benim ofisimde Alpaslan Arslan gelmiş, Muzaffer Tekin gelmiş toplantı yapılmış ve Danıştay cinayeti olmuş. Tabi buna savcılar da itibar etmedi, ekseydi en azından hakkımda tutuklama kararı verirlerdi. Bu beyanları Muzaffer

91

Page 92: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:92

Gökçimen’in eşi mahkeme huzurunda geldi ağlayarak reddetti bana dedi ağır baskı yapıldı ben dedi eşimin baskısı üzerine bu yalan beyanlarda bulundum, iftira attım. Peki, bir hanıma bir eşine bir adam neden böyle bir baskı yapar? Ben muhterem heyetinizden bir konunu araştırılmasını talep ettim. Burda bağırdım, feryat ettim, dedim ki bana bir komplo yapıldı, Muzaffer Gökçimen isimli şahıs Başbakanlık tanıtım fonunun genel müdürü, Nevzat Gökçimen’in yeğenidir. Başbakanlık tanıtım fonundan yani Başbakanlığının örtülü ödeneğinden benim şimdi Doğu beyin şu beyanlarından hiç haberim yoktu. Ben 9 Haziran’da ki zabıtlarda ki konuşmamı tekrarlıyorum Başbakanlık tanıtım fonu, Başbakanlık istihbarat fonudur Nevzat Gökçimen bunun başında ki kişidir. Nevzat Gökçimen akrabası Muzaffer Gökçimen’e defalarca ödemeler yapmıştır tanıtım fonundan hatta arşivlere girerseniz şu açılan otobanlarda ki o balonlar falan var ya uçan balonlar, pankartlar bunları hep Muzaffer Gökçimen’e yaptırmışlardır. Muzaffer Gökçimen Başbakanlık tanıtım fonundan örtülü ödenekten beslemedir. Bana komplo kurulmuştur. İstanbul polisi bana kurulan komplodan mahkum olmuştur, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinden. İşte sayın avukatımda burdadır, ceza almışlardır, suç yüklemek için her türlü cebir ve şiddet belgelenmiştir. Daha çok şey ortaya çıkacak ve muhterem heyetiniz son derece hukuki, dürüstlüğüne inandığım insanlardan olmasına rağmen topu taca attınız. Benim talebimi ki burada saçma sapan birçok talebi siz kabul ediyorsunuz. Sizler Genelkurmaya en gizli, en mahrem bilgileri soran yazılar yazıyorsunuz Başbakanlık Nüfus Genel müdürlüğüne bu şahıslar arasında ki akrabalık bağının tespitini istedim, ertelediniz. Yine aynı talepte Başbakanlığa yazı yazılarak Muzaffer Gökçimen’e örtülü ödenekten hangi hizmetleri karşılığında, kaç sefer, ne kadar para yatırıldığını, ödendiğinin cevabi yazısını istedim yine aynı şekilde ertelediniz dahası yetinmedim bununla işte basında burda, vicdanları varsa yazarlar. Yazmadılar başka ülkede skandal olur, hükümet yıkılır, Semih Tufan burada bağırıyor komploya uğramışım 3 senedir suçsuzum hapis yatıyorum Allah’tan korkun diyorum, belgesini sundum muhterem heyetinize. Diyanet İşleri Başkanlığından Muzaffer Gökçimen adına hususi belge çıkarttırılıyor, teyemmüm seti, hacılara satmak için Sayın Başkanım muhterem heyetinizin 9 Haziran günkü talep yazımı lütfen kabul edip gerekli yerlere o yazıyı yazmasını talep ediyorum. Birde efendim mahkemenizin talebi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünden şahsımla ilişkilendirilme çalışılan Türk intikam tugayı ile ilgili bir cevabi yazı gelmiş, iddianamede şahsımla ilişkilendirilmeye çalışılan Türk intikam tugayı adlı bir örgütün var olmadığı, Ankara 1 nolu DGM’nin 1998/115 esas nolu dosyasına Emniyet Genel Müdürlüğünce gönderilmiş olan raporla sabittir. 1999 yılında TİB adlı bir örgüt yapılan araştırmalarca var olmadığı anlaşılmıştır diyen Emniyet Genel Müdürlüğü ortada hiçbir eylem yokken ne oldu da 10 yıl sonra kendini tekzip etti. Emniyetin mahkemenize yolladığı raporda Semih Tufan Gülaltay’ı evinde TİB bayrakları çıktı denilmektedir. Böylece olmayan bir örgüt bana fatura edilmeye çalışılmaktadır. Evimde 1998 yılında yapılan aramalarda 3 adet Göktürk Devleti bayrağı bulunmuştur. Mavi zemin üstüne sarı renk kurt başlı bayrak olan bu bayrak Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devleti bayraklarından biri olup, Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı gibi kurumların tören ve şeref salonlarında yan yana dizilidirler. TİKA yani Başbakanlık Türk Kalkınma Ajansı bunu 1999 yılında, 1997 yılında masa üstü minyatürlerini yaptırarak Kaymakamlıklara dahil Türkiye’nin genelinde bütün devlet idarecilerine dağıtmıştır. Göktürk bayrağının nasıl bir örgüt bayrağı olarak emniyetin resmi raporunda adlandırılabilir? Ergenekon gibi Türk milletinin kutlu hatıralarını, örgüt davası ismi olarak koyanları, Göktürk Devletinin bayrağını örgüt bayrağı olarak nitelendirmesi Türklüğe husumetlerini ortaya koymaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğünde ki Fettullahçı kadrolar artık haddini aşmıştır. Emniyetin bu gayri ciddi raporunda gelişi güzel hitamın mesnetsiz olduğunun ortaya çıkartılması ve şahsıma yönelik dolaylı atfi cürümün gerçek dışı olduğunun anlaşılması için Emniyet Genel Müdürlüğüne yazı yazılarak yolladıkları raporda ki Gülaltay’ın evinde TİB bayrağı bulundu tespitinin a; hangi kıstaslara ve analizlere göre yapıldığının, b, TİB örgütüne ait bir bayrağın ne olduğunun bu bayrağın hangi örgüt bayrağı olduğunun, hangi eylemler, mitingler ve örgüte ait açıklamalardan

92

Page 93: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:93

tespit edildiğinin sorulması, c, Devletin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı forsu olan Göktürk bayrağının Emniyet Genel Müdürlüğünce hangi yetki ile örgüt bayrağı olarak nitelendirdiğinin cevabının sorulmasını, d; Ankara 1 nolu DGM’nin 1998/115 esas nolu dosyasında ki emniyet raporunun kurumlarına ait bir rapor olup olmadığının sorulmasını, e; 1998/115 esas nolu raporda TİB adlı örgüt yoktur dedikleri halde hangi mahkeme kararı veya hangi belgeye dayanarak Semih Tufan Gülaltay’ın evinden çıkan Göktürk bayraklarını Türk intikam tugayının bayrağı olarak nitelendirdiklerinin sorulmasını ve son olarak Ankara 1 nolu DGM’nin 1998/115 esas nolu dosyasında yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü raporunun Ankara Adliyesine yazı yazılarak istenmesini ve dosyaya konulmasını yüce makamınızdan saygılarımla talep ederim. Sayın Başkanım ben katılmadığım duruşmalarda yine arkadaşlardan aldığım bilgilerden ve bana ulaşan mahkeme zabıtlarından Osman Yıldırım’ın aleyhimde bir takım atfı cürümleri olduğunu tespit ettim. Sayın Başkanım Osman Yıldırım’ı hiç tanımıyorum, Osman Yıldırım gibi İstanbul’da yüz bine yakın Kars Kağızmanlı yaşamaktadır. Kendisi Yozgat cezaevine gelmiş ve Yozgat cezaevinde bana nasıl olmuşsa ki orası kalesi cezaevidir, çok sıkı bir cezaevidir. Başsavcının himmetiyle pusula ulaştırmış ve Başsavcı Osman Yıldırım’ı Türkiye’nin en ferah cezaevi olan Kırşehir cezaevinden oraya sevk yazdığını söylüyor. Sayın Başkan aklı başında bir tutuklu Kırşehir gibi rahat bir cezaevinden Yozgat’a kendi isteğiyle sevk olmaz ve Başsavcı Mustafa Kemal Semercioğlu hiç unutmam bu ismi orada bana devamlı baskı uygulayan bir şahıs bana rica ediyor. Bu çocuk gariban Semih Bey senin hemşerinmiş, koğuşuna alır mısın? Ben hemen şüphelendim, hayır dedim koğuşuma alamam. Ben bu şahsı tanımıyorum da kusura bakmayın ve alırsın, alamazsın inatlaşmasına girişti benle. Almayacağım dedim, Allah’tan da almamışım şuradan anlaşılıyor ki Osman’ı daha o günlerde birileri yönlendiriyormuş. Zaten beyanlarında da kendisini adeta mecbur ettikleri gibi bir işi sürüklendiği gibi bir şeyler söylemiş. Tabi şunu anlıyorum ateşe düşen yılana sarılır. Müebbet hapis cezası almış bir insan kendini kurtarmak için bir şeyler söyler ama tabi bunlara beni malzeme etmesi son derece yanlış. Ben 3 tane cep telefonum vardı, siyasi parti genel başkanlığı yaptığım dönemde günde ortalama 200’e yakın telefon görüşmesi yapıyordum. Genel merkezin telefonlarından, sabit telefonlardan 3 tane de cep telefonu bana ait vardı. Bir tanesi şoförüm Cengiz Akboğa’daydı ve şoförüm bana günlük arayanların notunu iletirdi. Osman Yıldırım benim telefonumu aradığını iddia etmiş, o arayabilir Edirne’den Kars’a her yerden beni arayan insanlar olurdu ve elden geldiğinde çoğusuna dönmeye çalışıyordum ama şunu anlıyorum ki birileri Osman’a arattırmış, birileri mecbur etmiş ve bu Danıştay cinayetinin içerisinde ceza aldıktan sonra da e biz seni kurtarırız. Zaten ceza aldırtanlarla kurtarırız diyenler işin planlayıcılarıdır. Yine Osman Yıldırım beyanlarının bir tanesinde Şener Eruygur’la irtibatım olduğunu söyleyerek Şener Eruygur’un tetikçisidir demiş. Şimdi bir kere Şener Eruygur bir kuvvet komutanı, bende o dönem parti genel başkanlığı yapmışım, bir adaya gelmişiz, toplantılar yapmışız bunlar açık toplantılar. Ulusal birlik platformu çalışmaları yapmışız, İstanbul İl teşkilatını kurmuşuz, bunlar yasal zeminde ki görüşmelerdir. Ben Şener Eruygur gibi bir insanla tabiî ki görüşürüm. ADD’nın genel başkanıdır, emekli bir kuvvet komutanıdır, saygın bir insandır, vatansever bir insandır. Neden ben Şener Eruygur ile görüşmekten intiha edeyim? Şener Eruygur’un tetikçiye ihtiyacı mı var? Şener Eruygur mafyacılık yapan bir insan mı tetikçi arasın? Ya da ben tetikçilik yapacak bir insan mıyım? Belli ki Osman’ı birileri aleyhimde beyanat vermeye, aleyhimde konuşmaya mecbur etmiş. Ancak zabıtlara baktığınız zaman yani akıl almaz şeyler şimdi bunlar mahkemenizden bulunacağım taleplerde her şey açığa çıkacaktır. Bunların belgeleri gelecektir, bunların yalan olduğu ortaya çıkacaktır. Böylece de söylenenlerin tamamını, tamamı yalan ortaya çıkacaktır. Mesela 121. celse zabıtlarının 5. sayfasında demiş ki; Semih Tufan Gülaltay Yozgat cezaevinde hücreye atmışlardı. İsyan çıkarttım, hücre kapılarını patlattım Semih Tufan’ı hücreden çıkarttım, emanetimi de Başsavcıya verdim Mustafa Kemal Semercioğlu’na vermiş. Taleplerimiz bu beyanın Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığa yazı yazılarak 1999 ve 2002 tarihleri arasında Osman Yıldırım’ın

93

Page 94: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:94

cezaevinde isyan çıkartıp çıkartmadığının sorulması, b; böyle bir isyan olmuş ise kapıları patlatıp patlatmadığını sorulması, c; isyan sonrasında Osman Yıldırım’ın emanetini artık silah mı? Bıçak mı? Başsavcıya teslim edip etmediğinin sorulmasını, d; İsyan, patlayıcı madde ve Salih suçlarından hakkında işlem yapılıp yapılmadığının sorulması bütün yalanlar çıkacak. Bütün bu oyunlar dökülecek 2 Alpaslan Arslan’ın o dönem genel başkanı olduğu Ulusal birlik partisi İstanbul il başkanlığının açılışına geldiğini, hiç tanımam Alpaslan’ı. Oda beni hiç tanımaz kuyruklu yalan, yine o yalancı Osman Yıldırım tarafından duruşmalarda dile getirilmiş. İstanbul Şube Güvenlik Müdürlüğüne yazı yazılarak 2004 yılı sonunda Şişli Ali Asker Gazi caddesindeki Ulusal Birlik Partisi İstanbul il başkanlığı binasının açılış töreni görüntülerinde oradaydı, güvenlik şube oradaydı Alpaslan Arslan’ın görüntüsünün olup olmamasının sorulmasına, çıkacak buda ortaya çıkacak. 3; Osman Yıldırım’ın celselerde sanki benimle bir tanışıklığı varmış, beni çok iyi, benimle ahbaplığı varmış gibi Semih tufan Gülaltay ile uzaktan akrabalığım bile vardır gibi bir yalan beyanını tespit ettim Sayın Başkan Başbakanlık Nüfus Müdürlüğüne yazı yazılarak 1. derece, 2. derece, 3. derece, 5. derece ne akrabalığım varsa cevabını istenmesini de talep ediyoruz buda yalan. Yine ifadelerin içerisinde Yozgat cezaevinde kaldığım dönemde bu şahsın benimle kaldığı koğuş arasında en az 15 koğuş mesafe var. Ana malta var cezaevinde, ana maltanın en başında örgütlü suçlar kalıyor ve ana maltanın da en sonunda işte bu nevi suçlardan kalan insanlar. Şimdi Yozgat cezaevinde bende bir hususiyeti, bir tanışıklığının olması fizikken, mantıken mümkün değil. Bu güne kadar masama oturmuş bir insan değil ha anlıyorum Osman ver bu ifadeyi biz seni müebbetten kurtaracağız ama biraz vicdan. Yine Yozgat cezaevine yazı yazılarak orada tutuklu kaldığım dönem içerisinde 1998 yılının 10. ayından 2002 yalına kadar benimle birlikte aynı koğuşta kalan insanların isim listesinin istenmesini talep ediyoruz. Yine duruşmalarda Osman Yıldırım’ın hakkımda yalan beyanlarından önemli bir tanesi olarak dile getireceğim. Akın Birdal olayı sonrası gözaltına alındım diyor. Emniyette 8 gün işkence gördüm yani benle öylesine bir hususiyeti var ki o kadar bana yakın ki hemşerim, akrabam o kadar bana yakın ki Akın Birdal davası olduğu zaman işkence görmüş, eziyet çekmiş. Yine bu konuda da Ankara Emniyet Müdürlüğüne yası yazılarak tahkikatın yapıldığı dönemde Osman Yıldırım isimli bir şahsın gözaltına alınıp alınmadığını sorulmasını, b; bu şahıs gözaltına alındı ise 8 gün emniyette tutulup tutulmadığının sorulması, c; bu şahıs gözaltına alınış ise emniyette işkence gördüğüne dair her hangi bir şikayet veya kurum içi tahkikat yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ediyoruz Sayın Başkanım şimdi eğer burada hukuki bir yargılama yapılıyorsa bunun adı yargılama değil. Adama 11. Ağır Ceza Mahkemesi ceza vermiş, müebbet hapis cezası vermiş, sonra Yüce mahkemeniz buna itirafçı statüsü tanıyor, neden tanıyorsunuz? Atabildiğin kadar iftira at oğlum, söyleyebildiğim kadar söyle. Yani bu insanı siz mecbur bırakıyorsunuz. Çoluğum çocuğum varmış diyor kendimi kurtarmak istiyorum. Denize düşen yılana sarılır. Herkes için söyle, Osman Yıldırım yakalanıyor, Danıştay suikastından sorgulanıyor Ankara emniyetinde Semih Tufan Gülaltay’ı uzaktan tanırım diyor Yozgat cezaevinden bu doğru bu doğru beyan. Mahkemeye çıkıyor, savcılığa çıkıyor pardon sonra savcılığa çıkıyor benle ilgili bir beyanı yok. Suçüstü hâkimliğine çıkıyor benle ilgili bir beyanı yok. Mahkeme gün veriyor, 1. celse, 2. celse, 3. , 5. benle ilgili bir beyanı yok. Yok ki bir şey yok. Yani Danıştay’a eylem yapılması bizim tasvip edeceğimiz bir şey değil. Ben bir milliyetçiyim, ben bir ülkücüyüm benim görüşüm bellidir, tasvip edeceğim şeyler bellidir, karşı duracağım şeyler bellidir. Bunun yanında Osman Yıldırım 10’larca dilekçe yazıyor mahkemeye. Hiç birinde benimle ilgili bir şey yok. Dava bozuluyor İstanbul’a geliyor burada Osman Yıldırım 2’de bir benim ismimi kullanmaya başlıyor. Belli ki bunu mecbur ediyorlar, belli ki işte burada beni örgütle ilişkilendirmek için kanıt bulanamayanlar, tutuksuz yargılanmamı hazmedemeyenler beni bu davaya karıştırmak için emniyetten Türk intikam tugayı ile ilgili rapor istiyorlar daha ilk celse muhterem heyetinize ben beyan ettim. Dedim ki efendim mahkeme kararı var Türk intikam tugayı diye bir örgüt yok, öyle bir şey yok, emniyetin raporları var, yazı yazdırılıyor, emniyet ne cevap veriyor? Türk intikam tugayı vardır, 40 tane eylemi var.

94

Page 95: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:95

Peki, milli istihbarat niye bilmiyor bunu? Genelkurmay niye bilmiyor bunu? Peki, 98 yılında yazdığınız rapor ne? Ne oldu da bir örgüt icat ettiniz? Hangi mahkeme kararı? Hangi eylemlere göre? Sayın Başkanım bu yargılama siyasi bir yargılamadır, bu yargılama bir maniveladır. Geçen sene muhterem heyetinizin huzurunda dedim ki; mahkemeler müthiş bir şekilde tutuklama yaptı, Hapishanelerde 120 bin kişi olmuş tutuklu sayısı. Bir güç el altından bu işi örgütlüyor. PKK’ya af çıkarmaktır hedef. Bu yargılama üzerinden PKK’ya af çıkartılacak, Türkiye teröre taviz verecek ve bunun müsebbibi yüce mahkeme olacak, yüce heyetiniz olacak. Sayın Başkanım örtülü ödenekten neler yapıldığını Doğu Perinçek burda belgeleri ile ortaya koydu. Ben Haziran ayında muhterem heyetinize arz etmiştim. Ben mağdurum komploya uğradım, 3. kere talep ediyorum kabul edersiniz etmezsiniz bu iktidar yıkılacak bu mahkemede değişir, bu savcılardan da hesap sorulur, sizden de. Hukuk her zaman şamildir. 2 elim yakanızda olur. Siz bu gün yazarsınız, yarın gelen heyet yazar ve o belgeler çıkar Muzaffer Gökçimen’e ödenen paralar o beslemeye ödenen paralar çıkar. Ben adımın Semih tufan olduğunu bildiğim kadar masum olduğumu beraat edeceğime eminim, rahatım. Sizler kendinizi kurtarın, sizler vicdanınızı rahatladın. Saygılarımla.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi: “Sayın Başkanım sırayı takip edelim isterseniz.”Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi: “ Sayın Başkanım Sayın Heyet 26 Ocak 2010 günlü

oturumda burada heyetinize izlettiğim çalışmaların tamamı cezaevi imkânları içinde bulunan sıradan bir bilgisayar yardımıyla ve bu konuda hiçbir uzmanlığı olmayan Sanık Oktay Yıldırım tarafından yapılmıştır. Sizin de dinlediğiniz gibi adli tıp kurumunda 4 ay bekletildikten sonra yapılamayan, TÜBİTAK’ta ise ancak 4 ay süren bir çalışma sonucunda edinilen bulgulardan daha ayrıntılı ve net sonuçlar alınmıştır. Bu durum ne benim üstüm yeteneklerim olmasından ne de TÜBİTAK’ın yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bunun bir tek sebebi olabilir oda son zamanlarda sıkça karşılaştığımız üzere kurumlar üzerinde ki siyasi baskının kurumlar üzerinde ki iktidar baskısının mahkemelere bile eksik veya yanlış bilgi verebilecek düzeye ulaşmış olmasıdır ve ne yazık ki bu ulaştığımız en iyi niyetli sonuçtur. Bu yargıya varmamızın tek sebebi elde ettiğimiz sonuçlar değildir. Adli tıp Kurumunun CD’nin yanlış paketlendiği gerekçesiyle 1 ay bekleterek geri göndermesi, doğru paketlenip gönderildikten sonra da yine 3 ay beklettikten sonra en başından itibaren verebileceği teknik imkânsızlık cevabını vermesi, TÜBİTAK’ın CD kendisine gönderildikten sonra 3 aya yakın bir süre bekleyip ancak mahkemeniz tarafından CMK 332. madde hatırlatıldıktan sonra gönderilmesi, birçok konuşma net olarak duyulduğu halde ve ellerinde bunları inceleme yetecek düzeyde teknoloji ile donatılmış cihazlar olmasına rağmen bu konuşmaların düzenlenen raporda duyulmaması. Kendisinden istenmediği halde Ergenekon sözcüğünün geçtiği kısmı aynı bir işleme tabi tutarak orada son derce net olarak duyulan konuşmayı yazılı raporda kısmen değiştirmesidir. Ben 13 Kasım 2009 tarihli 123. celse oturumunda bu konuda ki kaygı ve beklentimi mahkemenize ifade etmiş ve demiştim ki, o CD üzerinde yapılacak hiç bir değişiklik bundan sonra beni şaşırmaz lütfen o CD’nin bir naip hâkimde teminat altına alınmasını sağlayınız. Ne kadar haklı olduğum bugün bir kez daha mahkemeniz ve tarih huzurunda ortaya çıkmıştır ve bu haklılık karşısında vardığımız sonuç ise bulunduğumuz durumun en iyi niyetli ifadesidir. Ancak TÜBİTAK tarafından yapılan değişiklikler veya emin olamadık bahanesi ile duymazdan gelmeler bile şu gerçeği değiştirememiştir. Bu davanın başlangıcı olan o tutanaklar düzmecedir. Bu gerçek bugün gün ışığına çıkmıştır. TÜBİTAK’ın yapabildiği tek şey tertip merkezinin ortaya çıkmasına giden yolu tıkayabilmek için birkaç engel koymaktan ibarettir. Burda önemli soru TÜBİTAK’ın neden böyle bir işlem yaptığıdır. Ben mahkemenizin yazdığı yazıya baktım ve orada söz konusu bölüme ilişkin özel bir inceleme talebi olmadığını gördüm. Benim gördüğüm dışında yazılmış olan diğer yazılarda var mı bilmiyorum. Ama olduğunu sanmıyorum. Bunun dışında heyetinizden bazı üyelerin TÜBİTAK’a çeşitli vasıtalarla telkinle yönlendirmede bulunmuş olduğunu da mümkün görmüyorum. Bu durumda ya TÜBİTAK kendi kendine durumdan vazife çıkardı ve iddianame savcılarının duymadık dedikleri bu kısım üzerinde özel bir çalışma yaptı ki bu çok vahimdir ya da soruşturma ve kovuşturma

95

Page 96: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:96

sürecine dâhil olan, hatta bizzat bu süreci yürüten makamlardan her hangi biri TÜBİTAK’tan bu yönde talepte bulundu ve bu talep doğrultusunda bu işlem yapıldı ki bu daha vahim bir durumdur. Yapılan işleme baktığımız zaman işlemin kimin işine yarayacağı sorusu ile işe başlamak gerekir. Öncelikle bu işlem orada bulunan polislerin, bilerek ve sonuçlarının farkında olarak düzmece tutanak düzenlediklerini, kaçınılmaz olarak ortaya koymuştur. Polisler kasıtlı ve planlı olarak suç işlemişlerdir. TÜBİTAK’ın duyduk deyip rapora yazdıkları bunu fazlasıyla ortaya koymuştur. Ancak bu polislerin Ergenekon isimli bir soruşturmadan daha 7,5 ay önce bahsetmeleri, onlara da emir verebilen daha üst planlamanın olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü bu bilginin varlığı savcılık makamını ve iddianameyi yalanlamaktadır. Bu noktada TÜBİTAK’ın Ergenekon kelimesini mazeret olarak raporuna yazması hem iddianamede yazılan ve savcılık makamı tarafından da açıklanan, Ergenekon adına 2008 yılı Ocak ayında ulaşıldığı, yalanını destekleyecek hem de müteselsil sorumluluk yoluyla tertibin merkezinin ortaya çıkmasının geciktirilmesini sağlayacaktır. Bu bilgiler ışığında TÜBİTAK’ın raporuna Ergenekon yerine mazeret yazması en çok savcıların işine yarayacaktır. Onların da bu tertipte bir payları olup olmadığının araştırılma ihtimali kanımca uykularını kaçırmaktadır. Üstelik böyle bir durumda müteselsil sorumluluklar düşünüldüğünde işin ucu belki de çok daha yukarılara hatta belki o yukarıda ki bazılarını da yönlendirebilme gücüne sahip dışarıdakilere gidebilecektir. Bunlar savcılığın veya kolluk içinden bazı makamların TÜBİTAK üzerinde baskı oluşturduğunu düşünmemiz için yeterli nedenlerdir. Hatta denebilir ki hiç kimsenin daha iyi veya daha mecbur edici bir nedeni olamaz çünkü bu davanın bir tertip olduğu, neredeyse bütün sanıkların ve birazcık okuma yazması olan herkesin duruşmaların başladığı günden beri söylediği bir şeydi. Hatırlarsınız savcılık 38. celse oturumunda bu duruma tehdit ederek cevap vermiş ve söyle demişti; Şimdiye kadar huzurda savunma yapan sanık ve müdafilerinden bir kaçı istisna edilecek olursa, hemen hemen tamamı kendilerine yüklenen suç ve olaylar karşısında savunma yapmaktan ziyade sanki savaş halinde bulunduğumuz düşman bir ülkenin kurumlarıymış gibi yargı organı üyeleri ve güvenlik güçlerini rahatça hiçbir engelleme ile karşılaşmadan aşağılamaktadırlar demişti. Şimdi savcılara hatırlatmak isterim ki bu salonda yargılanan sanıklardan hiç biri savcılara sinkaflı küfürler etmedi. Onlara Sayın diye hitap etti. Kurulan en ağır cümle bazı davranışlarının hukuka ve giydikleri cübbeye yakışmayacağı idi ve bu konuşmalara da savcılar tarafından anında, Silivri Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunularak cevap verildi. İşte savcılığın aşağılanma dediği konuşmalar bunlardı. Aşağılanma karşı bu kadar duyarlı olup, yeri geldiğinde mahkeme huzurunda ve mahkemeye rağmen sanıkları tehdit edecek kadar cüretkâr beyanlarda bulunabilen savcılar bu tarihi mahkeme huzurunda ilan ediyorum ki kendilerine edilen bu sinkaflı küfürleri tam 8 ay boyunca duymamışlardır. Bunun sebebi nedir ve TÜBİTAK’ın Ergenekon kısmına özel muamele yapması da aynı nedene mi dayanmaktadır? Bu soruların cevapları tarihin ve milli vicdanın huzurunda verilecektir. Savcılık makamı şöyle demişti; sorular sorulan ise gerçekten kendilerince anlaşılmayan bir hususun açıklanması amacını taşımaktan çok yine alaycı bir tarzda iddianameyi eleştirdiği amacını taşıdığını anlaşılmaktadır. Aynen naklediyorum. İddianameyi en ağır şekilde eleştirmek kutsal savunma hakkı kapsamında olmakla birlikte, bu hakkın yargı ve güvenlik görevlilerini aşağılamayı kapsamayacağı da açıktır. Özelikle suç olan bu eylemlerin mahkeme salonu ve duruşma sırasında işlenmesi, sanık ve müdafilerinin mahkemenin eğer ceza tayini yoluna gidecekse resen dikkate alacağı, iyi hal indiriminden de vazgeçme pahasına yapıldığı dikkate alınırsa ayrı vahamet taşıdığı da ortadadır. Duruşma tutanakları tarafımıza ulaştığında her bir duruşmada işlenen bu suçlar hakkında Sayın mahkemenizden suç duyurusunda bulunulmasa karar verilmesi istenecek ya da resen yasal işlem başlatılacaktır demişti. Şimdi bu tarihi mahkeme huzurunda söylüyorum, Sayın savcılar sizinle dalga geçenler yazdığınız iddianameyi eleştirenler ve hukuk önünde suçsuzluğunu ispata çalışanlar değil, size sinkaflı küfürler ettikten sonra kahkahalar atanlardır. Sahte tutanaklar tutarak masum insanlara iftira atarak sizi bugün tarih ve hukuk karşısında bu durumlara

96

Page 97: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:97

düşürenlerdir. Üstelik bu hakaret yalnız savcılara değil hakimlere de yapılmaktadır. Savcıların iddianameyi eleştirenlere karşı resen işlem başlatacakları tehdidini huzurunda bulundukları mahkemeye rağmen savurmak yerine resen duymaya ve görmeye çalışmaları hem Türk hukuku hem de kendileri için daha iyi bir davranış olurdu. Bu salonda savunma yapan sanıklardan birinin savcılara söylediği çok önemli bir söz vardı; savunması sırasında demişti ki, sayın savcım bazı istihbarat örgütleri siz farkında olmadan sizi de kullanabilir. Dikkatli olun, ben bu sözü hiç unutmadım, keşke savcılarda bu sözü resen unutmasalardı ve benim hatırlatmama gerek kalmasaydı ve ben şimdi bu tarihi mahkeme huzurunda soruyorum, Savcıların resen görmesini ve duymasını engelleyen bizim bilmediğimiz bir neden mi var? Savcılık makamı o konuşmasına şöyle devam etmişti; şimdiye kadar savunması alınan bazı sanıklar ve müdafileri tarafından soruşturmanın en başından itibaren tertip olduğu, bu soruşturmanın başlamasına esas olan bombaların polis tarafından hatta Cumhuriyet savcılarının bilgisi ile o eve konulduğu, bombaların gerçekten var olup olmadığının dahi şüpheli olduğu, sanıklara yasal olmayan vaatlerde bulunarak ifadelerinin alındığı, hazırlanmış ifadelere imza attırdıkları hatta bazı şüpheli ifadelerini bile bu şekilde alındığı, daha da ileri gidilerek savcı ve hakimlerin bu soruşturma ve dava için özel olarak atandıklarını ileri sürmektedirler. Bilindiği üzere Cumhuriyet savcıları ve hakimler, Hakimler ve Savcılar yüksek kurulunca atanmaktadır. Bütün bu kişiler komplonun içinde midir demişti? Şimdi bu tarihi mahkeme huzurunda söylüyorum, bu soruşturmanın en başından itibaren bir tertip olduğu, bu davaya temel teşkil eden tutanakların sahte ve düzmece olduğu, sesli ve görüntülü olarak huzurda ispat edilmiştir. Hatta bu mahkeme huzurunda savcıların mahkemelere yalan beyanda bulunarak sahte mahkeme kararları çıkardıkları ispatlanmıştır. İddianameyi yazarken başkalarının ağzından çıkmış gibi yalan beyanlarda bulundukları ortaya çıkmıştır. Ben ortaya koyduğum bütün olgularda haklı çıktım. Bütün iddialarım belgelerle kanıtlanarak doğrulandı. Ama savcılık makamı arkasından tehditler savurduğu o iddiaların hepsinde haksız çıktı. Birçok sanık burada hatta savcılığın gizli tanık olarak kullandıkları diye ifadelerinin kendilerine okutulmadan imzalatıldığını beyan ettiler. Hatta bir tanesinde Mahkeme Başkanı sanığın bir Doçent olduğunu hatırlatıp okumadan imzalanan bir ifadenin nelere mal olacağını görüp görmediğini sordu. Bu mahkeme huzurunda sanıkların savcılar tarafından gizli tanık olmazsa 35 yıl cezaevinden çıkamamakla tehdit edildiğini duyduk. Dolayısıyla savcılık makamının bu beyanlarının da gerçeği yansıtmadığı hatta gerçeğin yanından bile geçmediği ortaya çıktı. Bazı hakim ve savcıların bu dava için özel olarak atandığına dair ortaya konulan olgulara gösterdiği tepkide ise gerekli cevabı elbette tarih verecektir ama ben şu ana kadar anlattığım olaylara ve son zamanlarda ülkemizde tanık olduğumuz yargı mensuplarına, Bakanlar tarafından yapılan baskılar, HSYK’nın aylarca çıkaramadığı kararnameler ile ilgili yaşananlar. Yargıçların dinlenmesi, tutuklanması, evlerinin ve odalarının aranması gibi olaylara dayanarak savcılık makamına bu konuda da fazla iddialı olmamalarını salık veririm çünkü şu ana kadar savcılığın iddia edipte haklı çıktığı tek konu yoktur. Sizce kimdir bu polisin iyi hakimler dediği hakimler? Düzmece tutanak düzenleyen polislerin komutanlara küfür ederken Genelkurmayı suçlarken iyi dedikleri hakimlerin iyi olma kıstasları nedir? Ne yapmışlardı da bu polisler onlara iyi demektedirler? Bu soruların cevaplarını ve kimlerin bu komplonun içinde olduğunun cevabını gerçekten bağımsız Türk yargısı er veya geç verecektir. Savcılık bütün açıklamaları boyunca en çok dikkat çekici şu cümleyi kurmuştur. Unutulmamalıdır ki, bu davada yargılanan iddia makamı değil sanıklardır demişti. Size savcıların bu beyanlarını nasıl taçlandırdığını hatırlatayım, hatırlanacağı üzere savcılar bu açıklamayı yaptıkları tarihlerde ifadelerine dayandıkları bazı sanıklar daha sonra ki aşamalarda huzurda birer birer sorgulandı. Yalanlar sirer birer ortaya çıktı. İşte o sorgularda savcılar adeta bir gün yapılacak olan kendi yargılamaları için lehte delil toplarcasına kendi tanıklarını size savcılar tarafından baskı yapıldı mı? Veya size savcılar tarafından bir şey teklif edildi mi gibi sorular sormuşlar ve içlerini rahatlatan cevaplar almaya çalışmışlardı. Şimdi bende bu tarihi mahkeme huzurunda söylüyorum ki bu davada yargılananlar aslında bu tertibi kuranlardır, bu davada geçen her gün onların

97

Page 98: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:98

aleyhine bir delilin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Bunun son örneği de önünüze gelen video kaydıdır. Bu davada ileri sürülen her iddia artık tertipçilere karşı bir delildir. O yok olan bombalarda bu delillerin en başında gelmektedir. O tutanaklar o düzmece tutanaklar bu delillerin en başında gelmektedir ve buradan tekrar tavsiye ediyorum ki kimin yargılandığı ve yargılanacağı konusunda da erken karar vermesinler şimdi bütün bu açıklamalardan sonra bu salonda bulunan herkesin mantıklarına ve vicdanlarına soruyorum. TÜBİTAK Ergenekon kelimesi ile ilgili o özel uygulamayı neden yaptı? Ama her neden yapmış olursa olsun şunu kimse inkâr edemeyecek artık; o tutanaklar sahtedir, o tutanaklar düzmecedir. Onlar kurulan tertibin somut kanıtlarıdır. O tutanaklara imza atan polislerden biri olan Hakan Özdemir Emniyet Müdürlüğünün mahkemenize gönderdiği belgelere göre olay günü izinlidir. Ama o tutanaklara göre olay yeri olan karakolda tutanak düzenlemektedir. Bu nasıl olabilir? O tutanaklara göre Mehmet Demirtaş gecekondunun önündeydi. İzinli olması gereken polis orada tutanağı imza atıyor ama orada olmayan Mehmet Demirtaş tutanağa göre orada görünüyor. Bu nasıl olabilir? Polisin izin tarihinde orada oluşunu görev aşkı ile açıklasak Mehmet Demirtaş’ın orada olduğunu iddiası neyle açıklayacağız? O tutanaklara göre o saatte nöbetçi amirliğinde nöbetçi olması gereken 4922 telsiz kodunu kullanan polis bile olay yerinde ama o saatte olay yerinde olması gereken ve delil tespiti yapmakla görevli 4954 kod numaralı ekip delilleri incelemesine izin verilmeyerek oradan uzaklaştırılıyor. O tutanaklara göre bombalar saat 20.30’da gecekondunun çatısındaydı. Ama görülüyor ki ondan çok daha önce karakolda. O tutanaklara göre Mehmet Demirtaş yanında Ali Yiğit olduğu halde arama tiyatrosuna nezaret etmişti ve tutanakta gecekondu da tutulmuştu. Ama bunun da yalan olduğu hem ifadelerle hem de TİB kayıtlarıyla ortaya çıkmıştır. İddianameye göre polis benim adıma Mehmet Demirtaş’ın ev aramasında onun şifayı beyanıyla ulaşmıştı. Şimdi ortaya çıkmıştır ki buda yalandır. Biz bunun yalan olduğunu ilk günden itibaren söyledik, Şimdi TÜBİTAK o sırada ben karakolda olmadığım halde 3. bir iki kişiden bahsedildiğini açıklayarak haklılığımı ve suçsuzluğumu gösteriyor, teyit ediyor. Çünkü TİB kayıtlara göre Mehmet Demirtaş arama sırasında gecekondu da değildir. Ev araması ise ben gözaltına alınıp evim arandıktan 4, 5 saat sonra yapılmıştır. Dolayısı ile polise böyle bir beyanda bulunması imkânsızdır. Ben bunları zaten anlatmıştım ve şimdi ortaya çıkan video kaydında ben gözaltına alınmadan önce polisin 3. kişiden bahsettiği görülüyor. Polisin düzmece tutanak düzenlediği, bu uğurda gerekirse hakim ve savcıları da sinkaflı muamelelere maruz bırakacağını söylediği artık ortaya çıkmıştır. Sanırım artık savcılık makamı da duyacağını duymuştur. Çünkü ben bu mahkeme huzurunda 12 Mayıs 2009 tarihli 85. celsede söyle demiştim; inanın bana siz en az benim kadar en az benim kadar ve dahi benden daha fazla bunların hedefi durumundasınız demiştim. Savcılık makamı şimdi bu sözümün de doğruluna kendi kulakları ve gözleri ile tanık oldular artık bir duymadık diyemezler. Orada bahsedilen hakim ve savcılar emin olunuz ki Habur sınır kapısında yargılama yapanlar değildir. Kaymakam Kemal beyi yargılayanlardan da bahsedilmediğine emin olabilirsiniz çünkü onlar hakim değildi kadıydı ve bence artık birileri bunu üzerine alınarak gereğini yapmalıdır çünkü gün ben duymadım deyip kenara çekilme günü değildir gün bir mahkemenin de tarih huzurunda kurulduğunun farkına varılacak gündür. Gün hukuk ahlakına yapılan bu saldırının durdurulması gereken gündür. Gün siyasi çıkmazlardan kurtulabilmek için kurgulanan bir yalanın hukuku kendisine nasıl alet edebildiğinin gözle görülüp kulakla duyulduğu gündür. Bu bazı devlet görevlerinin de aleti olduğu bir merkez tarafından kurgulanan ve aynı merkez tarafından yönetilen bir tertiptir. Bombalar üzerinde parmak izi incelemesi yapılmamasının ve parmak izinin mucizevi bir bandın yapışkan yüzeyinde bulunmasının nedeni budur. 3 yıl önce dokunduğu iddia edilen kişinin sözde parmak izinin o mucizevî bandın üzerinde bulunmasının ama 3 ay elime aldım salladım diyen Ali Yiğit’in parmak izinin çıkmamasının nedeni budur. İşte bu yüzden tutuklama tarihinden 2 gün sonra çıkacak olan bu parmak izi ekspertiz raporuna dayanarak tutuklama yapılmıştır. İşte bu yüzden o parmak izi tespit işlemi bombalar üzerinde yapılmamıştır. Polisin yaptığı iddia ettiği imha işlemiyle ilgili beyanlarımızdan sonra fikir değiştirerek hayır hayır ayrı

98

Page 99: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:99

değil birleştirerek imha ettim deyip kendi tutanaklarını yalanlamasının nedeni budur. Bombaların askeri heyet tarafından inceleme için talep edilmesinin hemen ertesi günü apar topar sözde imha edilmesinin nedeni budur. Burada dikkatinizi çekmek istediğim en önemli olaylardan biri ise söz konusu bombalar hakkında imha kararı olmasına rağmen bu kararın askeri heyete bildirilmiş olmasıdır. Çünkü askeri heyet bombaları görüp tutanak düzenledikleri ve oradaki polislere sözle de inceleme taleplerini beyan ettikleri 25 Haziran 2007 tarihinden 10 gün sonra 5 Temmuz 2007 tarihine emniyet müdürlüğüne yeniden yazı yazılarak inceleme talebini tekrar ediyorlar. Üstelik bu tuttukları tutanaktaki numaralarla polisin tuttuğu tutanaktaki numaralar da birbirinden farklı. Çünkü imha edildiğinden haberleri yok, bu olay aynı gün alınan ve yasaya aykırı olduğu mahkemeniz önünde ispatlanan yasaya aykırılığı ayrıca benzer vakada Ankara 11. Ağır ceza mahkemesinin emsal kararı ile de kesinleşen imha kararıyla beraber düşünüldüğünde. Olay yeri inceleme ekibine inceleme izni verilmediği düşünüldüğünde, ne gecekondu da yapılan şaibeli sözde bulunma işlemi, ne de her yönüyle şaibeli imha tiyatrosu göz önüne alındığında. Ardından bu CD de dinlediğiniz konuşmaların da ortaya çıkmasıyla hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın ortaya çıkmıştır ki, bu büyük bir tertiptir. Savcıların mahkemeye yalan beyanda bulunarak olmayan dosyaları varmış gibi gösterip sahte mahkeme kararları çıkartarak avukatların dosyaya ulaşmalarını engellemelerinin sebebi budur. Mahkemenin böyle bir dosyanın olmadığını bilerek bu yalana ortak olmasının nedeni budur. Ali Yiğit’in beyanlarındaki o bütün çelişkilerin her birkaç satırda bir kendi kendini yalanlamasının nedeni budur. İtirafçılardan, hırsızlardan, fuhuş tüccarlarından, katillerden, gizli tanıklar devşirilerek akıl dışı iftiralar atılmasının sebebi budur. Artık bu noktadan sonra yapılacak hiçbir açıklama bu yırtığı yamayamaz. Çünkü yapacakları açıklamaların hangileri olacağı konusunda da kendi aralarında yaptıkları plan ve konuşmalar bile bu CD ile ortaya çıkmıştır. En başından itibaren bu tertibin nasıl bu güne geldiği ortaya çıkmıştır. Ve şimdi ben bu tarihi mahkeme huzurunda bir kez daha haklı çıkacağımı ve doğru söylediğimi bilerek söylüyorum ki, o CD de TÜBİTAK’ın emin olamadığı için yazmadığı ve benim bu mahkeme huzurunda yüzlerce insanla beraber sizlere dinlettiğim konuşmalar vardır. O polisler Ergenekon adında bir soruşturmanın yapılacağını her nasıl oluyorsa savcılıktan 7 ay önce biliyorlar. Tıpkı gözaltına alınacak kişilerin kaç kişi olduğunu bildikleri gibi. O gün Ergenekon soruşturmasını başlattıklarını da biliyorlar. Oysa savcılar bu ismi ancak 2008 yılı Ocak ayında yapılan aramalarda ulaştıklarını kamuoyuna bildirmişlerdi. Cumhuriyetin savcısı yalan söylemez demeyeceğim çünkü mahkemeye bile yalan söyleyerek o yalana dayalı karar aldıklarını defalarca ispatladık. Muzaffer diye birinin gözaltına alınacağını da biliyorlar. O vatana gelir diyorlar daha o günden. Ve diğeri hıı diyerek anladığını belirtiyor. Oysa iddianameye ve onu yazan savcılara göre Muzaffer Tekin yaptığı basın açıklamasında söylediği sözler nedeniyle gözaltına alınmıştır. Bunun da yalan olduğu CD kaydıyla ortaya çıktı. Mafiş olmuş tapalardan bahsediyorlar. Halk ağzıyla yok olmuş tapalardan bahsediyorlar. İçlerinde tertibin boyutlarını bilmeyerek daha sonra mahkûm olmaktan korkanlar ve bunu söyleyenler var. Uyarıyorlar yapılan işin yanlış olduğu söyleniyor ama yapılmaya devam ediliyor. Çünkü adam kendinden emin. Soruşturma Ergenekon olduğu zaman sinkaf ederim hakimi de savcıyı da diyecek kadar güveniyor bir yerlere. Bunu kime diye bulalım aramada cümlesi bile o kadar rahat ve pervasızca söyleniyor ki, artık oradaki tertibi görmek göz ve kulaklara değil vicdan ve namusa kalmıştır. Orada bu tertibin başlatma düğmesine basılıyor. Bu davada ortaya atılan iki önemli iddia vardır. Bunlardan biri başlangıç aşamasında bunlardın birincisi bir gecekonduya el bombası saklanmasıdır. İşte bu CD ile ortaya çıkan rezalet bu iddianın kanıtı olan tutanakların sahte ve düzmece olduğunu ortaya koymuştur. Diğer önemli iddia ise bu bombaların Osman Yıldırım’a verilerek Cumhuriyet gazetesine attırıldığıdır ki, huzurunda gerçekleşen ve üç ayı aşkın bir zamana yayılan sorgulamada yapılan taleplere gelen belgelerle TİB kayıtlarıyla ortaya çıkmıştır ki, Osman Yıldırım yalan söylemektedir. Şu halde ortada arkasında durulacak bir tek iddia kalmamıştır. Artık söylenecek hiçbir söz Türk hukukunun düşürüldüğü bu durumu izaha muktedir değildir. Üstelik sanık Erhan Timuroğlu’nun

99

Page 100: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:100

az önce huzurunuzda yapılan sorgusunda da ortaya çıkmıştır ki, eliyle işaret ederek gösterdiği savcı Mehmet Ali Pekgüzel ve savcı Zekeriya Öz bir gece vakti yanlarındaki polislerle Sincan cezaevine giderek polislere sanıkları sorgulatmış ve daha sonra yanlarında avukat dahi olmaksızın onlara bazı tutanaklar imzalatmışlardır. Bu hangi hukuka hangi yasaya uyar. Bu, bu tertibin en önemli ispatlarından ve itiraflarından biridir. Ve şimdi bu CD de konuşulanlar Erhan Timuroğlu’nun bu beyanlarından sonra çok daha anlamlı hale gelmiştir. Soruşturma Ergenekon olduğu zaman hakimi ve savcıyı sinkaf edecek polisin Muzaffer diye birinin vatana geleceğini daha o günden söyleyen polisin abi ilerde mahkûm oluruz diyerek kaygısını ileten polise rağmen bunu kime diye bulalım aramada diyen polisin kime veya kimlere güvendiği ortaya çıkmıştır. Tutanaklar sahte, sorgulamalar yasa dışı, mahkemelere olmayan dosyalar sunuluyor, yalan söyleniyor. Deliller karartılıyor, delil yaratılıyor, polis savcı el ele gece vakti karakollarda, gece yarıları hapishane köşelerinde tertip düzenliyor. Vicdan yok, hukuk yok, sadece güç var. Polisin savcının elinde bir sopa gibi hukukun ve masum insanların başına inen hukuksuz bir güç var. Hukuksuzluğun gücü var sayın başkanım. Ben bu gücün uyguladığı işkenceye tam 31 aydır katlanıyorum. Sayın başkanım sayın heyet artık bu tertibin ispatı için başkaca bir kanıta ihtiyaç yoktur. Sizin de artık bu duyduklarınızdan sonra duymanız gereken tek ses vicdanınızın sesidir. Ben sizlere vicdanlarınızın sesini burada CD’yi dinlettiğim gibi dinletemem. CD’deki sesleri herkes duydu ama vicdanlarınızın sesini yalnız sizler duyabilirsiniz. Vicdanlarınızın sesinin hukukun sesine egemen olmasını yüce mahkemenizden saygılarımla arz ediyorum teşekkür ederim.”

Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, değerli heyet, ben ayın bu ocak ayının 26’sında seneyi devriyemi yaptım. İki seneyi bitirdim aştım iki seneyi tutukluyum. Bu 24 ay içerisinde ben hala niye tutuklu olduğumu anlayamadım. Israrla savcılara ve mahkemenize defaten soruyorum. Diyorum k, şu kuvvetli suç şüphesi nedir? Çok merak ediyorum bana bir söyleyin de bir savunayım kendimi. O da söylenmiyor, söylenecek ama ne zaman söylenir bilemiyorum. Belki dördüncü seneyi devriyemi yaptığımda olur. Biz yalnızca ben burada tutuklu değilim. Biz tekel işçileri gibi ailecek burada bekliyorlar bir seneden beri. Aile olarak bekliyoruz. Bana o kadar garip suçlar isnat edildi ki, senelerden beri üzerime yüklenmeye çalışıldı ki, JİTEM dediler, Susurluk dediler, Tuncay’ı buldular, Osmanım’ı buldular. Yapmadık şey bırakmadılar. Bir tanesini de ispatlayın, bir tanesini ortaya koyun da ben de diyeyim ki ya Veli yanlış yapmışsın oğlum. Sen bunu yapmayacaktın diyeyim diye bekliyorum olmuyor. Ama ben gerçeği biliyorum ben neden buradayım onu biliyorum. Ben sayın başkanım Türk milliyetçisiyim, ben Atatürk’ün izindeyim. Bir adım geri atmam. Mümkün değil. Kimse attıramaz. Ben bu vatan parçalanmaz kimse parçalayamaz. Kimsenin gücü yetmez dediğim için buradayım. Ben o Ermenistan can Azerbaycan’ın 17.000 kilometrekare toprağını işgal ettiği daha 1992’nin Şubatının 25’in de Hocalı şehrini yerle bir etti, 1300 tane çocuğun ve kadının cesetleri sokaklardan toplandı hesabını verecekler dediğim için buradayım. Ben onu biliyorum. Ama bana bir şeyler söyleyin artık bir şeyler deyin. Ben bunu bekliyorum sayın başkanım. Efendim JİTEM dediler, nedir bu JİTEM Allah aşkına soruyorum. Bu JİTEM neyse ben jandarma istihbarat gruplar komutanlığı görevi yaptım. 35 senelik meslek hayatımda amatör çalışmadım. Profesyoneldim yani devlet bana maaş veriyordu al Veli Küçük şu maaşı şu görevi yap diyordu. Bende baş üstüne diyordum o görevi yapıyordum. Bana bu görevi Jandarma Genel Komutanlığı vermişti. Bu 90 senesinde bir seneyi aşkın bir süre jandarma istihbarat gruplar komutanı olarak görev yaptım. Benimle ilgili benim dönemimle ilgili varsa bir suç duyurusu, varsa bir isnat, varsa bir suç koyun önüme bende onu ispatlayayım. Ben de savunmamı yapayım. JİTEM, JİTEM efendim Jandarma Genel Komutanlığına soruldu. Bu JİTEM nedir diye. Ben burada ısrarla söylüyorum JİTEM diye bir kuruluş yok, bu memlekette bu ülkede bankaların istihbarat şubeleri var. Banka, banka ticari bankaların istihbarat şubesi var. Ama Jandarma Genel Komutanlığının yüzde 92’sinin ülkenin yüzde 92’sinin coğrafya olarak emniyet ve asayişinden sorumlu bir Jandarma Genel

100

Page 101: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:101

Komutanlığının istihbarat teşkilatını hazmedemediler. Evet, ben yaptım. Bana devlet dedi ki, yap dedi. Al şu maaşı bu görevi yap dedi. Baş üstüne dedim yaptım. Varsa benim zamanımda bu istihbaratla ilgili bir suçum bir herhangi bir şikâyet, herhangi bir belge, herhangi bir duyum koyun ortaya ispatlayayım. Jandarma Genel Komutanlığının 19 Ocak da mahkemenize yazdığı yazı. 19 Ocak yeni bu istihbaratın JİTEM’in ne olduğunu iki sayfa halinde anlatmış. Ortada her şey ama şimdi JİTEM dedikleri sözde jandarma istihbaratı gizemli bir ortam, asar keser, vurur kaçırır, kimse ellemez, kimse sormaz böyle bir havanın içerisine girdi. Ha Veli Küçük JİTEM öyleyse girsin içeriye. Yapmayın böyle bir şey yok. İşte bu yazıyı hala eğer Genelkurmay başkanlığına soruldu. Genelkurmay başkanlığı JİTEM diye bir kuruluş yok dendi. Jandarma Genel Komutanlığına soruldu yok dendi. Jandarma Genel Komutanı bizzat, bizzat Teoman (1 kelime anlaşılamadı) paşa zamanında bizzat ona soruldu o resmen çıktı genel komutan olarak şifahen anlattı yok böyle bir şey dedi kardeşim yapmayın. Hala devam ediyor. Şimdi 19 Ocak 2010 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığından JİTEM’in ne olduğunu 13. Ağır ceza mahkemesi başkanlığına yazılmış. Ne olduğunu açıklıyor ve burada artık bu JİTEM işine bir son verilsin. Efendim Veli Küçük Susurluk. Bu senelerdir gidiyor. İddianameye savcılar, savcılar mı koydu, polis mi bilmiyorum iddianamede Veli Küçük Susurluk’un tam göbeğinde. Peki, sayın başkanım ben bir şey soracağım mahkemenizden. Susurluk nedir? Şöyle açıklayım, Susurluk Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bir taksi, bir kamyona arkadan vurdu. Bu kamyonun içerisinde 4–5, taksinin içerisinde 4-5 kişi vardı. bu kişilerden ikisi üçü öldü neyse nasılsa bilmiyorum öldü. Hemen olaya el konuldu normal. El konuldu arabanın içerisinden bagajlardan silahlar çıktı. Ve arabanın içerisinde bir kişi vardı adı Mehmet Özbay o kişi, o kişi aranan bir kişiydi onun için işlem yapıldı bu derin devletin en derini dendi. Örgütün en örgütü dendi. Peki, soruyorum sayın başkanım o arabada çıkan silahlar eğer suç ise arabada silah bulundurmak gerekli cezayı verselerdi. Asılacaksa assalardı. Bu silahların üzerinde numaralar var mıydı başkanım? Var. Peki bu silahların nereden geldiğini niye sormadı kimse? Bu numaraların kimi hangi birliğe nereye ait olduğu biliniyordu. Niye bu silahlar bu arabada diye niye sorulmadı? Niye araştırılmadı? Verenler belliydi. Kim verdi bunu diye verenler söylendi. Niye o Susurluk komisyonu denen bir komisyon kurdular oraya söylenmedi? Sorulmadı bunlar. Arabada Mehmet Özbay çıktı. Beni niye Veli Küçük tam merkezinde. Benim o kazada Sami Hoştan aradı. Nasıl şey yaptığını sormadım, gerçekten sormadım. Haberini nasıl haber aldın diye. Belki korumalardan aldı, belki kazaya uğrayıp yaralananlar onları sormadım. Ve bana dedi ki, ya haberin var mı dedi. Neyi haberim var gece ne o ben Giresun’dayım. Neyidir dedi ki, kaza geçirdi dedi bizim Sedat dedi çok kötü durumdaymış dedi. Sayın başkanım orada Hüseyin Kocadağ vardı. O Hüseyin Kocadağ denen emniyet müdürü güneydoğunun dağlarında ayağının terörle mücadelede ayağının değmediği taş kalmamıştı. Böyle yiğit bir emniyet müdürüydü. Böyle bir terör mücadelecisiydi. Ve çalıştım onunla. Benim can ciğer kardeşimdir. Orada bir Sedat Bucak vardı. Sedat Bucak, Bucak aşiretinin lideridir PKK Urfa’ya giremedi. Şam da ikinci toplantı da PKK’nın yaptığı ikinci toplantıda aynen Abdullah Öcalan şöyle bir karar verdi. O kendi deyimiyle o toplantıda birinci toplantısı Fisk köyündeydi Diyarbakır’ın Lice’nin Fisk köyündeydi. O toplantıda ikinci toplantıda Abdullah Öcalan kendi deyimiyle güneydoğuya göndereceği eyalet liderlerini talimatlandırıyordu. Dedi ki, siz doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde İslamiyeti kabul etmek zorunda kalan halkları himayenize alacaksınız. Ve benden başlayacaksınız dedi. Kendisi Urfa Halfetih Ömerli köyündendir. Kütüğünü araştırmıyorum söylemiyorum. Yani Urfa’dan başlayacaksınız dedi görev verdi. PKK önce Urfa’dan girdi. Ancak Urfa’dan başarılı olamadı çünkü orada bir Bucak aşireti vardı. Bucak aşireti kendi imkanlarıyla devletten aldığı güçle hiç silah para değil. PKK’yı Urfa’ya sokmadı. Eğer PKK Urfa’dan başlasaydı bugün İzmir çoktan gitmişti. Burdur çoktan ulaşmışlardı, giremediler. O Sedat Bucak’a bir hınç vardı. O Sedat Bucak benim kardeşim gibi sevdiğim bir insandır. Babasını da akrabasını severim. Bana bunu eğer Sami Hoştan Sedat Bucak’ın Hüseyin Kocadağ’ın yaralandığını bildirmeseydi ben ona darılırdım. Ve hemen açtım telefonu jandarmaya,

101

Page 102: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:102

jandarma da bir uzman çavuş çıktı karşıma ona anlatamazdım bir şey. Ve emniyet müdürünü aradım. Balıkesir emniyet müdürü Nihat Camadan’dı. Daha önce beraber çalıştığım arkadaşım. Ona sordum dedi ki, ben dedi olay yerindeyim. Ben olay yerindeyim. Burada dedi kaza var. Sedat’ın durumu çok ağır dedi. Bir de dedi ölü var dedi. Bir bayan var dedi ölü tarif etti tanımıyordum. Bir de dedim Mehmet Özbay var dedi öldü dedi. Ben dedim ki, Sedat’ı aman bir hastaneye yetiştirin ne olursa olsun aman Sedat’ı koruyun dedim ben. Onun üzerine Mehmet Özbay dedim Mehmet Özbay olmayabilir dikkat et. Çünkü çünkü olaydan iki üç ay kadar önce Doğu Perinçek meclis başkanlığına Mehmet Özbay kimliğiyle Abdullah Çatlı’nın gezdiğini Mehmet Özbay kimliği olduğunu resmen müracaat etti. Meclis başkanı bunu içişleri bakanına verdi. Takip edin yakalayın bu kimse diye. Şimdi üzerinde dediler ki, sahte kimlik var. Sahte kimlik olmaz. Ben alırım fotoğrafımı veririm size derim ki, bana ben Veli Küçük’üm Ali Büyük diye bir kimlik yap derim. Siz de yaparsınız Ali Büyük kimliğini o sahtedir. Devlet bana çağırırsa Veli Küçük gel sana yeni bir kimlik vereceğim diye orayı da mühürlerse devlet bir de pasaport verirse Mehmet Özbay olarak bunun neresi sahte bunu niye incelenmedi Veli Küçük merkezinde diyorsunuz. Susurluk’un merkezinde Veli Küçük oluyor şimdi. Onun için içerideyim ben. Hep karalanıyorum. O vakit bu kimlik niye araştırılmadı. Kim verdi bu kimliği, bu pasaport niye verildi? Nasıl verildi? Niye verildi? Bunlar incelenseydi. Hepsi ortada ama Veli Küçük Susurluk’un merkezinde hala yargılanıyorum ben. Hala yargılanıyorum sayın başkanım yani bu ayıptır, bu ayıptır. Efendim Ergenekon diye bir şey çıkardılar çok üzülüyorum. Ergenekon olmaz Ergenekon Türk’ün kıblesidir, Türk’ün mihrabıdır, Türk’ün doğduğu yerdir. Orası o Ergenekon ismini söylerken ibadet vecdi içerisinde söylenmesi gerekir. Ama biz böyle kullandırdılar bunu maalesef. Ergenekon diye bir olay çıkardılar bu Veli Küçük’ü suçlamak için yalancı tanıklar, gizli tanıklar, gizli tanıklar, yalancı tanık Osman Yıldırım’ı getirdiler. Osman Yıldırım Veli Küçük’ün her şeyini anlatıyor. Nasıl bir şeyse bu. Ama bütün söylediklerinin yalan olduğu ispatlanıyor, ortaya çıkıyor. Ben şimdi bekliyorum başka bir tanık daha var mı? Arkasından imdat çıktı gizli tanık. Şimdi başkaları vardır sırada biz bekliyoruz. Biz bekleyeceğiz. Hangi gizli tanık var sırada o ne diyecek. Onu bekleyeceğiz içeride, onu bekleyeceğiz. Efendim dediler ki, Veli Küçük’ün evinde dokümanlar bulundu. Veli Küçük’ün evinde. Nedir bu dokümanlar? Ergenekon dokümanı dediler. Efendim bu dokümanların kim yazdığı, nasıl yazıldığı işte Adil Serdar Saçan daha evvelki gün burada söyledi. 7 çuval halinde Tuncay Güney’den ofisinden, işyerinden, evinden ben bu belgeleri çıkardım dedi. Ve inceledik dedi, incelendi bunu mahkeme incelendi açık olan bir belge bunlar her tarafta yayınlanmış dedi. Lobi belgesi var diye zapta geçtiler. Tutanak yaptılar iddianameye, lobi belgesi bende tutanaklarda yok, ama savcılar iddianameye koydular. Veli Küçük de lobi var. Olsa ne olurmuş anlamıyorum tabi. Her yerde var. Bunları yazan strateji grubu dediler. Evet altında imzası var bana gönderilen strateji grubu saygılarımla diye yazıyor imzasını atmış. Bu imza kime ait, bu yazı kime ait inceleyin dedim inceleyen olmadı. Ümit Oğuztan kendisi yazmış saygılarımla paşama diye Ümit Oğuztan altına imza atmış. Strateji grubunun yönet yayın başında olan Ümit Oğuztan’dı oranın muhabiri olarak çalışan da bu şimdi haham mıdır nedir Tuncay Güney’di. Bunları niye bu belgeler hepsi geri verildi. Madem bunlar doküman örgütsel dokümandı burada Ümit Oğuztan demek ki, bunları mahkeme itibar etmedi ki tahliye etti. Şimdi Veli Küçük de doküman var. Ne dokümanı, Ergenekon dokümanı. Bana bunu deyin ki, suç deyin benim senin biz savunmanı kabul etmiyoruz ben suç dedim suçtur bu deyin, yatacaksın deyin peki diyeyim bende. Ama bir söyleyin bir şeyler. Efendim şimdi Adil Serdar Saçan burada hakkımda bir sürü beyanda bulundu. Ben saydım Adil Serdar Saçan’ın buradaki ifadesinde ve çapraz sorgusunda ki, aldık. Veli Küçük ismi 165 kere geçiyor. Veli Küçük ve grubu deyimi 33 kere geçiyor. Sanki Adil Serdar Saçan’ın savunma sorgusu Veli Küçük üzerine kurulmuş. 165 kere Veli Küçük denir mi ya. Ben dışarıdayım yazıyor. 33 kere Veli Küçük ve grubu. Sayın başkanım Veli Küçük’ün grubu nedir? Diyor ki, 2001 senesinde Veli Küçük’ün grubunu tespit ettik diyor. Peki bu Veli Küçük’ün grubu nasıl tespit ettiniz. Veli Küçük’ün grubunu diyor şey diyor

102

Page 103: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:103

Tuncay Güney kendisi diyor bize yazdı çizdi verdi diyor grubunu. Onun üzerine diyor Veli Küçük’ün grubunu çözmek için biz diyor 2000 senesinde Kasım ayından itibaren taa Mart ayına kadar 2001’in 5 ay devamlı takip ve kontrol altına aldık takip ettik diyor bakın. Tuncay Özkan’ın, Tuncay Özkan diyorum düzeltiyorum. Tuncay Güney’in el yazısında çizmiş olduğu Veli Küçük’ün grubu bu, şeyden uzatabilirseniz, yaklaştırabilirseniz şu büyük önemli bir şey bu. Bu grubun çok büyük. Bu Tuncay Güney’in el yazısında çizmiş olduğu Veli Küçük’ün grubu bir. Bu da aynı şekilde çizdiği yazdığı emniyete verilen Veli Küçük’ün grubu. Haa kimler mi var? Veli Küçük’ün grubu, Azerbaycan ve Ortadoğu teşkilatlanması nasıl bir şeyse. Muvazzaf subaylar teşkilatlanması, medya, siyasiler, ilişkiler grubu, silahlı mafya grubu, JİTEM uyuşturucu grubu, şeytan üçgeni grubu, gümrük grubu evet ekonomi grubu, Şevket Sabancı, Üzeyir Garih, Korkmaz Yiğit, Hayam Gariboğlu, Jefi Kamhi, Ali Avni Balkaner, Vahit Çelikbaş, Kemal Özden, Hüsnü yeğen özyeğin bunlar benim örgütümün ekonomi grubundan. Muvazzaf subaylar Osman Özbek, Kırşehir alay komutanı, Adana alay komutanı, İzmit alay komutanı, Yozgat yarbayı, albay ihsan Boz, Karadeniz bölge komutanı Baki Koşar, Engin Hoş General Engin Hoş, Kırklareli alay komutanı Ahmet Taner, Silopi taktik alay komutanı, birinci ordu kurmay başkanı Nejat Müldür bunlar benim grubumdaymış bir çoğunu da tanımıyorum, görmedim. Efendim medya grubum benim, benim grubum medya, sabah gazetesi, Dinç Bilgin, Bekir Coşkun, Enis Berberoğlu, Kaya Bora, Ertuğrul Özkök, Ertuğrul Zekai, Bülent Öztürk, yeni şafak gazetesi Selahattin Sadıkoğlu, akşam günaydın Behiç Kılıç, Zaman Hüseyin Güler, aydınlık Doğu Perinçek, Hasın Yalçın, Ferit İlsever, Doğan Buyar, Adnan Akfırat, Özcan Büze, kurultay gazetesi Nevce Sevinç, Aslan Bulut ve Turan Yazgan. Bakın grubuma bakın sayın başkanım. Siyasi grubum ANAP, DYP, fazilet partisi, MHP, DSP, çile çiçekleri ve siyasilerden benim grubumda olanlar Tansu Çiller, Meral Akşener, Mehmet Ağar, Sedat Bucak, Ali Müfit Gürtuna, Cumhur Ersümer, Koray Aydın, Emekli general MHP’den sekretermiş bu yazmamış. Nazif Okumuş, Tuncay Toskay ve ilişkili gruplarım ülkü ocakları, ulusal gençlik birliği ve silahlı mafyam Sedat Peker, Ali İhsan Uskol, Çiçekçi İhsan, Mecnun, Alaaddin Çakıcı, Sami Hoştan, Drej Ali, Ömer Lütfü Topal, Ramazan Yıldız, Gülbahar Ateş, Ziya Aycan, Sedat Çolak. Şimdi sayın başkanım bu Tuncay Güney’in yazdığı çizdiği bu gruptan dolayı Veli Küçük ve grubu diye ben kontrol altına alınıyorum. İncelemeye alınıyorum. Peki, beni diyor ki, biz diyor Veli Küçük’ü diyor devamlı takip ettik. Hiçbir şey çıkmadı diyor, hiçbir şeyini bulamadık. Peki, beni takip ederken benim grubumun öbür tarafları takip ettiniz mi? Onlarla ilişkiyi araştırdınız mı? Onları dinlediniz mi? Dinleme kararı aldınız mı? Almadınızsa niye almadınız? Niye Veli Küçük? Sayın başkanım yapmayın. Bu artık komik bir hale geldi. Bu artık bu duruma geldi yani şu olay. Biz bunlardan yargılanıyoruz bu Tuncay Güney’in çizdiği yazdığı bu yazdıklarından Veli Küçük ve grubunu Adil Serdar Saçan diyor ki, Veli Küçük ve grubunu ben çözmek için diyor Veli Küçük üzerine çalışma kararı aldım diyor mahkeme kararı daldım diyor. Sayın başkanım Mevlana’nın bir sözü var. Mevlana der ki, söylenecek söze verecek bir cevabım var ama söz söz mü diye bakarım. Söyleyen de adam mı diye bakarım der. Ben onun için cevap vermeyeceğim. Ve araştırıyorlar diyorlar ki, dosyadan kaldırdık. Dosyayı kaldırdık vazgeçtik bundan çünkü Veli Küçük’ün grubuyla Veli Küçük ile ilgili dinledik, dinledik hiçbir şey bulamadık. Sedat Peker ile ilgili diyorlar ki, Sedat Peker ile ilişiği var. Evet, var ben burada inkar etmedim ki, Sedat Peker ben babasını tanırım, daha da söylemedim burada söylemediğim bir konu daha var. Rahmetli Ahmet’in cenazesine de gittim ben onu söylememiştim. Ahmet Peker’in babasının cenazesine gittim. Yani bu suç mudur anlamadım ki ben. Veli Küçük de diyor Sedat Peker’i ifadede var. Takip ettik diyor telefon konuşmalarını dinledik diyor e telefon açıyor diyor abi nasılsın iyiyim sen nasılsın hadi gözlerinden öperim telefonu kapatıyorlardı diyor. Bunun için ne yapalım biz diyor. Ama ben suçluyum şimdi mafya örgütüm var. Olaya bakın sayın başkanım. Ve benim için öyle ilginçtir ki, burada dinlediniz siz ben gelemedim tabi ifadelerden inceliyorum öyle ilginç ki, emniyet müdürlüğü beş tane şubeden birleştirerek elemanlar alıyor. Beş şubeyle birlikte geniş çaplı bir örgüt kuruyor. Veli Küçük’ü takip grubu örgütü. Beş şube hepsinde mali şube var

103

Page 104: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:104

şu var eğitim şube hepsi hepsinden var birer böyle birer ekip büyük bir ekip oluşturuyorlar Veli paşayı takip ediyorlar. Veli paşa ve grubu niye Veli paşa Türk milliyetçisi, Veli paşa asker, Veli paşa Atatürkçüyüm diyor, Veli paşa Müslüman. Ben Fethullahın dinini kabul etmiyorum diyor, onun için araştırılıyor, onun için üzerine geliniyor. Beş şubeden teşkilatlanıyor koyuyorlar ortaya hiçbir şey bulamadık diyorlar. Ama Veli Küçük Ergenekon örgütünün yöneticisi idarecisi bütün şey var devam ediyor. Sayın başkanım bakın bu yeni değil bu olaylar, bu olaylar yeni değil. Ben baştan beri takip ediliyorum. Niye ha Veli Küçük jandarma teşkilatında ve Türk ordusunda isim yapmış, çalışmasından başka bir şeyim yok. İsim yapmış bir general onun için peşine düşmüşlerdir. Senelerdir böyledir bu. Bin dokuz yüz 2005 düzeltiyorum 2005 de Nuri Ergin’in ifadesi alınıyor. 2005 daha Ergenekon mergenekon yok, bakın ne diyor, bu Nuri Ergin’in bu alınan ifadesi Zekeriya Öz yüksek savcı Zekeriya Öz tarafından alınmış 22.05.2008 de yani 2008 de alınan. İki bin bu alınan ifadesinden Nuri Ergin ne diyor bakın. Ben daha önce Uşak Ağır ceza mahkemesine 19.7.2005 tarihinde 4 sayfa dilekçe gönderdim o dilekçelerde bende dosyamda. O 4 sayfa dilekçemin 2 sayfasında bizlere Veli Küçük aleyhinde Fethullah Gülen cemaati ifade verdirtmek istediler. Benim avukatım Hikmet Vural’dır. Hikmet Vural’ın Fethullah Gülen ile işbirliği yaptığını tahmin ediyorum. Kendisi CHP’nin belediye meclis üyeliği yapmıştır. Ancak ben bunun AKP’li ve Fethullahçı olduğunu tahmin ediyorum. Avukatım çünkü Veli Küçük aleyhine ifade verdirtmek istedi. Çünkü Mustafa Duyar’ı Veli Küçük öldürttü diye telkinde bulundular. Ben buradan avukatımın Fethullahçı olduğunu tahmin ediyorum dediği bunun ile ilgili 4 sayfalık dilekçemi 3 sayfa ekleriyle beraber ibraz ediyorum dedi, dosyasında kondu diyor 2008 de Mayısında alınan ifadesinde. 2005 de Uşak cezaevinde giden bu Vedat Ergin’in ifadesini alan polis işbirliği az önce örgütü anlattı Sayın Perinçek anlattı örgütü o örgüt hemen gidiyor oraya çabuk diyor bu ifadeyi diyor sen ver Veli Küçük vurdurttu de tamam diyor senin işin. Ben böyle yargılanıyorum sayın başkanım. Ben onun için ikinci seneyi devriyemi devirdim burada. Sayın başkanım Türkiye çok zor bir yerden geçiyor şimdi bu davada tahliye koparmak geçmişte gizli tanık olursan seni tahliye ederiz dendi. Bir sürü gizli tanık bulundu tutuklulardan mutuklulardan onlar gittiler tahliye oldular. Şimdi o prim kapandı şimdi Veli Küçük prim yapmaya başladı. Veli Küçük aleyhine bir konuş söyle seni bırakırız dediler. Veli Küçük’ü kötüleyen Adil Serdar Saçan hemen çıktı. Niye yüz, yüz altmış beş kere Veli Küçük demiş ifadesinde Veli Küçük. 33 kere de Veli Küçük’ün grubu diye ifade veriyor. Sanki başka bir olay yok sanki hep Veli Küçük ve tahliye oldu. Şimdi bu prim yapmaya başladı. Sayın başkanım Türkiye gerçekten zor bir yerde bir geçitte bu köprüden nasıl geçecek onu düşünüyoruz. Türkiye zor bir yerde. Ben 35 sene meslek hayatım var. Bunun uzun süresini de bizzat hudutlarda görev yaptım. Ben iki tane çocuğumun rahmetli oğlumun bile büyüdüğünü görmedim, doğumunda bulunamadım çocuklarımın. Ayağımdan bot bir hafta çıkmadı. Cengiz Çandar iyi bilir Eh Fetihdeyken Cengiz Çandar örgütüyle beraber Musa dağlarına çıkmasın diye günlerce nöbette bekledim dağlarda pusulardaydım. El Fetihden örgüt gelecek diye. Ta sene 73–72. Hudutta benim askerim Mehmet’im bir tekmil verir sayın başkanım dün gece aklıma geldi. Namluyu uzatır mevzidedir gece sabaha kadar o Mehmet’im yağmurun altında namluyu uzatır mayınlı sahaya doğru siz kontrole giderseniz gece yürüyerek arabayla yok. Yürüyerek sabaha kadar öyle gezeriz biz. Sizin geldiğinizi görünce parolayı sorar, parolayı söylersiniz yerinden kalkmaz. Tüfek yine mayınlı sahadadır size bakmaz. Yattığı yerden tekmil verir. Hudut tekmili şöyle başlar. Onları dinleyerek büyülenirsiniz. Asil Türk milletinin namus ve şerefini korumakla görevli ismini söyler. Size bakmaz hedeftedir gözü. Sınır ötesindedir. Kalkmaz yerindedir ve künyesini takdim ettikten sonra yattığı yerden bağırır. Gözüm düşmanda kulağım sende komutanım der. O Mehmet halen öyle şimdi ülkeyi öyle bir yere getirmeye çalışıyorlar ki, bu Mehmet hedefini tüfeğin istikametini unutsun diye uğraşıyorlar. Hayır, o Mehmet o ordu unutmaz. O ordu o Mehmet gene orada düşmanın oradan geleceğini tahmin ediyor. Ama öyle bir ortam yaratılıyor ki, öyle bir yere getiriliyor ki, o Mehmet’in yerinden yana sağa sola çevirmeyelim. Sayın başkanım benim yaşım geçmiş. Benim yapım karakterim mizacım her şeyim duruşumla 67

104

Page 105: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:105

yaşındayım bellidir. Ben bundan sonra gizli tanık olmam. Ben bundan sonra kimsenin yalan yere aleyhine konuşmam. Adil Serdar Saçan diyor ki, Veli Küçük’ün evinde benimle ilgili belge bulundu. Doğru, doğru bana Adil Serdar Saçan’ın ilgili beş altı sayfa postadan evrak geldi, mektup geldi. Baktım şu anda hatırlamıyorum dahi. Baktım Adil Serdar Saçan yok şu kadar dolar hırsızlık yapmış, yok şurdan para çalmış, yok şurdan kaçakçılık yapmış, yok bilmem ne yapmış ben Adil Serdar Saçan’ın üzerine gideyim. Niye, Adil Serdar Saçan benimle ilgili karar almış. Veli Küçük’ün aleyhinde araştırma yapıyor. Benim mizacıma gitmez, benim yaradılışımda öyle bir şey yoktur. Eğer yapacaksam giderim Adil Serdar Saçan’ın yüzüne yaparım. Mesela ama ben vay bunlar geldi birisi gönderiyor bana niye Adil Serdar Saçan’ın karşı olan kendi örgütü içerisinden onu bilenler doğru mu onu bilemiyorum. Bende sözde Veli Küçük de yapısı bozuk, karakteri bozuk koşacak onu basına verecek oraya buraya yok öyle bir şey yok Veli Küçük de. Kaldırdım attım. Ben örgütün bir teşkilatın içerisinde bilmem birisinin isimsiz imzasız bir mektupla ortalığı karıştırmam benim şahsıma yakışmaz öyle şeyler. Ve o evimden bulundu çıktı o günden beri ne olduğunu da bilmiyorum. Benim 45 tane klasörüm alındı çalışma yapan bir insanım, okuyan bir insanım, yazan bir insanım. Onların içinde klasörlerin içerisinde varmış o. Atmışım oraya. Öyle bir art niyetli olsam tutardım gönderirdim basına, tutarım gönderirim emniyet genel müdürlüğüne bakın sizin adamınız neler yapmış diye. Bana ne beni kullanmaya çalıştılar kullanamadılar. Ama şimdi Adil Serdar Saçan bütün suçlamaları Veli Küçük benim aleyhimde benim hakkımda istihbarat yapmış diyor. E sen Veli Küçük hakkında örgüt kurmuşsun. Bir şey bulamadığın halde hala Veli Küçük ile uğraşıyorsun. Söyleyecek lafım var ama Mevlana öyle diyor. sayın başkanım bana suçumu söyleyin. Az sonra savcı çıkacak diyecek ki, kuvvetli suç şüphesinden dolayı bir de şöyle ekleyecek kamu adına yani Türk milleti adına. Bana şu kuvvetli suç şüphemi söyleyin Veli Küçük kendini savunsun sayın başkanım arz ediyorum.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuksuz sanık Erol Ölmez ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Lütfi İşbulan, Av.

Tolga Akalın ve Av. Taner Uzun’un da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Yine tutuklu sanıklardan Erkut Ersoy, Selim Akkurt ve Semih Tufan Gülaltay’ın

rahatsızlıkları sebebiyle salondan ayrıldıkları anlaşıldı.Sanık Nusret Senem söz istedi, verildi:” Sayın başkanım ben 22 Ocak 2010 gününü

celsede ve buraya salona bir Samsun MİT bölge başkanının geldiğini ifade ettim veya bir MİT görevlisi bunun tespiti mümkün bu salondaki kayıtların ve giriş kayıtlarının kamera kayıtlarının muhafaza edilmesini istiyorum. Niye istiyorum 51 nolu DVD’nin akıbetine uğramasın bu diye. Saat, saat tespitini ve muhafaza edilmesini istiyorum heyetiniz tarafından kamera kayıtları.

Mahkeme Başkanı:" Kayıtlarımız zaten muhafaza altında bizim.(1-2 kelime anlaşılamadı)”Sanık Nusret Senem:” Ben her şeyden şüphelenir olduk sayın başkanım. 51 nolu DVD gibi

olmasın. Özel muamele istiyoruz. Giriş kayıtları ve salonun iç kayıtları teşekkür ederim.”Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi, verildi:” Değerli başkanım ve sayın üyeler, söz biteli

çok oldu aslında ama esaretimin devam ettiğini hatırlatmak adına konuşmaya anlatmaya mecburum. Bazen de burada olduğumu hatırlatmak için konuşmak söz almak zorunda kalıyorum. Söz bitti dedik ama nur topu gibi bir CD’miz oldu. CD içeriğiyle ilgili çok konuşmayı düşünmüyorum. Çünkü duymayanlara duyurmak imkansızdır dediniz. Ama hiç değinmeden de geçmek olmaz tabi. Ölçü bilmez tertipçiler hukukun arkasına dolanmayı planlamışlar ölçü kaçınca da başlanılan noktaya geri dönmüşlerdir. Şunu peşinen söylemeliyim, bu tertipçiler her şeyi A’dan Z’ye düşünmüş gibi zannetseler de bir şeyi gözden kaçırmışlardır. O da Allah’ın varlığıdır. Allah vardır fakat farkında değillerdir. Neden mi böyle düşünüyorum. Açıklayacağım. Ben bu iftiranamede adı geçen 86 sanıktan biriyim. Ve hakkımda düzenlenen sahte evrakları birazdan okuyacağım. Bunca sahte evrakı düzenleyen bir zihniyetin Allah’ın varlığını bilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır da ondan. Her şeyi uydurma sahte olan bu zihniyetin, bence insanlıkları

105

Page 106: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:106

bile sahtedir. Söylediklerimi ispatlamakla mükellefim ve mahkeme kanalıyla gelen evraklarla da bu mümkün. Çürük adamın sağlam dişi olmaz başkanım. Adam sağlamsa dişinin de sağlam olma ihtimali vardır ancak. Tertibi kuranlar içinde sağlam adam bulmak mümkün değildir. İhtimal olsaydı bunca evrak sahte olamazdı. Zaten tertip de olmazdı. İçlerinde belki itiraz edenler oldu ama seslerini duyurmadılar. Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır sözünü nereye koymalıyız tüm bu olan biten içerisinde. Zamanla her şey aslına rücu eder mi kuraldır eder, etmiştir. Şimdi başa döndük mü, döndük. Burada huzura gelen sanığa konuyla alakalı olarak itham ediliyorsa, itham eden kişiyle husumeti olup olmadığını soruyor musunuz, evet defalarca tanık olduk. Önce gizli denen sonra açıklanan ihbarcı denen deyyusu ekber ile aramda yıllara dayanan husumet var dedim oğluna defalarca soruldu o da doğruladı ama göz ardı edildi. Oğlunun vergi mükellefiyeti olan bir yeri bir adam neden ihbar eder hiç düşündünüz mü? Yormayın kendinizi ben söyleyim. Garantörü varsa eder. Var mıydı peki? Cevabım şu oğlu 29 gün tutuklu kaldı. Cevap olmuştur galiba. İşte göz ardı edilen buydu. Yani birisi buydu. O kadar çok göz ardı var ki bu davada. Efendim hukuku bilmediğimi daha önce söylemiştim. Ama gün geçtikçe bu iddianamenin kabulünün bile vahim hata olduğu netleşmekte. Sanayi sitesinde bile yarı tamir olmuş bir aracı başka bir usta tamir etmeyi kabullenmez buna inanın. Başlayan bitirmelidir deyip sizi dükkanından gönderir. Ama siz bu dosyayı yarısı Ankara da yarısı İstanbul da kabul ettiniz. Hatadan dönmek erdemin büyüğü ve ben sizi erdemli görüyorum. Yanılmak da istemiyorum değerli başkanım. Efendim burada 15 aydır yüz yüze bakıyoruz. Herkes her şeyi söylüyor. Gizli bir şey yok, herkes heyet hakkındaki düşüncelerini heyetin yüzüne söylüyor. Bu konuda böyle bir mahkeme sanıyorum ki dünyada yoktur. Ben de sesli düşünüyorum şimdi. Bir üyemize tarikatçı marikatçı deniyor düşünüyorum insan istediği yolu seçebilir. Sıkıntı yok benim açımdan. Hatta tarikat tarik kökünden türeyen ve yol anlamına bir kelime. Bana göre yol Allah’a gidiyorsa sorun yok. Ben Ofluyum hatta biz direk bağlıyız yukarıya diye bilinir. Aman notumuzu düşelim, burada yukarıdan kastımız Allah’tır. Savcı Öz’ün kulağına giderse arama kararını anında çıkarır ki, kıyamete kadar arasa bulamaz. Neticede bu kadar haksızlığa neden olan birileri Allah’ı zor bulur. Ama Allah’ından bulacaklar çok bunu biliyorum. Geçelim, efendim başkan için sosyal demokrat deniyor, bir adam hem sosyal demokrat hem Ağır ceza reisi olursa tadından yenmez bana göre. Diğer üye için Alevi deniyor densin. Samimiyetle söylemeliyim ki, benim öyle Alevi arkadaşlarım var dostlarım var ki, bizim suni Sünnilerden çok daha adam, çok daha insan yani bu açıdan da sorun yok benim için. Tamam, inandım ki, adalet cennette ama sizin bir karar vermeniz de şart. Değerli başkanım kötünün örneği olmaz. Bu bir gerçek. Ben sizlerin iyi anılmanızdan yanayım. Bu zulme bir son verin artık. Zulümle abat olanı gördünüz mü bunca hayat tecrübenizle. Şimdi gelelim sahte evrakların sıralamasına. Bu sahte evrakların bir bölümünü daha önce de ibraz etmiştim ama henüz 2500’ü bulmamıza çok var. Silahla müessir fiil ve tehdit suçlarıyla ilgili soruşturma dosyası var dendi. İstedik gelen neydi tuğla kalınlığında Durak Akpınar adına ait imar kirliliği dosyası yani sahte. Savcımız buna itiraz eder. Üzerinde patlayıcı madde bulundurmak diye de yazıyor. Adres bana göre değil sahte. İddianamesini istedik, dosyası kalın sadece iddianamesi ve karar hükmü var elimde mahkememiz isterse sunabilirim zaten mahkememizde de var. Sonra şüpheli ve sanık hakları formu adı altında düzenlenmiş Ali Yiğit adına düzenlenmiş ilk önce düzenlenirken fark edilmemiş. Doğrusu yapılmış. Aynı formdan bana düzenlenmiş adres olarak Ali Yiğit’e Ümraniye ilçesi Samanyolu cad. Güngör sok. denirken benim adıma adres olarak sadece Ümraniye denmiş. Sevk ve serbest bırakma tutanağında bunun böyle olduğu fark edilince sevk ve serbest bırakma tutanağında yapılan bu doğruluktan vazgeçilmiş yanlışlığa devam edilmiş. Benim adresim mevcut gecekondunun adresi Ali Yiğit’in adresi de abisinin adresi olarak düzeltilmiş. Bu dosyada benim adıma tek doğru ama eksik olan bir evrak var. Tek doğru evrak bu. Muhtardan alınan bir ikametgah. Buna el atsalardı bunu da bozacaklardı eminim ama tek doğru ama eksik evrak diyorum çünkü o tarihte ben burada da oturmuyorum. Sonra ben burada yaklaşık bir buçuk yıl önce verdiğim ifademde şöyle diyorum, ben tutanakta yazdığı gibi o

106

Page 107: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:107

evin önünde beklerken gözaltına alınmadım telefonla çağrıldım ben saat 18.30 civarında demişim yanılmışım TİB kayıtları 17:30 diyor, gelir gelmez derhal polis arabasına bindirildim ve Dudullu polis karakoluna götürüldüm. Oysa tutanakta aramaya nezaret ettiğim yazmaktadır. Ali Yiğit de benimle aynı arabaya bindirildi ve polis merkezine götürüldü oysa tutanakta Ali’nin anahtarı verip Ali Yiğit ile beraber aramaya nezaret ettiğimiz yazmaktadır demişim. Çapraz sorgumda avukat Yıldırım Çavuşovalı soruyor bu tutanağı düzenlenirken gördünüz mü peki diyor, Mehmet Demirtaş hayır efendim görmedim diyor. Yıldırım Çavuşovalı görmediniz siz geldiğinizde arama bitmiş miydi dedi. Sanık Mehmet Demirtaş kesinlikle ben olay yerine geldiğimde yaklaşık iki dakika bile kalmadım kendi arabamdan inip polislerin göstermiş olduğu arabaya bindim ve ayrıldım. Olay yerinde kimin olduğunu, ne yaptıklarını kesinlikle görmedim dedi. Yıldırım Çavuşovalı peki olay yerine geldiğinizde arama bitmişti bütün işlemler tamamlanmıştı ve arabaya bindirildiniz o arada polislerin elinde bir bomba sandığı gördünüz mü, bombaları evden çıkarılırken gördünüz mü o sırada dedi. Sanık Mehmet Demirtaş hayır efendim o esnada ben yoktum yani. Benim geldiğimde meydana meydanda arama yapan polis şekli de yoktu. Sadece kapı önünde üç veya dört kişi kimlik ibrazımı yaptıktan sonra hemen elime kelepçe vurmaya çalıştılar ne oluyor niye kelepçe vuruyorsunuz diye sorduğumda tamam kelepçesiz götürelim bari deyip getirdikleri arabaya bindirdiler beni böyle aldılar yani olay yerine ait hiçbir şey görmedim. O zaman ben de inanmıştım olay yerinin orası olduğuna sonradan olay yerinin orası olmadığını ispatlayacağız şimdi. Mahkeme başkanı soruyor hızlı geçiyorum Ali Yiğit’e soruyor polisler dayını biliyorlar dayını telefonla aradılar öyle mi oradan mı aradılar diyor. Sanık Ali Yiğit evet yanımda aradılar telefon numarasını verir misin dediler dayının ben dayımın telefon numarasını verdim dayım yaklaşık yarım saat sonra 15-20 dakika sonra kendi dedi. Mahkeme başkanı bitmiş miydi, bitmiş miydi bombalar her şey, şunlar bunlar buluşmuş muydu, bulunmuş muydu? Sanık Ali Yiğit evet efendim diyor. Oktay Yıldırım aramada dayısı orada mıymış diye Ali Yiğit’e soruyor. Ali Yiğit dayım yoktu efendim diyor başka bir soruda bütün bunlar olup biterken bu gelen CD’den haberim yoktu. Ama Allah’ın varlığını hep biliyordum. Ve bunu tertipçiler hep unutmuştu. Efendim tutanak sahteciliği devam etmekte. Normal şartlar altında 12 polis memuru sayılan birilerinin imzaları ve sicil numaraları olan ve üstünde tutanak yazan bir kağıdın sahte olmaması gerekir ama ben bunların insanlıklarının bile sahte olduğunu düşünüyordum. Ne yazıyor okuyalım. Gecekondu önüne geldiğimizde ikametin önünde bulunan ve bilahare yapılan kimlik tespitlerinde Ziya ve Fatma oğlu 73 Of doğumlu Trabzon Of nüfusuna kayıtlı Mehmet Demirtaş ve Şevki Gülizar oğlu 84 Sürmene doğumlu Trabzon Of nüfusuna kayıtlı Ali Yiğit. Ali Yiğit ve Mehmet Demirtaş isimli şahıslarla birlikte girilerek yapılan aramada diyor devam ediyor. Ali Yiğit’in ve Mehmet Demirtaş isimli şahısları aramadan mütevellit zarar ve ziyanının bulunup bulunmadığı sorulduğunda aramadan mütevellit herhangi bir zarar ve ziyanın bulunmadığını belirtmeleri üzerine arama işlemine son verilerek diye devam ediyor. Saati 19.40 bunun altında 12 polis memurunun imzası var. Bu kadar imzayı görünce insanın inanası geliyor ama olay tutanağı başlıklı başka bir tutanak var ve zaman makinesi denen bir icat yoksa bu önceki tutanağı yalanlamakta. Ben akaryakıtla uğraşırım işim bu. Yaz ve kış aylarında yakıt belli oranda fire verir ama oranı bellidir. Hukukta tutanakların fire verme mevsimi var mıdır bilmiyorum. Varsa bu oranlar kaç tutanakla yüzde hesabına tabi tutulabilir onu da bilmiyorum. Olay tutanağında bu başka bir sahte olay tutanağında saat 18:30 diyor şimdi birazdan bunu da yalanlayacağız. Bildirilmesi üzerine olay yerine gidilmiş olay yerinin bahse konu adresin çatı katı olduğu, çatı üzerinde diyor ve ekliyor devam ediyor. Bunun da altında 4 tane polis memurunun imzası var saat 20.30 diye bitiyor. Aynı olay için tutulmuş gibi yapılan tutanakların saat farklarını nasıl yorumlamalıyız. Acaba Londra’dan gelen bir ekip var mıydı bu tertipte. Zayıf ihtimal çünkü onların film senaryoları bizden ilerde. Peki bu film platosu nerededir, neresidir. Efendim daha önce de dile getirildiği gibi karakoldur tabi ki. Aslında burası kapkarakoldur. Bakın bu karakolda başka neler var. O karakolda sadece ben yokum o karakolda Av. Engin Çelikkadıkil yani Muzaffer Tekin resmi karakolda kendisine

107

Page 108: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:108

gösterilmiş mi efendim dedi sanık Ali Yiğit evet efendim dedi. Yani o karakolda yalnız ben yokmuşum. Muzaffer Tekin’in resmi büstü neyse artık ona gösterilebilecek herhangi bir cisim madde var. Benim anlamadığım yani en çok merak ettiğim şu. Ben Muzaffer Tekin’i burada tanıdım. İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Muzaffer Tekin her ayağa kalkışında, sayın Muzaffer Tekin, her ayağa kalkışında şunu söylüyor. Ben anahtarımı çaycıya teslim ederim. Her gelen büroyu açar. Bu kadar merak ediyorsanız bu adamı gidersiniz etrafını araştırırsınız ne iş yaptığını görürsünüz yani bunu böyle karakol karakol gezdirmeye gerek yok yazık günahtır. Şimdi sizce bu kapkarakolda bu polisler ne yapıyorlar. Aslında burada yapmış olduğunuz gibi yapıyorlar sayın başkanım. Siz burada önce cezaya dönen tutukluluk halini yaşatıyor sonra tahliye ediyorsunuz. Onlar da önce tutanak tutuyor birazdan bulacaklarını iddia edecekleri namahrem materyalleri yazıyor. Sonra aramayı yapmış gibi senaryoyu hazırlıyorlar. Ne de olsa bu süreçte benzeşmelere alıştık. Sahibi olmadığım gecekondunun sahibi olmadığımı anlatana kadar üç yılı geçti umarım tertipçiler şimdi bu karakolun tapusunu da bana yamamaya çalışmazlar. Ama böyle giderse bu salonun tapusu bile adıma çıkarılırsa şaşmam. Ben evimde bile bu kadar oturmadım sayın başkan. Tüm bu yalan senaryoların yalan olduğunu ispatlayan ve söze gerek bırakmayan dava dosyamızda aldığım TİB raporları var. O tarihte neyin nasıl yaşandığını saniyesine kadar anlatmakta ama anlayana tabi. Süratle anımsayalım. TİB’den gelen kayıtlar bilmiyorum belki bunların üzerinde de oynama yapmıştır ama iyi oynayamamışlar saat 12:24 itibariyle ben aranıyorum Birol Yılmaz tarafından ben aranıyorum. 12.29 da avukatım olan Yusuf Çolak’ı arıyorum. Avukatım Yusuf Çolak o saatte Kasımpaşa da TİB raporları böyle gösteriyor. Ve 17.34 de benim telefon irtibatım bitiyor. 17.57 de de telefonum tamamen kapanıyor. Yani saat altı itibariyle ben karakola alınıyorum. 17.57’den 20.59’a kadar ki mümkün değildir bu normal şartlarda benim telefonum her on dakikada bir çalar. Üç saat telefonum kapalı kalıyor. Bu meyanda ben karakoldayım, arabada bekletiyorlar, dolaştırıyorlar daha henüz bir şeyler oluşmadı yani o bir şeylerin oluşmasının peşindeler. Eksik etmişler iyi hazırlanamamışlar derslerine. Tek soru vardır başkanım şu soruya cevap verebilen kimse beni burada tutsun. Hangi terörist çağırıldığı yere yarım saatte gider? Siz ömrünüz boyunca böyle bir şey gördünüz mü? Çağırılıyorum ve gidiyorum. Savcılara sorarsanız, hiç kimsenin bilmediği yalnız kendilerine vahiy olunan büyük örgüt üyesi gidebilir. Hani hayalen devletin her yerinde adamları var ya, buna da tamam diyeceğim ama üç yıldır yatıyorum. Hayalen bir sorabilirler mi beni ne zaman kurtaracaklar. Hayal ya bu girişte çıkış, girişle çıkış serbest nasıl olsa. Son olarak unutanlara Allah’ın varlığını hatırlatan CD’ye de biraz değinmek istiyorum. 15 ay önce savunmama başlarken lobi nedir sorusuna cevabım otel girişindeki yer olurdu demiştim. Yeni bir kavram daha kendini gösterdi şimdi. Adı TÜBİTAK öyle bilim teknik araştırma merkezi olarak algılamayın sakın. Burası sıkıntılı metinlere tüp takıp anlam ekonomisi kazandıran bir kurum. Hiçbir izahat talimat almadan kendisi en uygun kelimeyi takıp göndermekte. Tüp takma merkezinden gelen doküman anlam ekonomisini düzeltmeye yetmedi maalesef. Ama görünen o ki, epey gayret gösterilmiş. Birkaç noktaya değinmek istiyorum. Birinci dakika 27. saniyede o CD de isimleri yazacağız ya tutanağa falan neyi söyleyim kaç kişi. Cevap üç kişi. Şimdi saatin işte 18.30, 17.30, 18.30, 20.30, 20.40 gibi değişkenlik gösterdiği bir durumda o saatte o karakolda iki kişi var. sorulan soruya tutanak tutuyorlar cevap veriyor üç kişi. Şimdi düşündüm taşındım sizce kimdir bu üç kişi. Ya sıralama yapacağız ben, ben yine ben ya Ali, Ali tekrar Ali. Ya ben Ali yine ben veya Ali ben Ali yada o üçüncü kişinin ismini ben söylemeyim. Zaten arkadan geliverdi. İkinci dakika 4. saniyede tamam tamam ben geliyorum bir dakika. Tutanak tutup geliyorum hemen. Kaç yerde tutuluyor acaba bu tutanak. Daha çok cenge gidermiş gibi bir sevinç var orada. Gazanız mübarek olsun diyesi geliyor insanın. Olacak da yakındır gazaları mübarek olacak onların. Şimdi değerli başkanım, 3. dakika 15. saniyede Allah’tan hakimler çok iyi diyor. Bu tamamen o tüp takma merkezinden gelen dokümanın içeriği hiç yorumsuz yani. Ekstra bir şey yok. Allah’tan hakimler çok iyi diyor. Bunlarla iftar açmamak lazım derim ben. Ağızları durmuyor çünkü. 4. dakika 58. saniyede çatının üzerinde

108

Page 109: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:109

elle nasıl yazdın der diyo. Demelisiniz sayın heyet. Başka şeyler de demelisiniz onlara siz. Ve son olarak tüp takılmış metinden 5. dakika 45. saniyede hiçbir mazereti olan oluyorsa nokta nokta nokta öyle hakimi savcısını gülerek diyor. Burada savcı bölümüne diyecek sözüm yok. Üç beş ay önce gazetelerde çıkan resim üzerine savcı polis yemek yer mi diye sorduk dediler ki, biz kamu adına çalışan insanlar aynı lojmanda oturur, yemek de yeriz, geziye de çıkarız. Bende birçok insanla ilintili yaşarım ama benim arkadaşlarım veya dostlarım bana böyle galiz küfür etmez edemezler. Bu tertipçilerin ölçüsü yok demiştim. Oturur, yemek yer, deniz turu yaparsanız ölçüyü kaçırırlar. Nitekim kaçırmışlar. O yüzden diyecek söz yok. Ben dostumu dosdoğru isterim. Tilki bir gün ormanda geziniyormuş yılan yanına yaklaşmış demiş ki, seninle arkadaş olalım ben çok yalnız kaldım. Tilki yılana bakmış demiş ki, sen eğrik büğrük bir hayvansın senden dost arkadaş olmaz. Yılan zorlamış sıkıştırmış tamam demiş hadi olsun bakalım yol arkadaşı olalım. Bir nehrin kenarına gelmişler yılan demiş ki, bunca yolu beraber geldik artık beni nehrin karşısına geçireceksin demiş. Tilki demiş ki, sen mutlaka ve mutlaka aklında bir şey taşıyorsun bana bir şey yaparsın ben seni karşıya geçirmem. Ya bunca yolun hatırı var demiş yılan. Zor bela tilkinin sırtına biner dereyi karşıya geçmek için hamle yapar tilki tam karşı kıyıya varacakları zaman yılan tilkinin boğazına dolanır. Tilki der ki, ben zaten anlamıştım. Başıma bir şey getirecektin sen ama şu gül cemalini bir göreyim uzat da başını. Yılan başını uzatınca tilki ağzıyla yılanın kafasını kopartır. Ama suya bırakmaz karaya çıkarır dümdüz uzatır düzenler der ki, ben dostumu dosdoğru isterim. Acizane savcılarımıza dost yapacakları zaman dosdoğru dostlar edinsinler derim. Lakin hakimi kısmı beni çok alakadar ediyor bu metnin. Çünkü benim hukukumu koruyacak olan sizlersiniz. İktidar sizsiniz bu davada ve muktedirlik beklemek benim en doğal hakkım sayın başkanım. Ne istiyorum peki, önce hukuka sahip çıkın. Sonra kendi hukukunuza sahip çıkın. Bu ölçüsüzler sizin hukukunuza da saldırmışlar çünkü. Sizler hukuku ve hukukunuzu korumaya kalktığınız an benim hukukum zaten korunmuş olacaktır. Şimdi düşünün adli amiri olan hakim ve savcılara dökümde yazanı yapmayı düşünen bu insan müsveddesi bile olamayacak memur görünümlü yaratıklar sıradan insanlara neler söyler ve nasıl muamele eder. Siz oranın nasıl bir hırtlar vadisi olduğunu bilemezsiniz. Anlatmaya çalıştım ama sizler nasıl yani okumadan mı imzaladın? Avukatınız da mı okumadı deyip şaşkınlık belirttiniz sayın başkanım. Neden yargılanmak istiyorum deyip çırpındığımı umarım anlamışsınızdır. Her şey sahte olunca yargılamanın gerçek olamayışıydı benim çırpınışım. Ve hala söylüyorum ben yargılanmak istiyorum. bu yalan bina böyle kuruldu. Bu çürümüş temeller üzerine daha kat çıkılmasına müsaade ederseniz çökmesine göz yumduğumuz şey buradaki insanların umutları değil hukukun ana binasıdır ve hepimiz altında kalıp can veririz. Fakat mimarı mühendisi olarak akıllarda sadece sizin adınız kalır. Tıpkı Gölcük depreminden arta kanan Veli Göçer adı gibi. Bu bitik binayı artık tahliye edin ve bizleri gerçekten yargılayın sayın başkanım. Saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Emin Gürses söz istedi, verildi:” Efendim önce bir şey sormak istiyorum. siz bana dün evvelsi gün dediniz dün dediniz ki, Sami Hoştan’a verdiğiniz belge diye. Burada okuduğumuz kağıtları kamerayla içeriden seyir mi ediliyor acaba? Merak ettim bunu sordum. Yani cevap vermek, cevap.”

Mahkeme Başkanı:" Nedir ne sordunuz?”Sanık Emin Gürses:” Bir belge verdim de size Ümit Sayın’ın yazdığı. Sami Hoştan’a

verdiğiniz belge mi diye sordunuz yani verdiğiniz belge mi diye sordunuz.”Mahkeme Başkanı:" Sami Hoştan’a verdiğiniz belge. Hayır efendim bize verdiğiniz belge

mi dedim. Verdi okuduğumuzu belirttim size.”Sanık Emin Gürses:” Ha tamam hocam tamam.l”Mahkeme Başkanı:" Aynı belgeyi tekrar ettiniz siz. Üst yazıyla.”Sanık Emin Gürses:” Yok. Ümit Sayın dedi ki, bende duymak istiyorum iyi bir okur musun

dedi ben de size halini anlattım. Şimdi avukat Nusret Senem Esenyurt belediye başkanının olayını anlatınca böyle şeyler burada ben konuşmayım nasılsa hakimler hukuk fakültesi

109

Page 110: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:110

okumuştur her ne kadar mahkemeler hukukla ilgilenmese de kanunlarla ilgilenir diye düşünerek bekledim. Ben ifademi 6-7 Ocakta verdim. Savunmamı yaptım. Sizi ben ailenizden, çevrenizden biliyorum. Hasan Hüseyin beyi tanımıyordum. Haşıloğlu’nun arkadaşlarının bir kısmı benim eskiden konferans verdiğim sırada tanıdığım öğrencilerdi. Şimdi bir kısmı doktora yapıyor. Haşıloğlu için de temiz bir arkadaşımızdır diye bu cezaevine de gelip o çocuklar beni ziyaret ettiler bunu söylerlerdi bende dedim ki, ya ne olacak tutuklandık bu da bir deneyim olsun bizim için bir değişiklik olsun bakalım nasıl oluyor memlekette hapiste de olmak lazım. Ama ben ifade vereli bir seneyi geçti. Her gün bekliyorum ki, yav Köksal Şengün herhalde bir hesap yapıyordur. Çünkü ben düşünüyorum, düşünüyorum e bu kadar anlattım ben. Köksal Şengün bana baktı dinledi. Üye yargıçlar bana baktı dinledi hadi Zekeriya Öz bana kızmış. Ben Zekeriya Öz’e demişim ki, beni kimse alamaz tutuklayamaz. Ben ne bileyim, ben öyle düşünüyordum. Kanunlara bakarsan beni kimse tutuklayamaz. Ama öyle değilmiş. Zekeriya Öz bana Mehmet Ali bey karşıda köşede oturuyordu. Sohbet ediyorduk, simit çay Zekeriya Öz beni kapıdan uğurlarken dedi ki, kusura bakma dedi çıkınca tazminat davası açarsın. Dedim ki, tutuklanma için bir talimat mı geldi bir yerden. Şikayet var dedi. Sonra ben Tayyip beye sordurdum nedir bu diye. Meğer emniyet istihbarat daire başkanı Emin Gürses televizyonlarda fazla konuşuyor bize atıp tutuyor. Ben atıp tutmam politikaları eleştiririm. İsrail büyükelçisi bana diyor ki Yahudilere karşı konuşuyorsun. Ben Yahudilere karşı konuşmam İsrail devletinin dış politikasını eleştiririm ben televizyonda. Yani kişilerle uğraşmam. Birinci de beni tutuklamak istemiş ya bunu alın da bir sussun. Tutuklayın da aklı başına gelsin. Tayyip Bey karşı çıkmış. Liste gelmiş Tayyip, listeler Tayyip beye gidiyor yani belli kişiler listeleri ikinci de SKYTÜRK de Pazar akşamı konuşma yaptım. Gürkan Acar ile bir programımız var iki üç saat sürdü orada bana Gürkan Acar sordu dedi ki, ya bu Hrant Dink meselesi nedir dedi. Sen dedi bu Hrant Dink meselesi konusunda Hrant Dink öldürüldükten üç gün sonra vatan gazetesinde iki gün iki buçuk gün arka arkaya röportaj verdin. Mülakat yaptın. Dedim ki, Hrant milli kuvvetlerdendir. Millici biridir. Türkeş ile görüşmelerinden biliyoruz. Türkiye’nin Ermenistan ile olan sorunu çözülürse Amerika’da ki ermeni lobisinin faaliyetlerinin Türkiye’ye zarar verici etkilerinin son derece azaltılabileceğini söyleyen bir kişidir onun için millicidir dedim ben. Bunu yazdı. Bu iddianame açıklandığı zaman, iddianamede bütün bu mülakat 7 sayfa olarak konmuş. Soru hepsi konmuş soru cevap. Şimdi bunu hukuk fakültesi okuyan biri koymaz. Zaten Mehmet Ali Bey söyledi biz bazı şeyleri koymadık diyor. yani size anlattım ya kızdınız bunları burada konuşma diye. Benim cinsel faaliyetlerimi de koymuşlar ya, Mehmet Ali bey dedi biz onları koymadık. Demek ki, bunları hukuk fakültesi okuyanlar mezunları koymamış zaten. Emniyetteki bir ekip koymuş. Bunu birinin koyması mümkün değil hukuk fakültesi okumuş. Şunu diyebilirsiniz. Hukuk fakültesinde etik dersi yok. formasyonları yok. felsefe dersleri yok, e sonunda işte yirmi seneye hukukçu hukukçu olmaya çalışıyor. E adliye teşkilatı da ben söylemiyorum sizin arkadaşlarınız söylüyor. Aman adliyeye düşme bunu bana yargıç arkadaşlar söylüyor. Tutuklanmadan iki gün evvel iki yargıç bir kaymakam bana geldi iki yargıç bana dediler ki, üniversitede aman hocam adliyeye düşme durum iyi değil. Dedim çocuklar ya şimdi ne şimdiden böyle başladınız dediler adliyeye düşme. Ne bileyim Cuma sabahı bizi alacak Müslümanlar. Şimdi avukat Nusret Senem konuşurken belediye başkanını söyledi ben salonda yine böyle sağda oturuyorum bir Müslüman avukat geldi dedi ki, hocam dedi yukarıdan selam var dedi. Veli paşayla Sami Hoştan hakkında bir şeyler söyle git dedi. Ben de paşama dedim ya bu nedir sizin hakkında benim bildiğim. E şimdi ben daha savunmaya başlamamışım. Şimdi Nusret Senem bunu söyleyince avukat Nusret Senem o aklıma geldi yani burada demek ki, ben her zaman konferanslarına gidince söylerim MİT’den arkadaşlar dinliyorlar istihbarattan falan yanlış kayıt almasınlar diye. Demek ki, içime doğmuş cenabı Allah beni uyarmış. İddianameye koymuşlar konferansın 2003 senesinin konferans metnini orada Atatürk’ün tamimini okumuşum bambaşka bir şey olmuş metinde. Size burada anlattım onları. E Atatürk’ün tamimi suç olabilir Türkiye de çünkü nutuk’u da herhalde göndermişler. Bu nutuk mudur değil midir diye savcılar

110

Page 111: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:111

göndermiş incelenmesi için. E şimdi ben her zaman söylüyorum adliyelerden hukuk beklemiyorum. Ama kanuna uyacaklar. Size anlatmıştım sayın başkan, ben sizin hukuk hayatınız kadar değil ama 80 yılından beri terör çalışıyorum. Ben terör örgütü diye içeri alındığım zaman herkes güldü. Benim işim terör çalışmak. Terör örgütleri, dünyadaki örgütler konusunda bu konuda bir sürü yayınım var. ama ben tabi size götürüp kitabı verecek değilim. Şimdi Londra da örgütlerle ilgili çalışıyorum olbeyli var Ağır ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemesinde bir dava görülüyor. Cebelitarık da üç tane İRA üyesi sahilde yürürken arkalarında sas komandoları geliyor maskeli olarak enselerine birer kurşun atıyor ve dönüyorlar Londra’ya. Kıyamet kopuyor tabi. Bu sas komandolarının mahkemesi görülüyor Londra da oldbeyli de biz de mahkemeye gidiyoruz. Bir angle town a state de bistavnleye börcıst diye bir avukatlık şirketinde çalışıyorum. Mahkeme, mahkeme başkanı bu maskeli adamlar mahkemeye çıkıyorlar maskeli çıkıyorlar bu sas üyeleri. Mahkeme başkanı dava görülüyor ediliyor. Low full clean diye karar veriyor. Yasalara uygun öldürme, öldürme yasalara uygun olmuştur diyor. biz tabi araştırıyoruz benim çalıştığım avukatlık bürosu da politikıl izaylım davalarına bakıyor yani siyasi mülteci davalarına bakıyor dünyadaki. Mahkeme başkanına biz soruyoruz yani bu yasala uygun öldürme nasıl bir şeydir bana şöyle diyor, mr Gürses yasaları house of comen yapar avam kamarası. Biz onları uygularız. House of comen yasaları yaparken yani kanunları yaparken ülkenin sistemine göre yapar. Ne var İngiltere de liberal bir sistem var, liberal kapitalizm. Ha hukuk da liberal kapitalizme uygun hukuktur. Sosyalist ülkelerde sosyalizme uygun hukuk yapılır. Adam biz yorum yapmayız dedi. Yasalara göre teyit edici (1-2 kelime anlaşılamadı) görülmüştür ve teyidi bertaraf edilmiştir diyor. ben o zaman dedim ki, Allah korusun ya, mahkemeye bile maskeli çıkıyor adamlar çünkü kuzey İrlanda ben İRA meselesiyle ilgili çok araştırma yaptım. Kuzey İrlanda da çok insan öldürdüler böyle. Protestanları Katoliklere, Katolikleri Protestanlara bunu İngiliz istihbaratı yaptı. Türkiye’de de bu yapıldı fakat ben size ilk başladığımız zaman dedim ki, sayın başkan bir ipucu yakalarsanız oradan gidin. Ben şimdi bu işin uzmanı diye konuşmuyorum burada. Ama ipin ucunu yakaladınız oraya gitmediniz. Biliyorsunuz o ipin ucunu orayı bıraktınız. Bak oraya gitseniz o ipin ucundan gitseniz Türkiye’ye bir hayır hasenat işlersiniz. Hem de 500 sene sonra da konuşulacak. Ama orayı bıraktınız. Bir iki adam var onlara hiç bak sormadınız ne oluyor diye. Şimdi memlekette darbe diye araştırıyorsunuz. 27–28 Şubatta en etkili adam kimdi hiç görmüyoruz onu bir yerde. Nerede bu? Yani arkasında Amerika İsrail var diye mi bu adama bir şey diyemiyorsunuz. Sizin için demiyorum. Yani mahkeme eninde sonunda önüne gelen dosyaya bakacak. Yani birileri ona onun için mi bir şeyler diyemiyor. 27 Nisanı yapan niye yok meydanda. Gece 11.30 da ben yazdım diye övünen. Üç tane çocuk başını örtmüş aman darbe yapacak aman Türkiye elden gidiyor diye. Buna ilk tepki koyan Mustafa yarbaydı, komutanlarla genelkurmayda tartışmış haberini aldım. Onu da attınız içeriye. Neye bir şey yapamaz. Yav sen ne konuşuyorsun kardeşim ya ben bir şey diyorum yav sen karışma kardeşim ya. Sen bu ne diyor başkanım ya. Ben bir şey söylüyorsam doğrudur. Allah bir desem birdir. Sen bırak o işleri. Ne aradan zır girip girip şey ediyorsun ya. Selamunkavlemirrabbil vemtazulyevmeeyyühelmücrimin ya. Beni bu adamlarla bir yere koydunuz bak görüyor musunuz başkanım. Bak bu adamlarla beni bir yere koydunuz.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz almadan konuştu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:" Tamam karışmayın, karışmayın. Karışmayın siz niye karışıyorsunuz

oturduğunuz yerden. Keyif çatar gibi böyle nedir bir kolunuz orda öbürü orda bir şey söylemiyorum diye yani şu yaptığınız hareketler efendim oturun, oturun, oturun. Dinlemiyorum sizi oturun dinlemiyorum sizi. Dinlemiyorum oturun. Oturun lütfen. Oturun efendim. Müdahale etmiyorum. Nereye müdahale edeceğimi size sormam. Düzgün oturun bir de lütfen düzgün oturun.”

Sanık Emin Gürses:” Şimdi Mustafa yarbay için olumlu şeyler söylüyorum ben. Gerçek bir askerdir. Yani Mustafa yarbay 27 Nisana karşı çıktığı için rütbesi bile bir süre sonra rütbesi

111

Page 112: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:112

düşürüldü. Ama Mustafa yarbay içeride. Bunları anekdot olarak söylüyorum. Şimdi ben tabi burada ifade verince dedim ki ya biz bu kadar mahkemelere gidiyoruz bize terör konusunda bu kadar danışıyorlar. Herhalde mahkeme heyeti Emin Gürses’i terör örgütü olarak aklının ucundan geçirmez üyesi olarak. E Zekeriya da bana demiş ki, yav yukarıdan sıkıntı var işte görüyorsun. E şimdi emniyet istihbarat daire başkanı ne oldu. Ben ne dedim. Hrant Dink’in öldürüleceğini Trabzon da kahvelerde konuşuluyordu diye alperen ocaklarında konuşuluyordu diye size söyledim burada değil mi başkanım. Hrant Dink’in öldürüleceğini ben üç ay evvelden duymuştum. Emniyette biliyordu, yani burada da söyledim ben çünkü ben o zaman koruma polisim vardı. koruma müdürlüğüne bunu koruma müdürlüğüne ilettim yani böyle şeyler duyuyoruz diye. Meğer Nedim Şener’in yazdığı kitapta, Nedim Şener’in yazdığı kitapta on bir buçuk ay evvelden biliniyormuş. Sonra ne oldu emniyet istihbarat daire başkanı görevden alındı. Biliyorsunuz bir makamdan görevden alınan bir adam aynı makama yakın bir makama verilir ama uzman diye bir odaya koymuşlar. Şimdi sayın başkan emniyet istihbarat daire başkanı, eski emniyet istihbarat daire başkanının talimatıyla ben tutuklandım. Çünkü zaten beni tutuklama kararı veren hakim yüzüme bile bakmadı. Sabaha doğru üç buçuk dört gibiydi Muzaffer Tekin’i tanıyor musun Ahmet’i tanıyor musun, Mehmet’i tanıyor musun ben öğretim üyesiyim ben bir sürü insan tanıyorum. Tamam dedi gitti. Bir kağıt gönderdi tutuklandın diye. Kağıt gönderdi kendi gelmedi. Ben tabi bunlar bana şey geliyor ben Türkiye Cumhuriyetinde bana yanlış yapılır mı? Yani devlet bana yapar mı yanlışlık? Aklımdan geçmez ki. İngiltere de bu olay olduğu zaman dedim ki, Allah’a şükür bunlar Türkiye de olmaz. Ama gördüm ki, Türkiye de cezaevine atıldık, hapishaneye atıldık cezaevine değil. Aynı aklıma ne geldi benim 36-37 yaşında kardeşim çapa da hasta yatıyor. Profesör bir arkadaşım var cerrah ameliyatıyla ilgilendi yoğun bakıma alındı bir gün bana dedi ki, hocam dedi ya kardeşiniz eks oldu dedi gel bir çay içelim ben de ne bileyim eks meks ben İngiltere de eks girl friend, eks life falan böyle bilirdim. Eski karım eski sevgilim böyle bilirdim. Meğer hastanelerde ölen adama eks diyorlar. O kadar rahat ki, eski arkadaşım iyi bir cerrah çok rahat eks oldu dedi geçti. Şimdi bakıyorum Emin Gürses’e büyük şüphe var dursun yirmi gün sonra gelsin. Sayın başkanım böyle şey olur mu? Yani ben buraya geliyorum oturuyorum. Yani bu heyet benim hakkımda emniyette sordu, 2003 de yaptığım konuşmadan dolayı bir ayaklanma olmamış. 2003 de yaptığım konuşmadan dolayı iddianame öyle diyor çünkü. 2003 de yaptığım iddianame öyle ayaklanma olmamış. Harp akademilerinde niye ders veriyorum diye soruldu onun da yazısını aldınız. Okul beni talimat verdi gönderdi. Örgüt üyesi diyorsunuz örgüt üyesi de ben bu örgütü bir türlü bulamadım. Sizde bulamadınız. Ama şimdi beni iki senedir burada tutuyorsunuz yani şey düşünmek istemiyorum yani üniversiteden beni koparıp da zorla siyasetçi mi yapmak istiyorsunuz. Öyle bir şey düşünmek istemiyorum öyle bir şey olmaz. Yani iki senedir bütün veri tabanlarından kütüphane bilgilerinden uzak kaldım. Taşıma suyuyla değirmen dönmüyor. Ben ne yapayım. Osman Yıldırım ben Haziranda falan herhalde dedim başkan çok yoğundur heyette yoğundur herhalde bu toparlanarak Haziranda maziranda çıkarız diye düşündüm ben. Haziranda bir mektup yazmış Osman Yıldırım, Osman Yıldırım’a mektubu biri yazdırmıştır Osman Yıldırım beni tanımaz. Ondan sonra tuttunuz burada tabi Osman Yıldırım çıktı meydana siz herhalde anlamışsınızdır. Yani iddianameden baktım falan diyor. iddianame o zaman kimsenin elinde yok, onda olması da mümkün değil o zaman. Sonra dediler ki, üniversite örgütlenmesini yapıyorlar. E şimdi bir tablo gördüm ben bir Alemdaroğlu üniversite örgütlenmesinin başında altında Emin Gürses ve Ümit Sayın var. Ya bu Ümit Sayın neyin örgütlenmesini yapıyor. Ben hep merak ettim savcılara dedim ki, ya ben yani İstanbul da bir okulda mı çalışıyorum ben Sakarya’dayım iki buçuk saatlik yol. E Alemdaroğlu bizim başımız iddia ediyorlar. Alemdaroğlu’na şurda ne sizin heyetinizden nede savcılardan, sayın savcılardan bir tek üniversite örgütlenmesiyle ilgili bir soru sorulmadı. Hani biz üniversite örgütlenmesinin içindeydik. Sordunuz mu Sakarya üniversitesine bu Emin Gürses neyi örgütlüyor diye. Ben merak ediyorum, kendimi zor örgütlüyorum, annem evde kardeşim hasta bir tane yatıyor evde, ben

112

Page 113: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:113

kendimi zor örgütlüyorum ne üniversite örgütlenmesi çok (1-2 kelime anlaşılamadı) üniversiteler. Ben kendi talebelerimle uğraşıyorum. 90 tane öğrenciye burs veriyormuşum. Sayın başkan ben konferanslara giderim. Konferanslara giderim görürüm bir tane Müslüman derim ki, yetim bir çocuk var buna yüz lira ayda burs verirseniz konferans veririm. 90’a yakın böyle öğrenci var, bazen 70’e iner, bazen 100’e çıkar. Bunların hepsini aramış polis. Size niye burs veriyor diye. Ne diyeyim ben şimdi. Hiçbir şeye kızmıyorum. Cinsel faaliyetlerime çok ilgilenmiş polis savcılar falan. Ben ona kızmıyorum olsun. İnternette dolaşıyor benim cinsel faaliyetlerim. Ama yetim çocukları, yetim çocuklara burs verildi diye, yetim çocuklara burs verildi diye bu çocuklar telefonla rahatsız edilir mi? Bir tanesini de dövmüşler. Tipini beğenmemişler. Hataylıymış. Kürt müdür, Arap mıdır karışık mıymış ne onun için bir dövmüşler onu. Yani hazır gelmiş bir dövelim diye. Bu devlet insanları terörize ederek sindiremez. Evde bile terör ve şiddet uygularsanız çocuklar evden kaçar. Bu cezaevleri suçlu yetiştiriyor. Bu cezaevleri suçlu yetiştiriyor. Uğraştılar Amerikalılar dediler ki, e Türkiye de Amerikan karşıtlığı var hükümet bunları biraz gözdağı versin millicileri sustursun askeri sustursun Amerikan karşıtlığı daha da arttı. Daha da arttı ama bilmiyorum belki MİT’den bir rapor geldi size bu Emin Gürses’i çıkarmayın öyle şimdi Tayyip beye biri demiş ki, bu Emin Gürses çıkarsa gider televizyonlarda konuşur gene başımıza iş alırız. Televizyonlarda konuşmanın basın savcısı yok mu? On yıldır konuşuyordum. Konuşuyordum. Banka hesaplarımı incelediniz ne buldunuz? Kaç daire, kaç araba, kaç karı bana Zekeriya soruyor karın yok, araba yok, ev yok paraları nerede saklıyorsun. Ben şimdi ne deyim. Ya ben beş tane üniversite okudum. İngiltere de okudum paralı okullarda orada okullar paralıdır gece çalışıp gündüz okudum. Anlatamıyorsun ki, anlamıyor ki, derdi o değil çünkü. Talimat öyle gelmiş Emin Gürses tutuklanacak. E ben dedim savcı gece nöbetçi bir tane hakim buldu. Tutukladı iyi. Ama burada heyet var. Sedat Sami beyi tanıyanlar var, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyanlar var, Hasan Hüseyin beyin adı var. Yani bunlara ben bakınca dedim ki, burada biz herhalde değiş böyle bir değişiklik olacak gideceğiz. Ama baktım ki, rüzgar başka esiyor. Askerle bağlantısı varsa alalım. Emin Gürses harp akademilerinde ders veriyor alalım onu. Hiçbir akademisyen harp akademilerinde keyfine ders veremez. Bunun üç aylık yazışması var. Üniversitenin emri olmadan olmaz. Ama bir gün burada yani bu şeyi iyi düşünün sayın başkan. Yani Alemdaroğlu’na üniversite örgütlenmesiyle ilgili soru sormadınız. Beni hala üniversite örgütlenmesinin içinde görünüyorum. Bana da sormadınız üniversiteyi örgütlenmesiyle ilgili bir şey. Hiç kimse sormadı, savcılar da sayın savcılar da sormadı. Burada bir gazeteci geldi dedi ki, Ankara da beşli çete var. çetenin başında cumhurbaşkanı Abdullah Gül var dedi. Bende şaşırdım. Heyetinize söyledim. Sayın savcılara söyledim ya bu nasıl iştir. Cumhurbaşkanı çete başı diyorlar. Hiç ses çıkmadı değil mi? Ha demek ki, bazıları görevli dolaşıyor orta yerde. Bir tanesi geldi kuvai milliye 1919 da çanta götürmüş MİT’den göndermişler polisten göndermişler. Benim hakkımda MİT’den bir yazı varsa, bana söyleyin ben buraya gelmeyim. Ders çalışayım bari okuyayım biraz. MİT’den Türk olanların benim aleyhimde benim hakkımda bir şey yazmaz. Dediğimi anladınız değil mi sayın başkanım. Anladınız onu anladınız tamam bakışınız öyle. Şimdi geçen vaiz dinliyorum televizyonda bir imam dedi ki iftira şeytandandır. İftira şeytandandır, nisa 112 midir? Şimdi sayın Mehmet Ali Pekgüzel dedi ki savcımız, Emin Gürses dezenformasyon yapıyor. Sayın başkan hepiniz toplansanız benim dezenformasyon yapıp yapmadığıma karar vermeniz için benim alanımda çalışmış olmanız gerekir. Değil mi, ben sizin alanınızda bir şey diyor muyum? Çalışmam gerekir değil mi hukuk biraz çalışmam gerekir. Yani siyasalda okuduğum hukuk yetmez buna. Burada usul diyorsunuz bilmem ne diyorsunuz. Onlar benim bildiğim şeyler değil ama İran’ı niye biliyorsun, Kafkasya’ya niye gidiyorsun. Kafkasya’yı niye biliyorsun bu kadar terör örgütlerini niye biliyorsun. Hrant Dink’in neden öldürüldüğü konusunda neden niye ne demek istiyorsun. Hrant Dink niye diyorsun ki, millidir. Yani Hrant Dink’e iyi demek yasaklandı mı? Şimdi sürem doldu saate bakıyorsunuz tamam bitiriyorum. Yani yargılanırken bir maddi temeli olsun. Çok fazla maddi temeli olmasa da olur ama. Yani tabi arkadaki adalet mülkün temelidir lafını da

113

Page 114: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:114

onu zaten siz görmüyorsunuz arkada kaldığı için biraz yanlış ha burada durması lazım aslında. Ama ben de buradan koğuşa gidiyorum. Koğuşa gidince deyim ki yahu herhalde bir burada bir hayır vardır. Şimdi tabi on ay on beş ay yirmi ay herhalde bir hayır vardır dedik. Ama yirmi dört ay doldu. Acaba düşünüyorum tam 22 Şubatı mı bekliyorlar. 22 Şubatta tutuklanmıştık. Yani ben merak ediyorum MİT’den mi size rapor geliyor. Amerikan büyükelçiliği birilerini mi koşuyor. Yani Amerikan büyükelçiliği İsrail büyükelçiliği hep hakkımda şikayet etmiştir, sevmez. Ben zorla sevdirecek değilim kendimi. Benim öğrencilerim beni sevsin. Bir de sevenler birkaç kişi daha severse öbür dünyada şahitlik ederse yeter. Ama karşımda etrafımda duranlara ben vemtazül yevmeeyyühelmücrimun deme hakkım var, değil mi? O kadar hakkım olsun. Enlatabudunşeytan deme hakkım olsun, teşekkür ederim başkanım.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi:” Değerli başkanım, sayın üyeler, ev ve işyeri aramamın usulsüz olduğunu sorgumda ve bilahare yapmış olduğum tüm savunmalarımda ifade etmiştim. Nitekim arama tutanağımı da itiraz kayıtta ve tüm itirazlarımda derc ederek imzalamıştım. Nitekim arama kararında ve el koyma kararında aramanın CMK 116-117-118-119 ve 127. maddelerine göre yapıldığı ifade edilmişti. Oysa benim avukat olduğuma ilişkin arama ve el koyma kararında tek küçük bir ibare yok idi. Bunu da sizlere ifade etmiştim. Aslında arama kararında CMK’nun 130 avukatlık yasasının 58. maddesinin belirtilmesi ve usulün buna göre tatbik edilmesi gerekirdi maalesef yapılmamıştır. Bizim mevzuatımızda avukatların aranmasına, işyeri ve konutların aranmasına ilişkin malumunuz değerli başkanım üç gün var. Birincisi avukatlık yasasının 58. maddesi orada hem işyeri hem konut demiştir. CMK da sadece işyerini almıştır fakat 58. madde daha kapsamlıdır. Ve orada mahkeme kararını aramıştır. Malumunuz mahkeme kararı demek en azından hakimlik kararının olmadığının bir ifadesidir. Biz yasa koyucunun tesadüfi olarak o cümleyi, o terimi kullandığını iddia edemeyiz. Belki avukatlık yasası eski yasa olması itibarıyla şöyle düşünülebilir. Burada kanun koyucu hakimlik ve mahkemeyi ayırt etmeden kullanmıştır diyebilirsiniz ama ondan sonra çıkan ilgili 130. madde hükmünü taşıyan 2005 tarihli CMK çok net bir şekilde aynı hükmü kullanmıştır mahkeme demiştir. Orada da son derece nettir. Bunu da atalım bir kenara değerli başkanım. CMK’nun yine uygulamasına yönelik adli ve önleme koruma arama yönetmeliği 13. maddesinde yine avukatların işyerlerinin aranmasına ilişkin hükümde net bir şekilde mahkeme kararı demiş avukatların dışındaki şahısların aramasını düzenleyen yönetmeliğin 7. maddesinde de hakimlik kararını getirmiştir. Yani bütün bu hükümlere topluca baktığımızda biz yasa koyucunun tesadüfi olarak kelimeleri kullandıklarını asla ifade edemeyiz. Kaldı ki yönetmeliğin 4. maddesinde ayrıca tanımları tarif etmiş hakimliğin ne anlama geldiğini sulh ceza hakimi ve hakimlik olarak tanımlamıştır. Bu şartlar altında benim işyeri ve konut arama kararda avukatlık bürosu ve avukatın konutu olarak belirtilmemiş olduğundan söz konusu arama kararının usulsüzlüğü ortadadır. Bir mahkeme kararı olması zaruridir. Çünkü kanun koyucu avukatların yapmış oldukları meslek itibariyle teminatlı ve güvenceli olmasını aramış olması nedeniyle böyle bir teminata yani mahkeme kararına gerek duymuştur. Şöyle düşünülebilir belki, delillere geç ulaşılması bakımından hakimlik kararıyla da yapılabilir diye düşünebilirsiniz ama şu vardır ki, bu belki (1 kelime anlaşılamadı) gelecek açısından düşünülebilir fakat bugün yürürlükte olan derdest hukukta mutlak suretle avukatların işyeri ve konutlarının araması için mahkeme kararının aranması gerektiği kanaatindeyim. Kaldı ki, değerli başkanım, adalet bakanlığının sitesinde de değerli hakimlerimize verilen seminer çalışmalarında da benim şu ileri sürmüş olduğum görüş aynen teyit edilmiş. Aslında avukatların delillere çabuk ulaşılması bakımından hakimlik kararına dönüştürülmesi gerektiği işlenmiş ancak yasada ki her iki yasada ve özellikle uygulama yönetmelik hükmünün 13. maddesi de dikkate alınarak mahkeme kararının alınması gerektiği değerli hakimlerimize seminer notlarında ifade edilmiştir. Bu hükümler muvacehesinde benim arama ve el koyma kararım usule aykırı olduğundan ve bu arama ve el koyma neticesinde tüm deliller usulün aykırı olarak elde edilmiş olması nedeniyle bu anlamda 206. maddesi uyarınca reddine en azından reddedilmese dahi

114

Page 115: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:115

sizlerin uygulaması bu yönde değil yargılama ve hüküm sırasında dikkate alınmamasını arz etmekteyim. Ancak eğer bu hüküm mahkemenizce uygulandığı taktirde yani söz konusu yasaya aykırı olan deliller yargılama aşamasında dikkate alınmadığı taktirde bu durumda benim tutukluluk durumumda boşa çıkacağı ortadadır yani delilsiz bir tutuklamamın ve yargılamamın devam ettiği ortaya çıkacağından değerli mahkemenin bu hususu dikkate almasını arz ediyorum. Değerli başkanım, tabi ikinci ve üçüncü iddianameler ayrı bir dava şeklinde yürüyor. Birinci iddianame yine ayrı bir dava olarak yürüyor. Bu davaların tabi usulü açısından 8 ve 12. maddesi uyarınca dar ve geniş anlamda birleşmesi zaruri ancak sizlerin zannediyorum teknik bir kolaylık veya kendi açınızdan düşündüğünüz pratik bir sonuç itibariyle davaları ayrı yürütüyorsunuz. Elbette saygımız var. ancak şu sıkındı da doğuyor. Tabi orada tanıdığımız bazı insanlar var. sosyal ve medeni ilişkilerimiz olan kişiler var. Elbette ki, sizler sorgu sırasında sayın savcılar ve sizler bizler hakkında da sualler tevcih ediyorsunuz. Fakat biz o davada yer almadığımızdan verilen cevapları denetleme süzgeçten geçirme imkanımız olmuyor. Bu bizler açısından da bir sıkıntı. Aynı zamanda sizler açısından da bir sıkıntı çünkü gelecek olan cevabı sizler de denetleyemediğinizden gerçekten adaletsiz durumların da doğabileceği en azından bizim savunmamızda sıkıntı yaratabileceği ortada o anlamda benim ikinci ve üçüncü iddianamede ilişkilerim son derece az olan ve az sayıda olan insanlar var. Ama bunları sizlerin huzurunuza kısa notlar şeklinde getirmeyi kendime borç addediyorum. Çünkü o kişiler istikbalde önümüzdeki dönemde sorgulanmaya başlandığında belki benim ismim geçtiğinde sual tevcih ettiğinizde benim buradaki sizlere zabıtlara aktardığım bilgilerde bir noktada hem buradaki sanığın denetimini hem de sağlıklı bilgiye ulaşma bakımından elinizde bir done olarak bulunmasını arzu ediyorum. Bu anlamda özellikle ikinci iddianame malumunuz bir darbe iddianamesi. Hukuk terimiyle değil siyasi terimle konuşuyorum. Darbe iddianamesi olarak algılanmış. Ve o şekilde yazılmıştır. Benim suçum isyana tahrik olarak nitelendirilmiştir. Benim isyana tahrik suçunu işleyebilmem için ikinci iddianamede ki kişilerle ve ikinci ve üçüncü iddianamede yer alan kurum dernek, sivil toplum kuruluşlarıyla sıkı bir rabıtamın oluşması gerekir. Eğer böyle bir sıkı rabıta yok ise benim isyana tahrik suçunu bu iddianame çerçevesinde işlemem madden de mümkün değildir. Huzurunuza getireceğim ikinci iddianamede tanıdığım insan sayısının azlığı ve tanıma ilişkisinin düzeyinin son derece basit medeni ve sosyal ilişkilerden olduğunu göreceksiniz. Yani bana isnat edilen isyana tahrik fiili asla bu şartlar altında işlenmesi mümkün olmayan bir sonuç olarak ortaya çıktığı ortadadır. Değerli başkanım ikinci iddianamede ki birçok hatalar da yapılmış bu hataların düzeltilmesi babında da bazı notlara değineceğim. Birincisi Mehmet Şener Eruygur bu sanığın bölümünde 462. sayfasında şüpheli Kemal Kerinçsiz ile samimiyeti olmadığı ifade edilmiş. 584. sayfasında da Kemal Kerinçsiz ile aynı mitinge katılıp tanıştığı ve birlikte olduğu denmiştir. İddia makamının kullandığı deyim. Yani aynı mitinge katılıp tanıştığı ve birlikte olduğu o birlikte olunan cümlesi çok seviliyor. Ve sıkça da kullanılıyor. Kendisini sadece bir mitingde görüp el sıkışmışımdır başkaca hiçbir tanışıklığım mevcut değildir. Kaldı ki, o tanışma birkaç saniyeliktir. İsim zikredilmiştir hemen o mahalden ayrınılmıştır. Yine kendisine hiçbir telefon iletişimim söz konusu değildir, hiçbir etkinlikte herhangi bir toplantıda açık veya kapalı toplantıda bulunmadım. Sadece bir mitingde o da miting de değil 29 Ekim Cumhuriyet balosuydu İstanbul valiliğinin düzenlediği. Ona katılmıştık orada sadece kendisini gördüm. Merhabalaştık olay bu kadar. Savcının iddianamenin 584. sayfasında tanıştığı ve birlikte olduğu sözcüğü son derece maksatlı olarak kullanılmış. Bu hiçbir zaman ne birlikte olmadır ne de onun daha ötesine bir ilişkiyi gerektirir. Birlikte olduğu terimini kabul etmek uygun bulmak doğru değildir. El sıkışıp bulunduğum mahalden ayrılmam gerçekten saniyeler içerisinde olmuştur. Sözde örgüt ilişkisi kurulmak için maalesef her türlü laf cambazlığına müracaat edilmektedir. Ahmet Hurşit Tolon ikincisi ikinci iddianamenin. Kendisini tanımıyorum. Sadece bir etkinlikte kapalı bir etkinlikte uzaktan gördüm. 2. iddianamenin 725.sayfasında bir telefon görüşmesinden bahsedilmiştir. Bu da bir sıkıntı değerli başkanım burada sualler sorulurken sekiz iletişiminiz var veya 15 iletişiminiz

115

Page 116: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:116

var deniliyor. O iletişimler ayrıntıya inilmiyor. Bunların içinde mesajlar cevapsız aramalar hepsi bir bütün olarak gösterililyor, bu sefer sual sorulan kişi yanılgıya düşürülüyor. Gerçekten de ben bu kişiye bu kadar görüşme yaptım mı diye doğru cevap verememe veya endişeyle hareket etme. İnsan yapısı çünkü birden 15-20 görüşme deyince şaşırıyorsunuz. Yani evet diyeceksiniz ki doğruyu söyleyen şaşmaz ama karşınızda da bir maddi vaka var 15 görüşme diyorsunuz. Oysa o kişiyle o görüşme o düzeyde değil. Onu biliyoruz ama şaşırıyorsunuz. Siz somut bir delil koyuyorsunuz ama o somut delil tahlil edilmediğinden hatalara yol açılıyor. HTS raporlarını incelediğimizde de değerli başkanım benim bir görüşmem olmadığı sadece bir mesaj olduğu ancak ben kendisiyle kesinlikle hiçbir şekilde mesajlaşmadım. Tazen telefonu olmayan karşılıklı hiçbir konuşması olmayan bir şahsın da tek bir mesajın olması kesinlikle bir ilişkinin olduğu anlamına gelmez o mesajın nasıl onun veya benim tarafımdan çekilip çekilmediği hususunu yani ne olduğunu da bilmiyorum. Belki benim telefonumdan belki onun telefonundan daha değişik bir maksatlı olarak başka bir amaç olarak çekilmiş olabilir. Başkasına yönelik olarak çekilmiş olabilir. Yanlışlık da olabilir o konuda ama hiçbir rabıtamın olmadığın söyleyebilirim. Turan Çömez 2. iddianamenin 1203. sayfasının 2. paragrafında şüpheli Veli Küçük’ün dijitallerinde yapılan inceleme sonucunda sanatçı i.d. CHP milletvekili Nur Serter, emekli Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı Vural Savaş, doktor Turan Çömez, Av. Kemal Kerinçsiz, prof dr. B.B.’nin değişik kişilerle çekilmiş görüntülerinin olduğundan bahsedilmiştir. İddianamede bu geçiyor. Sözü edilen toplantı sayın başkanım Vedat Yenerer’in 2006 yılında düzenlediği internet ajansları ödül törenidir. Bu hilton otelinde yapılmıştır o tarih de 100’ün üzerinde davetli katılmıştır. Bir takım kişilere ödüller verilmiştir. Ben Turan Çömez’i orada gördüm başkaca hiçbir tanışıklığım yoktur. Onun dışında görmüş olduğum bir yer daha var 2006 tarihinden sonra nitekim o da ikinci iddianamenin yalnız o etkinlikte baş başa çekilmiş bir fotoğraf da yok toplu olarak çekilmiş fotoğraflar vardır. İkinci iddianamenin 1203. sayfasının 6. paragrafından sanık Sevgi Erenerol’un 8 numaralı DVD’si incelendiğinde içeriğinde eski AKP milletvekili Turan Çömez, Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol’un katıldığı konferansta görüntüleri olduğu şeklinde iddia edilmiştir. Bu sözü edilen konferans Azerbaycan devletinin düzenlediği bütün diyaspora, Türk diyasporasının katıldığı buradan da iki uçak dolusu milletvekili, belediye başkanları, bilim adamlarıyla beraber gidilen bir konferanstır. Orada zannediyorum bu Turan Çömez de bir sunum yapmıştır bende sunum yapmışımdır çok son derece kalabalıktır. 8-10 ayrı büyük otellerde yürüyen bir konferanstır. Kendisi de orada da hiçbir rabıtam olmamıştır yalnız uçakta kendisini görmüşümdür oraya katıldığı da benim bilgim dahilindedir ama onun dışında Turan Çömez ile hiçbir şahsi dostluğum, ilişiğim, arkadaşlığım, başkaca bir etkinliğe katılışım kesinlikle veya bir telefon rabıtam olmamıştır. Adil Serdar Saçan yüz yüze bir tanışıklığım söz konusu değildir. Kendisiyle baktım 8 telefon görüşmesi var. Telefon görüşmesinin 3’ü iletişim diğer 5’i mesaj olarak gözüküyor. O 3’ü de biri kapanıp açılmış iki telefon görüşmesi kendisi beni aramış. Benim hatırladığım kadarıyla bir idari yargı meselesinde bir dava sebebiyle aradı. Burada da kendisine sorulmuş o bölümü doğrudur. Bir yönetmelik iptaliydi, yönetmelik iptallerinin nerede açıldığını, prosedürünü sormuştu bende kendisine doğrudan Danıştay tarafından davanın aktif ve usul meteliyetlerini anlatmıştım onun dışında bu kişiyle başkaca hiçbir rabıtam olmamıştır. Adil Serdar Saçan açık yada kapalı hiçbir etkinlikte de beraberliğimiz söz konusu değildir. Mesajların ne olduğunu tam olarak bilemiyorum içerik olarak belki yılbaşı belki bayram tebrikleri olabilir. Bir etkinlik olabilir. O konuda bilmem mümkün değil. Adnan Türkkan yine 5. sırada 2. iddianamede sayfa 1358 de 4/3 sıra numarasıyla numaralandırılan belgenin üzerinde avukat Kemal Kerinçsiz ve başka avukatların da isimlerinin yazılı olduğu kartvizitlerin ele geçirildiği bu kişiye sorduğunda bu şahısla aralarında herhangi bir ilişki olmadığını kültür merkezinde elde edilen kart vizitlerin kime ait olduğunu bilmediğini beyan ettiği denmiştir. Doğrudur Adnan Türkkan’ı tanımam ben sadece kendisini bir etkinlikte konuşmacı olarak gördüm ama yanına gidip de herhangi bir tanışıklığım vesairem olmamıştır. Yanındaki bir avukat kartıdır. O avukat kartı da zaten kendisinin

116

Page 117: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:117

de söylediği gibi kendilerinin o vakıf veya kültür evinden çıkmıştır. Ona ait olup olmadığı da belli değildir. Bir başkası tarafından da söz konusu derneğe getirilmiş olabilir ama benim bir şahsı ilişkim söz konusu değildir. Yine bu kişiyle 2. iddianamenin 1363. sayfasında iki telefon görüşmesi gözüküyor baktım tek görüşme efendim. Zaten sayılar hep artırılıyor böyle. Özellikle arıyorum ben yanlışlığa düşmeyim diye. Tek bir görüşme var, ben kendisiyle görüşmedim muhtemelen belki söz konusu kendi telefonundan bir başkası beni aramış olabilir ama Adnan Türkkan ile hiçbir görüşmem ve tanışıklığım yok. Tunç Akkoç 2. iddianamenin 1368. sayfasında DMS marka DVD de tgv 28 Nisan isimli video dosyası içerisinde Türkiye gençlik birliğinin Çankaya milletindir mitingi görüntülerinin olduğu Hurşit Tolon, Nusret Senem, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol’un katılanlar arasında bulunduğu görülmektedir denmiştir. Bu kişiyi tanımam hiçbir iletişimim yok. Yani ne isim olarak biliyorum ne de yüzünü tanıyorum şu deseler bilemem bu etkinlik, bu etkinliğe katıldım. Etkinliğe Sevgi Erenerol ile birlikte burada deyimi kullanabilirim birlikte deyimini Sevgi hanımla onunla birlikte katıldık ama bu etkinlikte ne Nusret Senem’i gördüm ne de Ahmet Hurşit Tolon’u gördüm. Nusret Senem’i de zaten burada tanıştık. Bir etkinliktir kalabalık bir etkinlik olabilir. Bu kişiler de katılmış olabilir. Zaten fotoğrafları da var ama benim orada tanışıklık seviyemi de belirlemez. Tanıştığımı da ispat etmez. Bir irtibatta olduğumu da asla kanıtı olamaz. Fatma Sibel Yüksek 7. sırada 2. iddianamenin 1432. sayfasında şu beyan var. yine hakkında kamu davası açılan sanıklardan Kemal Kerinçsiz’in Cumhuriyet başsavcılığınca alınan savunmasında şüpheli Fatma Sibel Yüksek’in ufuk ötesi dergisi sahibi olduğunu, Halil Behiç Gürcihan’ın bürosuna gelen kişilerden olduğunu beyan ettiği görülmektedir denmiştir. Fatma Sibel Yüksek’i gözaltına alındığım tarihten bir ay kadar önce daha önce hiç tanımıyordum ismini de bilmiyordum Behiç Bey tarafından getirilmişti, gazeteci olarak tanıştırılmıştı sadece bir defa kısa bir süre ofisimde çay içtik. Gazeteci kimliğiyle orada tanıştım. Onun dışında başkaca hiçbir telefon iletişimim vesairem olmamıştır. Kendisi de ufuk ötesi dergisinin sahibi de değildir zaten. Sahibi rahmetli Kemal Çapraz’dır zannediyorum, bu şahıs belki orada yazı yazabilir. Durmuş Ali Özoğlu 2. iddianamenin 1521. sayfasında Kemal Kerinçsiz ile Durmuş Ali Özoğlu meltem televizyonunda bir programda birlikte katıldıklarını Hatice Bahtiyar isimli bir sanığın ifade ettiği belirtilmiştir. Değerli başkanım ben Durmuş Ali Özoğlu’nu tanımam sadece meltem televizyonunda bir program için çağrılmıştım. Program kalabalık konuklardan oluşuyordu. Gittim orada kendisini tanıştırdı. Durmuş Ali Özoğlu diye. Televizyon programında canlı bir programdı yaklaşık iki iki buçuk saat kadar süren. Onun dışında ne kendisini daha önce gördüm ne de daha sonra kesinlikle hiçbir şeklide görmüşlüğüm yoktur. Herhangi bir telefon iletişimim de yoktur. Herhangi bir açık veya kapalı etkinlikte de bulunmadım. Bu Hatice Bahtiyar denilen kişi de zannediyorum belki onun yanında gelmiş olan kişilerden biri olabilir. Ne yüzünü hatırlıyorum ne de ismini hatırlıyorum. İbrahim Özcan 2. iddianamenin 1525. sayfasında Kemal Kerinçsiz ile taksim meydanındaki Kıbrıs’ı anma törenlerinde tanıştığı ben İbrahim Özcan’ı tanımam. Burada yüzünü gördüm ama kendisi beni Kıbrıs mitinginde tanıştığını ifade ediyor olabilir. Çünkü mitinglerde yanımıza siyasi sosyal kimliğimiz sebebiyle birçok insanlar geliyor. Kendilerini tanıştırıyor. O kalabalıkta pek ala kendisi de benimle tanışmış olabilir. Kıbrıs milli kültür derneğinin İstanbul valiliğiyle yine düzenlemiş ortak olarak düzenlemiş oldukları Kıbrıs 20 Temmuz anma törenlerinde diyor, doğrudur olabilir ama onun ötesinde hiçbir telefon iletişimim veya başkaca bir tanışıklığım kesinlikle olmamıştır. Yani benim bildiğim bir tanışıklık değil. İbrahim Özcan’ın bildiği bir tanışıklık olarak ortaya çıkıyor bu sadece bir defa orada merhaba demiş tanışmış. Efendim birde telefon numaram varmış onun fihristinde olabilir, telefon fihristine avukat olarak yazmış olabilir ama ben dediğim gibi bir telefon iletişimim de yoktur onun dışında da kendisiyle asla görüşmedim. Kemal Aydın 2. iddianamenin 1551. sayfasında şöyle diyor, Kemal Kerinçsiz isimli şahıs Rum Ortodoks Patrikhanesinin Türkiye'de dışarı çıkarılması için kampanya başlattığını, kendisinin de kampanyaya dilekçe ile katıldığını, daha sonra Kemal Kerincsiz'in kendisini arayarak katıldığı için teşekkür ettiğini ifade etmiştir diyor. Olabilir ben

117

Page 118: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:118

kendisini hiç görmedim tanımıyorum. Yaklaşık o dönemde 3 milyona yakın imza toplanmıştı Türkiye’nin bütün genelinde o imzalar bilahare cumhurbaşkanlığına sunulmuştur ve dava açılmıştı. Davamız da devam ediyor zaten. Ben Kemal Aydın’ı o bakımdan hiçbir şekilde tanımıyorum, bilmiyorum görmedim ama kampanyaya katılmış olabilir, telefon açmış olabilir, teşekkür etmiş olabilir. Bu tanışma veya sözde örgüt bağını asla oluşturmaz değerli başkanım. Neriman Aydın 2. iddianamenin 1626. sayfasında şöyle diyor. Kemal Kerinçsiz’in isim ve telefonunu yazdığını kabul ettiğini, patrikhane aleyhine yapılan bir eylemde kendilerine faks çekerek katıldığını belirttiğini ifade etmiştir. Kendisini tanımam efendim herhalde abisi gibi o da o kampanyaya katılmış olabilir. Telefon bir faks çektiğini iddia ediyor. Tabi dediğim gibi 3 milyona yakın dilekçe vardı. 10 binlerce faks vardı bunların arasında Neriman Aydın da Ankara’dan katılmış olabilir ama kendisiyle yüz yüze veya herhangi bir şekilde telefonla hiçbir iletişimim olmamıştır yani ben hatırlamıyorum. Belki o kampanya için bir telefon açmış olabilir. Ama ben kendisiyle telefonla görüştüğümü hatırlamıyorum. Neriman Aydın’ın telefonunda görüşme gözükmüyor değerli başkanım fakat Kemal Aydın’ın telefonunda görüşme gözüküyor. Muhtemelen belki Kemal Aydın’ın telefonundan Neriman Aydın bu katılma için açmış olabilir veya faks çekmiş olabilir. Faks da eğer iletişim olarak yazılıyorsa budur ama kendisiyle hiçbir rabıtam yoktur tanışmadım. Ve birlikteliğimde olmamıştır. Mehmet Ali Çelebi 2. iddianamenin 1687. sayfasında ek 4-21 sayfalık el yazılı not içinde 9. sayfada Veli Küçük hariç Kerinçsiz ulusalcı şeklinde bir not çıktığı ifade edilmiştir. Ben bu kişiyi tanımam görmedim, bilmiyorum. Hiçbir iletişimim de yoktur. Bu notun hangi sebeple kendi fihristinde olduğunu da bilmiyorum. Artık ona sormak gerekir nasıl bir yorum getirir bilemiyorum. Ama kişiyi tanımıyorum. Hatice Bahtiyar 2. iddianame 1809. sayfasında diyor sanık Durmuş Ali Özoğlu, Doğu Perinçek, Emin Gürses, Kemal Alemdaroğlu, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, İbrahim Özcan, Hatice Bahtiyar’ın değişik şahıslarla resimlerinin olduğundan bahsedilmiştir. Hatice Bahtiyar’ı tanımadığımı söyledim. Kendisi beyanında Durmuş Ali Özoğlu ile meltem televizyonundaki programa onun yanında geldiğini ve beni orada gördüğünü ifade etmiş. Başka bir yerde gördüğünü veya tanışıklığı olduğunu söylememiştir. Doğrudur ben de tanımıyorum ve hiçbir yerde de görmedim. Bu resimler muhtemelen belki etkinliklerde kişilerin tek tek çekilmiş fotoğrafları olabilir. İddianameyi girdim eklerine değerli başkanım bulamadım bu resimleri. Özellikle değerli mahkememizden bu resimlerin ne olduğunu delil olarak tarafıma sunulmasını arz edeceğim. O konuda çok daha rahat yorum yapabilirim ama dediğim gibi herhalde parça parça resimler belki de internetten indirmiş de olabilir. Ama bu kişiyi tanımıyorum. 3. iddianame değerli başkanım. Mehmet Haberal sayfa 175 de 147 ile numaralandırılan danışma kuruluna teklif edilenler ibaresiyle başlayan seyit torun ibaresiyle son bulan iki sayfalık isim listesi içeriğinde soruşturma kapsamında hakkında işlem yapılan Ümit Özdağ, Kemal Kerinçsiz ve çeşitli şahıslara ait isim listesinin olduğu denilmiştir. Mehmet Haberal ile kesinlikle bir tanışıklığım yoktur. İletişimim yoktur. Kendisiyle hiçbir yerde karşılaşmadım. Hiçbir etkinlikte bulunmadım. Sözü edilen danışma kurulundan ne haberim vardır nede böyle bir listede benim ismimin yer aldığından haberim vardır. Seyit Torun ismini hiç tanımıyorum. Ümit Özdağ burada benim tek tanıdığım isim Ümit Özdağ’dır, çok değer verdiğim bir hocadır. Kendisiyle rabıtam çok sıkı değildir. Belli bir düzeydedir bir bilim adamı olarak. Ama dediğim gibi bilgim olmadan bir takım listelere ismim yazılmış ise bilgim dışındaki bu belgelerden sorumlu olmam benim örgüt bağı içerisinde bulunduğumu asla göstermez. Bu belgeyi de aradım iddianame ekinde bulamadım değerli başkanım. Detaylı aradım fakat yok böyle bir belgeye rastlayamadım danışma kurulu diye onu değerli mahkemeden tarafıma verilmesini arz edeceğim. 203 de efendim Kemal Kerinçsiz de ele geçirilen 10.8.2006 tarihinde prof. Dr. Gürhan Çağlayan Hacettepe üniversitesi diş hekimliği fakültesi klinik bilimler bölüm başkanlığı imzalı avukat Kemal Kerinçsiz’e hitaben yazılmış 4 sayfalık mektup denmiştir. Bu mektup savunmamda da izah ettiğim üzere yerli malı kullanılması için Türkiye de terörü destekleyen ülkelerin mallarının alınmaması konusunda bir kampanya başlatma fikrini taşıyan bir öğretim üyesinin bize yapmış olduğu

118

Page 119: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:119

müracaattır bu kişiyi tanımam sadece böyle bir kampanya başlatıyoruz. Dernek olarak sizin de bilginiz olsun katılmak isterseniz lütfen geri dönersiniz dedi. Ama biz geri dönemedik katılamadık da. Yani böyle hiçbir rabıtam olmadı bu kişiyi de tanımam. Bunu da Mehmet Haberal’ın bölümüne koymuşlar neden konulduğunu bilemiyorum. Bu kişiyle de hiçbir örgütsel bağım yoktur. Bu mektupla Mehmet Haberal arasında da nasıl bir ilişki kurulduğum ilginç o da ayrı bir mesele. Erol Manisalı sayfa 228 de Kemal Kerinçsiz’in konferansına izleyici olarak gelip soru sorması nedeniyle tanıdığını. Sayfa 230 da Kemal Kerinçsiz’in iki defa konferansına gelip soru sorduğunu onun dışında da bir irtibatının bulunmadığını ifade etmiştir. Erol Manisalı hocamızın söylediği doğrudur. Yalnız iki konferans değil ben tek bir konferansına iştirak ettim. Bahçelievler de belediye başkanlığının konferans salonundaydı kendisine bir sual tevcih ettim o kadar başkaca Erol Manisalı ile benim herhangi bir rabıtam yoktur, tanışıklığım yoktur. Bir konferansına katılmak maalesef örgüt bağı olarak burada iddianameye konulmaktadır. Ferit Rıza Bernay sayfa 340 da şöyle diyor efendim Kemal Kerinçsiz isimli şahsın dijital verilerinde yapılan incelemesinde yılbaşı ve bayram tebrikleri isimli Word belgesinde Rıza Ferit Bernay isimli şahsın isminin geçtiği. Benim efendim inceleme tutanağım var ama böyle bir şeye rastlamadım. Acaba benim inceleme tutanağımdan ayrıca başka şekilde nasıl çıkarılabilir ek klasörlerimde birinci iddianamede böyle bir şey yok, benim böyle bir geleneğim yok, bilgisayardan yılbaşı kutlaması gibi kesinlikle kimseye atmamışımdır bu güne kadar. Böyle bir şey de çıkmadı. Zannediyorum bu da yanlış delillerden bir tanesi. Çünkü muhtelif şekillerde sizin huzurunuza getirdim birçok delilin yanlışlığını. Bunu da değerli mahkemeden böyle bir şey var ise yılbaşı tebriki delil olarak tarafıma verilmesini arz edeceğim çünkü ben bu kişiyi tanımam bilmem ismini bile tutuklandıktan sonra duydum. Mustafa Dönmez bu da yapılan bir yanlışlıklardan bir tanesi değerli başkanım 5 adet telefon görüşmesi yazılmıştır. Sizlere de ispat ettim ben o Mustafa Dönmez’in benim müvekkilimin olduğu kimlik kayıtlarıyla beraber takdim etmiştim. Ama maalesef değerli savcılar bu güne kadar bu konuda açıklama yapmadığı gibi son derece özensiz ve gayri ciddi bir iddianameye böyle bir kişiyle 5 defa görüştüğümü yazabilmiştir. Bir hata olarak değerlendirmeye çalışıyorum. Mustafa Hüseyin Buzoğlu sayfa 583 de bu soruşturmada başka bir şüphelinin vekilliğini yapan ve daha sonra hakkında tutuklama kararı verilen avukat Kemal Kerinçsiz soruşturmayı yürüten savcılık makamının iddianameyi hazırladığı ve yakında kamuoyuna açıklanacağı bilgisini verdiği. Bakınız efendim bu cümle bir örgüt ilişkisi olarak sizin huzurunuza getiriliyor. Yani bir sanığın müdafiliğini yapan iki avukatın ilişkisi bile ortaya net hiçbir şey koymadan örgüt ilişkisi denilebiliyor. Şu cümleyi size okudum. Buradan sizler bir örgüt ilişkisi diyebilir misiniz? Avukat Hüseyin Buzoğlu’nu ben müvekkilim olan Ergün Poyraz’ın tutuklandığı tarihte tanıdım yani zannediyorum 2007 yılı 7. aydı. Ve 7. aydan itibaren çalışmamız yaklaşık altı veya yedi ay sürmüştür. Tamamen hukuksal çerçevede iki avukatın medeni ilişkileri karşılıklı olarak hukuki bilgi alışverişidir. Ama iki avukatın yani bir sanığın iki avukatının arasındaki ilişki eğer örgütsel ilişki olarak size getiriliyorsa, iddianameye derc ediliyorsa siz bu iddianamenin nasıl sağlıklı bir yapıda olduğunun taktirini sizlerin vicdanlarınıza bırakıyorum. Telefonlarımız zaten ortadadır değerli Hüseyin beyle her biri tamamen hukuk çalışmalarını davanın ne olduğu konusundaki bilgileri içermektedir. Tuncer Kılınç sayfa 626 da Kemal Kerinçsiz’i medyadan hatırladığını ifade etmiştir. Ben kendisini kesinlikle tanımadığım gibi bir görüşmüşlüğüm de yoktur. Hiçbir iletişimimiz olmamıştır ben de kendisini medyadan bilirim. İlyas Çınar sayfa 730 da Kemal Kerinçsiz isimli şahıslar herhangi bir samimiyetinin bulunmadığını telefon numarasını İstanbul üniversitesinde yapılan bir konferans sırasında almış olabileceğini ifade etmiştir. Bu kişiyi bende tanımam bir konferans sırasında benim telefonumu almış not etmiş kendisiyle bir telefon ve herhangi bir iletişimim de söz konusu değildir. Herhangi bir yerde karşılaştığımı da tanımam mümkün değildir. Ama örgütsel bağ olarak sizin huzurunuza getiriliyor. Mustafa Özbek sayfa 740 da bitiriyorum değerli başkanım. Büyük hukukçular birliği, büyük güç birliği, Ayasofya dernekleriyle hiçbir irtibatının ve alakasının olmadığını beyan etmiş Mustafa Özbek sayfa 743 de

119

Page 120: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:120

Kemal Kerinçsiz ve Sevgi Erenerol’un Türkiyem topluluğunda yer almadıklarını yer almışlarsa bile daha sonra ayrılmış olabileceklerini ifade etmiştir. Mustafa Özbek ile ben hiç tanışmadım hiç görüşmedim yani el sıkışmam dahi olmamıştır. Hiçbir telefon iletişimi söz konusu değildir. Sadece bir konferansta karşı da bir konuşmacı olarak kendisini gördüm. Ancak yüz yüze gelmedim. Zaten bu konudaki belgeler yeterince dosyaya gelmiştir değerli başkanım. Ünal İnanç sayfa 809 da kendisinin Kemal Kerinçsiz’i tanımadığını fakat Hrant Dink olayıyla alakalı olarak kendisiyle görüşmüş olabileceğini ifade etmiştir. Ünal İnanç beyin beyanı doğrudur. Bende kendisini tanımam. Bir defa bana telefon açmıştır. Hrant Dink’in Yargıtay’ın onama kararını ve o hukuki prosedürü sormuştur. Onanıp onanmadığı konusunda karardan bir suret istemiştir ben gerekli olan bilgiyi de kendisine sundum. Sadece bir telefon görüşmemiz söz konusu burada 9 görüşme gözüküyor efendim. Yani bakıyorum kayıtlara iki görüşme o da biri açılıp kapanmış. Kendisi aramış beni ama burada 9 görüşme bunu anlamak mümkün değil. Yukarıda arz ve izah ettiğim üzere değerli başkanım 2. iddianamenin sanıklarından Hatice Bahtiyar’ın bölümünde 1809. sayfasında geçen şahsımın fotoğrafımın bulunduğu iddia edilen delilin, ikincisi 3. iddianamenin sanıklarından Mehmet Haberal’ın bölümünde 175. sayfada geçen iki sayfalık ismimin geçtiği iddia edilen listenin, 3. iddianame sanıklarından Rıza Ferit Bernay’ın bölümünde 340. sayfasında geçen yılbaşı tebrikinin deliller arasında tüm aramalarıma rağmen bulamadığımdan tarafıma verilmesine karar verilmesi saygılarımla arz ediyorum. Bir de değerli başkanım İbrahim Şahin bir diğer sanık var. İbrahim Şahin ile de hiçbir görüşmem yoktur. Hiçbir telefon görüşmem de yoktur. Kendisine soruluyor, deniliyor ki, Kemal Kerinçsiz ile iki görüşmeniz gözüküyor. Ne dersiniz? O da ben Kemal Kerinçsiz’i isim olarak tanıyorum demiş. Tanıyorum ama nereden tanıdığı belli değil. Ben kendisini kesinlikle yüz yüze görüşmedim. Tanışıklığım sadece basındandır, basının dışında tanımıyorum. Kontrol ettim tabi iki görüşme deyince baktım efendim o belirtilen ifade sırasında belirtilen iki görüşme iddianamede bire düşmüş o görüşme de yok sadece bir mesaj gözüküyor. O mesajın tarihinde de ben yurt dışında eşimle gittiğim tatilden döndüğüm güne ait bir mesaj. Benim hiç tanımadığım bir insan. Hiçbir iletişimin olmadığı, hiçbir açık veya kapalı etkinlikte bulunmadığım bir kişiye bir tek mesaj atmış olmam ki yurtdışından döndüğüm gün öğleden sonra döndün o da mümkün değil. O mesajın ne şekilde atıldığını şu anda size söylemem mümkün değil ama ben bu mesajı atmadım ve hiçbir ilgi ve rabıtam da kendisiyle yoktur. Tanışıklığım sadece basından bildiğim kadarıyladır. Sanıyorum o da beni basından bilir. O da geldiğinde zannediyorum çok farklı bir şey söylemeyecektir. Değerli başkanım, sayın üyeler 2. ve 3. iddianamede ismi geçen kişilerden çok az bir kısmıyla son derece basit düzeyde sosyal ilişkim olduğu anlaşılmaktadır. Bir tek Levent Temiz vardır. Onunla da bir husumetimiz olması nedeni itibariyle geniş ayrıntılı bir açıklamayı sorgumda yapmıştım. Bilahare ayrıca da yeniden bir açıklama yapabilirim o konuda. Onunla da ilişkim tamamen siyasi partide birlikte çalışmışlığımız ve dernekte birlikte çalışmışlığımız söz konusudur. Birlikte çalışma derken parti çatısı içerisinde yoksa herkesin görevi ayrıdır. Ben il başkan yardımcılığı, ilçe yöneticilikleri ve muhtelif kurullarda görev almışımdır ama Levent Temiz’in ülkü ocaklarında görevlidir o bakımdan farklı statüde görevlerimiz söz konusudur. Yani orada yanlış anlamalara sebebiyet verilmesin birlikte bir çalışma yok. aynı partinin çatısı altısında kastettim. Yukarıda samimi olarak ortaya koyduğum ilişkilerin hiçbiri sözde örgütsel ilişki olarak asla kabul edilmez. Değerli başkanım şu söylediğim kişilerin dışında kimseyi tanımıyorum. Eğer bu ilişkilerde bir örgüt ilişkisini gerektiriyorsa diyeceğim başka bir şey yok. 2. ve 3. iddianamede savcılar şahsımın hiçbir sanıkla yoğun ilişkisini ortaya koyamamışlardır. Sanıklardan sadece Levent Temiz ile aynı siyasi parti içinde ve aynı dernekte üyeliğimiz olmuştur. Ancak bu kişiyle 2006 yılı Kasım ayından itibaren sorun yaşadığımızdan husumet durumuna düşmüş ve o tarihten itibaren de hiçbir ilişkim olmamıştır. Ortaya çıkan bu tablo şahsımın kesinlikle bir örgüt üyesi olmadığını hukuki ve sosyal çalışmalarımızı hiç kimseye bağlı olmaksızın kimseden talimat almadan hiçbir gruba dahil olmadan tamamen dernek üyelerinin ortaya koydukları iradeyle meşru hukuk zemini içerisinde

120

Page 121: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:121

yasalara uygun olarak yaptığımız anlaşılmaktadır. İki yılı aşkın bir süredir tüm ilişkilerimi mahkemenin huzuruna bütün çıplaklığıyla ve gerçekliğiyle getirmiş bulunmaktayım. Huzurunuzda hiçbir konuyu saklamadım. Hayatımın tüm dönemlerini huzurunuzda şeffaf ve samimi olarak koydum getirdim. Hiçbir ilişkimde suç hukuku içine dahil olmadım. Hukuk zeminindeki faaliyetlerimden ötürü şahsım hakkında bir tek hakaret davası o da beraatla bitmiştir. Tek bir soruşturma dahi açılmamıştır. Yine davanın açılmaması tek bir davanın ve soruşturmanın yapılmaması hukukun ve yasaların dışına asla taşmadığımı ortaya koymaktadır. Mahkemenin bir buçuk yıllık süreçte topladığı delillerde bu iddialarımı teyit etmiştir. Tutuklu kalmamı gerektirecek tüm şüphelerin heyetin nezninde dağıldığı kanaatindeyim. Salıverildikten sonra dahi her gün huzurunuzda olacak 26 yıllık bir hukukçunun tahliye hususunun değerli heyet tarafından bir kez daha dikkate alınmasını saygılarımla arz ediyorum. Teşekkür ediyorum değerli başkanım.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi:” Sayın başkanım özellikle bu koşullarda tahammülsüzlükler çok artıyor ama insanlar birbirini sevmek zorunda olmayabilirler saygı göstermek zorunda olabilirler. Ben burada tüm hareketlerime tarz ve tavırlarıma azami dikkat gösteriyorum salondan çıkarken bile salona dönerek dışarıya çıkıyorum. Ancak hoş bir durum değildi az önceki. Ben eşimin de olduğu huzurda bana haddimi bildirdiğiniz için şahsınıza teşekkür ediyorum. Temel olarak karşı çıktığım anlayış şu, ülkenin içinde bulunduğu şu koşullarda özellikle herkesin bir fırsat bulup üniformalıya, askere, orduya bir şekilde birbirini kırdıracak şekilde, birbirine düşürecek şekilde ortamlar havalar yaratmasından hoşlanmıyorum. Özellikle de 19 yıl mesleğe hizmet etmiş birisi olarak bundan hoşlanmıyorum. Müdahale şeklim hatalı olabilir. Ama her şeyi ben saygı ve terbiye çerçevesinde yapıyorum. Sayın başkanım mahkemenizden öncelikle 26 Ocak da verdiğim 1 numaralı dilekçemde belirttiğim bir iki üç dört numaralı taleplerimle ilgili olarak 22 Aralık da almış olduğunuz kararla ilgili olarak cevaplar geldi ancak 29 Aralık 2009 tarihli 1 numaralı dilekçemde bahsettiğim talebimle ilgili bir ayrıntı yok henüz de bu güne kadar sonucunu alamadım. Talebim onun da cevaplanması. Uzun bir süredir sonucunu bekliyorum. Bununla beraber.”

Mahkeme Başkanı:" Dilekçenizde yok. Verdiğiniz dilekçelerde yok mu?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:” Hayır sayın başkanım yani 22 numaralı değişik iş kararlı

da ki ara kararınızda da cevap yok. 31 tarihli değişik iş numaralı kararda da o dilekçemle ilgili henüz bir cevap alamadım. Uzun zamandır da müteaddit dilekçeler vermeme rağmen sonuç alamadım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim 26’sında verdiğiniz dilekçenin içerisinde bu talep yok mu?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:” Var. 11 Aralık 2009 tarihinde iki numaralı dilekçemle

önceki milli eğitim bakanı ve AKP milletvekili Hüseyin Çelik hakkında kendisinin bir gazetedeki röportajında burayı kastederek 2008 Şubat, Mart aylarında Van 100. yıl üniversitesinde öğretim görevlisiyken odasının bombalanmasının buradaki şahıslardan biri olduğu yönünde bilgiye dayanarak gerekli işlemin yapılmasını talep etmiştim ancak alınan kararda bu yönde benim gerekli işlemleri yapmam şeklindeydi. Oysa sayın iddia makamı savcılık savcılarımız bu konularda her zaman çok cevval şekilde atak davranıp küçük bir maddeyi bile değerlendirirken iktidarın bir eski bakanını veya milletvekilinin bu beyanını dikkate alıp araştırmaması dikkat çekicidir. Sayın başkanım, sayın mahkeme, bugün Ergenekon terör örgütü iddiasıyla yapılan şemayla ilgili olarak bir beyanım olacak. Daha önceki mahkemenizin de genelkurmay başkanlığı, emniyet genel müdürlüğü, jandarma genel komutanlıkları gibi kurumlara yazarak, düzeltiyorum Ergenekon terör örgütüyle ilgili bilgiler istenmiş olup bu güne kadar gelen bilgiler içerisinde somut bir veri olmadığı varsa mahkemenizde veya savcılıkta bu terör iddia edilen bu terör örgütüyle ilgili bilgilerin kendilerine gönderilmesi yönündeydi. 19.10.2009 tarihli talebimle PKK terör örgütünün MİT tarafından kurulduğu yönünde basın yoluyla yapılan açıklamalar haberler doğrultusunda ilgili kurumlara sorulması yönünde talebim değerlendirildi. Aynı zamanda terörist başı Abdullah Öcalan’ın da bu örgütle ilişkili olduğu üyesi olduğu yönünde benzer medya kuruluşlarında çeşitli

121

Page 122: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:122

şahısların beyanları bulunmaktaydı bu da soruldu. Emniyet genel müdürlüğü ve genelkurmay başkanlığından gelen yazılarda bu konuda Abdullah Öcalan’ın PKK terör örgütü kurucusu olduğundan başka bir bilgi olmadığına dair bilgiler geldi. Hem genelkurmay başkanlığından hem de emniyet genel müdürlüğünden. Yine 19.10.2009 tarihli oturumun 8/b nolu ara kararı gereği talebimle ilgili olarak mahkemeniz İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazı yazarak Ergenekon terör örgütüyle ilgili şemanın ikinci ve üçüncü iddianamelerde de geçerli olup olmadığını eklenti yapılıp yapılmadığını sormuştu bu yönde de böyle bir eklentinin olmadığı yeni bir şema düzenlenmediği şeklinde yazı geldi. Şimdi 22 Ocak 2008 den bu yana terör örgütü üyesi olarak yargılandığım bu davada ilgili davanın iddianamesi açıklanırken çok değişik bir terör örgütü olduğu söylendi. Şimdi 1991 de PKK terör örgütü Karadeniz’e açılma politikasına karar veriyor. 93’de planlarını fiilen uygulamaya başlıyor. 96 da keşif ve istihbarat yapıyor. 97 de eylem ve üstlenme aşamasını tamamlıyor. Amaç bölgeyi istikrarsızlaştırmak dünya kamuoyu medya ve araştırmacıların dikkatini çekmek, Rum Pontus faaliyetlerine uygun zemin oluşturmak. Yunan Rum destekli Pontus faaliyetleriyle dayanışma içerisini girmek amacı taşıyor. 98 de PKK terör örgütü uluslar arası destek sağlamak sözde Kürdistan ulusal meclisini toplamak, yurtiçi ve dışında lojistik üstlerin faaliyetlerini artırmak. ERNK bünyesinde Kürdistan İslam hareketi oluşturarak dini oluşumları örgüte çekme girişimleri başlatarak KİH dediğimiz Kürdistan İslami hareketi propaganda elemanlarını kırsala göndermeye başlıyor. Yine 98 de Ermenistan’ın Lübnan ve Beyrut temsilcileri irtibata geçiyor. Yine 98 de ABD, Almanya, İsviçre, Lübnan da konferans panel etkinlikleri sözde Kürt sorunu siyasi bir çözüm sağlama amacıyla propaganda zemini hazırlamaya başlıyor. Örgüt Nisan 2002 de sözde 8. kongresini yapıyor. Bu kongrede PKK terör örgütü adını KADEK olarak değiştiriyor. Kürdistan özgürlük ve demokrasi kongresi adını alıyor. Yine örgüt 1984 de HRK olarak adlandırdığı askeri aparatını bu tarihte ARGK olarak değiştiriyor. Şubat 2000 de yine sözde 7. kongresinde ARGK dediği bu askeri aparat HPG halkın savunma güçleri adını alıyor. 21 Mart 85 de müzahir kitleleri örgütlemek sevk ve idare etmek için ERNK’yı Kürdistan ulusal kurtuluş cephesini kuruyor. 7. kongrede de bunu YDGA, YDG veya YDK Kürt demokratik halk birliğine çeviriyor. Şimdi bir terör örgütü böyle faaliyet gösterir veya amacı yapılanması, şekli, şeması, amaçlarına hizmet edecek alt yapısı silahlanması, silahlı grubu, siyasi grubu vs. mutlaka kuruluşun içinde olması gereken ve bu süreçleri tamamlaması gereken bir yapıdır terör örgütleri. Şimdi 2000’den itibaren PKK terör örgütü Abdullah Öcalan’ın da yakalanmasından sonra ve cezaevi koşulunu da göz önüne alarak örgüt 2000’den itibaren demokratikleşme ve barış süreci başlatıyor. 15.11.2001’den itibaren Kürt kimliğinin kabulü anayasal vatandaşlık, siyasal (1 kelime anlaşılamadı) siyasal mücadele ve eylem biçimi, nüfus müdürlüklerine X, W, Q harfleri içeren isimlerin yazdırılması talebiyle dilekçelerin verilmesi, milli eğitim müdürlüklerine Kürtçe eğitim ve öğretim taleplerini içeren imza kampanyaları ve dilekçeler gönderiyor. Ben de PKK’lıyım kampanyası başlatıyor. Ve Abdullah Öcalan’ı savunma kampanyası başlatıyor. Şimdi şu belge benden ele geçen 2006 yılında birleşmiş milletler genel sekreterliğine, Avrupa konseyine, Türkiye cumhurbaşkanlığına, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına gönderilmek üzere ben bir Kürdistanlı olarak Kürdistan’da Abdullah Öcalan’ı bir siyasi olarak görüyor ve kabul ediyorum diyor ve altta Kürtçesi var bunun. Bu İstanbul Beykoz da bir ilköğretim okulunda az önce bahsettiğim 2001 yılında başlatmış olduğu imza kampanyasını, Abdullah Öcalan’ı savunma kampanyasının pratiğe geçmiş hali. Bir şekilde bunun bir örneği geldi hatta köşe yazdığım zamanlarda bunu da haberleştirdim gazetemde. Şimdi 25,31 Temmuz 2003 de KADEK ismini alan PKK terör örgütü genişletilmiş bir yönetim kurulu yapıyor. 26 Ekim 2003 de KADEK kendisini feshediyor. 26 Ekim, 6 Kasım 2003 de Kürdistan halk kongresi adı altında yeni bir örgütlenme başlatıyor. Bu PKK/KONGRAGEL bugünkü haline dönüşüyor demek. 15 Kasım 2003 de seydo kod Zübeyir Aydar genel başkan oluyor. Ve sözde yönetim kuruluna bağlı on ayrı komite kuruluyor. Bu tarihten itibaren terörist başı Abdullah Öcalan’ı statü olarak strateji belirleyici genel kurul ve

122

Page 123: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:123

yönetim kurulu teorik ve stratejik temel politikaların onaylayıcısı pozisyonunda onursal başkanlık tanıyorlar sözde. Birçok komite oluşuyor yaklaşık on, oluşturuluyor yaklaşık on komite 2004 yılının Mayıs ayında 300 kişinin katılımıyla PKK/KONGRAGEL ikinci kongresini yapıyor PKK terör örgütünün 9. kongresi. 2005 Ocak da örgüt KKK dediği koma komelen Kürdistan, Kürdistan demokratik konfederalizmi hareketini başlatıyor. Bu hareketi başlatan cezaevindeki terörist başı Abdullah Öcalan, Barzani ve Talabani’nin de oluruyla hayata geçiyor. 2005 4-21 Mayıs tarihlerinde 3. kongrede ateşkes KDP ve diğer Talabani ve Barzani ile sorunsuzlaşma sürecini başlatmak istiyorlar. Şimdi bu tarihten itibaren ilginç bir şey başlıyor. Olay şu ilginç olan kısım. 1978 de kurulan PKK terör örgütü 3 yılda 5 yılda bir kongre sözde kongre yapabilirken artık 2000’den sonra hemen her yıl kongre yapmaya başlıyor ve çok ciddi kararlar alıyor. 2005’deki koma komelen Kürdistan dedikleri Kürdistanın demokratik konfederalizmi de bu kararlardan bir tanesi ve aynı yıl Mayıs ayında 3. kongrede ateşkes ve Barzani ve Talabani ile normalleşme yani sorunsuzlaşma sürecini başlatıyor. Çok ilginç bir şey, 9 Kasım 2005 de Şemdinli de umut kitap evi adı verilen bir ticarethanede bomba patlıyor. Zagros veya özdilek pasajında. Örgüt Nisan 2006 da 4. kongresini yapıyor. Kongre kararında sözde kongre kararında şu kararı alıyor. Kürdistan demokratik konfederalizmi savaşta uygulaması gereken kurallar başlığı altında. Örgüt mensuplarının meşru savunma şeklinde hareket ettiği halde devletin şiddetle, şiddete ısrar ettiği buna karşı meşru savunma savaşı yürütmeye karar veriyor. Nisan 2006’da ki bu karardan sonra 5-10-11 Mayıs da Cumhuriyete bomba atılıyor. 17 Mayıs 2006’da da Danıştay saldırısı gerçekleşiyor. 19 Ocak 2007’de de Hrant Dink öldürülüyor. Mayıs 2007 5. kongresinde örgüt koma civakem Kürdistan yani son günlerde adını çok sık duyduğumuz KCK yani Kürdistan meclisler topluluğunu kurduğunu ilan ediyor. Örgütün örgütlenme modelinde yapılanma değişikliği anlamına gelen bir yapılanma bu yani yapılanmasının modelini yeninde ele alacak bunu organize edecek bir örgütlenmeden bahsediyor. KCK yasama, yürütme, yargı adı altında üç temel gruptan oluşuyor. Yasamanın genel sorumlusu seydo kod Zübeyir Aydar Avrupa da, yürütmenin genel sorumlusu cemal kod Murat Karayılan kandil de ve yargının genel sorumlusu kazi kod bir İranlı savcı. 27 Mayıs düzeltiyorum 16-27 Mayıs 2007’deki bu 5. kongreden sonra 12 Haziran 2007 Ümraniye de malum bu davaya karine olan el bombalarının ele geçirilmesi haberiyle bütün ülke ayağa kalkıyor. Ocak 2008’de de zaten adına Ergenekon denilen soruşturma başlıyor. Arkasından Kürt açışımı demokratik açılım bugün itibariyle yine komşu ülkeler ile sıfır problem, sıfır sorun, Ermenistan, Irak, Suriye, Yunanistan gibi ülkelerle bu strateji içerisinde ilişkileri geliştirme. Şimdi iddianame ek klasörler 418’e baktığımızda Ergenekon şöyle 418 nolu klasör 1-385. sayfalar arasında PKK/KONGRAGEL terör örgütüyle Ergenekon terör örgütü arasındaki ilişkiyi gösterir rapor diyor. 385 sayfa. Bu kitaba bakıyorsunuz bu kitabın içerisinde PKK ve KONGRAGEL demesine rağmen KADEK’den bahsetmesine rağmen ve PKK terör örgütünün ERNK, ARGK, HRK gibi birçok alt örgütlenmesinden bahsetmesine rağmen bu raporda tek bir şema var, tek bir şema. 287. sayfada KCK yani koma civaken Kürdistan şeması PKK’nın şeması yok. PKK/KONGRAGEL’in şeması yok. KADEK’in şeması yok. ARGK yapılanması yok. ERNK yapılanması yok. Avrupa’daki diğer şehir yapılanmaları yok bir tek KCK yapılanması var. Oysa iddia edilen Ergenekon terör örgütünü şemasının içerisinde PKK terör örgütü bu örgütün adeta alt yapısında görev yapan ve kullanılan bir terör örgütü olarak gösteriliyor. Ve iddia edilen Ergenekon terör örgütünün şeması açıklanıyor. Bu şema bu iddianame dışında hiçbir iddianamede yürütülemiyor, genişletilemiyor, yenilenemiyor. Ancak bugün itibariyle gelmiş olduğumuz noktada baktığımızda bir dağdan gelenler, bir mahmurdan gelenler süreci yaşıyoruz. Onlara Habur’da kamplar kuruluyor. Mahmurdan gelmeleri için proje hazırlanıyor. Avrupa’dan gelecekler için proje hazırlanıyor. Mahmurdan gelecek 10 bin kişiden bahsediliyor. 10 binin hepsinin birden değil önce 5 bininin sonra kalanın geleceği söyleniyor. Sayın heyet, sayın başkan, ben güneydoğu da görev yaptığım zaman iki aile geldi mahmurdan. Her altı ayda bir birleşmiş milletler gözlemcileri gelir o ailelerle sabahtan akşama kadar oturur konuşurlar

123

Page 124: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:124

ihtiyaçları sıkıntıları istekleri kendilerine yapılan kötü muamele hukuki hakları tekrar anlatılır ve gidilirdi. Yılda iki defa bir aileye birleşmiş milletler gözlemcisi gelirdi şimdi şunu hesap edelim hep beraber. Beş bin aileye, beş bin birleşmiş milletler gözlemcisi demek yılda iki defa gelecek o süreç başarılırsa. Devamında bugünkü haberlere baktığımız zaman PKK terör örgütünün adını hiçbir yerde duymuyoruz. Özellikle yanaşma veya yandaş diye adlandırılan basın PKK terör örgütünün yapmış olduğu bütün eylemlerin huzur bozucular tarafından yaptığını iddia ederek haberleştiriyorlar. Huzur bozucular molotof kokteyli attı, huzur bozucular şehirde sokaklarda gösteri yaptı, araba yaktı şeklinde haberler duyuyoruz. PKK terör örgütünün adı yok. iki tane örgütün adı var. bir tanesi KCK, bir diğer terör örgütü de haberlere göre Ergenekon. Ergenekon terör örgütüne baktığınız zaman burada devam eden birinci ana Ergenekon davası deniyor artık buna, iki ve üçüncü iddianame yine mahkemeniz yargılamasını sürdürüyor. Diyarbakır da, Ankara da, Erzurum da yine MİT’çiler subaylar çeşitli kişiler tutuklanıp, gözaltına alınıp tutuklanıp cezaevlerine konuluyor onların davasına da Ergenekon deniliyor. Aynı zamanda yine ülkenin muhtelif şehirlerinde KCK adı altında operasyon yapılıyor belediye başkanları yardımcıları sokaktaki insanlar toplanıp, gözaltına alınıp tutuklanıyor. Şimdi bu bir oyun. PKK terör örgütü yok unutturuldu. Çünkü muhteşem iktidarın aziz Abdullah Öcalan’ı kutsal adam şeklinde kendisine cezaevi beğendirilmeye çalışıyor. Avrupa’dan gözlemciler geliyor. Burada arkadaşların çoğu kaldık F-G cezaevinde karşılıklı iki kapı vardı. Rüzgar bir eserdi biz nasıl oturacağımızı şaşırırdık, donduk kışı donarak geçirdik orada. Ama aziz Abdullah Öcalan’ın hükümetin aziz Abdullah Öcalan’ının hükümetin Sayın Öcalan’ının cezaevi böylesine denetleniyor ve adı yok. bir süre önce cinayet davasından Abdi İpekçi’yi öldürme suçundan yargılanmış cezaevine konulmuş, papa suikastından cezaevine konulmuş Mehmet Ali Ağca dışarı çıktığı zaman üç gün televizyonlar katil buna niye bu kadar yüz veriyorsunuz haberleştiriyorsunuz diyen televizyonlar Diyarbakır cezaevine gidiyor parmaksız kod Şemdin Sakık ile röportaj yapıyor ve ona o röportajda programı sunan şahıs komutan diye hitap ediyor. Ülkenin geldiği yere bakar mısınız? Müebbet hapis almış yüzlerce kişiyi öldürmüş Şemdin Sakık’a o şahıs komutan diyor. Bir suikast ve bir gazeteciyi katletmiş kişiye de günlerce katil evet haklılar bir cinayet asla onaylanamaz ama bunun karşılığında bu ülkenin gariban eli kararmış nasır tutmuş kavruk çocuklarının şahadetinin ölümünün arkasından da sorumlu olarak cezaevine konmuş bir adama kimse komutan diyemez. Şimdi Abdullah Öcalan yine 418. klasörde geldi buraya zaten mahkemenizden de aldım Öcalan’ın dava dosyasını. Şöyle söylüyor, 1993 yılı Nisan, Mart ayında olabilir Cumhuriyet gazetesi adına Hasan Cemal bana o günkü. Hasan Cemal bugün çok makbul adamlardan bir tanesi, duayenlerden bir tanesi. Cumhuriyet gazetesi adına Hasan Cemal bana o günkü içişleri bakanı olan İsmet Sezgin’in benim için üslubunu biraz yumuşatsın bizim de onun hakkında sert konuştuğumuzu da aldırış etmesin dediğini iletti. İlk görüşme Şam’daki evimde gerçekleşti diyor Abdullah Öcalan. Yine aynı ifadesinde Necmettin Erbakan 1996 yılında başbakan olduktan sonra bana Suriye de bulunan ve Suriye devletine yakın olduğu bildiğim ağa kod Mervan Zerke ile Suriye de benim temsilcim olarak bulunan delil kod vasıtasıyla Erbakan’ın mesajı geldi. Necmettin Erbakan’ın bana ulaştırdığı notta güneydoğuya siyasi, ekonomik ve kültürel açılımlarda bulunmak istediklerini bu nedenle barışın sağlanmasını ateşkesin ilanını öneriyordu. Ben de bu görüşü kabul ettim. Ve yine aynı şahıslarla mesaj gönderdim. Erbakan hükümeti zamanında Ankara ile mektuplaşmalarım oldu. Erbakan’a mektup gönderdim bana cevabı geldi. Karşılıklı olumlu yazışmalarımız oldu. Yine refah parti iktidarında İsmail Nacar isimli şahıs zaman zaman benimle telefonda görüşürdü ve arabuluculuk tekliflerini iletti. Bir hafta on gün kadar önce İsmail Nacar televizyonda canlı yayında kendisi Abdullah Öcalan ile bizzat görüştüğünü telefonla değil canlı olarak görüştüğünü ve benzer konuşmaları kendisine ilettiğini beyan etti. Yine Abdullah Öcalan’ın dava dosyasından klasöre aktarılmış kısmıyla PKK kurulduktan sonra şiddete başvuruldu ama zaman içerisinde de PKK’nın gösterdiği şiddetten rahatsız oldum. 93’den sonra bütün çabamı PKK’yı şiddet unsurundan arındırıp siyasi kanal içerisine sokmayı amaçladım.

124

Page 125: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:125

Özal’ın da çağrısı bu konudaydı. PKK’yi siyasi kanala sokmak konusunda bizi etkiledi. Özal ateşkes konusunu görüşmek üzere Talabani’yi bana gönderdi. Özal’ın ömrü bu konuyu sonuçlandırmaya yetmedi şeklinde beyanı var. sayın heyet, tam iki yıldır burada yargılandığımız bir yana bütün ülke bir tarafta Ergenekon terör örgütü iddialarıyla çalkalanırken aynı zamanda balyoz, ıslak imza, Poyrazköy, kafes planı gibi eylem planlarının deşifre edildiği ortalığa saçıldığı bir süreci yaşıyor. Ortada netleşen hiçbir şey yok. Her şey Ergenekon terör örgütü denilen bu iddianamenin devamındaki iddianameler şeklinde düzenleniyor. Şimdi buna göre bir şeması olmayan ancak 418. klasörde KCK şemasının buraya konulması acaba PKK terör örgütünden bahsederken sadece KCK’nın burada olması acaba bugünler planlanarak yapılmış bir şema mı, acaba bu rapor sadece resmi kurumlardan alınıp oluşturulurken PKK’nın şeması, Avrupa yapıları, alt grupları yoktu da, bir tek KCK mı vardı, 2007 yılında oluşturulan KCK mı şema olarak buraya konulması gerekiyordu? Acaba bunda bir kasıt var mı? Bakın sayın savcılar KCK şemasını incelerlerse eğer nasıl bir örgütün olduğunu görecekler. Yani örgüt şeması böyle olur. Örgüt böyle olur çünkü bu bir terör örgütü çünkü. Her şeyiyle ben varım diyor. seydo kod Zübeyir Aydar bu örgüte sahip çıkıyor. Murat Karayılan kandilden bu örgüte sahip çıkıyor. Belediye başkanları bu örgüte sahip çıkıyor. Diyarbakır belediye başkanı, BDP barış ve demokrasi partisinin milletvekilleri bu örgüte sahip çıkıyor. Şema da bu doğru. Ama savcıların hazırladığı bu şema neye göre. Hangi bilimsel veriye göre, hangi terör tecrübesine göre, devletin hangi birikimine göre bunu hazırladılar, PKK’yı buradan zihinlerden akıllardan çıkarttılar da şemada unuttular, neden KCK’yı buraya yazmadılar? Şimdi bu örgüt mü, örgütün varlığından bahsedebilir miyiz acaba şimdi? Ergenekon terör örgütü diyebilir miyiz? Mümkün mü? Ve şimdi yeni bir süreç daha başlatıldı kafes eylem planının içerisinde de DHKPC ile ilgisi olduğu söylenen kişilerin tutuklandığı belirtiliyor. Bakın o da bütün gerçekliğiyle ortaya çıkacak göreceksiniz ama bunun ardı arkası kesilmiyor. Ne zaman duracak, ne zaman son bulacak? Yani bu mücadele çok kolay bir mücadele değil di terörle mücadele. Ben kıtaya çıktığım zaman Amerikan talimnamesiyle yetişip çıkmıştım ancak güneydoğu da görev yaptığım zaman Amerikan talimnamenin hiç birinin fayda etmediğini işe yaramadığını gördüm. Kendi talimnamemizi kendimiz yeniden yazdık. Ama bunu yazarken buralarda zaman zaman anlatıldığı gibi hamasetle duygularla değil. Bizzat deneyerek yazdık. Mayına basmış bir askerin ayağı koptuktan sonra damarını kapatmak için saç tokası taşımayı planladık. Daha steril müdahale edebilmek için bağırsakları dışarı çıkmış personelimize müdahale edebilmek için kadın pedi taşıdık yanımızda. Ve bunu yazdık talimnameye koyduk. Mevzi yaparken nasıl yapacağımızı yeniden yazdık. Amerika’dan öğrendiğimizi yapmadık. Tamamen kendi milli talimnamemizi oluşturduk. 25 yıl geçti. Türkiye’nin terör konusunda dünyada hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir terör profili bilgi bankası var. bu çarktan geçmiş iki buçuk milyona yakın 20 ile 45 yaş arasında insanı var erkek. Bugün düdük çalındığında silah altına alınabilecek kişiler bunlar. Ama geliyoruz bir bakıyoruz. KCK ve içine askerlerin akademisyenlerin aydınların doldurulduğu bir Ergenekon terör örgütü ve şeması yok. O şemayı kim yaptıysa akıldan yoksun, bilgiden yoksun, tecrübeden yoksun, alt yapı olmayan bir anlayışla yapılan şema bugün ortada yok, yürütülemiyor ama bizler hala buradayız. Şemanın içine yerleştirilmiş ben hala buradayım. Ben hala burada duruyorum bu şemanın içindeyken ama şema yok, örgüt yok. Daha ne kadar zaman herkes Ergenekon terör örgütü konuşmalarını dinleyecek. Halk ne kadar daha bunu sürdürecek. Yaklaşık dört aydır Danıştay davası buraya iliştirildi ve iki tane sanık bugün üçüncüsü tanrıya şükür bitti. Ve Ergenekon’un ilk eylemi olarak Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve peşi sıralık arz edilen Danıştay saldırısının eylemleri konusuyla biz burada eylemsellik nedeniyle terör örgütü olarak addediliyoruz. Ne zamana kadar peki? Bitmiyor ki, yani onların sorgusu o Danıştay’daki şahısların sanıkların sorgusu da bitmiyor ki, bir şey aydınlansın. Sadece şuna yarıyor. Seçim sürecine de girdi ülke. Sandıkta azametli hükümetin oy malzemesiyiz. Başbakan iddia edecek yine fütursuzca dokunulmazlık kalkanının arkasına sığınarak Danıştay ile Ergenekon ilişkilendirildi diyecek, bakanı konuşacak, içişleri

125

Page 126: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:126

bakanı buradan Danıştay sanığına işaret verecek ifadesine iki gün kala, eski bakanı konuşacak benim üniversitedeki odam bombalandı diye. Ama gerçekte bir şey yok. Delil yok, yaratamadıkları delilleri burada iptal edecekler, iptal ediyorlar yok bakın bu iptal olmuş yenilenememiş, tamamlanamamış, büyütülememiş. Bu kadar lider yargılıyorsunuz ikinci ve üçüncü iddianamede neredeler bunlar? Yok, örgüt yok ama örgüt var siyasi iktidarın kafasında var örgüt. Bununla kendisini büyütüp hayata geçirip devam ettirme karşısında. Sayın başkan, sayın heyet, daha önce de bu konularda birçok kişiyle beraber burada çeşitli açıklamalarda beyanlarda bulunduk. Ya terör örgütüyüzdür bu iş ciddiyetle devam eder, son model ağalık sistemi ortadan kalkar herkes gelir burada yargılanır hesap verir. Alt tarafı da af edersiniz birazcık sokak terimi olacak maraba muamelesi yapılıp, tetikçi gösterilip, korkutulup gizli tanık haline dönüştürülmez. Yüksek feodalite artık yok olur adalet karşısında bu yüzyılda yok olur. Ya eşit yargılarsınız ya savcılara söylersiniz yeniden bu şemayı yapın dersiniz ya bu PKK terör örgütünü içine koydunuz utanmıyor musunuz PKK’nın da şemasını koyun dersiniz yada artık bizi buradan bırakırsınız bizde gideriz. Hayat gerçekten zehir oldu. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bunları hak etmeyen bir kişiyim. Bir siyasi iktidarın geleceğini sürdürebilmesi için bunun malzemesi olmayı reddediyorum. Mahkemeniz de lütfen bu güne kadarki yargılamalar ışığında bu güne kadar ortaya konan deliller ışığında savcılığın ortaya koyamadığı deliller ışığında benim haklarımı savunun. Bakın sayın başkanım, iki tane belge istedim mahkemenizden sayın savcının sormuş olduğu soruların belgelerini istedim, benden elde edilişine dair defalarca dilekçe verdim yine verdim dilekçeyi devletin yeniden yapılandırılması dokümanı ile Özden Örnek’in günlüklerinin benim bilgisayarımda çıktığına dair soru yöneltmişti sayın savcı Nihat Taşkın soru sorabilen savcının burada bu delili getirmesi lazım. Getiremeyen savcıya mahkemenizin müdahale etmesi lazım. Bu şekilde yargılanıyorum. Yok delil yok, delil olmadığı halde bana nasıl soru sorabiliyorlar bir başka sanığa nasıl soru sorabiliyorlar. Ama çok güzel şema çiziyorlar, ama arkasını getiremiyorlar. Bilgi yok, alt yapı yok, donanım yok, faydalanılmamış çünkü alel acele yaratılmış kaptı kaçtı şeklinde oluşturulmuş bir şema. Talimatla oluşturulmuş bir örgüt. Bunu gelecek günlerde daha fazlasıyla göreceksiniz. Çok daha fazla kişiler açığa çıkacak. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Tahliyemi tekrar talep ediyorum saygılarımla.”

Sanık Habip Ümit Sayın söz istedi, verildi:” Sayın başkanım mahkemenin istediği avukat benim için tayin edilemedi barodan. Eğer uygun görürse Sayın Vural Ergül’ün avukatım olmasını istiyorum. Kendisine buradan soruyorum. Ve tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Osman Yıldırım söz istedi, verildi:” Sayın başkan, sayın heyet üyeleri burada Erhan Timuroğlu’nun sorgusu sürerken soru soracaktım ancak olmadı yarın kendisine bütün soruları soracağım ancak burada Doğu Perinçek olsaydı kendisine sormak isterdim. Doğu Perinçek ben kendisine bana iki milyon dolar verin diye bir beyanım olmuş mudur olmamış mıdır? Şimdi dedi Hayrettin Sayın Hayrettin Ertekin’e de aynı şekilde söylemiş. Hayrettin Ertekin bana kimse öyle bir şey söylemedi dedi. Şimdi bu kardeşimizi yanlış yönlendiriyorlar. Burada biraz önce hemşerim Semih Tufan Gülaltay gerek Veli Küçük, Sayın Veli Küçük, Sayın Muzaffer Tekin, sayın Hayrettin Ertekin, sayın Zekeriya Öz, sayın Emin Gürses bu insanlar üslubunu güzel üslup sahibi seviyeyi koruyan adam gibi adamlar. Ancak adam gibi adamlara adam gibi adam derim çakallara da çakal derim. Ve bunlar beyefendiliklerini koruyorlar ancak dışarıda burada avukatları da beyefendi gibi görüyorum ancak dışarıda siyasi avukatları hiç de beyefendi değil o siyasi avukatlarının ipini bırakıyorlar. Sağa sola saldırıyor o siyasi avukatlarının ipini benim onlara tavsiyem ipini bağlasınlar. Onlara şunu tavsiye ediyorum, yine Muzaffer Tekin beyefendi gibi davranıyor ancak Muzaffer Tekin, Ziya Timuroğlu kendisinin arkadaşıdır. Fikri Karadağ’ın da kirvesidir. Ziya Timuroğlu Erhan’ın da amcasıdır. Bunu bu kardeşimizi kendi lehlerine karşı kullanıyorlar. Bu bundan medet umarak zaten kendilerini bilinçli bir şekilde zaten mahkum ediyorlar. Gelip bana kendi Erhan Timuroğlu gelip bana kendisi söyledi. Abi dedi Veli Küçük ile Muzaffer Tekin bana bazlama veriyorlar, çay veriyorlar, Osman Yıldırım’a karşı Osman Yıldırım’ı yalanla haberin olsun

126

Page 127: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:127

diyen kendisi. Fikri Karadağ benim amcamın kirvesidir, Fikri Karadağ’ın aleyhine konuşmasan senden rica etsem gibi konuşan kendisi. Şimdi bazı realitelere de değinirken realiteleri kendi lehine, kendi lehine konuşuyor ancak onu kullananlara, kullananların direktifleri doğrultusunda onları kurtarmaya yönelik, beni suçlamaya yönelik suçlamalar içerisinde ancak onu da beceremiyor. Ve bunu da sizler çok iyi fark ediyorsunuz. Anlattıklarının bir kısmı yalan bir kısmı da doğru. O doğru olan kısımları beni teyit ediyor ancak bunu da kendi lehine kullanıyor. Alparslan Arslan’ın sağ koluyum cümlesi kendi ifadesi basına yansıyor Alparslan Arslan’ın sağ koluyum önemli bir adamım. Şimdi Doğu Perinçek burada yerine gelmiştir. Sayın Doğu Perinçek’e sormak istiyorum. Sayın Doğu Perinçek ben size bana iki milyon dolar verin diye bir söz söyledim mi? Bana cevap vermesini rica ediyorum sayın başkan.”

Mahkeme Başkanı:" Bitirin, bitirin işinizi bitirin siz.”Sanık Osman Yıldırım:” Ona göre konuşacağım öyle bir cevabım var mı? Yok mu?”Mahkeme Başkanı:" Konuşma sırasında Erhan Timuroğlu’nun bir lafı var. Öyle bir

konuşma geçtiğini söyledi.”Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi:” Efendim Erhan Timuroğlu bir ay kadar önce

Hasan Hüseyin Özese yargıcımızın yönettiği duruşmada iki milyon dolar verin şeklinde Osman Yıldırım’ın bir beyanı olduğunu o zaman söylemiş ve tutanaklara geçmişti.”

Sanık Osman Yıldırım:" Hayır hayır,”Sanık Doğu Perinçek:” Ama benim ben o sözü duymadım ama.”Sanık Osman Yıldırım:” Yani ben size öyle bir cümle kullandım mı?”Sanık Doğu Perinçek:” Hayır o Erhan Timuroğlu duymuş ve tutanaklara o zaman geçildi.

Ben o konuda kendi beyanımı sizin yönettiğiniz bir duruşmada söyledim.”Mahkeme Başkanı:"(1 kelime anlaşılamadı) söylediniz zaten.”Sanık Osman Yıldırım:” Yani ben size öyle bir cümle kullanmadım.”Mahkeme Başkanı:" Ben demedim dedi, demedi.”Sanık Doğu Perinçek:” Erhan Timuroğlu bunu o zaman bir ay önce söyledi ama ben

şahsen kendim bunu duymadım.”Sanık Osman Yıldırım:” Teşekkür ediyorum bu atfı cürümü de bilgilerinize arz ediyorum.

Demek ki, böyle bir şey yok. böyle bir şey yok. Şimdi Muzaffer Tekin’e sormak istiyorum Muzaffer Tekin, Ziya Timuroğlu benim arkadaşım, arkadaşı olduğunu kabul ediyor mu? Bunun cevabını alabilir miyim sayın başkan?”

Mahkeme Başkanı:" Hayır devam edin. Devam edin bakalım. Devam edin, devam edin.”Sanık Osman Yıldırım:” Devam edelim. Bakın, bakın, bakın burada şimdi Erhan

Timuroğlu’na hazırladığım soruları kürsüde yarın kendisine peş peşe soracağım. Ancak hemşerim Semih Tufan Gülaltay yanlış taleplerde bulundu taleplerini size okurken. Ankara emniyetinden sorulması diye talepte bulunuyor Ankara emniyeti diye bir cümle ben kullanmadım. Kars, Kars cinayet masasında Akın Birdal suikastından iki gün sonra Akın Birdal suikastından dolayı Ankara emniyeti beni sorguladı diye bir cümlem yok. Şimdi kendisi bu yanlış belki bu bilgileri çarpıtarak talepte bulunuyor onu bilmiyorum. Kendisinin burada olduğu zaman şimdi bana yalancı kelimesi kullandı onu nasıl tanışıyoruz, ne şekil tanışıyoruz, nereden tanışıyoruz ne kadar hukukumuz var kendisinin bulunduğu bir ortamda bunu daha rahat dile getireceğim. Yalancı ben değilim kendisidir. Ancak kendisi geçmişte çok sevdiğim bir insan değer verdiğim bir insan Yozgat cezaevinde kastettiği Cumhuriyet başsavcısı onun düşmanı değildi. Ve kimse de beni yönlendirmiyordu. İlle Semih Tufan’ın bulunduğu koğuşa beni verin de orada kendisi de diyor iyi ki ben kabul etmemişim. Yani demek ki, o koğuşa gidip Semih Tufan’ı suikast düzenleyeceğim gibi cümleler kullandı. Kendisi burada olmadığı için onun hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. Ancak beni yönlendiren kimse yok. Benim beni tanıyan benim aleyhimde konuşan hayatını kurtardığım kendi kardeşini, kendi kardeşidir. Ben emniyette onun aleyhinde konuşmadım, tanıdığım halde tanımadığımı söyledim beni tanıdığını söyleyen kendisi kardeşidir

127

Page 128: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:128

ve dışarıda kendi arkadaşlarıyla telefonlaşıp benim aleyhimde bana küfreden kendi kardeşidir. Yani hayatını kurtardığım kendi kardeşi. Bundan dolayı yani Semih Tufan’a yönelik beni yönlendiren herhangi bir gü herhangi bir nokta yok. Kendisi yanlış bilgilere sahip. Onu kendisinin de bulunduğu bir ortamda daha teferruatlı daha güzel şeyler anlatırız. Şimdi burada bu beyefendi insanlar hakkında iyi şeyler konuştum onların aleyhinde konuşmama rağmen seviyelerini koruyorlar üsluplarına dikkat ediyorlar keza bunların içerisinde beyefendiliğini koruyan Hüseyin Görüm de var dün Hüseyin Görüm’e kızdım, Hüseyin Görüm avukatıma saygısızlık yaptığı için kızdım. Ben kimseye, kimseye saygısız kusur yani saygısızlık yapmıyorum ancak burada samimi söylüyorum gerçekten Oktay Yıldırım bunların içinde yakışmayan biri yani harbiden çakalın tekiymiş. Yani harbiden şimdi, şimdi yakalattığı bombaları emniyete mal ediyor. Emniyet kurumuyla, Türk Silahlı Kuvvetlerini karşı karşıya getiriyor.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:" Nedir o (1-2 kelime anlaşılamadı) senin hakkında ne söyledi. Senin

hakkında ne söyledi de öyle söylüyorsun.”Sanık Osman Yıldırım:” Benim, benim hakkımda ne söylediğini çok iyi bilir.”Mahkeme Başkanı:" Ne söyledi ne, ne söyledi senin hakkında o?”Sanık Osman Yıldırım:” Aleyhinde konuştuğum insanlar bakın saygılarımı arz ediyorum.

Seviyesini koruyan üslubuna dikkat edenlere saygı arz ediyorum.”Mahkeme Başkanı:" Ne konuştu hakkında, ne konuştu. Ne söyledi hakkında?”Sanık Osman Yıldırım:” Ne söylediğini onu duruşma tutanaklarına bakarsanız daha iyi.”Mahkeme Başkanı:" söylesene ne konuştu hakkında öyle o lafı söylüyorsun. O şekilde

konuşuyorsun?”Sanık Osman Yıldırım:” Bana hakaret ediyor sayın başkan.”Mahkeme Başkanı:" Ne dedi sana, ne söyledi sana?”Sanık Osman Yıldırım:” Ne dediğini herkes biliyor.”Mahkeme Başkanı:" Ne söyledi sana ben bilmiyorum mesela unuttum ben söyler misin ne

söyledi karşılığını o şekilde verdine göre ağır bir şey söyledi ne söyledi sana?”Sanık Osman Yıldırım:” Kendisini iyi bilir kendisi açıklasın.”Mahkeme Başkanı:" Ne söyledi sen, sen karşılık verdin ona?”Sanık Osman Yıldırım:” Ben, ben, ben söylemiyorum. Ben söylemiyorum. Burada burada

bakın.”Mahkeme Başkanı:" Bir daha o şekilde kelime kullanma. Anladın mı? Bir daha bu kelime

kullanma bir daha. Bir daha kullanma o tarz kelimeleri burada. Kullanma bir daha bir daha kullanma. Bir daha sözünü de keserim atarım seni dışarıya. Anladın mı, anladın mı?”

Sanık Osman Yıldırım:” Bana hakaret etmeye, ben hakaret etmeye. Bakın kullanmıyorum. Hakaret, hakaret sayın başkan. Anladım da peki bana hakaret edenleri niye dışarıya atmıyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:" Hayır sana hakaret, sana ne şekilde hakaret ettiklerinde atarım onları da atarım meraklanma sen.”

Sanık Osman Yıldırım:” Ama ben göremiyorum onu.”Mahkeme Başkanı:" Sen meraklanma, sen seni yalancı diyen, sana yanlış söyleyen

diyene sen hemen hakaret etti diyorsun bana. Senin o şekilde konuştuğun onlarca kişi var burada. Tamam tamam tartışmak istemiyorum devam et devam et. Tamam devam et. ”

Sanık Osman Yıldırım:” Bu şeklide konuş. Şimdi sayın başkan bana hakaret, bana hakaret edene karşı da.”

Mahkeme Başkanı:" O kelimeyi sakız gibi kullanıyorsun. Bir daha, bir daha duyulmayacak bu duruşma salonunda. “

Sanık Osman Yıldırım:” Hangi kelimeyi.”

128

Page 129: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:129

Mahkeme Başkanı:" İşte demin konuş kullandığın kelimeyi. Alparslan Arslan’dan başladın kaç kişiye kullandın onu. Tamam tamam tamam devam et.”

Sanık Osman Yıldırım:” O zaman sayın Oktay Yıldırım özür diliyorum. Bırakın da özür dileyim o zaman. Kendisi bana hakaret ediyor özür dilemiyor ve siz de özür dilettirmiyorsunuz. Ama bakın ben ben söylüyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Ha özür dilediysen kabul edilir tamam. Tamam. Tamam. Sen büyük oldun o zaman.”

Sanık Osman Yıldırım:”Ama bana edene de karşı çıkın.”Mahkeme Başkanı:" Özür diledin büyükledin işte büyüdün. Daha güzel, daha güzel, daha

güzel. Senin yaptığın daha güzel. Hadi devam edin, devam edin. Devam et. Devam et.”Sanık Osman Yıldırım:” Ve hakaret edene. E sizde özür dilettirin bana hakaret eden

insanlara. Bakın bir kez daha söylüyorum.”Mahkeme Başkanı:" Tamam, tamam.”Sanık Osman Yıldırım:” Bir kez daha söylüyorum. Bana saygısızlık yapana saygısızlık

yaparım. Seviyesini koruyan insanlara saygılarımı arz ederek söze başlarım bunu defalardır söylüyorum. Bakın biraz önce isim saydım bu insanlara aleyhinde konuşmama rağmen bu insanlar seviyelerini koruyorlar. Bu insanlar beyefendi gibi davranıyorlar. Ben de bunlardan dolayı onlara saygılarımı arz ettim. Ancak bana hakaret edene de.”

Mahkeme Başkanı:" Hakaret etmezler sana, sana hakaret ettirmeyiz meraklanma sen. Devam et, devam et artık.”

Sanık Osman Yıldırım:” Nasıl davranmamı bekliyorsunuz? Sayın başkan, artık bu durum karşısında devam etmek istemiyorum. Yüce mahkemenize yönelik de saygısızlık yaptığım için kusura bakmayın tekrar özür diliyorum.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:" Hayır, hayır. Tamam, buyurun, hayır efendim. Buyurun, buyurun.”Sanık İsmail Yıldız söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, iddianamenin ek delil klasörlerinde

bir tane belgeye rastladım, telefon tespit tutanağı. Bu telefon tespit tutanağında benim bilgisayarımdan Hizbuttahrir terör örgütü operasyonunda dört kişinin telefonu bulunduğuna dair bir kayıt var. Bu dört kişinin ismi de burada. Şimdi Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan İsmail Yıldız isimli şahsın yuesis 84 ibareli kasa, samsung hdd diye gidiyor isogen x l diye devam ediyor. Yani biz o dört telefon numarasını İstanbul sanayi odasının kayıtlarından indirmişiz sayın başkanım burada belgede var zaten. Bu da savcılığın dosyaya eklediği belge. O şahıslara ait olduğu iddia edilen telefon numaralarının hepsi şirket telefonu. Birisi ermiş giyim sanayi A.Ş., diğeri modipa tekstil ithalat ihracat sanayi ve ltd. şti. eser mobilya, güneş plastik inşaat sanayi ve tic. Ltd. şti. yani bunlar sanayi odasına kayıtlı şirketler. Biz daha önce size arz etmiştim. Rekabet ve istihbarat diye bir sempozyum düzenledik 2004 yılında. 2004 yılının 4-5 aralık aylarında uluslar arası bir sempozyumdu. O sempozyumu duyurabilmek için Türkiye’deki tüm meslek örgütlerinin Internet sitelerinde üyelerine ait yada link verdikleri diğer sitelere ait telefonları indirdik. Yani o benim hizbuttahrir terör örgütüyle irtibatlandıran 4 tane telefon numarası İstanbul sanayi odasının verilerinden aldığım 4 tane telefon numarası sayın başkanım. Benim bu şahısları tanımıyorum ben hiçbir zaman karşılaşmadım. Ve herhangi bir iletişimimiz de yok başka bir ilginç şey bu şahısların telefon numaralarını kaydederken İstanbul sanayi odası şirket oldukları için uluslar arası aramalarda Türkiye’nin kod numarasını eklemişler. Uluslar arası alan kodu 90 arkasından İstanbul’un alan kodu var Avrupa yakasının 212. sayın başkanım, Türkiye de ben telefon fihristine telefonu başka birisinin telefonunu kaydederken hiç Türk ise Türkiye’nin telefon kodunu eklemiyorum. Şimdi Sesar’ın bilgisayarlarında on binlerce belki yüz binlerce telefon numarası bulunabilir çünkü Türkiye’deki tüm şirketlerin telefon numaralarını iletişim adreslerini, fakslarını, mail adreslerini derledik biz elimizden geldiği kadar yetişebildiklerimizi ve uluslar arası sempozyumu duyurmaya çalıştık sayın başkanım. O kapsamda elde ettiğimiz telefon numaraları

129

Page 130: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:130

karşımıza bir örgüt bağlantısı olarak çıkarılıyor. Benim bu kişilerle bir telefon görüşmem yok ve savcılık öyle bir şey yapmış ki, Ergenekon hizbuttahrir telefon bağlantısı. Hiç görüşmem olmayan dört tane kişiyle beni telefonla irtibatlandırıyor sayın başkanım, şu belgeyi savcılık incelemiştir iddia makamı nereden alındığı belli telefon numaralarının indirildiği yer belli İSO’nun internet sitesinden indirilmiş İstanbul sanayi odasının ve telefon numaralarının önüne Türkiye’nin alan kodu konulmuş. Bunun şu belge incelendiği zaman benim böyle bir bağlantımın olmadığını savcılık görüp bu bağlantıyı kurmaktan vazgeçebilirdi rahatlıkla. İyi niyetli bir girişim olsaydı, iyi niyetli bir soruşturma olsaydı şu evraklar benim dosyama konulmazdı sayın başkanım. Hiç telefon görüşmem yok bu kişilerle. Ama tam tersine beni bu irtibatın merkezine yerleştiren gazetenin sahibiyle telefon görüşmelerin var telefon tutanaklarını baktım. Hamdi Akın İpek ile görüşmüşüm bugün gazetesinin sahibiyle iki tane telefon görüşmesi var, daha belki de daha fazladır. Ve aynı gazetenin yazarlarından Nuh Gönültaş ile aynı davada yargılandım ben. Şimdi yandaş medya yada bu şekilde de anmak istemiyorum maalesef böyle hiç bakmadan çok rahat bir şekilde infaz edebiliyor. Bu bunlardan birisi sayın başkanım ilginç yani ben şaşırdım. Şu belgeyi görünce şaşırdım. Eğer savcılık bu belgeyi göre göre diğer şeylerde de aynı şeklide yaptıysa işimiz iş. Ben sayın başkanım tutuklandığımda benim ofisimde ve işyerimde ele geçirilen evraklara baktığımda savcılığın veya iddia makamının niyetini anladım. Şimdi biz danışmanlık hizmeti verirken genel tabloya bir bakarız ben bunu aynı koğuşta kaldığım arkadaşlara da söyledim Tekirdağ F tipinde arkadaşlar dedim bu siyasi bir operasyon yatıracaklar. Ellerinden geldiği kadar yatıracaklar, ellerinde bir delil olursa daha fazla yatırırlar, bir delil olmazsa yatırabildikleri kadar yatırırlar Allah yardımcımız olsun dedim. Sayın başkanım ben daha önce burada söyledim ibadetlerimi ettiğim için herhalde hizbuttahrir örgütünü bana layık gördüler. Ben ibadetlerimi etmeye devam edeceğim yani birileri böyle bir şey yaptı diye dinimizden vazgeçecek değiliz. Bir başka önemli olgu aynı şey yine iddianamede ibda c ile ilgili bölümde ibda c ile Behiç yazmış herhalde Behiç Gürcihan iyi ilişkilerimin olduğunu söylemiş. Sayın başkanım ibda c’nin yayın organı var legal bir yayın organı aylık diye bir dergi çıkarıyorlar zannediyorum. Aradılar dediler ki, biz Nuray Mert hoca ile Anıl Çeçen hoca ile ve Avni Özgürel ile röportaj yaptık sizinle de bir röportaj yapabilir miyiz? Ben kabul etmedim röportaj teklifini. Çok ısrar ettiler dedim ki, sorularınızı gönderin faks, maille atalım dedim maille olmaz, faks ortamında gönderin sorularınızı cevaplayalım. Bize gönderdikleri soruları cevapladık dergi çıktı sayın başkanım dergide Genelkurmayın strajetisti sesar diye bir ibare kullanmışlar. Açtım telefonda ki o telefonun dinlendiğini biliyorum. Hem emniyet tarafından hem MİT tarafından dinlenildiğini biliyorum. Fazıl Uygun’un da izlenildiğini biliyoruz bizimle temas kuran şahsın. Dedim ki, niye böyle bir ibaret kullandın. Özür dileyelim bize şey yap teksip et. Dedim, teksip etmeyeceğim ne niyetle yaptığını ve seni kimlerin kullandığını biliyorum. Kimlerin adına bu şekilde davrandığını da biliyorum. Sayın başkanım, ben daha önce ifade ettim biz bir Ting Tang’iz bir düşünce kuruluşuyuz. Ve düşünce kuruluşlarının bir çalışma şekli var. giderler bizzat olayın öznesiyle görüşürler. Olayın öznesiyle görüşmeden hiçbir şekilde rapor yazmazlar. Bir küresel barondan bahsediyorsak mutlaka o küresel baronla görüşür onun küresel baron olduğunu söyleriz. Bir siyonistten bahsediyorsak ki, bu bir İsrailli yada bir mason değildir. Siyonist kavramı çok farklı bir kavram. Türkiye de yanlış bilinir onunla görüşür öyle kavramı kullanırız. Yani ben bir araştırma merkezinin başkanıyım sayın başkanım. Biz düşünce üretiyoruz, fikir üretiyoruz. Ortaya koyduğumuz düşünceyi, fikri elimizle tutmadan hiçbir şekilde raporlaştırmayız. Sayın başkanım, yine ek belgeleri inceliyorum. Bende ele geçen yazılı şeyle çoğu yazı yüzde 99’u yazı. Başka bir şey de olmaz zaten yani sesar bir araştırma merkezi. Bakıyorum yazılara biz bugünkü gelişmeler daha öncede ifade ettim. Görmüşüz ve yazmışız. Bunu muhalefet olarak nitelendirebilir birileri eğer AKP’ye muhalefetsek ben AKP’ye muhalefet değilim. AKP’nin yanlışlarına muhalifim. Burada Emin Gürses bir bilim adamı, aynı hassasiyetlere sahibiz biz. Ben kendi adıma hiçbir zaman muhalif konumda olmadım hiçbir şeye. Yanlışlara muhalif olduk, eğriliklerin muhalifi olduk, istismarın muhalifi, istiskalin

130

Page 131: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:131

muhalifi olduk ama hiçbir zaman herhangi bir şeye durduk yere muhalefet etmedik. Yanlışları ortaya koymaya çalıştık. Sayın başkanım, benim 31. aya giriyor. Ben öyle bir hasar aldım ki bunu artık 30 sene de tamir edemem ben. Ve burada sadece bulunmamın sebebi bu. Ben daha başka ilginç bir şey söyleyim. Bu sürecin 2000’li yıllarda sesar da nasıl inşa edildiğini ben yakinen gördüm. En son benim çevremde bir takım istihbarat örgütlerinin muhbirlerinden yada ajanlarından başka kimse kalmadı ve onlara da sesarın kapısını açtım dedim gelin buyurun. Burada yasa dışı hiçbir şey yapılmaz. Hiçbir toplantıya gidilmez. Hiçbir mitinge gidilmez bunları izleriz bir şeklide medyadan şurdan buradan ama ben hiçbir toplantıya katılmadım sayın başkanım. Hükümete muhalefet edilecek olsa bunun yöntemini en iyi bilenlerden birisi benim. Daha önce söyledim burada hem uluslar arası hem de ulusal güç ilişkilerini en iyi bilen adamım ben. Ve bir başka şey sayın başkanım bunu şurdan göstermem lazım AKP’ye muhalefet olduğumuz yada halkı hükümete karşı silahlı isyana tahrik ettiğimiz söyleniyor muhtemelen iddia makamı da bu yazıları okuyamadı. Şimdi sayın başkanım 33 nolu klasörde bir yazı var, 4. yazı herhalde. 29. ve 149. sayfalar arasında sesar antetli iktidar niye zorlanıyor ibaresiyle başlayan ve çeşitli konularda yazıların yer aldığı diye başlıyor. 2002 yılında malumunuz AKP’nin Türkiye de seçime girip girmemesi, 2001 yıllarında Tayyip beyin seçime girmemesi çok tartışıldı. Biz o dönemde dedik ki, birilerinin seçime girmesini engellemek demokratik değil bu Türkiye’yi ilerde daha zor duruma düşürür. Şimdi hem bu tespitlere yapacağız. Hem daha önce bahsettiğim o el kaide saldırılarıyla ilgili tespitleri yapacağız hem de biz burada kalkıp hükümetin muhalifi olacağız sayın başkanım. Bunu bir Ting Tang’in başkanına itham olarak yapamazsınız en azından. İddia makamı için söylüyorum. Niye yapamazsınız çünkü bir Ting Tang’in başkanı en azından yerel ve uluslar arası güç ilişkilerini bölgesel güç ilişkilerini çok iyi bilir. Ve bir Ting Tang’in başkanı bir hükümeti düşüremez ama bir uluslar arası şirket yada Türkiye’deki bir anayasal mekanizma hükümeti düşürebilir. Bunun da yolu anayasada belirtilmiştir. Burada ek yazılarda var zaten başkanım. Ya cumhurbaşkanını göreve çağırmışız, ya anayasa mahkemesini göreve çağırmışız. Yani hiçbir zaman halkı elinize silah alında sokağa çıkın dememişiz sayın başkanım. Sayın başkanım bunun örneklerini gördük daha önce de ifade ettiğim gibi. Çok fazla vakti almak istemiyorum zaman geç oldu. Sayın başkanım, iddia makamında ben daha önce burada arz ettim size İsmail Yıldız’ı kurban seçtik ifadesini kullanan bir takım savcılar vardı, bazı savcılar bu ibareyi kullanmıştı. Ve benim 221 kapsamına girip bir takım ifadeler vermem karşılığında serbest bırakılacağıma ilişkin bir takım teklifler de olmuştu. Sayın başkanım ben şimdi anlıyorum ki 31 aylık süreçte kurban seçildiğimiz doğru. Hükümetin elinin mahkeme salonuna kadar uzanması Türkiye de çok şaşılacak bir şey değil ama heyetinize kadar uzanmasını istemiyorum ben sayın başkanım. Burada Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Fikret Seçen’in kardeşinin düğününde Hayati Yazıcı aynı masadalar. Hayati Yazıcı bugün bakan sayın başkanım. Zekeriya Öz bu masada Fikret Seçen bu masada ve şu anki heyetinizle arada sadece bir resim var sayın başkanım. Ben o resmi koymak istemiyorum sayın başkanım. Hukuka olan saygımdan veya en azından o saygıyı ve güveni korumak zorunda olduğumuzdan o resmi koymuyorum. Ama en azından şu 31 aylık sürenin dikkate alınmasını sizden tekrar talep ediyorum sayın başkanım şu. Sayın başkanım bir son husus teori ve senaryo departmanı bu Ergenekon örgüt şemasında o şekilde nitelendirilmişim ve orada birçok isim var. Sayın başkanım, ben o isimlerden Oktay Yıldırım’ı burada tanıdım. Erkut Ersoy’u burada tanıdım. Kuddusi Okkır’ı burada tanıdım. Asuman Özdemir’i burada tanıdım, Gazi Güder’i burada tanıdım. Ergün Poyraz ile kavgalıydık. Halil Behiç Gürcihan ile 2004 yılının Aralık ayından beri kavgalıydık. Hayrullah Mahmut Özür ile de neredeyse son 6-7 aydır Ankara’dan uzaklaştığı için doğru dürüst görüşemiyorduk sayın başkanım. Sayın başkanım bir başka husus benim propagandadan sorumlu bir kısma yerleştirmişler. Sayın başkanım örgütün hangi propagandasını yaptığımı, nerede propagandasını yaptığıma ilişkin tek bir şey yok elde delil. Şimdi sayın başkanım az önce dediğim gibi 31 ay oldu.

131

Page 132: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:132

Yani dolduruyorum o 31 ayı. Ben en azından bu sürecin kendi adıma son bulması için tahliyemi talep ediyorum arz ederim.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi, verildi:” Sayın başkanım bugünkü vermiş olduğum dilekçede belirttiğim hususları birçok kez huzurunuzda dile getirdim. Aynı hususları tekrar dile getirmek istemiyorum. Bu nedenle dilekçemdeki hususlar da göz önüne alınarak dosyamın tekrar incelenerek tahliyemi istiyorum.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi, verildi:” Sayın başkanım Osman Yıldırım’ın demin söyledikleri şuydu. Yani direk Sayın Doğu Perinçek’e söylemedi iki milyon dolar verin bana. Ben bunu arz ettim dedim ki, benim vesilemle yani bunu söyledi. Benim aracılığımla bunu söyledi. Yani benim söylememi istedi. Bunu izah etmeye çalışmıştım o zaman. İkinci olarak da sayın Muzaffer Tekin benim amcamın doğrudur okuldan arkadaşı yani devre arkadaşı kendisi bana söyledi. Başka bir şey yani arkadaşlığı falan söz konusu değil sadece öyle. Sayın Mehmet Fikri Karadağ da kirvesinin dünürüdür ona ben söyledim. Ulan dedim sende utanma yok mu utanmaz herif dedim. Millete iftira atıyorsun. O da dedi yapacağım başka bir şeyim yok. bu benim son şansım. Ha buna inanmıyor musunuz? 7 nolu cezaevinin iki tane müdürünün isimlerini bilmiyorum onları da canlı şahit olarak iki tane memur o memurları da isim olarak biliyorum. Hem de onların yanında onları da canlı şahit olarak çağırtabiliriz. Burada da zaten o iki milyon dolar sohbetinde de burada şahit olarak da bir komutan ismini vermiştim o zaman şimdi vermek istemiyorum. Ama isim ismi biliniyor. Onun yanında Selim Akkurt’un yanında, İsmail Sağır’ın yanında vardın nasıl yoktun duvarın kenarında duruyordu ya. Yani ses gelmemiş olabilir sende vardın.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:" Tamam buraya anlat, buraya anlat sen buraya anlat. (1-2 kelime

anlaşılamadı) ne diyeceksen. Anlaşarak olmaz öyle direk mahkemeye karşı konuş.”Sanık Erhan Timuroğlu:” Ha bunlar bu saydığım insanların hepsi. İşte böyle arz ettiğim gibi

bunlar. Yani kendince uyduruyor uyduruyor, böyle planlar yapıyor ondan sonra bu arz ederim hepsi bu.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi, verildi:” Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum. Sayın savcılarıma da. Biraz önceki konuya bildiğim kadarıyla bir açıklama getireyim arzu ederseniz çünkü ismim karıştı. Sanıyorum sizin olmadığınız bir duruşmada Vedat Yenerer telefonuyla ilgili bir dilekçe vermek için gelmiş. Ara verilmişti o ara. Bu paravanın arkasında ben Vedat beyle konuşuyordum. Dedi ki, hayrola abi dedi burada bir Osman para istemiş insanlardan dedi savcılarla ilgili, savcıları yakıyım falan diye, dedim hayırdır kim söyledi Selim Akkurt şimdi biraz önce söyledi dedi. Sen de dedi kredi açacakmışsın buradakiler hepsi emekli dedi. Dedim Vedat nereden duydun bunu Selim söyledi bana dedi. Ben Selim’i çağırdım, Selim kim söyledi sana böyle bir şeyi? Dedi ki, abi biraz önce içeride böyle bir olay oldu dedi sizin sizde espri mahiyetinde Hayrettin bey kuyumcudur kredi açar size, siz emeklisiniz diye ben de dedim benim ismimi böyle şeylere karıştırmayın. Nereden duydun dedi. Bu genç arkadaşı söyledi. Onun yanına gittim. Dedim kim söyledi niçin böyle bir şeyi dedi ki, burada şey söyledi dedi yani. Dedim benim.”

Mahkeme Başkanı:" Selim Akkurt mu söyledi?”Sanık Hayrettin Ertekin:” Selim bana Vedat beyin yanında söyledi. Vedat beye söylemiş

önce. Ben Vedat beyle sohbet ediyordum işte benim.”Mahkeme Başkanı:" Selim itirafçı olmak istedi geldi buraya orayı onu anlatmadı unuttu

herhalde.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Pardon efendim.”Mahkeme Başkanı:" Buraya geldi itirafçı olacağım dedi anlatacağım dedi ama onu

anlatmadı unuttu o bölümü herhalde.”

132

Page 133: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:133

Sanık Hayrettin Ertekin:” Selim mi söyledi efendim. Ben bilmiyorum ben yoktum ben üç gündür gelmiyorum sayın başkanım.”

Mahkeme Başkanı:" Unuttu, unuttu soracağız onu.”Sanık Hayrettin Ertekin:” Ben yoktum. Ama Vedat Bey böyle bir espri mahiyetinde abi

böyle böyle sen dedi bu oldu yani benim dedim lütfen beni karıştırmayın böyle şeye ne bana Osman Yıldırım söylemiş ne bu arkadaş ben sadece lütfen benim ismimi bu tip şeylere karıştırmayın ben bu tip şeylerden hoşlanmıyorum dedim. Onun için sadece buna açıklık getireyim yoksa başka bir şey yok. Sayın başkanım, huzurunuzda devam eden diğer davanın 2009/191 esas sayılı davada ismimi hiç olmadık şekilde kullanan ve daha önce 95 yılında kendisiyle bir olaydan dolayı olayı da savunmamda izah etmiştim yüce mahkemenize ve polis sorgusunda da ora koydukları evraklarda da izah etmiştim. Ve savunmamda da var. Polis sorgumda da var. Benim 16 yıldır yakamı bırakmayan sadece kuyumcu mağazaların Bodrum’daki iki tane mağazamızın yazın açıyoruz biz Nisan ayında açarız sezon sonunda Kasım gibi kapatırız. O mağazalarda çalışan insanlar var. Hepsi yabancı dil bilirler. Ve üç dört dil bilirler. Yunanca bilen var İngilizce ben gitmem küçük kardeşim Mustafa Ertekin gider o, o konularla o ilgilenir. Ben Bodrum’a çok gitmiyorum çünkü benim orada bulunamıyorum. Ve o olayda bir Murat Şahinbaş isimli yanımızda çalışan bir büyükelçi Sidney büyükelçisinin oğlu rica etmişlerdi. Rahmetli Haluk Bayulken Sydney’den gelmiş yabancı dilde biliyor. Alırsan sevinirim dedi, Aktur da yazlıkları da var. Çalışır sizin orada dedi, tabi gönderin çalışsın dedim talimat verdim işe aldılar. Çokta beyefendi bir çocuktu şimdi Türkiye’de bir genel müdür. Bu kişi bir arkadaşının akşam bir bara gidiyorlar Hadi Gari diye bir bara gidiyorlar. Orada alkol alıyorlar, iş yerleri kapandıktan sonra 12 gibi kapanır bizim oradaki mağazalarımız, büyük mağaza biraz daha geç kapanır. Barda ceplerindeki para bitiyor, 70 milyon lira gibi bir para geliyor. Hadi Gari barın garsonuyla beraber geliyorlar, iş yerini açıyorlar. Bizim arkadaşının yanındaki o içki içtiği arkadaşının, okul arkadaşının kendi babasının ek kartından bizim iş yerinde post makinesinden 70 liralık şey çekiyorlar, altın satılmış gibi bilezik satışı yapıyorlar. Kasadan açıyorlar para alıyorlar, benim kasamdan ben bundan 3 sene sonra haberim oldu. Alıyorlar ve post makinesi ertesi günü sabah o fişler bankaya gidiyor, Yapı kredi bankasına o Yapı kredi bankası o paraları bize komisyonunu düşüyor ve ödüyor. Onu yapan bir bayan, muhasebedeki bayan gidiyor o işleri yapıyor. Aradan üç buçuk ay sonra, 4 ay sonra bir gazetede sabah gazetesinde manşet Yunan bankaları 70 milyar dolar dolandırıldı. Ergold kuyumculuk sahibi Hayrettin Ertekin, bende Ankara’dayım o zaman bu Anavatan partisinin kongresiyle meşgulüz. Sabah saat 08.00’de rahmetli kayınvalidem telefon açtı nedir bu dedi. Kalktım bindim arabaya iki buçuk saatte İstanbul’a geldim ve çıldırmış vaziyette. Geldim mali şubeye gittim, cumartesi günüydü. Arabamı park ettim, çıktım bizim haberimiz yok diyorlar. Sen böyle bir şey, müdür Ercüment Yılmaz bey geldi, rica ettik geldi. Sordu oradakilere dediler ki valla bir çocuk var, burada içeride ama omu diye gittiler baktılar ki evet o, şikâyet edilmiş onu almış ekipler o ek kartının sahibi şikâyet etmiş almış. Dedim ki evet bu bizde çalıştı ama ayrıldı, 3 ay önce bu bizden ayrılmış benim ne alakam olabilir bu olayla diye ve saat 01.30 gibi oldu öğlen, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne vekaleten bakan, o gün İstanbul Emniyet müdürü evleniyormuş Yazıcıoğlu yoktu. Yerine bakan Naci Kumaş Bey geldi, nedir konu diye biz odada oturduk konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. İçeriye mali şube müdür muavinliğine 3 gün önce başlamış Adil Serdar Saçan içeri girdi. Böyle bir şey havasıyla girdi, kimsin kim dedi bu arkadaş şeye dedi Hayrettin Ertekin bu, bu dedi nedir dedi bu olayla ilgili daha önce bu bu mağazanın dedi. Bende o şirketi kardeşime devretmişim, yani o şirketin adına post makinesi alınmış Yapı Kredi bankasından. Dedim ki bu şirketin ben eski sahibiydim, böyle bir olay olmuş bu çocukta alınmış gazete bakın dedim sabah gazetesi elimde benim ismim geçiyor, ben bunun için geldim. Sabah saat kaçtan beri de bekliyorum 10.00, 11.00’den beri de bekliyorum. Bir bakalım falan dediler biz Naci beyle konuşurken bir anda Naci beyle bu Adil Serdar Saçan bir şeye girdiler, nasıl bu adam burada oturur. Bu adam, ben tanıyorum bu adamı

133

Page 134: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:134

bu adam Diyarbakır’da beni attıran adam, ben ne Diyarbakır’da onu attırdım ne böyle bir şeyim var. Sen dedi Hanifi Avcı’nın daha önceki Ercüment beyden önceki mali şube müdürü Salih Güngör’ün arkadaşı değil misin? Dedi. Evet ama dedim ne alakası var onlarla, sen dedi onları adam ettin İstanbul’a getirttirdin, tayin ettirdin dedi Mesut Yılmaz’a dedi onlar benim defterimi dürmüştü, bende senin düreceğim hadi seni gelsin kurtarsınlar dedi. Naci Kumaş dedi ki bir dakika şey bunlar birbirine silah çektiler orada, benim dedi buraya gelmiş girersin giremezsin böyle bir an oldu, ben onlar onların arasında kaldım. Neyse ben aşağıya indim arabama bindim, gittim. 3 gün sonra bir baktım Adil Serdar Saçan benim iş yerimin önünde 2 ekiple bekliyor. Beşiktaş’ta ki mağazamın, çarşı Beşiktaş çarşısının orada bekliyor. İş yerime girer girmez peşimden girdiler, dediler mali şubeye gidiyoruz. Kelepçe taktılar, dedim ki hayırdır suçum ney dediler Bodrum’da kredi kartından senin şeyinden çekilmiş. Dedim savcılığa sevk ettiniz bu adamı, o dedi tutuklandı seni de götüreceğiz savcı istiyor. Allah Allah iyi dedim, bıraktım arabayı, şoför anahtarları bıraktım gittim. O gece saat gece 04:00 gibi sarhoş bir vaziyette geldi, küfür küfürün biri bin para beni çırılçıplak soydu. Hadi seni bağırıyor, hadi Salih Güngör gelsin seni kurtarsın, aç ara telefonu al bilmem küfürler. Hanifi Avcı gelsin seni kurtarsın, bin bir tane küfür. Dedim ki benden ne istiyorsun? Ben onları sadece Hanifi Avcı’yı İstanbul’da Reşat Altay Bey tanıştırdı, ahbaplığımız var. Salih Güngör’de kardeşinin tayini için İmren Aykut’tan rica etmem üzere geldi, öyle tanıştım samimi oldum. İstanbul’a gelmek istiyorlardı bende o ara rica ettim, tayin listesine koymuşlar benim başka bir tanı yok, sen bunlarla yiyorsun, içiyorsun, geziyorsun. Dedim ki yani benim onlarla gezmem benim burada olmamı gerektirir mi? Beni o gece sabaha kadar dövdü ben orada yemin ettim, çıkınca seni öldüreceğim diye hiçbir suçum günahım yok. Sabaha kadar bana önüme listeler, onu söyle telefonumu karıştırıyor. Mesela orada Rıza Küçükoğlu var, 9 harfi yazmadığı için Rıza Küçük yazmışım. O zaman Rıza Paşa Tüm General İstanbul’da, ya tüm general ya tuğ general yazmışım. Bu kim bunu da aldıracağım şimdi, dedim ki bu harp akademilerinden bir yerde general benim müşterimizdir. Yani onu niye aldıracak ne alakası var, yok falan. Yani bana yapmadığını bırakmadı, beni insanlıktan çıkardı. Ben orada yemin ettim, orada yemin ettim onu öldürmeyi. Dedim ki eğer delikanlıysan kelepçeleri çöz o silahı ver, önce seni öldüreceğim sonra kendimi. Dedi bana kolpa yapma, sabah bir gün baktım 3. gün sabah beni odasında oturmuş börek falan getirmiş. Böyle ellerim arkadan kelepçeli odasına aldı beni, dedi ki yengen börek yapmış dedi. Bak dedi senden dost olalım, sen dedi bir şeyin yokmuş dedi. Adam gibi dedi git savcıya da ifadeni ver. Ben orada ki bir tane Çin vazosu vardı böyle duruyor üzerinde sahte şeyler vardı, onu aldım. Kafasına fırlattım, öldürmeye. Odaya girdiler beni yatırdılar, tekrar dövdüler.”

Mahkeme Başkanı:”Kelepçelerini çözmüş müydü?”Sanık Hayrettin Ertekin:” Kelepçeyi söktü, otur börek getirdim sana dedi, sana dedi börek

getirdim otur. Çünkü üzerimde yaralar vardı, vücutlar tedavi ediyorlardı. Bir doktor geliyordu, habire oraları pansuman ediyordu. Ve insanlıktan çıkmış vaziyette beni, işte bak biz bende asker çocuğuyum, bende şöyleyim sende askerleri çok seviyorsun gibi, dedim beni niye dövdünüz? Ben ne yaptım? Ve hayatımda ilk defa polise gitmişim, kendim gitmişim bir çocuk bir hata yapmış, hatasını telafi etmeye gitmişim. 16 yıldır bununla uğraşıyorum, beni savcılığa Sultanahmet’e çıkardılar Mete bey vardı, savcı bey. Dedi ki seni hastaneye sevk edeyim, dedim ki ailem duymasın 7 tane kardeşim var, duymasınlar. Biri Bodrum’da, biri herkes kimse duymasın, hiç kimse dedim oğlum ya ben dedim. GBT’den o zaman 1. Ordu komutanlığından 1983 yılında üste fiilen taarruz suçundan bir yüz başı nöbette oda yine aynı şekilde küfür etmişti, ben ona kafa atmıştım 3 ay ceza almıştım. Ama 10 yıl sonra ben o davayı takip etmedim, bozulmuş askeri Yargıtay’a gitmiş. Oradan tekrar gelmiş, 3 aylık hapis cezamın 45 gün yatar varmış, o gün o çıktı dedi ki valla maalesef seni evine gönderemeyeceğiz dedi Mete bey, seni dedi GBT’en varmış şimdi polisler söylüyor. Ben bir daha bakın bu hatırlamıyor böyle bir şeyi dedim ama dedi, gece de beni sabah götürdüler saat 09.00’da gece saat 04.30’du gece oldu.

134

Page 135: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:135

Düşünün o gece oldu ve kimse yok yanımda ne avukatım ne ailemden kimse yok, orada oturuyorum sürekli. Halime acıdı dedi ki ya dedi bu vaziyette bu adamı cezaevine götürürseniz bu ölür dedi, ama bu da dolaşıyor orada Naci Kumaş geliyor, işte müdürler geliyor, Ercüment bey geliyor. Sonra bir baktım Fatih, Avukat Fatih Volkan çok eski tanıdığım orada gördüm koridorda, geldi dedi ki Hayrettin ne oldu falan dedim böyle böyle durum. Dedi ki hepinizin hakkında şikayetçi bulunacağım dedi, Fatih beyi aldılar, Fatih beyi avukat olduğu halde içeri soktular çantasını açtılar. Sen nasıl şikayet olursun falan diye onu bile dövdüler, Fatih bey buraya geliyor bir sorun. Onu bile sen nasıl bizi şikayet edeceksin diye dövdüler. Neyse çok uzatmayayım, gece.”

Mahkeme Başkanı:”Uzat, uzattığınız kadar oldu zaten devam edin.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Sayın başkanım sinirleniyorum, ben o günden beri hastayım.”Mahkeme Başkanı:”Rahatlayın madem, rahatlamak istiyorsunuz. Rahatla işte.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Bir Hanifi Avcı’yı, Salih Güngör’ü tanıyorum diye bu ihraç edilmiş

80 yılında Diyarbakır’da Fethullahçılıktan, bu o zaman ki istihbarat Diyarbakır istihbarat şube müdürüymüş Salih bey anlattı sonra Salih bey televizyona da çıktı bunları anlattı. Benimle çıktı televizyona, kendisinin burada söylediği televizyona çıktı beni suçladı dediğini ben Salih beye rica ettim. Dedim Salih Bey bana söylüyorsunuz ama dedim sizin yüzünüzden ben sopa yedim, gelin dedim bütün televizyonlara gittik Atv, Kanal 6, Kanal 7 Akif Pek o zaman program yapıyordu. O kasetlerin hepsini getirttireceğim, hepsini izleyeceksiniz. Çıktım orada dedim ki bana bunları yaptı, Salih Güngör dedi ki bu dedi kolejdeyken de dedi Fethullahçıydı, biz dedi bunu tespit ettik Diyarbakır’da ilişkilerini dedi hakkında rapor verdik, ihraç edildi dedi ve Almanya’ya gidiyor o ihraç edildikten sonra polislikten. Aradan 4 yıl sonra tekrar geliyor Almanya’dan mahkeme kararıyla mesleğe tekrar dönüyor.”

Mahkeme Başkanı:”Serdar Saçan hakkında konuş.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Adil Serdar Saçan hakkında Sayın hâkimim siz sormuşunuz, o

burada bir yığın yalanlar söylemiş ben bugün zaptı ele geçirdim. Ama kendisinin bu zaman zarfında kendisine ben evine gittim, gelmedi hiçbir yerde karşı. Silahım vardı ruhsatlı aldılar, ailem anneme söz verdiğim şeyi elimden aldılar. Ben o ruhsatlı silahı bilgisayarımın, bilgisayarın içine mıknatısla koydum. O şubeye gittim, kapağını böyle çekince açılıyordu. Şubeye gittim, bu dedim yanlışlıkla vermişsiniz benim değil diye içeri almıyorlardı. Arıyorlardı böyle her yeri, ben bilgisayarın içine silah koydum onu vurmaya gittim. O kadar kendimden, her şeyi bırakmıştım ve odasında yoktu. Odasında yoktu, ondan sonra oradaki bir baş komiser Ahmet, ismi Ahmet’ti herhalde oturdu işte su getirdi filan bana bir takım şeyler, bunu burada kapatalım dedi. Silahın ruhsatlı alırız, dedi içeri girersin tutuklanırsın falan bir yığın şey sonra Hasan Özdemir emniyet müdür oldu İstanbul’a, o geldi falan bir takım sonradan onun odasına geçtik, ben sakinleştim beni şeye çıkarmadılar. Yani savcılığa çıkarmadılar, sonra odasına çelik kafes yaptırdı bu adam. Çelik kafes yaptırdı, diyor ki depremden korunmak için hayır herkese söylüyor, Uğur Dündar’a söylemiş, MİT başkanları onlara söylemiş Cemal Koç, İhsan (1 kelime anlaşılamadı) ona söylemiş, kuyumcu Mehmet Utku diye bir abimiz var bizim meslek büyüğümüz ona söylemiş bu adamlan beni barıştırın diye ben hepsini reddettim. Selam vermem size dedim, çünkü beni insanlıktan çıkardı, beni kendisi dövdü. Kendisi bir erkek adam soyulup da cereyan verilir mi hayalarına? Var mı böyle bir şey? Var mı böyle bir şey? Ben onun söylediği dava, onun beni mahkemeye çıkardığı dediği dosyadan tutuklanmadım, ben 45 gün için tutuklandım burada tutuklandı yazmış. Ben o dava İstanbul 1 Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı, ben gittim ifademi verdim ve kararı burada 96 ya 24116 karar numarası ve bu dosyanın getirtilerek içeriğinin Sayın Sedat Sami Haşıloğlu tarafından okunmasını talep ediyorum. Benim orada ki ifadelerim, Fatih Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundum. Eski adliyeydi o zaman, birinde takipsizlik kararı verildi itiraz ettim. Gittim savcı beyle konuştum, tişörtüm vardı çıkardım tişörtümü pantolonumu da çıkardım. Bu vaziyette dedim siz nasıl takipsizlik veriyorsunuz dedim, savcı

135

Page 136: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:136

böyle baktı ya dedi o zaman sen tekrar bir şey yazda dava açalım dedi. İstanbul 7 Ağır Ceza Mahkemesine dava açtı, ben davayı takip etmedim çünkü davaya takip edecek şeyim yoktu, yani onurum kırılmıştı. Avukatım Lütfü Bey o zaman Beşiktaş’ta DGM vardı, DGM’de Ağır ceza reisiydi ve orada birçok insanla görüşüyordum, ikna ettiler onlara gitmiş Adil bey işte Poyrazoğlu falan dedim ki, hayır. Yalvarsa da yakarsa da herkese yapmış bu, herkese yapmış yalnız bana değil ben kime gitsem ya gazetede çıktı işte sen şikâyet etmişin bu adamı her yerde söylüyor. Dedim ki vücudumu açıp gösteriyordum, bakın siz yapmaz mısınız? İnsanlar ve benim beraat ettiğim ve hakkımda şikâyetçi yok, sadece Yapı Kredi bankası 70 lira parası bizim post makinesinden çekilmiş yani kredi, faizi düşülmüş alınmış. Yapı Kredi bankasının gidiyor bankalar arası kredi kart merkezinden, bizim o sene yaptığımız bütün işlemlerin şeyini çıkarttırıyor ve 3 tane mağazanın turistlere sattığımız elmas, pırlanta, yüzük, kolye o sene 400, 500 kilo altın satmışız. Belki de 4000, 5000 krat taş satmışız. 830.000 bin mark 4 ayda ciro yapmışız, onların kredi kartıyla ödüyor turistler bir gemi geliyor 500 kişi 600 kişi onların hepsinin dökümünü çıkartmış, içinde ayırmış Yunanlı Yorgo bilmem kim, bilmem Vasillis tek tek çıkarmışlar. Sen Yunan bankalarını dolandırdın, ne dolandırması ben altın satmışım, pırlanta satmışım kredi kartıyla ödemişler, almışım. Ben Yunanistan’a gittim bir tane rehber buldum Yorgo, Yorgo diye bir İstanbul’dan göçmen birini buldum. Yunanistan’a gittim. Bu mahkeme devam ederken, gazete yazdı ya Yunan bankaları diye Yunanistan’a gittim. Yunanistan’da 8 tane banka var, bir tanesi merkez bankası, tek tek hepsinin gittim müdürlerine rehberimle beraber, ben Hayrettin Ertekin’im İstanbul’dan geliyorum. Bu sabah gazetesi Yunan bankalarıyla ilgili ben dedim, sizin bankanıza zararınız varsa ödemeye geldim, çeklerim burada, param da var ödemeye geldim. Adamlar dur bakalım nedir falan, adam anlatıyor işte Yunanca ben bilmiyorum. Yunanca anlatıyor, anlatıyor falan o ona soruyor, o ona soruyor. Bizim böyle bir kaybımız yok, emniyet Atina’ya gittik Emniyet genel müdürüne bir bayan, bayan anlattı, anlattı. Bayan dedi ki şimdi siz uçağa bindiniz buraya bunun için mi geldiniz? Yazı mı istiyorsunuz? Evet dedim yazı istiyoruz, kadın katıla katıla güldü böyle bir şey olur mu? Dedi. Böyle bir şey olsa dedi biz Türkiye’ye yazarız, bizim dedi İnterpol’ümüz var. Anlatıyor bana Türkçe çeviriyor, dedim lütfen yazı vereceksiniz bana ben yazı istiyorum. Ben geldim madem sizin, ben Türkiye’de itibarlı biriyim. Benim siyasi geleceğim var, benim hayatım var, benim ailem var. Babam bana soruyor nedir bu? Nedir bu? Ben o yazıyı aldım getirdim, bu dosyanın içinde var Sayın başkanım ve mahkemeden de özellikle avukat Fatih Volkan rica etti, Adalet bakanlığı ve dışişleri kanalıyla Atina’ya yazı yazdırdık, Atina’dan gelen yazı bizim hiçbir böyle bir kaybımız yoktur. Sadece bir Yapı Kredi bankasının bir kişiye ait ek karttan o çocuğun o gece Hadi Gari barda biraz fazla içmesi ve gelip dükkânımızı açıp, parayı alıp kredi kartından çekmesi o ek kartın sahibi babası da saat gece 4’te benim oğlum bilezik mi alacak? Diye şikayet etmesinden ben mağdur oldum. Adil Serdar Saçan’ın ondan sonra peşini bırakmadım. Onun her attığı adımı izledim, Migros’tan alışverişi, kredi kartı, hanımının, oğlunun, kızının aldığı arabaların fiyatları, bir böyle klasör hepsi gelecek hepsini getireceğim ben çünkü bunu 2 gün önce rahatsızdım, 2 gün önce bana avukat Levent Pektaş söyledi dedi ki sana söylemek istemiyoruz. Bu senin hakkında böyle böyle şeyler konuştu ama dedi durum bu, senin dedi buna cevap vermen lazım. Ben aynen oturdum bilgisayara bunları yazdım ve 14 yıl önce bu iftiraları atan kişi İstanbul Ağır ceza mahkemesinde yargılandı ve ceza aldı. Şu an dosyası bir kere bozuldu, tekrar Yargıtay’da ve meslekten ihraç edildi. Meslekten İhraç edilmesinde ben iç işleri bakanlığına verdiğim dilekçe, muhakkik tayin edildi. İstanbul istihbarat şube müdürü muhakkik oldu, beni çağırdılar gittim. Bir baş komiser, bir müdür odaya oturduk dedi ki nedir olay, bu dedi kalmış böyle. Sayın Bakanda takip ediyor dedi, meclis araştırma insan hakları komisyonuna da vermiştim şikâyetimi. Oturduk yazdılar, yazdılar ondan sonra 3 gün sonra görevden alındı ve ihraç edildi. Benim şeyimden dolayı ihraç, 3 kere ihraç edildi. Avukatı var biraz önce sormuştum eşime avukatını, avukatı geldi bana dedi ki ben dedi sizin aranızı bulacağım yoksa siz birbirinizi öldüreceksiniz. Bu adam dedi bir hata yapmış her gün kendini yiyor, bu

136

Page 137: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:137

adamla sizi barıştıracağız. Araya dedi Ceylanlar var, Veysel Kadayıfçıoğlu var damat onlarla bir yemek yiyeceğiz. Dedim ki hemen kalk git, hemen kalk git dedim. Yok dedi gitmiyorum, ne yapacaksan bana yap ben gitmiyorum dedi. Sizi dedi ben barıştıracağım, bu adam dedi çok dedi kötü intihar edecek. Dedim ki ben intihar edecektim, Atrax’lar 50 tane ilaç aldım ve bu kişi, bu kişinin peşini bırakmadım. Bu kişinin hayatını bütün sorguladım, daha da devam edeceğim. Kendisine bir mail yazdım, dedim ki elektronik ortamda yazıyorum adımı, soyadımı, şeyimi eğer delikanlıysan ben senin evine geldim, çoluk çocuğun vardı, karın vardı, dokunmadım. Aileye dokunmam ama seni istiyorum, seni dedim istiyorum. Bekledim, 3 gün bekledim gelmedi eve, gelmedi. Kardeşinde kalmış, ondan sonra jandarma bölge komutan yardımcısı geldi. Dedi ki ya sen bela mısın? Git bu adamın evinden seni alır götürürüz. Dedim hayır götürün, öldürün istiyorsanız. O günler böyle geçti, benim hayatım böyle geçti. Çünkü bir insana yapılmayacak şeyler yaptı, diyeceğim kendisi organize şube müdürü oldu daha sonra bütün telefonlarımı dinledi, bütün hiçbir telefonumu da değiştirmedim. Ne evimin 283 39 39’dur, 0542 daha ilk çıktığı gün rahmetli Özal’ın hediye ettiği telefonu hiç değiştirmedim, hani der ya numarası değişti. Hiç birini değiştirmedim, hepsini dinledi. Dinlediğini nasıl öğreniyorum, mesela ben Mehmet Elkatmış’la telefonla görüşüyorum. İşte Sayın milletvekilim nasılsınız, falan iyi misiniz? Diyor ya duydum çok şey duydum, ben de insan hakları komisyonundayım senin dilekçen geldi, geçmiş olsun çok üzüldüm. Biraz sonra Uğur Dündar arıyor beni, Hayrettincim ya oraya da mı şikâyet ettin bu Adil’i ya, bu Adil aslında senin bildiğin gibi değil. Nasıl öğrendin Uğur Bey, nereden öğrendin bunu hemen ben konuşalı 15 dakika oldu, 20 dakika oldu. Bütün telefonlarımı dinledi organize şubedeyken 8,9 yıl eğer bahsettiği örgüt mörgüt dediyse 9 yıl hem evime cihaz yerleştirdiler, hem iş yerime cihaz yerleştirdiler, hem arabama cihaz yerleştirdiler. Hiç birini sökmedim hayatıma normal devam ettim, ama her seferinde kendisine dedim ki seninle karşılaşmak istiyorum. Adresim belli, sende adresini ver geleceğim. Şubeye gidiyorum, kapıdan beni içeri sokmuyorlar. Aşağı arka şey var garaj kısmı var, oradan gidiyorum. Baş komiser Yıldırım Bey diyor ki Hayrettin Bey bak yapma etme, etme burada seni tararlar. Silahlı geliyorsun son olsun, dedim ki onu bekliyorum. Kapılarda bekledim, ama hala bekleyeceğim.”

Mahkeme Başkanı:”Sonuçta aranızda böyle bir problem var, tamam onu detaylı bir, detaylı bir şekilde anladık bunu.”

Sanık Hayrettin Ertekin:”Ama buraya geliyor, buraya geliyor bu hiç davayla ilgim olmadığı halde, bu davayla ne onun ilgisi var Sayın Başkanım ne benim o davayla ilgim var. Avukat Levent Pektaş’a diyor ki Hayrettin diyor benim hakkımda konuşursa diyor bende onun diyor Yunan bankalarını dolandırdığını söylerim, sen ona söyle diyor. Albay da diyor ki Hayrettin öyle bir adam değil, ben Hayrettin’i tanıdım 1 yıldır oradayım, 1 yıldır oradayım adam gibi adam sen onun hakkında söylersen, oda senin hakkında söyler diyor. Yanında birde Fahri Kepek diye bir çocuk var, ona mektup veriyor böyle getirdi, işte biz kardeşiz bu husumeti çocuklarımız büyüdü aldım mektubu yırttım, yırttım o çocuğa da bastım tokadı bana mektup getiremezsin o adamdan diye, dedim seni bir daha yapmayacaksın bunu. Ondan sonra geliyor burada diyor ki Hayrettin Ertekin diyor ney bilmem Veli Küçük şuymuş buymuş kendisinin, kendisinin yaptıklarını ben burada söylersem ispat etmemiş olurum ama İstanbul MİT eski bölge başkanı Galip Tuğcu Bey çok iyi biliyor. Erkal Erdem Bey çok iyi biliyor, onlar araya girdiler. Cemal Koç çok iyi biliyor, onlar çağırdılar GOP’a dediler ki bir akşam işte Reşat Altay, işte arkadaşlarımız gelecek ama bir kişi daha gelecek sürpriz olacak ama burada asilik yaparsan hepimize yapmış olursun. Ben anladım, hemen anladım gitmedim o akşam, gitmedim. Yani sırf o o bölgede.”

Mahkeme Başkanı:”Neyse toparlar mısınız?”Sanık Hayrettin Ertekin:”Toparlayayım Sayın Başkanım toparlayayım, sabah gazetesinin

ihalesine girmemin nedeni ve hayatımın bütün mal varlığımın tamamını oraya yatırıp hayatı noktalamamın sebebi, o gazetenin o gün attığı manşet o gün attığı manşeti ben Adil Serdar Saçan için atacağım. Hiçte vazgeçmedim o hayatımdan onun için kazanıyorum, onun için

137

Page 138: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:138

yaşıyorum. Bütün sülalemin servetini de o uğurda harcayacağım, ben kendisine her şeyi söyledim dedim ki seninle sadece teke tek o odada sen 10 kişiyle beni dövdün, ben teke tek seninle teke tek silah falan yok teke tek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Hayrettin Ertekin konu anlaşıldı.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Konu anlaşıldı, Sayın Başkanım önce mahkemenize ben bu

kendisiyle ilgili hakkaniyet kurallarına sığmayan ve hiçbir, hiçbir insanlığa sığmayan bir kimsenin onur ve şerefine saygınlığını rencide edecek nitelikteki isnatta bulunan kişinin ne olduğunu yüce mahkemenize dosyasıyla tek tek neler yaptığını o CD’leri şeye göndermeden MİT’e göndermeden önce kime verdiğini, ben o CD’leri çok bu göndermeden önce biliyorum bunda olduğunu kendisinin yazıp daktiloda yazıp, adımı yazmıyorum. İşte bilmem diye onu da biliyorum, o kişi hahamı nasıl kullandığını nerelere gönderdiğini Adil Timurtaş’ı kendi şoförüyle araba vererek nerelere göndererek kapsül kapsül yakaladığı o Rusya’dan gelen bir şeyler var Sayın Başkanım civa mıva bir, onlarla bir yerlere gönderdiğini bunların hepsini bu bilgileri para vererek ben öğrendim. Para vererek emekli polis oradan emekli olmuş 4 tane polise maaş veriyordum. Sırf bunu takip edeceksiniz diye maaş veriyordum.”

Mahkeme Başkanı:”Döndük tekrar oraya gelin.”Sanık Hayrettin Ertekin:”He tama oradan vazgeçeyim, Sayın Başkanım bu kişinin söylediği

hiçbir şey doğru değil ve söylediği şeyler 95 yılında olmuş. Ben diyor örgüt için, örgüt kurdum diyor. Bu örgütü diyor bunlar o kadar şey ki beni tehdit etti diyor, ben tehdit etmedim yapacağımı söyledim. Kendisinin operasyon yapmış mali şube müdür yardımcısıyla oradan ayrıldıktan tam 4 yıl sonra organize şube müdürü oldu. 4 yıl sonra yani 2001 yılında, 2001 yılında bahsettiği o örgüt dediği liste var 1 tane herkese MİT’e gönderdiği liste, o liste çok çok önce benim elime geldi.”

Mahkeme Başkanı:”Hayrettin Ertekin saat geçti, yarım saatin hakkını doldurdun yani 5 dakika fazla dinledik seni.”

Sanık Hayrettin Ertekin:”Tamam Sayın Başkanım, Sayın Başkanım saygılar sunuyorum.”Mahkeme Başkanı:”Hadi toparla artık.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Yüce mahkemenize beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Eğer mümkünse evime gitmek istiyorum Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi:”Efendim bugün müvekkilimin

sayın mahkeme huzurunda yapmış olduğu konuşmayı hep beraber dinledik. Bir takım hususlara açıklık getirdi, üzerinde (1 kelime anlaşılamadı) yıllardır devam eden sis perdesine kendi bakış açısıyla bir yorum getirdi. Veli Küçük ne zaman konuşsa ben heyecanla bu konuşmanın basında nasıl yansıyacağını, aslında biliyorum nasıl yansıyacağını ama acaba diye heyecanla.”

Mahkeme Başkanı:”Hemen yansıdı mı?”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük:”Bakın, buyurun. Bugünkü konuşmayı

dinlediniz, aklınızda ne kaldı bilmiyorum. Bakın basının aklında ne kalmış ben size okuyayım. Küçük devlet görev veriyordu, yapıyordum. Şimdi buradan ne diyor biliyor musunuz? Burada Veli Küçük’ü karalamıyor, devleti karalıyor. Yani Veli Küçük devletin kirli işlerini bana para karşılığı devlet bana yaptırıyordu diyor basın. Şimdi buradan şuraya geleceğim bu kadar anlatıyoruz, burada yıllardır anlatıyoruz. Biz kendimizi (1 kelime anlaşılamadı) yıllardır, ifade etmeye çalışıyoruz. Geldiğimiz nokta bu, devlet görev veriyordu yapıyordum. İnsanların aklında bu kalıyor, şimdi Adil Serdar Saçan’dan bugün çok konuştuk, bende biraz daha konuşmak istiyorum. Çünkü Adil Serdar Saçan’ın konusu bizdik, yani her ne kadar davalar ayrı olsa da orada gerek savcıların, gerek hâkimlerin sorgusunda da konu bizdik. Biz sorulduk, biz sorulduk derken Veli Küçük soruldu, Veli Küçük’ün illegal ilişkileri soruldu. Veli Küçük’ün hangi çetelere reislik ettiği soruldu falan, soruldu da soruldu. Her neyse Adil Serdar Saçan’ın söylediklerinden çıkardığım sonucu ben şurada mesela size söylüyorum. Yaptığımız çalışma diyor Türkiye Cumhuriyeti

138

Page 139: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:139

tarihinde en kapsamlı çalışma yapılmıştır, Veli Küçük hakkında diyor. 5 tane şube bir araya gelerek ve biz netice olarak günlerce konuştu ve ben netice olarak burada izledim anladığım şey şuydu biz hiç bir şey bulamadık. Çünkü yok olmayan şeyi bulamazsınız, fakat buna da şöyle bir kılıf uydurdu kendisi efendim işte bilgi saklanıyordu da, telefon dinleniyordu da, dinlenmiyordu da, telefon bilgileri geliyordu da, gelmiyordu da bunun gibi bir takım şeylerle kendisini Veli Küçük’ü karalama üzerinden aklama yolunu seçti. Yani bu zaten bir kampanya, şimdi buradan başka bir yere de geçeceğim. Şimdi ben bir takım sanıkların sorgularını okuyorum, sadece bizim dosyanın değil diğer ikinci, üçüncü iddianamenin sanıklarının sorgularına falan bakıyorum. Şöyle diyorlar şunu tanımıyorsun, tanıyor musun? Tanımıyorum. Şunu tanıyor, tanımıyorsun tanımıyorum. Şunu tanıyor musun? Tanımıyorum. Veli Küçük’ü tanıyor musun? Hiç tanımıyorum. Yani o kadar korkunç bir imaj ki Veli Küçük’le ilgili imaj kafalarında yani ona uzaktan, yakından dokunmak dahi istemiyorlar. Tanıdıkları halde pek çoğunun tanıdığını da bildiğim halde hiç tanımıyorum diyorlar. Korkuyorlar, neden korkuyorlar işte bunun için korkuyorlar. Devlet görev veriyordu, yapıyordum. Veli Küçük burada bunu mu söyledi? Şimdi Adil Serdar Saçan diyor ki Veli Küçük diyor susurluk çetesinde diyor asker kanadının başındaydı diyor. JİTEM konusunda da diyor işte biz onu çok araştırdık diyor, sizde diyorsunuz ki yani bunları neye dayandırarak söylüyorsunuz? Bu bilgileri neye dayandırıyorsunuz? Diyorsunuz. Adil Serdar Saçan’ın burada birkaç yerde verdiği cevap şu, açın interneti diyor bir tarama yapın diyor çıkar diyor. İnternetten bakın diyor, bunlar diyor bilinmedik şeyler değil ki diyor. İnternette bir google’yi tarayın diyor çıkar, işte google da bunlar çıkıyor. Adil Serdar Saçan’da bunlara dayanarak söylüyor. Devlet görev veriyordu yapıyorum diyor, Veli Küçük diyor. Şimdi laf arasında yani Adil Serdar sorgusunun çeşitli yerlerinde bir sürü dağınık bilgiler vermekle beraber benim anladığım şuydu. Bir Tuncay Güney’in beyanlarından hareketle bir çalışma izni alınmış 2001 yılında, bunu istihbarat şubeye devrettik diyor. Zaten bunlar dosyamızda var, istihbarat şube yaptığı çalışma sonucunda da herhangi bir bilgiye, bulguya rastlanmadığı için savcı talimatıyla çalışma izni herhangi bir suçun unsuruna rastlanmadığı için sonlandırılmış. Birde bir yerde 2003 dedi, bir yerde 2000 dedi ben çok net tarihini bilmiyorum ama muhtemelen 2000 yılı Veli Küçük hakkında Türkiye’nin en kapsamlı çalışması yapılmış emniyette, bakın 2000 yılı çok önemli bir tarih aynı zamanda da sözde Ergenekon terör örgütünün re organize edildiği yıllar 2000 yılları. Yani sözde bizim ünlü tanıklarımızın Tuncay Güneylerimizin söylediğine göre, işte 99 yılından sonra, sayın savcılarımızın iddiasına göre hani 99’da re organize ediliyor, sivilleşiyor ya işte o yıl bu yıl 2000 yılı ve o sırada 5 tane emniyet müdürlüğünün 5 tane şubesi bir araya geliyor ve çok kapsamlı bir çalışma yapıyor, Veli Küçük hakkında ve buna ilişkinde Adil Serdar Saçan hani bir bilgi gizlendi, o bana şunu göndermedi, o bana göndermedi demedi. Çok kapsamlıydı dedi, Tantan başındaydı dedi ve bunun sonucunda da bu kadar karalamadan sonra, bu kadar karaladı karaladı susurluğun askeri kanadı. Yani bunu neye dayanarak söylüyorsun, susurluğun askeri kanadını ortaya çıkaracaktım. Sen neye dayanarak Veli Küçük’ü susurluğun askeri kanadın başına koyuyorsun, sen hangi çalışmayla susurluğun askeri kanadını ortaya çıkaracağını iddia ediyorsun. Yani bunu neye dayanarak, hangi bilgiye dayanarak bu bu yok, bu yok. Veli Küçük ve grubu beni Fethullahçı ilan etti, bunu neye dayanarak söylüyorsun. Veli Küçük ve grubu beni hırsız ilan etti, bunu neye dayanarak söylüyorsun. Ne bana getir, getir bana bunu, şimdi biz alıştık bunların hiçbirinin arkası aranmıyor. Bu yargılama boyunca, tabi bu yargılama toplumun aynası biz bu toplumda hiçbir şeyin arkasını Veli Küçük’le ilgili oldu mu arkası aranmaz, yakışır o etiket Veli Küçük’e yani bunun altında ne vardır? Arkasında bir şey var mıdır? Diye aranmaz, bakılmaz. Bu çok kolay bir yöntemdir, sayın savcılar bunu çok güzel kullandılar. Ya bunu Veli Küçük’ün üstüne bu etiketi, bu kadar kötü bir etiketi yapıştırırsan onun üzerinde durur. Çünkü google bunlarla dolu, ama altında bir şey var mı? Yok. Olsun dolu. Toplum bir kere zehirlenmiş, beyni doldurulmuş bununla yani o kadar bir dezenformasyonla öyle bir yere getirildi ki artık her etiketi yapıştırabilirsiniz Veli Küçük’ün üstüne, bunu savcılar iddianamelerinde kullandı. Adil Serdar

139

Page 140: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:140

Saçan gibi kişiler kendilerini aklamak için kullandı, daha çok kullanacak adam var bunu. Bu, bu malzemeyi daha çok kullanacak adam var ve ben eminim ki gerek savcılar, gerek sizler bu malzemeyi maalesef sizde kullanacaksınız, sormaya devam edeceksiniz. Ama şunu sormayacaksınız belge, kanıt, bana atma, bana arkasını dolduramadığın iddialarla iftira atma sen kendin için sürekli ben iftiraya mağdur kaldım bana işkenceci dediler bunların tamamı iftiradır derken, aynı yöntemi başkalarını karalamak için kullanma. Ben biliyorum ki bu malzeme daha çok su kaldıracak yani bu çorba daha çok su götürecek. Şimdi neye karşı savunayım kendimi hani diyorum ya kalkıyoruz konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz hiçbir yere varamıyoruz. Ben özeniyorum mesela bazı burada ki bazı sanıkların durumlarına özeniyorum biliyor musun, biliyor musunuz? Bugün onu düşündüm Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş falan somut şeylerini savunuyorlar, şimdi diyorlar ki bombalar bana ait değil. Bakın tutanak burada bu imza işte şu, polisler şu ekip gelmiş bombaları incelememiş, şöyle olmuş, böyle olmuş reddedebilecekleri ellerinde somut veriler var. Ben Veli Küçük’ün müvekkili olarak neyi reddedeceğim, ya benim yani neyi savunacağım ben Veli Küçük’ün, ben Veli Küçük’ün adını mı savuna, yani bunu yapmak zorunda kalıyorum. Çünkü altında bana isnat edilen, Veli Küçük’e isnat edilen suçların hiçbirinin altında somut bir veri yok ki ben diyeyim ki ya bu yalan, biz ismimiz yüzünden işte savunuyoruz yani istiyorum ki ya bana ben benim de bir belge falan olsun, diyeyim ki bu geçersiz. Bak altındaki imza şöyle falan, benim bana yöneltilen iddialar gizli tanıklar yalan ama bunun yalanlığını ben somut verilerle, kağıtlarla size ispatlayamam. İşte susurluğun askeri kanadı, yav ne diyim. JİTEM Veli Küçük’ün JİTEM denen o söz mana, JİTEM dene o olguda bugün açıklama yaptı. Jandarma istihbarat gruplar komutanı olarak, 1990 yılının Haziran ayında atandı. 91 yılının Ağustos ayında o görevinden Ağrı alay komutanlığına atandı, 1 yıl 2 ay. Bakın bütün Türkiye’de yıllardır, estirilen fırtınanın altında bu 1 yıl 2 aylık görev süresi vardır. Hiç kimse sormaz bu 1 yıl 2 aylık süre içerisinde bana göre terör örgütlerini aklamak için kullanılan artık öyle oldu bu JİTEM lafı terör örgütü, PKK’nın yaptığı bütün cinayetleri kendi halkına yaptığı bütün eziyetleri PKK’nın cinayetlerini JİTEM üzerinden çok güzel aklıyorlar. PKK’yı aklıyoruz biz JİTEM üzerinden, kendileri öldürüyorlar JİTEM diyorlar. Şimdi peki şunu hiç sorguladık mı? 1990 yılının Haziran ayından 91 yılının Ağustos ayına kadar JİTEM denen esasen yok öyle bir kurum, bugün gelen yazıyla da belli. Her hangi bir gayri meşru yani yasadışı bir eylem var mı? Oldu ki JİTEM diyelim bir gayri meşru eylem var mı isnat edilen? Bunu kimse sorgulamıyor, JİTEM deniyor hemen yanına Veli Küçük yakıştırılıyor. JİTEM’in babası Veli Küçük’tür bütün kötülüklerin anası JİTEM’dir, JİTEM’in babası da Veli Küçük’tür deniyor. Toplum temizleniyor, bitti, bitti bu kadar kolay. Bu beyin yıkamasıyla bu kürsüde oturduğunuzu farkındayım. Belki bireysel olarak siz değil, ama mesela ben Sayın Hasan Hüseyin Özese’nin çok uzun zamandır, çok ısrarla JİTEM konusunda Veli Küçük’ün JİTEM adı altında illegal yapılanmasıyla ilgili olarak, sanıklara çok ilginç sorular sorduğunun farkındayım. Sürekli dönüp iddianamede acaba buna ilişkin bir isnat var mı diye bakıyorum. Bu soruları sormasını gerektirecek iddianamede bir suç isnadı var mı diye ben dönüp iddianameye bakıyorum. Veli Küçük’le ilgili böyle bir suç isnadı yok, iddiayla bağlısınız. Sanıklara soracağınız her soruda lütfen öncelikle iddianameyle bağlı olduğunuzu biliniz, eğer genişletiyorsanız bu soruşturmayı genişletiyorsanız. Ben bunu da araştırıyorum diyorsanız veya ben JİTEM’i de bununla beraber inceleyeceğim diyorsanız. Biz bunu bilelim kendimizi savunalım, bu konuda görevimizi ortaya koyalım. Genel komutanlıktan ilgili belgeleri isteyelim, Veli Küçük’ün o dönemde verdiği bütün emirleri isteyelim. Ben bunu şu anda isteyemiyorum çünkü ben onunla yargılandığımı kabul etmiyorum burada, ben onunla yargılanmıyorum. Eğer araştırmak istiyorsanız isteyelim bunları ya Veli Küçük o dönemde kime ne talimat vermiş, bunlara bakalım o zaman. Ama savcılar desinler ki soruşturmayı genişletmek istiyoruz, kovuşturmayı sizde kabul edin. Bunları katalım bu işin içine, bakalım yani hiç kimsenin hiç bir şeyden korkusu yok. Ama böyle bel aşağı oynamayalım, böyle alttan vurmayın yani bize alttan alttan vurmayın. Açık, net ki biz onu göğüsleyebilelim. Biz neyle suçlandığımızı bilelim, suçluysak bir suç varsa cezamızı

140

Page 141: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:141

çekmeye hazırız. Ama bize somut, somut şeylerle gelin. Emniyet müdürlüğüne İstanbul Emniyet müdürlüğüne bir yazı yazılarak Veli Küçük hakkında 2000 yılından bu yana yapılmış herhangi bir çalışma, dinleme, takip, adı ne olursa her çok kapsamlı bir şekilde neyse sorulmasını, bu çalışmaların sonucunda nasıl bir bilgiye ulaşıldığının sorulmasını Veli Küçük ve grubu diye bir olgunun emniyet genel müdürlüğü, emniyet müdürlüğünde bulunup bulunmadığını, böyle bir grubun varlığının tespit edilip edilmediğini, bu grubun içinde kimlerin olduğunu, bu grubun Veli Küçük’ün kontrolünde ne şekilde hareket ettiğinin, nasıl tespit edildiğini bunların tamamının sorulmasını talep ediyorum, teşekkür ederim.”

Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Murat İnan söz istedi verildi:”Sayın başkanım, anayasanın 38. maddesine göre kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez. Yine aynı şekilde ceza muhakemeleri kanununun 206/2. maddesi uyarınca ortaya konulması istenilen bir delil, aşağıda yazılı hallerde ret olunur, diyor. A maddesi delil kanuna aykırı elde edilmişse, sayın başkanım Trabzon’dan yapılan ihbar neticesi Ümraniye Asayiş Büro amirliğine bağlı ekipler Ümraniye’deki çakmak mahallesinde ki gecekonduya intikal ediyorlar. Bu gecekondu arama yapılacağı sırada Asayiş Büro amirliğindeki ekipler bir tutanak tutuyorlar, tutanağın 4. paragrafı şöyle diyor. Bahse konu ikamete girilerek arama işlemine geçilmiştir. Sayın başkanım, arama işlemi yapıldığı sırada 2 şahıs orada mevcut tutanaklara göre, biri Ali Yiğit, biri Mehmet Demirtaş her ikisi de dosyanın o anki şüphelileri şu anki sanıklar. Ancak biraz evvel anayasanın 38. maddesi en başta ve CMK’nun 206/2 maddesi uyarınca bir delil mutlaka kanuna uygun bir şekilde elde edilmişse hükmü esas olunabilir ve mahkeme önünde tartışılabilir diyor. Ancak baktığımız şu aramaya baktığımızda CMK’nun 119/4 gereğince usule uygun bir arama gerçekleştirilmemiş. Olay mahallinde aramanın yapılacağı yerde Cumhuriyet savcısı hazır bulunmadığı halde yasanın taşıdığı şart nedir, mahaldeki iki komşu yada ihtiyar heyetinden 2 kişinin hazır bulunması şart. Ancak 119/4 teki şartlar yerine getirilmeden dosyanın o anki görünen ve bilinen şüphelileri nezaretinde arama yapılıyor. Sanıkların ifadesi ortada gecekondunun içine dahi sokulmuyorlar, emniyet kendi içerisinde kendi tasarrufu altında bir arama işlemini yapıyor ve bu arama neticesi malum ele geçirildiği iddia edilen askeri mühimmat ve beraberindeki sandık içerisindeki bazı eşyalar ortaya çıkartılıyor. Şimdi bilhassa müvekkilim Oktay Yıldırım’ın iki buçuk yıldır tutukluluğunun devamına yol açan en önemli delil olarak gösterilen şu şeffaf yapışkan banttan bahsetmek istiyorum. Şimdi bu delil olarak ortaya koyuluyor ve deniyor ki Oktay Yıldırım’ın parmak izi bu şeffaf bant yüzeyinde çıktı. İyide şimdi bu şeffaf bandın mahkemede delil olarak tartışılabilmesi için öncelikle bu bandın bu suç eşya, iddia edilen suç eşyasının kanuna uygun şartlar içerisinde yapılan bir arama neticesiyle ele geçmesi lazım ki burada mahkeme önünde bu delil olarak tartışılsın. Dolayısıyla 119/4 şartları gereğince usulüne uygun bir arama yapılmamış olduğu için zaten o gecekonduda ele geçirildiği iddia edilen malzemelerin hepsi kanun dışı ve hiç biri delil olarak kabul edilemez. Burayı geçtik şimdi şu şeffaf bant yüzeyiyle ilgili olarak biliyorsunuz, 49. celsede aylar evvel sayın iddia makamına bir soru sordum ve hala daha bunun cevabı verilmedi sanki biz bu soruyu sormadık. Dedik ki iddia edilen bombalarla ilk teması sağlayan bomba imha ekibinin tutmuş olduğu tutanaktan, olay mahallinde tuttuğu tutanaktan 50 dakika evvel Ümraniye asayiş büro amirliğinde o bombalar sehpa üzerinde sergileniyor. Görüntüleri bile var, peki madem hayatın olağan şartları içerisinde emniyetin çalışma prensipleri içerisinde, bu teçhizatla ilk teması kuran bomba imha ekibiyse ve ilk tutulan o tutanaksa bunların 50 dakika evvel Ümraniye asayiş büro amirliğinde ne işi var dedik. Hala daha bunun cevabı gelmedi, hala daha onu geçtik tamam bunun cevabını bekliyoruz. Gelelim şu şeffaf banta bakın Oktay Yıldırım 13 Haziran 2007’de gözaltına alındı, saat 02:00’de evinden biz evine intikal etmiştik evinden o sırada çıktık emniyetle birlikte. 13 Haziran 2007’de gözaltına alındı. Kaç tarihinde 16 Haziran 2007’de tutuklandı. 3 gün süre, bu 3 gün boyunca emniyette, savcılıkta ve sorgu hâkimliğinde 3 aşamada da Oktay Yıldırım’a ortak bir soru soruldu. Şeffaf yapışkan bant üzerinde parmak iziniz çıktı ne diyorsunuz, bunla ilgili bilgi verin ve bu suç şüphesi üzerine Oktay

141

Page 142: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:142

Yıldırım 16 Haziran 2007’de tutuklandı. Peki şeffaf banta ilişkin olarak ekspertiz raporu ne zaman çıktı, 18 Haziran 2007’de yani o 3 günlük süre içerisinde emniyette, savcılıkta ve sorgu hakimliğinde Oktay Yıldırım’a şeffaf bant yüzeyindeki parmak izi sorulurken o bant hala da ekspertiz incelemesindeydi sayın başkanım, muhterem heyet. Ya bu nasıl bir mantık, 22 parça eşya tamamıyla ekspertiz dairesinde hala incelemeleri yapılıyor, adam tutuklanıyor daha ekspertiz incelemesi bitmemiş, yani bunu bırakın o ele geçirildiği iddia edilen bombaların 50 dakika evvel Ümraniye asayiş büro amirliğinde sergilenmesini, bomba imha ekibinin ele geçirilmesinden evvel iddia edildiği ele geçirilmesinden evvel, şu şeffaf bant yüzeyin bu açıklaması iki buçuk yıldır cevap bekliyor. Adama şeyde soruluyor emniyet de soruluyor, şeffaf yapışkan yüzeyin üzerinde parmak iziniz çıktı ne diyorsunuz? Savcılıkta soruluyor, sorguda soruluyor ama daha bant ekspertiz incelemesinden çıkmamış. Bakın yine bir usule aykırılık, kanun diyor ki CMK 217 delilleri takdir yetkisi hâkim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanı kanaatinde sadece taktir edilir, ancak ve ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurda tartışılmış deliller. Şimdi bu şeffaf bant yüzeyini de bir kenara koyduk, artık onun iddia makamı açıklamasını nasıl yapar. Sayın mahkemeniz nasıl değerlendirir onu bilemiyorum. Peki, el bombaları da isnat ediliyor Oktay Yıldırım’a Ali Yiğit’in yönlendirmeli ifadesi neticesi, nerede bu el bombaları neden imha edildi. Soruşturma makamı bunların imhasının CMK 217’ye aykırı olduğunun farkında değimliydi? Bakın aynı durum, aynı durum birleşen Danıştay davasının 14. klasörünün 474. sayfasındaki bir mahkeme kararında var. O dosyanın soruşturma savcılığı 2006/139 soruşturma dosyasında aynı şekilde Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarıyla ilgili 2 el bombasının imhasını talep ediyor. Aynı şekilde delilleri karartma talebinde bulunuyor, ama 11 Ağır ceza mahkemesi ne karar veriyor biliyor musunuz efendim? 2006/1149 Değişik iş dosyası ile ileride yeniden inceleme yapılması ihtimaline binaen imha talebini reddediyor ve kara kuvvetleri komutanlığı ordunat ve mühimmat deposunun teslimine karar veriyor. Peki bizim imha kararını veren İstanbul 10 Ağır ceza mahkemesi hakimi ne yapıyor, sanki hakim değil Cumhuriyet savcılığının Zabit katibi inanamıyorum sayın başkanım, yani böyle bir hukuk katli nasıl olur. Bu İstanbul 10 Ağır ceza mahkemesi hâkiminin aklı başında mı? Yani akli melekleri yerinde mi? Hadi kanuna aykırı olarak bunların imhasına karar veriyorsun, şu imha kararına bakın sayın başkanım. Bunları önceden söyledik ama bu ne basında yer alıyor, ne mahkeme bu konuda bir taktir ediyor, ne de iddia makamı cevap veriyor. İstanbul 10 Ağır ceza hâkimiyse susuyor.”

Mahkeme Başkanı:”Sakin olun efendim, sakin olun dinliyoruz sizi.”Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Murat İnan:”12 Haziran tarihi, haklısınız çok özür dilerim

ama.”Mahkeme Başkanı:”Sakin olun.”Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Murat İnan:”Yani Oktay Yıldırım benim çok sevdiğim ve

önceden tanıdığım bir insan efendim. Bu adam ömrünün yarısını bu dağlarda bizler rahat edelim diye ailesinin can varlığını hiçe sayaraktan hayatını Türk silahlı kuvvetlerinde terörle mücadeleye adamış bir insan ve böyle uydurma tertip delillerle bu insanın iki buçuk yıldır burada tutuklu olması insan vicdanı kabul etmiyor. Bakın şu İstanbul 10 Ağır ceza hâkiminin kararına bakın 12 Haziran 2007 tarihli tutanak, emniyetin tutanağı 4 adet DM41 model el bombası, 10 Ağır ceza hâkiminin verdiği imha kararına bakın 7 adet DM41, tutanak 2 adet Alman M26, 10 Ağır ceza hâkiminin kararı 3 adet Alman M26, daha da felaketi tutanakta Amerikan malı el bombası yok hakim bey gidiyor, 2 adet RFX Amerikan el bombası ekliyor bu tutanağa. Yani şimdi bu fazladan Amerikan malı el bombaları nereden girdi imha kararına, neden fazladan fazladan el bombası kararı veriliyor. Hiç önüne gelen tutanağı incelemedi mi? Bu karar neye göre veriliyor? Yani aynı hukuk 11 Ağır cezada Ankara’da uygulanıyor da, İstanbul 10 Ağır cezada mevzu bahis Ergenekon fasaresi olduğu zaman mı farklı uygulanıyor. Ve mahkeme önüne getirilmeyen deliller var, ele geçirildiği henüz belli olmayan nasıl bir tertiple ortaya çıkartıldığı belli olmayan deliller var.

142

Page 143: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:143

İşte el bombasıymış, işte yapışkan bant yüzeyiymiş adama sorguda soruluyor bu bandın yüzeyinde senin parmak izinin ne işi var, bant hala da ekspertiz incelemesinde ve iki buçuk yıldır bu iddialarla Oktay Yıldırım iki buçuk yıldır tutuklu. Ve CMK’nun bu yeni ceza usul yasası çıktığı zaman hepimiz bir yani umutlandık, dedik ki iddia makamı iddianameyi mahkemenin önüne sürene kadar hem sanığın lehine hem aleyhine deliller toplanacak, işte emniyette çok geniş, gelişen teknolojiyle bu ekspertiz dairelerine, krıminal dairelerle ceza usul yasasının getirdiği yeniliklerle davalar hızlanacak daha iyi deliller toplanacak. Tam tersi bir işleyiş var, bakın özetlemem gerekirse hukuka aykırı olarak toplanmış yok hükmündeki delillerin mahkemeniz tarafından değerlendirmeye alınması ve yasaya aykırı toplanmış bu delillerin hükme esas alınması yasa gereği mümkün değildir sayın başkanım. Delillerin toplanmasıyla ilgili ceza usul yasası hükümleri insan hak ve hürriyetlerini gözetmek amacıyla yasa koyucu tarafından mevzuatımıza yerleştirilmiştir. Bu sebeple yargı makamı tarafından bir delilin hukuka uygun elde edilip edilmediği mutlaka yargılama makamı tarafından yani zatıâliniz tarafından incelenmeli ve hukuka aykırı olduğu tespit edilen delil yargılama dışı bırakılmalıdır. Aynen yapışkan bant yüzeyi gibi aynen ele geçtiği iddia edilen o el bombaları gibi, bunun aksi davranışta hukuka aykırı toplanmış delili yargılamada kullanmak, yargı makamının verdiği kararı hukuka aykırı kılacaktır. Türk hukukunda, hukuka aykırı deliller ile ilgili yürürlükteki normlara baktığımızda gerek hukuka aykırı delillerin ve burası çok önemli gerekse hukuka aykırı deliler vasıtasıyla, vasıtasıyla elde edilen delillerin soruşturma ve kovuşturmada kullanabilmesi şüpheli ve sanık aleyhine kanıt niteliği taşıması kabul edilememiştir. Dolayısıyla hukuka aykırı olarak toplanmış olan deliller mahkemenizde tartışıla bilmediği, tartışılamadığı gibi hükmü esasta teşkil edemez. Bu sebepten dolayı hukuka aykırı olarak toplanmış yok hükmündeki delillere ortadayken müvekkilimin hala bu delil isnadına göre, isnat edilen suçlamasına göre tutukluluk halinin devamının insan hak ve hürriyetine aykırı olduğu düşüncesindeyim bu nedenle mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçen süre de dikkate alınaraktan ve bilhassa Oktay Yıldırım aleyhine isnat edilen suçlamalara dayanak delillerin tamamıyla hukuka aykırı ve yok hükmünde olduğu da dikkate alınaraktan Oktay Yıldırım’ın tahliyesini talep etmekteyim teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”Sayın başkanım saat 12:00

oldu, sıklıkla tespit ettiğimiz gibi yine bir 14 saattir duruşuyoruz. Bu hususu özenle ifade ediyorum ki buradan çıkacak olan kararın her halükarda evvela adil yargılama hakkının ihlal edildiği ile sakat olacağını bir kere daha bilmenizi istiyorum. Şunu da yine hatırlatmak istiyorum, saat 12:00 olduğu halde buraya en yakın alışveriş merkezi 8 kilometre ötede ve bizim içeriye yanımızda bir sandviç bile getirmemiz son talimatınızla beraber yasaklanmış. Şimdi burada şekeri olan, karnı acıkan, kendisini savunmaya nasıl hazırlar bilmiyorum ama ben hakikaten gecenin bu saatinde aşırı derecede yorgun olduğum için taleplerimi kısa tutacağım ama.”

Mahkeme Başkanı:”Birde Ümit Sayın’ın beyanı var.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Ona da geleceğim efendim, ona da

geleceğim.”Mahkeme Başkanı:”Habip Ümit Sayın’ın açıklaması var, efendim Habip Ümit Sayın’ın

açıklaması var avukatım olsun diyor, dinlediniz mi?”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Açıklayacağım efendim bende.”Mahkeme Başkanı:”Hayır kabul ediyor musunuz onu?”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Hayır efendim açıklayacağım, o bahse

gelmedim henüz. Peki önce onu izah edeyim o zaman efendim. Efendim soruşturma savcıları tarafından 35 yıl ceza tehdidiyle gizli tanık olarak imal edilmiş Ümit Sayın hocamızı muhakkak ki tehditlere karşı korunmasız bırakacak değiliz, muhakkak ki hocamızın ihtiyaç duyduğu hukuka, ihtiyaç duyduğu sağlığa, hürriyete bir an önce kavuşması için savunması noktasında bende kendisine güvenilen bir avukat olarak hem hocamıza teşekkür ediyorum, hem de ailesiyle

143

Page 144: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:144

görüştükten sonra bu konuda kendisiyle yeniden görüşüp değerlendirme yapmak suretiyle o konudaki hocamızın önerisini kabul edip etmeyeceğim hususunu açıklayacağım. Ancak dediğim gibi efendim hocamızın gizli tanık olması nedeniyle durumunun özellik arz ettiği de malumunuz ancak kendiside çapraz sorgu sırasında ki beyanlarında da korkutulmak suretiyle yönlendirildiğini, iradesinin sakatlandığını, burada bizzat huzurda ifade etmişti. O çerçevede ben hocamızın bana gösterdiği bu güveni ziyadesiyle teşekküre değer buluyorum. Kendisine de teşekkür ediyorum. Efendim gecenin bu ilerleyen saatinde beyanımı, taleplerimi yeniden gözden geçirdim hakikaten bunları ben izah edecek gücü enerjiyi kendimde bulsam da sizlerin bunu layıkıyla dinleyip idrak edebileceği enerjiden bu saat itibariyle artık yoksun düştüğüne yürekten inanıyorum. Sabahın 09.30’undan bu saate kadar yargılamayı büyük bir dikkatle her ne kadar sürdürüyor olsanız da ortalama bir insanın algısındaki biyolojik entelektüel kapasite itibariyle burada söylenilenleri layıkıyla değerlendirebilmesine imkan ihtimal görmüyorum ve esasen efendim buradaki ısrarlı tahliye taleplerini, haklı tahliye taleplerini hukukumuza ilişkin bunca ısrarlı, isabetli beyanlarımıza rağmen sizin ağzınızdan bir türlü ittifakla bir karar çıkmayışını da en iyi niyetli bir yorumla buna yoruyoruz. Efendim bu saatte tabide ki bir insanın yapılacak olan değerlendirmeleri sağlıklı olarak algılayabilmesi, muhakeme edebilmesi, oradan bir hüküm elde edebilmesi mümkün değil. Eğer ki bu kadar uzun tutmayacak olursanız bu duruşmaları o durumda tabii ki dimağınızın en canlı olduğu sıralarda anlatımlarımız daha layıkıyla ifade edilebilir, daha anlaşılabilir. O halde tahliyeyi pekâlâ hak edebiliriz ama o halde de sittin sene sürecek yargılamadan yine elde edilmek istenilen sonuç elde edilmiş olacağı için her halükarda zararı yine biz çekiyoruz efendim. Şimdi efendim taleplerime geçmek istiyorum kısa kısa öncelikle şunu söyleyeyim efendim bu 51 numaralı DVD kırıldı, benim Nijerya CD’si adını verdiğim bir hayalet CD var o kayıp, şimdi biz burada ön kapıdan içeriye girerken efendim detektörden geçiyoruz. Üstümüzü aratıyoruz içeriye öyle giriyoruz, ama savcının korumaları olan ki soruşturma da da özenle ben mesela kendi adıma söylüyorum. Vedat’ı getirip götüren kolluk ekibinde ki memurların, terörle mücadeledeki polis memurların savcıların korumaları olarak burada bulunduğuna sık sık tanık oluyorum ve bunlar arka kapıdan savcıyla beraber savcının koruması adı altında içeriye girip kalemde zaman zaman, kalemdeki memur arkadaşlarla fevkalade insani ilişkiler içerisinde hasbi hal olabiliyorlar. Ama bizim bu tertipte emniyet müdürlüğüne ilişkin fevkalade haklı, ciddi kuşkularımız çerçevesinde bunun da ciddi bir uluslar arası istihbarat operasyonu olduğuna ilişkin iddialarımız çerçevesinde bunu ziyadesiyle şüphe ve kaygı verici olarak görüyoruz. Arşiv odasının girişinde efendim herhangi bir kamera kaydı vs. de yok, dolayısıyla oraya herhangi bir sabotajın bir polis memuru kılığı altında yapılabilmesi fevkalade mümkün bundan sonra efendim savcının korumaları da olsa terörle mücadelede, istihbarat şubede yahut organize şubede görevli polis memurlarının kaleme arka kapıdan girmelerinden duyduğum rahatsızlık nedeniyle onların girişinin yasaklanmasını istiyorum. Efendim biz bankonun arkasına geçmemek noktasında heyetinizin uyarısı mıdır bilmiyorum ama bankonun arkasına geçemiyoruz. O kurala da nezaketle uyum gösteriyoruz, Flash belleğimizi veriyoruz ve memurdaki, kalemdeki memur arkadaşlarımızla hiçbir yakınlığımız yok fevkalade nezih, fevkalade çalışkan, düzgün, dürüst arkadaşlarımız ama görüyorsunuz 51 numaralı DVD kırıldı ve kabak onların başına patlayacak dolayısıyla her halükarda bundan sonra efendim bu soruşturma kolluğunda yer almış polis memurlarının kaleme girmemesi konusunda uyarıda bulunmanızı talep ediyorum. Efendim 2. bir talebim var, hatırlarsanız efendim ben bu ihbarlara ilişkin taleplerde bulundumsa da, ilk olarak 1 Aralık tarihli 22. celsede bu ihbarların çakma ihbar olduğunu bunların zarflarının verilmesini istediğimi söylemiştim. Hatta o sırada savcılar kullandığım beyanlardan ötürü bana ziyadesiyle öfke gösterip hakkımda suç duyurusunda bulunmuşlardı, sonrasında biliyorsunuz efendim sayenizde yapılan yazışmalardan sonra zarfların olmadığı anlaşıldı. Ben ardından savcılıktan başkaca taleplerde bulundum, CD’ye ilişkin taleplerimi gelen hala aranıyor, bulunduğunda gönderilecektir cevabını bilahare

144

Page 145: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:145

değerlendireceğim ama bakın efendim ben sizden defaatle sayın mahkemenize sunulan iddianamede dayanak alınan ihbarlara ilişkin, ihbarların tutanaklarını, aynı ihbarların IP ve telefon numaraları araştırmalarıyla adres tetkiklerine ilişkin bir kayıt yer almadığından bahisle talepte bulunmuştum. Bu talebim her ne kadar mahkemenizce kabul edilmediyse de ben o noktada ısrarımı sürdürdüm. Efendim son olarak 7 Aralık’ta size bir talepte bulundum, bu talebimim kısaca özetledim ama bu talebimi mükerrer olduğundan bahisle reddettiniz. Bunun üzerine ben size efendim 20 adet ihbarı dosya da belirlediğim 20 adet ihbarı sayfa numaralarıyla yazdım, gönderdim ve yeniden bu ihbarların tutanaklarının, ihbarların mektup yoluyla yapılan ihbarların zarflarının email yoluyla yapılan ihbarların ip araştırma sonuçlarının telefon yoluyla yapılan ihbarların telefon numaralarının dökümlerinin bulunmadığın söyledim. Efendim Osman burada sıkıştığı noktada hani söylüyor ya, Osman Yıldırım söylüyor ya cevap vermiştim ya tıpkı onun gibi bir cevap vermişsiniz. Diyorsunuz ki mükerrerdir, efendim nerede mükerrer bana deyin ki bu ihbarların hepsinin ya da bir kısmının tutanakları, ip araştırmaları, telefon numaraları araştırmaları, zarfları dosyada vardır. Ben size beyanda bulunduğum vakit, o 1 Aralık tarihli 22. celse de bulunduğum vakit demiştim ki sayın başkanım umarım ben yanlış aceleci bir beyanla, tez canlılıkla heyetinizden özür dilemek durumunda kalırım demiştim ama bakın şükür Allaha ben heyetinizden hiç özür dilemek durumunda kalmadım. Çünkü taleplerimde ne kadar haklı olduğumu biliyorum ve sonuna kadar da bu ısrarımı sürdüreceğim. Bu talepler kabul görüldüğünde efendim, yargılamaya çok ciddi surette esaslı bir yenilik katılmış olacak, bakın Sayın Perinçek bu sabah açıkladı. Bu tertibe ilişkin fevkalade ciddi, sistemli bir açıklamada bulundu. Bende geçmiş celselerde beyanda bulundum, Erzurum’daki savcımızın, Cumhuriyet savcımızın ihbar tutanakları usule uygun değil diye hakkında soruşturma açılıyor ama burada usule yasaya aykırı, çakma bizzat savcılık katında, bizzat emniyet koridorlarında türetilmiş ihbarlarla bu kadar yurtsever, bu kadar saygın insan burada esir ediliyor. Dolayısıyla bu ihbar tutanaklarının zarflarının olmadığı, bu ihbar tutanaklarının ip araştırmalarının, telefon numaralarının araştırmalarının olmadığı anlaşıldığında bu tertibin emniyet koridorunda düzülmüş bir tertip olduğu gün gibi ortaya çıkacak o yüzden efendim bunu ben bir daha size fotokopi olarak göndereyim. 20 tane ihbar belirledim efendim iddianamede kullanılmış, bir de iddianamede kullanılmamış, iddianamede her hangi bir değinme, her hangi bir yollama yapılmamış başkaca ihbarlarda var. Onları söylemiyorum efendim ben iddianameye esas alınmış tam 20 tane ihbar var. Bu 20 ihbarın bir kısmı mektupla, bir kısmı emaille, bir kısmı telefonla yapılmış. Hangi vasıta ile yapıldıysa o ihbarlar o ihbarların tutanaklarını, zarflarını, ip tespitlerini ve telefon numaralarını, dökümlerini istiyorum ki bu ihbarları acaba emniyet koridorunda iddia ettiğimiz gibi bir bir uluslar arası bağlantılı casusluk örgütü mü tanzim etmiştir? Yoksa bunlar hakikaten söylendiği gibi masum samimi ihbarlar mıdır? Oda açıklığa kavuşsun istiyorum. Efendim, dediğim gibi kısa tutmak istiyorum ama efendim müvekkilimin de hukuki durumuna ilişkin bir beyanda bulunmak istiyorum. Şimdi geçtiğimiz celselerde yarım bıraktığım beyanlarımda müvekkilimin hakkında iter tutar hiçbir delil olmadığını, söz konusu olan yegâne delillerinin telefon görüşmeleri olduğunu söylemiştim. Size bir kısım telefon görüşmelerinden de örnek vermiştim, ama orada süre yetmediği için kısa tuttuğum atladığım bir telefon tapesi var. Onu şimdi burada özenle ifade etmek istiyorum ki bu fevkalade kendine özgü güya örgütün o hiyerarşik yapısı içerisinde örgüt lideriyle yöneticisinin örgütsel ilişkisinin ne olduğu açıklığa kavuşsun istiyorum. Efendim 27.08.2007 tarihinde Kemal Kerinçsiz’le müvekkilim Sevgi Erenerol arasında yapılmış 3115 sayılı bir tape var, o tapede ki içerik bu tapenin ya tapeler yetmediği için savcıların kendi arasında ya da emniyet mensuplarının kendi arasında yaptığı bir görüşmeyi buraya çaktıklarına getiriyor aklı ya da bu örgütün hakikaten bir örgüt olamayacağını ortaya koyuyor. Müvekkilim Sevgi Hanım 57 yaşında efendim, Kemal Kerinçsiz ise 49 yaşında Sevgi Hanım kendisinden 7 yaş küçük birini bir örgütsel telefon görüşmesinde niçin abi desin. Acaba bu bir kod falan mı diye düşündü savcılar bilmiyorum ama bakın ben size o tapeyi aynıyla okuyorum. Söz konusu tapede Sevgi Hanım,

145

Page 146: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:146

Kemal Kerinçsiz’e, olur abi o takdir yüce Tayyip Erdoğan’ın iradesidir. O ne buyurursa o olur, yine şimdi Ergün işin hukuki şeyinde değildir. Tabi farkında değildir de Ergün’ün tutuklanma sebebi tamamen gizli belgelerin temini ve silahlı örgüt üyesi olmak, 2 gerekçesi var. Anlatabildim mi abi? Şimdi bunu Sevgi Hanım, Kemal Kerinçsiz’e söylüyor. Sevgi Hanım 57 yaşında, Kemal Kerinçsiz 49 yaşında örgüt yöneticisi niye kendinden yaşça da küçük bir örgüt mensubuna abi der ki Sevgi Hanımın ne kadar nezih, saygın bir hanfendi olduğunu, ne kadar üslubuyla da özenli bir hanfendi olduğunu kendisini tanıyanlar bilir. Acaba tapeler yetmediği için kendi görüşmelerini mi çaktılar buraya da oda açıklığa kavuşsun istiyorum ama eğer bu hakikat ise efendim, görüyorsunuz böyle abuk sabuk bir örgüt olur mu? Yönetici kendinden 7 yaş küçük bir mensuba abi diyor. Bir başka evlere şenlik bir tape daha var, efendim onu da burada ifade edeyim bu bahsi kapatayım. Oda 21.12.2007 tarihinde Emin Gürses’le yapılan telefon görüşmesi tape numarası 1878, Emin Gürses’te diyor ki o toplantıdan sonra ben Rize’ye geldim, bir iki tane mahkeme işleri var, onlara bakacağım bizim Rizelilerin mahkeme işleri bitmez biliyorsun hocam. Dediği anlaşılmıştır, şimdi Emin hocanın mahkeme işi burada hakikaten bitmedi, bitmekte bilmiyor, biteceğe de benzemiyor. Her gün yeni bir dama, her gün yeni bir dosya Allah kurtarsın ama bakın bu tapede her hangi bir suçluluğu, herhangi bir şüpheyi akla getirebilecek en ufak bir şüphe, en ufak bir şifre izlenim uyandıracak bir örtülü bahis mi var? Burada herhangi bir şüpheyi gerektiren suç isnadını doğurur bir bahiste yok ise acaba savcılar bunu niçin tapelere koymuşlardır. Dediğim gibi bunun bir tek sebebi olabilir, dosyayı daha fazla kalabalıklaştırmak, olmayan tapelere yenilerini eklemek suretiyle yahut olmayan suçluluğa ilişkin hiçbir anlam ifade etmeyen fevkalade masumane görüşmeleri eklemek suretiyle bir suçluluk yaratmak gayreti. Ben söyledim efendim biz bu telefon tapelerinin usule uygunluğuna, yasaya uygunluğuna, Yargıtay 8. ceza dairesinin bağlayıcı emsal kararına falan filan hiç girmiyoruz. Çünkü bizim burada inkâr ettiğimiz bir tek telefon tapesi dahi yok, o telefon tapelerinin tamamı müvekkilimle ilgililer arasında yapılmış samimi görüşmeler. Dolayısıyla buradan bir suç isnadında bulunmak, buradan bir örgüt çıkartmak için hakikaten Ergenekon savcısı olmakta yetmez, simyacı da olmak yetmez, buna siz karar vereceksiniz ama bu hakikaten bir hukuk garabeti efendim. Bir de efendim yine bu müvekkilime ilişkin örgütsel irtibatlar başlığı altında 6 sayfalık bir bölüm var, o bölümde savcıların simyacılığını akla getiren bir maharetlerinden söz etmek istiyorum. Orada diyor ki efendim, 970. sayfada aynı cümle içerisinde efendim, aynı cümle içerisinde diyor ki Mehmet Zekeriya Öztürk’ten söz ediliyor, orada diyor ki efendim M. Zekeriya Öztürk bir de ayrıca Mehmet Zekeriya Öztürk aynı cümle içersinde şimdi o sözü edilen Mehmet Zekeriya Öztürk’se bir cümlede niye 2 kez aynı isimden bahsedilir. Eğer ayrı bir isimse bu M. Zekeriya Öztürk’ün M’si Mustafa mı? Muhammet mi? Yani bizim genetikçiler insan kopyalamayı falan beceremediler henüz ama savcıların maşallahı var. Bir sanıktan 2 şüpheli peydahlamışlar, bu hakikaten kötü niyet değildir de nedir. Bunun izahı için hakikaten savcıların özrü de yetmeyecek, çünkü aynı cümle içerisinde yapılmış olması nedeniyle bu hakikaten yazım hatası, kusur, iş yoğunluğu gözden kaçmış falan filan bahaneleriyle izah edilebilecek bir hata değil efendim. Bu yalnızca ve yalnızca örgütsel bağlantılarının olduğundan fazla göstermek suretiyle suçluluk yaratabilmek gayretinden başka da hiçbir anlam taşımıyor. Efendim müvekkilimin hukukuna ilişkin dediğim gibi bir takım taleplerim var ama bu saatten sonra onları beyan etmek hakikaten sizler tarafından da muhakeme edilip bir karara bağlanacak durumda değil, o yüzden onları erteliyorum ancak son celse zaptında yer alan bugünde karar vereceğiniz olduğunuz bir hususa ilişkin beyanda bulunmak istiyorum. Efendim anımsayacağınız üzere savcılar son celsenin mütalaasında demiştiler ki sanık Sevgi Erenerol müdafii Sayın Av. Vural Ergül iddianamenin okunduğu duruşmada hazır bulunduğu ve okuma sırasında gösterilen power point gösterisinin durdurulmasına, sanık ve müdafilerince yapılan itirazların neden olduğunu çok iyi bilmesine karşılık defalarca tam aksi şekilde beyanda bulunmuştur. Şimdi efendim o günü anımsatayım size evet ilk 7. sayfaya kadar hakikaten herkesle birlikte bende ağzı açık bir biçimde sunulan o power point sunumunu izliyordum. 7. sayfadan sonra sanıklar itirazda

146

Page 147: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:147

bulunduklarında ben bulunduğum yerden bırakın bırakın göstersinler, bir görelim diye seslendim. Velev ki o gün bende itiraz etmiş, bizzat bende bu power point sunumunun gösterimine itiraz edenler arasında olayım. Efendim bu bir hukuk davası mı? Kesin süreyi mi kaçırdık? Şimdi talepte bulunuyorum niye veremiyorsunuz, neden korkuyorsunuz? Hodri meydan yani onu vermemenizin nedeni ne olabilir, savcı geçtiğimiz celselerde dedi ki o bizim şahsi çalışmamızdır. Böyle bir garabet ifade olur mu efendim? Savcının şahsi çalışmasının davayla ilgisi yoksa savcı niye onu gösterir. Yok, savcının şahsi çalışması değilse savcı onu dosyadan niye esirger. Savcılar diyorlar ki bu bizim kendi hazırladığımız power point sunumudur, o tarihte iddianameyi 2455 sayfalık iddianameyi o güne kadar geciktirdiği için protestolara, yüksek sesle itirazlara, olmadık başvurulara muhatap olan savcılar birde iddianameyi layıkıyla süresinde yetiştirmişçesine kalkmış kendilerine power point sunumu hazırlamışlar. Şimdi sizin bilgisayar bilginizin ne olduğu iddianameye ilişkin benim bir tarihte sormuş olduğum bu word belgesinde ki rengârenk bu kadar çok rengi kullanmanızın nedeni nedir soruma verdiğiniz cevaptan anlaşılıyor. Sizler onun burada CD ortamında değiştirildiğini söylemiştiniz ama gelin görün ki sizler o renk değişikliğinin word 2007’deki değişikliği izle özelliğinin olduğunu bilecek kadar bile bilgisayardan uzaksınız. Şimdi hadi diyelim ki power point sunumunu sizler hazırladınız, sizler o Kemal Kerinçsiz’in, Sevgi Erenerol’un vs.’nin fotoğrafını sizler mi taradınız? Yoksa onlar size hazır mı geldi? O fotoğrafların yanına serpiştirdiğiniz bomba, silah, mermi vs. görüntüleri siz power point programının içindeki imaj banktan mı aldınız? Yoksa onu parayla mı satın aldınız? İnternetten mi indirdiniz? O yoğunluktaki görüntülerin internet ortamında bulunmasına imkân, ihtimal yok.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat bey mahkemeyi konuşun.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Mahkemeyi konuşuyorum efendim, kendi

görüntüme bakıyorum, Efendim.”Mahkeme Başkanı:”Görüntünüz güzel çıkıyor meraklanmayın.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim savcıların, bu konudaki

beyanlarının hiçbir inanılır, hiçbir samimi yanı yok olmasında imkân yok. O çalışma savcılar tarafından yapılabilecek bir çalışma değil, savcıların power point programına ilişkin o derece bilgi sahibi olmadıkları muhakkak, savcılar huzurda bir power point sayfası hazırlayabilirseler ben bu beyanımdan bile vazgeçerim, bu talebimden bile vazgeçerim. Ama dediğim gibi efendim, bu bir hukuk davası değil kesin süreye geçilmiş değilim. Dolayısıyla velev ki o gün ben mızıtmış olsam bile bugün itibariyle istiyorum. Savcıların bundan korktuğu neden eğer ki benim müvekkilimin hukuku için onlara yönelik bir dava açacağım vs. gibi bir kaygıysa kendilerini temin ediyorum hiçbir surette dava ya da şikâyette bulunmayacağım. Ama lütfen efendim şu power point sunumunu sayın mahkemenize sunsunlar. Eminim sayın mahkemenizde merak ediyordur, bu kadar tartışmaya savcıların kendilerini bu kadar sakınıp, sıkıntıya soktukları o power point sunumunda acaba devam eden sayfalarda neler vardı? Eminim mahkemenizde merak ediyordur o yüzden efendim bunun mutlaka.”

Mahkeme Başkanı:”Yok avukat bey sizin kadar meraklı değiliz.”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim olsanız iyi olur. Orada ne sürprizler

olduğunu ben haricen biliyorum, sizde gördüğünüzde emin olun şaşıracaksınız. O yüzden onu savcıların mahkemenize sunmasını yeniden talep ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkanım haricen ne biliyormuş bir açıklasın.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Nasıl?”Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Haricen ne biliyorsunuz, bir açıklayın?”Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Haricen bildiklerimi ancak layıkıyla

değerlendirileceğine inandığım bir soruşturmada beyan edeceğim. Bunlar benim gazetecilerden edindiğim bilgiler, o power point sunumunda yer alan bütün sayfaların bugüne kadar Taraf gazetesinde, Zaman gazetesinde, Star’da, Bugün’de, Samanyolu’nda kullanıldığını hep birlikte

147

Page 148: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:148

göreceğiz. O yüzden eğer aksi bir düşüncedelerse, aksi bir iddiadalarsa hodri meydan çıkartın sunun sunumunuzu, hep birlikte görelim. Eğer ben eksik, yanlış, yalan beyanda bulunuyorsam, o power point sunumunu hangi gazeteler, hangi gazeteciler kullandı biliyoruz. Hatta efendim ben samimi olarak size şunu söyleyeyim, samimi olarak söylüyorum beni bağışlayın, mahzur görün ama heyetinizin o 2455 sayfalık iddianameyi okumak yerine o power point sunumunu izlemekle yetinmiş olabileceği ihtimalinden bile ürküyorum efendim, inşallah öyle değildir. Efendim birde savcıların geçtiğimiz celsede hakkımda yapmış oldukları bir suç duyurusu vardı o suç duyurusuna ilişkin bugün karar vereceksiniz o çerçevede ben bir açıklamada bulunmak istiyorum. Efendim ben savcılar yine mütalaalarının aynıyla şu ifadeye yer verdiler. Aynı sayın avukatın duruşmada dile getirdiği bir avukat yalan söyleyebilir, düşüncesinde olduğu dikkate alındığında, efendim o polemik aramızda geçmişti benim öyle bir düşüncem söz konusu değildi. Ben sadece savcıların hiç yalan söylememeleri gerektiği noktasında kullandığım ifadenin anlamını kuvvetlendirmek için bu beyanda bulunmuştum. He şunu açık yüreklilikle söyleyeyim, ben avukat olarak tabiidir ki meslek mensubu olarak, serbest meslek mensubu olarak kamu yararı, kamu mesleği olmasına rağmen herhangi bir surette paranın, gücün, şöhretin, baskının, herhangi bir tesirin altında yalan söyleyebilirim. Ama savcının asla yalan söylememesi gerekir, demiştim. Beyanımda bu çerçevedeydi, savcının yalan söylemek için hiçbir bahanesi olamaz. Ama avukat pekâlâ kendisine yalan bulabilir, bir bahane bulabilir. Savcının böyle bir lüksü yok, ben onu söylemiştim. Ama bakın savcılar yine iddianamedeki mantıkları ile ne diyorlar, avukatın duruşmada dile getirdiği bir avukat yalan söyleyebilir. Sanki ben yalan söylemeyi meslek prensibi olarak benimsemiş bir avukatmışım havasını doğurmaya çalışıyorlar. Tıpkı burada da bir örgüt varmış, buradaki sanıklarda örgüt mensubu terörist, darbeciymişçesine bir hava doğurmak istedikleri, aynı şeyi yapıyorlar. Artık maalesef bu savcıların karakteristik refleks özellikleri oldu efendim. Şimdi ne dediler savcılar efendim o günkü mütalaaların da, ancak bir duruşma salonunda, duruşma sırasında ve mahkeme heyeti huzurunda Cumhuriyet savcıları hakkında rezil ve ahlaksız olduklarını ima eder sözler söylemektedir dediler. Şimdi bundan ötürü hakkımda suç duyurusunda bulundular, açıklamalarımı yapıyorum bilesiniz diye yapıyorum. Ama o suç duyurularından hiçbir surette en ufak derecede, bir korkumun endişemin olmadığını da beyan ediyorum. Az önce gördünüz sizden havalesini aldım, bugün vereceğim kesin süre sonuydu. Şimdi ben ne demiştim efendim o gün anımsar mısınız? Müvekkilim Sevgi Hanım’ın Doğu Perinçek’e gönderdiği Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olsun mesajı. Bakın delil bu ne demiş, Sevgi Hanım Doğu Perinçek ve Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olsun mesajını göndermiş, böylelikle örgütsel faaliyet çerçevesinde bir örgüt suçu işlemiş. Bu şimdi bir hukuki utanç, bu bir hukuki ayıp, bu bir hukuki rezalet değil midir efendim? Cumhuriyet tebrik mesajı nasıl olurda bu davada suç konusu olur. Bu mesaja burada yer vermek, Cumhuriyete karşı bir suçtur. Herkes ister yargı mensubu olsun, isterse bir başka kurumun mensubu olsun işlediği suçun cezasını çekecektir. Ben savcılığa defaatle söyledim, aynı ifadelerimi yeniden söylüyorum. Hiç uçarı, kaçarı yok eninde sonunda yargılanacaksınız ve işlediğiniz suçların da cezasını çekeceksiniz. Teşekkür ederim deyip bitirmişim. Efendim dediğim gibi şimdi şikâyetimi kabul ediniz, o noktada hiçbir tereddüdüm endişem yok ancak Cumhuriyetimizin 80. yılı kutlu olmasına ilişkin bir temenni, bir dilek mesajı hakikaten örgütsel mesaj, örgüt irtibatına kanıt oluşturursa bu hukuk adına bir utanç, bu demokrasi adına bir kaygı, bu bir hukuki skandal, rezalet değil midir? Ben bunu bir başka Cumhuriyette, bir başka savcı yapsa emin olun o savcı koltuğunda bir dakika daha duramaz değil, bir daha makamına dönemez bile. Gelmekten korkar, ama bakın burada savcılar bu tespitimden sonra da beni şikâyet edebilecek gücü, haklılığı kendilerinde bulabiliyorlar. Bulunsunlar sizde kabul edin efendim hiç tereddüt, hiç korku kaynağı da değil benim açımdan onu da bir sonra ki celse size açıklayacağım efendim. Ama şimdi bu hukuki rezalet değildir de, hukuk tarihine arkanızdaki adalet mülkün temelidir diye geçecek bir veciz midir? Bu bir hukuki başarı mıdır? Bu akademik olarak ödüllendirilmeyi, takdir edilmeyi gerektiren bir gayret midir?

148

Page 149: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:149

Şimdi savcılar bundan ötürü kendilerine utanmaz, rezil, ahlaksız vs. türünde imalarda bulunduğumu iddia ediyorlar, iddialarımın isnatlarının neler olduğunu az önce size aynıyla ifade ettim. Ama bu durum yani Cumhuriyet mesajını bir suç unsuru, terör örgütü suçunun unsuru örgütsel bağlantı olarak kabullenmek savcılara, ali cenap savcılar, devletli savcılar, savcı hazretleri dememi de gerektirmiyor. Zaten demem de, diyemem de bu hakikaten bir hukuk ayıbıdır, bir hukuk utancıdır. Bugün eğer o suçu tekraren işlediysem katmerli bir karar alın, savcılar yeniden suç duyurusunda bulunmakta hiç yorulmasınlar. Efendim davamızın, eş savcılığına soyunmuş başbakanın Avrupa birliği sürecinde vermiş olduğu ruhban okulu açılmadan, o ruhban okulunun açılmasına ilişkin söz yerine gelmeden ruhban okulunun açılması önündeki hukuki gayretleriyle, iradesiyle kaya gibi duran Sevgi Erenerol’la, Kemal Kerinçsiz’in ben bu salondan kolay kolay tahliye olabileceğini hiç ihtimal vermiyorum ama Kemal Kerinçsiz için istenmiş olan tahliyeye de diğer 2 üyenizin ayak dirediğini dikkate aldığımda hiç olmazsa Kemal Kerinçsiz’in sanırım Osman Yıldırım’la birlikte tahliyesi mümkün olacak ama Sevgi Hanım’ın tahliyesi daha da uzun sürece anlaşıldığı kadarıyla efendim son olarak şunu söyleyeyim, henüz Ümit Sayın hocamızın vekilliğini kabullenmiş değilim ama kendi müvekkilim için avukatı sıfatıyla tahliye talebinde bulunduğum gibi bir hukukçu kimliğimle, bir yurttaş kimliğimle bu salonda hukuka, sağlığa ve özgürlüğe en çok ihtiyacı olan Ümit Sayın hocamız içinde ayrıca tahliye talep ediyorum. Savcıların geçtiğimiz günlerde, kendisi için tahliye talep ettiklerini anımsarsanız o tahliye çok münasebetsiz bir zamanda yapılmış bir tahliye talebiydi savcılar açısından çünkü burada çapraz sorgusu yapıldıktan kendisiyle pazarlığa girişildiği açıklığa kavuştuktan hemen sonra bu yapılmamış olsaydı. Ben eminim ki mahkemeniz o noktada kanaat getirmişti, durumunun özelliğinden ötürü Ümit Hocamızı tahliye edecekti ama savcıların bu talebi üzerine mahkemeniz o noktada bir karar verecek olursa, bu kez akla savcılarla heyetin bir anlaşması olduğu kuşkusu gelebilirdi. Dolayısıyla sayın mahkemenizin bu salondaki duruşu, durumu itibariyle buna hemen evet tahliye ediyoruz, demesini de beklemek mümkün değildi ama efendim emin olun bugün Ümit Sayın’ın tahliyesi hiçbir surette savcılarla, heyetinizin arasında bir herhangi izaha muhtaç ilişkiyi akla getirmediği gibi, hiç kimsenin de öfkesini, tepkisini çekmez. Burada belki de.”

Salonda anlaşılamayan konuşmalar oldu.Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Peki efendim ben Sayın Perinçek’in dışında

bu değerlendirmeyi yaparım. Ama Ümit Hocanın tahliyesinde de dediğim gibi hukukçu kimliğimle çok haklı bir talepte bulunduğuma inanıyorum. Teşekkür ederim efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Sizin dediğinizden hiç bir şey kaybetmediniz, baksanıza saat 12:00’yide geçmesine rağmen yani, buyurun.”

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu söz istedi verildi:”Efendim ben meslektaşımın dediğine katılmıyorum, yarın Cumartesi herkesinde yeteri kadar vakti var. Sayın heyetinizin de vakti var ben vaktinizi almak istiyorum ve dikkatle beni dinleyeceğinize de inanıyorum. Kim için istiyorum bu talebi tutuklandığı tarih itibariyle Türkiye’nin en fazla okunan yazarı olan Ergün Poyraz için talep ediyorum. Hangi tarihten beri tutuklu 27 Temmuz 2007 tarihinden beri, iki buçuk seneden fazla vakit geçti. Biraz sonra yine özetlemeye çalışacağım, önceki beyanlarımızda da bunu bildirdik, bu dosyayı bir hukukçu kimliğiyle inceleyen hiç kimsenin bugüne kadar ulaşabildiği yazar Ergün Poyraz’la ilgili sizden vakit almak istiyorum bu nedenle. Biz 29 Aralık tarihli beyanlarımızda ve sözlü açıklamalarımızda sayın mahkemenizden bazı taleplerde bulunduk, bu taleplerimizle ilgili olarak 6 nolu talebimizle ilgili 251 no, 351 nolu klasörden alınmış olabileceğinin bildirilmesini diğer taleplerimizin reddine bildirildi. Tüm sanıklarla birlikte tutukluluğun devamı talep edilen tüm sanıklarla birlikte aynı genel geçer ifadelerle tahmin ediyorum bugün itibariyle 130 küsuruncusuna geliyoruz, aynı gerekçelerle müvekkilin de tahliye talebi reddedildi. Fakat biz bu taleplerimizi tamamen müvekkilin savunması çerçevesinde talep ettiğimiz için ve bu taleplerimiz yerine gelmediği takdirde müvekkilin savunmasında ciddi

149

Page 150: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:150

güçlükler yaşanacağından dolayı yinelemek ve tekrar izah etme ihtiyacı duyuyoruz. Bunlardan birincisi askeri tarih ve stratejik etüt başkanlığı ile harp akademileri komutanlığı nezdinde ki müzekkere yazılması talebimizdi. Çünkü müvekkilde çıktığı iddia edilen 326, 327 ve 334. maddelere tabi olup, olduğu iddiasında bulunan belgelerin bir kısmı bu iki kurum nezdinde yayınlarıyla bağlantılıydı, fakat bizim hep ısrarla başlangıçtan beri ifade ettiğimiz iddianamede bu konuda müvekkile isnat edilen suçlamaların alenileştiği ilgililer tarafından bu iki kuruma başvurulduğu takdirde gerekli incelemenin izin verildiği yönündeydi. Eğer sayın mahkemece bu talebimiz kabul edilirse bu takdirde müvekkilde bulunduğu iddia edilen bu belgelerin her zaman ilgilileri tarafından müracaat edildiğinde alınabilecek belgeler olduğunun somutlanacağını düşünüyoruz. Bu konuda ki ikinci talebimiz 1 nolu müvekkile isnat edilen suçlamalardan bir tanesi kendisinde bulunduğu iddia edilen 1 nolu CD ile ilgili ve 1 nolu CD’yle ilgili önceki yazılı beyanımızda tek tek tarihlerini de bildirerek çok ilginçtir, 1 nolu CD’nin bozulabileceğinden bahisle bir kopyası alınmaksızın sadece 70 sayfalık çıktısının sayın, savcılığa emniyet tarafından gönderildiği bildirilmişti. Böyle bir ibare bozulabileceği iddiası ve müvekkile bu CD’nin ait olmadığı iddiamız birlikte değerlendirildiğinde CD’nin sağlam olup olmadığının incelenmesinin özellikle bir sonra, daha sonraki iddianame bağlantılı bir DVD ile ilgili alınan sonuçla beraber değerlendirildiğinde önemli olduğunu düşünüyoruz. Üçüncü bir iddiamız Fethullah Gülen’in Ankara 2 nolu DGM’de 2000/124 Esas sayılı dosyadan yargılandığı dosyanın getirtilmesiyle ilgili neden önemli, müvekkil bu dosyada ilk şikâyet eden kimse tanık olarak beyanı alınmış 6 Kasım 2002 pardon 6 Mayıs 2002 tarihinde dosyadan karar verildikten sonra dosyayı temyiz eden kimse ve neticesinde dosyada doğrudan taraf fakat birçok bu bağlantılı soruşturma ve kovuşturmada olduğu gibi Fethullah Gülen’in herhangi bir isminin geçtiği belge nedendir bilinmez, emniyet mensuplarınca hemen çok önemli bir belge addedilerek hemen dosyalardan alınıp, soruşturma dosyası ve ertesinde eklerdeki klasörler de yerlerine konulmuştur. Fakat bunlar bu klasörlerden alınırken bütünlükten uzak bir şekilde sadece ilgili poşet veya ilgili doküman veya ilgili sayfa alındığı için sayın mahkemenizce delillerin değerlendirilmesi aşamasına geçtiğinizde biz size evet ben bunları size sunabilirim. Fakat ikna edici olacağını düşünmüyorum, biz size tek tek bunların şu klasörün şu sayfasında olduğunu bildirsem dahi sayın heyetiniz onu imaj olarak veya doküman olarak klasörün bütünlüğünü görmediği taktirde bir taraf olduğu bir dosyadaki bir belgenin kendisinin karşısına adeta bir kişisel veri veya bir gizli belge olarak değerlendirilmesini engellemeyeceğini düşünüyoruz. Abdullah Öcalan’ın dosyası çok rahatlıkla getirtilip, kopyaları alındıktan sonra iade edilebildiğine göre Sayın heyetiniz nezdinde Fethullah Gülen’in dosyasının getirtilmesinden imtina edilebileceğini düşünmek istemiyorum isminden dolayı ve tekrar ısrarla ifade ediyorum. Savunmamız için çok önemlidir, iddia makamının müvekkil hakkında ileri sürdüğü dokümanların büyük bir çoğunluğu, tamamı diyemeyeceğim kendisi bir yazardır, bir araştırmacıdır bir kısım belgeler bize ait olduğunu ifade etmediklerimiz dışındakiler kendisine posta kanalıyla veya kitaplığında aktardığı bilgiler olarak gelmiştir. Ama büyük bir çoğunluğu Fethullah Gülen’in 2 nolu DGM’deki bu yargılandığı dosyayla ilgilidir. O nedenle biz bu dosyanın getirtilmesini talep ediyoruz, ben biraz sonra ki açıklamaları yapmadan önce şu DVD’nin başlangıcının seyredilmesini talep ediyorum. Büyütebilirseniz efendim, burada çok fazla vaktinizi almayacağım. Bu müvekkille ilgili olarak 4 Aralık 2007 tarihli genelkurmayın gizli belgeler konusunda savcılığın sorusuna vermiş olduğu yanıtta yer alan Sevgi Erenerol misyonerlik konferansı 2006 isimli dosyadır efendim.”

Salonda görüntülü ses kaydı dinlettirildi.Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu:”Bakın bununla ilgili, bakın

burada biraz sonra göreceksiniz siviller var o konferansta, askerler var. Onlarca kimse, yüzlerce kimse fakat Genelkurmay bununla ilgili verdiği değerlendirme şu, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklamasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerden olup olmadığı, genelkurmay bunun hakkında evet demiş efendim. Bakın görüyorsunuz

150

Page 151: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:151

burada, ya bu genelkurmaya göre gizli belge birçok belge bu şekilde olduğunu göreceksiniz. Ha bu gizli belge çok gizli olduğu için bende bulunduğu iddia edilen bir önceki duruşmada da izah etmeye çalıştım, tamamı 64 mb’lık bilgiler bana 1.9 gb olarak Flash bellekte iade edildi. Aynısı bende var şu anda oradan sırf sayın mahkeme buradaki rapordaki gizli diye iddia edilen bir belgenin ne olduğunu açıklıkla görsün istediğim için seyredin istiyorum. Siviller orada ya bu çok böyle gizli değil, Sayın Erenerol’un konuşması misyonerlikle ilgili fakat müvekkil hakkındaki isnat bu, diğerleri hakkında da sayın mahkemeyi aydınlatabiliriz ama benim sormak istediğim ve müzekkere yazılmasını talebimin nedeni şuydu. Böyle bir konferans kaç kişi izlemiş, bu aleni midir? İlgilisi talep etmiş olsaydı, bu konferansı takip edebilir miydi? Çünkü bu raporu düzenlerken genelkurmay demiş ki biz hep açık kaynaklardan inceleriz, ilgililerin yayınlarını alırız ve biz kendi kurum içinde değerlendirmemizi yaparız demiş. Hatta bunun içerisinde geçen bir kısım belgeler bu rapora konu olan belgeler, müvekkil tarafından yayınlanan makalesi dahi bu belgelerin içerisinde yer almıştır. Kapatabilirsiniz efendim, sadece şu görüntüde yer alan kalabalık ve sivillerin olduğu grupla ilgili genelkurmayın bu açıklanması gizlidir belge nitelemesinin sayın mahkemenizin de somut olarak görüntülü olması için izlettim. Talebimizin nedeni buydu efendim, diğer bir talebimiz, biraz önce ifade ettiğim 6 nolu ara karar, 6 nolu talebindekinin 351 nolu klasörde bulunduğunun bildirilmesine dediğiniz husus ben tekrar baktım 328, 329 ve 330 nolu klasörlerdeki tüm bilgiler 351’de yer almıyor efendim. 351’de sadece 9 tane delilin incelemesi var, biz talebimiz şu biz ileride delillerin değerlendirilmesi aşamasında ben 328, 329 ve 330 nolu klasördeki hangi kanıt veya belgenin hangi klasörden, hangi DVD’den, hangi CD’den çıktığı iddiasında bulunulduğu bana liste olarak verilmediği takdirde benim savunma hakkımın kısıtlanacağını düşünüyorum. Maalesef başından beri ifade edilen şu, sayın iddia makamı iddiasını ispat etmekle mükellef şüpheyle ilgili benim burada şüpheli olan bir konumla ilgili benim bir açıklama yapma mükellefiyetim yok. Fakat burada ki yargılamada şüphe konumunda bırakmaktan neticesinde yarar sağlayan maalesef sayın iddia makamı olmuştur. Biz bu şüphelerin giderilmesi için bu klasörlerdeki her bir iddianın hangi CD veya nereden çıktığı konusunda bir listeyle verilmesini talep ediyoruz. Bizim diğer bir isteğimiz de Malatya Cumhuriyet Başsavcılığını o günde izah etmiştim, sizin tarafınızdan zirve yayın evindeki o lanetlenecek katliamla ilgili siz hukuki ve fiili irtibat yoktur, diye yazmanıza rağmen 2 tane emniyet mensubuna sayın, savcılar tarafından sanıyorum Zekeriya Öz tarafından çünkü daha sonra bir avukat gitmiş, biraz sonra izah edeceğim görüşmüş. Onun tarafından bir yazıyla hukuki ve fiili irtibat vardır diye bildiriliyor, benim talep etmemin nedeni bu Danıştay saldırısıyla ilgili bakın birisinin peşine takınıldı 4 aydan beri devam ediyor. Sizin ifadenizde onlarca kişi hakkında yalanlarını herkes dinlemek zorunda kalıyor, yine sizin ifadenize göre sadece onun sözlerinden dolayı burada insanlar yargılanıyorlar. Ve inanın buna önümüzdeki aylarda 2 tane emniyet mensubunun hazırladığı raporun peşinde bizler burada zirve yayın eviyle ilgili koşturmak zorunda kalmayalım efendim. Siz öncesinde görün, öncesinde nasıl bir yazışma olduğunu görün böyle bir şeyi hukuk garabeti somut olarak önünüze gelsin siz bütün dosyaya vakıf olarak hukuki ve fiili irtibat yoktur derken, nasıl bir savcı 122’ye de aykırı olarak böyle bir soruşturmada kendisi değerlendirmesi gerekirken kendisi oturup bir rapor yazma kabiliyetinden de yoksunmuşçasına, nasıl 2 tane emniyet mensubuna hazırlattığı bir raporu hukuki ve fiili irtibatı vardır diye gönderebilir. Bu somutlansın diye istiyoruz efendim. Bizim diğer bir talebimiz Başbakanlığa müzekkere yazılarak örtülü ödenekten Ergenekon soruşturması, kovuşturması süreciyle ilgili olarak ne kadar para tahsis edildiğini talep ediyoruz. Bu araştırmacılık yapmak sayın mahkemenizi bu konuda yormak için değil, çok somut verilere tabi olduğu için, biz o talebimizi sizin mahkemenizce makul görüneceği düşüncesiyle bu kadar detaylandırmamıştık. Fakat şu açıklamaların mahkemeniz nezdinde yapılmasının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Neden bakın bizzat mevcut hükümet veya başbakan adına açıklama yapabilecek kadar yakın olan ve menfur Danıştay saldırısının kararının açıklandığı gün yine aynı Neşe Düzel isimli Taraf gazetesindeki gazeteciye bugün çok

151

Page 152: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:152

önemli açıklamalar yapılacak deyip olmadığı zaman burada tanık olarak dinlenen bir avukatında bu açıklamaları Osman Yıldırım yapacaktı denilen gazeteci Şamil Tayyar bakın Taraf gazetesinde en son şöyle bir açıklama yaptı. Kafes planından çok önce hükümette kuşkular vardı, Ergenekon’u ilk isimler, ilk bilen isimlerden biri Başbakan her şeyi hepsini biliyorlardı. Harekete geçmeleri, burası çok önemli efendim. 4 seneyi buldu, açıklamanın yapıldığı tarih 2010 4 seneyi buldu, çünkü o günün şartlarında böyle bir savaşa girmenin, böyle bir savaşa girmenin güç olduğunu düşündüler. Ama ne zaman ki muktedir oldular, o zaman harekete geçtiler. Yoksa eski emniyetle, MİT’le bunu nasıl yapacaktı. Hükümete istihbarat getiren doğru dürüst bir birim yoktu, ama şu anda bu çok önemli sivil iktidara tabi çok ciddi istihbarat örgütleri var. Tekrar söylüyorum, sivil iktidara tabi çok ciddi istihbarat örgütleri var. Emniyette öyle, MİT’te öyle ayrıca da Jandarma da eski jandarma değil. Bu iddiaya göre her ne kadar sayın mahkemece müvekkil hakkında tutukluluk devam ettirilmekle birlikte ve iki buçuk seneden beri müvekkilin tutukluluk gerekçesine yasal somut bir gerekçe gösterilmemekle birlikte, 4 sene öncesinden yani bu soruşturma ve kovuşturmaya başlanmasından ve o Ümraniye’deki evde bomba bulunduğu iddiasından önce Şamil Tayyar’a göre Başbakan Ergenekon isimli bir örgütten haberdar ve kendi istihbarat örgütünü kurabilmek adına bekledikten ve muktedir olduktan sonra soruşturma ve kovuşturmayı başlatmıştır. Bugün geldiğimiz nokta çok açık, bakın devam ediyor bu gazeteci bu da çok önemli olduğunu düşünüyorum, eğer diyor diğer taraf bir kapatma davası açılırsa ne olur diyor. Eğer kapatma davası açılırsa Ergenekon süreci hızlanır, daha büyük dalga operasyonları olur. Çünkü askerle hükümetin ilişkileri sertleşir, şu anda Ergenekon’da frene basıldı. Bir numaraya kadar gidilebilecek yol kapatıldı, eğer kapatma davası açılırsa ilk kapatma davasında yaşanan gene yaşanır. O zaman da Ergenekon soruşturması hızlanmıştı, şimdi gene hızlanır. Çünkü Ak Parti uzlaşarak değil, çatışarak ayakta kalacağını birinci kapatma davasında anladı. Bugün Ergenekon süreci yavaşlatılmış durumda, pardon Dalan hala yakalanamıyor, Haberal hala hastanede yatıyor, generaller dışarıda dolaşıyor eğer Ergenekon sürece hızlanırsa Neşe Düzel soruyor ne olur diye, birçok kuvvet komutanının ve emekli generalin içeri alınmasına yol açabilecek çok sürpriz gelişmeler yaşanabilir. Ayrıca eşanlı olarak Ordu’da da bir idari operasyon başlatılabilir. Bunlar gazetecinin şahsi değerlendirmeleri olarak düşünmeyin lütfen, kapatma davasının açılıp açılmayacağı ne zaman belli olur, soruşturma ne zaman tamamlanır diye soruyor. Bu bir güç oyunu ama bu sadece Türkiye’deki iş dinamiklerle açıklanamaz, bu süreci yönlendirebilecek uluslar arası güç ortakları var, Amerika’nın tavrı çok önemli, bunun üzerinde sayfalarca, günlerce, saatlerce yorum yapabilirsiniz. Fakat önemli olan konu biz burada bir tiyatroal oyun oynuyoruz, biz maalesef bir savunma makamında bulunarak bu oyunun bir figüranı oluyoruz. Sürecin arkasında 4 sene öncesinden istihbarat örgütlerinin kurulduğunu söyleyen gazeteciye göre ABD’nin desteğinde siyasallaştırılmış bir operasyonda figüran rolündeyiz ve lütfen bu açıklamalarımı bu siyasi iktidarla ilgili laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğuna dair anayasa mahkemesinin verdiği kararın tanıkları arasında geçen bir yazarın avukatı olarak lütfen dinleyin. Yani sizler bu Ergenekon soruşturmasına savcı herhangi bir şekilde yavaşlatmadığı sürece kim yavaşlatabilir. Siz yargı sürecinde yavaşlatmadığınız sürece kim yavaşlatabilir. Bu gazeteciye göre sizler de onun deyimiyle siyasi iktidarın talebi üzerine savcılar soruşturmayı yavaşlatıyor, sizde yargılamayı tavsatıyorsunuz. Nereye karşı ikinci bir kapatma davasıyla ilgili sürecin hızlanması sürecine kadar ve bu süreçte kim zarar görüyor, tutuklandığı tarihte en fazla okunan yazar olun Ergün Poyraz, iki buçuk seneden beri yatıyor. Bakın neden örtülü ödenekle ilgili söylüyorum, gazeteci bizzat açıklıyor bunu müvekkil Temmuz 2007’nin sonunda tutuklandı, Ağustos 2007 itibariyle gazete haberlerini sundum size Ağustos 2007 tarihine kadar 2003 yılındaki bu siyasi iktidarın 3 Kasım 2002’den sonraki harcamış olduğu örtülü ödeneğin toplamı altı yüz otuz dokuz milyon yedi bin altı yüz doksan iki Türk lirasıdır. Müvekkil tutuklandıktan sonra sadece 4 ay içerisinde bu siyasi iktidarın 2007 yılında harcamış olduğu rakamın toplamı yüz yirmi beş milyon dört yüz bin Türk lirasıdır. 2008 yılında örtülü ödeneğe harcanan para üç yüz on altı

152

Page 153: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:153

milyon dokuz yüz bin Türk lirasıdır. 2009 yılında da asgari çünkü listeyi, basında çıkan haberleri gördüğünüz de incelediğinizde göreceksiniz gittikçe artan miktarlarda para harcandığı için örtülü ödeneğe 2009 yılında da asgari 2008 yılındaki üç yüz on altı milyon dokuz yüz bin Türk lirası harcandığını kabul ettiğimizde 2003 yılı, 2009 yılı dâhil olmak üzere bu iktidarın örtülü ödeneğe aktarmış olduğu para bir milyar üç yüz doksan sekiz milyon iki yüz yedi bin altı yüz doksan iki Türk lirasıdır. Yani bir milyar dolar örtülü ödeneğe para aktarmıştır. Bir milyar dolar, beyanımda görmediğim fakat bugün her hangi bir gazeteye bakarsanız göreceksiniz, Londra da Afganistan’la ilgili batılı ülkeler ve çevre komşu ülkeler bir araya geldiler. Taliban’ın bitirilebilmesi için rüşvet olarak dağıtılmak üzere 5 senelik bir süreçte Afganistan’da problemin çözülmesi için harcanması düşünülen ve Almanya’nın düşünün dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi yetmiş milyon dolar aktarmayı düşündü, bu süreçte planlanan ön gören rakam beş yüz milyon dolar. Dünya Taliban’ı ortadan kaldırabilmek için beş yüz milyon doları 5 sene içerisinde harcamayı planlarken bu siyasi iktidar, bu beyefendilerin yürüttüklerini düşündükleri soruşturmada yavaşlatan, frene basan 1 milyar dolar para aktarmışlardır, 1 milyar dolar. Bu insanların parası 1 milyar dolar, bu 1 milyar doların bunun için aktarıldığını ben söylemiyorum. Dönemin başbakan yardımcısı Nazım Ekren’e sorulduğunda kendisinin ifadesi istihbarat için harcandı diye ifade etti. Başbakan yardımcısının ifadesiyle istihbarat için harcanan 1 milyar doların buradaki yargılamada ne derece etkili olduğu konusunda sayın mahkemeniz yazdığında o gazetecinin açıklamış olduğu kimin ne zaman frene bastığını, kimin nerede hızlandırdığını, bu paraların nereye gittiğini hep beraber göreceğimizi düşünüyorum ve sayın mahkemenin bu konudaki yazacağı müzekkerenin yanıtının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü neden siz bu somut gerçeklikleri ortaya çıkartmadığınız sürece birileri ABD’nin devreye girmesini beklerken, benim müvekkilim iki buçuk sene tutuklu kalacaksa ben burada gelip 15 günde bir size bu taleplerimi yineleyeceksem sizde benim müvekkilimi tahliye etme iradesi bulunmayacaksa o zaman bizim buradaki yargılamaya hiçbir gereğinin olmadığını düşünüyorum. Neden siz benim müvekkilimi tutuklu bıraktığınız sürece sayın mahkemeye jandarma genel komutanlığından Ergün Poyraz’la ilgili her hangi bir ödeme yoktur diye yanıt gelirken, İşçi partisinde çıktığı iddia edilen 4 tane CD’nin içerisinde yer alıp müvekkille ilgili word ve herkesin her zaman hazırlayabileceği yazıların İşçi partisine ait olmadığı konusunda bizzat huzurunuzda CD’nin üzerinde avukatın imzası olmadığı somut iken müvekkilim tutuklu olarak yargılandığı için bir gün aynı beyefendi müvekkilin yedi buçuk trilyon liralık bakın yedi buçuk trilyon liralık örtülü ödeneğin herkes peşindeyken 1 milyar dolardan hiç kimse söz edemiyor. Yedi buçuk trilyon liralık jandarma örtülü ödeneğinden bir gün 300 bin lira aldığını yazıyor, ertesi gün yine olmadığı kovuşturmayla sabit rakamlar gündeme getiriliyor. Neden çünkü benim müvekkilim tutuklu yargılanıyor sayın başkan, tutuklu yargılanan bir kimseyi hiç kimse savunamazsınız. Madem benim müvekkilim bunları yapmadı ise neden o zaman tutuklu yargılama devam ediyorun yanıtını bana ifade etmeniz lazım ama somut olarak yanıtı ifade etmeniz lazım. 130 kez ifade ettiğiniz gibi dosya kapsamı her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat yönünden suçlar, delillerin tamamen toplanmamış olması, sanıkların savunmalarının bitmesi gibi soyut gerekçeler değil. Ergün Poyraz’da şu belge olduğu için, Ergün Poyraz örgüte şunu yaptığı için, şurada üye olduğu için, şu fiili gerçekleştirdiği için diye ifade edeceksiniz ki bende onunla ilgili savunmasını ve bunun uygun olmadığını ifade edeceğim. Bu soyut gerekçelerle siz bir yazarın kalemini elden alıyorsunuz ve hakkındaki bu isnatların her geçen gün basında yer alması karşısında bunun tek müsebbibi maalesef sayın mahkemenizin tutuklu yargılamanın devamı kararları oluyor. Tutuklu yargılamayla ilgili hepimizin tabi olacağı bir kural bize göre bütün bunlar dosya kapsamı karşısında müvekkilin tahliye olması gerekirken, anayasa mahkemesinin son bir vergi konusundaki vermiş olduğu çok özet hukuk devletinde bulunması gereken kriterleri anayasa mahkemesi özetliyor. Sayın Gürses’in ifade ettiği gibi bizler hukukçu olarak başkaları diğer bilim dallarından biz pustevist olmak zorundayız. Hepimiz pozitif kurallara tabiyiz, siyasal düşüncemizin ne olursa olsun pozitif kurallar eğer bir şeyi gerektiriyor ise buna tabi olmak

153

Page 154: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:154

zorundayız. Bir avukatın bürosunu eğer yasa koyucu mahkeme kararıyla diyorsa beyefendi tek başına bir karar alamaz, onun kararını uygulayan kimse uygulayamaz. Siz pozitif kurallara göre tabi olarak hareket etmek zorundayız, anayasa mahkemesinin tek tek hukuk devletiyle ilgili bu kriterlerini tekrarlamak istemiyorum ama önemsediğim ön önemli husus devletin aynı ya da benzer durumlarda olan kişi ve olaylar hakkında eşit davranması gerektiği laikliğe aykırı fiillerin odağı olup bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi genel sekreterliğinin yazısıyla kalpazanlıktan dolandırıcılığa kadar hakkında dokunulmazlık dosyaları beklenen Recep Tayyip Erdoğan’ın konumuna uygun mevcut dışarıdaki serbestliğinin aynen benim müvekkilimin konumuna da uygulanmasını talep ediyorum efendim, benim müvekkilim hakkında asla hiç kimse kalpazandır dememiştir. Benim müvekkilim hakkında hiç kimse akbil yolsuzluğu dememiştir. Benim müvekkilim hakkında hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1923’te tespit edilen kuruluş felsefesine aykırı fiillerinden dolayı laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğunu ifade etmemiştir. Peki benim müvekkilim kimdir, benim müvekkilim 15 tane kitabın bir yazarıdır, benim müvekkilimle ilgili benim sunmuş olduğum 8 tane kitap dışında en ufak bir tane savcı gidip de kitabını alıp okumamış, kendileri okumamışlar zaten. 29 Mayıs 2008 tarihinde benim müvekkilim için görevlendirilip çok ilginç sundum size 29 Mayıs 2008 tarihinde benim müvekkilim için rapor düzenlediği gün görevden alınan ve Ankara’dan terörler mücadele ve kaçakçılık ve organize daire başkanlığından özel olarak getirtilip benim müvekkilim hakkında rapor düzenleyen kimselerin hazırlıklı rapor dışında beyefendiler bir tane sayfa oturup benim müvekkilimle ilgili okumamışlardır. Önce ki kitaplarını getirtmemişlerdir, eğer getirtmiş olsalardı aydınlıkçı bir yazarın bu ülkede kamuoyu yararıyla, kamu yararıyla kamuoyunun bilgilenmesi için, bu ülkenin kuruluş felsefesinden uzaklaşmasının engellenmesi için neleri kaleme aldığı, hangi zorluklarla mücadele ettiğini göreceklerdi. Fakat frene basanlar ve hızlandıranlar bizzat emniyetin ifadesiyle 26 Temmuz tarihinde adresini dahi bilmedikleri bir yazarın hakkında 90. maddeye göre yakalama emri verilmesinde beis görmemişlerdir. Fakat bütün bu anlattıklarımızın hukuk devletindeki anayasa mahkemesinin kararına sıralanan o ilkelerin hiç birine uygun olmadığını düşünüyorum. Peki bu tutuklama kararları, yakalama kararları nasıl verilmiştir. Dosyanızda bir örnek sunduk, bu konuda bir hazırlık yaptık. 3 iddianamede hakkında.”

Mahkeme Başkanı:”Toparlar mısınız efendim?”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu:”Toparlayacağım efendim.”Mahkeme Başkanı:”Lütfen.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu:”Hakkında tutuklama kararı

verilen sanıklarla ilgili yani hakkında tutuklama kararı verilip daha sonra serbest bırakılanlar değil, 3 iddianame dışında halen şu anda 4. 5. iddianamesini bekleyen tutuklama olanlar değil, 12. Ağır ceza mahkemesine sevk edilen yeni küçük Ergenekoncuklar değil, bakın 3 tane tablo hazırladık tutuklama kararı verilen mahkemelere göre, kararı veren hâkimlere göre ve tarih sırasına göre incelediğinizde şunu göreceksiniz 4 veya 5 hakim sayesinde 3 tane iddianamedeki tüm tutuklamalar gerçekleştirilmiştir. Çok önemli 4 veya 5 tane hakim ve bugün 3 tane iddianame, 4 tane hakimin vermiş olduğu tutuklama ve birilerinin frene basması ve gaz vermesiyle devam ediyor. Bunun çok önemli olduğunu sayın heyetinizin dikkatle değerlendireceğini düşünüyorum. Bir konuyu çok genel olarak, çok detaylı yazılı beyanımızda bildirdik. Müvekkille ilgili 10 Temmuz 2008 tarihinde iddianame tanzim edildi, Türk yargı tarihinde ilkleri yaşıyoruz bu dosyada hala soruşturması devam eden bir dosyada sayın heyetinizin adil bir yargılama gerçekleştirebilmesinin tek yolu tutuklu yargılamayı bitirmesidir. Onun dışındaki yargılamaya devam edilmesinden hukuki bir sonuç almanın mümkün olmayacağını düşünüyorum. Ama şu soruyu soruyorum sayın heyetinize müvekkil hakkında 10 Temmuz 2008 tarihinde iddianame tanzim edildikten sonra herhangi bir email veya ihbar mektubu geldiği taktirde beyefendilerin yapması gereken nedir? Sayın heyetinize bunu aktarmaktır, eğer ek bir iddianame, ek bir soruşturma varsa bunu bildirmektir. Fakat böyle yapılmıyor tek tek bunları sundum, 2 Temmuz 2008 tarihi itibariyle bir

154

Page 155: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:155

kardanadam diye mail geliyor. Savcılık bunu 14. Ağır ceza mahkemesine gönderiyor biz talep ettik 6 Mart itibariyle talep etmiştik bugün kalemden gördüm henüz daha yeni yanıt geldi. Fakat benim buradaki sorgulamak istediğim konu şu yargılamaya başlandıktan sonra benim müvekkilimle ilgili gelen ihbar mektubu veya emailler neden sayın mahkemeye aktarılmıyor da her zaman yapıldığı gibi emniyet tarafından benim müvekkilim hakkında bir rapor düzenleniyor. Böyle bir şey mümkün mü efendim? Yargılama devam ederken benim müvekkilimle ilgili neden beyefendi kendisi size aktarmıyor, size aktarmıyor da emniyet tarafından rapor düzenleniyor. Üstüne üstlük üst yazısını görüyoruz, benim müvekkilimle ilgili yargılamadan sonra başlayan 9 Ekim’de emniyete aktarılan ertesinde Kasım ayı itibariyle emniyetin savcılığa aktarıldığını gördüğümüz 16 sayfalık ihbar mektubu henüz yok dosyada, ben şimdi nasıl size savunabileceğim bunu buna nasıl bir adil yargılama diyebileceğiz, nasıl anayasa mahkemesindeki bildirilen hukuk devleti ve çok önemlisi pozitif kurallar çerçevesinde yargılamanın gerçekleştiğini ifade edebileceğiz. Biraz önce ben o taleplerden haberim yoktu, sayın Ergün’ün taleplerinden ben 20 tane değil sayın heyetinizden istemlerimizde yazılı olarak dilekçelerimizi de bildirdik. Bu dosyalarla ilgili Ergenekon soruşturmasıyla ilgili tüm ihbar, email ve ihbar mektuplarının tarih sırasına göre bir listesinin ve bu ihbar emailleriyle ilgili ip ve telefonla bağlandığı bilgisayarın ve ihbar mektuplarının içinden çıktığı zarfların gönderilmesini istiyoruz. Bu çok önemli olduğunu düşünüyorum eğer tarih sırasına göre ihbar emailleri ve ihbar mektuplarını alt alta koyarsanız, bu organizasyonda eksik kalan bir tek yer göreceksiniz, gizli tanıklar. Eğer bu üçünü bir araya getirirseniz zaten bu iddianamelerin nasıl yazıldığı ortaya çıkacak, fakat size somut olarak bir örnek sundum Ankara’daki müvekkille ilgili tarihi belli olmadığı için söyleyemiyorum fakat gördüğüm itibariyle iddianame tanziminden önce düzenlenmiş, nasıl bir insan Yunus kırtasiyeden, İstanbul’dan müvekkilin Ankara’daki adresiyle ilgili ihbarda bulunabilir. Nasıl bulunabilir, kim o evde arama yapılmasını istiyorsa, müvekkil hakkında gaza basılmasını istiyorsa, bu ihbar mektubunu göndermiştir. Ama burada sorulması gereken soru şu Yunus kırtasiye numarası belliyse beyefendi gidip bu kırtasiyeye bu ihbar mektubunu kim yazdı, kim göndermiş diye acaba soruşturdu mu? Eğer soruşturmadıysa sadece gelen ihbar mektubunun içeriğine önem atfettiyse acaba bu ihbar mektubuna itibar etmek mümkün müdür? Aynısını çünkü görüyoruz, ihbar emaili gelmiş sayın savcı orada isimleri geçenler hakkında yakalama kararı çıkartılması için bana talepte bulunun demiş, aynen müvekkilde olduğu gibi bu ihbar mektubunu kim gönderdi. İhbar emailini kim gönderdi diye, araştırma gayretine maalesef girmemiş efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim toparlayın lütfen.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu:”Toparlıyorum efendim. Bugün

itibariyle müvekkil hakkında aradan geçen iki buçuk senelik bir süreye rağmen yasadışı bir oluşum içerisinde olduğu yapılanmada kimin nereden bulunduğu, müvekkilin konumu, hangi tarih ve yerde bu yapılanmanın ilki saklandığı ve netice olarak da müvekkilin nasıl olup da silahlı terör örgütüne üye olduğu konusunda en ufak somut bir kanıt söz konusu değildir. Fakat yinelemekle birlikte iki buçuk seneden beri müvekkil tutukludur, biz istemlerimizde tek tek bunları size bildirdik fakat size bir 5 dakika müsaade istiyorum bir şey için çok önemli olduğunu gördüğüm için, Fehmi Koru’yu herkes bilir, Fehmi Koru Abdullah Gül’le birlikte İngiltere’de beraber öğrenim gördüğü için çok yakın bir kaynak diye ifade ediyorsa bunun kaynağından alındığına inanmak gerektiğini düşünüyorum. Bakın Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştiriyor ve bu gerçekleştirdiği ziyaretin ertesinde şöyle söylüyor, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise yine bu Ergenekon’la ilgili olduğu için, önemli olduğu için söylüyorum. Hukukun ve yargının önemini her vurguladığında bunu biraz da Ergenekon sürecini yürüten savcılara destek çıkmak için yapıyor diye ifade ediyor. Yani burada Abdullah Gül beyefendilere doğrudan destek çıktığını söylüyor, daha önce yaz kararnamesinde hükümet savcılara destek çıktığını söylüyordu. Ben yine bu şunu önemsiyorum, eğer ben savcı olmuş olsaydım, eğer hükümetten böyle bir destek olduğunu ifade etselerdi, Cumhurbaşkanı bana böyle bir destek olduğunu ifade etseydi. Ben siyasi iktidarın desteğine tabi bir savcı değilim

155

Page 156: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:156

diye istifa ederdim ve yine bunu kendilerinden bekliyorum efendim. Yazılı taleplerimizi aynen yineliyoruz ve bunların getirtilmesini talep ediyoruz, müvekkilin de tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum efendim saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz söz istedi verildi:”Sayın Başkan, Sayın

üyeler. İddia edilen Ergenekon terör örgütüyle ilgili Ramazan Akyürek’ten önceki emniyet istihbarat daire başkanı Sabri Uzun’un Fatih Altaylı’ya yazdığı bir mektup var, 20 Kasım 2009 tarihli Haber Türk gazetesinde Fatih Altaylı bunu yayınlamış belki gördünüz.”

Mahkeme Başkanı:”Okuduk efendim.”Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz:”Tamam, sayın başkanım mektubu

okumuşsunuzdur mutlaka bu mektubun satır aralarında bir talepte bulunacağım, çünkü Sabri Uzun’un tanık olarak dinlenmesini talep edeceğim. Bu mektubun satır aralarında önemli hususlar var, birkaç tanesine kısaca müsaadenizle değinmek istiyorum. Türkiye’nin Ergenekon adını taktığı şeyle asla terör örgütü demedim, demiyorum, diyemeyeceğim diyor Sabri Uzun. 14 Haziran 2001 günü tanıştım, yani Tuncay Güney İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra, sonrasında ilginç bir cümle var. 2006 yılı Ocak veya Şubat ayında tekrar karşıma çıktı, yaklaşık 1 yıl önce emniyet genel müdürlüğüne yazılmıştı, mahkemenizce bu hususta elinizde bilgi, belge var mı? Diye, oradan gelen yazılarda bir bilgi yok denilmişti. Demek ki bir bilgi var, 2006 yılında önüme geldi tekrar diyor. Evet, o tarihlerde bütün bunları toplayan, yazan geniş bir ekip var diye düşündüm inceledim, gördüm. Yani satır aralarında emniyetin içerisinde bir ekibin bütün bunları hazırladığı yolunda imalar var, bu bakımdan benim talebim artık sorgularda bitiyor, delillerin değerlendirilmesi aşamasına inşallah geçeceğiz. Sabri Uzun’un sayın mahkemeniz tarafından çağırılarak, tanık sıfatıyla dinlenmesini talep ediyorum. Sayın başkanım müvekkil Ergün Poyraz’la ilgili jandarma genel komutanlığından para aldığı, yine dönemin jandarma genel komutanı Şener Eruygur ve dönemin teknik istihbarat başkanı Hasan Atilla Uğur’dan aldığı belgelerle kitap yazdığı, kitaplar yazdığı ve bu kitaplarda halkı hükümete karşı isyana teşvik ettiği suçlamaları var. Adı geçen kişilerin jandarma genel komutanlığında görevde olduğu dönem 2002, 2004 yılları müvekkilim adını vereceğim şu kitapları 2000 yılından önce yazmış Refahın gerçek yüzü, milli nizam partisinden fazilet partisine, ihanetin belgeleri, Fethullah’ın gerçek yüzü bu tarihte bu kişiler görevde değil. Yine 2007 yılında yazdığı Musa’nın çocukları, Musa’nın gülü, Musa’nın mücahidi gibi Musa serisi kitaplarda 2007 yılında yayınlanmış bu kişiler yine görevde değil. Bu kişilerin görevde olduğu dönemde müvekkilin yazdığı ve yayınladığı bir kitap yok. Nasıl oluyor da jandarma genel komutanlığından aldığı belgelerle kitap yazmış oluyor. İddia edilen kişiler o dönemde görevde değil, yine jandarmadan para aldığı o kişilerin görevde olduğu dönemde iddialar var. Müvekkilin oradan para almaya ihtiyacı da yok sayın başkanım. 2007 2008 2007, 2008 döneminde en çok okunan yerli yazar toplamda 300 bin civarında traj yapmış ve 300 bin liraya yakında telif ücreti almış. Belgeli bunların hepsi vergileri ödenmiş, yatırılmış. Herhangi bir yerden para almasına ihtiyacı yok, daha öncesinde de yazdığı kitaplar hep sıra başı olmuş, şu anda iki buçuk yıldır tutuklu malümaliniz cezaevinde de bir kitap yazdı, Kasım ayında yayınlandı bu kitap Amerika’daki imam kitabın adı. Aralık ayı itibariyle kitap satış listelerinde 4. sırada, şimdi tutukluyken de mi bu bilgileri kitapta kullandığı bilgileri Şener Eruygur, Hasan Atilla Uygur’dan aldı. Dolayısıyla iddia makamının müvekkile bu yönde yönelttiği suçlamaların hiç birinin somut delili, kanıtı yok. Yine müvekkilin yazdığı kitaplarda içerik itibariyle halkı hükümete karşı kışkırtan, isyana teşvik eden bir tane cümle dahi yok. Bizzat sayın savcılar tarafından emniyet mensuplarına kitaplarla ilgili hazırlatılan raporlarda böyle bir şeye değinilmiyor. Bütün bu sebeplerle tutuklu kaldığı süre, sorgu ve savunmasının yapılmış olması da dikkate alınarak müvekkilimin bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”

156

Page 157: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:157

Sanık Mehmet Demirtaş müdafii Av. Yusuf Çolak söz istedi verildi:”Sayın heyetinize hesabınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Ben en son 12 Haziran 2009 tarihindeki celsede bir tahliye talebinde bulunmuştum, o günde bu saatlere kadar herhalde beklemiştik, saat 01.30 gibi buradan ayrılmıştık, saat 03.00 gibi de evlerimize gitmiştik. Görüyorum ki geçen zaman zarfında değişen çok fazla bir şey yok, yargılamanın içerisine benim gelmediğim 7 ay içerisinde, 7 ay 12 gün oldu her halde bugün gelmediğim süre içerisinde birde Danıştay davası girmiş. Tutukluluğun herkesin tutukluluğunun iki seneyi aştığı bir zamanda herkes bir infial içerisinde kendi kendini kurtarma derdine düşmüş burada tabii ki sizlerin de işleri çok zor, bunu taktirle karşılamak lazım ama benim müvekkilim açısından müvekkilim şayet bir kıdem söz konusuysa buradaki en kıdemli tutuklu, ilk tutuklu kendisi zaman olarak da 2 yıl 7 ay 17 gündür burada kendisi bir örgüt üyesi değil, basit bir vatandaş her halde sizlerde bunları geçen yargılama safhasında anlamış durumdasınız. Ailesi burada perişan bizler 100 km’den gelerek burada yargılamaya bir şeyler katmaya çalışıyoruz. Bugün verdiğim dilekçemi de tekrar ederek çok fazla zamanınızı almamak şartıyla müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Cengiz Ceylan söz istedi verildi:”Müvekkil 32 aydır

tutuklu bulunmaktadır, dosya içeriğinin yoğun olması, özellikle Danıştay sanıklarının ifade ve soruları uzun sürmesi müvekkilin tutukluluk halinin değerlendirmesinin sağlıklı ve hukuki incelemenin tam yapılmasını zorlaştıracağına inanmıyorum bu yönden sayın heyetinizin çalışmalarını takdir ediyoruz. Müvekkil açısından geldiğimiz aşamada tedbir amaçlı tutukluluk infaza dönüşmüştür, hürriyetinden yoksun bırakılan müvekkil maddi ve manevi yönden mağdur edilmektedir. Müvekkilin tutuklu kaldığı süre, sabit ikametgâh sahibi olması, suç vasfının değişmesi ihtimaline binaen tahliyesini talep ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi:”Vural’ın yorgun olduğu

akşamlarda genelde hepimiz yoruluyoruz ama ben daha yorgun bir akşamdayım, çünkü 2 aydır ifade etmeye çalıştığım bir layihayı yine bu saatlere tekabül edecek bir süreçte ifade edemiyorum. Sayın başkanım beyanlarıma başlamadan önce halihazırda dışarıda duyduğumuza göre önümüzdeki hafta bir yargılamanın yapılıp yapılmayacağıyla ilgili bir tereddüt hâsıl oldu, yargılamamız önümüzdeki hafta herhalde devam ediyor dimi, bu konuyla ilgili bazı beyanlar alındı önümüzdeki hafta yargılamanın da yapılmayacağına ilişkin. Şöyle bir temel sıkıntı oluştu bunu bu sebeple söylüyorum efendim, yaklaşık olarak ortalama son 3 aydır hafta, ayda 1 hafta yargılama yapabiliyoruz. Takriben şu ana kadar hali hazırda sorguları tamamlanmış sanıklara da dikkat ettiğimizde bizi yaklaşık olarak 4, 5 ay sonra bu ritimle ancak Danıştay’la ilgili süreci bitirebilir hale geleceğiz. Bu noktada bir birleştirme kararının diğer iddianame kapsamında da bir birleştirme kararının verilmemiş olması da bu yargılamayı kendi seyri içerisinde de böyle bir ayrıştırarak daha ince ayrıntılı götürme sonucunu elde etti ama bir taraftan da süreci olduğunun çok daha ötesinde bir ağırlaştırmaya vesile kıldı. Bir şekilde aksilikler ve tatillikler de bu gruba tekabül etti ama biz mümkünse yani bu yargılamada madem 15’er güne 2 gruba paylaştırıldı mesele mümkün olduğu kadar bu 15 günlük sürenin bize de eşit haklarla diğer grupla tanınması yolunda bir talep sahibiyiz efendim. Şimdi iddianamede müdafisi bulunduğumuz avukat Kemal Kerinçsiz’le ilgili yapılmış olan sahafa Kemal Kerinçsiz tarafından icra edilmiş çeşitli sosyal talepleri ve teşebbüsleri dile getirilen faaliyetler örgütün amacına yönelik tertip edilmiş faaliyetler olarak nitelendirilmişti. Oysa esasen bu faaliyetlerin konusunu oluşturan hususlar ve bu faaliyetler kapsamında yapılan taleplerin bırakınız bir örgütsel amaca matuf talepler olmasını biz zati milli güvenlik kurulu kararlarıyla ve birçok hükümet kararlarıyla alınmış, netleşmiş bir hükümet paraleli, devlet paraleli karar ve talepler olduğu ortaya çıkacak bununla ilgili ana başlıkları ben yine kısaca ifade edeceğim, layiha çok uzun. 4 tane organizasyon var, bu organizasyonların konusunu Fener Rum Patrikhanesinin ekümeniklik iddia ve taleplerinin karşılığı oluşturuyor. Malumunuz olduğu

157

Page 158: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:158

üzere patrikhane kurtuluş savaşı döneminde Yunanistan ve işgal ordusuyla iş birliği içerisinde hareket ederek İstanbul’da ve batı Anadolu’da yaşayan Rum’ları silahlandırdığı, isyana teşvik ettiği, kiliseleri silah deposu olarak kullandığı, Osmanlı tebaasından çıkarak Yunan tabiatına girdikleri yakın tarihimizin bilinen gerçeklerindendir. Nitekim Atatürk’ün de aynı patrikhaneyle ilgili nifak tohumları ektiğine ilişkin genel bir tespiti vardır. Kemal beyin müvekkili adına nihayetlenen bir davada da yüksek yargı organımız Yargıtay, tarihsel bir karar vererek devlet politikalarını teyit edecek bir şekilde patrikhanenin ekümenik olmadığını, ekümenikliğin çok hukukluluk anlamına geldiğini kilise hukukuyla birlikte laik ve ünitel devlet yapısını da zedeleyeceğini hüküm altına almıştır. Gerek ABD’nin gerekse AB’nin ekümeniklik konusundaki baskıcı politikaları iktidarca sessiz muhalefet anlayışı benimsenerek istenilen adımlar atılmaktan kaçınılmış, beklenen tavizlerde uluslar arası gruplara bu anlamda verilmemiştir. Mevcut iktidar tarafından da hali hazırda şimdiye kadar, bu anlamda Fener Rum Patrikhanesinin kilise hukuku uygulayarak yargılama yapamayacağını, ekümenlikliğin tanınamayacağını, devlet içinde devlet olamayacağına ilişkin yapılmış bulunan etkinliklerin devletimizin 86 yıldan bu yana sürdürdüğü politikayla bu devlet politikalarını en azından bugüne kadar sürdürmeyi başarmış iktidarın siyasetine aykırı düşmediği ve uyumlu olduğu görülmektedir. Bu durumda sözünü ettiğimiz 4 etkinliğin bunlar 2005 yılına ait ekümeniklikle ilgili etkinlikler, hükümet karşıtı olmadığı da açıkça anlaşılmaktadır efendim. Patriğin bir Amerikan televizyonuna verdiği demeçte, TC devletinin kendilerini çarmığa gerdiğine ilişkin haksız ve son derece çirkin itham ve şikâyetleri iddialarımızın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Yani Kemal Beyle ilgili bir anlamda atfı cürüm konusu olarak nitelendirilen bu eylemlerde amaç bir örgütsel tertip değil, biz zati eylemlerdeki ifade edilen hususların bir hükümet ve devlet politikasıyla paralellik arz ettiğini göstermesi açısından önemlidir sayın başkanım. 2005 yılında Boğaziçi üniversitesinde 2 tane Osmanlı imparatorluğunun son döneminde Ermeniler isimli konferansın iptali üzerine yapılan basın açıklamaları örgütsel faaliyet olarak ne yazık ki nitelendirilmiştir. Oysa bu açıklamaların tamamında görülmektedir ki bu toplantı 2005 yılı Mayıs ayında düzenlenecek bir toplantıdır. Ancak o dönemde Adalet bakanı olan Cemil Çiçek son derece doğru bir çıkışla mecliste yaptığı konuşmada bu toplantının Türk milletine arkadan hançerlemek anlamına geleceğini ifade etmiştir. Kemal bey tarafından yapılan organizasyonu örgütsel amaca yönelik tertip diye nitelendiriyorsunuz, aynı amaca yönelik olarak Cemil Çiçek tarafından mecliste yapılan konuşmayı es geçiyorsunuz, meclis tutanaklarıyla sabittir. Milleti arkadan hançerlemek olarak nitelendirmiştir Cemil Çiçek bu toplantıyı. Nihayetinde ABD’nin başbakana yaptığı tazik sonucunda da toplantının basına yansıdığı kadarıyla 23.09.2005 tarihli bir toplantı merkezi belirlenmiştir. Bu toplantının müvekkilimiz tarafından yargı kararıyla ibraz edilmesine en fazla sevinen ve bu sevincini çeşitli platformlarda açıkça dile getirmekten çekinmeyen de sayın Cemil Çiçek, Burhan Kuzu ve bir kısım diğer AKP’li bakan ve milletvekilleri olmuştur. İktidar partisinden de bu ölçüde destek gören bir faaliyetin hükümete isyana tahrik olarak değerlendirilmesi de elbette ki mümkün değildir. Diğer taraftan Bilgi Üniversitesinde düzenlenen Kürt konferansının bir basın açıklamasıyla kınanması devlet ve hükümet politikalarına malumunuz olduğu üzere ters düşmez, sözü edilen konferansta sadece vatandaşımız olan Kürtlerin sosyal haklarından değil, siyasi grup haklarından ve giderek bağımsız yasama hakkından bahsedilmiş, yaşama hakkından bahsedilmiş. Yerel yönetimlerin güçlendirilerek gevşek bir özerk yapı istenmiştir. Açıkça federasyon sözcüğünün telaffuz edildiği bir toplantının devlet ve hükümet politikalarına uyumlu olduğu ifade edilebilir mi? Eğer iddia buysa hükümetin bu amaçlarla ortak hareket ettiği de aksi, mefumo muhalifinden bir savcılık iddiası olarak karşımıza çıkacaktır ki elbette ki bugüne kadar hiçbir beyanat ve gerek devlet politikası ve gerek hükümet politikası bu konuda çok açık bir tavır almamıştır. Dolayısıyla bu yönde Bilgi Üniversitesi merkezli Kürt konferansı tertibi kapsamlı yapılan basın açıklamalarının da devlet ve hükümet politikalarıyla paralel olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Bir diğer husus sayın başkanım, Yunanistan’da Selanik’te açılan Pontus soykırım

158

Page 159: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:159

anıtının protesto edilmesine ilişkin düzenlenen basın açıklaması da hükümet politikasına ve devlet politikasına bir aykırılık oluşturmamaktadır. Şöyle ki Yunanistan uzun yıllardan bu yana doğu Karadeniz bölgesinde Pontus hayali peşinde koşan sinsi ve sabırlı olduğu kadar uzun vadeli tehlikeli bir politika yürütmektedir. Bugüne kadar Atina dâhil olmak üzere özellikle batı Trakya bölgesinde 10’a yakın sözde Pontus soykırım anıtı dikilmiştir, bu anıtların üçünün Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve yakın yerlerde dikilmesi son derece anlamlı ve mesaj vermeye yönelik bir çabadır. Bu teşebbüslerden sonra şimdiki Cumhurbaşkanı dönemin Dış işleri bakanı Abdullah Gül İzmir’de bu hadiselerle ilgili kamuoyunda duyulan infial üzerine İzmir’de bulunduğu bir esnada müvekkilimce kendilerine yapılmış bulunun yasal müracaatı dikkate alınarak bir kısım sivil toplum kuruluşlarının da mukabil soykırım anıtı dikme girişimleri olduğunu, bu girişimlerin devletin dışında sivil toplum çerçevesinde demokratik bir hak olduğunu belirterek müvekkilimin girişimini açıkça destek verdiğini bu sözleriyle ifade etmiştir. Yunan devleti biz bu girişimlere herhangi bir müdahalede bulunamayız, Yunanistan özgür bir ülke burada sivil toplum bağımsız hareket eder, yaklaşımı geliştirdiği gün mukabil politikayla Türk dış işleri bakanı sıfatıyla Abdullah Gül müvekkilimin içerisinde olduğu bu organizasyonu tasvip eden ve destekleyen bir açıklamayı İzmir’de Kordonda yapmıştır efendim. Bu 2006 tarihinde Boğazlayan kaymakamı Kemal Beyin Ermenilerce asılması, yine 2006 tarihinde Fransız konsolosluğunun önünde yapılan Fransa’da kabul edilen sözde Ermeni soykırım yasasının kabulünü kınayan basın açıklaması devletin ve hükümetin politikaları asla ters düşmemektedir. Kaymakam Kemal Beyin milli kahraman olarak ilan edildiği tarih 1921 ilk meclisin ilk toplantısıdır. Yine Ermenistan ve Ermeni Diasporasının yaptığı yoğun propaganda sonucunda tüm dünyada 28 devlet, Avrupa da 9 devlet sözde Ermeni soykırım yasasını maalesef kabul etmiştir. En son Fransa temsilciler meclisinden geçmiş, diğer tüm sivil ve kamu kuruluşlarının yapmış olduğu kınamanın benzeri müvekkilimizin de katıldığı bir kısım sivil toplum kuruluşlarınca yapılan basın açıklamasıyla kınanmıştır. Yapılan basın açıklamasından 10 dakika önce aynı açıklamayı aynı yerde İstanbul Barosu yapmıştır. Türkiye’nin her ilde yapılan protestolarla ülkemiz insanı adeta ayağa kalkmıştır, en son başbakan aynı konuyla ilgili 07.12.2009 tarihinde ABD’ye yapılan ziyaret sırasında ifade ettiği hususta şudur, ecdadım soykırım yapmamıştır, yapamaz. Kemal Kerinçsiz’de dönemi itibariyle Türk milleti soykırım yapmamıştır, bu bir asılsız iftiradır, demiştir. 18.05.2006 tarihinde yapılan Hrant Dink’in katlinin ve Danıştay saldırısının kınandığı basın açıklaması hükümete karşı isyana tahrik suçunun bir unsuru olarak sayılmasında çok büyük bir garabettir. Bir sivil toplum kuruluşuyla birlikte menfur bir şekilde işlenilen Hrant Dink cinayetiyle işlenen Danıştay saldırısını kınayan basın açıklamasına katılmak maalesef savcılarca terör faaliyeti olarak görülmüştür. Oysa her iki cinayette bir terör faaliyeti olarak müvekkilimiz tarafından şiddetle kınanmış, taksim anıtının önünde kendisinin okuduğu basın açıklamasıyla menfur cinayetin gerçek amacının ne olduğu kamuoyuna açıklanmıştır. Terör faaliyetlerini ve terörü kınayan bu düşüncesini tüm sosyal, siyasal ve mesleki yaşantısında ortaya koyan bir hukuk adamının terör suçundan yargılanmasını izah etmek mümkün olmadığı gibi, terörü kınayan faaliyetlerin terör faaliyeti olarak iddianameye geçirilmesi ve yargılanması da tam bir ironidir. Hukuk bu yargılamanın hiçbir tarafında yoktur ve böyle giderse bu iddia mantığıyla da olmayacaktır, efendim. 12.06.2006 tarihinde bir kısım sivil toplum kuruluşlarının katıldığı basın açıklamasında devam etmekte bulunun AB müzakere süreci konusunda yapılan açıklamalar hükümet karşıtı olarak değerlendirilemez. Bu etkinlikte, bu düzenlenen etkinlikte esasen eşit ortaklık adına Türk insanının kandırıldığı, Avrupa da oluşan ortak iradenin Türkiye’yenin eşit ortaklığından ziyade üyeliğin dışında sömürge ülke ilişkisine dönüştürülmek istendiği dayatılan müzakere şartlarının asla üyeliğe gitmediğini ve eşit üyelikle sonuçlanmayacağını, hiçbir ülkenin üyelik sürecinin 47 yıl almadığı ifade edilirken sivil toplum kuruluşları olarak kamuoyunu aydınlatmak ve hükümetin eşit ortaklığa gitmeyen bir müzakere sürecini imza atmaması istenmiştir. Etkinlikte dile getirilen bu hususlar devletin istediği ve özlediği politikalarla uyumludur. Bu anlamda söylenenlerle AB süreci baltalanmamış, bilakis AB üyeliğine

159

Page 160: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:160

yapılan ilk müracaat iradesinin eşit ortaklık olduğu ve bunun gerçekleştirilmesi için AB’nin hazırladığı tuzaklara düşülmemesi, ikinci sınıf bir sömürge ilişkisine rıza gösterilmemesi istenmiştir. Bu tür bir istem sözde örgütün amacıyla da bağdaşmadığı gibi bir terör faaliyeti olarak da nitelendirilemez efendim. 07.06.2006 tarihinde şehit aileleri derneklerinin katıldığı vicdani reddin kabul edilemeyeceğine ilişkin basın açıklaması devlet ve hükümet politikalarına ters düşen bir tutum değildir, vicdani ret anayasamızda kabul edilmemiştir. Bilakis bu konuda yapılan çalışmaların halkı askerlikten soğutma suçu olarak TCK’da düzenlendiği bilinen bir gerçektir. 86 yıllık Cumhuriyetimizde askerlik görevini tercihlere bırakan bir yasa çıkmadığı gibi anayasanın 42. maddesinde de bu yol tamamen kapatılmıştır. Hükümetin programında vicdani reddin kabulüne ilişkin bir proje ve çalışma da yoktur. 20.06.2006 ve 22.06.2006 tarihlerinde Ruhban okulunun açılmasının tehlikelerini anlatan 2 etkinlik devlet ve hükümet politikalarına ters bir düşünce değildir. Ruhban okulunun açılması tevhidi tedrisat yasasını ihlal eden, eğitim birliğini ortadan kaldıran, laik devlette dini eğitiminin yolunu açan bir siyasi tasarruftur. Tüm Cumhuriyet hükümetleri patrikhaneye bağlı Ruhban okulunun açılması fikrine karşı çıkmışlar ancak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim tedrisatının milli eğitim bakanının onayladığı bir eğitim yapılabileceği fikrini benimsemişlerdir. AKP iktidarının programı da Ruhban okulunun açılmasına ilişkin bir kayıtta yoktur. Patrikhanenin Ruhban okulunun milli eğitime bağlı bir okul olarak açılmasını kabul etmemesi yine YÖK’e bağlı yüksek okul statüsünün benimsenmemesi okulun patrikhaneye bağlı olacağını, devletin kontrol hakkının ortadan kaldırılacağını, müfredat tayininde hiçbir yetkisinin olmayacağı isteklerini de ortaya koymaktadır. 25 yılında kabul edilmiş eğitim birliğinin yasasının korunmasını istemek, eğitimin bu yolla tarikatların ve din tüccarlarının eline geçmesinin doğru olmadığını savunmak, bırakınız terör faaliyeti olarak görmek, tam tersine devlet politikalarıyla uyumlu, anayasa ve yasalarımıza bağlılık perçinleyen bir davranıştır. Hükümetin politikası da milli eğitim kontrolüne almakla ilgilidir, buda zaten eğitim birliğine paralel bir yaklaşımdır. İkisi birbirine çelişen hususlar değil, biz zati birbirleriyle örtüşen ve paralel yaklaşımlardır sayın başkanım. 20.07.2006 günü başta İstanbul valiliği olmak üzere tüm devlet kurumlarının katıldığı Kıbrıs’ta kurtuluş dönemine iştirak hükümete isyan suçunun unsuru olarak gösterilmiştir. Düzenleyen valilik, isyan eden valide buraya gelsin sayın başkanım. 04.07.2006, 21.09.2006, 12.02.2006 tarihlerinde Türklüğü hakaret suçundan ötürü yapılan şikâyetler üzerine açılan davalara iştirak etmek, hükümeti isyana tahrik olarak değerlendirilemez. 3 davadan 2 tanesi ceza davası olup, 1 tanesi tazminat davasıdır. Ceza davaları avukat Kemal Kerinçsiz tarafından yada müvekkilinin yapmış olduğu şikayet sonucu Cumhuriyet savcılarınca açılmıştır, davanın açılması tasarrufu Kemal Kerinçsiz’e ait değildir. Şikayetçi olarak davaya katılma talebinde bulunması da yasal hakkıdır. Nitekim bir ceza davasında katılım talebi kabul görmüş, diğerinde henüz karar verilmeden bakanlık izninin usulsüz olması gerekçesiyle düşürülmüştür. Üçüncü dava tazminat davası olup anayasanın 36. maddesi çerçevesinde açılmış yasal hakkın icrası niteliğindedir. Nitekim açılan tüm davalar Yargıtay tarafından haklı olarak kabul edilmiş ve onanmıştır. Anayasal haklarının kullanımı çerçevesinde davaya yapılan iştirakler suçun unsuru olarak elbette ki kabul edilemez. Yargıtay hukuk genel kurulunun Orhan Pamuk davasında verdiği milli değerlerin şahsiyet hakları kapsamında tüm vatandaşlarca korunması gereken bir hak olarak gördüğü tespiti ise hukuk tarihinde bir devrim olup bu görüşlerimizi teyit açısından da çok önemlidir. Yine 2007 tarihinde şehitlerimizi öldüren mayınların PKK’ya İtalya tarafından üretilip verilmesini kınayan açıklama, sözde terör örgütünün bir faaliyeti olarak kabul edilemez. Bunu bir terör örgütü faaliyeti olarak kabul ettiğimiz takdirde de mefhumu muhalifinden hükümetin İtalyan mayın şirketleriyle ortak olduğu iddiasını da kabul etmek durumda kalırız öyle bir gerçek olmadığına göre böyle bir gerçekte yoktur. Konu İtalyan mayın satıcılarının ve İtalyan hükümetinin politikalarını protesto etmekle ilgilidir efendim. 13.06.2007 tarihinde şehitlerimizin kemiklerini sızlatan ve şehit ailelerini rencide eden Bugün gazetesinde yayınlanan bir makaleyi kınayan şehit ailelerinin etkinliği hükümet karşıtı bir faaliyet değildir. Bu etkinlik şehit aileleri

160

Page 161: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:161

derneği tarafından düzenlenmiş olup şehitlerimizin kimliklerini, kemiklerini sızlatacak ailelerini son derece üzen bir yazı üzerine kapısına siyah çelenk bırakılmasına ilişkin etkinlik vatanı için canını feda etmiş şehitlerimizin mirasıyla ailelerinin korunmasına yönelik bir etkinliktir. Bugün gazetesi bir hükümet organı olduğu gün kuvvetle muhtemel bu etkinlikte bir hükümet karşıtı etkinlik olarak nitelendirilebilir ama Bugün gazetesi Türk ticaret kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren çeşitli basın kuruluşları izinleri alınmış bir matbuattır efendim. 18.12.2006 tarihinde faili meçhul kalan Hablemitoğlu cinayetinin ortaya çıkarılması için yapılan basın açıklaması ve toplu dilekçe vermek hükümete karşı bir eylem olarak nitelendirilemez, 2002 yılında katledilen değerli aydınlarımızdan Doçent Doktor Necip Hablemitoğlu cinayetinin faillerinin bulunması ve faili meçhul eylemlerinin aydınlatılması için o dönemin başbakanı Abdullah Gül Türk milletine namus sözü vermiş, ancak gelişen şartlarla bu söz bugüne kadar tutulamamıştır. Yine başbakan bu cinayet hariç diğer faili meçhullerin aydınlatıldığından bahsetmiş ancak bu cinayeti neden istisna tuttuğunu da izah etmemiştir. Faili meçhul cinayetlere karşı olmak aydınlatılmasını istemek, bu konuda hukuku harekete geçirmek, vatandaşlık görevi olduğu gibi faili meçhul cinayetleri önlemek ve aydınlatmak devletin ve hükümetin görevidir. Bir faili meçhul cinayetin aydınlatılmasıyla ilgili teşebbüse girmek bir terör örgütü faaliyetiyse sözde faili meçhuller aydınlatmakla ilgili savcılık tarafından her gün bu terör ize faaliyetler yapılmaktadır, efendim. Nihayetinde eylemlerin hepsi bunlar ana başlıkları itibariyle topladım, toplam 30 tane saymışlar sayın başkanım. Biz şöyle de netleştirelim, yoku ispat mükellefiyeti altında kalan bir savunma olarak iddia makamının iddiasını ispat yükümlülüğü yok bu yargılamalarda bunu idrak ettik, tüm hücrelerimize kadar. Milli güvenlik kurulu genel sekreterliğine müzekkere yazılarak ekümeniklik, ruhban okulunun açılması, sözde ermeni soykırım yasası, Kıbrıs, kıbrıs’la ilgili imzalanan ek protokol, sözde Pontus soykırımı ve bu konuda Yunanistan’da dikilen anıtlar, Avrupa birliği, PKK terörüne destek veren ülkeler konusunda devletimizin sürdürdüğü politikanın neler olduğunu ortaya koyan rapor ve belgelerin istenmesi, gelecek belgelerin 2945 sayılı milli güvenlik kurulu kanununun 10. maddesi dikkate alınarak konu 4. maddesine göre milli güvenlik kurulunca tespit olunan politikalar bunlar o sebeple oradan istiyoruz sayın başkanım. Yine 2945 sayılı MGK kanununun 10. maddesi dikkate alınarak CMK 125. madde kapsamında heyetinizce incelenerek, maddenin 2. fıkrasında açık hükmü gereği iddianamenin 1841 ve devamı sayfasında müvekkilimiz avukat Kemal Kerinçsiz’e isnat edilen ve örgütün amacı doğrultusunda tertip edildiği iddia edilen basın açıklamaları konuları ile MGK kararları arasında paralellik olup olmadığının bizzat 125. madde kapsamında tarafınızca tespitini, C vicdani ret konusunda milli savunma bakanını ve genelkurmay başkanlığının görüşünü yansıtan raporların celbiyle ilgili ilgili kuruluşlara müzekkere yazılmasını talep ediyoruz. Bunlar bu layihayla ilgili taleplerimizdi, sayın başkanım. 2 tanede kısa konum var, onları da ifade edeceğim. Poyraz köy olarak nitelendirilen bir yargılama sürecini 12. Ağır ceza mahkemesi nezdinde başlandı, iddianameyi basından aldım bende bir CD’ye çektim mahkemenize de birazdan bu iddianameyi de sunacağım. Burada sayın mahkeme sanıyorum 353 sayılı askeri ceza yargılama usulü kanununun 9 ve 12. maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapmış, anayasa mahkemesi kararını da bu yönüyle beklemeksizin ki bence de haklı bir hukuki yaklaşımdır. Davayı adli mahkemelerde görülecek olarak bir dava olarak görüp bu konuyla ilgili bir yargılamaya başlamıştır. Sayın başkanım şöyle bir haber var, bu haber dünkü Star gazetesindeydi sanırım, Ergenekon davasına bakan 13. Ağır cezanın iş yükünün fazlalığı nedeniyle 12. Ağır cezaya gönderilen iddianamede biri muvazzaf vs. vs. diyor. Bu iş yükü fazlalığıyla ilgili, ilgili savcılık tarafından size bir soru mu soruldu. Çünkü birazdan bu konuyla ilgili ben bu usulü açıklama yapacağım, neye göre ana gövdesi bir örgüt varlığı ve yokluğu hali hazırda tartışma konusu olan bir yargılama, bir örgüt üyeliği alt iddiasıyla bir başka mahkemede yargılama konusu yapıldı bununla ilgili sanıyorum size bir görüş sorulmadı. UYAP sisteminden mi çıktı bunu da bilmiyorum ama şurada ana bir sıkıntıyla karşı karşıyayız, İstikbal’e dönük bu sıkıntıyı önlemek açısından birkaç usulü tespit yapacağım sayın

161

Page 162: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:162

başkanım. Hali hazırda bildiğiniz üzere Ergenekon terör örgütü iddiasıyla açılan hiçbir dava Türkiye’de nihai hükme bağlanmış değil, dolayısıyla ortada iddia olunan bir terör örgütü var. Ortada iddia olunan bir terör örgütünün olduğu ve yargılaması bizim yargılamamızla başlamış bir davada ben iddianameyi tetkik ettiğimde sayın savcılar 12. Ağır ceza mahkemesinde tevdi edilen iddianamede ayrıntılı olarak Ergenekon terör örgütünün varlığına ilişkin iddiaları dahi sunmuyorlar. Biz bunları diyorlar ki 13. aynen mealen söylüyorum, daha önce açtığımız davada ayrıntılı biz bunlarla ilgili beyanlarda bulunduk diyorlar ve toplam 12, 2, 12 da, 14 tane araç fiil veya eylem gibi gösterilebilecek, tanımlanabilecek eylemlerden bir tanesi olan Poyrazköy hadisesi bir alt dava olarak, bir Ergenekoncuk davası olarak 12. Ağır ceza mahkemesinde açılıyor. Bunun bir benzeri kuvvetle muhtemel Erzurum’da açılacak, bunun bir benzeri kuvvetle muhtemel başka illerde açılma noktasına gidecek. Buradaki tabi temel sıkıntı şu, bir örgütün varlığı veya yokluğuyla ilgili usul tespiti tümevarım yöntemiyle yapılır, tümden gelim yöntemiyle yapılmaz. Ortada bir PKK terör örgütü olsa bu ifadeyi çok rahatlıkla kullanabiliriz, onlarca adli kararla varlığı tespit edilmiş, netleşmiş bir örgüt olduğu için bugün Türkiye’de hiçbir mahkeme PKK terör örgütünün varlığını bir hukuki yargılama konusu yapmıyor. Sadece şahsın adı geçen örgütle irtibatını ve ilişkisini araştırıyor. Oysa bu yargılama esasen bir varlık yargılaması, bir varlık yargılamasının yapıldığı bu ana dava tali hiçbir davayı taşımaz. Yapılacak 2 şey olur, 12. veya 22. veya 32. bütün mahkemeler ya 223/8’e göre burada ki nihai hükmü kesinleşinceye kadar beklemek durumundalar ya da biz o davaların ceza muhakemeleri kanununun 4 ve 5. maddelerini dikkate alarak birleştirilmesi yönünde bir talepte bulunmak durumundayız. Bunun içinde elbette ki, bu birleştirilmelerin yapılabilmesi için elbette ki öncelikle bu iddianamelerin heyetiniz tarafından incelenmesi gerekiyor. Benim bu konuya ilgili böyle bir endişeye sevk edilmemde önemli sebeplerden bir tanesi de gaza basmak, frene basmak gibi davanın dışında gelişen moniplasyon süreçlerinden daha fazla anladığım kadarıyla bu yargılamada ortaya çıkan yüzlerce gerçek ve heyetimizin bir kısım tahliyelerle ilgili genel tavrı, yargılama dışı unsurlarda veya makamlarda belirli rahatsızlıklar oluşturmuş olabilir. Bu davada bu heyet üzerinden elde edilemeyecek kararlar belki farklı arayışlara yönlendirilmiş olabilir. Dolayısıyla birbirine paralel giden hepsinin amacı bir örgütün varlığını veya yokluğunu tartışan bir yargılamayı kabul edebilmek mümkün değil. Bu anlamda süreci kontrolden kaçırdığımız takdirde binlerce insanı her il ve ilçede aynı iddia kapsamında yeniden bir beklemeksizin, bir yargılama sürecine tabi tutulabilmesi de mümkün. Bu bir usul garabeti olduğu kadar, bir esas garabeti de oluşturur. Bu sebeple ben CD’den basından indirdim iddianameyi sadece çok net şekilde isimler var. Ergenekon terör örgütü üyesi olmak iddiası da biz zati iddianameye derç edildiği için bu talepte bulunuyorum. Yoksa bunun dışında bağımsız olarak 309, 310, 311 gibi sevk maddeleri olmuş olsaydı, bunlarla ilgili bir talebimiz olmazdı o bir müstakil ayrı bir suç yargılama konusunu oluşturabilirdi. Ama sanıklara atfedilen cürüm Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, başının burada olduğu ayaklarının başka bir yerde olduğu bir yargılamayı kabul etmek mümkün değil, bununla ilgili süreç uzatıldığı taktirde de kötü niyetli tertip hareketlerinin eline çok geniş imkanlar vermek mümkün olabilir ki her halükarda bu yargılamanın devamı açısından, bu yargılamanın asıl amaçları dikkate alındığında bu yargılama Ergenekon terör örgütü davası ve iddiası bu ülkede bu mahkemenin dışında hiçbir yerde değerlendirilememeli efendim. Ben birazdan CD’yi size yollayacağım, orada Ergenekon terör örgütü üyeliği iddiası da olduğundan dolayı yollayacağım. Bu bunu tetki biz mahkemesine, 12. Ağır ceza mahkemesine müzakere yazarak iddianame ve eki belgeleri talep edelim sayın heyetimiz bu konuyla ilgili bir inceleme yaptıktan sonra ceza muhakemeleri kanunun 4. ve 5. maddesi kapsamında görevle ilgili bir bağlantıyı da dikkate alarak, görevle ilgili bir değerlendirmede yaparak bu konuyla ilgili dosya, birleşme noktasında bir kanaat oluşturmamızda önemli fayda olduğunu düşünüyorum sayın başkanım. Son hususum da şu, Tuncay Güney ilk beyanlarıyla önemli bir isim vardı, Hüsamettin Türkmen diye bir isim hatta yanlışlıkla mahkememize gelen Amerika sorularında, şey pardon Kanada

162

Page 163: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:163

sorularında Hüsamettin Türkmen’in isminden bahsediliyordu, birde Yusuf Ziya Arpacık diye de bir isim geçiyordu. Bunlarla ilgili 2 seneyi aşkın bir süredir herhangi bir soruşturmada bilinen süreçte veya en azından kovuşturmaya tabi herhangi bir işlem yapılmış değil. O günden sonra bazı ilginç gelişmeler yaşandı Ergenekon davası üzerinden bunlardan bir tanesi şu ben mütadit ifadelerimizde, buradaki beyanlarımızda Türk siyasetinin bu üzerinden planlandığını söylüyordum. Mesela Abant toplantılarıyla kurulmuş olan AKP, Kent otel toplantılarıyla kendisine alternatif oluşturacak muhalefet hareketini, Kent otel gibi sivil toplantı organizasyonlarını bir terör örgütü faaliyeti gibi göstermek suretiyle tasfiye ederek bitirdi. Yani bir oluşacak merkez sağ alternatif hükümetin oluşum kanallarını, hukukla aldatmak suretiyle tasfiye ve tahliye etme yolunu seçti. Bunun hegomonik tek parti yapılanmasını anlatmıştım efendim size, sistemde görünürde birden fazla parti olur ama aslında tek parti vardır, diğerlerinin seçilme şansı yoktur. Bununla ilgili 2. ayağı Mustafa Sarıgül ve o NATO çerçevesindeki kuvvetli ilişkileriyle bilinen eski siyasimizi hem hal ederek bir ikinci ayak oluşturuldu, bu konuyla ilgili de önemli bir basın desteği veriliyor ve devam ediyor. Şimdi bir üçüncü ayak meselesi var, geçen gün Osman Yıldırım’da burada sağ yanak operasyonundan bahsetmiş, kim söylediyse kendisine bu devam eden sürecin üçüncü ayağında kuvvetle muhtemel şöyle bir ilişki, gelişmeyle karşı karşıya kalacağız. Ağca’nın tahliyesiyle ilgili süreç 2014, 2017 tartışmalarını beraberinde getiriyordu, 2010 yılında tahliye edildi. Bir taraftan bakıyorsunuz Mümtaz Ertürk’öne 10 gün önce, 15 gün önce Haluk Kırcıyla cezaevinde görüşme yaptı, özel izinle bir röportaj yayınlanacak ama o röportaj ortada yok. Şimdi Mahir kaynak Star gazetesinde açıklama yaptığında diyor ki 2. safhaya geçtik, ben size burada demiştim ki Ergenekon davası 2003 yılında, 2004 yılında Süleymaniye’de özel kuvvetler mensuplarının başına çuval geçirilmesiyle başladı. İddia neydi, iddia Süleymaniye valisine suikast Ergenekon davası o gün başladı demiştim. Ne oldu bu sürecin sonunda Danıştay cinayetiyle beraber 2009, 2010’lara dayanan birinci merhale bitti, şimdi ikinci iddia ne sayın başkanım, Bülent Arınç’a suikast iddiası her ikisinin kaynağı ne acil duyum nedir, birer telefon konuşması birinde asker kağıt yakıyoruz demiş, birinde bir başka bir şey denmiş. Bu başlayacak olan 2. safha kozmik oda aranması suretiyle başlayacak olan 2. safha önümüzdeki günlerde Türkiye’de önemli değişkenler doğurabilir. Bu değişkenlerle bu sağ yanak operasyonu dediğimiz operasyonun alt yapıları hazırlandırılıp bir başka yükselişe geçen siyasal hareket bu Gladyo veya vs. ilişkilerle bir kombinezona tabi tutulacaktır. Bunlar politik hamlelerle yani hukukun siyasallaştırılması, mahkemenin üzerinde veya dışında olan şeylerdir ama peki mahkememizin bunda oluşturduğu etki kuvveti nedir, şudur bu tahliyesizlik bu süreci, bu siyaset planlamasını yapanların elindeki en büyük kuvvettir efendim. Burada verilecek olan tahliyeler, bu büyük planlamayı, bu siyaset planlamasını yapanların elinden o planlama kuvvet ve kudretini alacaktır. Mahkemeniz bu yönüyle ülkenin bir anlamda demokratik ve beşeri kaderini de elinde tutuyor. Belki ne kadar farkında olarak veya olmayarak ama o siyaset planlamasını yapanlar, o hegemonik tek parti yapısını tanzim edenler ülkedeki 3 ana kuvvet bir merkez sağ, sol ve üçüncü siyasal hareket işte sağ yanak olarak nitelendirilen siyasal hareketin tasfiyesini bu dava eliyle elde ettikleri, oluşturdukları baskı ortamı sebebiyle gerçekleştiriyorlar. Bu milletin beşeri kaderine direk müdahaledir, bu beşeri kadere direk müdahalenin bütün sebebi burada ki tahliyesizlik sürecinden bir anlamda adalet cennette olurmuş, yasanın uygulanmaması sürecinden kuvvet ve destek alanların elde ettiği bir sonuç, bu sürece bu yönüyle mahkememizin katkı, (1 kelime anlaşılamadı) dolaylı katkıyı vermemesi gerekiyor. Sayın Buzoğlu bir rakam verdi bir nokta üç milyar TL dedi. Ben size 23 Nisan tarihli Hürriyet gazetesini burada anlattım. O obzervözyon cihazlarına dedim ki Hürriyet manşeti obzervözyon görmüş ama alt paragrafta başbakanlıkta bir özel örgüt kurulduğunu yazmış, korkmuş manşete özel örgütü koyamamış obzervözyon cihazlarını koymuş. O bir nokta üç milyon dolar para başbakanlıktaki bu sekreter ya da F4 diye bir bütçe kaleminde CHP İzmir milletvekili açıkladı, F4 bütçe kaleminde harcanıyor efendim. Şimdi bu istihbarat kaynağı, bu MİT değil biz MİT’e soruyoruz doğru düzgün cevap alamıyoruz.

163

Page 164: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:164

Niye veremiyor MİT bize cevap çünkü kontrol MİT’in kurumsal kişiliğinde değil, kontrol bu yönüyle emniyetin de kurumsal kişiliğinde değil. Burada bir yapı var, onun için yapılacak olan şey ya o paranın izini takip etmektir ya da bırakın paranın izin takip etmeyi, tertip iddiaları savunma iddiasıdır. Savunma iddiası karşılığı delil toplama talebini kabul ederek, başbakanlığa direk bir müzekkere yazarak başbakanlık bünyesinde kurulmuş bir istihbarat teşkilatı, yasal dayanağı başbakanın sorunudur belki vardır. Mali idareler kanununa kadar dayayabiliyorlar. Varsa biz bütün yapılarla ilgili neyi sorduk, bir Ergenekon terör örgütü var mı yok mu? Elinizde bu konuyla ilgili bilgi, belge var mı? Diye sorduk. Başbakanlığa da soralım sayın başkanım, başbakanlıkta bu yapıyla ilgili elindeki kurmuş olduğu bir özel istihbarat teşkilatı olabilir, belki daha dayanak kanunu farklıdır. Başbakanlıkta bize bu konuda ilgili bir bilgi belge versin, yani daha burada 2 gün önce daha önce Vural beyde ifade etmişti. Sayın Cumhuriyet savcılarına MİT kitapçığını başbakanlık yollamıştı, MİT yollamamıştı. O başbakanlık değildi, o başbakanlıktaki yapıydı yollayan şimdi defalarca tertip iddiasında sıklıkça bulunuyoruz, bu tertibin kaynağını da başbakanlığa çok yakın bir merkezde coğrafi olarak konuşlanmış bir özel örgüt olduğu iddiasındayız, bu iddianın da artık çok somut bazı görüntüleri ortaya çıktı. Dolayısıyla başbakanlığa müzekkere yazılarak bu tür bir istihbarat yapılanmasının başbakanlık bünyesinde yasal zemini elbette ki olmalıdır. Yasal zeminini bizim (2 kelime anlaşılamadı) konumuz değil, bir istihbarat yapılanması tarafından bu kapsamda sözde Ergenekon örgütüyle ilgili elde edilmiş bilgi ve belgelerin tamamını isteyelim sayın başkanım, nihai talebimiz de bu yöndedir. Kusura bakmayın gecenin geç vaktiydi ama çok az talep alabiliyoruz, iyi akşamlar diliyorum sağ olun efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Lütfi İşboğan söz istedi verildi:”Sayın başkanım, değerli

üyeler çok geç oldu. Şimdi bunu yaşamış bir kişi olarak söylüyorum sizi saat 09:00’dan itibaren takip ediyorum. Biraz direnciniz kırıldı ama çok şükür gene kürsüde iyi duruyorsunuz, yani yorgunluk yüzünüzden belli zaman zaman da üye arkadaşlarımızın gözleri kapanma noktasına kadar da geldi. Ama biraz daha yoracağız sizi kusura bakmayın, sayın başkanım diğer meslektaşlarım bu davanın siyasi boyutları üzerinde durdular ben savunmamı yaparken dahi müvekkilim ve ben bu davanın siyasi boyutunda, boyutu üzerinde durmayacağımızı hukuki boyutu üzerinde duracağımızı açık, net bir şekilde söyledim. Yani benim burada bulunma amacım hukuki olarak Hayrettin Ertekin’e nasıl yardımcı olabilirim, o nedenle buradayım. Bugün dosyaya 18 sayfalık bir savunma dilekçesi verdim, bu savunma dilekçemi öncelikle tekrar ediyorum. Bu savunma dilekçemi okumayacağım ben ama suçlara çok kısa zamanınızı almadan, sizi fazla yormadan değinmek istiyorum. Şimdi benim müvekkilim Hayrettin Ertekin hakkında örgüt üyesi olmak, yani Türk ceza kanununun 220/2-4 maddesi gereğince bir dava açılmış, benim müvekkilim bu örgüt üyesi olmayı nasıl örgüt üyesi olmuş, dosyaları okuyoruz. Kendisini 20, 25 seneden beri tanımam nedeniyle de çok rahat konuşuyorum, benimle telefonla konuşmuş birçok kişiyle telefonla konuşmuş silahlı terör örgütü deniyor, herhalde kendi oğlu veya kardeşleri üzerine kayıtlı olan büroda bulunan 2 silah nedeniyle herhalde silahlı terör örgütü olduğu iddia ediliyor. Şimdi hep diyoruz, bunu sizlerde her gün dinliyorsunuz, en az 3 kişi olacak aralarında gevşekte olsa hiyerarşik bir ilişki olacak, örgüt üyesi olması için örgütün maddi manevi unsuru bulunmak, şimdi bakıyoruz buradaki insanlarla, yargılanan insanlarla müvekkilim hiçbir şekilde dışarıda tanışmıyorlar. Hepsi ayrı ayrı meslek grupları olan insanlar, ha belki isimleri duyulmuştur ama benim müvekkilim bu insanlardan hiç birisiyle gevşekte olsa aralarında hiçbir hiyerarşik ilişki yok. Peki o zaman soruyorum, başkanım değerli üyeler nasıl bir örgüt üyesi bu, ha şu akla gelebilir. Burada birbirlerini tanıdılar 2 seneden beri burada bir örgüt üyesi olduğu söylenebilir, burada tanıdılar, birbirleriyle konuşuyorlar. Benim müvekkilim Hayrettin Ertekin hiçbir şekilde örgüt üyesi olmamıştır veya örgüte, örgüt olarak lanse edilen ama içi boş olan bu örgüte hiçbir zaman ne yardım etmiştir, nede bir katkı sağlamıştır. Bir şekilde iddianamede kasa gibi görülüyor ama biz hala bu kasayı arıyoruz bir türlü bulamadık, inşallah birisi bulurda bizim önümüze bu

164

Page 165: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:165

kasayı koyar, nasıl bir kasaysa bu. Şimdi ben bu savunmamda bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum, örgüt üyesi olmak alt sınırı bir yıl, diğer bir suçlama 3713 sayılı terörle mücadele yasasına muhalefet suçu bakıyorum benim müvekkilim Hayrettin Ertekin kimi tehdit etmiş, kimi baskı altına almış, kime şiddet uygulamış bu suçun yasal maddi, manevi unsurları bunlar. Hiç kimseyi tehdit etmemiş, ha yapısı itibariyle biraz duygusal işte cephede 3 tane 5 tane Mehmetçiğimiz şehit olduğu zaman, bir yakınını aramış ya ne yapalım biz de mi silah alıp dağa çıkalım diye herkesin hepimizin yaptığı duygusal bir takım konuşmaları yapmıştır. Bunları inkar etmiyoruz, bize göre bu suçun da maddi, manevi unsurunun oluşmadığı düşüncesindeyiz. Ayrıca bu suçunda cezası bir yıldan başlıyor, bir başka suçlama gizli bilgileri açıklamak, bakıyoruz gizli bilgiler dediğimiz nedir, bir kısım askeri personelin eş ve çocuklarına ait telefonları, isimleri ve birde bunu çok açık bir şekilde dilekçemde yazdım. TRT’de çalışanların isimlerinin, isimlerinin burada bulunduğu yani kendisinde bulunduğu genelkurmay başkanlığından gelen yazıda çok açık, net bir şekilde bu bilgilerin gizli olmadığı şeklinde bir cevap geliyor. Diğer husus rahmetli MHP milletvekili olan profesör doktor Cihat Özönder tarafından hazırlanan bir not şeklinde olan bilgiler olup, bunların da hiçbir şekilde gizli yönü olmadığı açıktır. Buna da bakıyoruz, bunun da cezasının alt sınırı bir yıldır sayın başkanım, değerli üyeler. Bir diğer suçlama suç üstlenmeye azmettirme, Türk ceza kanununun 220, 70. maddesinde tanımını bulan, kimdir burada yargılanan ve tahliye olan Abdulmuttalib Tonçer isimli bir şahsın güya bu şahsa müvekkilim silahı üzerine kendisinde bulunan silahı üzerine alması için telkinde bulunmuş. Burada kendisi açık, net bir şekilde tereddüde yer bırakmayacak şekilde silahın kendisine ait olduğu ve kendi çalıştığı bölümde bulunduğunu açık bir şekilde ikrar etmiştir ve o sorgusundan sonra da kendisi tahliye olmuştur. Buna da bakıyoruz, bunun da alt sınırı 1 aydır sayın başkanım, 1 ay bunu söylerken 2 yıla kadar olan hapis cezası diye tabir ediliyor. Alt sınırı 1 aydır, diğer bir suçlama Türk ceza kanununun 284. maddesinde tutuklu ve yükümlüyü veya suçluyu bildirmeme suçlaması nedir bu olay, müvekkilim Çin’de fuardayken Emre Gülaltay isimli bir kişinin aranması nedeniyle bunu bildirmemiştir. Sayın başkanım değerli üyeler, sabrınızı ve iyi niyetinize güvenerek biraz bunları açıklamak istiyorum. Bir insanın alnında mı yazıyor acaba bu aranıyordur veya yakalaması vardır diye, benim müvekkilim bunun arandığını nereden bilecektir ki ilgili birimlere bunu bildirsin. Bırakın ötesini şu sokaktan geçerken bir kişi trafik kazası geçirdiği zaman herkes sırtını dönüp gidiyor aman ben, benim ismim bu olayda geçmesin, ben bu olaya tanık olmayayım diye. Bu devirde yaşarken aranan veya hakkında yakalama olan bir insan Çin’de görüyor ve benim müvekkilim bunu ilgili birimlere bildirmiyor şeklinde bir suçlama var. Bunun da cezasının alt sınırı 1 aydır. Bunları özellikle belirtmek istiyorum. Diğer bir suçlama 2008/13 sayılı telsiz kanunu ki bu daha sonradan 809 sayılı yasayla değiştirilmiş ve müvekkile ait olmayan oğlu ve diğer kardeşlerine ait bir şirketi ait bir teknede bulunan iki telsiz ki bunlar artık yeni yasayla da suç olmaktan çıkarılmıştır. Bu maddeyle de suçlanmaktadır. Yine de yazılarımızda belirttik bunların ruhsatı olduğu da kesinleşmiştir, dosyaya da bunları sunduk. Diğer bir suçlama, ruhsatsız silah bulundurmak birisi Abdulmuttalip Tonçer tarafından belirtilen silah ki kendisine aittir, diğeri de antika olup müvekkil tarafından ruhsatı ibraz edilmeyen ancak daha sonra emniyete yazı yazılıp gelen cevapta da bu silahın da antika olduğu açık ve net bir şekilde tespit edilmiştir. Diğer bir suçlama 2863 sayılı tabiat ve kültür varlıkları yasasına muhalefet bu vitrin süsleri dediğimiz tescil ve tasnife tabi olmayan bunlar bilirkişi incelemesi yapıldığı zaman bunlar açıklığa çıkacaktır. Ama yapılmadığı için tabi bu suç olarak görülmektedir, buda bunun cezası da 2 yıldan başlamaktadır. Diğer bir suçlama halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmektir. Nedir bu eylem, bu eylemine bakıyoruz, bir arkadaşına telefonla mesaj şeklinde en iyi Kürt ölü Kürt’tür, cümlesini kullanması bu suçun oluşması için yeterli değildir. Neden yeterli değildir, bu suçun oluşması için aleniyet unsurunun gerçekleşmiş olması lazım, burada aleniyet unsuru da gerçekleşmemiştir. Bir suçlama zorla para tahsil etme suçlaması biz ısrarla söylüyoruz, sayın mahkemeniz savunmalar bittikten sonra bunlar değerlendirilecek dediniz. Para tahsilatı yapıldığı iddia edilen Ali Satı ve Faruk Güler

165

Page 166: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:166

dosyanızda biz ifadelerini bulamadık, bunlar kendileri emniyette de ifade verdiklerini söylüyorlar. Ama dosyanıza dilekçe verdiler, hiçbir şekilde kendilerinden bir zorla para alınmadı hatta bir kısım paranın posta vasıtasıyla müvekkile gönderildiği, bunun bir aracın yapımı ile ilgili bir para olduğunu açık net bir şekilde beyan etmişlerdir. Sayın başkanım benim müvekkilim Hayrettin Ertekin gerçekten duygusal bir insan belki biraz fazla bu duygusal olması nedeniyle de çok konuşuyor. 24 ay tutukludur ama bu olayda, bu davada şunu özelikle belirtmek istiyorum. Benim müvekkilim vatanına, bayrağına bağlı bir insan bu tutuklamalar başladığı zaman yurt dışındadır, bu çok önemlidir bizim için çünkü birçok kişi gibi hala yurt dışında gezen insan olabilirdi, ama olmadı. Bunu bile bile Türkiye’ye geldi, geldiğinden kısa bir süre sonra da bu olaylar nedeniyle gözaltına alındı. Eğer böyle bir yapılanmanın, böyle bir örgüt dediğimiz yapılanmanın içerisinde olsaydı hiçbir zaman Türkiye’ye gelmezdi, Çin’deydi çünkü yurt dışındaydı. Bu bizim için çok önemlidir, biz tüm bu durum birlikte değerlendirildiğinde suç vasfının değişeceği inancındayız, kanaatindeyiz artık bundan sonra delillerin müvekkil açısından karartılması, değiştirilmesi mümkün değildir. Başlangıçta kaçmayan bir insanın bundan sonra kaçması da hayatın olağan akışına da aykırıdır. Kaçmayacaktır kendisi burada çoluk çocuğu perişan vaziyettedir. Gerçekten ne işi kalmıştır, eşi perişandır, çocuğu perişandır, her şeyiyle perişan olmuştur. Bünyesel olarak da artık tükenmek üzeredir, yani başka olayların yaşanmamasını arzu ediyoruz, fizik olarak da manen, maddeten bitmiş vaziyettedir. Biz artık bu 24 aylık bir esarete dönen tutukluluğun sayın mahkemenin uygun göreceği bir tedbirle, bir teminatla kaldırılmasını ve tahliyesini saygıyla arz ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Taner Uzun söz istedi verildi:”Sayın başkanım, değerli

üyeler. Bilindiği gibi geç gelen adalet adalet değildir, hepimizce malum müvekkil Hayrettin Ertekin yaklaşık 24 aya yakın bir zamandan beri yani bu 2 seneye tekabül ediyor. Bir terör örgütüne üye olma, suç isnadıyla burada tutuklu bulunmakta, adı geçen terör örgütü soruluyor içişleri bakanlığı emniyet genel müdürlüğüne soruluyor, var mı böyle bir örgüt? Hayır, yok biz görmedik, duymadık, bilmiyoruz. Yine milli istihbarat teşkilatına soruluyor yok, jandarmaya soruluyor yok, nerede bu örgüt yok. Bizce uydurma bir örgütle, uyduruk bir örgüt iddiasıyla benim müvekkilim 24 aya yakın bir süredir tamamını söyleyeyim 1 yıl 11 ay 7 gün, 23 ay 7 gündür burada tutuklu bulunuyor. Benim müvekkilim iş adamı müvekkilimin gerek yurt içinde, gerek yurt dışında ticaret yapan insan, toplumda saygın bir insan, millet bilen biliyor da bilmeyen de diyorlar hani bir dal mercimek dalı zannediyor diyorlar, senin müvekkilin Ergenekoncuymuş, senin müvekkilin bilmem neymiş gibisinden toplumda görüyoruz yarın açacağımız tazminat davalarını ne devlet karşılayabilecektir, nede üzülerek söylüyorum üye hakimlerimiz karşılayamayacaktır bu tazminat davalarını. Çünkü üye hakimlerimize, adalet bakanlığının rücu etmeyeceğini hiç kimse garanti edemez, biz şunu söylüyoruz. Müvekkil Hayrettin Ertekin her ne kadar müvekkile isnat edilen suç ve suçlar nedeniyle tutuklanmış ise de mahkemenizin huzurunda yapılan sorgu ve çapraz sorgusunda müvekkil Hayrettin Ertekin’in kendisine isnat edilen suç ya da suçlar ile hiçbir ilgisi ve alakasının olmadığı ortaya çıkmıştır. Tutuklu şüpheli Hayrettin Ertekin’e isnat edilen suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve birbirlerin destekleyen delil ya da deliller mevcut değildir. Suçlamalar iddia edilen suçlamalar soyut iddialardan ibarettir, müvekkilim suçsuzdur, müvekkilim masumdur. İleride telafisi imkansız zararlarla karşı karşıya kalmıştır, iddia makamının iddiaları gerçek dışıdır. Sadece iddiadan, soyut iddiadan ibarettir. Sanık ilke olarak suç işlemediğini suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü değil iken, müvekkil Hayrettin Ertekin yapılan çapraz sorgusunda suçu işlemediğini, isnat edilen suçu işlemediğini, suçsuz olduğunu burada huzurda ispatlamıştır. İddia makamının iddialarının tamamını çürütmüştür, hal böyleyken sanığın suçu işlediğini gösteren yeterli delil yoksa kanaate, inanca dayanılarak mahkumiyet kararı verilemez. Şüphe sanık lehinedir, ilke budur. Adil olan yargılama bunu gerektirir, var olan her türlü kuşku sanık lehine yorumlanmalıdır. İspat yükünün iddia makamından savunmaya

166

Page 167: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:167

aktarıldığı durumda masumiyet karinesi çiğnenmiş demektir. Her türlü şüpheden, uzak, kesin, inandırıcı ve birbirlerini destekleyen hiçbir delil yok iken her türlü kuşku, her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması, emredici evrensel bir kural iken müvekkil Hayrettin Ertekin’in 23 aydan fazla bir zamandan bu yana tutukluluk halinin devam etmesi usul ve yasaya aykırıdır. Müvekkile isnat edilen suçun yatarı, yani infazı bu kadar yoktur. Mahkemeler infaz makamı değildir, müvekkile isnat edilen suçun müvekkil tarafından işlendiği hüküm altına alınması ve bu hükmün kesinleşmiş olması halinde dahi bu kadar cezaevinde kalmaz. 23 ay hapis yatmış olmak müvekkilime isnat edilen suçlardan dolayı infazın tamamlanmış olması demektir, kaldı ki isnat edilen suç ve suçlardan müvekkil Hayrettin Ertekin’in yapılan yargılama neticesinde eldeki mevcut delillere ve tüm dosya münderecatına göre beraat edeceği kuvvetle muhtemeldir. Tek başına iktidarın dahi başka yan delillerle desteklenmediği sürece sanık aleyhine hüküm vermeye yeterli olmayacağı, Yargıtay ceza daireleri genel kurulu kararıyken müvekkilimizin zaten böyle bir ikrarı da yok. Müvekkil Hayrettin Ertekin’in tutukluluk halinin devam etmesini gerektirecek her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı, birbirlerini destekleyen, hiçbir delil yoktur. Her türlü kuşkunun, her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması emredici kuraldır, bilindiği gibi tutuklu yargılamanın bir tedbir olmasına, aslonanın tutuksuz yargılama olmasına ve tüm dosya münderecatına göre mahkemenin de istisnadan kaçınarak aslolana itibar ederek müvekkil Hayrettin Ertekin’in bihakkın tahliyesine karar verilmesini talep etmek, her duruşmada zaruret halini almıştır. Müvekkil Hayrettin Ertekin bilindiği gibi bir takım rahatsızlıkları olan biridir, çeşitli ilaçlar kullanmaktadır. Bakınız adli tıp kurumu, adli tıp kurumu başkanlığının 27 Mart 2009 tarihli raporunda müvekkilin hipertansiyon ve yaygın ankersiyete hali olduğu belirtilmiştir. Burada 5 tane ilaç kullandığını görüyoruz, nedir rustral diye bir ilaç bu ankisiyette kullanılıyormuş, kozar diye bir ilaç hipertansiyonda kullanılıyormuş, diyamikron diye bir ilaç var yine kolesterol denen bir ilaç var, kolesterol da kullanılıyormuş ve çeşitli kalp ilaçları ve aspirin kullanıyormuş. Şimdi birde sağlık sebepleri var, müvekkil Hayrettin Ertekin gibi sağlık sorunu olan burada Kuddusi Okkır isimli şüpheli sanık vefat etmiştir, müvekkilin özel tedaviye de ihtiyacı var. Burada görüldüğü gibi ufak bir kendel suç isnadında bulunan eski polis müdürüyle arasındaki husumeti dahi uzun uzun anlatmıştır. Tüm bu sıkıntıların giderilmesi açısından yine sağlık sorunları yaşayan cezaevi şartlarında yeterli tedaviyi alamayan tutuklu şahıslardan dedik ya Kuddusi Okkır’ın vefat ettiği bilinen bir gerçektir, müvekkilin ivedi olarak ve acil olarak özel tedaviye ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Müvekkil Hayrettin Ertekin hayati tehlikesi söz konusu olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz. Cezaevi şartlarında müvekkilimin yeterli tedavi alma imkanı olmadığı kanaat ve düşüncesindeyiz. Özel tedaviye ihtiyacı olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz. Müvekkilin sağlık problemleri ve sorunları müvekkil için hayati tehlike arz etmektedir. Biz bir Kuddusi Okkır vakası daha yaşanmasını istemiyoruz, insan hayatı her şeyden önemlidir. Müvekkilim 23 aydan fazla bir süreden fazla bir süreden bu yana tutukludur, tutuklama bir tedbirdir, müvekkilin kim olduğu bellidir. Sabit ikametgâh sahibidir, delilleri karartma durumu yoktur. Müvekkil iş adamı olup kaçma durumu da söz konusu değildir, delillerin tamamına yakını azami kısmı toplanmıştır, isnat edilen suçu işlediğine dair hiçbir ikrarda, başka bir delil hiçbir ikrarı ya da başka bir delille ispat edilmiş değildir. Müvekkil Hayrettin Ertekin’in tutukluluk halinin devam etmesini gerektirecek her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı, birbirlerini destekleyen hiçbir delil yoktur. Her türlü kuşkunun, her türlü şüphenin sanık lehine yorumlanması emredici ve evrensel bir hukuk kuralı, ceza kuralıdır. Tutuklu yargılama bir tedbirdir, aslolan tutuksuz yargılamadır. Tutuklu yargılama istisnadır, toplanan delillere ve tüm dosya münderecatına göre aslolana itibar edilerek müvekkil Hayrettin Ertekin’in bihakkın ya da uygun görülecek şekilde tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz istedi verildi:”Efendim MİT eski

müsteşarı Şenkal Atasagun’un tanıklığına izin verilmemesi ve MİT eski kontra terör başkanı,

167

Page 168: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:168

dairesi başkanı Mehmet Eymür’ün tanık olarak alınan ifadesi hakkında bir kısa beyanda bulunacağım ve taleplerimi arz edeceğim. Bilindiği gibi MİT yasasının tanıklık başlıklı 29. maddesinde görevin gizliliği ve devletin çıkarlarını zorunlu kıldığı hallerde MİT mensuplarının tanık olarak dinlenebilmesi MİT müsteşarının iznine bağlıdır. Davamızda bu hüküm iki farklı yorumu ve uygulamasıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Aynı hükmü 2 ayrı olayda farklı yorumluyor ve farklı uyguluyoruz. Bunlardan birincisinde MİT kontra terör dairesi eski başkanı Mehmet Eymür soruşturma aşamasında tanıklık yapmış ve alınan ifadesi kanıt olarak dava dosyasına sunulmuştur. İkincisinde ise MİT müsteşarı Şenkal Atasagun’un tanık sıfatıyla dinlenmesi talebimiz, mahkemece bu hüküm doğrultusunda MİT müsteşarlığından sorulmuş ve MİT müsteşarı Emre Taner imzasıyla 12 Kasım tarihinde gönderilen yazıda izin verilmediği belirtilmiştir ve bu nedenle de Şenkal Atasagun’un dinlenmesine mahkemeniz tarafından karar verilmemiştir. Görüldüğü gibi ortada tek bir kanun hükmü ve 2 farklı uygulama vardır, olayı somutlayalım sayın başkanım. Davanın soruşturma aşamasında Mehmet Eymür, Ergenekon soruşturmasını yürüten görevlilere başvurmuş ve yardımcı olmak istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine 2008 yılının Haziran ayında belli görevliler biraz sonra arz edeceğim, belli görevliler tarafından ifadesi alınmış alınan bu ifade savcılığa müvekkiller aleyhine ve özellikle Sayın Doğu Perinçek aleyhine bir kanıt olarak sunulmuştur. Mehmet Eymür bu ifadesinde sokaktaki vatandaş şeklinde bir beyanda bulunmamaktadır, Mehmet Eymür klasör 391 de yer alan bu ifadesinde ben 33 yıl Milli İstihbarat Teşkilatında görev yaptım. Bu görev yaptığım süre içerisinde vakıf olduğum, göreviyle ilgili vakıf olduğum ve Ergenekon soruşturmasında yararlı olabileceğini düşündüğüm konularla alakalı bilgi vermek istiyorum diyerek 8 sayfa anlatımda bulunmuştur. Kovuşturma aşamasında MİT tarafından hazırlandığı iddiasıyla dava dosyasına karartılarak, özellikle altını çiziyorum. Karartılarak kanıt olarak sunulmuş bulunan Ergenekon şeması ve buna ilişkin MİT raporu gündeme geldiğinde milli istihbarat teşkilatı müsteşarlığınca 27 Kasım günü bir açıklama yapılmıştır. Bu açıklama da Tuncay Güney’in o dönem itibariyle şüpheli faaliyetlerinden dolayı dikkati çeken ve üzerinde çalışma yapılan bir şahıs olduğu belirtilmiş ve onun Mehmet Eymür’ün başkanlığındaki kontra terör dairesinin denetimi altında bulunduğu, kuruluş ve işleyişi tartışmalı olan kontra terör merkezinin sorumluları ile birlikte 1997 yılında kuruluş şemasından çıkarıldığı yani kapatıldığı açıklanmıştır. MİT eski müsteşarı Şenkal Atasagun ise bu tarih itibariyle bu gündeme geldiğinde şunları söylemiştir. 16, 17 ve 18 Mart 2009 günlü gazetelerde sütunlar boyu yer almıştır bu açıklaması özetle Ergenekon şema ve raporuna dayanarak bilgiler geldiğinde komik buldum, gülüp geçtim, saçma sapan ciddiye alınmayacak iddialardı. İlgili makamlara sunmasam bana da Ergenekoncu derlerdi, bu bilgiler o zaman saçma sapandı, şimdi de saçma sapan, diyor. Bunu biliyorduk ve devam ediyor, burası önemli izin verilmelidir bana diyor, izin verildiğinde bende gider savcılara, mahkemelere bildiklerimi anlatırım. Davayı yakından ilgilenen bu gelişmeler üzerine Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenmesi istendiğinde maalesef demin özetlemeye çalıştığım olguları yaşadık, efendim öncelikle belirtelim ki olayda görevin gizliliği ve devletin çıkarlarını zorunlu kıldığı hallerin söz konusu olup olmadığına, karar verecek makam MİT müsteşarlığı değil, doğrudan mahkemenizdir. Mahkemeniz bu durumu saptayacak yani olayda görevin gizliliği ve devletin çıkarlarını zorunlu kıldığı hallerin varlığını öngörecek ve böyle olduğunu saptayacak olur ise yasada mevcut olan bu iki durumun ayrı ayrıda değil hem gizlilik olacak çünkü yasa veya demiyor ve diyor hem gizlilik olacak hem de devletin çıkarlarını zedeleyen bir durum olacak. Bunu kim saptayacak, bunu mahkemeniz saptayacak, böyle bir kanaat getirirse mahkemeniz ondan sonra izin verip verilmeyeceğini MİT müsteşarlığından soracaktır. Mevzuat, düzenleme ve bugüne kadarki uygulama hep böyledir. Görevin gizliliği ve devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hallerin var olup olmadığının takdirini MİT müsteşarlığına bırakmak doğrudan yargılama yetkisini MİT’e bırakmak anlamına gelir ki mahkemeniz bunu yapmamalıdır. Kaldı ki gazetelerde günlerce tartışılan şey gizli, saçma sapan iddialar ise devletin çıkarları kapsamında değerlendirilemez. Gazetelerde günlerce bu tartışılacak ve biz buna gizli

168

Page 169: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:169

diyeceğiz, MİT müsteşarı saçma sapandı diyecek ve biraz sonra arz edeceğim Başbakanlık bilgi kirliliği olarak ve maksatlı propagandanın ürünü olduğunu ifade edecek bunun ve bunu da devletin çıkarları kapsamında değerlendireceğiz. Bu hukuken ve mantıken mümkün değildir, çarşaf çarşaf tartışılmıştır konu hangi gizlilikten bu durumda söz edeceğiz. Atasagun’un itirafına konu bu eylem üzerine soruşturması, soruşturulması istemiyle Ankara Cumhuriyet savcılığına başvurduk biz başbakanlık tarafından soruşturma izni istendi. Başbakanlık Ankara Cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği yazıda, uzatmıyorum uzundur yazı deminde özetlediğim gibi bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi ürünü olduğu teyit edilmemiş bilgilerden ibaret bulunduğu yani bu davanın temel dayanağı olan MİT’in hazırladığı kontra gerilla şemasının, pardon Ergenekon şemasının ve Ergenekon raporunun bir bilgi kirliliği ve teyit edilmemiş bilgilerle sınırlı olduğunu, bu nedenle Şenkal Atasagun hakkında soruşturma izni vermediğini bizzat başbakan Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmiştir. Bakanlığın maksatlı propaganda bilgi kirliliği olarak tanımladığı altında imzası bulunan müsteşarın saçma sapan dediği bilgiler tanıklık konusunda, tanıklık yapmasının görevin gizliliği ve devletin çıkarlarını zorunlu kıldığı haller kapsamında nasıl değerlendirildiğini biz savunma makamı olarak anlayabilmiş değiliz. Biz yine savunma makamı olarak MİT müsteşarlığının Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenmesine izin vermeyen bu tasarrufunun iptali için idari yargıya başvuracağız, pazartesi günü başvuracağız. Ancak bu konuda mahkemenizi de görevler düşmektedir, bu bağlamda taleplerim şudur efendim. Bir MİT müsteşarlığına yazı yazılarak Milli İstihbarat Teşkilatı eski kontra terör daire başkanı Mehmet Eymür’ün dosya ya sunulu tanık ifadesinin anılan kanunun ilgili maddesine göre verilmiş bir izne dayanıp dayanmadığının sorulmasına, iki şayet böyle bir izin verilmişse Mehmet Eymür’e Şenkal Atasagun’un tanıklığı konusuna neden izin verilmediğinin başbakanlıkça maksatlı propaganda ve bilgi kirliliği olarak değerlendirilen hususların devletin gizliliği ve devletin çıkarlarını zorunlu kıldığı haller kapsamında nasıl değerlendirildiğinin açıklanmasının MİT müsteşarlığından istenmesine, gelecek cevap da dikkate alınarak konunun yargı yetkisini devretmemeniz açısından doğrudan yargılamayı yürüten mahkemece değerlendirilip karara bağlanmasına. Son olarak üçüncü olarak Mehmet Eymür’ün bu ifadesi izin verilmeksizin alınmış ise dosyaya kanıt olarak sunulan bu ifadesi izin verilmeksizin alınmış ise demin arz ettiğim MİT yasası uyarınca bu ifadenin dosyadan çıkarılmasına gerek kendisi ve gerekse yasaya aykırı olarak ifade almış bulunan altlarında sicil numaraları yazılı görevliler ile ceza muhakemeleri kanununun 251. maddesi uyarınca soruşturmadan doğrudan sorumlu olan ve bu ifadeyi kanıt olarak dosyaya sunan savcılar hakkında işlem yapılması için ilgili mercilere suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz, saygılarımla.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri Özbek söz istedi verildi:”Sayın başkanım ve değerli üyelerimiz, heyetinizce dinlenmek istiyorum tabi dinlenmemi talep ediyorum, bizde 16 saattir, 17 saattir ayaktayız. Şimdi efendim aralarında Muazzez İlmiye Çığ, Atatürk’ün evladı, öğrencisi Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ değerli sanatçılarımız Levent Kırca, Tarık Akan, Müjdat Gezen, gazeteci Banu Avar, Yargıtay onursal başsavcısı sayın Vural Savaş, Ferhan Şensoy, Esin Avşar, yazar Oktay Akbal, Sunay Akın, Muzaffer Akyol ressam, Profesor Ümit Akkoyunlu, profesör doktor Süheyl Batum, Bedri Baykam ressam, Balaban, profesör Can Akyolcu, gazeteci Kurtul Altu, Tuncer Cüneroğlu gibi zaman geç olmasaydı, hepsini sizlere okumak istiyordum ama bu saatte okumakta zorlanıyorum sizlerde dinlenmekte belki zorlanıyorsunuz. Milletvekili Kamer Genç, Şair Yılmaz Gruda, efendim profesör Alparslan Işıklı, ressam Kayahan Keskinok, Mesut Mertcan ve benzeri Fikret Otyam, rahmetli sinema yönetmenimiz Halit Refik, Meriç Feri Dedeoğlu, İrfan Yalçın yazar, profesör Tolga Yarman, yazar Rıza Zelyurt, Haşmet Zeybek, yazar Ümit Zilelinin de aralarında bulunduğu on binlerce seçkin yurttaşımız mahkemenize hitaben bir dilekçe yazdılar. Bu dilekçeyi çok kısa bir dilekçe hemen süratle okuyacağım size, başlığı şöyle Atatürk devrimlerini savunmak ve yurtseverlik suçsa beni de alın, CMK 250. maddeye göre özel yetkili İstanbul 13. Ağır ceza

169

Page 170: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:170

mahkemesine dosya no 2008/209 suç Atatürk devrimlerini savunmak vatanı ve milleti canından çok sevmek, suç tarihi halen devam etmektedir. Ülkemizin değerli yurtsever aydınları, siyasi parti genel başkanları, rektörleri, bilim adamları, komutanları, gazetecileri, Ergenekon adı verilen soruşturma kapsamında özgürlüklerinden mahrum edilmişlerdir. Tutuklulukları cezaya dönüşmüştür, bu yurtseverlerin tek suçu Atatürk devrimlerini taammüden savunmak vatanı ve milleti canlarından çok sevmektir. İtiraf ediyorum bende Atatürk devrimlerini taammüden savunuyorum, vatanımı ve milletimi canımdan çok seviyorum. Eğer bu suçsa beni de alın beni de yargılayın, saygılarımla. Şimdi dilekçeler altındaki imzalar zamanınızı almamak için okumadım tamamını, imkânda yok. Ne sağcı ne solcu şucu bucu değil, Türk milletinin göz bebeği, namus birikimi aydınları, bilim insanları, sanatçıları, sendikacıları, hukukçuları, Yargıtay onursal başsavcıları, emekli yargıçları, baro yöneticileri, akademisyenleri, çeşitli siyasi partilerimizin sağdan sola yöneticileri, avukatlar, doktorlar, işçiler, köylüler, tekel işçileri, itfaiye işçileri bu zincir uzayıp gidiyor. İşte Türkiye bu sayın başkanım, sayın üyeler, işte milli irade de bu, halkın sesi de bu, şimdi bu dilekçe millet vicdanının büyük milletimizin vicdanını süper NATO Gladyo’nun Atatürk Cumhuriyetini yıkma saldırısı olan Ergenekon tertibine isyanıdır. Atatürkçülüğün, yurtseverliğin suç olarak gösterilmesine isyandır bu. Yurtseverlerin aylardır, yıllardır yargısız infazı özgürlüklerinin kısıtlanmasının kamu vicdanını kanattığının resmidir. Adalete inancın sarsıldığının dışa vurumudur, şimdi milletimizin hukuksuzluğu, kanunsuzluğu, zulüm ve işkenceye dönüşen tutukluluğuyla Ergenekon davası uygulamasını reddettiğinin belgeleridir. Hiçbir Cumhuriyet yargıcının yeter artık Atatürkçülüğü, yurtseverliği suç haline getirdiniz bizi de alın, bizi de yargılayın deme noktasına gelmiş kamu vicdanının isyanına gözünü, kulağını ve de vicdanını kapatması düşünülemez. Şimdi mahkemenize iletilmek üzere 26 Ocak 2010 günü Beşiktaş adliyesine götürülen biri aşkın yurttaşımızın tarafından aydınlarımız başta olmak üzere, sanatçılarımız olmak üzere götürülen dilekçeler buraya iletilmesi gerektiği söylenmiştir. Şimdi buradadır bunların hemen hemen tamamı bunu bu dilekçeleri savunma kanıtımız olarak dosyaya sunuyoruz. Şimdi değerli yargıçlar, sayın başkanım Ergenekon tertibinin arkasındaki merkez olan Amerika birleşik devletleri çökmektedir. Bakın burada siyaset yapmıyorum hukuk diyorum, hukuk bunu söylüyor. Amerika birleşik devletleri çökmektedir, bu çöküşle birlikte AKP iktidarı da yıkılmaktadır. Bakın yiğit tekel işçileri sallaya sallaya perme perişan ettiler. Bakın orada 8000 tane, 10000 tane gecesini gündüzüne katan yiğit tekel işçisi o yıllardır son üç beş yıldır Türkiye’yi şu Ergenekon tertibiyle bir korku imparatorluğuna çevirmeye çalışan ki herkim Amerika’ya karşı, herkim AKP’ye muhalif, herkim Atatürk devrimini savunuyorsa suçlu gibi gösteren o BOPEŞ başkanlığı gerçek adı başında bulunduğu şahsın 33 kez itiraf ettiği üzere ama anayasa mahkemesine dilekçe verirken yalan beyanda bulunarak ben böyle söz söylemedim diyen o BOPEŞ başkanlığının Türkiye şubesi olan AKP iktidarı çökmektedir. Bununla birlikte F tipi yapılanma o gizli karargâhlarda dağıtılma aşamasına gelmiştir, şimdi Türkiye’de hiç kimse 70 milyon yurttaş hesabını, kitabını, davranışını, görevini ne yapıyorsa buna göre yapacak. Kimse ABD’ye sırtını dayayarak, AKP iktidarından medet umarak, F tipi yapılanmanın verdiği cesaretle davranmak hakkında sahip değildir. O itibarla ABD’den korkarak, AKP’den ürkerek, F tipinin ahlaksız saldırılarından çekinerek karar verme soruşturma, kovuşturma yapma döneminin artık sonuna geldiğini düşünüyoruz. Eğer bu kaygılar, bu korkular, bu ürkmelerle Türkiye’de insanlarımız hareket etmeye devam edeceklerse onların hiç birinin AKP’nin enkazının altında kalmaya gönlümüz razı olmaz. Sayın başkan değerli üyeler, yüce Türk milleti adına karar veriyorsunuz. Bütün milleti temsilen karar veriyorsunuz o halde milletin sesine kulak vermek zorundasınız. Vicdanlığınız ile milletin vicdanı arasındaki tahammül sınırlarını zorlayan bu yaman çelişkiye artık son vermek zorundayız. Bu yaman çelişki müvekkiller açısından söylüyorum, 23 aya yaklaşan haksız, hukuksuz, dayanaksız, kanıtsız, delilsiz ve ne yazık ki toplumun büyük bir kesimince, ezici çoğunluğunca, milletin hemen tamamınca herhalde burada bir savaş varda bu insanlar esir kanaati uyandıracak düzeyde oluşan bu yaman çelişkiye bir son vermek zorundayız

170

Page 171: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:171

artık, o noktaya gelmiş bulunuyoruz. O nedenle müvekkillerim sayın Doğu Perinçek, sayın Nusret Senem ve sayın Hikmet Çiçek’in bihakkın tahliye edilmelerine karar verilmelerine arz ediyorum, belirttiğim gibi bu dilekçeleri de savunma kanıtlarımız olarak arz ediyorum, teşekkür ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Savunma kanıtları olarak dediğiniz nedir o?”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri

Özbek:”Demin okuduğum yurttaşlarımız tarafından, aydınlarımız, sanatçılarımız, akademisyenlerimiz tarafından İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeler.”

Mahkeme Başkanı:”Nedir sonu ne bitiyor?”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri

Özbek:”Sonu şöyle efendim, İstanbul 13. Ağır ceza mahkemesine diye başlıyor, itiraf ediyorum. Bende Atatürk devrimlerini taammüden savunuyorum, vatanımı, milletimi canımdan çok seviyorum. Eğer bu suçsa beni de alın beni de yargılayın diyor. Saygılarımla diye bitiyor efendim.”

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan 26, 28 ve 29 Ocak 2010 tarihli

duruşmalara ait iddia makamı görüşünü arz ediyorum, Sanık Doğu Perinçek ve bir kısım sanıklar müdafi sayın Av. Mehmet Cengiz’in, Mahkemenin gizli tanık dinleme usulü hakkındaki 26.1.2010 tarihli duruşmadaki sözlü talebinin, daha önce Sayın Mahkemenizin bu davasının 22.10.2009 tarihli 118 inci celsesinde karara bağlandığı gözetilerek reddine, halen yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunlarının yoruma ihtiyaç bırakmayan ilgili maddelerine dayanan Mahkemeniz kararının değiştirilmesine ya da kaldırılmasına yer olmadığına, Sanık Muzaffer Tekin’in, diğer sanıklardan Osman Yıldırım’ın yazdığı ileri sürülen bir dilekçenin kendisine ait olup olmadığının sorulması talebinin, Mahkemece yapılan çapraz sorguda talep konusunun açıklığa kavuştuğu gözetilerek reddine, Sanık Selim Akkurt’un, kendisini Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir operasyon yapmak amacı ile kullandıklarından bahisle, isimlerini saydığı kişilerin dinlenilmesi talebinin, dava dosyasındaki mevcut delillere göre savunma mahiyetinde görülerek reddine, Sanık Fikret Emek’in, Danıştay binası kameralarını kuran Oyak Güvenlik Şirketi adına kayıtlı telefon ile görüşmesi ses kaydının verilmesi talebinin, bu kaydın görüşme kaydı bilgisi şeklinde olduğu bilindiğinden reddine, Sanık İsmail Sağır’ın 26 ve 29. 1. 2010 havale tarihli dilekçelerindeki, a) Sorgu sırası geldiğinde kendisine geçmişte işlediği olaylardan soru sorulmaması talebinin CMK 201 maddesi hükmüne göre reddine, aynı madde uyarınca itiraz halinde bir sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı tarafından karar verileceğinin kendisine ihtarına, b) Diğer sanıklara uygulandığı gibi kendisine de Cezaevinden duruşma salonuna getirilir iken kelepçe takılmaması talebi hakkında, yargılamaya ilişkin olmaması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına, Sanık Kemal Kerinçsiz’in, a) 26.1.2010 havale tarihli 58 ve 62 nolu dilekçelerinin savunma mahiyetinde kabul edilerek dosyaya eklenilmesine, b)Aynı havale tarihli 61 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, telefon görüşmeleri yaptığı hâkim hakkında yapılan inceleme sonucu verilen kararın Adalet Bakanlığından istenilmesine, Sanık Erkut Ersoy’un, a) 25.1.2010 havale tarihli 3 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, 110 uncu celseden sonraki ara karar metinleri ile 125 inci celseden sonraki duruşma tutanaklarının DVD ortamında kendisine verilmesine b ) Aynı havale tarihli 4 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek ibraz ettiği yazıların dosyasına eklenilmesine, c) Aynı havale tarihli 7 nolu dilekçesinde yazılı evrakların kendisine verilmesi talebinin, dilekçe üzerindeki bu evrakların kendisine verildiği şeklindeki derkenar not içeriğine göre yeniden karara bağlanılmasına yer olmadığına, d) Aynı havale tarihli 10 nolu dilekçesinde yazılı, haberlere ilişkin bazı gazete nüshaların istenilmesi talebinin, yargılamaya olumlu bir katkı sağlayacağı anlaşılamadığından reddine, Sanık Semih Tufan Gülaltay’ın, 29.01.2010 havale tarihli a) 1numarası verilen dilekçesindeki Osman Yıldırım’ın beyanları içeriğine tahkikatın genişletilmesi taleplerinin kabul edilerek dilekçesi içeriğine göre Yozgat ve Kars Cumhuriyet başsavcılıkları ile

171

Page 172: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:172

aynı yer Emniyet Müdürlüklerine yazı yazılmasına, b ) aynı konu ile ilgili olarak Osman Yıldırım ile akrabalık bağı olup olmadığının araştırılması yönündeki sözlü talebinin de kabul edilerek ilgili Nüfus Müdürlüklerine yazı yazılmasına c ) 2 sıra numarası verilen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Türk İntikam Tugayı adlı örgüt hakkında dilekçe içeriğine göre yeniden Emniyet Genel Müdürlüğünden bilgi sorulmasına, d ) Sözlü beyanındaki Başbakanlık Tanıtma Fonu başkanı Nevzat Gökçimen’in kendisi aleyhine ifadesi bulunan Muzaffer Gökçimen ile akrabalık bağının ve bu fondan adı geçen kişiye ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması talebinin, mahkemenizin önceki kararı uyarınca reddine, e ) İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğünden Ulusal Birlik Partisinin Şişli Halaskargazi Caddesindeki binasının açılış töreni görüntülerinin istenilmesine, Sanık Osman Yıldırım’ın savunmasına ek açıklamalar içeren 25.1.2010 havale tarihli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Tekin Irşi’nin, 29.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki, ev aramasında bulunan özel fotoğrafların iadesi talebinin, Mahkeme incelemesinden sonra karara bağlanılmasına, Sanık Mehmet Demirtaş’ın, 26.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki, Sanık Habip Ümit sayın’ın Cezaevi idaresi aracılığı ile İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına gönderdiğini öğrendiği 25.1.2010 tarihli mektubun getirtilerek duruşmada okunması talebinin, bu mektubun var olup olmadığı, var ise içeriği bilinmediğinden reddine, Sanık Habib Ümit Sayın’ın, 29.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki müdafi talebi konusunda yeniden İstanbul Barosu Başkanlığına yazı yazılmasına, Sanık Nusret Senem’in 29.1.2010 tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek MİT Müsteşarlığından, Mahkemenizin 2009/191 Esas numaralı dava dosyası sanıklarından Gürbüz Çapan ile Mahkemedeki savunması öncesi herhangi bir MİT görevlisinin görüşme yapıp yapmadığı ve kendisine yargılama ile ilgili bir yönlendirme metni verilip verilmediğinin sorulmasına, Sanık Nusret Senem’in, bu günkü duruşmada Gürbüz Çapan ile görüşen bir MİT görevlisinden bahsettiği ve bu konuya ilişkin beyan ve taleplerini içerir dilekçesini Mahkemeye ibraz ettiği görülmüştür. Buna karşılık, dava sanıklarından İlhan Selçuk’un imtiyaz sahibi olduğu Cumhuriyet gazetesinin 27.1.2010 günlü nüshasında, yani sanık Nusret Senem’in taleplerini Mahkemeye yazılı veya sözlü olarak sunmadan önceki bir günde, sanık Nusret Senem tarafından Mahkemede bu konuya ilişkin olarak bir konuşma yapıldığının haber yapıldığı görülmüştür. Konunun açıklığa kavuşturulması ve bu sanıklar arasında örgütsel bir bağ bulunup bulunmadığının incelenmesi yönünden söz konusu gazete nüshasının dava dosyasına getirtilmesine, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün, a) 26.1.2010 havale tarihli 1 nolu dilekçesindeki taleplerinin gereğinin yapıldığı dilekçe üzerine düşülen derkenar notlardan anlaşıldığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına, b)Aynı havale tarihli 2 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, sanıklara ait incelenmesi tamamlanmayan dijital veri bulunup bulunmadığının yeniden İstanbul CMK 250 maddesi ile yetkili Cumhuriyet başsavcılığından sorulmasına. c ) Aynı havale tarihli 3 nolu dilekçesindeki, kendisinin bilgisayarından çıktığı ileri sürülen Özden Örnek’in günlükleri konusunda kalem araştırması yapılarak gereğinin yapılmasına, d ) Aynı havale tarihli 4 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek kendisinden ele geçirildiği ileri sürülen devletin yeniden yapılandırılması (Master plan ön çalışması) isimli örgüt dokümanı konusunda kalem araştırması yapılarak gereğinin yapılmasına, Sanık Oktay Yıldırım’ın 26.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki, a ) Ümraniye ilçesinde ele geçirilen el bombaları konusundaki görüntülü ses kaydı hakkında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu TÜBİTAK tarafından verilen raporda Ergenekon kelimesinin geçtiği iddia edilen bölümün neden ayrıştırılarak incelendiğinin araştırılması talebinin, yargılamaya bir katkı sağlamayacağından reddine, b ) Sözü edilen ses kaydının kendi yaptığı çalışma ile birlikte Jandarma Kriminal laboratuarına gönderilerek karşılaştırma yaptırılması talebinin, üç ayrı uzmanın birbirinden bağımsız incelemesi sonucu verildiği bildirilen raporun hukuki ve bilimsel yeterlilikte olduğu gözetilerek reddine, c ) Söz konusu ses kaydı içeriğine göre, yasadışı delil elde etme, suç ve suçlu imal etme, delilleri karartma, sahte tutanak düzenleyerek görevini kötüye kullanma, yargıyı yanıltma ve hakaret suçlarından kolluk görevlilerinden suç duyurusunda

172

Page 173: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:173

bulunulması talebinin kısmen kabul edilerek, 1-Bilirkişi raporu içeriğinden, birden çok kişinin bulunduğu ortamda yargı görevlilerine hakaret edildiği anlaşıldığından, kanuni gereğinin ifası için Ümraniye Cumhuriyet başsavcılığına bildirimde bulunulmasına, 2-Diğer suç duyurusu taleplerinin Bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre reddine, d ) Trabzon ve İstanbul Emniyet müdürlüklerinin Terörle Mücadele Şubelerinde çalışan görevlilerin MKE raporuna göre bombaların teslim edildiği bildirilen komutanlıklarının hangi birliklerinde askerlik yaptıklarının araştırılması talebinin, gerek bu bombaların hangi askeri birliklere verildiğinin henüz Mahkemeye bildirilmediği, gerekse bu talebi yerine getirmenin yargılamaya olumlu bir katkı sağlamayacağı anlaşıldığından reddine, Sanık Veli Küçük müdafi sayın Av. Zeynep Küçük’ün, talebinin kabul edilerek, Mahkemenizin 2009/191 esas numaralı dava dosyası sanıklarından Adil Serdar Saçan’ın beyanları da dikkate alınıp, herhangi bir neden veya bir ad ile sanık Veli Küçük hakkında 2000 yılı veya öncesinden itibaren tahkikat, ön soruşturma veya sair bir inceleme yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise sonucunun dayanak yapılan evrakların onaylı örnekleri ile birlikte Mahkemeye gönderilmesinin Emniyet Müdürlüğünden istenilmesine, Sanık Sevgi Erenerol müdafi sayın Av. Vural Ergül’ün, listesini bildirdiği ihbarlar konusundaki araştırma talebinin kabul edilerek, İstanbul CMK 250. maddesi ile yetkili Cumhuriyet başsavcılığından bu listenin hazırlanarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Hayrettin Ertekin’in, 7 rakamı ile işaretlenen 29.01.2010 tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, a) Sanığa ait 5424330771 numaralı telefona ait ses kayıtlarının bilirkişi marifetiyle çözümünün yapılarak raporun bir suretinin kendisine verilmesine, b) 129. oturum dahil olmak üzere tüm duruşma tutanakları ile dosyaya gelen evrakların kendisine verilmesine, 9 rakamı ile işaretlenen 29.01.2010 tarihli dilekçesindeki Ergenekon isminin dosyadan çıkartılması talebi konusunda daha önce karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, 29 rakamı ile işaretlenen 29.01.2010 tarihli dilekçesindeki talebi, mahkemenizin 2009/191 Esas sayılı dava dosyasına ilişkin olduğu bu dava ile ilgisi olmadığından reddine, 7-9 ve 29 rakamı ile işaretlenen dilekçeler dışında kalan 29.1.2010 tarihli diğer 29 adet dilekçesinin savunma mahiyetli dilekçelerinin savunmasına ek olarak dosyasına eklenilmesine, Sanık Ergün Poyraz, müdafileri sayın Av. Hasan Gürbüz ve Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu’nun havalesiz dilekçelerinin, a ) 1, 2 ve 3 üncü maddeleri altında yazılı taleplerinin bir kısmının daha önce karara bağlandığı, bir kısmının yürütülmekte olan gizli soruşturmaya ilişkin olduğu, diğerlerinin de yargılamaya olumlu bir katkı sağlamayacağı anlaşıldığından reddine, b ) 4 üncü maddesinde yazılı talebinin kısmen kabul edilerek, sanık hakkındaki ihbar mektubu göndericilerinin araştırılması için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına, c ) 5 inci maddesinde yazılı belgenin kendilerine verilmesine, d ) 6 ıncı maddesinde yazılı talebi konusunda İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına yazı yazılmasına, Sanık Ergün Poyraz müdafi Av. Hasan Gürbüz’ün talebinin kabul edilerek, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun’un sanık savunmalarının alınmasından sonra tanık olarak dinlenilmek üzere Mahkemeye çağrılmasına, Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi sayın Av. Mehmet Tolga Akalın’ın, talebinin kabul edilerek, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinden, dava konusu ve bir kısım dava sanıkları ile ilgisi bulunduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü ile ilgili olarak açıldığı bilinen ayrı bir davaya ait iddianamenin onaylı bir örneği ile ve bu dava dosyası eklerinin dijital ortamda gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Doğu Perinçek müdafi sayın Av. Mehmet Cengiz’in, 29.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek Mehmet Eymür isimli eski MİT görevlisinin ifade vermesi için izin verilip verilmediğinin MİT müsteşarlığından sorulmasına, Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği konusunun sayın mahkemenizin taktirinde olduğuna, Sanık Muzaffer Tekin’in, 26.1.2010 tarihli duruşmada söylediği “…devletin savcısı tertip içerisinde olursa…” , “hukukçu kimliğini siyasilerin emrine vererek iddianame hazırlayarak…” sözleri ile sanık Oktay Yıldırım’ın 29.1.2010 tarihli bugünkü duruşmada benzer mahiyetteki sözleri ile Cumhuriyet savcılarına, sanık Erhan Timuroğlu’nun bu günkü duruşmada Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesindeki yargı görevlilerine

173

Page 174: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:174

hakarette bulundukları, yine sanık Doğu Perinçek’in bu günkü duruşmada “…Beşiktaş Örgütünü yönlendiren müsteşar Fahri Kasırga…” sözleri ile devletin yargı organını aşağıladığı anlaşıldığından CMK 205 maddesi uyarınca işlem yapılarak duruşma tutanaklarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine, Sanık Habib Ümit Sayın’ın, önceki duruşmalarda bildirdiğimiz gerekçeler ile başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu değil ise CMK 109 uncu maddesi uyarınca hakkında adli kontrol kararı verilerek tahliye edilmesine, Sanık Saipir Debzlelvidze, hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile infaz edilmesinin beklenilmesine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbek söz istedi verildi: ”Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel, geçen gün 26’sında sayın mahkemeniz konuşma sırası talepte bulunma sırası Nusret Senem’e geldiği anda, geldiği sırada hava muhalefeti nedeniyle anımsayacaksınız duruşmaya ara verildi, ertelendi duruşmamız. Sayın Nusret Senem’in o gün yani eğer hava muhalefeti nedeniyle duruşma ertelenmeseydi o an yapacağı konuşma metnini sayın basın mensuplarına doğal olarak vermiş idik ve basını yeterince incelememişler radikal gazetesi, Cumhuriyet gazetesi ve şu an adını anımsayamadığım bir iki gazete daha yayınladı. Yani bu dahi sayın savcılık makamının bu araştırma talebi dahi, iddianamenin ve iddianın ne kadar acz içinde olduğunu çaresizlik içinde olduğunu gösteriyor. Gazete haberinden örgüt çıkaracaklar, komiktir, sayın mahkemenizi meşgul etmesin diye bu açıklamayı yaptım.”

Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”(2-3 kelime anlaşılmadı) nelerle meşgul.”Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri

Özbey:”Nelerle meşgul oluyor, ama sayın basın mensupları da burada arkadaşlarımız çalışkan verdiğimiz anda hemen haberi geçmişler, ertelendiğini uyardık, ama maalesef haberler gitmişti. Şimdi buradan örgüt çıkmaz buradan bu örgüt iddiasının ne kadar haksız, dayanaksız ve hayali olduğunu ortaya koyuyor teşekkür ediyorum sağ olun.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri

Özbey’in bu oturumda içeriğini okuyarak zapta geçirdiği ve içerik itibariyle dosyamızla her hangi bir yönden irtibatı bulunmayan dilekçelerin kendisine iadesine,

2-Bir kısım sanıklar ve müdafiiler tarafından bu haftaki oturumlarda yazılı ve sözlü olarak yapılan talepler konusunda celse arası karar verilmesine,

3-Sanık Saipir Deblelvidze’nin yakalamasının beklenilmesine,4-Dosya kapsamı, delil durumu, suç vasıflarının değişme ihtimali ve yatılan süreler dikkate

alınarak sanıklar Muhammet Yüce, Emin Gürses ve Habip Ümit Sayın’ın atılı suçlardan BİHAKKIN TAHLİYELERİNE, Başka suçtan tutuklu veya hükümlü değil iseler salıvermeleri hususunda yazı yazılmasına,

Haklarında yurt dışı çıkış yasağı konulmasına, bu konuda ilgili yerlere yazı yazılmasına,5-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla

ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam

174

Page 175: T …  · Web viewOsman onunla bile tanıştı ona bile gitmiş onu bile ikna etmiş, getirmiş gel bombayı da vermiş ona koko coco’ya getirdi onu, bende koko coco’daydım.

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.01.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:133 Sayfa:175

etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak sanıklardan Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Muzaffer Şenocak, Mehmet Zekeriya Öztürk, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy ve Selim Akkurt’un üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanıkların yattıkları süreler, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 22.02.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi. 30.01.2010 saat 03.40

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 127253

175


Recommended