+ All Categories
Home > Documents > Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi...

Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi...

Date post: 09-Sep-2019
Category:
Upload: others
View: 7 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
18
Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 12/2, p. 265-282 DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.10029 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY Article Info/Makale Bilgisi Received/Geliş: 17.10.2016 Accepted/Kabul: 07.02.2017 Referees/Hakemler: Yrd. Doç. Dr. Veli ABA Yrd. Doç. Dr. Yusuf AKGÜL This article was checked by iThenticate. MEHDİ İNANCINA KAYNAKKLIK TEŞKİL EDEN HADİSLERİN DEĞERLENDİRMESİ Orhan YILMAZ * ÖZET Adaletin ortadan kalktığı, kötülüğün yayıldığı bir dönemde bir şahsın kurtarıcı olarak zuhur edeceği inancı neredeyse tüm evrensel dinlerde vardır. Bu inanç her toplumun kendi kültürel yapısı içinde farklı isimler altında ortaya çıkmıştır. Kurtarıcı bekleme inancı İslam kültürü içinde de kendine bir yer bulabilmiştir. Bir kurtarıcı bekleme anlayışı İslam’ın önemli mezheplerinden biri olan Şia’nın inanç esaslarından biri olarak bilinmektedir. Sünni çevrelerde ise her ne kadar inanç esaslarından biri olmasa da ahir zamanda mehdinin ortaya çıkacağı zulüm ve kötülükle dolmuş olan yeryüzünü adalet ile dolduracağı düşüncesi toplumun büyük kesiminde kabul görmüş bir inanıştır. Baskı ve çaresizlik neticesinde mehdi anlayışının ortaya çıktığı yolundaki düşünce ise bu konudaki farklı yaklaşımların ortak noktasını oluşturmaktadır. Bu makalede, ilk olarak mehdi kelimesinin sözlük ve ıstılahı anlamları ele alınmıştır. Daha sonra mehdi inancının tarihi ve İslam kültürü içindeki yeri hakkında bilgi verilmiştir. Akabinde mehdi inancına kaynaklık teşkil eden bazı hadisler tetkik edilmiştir. Mezkûr hadislerin isnat zincirini oluşturan râvilerin sika olup olmadıkları araştırılmıştır. Bu rivayetler metin ve mana bakımından da tetkik edilmiş, tespit edilen çelişki ve tutarsızlıklara yer verilmiştir. Ayrıca bağlıları tarafından mehdi olduğu iddia edilen Fetullah Gülen örneği üzerinden mehdi inancının İslam’a ve Müslümanlara verdiği zararlar dile getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Mehdi inancı, itikat, hadis, tenkit, Fetullah Gülen * Yrd. Doç. Dr. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, El-mek: [email protected]
Transcript
Page 1: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Turkish Studies

International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 12/2, p. 265-282

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.10029

ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

Article Info/Makale Bilgisi

Received/Geliş: 17.10.2016 Accepted/Kabul: 07.02.2017

Referees/Hakemler: Yrd. Doç. Dr. Veli ABA – Yrd. Doç. Dr. Yusuf

AKGÜL

This article was checked by iThenticate.

MEHDİ İNANCINA KAYNAKKLIK TEŞKİL EDEN HADİSLERİN DEĞERLENDİRMESİ

Orhan YILMAZ*

ÖZET

Adaletin ortadan kalktığı, kötülüğün yayıldığı bir dönemde bir

şahsın kurtarıcı olarak zuhur edeceği inancı neredeyse tüm evrensel dinlerde vardır. Bu inanç her toplumun kendi kültürel yapısı içinde farklı

isimler altında ortaya çıkmıştır.

Kurtarıcı bekleme inancı İslam kültürü içinde de kendine bir yer

bulabilmiştir. Bir kurtarıcı bekleme anlayışı İslam’ın önemli

mezheplerinden biri olan Şia’nın inanç esaslarından biri olarak bilinmektedir. Sünni çevrelerde ise her ne kadar inanç esaslarından biri

olmasa da ahir zamanda mehdinin ortaya çıkacağı zulüm ve kötülükle

dolmuş olan yeryüzünü adalet ile dolduracağı düşüncesi toplumun

büyük kesiminde kabul görmüş bir inanıştır.

Baskı ve çaresizlik neticesinde mehdi anlayışının ortaya çıktığı

yolundaki düşünce ise bu konudaki farklı yaklaşımların ortak noktasını oluşturmaktadır.

Bu makalede, ilk olarak mehdi kelimesinin sözlük ve ıstılahı

anlamları ele alınmıştır. Daha sonra mehdi inancının tarihi ve İslam

kültürü içindeki yeri hakkında bilgi verilmiştir. Akabinde mehdi inancına

kaynaklık teşkil eden bazı hadisler tetkik edilmiştir. Mezkûr hadislerin isnat zincirini oluşturan râvilerin sika olup olmadıkları araştırılmıştır. Bu

rivayetler metin ve mana bakımından da tetkik edilmiş, tespit edilen

çelişki ve tutarsızlıklara yer verilmiştir.

Ayrıca bağlıları tarafından mehdi olduğu iddia edilen Fetullah

Gülen örneği üzerinden mehdi inancının İslam’a ve Müslümanlara verdiği

zararlar dile getirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Mehdi inancı, itikat, hadis, tenkit, Fetullah

Gülen

* Yrd. Doç. Dr. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, El-mek: [email protected]

Page 2: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

266 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

THE EVALUATION OF THE HADITHS THAT ARE THE ORIGINS OF MAHDI BELIEF

ABSTRACT

A belief in the coming of an eschatological savior during a time

when injustice and evil spreads across the world is a recurrent theme in many world religions. This has appeared under different names and

guises among different cultural communities.

The belief in a savior to come has managed to find a place in Islamic

culture as well. The belief in a coming savior, the Mahdi, is known as one

of the pillars of faith of the Shia, which is one of the important branches, or madhabs of Islam. Although not considered among the pillars of faith

in the Sunni branch, the belief that the Mahdi will appear before the Day

of Judgment and fill the world with justice and peace has won acceptance

among a large part of the community.

The idea that the belief in Mahdi is the result and consequence of

feelings of oppression and despair is a common theme among the different views on the subject.

In this article, the concept of Mahdi is first dealt with through a

lexical and conceptual analysis. Following this, information is given

about the history of the belief in the Mahdi and its place in Islamic

culture. Thereafter, a critical analysis has been conducted on some of the hadiths which make up the sources of the belief in the Mahdi. The

narrators (rawi) in the chains of transmission (ithnad) of the hadiths in

question have been investigated in terms of whether they are reliable

(thika) or not. The narrations themselves have also been examined based

on their text and meaning. An account has been given about the

inconsistencies and conflicts of the hadiths in question.

Apart from this, based on the example of Fethullah Gülen who is

claimed to be the Mahdi by his adherents, the damages of the belief in

Mahdi have been mentioned also.

STRUCTURED ABSTRACT

Introduction

The belief of the emergence of a person in a period when justice has

disappeared and evil has spread as a savior exists in almost all universal religions. This belief has appeared under different names in each society

in its unique cultural structure. In Islamic Culture, the most important

origins of this belief, which is known as “Mahdi Belief”, are the Hadiths.

In this study, some of the Hadiths that exist in prominent Hadith

compilation books and that are the origins of Mahdi Belief have been

examined. The question of “Are the Hadiths telling us that Mahdi will appear in the future suitable for being the proofs in terms of proof and

text?” has been investigated in this study. In addition, the importance of

these Hadiths that has contributed to the emergence of the Mahdi

Page 3: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Movements from old times until our present day has also been investigated over the example of Fetullah Gülen.

1. The Mahdi Belief in Islamic Culture

The belief of a savior called as “Mahdi” in Islamic Culture is known

as one of the basic principles of belief in Shi'a Sect. In Sunni

communities, although it is not one of the belief principles, the thought

of the appearance of Mahdi in future times and fill the world with justice, which will be filled with evil and brutality before, has been adopted

widely. As a matter of fact, some people appeared by claiming that they

were Mahdi in Sunni communities and did not have much difficulty in

collection people around them.

2. The Example of the Latest Mahdi Movement in Turkey

The latest Mahdi movement in Turkey was the one that was started

by Fetullah Gülen. This person claimed that he was Mahdi in a vague

manner in his preaches and private conversations, and started a

movement under the name of “Service Movement”, which, in fact was a

Mahdi movement. This movement started in 1960s, and opened private

educational institutions and dormitories and educated many students to serve them. This structure continued its activities under the disguise of

religious community, and therefore was praised by politicians and the

prominent people in the society at first. With the patronage of the

administrators and with the help and aids of the society, this movement

grew so much that it was active in more than one hundred and sixty countries, entered almost to all institutions of the state as well as to

capital, politics and art fields, and become so powerful to try to capture

the state administration. As a matter of fact, this Mahdi movement tried

a bloody coup d’état on 15th of July, and failed. After its illegal activities

were revealed, this structure was recorded as Parallel State Structure

(PSS) or as FETO organization, and still exists as a potential threat for Turkey.

It was revealed that ranked officers and soldiers who were active on

the night of 15th July in the Coup and the civil servants who aided them

worked for Fetullah Gülen whom they believed to be Mahdi, and they

attempted the coup with his orders.

The highest religious institution of the state, Religious Affaires

Management, Religious Affairs High Council conducted an Extraordinary

Religious Council between 3-4 August 2016 in Ankara, and used the

statement “FETO/PSS movement is a fake Mahdi movement” for this

movement.

3. The Evaluation of the Hadiths on Mahdi

According to the studies conducted on Mahdi, it was understood

that at last one of the narrators of the Hadiths that mentioned the

emergence of Mahdi was not safe. The texts of these Hadiths are contrary

to basic religions criteria. It does not seem possible to use these

narrations that are not accurate in terms of proof and text as an evidence for any issues. As a matter of fact, Buhari, Müslim, Malik b. Enes and

some other narrators, who were sensitive, did not include these Hadiths

in their books.

Page 4: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

268 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

4. The Effects of Mahdi Belief

The Mahdi belief, which we have concluded that it is contrary to

Quran and Hadiths, has damaged Islam and Muslim societies. Just like

in Fetullah Gülen example, throughout history, many people, who tried

to have the government in their hands, claimed that thy were Mahdi, and

drag Muslim communities to chaos. These people destroyed justice

instead of evil, and caused great religious, political and economic troubles among Muslim communities that have not been cured.

Result

Mahdi belief has an important place in the belief system of Shi'a

Sect. In Sunni communities, on the other hand, although it is not one of

the basic principles of belief, the thought of the emergence of Mahdi in future has been accepted by the majority of these communities. As a

matter of fact, in Sunni communities, some people emerged claiming that

they were Mahdi and did not have much difficulty in finding supporters.

The latest example for this is the person with the name Fetullah Gülen.

In his preaches, he vaguely claimed that he was Mahdi, and could find

supporters in work, sports, security, military, justice and university.

According to the studies conducted on Mahdi, it was understood

that at last one of the narrators of the Hadiths that mentioned the

emergence of Mahdi was not safe. The texts of these Hadiths are contrary

to basic religions criteria. It does not seem possible to use these

narrations that are not accurate in terms of proof and text as an evidence for any issues. As a matter of fact, Buhari, Müslim, Malik b. Enes and

some other narrators, who were sensitive, did not include these Hadiths

in their books. In addition, the first theologians of the Followers of

Sunnah did not include Mahdi belief in their books. In forthcoming

centuries, Kadı Abdulcebbar, Ibn Haldun, Reşid Rıza, Ahmed Emin, Ferid

Vecdi, Ethem Ruhi Fığlalı and Süleyman Ateş did not pay credibility to these narrations.

Rejecting the Mahdi belief, which is not stable in terms of narration,

and which seems impossible in terms of mind, does not bring a

responsibility in terms of religious belief. On the contrary, waiting for a

savior without performing one’s responsibilities brings extra burden for a person. Because the idea of waiting for a savior without performing one’s

responsibilities is contrary to the basic principles of Islam. Islam bans

laziness, and living a lazy life, and orders to work until death, and being

industrious and actioner to its believers.

Keywords: Mahdi belief, hadith, belief, criticism, Fetullah Gülen

Giriş

Mehdi kelimesi sözlükte doğru yolu bulmak; yol göstermek, rehberlik etmek anlamındaki

hüda (hedy, hidayet) kökünden türemiş bir sıfat olup, “hidayete erdirilmiş”, “kendisine doğru yol

gösterilmiş kişi" demektir. (İbn Manzur, 1414, XV. 354)

Araştırmalarımıza göre Kur’an’ı Kerim’de “mehdi” kelimesi kullanılmamış fakat ona yakın

bir anlam taşıyan “hidayete ermiş”, doğru yolu bulmuş” manasındaki “mühtedi” sözcüğü

kullanılmıştır. Üç surede geçen “mühtedi” kelimesi “ فهو المهتد Allah kimi doğru yola iletirse / ومن يهد للاه

Page 5: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 269

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

işte o hidayete ermiştir…” ( المهتد ) şeklinde müfret marife olarak kullanılmıştır. (İsra, 17/97; Kehf,

18/17; A’raf, 29/178)

Bir terim olarak ise “mehdi” kelimesi, zulüm ve haksızlığın hat safhaya ulaştığı ahir

zamanda dünyayı iyilik ve adaletle dolduracak kişi için kullanılmaktadır (bkz. Sarıkçıoğlu, 2003,

XXVIII. 369). Hadislerde bildirildiğine göre kötülüklerin arttığı âhir zamanda Hz. Peygamber’in

soyundan adı Resûl-i Ekrem’in adına babasının adı da Resûl-i Erem’in babasının adına uygun bir zat

zuhur edecek ve bu kişi zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak, tüm Müslümanları

hâkimiyeti altına alacak, Mesih olarak inen Hz. İsa’ya namaz kıldıracak, beş, yedi, sekiz veya dokuz

yıl yaşadıktan sonra ölecek, akabinde kıyamet kopacaktır (Ebû Dâvud, Mehdi 37; Tirmizî, Fiten 52,

İbn Mâce, Fiten 37).

Neredeyse bütün ilahî ve beşerî dinlerde var olan fakat farklı isimlerle ifade edilen mehdi

inancının İslâmî literatüre hicri birinci asrın sonlarında girdiği söylenmektedir (Sarıkçıoğlu, 2003,

XXVIII, 369). Bilindiği üzere Hz. Peygamber’in vefatından sonra başlayan iktidar mücadelesi Hz.

Ömer’in (ö. 23/643) Ebû Lulue isimli bir Mecûsî tarafından şehit edilmesi ile artmış, Hz. Osman’ın

(ö. 35/655 ) halife olması ve on iki yıllık hilafetinin son yıllarında ona karşı ayaklanmalar ve

isyanlarla hat safhaya ulaşmıştı. Nitekim Hz. Osman’ın hicri 35 tarihinde şehit edilmesi neticesinde

İslam tarihi boyunca etkisi devam edecek olan fitne dönemi başlamış oldu. Hz. Osman’dan sonra

boşalan hilafet makamına Hz. Peygamber (sav)’in amcasının oğlu ve damadı Hz. Ali (ö. 40/661)

geçmiş olsa da Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma sağlanamamıştı. Hz. Osman döneminde

Şam valisi olarak görev yapan Muaviye b. Ebi Süfyan (ö. 60/680) ile daha sonra harici olarak

isimlendirilen muhalif guruplar Hz. Ali’ye biat etmemiş ve her fırsatta Hz. Ali’ye olan

düşmanlıklarını sürdürmüşlerdi. Beş yıla yakın hilafette kalan Hz. Ali bu sürenin büyük bölümünü

bu muhalif isyancı gruplara karşı mücadele ile geçirmişti. Hz. Ali bu dönemde Hz. Aişe (ö.

58/677)’nin komutanlığını yaptığı ordu ile Cemel (36/656), Şam valisi Muaviye b. Ebi Süfyan ile

Sıffin (36/657), hariciler ile de Nehrevan (38/658) savaşlarını yaptı. Bu kanlı savaşlarda on binlerce

Müslüman hayatını kaybetmişti. Hz. Ali’nin fanatik bir harici olan Abdurrahman b. Mülcem

tarafından 40/658 tarihinde şehit edilmesi neticesinde Muaviye iktidarı ele geçirmiş ve kendisi daha

hayatta iken oğlu Yezid’e biat aldırarak hilafete son vermiş ve Emevi saltanatının temellerini atmıştı.

Hz. Ali soyundan birinin halife olmasını isteyenler ise Hz. Hasan’a biat etmek istemişlerdi. Ancak o

bu işe yanaşmayıp bir antlaşma yaparak hilafeti Muaviye’ye bırakmıştı. Ali taraftarları bu defa Hz.

Ali’nin diğer oğlu Hz. Hüseyin’e yönelmişlerdi. Israrlara daha fazla dayanamayan Hz. Hüseyin biat

alıp halife olmak için ailesi ve yakınları ile Irak’a giderken Yezid b. Muaviye’nin askerleri tarafından

Kerbela denen mevkide şehit edilmişti (61/680). Emevi saltanatı boyunca Hz. Ali taraftarı olarak

bilinen Şiiler sürekli baskı ve işkenceye maruz kalmışlardı (bkz.Yılmaz, 2015 s. 117-118) Aslında

Emevi idarecileri sadece Şiilere değil iktidara muhalif duran herkese karşı zalimane bir tutum

takınmışlardı. Örneğin Harre Vakası ( 63/682) olarak bilinen olayda Emevi halifesi Yezid b. Ebi

Süfyan’ın emri ile Müslim b. Ukbe komutasındaki Şam ordusu Peygamber şehri Medine’yi üç gün

boyunca yağmalamış taş üstünde taş bırakmamıştı. Bu saldırıda Hz. Peygamber’in yakınları ve

ashabına ait mallar yağmalanmış, kadınlara tecavüz edilmiş, on binden fazla insan öldürülmüştü.

Müslim b. Ukbe komutasındaki Şam ordusu, Medine’den sonra Mekke’yi kuşatmış ancak komutan

Müslim b. Ukbe ve Yezid (ö. 64/683)’in ölmesi üzerine ordu kuşatmayı kaldırıp Şam’a dönmüştü.

(İbn Kesir, 1974, VIII, 217-234). Ne gariptir ki, yaklaşık yarım asır sonra bu tarihi olaylar Hz.

Peygamber’e isnat edilip sahih hadis kaynakları içinde zikredilmek suretiyle suçlular masumiyet

zırhına büründürülmüştür (bkz., Ünal, 1998, ss. 41-51).

Page 6: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

270 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Anlaşılan o ki, Emevi ve Abbasi dönemlerinde yöneticilerin bu baskıcı tutumları neticesinde

çaresiz bırakılan Şiiler eski dinleri olan Mecusilikten tevarüs ettikleri mehdi anlayışını bazı

değişikliklerle yeniden canlandırıp inanç esaslarından biri haline getirmişlerdir. (Topaloğlu, 2012, s.

109-148).

İslam kültürü içinde ilk kez Şia’nın ortaya attığı, geliştirdiği ve geniş bir edebiyat oluşturup

inanç haline getirdiği mehdi anlayışı zamanla Ehl-i Sünnet’e de sirayet etmiş ve bu sahada bir rivayet

manzumesi oluşmuştur. Her ne kadar İmam Mâlik (ö. 179/795), Buhâri (ö. 256/870) ve Müslim (ö.

261/874) gibi hadis rivayetinde daha titiz davranan muhaddisler ile İmam Azam Ebû Hanife (ö.

150/767), el-Eş’ari (ö. 323/935) ve el-Mâturidî (ö. 332/944) gibi ilk dönem kelamcıları eserlerinde

mehdi konusuna ve bu konuda varit olan hadislere yer vermemiş olsalar da Tirmizi (ö. 279/892), Ebû

Dâvud (ö. 275/889) , İbn Mâce (ö. 273/ 886), Hâkim en-Neysâburî (ö. 405/1014) ve Taberâni (ö.

360/970) gibi ikinci derecede muteber sayılan muhaddisler ile sonraki kelamcılar mehdi ile ilgili

rivayetleri kaydetmekte bir sakınca görmemişlerdir. Zaten mehdi inancının temelinde isimlerini

zikrettiğimiz muhaddislerin eserlerinde kaydettikleri bu rivayetler vardır (Fığlalı, 1981, s. 202).

Yapılan çalışmalara göre muteber sünni kaynaklardaki mehdi ile ilgili hadis sayısının kırk olduğu

ifade edilmiştir. Şia kaynaklarında ise bu sayı iki yüzleri bulmaktadır. (Yavuz, 2003, XXVIII. 371)

Mehdinin geleceğini haber veren hadislerin sıhhat ve delaleti konusunda Ehl-i sünnet

âlimlerinin fikir birliği içinde olduklarını söylemek mümkün değildir. Senet ve metin bakımından

mehdi hadislerini zayıf hatta bir kısmını mevzu kabul eden İbn Haldun gibi âlimler bulunsa da (İbn

Haldun, 2004, I. 430-433) umumiyetle mezkûr hadislerin sahih ve sabit olduğu söylenmiştir. (İbn

Kayyim, 1994, s. 141-155).

Ulemanın ekseriyetinin mehdi ile ilgili rivayetlere müspet yaklaşımından dolayı sünni

toplumlarda mehdinin zuhur edeceği inancı kuvvetlenmiştir. Bu inançtan dolayı her ne zaman mehdi

olduğunu iddia eden kişiler çıkmışsa taraftar bulmakta zorlanmamışlardır.

Geçmişten günümüze İslam toplumları içinde mehdi olduğunu iddia eden pek çok insan

çıkmıştır. Şöhret, para, makam ve mevki elde etmek yahut sapkın dini anlayışlarını hâkim kılmak

için mehdi olduğunu iddia eden bu zatların en önemli referansı mehdinin zuhur edeceğini bildiren

rivayetler olmuştur. Bu şahıslar etkili oldukları toplumların dini ve sosyolojik yapısını bozmuş,

kavga ve kargaşanın yaşanmasına neden olmuşlardır. Bu mehdilerin son örneği ise bugünlerde

gündemden düşmeyen FETÖ kısaltması ile kayıtlara geçen Fetullahçı Terör Örgütü’nün lideri

Fetullah Gülen isimli şahıstır.1

1 Bu terör örgütü 1960 dan beri dini cemaat görüntüsü altında faaliyetlerini sürdürmüş ve topladığı himmet, zekat, fitre ve

kurban paraları ile yaklaşık 160 ülkede, okullar, dershaneler, kolejler açarak gençleri hedef almıştır. Bu eğitim

kurumlarında yetişen yetişen gençler illegal yollarla devletin en önemli kurumlarına sızıp devlet içinde bir paralel devlet

yapısı oluşturmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetimini ele geçirmeyi planladığı anlaşılan bu örgüt 15

Temmuz 2016 Cuma gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki subayları ile kanlı bir darbe girişimi gerçekleştirmiş ancak,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan’ın dirayeti, halkın direnişi, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki vatansever askerlerin

karşı koyması ve özellikle de Özel Herekat Polislerinin yoğun çabası neticesinde bu darbe girişimi engellenmiştir. Bir

kalkışma olarak kayıtlara geçen bu olayda darbecilere karşı koyan 241 kişi tankların altında ezilerek yahut darbeci

askerlerin kurşunları ile şehit, binlerce kişi ise yaralanarak gazi olmuştur. Olayın akabinde olağanüstü hal ilan edilmiş ve

çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnamelerle FETÖ örgütü ile bağlantısı olan on binlerce memur görevinden ihraç

edilmiştir. Örgüte kaynak sağlayan şirketlere el konulmuş yüzlerce iş adamı tutuklanarak hapse atılmıştır. (bkz. 16 Temmuz

2016 tarihli gazete ve internet haberleri.)

Page 7: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 271

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Biz bu makalemizde mehdi anlayışına kaynaklık teşkil eden hadisleri senet ve metin

açısından ele alacağız. Mehdi ile ilgili bazı rivayetleri sıhhat ve sübut bakımından inceledikten sonra

metin ve mana tahlilleri de yapacağız. Mehdi anlayışının Müslüman toplumları üzerindeki negatif

etkilerine değindikten sonra İslam kültürü içinde “mehdi” kelimesinin sözlük anlamı ile

kullanılmasının önemi üzerinde duracağız.

1- Mehdi İnancının Kısa Tarihçesi

Tarihçilere göre, insanoğlu üstesinden gelemeyeceği sıkıntılarla karşılaştığında bir kurtarıcı

beklemeye başlar. Bu kurtarıcı bazen tanınan bir şahsiyet bazen de bilinmeyen esrarengiz bir kişi

olabilir. Mehdi inancı Hıristiyanlık ve Yahudilik başta olmak üzere hemen hemen ilahi ve beşeri

bütün dinlerde ve kültürlerde mevcuttur (Sarıkçıoğlu, 2003, XXVIII. 369). Bir kurtarıcı bekleme

anlayışı insanlığın müşterek inancı, ortak ümidi ve kurtuluş idealidir de denebilir. Kurtarıcı bekleme

inancı bazen de ölen önemli bir kişinin tekrar döneceği anlayışı ile gerçekleşmektedir. Örneğin

Habeşistan Hıristiyanları, kralları olan Theodor'un ahir zaman mehdisi olarak döneceğine, Moğollar

ise Cengiz Han'in dokuz asır sonra dünyaya tekrar gelip milletini Çin'in tahakkümünden

kurtaracağına inanırlardı. Eski Çin ve İran kültürünün oluşmasında önemli yeri olan Zerdüştlük

dininde de mehdi anlayışının var olduğu tespit edilmiştir. Yine Hıristiyanların beklediği kurtarıcı

Dositheos da beklenen mehdi olarak telakki edilmiştir ( Uludağ, 1992, s. 434; Topaloğlu, 2012,

s.109-148).

İslâm öncesi din ve inançlarda Mehdî kavramının kökleri ve gelişmesi konusunda batılı

araştırmacılar iki görüş ortaya atmışlardır. Bunlardan birincisi mehdî inancının Sümerlerde doğduğu,

Bâbillerde ve Mısırlılarda geliştiği ve bu iki kanaldan dünyaya yayıldığı düşüncesidir. Bu düşüncenin

ilk örnekleri Kral I. Sargon (m.ö. 2350 yılları) ve Hammurabi (m. ö. 1728-1686)’de görülmektedir.

İkinci görüşe göre ise mehdî inancı her dinin kendi içinde, kendi tarihî, psikolojik ve sosyolojik

şartlarına göre doğup gelişir. Meselâ Hinduizm’de mehdîliğin menşei, Tanrı Vişnu’nun Kalki

ismiyle müstakbel avatarasına ve Hint zaman tasavvuruna dayanırken, İslâmiyet’te Hulefâ-yi

Râşidîn sonrasında başlayan iç savaşların tarihî, siyasî ve psikolojik tezahürleri buna sebep olmuştur.

(Saraçoğlu, 2003, XXVIII. 370-71).

2- İslam Kültüründe Mehdi İnancı

Tespitlerimize göre mehdi inancının teşekkül süreci yukarıda değinildiği gibi Hz. Ali’nin

şehadetinden sonra başlamıştır. Hz. Ali’den sonra onun oğlu Hz. Hasan bir antlaşma yaparak

halifelik makamını Muaviye b. Ebi Süfyan’a bırakmıştı. Hz. Peygamber’in soyundan gelen bir şahsın

halife olmasını arzulayanlar bu durum karşısında hayal kırıklığına uğramış Hz. Ali’nin diğer oğlu

Hz. Hüseyin (ö. 61/680)’e biat etmek istemişlerdi. Hz. Hüseyin Iraklıların biâtını almak için Kufe’ye

giderken Kerbela denen mevkide Yezid b. Muaviye (ö.64/683)’nin adamları tarafından hunharca

şehit edilmişti (h. 61/680). Bundan sonraki süreçte Hz. Ali ve onun soyundan gelenlerin halife

olmasını arzulayan Hâşimiler ve Hz. Ali’yi destekleyenler, Emevi devletini kuran ve iktidarı

ellerinde bulunduran Ümeyye oğulları tarafından aşağılanıp zulme maruz bırakıldılar ( İbn Kesir,

1974, VIII. 146-2015). Emevilerin kati surette iktidarı ele geçirdiğini gören Hz. Ali taraftarları (Şia)

çaresizlik içinde mehdi inancına sarıldılar. Tarih kitaplarında adından sıkça söz edilen Şia’nın

Sebeiyye kolunun kurucusu Abdullah b. Sebe Hz. Ali’nin ölmediğini ve kıyametin kopmasından

önce dünyaya dönüp zulümle dolu olan yeryüzünde adaleti hâkim kılacağını ileri sürmüştü. Böylece

Yahudilik ve Hıristiyanlıkta mevcut olan “ric’at” kavramı da İslami literatüre girmiştir (Fığlalı, 1988,

I. 133).

Page 8: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

272 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

İslam tarihinde mehdî kelimesini teolojik anlamda kurtarıcı manasında kullanan ilk kişinin

Muhtar es-Sakafi (ö. 67/687) olduğu belirtilmektedir. es-Sakafi, Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. el-

Hanefiyye (ö. 80/700) için ilahî kurtarıcı anlamında Mehdî ismini kullanmış ve onun halife olması

gerektiğini ileri sürerek 66/685 yılında Kûfe'de isyân başlatmıştır. Mehdi anlayışının tam manasıyla

inanç esaslarından biri haline gelmesi ise Şia mezhebinin önemli kollarından biri olan İmamiyye /

İsnâaşeriyye zamanında gerçekleşmiştir. Çünkü İsnâaşeriyye mezhebi onikinci imamı mehdî olarak

kabul eder. Buna göre 269/873 yılında ortadan kaybolan on ikinci imam Muhammed el-Mehdî ahir

zamanda ortaya çıkacak ve zulümle dolu olan yeryüzünü yeniden adaletle dolduracaktır (Fığlalı,

1999, s. 278).

Sünnî âlimler arasında mehdi inancı konusunda iki temel görüş vardır. Birincisi, mehdinin

zuhur edeceğini haber veren hadislerin sahih olduğunu kabul edenlerin görüşüdür. (el-Bestevî, 1999,

s. 114-140) Hicri III. Asırdan günümüze kadar gelen mehdi anlayışının sünni âlemde yaygınlaşması

ve kabul görmesinin temelinde yukarıda ifade ettiğimiz gibi Ebû Dâvud, Tirmizi, İbn Mâce, Ahmed

b. Hanbel, Hâkim en-Neysebûri ve Taberâni gibi muteber sayılan muhaddislerin kaydettiği sahih ve

sabit olduğu düşünülen haberler vardır. Mehdi hadislerini kaydeden bu muhaddislere göre zulüm ve

haksızlığın arttığı ahir zamanda, mehdi zuhur edecek ve onunla birlikte yeryüzü adalet ve iyilik

dolacaktır. (İbn Kayyim, 1994, s. 141-155).

Her ne kadar elimizde yayınlanmış istatistiki bir veri olmasa da gözlemlerimize dayanarak

günümüzde Müslüman ve muhafazakâr Anadolu toplumunun tamamına yakınının da bu görüşte

olduğunu yani mehdinin zuhur edeceğine inandığını söyleyebiliriz.2

İkinci görüş ise mehdi anlayışını kabul etmeyenlerin görüşüdür. Bunlara göre söz konusu

hadislerin bir kısmı zayıf, bir kısmı ise uydurma haberlerdir. Bu hadisler İtikadî bir konu olan mehdi

inancı meselesinde asla delil olamazlar (İbn Haldun, 2004, I. 430-433). Yani mehdi ile ilgili

rivayetlerden mehdi inancı çıkmaz. Bu görüşe göre “mehdi” kelimesi ahlaken ve ilmen olgunluğa

ermiş bir kişinin diğer insanlara yol göstermesi, ilim irfan öğretmesi olarak algılanmalıdır. Nitekim

ayet ve hadislerde هدى kökünden türeyen pek çok kelime (yehdi, hidayet) mevcuttur ve bu kelimeler

günlük dilde “hidayete ermek”, “doğru yolu bulmak” yahut “Allah tarafından yol gösterilen”

anlamında kullanılmaktadır. (İbn Manzur, 1414, XV. 354). Bu kullanımlara uygun olarak “mehdi”

kelimesi Hz. Peygamber’in dilinde; hidayete ermiş olgun müminleri ifade etmektedir. Nitekim

Allah’ın elçisi Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin yolundan gitmeyi

ümmetine tavsiye ederken onlar için mehdi ifadesini kullanmıştır. Örneğin bir hadiste; “ يكمبسنتىفعل

المهديين اشدين الر الخلفاء Benim ve hidayete ermiş olan Hülefâ-i Raşidin’in sünnetine uymanız/ وسنة

gerekir.” Buyurmuştur (İbn Mâce, Mukaddime, 6; Ahmed, 2001, IV. 126; Dârimi, Mukaddime, 16).

Bu manaya uygun olarak Süleyman Ateş mehdi kelimesini şu şekilde açıklamıştır: “Mehdî, hidâyete

götüren, doğru yola ileten kimse demektir. Bu anlamıyla her çağda İslam uğrunda mücadele veren

ihlâslı liderlere mehdî gözüyle bakılabilir. İslam da âhad haberle itikad sâbit olmayacağından,

Mehdî’nin gelmesini beklemeye ihtiyaç yoktur. Bu inançlar, kesinlik ifade etmeyen bazı haberlere

dayanır. İslam’ın güçlenmesine yardım eden, bu uğurda canını feda etmeye hazır her Müslüman,

İsa’dır, imamdır, mehdîdir. Mehdînin anlamı budur.” (Ateş, 1997, II. 406-407).

2 Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde derslerine girdiğimi ikinci sınıf öğrencilerinden sınıfta bulunanların tamamı

(Yaklaşık 120 kişi) mehdinin zuhur edeceğine inandıklarını söylediler. 30.09. 2016.

Page 9: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 273

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

3- Mehdi İnancına Kaynaklık Teşkil Eden Bazı Hadislerin Değerlendirmesi

Bu bölümde muteber hadis kaynaklarında yer alan ve mehdi inancına doğrudan kaynaklık

teşkil eden bazı rivayetler senet ve metin açısından ele alınacak ve bu rivayetlerin sıhhat ve sübutu

konusunda değerlendirmeler yapılacaktır.3 Mehdî ile ilgili haberler, hadis külliyatı içindeki Kitâbu’l-

fiten, Kitabü’l-mehdî, Kitâbu eşrâti’s-sâ’a ve Kitâbü’l-melâhim bölümlerinde yer almaktadır. Bu

rivayetler umumiyetle Ali b. Ebi Talib (ö. 40), İbn Abbas (ö. 68), İbn Ömer (ö. 73) Talha (ö. 36), İbn

Mes’ud (ö. 32), Enes b.Mâlik (ö. 93), Ümmü Seleme (ö. 60), Ümmü Habibe (ö. 44) ve Ebû Sa’îd el-

Hudri (ö. 74) gibi meşhur sahabîlere isnad edilerek rivayet edilmiştir.

a. Sened Yönüyle Değerlendirmeler

Ebû Sa’îd el-Hudri (ö. 74/ 693) tariki ile gelen bir rivayette Hz. Peygamber (sav) şöyle

buyurmuştur: «تىنعمةلمينعموام إنقصرفسبعوإالفتسعفتنعمفيهأم تىالمهدى لهاواليكونفىأم ىأ ثلهاق

جلفيقولي دوسفيقومالر والماليومئذ خرمنهمشيئا أعطنىفيقولخذد مهدى «.ا /Mehdi ümmetim içinden çıkacak,

az yaşarsa yedi çok yaşarsa dokuz yıl yaşayacaktır. Onun zamanında ümmetim daha önce benzerini

katiyen görmedikleri nimete gark olacaklardır. Dünya bütün gıdalarını ortaya dökecek, hiçbir şeyi

gizlemeyecek. O gün mal yığın yığın olacak ve bir adam: “Ey Mehdi bana ver, diyecek” mehdi; “Al

diye cevap verecektir.”(İbn Mâce, Fiten 34).

Bu hadisin râvilerinden Muhammed b. Mervan el-‘Ukayli ve Zeyd el-‘Ammiyy’nin sika

olmadığı ifade edilmiştir. Ebû Zur’a (ö. 264/877) Muhammed b. Mervan el -‘Ukayli için cerh

tabirlerinden “ليسبذاك” “hafızası kuvvetli değildir” ifadesini kullanmıştır (İbnü’l-Cevzi, ed-Du’afa

ve’l-Metrukîn, III. 98; İbn Hacer, Tehzib, IX. 386). Zehebî ve İbn Hacer de Zeyd el- Ammiyy’e ait

münker hadisler bulunduğunu ifade etmişlerdir (İbn Hacer, 1326, IV. 249; Zehebî, 1995, II. 102).

Yine Ebû Sa’îd el-Hudri bildiriyor: “Nebi’den sonra bir olay vukua gelir mi diye korktuk ve

Nebi’ye bunu sorduk.” Buyurdular ki; “Ümmetim içinden bir mehdi çıkacak. Beş yahut yedi ya da

dokuz yaşayacaktır. Biz bu sayılar da ne? diye sorduk. O da “senelerdir” şeklinde cevap verdi. Hz.

Peygamber konuşmasına devam etti; “Sonra bir adam gelecek ve mehdi’ye “bana ver” diyecek.

Mehdi ona istediği şeyleri verecek. O kişi elbisesinin içine taşıyabileceği kadar malzeme

dolduracaktır (Tirmizi, Fiten 52).

İmam Tirmizî (ö. 279/892) bu hadisi hasen olarak bildirmiş olsa da bir önceki rivayetin

râvilerinden sika olmadığını söylediğimiz Zeyd b. el- ‘Ammiyy’i bu rivayetin senedinde de

görüyoruz. Cerh ve tadil âlimlerinden Yahya b. Ma’în (ö. 190/805) râvilerden Ebû Sıddik en-Nâci’yi

de zayıf saymıştır ( İbnü’l-Cevzi, 1406, II. 74). Gerçek adı Bekir b. Amr (ö. 108/726) olan bu râvi

için Yahya b. Ma’în, Ebû Zur’a ve Nesâi (ö. 303/915) sika demiş olsalar da (İbn Hacer,1326, I. 426)

onun sika olmadığını, münker hadisleri bulunduğunu söyleyenler de olmuştur. (Zehebî, 1995, IV.

539).

Ubeyd b. Esbad b. Muhammed el- Kuraşî el-Kûfî- Babası- Sufyan es-Sevri- Asım b. Behdele

– Zir- Abdullah senedi ile gelen bir rivayette Hz. Peygamber (sav): “ نياحتىيملكالعربرجل الذهبالد

اسمى اسمه يواطئ بيتى أهل İsmi ismime uygun bir adam çıkıp Araplara hükmetmedikçe dünyanın/ من

sonu gelmez” buyurmuştur (Tirmizi, Fiten, 52).

Mehdinin kimliği hakkında önemli bir ipucu veren bu haberin râvilerinden Asım b. Behdele

cerh edilen râviler arasında yer almaktadır. Zehebî (ö. 748/1348) onun bazen vehme düştüğünü

söylemiştir. Ricâl âlimlerinden Yahya b. Said el-Kettan (ö. 198/813) bir genelleme yaparak; “Ben

Asım adını taşıyanların hepsinin hıfzının kötü olduğunu gördüm” ifadesini kullanmıştır. Nesâi de

onun hafız olmadığını söylemiştir. ed- Dârekutni (ö. 385/ 995); “Asım'ın hadisleri ezberlemede bazı

3 Konu ile ilgili tüm hadislerin geniş değerlendirmeleri için bkz. el-Bestevî, 1999, 143-243.

Page 10: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

274 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

kusurları vardı” diyerek onu cerh etmiştir. İbn Sa'd (ö. 230/ 845); “O sikadır, fakat rivayetinde

yanılmaları çoktur” demiştir. Ebû Hatim de onun sika olmadığını ifade etmiştir. Zehebî bu nakilleri

yaptıktan sonra, onun sika olduğu yolundaki görüşlere de değinmiş, hatta Buhari ve Müslim’in ondan

nakilde bulunduklarını söylemiştir. (Zehebî, 1995, II. 357-358)

Konu ile ilgili bir başka rivayet Abdulcebbar b. el-Alâ b. Abdilcebbar el-‘Attâr- Süfyan b.

Uyeyne-‘Asım-Zir- Abdullah senedi ile gelmiştir. Bu haberde Nebi (sav)’in : “ يلىرجلمنأهلبيتى

Ehl-i beytimden ismi ismime uygun bir adam çıkacaktır.” buyurduğu ifade edilmiştir / يواطئاسمهاسمى

(Tirmizi, Fiten, 52; Ebû Dâvûd, Mehdi 1).

Bir önceki rivayetin mütemmimi olan bu haber, mehdinin Ehl-i beyt’ten olacağını sarih bir

şekilde beyan etmektedir. Haberin bu isnadında Asım b. Behdele ismine yer verildiği görülmektedir.

Asım’ın sika olmadığı onun için cerh ifadelerinin kullanıldığını yukarıda söylemiştik.

Hz. Ali’den gelen bir rivayette Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: هرإاليوملبعث لولميبقمنالد

ماملئتجورا رجالمنأهلبيتىيمألهاعدال Dünyada sadece bir gün bile kalsa Allah, Ehli beytimden“ للا

bir adam gönderecektir. Bu adam kötülüklerle dolu olan dünyayı iyiliklerle dolduracaktır”.(Ebû

Dâvud, Mehdi 1; Tirmizi, Fiten 52).

Haberin râvilerinden kısaca Fıtr olarak geçen kişi, künyesi Ebû Bekr olan Fıtr b. Halife (ö.

155/ 771)’dir. İbn Sa’d onun hakkında: “İnşallah sikadır, onu zayıf sayanlar vardır” demiştir (İbn

Sa’d, ts, VI. 364.).

Yukarıda zikredilen haberlerin birleşiminden oluşan Ebû Dâvud’un kaydettiği merfu bir

Hadiste şu ifadelere yer verilmiştir.“Dünyada sadece bir gün bile kalsa Allah o günü uzatır. Allah o

günde benden veya Ehli beytimden ismi ismime, babasının ismi babamın ismine uygun bir kişi

gönderir. Bu kişi daha önce kötülüklerle dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Benim Ehl-i

beytimden ismi ismime uygun bir kimse Araplara hükümran oluncaya kadar dünyanın ömrü bitmez.”

(Ebû Dâvud, Mehdi 1).

Birden fazla târikle gelen bu rivayetin hemen hemen her isnadında cerh edilmiş râvilere

rastlamak mümkündür. Müsedded- Ömer b. Ubeyd- Muhammed b. ‘Alâi- Ebû Bekr İbn ‘Ayyaş veya

Müsedded- Yahya- Süfyan- Ahmed b. İbrahim- Ubeydullah b. Musa- Zâide yahut Ahmed b. İbrahim-

Ubeydullah b. Musa- Fıtr gibi tariklerde yer alan râvilerden Fıtr b. Halife’nin sika olmadığını biraz

önce zikretmiştik. İsnat zincirinde yer alan Ebû Bekr b. Ayyaş da aynı şekilde cerh edilen

râvilerdendir. Mezkûr ravinin özellikle yaşlanınca çok hatta ettiği ifade edilmiştir (İbn Hacer,1326,

I. 284).

Ebû Dâvud’un Ümmü Seleme’den kaydettiği bir başka rivayette Hz. Peygamber’in “ المهدى رتىمنولدفاطمة .Mehdi benim ailemden olan Fatıma evladındandır” buyurduğu ifade edilmiştir/ منعت

Aynı rivayeti İbn Mâce de nakletmiştir (bkz. İbn Mâce, Fiten 34). Zehebî İbn Mâce’nin

kaydettiği haberde yer alan râvilerden Abdulmelik’in itimat edilmez olduğunu söylemiştir ( Zehebî,

1995, I. 117).

Ebû Sa’îd el-Hudri’den gelen bir başka rivayette Hz. Peygamber ‘in “نى هةأق المهدى منىأجلىالجب يملكسبعسنيناألنفيمألاألرضقسطاوعدالكماملئتجوراوظلما / Mehdi bendendir. Nurlu alınlı, çekme burunludur.

Zulüm ve zorbalıkla dolu olan yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Yedi sene hükümran

olacaktır.” buyurduğu ifade edilmiştir ( Ebû Dâvud, Mehdi 1). Ebû Zur’a râvilerden Sehl b. Temmam

hakkında: “O yalan söylemezdi fakat bazen vehmi olurdu” demiştir (Zehebî, 1995, II. 237). O, Ebû

Nadra içinde yerici ifadeler kullanılmıştır. Buhari onun rivayetlerini delil saymamış, İbn Hıbban (ö.

354/965) ise onun hata eden kişilerden biri olduğunu söylemiştir (Zehebî, 1995, IV. 181, 182).

Page 11: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 275

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Harun b. Muğire- Amr b. Ebi Kays- Şuayb b. Halid- Ebi İshak isnadı ile gelen bir habere

göre Hz. Ali oğlu Hasan’a bakıp şunları söylemiştir: “Bu oğlum Nebi (sav)’in onu isimlendirdiği gibi

seyyiddir. Onun soyundan peygamberimizin ismi ile isimlenen bir adam çıkacaktır. O ahlaken

benzeyecek fakat beden olarak benzemeyecektir. Sonra da yeryüzünü adaletin dolduracağı ile ilgili

kıssayı zikretti”(Ebû Dâvud, Mehdi 1).

Haberin râvilerinden Harun b. Muğire’nin Şia’dan olduğu bazen hata ettiği ve araştırılması

gerektiği (نظر أخطأ) .söylenmiştir (فيه ابنحبانفيالثقاتوقالربما وذكره O şiadandır. İbn Hıbban /هومنالشيعة

Sikatında onun bazen hata ettiğini zikretmiştir. (Bkz.İbn Hacer, 1326, XI, 13; Zehebî, 1995, IV.

287). Zehebî, diğer bir râvi Amr b. Kays’ın sadûk olduğunu fakat vehimleri bulunduğunu ifade

etmiştir ( Zehebî, 1995, III. 285).

Sevban’dan gelen bir rivayette Hz. Peygamber’in “ ودقدجاءتمنقبلخراسانفأتوهاإذارأي تمالراياتالس المهدي الله خليفة فيها Horasan’dan gelen siyah bayraklıları gördüğünüzde onlara katılın. Çünkü / فإن

onların içerisinde Allah’ın halifesi olan mehdi vardır.” buyurduğu ifade edilmiştir ( Ahmed, 2001,

V, 277). Hâkim en-Neysebûrî (ö. 405/1014), aynı haberi “kar üzerinde yürüyor olsanız bile” ilavesi

ile kaydetmiştir (Hâkim, 1990, IV. 547). Şarihlerden el-Mübarekfûrî (ö. 1353) bu hadisin garib

olduğunu, râvilerden Rişdin b. Said’ın zayıf, Şerik b. Abdillah el Kâdi’nin ise Kufe’ye vali olduktan

sonra hafızasının gelip gittiğini ifade etmiştir ( Mübârekfûrî, ts, VI. 451; İbn Hacer, 1326, III. 240).

Hadisin râvilerinden Ali b. Zeyd’in ise münkerü’l-hadis olduğu ifade edilmiştir (İbn Kayyim, 1994,

s.149). Şuayb Arnavut da mezkûr hadisi senet bakımından incelemiş, ravilerden Şerîk’in seyyiu’l-

hıfz, Zeyd b. Ali’nin ise Şia taraftarı olduğunu bildirmiştir. Ayrıca Ebu Kalâbe’nin, Sevban’dan bir

şey dinlemediği bilgisine de yer vermek suretiyle senedin zayıf olduğuna vurgu yapmıştır. (Ahmed,

2001, XXXVII. 70)

Benzeri bir rivayeti İbn Mâce de nakletmiştir. Bu rivayete göre Doğu tarafından siyah

bayrağı olan bir ordunun gelip iktidarı ele geçireceği fakat bunu Ehl-i Beyt’ten birine devredeceği,

bu kişinin zulümle dolu yeryüzünü adaletle dolduracağı, bu duruma şahit olanların onu

desteklemeleri gerektiği bildirilmiştir (İbn Mâce, Fiten 34).

Bu haberin râvilerinden Yezid b. Ebi Ziyad’ın seyyiu’l-hıfz olduğu, yaşlandığında hadisleri

iyice karıştırdığı söylenmiştir (İbn Kayyim, 1994, s. 150).

Yukarıda zikredilen haberler dışında mehdi ile ilgili daha pek çok rivayet mevcuttur. Burada

hepsini zikretmenin yersiz olacağı düşünüldüğünden sadece önemli görülen ve senet bakımından

sağlam olduğu düşünülen rivayetler ele alınmıştır. Konu ile ilgili rivayetleri derleyen kitaplarda

mehdinin nesebi, ismi, şekli, savaşları, ortaya çıkacağı esnadaki alametler, vb. detaylar ince

ayrıntısına kadar bildirilmiştir. Mehdi rivayetlerini en güzel şekilde cem eden kitaplardan biri de

Nuaym b. Hammad (ö. 151/771) tarafından kaleme alınmıştır. Erken dönemde yazılmış olan bu eser

daha sonra bu konuda yazılan kitaplara kaynaklık teşkil etmiştir (bkz. Nuaym b. Hammad, 1412, I.

337-379).

Ancak bu eserde Nuaym b. Hammad’ın, kendilerinden rivayette bulunduğu hocaları Nuh b.

Ebi Meryem, el-Velid b. Müslim, Bakiyye b. Velid, Ebu Bekir b. Ayyaş, Hakem b. Nafi ve Rişdin

b. Said’in sika olmadığı ifade edilmiştir ( Çelik, 2000, s.103-105). Ayrıca Nuaym b. Hammad’ın

salih bir kişi olduğu ancak hadis rivayeti hususunda ciddi tenkitlere maruz kaldığı, hatta onun

hadislerinin delil olamayacağı bilgisine yer verilmiştir. (Çelik, 2000, s.106.).

Page 12: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

276 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

İbn Haldun mehdi konusu ile ilgili otuz kadar rivayeti senet ve metin açısından inceledikten

sonra bu rivayetlerin geneli hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Ahir zamanda çıkacak olan

mehdi hakkında hadis imamları tarafından rivayet edilen hadislerin tamamı bunlardır. Görüldüğü

gibi bu rivayetlerden az bir kısmı hatta çok çok az bir kısmı dışında tenkitten nasibini almayan

yoktur.”(İbn Haldun, 2004, I. 426).

İbn Haldun’un mehdi konusunda nakledilen rivayetlere eleştirel yaklaşımı daha sonraki

çalışmalara rehberlik etmiş konu ile ilgili hadislere karşı daha objektif ve sağlıklı değerlendirmeler

yapılmasını sağlamıştır. Nitekim bu konuda yapılan yeni çalışmaların ekserisinde mehdi ile ilgili

hadislerin senet ve metin bakımından sahih olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (İzmirli, 2010, s. 339 –

346; Durmuş, 2000, s. 43-58; İlhan, 1992, s. 115-122; Fığlalı, 1981, s. 179-214).

Mehdi hadisleri hakkında değerlendirmeler yapan bir başka âlim de İbn Kayyim el-Cevziyye

(ö. 751/1350)’dir. Mehdi ile ilgili hadisleri, sahih, hasen, garib ve mevzu olmak üzere dört kısma

ayıran müellif, pek çok hadisi senet ve metin açısından tenkide tabi tutmuş, sahih olan rivayetlerden

hareketle mehdi inancını benimsemiş gözükmektedir. (İbn Kayyim, 1994, s. 148). Bilindiği üzere

Hanbeli Mezhebinin genel anlayışına göre âhad hadisler ibadet konusunda olduğu gibi itikadi

konularda da hüccet olurlar. Münekkid bir âlim olmasına rağmen İbn Kayyim, mehdi inancı

konusunda mensubu bulunduğu Hanbeli mezhebinin görüşleri dışına çıkamamıştır ( Bkz. Yılmaz,

2013, s. 73-77).

b. Metin Yönüyle Değerlendirmeler

Araştırmalarımıza göre mehdi ile ilgili rivayetler senet açısından tenkit edildiği gibi mana ve

mefhum bakımından da tenkit edilebilecek durumdadır. Mehdinin geleceğini haber veren bu

rivayetlerin bir kısmı Kur’an ve sahih hadislere muhalif, bir kısmı ise tarihi gerçeklere uygun

düşmediği gerekçesi ile tenkit edilmiştir. Söz konusu rivayetlerde tespit edilen bazı çelişkiler

şunlardır.

1. Rivayetlerde mehdinin kimin soyundan geleceği konusunda birliktelik yoktur. Bir

rivayette mehdî Hz. Hasan’ın, diğerinde Hz. Hüseyin’in, bir başka rivayette ise Fatıma’nın soyundan

gelecektir. Bazı rivayetlere göre ise mehdi Abbasi oğulları soyundan zuhur edecektir. Örneği;

“Horasandan gelen siyah bayrakları gördüğünüzde kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın.

Çünkü onların içerisinde Allah’ın halifesi mehdi vardır”( Ahmed, 2001, V. 277) rivayetinde olduğu

gibi. Bir başka rivayette ise Hz. İsa ahir zamanda mehdi olarak zuhur edecektir. Söz konusu rivayete

göre Hz. Peygamber; “Meryem oğlu İsa’dan başka mehdi yoktur” buyurmuştur (İbn Mâce, Fiten 24,

Hâkim, IV. 488). İbn Mâce’nin İmam Şafi tarikiyle Enes b. Malik’ten rivayet ettiği bu haber ne yazık

ki diğer rivayetlerle teâruz halindedir. Bu tenakuzu gören âlimler “Meryem oğlu İsa’dan başka mehdi

yoktur” şeklindeki hadisin senet ve metin açsından sağlam olmadığını ifade ederek diğer rivayetlerin

lehine muarazayı gidermeye çalışmışlardır. İsa’nın mehdi olduğunu haber veren rivayeti zayıf kılan

en önemli unsurun râvilerden Eban b. Ebi Ayyaş’ın metruku’l-hadis olmasına bağlamışlardır. Ayrıca

Ehl-i beytten bir mehdinin ahir zamanda ortaya çıkacağını, yedi yıl yaşayacağını, Hz. İsa’ya namaz

kıldıracağını, yeryüzünü adaletle dolduracağını bildiren haberleri daha sağlam ve delil olmaya

elverişli bulmuşlardır (Azimâbadî, 1415, XI. 244; İbn Kayyim, 1994, s. 141-143).

2. Mehdinin yeryüzüne indikten sonra kaç yıl yaşayacağı konusunda farklı ifadeler

kullanılmıştır. Bazı rivayetlerde mehdinin yeryüzüne indikten sonra beş, yedi veya dokuz sene

yaşayacağı ifade edilirken, bazı rivayetlerde ise onun sekiz hatta on sene yaşayacağı bildirilmiştir.

Sayılar konusunda râvilerin şüpheye düştükleri de ifade edilmiştir. Bilindiği üzere râvinin

rivayetinde şek içinde olması o haberin değerini düşürmektedir.

Page 13: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 277

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

3. Mehdi rivayetlerinin bazı tarihi olaylar üzerine varit olduğuna dair önemli ipuçları

mevcuttur. Örneğin siyah bayrak taşıyan bir ordunun Horasan yahut Doğu tarafından çıkıp Mekke’ye

yürüyeceği, bu ordu komutanının mehdi olduğu, kar üzerinde sürünerek bile olsa bu orduya

katılmanın gerekliliğini telkin eden rivayet bunlardan biridir (İbn Mâce, Fiten 34). Oysa bu haberde

Horasan’dan çıkıp Mekke’ye doğru gelen Abbasi ordusundan söz edildiği açıktır.

4. Hadislerde geçen mehdinin olağanüstü bir güce sahip olacağı, beş, yedi, dokuz yıl gibi kısa

bir sürede zulümle dolu olan dünyayı adalet ile dolduracağı bildirilmektedir. İslam dininin temel

kaynağı olan Kur’an ve sahih hadislere göre Peygamberler dışında hiçbir kula masumiyet, sınırsız

güç ve kuvvet verilmiş değildir. Ayrıca hiçbir peygamber yaşadığı dönemde yeryüzünü adalet ile

dolduramamışken, mehdinin bu kadar kısa sürede zulümle dolu yeryüzünü adalet ile doldurması nasıl

mümkün olabilir?

5. İslam dininde soy ve milliyete dayalı bir üstünlüğün olamayacağı ayet ve hadislerle sabittir.

Hz. Peygamber bile vahiy gelmesinin dışında diğer insanlardan farklı olmadığını belirtirken,

mehdînin belli bir soydan yani Ehl-i beyt’ten yahut Abbasi oğullarının soyundan geleceği

vurgulanarak ismi geçen soy ve kabilelere üstünlük atfedilmektedir.

6. Rivayetlerde mehdinin zulümle dolu olan yeryüzünün tamamını (en uzun süre ) on yıl içinde

adaletle dolduracağı ifade edilmektedir. Oysa yeryüzü oldukça geniştir. Tek başına zuhur edeceği

bildirilen mehdinin bütün kıtalara, ülkelere bölgelere, köylere kentlere ulaşması ve buraları ıslah

etmesi nasıl mümkün olabilir ki? Mehdinin, zulmü ortadan kaldırması savaşla mı siyasetle mi

olacaktır? Eğer silahla olacaksa mehdinin kullanacağı silah hâlihazırdaki silahlardan bin kat daha

etkili olmalıdır. Böyle bir silahı kim icat edip te mehdinin eline vermiştir. Mehdinin yeryüzünü ıslah

etmesi bir mucize ile gerçekleşecekse bu da İslam’ın mucize konusundaki temel prensiplerine aykırı

bir yaklaşımdır. Çünkü mucize sadece peygamberler eli ile gerçekleşir oysa mehdi bir peygamber

değildir.

7. Şu ana kadar mehdinin zuhur edeceği bildirilen pek çok tarih gelip geçmiştir ve hala mehdi

zuhur etmemiştir. Mehdi olduğunu iddia ederek ortaya çıkan kişiler ise bir müddet sonra tarih

sahnesinden yok olup gitmişlerdir.

8. Rivayetlerde mehdi’nin beş yedi yahut dokuz yıl yaşayacağı, akabinde Hz. İsa’nın ineceği

ve daha sonra da kıyametin kopacağı bildirilmektedir. Dolayısı ile mehdinin zuhuru aynı zamanda

kıyametin alametlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Oysa Yüce Allah Kur’an’da kıyametin

ansızın vuku bulacağını haber vermiştir (bkz. A’raf, 7/187; Zuhruf, 43/66).

9. Rivayetlere bakılırsa mehdinin gayretleri yahut kerametleri neticesinde kısa süre içinde

yeryüzü adaletle dolacak sadece iyiler ve inananlar var olacaktır. Oysa Yüce Allah’ın yeryüzünde

cari olan bir kanunu vardır. Kur’an’da Sünnettullah olarak isimlendirilen ve kesinlikle

değişmeyeceği bildirilen bu kanuna göre iyiler ve kötüler, inanan ve inanmayanlar var olacak ve

bunlar kıyamete kadar mücadele edeceklerdir (Fetih, 48/23; Ahzab, 33/62).

4- Mehdi Anlayışının Menfi Sonuçları

Kur’an ve sahih hadislere muhalif bir anlayış olduğu sonucuna ulaştığımız mehdî inancı,

tarih boyunca İslam’a ve Müslüman toplumlara büyük zarar vermiştir. Bu anlayış etrafında ortaya

çıkan çeşitli mehdi hareketleri Müslüman toplumlarda bölünme ve ayrılmaların yaşanmasına yol

açmıştır. Umumiyetle muhafazakâr çevrelerde ortaya çıkan ve bulunduğu bölgede bir güç oluşturan

mehdi hareketleri toplumun temel inanç yapısı yanında, sosyal dokusu ve yönetim biçimini de

etkilemektedir. Ayrıca mehdi olduğunu iddia ederek ortaya çıkan şahıs, o bölgede söz sahibi olmak

isteyen iç veya dış güçler tarafından istismar edilmekte ve mevcut iktidarlara karşı kullanılan bir

silaha dönüştürülmektedir. Nitekim Hindistan’da mehdi olarak ortaya çıkan Gulam Ahmet Kadıyanî

Page 14: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

278 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

(ö. 1908), Hindistan’ı kontrol altına almayı planlayan İngilizler tarafından maddi ve manevi

bakımdan desteklenmiş ve onun yönetime karşı ayaklanması sağlanmıştır. Aynı şekilde İran’da

ondokuzuncu yüzyılda Mirza Ali Muhammed (ö. 1266/1850) isimli şahıs mehdi olduğunu ilan

ettiğinde, İran şahlığının baskısı altında zulme maruz kalan halk tarafından desteklenmiştir. Bu

durum İngilizlerin de dikkatini çekmiş ve emperyalist emellerine çok uygun geldiği için Mirza Ali

Muhammed’i desteklemeye devam etmişlerdir. Tabi dış güçlerin işgaline karşı koymak üzere mehdi

olduğunu iddia edenler de vardır. Mağrip Mehdîsi Abdullah b. Tumert 524/1103, Sudan Mehdîsi

Muhammed Ahmed 1303/1885, Somali Mehdîsi Muhammed b. Abdullah Hasan 1339/1920

bunlardan bir kısmıdır (Fığlalı, 2001, XXIV. 137; 1981, s. 211).

Şia’nın bir kolu olan Batıniyye/İsmailiyye kurulduktan sonra bir buçuk asır boyunca dâileri

vasıtasıyla sinsi bir şekilde dini argümanlar kullanarak mehdinin zuhur edeceği ve idareyi ele

geçireceği” fikirlerini yaymış, toplumun büyük kesimini etkileyip ciddi bir güce eriştikten sonra da

Ubeydullah’ı gizlendiği yerden çıkarıp onu el-Mehdi unvanıyla halife ilan ederek Fâtimi devletini

kurmuşlardır. Bu devlet 597/1171 yılında Selahattin Eyyûbi tarafından ortadan kaldırılmıştır.

(Fığlalı, 1981, s. 209).

Ulusal güçler tarafından desteklendiği, korunduğu ve istismar edildiği anlaşılan son mehdi

hareketi ise Türkiye’de ortaya çıkan ve müntesipleri tarafından “Kâinatın imamı” olarak

isimlendirilen Fetullah Gülen isimli şahsın yürüttüğü harekettir. 1960’ larda başlayan bu hareket,

özel eğitim kurumları ve yurtlar açarak pek çok öğrenciyi kendilerine hizmet edecek şekilde

eğitmiştir. Bu yapı, cemaat kisvesi altında faaliyetlerini yürüttüğü için başta siyasetçiler olmak üzere

toplumun geniş kesiminin takdir ve güvenini kazanmıştır. Yöneticilerin iltiması, toplumun da

himmet ve yardımları ile yüz altmış ülkede faaliyetler yürütecek kadar büyümüş olan bu hareket

devletin bütün kurumları yanında sermaye, siyaset, sanat ve politika dünyasına da sızarak her alanda

söz sahibi olmuş ve devlete baş kaldıracak hale gelmiştir. Nitekim bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti

Devletinin Cumhurbaşkanı ve hükümetini görevinden uzaklaştırmak ve yönetimi ele geçirmek

amacıyla 17/25 Aralık 2013 tarihinde hukuki, 15 Temmuz 2016 tarihinde ise kanlı bir askeri darbe

girişiminde bulunmuş ancak başarılı olamamıştır. Yasadışı faaliyetleri deşifre olduktan sonra Paralel

Devlet Yapılanması PDY veya FETÖ örgütü olarak kayıtlara geçen bu yapı Türkiye için hala

potansiyel bir tehlike olarak varlığını sürdürmektedir.

15 Temmuz gecesi kanlı darbe girişiminde bulunan rütbeli askerlerin ve onlara destek veren

sivil memurların devlet ve millet için değil mehdi olarak gördükleri Fetullah Gülen için çalıştıkları

ve onun emri ile darbeye teşebbüs ettikleri açıkça ortaya çıkmıştır. Devlet memurları içinde pek çok

makam ve mevki sahibi kişi, mehdi olduğuna inandıkları içindir ki Fetullah Gülen’in emirlerini dini

bir vecibe olarak algılamış ve uygulamaya koyulmuşlardır.4

Devletin en yüksek dini kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 3-

4 Ağustos 2016 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Olağanüstü Din Şurası’nın sonuç bildirgesinde

bu örgüt için “FETÖ/PDY hareketi sahte bir mehdi hareketidir”5 ifadesini kullanmıştır. Diyanet’in

Fetullah Gülen hareketini bir mehdi hareketi olarak değerlendirmek doğru bir tespit olmakla birlikte

“sahte bir mehdi hareketi” denilmesi “gerçeği de mi varmış?” sorusunu akıllara getirmektedir.

4 İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi İlhan Karagöz, 4 Temmuz 2016 tarihinde Fetullah Gülen’in mehdi olduğunu

bir mahkeme kararı ile ilan etmiştir. Bkz., http://www.haber7.com/guncel/haber/2052223-tarihe-gecen-skandal-guleni-

mehdi-ilan-etti. 5 Din Şurası Olağanüstü Toplantı Kararları, 3, 4 Ağustos 2016, Md. 5. http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/olaganustu-din-

s%C3%BBrasi-sonuc-bildirgesi/37993, 01.10. 2016

Page 15: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 279

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Din Şurasında alınan diğer bir karar ise şöyledir:

“İslâm’a göre Hz. Peygamber’den başka, “masum ve tartışılmaz” bir otorite ve rehber kabul

edilemez. Hiçbir kimse ve hiçbir yapı, kendisini dinin mutlak temsilcisi olarak göremez ve

insanları kendisine kayıtsız şartsız itaat ve bağlılığa çağıramaz. İslâm’da mutlak itaat ve bağlılık,

çerçevesi Kur’an ve Sünnet tarafından belirlenen ilkeler için söz konusu olduğundan İslam’a

göre hiçbir kişinin kendisini yanılmaz bir otorite ve rehber olarak kabul etmesinin veya bağlıları

tarafından böyle görülmesinin bir geçerliliği yoktur. Bu Allah’ın kitabına ve Hz. Peygamberin

sünnetine açıkça aykırıdır. Bu çerçevede bir kişinin, özel, seçilmiş ve yanılmaz olduğu, beyan

ve öğretilerinin kutsiyet arz ettiği iddiası dinen kabul edilemez. İslam’da davet, Allah’a ve Hz.

Peygamber’in yoluna yapılır. Allah adı kullanılarak çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik

davet, insanları din ve Allah diyerek aldatmaktır ve dine yapılmış en büyük haksızlıktır. Hiç

kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. Din adına, Allah adına insanların

manevi duygularını istismar ederek kurulan yapıların İslam’dan onay alması mümkün değildir.”6

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi İslam dininde ahir zamanda zuhur edecek

olağanüstü yetkilerle donatılmış dini konularda toplumu yöneten yönlendiren bir mehdinin zuhur

edeceği inancı söz konusu değildir. Yüce Allah tarafından seçilmiş peygamberlerden başkası itikadi

konular ile kıyametin kopma zamanı ve şekli gibi gaybi konularda bilgi ve yetki sahibi değildir.

Sonuç

Mehdi İnancı Şia mezhebinin itikadi yapısı içinde önemli bir yer işgal etmektedir. Sünni

çevrelerde ise her ne kadar inanç esaslarından biri olmasa da ahir zamanda bir kurtarıcı mehdinin

ortaya çıkacağı düşüncesi toplumun büyük kesiminde kabul görmüş bir anlayıştır. Nitekim Sünni

çevrelerde zaman zaman mehdi olduğunu iddia eden kişiler çıkınca taraftar bulmakta

zorlanmamışlardır. Bunun son örneği ise Fetullah Gülen isimli şahsiyettir. Yaptığı vaazlarda

umumiyetle üstü kapalı bir şekilde mehdi olduğunu iddia eden bu şahsiyet iş, spor, emniyet, asker,

yargı, üniversite vb. her kurumda pek çok taraftar bulabilmiştir.

Bu çalışmada sünni anlayış içinde mehdi inancına kaynaklık teşkil eden ve muteber hadis

kaynaklarından seçilmiş olan bazı rivayetler senet ve metin açısından incelenmiştir. Yapılan

araştırmaya göre bu hadislerden her birinin isnat zincirinde yer alan râvilerden en az birinin sika

olmadığı anlaşılmıştır. Senet ve metin bakımından sahih olmayan bu rivayetlerin itikadi bir konuya

taalluk eden herhangi bir meselede delil olarak kullanılması mümkün gözükmemektedir. Bulunduğu

kaynaklara istinaden sahih olduğu düşünülen ancak yapılan araştırmalarda zayıf olduğu anlaşılan

mezkûr rivayetler hüccet olamazken, diğer kaynaklarda yer alan mehdi ile ilgili rivayetlerin ise delil

olabilmesi imkân dâhilinde değildir. Daha açık bir ifade ile mehdi inancı konusundaki hadislerin bir

kısmı delil olamayacak kadar zayıf bir kısmı ise mevzu rivayetlerden oluşmaktadır. Nitekim Buhari,

Müslim, Malik b. Enes gibi hadis rivayetinde daha titiz davranan muhaddisler mehdi ile ilgili

hadisleri kitaplarına almamışlardır. Ayrıca Ehli Sünnetin ilk dönem kelamcıları da eserlerinde mehdi

inancına yer vermemişlerdir. Sonraki yüzyıllarda ise Kadı Abdulcebbar, İbn Haldun, Reşid Rıza,

Ahmed Emin, Ferid Vecdi, Ethem Ruhi Fığlalı ve Süleyman Ateş gibi âlimler tarafından mehdi

inancı ve bu konudaki rivayetler kabul görmemiştir.

6 Din Şurası Olağanüstü Toplantı Kararları, 3, 4 Ağustos 2016, Md. 2, 3.

Page 16: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

280 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Naklen sabit olmayan ve aklen de imkânsız gözüken mehdi inancını reddetmek dinen bir

sorumluluk gerektirmemektedir. Aksine üzerine düşen görevi yerine getirmeyip bir kurtarıcı

beklemek görevi ihmal etmek anlamına gelmektedir. Sorumlulukları göz ardı edip bir kurtarıcı

bekleme anlayışı İslam’ın temel ilkelerine de aykırı bir düşüncedir. Çünkü İslam tembelliği, miskin

olarak yaşamayı, haksız kazancı, başkasına bel bağlamayı yasaklamakta, ölünceye kadar çalışmayı,

mücahedeyi ve aksiyoner olmayı müntesiplerine telkin etmektedir.

Fetullah Gülen örneğinde olduğu gibi tarih boyunca gayri meşru yollardan iktidarı ele

geçirmeye çalışan birtakım şahıslar türemiştir. Zayıf ve uydurma rivayetlerden beslenerek Mehdi

olduğunu iddia eden bu şahıslar zulmü ortadan kaldırmak yerine adaleti ortadan kaldırmış, siyasi,

ictimai ve iktisadi sıkıntıların yaşanmasına neden olmuşlardır

KAYNAKÇA

Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), (2001), el-Müsned, Tah. Şuayb Arnavut, 1.bs, Beyrut: Müessesetü’r-

Risâle Yay.

Ateş, Süleyman, (1997), Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul: Yeni Ufuklar Yay.

Azimâbadî, Muhammed Şemsu’l-Halk (ö.1329/1911), (1415), Avnu’l-Ma’bud Şerhu Süneni Ebi

Dâvud, I-XIV, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye Yay.

el-Bestevî, Abdu’l-Alîm, Abdu’l-Azim, (1999), el-Mehdiyyu’l-Muntazar, 1. bs, Beyrut: Dâru İbn

Hazm Yay.

el-Buhâri, Muhammed b. İsmâil, (ö. 256/869), (2000), el-Câmi’u’s-Sahîh, Suud: Darusselam Yay.

Çelik, Ali, (2000), “Nuaym bin Hammad'ın Hadisçiliği ve Kitabu'l-Fiten’i Üzerine Bir

Değerlendirme”, Dini Araştırmalar, Ocak-Nisan, Cilt. 2, Sayı: 6, ss.,103-105

Çelik, Alperen, (2005), Sünnî Dünyada Belli Başlı Mehdîlik Hareketleri, (Basılmamış Yüksek Lisans

Tezi) İstanbul: MÜSBE.

Ebû Dâvud, es-Sicistânî (ö. 275/888), (2000), es- Sünen, Suud: Darusselam Yay.

Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahman (ö.869/1464 ), (2000), Sünenü’d-Dârimî, Tah.

Hüseyin Selim, I-IV, 1.bs., Suud: Dâru’l-Muğni Yay.

Din Şurası Olağanüstü Toplantı Kararları, 3, 4 Ağustos 2016.

Durmuş, Mehmet Ali, (2000), Mehdi Hadislerinin Tetkiki, (Basılmamış Yüksek Lisan Tezi), Ankara:

AÜSBE.

Fığlalı, Ethem Ruhi, (1988), “Abdullah b. Sebe”, DİA. I.133, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Fığlalı, Ethem Ruhi, (1999), Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul: Birleşik Yay.

Fığlalı, Ethem Ruhi, (1981), “Mesih ve Mehdi İnancı Üzerine”, AÜİFD, Ankara, Sayı, 25, ss. 179-

214.

Fığlalı, Ethem Ruhi, (2001), “Kâdiyânilik”, DİA, XXIV. 137, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Hâkim, Ebû Abdullah en-Neysâbûrî (ö. 405/1014), (1990), el- Müstedrak ‘ala’s-Sahihayn, I-IV

Beyrut: Dâru’l-Kutübi’l-‘ilmiyye Yay.

İbn Hacer, İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî (ö. 852/ 1448), (1326), Tehzîbu’t-Tezîb, I-

XII, Hindistan: Dâiretu’l-Me’ârif Yay.

Page 17: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 281

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

İbn Haldun, Abdurrahman b. Muhammed b. Haldun Hadrami, (ö.808 /1406), (2004), Mukaddime,

Çev., Halil Kendir, I-II, İstanbul: Yeni Şafak Yay.

İbn Kesir, Ebu’l-Fida (ö. 774/1373), (1974), el-Bidâye ve’n-Nihayet, I-XIV, Beyrut

İbn Kayyim el-Cevziyye, Şemsuddin Ebû Abdillah Muhammed b. Ebi Bekr b. Eyyub ez-Zura’i ed-

Dımeşkî (ö. 751/1350), (1994), el-Menâru’l-Mûnîf fi’s-Sahîh ve’d-Da’îf, Tah., Abdulfettah

Ebû Gudde, Beyrut: Mektebû’l-Matbû’ati’l-İslâmiyye.

İbn Manzur, (1414), Lisânu’l-Arab,3. bs., I-XV, Beyrut: Dâru Sadr Yay.

İbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid el-Kazvînî (ö. 273/886), (2000), es-Sünen, Suud:

Darusselam Yay.

İbn Sa’d, Ebû Abdillah Muhamme, (ö. 230/844), (ts), et-Tabakâtu’l-Kübra, Beyrut: Dâru Sâdır Yay.

İbnü’l-Cevzi, Abdurrahman b. Ali b. Muhammed Ebu’l-Ferec (ö. 597/ 1200), (1406), ed-Du’afa

ve’l-Metrukîn, Tah., Abdullah el-Kâdî, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye.

İzmirli İsmail Hakkı (ö. 1946), (2010), “Mehdi Meselesi”, Hikmet Yurdu, Sad., Ali Duman, Cilt:3,

Sayı:6, Temmuz-Aralık.

İlhan, Avni, (1992), “Kütübü Sittedeki Hadislere Göre Mehdilik”, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı,

VII; ss. 115-124, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yay.

Müslim, Ebu’l-Huseyin Müslim b. Haccac el-Kuşeyri (ö. 261/ 874), (2000), el-Câmi’u’s-Sahîh,

Suud: Dârusselam Yay.

el-Mübârekfûrî, Ebu’l-‘Ala Muhammed Abdurrahman b. Abdurrahim (ö. 1353), (ts), Tuhfetu’l-

Ehfezî bi Şerhi Cami’i’t-Tirmizî, I-X, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye Yay.

Sarıkçıoğlu, Ekrem, (2003), “Mehdi”, DİA, XXVIII. 369, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Nuaym b. Hammad, Ebû Abdillah el-Mervezî (ö. 151/771), (1412), Kitâbu’l-Fiten, Kahire:

Mektebetü’t-Tevhîd Yay.

Topaloğlu, Fatih, “Şia’da Mehdi İnancının Oluşumunda Fars Kültürünün Etkisi”,(2012), e-Makâlat,

Mezheb Araştırmaları, c. V, s. 2, Güz.

Uludağ, Süleyman, (1992), İslam'da İnanç Konuları ve İtikadi Mezhepler, İstanbul: Dergah Yay.

Ünal, İsmail Hakkı, (1988), Hz. Peygamber’in Dilinden Konuşturulan Tarih: “Yere Batırılacak

Ordu” Rivayeti, İslâmiyât, c. 1, Sayı, 2, Nisan-Haziran

Yavuz, Yusuf Şefki, (2003), “Mehdi”, DİA, XXVIII. 371.

Yılmaz, Orhan İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Hadis/Sünnet Anlayışı ve Metin Tenkidindeki Yeri,

(2013), , (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara: AÜSBE

ez-Zehebî, Şemsü’d-Din Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed. b. Osman (ö. 748/1347), (1995),

Mîzânu’l-İ’tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, Tah., Ali Muhammed ve Adil Ahmed, Beyrut: Dâru’l-

Kütubi’l-‘İlmiyye.

Page 18: Turkish Studies - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03262/2017_2/2017_2_YILMAZO.pdf · Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri 267 Turkish Studies International

282 Orhan YILMAZ

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/2

Citation Information/Kaynakça Bilgisi

Yılmaz, O. (2017). “Mehdi İnancına Kaynakklık Teşkil Eden Hadislerin Değeri / The Value of

Hadiths Which Constitutes Sources on Mahdi’s Faith”, TURKISH STUDIES -International

Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-

2140, Volume 12/2 Winter 2017, ANKARA/TURKEY, www.turkishstudies.net, DOI

Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.10029, p. 265-282.


Recommended