+ All Categories
Home > Documents > VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü...

VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü...

Date post: 24-Mar-2018
Category:
Upload: vuonghuong
View: 236 times
Download: 13 times
Share this document with a friend
46
Transcript
Page 1: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of
Page 2: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

VETER NER KONTROL ENST TÜSÜ

MÜDÜRLÜ Ü ADANA

Journal of Adana Veterinary Control

and Research Institute ADANA-TURKEY

Cilt/Volume 2 Say/Number 1 2012

ISNN 2146-3743

Page 3: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü Dergisi /The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute

AVKAE Dergisi/ Journal of AVKAE

Cilt/Volume 2 Say/Number 1 2012

Ylda iki kez yaymlanr / Published two times per year

ISSN 2146-3743

Sahibi

Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü Adna Süleyman ASLAN Enstitü Müdürü

Editörler Kurulu / Editorial Board

Editör / Editor Dr. Atilla YOLDA

Editör Yardmclar / Co-Editors

Uzm. Vet. Hek Harun AKILLI

Dr. Mansur Seymen SE MENO LU

Uzm. Biy.Murat ÖZMEN

Dizgi: Dr. Atilla YOLDA

Adres / Address

Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü

01122 Çukurova – ADANA / TÜRK YE

Tel : 90 (322) 2390490 (10 hat)

Faks: 90 (322) 2390495

E-posta: [email protected]

Page 4: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Dan ma Kurulu / Advisory Board *

Prof. Dr. Ahmet ÜNVER-Kafkas Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D.

Prof. Dr. Fatih HAT PO LU-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D.

Prof. Dr. Fatih KÖKSAL-Çukurova Üniv. Tp Fak. Tbbi Mikrobiyoloji A.B.D.

Prof. Dr. Feyzullah GÜÇLÜ-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Parazitoloji A.B.D.

Doç. Dr. Hasan SOLMAZ - Mustafa Kemal Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D.

Prof. Dr. . Hakk NUR - Erciyes Üniv. Vet. Fak. Anatomi A.B.D

Prof. Dr. Hatice KORKMAZ GÜVENMEZ- Çukurova Üniv. Fen Edb. Fak. Moleküler Biyoloji Bölümü

Doç. Dr. Meryem ÇINAR-Erciyes Üniv. Vet. Fak. Biyokimya A.B.D.

Prof. Dr. Mustafa ORTATLI- Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D.

Prof. Dr. Murat GÖRGÜLÜ- Çukurova Üni. Ziraat Fak. Zootekni Böl.

Dr. Tugay AYA AN- Do u Akdeniz Tarmsal Ara trma Enstitüsü Müdürlü ü

Doç. Dr. Veysel Soydal ATASEVEN- Mustafa Kemal Üniv. Vet.Fak. Viroloji A.B.D.

* simler alfabetik sraya göre dizilmi tir.

Copyright © Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Dergisi 2011, Her hakk sakldr / All rights reserved

Basm Tarihi / Publishing Date: Temmuz / July 2012, Bask adedi / Circulation: 70

Derginin Kapsam Dergide, tp biyoloji, veteriner hekimlik ve hayvanclkla ilgili (klinik ve paraklinik bilimler, hayvanclkla ilgili biyolojik ve temel bilimler, zoonozlar ve halk sa l ,hayvan besleme ve beslenme hastalklar, hayvan yeti tiri-cili i ve genetik, hayvansal orijinli gda hijyeni ve teknolojisi, egzotik hayvan bilimi) orijinal ara trma, ksa bildiri, ön rapor,gözlem, editöre mektup, derleme ve çeviri türünde yazlar yaymlayan, hakemli bir dergidir.

Baskı / Printing : Netkopya Print CenterGazipaşa Bul. Mengi Apt. No:46/13 Seyhan / ADANA

Tel: +90 322 453 10 02 -iii-

Page 5: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Araştırma Makaleleri/ Research Articles Sayfa/ Page

Çukurova Yöresinde Sığırlarda Görülen Pneumonilerin Etiyolojisinin Histopatolojik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi Etiology of Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and Molecular Methods in Cukurova District of Turkey Harun Akıllı, Atila YOLDAS, Murat ÖZMEN, Hüseyin TOPÇUOĞLU Nevin TURUT, Nevin TUZCU…………………………………………...……………………........................1-6 Malatya İli Süt Sığırcılığı ve Sığır Besiciliğinin Yapısı The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya Hamit AYGÜL, Kemal ÖZKÜTÜK…………………………………………………………………………7-11 Adana İli Mezbahalarında Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaciğer Helmint Enfestasyonlarının Şiddeti ve Yayılışı Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province Hayrunissa ÇAYA……………………………………………………………………………….……………12-17 Derlemler/ Review

Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanması Milk Recording Methods and Calculation of Lactation Milk Production in Sheep and Goats Akın YAKAN………………………………………………………………….…………………………..……18-23 Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar Medicine Residues and Contaminants Found in Honey Mansur Seymen SEĞMENOĞLU, Emine BAYDAN………………………………………………………..24-28

Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler

Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken

Özgür ÖZDEMİR, Hüdaverdi ERER…………………………………………………………………...……29-38

İçindekiler/ Contents

-iv-

Page 6: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

ADANA VETER NER KONTROL VE ARA TIRMA ENST TÜSÜ (AVKAE) DERG S YAYIM KO ULLARI 1. Dergi, T.C. Tarm Gda ve Hayvanclk Bakanl , Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü’nün hakemli, bilim-sel yayn organ olup, ylda iki defa yaymlanr. Derginin ksaltlm ad "AVKAE Dergisi" dir. 2. AVKAE Dergisi’nde veteriner hekimlik alannda yaplan, ba ka bir yerde yaymlanmam olan orijinal bilimsel ara tr-malar, güncel derleme, gözlem, ksa bilimsel çal malar ve enstitüden haberler yaymlanr. Derleme eklindeki yazlar; orijinal olmas, en son yenilikleri içermesi, klasik bilgilerin tekrar olmamas durumunda kabul edilir. Derlemeyi hazrla-yan yazarn, o konuda ulusal ya da uluslararas düzeyde oriji-nal yayn ve ara trmalar yapm olmas ko ulu aranr. 3. Türkçe ve ngilizce olarak hazrlanacak metinler 12 punto Times New Roman yaz karakterinde, düz metin olarak, çift aralkl ve kenarlarda 30 mm bo luk braklarak, A4 formun-daki beyaz ka da yazlmaldr. 4. Microsoft Word formatndaki metin ile en az 300 dpi çö-zünürlükteki JPEG formatndaki resim/lerin tamam bir CD’ye kopyalanarak; metin ise dört nüsha (sadece bir kopya-snda yazar/lar ve yazar/lara ait bilgilerin bulundu u) olarak yayn kurulunun resmi posta adresine gönderilmelidir. Metin ve resimler ayrca AVKAE dergisinin elektronik posta adre-sine gönderilmelidir. 5. Türkçe orijinal çal malar; konu ba l , yazar/yazarlarn adlar, adresleri, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, ngilizce ba lk, ngilizce özet ve anahtar sözcükler, giri , materyal ve metot, bulgular, tart ma ve sonuç, te ekkür ve kay-naklar sras ile hazrlanmaldr. ngilizce orijinal çal malar; konu ba l , yazar/yazarlarn adlar, adresleri, ngilizce özet ve anahtar sözcükler, Türkçe ba lk, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, giri , materyal ve metot, bulgular, tart ma ve sonuç, te ekkür ve kaynaklar eklinde hazrlanmaldr. Ksa bilimsel çal malarn ve derlemelerin; ba lk ve özet bölüm-leri orijinal çal ma formatnda, bundan sonraki bölümleri ise, derlemelerde; giri , metin ve kaynaklar eklinde, ksa bilimsel çal malarda ise bölümlendirme yaplmadan hazr-lanmaldr. 6. Orijinal çal malar ve gözlemler a a daki sraya göre düzenlenerek yazlmaldr. Ba lk, ksa, konu hakknda bilgi verici olmal ve küçük harflerle yazlmaldr.Yazar(lar)n, ad(lar) küçük, soyad(lar) büyük harflerle yazlmal ve unvan belirtilmemelidir.Özet, Türkçe ve ngilizce olarak, tek parag-raf halinde ve en fazla 500 sözcük olmaldr.Anahtar kelime-ler, alfabetik sraya göre yazlmal ve 5 sözcü ü geçmemeli-dir.Giri , konu ile ilgili ksa literatür bilgisi içermeli, son paragrafnda çal mann amac vurgulanmal ve iki sayfay geçmemelidir.Materyal ve Metot, ayrntya girmeden, anla -lr biçimde yazlmaldr. Ba lklar kaln, alt ba lklar italik yaz tipiyle belirtilmelidir. Bulgular bölümünde veriler, tek-rarlama yapmadan açk bir ekilde belirtilmelidir. Tablo ba -lklar tablonun üstünde, ekil ba lklar ise eklin altnda belirtilmelidir. Tart ma ve Sonuç bölümünde, ara trmann sonucunda elde edilen bulgular, di er ara trclarn bulgular ile kar la trlmal ve literatüre olan katks ksaca belirtil-melidir. Te ekkür bölümü, gerekli görülüyorsa kaynaklardan hemen önce belirtilmelidir. Kaynaklar bölümünde, kaynaklar listesi alfabetik ve kronolojik olarak sralanmal ve numara-lanmaldr. Metin içerisinde ve cümle sonundaki kaynak sra

numaras ile parantez içerisinde yazlmaldr. Cümle sonunda birden çok kaynak belirtilecek ise kaynak numaralar küçük-ten büyü e do ru sralanmaldr. Dergi adlarnn ksaltlma-snda "Periodical Title Abbreviations: By Abbreviation" son basks esas alnmaldr. Kaynaklar listesinde yazar(lar)n ayn yla ait birden fazla yayn varsa, yayn tarihinin yanna “a” ve “b” eklinde belirtilmelidir. Kaynak yazm ve srala-mas a a daki gibi yaplmaldr. Süreli Yayn: Tuzcu M, Oruç E, Tuzcu N, Yolda A, Y n A, (2010) Atk s r fetüslerinde Kamilobakteriozisin patolojik immunohistokimyasal mik-robiyolojik ve gerçek zamanl PZR ile te hisi. Kafkas Üniv.Vet.Fak.Derg. 16 (03):509-514 Yazarl Kitap: Diker K.S, (2005). mmunoloji. 2. Bask. Ankara. Editörlü Kitap: Kaya S, anl Y, Pirinçci , Yavuz H, Boy-dan E, Demet Ö, Bilgili A, eds., (1995) Veteriner Klinik Toksikoloji 2. bask. Ankara. Editörlü Kitapta Bölüm:Bahk J, Marth EH, (1990) Listeriosis and Listeria monocytogenes. Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc, San Diego. p.248-256. Kongre Bildirileri: Çetinda M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, zmir-Turkey. Tezler: Yolda A, (2007). Deve ku larnn kalp arterleri üzerinde makroanatomik bir çal ma. Doktora Tezi, SÜ Sa lk Bilimleri Enstitüsü, Konya. Anonim:Anonim, (2009). Contagious equine metritis. Eri im adresi: http://www.cfsph.iastate.edu/Factsheets/pdf, Eri im tarihi: 17.10.2009. Peter AT (2009) Abortions in dairy cows. Eri im adresi: http://www.wcds.afns.ualberta.ca.htm, Eri im tarihi:14.11.2009.

Yaz ma adresi, çok yazarl çal malarda yaz ma adresi olarak yazarlardan sadece birinin ad/soyad, adresi ve e-posta adresi çal mann sonunda belirtilmelidir.

7. Latince cins ve tür isimleri italik yaz tipi ile yazlmaldr. Tüm ölçüler SI (Systeme Internationale)’ye göre verilmelidir.

8. Dergide yaymlanmak üzere gönderilen makale-ler tüm yazarlar tarafndan imzalanan “Yayn Hakk Devri Sözle mesi” ve ba vuruya ili kin bir dilekçe ile birlikte gön-derilmelidir. Yaymlanmas uygun görülen çal malar, isten-di inde Yaym Komitesi’nin basma ili kin karar, yazar(lar)na bildirilir.

9. AVKAE Dergisi’nde yaymlanacak olan, hayvan deneylerine dayal bilimsel çal malarda "Etik Kurul Onay Alnm tr" ifadesi aranr.

10. Gönderilen yazlarn basm düzeltmeleri oriji-nal metne göre yapld ndan, yazlarn her türlü sorumlulu u yazarlara aittir.

11. Ürünlerin ticari adlar ile kar la trlmalarna yönelik ara trmalar derginin ilgi kapsam d ndadr.

12. Ara trmaya konu olan maddelerin ve ürünlerin ticari adlar kullanlmamaldr.

13. ayet varsa ara trmann desteklendi i kurum ad ve proje numaras belirtilmelidir.

14. Dergiye gönderilen yazlar geli tarihine göre yaymlanr. 15. Yaymlanmayan yazlar, yazarna iade edilmez.

Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors

-v-

Page 7: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Yayn Hakk Devri Sözle mesi Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü Dergisi - ADANA

A a da ba l bulunan ve yazarlar belirtilen makalenin tüm sorumlulu u Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü Dergisi Yayn Komisyonu Ba kanl ’na ula ncaya kadar yazar/larna aittir. Yaynn ad: .................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... Yazar/larn ad/lar: .......................................................................................................................................... .......................................................................................................................................... A a da isim ve imzalar bulunan yazarlar; yaynlamak üzere gönderdikleri makalenin orijinal oldu u-nu, daha önce ba ka bir dergiye yaynlanmak üzere gönderilmedi ini ve ksmen ya da tamamen yaynlanma-d n, gerekli düzeltmelerle birlikte her türlü yayn hakknn, yaznn yaymlanmasndan sonra Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü Dergisi’ne devrettiklerini kabul ederler. Yaymlanmak üzere gönderilen bu makalenin tüm sorumlulu unu da yazar/lar üstlenmektedir. Yukardaki makalenin tüm haklar Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü Dergisi’ne devredil-mi tir. Yazar ad/lar mza Tarih ..................................................................................................................................................................

..................................................................................................................................................................

..................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................

..............................................................................................................................................................

Copyright Release The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute .ADANA - TURKEY

The undersigned authors release The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute from all responsibility concerning the manuscript entitled; Title of paper: .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... Authors names: .............................................................................................................................................. ....................................................................................................................................................................Upon its submission to the publishing commission of the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute.The undersigned author/s warrant that the article is original, is not under consideration by another journal, has not been previously published or that if has been published in whole or in part, any permission neces-sary to publish it in the above mentioned journal has been obtained and provided to the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute. We sign for and accept responsibility for releasing this material.Copyright to the above article is hereby transferred to the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute, effec-tive upon acceptance for publication. To be signed by all author/s Authors names Signature Date .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... Correspondence Address: ............................................................................................................................... .......................................................................................................................................................

Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors

-vi-

Page 8: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Çukurova Yöresinde S rlarda Görülen Granülomatöz Pneumonilerin Etiyolojisinin Histopatolojik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi*

Harun AKILLI1, Atila YOLDAS2, Murat ÖZMEN2, Hüseyin TOPÇUO LU1

Nevin TURUT3, Nevin TUZCU3 Geli tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012

1Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü, Patoloji Laboratuvar,Adana, Türkiye 2Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü, Moleküler Biyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye 3Adana Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitüsü, Bakteriyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye Özet

Bu projede, s rlarda görülen granülomatöz pnömoniler (GP) ile son zamanlarda art e ilimine giren tüberkülozun (Tb), s rlardaki görülme oran ve patolojik özellikleri ortaya konularak, söz konusu pnömonileri olu turan etkenlerin gerçek zamanl polimeraz zincir reaksiyonu (Real-time PCR) ile te hisinin yaplabilirli i ara trld. Bu çal mada Adana bölgesinde faaliyet gösteren mezbahanelere kesim için getirilen 5000 ba s rn kesim sonras akci erlerin ve ilgili lenf dü ümlerinin makroskobik muayeneleri yapld. Olgularn 38’inde (%0,76) granülamatöz pnömoni tespit edildi. Bunlarn PCR incelenmesinde 23 (%60) tanesinin Tb ve 10 (%38) tanesinin pnömomikozla ilgili oldu u belirlendi. 5 (%2) tanesinde de etkenlere ait DNA amplifikasyonu görül-medi. Anahtar Kelimeler: Granülamatöz pnömoni, S r, PCR, Patoloji

Etiology of Granulomatous Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and

Molecular Methods in Cukurova District of Turkey Abstract

The availability of the application of real time PCR for the determination of etiologic factors of the granulomatous pneumonia (GP) and tuberculosis (Tb), which had an increasing incidence recently, has been investigated about the pathologic features and prevalance in cattles. During this investigation, macroscopical post mortem clinical examination of 5000 cattles of lungs and lymph nodes in slaughterhouses in Adana has been carried out and granulomatous pneumonia were determined in 38 (0,76%) cases. Real time PCR investigation of these cases reveals that 23 (60%) cases are related to Tb and 10 (38%) cases are related to pneumomycosis. However, no DNA amphlication were determined for five cases using real time PCR. Key Words: Granulomatous Pneumonia, Cattle, PCR,Patology

AVKAE Derg. 2012,2,1-6 Ara trma Makalesi/Research Article

Yaz ma adresi/Correspondance:Harun Akll, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü, TR-01170 Adana – TÜRK YE, E-posta: [email protected], *Bu ara trma TAGEM tarafndan (TAGEM, HS-0 9-01-02-145) desteklenmi tir

Giri Bu proje ile Adana bölgesinde kesilen s rlarda

görülen granülomatöz pnömonilerin oranlar belirlenerek, günümüzde yaygn olarak kullanlmaya ba layan PCR tekni i ile etiyolojileri belirlenmeye çal ld. Son yllarda bir çok hastal n te hisinde çe itli ara trmaclar tarafndan kullanlan ve yüksek düzeyde duyarl ve spesifik oldu u saptanan PCR tekni i ile (4,14,29) öncelikle s r tüberkülozu etkenleri ve di er mikotik pnömoni etkenlerinin hzl ve kesin olarak belir-lenmesi amaçlanm tr. S r tüberküloz etkeninin insan tüber-külozuna da sebep olmas, bu hastal n insan topluluklarnda eradikasyonu için öncelikle s r tüberkülozunun kontrol ve eradike edilmesini gerekli klmaktadr. Dünyada eradikasyon amacyla yaplan tüm uygulamalarn temeli bu hastal ta -yan hayvanlarn belirlenmesi ve itlaf edilmesidir. Tüberkülo-zun te hisinde genelde konvensiyonel teknikler kullanlmakta-dr. Bunlar bakteriyolojik olarak etkenin enfekte materyalden

izole edilmesi, deri duyarllk testi serolojik testler ve ölü hay-vanlardan alnan dokularn histopatolojik muayenesidir.

Etken izolasyonu en etkili ve kesin yöntemdir. An-cak izolasyonun ço u zaman aylarca sürmesi, izolasyon için selektif besi yerlerine ihtiyaç duyulmas ve etkenin yüksek patojeniteye sahip olmas birer dezavantajdr. Daha güvenli olan serolojik testlerin (Aglutinasyon testleri, komplement fikzasyon, indirekt-hemaglutinasyon, presipitasyon, ELISA) di er mikobakteri türleriyle çapraz reaksiyon vermesi nedeniy-le güvenilir olmad belirtilmektedir (3,17,23). Bahsedilen testlerin bir di er dezavantaj da çok dü ük seviyedeki serum antikorlarn tespit edememeleridir (26). Tüberküloz te hisinde kullanlan bir di er yöntem PPD deri testidir. Tüberküloz etke-ni izole edilmesine ra men PPD negatif ve patolojik bulgularn rastlanmad durumlar da rapor edilmi tir (22)

Granülomatöz pnömoniler (GP), akci erde genellikle lokal veya bazen yaygn yerle imli, de i ik büyüklükte

-1-

Page 9: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

granülomlara neden olan kronik pnömonilerdir. Bunlar arasn-da en önemlisi üphesiz tüberküloza (Tb) ilgili olanlardr. Bunu aktinobasilloz ile mantarlara ba l di er pnömomikozlar takip eder (1,27). Varl M.Ö. 5000 yllarna kadar dayanan, yllar boyu insanl n korkulu rüyalarndan biri olarak mevcu-diyetini sürdüren ve son yllarda ise yeniden yaygnla ma e i-liminde olan tüberküloz (11,18,25), s rlarda genellikle aerojen olarak bula r (13,22). Primer lezyon en çok akci er-lerde, özellikle de dorso-kaudal bölgelerinde, tek veya multiple odaklar eklinde görülür ve daima bölge lenf dü üm-lerini de etkiler. Enfeksiyon, bronkopnömonide oldu u gibi bron ioler-alveoler bölgelerden ba lar ve lobüler yerle imli, yonca yapra görünümünde, multiple odaklar ekillenir (12). Tüberküloz lezyonlar bazen de birbirleriyle birle erek geni kazeifikasyon nekroz alanlar olu tururlar (1,27). Granülomatöz tipte pnömoni tüberkülozdan ba ka aktinobasilloziste de görülür. Mikotik enfeksiyonlarda granülomatöz pnömonilere sebep olurlar. Granülomatöz man-tar enfeksiyonlar arasnda aspergilloz, blastomikoz, kriptokokkoz ve koksidioidomikoz say labilir . Aktinobasillozisle aerojen enfeksiyonlarda, akci erde kraniyal loblarda büyümenin yan sra yumruk büyüklü üne varan ve küçük apselerle bezenmi yumu ak bölgeler görülür. Bunlarn çevresinde fibröz kapsül bulunur. Hematojen enfeksiyonda ise, multiple miliyer (domuz) veya ceviz büyüklü ünde dü ümler meydana gelir. Mikroskobik olarak, ortada nsal yapda et-kenlerin çevresinde nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev hücreleri ve lenfositlerden olu an hücre infiltrasyonlar ile bunlarn çevresinde fibröz kapsül görülür. Mikotik pnömoniler mantarlarn sebep oldu u pnömoniler olup, hematojen ve solu-num yoluyla bula rlar. Mikotik pnömoniler ya frsatç (fakültatif patojen) mantar enfeksiyonlar, ya da sistemik en-feksiyonlar (obligat patojen mantarlar) srasnda meydana gelirler (1,27). Mantar enfeksiyonlar özellikle immunsupresyon ve uzun süreli antibiyotik tedavisinden sonra görülür. Akci er aspergillozunda miliyerden ceviz büyüklü ü-ne varan ve büyük olanlar belirgin bir fibröz kapsülle çevrili granülomlara rastlanr. Blastomyces dermatitidis'in olu turdu-

u granülomatöz pnömonide makroskobik olarak akci ere serpilmi halde çok sayda ve de i en büyüklükte nodüller görülür. Bu nodüller, genellikle sert kvaml granülomlar ha-lindeyken, bazen ortalarnda irinle meye de (piyogranulom) rastlanr. Akci erdeki bu granülomlara ilaveten genellikle bölgesel lenf dü ümlerinde de granülomlara veya kazeifiye odaklara rastlanr. Bu durum, tüberkülozun primer kompleksi-ne benzer. Mikroskobik olarak makrofaj, epiteloid histiyositler, dev hücreler ve az sayda nötrofil lökositler ile ba dokudan olu an granülomlar görülür. Etken, PAS ve methenamine-silver boyama yöntemleriyle ortaya konabilir (1,10,27). Cryptococcus neoformans, pnömonisinde makroskobik olarak akci erlerde çok sayda, küçük, beyaz renkli ve jelatinöz görünümde granülomlar vardr. Bu jelatinöz görünümün sebebi, etkenin kapsülündeki mukustur. Mikrosko-

bik olarak ço unun sitoplazmas vakuollü makrofajlar ile len-fosit ve plazma hücrelerinin yan sra bol miktarda etkenlere rastlanr. Baz olgularda epiteloid histiyositler ve dev hücreleri de bulunabilir. Hematoksilen-eozin boyamada etken, boyay almad için bu lezyonlarn ilk bak ta sabun köpü ü gibi bir görünümü vardr. Etkenin kapsülü, PAS, mucicarmine ve Alcian blue ile iyi boyanr (1,27). Coccidioides immitis’in olu turdu u granülomatöz pnömoniye akci er ve bölgesel lenf dü ümlerinde rastlanr. Makroskobik olarak akci erde gri-beyaz renkli, iyi snrl granülomlar vardr. Bunlarn ortasnda kazeifikasyon ve bazen irinli erimelere rastlanr. Mikroskobik olarak bu granülomlar, epiteloid histiyositler, dev hücreleri, lenfositler ve nötrofil lökositlerden olu mu tur. Bu bölgelerde etkenin endosporlar (2-5 mikron) veya sporangium’larna (10-70 mikron) rastlanr (1,27). Granülomatöz pnömoniye sebep olan etkenlerin ve özellikle de Tüberküloz etkeninin ksa ve direk te hisi bir takm zorluklar içermektedir. Dünyann çe itli yerlerinde tüberküloz eradikasyon kampanyalarnda intradermal tüberkülin testlerinden faydalanlm tr. Fakat testin spesifitesi yüksek bulunurken (%98,8), sensivititesi dü-ük (%65,6) çkm tr. Ayrca atipik mykobakteriler kros reak-

siyonlara da neden olabilir. Deri testlerinin bir di er dezavan-taj da 72 saat lik bir süre sonunda okunabilmesidir ( 19). Has-tal n mikrobiyolojik te hisi de kültürlerle yaplabilmektedir. Fakat M. bovis'in mikrobiyolojik te hisi 2-3 ay alabilen olduk-ça yava bir prosedürdür. Bununla birlikte izolatn biyokim-yasal identifikasyonu için 2-3 hafta gereklidir. Ayrca kültürle-rin sensitivitesi % 100 de ildir. Hatal negatif kültür sonuçlar meydana gelebildi i de bildirilmektedir (19). Behren ve arkada larnn (5) bildirdi ine göre M. bovis'in hücre yüzeyinde bir seri önemli zar lipoproteinleri bulunmaktadr. Bu de i ken yüzey proteinleri film inhibisyon ve immunofloresan antikor testleri gibi baz klasik laboratuvar yöntemlerinin duyarllklarnn azaltabilir. Daha geli mi yön-temlerden olan ELlSA rutin diyagnostik çal malarda önemli bir rolü olmasna ra men spesifitesi büyük ölçüde kullanlan monoklonal antikora ba ldr. Çe itli evcil hayvanlarda (2) yaplan baz çal malarda M. bovis'in belirlenmesi amacyla PCR tekni inden faydalanlm tr. Türe özel PCR yönteminin uygulanmas tüberkülozun te hisinde klasik yöntemlerde kar-la an problemlerin a lmasnda önemli bir alternatif olarak

görülmektedir. (1,27) Materyal ve Metot

Çal ma materyalini, Adana mezbahanelerinde kesilen de i ik ya ve rklardan olu an 5000 ba s rn, akci erleri ile mediastinal ve bron ial lenf dü ümlerinin muayenesinde bulu-nan granülomatöz lezyonlu dokular olu turdu. Kesim için getirilen s rlarn antemortem muayeneleri yaplp, kesilen s rlarn akci erleri makroskobik olarak muayene edilerek, belirlenen granülomatöz lezyonlar önceden hazrlanan akci er emalar üzerinde i aretlendi. PCR ve mikrobiyolojik muaye-

neler için steril kaplara, histopatolojik muayeneler için % 10'luk tamponlu formaline lezyonlu bölgelerden doku parçalar

Akll ve Ark. AVKAE Derg. 2012,2,1-6

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-2-

Page 10: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

alnarak tespit edildi. Tespit edilen doku parçalar histopatolojik muayeneler için Luna (20)’ya göre i lenerek 5-6 mikron kalnl nda kesitler alnd. Alnan tüm kesitler Hematoksilen ve Eozin(H.E), Ziehl-Neelsen (ZN), Periodic Acid Schiff (PAS), Brown ve Bren boyama metotlaryla boya-narak k mikroskobunda incelendi. Makroskobik bulgular Canon-400D foto raf makinesi, mikroskobik çekimler ise Novel N-800M marka mikroskop kullanlarak yapld.

Bakteriyolojik ekimler Collins and Lyne’s Microbiological Methods (21) göre yapld.

Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla HighPure PCR template DNA ekstraksiyon kiti (Roche, Katolog no:11796828001) kullanld. DNA izolasyonu için doku örneklerinden 25-50 mg alnarak üzerine 200 l doku Lysis Buffer ve 40 l Proteinaz K ilave edildi. Daha sonra 55°C’de 1 saat inkübe edildi. 200 l Binding Buffer katlarak 70°C’de 10 dakika tekrar inkübasyona brakld. nkübasyondan sonra süspansiyona 100 l isopropanol eklene-

rek iyice kar trld. Süspansiyon filtreli tüplere konularak 8000 rpm 1 dakika santrifüj edildi ve süpernatat uzakla trld. Temiz collection tüpün içerisine yerle tirilip 500 l nhibitör Removel Buffer ilave edildi ve 8000 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. Daha sonra iki defa temiz collection tüplerin içerisine yerle tirilip 500 l Wash Buffer ilave edilerek 800 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. En son a amada filtreli tüpler temiz bir eppendorf tüpünün içerisine yerle tirilerek 70 °C stlm 100

l Elution Buffer eklenerek 800 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. zole edilen DNA lar -20 °C de PCR yaplncaya kadar sakland. DNA miktar spektrofotometre (ASP-3700) ile 260 ve 280 nm de ölçülerek belirlendi.

Real-time PCR analizlerinde ticari Mycobacterium spp. tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0220-16) kullanl-d. PCR i lemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekle tiril-di.

PCR'n tüm a amalarnda Pozitif kontrol olarak kit içerisinde gelen standartlar kullanld. ve negatif kontrol ola-rak distile su kullanld.

PCR Reaksiyon Hacmi; DNase free Water : 7,4 l FastStart mix : 2 l Mycobacterium genus Primer : 4 l Mg+2 : 1.6 l Templeyt : 5 l Toplam Hacim : 20 l

Mycobacterium spp nükleik asitlerinin amplifikasyonlar Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler 2.0) kullanlarak 95°C 10 dakika inkibasyon takiben 95°C 5 saniye, 64°C’de 5 saniye ve 72°C 40 saniye olacak ekilde 45 döngülük inkübasyon ile gerçekle tirildi.

Mantarn Real-time PCR analizlerinde ticari Fungi tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0270-16) kullanld. PCR i lemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekle tiril-di.Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla, ZR Fungal/Bacterial DNA MiniPrep kiti ( Kat no: D6005) kulla-

nld. Pozitif kontrol olarak kit içerisinde gelen standartlar kullanld. Fungi ssp nükleik asitlerinin amplifikasyonlar Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler 2.0) kullanlarak 95°C 10 dakika inkibasyonu takiben 95°C 5 saniye, 55°C’de 10 saniye ve 72°C 20 saniye olacak ekilde 45 döngülük inkübasyon ile gerçekle tirildi. Bulgular

Çal mada 5000 s r akci eri üzerinde yaplan incele-mede 38 s rda muhtelif pnömoni bulgular oldu u görüldü. Bu olgularn 29’unda granülomatöz pnömoni, 9 olguda da de i ik pnömoni lezyonlar birlikte granülomatöz pnömoni bulgular tespit edildi. Granülomatöz lezyonlarn ço u olguda akci er loplarnn dorsal yüzüne yerle mi oldu u görüldü. Akci er lezyonlarnn kaplad saha vakadan vakaya de i -

mekle birlikte, polmu dexter’de yo un, polmu sinister’de ise ksmen az oldu u ve daha çok polmu dexter ve polmu sinister’in caudal loplarna yerle mi oldu u görüldü (Resim:1). Bu olgularda akci er loblarna serpilmi halde çok sayda ve de i en büyüklükte nodüller izlendi. Bu nodüller,

Akll ve Ark. AVKAE Derg. 2012,2,1-6

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Resim.1: Gö üs bo lu u ve akci erlerde saptanan yay-gn granulomatöz lezyonlar

Resim. 2:Akci er kaudal lobunda de i ik büyüklükteki protraktif ve konglomere granülomlar

-3-

Page 11: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

genellikle sert kvaml kazeifiye granülomlar halindeyken,

bazen ortalarnda irinle meye de rastland. Görünüm itibariyle

mercimek büyüklü ünde bazende, birle erek yakla k 1- 4 cm

çapnda sa lam dokudan belirgin olarak ayrlm odaklar mey

dana getirdikleri tespit edildi. Akci erdeki bu granülomlara ek olarak baz olgularda mediastinal veya bron ial lenf dü üm lerinde de granülomlar, milier veya 4-10 mm çapnda de i ik sayda kazeifiye odaklar belirlendi. Baz olgularda ise lenf dü ümlerinin oldukça büyüdü ü, ortasnn tamamen kireçlen

di i ve lenfoid odaklarn gözden kaybolmu oldu u tespit edildi. Kimi numunelerde bron ve bron iol bo luklarnn irinli-nekrotik bir kitle ile doldu u ve bu yüzden tkanklk, volvüler geni leme ve duvarlarnn ekil bozuklu una u rad görüldü. Bazen bu yaplarn çevresinde de granülomlar oldu u gözlemlendi (Resim: 2). Akci er de granülom gözlenen

vakalarn ço unda parietal pleurada farkl büyüklükte granülomatöz odaklar görüldü.

Mikroskobik muayenelerde GP belirlenen 38 akci e-rin (Resim:4) Ziehl Neelsen boyamalarnda 12 tanesinde ARB (+) boyanan basillere rastland (Resim:5). Yine yaplan mantar boyamalarnda 5 akci erde mantar hifalar tespit edildi. Hazr-lanan kesitlerinin Brown Bren boyamalarnda makroskobik olarak GP belirlenen akci erlerin 14 tanesinde Gr(+) boyanma alanlar belirlenirken, aktinobasillozis olarak de erlendirilen olgularn 2 tanesinde de gram pozitif boyanma alanlar belir-lendi (Tablo 1).

Aktinobasillozis olarak belirlenen akci erlerden hazrlanan H.E boyal preparatlarn mikroskobik incelemesin-de, ortada yer alan nsal yapdaki etkenlerin çevresinde nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev hücreleri ve lenfosit-lerden olu an hücre infiltrasyonlar ile bunlarn çevresinde fibröz kapsülün bulundu u belirlendi. Yine pnömomikoz ola-rak te his edilen akci erlerde mikroskobik olarak, epiteloid histiyositler, dev hücreleri, lenfositler ve nötrofil lökositlerden olu an ve ortalarnda irin bulunan granülomlar belirlendi.

Real time incelemeside, mezbahalarda kesilen 5000 s rdan 38 adet GP tespit edilen vakalarn akci er ve lenf yumrularndan hazrlanan ekstratlardan 23’ünde (%60)' Tb, 10’nunda (%38)' pnömomikoza ait amplifikasyon görüldü. 5 (%2) numunede ise herhangi bir amplifikasyon tespit edilmedi (Resim: 3).

Yaplan bakteriyolojik ekimlerde tüberküloz’a ve aktinobasilloz’a ait üreme olmam tr. Ancak yaplan mikrobi-yolojik ekimlerde 3 adet mantar, üretilmi tir.

Akll ve Ark. AVKAE Derg. 2012,2,1-6

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Patoloji Real Time PCR

Mikrobiyolo-ji

Tüberküloz 12 23 - Mantar enfeksi-yonu

5 10 3

Aktinobasillozis 2 - - Di er 3 - - Tablo:1 Patoloji, Real Time PCR, Mikrobiyoloji sonuç-lar

Resim.3: Real time PCR’da tüberküloza ait amplifikasyon

Resim. 4: Akci er. Tipik bir tüberkülde, ortada kireçlen-me, kazeifikasyon nekrozu, çevrede epiteloid, mononükleer ve Langhans tipi dev hücreleri. H.E x20

Resim. 5: Akci er dokusu kesiti, tüberküloz basilleri. Ziehl-Neelsen boyama (X100)

-4-

Page 12: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Tart ma ve Sonuç Adana mezbahenelerinde farkl ya ve türde kesilen

s rlarn akci erlerin %0,74’de granüloma ait bulgular görül-mü tür. Bulunan oran, Ortatal ve ark (21)’nn Konya yöresin-de yaptklar çal madan elde etikleri sonuçtan dü ük olup, kesilen s rlarn %1,30’nda GP’ ye ait bulgular oldu unu bildirmi lerdir. Bu oranlarn yüksek olmas GP’in solunum sistemi hastalklarnda önemli oldu u bildirimlerini (1,27) desteklemektedir.

GP neden olan hastalklarn ba nda tüberkülozun oldu u bunun yannda aktinomikoz ile mantarlarnda GP olu-umunda önemli yer tuttuklar bildirilmektedir (1,27). Ortatatl

ve ark (22) Konya yöresinde yaptklar çal mada GP tespit ettikleri vakalarn, 45 (% 85)'inin Tb, 6 (% 11.3)' nn aktinobasilloz ve 2 (% 3.7)'sinin pnömomikoza ilgili oldu unu belirtmi lerdir. Adana yöresinde yaplan çal mada GP tespit edilen vakalarn % 60’ tüberküloz, % 05,4’ü Aktinobasiloz, % 38’i mantar olarak belirlendi. Yaplan çal mada Adana yöresinde incelenen akci erlerin %0.4’ ü tüberküloz yönünden pozitif bulunmu tur. Tüberküloz hayvan ve insan sa l n olumsuz yönde etkileyen, akci er, di er organ ve dokularda kazeöz kazeökalseröz karakterde tüberküllerin olu mas ile beliren kronik, bula c ve zoonotik bakteriyel bir hastalktr. Etkeni mycobacterium genusuna ba l bakterilerdir. Mycobacterium tuberculosis insan, Mycobacterium bovis s r ve Mycobacterium avium kanatl kökenli tüberkulozun ba lca etkenleridir (30). Tüberküloz OIE (Office Internationaldes Epizooties) göre B listesinde yer almaktadr. Tüberküloz evcil hayvanlarda en sk s rlarda görülmekle birlikte domuz, köpek, kedi, kanatllar ve do al yasamda birçok yabani hayvanda görülebilir. M. bovis insanla-ra aerosol yolla veya kontamine süt ve/ve ya süt ürünlerinin tüketimi yoluyla bula abilmektedir. Ayrca pulmoner tüberkü-lozlu insanlar etkenleri sa lkl s rlara bula trabilmektedirler Geli mekte olan ülkelerde insanlarda M. bovis kaynakl Tb vakalar, insan Tb vakalarnn %10’unu olu turmaktadr (8). OIE verilerine göre Türkiye Tb hastal nn görüldü ü ülkeler arasnda yer almaktadr. Bulunan %0,4 lük tüberküloz oran bölge ve ülke hayvanclk yeti tirme sistemleri ve kesim artla-r açsndan de erlendirildi inde halk sa l n da ilgilendiren önemli bir konu oldu unu ortaya çkmaktadr.

Türkiye’de s r Tb’u ile ilgili çal malar 1900’lü yllarn ba nda ba lam tr ve hastal n insidensi hakknda sa lkl bir veri bulunmamaktadr (24,31). Kayseri bölgesinde BACTEC radyometrik metodu kullanarak yaplan çal mada, M. bovis’i saptamada bu testin hzl ve duyarl bir tan yönte-mi oldu u belirtilmi ve bu bölgede s r Tb’unun prevalans %1.49 olarak saptanm tr (15). Van bölgesindeki hayvanlar-dan alnan burun aknts ve süt örneklerinin PCR yöntemi ile incelenmesi sonucu, burun aknts örneklerinin 3 tanesinde, süt örneklerinin ise 1 tanesinde pozitiflik bulunmu tur (24). Ünver ve ark (28) klasik PCR ile yaptklar çal mada Kars yöresinde M. bovis spesifik DNA’nn % 6.6 gibi büyük bir

oranda gözlemledi ini vurgulam lardr. Yine Kars bölgesinde yaplan farkl bir çal mada bu orann %0.9 oldu u bildirilmi -tir. (29). Bu farkll n PCR tekni inin tüberküloz te hisinde ki ba arsna ba l oldu u ifade edilmi tir (28). Yardmc ve ark (32) Real Time PCR optimize çal masnda ekstrasyon a ama-snn önemini vurgulayarak, lenf dü ümlerinden alnan örnek-lerde real time PCR tekni ini ba ar ile uygulam lardr. Bu çal mada otuzsekiz GP olgusunda tüberküloz yönünden yap-lan mikrobiyolojik kültürde etkene rastlanmam tr. Tüberkü-lozun te hisinde altn standart kültürdür. Ancak bu yöntem oldukça uzun zaman almaktadr. dentifikasyon için biyokim-yasal testlere ihtiyaç duyulmakta ve laboratuvar artlarnda biyolojik tehlike olu turmaktadr. S r tüberkülozlu dokular çok az etken içerirler, bunun yannda etken kazeifiye olmu lenf yumrular ya da daha ileri durumlarda akci er ve di er organlarda kazeifiye ya da kalsifiye bir tabaka ile kontrol altn-da tutulmaktadr (29). Allerjik ve seroljik testler ise sensitivite ve spesifisite ile ilgili problemleri beraberlerinde getirmekte-dirler (9,30). PCR yönteminin uygulanmasnn klasik yöntem-lerde kar la an problemlerin a lmasnda alternatif bir yöntem olabilece i, hzl ve güvenilir sonuçlar alnd için epidemiyo-lojik çal malarda ve hastal n kontrolünde önemli bir yer tutu u kansndayz. Yaplan çal mada bulunan tüberküloz oran ile farkl bölgeler ve yllarda bulunan oranlar kar la t-rld nda dü ük oldu u görülmektedir. Bu da tüberküloz e i-timlerinin ve eradikasyon çal malarnn bir sonucu olabilir

Aktinobasillozun etkeni Gram negatif özellikteki bakteri olup, nadiren akci erlerde de granülomatöz lezyonlara neden oldu u bildirilmi tir (16). Makroskobik olarak sülfür granüllerinin bulunmas, sarms renkte piyojenik yaps nede-niyle farkllk göstersede farkl tekniklerde baklmasnn ge-rekti i vurgulanm tr (21). Makroskobik olarak 38 GP vakas-nn, histopatalojik boyamalarnda aktinbasillozdan üpheleni-len 2 vakada gram boyamada krmz renkte etkenin görülme-si ve bu vakalarn Real time PCR tekni inde tüberküloz ve mantara ait etkene özgü sipesifik DNA’larn ampliye olmama-s, real time PCR ayrc te histe önemli oldu unu göstermi tir.

Ara trmada çal lan 38 GP olgunsuda histolojik boyama ve PCR tekni inde 10 (%) adet mantar olgusu tespit edilmi tir. Baz yazarlar (21,27) s rlarda mikotik pnömonilerin önemsenecek düzeyde olmad n bildirmi ler-dir. Yaplan çal mada bu orann yüksek oldu u, tespit dilmi -tir. Baz mantarlarn zoonoz, akut bazlarnn kronik organ hastalklar yaptklar, di er bazlarnn zehirlenmelere, bir ksmnn da neoplastik de i melere yol açt bilinmektedir. Mantar enfeksiyonlarnn yüksek oranda görülmesi hayvan sa l açsndan önemle üzerinde durulmas gereken bir nokta olarak görülmekle birlikte konunun, gün geçtikçe büyük bir önem kazanaca kansndayz

Bu çal mada GP benzeri lezyon gösteripte Tüberkü-loz aktinobasilloz ve mantar yönünden PCR neagatif bulunan 3 vakada, yazarlarn bildirdi i gibi (28) GP dokularnn

Akll ve Ark. AVKAE Derg. 2012,2,1-6

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-5-

Page 13: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

piyojen ba ka mikroorganizmalar içermesi ihtimali dü ünül-mektedir. Te ekkür

Çal mann yürütülme a amasnda gösterdikleri katkdan dolay Adana Veteriner Kontrol Enstitü Müdürlü ü Çal anlar ile Tarmsal Ara trmalar ve Politikalar Genel Mü-dürlü ü’ne te ekkür deriz. Kaynaklar

1.Aliba o lu, M. ve Ye ildere, T. (1988) Veteriner Sistemik Patoloji. Cilt i, 207-262.

2.Aranaz, A, Liebana, E., Pickering, X. Novoa, C., Mateos, A, Dominguez, L. (1996) Use of Polymeraze Chain Reaction in the diagnosis of tuberculosis in ca ts and dogs. Veterinary Record, 138, 276-280.

3.Auer, L. A (1987) Assessment of an enzyme-linked immunosorbent assay for the detection of cattle infected with Mycobacterium bovis. Australian Veterinary Journal. 64, 172-176.

4.Bascunana, C. R, Belak, K. (1996) Detection and identification of mycobacteria in formalinfixed, paraffin-embedded tissues by nested PCR and restriction enzyme analysis. J. Clin. Microbiol, 34, 2351-2355.

5.Behrens, A, Poumarat, F., Le Grand, D., Heller, M. and Rosengarten, R (1996) Microbiology 142, 2463.

6.Beytut E(2001): Kars ili ve yöresinde s rlarda tüberküloz insidensi ve lezyonlarn lokalizasyonu üzerine pa-tolojik incelemeler. Kafkas Üniversitesi Vet. Fak. Derg. 7(1):15- Controversy. J. Comp. Path. 99, 357-399.

7.Collins C.H, Lyne P.M, GrungeJ.M, FalkinhomJ.O, (2004) Collins and Lyne’s Microbiological Methods. 8 ed. Oxford Press London.

8.Cosivi O, Grange JM, Da Born CJ, Raviglione MC, Fujik ura T, Cousins D, Ro binson RA, Huc Hzermeyer HF, de Kant or I , Melsin FX (1998) Zoonotic tuberculosis due to Mycobacterium bovis in developing countries. Emerg Infect Dis, 4, 59-70.

9.De la Rua-Domenech R, Goodch ild A T, Vordermeier HM, Hewinson RG, Christian sen KH, Clifton-Hadley RS (2006) Antemortem diagnos is of t uberculosis in cattl e: A rev iew of the tuberculin tests, gamma-interferon assay and ot her ancillary diagnostic techniques. Res Vet Sci, 81, 190-210.

10.Diker, F. (1989a). Bursa yöresinde çe itli rk s rlarda görülen tüberküloz lezyonlarnn organlara da l ve histolojik yaplar. Pendik Hayv. Hast. Merk. Ara t. Enst. Derg., XX 47 (2),78-94.

11.Diker, F. (1989b). Tüberkülozun dünü ve bugü-nü. Vet.Hek.Dern.Derg., 59 (3-4), 32-36.

12.Dungworth, D.L. (1985). The Respiratory System. In "Pathology of Domestic Animals" Ed by K.V.F. Jubb, P.C. Kennedyand N. Palmer, Vol. 2, 3rd ed, 413-556, Academic Press, London.

13.Francis, J. (1972). Route of infection in tuberculosis. Aust.Vet.J., 48, 578.

14.Glennon, M., Jager, B., Dowdal, D., Maher, M., Dawson, M., Quigley, F., Costello, E, Smith, T. (1997) PCR-based fingerprinting of Mycobacterium bovis isolates. Vet Microbiol, 1997, 54, 235-245.

15.Gümü soy K.S., Atasever A, Aydn F, (2007). Prevalence of tuberculosis in cattle in Turkey. Medycyna Wet. 63(3): 305-308.

16.Gyles. C.L and Thoen, C.Q. (1993). Pathogenesis ol Bactenal Inleclions in Animals. 2nd ed, 331

pp. lowaState University Press. Ames 17. Hanna, J. ve ark (1992) Molecular

Epidemiology of M. bovis in Texas and Mexico. Journal of Clinical Microbiology, 34, 2066-2071.

18.Köküöz A., (1996). 1995 Dünya Sa lk Raporu'n-dan. TÜBiTAK Bilim ve Teknik Derg., 29, 36-37.

19.Liebana E, Aranaz, A, Mateos, AVilafranca, M.Gomez,E et al (1995) Simple and Rapid Detrection of M. tuberculosis Complex Organism in Bovine Tissue Samples by PCR Journal of Clinical Microbiology, Jan, 33-36.

20.Luna, L.G. (1968). Manuel of Histologic Staining Methods of the Armed Forces Institue of Pathology. 3rd ed, Mc Graw-Hill Bo ok Company, New York.

21.Ortatal, M.,Çiftçi M.K., Tuzcu M.,(1998) S-rlarda Tüberküloz ve Di er Granülamatöz pnömoniler Üze-

rinde Patolojik ncelemeler Vet. Bil. Derg14,2:139-150. Pathology. pp.391-441, The lowa State University Press, Ames, lowa, USA.

22.Pritchard, D.G. (1988) A century of bovine tuberculosis 1888-1988: Conquest and reaction. Vet Microbiol, 43, 1995.

23.Rothel, J. S., Jones, S. L., Corner, L. A, Cox, J. C., and Wood, P. R (1992) The gamma interferon assay7 for diagnosis of bovine tuberculosis in cattle: conditions affecting the production of gamma-interferon in whole blood culture. Australian Veterinary Journal. 69,1-4.

24.Solmaz H., lhan Z., Aksakal A., ve ark. (2006)Van Bölgesinde S r tüberkülozunun polimeraz zincir reaksi-yonu yöntemi ile saptanmas. VI. Ulusal Veteriner Mikrobiyo-loji Kongresi (Uluslar Aras Katlml).. Side-Antalya.)(26-28 Eylül 2006)

25.Thoen, C.O. (1988) Tuberculosis. JAVMA, 193 (9), 1045-1048.

26.Tizard, i. (1982) Serologic assays. , B. J., Collins, D. M.,de Lisle, G. W. (1995) Detection of Mycobacterium bovis in tissues by polymerase chainJA VMA. 181, 1162-1165 Wards 27.Urman, H.K. (1983) Evcil Hayvanlarn Özel Pato-lojik Anatomisi. Cilt i, A.Ü. Vet. Fak.Yay. Basmevi, Ankara.

28.Ünver A., Atabay .H., Güne V., Çitil M., Erdo an H.M., (2007). Kars Yöresinde S r Tüberkülozunun Yaygnl nn PCR ile belirlenmesi Kafkas Üniv Vet Fak Derg 13 (1): 27-31.

29.Wards BJ, Collins DM, de Lisle GW (1995) Detection of Mycobacterium bovis in tissues by polymerase chain reaction. Vet Microbiol, 43, 227-240.

30.Waters WR, Thacker TC , Greenwald R, Esfand iari J , Lyashchenko KP (2006) Effects of diffe rent tuberculin sk in-testing regimens o n gamma interfero n and antibody responses in cattle experimentally infected with Mycobacterium bovis. Clin Vaccine Immunol, 13, 387-394. 31.Yardmc H. Tüberküloz. www.tvhb.org.tr/bilimsel/

32.Yardmc H., Ünal C.B., (Kökçü) Ataseven L., Sareeyyüpo lu B., (2007) S r tüberkülozunun PCR ile tans ve Mycobacterium bovis’in spoligotiplendirme yöntemi ile genotiplendirilmesi Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54, 183-189.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -6-

Page 14: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Malatya li Süt S rcl ve S r Besicili inin Yaps*

Hamit AYGÜL1 Kemal ÖZKÜTÜK2

Geli tarihi/Received:1.5.2012, Kabul Tarihi/Acepted:22.7.2012

1Tarm l Müdürlü ü,Malatya, Türkiye 2Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü,Adana,Türkiye

Özet Malatya ili Merkez, Battalgazi ve Do an ehir ilçelerinde bulunan süt s rcl ve s r besicili i i letmele-rinin yapsn ve baz karakterlere ait performans ortaya koymak için süt s rcl i letmelerinden 90 ve besi i -letmelerinden 60 i letmede anket çal mas yaplm , bu i letmelerden 15 süt s rcl ve 15 besi i letmesinde süt verimiyle, beside canl a rlk art incelenmi tir. letme sahiplerinin ortalama deneyim süreleri, srasyla süt s-rcl nda 17.5 yl ve besicilikte 18.6 yl olarak belirlenmi tir. Mevcut s r popülasyonunun süt s rcl nda %

94’ü, besicilikte % 68’i kültür rk ve melezlerinden olu maktadr. Ortalama besi süresi tüm i letmeler dikkate alnd nda 10,7 ay olarak bulunmu tur. Anket yaplan 90 i letmedeki ineklerin ortalama laktasyon süresi 281 gün ve laktasyon süt verimi 2.282 kg olarak hesaplanm tr. Ölçüm yaplan i letmelerdeki ineklerin tamam kültür rk ve kültür melezi olup, bunlarn yllk ortalama süt verimi 3.717 kg olarak tespit edilmi tir. Beside günlük ortalama canl a rlk art nda Holstein x Simmental melezleri 1.367 kg/gün, Simmentaller 1.296 kg/gün ve Holstein x Es-mer melezleri 1.234 kg/gün ile ilk üç sray alm lardr. letmelerin ortalama ahr kapasiteleri ve kapasite kullanm oranlar, srasyla süt s rcl nda 12.9 ba ve % 25.3, s r besicili inde 43.8 ba ve % 58.8 olarak tespit edilmi -tir. Anahtar Kelimeler: Malatya, süt s rcl , besicilik, sörvey

The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya

Abstract The structure and some characteristics of dairy and beef cattle farms (90 and 60 respectively) in Dogan ehir and Battalgazi in Malatya were investigated. The anquettes were carried out at all dairy and beef cattle farms in-volved in the current studies. Out of these dairy and beef cattle farms, 15 from each group were selected and regu-larly visited in order to collect milk production and average daily gain data for 12 months. Average duration of the owners at the dairy cattle business and beef production were 17.5 and 18.6 years respectively. 94% and 68% of the cattle at the two enterprises consisted by exotic breeds. Average duration of the fattening were 10.7 months for all the fattening units. Average milk production and length of lactation were 2.282 liters and 281 days respectively. All the cattle at the beef production farms investigated for one year consisted from exotic breeds and their crosses with native cattle. The average 305 days milk production at those followed for one year was 3717 liters. Average daily gain at the fattening units were 1.367, 1.296, 1.234 g/day for Holstein x Simmental crosses, Simmenthalls and Holstein x Brown Swiss Crosses respectively. Capacities and present percent filled were found as 12.9 cattle and 25.3 % for dairy units 43.8 and 58.8 cattle for fattening units respectively Key Words: Malatya, dairy cattle, fattening, survey

Giri

Malatya’nn 853.658 olan toplam nüfusu içerisinde köy nüfusunun oran % 41.5 düzeyinde bulunmaktadr. Di er bir ifadeyle l nüfusunun %40’tan fazlas tarmla u ra makta-dr. Malatya’da 50.833 adet tarm i letmesi mevcut olup, bun-larn % 7’si sadece bitkisel üretim yapmakta, % 93’ü ise bitki-sel üretim ve hayvancl birlikte yürütmektedir. Tarm arazisi içerisinde nadas dahil %77’lik oranla en büyük pay tahl ekim alan olu turmaktadr. Meyve ve ba alanlar da %17.19’luk oran ile önemli bir yer tutmaktadr. Yem bitkileri ekimine

ayrlan toplam alan ise sadece %0.87’lik bir oran olu turmak-tadr. Son yllarda yem bitkisi ekimi ve silaj yapmna olan ilgi artm olmakla beraber, yem bitkisi ekimine ayrlan alan halen yeterli de ildir (3). lde, yllk toplam üretim kapasitesi 69.000 ton olan, 4 adet yem fabrikas mevcut olup, kapasite kullanm oranlar oldukça dü üktür.

Malatya’nn toplam s r varl Çizelge 1’de verilmi olup s r varl içerisinde melezler en büyük paya sahip olup, kültür rklar ile birlikte oranlar yakla k olarak %83’ü bul-

AVKAE Derg. 2012,2,7-11 Ara trma Makalesi/Research Article

Yaz ma adresi/Correspondance: Hamit AYDEM R, Adana Gda Tarm ve Hayvanclk il Müdürlü ü, K la Mh. ADANA, E- posta: *Malatya li Süt S rcl ve S r Besicili inin Yaps isimli tezden özetlenmi tir.

-7-

Page 15: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

mu tur. Malatya’nn saf kültür rk ve melez s rlarnn oran Türkiye ortalamasnn üzerinde oldu u görülmektedir. (4)

Bu çal ma amac, süt s rcl i letmelerinde; i let-me sahiplerinin deneyimi, i letme büyüklü ü, mevcut hayvan says, hayvanlarn rk, yllk süt verimi, laktasyon süresi, günlük sa m says, kullanlan yemler, sütün nasl de erlendi-rildi i, i letmelerin yem, sa lk ve ekonomiyle ilgili sorunlar gibi konular, besi i letmelerinde; ahr kapasitesi, hayvan mev-cudu, hayvanlarn cinsiyeti, besi süresi, ylda kaç dönem besi-cilik yapld , besiye alnan hayvanlarn ya , rk, temin edil-di i yer, uygulanan besicilik sistemi, ahrn uygunlu u, kulla-nlan yemler, günlük yemleme says, rklara göre günlük canl a rlk art ve besi sonunda hayvanlarn ne ekilde pazarlan-d gibi konular hakknda detayl bilgi edinmektir.

Materyal ve Metot

Malatya ili Merkez, Battalgazi ve Do an ehir ilçeleri ile bu ilçelere ba l köylerden oransal örnekleme yöntemi ile toplam 90 adet süt s rcl ve 60 adet s r besicili i i letme-si seçilmi tir. Seçilen süt s rcl i letmelerinin 26’s Mer-kez, 12’si Battalgazi ve 52’si Do an ehir, s r besicili i i let-melerinin 30’u Merkez, 13’ü Battalgazi ve 17’si Do an ehir ilçeleri ve köylerinde yer almaktadr. Tespit edilen i letmelere ait bilgiler anket çal masnn materyalini olu tururken, bun-lardan 15 adet süt s rcl i letmesindeki inekler süt verimi için, 15 adet besi i letmesindeki s rlar ise canl a rlk ölçü-mü için gerekli materyal olarak belirlenmi tir. Oransal örnek-leme yöntemi ile süt s rcl ve s r besicili inde popülas-yonu temsil edecek en küçük örnek büyüklü ünün %5 güven aral nda olmasna (5) dikkat edilerek Malatya ili Merkez, Battalgazi ve Do an ehir ilçelerinden toplam 90 süt s rcl i letmesi ile 60 s r besicili i i letmesi tespit edilmi tir.

Anket yaplan süt s rcl i letmelerinden 15’inde

mevcut çe itli ya ve genotipte 56 ine in bir yl boyunca her

ay süt verimleri ölçülmü tür. Ayrca besi i letmelerinin 15’in-

de, mevcut olan çe itli ya ve genotipte 226 ba s rn ise 2

ayda bir canl a rlk ölçümleri yaplm tr. Besi materyalinin

canl a rlk tespitleri, s r gö üs çevreleri ölçüm eridi ile

ölçülmek suretiyle yaplm tr. Çal mann tamam halka ait

i letmelerde yaplm tr. Ara trma ile sa lanan veriler 1 Ekim

2002 – 1 Ekim 2003 dönemine aittir. Ara trmada kullanlan

ikincil veriler ise Malatya l Tarm Müdürlü ü, Devlet statis-

tik Enstitüsü ve Devlet Planlama Te kilat gibi kurulu larn

yaynlarndan derlenmi tir.(1,2,3,4)

Anket çal masnda, i letmelerde bulunan ki ilerle yüz yüze görü ülerek, kendileri ve i letmeleri hakknda bilgi aln-m tr. ncelenen konular arasndaki ili kileri görmek amacyla baz karakterler arasnda Minitab paket program ile Khi-Kare testi uygulanm tr. Bu çal mada di er çal malardan farkl olarak, süt s rcl ve s r besicili i konularnn her ikisi birlikte ele alnarak gerekli veriler toplanm fakat ayr ayr incelenmi tir. Ayrca anket çal mas yannda, süt ve besi i let-melerinde, performansa yönelik baz kriterler bir yl a kn süre ile takip edilerek ölçüm ve tartmlar yaplm tr.

Bulgular ve Tart ma

Bu çal mada, Malatya li süt s rcl ve s r besici-li i konular birbirinden ba msz bir ekilde incelenmi ve ayr ba lklar halinde verilmi tir. Ülkemizde tarm i letmeleri-nin ço unda muhasebe kaytlar tutulmad için i letmelerin gerek ekonomik analizi, gerekse maliyetin hesaplanmasna yardmc olacak en önemli yöntemin anket metodu oldu u kabul edilen bir gerçektir (6). Bu nedenle verilerin toplanmas büyük ölçüde anket yöntemi ile sa lanm tr.

1.Süt S rcl

Deneyim süresi bakmndan 11-20 yl grubu, i letmele-rin %40’n olu turmaktadr. letmelerin tamam dikkate aln-d nda i letme sahiplerinin ortalama deneyim süresi 17.5 yl olarak hesaplanm tr. S r yeti tiricili i yapan i letmelerden hiç arazisi bulunmayanlarn oran %14.4’tür, bunlar genellikle ehrin kenar mahallelerinde ikamet eden dar gelirli ailelerdir. letmeler içerisinde %42.2’lik oranla en büyük grubu 1–25

dekar aras araziye sahip olanlar olu tururken, 50 dekarn üze-rinde araziye sahip olanlarn oran %15.6 düzeyindedir. let-me ba na mevcut ortalama arazi miktar 28.4 dekar olarak tespit edilmi tir ki bu rakam, ldeki i letmelerinin tamam ile kar la trld nda il ortalama arazi miktarndan (52.1 da) daha dü ük oldu u görülmektedir. (3)

Ahr kapasitesi bakmndan en büyük grubu %36’lk oranla 1-5 ba , en küçük grubu %11.2 ile 11-15 ba gruplar olu turmaktadr. Bu çal mada, i letme ba na ortalama ahr kapasitesi 12.9 ba , her ya ta mevcut s r says ortalama 3.3 ba ve mevcut inek says 2.3 ba olarak tespit edilmi tir. Buna göre i letmelerin kapasite kullanm oran, her ya ta s r dik-kate alnd nda %25.3, sadece inekler dikkate alnd nda ise %17.6 olarak hesaplanm tr.

Anket uygulanan i letmelerde mevcut ineklerin %6’s yerli rklardan olu urken, %36’s kültür melezi ve %58’i kül-tür rk ineklerden meydana gelmektedir. letmelerin tamam-na yakn (%96.6) inekleri günde iki defa sa maktadr.

Laktasyon süresi, a rlkl olarak 261-300 günlük grupta top-lanm tr. letmelerin tamam için ortalama laktasyon süresi 281 + 15,4 gün olarak tespit edilmi tir. Ele alnan i letmelerin

Irklar Irklara Göre S r Varl (Ba )

Toplam S r Varl çindeki Oran (%)

Kültür 21.198 19,18

Melez 61.724 55,85

Yerli 27.601 24,97

Toplam 110.523 100,00

Çizelge 1. Malatya li S r Varl (2)

Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-8-

Page 16: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

% 84.6’snn günlük süt üretim miktar 30 litrenin altnda olup, i letmelerin tamam dikkate alnd nda, i letme ba na günlük ortalama süt üretim miktar 19.6 litre olarak hesaplanm tr. Anket çal mas sonuçlarna göre sa mal inek ba na elde edilen günlük ortalama süt miktar 8.31 + 0.35 litre, laktasyon süt verimi ise 2.282 + 123 litre olarak tespit edilmi tir.

Anket çal masyla bulunan süt verim de erleri ile ölçüm yaplarak tespit edilen laktasyon süt verim de erleri farkllk göstermektedir. Ortalama yllk süt verimi ölçüm yaplan ineklerde 3.717 litre olarak tespit edilmi olup, bu rakam anket çal masnda 2.282 litre olarak hesaplanm tr. Bunun en önemli nedeni; ölçüm yaplan i letmelerde hiç yerli inek bulunmamas, ineklerin tamamnn kültür rk ve kültür melezlerinden olu mas yannda, anket yaplan i letmelerdeki de erin 281 günlük laktasyon süresine göre hesaplanm olma-s, ölçümle elde edilen de erin ise yllk süt verimini gösterme-sidir. Ayrca anket yaplan i letmelerin gerçek miktardan daha az süt verimi bildirmi olma ihtimali de bulunmaktadr.

Ara trmada, anket çal mas d nda, ayrca süt verim

kontrolleri yaplan 15 i letmedeki 56 ine e ait yllk süt verimi

de erleri ekil 1’de gösterilmi tir. Buna göre en yüksek verim

4.179 litre ile Holstein rk ineklerden, en dü ük verim ise

3.477 litre ile melezlerden elde edilmi tir.

letmelerin sadece %4.5’i projeli ahrlara sahipken, %38.2’i eski tip ve üzeri toprak kapl ahrlara, %31.5’i ise ev altnda bulunan ahrlara sahiptir. Ahrlarn %25.8’i projeli olmamakla birlikte teknik bakmdan yeterli durumdadr. Bar-naklarda kullanlan yap malzemesine göre en büyük grubu %37.1 ile kerpiç yaplar, en küçük grubu %12.4 ile briket yaplar olu turmaktadr.

letmelerden hiçbiri kesif yemin tamamn kendisi üretmemektedir. letmelerin çok büyük kesimi (%84.1) sade-ce satn ald yemlerden hazrladklar kar m kullanmakta-dr.

Çizelge 2’de i letmelerin yem karmasnda kullandkla-r maddeler ile hayvan ba na günlük tüketim miktarlar görül-mektedir.

l genelinde yem bitkileri ekimine ayrlan arazi miktar 3.721 ha olup, toplam tarm alannn %0.87’sine tekabül et-mektedir. lin 575.533 ha mera arazisi bulunmasna ra men, Temmuz, A ustos ve Eylül aylarnn uzun yllar ortalamasna göre toplam ya miktar sadece 9.3 mm oldu undan, (1) di er bir ifade ile yaz aylar tamamen kurak geçti inden mera-larda yeterli miktarda ot bulunmamaktadr. Bu nedenle ilde kaba yem aç söz konusu olup, Tarm ve Köyi leri Bakanl ile l Tarm Müdürlü ü bu aç kapatmak amacyla yem bitki-si projelerini desteklemektedir.

Yemleme, i letmelerin çok büyük bir ksmnda (%86.4) günde 3 defa ve genellikle hanmlar tarafndan yapmak-tadr. Süt s rcl yapan i letmelerin en önemli sorunu, üreti-len sütün gerçek de eri üzerinden alc bulamamasdr. Bu nedenle i letmelerin %49.34’ü sütü sadece kendi evlerinde tüketmektedir.

Anket çal masnn yapld dönemde Malatya artla-rnda 1 litre sütün üreticiden ortalama çk fiyat 388.369.TL (0.29 $) iken, tüketiciye ula t fiyat 700.000–800.000.TL’dir.

letmelerin bildirdi i önemli sorunlar; sermaye yetersizli i, kredi alma güçlü ü, sütün çok dü ük fiyata pazarlanmas, yemlerin pahal olmas, veteriner hizmetlerinin yetersizli i, mastitis, meme körlü ü ve geç döl tutmadr. Döl verimi, süt s rcl nda en çok önem verilmesi gereken konularn ba n-da gelmektedir. Nitekim (7), “Süt S rcl nda nfertibiliteden Do an Kayplar” konulu çal masnda; 1999

yl fiyatlar ile inek ba na, ilk buza lama ya nn 1 gün ge-cikmesi halinde 2.428.000 TL (6.8 ABD $), buza lama aral-nn 1 gün gecikmesi halinde 1.643.000 TL (4.5 ABD $) ve

gebelik ba na tohumlama saysnn sadece 0.3 adet artmas halinde günlük 900.000.TL (2.5 ABD $) zararn olu tu unu tespit etmi tir.

2. S r Besicili i

Tarm l Müdürlü ü, yeti tiricilere sa lad teknik bilgi ve çe itli te viklerle, Et ve Balk Kombinas kesim ve pazarlama konusunda yapt önderlikle, eker Fabrikas ise

Kullanlan Yemler Günlük Mik-tar (Kg)

Rasyondaki Oran(%)

Arpa krmas-ezme 1.013 6.2 Bu day 0.026 0.2 PTK (Çi it) 0,693 4.2 B.Kepe i 1.534 9.3 Msr 0.120 0.7 Süt yemi 2.644 16.1 Top. Kesif Yem Mik. 6.030 36.7 Kuru ot 1.383 8,4 Saman 6.012 36.6 Msr hasl 0.019 0.1 Msr silaj 0.759 4.6

.Pancar posas 2.233 13.6 Toplam kaba yem 10.405 63.3 Çizelge 2. Yem Karmasnda Kullanlan Maddeler ve Günlük Tüketim Miktarlar

Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

ekil 1. Ölçüm Yaplan letmelerde Bulunan neklerin

Irklara Göre Yllk Süt Verimi

3.477 3.714 3.814 4.1793.717

0

1.000

2.000

3.000

4.000

5.000

Melez Simmental Esmer Holstein Genel Ort.

Süt verimi (kg)

Irklara göre yllk süt verimi

-9-

Page 17: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

yeti tiricilerin hizmetine uygun fiyatla sundu u eker pancar posas (küspe) ve melas gibi eker sanayi yan ürünleri ile Ma-latya’da besicili in bu günkü durumuna gelmesinde çok önem-li katk sa lam lardr.

Ara trmada besicilerin deneyim süresi, tüm i letmeler dikkate alnd nda ortalama 18.6 yl olarak bulunmu tur.

letmelerin ortalama ahr kapasitesi 43.8 ba , i letme

ba na mevcut ortalama hayvan says 28.1 ba ve kapasite

kullanm oran %58.8 olarak hesaplanm tr. Ortalama besi

süresi ise 10.7 ay olarak tespit edilmi tir. Ksa süreli besi ekli

nadir olarak uygulanmaktadr. Malatya’da sadece meraya da-

yal yani ekstansif besicilik yapan i letme bulunmamaktadr.

Genel yap, yar ekstansif ve entansif i letmeler eklindedir.

letmelerin %72’si sadece ahr besisi uygularken, %28’si ise

mera + ahr besisi uygulamaktadr. letmelerin %89.47’si

ylda bir devre besi yaparken %10.53’ü iki devre besi yapmak-

tadr.

letmelerin yakla k olarak %90’ 1.5 ya n altndaki besi materyali ile besiye ba lamaktadr. Bu durum büyütme ve besi i lemlerini birlikte yapmay gerektirdi inden besi süresini uzatmaktadr. Besi materyali genel olarak l hayvan pazar, lçe hayvan pazarlar, Osmaniye, Adana illeri ile Kahta ve

Elbistan ilçelerinden sa lanmaktadr.

letmelerin yakla k olarak 2/3’ünde kültür rk ve kültür melezleri ço unlukta olup, yerli rklar a rlkl olarak besicilik yapan i letmelerin oran %31.58 düzeyindedir. let-melerin yakla k olarak 2/3’ü projeli olmamakla beraber tek-nik açdan yeterli saylabilecek bir ahra(geri kalan ksm ise) 1/10’u ise projeli bir ahra sahiptir. Evin alt katn ahr olarak kullananlarla, eski tip ve üzeri toprak kapl ahra sahip olanla-rn oran 1/5’tir. Barnaklarda kullanlan yap malzemesi tu la, ta , kiremit ve kerpiçten olu urken, tu la %35.09 oran ile ilk sray almaktadr. letmelerin tamamna yakn kullandklar kesif yemi, satn aldklar çe itli yem ham maddelerini kar tr-mak suretiyle kendileri hazrlamaktadr. Çizelge 3’de i letme-lerin yem karmasnda kullandklar maddeler ile hayvan ba na günlük tüketim miktarlar görülmektedir. letmelerin önemli bir ksm, kaba yemin bir ksmn veya tamamn kendisi üre-tirken, yakla k olarak 1/3’ü hiç kaba yem üretmemekte ve tamamn satn almakta, yakla k olarak 2/3’ü hayvanlar gün-de 2 defa, 1/3’ü ise 3 defa yemlemektedir.

15 i letmede bir yl boyunca yaplan canl a rlk öl-çümleri sonucu elde edilen günlük canl a rlk art na ait de erler ekil 2’de rklar baznda gösterilmi tir. En yüksek canl a lk art Simmental x Holstein melezlerinde sa lanr-ken, bunu Simmental, Holstein ve Holstein x Esmer rk mele-zi s rlar izlemi tir. Esmer rk s rlar beklendi i kadar iyi bir canl a rlk art gösterememi tir.

ekil 2. Irklara Göre Günlük Canl A rlk Art

Kar la trmalar Sonuçlar Arazi Varl -Günlük Süt Üretimi 20.096* Arazi Varl -Kaba Yem Temin ekli 41.938** Günlük Süt Üretimi-Kesif Yem Temin ekli 99.977** nek Ba na Üret. Günlük Süt Mik -Kesif Yem Tüketimi 10.350* nek Ba na Üret. Günlük Süt Mik.-Kaba Yem Tüketimi 10.999* neklerin Genotipi – Günlük Süt Üretim Mik. 39.245** neklerin Genotipi – Laktasyon Süresi 62.960** letme Sahibinin Tecrübesi -Kaba Yem Tüketimi 14.700**

Kaba Yem Tüketimi – Kesif Yem Tüketimi 14.628** Laktasyon Süresi-Ahr Tipi li kisi 20.503** Laktasyon Süresi-Günlük Süt Üretimi 24.853** Mevcut nek Says – Ahr Kapasitesi 28.635** Mevcut nek Says – Ahr Tipi 16.802* Mevcut nek Says – Erkek Yavrularn De erlendiril-mesi 8.122* Mevcut nek Says – Günlük Toplam Süt Üretim De e-ri 36.518** Mevcut nek Says – Günlük Toplam Süt Üretim Mik-tar 52.473**

Çizelge 4. De i ik De i ken Çiftleri Arasnda Khi-Kare Analiz Sonuçlar ve Önem Düzeyleri * : %5 seviyesinde önemli ** : %1 seviyesinde önemli

Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-10-

Page 18: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Anket çal mas sonucu, kredi faizlerinin yüksekli i, kredi artlarnn a rl ve kredi alamamak gibi kredi ile ilgili sorunlar, sermaye yetersizli i, besi materyalinin pahal olmas ve yemin çok pahal olmas en önemli ekonomik sorunlar ola-rak ortaya çkm tr.

3. Ele Alnan Kriterler Aras li kiler

Anket sorularna verilen cevaplarda, de i ik de i ken çiftleri arasnda bir ili ki olup olmad ve bunun istatistiksel olarak önemi tespit edilmeye çal lm tr. Burada birbiri ile ili kili olabilece i dü ünülen cevaplar arasnda “Khi-Kare Testi” uygulanarak analizi yaplm tr. Analiz sonuçlar %1 ve %5 önem seviyelerinde “Tablo de erleri” ile kar la trlarak, aralarndaki ili ki düzeyi önemli bulunan kar la trmalar de-tayl bir ekilde incelenmi tir. Çizelge 4’te, süt s rcl nda, Çizelge 5’te s r besicili inde her iki önem seviyesinde yük-sek bulunan ili kilerin yanna iki yldz, sadece %5 düzeyinde önemli bulunanlarn yanna bir yldz konulmu tur.

Kaynaklar 1.ANON M (2000). Meteoroloji Bölge Müdürlü ü

Kaytlar. Malatya

2.ANON M (2003b). Brifing Raporu. l Tarm Mü-

dürlü ü. Malatya.

3.ANON M (2003c). Malatya li Tarm Master Plan, 2003. Tarm l Müdürlü ü Yayn, Malatya

4.Devlet statistik Enstitüsü (2002). Tarmsal Yap (Üretim, Fiyat, De er), T.C.Ba bakanlk D. .E., Ankara

5.Düzgüne , O.,(1963). Bilimsel Ara trma statis-tik Prensipleri ve Metotlar. Ege Üniversitesi Matbaas z-mir.

6.Fidan, H., Bülbül, M., (1993). Çorum linde Süt

S rcl ve S r Besicili i Yaplan Tarm letmelerinin

Ekonomik Yaps, Yllk Ekonomik Faaliyet Sonuçlar,

Maliyet Unsurlar, nek Sütü Maliyeti ve S r Besicili inde

Canl A rlk ve Canl A rlk Art Maliyetleri. Tr. J. Of

Agricutural and Forestry, 18. TÜB TAK, Ankara.

7.Yalçn, C., (2000). Süt S rcl nda

nfertibiliteden Do an Kayplar. Lalahan Hayvanclk Ara -

trma Enstitüsü Dergisi. Say: 40, Ankara.

Kar la trmalar Sonuçlar

Ahr Kapasitesi – Ahr tipi 16.508* Ahr Kapasitesi – Mevcut hayvan says 33.125** Arazi Varl - Yem bitkisi ekili i 15.381** Besi ekli – Ahr kapasitesi 7.300* Besiye ba lama ya - Besi süresi 15.183* Yem bitkisi ekili i – Kaba yem tüketimi 9.543*

Kesif yem temin ekli – Kaba yem temin ekli 14.944 **

Çizelge 5. De i ik De i ken Çiftleri Arasndaki li kilerin Khi-Kare Analiz Sonuçlar ve Önem Düzeyleri * : %5 seviyesinde önemli, ** : %1 seviyesinde önemli

Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-11-

Page 19: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Adana li Mezbahalarnda Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaci er Helmint

Enfeksiyonlarnn iddeti ve Yayl *

Hayrunnisa ÇAYA1 Geli tarihi/Received:15.12.2011, Kabul Tarihi/Acepted: 23.7.2012

1 Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü. Parazitoloji Laboratuar,Adana,Türkiye

Özet Bu çal ma Adana yöresindeki mezbahalarda kesilen küçükba hayvanlarda karaci er helmintlerinin yaygnl nn ve iddetinin belirlenmesi amacyla yaplm tr.

Ara trma, Ocak – Aralk 2001 tarihleri arasnda, Adana merkez ve 7 ilçe mezbahalarndan toplanan 600 koyun, 341 keçi ve 1700 kuzu karaci eri üzerinde yaplm tr. Bu çal mada, koyun karaci erlerinde enfeksiyon oran %67.5 olmak üzere 40’nda ( %6.6 ) Fasciola hepatica, 19’da ( %3.1 ) Fasciola gigantica, 72’sinde ( % 12 ) Dicrocelium dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) Kist hidatik, 29’unda ise ( %4.8 ) Cysticercus tenuicollis olarak saptanm tr. Kist hidatidlerin fertile yönünden muayenelerinde 218 kistin 113’ü ( %51.8 ) fertil -105’i ( %48.2 ) infertil bulunmu tur. Koyunlarda karaci er kelebeklerine Kasm ve Aralk, Cyst hydatid’e her mevsim, Cysticercus tenuicollis’e Haziran, ubat ve Nisan aylarnda rastland. Koyun karaci erlerinde bir türle enfeksiyon %33.6, iki türle %37.3, üç türle %11.1, dört türle %18 orannda bulunmu tur. Keçi karaci er helmintleri yönünden enfeksiyon oran %12.9 olup, 3’ünde ( %0.8) Fasciola hepatica’ya, 2 ( %0.5 ) Fasciola gigantica’ya, 11’inde ( %3.2 ), Dicrocelium dendriticum’a 28’inde ( %8.2 ) Kist hidatik’e rastlanm tr. Cysticercus tenuicollis enfeksiyonuna ise rastlanmam tr. Kist hidatik’in fertilite yönünden muayenelerinde 15 ( %53.6 ) fertil, 13 ( %46.4 ) infertil bulunmu tur. Keçilerde Ocak, ubat ve Mart aylarnda Fasciola hepatica, Fasciola gigantica tespit edilmi tir. Dicrocelium dendriticum ‘aen fazla Ocak aynda rastlanm tr. Ocak, ubat, Mart, Temmuz, Kasm aylarnda Cyst hydatid enfeksiyonu görülmü tür. Keçilerin %50’sinin bir tür, %31.8’inin iki tür, %18.1’inin üç türle enfekte oldu u belirlenmi tir. Anahtar kelime: Koyun, Keçi, Karaci er, Helmint, distamatosis ve kist hidatik

Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province

Abstract In this study, It was aimed to determine the presence and distribution of liver helminths in small ruminants slaughtered at different slaughterhouses in Adana region. For this purpose, 600 sheep, 341 goats and 1700 ewes livers were examined between January - December 2001. Infection rate of sheep livers was 67.5%. The prevalance of Cyst hydatid, Dicrocelium dendriticum, Fasciola hepatica, Cysticercus tenuicollis was 36.3 %,12 %, 6.6%, 4.8 %, 3.1% respectively. When fertility rate of cyst hydatids examined, 113 ( 51.8% ) were found fertile and 105 ( 48.2% ) were found infertile. Distribution of sheep liver helminths according to the months showed difference between helminths species. Fasciola hepatica in November and December, Dicrocelium dendriticum in November and December, Fasciola gigantica in November, Cysticercus tenuicollis in June, February and April, Cyst hydatid in every month was seen. When compared with number of helminth species, infection with one species, two species, three species and four species were found to be 33.6%, 37.3%, 11.1 % , 18% respectively. Infection rate of goat livers was 12.9%. The prevalance of parasites that Cyst hydatid was 28 ( 8.2% ), Fasciola hepatica was 3 ( 0.8 % ), Dicrocelium dendriticum was 11 ( 3.2% ) and Fasciola gigantica was 2 ( 0.5% ), Cysticercus tenuicollis was not detected. When fertility rate of cyst hyatids examined , 15 ( 53.6% ) were found to be fertile and 13 ( 46. % ) were found to be infertile. Also, distribution of goat helminths according to months showed difference between helminths species. Fasciola hepatica, Fasciola gigantica and Dicrocelium dendriticum were frequently detected in January, February and March, Cyst hydatid were frequently detected in January, February, March, July and November. When the infection was compared according to number of helminth species, infection with one species, two species and three species were 50% , 31.8% and 18.1% respectively. Key Words: Sheep, Goat, Liver, Helminth, distamatosis end Cyst hydatid

Giri Türkiye’de krsal bölgelerin geçim kayna tarm ve hayvanclktr. Hayvancl olumsuz etkileyen büyük sorun-

lardan biri de paraziter hastalklardr. Geli mekte olan ülkeler-de distamatosis, ekinokokkosiz gibi paraziter hastalklar, halk sa l açsndan da önemli bir problem olu turmaktadr. Ka-

AVKAE Derg. 2012,2,1-17 Ara trma Makalesi/ Research Article

Yaz ma adresi/Correspondance:Hayrunissa ÇAYA, Adana Veteri-ner Kontrol Enstitüsü Müdürlü ü, TR-01170 Adana – TÜRK YE, E-posta: [email protected], * Ayn isimli uzmanlk tezinden özetlenmi tir

-12-

Page 20: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

saplk hayvanlarn kesim sonu muayenelerinde, karaci erlerin büyük bir bölümünde paraziter etkenlerden ileri gelen bir ta-km lezyonlar görülmekte, lezyonlu karaci erlerin tam veya ksmi olarak imha edilmeleri nedeniyle de önemli ekonomik kayplarn meydana geldi i bilinmektedir. Bütün dünyada insan ve hayvan sa l n tehdit eden distomatosis, Türkiye’deki zoonozlarn en önemlilerinden biri olmakla birlikte son konak hayvanlarda ciddi bir klinik belirti göstermeyebilir. Ekinokokkosis insan ve hayvan sa l n dolays ile ekonomiyi etkileyen, parazitozlardan biridir. Bula ma sadece sindirim yoluyla de il, solunum yoluyla da olabilmektedir. Mezbaha çevresine atlan veya akarsu ile daha uzaklara ta nan enfekte organlarn son konak köpekler tarafndan yenilmesi ile hastal n yaylmasna yol açmaktadrlar. nsanlara bula ma enfekte köpek d ks ile kontamine su ve gdalarn a z yolun-dan alnmas ile olmaktadr (15,18). Türkiye genelinde oldu u gibi Çukurova bölgesinde de özel ve belediyeye ait mezbahalarda yakma frnlarnn olma-mas ve akarsu kenarlarnda bulunmalar nedeni ile hidatidosis vakalarna çok sk rastlanmaktadr. nsanlara bula ma, köpek tüyleri ile olabilece i gibi, köpek d ks ile bula k sularn, sulama suyu veya ykama suyu amacyla kullanlmas halinde de olabilmektedir. Hastalk etkeni ba ta karaci er ve akci er olmak üzere di er doku ve organlarda kistlere neden olmakta-dr (18). Hayvanlarn geli igüzel bakm ve beslenmesi, gizli açlk olu turmakta ve birçok hastalk etkenine duyarl hale getirmektedir. Sonuç olarak çe itli parazitlerle devaml enfek-siyona maruz kalmakta, parazitlerin konaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin devaml olmasna sebep olmaktadr. Bu çal ma ile güncelli ini her zaman koruyan distomatosis, ekinokokkosis ve sistiserkosis’in Adana ili mez-bahalarnda kesilen küçük ruminantlarda yaygnl ve durumu ile alnan bilgiler nda kontrol ve mücadele tedbirlerinin saptanmas amaçlanm tr. MATERYAL VE METOT

1. Materyal Bu çal mada, Ocak 2001- Aralk 2001 tarihleri arasn-da Adana - Merkez ve ilçe mezbahalarna gidilerek random usülü ile alnan 600 koyun, 1700 kuzu ve 341 keçi karaci eri muayene edilmi tir. Adana - Merkezde bulunan Birbiçer ve Toros Mezba-halarna haftada bir, Ceyhan, Karata , Karaisal ve mamo lu Belediye Mezbahalarna ayda bir, Pozant ve Akçatekir mez-bahalarna açk bulundu u Haziran, Temmuz ve A ustos ayla-rnda kesimin yo un oldu u günlerde gidilerek alnan karaci-erlerde helmint türleri ara trlm tr.

Birbiçer özel mezbahasnda Do u Anadolu ve Güney-do u Anadolu men e’li, Toros özel mezbahasnda, Ceyhan, Pozant ve Akçatekir belediye mezbahalarnda ç Anadolu men e’li küçükba hayvan kesimi yaplmaktadr. Karaisal, Karata ve mamo lu Belediye Mezbahalarnda ise yörede yeti tirilen hayvanlarn kesimi yaplmaktadr.

2. Metot Laboratuvara getirilen karaci erlerin D.dendriticum yönünden ilk önce safra keselerine baklm tr. Enfekte karaci-erlerdeki kistlerden pastör pipeti yardmyla sv alndktan

sonra fertil kist hidatik yönünden incelenmek üzere lam üzeri-ne alnp lamel kapatlarak mikroskop altnda X10 büyütmede incelenmi tir. Protoskoleks görülen kistler fertil, protoskoleks görülmeyenler infertil (steril) olarak de erlendirilmi tir. En-feksiyonun iddeti, parazitlerin saylarna göre de erlendiril-mi tir. Makroskobik ve mikroskobik muayenesi yaplan kara-ci erler, 1 cm2 lik enine kesitler alnarak lk su dolu kaplara konulmu , kesilen karaci er parçalar elle sklarak parazitlerin çkmas sa lanm tr. Daha sonra enfeksiyon derecesini tespit etmek için 150 mikronluk süzgeçten geçirilip, süzgeç üzerin-

deki parazitler 250 cc lik su dolu kaba alnm tr. 25 cc lik bir kepçe ile su içerisinde iyice homojenize olana kadar kar tr-lp, sadece bir kepçelik kar m bir cam kavanoza alnm ve bu cam kavanozdaki parazitler petri kaplarna konulmu tur. Daha sonra parazitler teker teker saylarak, 10 ile çarplm ve parazit says tespit edilmi tir. Parazitlerin saymnda, kesilmi olan parazitlerin sadece ba ksmlar saylm tr. Karaci er trematodlarnn olu turdu u enfeksiyonun iddeti literatürler-deki verilere ve Tablo 1´e göre de erlendirilmi tir ( 1, 8, 15, 21 ). Bulgular Muayenesi yaplan 600 adet koyun karaci eri, 1700 adet kuzu karaci eri ve 341 adet keçi karaci eri helmint yö-nünden incelenerek; koyunlarn 40’nda ( %6.6 ) F. hepatica, 19’unda ( %3.1 ) F. gigantica, 72’sinde ( %12 ) D. dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) kist hidatik, 29’unda (%4.8 ) C. tenuicollis, keçilerde ise 3’ünde ( %0.8 ) F. hepatica, 2’sinde ( %0.5 ) F. gigantica, 11’inde (%3.2 ) D. dendriticum, 28’inde ( %8.2 ) kist hidatik bulunmu tur. Keçi-lerde C. tenuicollis’e rastlanmam tr (Tablo-2, Tablo-3 ). Çal mamzn yapld süre içinde o lak kesimi yaplmad-ndan ve kesimi yaplan 1700 kuzu karaci erlerinde ise kara-

ci er trematodlarna rastlanmad ndan tablolarda yer veril-

Türler Enfeksiyon Derecesi Hafif

(Adet ) Orta

(Adet) A r

(Adet) Ölüm Nede-

ni

(Adet ) F. hepatica 1-50 50-150 200 200’den

fazla

F. gigantica 1-30 40-70 80-100 100’den

fazla D. dendriticum 1-

5.000 5.000-

10.000 10.000

-

15.000

15.000’den

fazla

Tablo 1. Karaci er Trematodlarnda Enfeksiyon Dere-cesinin Tespiti

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17

-13-

Page 21: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

memi tir. Bu çal mada, koyunlarda en fazla Aralk aynda % 25 orannda, Kasm aynda %15.7 orannda, Ekim ve Ocak ayla-rnda %8 orannda F. hepatica tesbit edilmi tir. Kasm’da %11.4 orannda F. gigantica, D. dendriticum ise yine srayla Aralk, Kasm, Ekim ve Ocak aylarnda %31.6, %34.2, %14.2 ve %22 orannda tespit edilmi tir. Kist hidatik’e hemen hemen her ayda rastlanm olup, aylara göre oran %8.3-%25.7 ara snda de i mektedir. C. teniucollis en fazla Nisan aynda gö-rülmü ve % 23.3 orannda tespit edilmi tir ( Tablo 2). Keçilerde ise en fazla Ocak aynda %4.6 orannda F. hepatica, Mart aynda %3.3 orannda F. gigantica ve Ocak

aynda %6.9 orannda D.dendriticum tespit edilmi tir. Kist hidatik yln 6 ay görülmü olup %2.8-16.6 oranlar arasnda tespit edilmi tir. (Tablo 3 ). Koyunlarda ve keçilerde bir ya da daha fazla helmint türünden ileri gelen enfeksiyon da lm (Tablo-4 ); koyunla-rn %33.6’snda tek tür, %37.3’ünün iki tür, %11.1’inin üç tür, %18’inin ise dört tür ile enfekte oldu u tespit edilmi tir. Yal-nz D. dendriticum miks enfeksiyon eklinde görülmü tür (D. dendriticum + F. hepatica, D. dendriticum + F. hepatica + F. gigantica, D. dendriticum + F. hepatica + F. gigantica +Kist hidatik ). C. teniucollis ise koyunlarda tek tür enfeksiyon olarak görülmü tür.

Enfeksiyon ekli Enfekte Koyun Enfekte Keçi

n % n %

Bir türle 127/378 33.6 22/44 50

ki türle 141/378 37.3 14/44 31.8

Üç türle 42/378 11.1 8/44 18.1

Dört türle 68/378 18 - - Tablo 4.Koyun ve Keçilerde Birden Fazla Helmint Tü-

ründen leri Gelen Enfeksiyonlarn Da lm

Enfekte keçilerde ise %50’sinin tek tür, %31.8’inin iki tür, %18.1’inin üç tür ile enfekte oldu u tespit edilmi tir. D. dendriticum, koyunlarda miks ekilde görülürken sadece bir keçi karaci erinde tek olarak görülmü tür ( Tablo 4 ). Tablo 5 ve Tablo 6 kar la trld nda koyunlarda en-feksiyon oran ve iddeti keçilere göre daha fazla görülmü tür. Bir koyun karaci erinde en az parazit says F. hepatica 7, F. gigantica 3, D. dendriticum 300, en fazla ise F. hepatica 600, F. gigantica 300, D. dendriticum 45.000 adet olarak saylm -tr. Bir keçi karaci erinde en az F. hepatica 6, F. gigantica 3, D. dendriticum 60, en fazla ise F. hepatica 300, F. gigantica 15, D. dendriticum 7.000 adet olarak saylm tr.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17

-14-

Page 22: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Tart ma ve Sonuç Ülkemizin de i ik yörelerinde küçükba hayvan kara-ci erlerinde helmint türlerinin varl n belirlemek ve bunlar-dan dolay imha edilen karaci erlerin ekonomiye verdi i zarar tespit etmek amacyla birçok ara trma yaplm tr ( 11, 18, 23 ). Türkiye’de yaplan çe itli ara trmalarda keçilerin %17.5 - 49.7’sinde D. dendriticum’a, %12 - 18.1’nde F. hepatica’ya rastland buna kar lk F. gigantica’ya ise rastlanmad bildirilmi tir ( 5, 26 ). Bu çal mada muayenesi yaplan 341 keçinin karaci erinde %4.6 - 5 oranlar arasnda F. hepatica, %2.3 - 3.3 oranlar arasnda F. gigantica, %2.5 - 6.9 oranlar arasnda D. dendriticum tespit edilmi tir. Bu oranlar keçiler üzerinde yaplan di er çal malardan elde edilen oranlardan dü üktür. Bunun nedenini ara trmamzda materyal alnan

keçilerin genellikle genç ve besi hayvan olma-sna ba lamaktayz. Kurtpnar ( 14 ) ruminantlarda fasciolosisin yaygnl n Erzurum ve Kars illerinde %10, A r ilinde %3 olarak bildirmi tir. Vura ener ve ark. ( 32 ) stanbul’da muayene edilen koyun karaci erlerinin %21’inde D. dendriticum, %6’snda F. hepatica ve %0.1’inde F. gigantica tespit etmi lerdir. Handemir ( 13 ) koyun kara-ci erlerinde %29.6 orannda D. dendriticum tespit etmi tir. Beyazt ( 3 ) koyun karaci erle-rinde %5.9 F. hepatica, %0.1 F. gigantica, %18.7 D. dendriticum tespit etmi tir. Adana’da Et Balk Kurumunda 1989’da yaplan bir çal -mada Özyer ( 18 ) küçükba hayvanlarn imha edilen karaci erlerinde %49.4 F. hepatica, %19 F. gigantica, %18.5 D. dendriticum tespit etmi tir. Bu çal mada, koyunlarda F. hepatica %6.6, F. gigantica %3.1, D. dendriticum oran ise %12 olarak bulunmu tur. Ara trma sonucu di er bölgelerde ve dünyada fasciolosis görül-me oranlar ile yaknlk göstermekle birlikte Adana’da daha önceden yaplan çal madan daha dü ük bulunmu tur. Kesi mi yaplan hay-vanlarn besi hayvan olmas, meralarn islah çal malarnn ba latlmas, serbest veteriner hekimli in artmasyla beraber ilaç bulundurma ve satma yetkisinin verilmesi, yeti tiricilere hayvan bakm ve beslenmesi konusunda e i-timlerin verilmesine a rlk verilmesi yannda krsal kesimde hayvancl a verilen desteklerin artmas fasciolosis enfeksiyonlarnn görülme skl üzerinde etkilerinin oldu u dü ünülmek-tedir. Vural ve ark.( 31 ) Erzurum’da kuzular-da yaptklar çal mada, F. hepatica’nn Kasm ayndan itibaren görülmeye ba lad n, ancak parazit saysnn çok dü ük bulundu unu belirt-mi lerdir. Yine ayn ara trmaclar (30), kuzu-

larda D. dendriticum yayl n %36, F. hepatica yayl n ise %45 olarak bildirmi lerdir. Bu çal mada ara trma süresi içinde inceledi imiz kuzu karaci erlerinin hiçbirinde kelebek enfeksiyonlarna rastlanmam tr. Keçilerde D. dendriticum’un yayl nn Elaz yöre-sinde %47, Bat, ç ve Güney Anadolu bölgelerinde %12-19, Erzurum yöresinde %3 oranlarnda oldu u saptanm tr (27 ). Gül ve ark. ( 12 ) 59 keçide 51 trematod etkeni tespit etmi ler-dir. Bu çal mada distamatosisli karaci erlerin, koyunlarda %12, keçilerde ise %3.2 orannda oldu u tespit edilmi tir. Bu farkllklarn nedeni farkl dönemlerde Tarm Bakanl tara-fndan yaplan mera slah çal malar sürecinde yeti tircilere verilen paraziter ilaç destekleri olabilir. Erkut ve Kahyao lu ( 9 ) 1965 ylnda Ege bölgesinde

Türler Enfekte Koyun Says

Enfeksiyon Seyrine Göre Da lm ( % )

Hafif Orta A r Ölüm

Nedeni Toplam

F.hepatica 141 15

( 10.6 )

13

( 9.2 )

7

( 4.9 )

5

( 3.5 )

40

( 28.3 )

F.gigantica 141 16

( 11.3 ) - -

3

( 2.1 )

19

( 13.4 )

D.dendriticum 141

17

( 12.05 )

42

( 29.7 )

9

( 6.3 )

4

( 2.8 )

72

( 51.06)

Tablo 5. Koyunlarda Karaci er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon Derecesi

Türler Enfekte Keçi Says

Enfeksiyon Seyrine Göre Da lm ( % )

Hafif Orta A r Ölüm Nedeni

Top-lam

F.hepatica 16 2

( 12.5 )

- - 1

( 6.25 )

3

(18.75)

F.gigantica 16 2

( 12.5 )

- - - 2

(12.5)

D.dendriticum 16 1

( 6.25 )

1

( 6.25 )

9

( 56.25 )

- 11

(68.75)

Tablo 6. Keçilerde Karaci er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon Dere-cesi

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17

-15-

Page 23: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

yaptklar çal mada distomatosis durumunun ya l aylarda daha yo un görüldü ünü bildirmi lerdir. De er ve Akgül ( 7 ) Van ilinde yaptklar koprolojik çal malarda F. hepatica’ya k n %43.6, ilkbaharda %36.9, yazn %32.7, sonbaharda %54.3, D. dendriticum’a ise srayla %17.4, %27.3, %26.7, %26.2 oranlarnda rastladklarn ifade etmi lerdir. Celep ve Ultav ( 6 ) Samsun’da fasciolosis yönünden karaci erlerde imha edilme orannn en az A ustos aynda ( %14.2 ), en çok Nisan aynda ( %39.8 ) oldu unu bildirmi lerdir. Gargl ve ark. ( 10 ), Mart ve Ekim aylarnda koyunlarda F. hepatica’nn yaygnl n %3.99, D. dendriticum’un ise %23.52 orannda bulundu unu tespit etmi lerdir. Bu çal mada (Tablo 2 ve 3) di er çal malarda oldu u gibi karaci er kelebeklerinin yay-gnlk oranlarnn türlere, mevsimlere, ya ve beslenme du-rumlarna göre farkllk gösterdi i belirlenmi tir. Peru’da yaplan bir çal mada kist hidatik enfeksiyon-larnn s r, koyun ve domuzlarda %42-50 arasnda oldu u tespit edilmi tir ( 2 ). Tashina ve ark. ( 22 ), Libya’da E. granulosus yaygnl n koyunda %20, keçide ise %3.4 olarak bildirmi lerdir. Türkiye’de yaplan çal malarda koyunlarda %3.0-%5.9, keçilerde %1.6 orannda kist hidatik’e rastlanm tr ( 3, 16 ). Bu çal mada muayenesi yaplan 600 koyun karaci-erinin 218’inde ( %36.3 ), 341 keçi karaci erinin ise 28’inde

( %8.2 ) kist hidatik tespit edilmi tir. Muayene sonuçlarnda kist hidatik’in daha yaygn oldu u tespit edilmi tir. Bu çal -madaki oranlar Türkiye ve dünyada yaplan di er çal malarla uygunluk göstermektedir. Ancak kist hidatik’in yaygn olu u-nun nedeni mezbaha atklarnn imhasnda gereken titizli in gösterilmedi i ortaya çkmaktadr. Sarmehmeto lu ve ark. (20), C. tenuicollis’in yaygn-l n koyunlarda %31.8, keçilerde %28.5; Öge ve ark. ( 16 ) ise koyunlarda %26.7, keçilerde %27.9 olmak üzere oldukça yaygn oldu unu bildirmi lerdir. Bu çal mada C. tenuicollis yaygnl Elaz (%2.7 ) ve Bursa’da (%4.0) yaplan çal ma-lara (3, 17) yakn oranlarda (% 4.83) olarak belirlenmi , keçi-lerde ise hiç bulunmam tr. Özyer ( 18 ) imha edilen karaci erlerin muayenesinde %4.1 ‘inde F. hepatica + F. gigantica’y miks enfeksiyon eklinde tespit etmi tir. Bu çal mada koyunlarn %33.6’snn bir türle, %37.3’ünün iki türle, %11.1’inin üç türle, %18’inin dört tür ile enfekte oldu u görülmü tür. Keçilerin ise %50’sinin bir türle, % 31.8’inin iki türle, % 18.1’inin üç tür ile enfekte oldu u bulunmu tur ( Tablo-4 ). Handemir (13), bir koyun karaci erinde D. dendriticum miktarn en dü ük 1.540, en yüksek 43.500, F. hepatica miktarn en dü ük 16, en yüksek 9.180, F. gigantica miktarn ise en dü ük 2 ve en yüksek 7 adet olarak bulmu tur. Özyer ( 18 ) ise bir koyun karaci erinde ortalama F. hepatica saysn 36, F. gigantica saysn 41 olarak bulmu tur. Bu çal mada ise koyun karaci erinde F. hepatica miktar en az 7, en fazla 600, F. gigantica miktar en az 3, en fazla 300, D. dendriticum miktar ise en az 300, en fazla 45.000 adet olarak bulunmu tur. Adana mezbahalarnda kesimi yaplan küçükba

hayvanlarn men e’ileri daha çok Do u Anadolu ve Güney Anadolu Bölgeleri oldu undan yeti tiricilerin özellikle paraziter mücadele konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmamalar, bölgenin rakm olarak yüksek olmas ve mevsim-sel özellikten dolay bahar aylarnda arakonakçlarn bol oldu-u su havzalarnda otlamaya ba lamalar hem mix enfeksiyon

orann hem de enfeksiyona neden olan tremetod saysnn yüksek olmasnda önemli bir etken olarak görülebilir. Dünyada yaplan çal malarda fasciolosise koyunlarda %5.3-81.7, keçilerde ise %17.2-38.7 oranlar arasnda rastlan-m tr. ( 4, 19 ) Türkiye’de ise yaplan çal malarda bu oranlar koyunlarda %0.23-78.7, keçilerde ise %3-62.8 olarak bulun-mu tur ( 6, 24, 28, 29 ). Dünyada ve Türkiye’de yaplan çal -malarda fasciolosisten sorumlu türün koyun ve keçilerde en fazla F. hepatica oldu u görülmü tür ( 4, 6, 12, 19, 25 ). Bu çal mada da koyun ve keçilerde F. hepatica´ nn bulunma orannn F. gigantica´ ya göre daha yüksek oldu u görülmü -tür. Bu kelebeklerin koyunlardaki oran (%6.6, %3.1), keçiler-deki oranlarndan (% 0.8, % 0.5) oldukça dü ük bulunmu tur. Bunun nedeni ise kesimi yaplan hayvanlarn besi hayvan olmasndan dolay besiye almadan önce her türlü iç ve d paraziter ilaçlamann yaplm olmasdr. Sonuç olarak; hayvanlarn geli mesini ve kesim sonunda kara-ci erlerin gda olarak tüketilmesini olumsuz etkileyen distamatosis ve kist hidatik gibi parazitlerle mücadele etmek amacyla kesimlerin ruhsatl mezbahalarda yaplmas sa lan-mal, mezbahalarda mutlaka imha i leminin yakma frnlarnda yaplmasna özen gösterilmelidir. Ekinokokkosis için sokak köpekleriyle mücadele edilmeli, köpeklere belli aralklarla paraziter ilaçlar verilmeli, bu hayvanlarn d klarnn topra a derin bir ekilde gömülmesi sa lanmal, hayvanlarn d ksyla bula abilece i dü ünülerek ye il sebzeler bol suda ykanmal-dr. Distamatosize kar koyun ve keçilere bölgenin mevsimsel özelliklerine göre paraziter ilaçlar verilmeli, meralar slah edilmeli, koyun ve keçiler arakonak sümüklülerin üreyebilece-i sulu ortamlarda otlatlmamal, özellikle sabahn erken saat-

lerinde, otlaklarn çi li oldu u zamanlarda hayvanlar otlak ve meralara sokulmamaldr. Bunlarn yansra zoonoz hastalkla-rn ciddiyeti ve sosyo-ekonomik boyutlar hakknda halkmz bilgilendirilmelidir. Kaynaklar

1- Anonim (1984). Laboratuvar için materyal gönder-me ve hastalklar kitab. Tarm Orman ve Köyi leri Bakanl Koruma ve Kontrol Genel Müdürlü ü. Güven Matbaas, An-kara. 2- Anonim (2002). Geographical distribution of cestode infection. Eri im : http://fao. org / DOCREP/ 004/ T0554E/ T0554E04.htm. Eri im Tarihi : 11/21/2002. 3- Beyazt A. (1993 ). Bursa E.B.K. kombinasnda kesilen koyunlarn karaci erlerindeki helmint invazyonlar. Etlik Hay. Hast. Ara t. Ens., Ankara, Uzmanlk tezi. 4-Bundy D.A.P., Arambulo P.V., Grey C.L (1983). Fascioliasis in Jamaica; Epidemiologic and economic aspect of a snail-borne parasitic zoonosis. PAHO Bulletein., 17(3): 243-258.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17

-16-

Page 24: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

5-Cantoray R., Aytekin H., Güçlü F. (1992). Konya yöresindeki keçilerde helmintolojik ara trmalar. Veterinarium., 3(2) : 27-30). 6-Celep A., Ultav R. (1988). Çar amba ilçesi beledi-ye mezbahasnda Fascioliasis’ten bir ylda imha edilen karaci-er miktarnn tespitine dair ara trma. Türk. Vet. Hek. Dern.

Derg., 55(1) : 26-30. 7-De er S., Akgül Y. (1991). Van ili Bardakç Kö-yünde koyunlarda bulunan endoparazitlerin epidemiyolojisi. Y.Y.Ü. Vet. Fak. Derg., 2(1-2) : 11-12. 8-Demirözü K., Nadas Ü.G., Türkaslan J., Alp, R., Özdemir Ü. (2000). Veteriner hekim el kitab .3.Bask. Pendik Vet. Kont. ve Ara t. Enst. Yay. No 13; stanbul. 9-Erkut H.M., Kahyao lu T.(1965): Ege Bölgesinde gevi getiren hayvanlarn baz iç parazitlerden meydana gelen hastalklar üzerinde ara trma. Bornova Vet. Ar t. Enst. Derg., 6 (11):14-23. 10-Gargl A., Tüzer E., Gülanber A., Toparlak M., Efil ., Kele V., Uluta M. (1999 ). Trakya’da kesilen koyun ve s rlarda karaci er trematod enfeksiyonlarnn yay-gnl . Tr. J. Vet. and Anim. Sci., 23 ( 1999 ) 115-116. 11-Güçlü F., Dik B., Sevinç F., Aydenizöz M. (1996): Konya yöresi koyunlarnda karaci er trematodlarnn mevsimsel da lmlar. Hayvanclk Ara t. Derg., 6 (1-2): 45-48. 12-Gül Y., Sonceley Ö.S., Akgül Y., Sancak Y.C. (1990): Van ili belediye mezbahasnda kesilen keçi karaci er-lerinde trematodlara ba l patolojik bulgular. Ank.Ünv. Vet. Fak. Derg., 6 (2): 419-423. 13-Handemir E. (1997). Konya Et ve Balk Kurumu Mezbahasnda kesilen koyunlarda trematod enfeksiyonlar. T. Parazitol. Derg., 21(3) : 311-316. 14-Kurtpnar H. (1957). Erzurum, Kars ve A r vilayetleri s r, koyun ve keçilerin yaz aylarna mahsus para-zitler ve bunlarn do urduklar hastalklar. Türk Vet. Hek. Dern. Derg., 27(124-125) : 3320-3325. 15-Oytun H. ( 1968 ). Tbbi Parazitoloji. Ankara Üniv. Tp Fak. Yay. Say: 193. 16-Öge H., Kalnbacak F., Gck Y., Yldz K. ( 1998 ). Ankara yöresinde kesilen koyun, keçi ve s rlarda baz metasestodlarn ( Hidatid kist, Cysticercus tenuicollis, Cysticercus bovis ) yayl . Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 45: 123-130. 17-Özer E., Özcan C., Arslan N., Kalender H., Angn M. (1996). Elaz Et ve Balk Kurumunda atlan koyun karaci erlerinde bakteriyel ve paraziter etkenlerle bunlarn olu turdu u ekonomik kayplar. TÜB TAK, Tr. J. Vet. and Anim. Sci., 20: 191-201. 18-Özyer . ( 1990 ). Adana Et ve Balk Kurumu’nda imha edilen ruminant karaci erlerinde görülen helmint türleri ve ekonomik önemleri. Etlik Vet. Mikrob. Derg., 6 ( 6 ): 67-78. 19-Sahba G.H., Arfaa F., Farahmandian I., Jalali H. (1972). Animal Fascioliasis in Khuzestan, Shouthwestern Iran Cysticercus tenuicollis’in. J.Parasit., 58 ( 4 ):712-716. 20-Sarmehmeto lu H.O., Pi kin F.Ç., Gönenç B., Ayaz E. ( 1993 ). Koyun, keçi, s r ve mandalarda yayl . Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 40 ( 4 ) : 488-496. 21-Skerman K.D., Hillard J.J. (1966). A Hanbook for Studies of Helminth Parasites of Ruminants. Near East Animal Health Innstitute, Iron Unit United Nations Development Programe/ Special Fund. Executing Agency Food and Agriculture Organization of The United Nations. 22-Tashani O. A., Zhang L. H., Boufana B., Jegi

A., McManus D. P. ( 2002 ). Epidemiology and strain characteristics of Echinococus granulusus in the Benghazi area of eastern Libya. Ann. Trop. Med. Parasitol., 96 (4 ):369-81. 23-Ta Z. (1997). Van Mezbahasnda kesilen hayvan-larda paraziter fauna tespit çal malar. Y.Y.Ü. Sa lk Bil. Enst., Yüksek lisans tezi. 24-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van li Belediye Mezbahasnda kesilen koyunlarda karaci er trematod enfeksi-yonlar üzerinde ara trmalar. Ank. Üniv. Vet. Fak. Derg., 35(2-3): 269 274. 25-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van li Belediye Mezbahasnda kesilen keçilerde karaci er trematod enfeksi-yonlar. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 35(2-3) : 412-417. 26-Toparlak M., Tüzer E. ( 2000). Veteriner Hel-mintoloji. .Ü. Vet. Fak. Przt. A.B.D. 27-Uysal M. (1962). Koyunlarda Helmint nvazyonlar. Bornova Veteriner Kontrol ve Ara trma Enstitü-

sü Dergisi, Say : 56, Koyun Hastalklar. 28-Vural A., Onar E., Everett G., Whitten L.K. (1969). Türkiye’de koyunlarn parazitleri: Türkiye’nin batsn-da de i ik iki iklim bölgesindeki helmint durumunun mukaye-sesi. PendikVet. Kont. ve Ara t. Enst. Derg., 2(2) : 118-139. 29-Vural A. (1970):Trakya Bölgesi koyunlarndaki helmint invazyonlarnn durumunun tespiti ve bunlara kar etkili kombine bir tedavi sisteminin geli tirilmesi.Pendik Vet. Mikr. Enst.Derg.,3(2):33- 30- Vural A., Do ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1979). stanbul Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazitle-

rin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrob. Enst. Derg. , 11(1) : 61-79. 31-Vural A., Do ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1980). Erzurum Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazit-lerin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrobiyal Derg., 12(1) : 27-44. 32-Vura ener C., Çetin B., Akkaya H., Gökçe R. (1998). stanbul’da kesilen koyunlarda karaci er kelebekleri üzerine bir ara trma. T. Parazitol. Derg., 22(4) : 432-437.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17

-17-

Page 25: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanmas

Akn YAKAN1 Geli tarihi/Received:4.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.5.2012

Özet Koyun ve keçilerde süt verimi bakmndan rklar arasnda önemli düzeyde varyasyon vardr. Sütçü rklar-

da etkili bir seleksiyon, etçi rklarda ise kuzularn/o laklarn büyütebilme yetene inin tespit edilebilmesi bak-mndan laktasyon süt veriminin tespit edilebilmesi önemlidir. Belli aralklarla uygulanan çe itli süt kontrol yön-temleriyle (elle, makine ile, oksitosin enjeksiyonundan sonra ve tart-emzir-tart yöntemi ile) günlük süt verimi tespit edilebilmekte ve bu de erler kullanlarak çe itli metotlarla ( sveç, Vogel, Hollanda ve ICAR’a göre) laktasyon süt verimi tahmin edilebilmektedir. Ayrca, laktasyon süt veriminin gerçek de erini ortaya koyabilmek için düzeltme katsaylar (laktasyon süresine göre, kuzu büyütme yöntemine göre ve ya a göre) kullanlmaktadr. Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri hakknda bilgi verilmi tir. Anahtar kelimeler: Hesaplama, Koyun- keçi, Laktasyon, Süt verimi

Milk Recording Methods and Calculation of Lactation

Milk Production in Sheep and Goats Abstract There are a important variation for milk yield between sheep and goat breeds. Determination of lactation milk yield is important in dairy sheep breeds for effective selection and in mutton sheep breeds for sufficient growth of their lambs. Test days milk yield has been determinate with different milk control procedures (hand milking, machine milking, milking with oxytocin plus and weigh-suckle-weigh) which applied at current period. Lactation milk yield can be estimated with different methods (Sweden, Vogel, Holand and ICAR) at the test days milk yield. On the other hand, adjustment coefficient has been use for really calculation lactation milk yield. In this review, control procedures from milk yield, milk recording methods and calculation of lactation milk yield in sheep and goat has been explained. Key Words: Calculation, Lactation, Milk yield, Sheep- goat

Giri Türkiye koyun ve keçi says bakmndan dünyann

önde gelen ülkeleri arasnda yer almaktadr. Bununla birlikte, son yllarda koyun ve keçi says ile bu türlerden elde edilen toplam ürünlerde (et, süt, yapa , tiftik vb) önemli düzeylerde azalma meydana gelmi tir (1, 3).

Yerli koyun ve keçilerde laktasyon süresi genelde 3- 5 aydr. Bu süre etçi rklarda 3- 4 ay, sütçü rklarda ise 7- 8 ay kadar devam etmektedir. Bu dönemden sonra kuruya çkarlar. Laktasyonun ba nda günlük süt verimi dü üktür. Süt verimi zamanla artar ve rklara göre de i mekle birlikte genellikle laktasyonun 60- 70. günlerde en yüksek düzeye çkar. Bir süre (bu süre rkn verim yönüne göre de i ebilmektedir) bu sevi-yede devam eder ve sonra azalmaya ba lar. Laktasyonun son-larna do ru ise iyice azalr (1, 14).

Koyunlardan elde edilen süt geliri, rklarn süt veri-mine ba l olarak gelirin %20- 40 arasnda de i mektedir.

letmede koyunlarda/ keçilerde süt veriminin ne düzeyde oldu unun bilinmesi kârll n bilinmesi bakmndan önemli-dir. Sütçü rklarda damzlklarn seçimi bireylerin süt verim düzeylerinin tespit edilmesine ba ldr. Damzlk de eri yük-sek bireyler yeti tirebilmek için süt verim kontrolü yapmak ve seleksiyonu bu kontrollere dayandrmak önem ta maktadr.

Ayrca etçi rklarda koyunlarn süt veriminin yavrular besle-yecek düzeyde olmas istenir. Bu nedenle etçi rklarda da süt veriminin bilinmesi önemlidir (18).

Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri üzerinde durulmu tur. Süt Verim Kontrolü çin Kullanlan Yöntemler

Süt kontrolleri, kullanlan sa m yöntemi ve tekni ine göre farkl ekillerde yaplabilmektedir. Elle Sa m le Yaplan Süt Kontrolleri

Süt kontrolü için yaplan çal malarda elle sa m yönte-mi, ara trclar tarafndan sa m dönemi, sa m aral ve günlük sa m says bakmndan farkl ekillerde uygulanmak-tadr. 1.1.1. Süt Emme Döneminde Süt Kontrolü

Do umdan belli bir süre sonra ba lanr. Bu süre çe itli ara trmalarda 10 ile 40 gün arasnda de i mekle birlik-te, genellikle 15 gün olarak uygulanm tr. Kontroller genellik-le 7- 20 gün aralklarla yaplr. Süt emme döneminde elle sa-mda süt kontrolü farkl ekillerde uygulanabilmektedir.

Kontrol gününde sa mlar günde bir defa (genellikle sabahlar) veya sabah ve ak am olmak üzere günde iki defa yaplr. Gün-de tek sa m yaplyorsa elde edilen süt verimi 2 ile çarplarak

Yaz ma adresi/Correspondance: Akn YAKAN,Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni AD. Antakya Hatay,e-posta: [email protected],

AVKAE Derg. 2012,2,18-23 Derleme/Review

-18-

Page 26: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

günlük süt verimi bulunur. Günde iki sa m yaplyorsa, sabah ve ak am sa mndan elde edilen süt miktarnn toplam gün-lük süt verimidir. Kuzularn/ o laklarn, süt kontrolündeki güvenilirli i olumsuz yönde etkilememesi için kontrol zama-nndan en az 12 saat önce (genel olarak kontrol gününden önceki ak am) analarndan ayrlmaldr (2, 5, 18, 23, 26).

Elle sa mla süt kontrolü farkl ekillerde de uygula-nabilmektedir. Baz uygulamalarda koyunlar/ keçiler kontrol günü sabah, ertesi gün ise ak am sa lmakta ve elde edilen süt miktar toplanarak günlük süt verimi bulunmaktadr (Alma k sa m yöntemi). Her iki sa mdan 12 saat önce yine kuzularn analarndan ayrlmas gerekmektedir. Burada amaç kuzularn analarndan ayr kaldklar 24 saati iki döneme bölerek kuzu-larla ilgili olabilecek olumsuzluklar engellemektir (2, 18, 19, 25, 27, 28). 1.1.2. Sütten Kesimden Sonra Süt Kontrolü

Bu dönemde uygulanan süt kontrol yönteminin, süt emme dönemindeki yöntem ile ayn olmas bir örneklili in sa lanma-s bakmndan önemlidir. Kuzularn/o laklarn süt kesiminden sonra süt kontrolünün yaplabilmesi için sürüde sa mn de-vam etmesi gerekmektedir. Günlük süt verimi belli bir seviye-nin (30- 100 ml) altna dü ünce koyunlarn/ keçilerin kuruya çkt kabul edilmektedir (2, 18, 19). Makineli Sa m le Süt Kontrolleri 1.2.1. Makineli Sa mn Uygulanabilirli i

Memenin morfolojik yaps uzun zamanlardan beri bilinmektedir. Meme ba nn yaps ile ilgili olarak slah çal -malar yürütülmektedir. Koyunlarda/ keçilerde makineli sa -mn uygulanabilirli i meme ve meme ba nn yapsyla ilgili-dir. Meme ba makineli sa ma uygun ise koyunlar/ keçiler makineli sa ma al abilmektedirler. Makineli sa ma uygun-lukta rk önemli bir faktördür (8). Sütçü rklar makineli sa ma daha kolay al rken, di er rklarda sorunlar ortaya çkmakta-dr. Ayrca makineli sa m srasnda salnan oksitosin düzeyi rklara göre farkllk göstermektedir. Lacaune rk koyunlarn % 88’inde makineli sa m srasnda oksitosin düzeyi yeterli olurken, bu oran do u Frizyan koyunlarnda % 58 seviyesinde kalm tr (15, 20). Makineli sa mda elle sa ma nazaran süt tamamen d ar alnamamaktadr. Makineli sa mda sütün d ar alnma-sna, rk, meme ba yaps, laktasyon dönemi ve makinenin vakum oran etki etmektedir. Makineli sa m sonucunda meme sinuslarnda kalan süt miktar toplam sa lan süt miktarnn % 10- 30’u arasnda de i mektedir. Sa m sonlandktan sonra memeye yakla k olarak 45 saniye masaj uygulayp daha sonra ksa süreli bir sa m daha uygulanabilir (ilave sa m, stripping). Sa m kurallarnn optimum düzeyde uygulanmas ile meme sinuslarnda kalan süt ihmal edilebilir (16). 1.2.2. Makineli Sa m ve Sütün D ar Alnmas

Makine ile yaplan sa mlarda genellikle sabah ve ak am olmak üzere günde iki defa sa m yaplr. Laktasyonun sonlarna do ru ise sa m says bire dü ürülür. Sa m sistemi-ne ba l olarak, sa m srasnda koyunlar/ keçiler önce sa m bölmesine alnr ve oradan teker teker sa m yerine getirilir. Sa mda mümkün oldu u kadar memede süt braklmamaldr. Sa mdan önce meme, su veya slak bezle temizlenir. Daha sonra sa m ba lklar, meme ba larna taklarak sa m yaplr. Sütün scakl sa mdan hemen sonra + 5 oC’nin altna dü ü-rülmelidir. Koyunlar/ keçiler sa ma getirilirken ya da sa lr-

ken dikkatli (korkutulmamal, canlar yaklmamal) olunmal ve sa ma getirilirken her zaman ayn yol izlenmelidir (1, 22). Makineli sa mda en uygun pulzasyon oran, pulzasyon says ve vakum basncnn rklara göre az da olsa de i ti i bildirilmektedir. Sinapis ve ark (2000), Yunan yerli keçi rk üzerinde yaptklar bir çal mada, bu rk için en uygun pulzasyon oran, pulzasyon says ve vakum basncn srasyla 65: 35, 70- 90/ dakika, 36- 44 kPa olarak bulmu lardr (22). Pulzasyon oran ve hz Alpin keçilerinde srasyla 60:40, 90/ dakika (13), Bafra koyunlarnda ise srasyla 60:40 ve 120/dakika olarak bildirilmi tir (27). Makineli sa mn etkin bir ekilde olmas için genel olarak sa m makinelerinde pulzasyon oran 1:1- 2:1, pulzasyon says 70- 120/ dakika, vakum basncnn ise 36- 44 kPa düzeyinde olmas gerekti i bildirilirken (13) yaplan farkl çal malarda pulzasyon saysnn 150- 180/ dakikaya kadar çkabildi i bildirilmektedir (11, 22, 27).

Süt sa mnn makine ile yapld ve sütçü koyunlarn yeti tirildi i i letmelerde süt kontrolü yapmak kolaydr. Ancak hiç sa m yaplmayan i letmelerde makineli sa mla süt kontrolünde baz sorunlarla kar la labilece i göz önüne alnmaldr. Makineli sa m ile yaplan süt kontrollerin-de genellikle kuzular/ o laklar sütten kesilmeden önce kontrol sa m günde bir defa, kuzular/ o laklar sütten kesildikten sonra ise günde iki defa yaplmaktadr. Kontrol aralklar 15- 30 gün arasnda de i mektedir. Süt emme dönemine sa mdan önce 12 veya 24 saat süreyle kuzular analarndan ayrlrlar (9, 10, 11, 17, 20, 27 Di er Süt Kontrol Yöntemleri 1.3.1. Oksitosin Enjeksiyonu ile yaplan süt kontrolleri

Koyunlarda ve keçilerde günlük süt verimine, yavru-larn emme skl ve yavru saysnn etkisi vardr (14). Emme srasnda olu an sinirsel uyarmlar hipofizden oksitosin saln-masna, oksitosin de sütün alveollerden sinuslara geçmesine sebep olmaktadr. Elle veya makine ile yaplan sa mlarda olu an oksitosinin düzeyi, yavru uyarm olmad için yeterin-ce etkili olmayabilmektedir. Ayrca rklara ba l olarak koyun-larn/ keçilerin genellikle sa ma al kn olmamalar, sa m srasnda böbrek üstü bezinden Adrenalin ve nöradrenalin salnmna sebep olmaktadr. Bu hormonlarda oksitosinin etki-sini azaltmakta, hatta ortadan kaldrabilmektedir (12). Bu ne-denlerden dolay laktasyon süt veriminin tahmini için yaplan süt kontrol çal malarnda, sa mdan hemen önce belirli mik-tarda oksitosin enjeksiyonu yaplabilmektedir (26, 27).

Oksitosin enjeksiyonu ile yaplan süt kontrollerinde; enjeksiyonun yaplma zaman (sa ma ba lanmadan kaç daki-ka önce), uygulanma ekli ve dozu de i iklik gösterebilmekte-dir (12, 26, 27).

Sütün meme loblarndan d ar alnmas için oksitosinin 0.1- 1 IU dozunda uygulanmas yeterli olmaktadr. Ancak bu dozda, sütün ak hz fazla olmamakta buna ba l olarak da sa m süresi uzamaktadr. Bu sebeple, oksitosinin dozu fizyolojik snrn çok üzerinde olan 40 IU’ye kadar uygu-layabilmektedir. Oksitosin enjeksiyonu iv olarak yaplyorsa sa ma enjeksiyondan hemen sonra, e er im olarak yaplyorsa enjeksiyondan 5 dakika sonra ba lanmaldr. Ancak im oksitosin enjeksiyonunun sütün indirilmesi için gerekli olan uyary tam meydana getirememektedir (4, 12).

Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -19-

Page 27: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

1.3.2. Tart- Emzir- Tart (TET) Metodu le Yaplan Süt Kontro-lü

Elle veya makineli sa m ile yaplan süt kontrol çal malarnda, süt emme döneminde denemenin uygulanabi-lirli i zorla maktadr. Kontrol gününde kuzularn/ o laklarn analarndan ayrlmalar yavrularda ve analarda stres olu tur-makta, analarn gerçek süt veriminin belirlenmesinde hatalara sebep olabilmektedir. TET metodunda, kuzular/ o laklar analarndan belirli bir süre (bu süre kontrol gününde yaplacak kontrol saysna ba l olarak de i iklik göstermektedir) ayr braklr. Ancak bu ayrma süresince sütün indirilme mekanizmasndaki yavru etkisini ortadan kaldrmamak ve refah kurallarna uymak için kuzular/ o laklar ve analar birbirini sürekli görmelidir. Bu ayrma süresinin sonunda kuzular/ o laklar tartlr ve daha sonra analar ile ayn bölmeye braklr ve analarn emmeleri-ne müsaade edilir. Kuzular/ o laklar analarn ortalama yarm saat emdikten sonra tekrar tartlrlar. Birinci ve ikinci tartm arasndaki fark, kuzunun/ o la n emdi i süt olarak kabul edilir. Ba ka bir ifade ile koyunun/ keçinin, kuzusundan/ o la-ndan ayr brakld sürede üretti i süt miktar olarak kabul

edilir (4, 6, 21). TET metodunda do um ile ilk kontrol arasndaki süre, kontrol aral , kuzularn/ o laklarn analarndan ayr kalma süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili olarak çal malarda farkl de erler bildirilmi tir (Tablo 1). TET metodunda do um ile ilk kontrol arasndaki süre, kontrol aral , kuzularn/ o laklarn analarndan ayr kalma süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili olarak çal malarda farkl de erler bildirilmi tir (Tablo 1).

TET metodunun baz olumsuz yönleri vardr. Bunlar; genç kuzular tarafndan tüketilen az miktardaki sütün tam olarak ölçülmesindeki yetersizlik, emme zamannda kuzunun/ o la n i tahndaki de i meler, hem süt ölçümünün hem de süt komposizyonunun belirlenmesi için örnek alma i leminin ayn anda yaplamamas ve iki tartm arasndaki idrar ve d k kayb ile ilgili hatalardr (6). Laktasyon Süt Veriminin Tahmini

Bir laktasyondaki gerçek süt verimi tahmini ancak tüm laktasyon boyunca her gün sa m yapmakla mümkün olmakta-dr. Süt veriminin bu ekilde belirlenmesi hem ciddi bir i gücü, hem de ekonomik kayba sebep olmaktadr. Bu nedenle, laktasyon süt verimlerinin yaplacak kontrol sa mlar ile tes-pit edilmesi ve bu sonuçlarn hesaplanmasna çal lm tr. Bu çal malarn sonucunda farkl hesaplama yöntemleri geli tiril-mi tir (18, 23). 2.1. sveç Metodu

Kontrol gününün, kontrol periyodunun tam ortasna isabet etti i varsaylr. Kontrol gününde tespit edilen verim, o periyot içindeki günlük ortalama süt verimi olarak kabul edilir.

Her periyot için ayr ayr yaplan kontroller toplanarak laktasyon süt verimi hesaplanr. sveç metodu için laktasyon süt verimi hesaplama formülü a a daki gibidir (7); n

X= a ki – (a/2 - A) k1 i

Bu formülde; X Laktasyon süt verimi a Kontrol aral n Kontrol says ki Herhangi bir kontrolde elde edilen süt miktar k1 lk kontrolde elde edilen süt verimi A Do um tarihi ile ilk kontrol arasnda geçen süreyi ifade eder. 2.2. Vogel Metodu

Kontrol günlerinde tespit edilen verimlerin toplam, kontrol aral nda geçen süre ile çarplarak laktasyon süt veri-mi hesaplanr. Vogel metodu için laktasyon süt verimi hesaplama formülü a a daki gibidir (7); n

X= a ki i

2.3. Hollanda Metodu Kontrol gününde tespit edilen verimlerin ortalamas,

laktasyon süresince günlük ortalama süt verimi olarak kabul edilir. Bulunan günlük ortalama süt verimi laktasyon süresi (L) ile çarplarak laktasyon süt verimi hesaplanm olur. Ancak burada laktasyon süresi sabit bir de er olarak alnr veya tah-min edilir. Laktasyon süresi tahmin edilecekse a a daki for-mül kullanlr. L= n a – (a/2- A)

Tahmin edilen laktasyon süresi ile a a daki formül yardmyla laktasyon süt verimi tahmin edilir (7); n

X= ( ki / n) L i

2.4. Uluslararas Hayvan Kayt Komisyonu’na (ICAR) Göre Laktasyon Süt Veriminin Tahmini

Trapez II yöntemi veya Fleischmann metodu ola-rak da bilinir. Bir kontrol gününden di er kontrol gününe ka-dar geçen süre bir kontrol periyodu olarak alnr. Her kontrol periyodunun ba langc ve bitimindeki süt miktarlar toplanp ikiye bölünür ve kontrol periyodu içinde kalan gün ile çarpla-rak o kontrol periyodundaki verim hesaplanm olur. Ayn ekilde di er kontrol periyotlarndaki süt verimleri hesaplana-

rak toplanr. lk kontrol günündeki süt verimi, do um ile ilk kontrol günü arasnda kalan gün says ile çarplarak genel toplama eklenir. Ayn ekilde, laktasyonun sonland gün ile

Do um- lk Kontrol Arasndaki Süre (gün)

Kontrol aral (gün)

Kontrol gününde yap-lan tekrar says

Kuzularn analarndan ayr kalma süresi (saat)

Kaynaklar

5-7 3 2 3 6 35- 40 3- 4 1 5 21

7 7 2 4 4 14 14 2 6 25,26

Tablo 1. Çe itli çal malarda uygulanan TET metotlar

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23

-20-

Page 28: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

en son süt kontrolünün yapld gün arasnda kalan gün says, son süt kontrolünde elde edilen miktar ile çarplarak genel toplama eklenir. Böylece laktasyon süt verimi hesaplanm olur (7).

ICAR’a göre laktasyon süt verimi hesaplama formü-lü a a daki gibidir (Trapez II); X=[(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an+ (kn C)] Bu formülde;

C: Son kontrol günü ile kuruya çkma arasnda kalan süre’yi (gün) ifade eder. Yukardaki formülde yer alan (kn C), son kontrol günü ile kuruya çkma arasnda geçen süredeki süt veriminin tespiti-ni yapmaktadr. Trapez I ad verilen yöntemde ise son kontrol günü ile kuruya çkma arasndaki süt verimi ihmal edilmekte-dir. Bu durumda ICAR’n verdi i formül a a daki gibi düzen-lenmi tir (7).

X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an] (Trapez I)

- Kontrol says (n): 7

- Kontrol verimlerinin toplam ( ki): 9.50 kg - Kontrol aral (a): 30 gün - Do um- ilk kontrol arasnda geçen süre (A): 10 gün - Son kontrol- kuruya çkma arasnda geçen süre (C): 14 gün

Bu de erlere göre farkl metotlarla hesaplanm olan laktasyon süt verimleri Tablo 2’de verilmi tir.

3. Laktasyon Süt Verimi Düzeltme Faktörleri Koyunlarda/keçilerde laktasyon süt verimini çe itli

faktörler etkilemektedir. Bu faktörler elimine edilerek o koyun rk için laktasyon süt veriminin daha do ru tahmin edilmesi mümkün olmaktadr. Ayn zamanda sürü içerisindeki koyunla-rn/keçilerin süt verim düzeylerinin tarafsz olarak de erlendi-rilmesi de mümkün de ildir. Yaplan çal malarla ABD ve Kanada’da yeti tirilen sütçü koyun rklar için düzeltme katsa-ylar geli tirilmi tir (24). Avrupa koyun rklar için bu katsa-ylar farkllklar gösterebilir. Ancak genel olarak bu düzeltme katsaylarnn Avrupa koyun rklar için de kabul edilebilir oldu u bildirilmektedir (7). 3.1. Laktasyon Süresi

Laktasyon süresi uzadkça süt üretimi de artaca için sütçü rk koyunlarda/keçilerde laktasyonun uzun olmas genel olarak istenen bir özelliktir. Ancak laktasyonun çok uzamas, ylda iki veya iki ylda üç kuzulatma uygulanabili-

yorsa elde edilecek yavru saysn azaltmaktadr. Bu sebeple laktasyon süresi uygun snrlar içerisinde olmaldr. Sürü içerisindeki koyunlarn/keçilerin laktasyon süre-lerinin farkllk göstermesi nedeniyle laktasyon süt verimleri de farkllk göstermektedir. Bu nedenle koyunlarn/keçilerin ferdi olarak laktasyon süt verimlerinin belirlenmesi için laktasyon süresinin standardize edilmesi gerekmektedir. ABD ve Kanada’da sütçü rk koyunlar için standart laktasyon süresinin 180 gün olarak bildirilmi tir (24).

Laktasyon süresi 180 günden daha uzun olan koyunlarda, a a daki formül yardm ile 180 güne göre stan-dardize edilmi laktasyon süt verimi hesaplanr (24). X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/2) a1+……+ ((Y B+ Y)/2) D] Bu formülde; Y B Laktasyonun 180. gününden önce yaplan kontrolde tespit edilen süt miktar, Y Laktasyonun 180. gününden sonraki ilk kontrolde tespit edilen süt miktar, D Laktasyonun 180. günü ile bir önceki kontrol günü arasnda kalan süre’yi (gün) ifade eder. Bu ekilde yaplacak bir hesaplamada, laktasyon süresi 180 günden daha uzun olan koyunlarn 180. günden sonraki verimleri dikkate alnmaz (7). Laktasyon süresi 180 günden daha ksa olan koyunlarla ilgili düzeltme katsaylarna ait lite-ratür bilgiye rastlanamam tr. 3.2. Kuzu Büyütme Yöntemi

Avrupa ve Amerika’da ki ülkelerde kuzularn büyü-tülmesinde genellikle 3 farkl yöntem kullanlmaktadr. Bu yöntemler ile ABD ve Kanada’da büyütülen kuzularn anala-rnda laktasyon süt verimini hesap edebilmek için düzeltme faktörleri geli tirilmi tir. - Gün 30 Yöntemi: Bu büyütme yönteminde kuzular do um sonras 30 gün analar ile birlikte tutulurlar. Bu dönemde ko-yunlar sa lmaz. Kuzular 30. günde analarndan ayrldktan sonra koyunlar günde 2 defa sa lrlar. - Kar k Yöntem: Kuzular 30 gün analar ile birlikte tutulur-lar. Bu dönemde kuzular ak amlar analarndan ayrlr ve ana-lar günde bir defa sa lrlar. Kuzular 30. günde sütten kesildik-ten sonra analar günde 2 defa sa lmaya ba lanr. - Gün 1 Yöntemi (Anasz kuzu büyütme): Kuzular do duktan hemen sonra analarndan ayrlr ve koyunlar günde iki defa sa lrlar. Kullanlan kuzu büyütme yöntemine göre, tahmin edilen süt verimleri farkl olmaktadr. Gün 1 yönteminde elde edilen süt miktar tüm laktasyon süt verimini ifade etmektedir. Oysa, Gün 30 yönteminde laktasyonun ilk ayndaki süt verimi

tespit edilememektedir. Bu durumda Gün 30 yöntemine tabi olan koyunlar Gün 1 yöntemine tabi olan koyunlara göre deza-vantajl olmaktadr. Bu sebeple, farkl büyütme yöntemlerine göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanm tr (7).

ÖRNEK: Bu metotlar, bir örnek üzerinde açklanrsa; 21 Ocak tarihinde do um yapan bir koyunun ilk süt kontrolü 1

ubat tarihinde yaplm tr. Kontrol aralklar 1 ay olmu ve kontroller her ayn 1. gününde yaplm tr. Son süt kontrolü 1 A ustosta yaplm ve koyun 14 A ustosta kuruya çkm -tr. Kontrol günlerinde elde edilen süt verimleri a a daki gibidir.

ÖRNEK: Bu metotlar, bir örnek üzerinde açklanrsa; 21 Ocak tarihinde do um yapan bir koyunun ilk süt kontrolü 1

ubat tarihinde yaplm tr. Kontrol aralklar 1 ay olmu ve kontroller her ayn 1. gününde yaplm tr. Son süt kontrolü 1 A ustosta yaplm ve koyun 14 A ustosta kuruya çkm -tr. Kontrol günlerinde elde edilen süt verimleri a a daki gibidir.

Kullanlan Metotlar Hesaplanan Laktasyon Süt Verimi sveç 276.00 kg

Vogel 285.00 kg Hollanda 278.20 kg ICAR (Trapez II, Fleischmann )

275.16 kg

Trapez I 269.56 kg Tablo 2. Farkl metotlarla hesaplanm laktasyon süt verimleri

Kuzu büyütme yöntemi Düzeltme katsays

Gün 1 1.00 Kar k 1.10 Gün 30 1.51

Tablo 3. Kuzu büyütme yöntemlerine göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23

-21-

Page 29: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

3.3. Ya Koyunun ya laktasyon süt verimi üzerinde etkili

olmaktadr. Ya 1’den 4’e do ru ilerledikçe laktasyon süt veri-minde bir art , 7’yi geçtikten sonra ise laktasyon süt verimin-de bir azalma görülmektedir. Bu sebeple ya a göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanm tr (Tablo 4) (7).

Bir koyunun laktasyon süt verimi kontrol günlerinde elde edilen de erler do rultusunda hesaplandktan sonra, elde edilen de er düzeltme katsaylar ile çarplarak düzeltilmi laktasyon süt verimi hesaplanr (7).

A a daki örnekte bir koyunun ICAR’a göre laktasyon süt verimi hesaplanm ve düzeltme katsaylar kul-lanarak standardize edilmi tir (Tablo 5).

Ya Düzeltme katsays

1 1.44

2 1.24

3 1.13

4- 7 1.00

8 ve üzeri 1.04

Tablo 4. Ya a göre laktasyon süt verimi düzeltme kat-saylar

Koyunun ya 3 Kuzu idare sistemi Gün 1 ve Gün 30 Kuzulama tarihi 25 Ocak Sütten kesim tarihi 25 ubat Sa ma ba lama tarihi 26 ubat Laktasyonun 180. günü 24 Temmuz Kontrol günü

Süt miktar (kg)

Gün 1 kuzu büyütme yönteminde

Her periyot için süt verimi

Gün 30 kuzu büyütme yönteminde

Her periyot için süt verimi

1 Mart 2.5 3x 2.5 7.5 - 15 Mart 2 15x (2.5+2)/2 33.8 - 1 Nisan 1.6 16x (2+1.6)/2 28.8 3x 1.6 4.8 1 Mays 1.3 30x (1.6+1.3)/2 43.5 30x (1.6+1.3)/2 43.5 1 Haziran 1.05 31x (1.3+1.05)/2 36.4 31x (1.3+1.05)/2 36.4 1 Temmuz 0.85 30x (1.05+0.85)/2 28.5 30x (1.05+0.85)/2 28.5 24 Temmuz - 24x (0.85+0.70)/2 18.6

(180 güne göre düzeltme) 24x (0.85+0.70)/2 18.6 (180 güne göre düzeltme)

1 A ustos 0.70 - - - - 1 Eylül 0.30 - - - - Gün 1 için 180 günlük (düzeltilmi ) toplam süt verimi 197.1 kg

Ya için düzeltme 197.1 x 1.13= 222.7 kg Gün 30 için

180 günlük (düzeltilmi ) toplam süt verimi 131.8 kg Ya için düzeltme 131.8 x 1.13= 148.9 kg Kuzu büyütme yöntemi için düzeltme 224.8 kg

4. SONUÇ Koyun ve keçilerde süt verim kontrolleri, süt verim

seviyesinin belirlenmesini sa lar. Bunun sonucunda, birey, sürü, i letme, bölge ve ülke düzeyinde üretimin miktar ve kalitesi hakknda do ru, güvenilir ve faydal bilgiler elde edi-lir.

Süt verim kontrolleri i letmelerde ekstra bir i gücü ve masraf olu turur. Bu nedenle ço u zaman i letmeler süt kont-rolü yapmaktan kaçnrlar.

Süt kontrollerinin yaplmas ve bu kontrollerden laktasyon süt veriminin tahmin edilmesi a a da belirtilen faydalar sa layacaktr;

Erkek ve di ilerin süt verim kabiliyetinin güvenle tah-min edilmesini sa layaca ndan damzlk seçiminin güvenilir olmasna imkan verir. Böylece süt veriminin slah ile ilgili programlar uygulamaya konulabilir.

Sürü ve i letmedeki dü ük verim kabiliyetine sahip bireyler saptanarak ayklama yaplabilir.

Besleme gerçek verim düzeyine göre yaplr. Böylece koyunlarn ve keçilerin besin madde ihtiyaçlar kar lanarak

genetik kapasitesinden mümkün oldu unca faydalanlabilir. Karl bir yeti tiricilik yapmaya imkân verir.

letme ve sürüde hayvan sa l nn özelliklede mastitislerin kontrol altna alnmasn sa lar.

Süt verim kontrolü için elle sa m, makine ile sa m, oksitosin + elle sa m, oksitosin + makineli sa m ve tart- emzir- tart (TET) gibi yöntemler kullanlmaktadr. Süt verimi-nin tahmin edilmesinde ise sveç, Vogel, Hollanda, Trapez I ve ICAR (Trapez II) gibi yöntemler vardr. Uygulamada en çok ICAR (Trapez II) yöntemi tercih edilmektedir. Kaynaklar 1. Akçapnar H (2000) Koyun Yeti tiricili i. smat Matbaaclk, ISBN: 975- 96978- 1- 5, Ankara. 2. Akçapnar H, Aydn , Kadak R (1984) Morkara-man koyunlarnn Erzurum’da özel bir i letmede kuzu ve süt verimleri. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 31 (1): 114- 127. 3. Anonim (2010) TU K Haber bülteni, Eri im adresi:

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23

-22-

Page 30: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

www.tuik.gov.tr, Eri im tarihi: 11.07.2011 4. Banda JW, Steinbach J, Zerfas HP (2005) Comparison and yield of milk from non- dairy goats and sheep in Malawi. Eri im Adresi: http://www.fao.org Eri im Tarihi: 22.04.2005 5. Basdagianni Z, Banos G, Abas Z, Arsenos G, Valergakis GE, Zygoyiannis D (2005) Estimation of daily and total lactation milk yield of Chios ewes from single morning or evening record. Livestock Production Science, 92 (1): 59- 68. 6. Benson ME, Henry MJ, Cardellino RA (1999) Comparison of weigh- suckle- weigh and machine milking measuring ewe milk production. Journal of Animal Science, 77: 2330- 2335. 7. Berger YM, Thomas DL (2005) Milk testing, calculation of milk production and adjustment factors. Eri im Adresi: http://www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/Publications_and_Proceedings/symposium_04 Eri im Tarihi: 15.04.2005. 8. Caja G, Such X, Rovai M (2005) Udder morphology and machine milking ability in dairy sheep. Eri-im Adresi:

www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/Publication_and_Proceedings Eri im Tarihi: 12.05.2005 9. Fernandez C, Sanches- Seiquer P, Sanches A, Contreras A, de la Fuente JM (2004) Influence of betaine on milk yield and composition in primiparous lactating dairy goats. Small Ruminant Research, 52: 37- 43. 10. Ilahi H, Chastina P, Bouvierb F, Arhainx J, Ricard E, Manfredi E (1999) Milking characteristics of dairy goats. Small Ruminant Research, 34:97- 102. 11. Kremer R, Roses L, Rista L, Barbato G, Perdigon F, Herrera V (1996) Machine milk yield and composition of non- dairy corriedale sheep in uruguay. Small Ruminant Research, 19: 9- 14. 12. Lollivier V, Guinard- Flament J, Ollivier- Bousquet M, Marnet PG (2002) Oxytocin and milk removal: two important sources of variation in milk production and milk quality during and between milkings. Reproduction Nutrition Development, 42: 173- 186. 13. Lu CD, Potchoiba MJ, Loetz ER (1991) Influence of vacuum level, pulsation ratio an rate on milking performance and udder health in dairy goats. Small Ruminant Research, 5 (1): 1- 8. 14. Mackenzie D (1993) Goat husbandry (Fifth edition). Faber and faber, London. 15. Marnet PG, McKusick BC (2001) Regulation of milk ejection and milkability in small ruminants. Livestock Production Science, 70 (1): 125- 133. 16. McKusick BC, Thomas DL, Berger YM (2003) Effect of omission of machine stripping on milk production and parlor throughput in east friesian dairy ewes. Journal of Dairy Science, 86 (2): 680- 687.

17. Mellado M, Rodriguez S, Lopez R, Rodriguez A (2006) Relation among milk production and composition and blood prolifes and fecal P and nitrogen in goat on rangeland. Small Ruminant Research, 65 (3): 230-236. 18. Özcan L (1990) Koyunculuk. Tarm Orman ve Köyi leri Bakanl Yayn Dairesi Ba kanl , Mesleki Yayn-lar, No: Genel: 343, Seri: 15, Ankara. 19. Pavic V, Antunac N, Mioc B, Ivankovic A, Havranek L (2002) Influence of stage of lactation on the chemical composition and physical properties of sheep milk . Czech Journal of Animal Science, 47 (2): 80- 84. 20. Peris S, Caja G, Such X (1999) Relationships between udder and milking traits in murciano- granadina dairy goats. Small Ruminant Research, 33 (2): 171- 179. 21. Sallam SMA, Nasser MEA, Yousef MI (2005) Effect of recombinant bovine somatotropin on sheep milk production, comparison and some hemato- biochemical components. Small Ruminant Research, 56 (1-3): 165- 171. 22. Sinapis E, Hatziminaoglou,I, Marnet PG, Abas Z, Bolou A (2000) Influence of vacuum level, pulsation rate and pulsator ratio on machine milking efficiency in local greek goats. Livestock Production Science, 64 (2): 175- 181. 23. ahin EH, Akmaz A (2004) Koyunlarda süt ve-rim özellikleri ve kontrolü. Vet. Bil. Derg., 20(1): 5-11. 24. Thomas DL (2003) Calculation of yield of milk, fat and protein in dairy sheep. Journal Dairy Sheep Assoc. of North America, 2(1), Fall. 25. Ünal N, Atasoy F, Aytaç M, Akçapnar H (2002) Akkaraman, Sakz x Akkaraman F1, Kvrck x Akkara-man F1 ve Sakz x Karayaka G1 Koyunlarnda lk Laktasyon Süt Verim Özellikleri. Turkish Journal of Veterinary and Animal Science, TUB TAK, 26 (3): 617- 622. 26. Ünal N, Akçapnar H, Atasoy F, Koçak S, Ya-kan A, Erol H, U urlu M (2007) Milk yield measured by oxytocin and hand milking and weigh- suckle- weigh methods in ewes originating from local crossbred in Turkey. Revuede Medecine Veterinaire, 158 (6): 320- 325. 27. Ünal N, Atasoy F, Akçapnar H, Yakan A, U urlu M (2008) Milk yield and milking traits measured with different methods in Bafra sheep. Revuede Medecine Veterinaire, 159 (10): 494-501. 28. Zamiri MJ, Qotbi A, Izadifard J (2001) Effect of daily oxytocin injection on milk yield and lactation length in sheep. Small Ruminant Research, 40 (2): 179- 185.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23

-23-

Page 31: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar

Mansur Seymen SEĞMENOĞLU1 Emine BAYDAN2

Geliş tarihi/Received:1.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:11.7.2012

1Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, Adana – Türkiye 2Ankara Üniv. Vet. Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı, Ankara – Türkiye Özet

Arıcılıkta ilaç kullanımı gerek tüketicilerin, gerekse gıda kontrol otoritelerinin giderek daha fazla üzerinde durmaya başladıkları kritik bir konudur. Balın imajı doğal, temiz ve sağlıklı olmasıdır. Ancak, son yıllarda üretilen ballarda yoğun bir şekilde kalıntı sorunu yaşanmaktadır. Arı ürünleri, bakım esnasında antibiyotik, akarisit gibi ilaç kalıntı kaynaklarından ve çevresel neden olarak da ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisidler, organik kirletici-ler, patojenik bakteriler ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalardan kaynaklanan bulaşanlar ile kontamine ol-maktadır. Bal üretiminde standardizasyonu sağlama ve organik bal üretimine teşvik ile üretici kaliteli bal üretimine yönlendirilmelidir. Anahtar Kelimeler: bal; bulaşanlar; kalıntı

Medicine Residues and Contaminants Found in Honey Abstract

Beekeeping consumers need to use drugs, and food control authorities have started to stand on, more and more critical issue. Image of honey, a natural, clean and healthy is. However, in recent years, there residues pro-duced honey in an intensive manner. Bee products, antibiotics during maintenance, acaricide and environmental causes such as sources of drug residues, heavy metals, radioactive substances, pesticides, organic pollutants, con-taminants from contaminated with pathogenic micro-organisms are genetically modified bacteria. Provide and pro-mote the standardization of the production of organic honey in honey production and the producer should be di-rected to the production of quality honey. Key Words: honey, contaminants, residue

AVKAE Derg. 2012,2,24-28 Derleme/Review

GİRİŞ Bal bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının

salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı (Apis mellifera) tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleş-tirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal üründür (1).

Balı oluşturan ana maddeler şeker ve su’dur. Şeker kuru maddenin %95-99’unu oluşturmaktadır. Su balda ikinci önemli maddedir. Organik asidin oranı %0,57 ‘dir. Organik asitler balın asitesi ve karakterine etki ederler. Mineral madde-ler balda çok düşük bir oranda yer alırlar, yaklaşık %0,17 civa-rındadır. Başta potasyum olmak üzere kalsiyum, bakır, demir, manganez ve fosfor bulunmaktadır. Balın temel enzimleri sakkaraz, amilaz ve glukoz oksidaz’dır. Balda vitamin olarak C-vitamini ve B-vitaminlerinden B1(tiamin), B2 (riboflavin), B3 (nikotinik asit), B6 (pridoksin) ve pantotenik asit bulun-maktadır (20).

Bal arısı kolonilerinde ana üretim maddesi olarak üretilen bal, besin ve ilaç değerine sahiptir. Bal tatlı ve sağlıklı bir ürün olup içerisinde vitaminler, mineraller, karbonhidratlar, enzimler, proteinler ve aminoasitler bulunmaktadır. Balın in-san enerjisini yükseltmede payı çok büyük olmakla birlikte asıl kullanımı tatlandırıcı ve enerji kaynağı olmasından ileri gel-

mektedir (12). Ülkemizde beslenme amaçlı kullanımı yanında, tedavi amaçlı kullanımının çok az olmasına karşılık, yurtdışın-da apiterapi alanında kullanılan ürünler içerisinde de bal öne-mini korumaktadır. Yurtdışındaki apiterapi merkezlerinde bal cilt güzelliği için hazırlanan kremlerin yapımında, sindirim ve solunum sistemi rahatsızlıklarında kullanılmaktadır (11).

1997 yılında arı hastalıklarına karşı kullanılan bir antibiyotik olan streptomisinin balda tespit edilmesinden son-ra, kontaminasyon riski gündeme gelen bal, o tarihten itibaren komplike analizler gerektiren bir ticari ürün haline gelmiştir (7).

Ballarda kontaminasyon bakım ve çevreden kaynaklı nedenler olmak üzere ikiye ayrılır. Bakımdan kaynaklı neden-ler olarak varroa ve yavru çürüğü hastalıkları, başka hastalık yapıcı etkenlerin kontrolü, balmumu güvesi kontrolü ve kovan koruyucularının yaptığı etkileri sayabiliriz. Hava, su ve bitki-lerden gelen ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisitler, bakteriler ve genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar da çev-resel kaynaklı etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır (3).

Avrupa Birliği (AB), onaylanmış birtakım anti-varroa ilaçlarının dışındaki hiç bir ilacın arıcılıkta kullanımına izin vermemektedir. Dolayısıyla AB’de lisanslı olan bu ilaçla-rın dışındaki hiçbir ilaç için belirlenmiş Maksimum Kalıntı Limitleri (MRL) yoktur ve kalıntılarının balda ve diğer arıcılık

Yazışma adresi/Correspondance: Mansur Seymen SEĞMENOĞLU, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, TR-01170 Adana – TÜRKİYE, E-posta:[email protected] -24-

Page 32: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

ürünlerinde bulunmasına müsaade edilmemektedir. Avrupa Birliği’ne bal ihracatı yapan ülkelerin, MRL

belirtilmemiş ilaçların kalıntıları için, günümüz teknolojisinde genel kabul edilen tespit limiti olan 10 mg/kg (ppb) sınırına uymaları önerilmektedir (16).

Ballarda ilaç kalıntıları başlıca iki yoldan kaynakla-nır. Bunlardan ilki arı hastalıklarının sağaltımı amacıyla ko-vanda ilaç uygulanmasıdır. İlaç kalıntısının diğer nedeni zirai mücadelede kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar işçi arıların balın hammaddesi olan bitki özlerini emmesi ile arılar tarafından alınıp kovana getirilir. İnsektisit amaçla kullanılan bu ilaçlar arılar için de zehirlidir ama kullanılan miktar düşük olduğu için genellikle arıların ölmesine sebep olmazlar; ancak, balda kalıntıya neden olurlar (1).

Antibiyotik kalıntıları genelde ‘amerikan yavru çürüğü’ veya ‘avrupa yavru çürüğü’ (AYÇ) gibi hastalıkların tedavilerine bağlı olarak kullanılan antibiyotiklerden kaynakla-nır. Avrupa Birliği antibiyotikle tedaviye izin vermese de bazı Avrupa ülkeleri kullanmaktadır. Kullanılan antibiyotikler Tab-lo.1’de verilmiştir. Çoğu Avrupa ülkesinde antibiyotikler için MRL düzeyi yoktur; çünkü, antibiyotik kalıntısına izin yoktur. Bununla birlikte İsviçre, İngiltere, Belçika gibi ülkelerde ‘aksiyon limiti’ olarak 0,01-0,05 mg/kg düzeylerindeki antibi-yotik gruplarının kalıntısına izin verilmektedir (3).

Türkiye’de 2006 yılında 6 farklı bölgenin 22 farklı yöresinden direkt olarak arıcılardan peteğinden süzülmüş bal numune olarak toplanmış ve analizler aynı yıl içerisinde ger-çekleştirilmiştir. Sonuçta yasal olarak izin verilmediği halde balların %25’inde sülfadimidin, tetrasiklin, streptomisin gibi bazı ilaçların kalıntılarından en az birine rastlanmıştır. Balların %90’ında streptomisin grubu antibiyotiğe rastlanmamıştır. Ballarda sıklıkla sulfonamid ve tetrasiklin grubu antibiyotikler tespit edilmiş olup, bazı numunelerde her iki antibiyotik gru-buna birlikte rastlanılmıştır. Balların %75’inde antibiyotik kalıntısına rastlanmamıştır. Sulfonamid grubu için test edilen 1714 numunenin %90’ında ortalama 10-11 ppb sulfadimidine rastlanmıştır. Tetrasiklin grubu için test edilen 1425 numune-nin %90’ı 13,65 ppb’den daha düşük tetrasiklin içermektedir. Streptomisin grubu için yapılan test edilen 91 numunenin %90’ı 10 ppb’den daha düşük streptomisin içermektedir (21).

Fransa, Belçika ve İsviçre’ye ithal edilen balın %20-50 kadarı başta streptomisin ve sülfanamidler ile tetrasiklin ve kloramfenikol gibi antibiyotikleri içermektedir. Öte yandan İsviçre, Almanya ve Belçika’da üretilen ballar %1-7 gibi daha düşük oranda antibiyotik kalıntına rastlanmıştır (3).

Günümüzde baldaki antibiyotik problemi, bal ticareti için en büyük problemdir. AYÇ hastalığının kontrolü için antibiyotiğe ihtiyaç yoktur ve bu haşerenin kontrolüne de katkı sağlamaz. AYÇ antibiyotik kullanılmadan da kontrol edilebi-lir. Farklı AB ülkelerinde ve Yeni Zelanda’da yapılan deney-lerde uzun süreli AYÇ kontrolüyle antibiyotiğe gerek kalmadı-ğını göstermiştir (23).

Uzun yıllardan beri ‘varroa’ kontrolünde kullanılan akarisitler önemli bir kontaminasyon kaynağıdır. Varroa kont-rolü için dünyada 90’dan fazla ürün vardır. Akarisitler iki grupta toplanmıştır: Sentetik akarisitler (Tablo.2) yağda çözü-nebilir ve balmumuna yüksek ilgiyle bağlanan maddelerdir. Akarisit tedavisi sonrası balmumunda birikir ve balı daha az kontamine eder. Balda bulunan akarisit seviyeleri genel olarak varsayılan MRL sevilerinden daha düşüktür. Birçok ülkede yüksek ilgiyle bağlanan sentetik akarisitlerden piretroid ve kumafosa akarlar direnç sağlamışlardır (15). Bu durum thymol ve organik asitler gibi toksik olmayan maddelerle alternatif koruma önlemi almaya neden olmuştur. Thymol yağda iyi çözünür ve değişken bir yapıya sahiptir, organik asitler ise suda iyi çözünür ve değişken bir yapıya sahip değillerdir (3).

Bu maddeler doğal bal ve bitki yapısında vardır. Balda normal yoğunluklarda toksik değil ve koruyucudur. Bundan dolayı AB’nde bu maddelerin MRL değeri yoktur. Thymol ve organik asitler gibi doğal maddeler varroa kontrolü

için sentetik akarisitlere alternatif olmuştur ve Avrupa Ülkeleri ile Dünya’da kullanılmaktadır (18).

Bulaşanlar, gıda maddesine kasten ilave edilmeyen, gıdanın üretiminden pazarlanmasına kadar olan aşamalarda veya çevresel kaynaklı gıdaya istenmeden bulaşan her türlü madde ve bileşiklerdir (1).

Çiçeklenme periyodunda bitkilere atılan sistemik ve kontakt etkili pestisitler de arılar tarafından toplanan nektar ve

ANTİBİYOTİKLER Sülfanamidler

Sülfathiazol, sülfamerazin, sülfamethazin, sülfamethaksazol, sülfadiazin, sülfanilamid sülfamethoksypiridazin, sülfadoksin, sülfadimidin,

Aminoglikozidler Streptomisin, dihydrostreptomisin

Tetrasiklinler Tetrasiklin, oksitetrasiklin,

klortetrasiklin, doksisiklin Fenikoller Kloramfenikol Makrolitler Tylosin, eritromisin Beta-laktamlar Penisilinler Nitrofuranlar AOZ, SC. (AOZ: 3-amino-2-

oksazolidinon; SC: semikarbazid) Tablo 1. Balda Kalıntı Olarak Bulunan Antibiyotikler (3).

Aktif Madde MRL mg/kg Sentetik İlaçlar Cymiazol (Apitol) 1.0 Fluvalinat, (Apistan) ö Amitraz (Apivar) 0.2 Flumethrin (Bayvarol) ö Kumafos (Perizin) 0.1 Tablo 2. Varroa kontrolünde kullanılan akarisitlerin AB yasal limitleri MRL = Maksimum Kalıntı Limiti. ö= AB’ne göre önem-siz (3).

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Seymenoğlu MS. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28

-25-

Page 33: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

polen aracılığıyla kovana taşınmaktadır (13). Kovana taşınan veya kullanılan bu pestisitler bal ve balmumunda birikmekte-dir. Balda biriken pestisit ve ilaç kalıntıları bal hasat edildiğin-de bir kereye mahsus olarak insanlara zarar verirken, balmu-munda biriken pestisitler petek birkaç sezon kullanıldığında daha tehlikeli olmaktadır. Zira, bu durumda yıl içerisinde ko-vana giren ilaçlarla birlikte peteklerde önceden birikmiş olan pestisitler de yavaş yavaş bala karıştığı için eski petekler ko-van içerisinde potansiyel bir pestisit kaynağı olarak iş görmek-tedir (24). Bu konuda yapılmış olan bir çalışmada bal ve bal-mumunda 10 yıl sonra dahi yapılan kimyasal analiz sonucunda pestisit kalıntısına rastlanması kalıntı sorunun boyutunun cid-diyetini göstermektedir (17). İnsektisitler ve herbisitler, bakte-risitler, fungisitler pestisitler grubundandır.

Avrupa’daki ballarda yaygın olarak rastlanan insektisitler: Organik klorlu (OK) insektisitler: lindan ve izo-merleri, hekzaklorasiklohekzan (HCH), aldrin, dieldrin, endrin, DDT izomerleri, heptaklor, heptaklor epoksit, metoksiklor, endosülfan. Tarımda artık kullanılmamasına rağ-men, çevrede hala bulunmaktadırlar. Organik fosforlu (OF) pestisitler: dialiphos, triklorofon ve diklorvos. Karbamatlar: R1-NH-CO-OR2 amino grubunu içeren pestisitlerdir (3). İspanya ve Portekiz’de 50 örnek balda 42 farklı pestisite (OK, OF, karbamat) rastlanmıştır (2).

Meyve ağaçlarında kullanılan fungisitlere karşı bal-lar hassastır. Kullanılan başlıca fungisitler şunlardır: vinklozolin, iprodion, metil-tiofonat, kaptan, difenokonazol, dithianon, pyrifenoks, penkonazol, siprokonazol, karbendazim (3).

Herbisitler arı ve polenleri kontamine ederken çok az miktarda ballarda kontaminasyon meydana getirmektedir. İsveç’te yapılan çalışmalarda herbisit asulam kalıntısına rast-lanmıştır.

Bitkilerdeki bakteriler için de bakterisit etkili antibi-yotikler kullanılmaktadır. Meyve ağaçlarında görülen Erwina amylovora adlı bakteri streptomsinle kontrol altına alınmakta-dır. Almanya’da yapılan kalıntı çalışmalarında 183 örneğin %21’inde streptomisin kalıntısına rastlanmıştır. Bu kontaminasyon riskinden dolayı AB’nin çoğu ülkesinde kulla-nılmamaktadır (3). Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı limitleri Tablo 3’de verilmiştir (1; 22).

Arı kolonileri ve arı ürünleri, hava ve toprağın yanı sıra, trafik ve sanayideki ağır metallerle kontamine olmaktadır. Ballarda bulunması muhtemel başlıca elementler kurşun (Pb), kadmiyum (Cd), civa (Hg), nikel (Ni)’dir. Bununla birlikte balda ağır metallerle ilgili dünyada spesifik bir MRL düzeyi belirlenmemiştir. Balda insan sağlığı için tehlikeli olacak mik-tarda ağır metal bulunmamalıdır (1).

1986’daki Çernobil kazasından sonra balda radyoak-tif elementlere rastlanmıştır. Ağırlıklı olarak 40K ve 137Cs rad-yoaktif izotoplar bulunur. Birincisi doğal bir izotoptur, ikincisi ise Çernobil kazasından sonra ortaya çıkmıştır. Radyoaktif madde ölçümü Bequrel (Bq)/kg hesabına göre yapılır (4). Bal-da bulunan diğer radyoaktif izotoplar 226Ra, 214Pb ve 214Bi’dir (9). AB’nin 1990’da aldığı karar gereğince radyoaktif madde-ler en yüksek limit olarak sütte 370 Bq/kg, diğer ürünlerde 600 Bq/kg kadar bulunabilir (5). Bal ve arı ürünleri için radyoakti-

MADDELER MRL(μg/kg) Kodeks İlgili Tebliğ Naftalin 10 Bal Tebliği (2005/49) Pestisitler (toplam) 10 Bal Tebliği (2005/49)

Amitraz 200 Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Flumetrin 10 Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20) Aristolochia spp.ve bundan

hazırlananlar Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Kloramfenikol Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Kloroform Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Kolşişin Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Dapson Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Dimetridazol Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Ronidazol Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Metronidazol Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20)

Nitrofuran ve Furazolidon Hiçbir seviyede bulunamaz. Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği

(2011/20) Tablo 3. Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı limitleri (1; 22).

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Seymenoğlu M.S. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28

-26-

Page 34: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

vite geçerli bir sorun değilken nükleer kazalar sonrası arı ürün-leri tüketim öncesi kontrolden geçirilmektedir (3).

Organik kimyasallara örnek olarak verilebilecek poliklorobifeniller (PCB’ler), 1980 öncesi üretilen motor-yağı ve benzeri yağlarda bulunmaktaydı. Bu maddeler çevresel kirletici olarak bitkileri, arıları ve arı ürünlerini kontamine etmiştir. Bu etkenin niceliği balda düşük ve emniyetli iken, balmumunda yüksektir (8).

Balda mikroorganizmaların hayatta kalması balın şeker, asidite ve antimikrobiyal karakteriyle ilgilidir. Mikrobiyal kontaminasyonun kaynağını polen, balarısı sindi-rim kanalı, kir, toz, hava ve çiçekler oluşturmaktadır (3). Bal-daki mikroorganizmalar saptanmıştır. Bu mikroorganizmalar bakteri, mayalar ve küflerdir (Tablo 4). Bakteriler ve mikrop-ların çoğu ne büyürler ne de ürerler, hareketsizdirler, bu da balın antimikrobiyel aktivitesi ile ilgilidir (20). Örneğin Clostridium botalinum bakterisinin sporları balda bulunmasına rağmen, toksin meydana getirememektedir (3).

Ülkemizde bal konusunda oluşan karmaşalar çözül-meye çalışılırken yurtdışında ise gelişen teknolojiye paralel bir şekilde ortaya çıkan genetik olarak değiştirilmiş bitkilerden elde edilen bal ile polenlerin arı ve insan sağlığı üzerine zararlı

olabileceği olasılığı üzerinde durulmakta ve arı yetiştiricileri-nin bu tip bitki alanlarından en az arı uçuş mesafesi kadar uzak durmaları gerektiği vurgulanmaktadır (19). AB’de yiyecekler-de en fazla %1 kadar genetiği değiştirilmiş mikroorganizma (GDO) bulunur (6). Sonuç

Gıda kirlenmeleri içerisinde önemli bir yeri olan balda ilaç kalıntısı ve çevresel kirletici sorunu ülkemiz için hala önemini korumaktadır. Balda kalıntı bulunmasına yönelik yapılan çeşitli çalışmalar bu sorunun artık ciddi boyutlarda ele

alınması gerektiğini göstermektedir (11). Ayrıca, arı hastalık-larının sağaltımında ruhsatlı da olsa ilaç kullanmaktan kaçınıl-ması, hastalıklara dirençli arı hatlarının geliştirilmesi önemli bir aşama olacaktır (14).

Gıda kirliliğinin arttığı ülkemizde diğer ürünlerde olduğu gibi arıcılık sektöründe de gelişimin sağlanması ve sağlıklı ürünlerin pazarda yer alması amacıyla organik bal üretimi teşvik edilmelidir (10).

Belirgin yatırımlarla uygulanacak bir standardizas-yon sonucunda balın kalitesine göre yapılacak bir değerlendir-me tüketiciye bir güvence vereceği gibi üreticinin de kaliteli bal üretimini zorlayacaktır. Böylece üretici ve tüketici arasında bir köprü oluşacak ve sağlıklı bal üretimine de temel teşkil edecektir (11). Kaynaklar

1.Bal Tebliği (2005) Türk Gıda Kodeksi Yönetme-liği Tebliğ No: 2005/49. Resmi Gazete 17.12.2005 Tarih, 26026 Sayı.

2.Blasco C., Fernandez M., Pena A., Lino C., Silveira M.I., Font G., Pico Y. (2003) Assessment of pesticide residues in honey samples from Portugal and Spain, J. Agric. Food Chem. 51, 8132–8138.

3.Bogdanov,St. (2006). Contaminants of Bee Products. Apidologie 37, 1–18.

4.Borawska M.H., Kapala J., Hukalowicz K., Markiewicz R. (2000). Radioactivity of honeybee honey, Bull. Environ. Contam. Toxicol. 64, 617– 621.

5.EC (1990) Council regulation (EEC) No. 737/90 on the conditions governing imports of agricultural products originating in their countries following the accident at the Chernobyl nuclear power-station, Off. J. Eur. Communities, L082, 1–6, http://europa.eu.int/comm/energy/nuclear/radioprotection/doc/legislation/90737_en.pdf (accessed on 5 July 2005)

6.EC (2000) Commission regulation No. 49/2000 amending Council Regulation No. 1139/98 concerning the compulsory indication on the labelling of certain foodstuffs produced from genetically modified organisms of particulars other than those provided for in Directive 79/112/ EEC, Off. J. Eur. Communities L6, 13–14, http:// europa.eu.int/eur-lex/pri/en/oj/dat/2000/l_006/ l_00620000111en00130014.pdf (accessed on 5 July 2005).

7.Filodda, F., Kirsch, R.,Smidt, J.,Tuchel,P., (2002). “Use of antibiotics in the production of honey–Risks and perspectives for the honey importers and honey industry”, Preventing Residues in Honey. APIMONDIA Symposium. 10–11. Oct. Celle. Germany.

8.Jan J., Cerne K. (1993). Distribution of some organochlorine compounds (PCB, CBz, and DDE) in beeswax and honey, Bull. Environ. Contam. Toxicol. 51, 640–646.

9.Handa Y., Hirai Y., Matsubara T., Sakurai H. (1997). Radioactivity due to several radionuclides detected in honey of different geographical origins, Am. Bee J. 137, 307–309.

10.Kaftanoğlu, O. (2000). III. Arıcılık Kongresi Değerlendirme Raporu. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70.

11.Korkmaz, A. (2001). Ülkemiz Ballarında Kalıntı Sorunu ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi. Türkiye 2. Ekolo-jik Tarım Sempozyumu. Bildiri ve Poster Özetleri Kitabı. 14-16 Kasım 2001. Antalya.

Bakteriler Mayalar Küfler Alcaligens Arcosphera Aspergillus Achramobahter Debaromyces Alihia Bacillus Hansenula Bettsia alvei Brevibakter Lipomyces Cephalasporiu

Sitrobakter Nematospora Chaetomium Clostridium Oosporidium Coniothecium Enterobakter Pichia Hormiscium E. coli Saccromyces Peronsporoceae Erwinia Schizosaccromyces Peyronelia Flavobakter Trichosporium Triposporium Klebsiella Torula Uredianceae Micrococcus Torulopsis Ustilaginaceae Neisseria Zygasaccharomyces Pseudomonas Ksantomonas Bakteridium

Tablo 4. Balda bulunan mikroorganizmalar (20).

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Seymenoğlu MS. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28

-27-

Page 35: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

12.Krell, R. (1996). Value-Added Products from Beekeeping. FAO. Rome.

13.Kubik, M., Pidek, A., Nowacki, D., Warakomska, Z., Goszczynski, W., Michalczuk, L. (1995). Contamination of Bee Products with Contact and Systemic Pesticides. The XXXIVth International Apicultural Congress.. 15-19 August 1995. Lausanne, Switzerland.

14.Kumova, U. (2000). Ülke Arıcılığını Çağdaşlaş-tırma Konusunda Öneriler. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70: 5-10.

15.Milani N. (1999). The resistance of Varroa jacobsoni Oud. to acaricides, Apidologie 30, 229–234.

16.Martin, P. Chem,C., Chem,M.A. (2002). “Imports into the EU from third countries, veterinary and other requirements”, European Federation of Honey Packers and Distributors. Third Caribbean Beekeeping Congress.

17.Moosbeckhofer, R., Wallner, K., Pechhacker, H., Luh, M., Womastek, R. (1995). Residue Level in Honey, Wax and Propolis After Ten Years of Varroa Treatment in Austria. The XXXIVth International Apicultural Congress. 15-19 August 1995. Lausanne,Switzerland

18.Mutinelli F. (2003). European legislation governing the authorisation of veterinary medicinal products with particular reference to the use of drugs for the control of honey bee diseases, Apiacta 38, 156– 168, http://www.apimondia.org/apiacta/articles/ 2003/multinelli_1.pdf (accessed on 5 July 2005).

20.Nowack, K. (2000). Are Genetically Modifed Plants Harmful to Bees and can (organic) Honey Become Contaminated with Transgenic Pollen? http://biogene.org/e/ themen/biotech/e-beesgeneral.htm.

21.Olaitan, Peter B., . Adeleke Olufemi E., Ola Iyabo O. (2007). Honey: a reservoir for microorganisms and an inhibitory agent for microbes. African Health Sciences 2007; 7(3): 159-165.

22.Sunay, A. E. (2006). Balda Antibiyotik Kalıntısı Sorunu. Uludağ Arıcılık Dergisi-Kasım 2006, 143-148.

23.Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bu-lunabilecek Veteriner İlaçlarına Ait Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması Ve Maksimum Kalıntı Limit-lerinin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ (2011). Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2011/20. Resmi Gazete 29.04.2011 Tarih, 27919 Sayı.

24.Von der Ohe W. (2003) Control Of American Foulbrood By Using Alternatively Eradication Method And Artificial Swarms, Apiacta 38, 137–139http://www.apimondia.org/apiacta/articles/2003/ von_der_Ohe_1.pdf (accessed on 5 July 2005).

25.Wallner, K. (1995). The Use of Varoacides and their Influence on the Quality of Bee products. Am. Bee J., 12: 817-821.

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

Seymenoğlu MS. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28

-28-

Page 36: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler

Özgür ÖZDEMİR1 Hüdaverdi ERER1

Geliş tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012

1Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/Konya.

Özet

Tavukçuluk endüstrisinin gelişiminde hastalıklar büyük problem teşkil etmektedir. Bunlar içerisinde solu-num sistemi hastalıkları önemli rol oynamakta ve üst solunum yolları etkenlerle ilk olarak karşılaşması bakımından önem arzetmektedir. Bu makalede tavukların üst solunum yollarında görülen önemli hastalıkların makroskobik ve mikroskobik bulguları derlenmiş, hastalıklar etiyolojilerine göre bakteriyel, viral, mantar ve paraziter hastalıklar şeklinde sınıflandırılarak anlatılmıştır.

Anahtar kelimeler: tavuk, patoloji, üst solunum sistemi hastalıkları

Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken

Abstract

Diseases have big problem in chicken industry. Respiratory diseases have important role into this, and also upper respiratory system have important point of view first encounter with agent. In this article, It was reviwed pathological changes in upper respiratory systems diseases of chicken. Diseases were classified as bacterial, viral, fungal and parasiter and were explained.

Key words: chicken, pathology, disease of upper respiratory system

Giriş

Üst solunum yolları, tavukların barındırma ve besleme

şekilleri göz önüne alındığında dış ortamdan havayla gelen her

türlü yabancı cisim, toz vb materyaller ve enfeksiyöz ajanlarla

ilk temas etmesi açısından önemlidir. Savunma mekanizması-

nın zayıfladığı veya mukozanın tahriş olduğu durumlarda,

patojen mikroorganizmaların yanı sıra normal florada bulunan

mikroorganizmalar bile patojen hale geçerek önemli kayıplara

neden olmaktadır. Korunma tedbirleri ve aşılamalarla tavukla-

rın bağışıklığı sağlanmakta, ancak yine de birçok enfeksiyon

oluşmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır.

Etiyolojilerine göre tavukların üst solunum yolu enfek-

siyonları bakteriyel, viral, mantar ve paraziter olmak üzere 4

grupta incelenmektedir (4).

1. BAKTERİYEL HASTALIKLAR

1.1. E. Coli Enfeksiyonları

Kanatlılarda E.coli’nin primer ya da sekonder olarak

neden olduğu enfeksiyonlara sık rastlanılmakta ve bunlara

bağlı büyük ekonomik kayıplar görülmektedir. Stres faktörleri

enfeksiyonu şiddetlendirmekte ve etkenin olaya sonradan ka-

tıldığı durumlarda enfeksiyonun klinik tablosu, prognozu ve

sağaltımı değişmekte ve güçleşmektedir (4).

1.2. Solunum kaynaklı koliseptisemisi (hava kesesi

enfeksiyonu)

Koliseptisemisinin çok yaygın bir tipidir ve daha çok

tavuk ve hindileri etkiler. E.coli, enfeksiyöz ya da

nonenfeksiyöz etkenlerin solunum mukozasını tahrip etmesini

takiben solunum sistemine gelir. IB, ND, mikoplazmozis,

amonyak, yoğun barındırma, stres yaygın predispoze faktörler-

dir (11, 34). Etken gaita ile kirlenen ve yeterince temizlenme-

yen her şeyle bulaşır. Özellikle kontamine tozların solunması,

hava kesesi enfeksiyonunda önemlidir. Enfeksiyon her yaştaki

hayvanda görülürse de stres altında bulunanlar ve gençler daha

duyarlı olup bunlarda ölümlere daha fazla rastlanır (34). Yük-

sek ölümle seyreden koliseptisemisi vakalarında çoğu kez E.

coli’nin primer patojen olarak rol aldığı ve önemli kayıplara

yol açtığı bildirilmektedir (57). Hastalarda enfeksiyonun duru-

muna göre, öksürük, tıksırık ve burundan akıntının gelmesi

gibi bazı solunum sistemi semptomları gözlenebilir (24).

Normal tavuklardaki nekropsi bulgularının aksine

(38,47), nekropside, hava keseleri kalınlaşmış ve matlaşmış

olup, solunum yüzeylerinde bazen fibrinli bazen de irinli

eksudat bulunur. Hava kesesindeki fibrinli kalınlaşmalar bazen

sarımsı renkte ve omlet tarzında kazeöz kitleler şeklinde görü-

lür (11, 14, 34,).

Mikroskobik olarak hava keselerinde erken dönemde

konjesyon, ödem, heterofil ve mononüklear hücre infiltrasyonu

görülür. Bazen nekroz, dev hücreleri, epiteloid hücreler ile

AVKAE Derg. 2012,2, 29-38 Derleme/Review

Yazışma adresi/Correspondance: Özgür Özdemir, Selçuk Üniversi-tesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/Konya, E- posta: [email protected] -29-

Page 37: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

fibrozisin bulunduğu granulomlar da görülebilir. Ayrıca

pnömoni ve trake epitelinde hiperplaziye de rastlanabilir (11,

14).

1.3. Tavuk Kolerası (Fowl cholera, Avian

pasteurellosis)

Tavuk kolerası kanatlı hayvanların perakut, akut ya da

kronik seyreden, bulaşıcı, hava kesesi yangısı ve

plöropnömoni ile karakterize (52) septisemik ve öldürücü bir

hastalığı olup etkeni Pasteurella multocida’dır. Tavuk kolerası

sıcak, ılıman ve yağışlı ülkelerde çok görülür (9). Ölümler

genelde yumurtacı tavuklarda şekillenmektedir. Onaltı hafta-

lıktan küçük piliçler hastalığa daha dirençlidir. Bulaşma sindi-

rim, solunum, deri ve konjuktiva yoluyla olur (29). Hastalık

perakut, akut, subakut, kronik veya lokalize seyir gösterir.

Perakut formda klinik belirti görülmeksizin, septisemiyle ka-

rakterize ani ölümlere rastlanır. Akut ve subakut formda ilk

göze çarpan bulgu ölümlerin artmasıdır. Yumurta veriminde

azalma, durgunluk, titreme, tüylerin kabarması, iştahsızlık,

uyuklama hali, yeşil ishal, ibik ve sakalların morarması gibi

belirtiler gözlenir. Ayrıca ağız lezyonları, ateş, sinirlilik, solu-

num sayısında artış ölümden önce görülen bulgulardır. Bazı

yazarlar da klinik ve otopsi bulgularını akut ve kronik olarak

değerlendirmişlerdir (12, 19, 29). Kronik formda hastalar uzun

zaman hayatta kalır. Ölüm oranı düşüktür. Yerleştiği doku ve

organlara göre lezyonlar şekillenir (burun, kulak, deri, eklem

ve peritonitis formu). Burun formunda lezyonlar burun ve

sinuslarda görülür. Tavuklarda yüzde şişkinlik, ağız ve burun-

dan kirli bulanık bir akıntı gelmesi, solunum güçlüğü ve

trakeal hırıltı oluşur. Ayrıca deri formunda yüz, sakal ve ibik-

lerdeki şişkinlikler hastalığı düşündürmektedir (29).

Nekropside, perakut formda sadece yaygın hemoraji

vardır. Akciğerlerin bir kısmı ya da tamamı konsolide,

konjesyone ve fibrinöz bir eksudatla kaplanmış durumdadır.

Kesit yüzünde, yangısal kuşakla çevrelenmiş ve iyi sınırlanmış

nekroz alanları görülür. Hava keselerinin kalınlaşmış ve

fibrinopurulent bir eksudatla dolu olduğu görülür (50, 52).

Ölümden hemen önce ibik ve sakallarda morarma görülür

(24). Burun boşluğu, sinus ve konjuktivalarda kataral veya

kazeöz eksudat görülebilir (14). Kronik formda sinus boşlukla-

rında sarımsı renkte kazeöz kitleler bulunur (19).

Mikroskobik olarak, akut formda akciğerlerde bronş,

parabronş, atria ve hava kapillarları lümenlerinde az sayıda

makrofaj, dökülmüş epitel hücreleri, fibrin ve heterofil ile

intersitisyumda heterofil infiltrasyonu görülür. Hava keselerin-

de makrofaj, heterofil, fibrin içeren eksudasyon ile epitel hüc-

relerinde hiperplazi vardır. Kronik formda hava keseleri, sinus

ve konjuktivalarda heterofil infiltrasyonu, dev hücreleri,

epiteloid hücreler ve bağ dokuda artış vardır (29, 52).

1.4. Enfeksiyöz Koriza (Tavuk korizası)

Tavuklarda infraorbital sinusların şişmesi ve buna bağlı

olarak yüzde şişkinlik, konjuktivitis, seröz veya purulent burun

akıntısı ile karakterize akut seyirli bir üst solunum yolu enfek-

siyonudur. Hastalığın spesifik etkeni Haemophilus

paragallinarum’dur. Enfeksiyöz koriza’ya etçi ve yumurtacı

her yaştaki tavuk duyarlıdır. Ancak gençlerde ve yumurtlama

dönemindeki tavuklarda daha sık görülür (43, 62).

Hastalığın bulaşmasında en önemli rolü kronik hastalar

ve sağlıklı görülen portör hayvanlar oynar. Hastalık çoğunluk-

la kış aylarında ortaya çıkar. Duyarlı sürüye bir tane enfekte

hayvanın girmesi yeterlidir. Vertikal bulaşma yoktur.

Morbidite yüksek, mortalite ise düşüktür. Ancak sekonder

etkenler işe karışırsa bu oran yükselebilir (13). Sürü içerisinde

bir hayvanda enfeksiyon tespit edilmişse tüm sürü enfekte

olarak kabul edilir (32).

Enfeksiyonda en belirgin semptomlar sinuslar ve yüzde

şişkinlik, burundan mukopurulent bir akıntının gelmesidir

(13). Ayrıca solunum güçlüğü, gözlerde kapanma, zayıflama,

yumurta veriminde düşüklük, ishal, erkeklerde sakalda ödem

görülür (62).

Nekropsi bulguları klinik bulgulara paraleldir.

Sinusların ve yüzün şişmiş olması, ibik ve sakallarda ödem,

burun delikleri ve sinuslarda müköz veya purulent bir akıntının

gelmesi gibi bulgular hastalığı düşündürür (42). Ayrıca

konjuktiva ve infraorbital sinuslar sarımsı renkte kazeöz kitle

ile dolu olabilir ve trakeitis görülebilir (35). Akciğer ve hava

keselerinde yangıya genelde komplike vakalarda rastlanılmış-

tır (13, 62).

Mikroskobik incelemelerde burun boşluğu, infraorbital

sinuslar ve trake epitellerinde dejenerasyon, deskuamasyon ve

nekroz, bez epitellerinde akut şişkinlik, bazen hiperplazi, tra-

kedeki mukozal bez epitellerinde deskuamasyon, propriyada

ödem, hiperemi, erken dönemde heterofil ve lenfoid hücre

infiltrasyonu görülür. Akciğerlerde akut kataral bir

bronkopnömoni tablosu vardır. Hava keselerinde epitel hücre-

lerinde şişkinlik, propriyada ödem ve heterofil infiltrasyonu

görülür. Bazen de epitellerde hiperplazi gözlenebilir (13, 42,

52).

1.5. Kronik Solunum Hastalığı (Chronic Respiratory

Disease, CRD)

Özdemir Ö .ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2, 29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-30-

Page 38: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Genellikle piliç, tavuk ve hindilerde solunum sistemin-

de görülen ve büyük ekonomik kayıplara neden olan

enfeksiyöz bir hastalıktır. Et ve yumurta veriminin azalması, sinüzitis, trakeitis, hava kesesi yangısı gibi solunum sistemi

lezyonları, salpingitis, genç hayvanlarda hareket ve canlılığın

kaybolması, artritis, tenosinovitis, hindilerde ensefalopati gibi

semptomlarla seyreder. Hastalığın etkeni Mycoplasma

gallisepticum (MG)’dur ve CRD’nin primer etkeni olarak

değerlendirilir (27, 39).

Hastalığın bulaşması lateral ve vertikal olabilmektedir.

Özellikle damızlık işletmelerde klinik semptom göstermeyen

hasta hayvanların yumurtalarından çıkan civcivler lateral bu-

laşmada büyük öneme sahiptir. Etkenin hücre duvarının olma-

masına rağmen insan giysilerinde 3 gün kadar yaşayabildiği,

bu nedenle de bulaşmada büyük öneme sahip olduğu belirtil-

miştir (20, 39).

Her yaştaki kanatlılar duyarlı olmasına rağmen, özellik-

le büyüme çağındaki hayvanlar enfeksiyona daha çok yakalan-

maktadır. Hastalık, özellikle ND, IB, ILT, koliseptisemisi ve

kolera gibi hastalıklarla birlikte seyrettiği durumlarda daha

ciddi klinik tablo oluşturmakta ve enfeksiyonun seyri ağırlaş-

makta, tedavisi zorlaşmakta ve önemli verim kayıpları şekil-

lenmektedir. Bunların dışında beslenme, havalandırma ve

ısıtma yetersizliği, hayvan sayısının fazla olması, kötü idare,

kümesin dezenfeksiyonu, amonyaklı ve tozlu kümes ortamı ve

diğer stres faktörleri hayvanları hastalığa karşı duyarlı hale

getirmektedir (20, 24, 39).

Klinik belirtiler 3 haftalıktan küçük hayvanlarda pek

görülmez. Diğer solunum sistemi hastalıklarındaki bulgulara

benzer klinik bulgular gözlenir (20). Özellikle istirahat halin-

deyken geceleri kümesteki hayvanlarda hırıltılı solunum dik-

kati çeker (24). Bu bulgular erişkin hayvanlarda her zaman

görülmeyebilir. Yumurtacılarda ölüm oranının pek önemsen-

memesine rağmen, yumurta veriminde düşüklük, dölsüz yu-

murta çokluğu (% 10’dan fazla), döllü yumurtalarda kabuk altı

ölümler şekillenmesi daha önemli görülmektedir (20, 39).

Hasta veya ölen hayvanların nekropsilerinde hava kese-

lerinde matlaşma, kalınlaşma, kazeöz eksudat ve

lenfofolliküler reaksiyon, infraorbital sinus, kohana ve trakede

mukoid veya mukopurulent eksudat sıkça görülür. Solunum

sisteminde, burun deliklerinde ve bronşlarda sarımsı renkte

kazeöz kitleler, akciğerlerde fokal grimsi alanlar ve koyu renk-

te pnömonik odaklar görülebilir. Sinüzitise daha çok hindiler-

de, bazen de tavuklarda rastlanır (14, 20, 39).

Histopatolojik olarak başlıca ayırıcı özellik solunum

yolu mukozalarındaki müköz bezlerdedir. Bezlerde uzama ve

papyon tarzı kıvrılmalar görülür. Epitellerde hidropik dejene-

rasyon, silia kaybı, hiperplazi ve müköz bezlerin uzaması gö-

rülür (41, 42). Bronşiyal sistemde çok sayıda heterofil de bulu-

nabilir (14). Uzun süren olaylarda mukozada lenfoid odaklar

görülebilir. Bu bulgu mikoplazma enfeksiyonunun azaldığını

ya da iyileşme safhasına girdiğini gösterir. Mikoplazmozis

IB’den sonra gelişirse inatçı hipertrofik bir yangı oluşur ve

lenfoid birikimler görülür. Bu durum CRD’nin “lenfoid

folliküler reaksiyonu” olarak isimlendirilir. Bu foliküller, miks

enfeksiyonun erken döneminde ortaya çıkan kalıntılar oldu-

ğundan patognomoniktir. Foliküller bazen küçük sınırlı, bazen

de büyük ve geniş hatta mukozadan farkedilebilecek durumda-

dır. Bu aynı zamanda dayanıklılığın bir ifadesidir. Bu

foliküller değişik sayı ve büyüklüktedir (42).

Mikoplazmozisin (CRD) tek bir enfeksiyon olmadığı,

genellikle IB olan kümeslerde üst üste enfeksiyon şeklinde

olduğu ifade edilmiştir. Mikoplazmanın baskın olduğu durum-

larda, epitel katta orta şiddette hiperplazi ve hidropik dejene-

rasyon, silia kaybı ve müköz bezlerde uzama görülürken,

IB’nin baskın olduğu durumlarda ise mukozanın mononüklear

hücre infiltrasyonu yüzünden 7-8 kat kalınlaştığı bildirilmiştir

(41).

Enfeksiyonda abdominal ve torasik hava keseleri ile

akciğerler de etkilenir. Hava keselerinde kalınlaşma ve damar-

laşma artar. Mukozadaki eksudatta mononüklear hücreler,

makrofajlar, fibrin ve heterofiller vardır. Mukozada, trakedeki

lenfoid foliküllere benzer lezyonlar görülür. Bu özellik inatçı

miks enfeksiyonların kanıtı olarak değerlendirilmektedir (42,

52). İnfraorbital sinuslar, histopatolojik çalışmalarda

mikoplazma enfeksiyonu yönünden temiz görülebilir. Burada

mononüklear hücre infiltrasyonu ile müköz bezlerin uzaması

ve hiperplazisi ile sinusların müköz membranının kalınlaşması

farkedilemezse diğer enfeksiyonlardan ayırt edilemez (42).

1.6. Ornithobacterium rhinotracheale Enfeksiyonu

(ORT)

Hastalık, tüm dünyada kanatlı endüstrisinde ağır ekono-

mik kayıplara neden olan, daha çok tavuk ve hindilerde görü-

len, akut seyirli, yüksek düzeyde bulaşıcı olan bir üst solunum

yolu hastalığıdır (31). Hastalığın etkeni Ornithobacterium

rhinotracheale’dir (23). ORT enfeksiyonları çoğu vakada E.

coli, Bordetella avium, NDV, IBV, TRTV ve M. synovia gibi

solunum sistemi patojenleriyle birlikte bulunmuştur. Çoğu

deneysel çalışmada ORT’nin tek başına minimum düzeyde

Özdemir Ö .ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-31-

Page 39: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

lezyona sebep olduğu, enfeksiyona bakteri ve virusların karış-

masıyla lezyonların şiddetinin arttığı bildirilmektedir. Ancak,

sahada ORT’nin tek başına bulunduğu bazı vakalarda, miks

enfeksiyonlardaki lezyonlara benzer patolojik lezyonlar göster-

diği de bildirilmiştir. (16).

Hastalıkta, rinitis, aksırma, öksürme, sinüzitis, solunum

yetmezliği ve güçlüğü, büyümede gerileme, yüz üstü yatma

gibi semptomlar ve ölüm görülebilir. Semptomlar yiyecek ve

su alımının azlığı ile ilgilidir. Özellikle genç hayvanlarda orta

şiddette solunum sistemi bulguları, yüzde ödem ve infraorbital

sinuslarda şişkinlik ile beyin enfeksiyonuna bağlı ani ölümler

görülebilir (23, 31, 58, 59, 60).

Nekropside rinitis, trakeitis, akciğerlerde bilateral kon-

solidasyon, ödem, fibrinopurulent eksudat, perikarditis,

peritonitis, enteritis ve hava keselerinde matlık görülür (31).

Özellikle abdominal hava keselerinde sarımsı-beyaz renkte

köpüklü, yoğurt benzeri eksudasyon vardır (55, 58, 59). Ayrıca

pnömoni ve trakede köpüklü, bazen peynirimsi eksudat görüle-

bilir. Hastalığın subklinik olarak seyrettiği durumlarda

nekropside dikkati çeken yegane bulgu hava kesesi yangısıdır

(23).

En yaygın histopatolojik lezyonlar akciğer, plöra ve

hava keselerinde bulunur. Akciğerlerde konjesyon, parabronş

ve hava kapillarlarının lümeninde makrofaj ve heterofillerle

karışmış geniş fibrin kitleleri görülür. Parankimde geniş nek-

roz odakları ve yer yer bakteri kümeleri göze çarpar. Kapillar

damarlarda fibrin trombüslerine rastlanır. Plöra ve hava kese-

lerinde geniş ödem ve kalınlaşma, interstisyumda yoğun fibrin

oluşumu, yaygın heterofil infiltrasyonu ile fokal nekrotik alan-

lar ve fibrozis görülür (16, 23).

2. VİRAL HASTALIKLAR

Newcastle Hastalığı (Newcastle Disease-ND, Yalancı

Veba)

Kanatlılarda tip 1 Paramyxovirus’un neden olduğu,

solunum, sindirim ve sinir sistemi bozuklukları oluşturan çok

bulaşıcı viral bir hastalıktır. Dünyanın birçok ülkesinde halen

önemli kayıplara neden olmaktadır. Virusun biyolojik açıdan 3

patojenik tipi bulunur. Bunlardan lentojenik suş hafif üst solu-

num enfeksiyonu, mezojenik suş orta derece virulense sahip

olup solunum ve sindirim problemlerine yol açmaktadır ve bu

iki suş aşı suşu olarak kullanılmaktadır. Velojenik suşların

virulensi oldukça yüksek ve çok bulaşıcı olup, ölüm oranı

yüksek solunum, sindirim ve sinir sistemi enfeksiyonlarına

neden olmaktadır (10, 46, 52).

Hastalık Türkiye’de ilk defa 1946 yılında görülmüş,

1948, 1967, 1971, 1979 yıllarında yüksek mortalite ve

morbidite ile seyretmiştir. Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde

illerinde 1996 yılı yazında öncelikle köy tavuklarında yüksek

oranda ölümlerle seyrettiği tespit edilmiştir (25).

Nekropside en önemli bulgular solunum yollarındadır.

Burun boşluğu, larinks ve trakede seröz ya da kataral eksudat

vardır. Bazen trakede kanamalar ile bifurkasyon bölgesinde

sarımtırak müköz bir eksudat ve akciğerlerde pnömoni görüle-

bilir. Hava keselerinde özellikle gençlerde kalınlaşma, bazen

kataral ya da kazeöz eksudat bulunur. Bulgular suşlara göre

değişebilmektedir. Lentojenik ve velojenik suşlarla enfeksi-

yonda solunum sistemi bulgularına ilaveten bezli mide ile

bağırsaklarda kanama ve ülserler, diğer iç organlarda da kana-

malar görülmektedir (2, 5, 10).

Mikroskobik incelemede Lentojenik suşla enfekte hay-

vanlarda trake ve burunda orta şiddette ödem, lenfosit

makrofaj ve heterofil infiltrasyonuyla birlikte epitel hücrelerin-

de şişme ve nekroz oluşur. Hava keselerindeki değişiklikler

epitel hücrelerinde hiperplazi, ödem, heterofil ve lenfosit

infiltrasyonu ile fibrozisi içerir. Velojenik suşla enfekte hay-

vanlarda trake ve sinus epitellerinde nekroz görülebilir. Akci-

ğerlerde intersitisyel pnömoni, fibrinli pnömoni olabilir. Aşı-

lanmış ve virüse dirençli hayvanlarda en göze çarpan reaksi-

yon solunum epitellerinde hiperplazidir. Bununla beraber ba-

zen ödem ve konjesyon da görülür. Hiperplazik epitel hücrele-

rinin çekirdeklerini çevreleyen, sitoplazmik vakuolizasyonun

bir sonucu olarak boya almamış alanlar vardır. Hastalığın

perakut formunda, benzer viruslarda olduğu gibi (sığır vebası,

distemper) sitoplazmik asidofilik inklüzyon cisimcikleri oluşa-

bilir. Hindilerde Lentojenik Lasota suşlarıyla yapılan aşılama-

larda trakede inklüzyonlara rastlanmıştır (14, 42, 52).

Avian İnfluenza (AI-Kuş gribi, Tavuk vebası)

Avian influenza kanatlıların solunum, üregenital, deri

ve sindirim sistemine ait belirtilerle birlikte yüksek düzeyde

morbidite ve mortalite ile seyreden akut enfeksiyöz bir hastalı-

ğıdır. Avian İnfluenza virusunun neden olduğu hastalıklar ara-

sında en önemlisi tavuk vebası olup, etken hindi, ördek, kaz,

bıldırcın ve birçok yabani kanatlıda da enfeksiyon oluşturmak-

tadır (21).

Türkiye’de hastalık ilk olarak 5 Ekim 2005’te

Balıkesirde 1800 başlık hindi sürüsünde görülmüş. Hayvanla-

rın 1700 tanesi hastalıktan ölmüş, kalanları da kontrol progra-

mı çerçevesinde imha edilmiştir. (33).

Özdemir Ö. ve Erer H. AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-32-

Page 40: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Bulaşmada direk temas önemli rol oynar. Hasta ve has-

talıktan kurtulmuş hayvanlar enfeksiyon kaynağını oluşturur-

lar. Virus hasta hayvanların ağız, burun ve gözyaşı akıntılarıy-

la ayrıca ile de saçılır. Hastalık virusla bulaşık olan her türlü

araç-gereç, ekipman ve bakıcılarla mekanik olarak yayılabildi-

ği gibi, böcekler, kan emici sinekler ve rodentlerle de yayılır.

Sürüler arası bulaşma genelde aerosol yolla olur. Yumurtayla

da bulaşma olabileceği bildirilmiştir. Hastalığın seyri genelde

kısadır ve sürü içinde hızla yayılır. Hasta hayvanlarda tüylerde

kabarma, iştahsızlık ve yumurta veriminde düşme görülür.

Göz kapakları kapanabilir, kojuktivalar şişmiş ve kırmızı renk-

te olup, sakal, ibik ve gözlerin çevresinde karakteristik olarak

siyanoz ve ödem meydana gelir. Ödem boyun ve göğüse de

yayılabilir. Glottisteki ödem boğulma ile sonuçlanan solunum

güçlüğüne neden olabilir. Burun deliklerinden grimsi kanlı bir

eksudat gelir. Hasta hayvanların çoğu klinik belirtilerin başla-

masından sonra 2 gün içinde ölür. Yumurtacı tavuklarda yu-

murta veriminde düşme ve yumurta kabuğunda yumuşama

görülür (21, 53).

Nekropside; orta şiddetli patojen virus enfeksiyonların-

da en önemli bulgu sinuslarda seröz-fibrinli veya purulent

eksudat görülmesidir. Trakede ödem, konjesyon ve kanamalar

vardır. Ayrıca lümende seröz-kazeöz eksudat bulunabilir. Ha-

va keselerinde fibrinopurulent eksudat, burunda mukopurulent

eksudat ile akciğerlerde pnömoni görülebilir. Yüksek

patojenik virus enfeksiyonlarında lezyonlar septisemi için

tipiktir. Karın yağları, kaslar, deri ve iç organlarda yaygın

peteşiyel ve ekimotik kanamalara rastlanır. Karakteristik lez-

yonlar ince barsaklara kadar uzanabilen, proventrikülüs ve

taşlıktaki hemorajilerdir. Özellikle solunum kanalını etkileyen

ve uzun süreli olgularda sinüzitis, fibrinöz perikarditis ve

peritonitis de gözlenmiştir. Yüzde ve gaga altında ödem olduk-

ça yaygındır. Ayrıca hava keselerinde matlaşma, fibrinöz veya

kazeöz eksudat vardır (2, 21, 53).

Bazı virus türleri hava keselerinde yangı, pnömoni,

bronşitis, diffuz trakeitis, şiddetli rinitis ve sinuzitise sebep

olur. Trake, sinuslar ve burun deliklerinde epitel hücrelerinde

nekroz ve heterofil infiltrasyonunu takiben epitelde hiperplazi

ile propriyada lenfosit ve makrofaj infiltrasyonu görülür. Bu

lezyonlar, TRT virus, IBV ve NDV’nun neden olduğu lezyon-

lara benzerlik gösterir. Bazı influenza virusları akciğerde hava

kapillarları ve hava yollarında fibrin eksudasyonu, sıklıkla

heterofil infiltrasyonu, ödem ile parabronşiyal, atrial ve

infindibular epitel hücrelerinde yaygın nekrozla karakterize

pnömoniye neden olurken, diğerleri fokal lenfosit ve makrofaj

infiltrasyonuyla karakterize orta şiddette lezyonlara sebep

olurlar. Hava keselerindeki lezyonlar ND’deki lezyonlara ben-

zerdir (52).

Enfeksiyöz Bronşitis (Infectious Bronchitis-IB)

Tavuklarda görülen çok bulaşıcı, akut seyirli bir hasta-

lıktır. Özellikle gençlerde solunum güçlüğü, trakeal sesler,

öksürme, aksırma ve burun akıtısı gibi patognomonik olmayan

fakat karakteristik semptomlar görülür (22, 48). Ayrıca yumur-

ta veriminde ve kalitesinde de azalmalara sebep olur (37, 54).

Etken Corona virus grubundan Avian infectious bronchitis

virusu’dur. Zayıf havalandırma, yoğun barındırma ve stres

önemli predispoze faktörlerdir. Etkenler özellikle solunum

sisteminde çoğalır. Hastalığa kış aylarında daha fazla rastlanır.

Hastalığın uzak kümeslere nasıl bulaştığı hala açıklanamamış-

tır. Bulaşmada vektörlerin rolü yokken insanlar bulaşmada

aracıdır. Yumurta ile buluşma görülmez. İyileşen hayvanlar 1

ay süre ile virüsü saçarlar (15, 22).

Enfeksiyöz bronşitis, 1960’lı yıllardan beri batılı ülke-

lerde korkulan bir hastalıktır. Avrupada ve ülkemizde hatalı ve

bilinçsizce kullanılan canlı aşılarla yayıldığı bildirilmektedir

(3). IBV aşı suşlarının, virulent saha suşlarına oranla

kolibasillozise olan duyarlılığın artmasında daha fazla etkili

olduğu bildirilmiştir (40). Yumurta dönemindeki hayvanlarda

solunum sistemi belirtileri gençlere oranla daha az şiddetli

seyretmesine rağmen, yumurta veriminde ve yumurta kalite-

sinde ciddi azalmalar görülür. Hastalık bir kümeste çıktığı

zaman hemen hemen kümesin tamamı enfekte olur. Ölüm

oranı gençlerde yaşlılara oranla daha fazladır (22, 49).

Civcivlerdeki klinik bulgular öksürük, tıksırık, trakeal

sesler ve burun akıntısıdır. Gözlerde sulanma ve sinusların

şişmesine bağlı olarak yüzde şişme görülür. Piliç ve tavuklarda

klinik olarak trakeal sesler, öksürük ve solunum güçlüğü görü-

lür. Özellikle hayvanlardaki hırıltılı solunum geceleri

istirahatte oldukları zaman dikkati çeker. Tavuklarda yumurta

veriminde azalma görülür. Yumurta verimi düştüğü sırada aynı

zamanda yumuşak kabuklu, üzeri pürüzlü ve şekilsiz yumurta-

lar dikkati çeker (22). Erişkinlerde yumurtalar elle muayene

edilmezse ve geceleri kümes dinlenmezse hastalık klinik ola-

rak farkedilmeyebilir (15).

Nekropside, civcivlerde trake, burun boşlukları ve

sinuslarda seröz, kataral veya kazeöz bir eksudat ile akciğerler-

de pnömoni görülebilir. Piliç ve tavuklarda karın boşluğunda

sulu bir yumurta sarısı dikkati çeker. Ancak tipik bir bulgu

değildir. Yumurta kalitesini etkileyen diğer hastalıklarda da

görülebilir. Trakede seröz kataral bir eksudatın bulunması en

Özdemir Ö. ve Erer H. AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-33-

Page 41: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

belirgin bulgudur. Ayrıca, bronşlarda oluşan kazeöz tıkaçlar

sonucu boğulmalar, hava keselerinde matlaşma ve sarımsı

renkte kazeöz kitle ile fibrozis görülebilir (14, 15, 22, 52).

Enfekte hayvanlarda trake, sinus ve burunda serömüköz

eksudatla, mukozada kalınlaşma belirgindir. Trakedeki lezyon-

lar dejenerasyon, hiperplazi ve rejenerasyon olarak üçe ayrılır.

Hiperplazik bölgede yeni oluşan epitel hücreleri genellikle

siliasızdırlar (49). Hafif şiddetli enfeksiyonlarda epitel hücre-

leri normal kolumnar yapılarını korurken silialarda kayıplar

görülür. Konakçı duyarlılığının artması veya etkenin

virulensinin fazla olması epitelde kayba yol açar (41, 42).

Enfeksiyonda ilk 18 saat içinde trakea epitelinde kübikleşme,

dejenerasyon ve siliaların kaybı, mukozal bezlerde distorsiyon,

trakea ve bronşlarda lamina propriyada az sayıda heterofil ve

lenfosit infiltrasyonu vardır. Rejenerasyon 48 saat sonra başlar

ve hiperplaziyi takiben 7 gün sonra lamina propriyada

germinal merkezleri olan yoğun lenfoid hücre infiltrasyonları

belirginleşir. Yetişkin tavukların subakut enfeksiyonlarında

epitel sağlamken submukozada şiddetli ve diffuz mononüklear

hücre infiltrasyonu ile mukoza 7-8 kat kalınlaşır. Hava kesele-

rinde 24 saat içinde epitel hücrelerinde hidropik dejenerasyon,

ödem, bazen lümende fibrinöz eksudat görülebilir. Daha sonra

propriyada mononüklear hücre infiltrasyonu artar (14, 15, 49,

52).

Enfeksiyöz Laringotrakeitis (Infectious

Laryngotracheitis-ILT)

ILT tavuk ve sülünlerin, çoğunlukla larinks ve üst solu-

num yollarında değişik derecede belirtiler göstererek seyreden,

nefes alamama, solunum depresyonu ve kanlı balgam oluşu-

muyla karekterize, mortalite ve morbitidesi yüksek, bulaşıcı

viral bir enfeksiyonudur. İlk kez ABD’de tespit edilmiştir (6,

30, 61). Etken Herpesvirus grubundan Laryngotracheitis

virusu olup (6), Gallid Herpesvirus-1 olarak da bilinir (61).

ILT doğal koşullarda sadece tavuklarda görülür. Enfeksiyona

her yaştaki tavuklar duyarlı olup, hastalıkla ilgili tipik klinik

belirtiler genellikle erişkinlerde gözlenir (6).

ILT her yaştaki tavuklarda görülürse de kural olarak

yumurta dönemindeki hayvanlarda daha çok ortaya çıkar. Has-

talık 3 değişik formda seyreder. Perakut formda hastalık ani-

den başlar, hayvanlar arasında hızla yayılır ve morbidite oranı

%100, mortalite oranı % 50-70 arasında değişir. Bu tip enfek-

siyona kondüsyonu iyi hayvanlarda rastlanır. Hayvanlarda

nefes alıp vermede zorluk, baş ve boynun solunum sırasında

ileriye doğru uzatılması, gözün tam veya parsiyel olarak kapalı

olması ve solunum sırasında hırıltı gibi belirtiler ortaya çıkar.

Hayvanların ağız ve burun akıntıları ile çıkarmış oldukları

kanlı eksudat diğer tavukların vücuduna bulaşır. Ayrıca bu

eksudat yer yer duvarlara da bulaşmış durumdadır. Bu da en-

feksiyonun teşhisi açısından oldukça tipiktir. Hayvanların baş

bölgesi genellikle siyanotiktir. Göz yaşı akıntısı ve kötü koku-

lu burun akıntısı saptanabilir. Subakut formda hastalığın başla-

ması yavaştır. Solunum güçlüğü, aksırma, tıksırma, öksürme

gibi belirtiler dikkati çeker. Ölümden 2-4 gün öncesine kadar

bulgular görülebilir. Morbidite oranı yüksek olmasına karşın

mortalite oranı % 10-30 arasında değişir. Bu form perakut

formun sonunda gelişir. Hafif veya kronik form, diğer formları

atlatmış hayvanlarda veya orta şiddette hastalık oluşturan

suşlara bağlı olarak şekillenir. Enfekte hayvanlarda verimde

düşüklük, ilgisizlik, aksırma, nefes almada güçlük, burun ve

gözde akıntı görülür (6).

Makroskobik olarak en yaygın lezyonlar larinks ve

trakede görülür. Larinks ve trakede bazen sadece mukus görü-

lürken, bazen de hemorajik ve difterik değişiklikler görülebilir

(30).

Perakut formda en önemli bulgu hemorajik trakeitistir.

Trake lümeninin kanlı bir eksudatla dolu olduğu dikkati çeker.

Ölüm çoğu kez asfeksiye bağlı olarak şekillenmektedir. Trake-

de difterik değişikliler yaygındır. Yangı aşağı doğru bronşlara,

akciğerlere ve hava keselerine yayılabilir. Diğer organlarda

anemik görünüm dışında bir bozukluğa rastlanmaz (5, 30).

Akut ve subakut formda nekropsi bulguları perakut form bul-

gularına benzerlik gösterir. Ancak lezyonlar daha azdır.

Konjuktivitis, sinüzitis ve trakeitis görülür. Ayrıca larinks ve

trakenin üst kısımlarında sarımsı renkte peynirimsi difteroid

membranlara da rastlanır. Hafif veya kronik formda

nekropside larinks, trake ve ağız boşluğunda peynirimsi nekro-

tik odaklara rastlanır. Hava kesesi yangısı çoğunlukla görül-

mez. Ancak enfeksiyon uzun sürerse sekonder komplikasyon-

lara bağlı olarak şekillenebilir (6, 30).

Mikroskobik olarak solunum yolu epitellerinde enfeksi-

yonu takiben 48 saat içinde sinsityal ve epitel hücrelerinde

dejenerasyon, hipertrofi ve nekroz görülür. Ayrıca silialarında

kayıp vardır (42, 52). Lamina propriyada ödem, konjesyon,

orta şiddette mononüklear hücre infiltrasyonu vardır (42).

Enfeksiyonun başlangıç safhalarında sinsityal hücrelerde ya da

dökülmüş epitel hücrelerinde eozinofilik intranüklear

inklüzyon cisimciği bulunur (42, 52). İnklüzyon cisimciği

içeren sinsityal hücreler lümende de bulunabilir. İnklüzyon

bulunan hücreler bazı kesitlerde çok sayıda görülürken, bazı

kesitlerde de birkaç tane olabilir. Bunlar genelde hücre küme-

Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-34-

Page 42: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

lerinde bulunur. (42). Hava keseleri, akciğer ve bronşlarda

daha az ve hafif lezyonlar görülür. Akciğerin ventral bölgesin-

de özellikle bronşlar etrafında pnömoni görülürken,

parabronşlar fibrin ve heterofil ile tıkanmış olup, bazı

epitellerde de hiperplazi ve intranüklear inklüzyon içeren

sinsityal hücreler vardır. İlerleyen durumlarda fibrozis oluşur

(52).

Ülkemizde ILT ile ilgili serolojik ve histopatolojik bil-

dirimler mevcuttur (26, 44).

Pnömovirus Enfeksiyonları (Swollen Head Sendromu

(SHS), Şişkin Baş Hastalığı)

Tavuklarda Şişkin Baş Hastalığı (SHS) Özellikle 4-6

haftalık broylerler başta olmak üzere, damızlık ve yumurtacı-

larda peri- ve infraorbital sinuslarda şişkinlik, tortikollis,

opistotonus ve inkoordinasyonla karakterize akut seyirli bir

solunum sistemi hastalığıdır (1).

Bu hastalık, hindilerde ve tavuklarda TRT (Turkey

rhinotracheitis), SHS (Swollen Head Sendromu) ve ART

(avian rhinotracheitis) olarak da adlandırılır. Klinik bulgular

veya lezyonlar sadece bu enfeksiyona özgü değildir. Bulgular

diğer mikroorganizmalar enfeksiyonları (Bordetella, ORT,

mikoplazma gibi) ile karışabilir. TRT, SHS ve ART’ nin, APV

(Avian pnömovirus) enfeksiyonu sonucu şekillendiği kabul

edilir. Hastalığın şiddeti muhtemelen sekonder enfeksiyonla

ilişkilidir. SHS için karakteristik kabul edilen şişkin baş send-

romunu aslında E. coli’ye bağlı sekonder enfeksiyon sonucu

oluşur (28). Hastalığın etkeni paramyxovirus grubuna dahil bir

Pneumovirus alt ailesinden Metapneumovirus genusunda

klasifiye edilir. Etken aynı zamanda hindilerin rinotrakeitisinin

de (TRT) etkenidir. Hastalıklı hayvanlardan pnömovirusla

birlikte sıklıkla E.coli izole edilir. Ayrıca Klebsielle spp.,

Pasteurella spp., Haemophilus spp. ve Staphylococcus spp.

izole edilebilir (1, 18).

Ülkemizde ise tavuklarda SHS ilk defa 1993 yılında

Aydın ve ark. tarafından bildirilmiştir (18).

Hastalık burun akıntısı ve aksırıkla başlar. Bunu takiben

12-24 saat içinde gözlerin çevresinden başlayan gaga altına ve

sakallara da yayılan subkutan ödem görülür. Orta kulağın yan-

gılanmasına bağlı sinirsel semptomlar oluşur. İnkoordinasyon,

opistotonus ve tortikollis de görülebilir. Morbidite çok yüksek

olmasına rağmen, mortalite düşüktür. Bakteriyel komplikas-

yonlar şekillenirse mortalite % 20’lere çıkabilir (1). Yaşlı ta-

vuklarda özellikle öksürük ve baş düşkünlüğü görülür. Yu-

murta üretimi %70’in altına düşer ve kabuk kalitesi bozulur.

SHS, tavuklarda pnömovirus enfeksiyonunu takiben oluşan

klinik bir bulgudur. Periorbital ve infraorbital sinusların şişme-

si, tortikollis, serebral bozukluk (dengesizlik) ve opistotonusla

seyreder. Klinik bulgular yaygın olmasına karşın genelde sürü-

nün % 4’ünden daha azı etkilenir. Ticari yumurtacılarda kalite-

siz yumurta olabilir. Bu bulgu IB ve E. coli ile ilgili SHS’de de

gözlenebilir (28). Ayrıca uygun olmayan yetiştirme koşulları,

sıkışık barındırma gibi durumlar da mortaliteyi artırır. Deney-

sel enfeksiyonlarda yeterli şiddette hastalık oluşturulamamak-

ta, bu da saha şartlarındaki olumsuz yetiştirme koşullarının

deneysel ortamda sağlanamamasına bağlanmaktadır (18).

Nekropside, damak ve üst solunum yolu mukozasında

konjesyon, burun mukozasında peteşiler görülür ve mukoza

kırmızı renkten mor renge dönüşmüştür. Trakenin üst kısımla-

rında hafif peteşiler gözlenebilir. Başın değişik bölgelerinde

subkutan ödem vardır (1). Yüzde derialtı dokularda (özellikle

perioküler bölgede) sınırlı şişkinlik görülür. Bu ödematöz

şişkinliklere kesit yapıldığında sıklıkla kazeöz materyelle kar-

şılaşılır. (45). Başta boyunda ve ibikte subkutan dokularda

sarımsı jelatinöz, purulent bir ödem ve infraorbital sinuslarda

değişik derecelerde şişkinlik görülür (28). Makroskobik lez-

yonların, baş bölgesi, burun boşluğu ve infraorbital sinuslarda

lokalize olduğu, trake ve diğer iç organlarda her zaman lez-

yonlara rastlanmadığı bildirilmiştir (18).

Mikroskobik olarak, solunum sisteminde rinitis,

infraorbital sinüzitis, trakeitis, pnömoni, hava kesesi yangısı

sıklıkla oluşabilir. Bunlardan kataral purulent rinitis ve

sinüzitis en önde gelen bulgulardır (28). Bazen orta kısımla-

rında nekrotik artıklar, bakteri kümeleri, makrofaj ve yabancı

cisim dev hücreleri içeren değişik büyüklükte granülomlar

göze çarpar (1, 45).

Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-35-

Page 43: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Kanatlı Çiçeği (Fowl-Pox, Variola Aviare)

Kanatlı çiçeği, çok eski yıllardan beri bilinmekte olup,

tavuk, güvercin ve kanarya yetiştiriciliğinde önemli ekonomik

kayıplara yol açar. Deride nodüler lezyonların yanısıra göz,

burun, ağız, özofagus ve trakede sarımsı renkte

psödomembranlarla karakterize lezyonlara yol açan viral bir

hastalıktır. Hastalık etkeni poxvirus grubundan Kanatlı çiçeği

virusu’dur. Solunum sistemindeki lezyonlar genelde trakenin

üst 1/3’lük kısmını ve larinksi içerir. Lezyonlar bazen ülser

şeklinde olabilirken, bazen de nodülden plağa kadar değişebi-

lir. İnfraorbital sinusların yangısı ile hayvanın yüzü şişer.

Difterik formda bazen hiçbir klinik belirti göstermeden ölen

hayvanların iç organlarında virus tespit edilmiştir (7, 52, 56).

Adenovirus Enfeksiyonları

Hastalıkta hafif solunum sistemi bozukluğu şekillen-

mekte ve eğer solunum sistemine ait viral (IB, ILT, ND) ve

bakteriyel (Mikoplazmozis, Enfeksiyöz koriza vs) etkenler

bulunursa adenoviruslar daha etkili olabilmektedir. Bu nedenle

de Adenovirusların solunum sistemi bozukluklarında primer

etken olamayacakları belirtilmektedir (8).

Nekropside solunum sisteminde trakeitis, pnömoni,

hava kesesinde matlık görülebilir (14). Histopatolojik olarak

solunum sisteminde orta şiddette kataral trakeabronşitis görü-

lür. Hava kesesi epitellerinde akut hücre şişkinliği olabilir.

Solunum yolu epitellerinde bazofilik intranüklear inklüzyonlar

görülebilir. Ancak dikkatli incelemeler yapmak gerekir bulun-

maları oldukça zordur. Adenovirus enfeksiyonları E.coli ile

kombine olduğu zaman mortalitenin %32’ye kadar çıktığı

bildirilmiştir. Yumurta verimindeki düşüşle birlikte orta şid-

dette solunum güçlüğü belirtileri ve akciğer lezyonları

adenovirus enfeksiyonundan şüphelendirir (8).

3. MANTAR HASTALIKLARI

Aspergillozis

Kanatlı hayvanların özellikle solunum yolunda bozuk-

luklara neden olan hastalık, iç organlarda bazen de beyinde

önemli lezyonlara sebep olur. Hastalık etkeni Aspergillus

fumigatus’dur. Bazı olaylarda A.niger, A. glaucus’un da enfek-

siyona katıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak gençler erişkin-

lerden daha duyarlıdır. Mantar sporlarının solunum havası

veya gıdalarla alınmasıyla solunum yolları göz ve iç organlar-

da lezyonlar oluşur. Enfekte hayvanlarda hastalığın derecesine

göre, hırıltılı solunum, burun akıntısı, gözlerde yangısal reaksi-

yon, öksürük, tıksırık, iştahsızlık, düşkünlük, bazen de

tortikollis ve sinirsel belirtilere rastlanır (4, 52). Genç hayvan-

larda enfeksiyon akut seyirli yüksek mortalite ve morbiditeye

sahiptir. Yetişkinlerde sporadik ve kronik seyirlidir (36).

Makroskobik olarak başta akciğerler ve hava keseleri

olmak üzere larinks, trake ve syrinkste çeşitli irilikte sarı-

beyaz nodüllere rastlanır. Ayrıca hava keselerinde kalınlaşma

ve üzerinde mantar üremelerine de rastlanır (4). Mikroskobik

olarak solunum sisteminde ortalarında mantar miselleri bulu-

nan tipik yaban cisim granulasyon dokuları görülür. Miseller

nekrotik merkezlerde Hematoksilen-Eozin boyasıyla görülebi-

lir. Miseller uniform yapıda septumlu ve çatallı branşlara sa-

hiptir. Plakların yüzeyinde kapsülsüz olarak konidioforlara

rastalanır (4, 51).

4. PARAZİTER HASTALIKLAR

Kriptosporidiozis

Kriptosporidiozis, Cryptosporidium genusunda küçük

koksidian bir parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Etkenler

mide-bağırsak ve solunum sistemi epitellerinin

mikrovilluslarına affinite gösterirler. Tavuklarda, hindilerde ve

bıldırcınlarda bu parazit primer patojen olarak solunum ve

sindirim sitemlerinde morbidite ve mortalite ile sonlanabilir.

Klinik bulgular yaygın olarak öksürme, hapşırma, boğuk ses

çıkarma ve dispnedir. Makroskobik olarak trake sinuslar, bu-

run boşluğu ve konjuktival keseler mukoid eksudat içerir.

Akciğerler benekli görünümde ve hava keseleri bulanıktır (4,

17).

Mikroskobik değişiklikler kriptospridilerin epitel hücre-

lerinin yüzeyine yapışması ile ilgilidir. Müköz bezlerde kistik

hiperplazi, solunum yolu epitellerinde silial kayıp, nekroz,

hipertrofi ve hiperplazi, propriyada konjesyon, heterofil, lenfo-

sit infiltrasyonu görülür (52).

Sonuç

Üst solunum yolu enfeksiyonlarının klinik bulguları

genellikle birbirine benzer olup sıklıkla karıştırılmaktadır.

Tanı amacıyla etken izolasyonu ve identifikasyonu tercih edil-

mesine rağmen, birçok etken hastalıkların hem primer hem de

sekonder etkeni olabilmekte ve enfeksiyonlar bir süre sonra

miks şekilde gözlenmektedir (CRD, SHS, Hava kesesi enfeksi-

yonları). Böylece bulgular da miks olarak görülmektedir. Pato-

lojik bulguların, mikrobiyolojik, virolojik ve serolojik bulgu-

larla birlikte değerlendirilmesi tanıya büyük katkı sağlamakta-

dır.

Kaynaklar

1.Akan M (2002) Şişkin Baş Hastalığı “Kanatlı Hay-

van Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.

Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-36-

Page 44: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

baskı, 183-184, Medisan, Ankara, Türkiye.

2.Alexander DJ (2003) Newcastle Disease In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 64-87, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.

3.Alkan M ve Bayraktar R (1995) Türkiyede Tavuk Hastalıklarının Yayılışı,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempoz-yumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları,197-201, Konya.

4.Arda M, Minbay A, Aydın N, Akay Ö ve İzgür M (1994) Kanatlı Hayvan Hastalıkları, Genişletilmiş 3. Baskı, 73-230, Medisan Yayınevi, Ankara, Türkiye.

5.Arda M, İzgür M ve Esendal ÖM (1995) Kanatlı Viral Hastalıkları,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakülte-si Yayınları, 203-234, Konya, Türkiye.

6.Arda M (2002a) İnfeksiyöz Laringotraheitis “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Meh-met Akan, 1. baskı, 185-188, Medisan, Ankara, Türkiye.

7.Arda M (2002b) Tavuk Çiçeği “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 189-194, Medisan, Ankara, Türkiye. 8.Arda M ve Akay Ö (2002) Adenovirus İnfeksiyonları

“Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Meh-met Akan, 1. baskı, 201-207, Medisan, Ankara, Türkiye. 9.Aydın N (2002a) Tavuk Kolerası “ Kanatlı Hayvan Has-

talıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 61-64, Medisan, Ankara, Türkiye. 10.Aydın N (2002b) Newcastle Hastalığı “ Kanatlı Hay-

van Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 135-146, Medisan, Ankara, Türkiye. 11.Barnes HJ, Vaillancourt JP and Gross WP (2003)

Colibacillosis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 631-646, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 12.Blackall PJ and Miflin JK (2000) Identification and

Typing of Pasteurella multocida: A Review, Avian Pathology, 29, 271-287. 13.Blackall PJ and Matsumoto M (2003) Infectious

Coryza In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 691-704, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 14.Champbell RSF (1986) The Pathogenesis and

Pathology of Avian Respiratory Infections, Veterinary Bulletin, 7, 521-541. 15.Cavanagh D and Nagi SA (2003) Infectious

Bronchitis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 101-120, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 16.Chin RP, Van Empel PCM and Hafez HM (2003)

Ornithobacterium rhinotracheale Infection In “ Disease of Poultry ” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 683-690, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 17.Current LW (1991) Cryptosporidiosis In “ Disease of

Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 797-804, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.

18.Çokal Y ve Şen A (2003) Tavuk ve Hindilerin Turkey Rhinotracheitis Virus (TRTV) İnfeksiyonu Üzerinde Serolojik ve Mikrobiyolojik İncelemeler, Turk J Vet Anim Sci, 27, 61-74. 19.Damerow G (1994) The Chicken Health Handbook,

Capitol City Press, USA. 20.Esendal ÖM (2002a) Mikoplazma Enfeksiyonları

“Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Meh-met Akan, 1. baskı, 79-94, Medisan, Ankara, Türkiye. 21.Esendal ÖM (2002b) Avian İnfluenza “Kanatlı Hay-

van Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,145-154, Medisan, Ankara, Türkiye. 22.Esendal ÖM (2002c) İnfeksiyöz Bronşitis “Kanatlı

Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,155-162, Medisan, Ankara, Türkiye. 23.Esendal ÖM ve Erdeğer J (2002) Diğer Bakteriyel

İnfeksiyonlar “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,115-126, Medisan, Ankara, Türkiye. 24.Erganiş O (1995) Tavukların Bakteriyel Hastalıkla-

rı,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Ye-tiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları, 245-276, Konya, Türkiye. 25.Erganiş O, Okur A ve Çiçek S (1997) Newcastle Has-

talığına Karşı İnaktif Aşıların Kullanılmasında Laboratuvar ve Saha Sonuçlarının Değerlendirilmisi, Veterinarium, 8(1-2), 57-59. 26.Eröksüz H, Özer H, Metin N, Eröksüz Y ve Muz A

(1995) Bir Dövüş Horozunda Infectious Laryngotracheitis Olgusu, Yutav Uluslararası Tavukçuluk Fuarı ve Konferansı, 24-27 Mayıs, İstanbul. 27.Gaunson JE, Philip CJ, Whithear KG and

Browning GF (2000) Lymphocytic Infiltration in the Chicken Trachea in Response to Mycoplasma gallisepticum Infection, Microbiology, 146, 1223-1229. 28.Gough RE (2003) Avian Pneumoviruses In “Disease of

Poultry” Ed. By YM Saif with H John Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 92-99, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 29.Glisson JR Hofacre CL and Christensen JP (2003)

Fowl Cholera In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 658-690, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 30.Guy JS and Bagust TJ (2003) Laryngotracheitis In

“Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 121-134, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 31.Hafez HM (2002) Diagnosis of Ornithobacterium

rhinotracheale, International Journal of Poultry Science, 1(5), 114-118. 32.http://www.msstate.edi/dept/poutry/disbact.htm#ic,

Infectious Coryza Erişim: 10.10.2005. 33.http://www.tarim.gov.tr, Avıan Influenza (Kuş Gribi)

Basın Açıklaması 10.10.2005. 34.İzgür M (2002) Koli Enfeksiyonları “Kanatlı Hayvan

Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 55-60, Medisan, Ankara, Türkiye 35.Jakowski R and Kaufman G (2005)Avian Bacteriyel,

Mycoplasmal and Chlamydial Disease, http://ocw.tufts.edu/courses/content/215761, Erişim: 11.11.2005.

Özdemir Ö .ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-37-

Page 45: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

36.Jensen HE, Christensen JP, Bisgaard M and Nielsen OL (1997) Immununohistochemistry for The Diagnosis of Aspergillosis in Turkey Poults, Avian Pathology, 26, 5-18. 37.Johnson MA, Pooley C, Ignjatovic J And Tyack SG

(2003) A Recombinant Fowl Adenovirus Expressing The S1 Gene Of Infectious Bronchitis Virus Protects Againts Challange With Infectious Bronchitis Virus, Vaccine, Jun 20;21(21-22):2730-6. 38.King AS (1975) Aves Respiratory System In “The

Anatomy of The Domestic Animals” Ed. By Sisson and Grossman’s, Fifth Edition, 1883-1917, WB Sounders Company, London. 39.Ley DH (2003) Mycoplasma gallisepticum Infection In

“Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 722-744, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 40.Matthijs MGR, van Eck JHH, Landman WJM and

Stegeman JA (2003) Ability of Massachusetts-type Infectious Bronchitis Virus to Increase Colibasillosis Susceptibility in Commercial Broiler: A Comparison Between Vaccine and Virulent Field Virus, Avian Pathology, 32(5), 473-481. 41.Mayor OY (1968) Histopathological Aids to The

Diagnosis of Certain Poultry Disease, The Veterinary Bulletin, 38(3), 273-285.

42.Mayor OY (1974) The Histopathology of Certain Common Poultry Diseases, 1-49, Food and Agriculture Organization of the United Nations, Via delle Terme di Caracalla, Rome, Italy.

43.Miao D, Zhang P, Gong Y, Yamaguchi T, Iritani Y and Blackall PJ (2000) The Development and Application of A Blocking ELISA Kit for The Diagnosis of Infectious Coryza, Avian Pathology, 29, 219-225.

44.Minbay A, Ergün A ve Can S (1977) Ankarada Bir Tavukçuluk İşletmesinde Görülen Enfeksiyöz Laringotracheitis Üzerinde Araştırmalar, Veterinerlik ve Hay-vancılık Araştırma Grubu VI. Bilim Kongresi Tebliğ Özetleri, 17-21 Ekim, Ankara, Türkiye.

45.Nakamura K, Mase M, Tanimura N, Yamaguchi S, Nakazawa M and Yuasa N (1997) Swollen Head Syndrome in Broiler Chickens in Japan: Its Pathology, Microbiology and Biochemistry, Avian Pathology, 26, 139-154.

46.Nasser M, Lohr EJ, Mebratu GY, Zessin KH, Baumann MPO and Ademe Z (2000) Oral Newcastle Disease Vaccination trials in Ethiopia, Avian Pathology, 29, 27-34.

47.Öcal K ve Erden H (2002) Solunum Sistemi In “Evcil Kuşların Anatomisi” Ed. By Necdet Dursun, 1. Baskı, 91-102, Medisan Yayınevi, Ankara.

48.Pei J, Briles WE and Collisson EW (2003) Memory T Cells Protect Chicks from Acute Infectious Bronchitis Virus Infection, Virology, 306, 376-384.

49.Raj DG and Jones RC (1997) Infectious Bronchitis Virus: Immunopathogenesis of Infection in the Chicken (Review Article), Avian Pathology, 26, 677-706.

50.Rhoades KR and Rimler RB (1991) Fowl Cholera In “ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 145-162, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.

51.Richard JL (1991) Aspergillosis In “ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 326-334, Iowa State

Press, Ames, Iowa, USA. 52.Riddell C (1996) Avian Histopathology, 2th Edition,

Published by American Association of Avian Pathologist, Rose Printing, Tallahassee, Florida, 89-111, USA.

53.Swayne DE and Halvorson DA (2003) Influenza In “ Disease of Poultry ” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 135-160, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.

54.Şen A, Sönmez G, Caner V ve Özyiğit MÖ (2002) İnfeksiyöz Bronşitis Virusu’nun Trakeal Organ Kültürlerinde İmmunoperoksidaz Tekniği ile Saptanması, Turk J Vet Anim Sci, 26, 1381-1388.

55.Turan N ve Akçadağ B (2003) Ticari Bir Broyler İşletmesinde Saptanan Ornithobacterium rhinotracheale (ORT) İnfeksiyonu, Turk J Vet Anim Sci, 26, 1447-1450.

56.Tripathy DN and Reed WM (2003) Pox In “Disease of Poultry” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 253-270, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.

57.Vandekerchove D, De Herdt P, Laevens H, Butaye P, Meulemans G and Pasmans F (2004) Significance of Interactions Between Escherichia coli and Respiratory Pathogens in Layer Hen Flocks Suffering from Colibacillosis-Associated Mortality, Avian Pathology, 33(3), 298-302.

58.Van Empel PV, Vrijenhoek M, Goovaerts D and Bosch HVD (1999) Immunohistochemical and Serological Investigation of Experimental Ornithobacterium rhinotracheale Infection in Chickens, Avian Pathology, 28, 187-193.

59.Van Veen VL, Gruys E, Frik K and Van Empel P (2000) Increased Condemnation of Broilers Associated with Ornithobacterium rhinotracheale, The Veterinary Record, 147, 422-423.

60.Van Den Bosch G (2003) Ornithobacterium rhinotracheale: The Current Status, Erişim: http//www.poultry-health.com/fora/turkhelth/turktec24/vdbosch.htm, 20 06 2003.

61.Vögtlin A, Bruckner L and Ottiger HP (1999) Use of Polymerase Chain Reaction (PCR) for The Detection of Vaccine contamination by Infectious Laryngotracheitis Virus, Vaccine, 17, 2501-2506.

62.Yardımcı H (2002) İnfeksiyöz Koriza “Kanatlı Hayvan

Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.

baskı, 65-68, Medisan, Ankara, Türkiye

Özdemir Ö. ve Erer H. AVKAE Derg. 2012,2,29-38

http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php

-38-

Page 46: VETER ADANA - Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüklerivetkontrol.tarim.gov.tr/adana/Belgeler/Dergi 2012/Dergi... ·  · 2014-08-22and Research Institute ... The Structure of

Recommended