Uyankl ....................................359 3. Beyinde Kopan
Frtna..................366 4. Istrap Çekmenin Yol Açt Biçimler
.......................393 5. Tekerleklere Sokulan
Sopa............398 6. Simplice Hemire Snamadan Geçiyor
......................413 7. Yolcu Ular Ulamaz, Dönü çin
Önlemlerini Alyor........................423 8. ltimasl Kabul
.............................429 9. Kanaatlerin Belirginlemeye
Balad Bir Yer...........................434 10. nkâr
Sistemi...............................443 11. Champmathieu Giderek
akna Dönüyor ..........................453 SEKZNC KTAP KARI DARBE
1. Mösyö Madeleine Saçlarna Hangi Aynada Bakyor
............................46i 2. Fantine Mutlu
..............................464 3. Javert Memnun
............................470 4. Otorite Gücünü
Gösteriyor............475 5. Uygun Mezar
................................480 VICTOR HUGO (D. 26 ubat 1802,
Besançon - Ö. 22 Mays 1885, Paris, Fransa) Romantik gerçekçiliin en
önemli yazarlarndan biri saylan romanc, oyun yazar ve air. Babas,
Napoleon'un ordusunda generaldi. Babasnn imparatorluk ordusuyla
birlikte ülkeden ülkeye dolamas ve annesiyle babas arasndaki
anlamazlklar yüzünden çocukluu düzensizlikler içinde geçti. 1821'de
annesi öldü. Bir yl sonra'âk mektuplar yazd çocukluk arkada Adele
Fouc-her ile evlendi. Ayn yl, ilk iir kitab olan Odes et
poesies diverses'i (Odlar ve Çeitli iirler) yaymland. Ardndan ilk
roman Han d'Islande (zlanda Han) çkt. 1827'de manzum oyunu Cmrmvell
büyük bir ilgiyle karland ve tannmasn salad. Akla arnan bir
fahieyi ele alan Marion de Lome (1829) adl oyunu sansür tarafndan
yasaklannca liberal eilimleri güçlendi. Bu yasaklamaya hemen
Hernani (1830) adl oyunu yazarak karlk verdi. Nötre Da-me de Paris
(Nötre Dame'n Kamburu; 1831) ile ününü daha da artrd. Roman,
badiyakoz Frollo ve asker Phoebus'un kiiliklerinde, kambur
Quasimo-do ile Çingene Esmeralda'y mutsuzlua boan toplumu
lanetliyordu. Bir önceki roman Le Dernier Jo-ur d'un condamne de
(Bir dam Mahkûmunun Son Günü; 1829) ölüm cezasna kar çkn bir
ürünüdür. Hugo ayn konuyu Claude Gueux (1834) adl kitabnda yeniden
ele ald. Temmuz Monarisi srasnda dört iir kitab yaymland: Les
Feuilles d'autom-ne (Sonbahar Yapraklan; 1831), Les Chants du
cre-puscule (afak Türküleri; 1835), Les Vovc interieures -9- I
(Gönülden Sesler; 1837), Les Rayons et les ornbres (Inlar ve
Gölgeler; 1840). 1856'da Les Contemplati- ons (Düünceler) adl
kitabndaki iirlerinde kzn kaybetmenin verdii derin acy ele ald.
1851'de III. Napoleon iktidara gelince Hugo için 4 Eylül 1870'e
kadar sürecek olan bir sürgün hayat balad. Eserlerinin büyük
bölümünü sürgün döneminde yazd. Les Châtiments (Azaplar; 1853) adl
kitab, Fransz dilinde yazlm en güçlü yergili iirleri içermektedir.
1854-60 arasnda yazd La Fin de Satan (Ölümünden Sonra [Ö.S.] eytann
Sonu; 1886), Dieu Ö.S. Tanr; 1891), La Leende des Siecles'
(Yüzyllarn Efsanesi; 1859) ile iir alanndaki çalmalarn sürdürdü.
1862'de yaymlanan ve bayapt kabul edilen Les Miserables (Sefiller)
ile büyük bir baar kazand ve roman çeitli dillere çevrildi.
Hugo'nun Fransa dnda da tannmasn salayan Sefiller, Paris halknn
destan olarak kabul edilmektedir. Hugo sürgünden döndükten ksa bir
süre sonra 1871'de Paris Komünü kuruldu. Komünün bastrlmasna kar
çkan Hugo ksa bir süre sonra yeniden sürgüne gitti. 1874'te
Çuatrevingt-treize (1793 Devrimi) yaymland. 1885'te ölen Hugo'nun
cenazesi ulusal törenle kaldrld ve Pantheon'a gömüldü. Dier Önemli
Eserleri iirleri: Nouveües Odes (Yeni Odlar; 1824), Odes et baüades
(Odlar ve Baladlar, 1826; geniletilmi bask,' 1828), Les Orientales
(Doulular; 1829), Les Chansons des rues et des bois (Sokak ve Orman
Sarklan; 1865), L'Art d'etre grand-pere (Büyük Baba Olma Sanat;
1877), Les Quatre Vents de L'esprit (Usun Dört Rüzgâr; 1881), Toute
la lyre (Ö.S. 1888, 2 dizi; 1893, 1 dizi; Bütün Lir), Les An-nees
fimestes, 1852-1870 (Ö.S. Uursuz Yllar: 1852-1870; 1898) Roman:
Bug-Jargal (1826), Les Travaiüeurs de la mer (Deniz çileri; 1866),
L'Hom-tje qui rit (Gülen Adam; 1869). Manzum oyun: Le -10- Roi
s'amuse (Kral Eleniyor; 1832), Ruy Blas (1838), Les Burgraves
(Derebeyler; 1843). Düzyaz oyun: Amy Robsart (1828), Lucrece Borgia
(1833), Marie Tudor (1833) Angelo, tyran de Padoue (Pado-va
Tiran Angelo; 1835), Theâtre en liberte (Ö.S. Özgürlükte
Tiyatro; 1886). Eletiri yazs: Litterature et philosophie melees
(Kark Edebiyat ve Felsefe; 1834), Wiüiam Shakespeare (1864).
Siyasal yaz: Napoleon le peüt (1852; Küçük Napoleon), Histoire d'un
erime (Bir Suç Öyküsü; 1877), Actes etparoles (4 Dizi; Eylemler ve
Sözler), Avant L'exü (1841-51,
kasadan, ihtiyac olan herkesin destekçisiydi. Elinden büyük paralar
geçiyor, ama yaam tarznda en ufak bir deiiklik bile olmuyordu.
Geleneklere göre piskoposlar, emirlerinin ve resmi mektuplannm ya
da kararnamelerin üzerine vaftiz adlarn yazarlard. O bölgenin
yoksullan, bir çeit sevgi içgüdüsüyle piskoposun adlan arasndan
kendileri için bir anlam tayann seçmiler ve ona sadece Monsenyör
Bienvenu adn vermilerdi. Biz de onlar gibi yapacaz. Zaten bu ekilde
adland-nlmak Mösyö Myriel'in houna gidiyordu. "Bu ad houma gidiyor.
Bienvenu, Mon-senyör'ün kusurunu gideriyor," diyordu. Burada
çizmeye çaltmz portrenin akla yatkn olduunu söyleyemeyiz. Sadece
onun aslna benzediini söyleyebiliriz. -39-
"Onlardan yoksullarm için sadaka isterim." "Monsenyör, gitmeyiniz.
Tann akna! Hayatnz tehlikeye atyorsunuz!" "Bakanm," dedi piskopos,
"zaten sorun da bu deil mi? Ben yeryüzünde hayatm korumak için
bulunmuyorum, ruhlar korumak için bulunuyorum." Onu brakmak zorunda
kaldlar. Yannda sadece kendisine klavuzluk etmek isteyen -67-
"Monsenyör, adam gitmi! Gümüler de çalnm!" Bu çl atarken gözü
bahçenin bir köesine takld. Orada trmanma izleri görülüyordu. Duvar
destekleyen tahta kopmutu. "te, bakn! Buradan gitmi. Cochefilet
Soka'na atlam! Ah! Lanet olasca! Gümülerimizi ard!" Piskopos bir an
sessiz durdu, sonra baklarn ciddi bir tavrla kaldrd ve tatllkla
Madam Magloire'a, "Peki, bu gümüler bizim miydi?" dedi. Madam
Magloire ne diyeceini bilemeden kalakald. Yine bir sessizlikten
sonra piskopos devam etti: "Madam Magloire, bu gümüleri ben uzun
zamandr haksz yere elimde tutuyordum. Aslnda onlar yoksullarnd. Bu
adam kimdi? Besbelli bir yoksul." -190- "Yazk! sa akna yazk!" dedi
Madam Magloire, "Hadi benim ya da matmazel için neyse, hiç fark
etmez, ama ya monsenyör için. imdi monsenyör nerede yemek yiyecek?"
Piskopos armçasma bakt: "Ha! Bu mu? Canm, kalayl takmlar yok mu?"
Madam Magloire omuz silkti. "Kalayn kokusu var." "Öyleyse demir
takmlar olsun." Madam Magloire anlaml anlaml yüzünü buruturdu.
"Onlarda da demir tad var." Piskopos, "Öyleyse, tahta takmlar
kullanrz," dedi. Az sonra Jean Valjean'n bir gün önce oturduu
masada kahvalt ediyordu. Monsenyör Bienvenu bir yandan kahvalt
ediyor, bir yandan da hiçbir ey söylemeyen kz kardeiyle, için için
homurdanan Madam Magloire'a bir lokma ekmei bir fincan süte batrmak
için tahta kakla çatala bile gerek olmadn neeli neeli gösteriyordu.
Madam Magloire yalnz kaldnda ileri geri gidip gelirken, "Sen u akla
bak!" diyordu, 'Tut böyle bir adam eve al! Yan banda barndr!
Sadece çalmakla kalmas ne devlet! Aman Tanrm! Düünmesi bile
insan ürpertiyor!" Aabeyle kz karde sofradan kalkmak
üzereydiler ki, kap vuruldu. "Buyrun," dedi piskopos. Kap açld.
Eikte öfkeli bir topluluk belirdi. Üç adam, bir dördüncüsünü
yakasndan -191-
mahveder, igüzarlk güzel sofralarn holuunu öldürür. güzarlk yok
beyler! Grimod de la Reyniere de Talleyrand'la hemfikirdir." (...)
Tholomyes, sözlerine devam etti: "Dostlar, gökten düen her ey
mutlaka heyecan ve saygya deer demek deildir. Cinas,* uçan
düüncenin gübresidir. Espri nereye olsa düer ve düünce de saçmal
yumurtladktan sonra göklere kadar gider. Kayann üzerine yaylan
beyaz bir leke akbabann göklerde süzülmesine engel oluturmaz. Söz
oyununu kötülemek aklmdan bile geçmez! Erdemleri ölçüsünde ona sayg
duyarm; o kadar. nsanlkta, belki de insanln dnda ne kadar ihtiaml,
yüce ve hoa giden ey varsa, hepsi de sözcük oyunlar yapmtr. sa,
aziz Petris üzerine; Musa, shak ' Anlamlan farkl yazllar ve
söyleyileri bir arada kullanmak, söz oyunu. -237- üzerine;
Aiohkeplos, Polynikea üzerine; Kleo-patra, Oktavianus üzerine
kelime oyunlar yapmlardr. unu da unutmayn ki, Kleo-patra'nn kelime
oyunu Aktiom Sava'ndan hemen önceye rastlar. O olmasayd, Torünea
ehrini bugün kimse hatrlamayacakt. Bu eski Yunanca ad, kepçe
demektir. Bu noktay belirttikten sonra, imdi tavsiye edeceim konuya
geliyorum. Kardelerim, tekrar ediyorum, taraf tutmak yok,
patrt gürültü yok, abart yok, hatta ince nükteler, neede,
sevinçte, kelime oyunlarnda bile. Dinleyin, bende Amphiaraus'ün
temkinlilii ve Sezar'n dazlakl var. Her eyin snn olmal, bilmecenin
bile, Est modus in rebus* Yemeklerin de bir snn olmal.
Küçükhanmlar, siz elmal pastay seviyorsunuz, ama fazla yemeyin.
Elmal pastada bile saduyuya ve sanata gerek vardr. Oburluk, oburu
cezalandnr. Gula punit Gukvc.*"' Tann, hazmszl midelere ders
vermekle görevlendirmitir. unu aklnzdan çkarmayn; tutkulannzn her
birinin, hatta akn bile bir midesi vardr ve bunu fazla doldurmaya
gelmez. Her eye tam zamannda son kelimesini yazmak gerekir, insan
kendini tutmal, acil bir durumda itahna gem vurmal, heveslerini
hapsetmeli, kendi kendisini karakola götürmelidir. Bilge kii, sras
geldiinde kendisini 'tutmay' bilen kiidir. Bana biraz olsun
güvenmelisiniz. Çünkü snavlarmn da gösterdiine göre, bir parça
hukuk okudum, çünkü uy- * Lat.: Bilmecede ölçü var. ** Lat.:
Annesini öldüren Neron'dan söz ediyor. -238- gUlanm ikence ile
uygulanmam ikence arasndaki fark bilirim, çünkü Monnatios Demeus'ün
baba katili davalannda hâkimlik yapt dönemde Roma'da nasl ikence
yapldna dair Latince bir tez verdim, çünkü yaknda doktor olacam;
görünüe göre bütün bunlardan aptal olduum sonucu çkmaz. Arzulannzda
ölçülü olmanz öneriyorum. Felix Tholomyes olduum ne kadar doruysa,
iyi konutuum da o kadar dorudur. Vakti, saati geldiinde cesaretle
davranp Sylla ya da Origenos gibi feragat edene ne mutlu!"
Favourite derin bir dikkatle dinliyordu: "Felix!" dedi, "ne güzel
kelime. Bu ad çok seviyorum. Latince 'mutlu' demek."' ^ Tholomyes
devam etti: "Kuiritesler, centilmenler, kabaleroslar, dostlar!
Hiçbir kkrtmaya kaplmayp, gerdee girmekten vazgeçmek ve aka meydan
okumak m istiyorsunuz? Çok basit. te reçetesi: Limonata için,
kendinizi an yorun, zoraki çalmaya koun, göbeinizi çatlatn, ta
tayn, uyumayuj, gecelerinizi uyank geçirin; bol bol azotlu içkiler
ve aknilüfer suyu için, haha ve kandraotu bulamac tadn, buna bir de
açlktan geberesiye sk perhizi katn, bunun da üstüne souk su
banyolan yapn, belinize çeitli otlardan kemerler balayn, kurun
levha koyun, kurun suyu ile ovun, su ve sirkeyle scak pansumanlar
yapn." Listolier, "Ben kadn tercih ederim," dedi. "Kadn ha!" dedi
Tholomyes, "Onlara güvenmeyin. Kendini durmadan deien kadn kalbine
teslim edenin vay haline! Kadnlar -239-
çömelip aptallamak deildir. O bunun için yaratlmamtr. Keyifli
keyifli aldanr, tatl küçük ak! Derler ki; aldanmak insani bir
özelliktir. Ben de diyorum ki; aldanmak aktr. Bayanlar, ben
hepinize tapyorum. Ey Zephine! Ey Josephine, burumutan da beter
surat, eer çarpk olmasaydnz sevimli olurdunuz. Yanllkla üzerine
oturulmu güzel bir yüze benziyorsunuz. Favourite'e gelince, ey
Periler, ey Musa'lar! Blachevelle bir gün * Lat.: imdi sen,
Bacchos! -240- Guerin-Boisseau Soka'ndaki dereden geçerken güzel
bir kzn, iyice gerilmi beyaz çorap-! bacaklarn açlm gördü. Bu
balangç houna gitti ve Blachevelle ona âk oldu. Sevdii
Favourite'ydi. Ey Favourite, dudaklarn yonya kadnlannnki gibi.
Euphorion adnda bir Yunan ressam vard, ona 'dudak ressam' adn
takmlard. Bu Yunanl sadece senin aznn resmini yapmaya laykt. Dinle
bak! Senden önce hiçbir yaratk bu ada layk olmamtr. Sen, elmay
Venüs gibi almak ya da Havva gibi yemek için yaratlmsn. Güzellik
seninle balyor. Havva'dan söz ettim, onu yaratan sensin. Güzel kadn
yaratmann 'uydurma belgesi' senin hakkn. Ey Favourite, imdi size
sen demeyi artk brakyorum, çünkü iirden nesre geçiyorum. Az önce
benim admdan söz ediyordunuz. Bu beni duygulandrd, ama kim olursak
olalm, adlara güvenmeyelim. nsan yanltabilirler. Benim adm Felix,
ama mutlu deilim. Kelimeler yalancdr. Bize verdikleri bilgileri
körü körüne kabul etmeyelim. Örnein, mantar tpa için Liege'e,
eldiven için Pau'ya mektup yazmak hata olur. Matmazel Dahlia, sizin
yerinizde olsam, Rosa adn alrdm. Çiçein güzel kokmas, kadnn da akll
olmas
Fantine'e yoksulluk içinde yaama dersleri diyebileceimiz öütleri
veren kii Margue-rite adnda yal, dindar bir kadnd; yoksuldu ve
yoksullara kar yardmseverdi, hatta zenginler için de öyleydi,
Marguerite diye imzasn atabilecek kadar yazmay biliyor ve Tann'ya
inanyordu; buysa bir bilimdir. Aa tabakann oturduu yerlerde bu
erdemlerden çok fazla vardr; bir gün yukarlar-da da olacaktr. Bu
hayatn bir de yarn var. lk zamanlar Fantine öylesine utanç duymutu
ki, dar çkmaya bile cesaret edememiti. Sokaktayken insanlarn
arkasndan dönüp baktklarn ve parmaklanyla kendisini gösterdiklerini
tahmin ediyordu. Herkes ona bakyor, ama kimse selam vermiyordu.
Gelip geçenlerin ac, souk bir tavrla aalamalar dondurucu bir k
rüzgâr gibi etine ve ruhuna iliyordu. Küçük ehirlerde talihsiz bir
kadn, herkesin ac alaylar ve merakyla kar karya çrlçplak kalm
gibidir. Paris'te ise sizi kimse tanmaz ve bu, karanlk bir elbise
yerine geçer. Ah! Paris'e gitmeyi ne kadar isterdi! Ama imkânszd.
Yoksullua alt gibi hor görülmeye de almas gerekiyordu. Yava
yava -308- karann verdi. ki üç ay sonra, utancndan
sil-lcindi, hiçbir ey olmam gibi yine sokaa çkmaya balad. "Umurumda
deil," diyordu. Ba yukarda, sokaklarda dudaklarnda ac bir
gülümsemeyle dolat; sonunda küstahlamaya baladn hissetti.
Madam Victurnien bazen penceresinden onun geçtiini görüyor, kendi
sayesinde 'layk olduu yere konulan bir mahlûkun' çektii acy görüyor
ve kendi kendisini kutluyordu. Kötülerin mutluluu da kara bir
mutluluktur. An çalma Fantine'i yoruyordu; ksa, kuru öksürüü artmt.
Komusu Margueri-te'e bazen, "u ellerimi bir tutun bakn, ne kadar
scak!" diyordu. Buna ramen, sabahlan eski bir knk tarakla,
bükülmemi ham ipek gibi akp dökülen güzel saçlarn tararken,
bir an için mutlu bir cazibeye bürünüyordu. 10. Baarlarn
Devam Kn sonlarna doru iinden atlmt, yaz geçti ve yine k
geldi. Ksa günler; az i. Kn ne scak var, ne k var, ne öle var,
akamlar sabaha bitiik, sis, alacakaranlk, pencere kuruni renkte,
dars iyi görünmüyor. Gökyüzü bir bodrum penceresi. Bütünüyle bir
mahzen. Güne bir yoksula benziyor. Korkunç mevsim! K gökyüzünün
suyunu, insann kalbini taa çeviriyor ve alacakllar Fantine'in peini
brakmyorlard. Kazanc çok azd. Borçlan artmt. Paralarn düzenli bir
ekilde alamayan Thenardi-er'ler durmadan mektup yazyorlard. Bu
-309-
"Ben neredeyim? Bütün bunlar rüya olmasn? Bana ne dediler?
Javert'irfgördüünü söyledii adam ve anlattklar doru mu? Acaba bu
Champmathieu kim olabilir? Demek bana benziyor, öyle mi? Böyle bir
ey olabilir mi? Dün ne kadar rahat, herhangi bir kukudan ne kadar
uzaktm! Acaba dün bu saatte ne yapyordum? Bu i nasl çözülecek? Ne
yapmalym?" te böyle bir azap içindeydi. Beyni, fikirlerini zaptetme
gücünü kaybetmiti; fikirleri dalgalar gibi geçip gidiyordu ve o,
bunlar durdurmak için iki eliyle alnn tutuyordu. radesini ve akln
altüst eden bir karar vermeye çalt bu hengâmeden, boucu bir skntdan
baka bir ey çkmyordu. Ba ateler içinde yanyordu. Pencereye gitti,
ardna kadar açt. Gökyüzünde yldz yoktu. Dönüp masann bana oturdu.
ki saat böyle geçti. Bu arada ilk belli belirsiz çizgiler düün-
-371- cesinde ekillenmeye ve yer etmeye baladlar. Durumun genel
bütününü deilse de, baz ayrntlar gerçein dakikliiyle fark
edebiliyordu artk. Önce unu kavrad ki, içinde bulunduu durum ne
kadar olaanüstü, ne kadar kritik olursa olsun, yine de tamamen
kendi hâkimiyeti altndayd. Bu da, onun aknln büsbütün artrd.
Faaliyetlerinin yöneldii ciddi ve dini amac bir yana braklacak
olursa, bugüne kadar yapt bütün i, adn
Savc duraklamt; bakana dönerek konutu: "Sayn bakan, sank kendisini
budala yerine koydurtmak istiyor, ama bunu baaramayacaktr,
kendisine haber veriyoruz. Onun bu kark, ama bir hayli ustalkl
savunmas karsnda, sizden ve mahkeme heyetinden, Brevet, Cochepaille
ve Chenildieu adl mahkûmlarla polis müfettii Javert'in yeniden
mahkeme huzuruna çarlarak, sann forsa Jean Valjean'a benzeyip
benzemediini anlamak için son bir defa daha sorguya çekilmelerini
saygyla talep ediyorum." Bakan, "Sayn savcya hatrlatmak isterim
ki," dedi, "polis müfettii Javert, komu bir ilçedeki görevi
dolaysyla, ifadesini verir vermez celseyi ve hatta ehri terk
etmitir. Sayn savcnn ve sank avukatnn onayyla kendisine bu izni
verdik." "Doru sayn bakan," diye sözünü sür- -448- dürdü savc.
"Mösyö Javert burada olmadna göre, onun daha birkaç saat önce
burada söylediklerini sayn jüri üyelerine hatrlatmak isterim.
Javert, dürüstlüüyle alt derecede, ama önemli görevleri erefle
yerine getiren deerli bir insandr. fadesi ite u ekildedir: Sann
inkârlarn yalanlayan ahlaki varsaymlara ve somut kantlara hiç
ihtiyaç duymuyorum. Onu kesinlikle tanyorum. Bu adamn ad
Champmathieu deildir; bu adam Jean Valjean adnda son derece acmasz,
korkulmas gereken eski bir forsadr. Cezasnn bitiminde büyük bir
üzüntüyle serbest braklmtr. Arlatrc nedenleri olan hrszlktan ötürü
on dokuz -yl kürek cezasna mahkûm olmu, be alt defa kaçma
giriiminde bulunmutur. Küçük Gervais ve Pier-ron hrszlndan baka
merhum Digne piskoposunun evinde yaplm bir hrszlk konusunda da
kendisinden üphelenmekteyim. Toulon kürek hapishanesinde gardiyan
yardmcs olduum srada kendisini sk sk gör- müümdür. Onu kesin olarak
tandm tekrar beyan ederim." Bu son derece açk olan ifade,
dinleyiciler ve jüri üyeleri üzerinde görünüe göre güçlü bir etki
yapt. Savc, Javert burada bulunmadna göre, Brevet, Chenildieu ve
Cochepaille adndaki dier tanklarn yeniden dinlenmeleri ve resmen
sorguya çekilmeleri konusunda srar ederek konumasn bitirdi. Bakan,
mübairlerden birine emir verdi. Az sonra tanklarn bulunduklar odann
kaps açld. Mübair, kendisine yardma hazr olan -449-
se, gözlerini ondan ayrmyordu; bir eliyle bakann kolunu iterken,
öbürüyle arkasna bakmasn iaret etti. Mösyö Madeleine döndü ve
Javert'i gördü. 3. Javert Memnun Bakn neler olmutu: Mösyö
Madeleine, Arras ar ceza mahkemesinden çktnda saat gece yansn yeni
çalmt. Kald hana döndüünde, hatrlanaca gibi kendisine yer ayrtt
posta arabasyla tekrar yola çkmak için çok az vakti vard. Sabah
saat altdan az önce Montreuil-sur-mer'e dönmü, ilk ii, Mösyö
Lafftte'e yazd mektubu postaya vermek, sonra da Fantine'i görmek
üzere ehre gelmek olmutu. Öte yandan, Mösyö Madeleine, ar ceza
mahkemesi duruma salonundan henüz ayrlmt ki, ilk heyecann
etkisinden syrlan savc söz alp, saygdeer Montreuil-sur-mer belediye
bakannn çlgnca davranndan duyduu üzüntüyü dile getirmi, daha sonra
aydnlanacak olan bu acayip olay yüzünden kanaatlerinin asla deimemi
olduunu bildirmi ve bu arada, besbelli gerçek Jean Val-jean olan
Champmathieu'nün mahkûm edilmesini istemiti. Savcnn srar, herkesin;
yani dinleyicilerin, mahkemenin ve jürinin duygularyla açkça
çelimekteydi. Bu mantksz iddianameyi çürütmek, Mösyö Madeleine'in,
yani gerçek Jean Valjean'n ifaat karsnda davann yönünün batan baa
deitiini ve jürinin önünde sadece masum bir insann olduunu
ispatlamak avukat için hiç de zor ol- -470- mamt ve avukat, bundan,
bu gibi adli hatalara dair vecize kabilinden baz tumturakl sonuçlar
çkarmaktan da geri kalmamt, ama bunlar ne yazk ki öyle pek yeni
eyler deildi. Bakan da davay özetleyiinde avukatn görülerine katlm
ve bunun üzerine jüri birkaç dakika içinde Champmathieu'yü beraat
ettirmiti. Ama, savc için bir Jean Valjean gerekiyordu;
Champmathieu artk elde olmadna göre, Madeleine'e yapt.
Champmathieu'nün tahliyesinden hemen sonra savc, hâkimle bir odaya
kapand. Montreuil-sur-mer'in belediye bakannn tutuklanmas gerei
üzerine fikir alveriinde bulundular. Basavcya gönderdii raporun
orijinalini savc kendi yazmt. lk heyecan yattktan sonra, mahkeme
bakan bu fikre pek de kar çkmad. Adaletin kendi seyrini takip
etmesi gerekirdi. Ayrca, dorusunu söylemek gerekirse, bakan iyi ve
oldukça akll bir insan olmasna ramen, ayn zamanda iddetli ve hatta
neredeyse ateli bir kral taraftaryd; bu yüzden Montreuil-sur-mer
belediye bakannn Cannes çkarmasndan bahsederken 'Buonaparte'
demeyip, 'imparator' demesinden oke olmutu. Böylece tutuklama emri
yola çkarld. Savc tutuklama emrini özel bir ulakla dörtnala
Montreuil-sur-mer'e yollayp, emrin yerine getirilmesi için polis
müfettii Javert'i görevlendirdi. Bilindii gibi Javert, ifadesini
verdikten sonra hemen Montreuil-sur-mer'e dönmütü. -471- Ulak,
tutuklama emrini kendisine verdiinde Javert yataktan yeni
kalkyordu. Kendisi de polis olan özel ulak epey akll ve anlayl bir
adamd, bir iki kelimeyle Ja-vert'e Arras'ta olup bitenleri anlatt.
Savcnn imzasn tayan tutuklama emri öyle kaleme alnmt: "Müfetti
Javert, bugünkü durumada serbest brakdm olan Jorsa Jean Valjean
olduu tespit edilen Montreuû-sur-mer Belediye Bakan Mösyö
Madeleine'i yakalayacaktr." Javert'i tanyan biri, onu revirin
bekleme odasna girdii srada görse neler olup bittiini kesinlikle
tahmin edemez ve onu, hiçbir özellii olmayan, alelade biri sanrd.
Souk, sakin ve ciddiydi, kr saçlar akaklarna güzelce yaptrlp
parlatlmt, merdivenleri her zamanki gibi ar ar çkmt. Onu iyice
tanyan, dikkatle incelemi olan biri ise ürpermeler geçirirdi.
Deriden yakalnn tokas ensesinde olacak yerde, sol kula
kimse bu sözleri iitmedi. Acaba ölü iitebildi mi? Baz dokunakl
hayaller vardr ki, onlar belki de yüce gerçeklerdir. Yalnz, kesin
olan bir ey var ki, olup bitenlerin tek tan olan Simplice hemirenin
sk sk anlattna göre, Jean Valjean, Fantine'in kulana fsldad srada,
bu soluk dudaklarda ve mezar aknl dolu bu bulank gözbebeklerinde
anlatlmas imkânsz bir gülümsemenin uç verdiini açkça görmütü. Jean
Valjean tpk bir annenin çocuuna yapt gibi, Fantine'in ban ellerinin
arasna alarak yastn üzerine yerletirdi, sonra geceliinin yakasndaki
eridi balad, saçlarn gece balnn içine soktu ve gözlerini kapad.
Fantine'in yüzü o srada garip bir kla aydnlanm gibiydi. Ölüm, yüce
aydnla girmek demektir. Fantine'in eli yataktan dar sarkyordu. Jean
Valjean, bu elin önünde diz çöktü, onu yavaça kaldrd ve öptü. Sonra
ayaa kalkt, Javert'e dönerek, "imdi emrinizdeyim," dedi. 5. Uygun
Mezar Javert, Jean Valjean' ehir hapishanesine teslim etti.
Mösyö Madeleine'in tutuklanmas Montre-uil-sur-mer'de büyük bir
heyecan, daha dorusu olaanüstü bir sarsnt yaratt. Tek bir söz; "bir
kürek mahkûmuymu" sözü, hemen hemen herkesin ona arkasn
dönmesine yetti. Saklayamayacamz bu gerçei üzülerek söylüyoruz.
Daha iki saat geçmeden yapt
SESSZ KÖPEK SÜRÜSÜ 1. Stratejinin Zikzaklar ...................235
2. Bereket Versin ki Âusterlitz Köprüsü'nden Araba Geçebiliyor ...
239 3. Paris'in 1727'deki Planna Bir Bak
......................................242 4. El Yordamyla Kaç
Denemeleri ...246 5. Fenerlerde Havagaz Kullanlsayd Bu i
Yapmaya mkân Olmazd .... 249 6. Bilmece Gibi Bir Sorunun Balangc
.....................................255 7. Bilmecenin
Devam.......................258 8. Bilmece Gibi Sorun yice
Karmaklayor ...........................26 i 9. Çngrakl Adam
...........................263 10. Javert'in Avn Elinden Nasl
Kaçrdnn Hikâyesidir ...............269 ALTINCI KTAP KÜÇÜK PCPUS
MANASTIRI 1. Küçük Picpus Soka, No. 62 ........283 2. Martin Verga
Tarikat ...................288 3. Kat Kurallar
................................298 4.
Sevinçler......................................300 5.
Elenceler....................................305 6. Küçük
Manastr............................312 7. Bu Karanlktan Birkaç
Siluet ........315 8. Post Çorda Lapides ......................318
9. Rahibe Bal Altnda Bir Yüzyl ...320 10. Aralksz badetin Kayna
............322 11. Küçük Picpus Manastn'nn Sonu ...324 YEDNC KTAP
PARANTEZ 1. Soyut Bir Düünce Olarak Manastr .329 2. Tarihi Bir Olgu
Olarak Manastr ...330 3. Geçmie Hangi artlarda Sayg Duyulabilir
..........................334 4. lkeler Açsndan Manastr
............338 5.
Dua..............................................340 6. badetteki
Mutlak yilik................341
17-18 Haziran 1815 gecesi yamur yamam olsayd, Avrupa'nn gelecei
baka türlü olurdu. Birkaç damla suyun fazla ya da eksik olmas,
Napoleon'un sonunu getirdi. Waterloo'nun, Austerlitz'in sonu olmas
için ilahi takdir biraz yamurdan baka bir eye ihtiyaç duymad ve
gökyüzünden, mevsime -25- uygun olmayan bir yönde geçen bir bulut,
dünyann yklmasna yetti. Waterloo Sava, Blücher'e yetime frsat
verecek ekilde, ancak on bir buçukta balayabildi. Niçin? Çünkü
toprak slakt. Topçunun manevra yapabilmesi için topran biraz
sertlemesini beklemek gerekiyordu. Napoleon topçu subayyd ve bunun
skntsn çekiyordu. Bu olaanüstü komutan, asln soracak olursanz
Aboukir hakknda Di-rektuar hükümetine verdii raporda;
"Güllelerimizden biri alt kiiyi öldürdü," diyen adamd. Bütün sava
planlan gülle ve mermi üzerineydi. Onun zafer anahtar, topçu
kuvvetini belli bir nokta üzerinde younlatrmakt. Düman generalinin
stratejisini tpk bir kale gibi ele alp yerle bir ediyordu. Zayf
noktay gülleyle eziyor, savalar topla balatp, topla
bitiriyordu. Dehasnda silah atmay seven, ykc bir taraf vard:
Taburlar düman saflarna daldrmak, alaylar tuz buz etmek, hatlar
kesmek, ynaklar ezip datmak, bütün bunlar yapmak için vurmak,
vurmak, sürekli olarak vurmakla mümkündü ve o, bu ii gülleye emanet
ediyordu. Bu müthi bir yöntemdi ve bunun deha ile birlemesi, sava
güreinin bu karanlk pehlivann on be yl süreyle yenilmez yapt. 18
Haziran 1815 günü, say üstünlüü kendi tarafnda olduundan topçu
kuvvetine çok fazla güveniyordu. Wellington'un yüz elli dokuz topu
vard; Napoleon'un ise iki yüz krk. Farz edin ki toprak kurudu,
toplar kolayca hareket edebildiinden harekât sabahn -26- altsnda
balad. Bu takdirde sava, talihin Prusyallarca deitirilmesinden iki
üç saat önce kazanlm olurdu. Bu savan kaybedilmesinde Napoleon'un
ne kadar hata pay vardr? Batmann sorumluluu kaptana yüklenebilir
mi?
çavdarlar, çamurdaki derin tekerlek izlerini doldurup tekerleklere
yatak vazifesi görmeseydi her türlü hareket, özellikle Papelotte
yaknlarndaki vadilerde imkânsz olurdu. Harekât geç balad. Çünkü
daha önce de anlattmz gibi Napoleon'un stratejisi, topçuyu tabanca
gibi elinde tutmakt; bu tabancay savan bazen u, bazen de bu
noktasna dorulturdu; bu nedenle, koulu bataryalarn dörtnala
serbestçe hareket edebilmelerini bekledi; bunun içinse günein
yüzünü gösterip topra kurutmas gerekiyordu. Ama güne çkmad.
Günele Austerlitz'deki bu- * Lat.: Karanlk nedenleri. -32- luma
burada yoktu. lk top patladnda ngiliz Generali Colville saatine
bakt ve on biri otuz be geçtiini gördü. Harekât, Franszlarn sol
kanadndan Ho-ugomont üzerine doru hmla, hem de belki imparatorun
istediinden de fazla bir hmla balad. Ayn anda Napoleon, Quiot'nun
tugayn Haie-Sainte üzerine sürerek merkeze doru saldrya geçti. Ney
de, Fransz sa kanadn, arkasn Papelotte'a dayayan ngiliz sol
kanadna, kar
snda kaoslar olan güçlü ressamlar gerekir; Rembrandt bu ite Von der
Meulen'den daha iyidir. Öle vaktinde doru söyleyen Van der Meulen,
saat üçte yalan söyler. Geometri yanltr; doru olan sadece kasrgadr.
Folard'a, Polybe'e itiraz etme hakkn veren ite budur. unu da
ekleyelim: Öyle bir an gelir ki, sava soysuzlap dövü olur,
nüfus azalr, ayrntlara ait saysz olaylar halinde dalr, bizzat
Napoleon'un ifadesiyle söylersek: "Ordunun tarihinden çok,
birliklerin biyografisine ait" bir ey olur. Bu takdirde, tarihçinin
özetleme hakkna sahip olduu açktr. Tarihçi, mücadeleyi ancak
bellibal çizgileriyle kavrayabilir; hiçbir anlatc, ne kadar titiz
olursa olsun, sava denilen o dehetengiz bulutun eklini mutlak bir
sadakatle tespit edemez. Bütün büyük ordu çarpmalar için geçerli
olan bu konu, özellikle Waterloo için de geçerlidir. Ancak öleden
sonra öyle bir an geldi ki, savan gidiat netleti. 6. Öleden Sonra
Saat Dörtte Saat dörde doru ngiliz ordusunun durumu vahimdi. Orange
Prensi merkeze, Hill sa kanada, Picton da sol kanada komuta
ediyordu. Orange Prensi kendinden geçmiçesine ve yiitçe
Hollandallarla Belçikallara sesleniyordu: "Nassau! Brunswick! Sakn
geri çekilmeyin!" Zayf düen Hill, srtn Wellington'a dayam, Picton
ölmütü. ngilizler, Franszlardan 105'inci alay sancan ele
geçirdikleri daki- -36- kada Franszlar da ngiliz Generali Picton'u
bir kurunla bandan vurup öldürmülerdi. Wellington için savan iki
dayanak noktas vard: Hougomont ve Haie-Sainte. Hougo-mont hâlâ
dayanyordu, ama alevler içindeydi; Haie-Sainte ise zaptedilmiti.
Buray savunan Alman taburundan sadece krk iki kii yayordu; biri
hariç bütün subaylar ölmü ya da esir alnmt. Bu ambarn içinde üç bin
savaç birbirini katletmiti. ngiltere'nin ilk boksörü, ngiliz
muhafzlardan bir çavu, arkadalar arasnda yenilmez olarak ün yapm
bir Fransz trampetçisi tarafndan orada öldürülmütü. Baring tuttuu
mevziden atlm, Alten klçlannîit. Birçok sancak kaybedilmiti;
aralarnda Alten tümeninin sanca ile Lunebourg taburunun Deux-Ponts
ailesinden bir prens tarafndan tanan sanca da vard. Kuruni
üniformal skoçyallar artk yoktular; Ponsonby'nin iri kym
ejderhalar doranmlar, bu cesur süvariler karsnda çökmülerdi; bin
iki yüz attan geriye alt yüzü kalm; üç yarbaydan ikisi yere
serilmiti, Hamilton yaralyd, Mater ölmütü. Yedi mzrak darbesi alan
Ponsonby dümü, Gordon ölmü, Marsh ölmütü, iki tümen -beinci ve
altnc tümenler- imha edilmilerdi. Hougomont'un bir parças koparlm,
Haie-Sainte zaptedilmi olduuna göre, geriye bellibal bir tek nokta
kalyordu: Merkez. Bu esas nokta henüz dayanmaktayd. Wellington
Merbe-Braine'de bulunan Hill'i ve Braine- l'Alleud'da bulunan
Chasse'i getirerek buray takviye etti. -37-
püskürtülmesi, Genappe-Bruxelles yolunun dönemecini kesen ngiliz
barikatnn yukardan aa açtklar ate altnda Haie-Sainte kapsn
baltayla zorlad srada politeknik okulu mezunu Herkül yapl Yarbay
Vie- ux'nun yaralanmas, piyadeyle süvari arasnda kalan Marcognet
tümeninin buday tarlalar içinde Best ve Pack tarafndan tam hedeften
kurunlanmas ve Ponsonby tarafndan da klçtan geçirilmesi, yeni
toplann ateleme deliklerinin tkanarak i görmez hale getirilmesi,
Erlon kontunun bütün gayretlerine ramen Saxe-Weimar prensinin
Frische-mont'u ve Smohain'i zaptedip elde tutmas, 105'inci Alay
Sanca ile 45'inci Alay Sanca- 'nn düman eline geçmesi, Wavre ve
Plan-cenoit arasnda yollan kolaçan eden üç yüz kiilik seyyar
arac
* Waterloo Sava'ndan sonra Restorasyon döneminde an kralc yüce bir
divanda yargland ve ölüme mahkûm edildi. -70- ler; süvari
taburlanyla piyade taburlar birbirlerini krar, datrlar. Savan
muazzam posas. Bir uçtaki Lobau gibi, öbür uçtaki Re-ille de
dalgaya kaplmt. Napoleon, muhafz gücünden elinde kalanla bo yere
buna set çekmeye urayor, emrindeki süvari taburlarn son bir
gayretle bo yere harcyor. Quiot, Vivian'n karsnda; Kellermann,
Vandele-ur'un karsnda; Lobau, Bulow'un karsnda; Morand, Pirch'in
karsnda; Domon ve Subervic, Prusya Prensi Wilhelm'in karsnda geri
çekiliyor. mparatorun süvari taburlarn ataa kaldran Guyot, bir
ngiliz dragonunun ayaklarnn dibine düüyor. Napoleon, firari
kafilelerin ard sra 'dörtnala koturup nutuk çekiyor, sktryor,
tehdit ediyor, yalvaryor. Sabahleyin, "Yaasn imparator!" diye baran
bu azlar imdi akn ve açk. mparator ac gerçei kabul etmitir. Yeni
gelen taptaze Prusya süvarileri hmla atlyor, uçuyor, klçtan
geçiriyor, biçiyor, baltalyor, öldürüyor, yok ediyor. Koulu
hayvanlar çifte savuruyor, toplar kaçyor; katarlardaki askerler
mühimmat arabalarnn koumlarn çözüp atlan alyor; tersyüz olmu, dört
tekeri havada furgonlar yolu tkyor ve katliama yol açyor. Herkes
birbirini eziyor, çiniyor, ölülerin, canllarn üzerinden yürüyor. Ba
döndürücü bir kalabalk yollan, patikalan, köprüleri, ovalan,
tepeleri, vadileri, koruluklan dolduruyor. Her yer krk bin kiinin
kaçyla tkanm. Feryatlar, umutsuzluklar, çavdar tarlalarna
atlm çantalar, tüfekler; klçla yol açmalar; artk arkadalk
yok, subay yok, -71- '» ,4: general yok, sadece tarife smaz
bir korku var. Zieten, Fransa'y keyfince klçtan geçiriyor;
aslanlar, da keçisi olmu. te bu kaç böyle bir kaçt. Genappe'da geri
dönmeyi, cephe kurmay, set çekmeyi denediler. Lobau, üç yüz kii
toplad. Köyün giriine barikat kuruldu, ama daha Prusyallarn ilk
misket atnda herkes kaçmaya balad, Lobau esir dütü. Bu misket atnn
izleri, Genappe'a girmeden birkaç dakika önce yolun sandaki tuladan
harap bir evin köhne çatsnda bugün hâlâ görülmektedir. Prusyallar
üphesiz galibiyetlerini yetersiz bulmann öfkesi içinde Genappe'a
daldlar. Takip pek canavarca oldu. Blücher imha emri verdi. Roguet,
kendisine Prusyal bir esir getirecek her Fransz humbaracsn ölümle
cezalandraca tehdidini savurarak uursuz bir örnek yaratmt. Blücher,
Rogu- et'yi de geçti. Genç muhafzlarn generali Du-cesme, Genappe'da
bir han kapsnda skt-nldnda, bir ölüm süvarisine klcn teslim etti, o
da klc ald ve esiri öldürdü. Zafer, maluplarn öldürülmesiyle
tamamland. Mademki biz tarihiz, öyleyse hadi suçlular cezalandralm:
Yal Blücher erefini ayaklar altna almtr. Bu felaketin bardan tard.
Umutsuz bozgun Genappe'tan geçti; Quatre-Bras'tan geçti,
Gosselies'ten geçti, Frasnes'ten geçti, Charleroi'ten geçti,
Thuin'den geçti ve ancak snrda durabildi. Çok yazk! Hem de
böylesine kaçan kimdi? Büyük bir ordu. Bu perianlk, bu terör,
tarihi aknlkta brakan en yüce kahramanlktan harap olma- -72- ya
kadar inen bu düü, hiç nedensiz midir? Hayr. Waterloo'nun üstünde
muazzam bir elin gölgesi vardr. O, bir kader günüdür. O günü,
insann üstünde bir kudret yaratmtr. Balarn korkuyla eilmesi
bundandr; bütün o büyük ruhlarn klçlarn teslim etmesi bundandr.
Avrupa'y yenenler yere serildiler, ne söyleyecek ne de yapacak bir
eyleri kalmt, karanln içinde korkunç bir eyin varlm hissediyorlard.
Hoc erat infatis." O gün, insan soyunun perspektifi deiti.
Waterloo, on dokuzuncu yüzyln menteesidir. Büyük yüzyln tahta
çkabilmesi için bu büyük adamn ortadan kalkmas gerekiyordu. Bu ii,
kar gelinemeyen birî'üstlendi. Kahramanlarn panie kaplmas anlalr
bir eydir. Waterloo Sava'nda buluttan da fazla bir ey var, meteor
var. Oradan Tanr geçti. Gece bastrrken Genappe yaknlarnda bir
tarlada Bernard'la Bertrand, bozgunun akntsyla buralara kadar
sürüklenen, yere inip atnn dizginini koltuunun altna alm ve dalgn
baklarla tek bana Waterloo'ya doru dönen vahi, düünceli, matemli
bir adam redingotunun eteinden tutup durdurdular. Bu, yklan rüyann
hâlâ ilerlemeye çalan muhteem uyurgezeri Napoleon'du. 14. Son
Birlik Akan suyun içindeki kayalar gibi, bozgun selinin içinde
kmldamadan duran muhafz gücüne ait birkaç birlik gece vaktine kadar
dayandlar. Geceyle birlikte ölüm de bastrd.
-8- 15. Jondrette Alveri Yapyor -317- 16. 1832'de Moda Olan Bir
ngiliz Havasna Uydurulmu ark Nerede Okunuyor -321- 17.
Marius'ün Be Franknn Kullanl 326 18. Marius'ün ki Sandalyesi Kar
Karya -332- 29. Karanlk Köelerden Duyulan Kayg 334- 20. Tuzak -341-
22. Önce Kurbanlar Yakalamaktan Balamal Daima -378- 22. lk
Kitaptaki Baran KÜÇÜk ÇOCUk -384- -9-
Bütün toplumsal aydnlklar, bilimden, edebiyattan, sanattan,
eitimden doar. nsanlar yetitirmek istiyorsanz onlara bilgi verin.
Onlar aydnlatn ki, sizi aydnlatsnlar, Eninde sonunda o azametli
genel eitim konusu, mutlak hakikatin kar konulamaz -30-
otoritesiyle kendisini ortaya koyacaktr. O zaman Fransz düüncesinin
gözetimi altnda hareket eden hükümetin banda olanlar öyle bir seçim
yapmak zorunda kalacaklardr: Ya Fransa'nn çocuklar ya da Paris'in
sokak çocuklar; ya n içindeki alevler ya da karanlklar içindeki
geçici prltlar. Sokak çocuu demek Paris demektir, Paris demek dünya
demektir. Çünkü Paris bir bütündür. Paris, insanln tavandr, bu
harikulade ehir, canl ve ölü bütün örf ve âdetlerin bir
minyatürüdür. Paris'i gören biri, içinde gökyüzü ve yer yer
yldzlarla birlikte tarihin alt yüzünü gördüünü sanr. Paris'in bir
Capitole'ü, Parthe-non'u Notre-Dame', Mont Aventin tepesi,
Saint-Antoine d mahallesi, Asinarium'u, Sor-bonne'u, Pantheon'u,
Kutsal Yol'u, Boulevard des Italiens'i ve kamuoyu vardr ve de
ikencenin yerine alay koyar. Onun Majo'su-nun ad zerafet budalas
Tiber, dierinin, kenar mahalleli hammalnn ad hal yükçüsü
Lazzaronesi'nin ad serseri snf, Cocney-si'nin ad züppedir. Paris'in
dnda ne varsa hepsini yine Paris'te bulursunuz. (...) p cambazlar,
klç yutan adam size hünerlerini gösterir. arkclar, sanatkârlar ve
ceketinize yapan dilencilere rastlarsnz. Suresner arab Albe arabn
hatrlatr. Pere-Lachaise gece yamurlar altnda tpk
açmazd. Söz açt zaman, bunu "Sayn Baron," ile alay etmek için
yapard mutlaka. Pontmercy'nin olunu hiçbir zaman görmeyecei ve
onunla konumayaca konusunda anlama yaplmt. Bu anlamaya uymad
takdirde, olu mirastan mahrum edilmi bir durumda babasna geri
gönderilecekti. Gillenormand ailesi için Pontmercy, aalk bir adamd.
Onlar çocuu kendi istedikleri gibi yetitirmeyi amaçlyorlard. Albay,
bu artlan kabul etmekle belki hata etmiti, ama böylelikle çocuunun
geleceini kurtardn dolaysyla sadece kendini kurban ettiini
düünüyordu. Mösyö Gillenormand'n brakaca miras o kadar önemli
deildi. Ama, asl Mat- -70- mazel Gillenormand'n brakaca miras çok
önemliydi. Hiç evlenmemi olan bu teyze, ana tarafndan çok zengindi.
Baka varisi olmad için serveti yeenine kalacakt. te Marius
ismindeki bu çocuun bütün bildii bir babas olduuydu. Kimse
kendisine daha fazla bir ey söylememiti. Ama, büyükbabas ile
birlikte gittii yerlerdeki insanlann fsldamalan, göz krplan, kulana
çalnan yanm cümleler, kafasnda baz düünceler uyandrmaya balamt. Ve
bu düünceler zamanla, çevresinden etkilenerek zihninde ekillendii
için sonunda o da etrafndakiler gibi düünmeye, babasn aklna
getirdikçe bir tür utanç ve sknt duymaya balamt. Marius bu ekilde
büyüyürken Albay her iki üç ayda bir gizlice Paris'e gelir, sanki
hapishaneden kaçm gibi çekingen bir halde, Saint Sulpice
Kilisesi'nin karsnda bir yere snp, Marius'ün teyzesi ile birlikte
sabah ayinine gelmesini beklerdi. Kadnn kendisini görmesinden
korktuu için bir direin arkasna saklanr, titreyerek, kprdamadan,
hatta nefes almaya cesaret edemez bir halde çocuunu seyrederdi. Bu,
yüzü yaral kahraman, yal kz kurusundan korkuyordu. Vernon papaz
Mabeuf ile tankl da bundan ileri geliyordu. Bu saygdeer papaz,
Saint Sulpice Kilisesi kâhyalanndan birinin kardeiydi. Bu kâhya,
çocua bakan ve alayan yüzü yaral adam birkaç kere fark etmiti. Tam
bir erkek görünüüne sahip olan, ama bir kadn gibi alayan bu adam,
kâhyann aklndan çkma- -71-
tereddüde kapld. Genç kzn yüzünün kendisine doru eildiini gördüünü
sanmt. Buna ramen, erkekçe ve iddetli bir çaba harcayarak kararszln
yendi ve ileri doru yürüyüüne devam etti. Birkaç saniye sonra dik
ve azimkar, kulaklarna kadar kzarm bir hal- -214- de, ne sama ne de
soluna göz atmaya cesaret edemeden, bir devlet adam gibi, eli
ceketinin içinde, srann önünden geçiyordu. Tam kale toplarnn altna
gelmiken korkunç bir kalp çarpnts duydu. Bir gün önceki gibi, am
ipei elbisesini ve krep apkasn giymiti. 'Onun sesi' olmas gereken
tarifi imkânsz bir ses iitti. Sakin bir ekilde konuuyordu. Çok
güzeldi. Onu görmeyi denemedii halde, bunu hissediyordu. "M.
Francois de Neufchâ-teau'nun, Gil Bias edisyonunun bana kendisi
yazm gibi koyduu Marcos Obregon de la Ronda hakkndaki tez yazsn
aslnda benim yazm olduumu bilse beni takdir edip saymaktan
kendisini alamazd!" diye düündü. Sray arkasnda brakt; yolun artk
yakn olan sonuna kadar yürüdü; sonra geri dönerek güzel kzn önünden
bir daha geçti. Bu defa rengi çok soluktu. Gerçekten de öyle fazla
benimsenemeyecek herhangi bir ey deniyor deildi. Sradan ve genç
kzdan uzaklat, arkas ona dönük olduu halde, onun kendisine baktn
düünüyor ve bu yüzden de sendeliyordu. Bir daha sraya yaklamay
denemedi, yolun ortalarna doru durdu ve orada hiç yapmad bir eyi
yapt, oturdu. Yan baklar yolluyor ve ruhunun en belirsiz
derinliklerinde düünüyordu; kendisinin, beyaz apkasna, siyah
elbisesine hayran olduu kiilerin, onun parlak kumal pantolonuna ve
yeni ceketine kar
Bu duvarn snrlandrd bo arsa, kötü nam salm bir eski araba
kiralaycsnn arka avlusuna çkyordu. Adam iflas etmiti ama
sundurmalarn altnda hâlâ baz eski arabalar vard. Marius,
Jondrette'in yokluundan faydalanarak eve dönmenin akllca olacan
düündü, zaten saat de ilerliyordu; Ma'am Bur-gon, her akam ehre
bulak ykamaya giderken, âdeti üzere evin kapsn kapard; karanlk
bastrdnda kap daima kapal olurdu. Marius, anahtarn polis müfettiine
vermiti; bu yüzden de, acele etmesi gerekiyordu. Ortalk kararm,
hemen hemen gece bastrmt; ufukta tek bir nokta vard; ayd bu.
Salpetriere'in alçak kubbesi arkada kpkrmz yükseliyordu. Marius,
geni admlarla 50-52 numaraya döndü. Oraya ulatnda kap henüz açkt.
Merdivenden ayaklarnn ucuna basarak çkt, odasna kadar koridorun
duvar boyunca süzüldü. Hatrlanaca gibi, bu koridorun iki yannda, o
sralar hepsi de kiralk ve bo olan harap odalar diziliydi. Ma'am
Burgon, bunlarn kaplarn genellikle açk brakrd. Bu kaplardan birinin
önünden geçerken zayf bir m belli belirsiz aartt dört hareketsiz
adam ba görür gibi oldu. Marius, görülmek istemedii için görmeye de
çalmad. Fark edilmeden, gürültüsüzce odasna girmeyi baard. Tam
zamanyd. Az sonra Ma'am Bur-gon'un gittiini ve evin kapsnn kapandn
iitti. -320- 16. 1832 de Moda Olan Bir ngiliz Havasna Uydurulmu
ark
FLZ GÖVER TASHH ESEN GÜRAY © BORDO SYAH KLASK YAYINLAR BASK,
STANBUL 2005 DZ TASARIMI KOORDNASYON H. HÜSEYN ARIKAN DÜNYA
KLASKLER EDTÖRÜ VEYSEL ATAYMAN TÜRK KLASKLER EDTÖRÜ KEMAL BEK TK.
NO 975-8688-51-0 ISBN 975-8688-55-3 TREND YAYIN BASIM DAITIH REKLAM
ORGANZASYON SAN. TC. LTD. T. MRK. MERKEZ EFEND MAH. DAVUTPAA CD.
PEK MERKEZ 6/3 7-9-10-11 TOPKAPI/ STANBUL B. CAFERAA
MAHALLES MÜHÜRDAR CADDES NO: 60/5 81300 KADIKÖY/ STANBUL
TEL: (0216) 348 98 03 Pbx FAKS: (0216) 349 93 45 E-mail:
[email protected] Web: www.bordosiyah.com.tr HUKUK SERVS TEL:
(0216) 348 99 18 VICTOR HUGO SEFLLER IV. CLT TAMAMI V CLT TÜRKÇES:
SEMH ATAYMAN
setti ki, öfkelenmedi bile. Kendisini savundu, soukkanl davrand,
her eyi yerli yerine koydu, hükümeti kanun çerçevesine soktu,
Bourbonlan sürgüne yollad, ama sonra durdu. Yal Kral X. Charles'
vaktiyle XIV. Louis'yi barndran kürsünün altndan çekip ald ve
yavaça yere koydu. Kral ailesinden kiilere üzülerek ve özenle el
sürdü. Barikatlar gününden sonra Guillaume du Va-ir'in o gururlu
sözlerini sanki hatrlar gibi olan ve bütün dünyann gözleri önünde
uygulayan tek bir kii deildi, birkaç kii de deildi, ama Fransa'yd
bu, bütün Fransa'yd- Zafer kazanm ve zaferinin sarholuu içinde olan
Fransa'ydk Guillaume du Va-ir öyle demiti: "Büyüklerin
koruyuculuuna snmaya, daldan dala konan kular gibi, talihi ters
gideni brakp, talihi yolunda gidenin safna katlmaya alk olanlar
için talihin yüz çevirdii hükümdarlarna kar asice davranmak
kolaydr, ama benim için krallarmn talihi, hele felakete urayanlarn
talihi daima saygya layk olacaktr." Bourbonlar beraberlerinde sayg
götürdüler, ama üzüntü yaratmadlar. Söylediimiz gibi, felaketleri
kendilerinden büyük oldu. Ufukta kayboldular. Temmuz Devrimi bütün
dünyada annda dostlar ve dümanlar kazand. Kendi doasna göre
kimileri heyecan ve sevinçle ona koarken, kimileri de ondan yüz
çevirdiler. Bu gündouunun baykular olan Avrupa hükümdarlar, önce
yaral ve akn, gözlerini yumdular ve ancak tehditler savurmak için
-19- yeniden açtlar. Anlalabilir bir korku, balanabilir bir öfke.
Bu tuhaf devrim, sert bir ok darbesi olmutu; yeni düen kralla düman
muamelesi yapmak ve onun kann dökmek onurunu bile layk görmemiti.
Özgürlüün kendi kendisine iftira etmesinden daima fayda uman despot
hükümetlerin gözünde Temmuz Devrimi'nin hatas korkunç olmak, ama
yumuak kalmakt. Zaten ona kar ne bir harekete kalkld ne de gizlice
tertipler hazrland. En memnun olmayanlar, en çok ürkenler, en fazla
titreyenler bile onu selamlyorlard. Bencilliklerimiz, kinlerimiz ne
olursa olsun, olaylardan esrarengiz bir sayg çkmakta ve bu saygda
insan aan bir güçle çalan birisinin ibirlii kendini duyurmaktadr.
Temmuz Devrimi, hakkn, olguyu, gerçei yere seriinin zaferidir.
htiam dolu bir eydir. Hak, gerçei, olguyu yere serer, 1830
Devrimi'nin parlakl buradadr, yumuak kalplilii de öyle. Zafer
kazanan hakkn iddetli davranmaya hiç de ihtiyac yoktur. Hak, doru
ve hukuki olandr. Hakkn özellii geçmiten gelecee güzel ve saf
kalmaktr. En zorunlu görünen, ça-dalannca en iyi kabul gören bir
gerçek bile, yalnzca gerçek olarak kalp, içinde çok az hak
barndryor, ya da hiç banndrmyorsa zamanla mutlaka biçimsiz, irenç,
hatta belki de korkunç bir hal almaya mahkûmdur. Gerçein
eriebilecei çirkinlik derecesini bir bakta yüzyllar ötesindeki
görünüüyle tes- -20- pit etmek isteyenler Machiavelli'ye baksnlar.
Machiavelli, ne kötü bir cin, ne bir eytan ne de alçak ve sefil bir
yazardr; o, gerçekten baka bir ey deildir. Ve bu gerçek, sadece
talya'nn gerçei deil, Avrupa'nn, on altnc yüzyln gerçeidir. renç
görünür ve on dokuzuncu yüzyln ahlak anlay karsnda irençtir de. Hak
ile gerçek arasndaki bir mücadele, toplumun douundan beri
süregelmektedir. Bu kavgaya bir son vermek, salt, katksz düünceyi
insanlk gerçeiyle kaynatrmak, barç yoldan hakk gerçee ve gerçei de
hakka nüfuz ettirmek. Bilge kiilere düen görev budur ite. 2. Kötü
Dikilmi
Brujon, hapishanede arm gibi görünüyordu. Bazen onu Charlemagne
avlusunda saatlerce ayakta, kantinin penceresinin yannda durup,
kantin fiyatlarn gösteren ve sarmsak 62 santim, diye balayp yaprak
ci-garas 5 santim diye biten pis bir tabelay aptal aptal
seyrederken görüyorlard. Ya da vaktini, dilerini birbirine vurup
titremekle, atei olduunu söyleyip, hasta kouundaki yirmi sekiz
yataktan birinin bo olup olmadn soruturmakla geçiriyordu. -84-
Birdenbire, 1832 ubaü'nn ikinci yansna doru uyuuk Brujon'un,
siparile i gören hapishane hademeleri araclyla kendi adna deil de,
üç arkada adna üç ayn i sipari verdii örenildi. Bunlar, ona toplam
elli metelie malolmutu. Bu an masraf, hapishane müdürünün dikkatini
çekti. Aratrma yapld, tutuklularn konuma yerinde asl sipari
tarifesine baklarak, bu elli meteliin dökümünün u ekilde olduu
örenildi: Üç sipariten biri Pantheon'a, on metelik; biri
Val-de-Grâce'a, on be metelik; biri de Grenelle ehir kapsna, yirmi
be metelik. Bu sonuncusu, tarifenin en pahalsyd. Pantheon da,
Val-de- Grâce da, Grenelte ehir kaps da çok korkunç üç serserinin
oturduklar yerlerdi. Bunlar; Kruideniers, nam- dier Bi-zarro;
serbest braklm forsa Glorieux ve bir de Barre-Carrosse'du. Bu olay
polisin dikkatini onlarn üzerine çekti. Bu adamlarn, elebalarndan
ikisinin, Babet'le Gueulemer'in, hapse atlm olan Patron- Minette'le
gizli balan olduu tahmin edilmekteydi. Brupon'un, ev adreslerine
deil de, sokakta bekleyen kimselere gönderdii mesajlarda,
tasarlanan baz muzr ilere dair haberler olduu sanlyordu. Elde baka
baz belirtiler de vard; üç serseri yakalandlar. Böylece Brujon'un
kurduu bir oyununun boa çkarld
Ey, akn büründüü biçimler! Düler! Bu Tanrsal rastlant, meleklerin
araya girmesi Charlemange'm masasndan La Fosse aux Li-ons'a; La
Force'un damlan üzerinden bir hrszn bir baka hrsza frlatt bir ekmek
parçasndan ibaretti aslnda. 6. Yallar J2n Uygun Zamanda Gitmek çin
Vardrlar Akam olduunda Jean Valjean evden çkt, Cosette giyindi.
Kendisine en iyi giden ekilde taramt saçlarn; üst ksm boynunu
biraz fazla açk brakan bir elbise giymiti, ki buna o zamann genç
kzlarnn deyiiy- -200- le 'azck uygunsuz' denebilirdi. Hiç de
uygunsuz deildi aslnda; öteki tarza göre daha güzeldi, o kadar.
Bütün bunlar yapmt, ama nedenini bilmeden yapmt Cosette. Dar m
çkmak istiyordu? Hayr... Bir ziyaretçi mi beklemekteydi yoksa?
Yoo... Akamüzeri bahçeye indi. Toussaint, arka avluya bakan
mutfakta kendi iine dalmt. Dallarn altndan yürümeye koyuldu. Zaman
zaman elleriyle açyordu dallan, çünkü alçak dallar çoktu. Böylece
sraya geldi. Hâlâ oradayd ta. Orada kalmt. Oturdu; adeta onu okamak
ve ona teekkür etmek istercesine tan üzerine koydu küçük beyaz
elini. Birden, arkasnda birinin ayakta durduunu, onu görmeden
hissettiiniz andaki o tanmlanmaz izlenime kapld. Ban çevirip
doruldu hemen. Oydu. Ba açkt. Solgun ve zayf görünüyordu. Zar zor
seçiliyordu siyah giysisi. Alacakaranlk güzel alnn
okulu buradan çkmtr. Souk ile scak su arasnda lk su partisidir bu.
Nedenlere asla yükselmeksizin sonuçlan didik didik eden bu okul,
tamamyla yüzeyde kalan sahte derinliiyle bir yan-bilimin tepesinde,
kamusal alanlardaki çalkantlan azarlamaktadr. -365- öyle der bir
okul: "1830 olgusu, kartrp bozan isyan-kar-gaalar, bu büyük
olaydaki saf yann bir ksmn alp götürmütür. Temmuz Devrimi, güzel
bir halk rüzgâryd, göü masmavi klan bir rüzgâr. syan-kargaalar,
bulutlan geri getirdi; üzerinde herkesin fikir birlii halinde olduu
bu devrimi bir çekime haline sokup yozlatrd. Ksa aralkl sarsntlarla
gerçekleen her ilerlemede olduu gibi, Temmuz Devrimi'nde de gizli
çatlaklar meydana gelmiti; isyan-kargaalar, bu çatlaklar görülür ve
elle tutulur bir hale soktu. nsanlar Temmuz Devrimi'nden sonra
kurtuluu hissediyordu; isyan-kargaalann ardndansa felaketi
hissettiler. "Her ayaklanmada dükkânlar kapanr, borsa altüst olur,
ticaret durur, iler yürümez olur, art arda iflaslar patlak verir;
piyasa altüst olur, servet sahiplerini endie kaplamtr, devlet
kredileri ilemez, sanayi aknlk içindedir, yatrmlar geriler ya da
hepten durur, emein kapsam ve kapasitesi düer, ortal korku sarar;
bütün kentlerde tepkiler bagösterir. Bundan da uçurumlar doar.
Fransa'ya bir ayaklanmann ilk gününün yirmi; ikinci gününün krk;
üçüncü gününün de altm milyon franga patlad hesapland. Üç günlük
bir ayaklanma yüz yirmi milyona patlyor; yani sadece mali açdan
ortaya çkan sonuç bile altm sava gemisinin batt bir bozgun
anlamna geliyor: Bu büyük bir felakete eittir. "Hiç üphe yok ki,
tarihsel açdan kendi- -366- lerine özgü bir güzellii oldu
isyan-kargaala-nn. Kaldrm sava, çallk savandan hiç de daha az
görkemli ve daha az paletik deildir. Birinde ormanlarn ruhu vardr,
öbüründe kentlerin kalbi. Ayaklanmalar Paris karakterinin en özgün
çknt ve sivriliklerini kanl, ama görkemli bir kla aydnlatt. Özveri,
fedakârlk, nee taan pervaszlk; yiitliin, zekânn bir parças olduunu
ispatlayan örenciler, sarslmak nedir bilmeyen muhafz alay, dükkân
sahipleriyle dolu açk ordugâhlar, çocuklardan oluan kale duvarlar,
yoldan geçenlerin bile ölümü aalamas. Okullarla tümenler
çarpmaktayd. Çarpanlar arasnda sadece ya fark vard, o Kadar;
ayn rktandlar. Yirmi yanda fikirleri, krk yanda aileleri uruna
hazin bir ekilde can veren ayn kahramanlard. ç savalarda daima
hazin bir rol oynayan ordu, cürete temkinli davranarak cevap
veriyordu. syan-kargaalar, halkn gözüpekliini ortaya serdikleri
gibi, burjuvalarn cesaret eitiminden geçmesini de salamlard. "Bütün
bunlar iyi, güzel de, akan kana deer mi? Kararan gelecei, tehlikeye
giren ilerlemeyi, en iyimserleri bile saran endieyi, umutsuzlua
düen namuslu liberalleri, devrimin kendi eliyle kendini
yaralamasndan mutluluk duyan yabanc mutlakiyetçi-leri, imdi zafere
ulaan ve: 'Biz dememi miydik!' naralar atan 1830 yeniliklerini akan
kana ekleyin. Belki büyümü Paris'e karlk hiç üphesiz küçülmü
Fransa'y ekleyin. Burada her eyi söylemek gerekiyor: -367-
Cenaze alay ölünün evinden Bastille Mey-dan'na kadar, için için
kaynayan bir yavalkla ilerledi. Ara sra yamur serpitiriyor ama bu,
kalabal etkilemiyordu. Tabutun, * Dragon: Eskiden Bat ordularnda
bulunan bir asker snf -383- alayn geçtii yol üzerindeki
Vendöme sütununun etrafnda dolatrlmas, bir balkonda apkasn
çkarmadan duran Fitz-James Dü-kü'ne atlan talar, bir halk bayrandan
koparlp çamurlar içine sürüklenen Galya horozu, Saint-Martin
Kaps'nda klçla yaralanan bir belediye zabta memuru, yüksek sesle
"Ben cumhuriyetçiyim!" diyen XII. Hafif Süvari Alay subay, cenazeye
katlmalar yasakland halde birdenbire çkp gelen Poli-teknik Yüksek
Okulu örencileri ve "Yaasn Politeknik! Yaasn cumhuriyet!" haykrlar.
Yolun bu parças katedilirken meydana gelen bellibal olaylar ite
bunlard. Bastille Mey- dan'nda, Saint-Antoine Mahallesi'nden inen
uzun ve ürkütücü merakl kafileleri gelip alaya katldlar ve müthi
bir kaynama bu büyük halk kalabalm dalgalandrmaya balad. Bir adamn,
bir bakasna unlar söyledii iitildi: "u küçük kzl sakally görüyor
musun? Ne vakit ate edileceini ite o bildirecek!" Dendiine göre ayn
kzl sakall, daha sonra, yine ayn görevle bir baka isyan srasnda,
Quenisset olaynda da ortaya çkmtr. Cenaze arabas Bastille Meydan'n
geçip kanal boyunca ilerledi ve Küçük Köprü'yü aarak Austerlitz
Köprüsü'nün önündeki meydana ulat. Orada durdu. O anda bu kalabalk
kubak seyredilebilseydi, ba
Kazklar sö- külüyor, tabancalar sklyor, hemen bir ba-j rikat
hazrlna giriiliyordu. Geri püskürtülmü olan delikanllar,
cenaze arabasyla birlikte Austerlitz Köprüsü'nü koarak geçip, ehir
muhafzlarna ate açtlar. Bu arada jandarmalar da yetimi,
dragonlar süngüye sarlmt. Kalabalk dört bir yana dald; bir sava
uultusu, adeta kanatlanp uçarak Paris'in dörtbir yann sard. Bir
haykr yükseldi: "Silah bana!" imdi herkes koumakta, çarpmakta,
kaçmakta, direnmekteydi. Rüzgâr, atei nasl yayp sürüklerse, öfke de
isyan yayp sü-rüklüyordu. -387- 4. Eski Zaman Kaynamalar
Hiçbir ey isyan-kargaann ilk kaynamas kadar olaanüstü deildir. Her
ey her yerde ve ayn anda patlar. Seziliyor muydu bu patlamann
gelii? Evet. Hazrlanm myd bu patlama? Hayr. Nereden çkt peki?
Kaldrmlardan. Nereden düüp geldi? Bulutlardan. Ayaklanma, belli bir
yerde suikast nitelii tar; baka bir yerde kendiliinden bir giriim
olur çkar. lk ie koyulan, bir de bakarsnz, halkn bir eilimini
yakalam onu istedii yöne sürüklemektedir. Balangç müthi bir neenin
kart bir korkuyla doludur. lkin uultular yükselir; dükkânlar
kapanr, sokak satclar sergileriyle birlikte ortadan yok olur; sonra
tek tük tüfek sesleri gelir ve insanlar kaçmaya balar; dipçikler
evlerin kapsn tokmaklarken, avlularda hizmetçi kzlarn gülüüp öyle
dedikleri duyulur: "Yine patrt kopacak!" Aradan henüz bir çeyrek
saat bile geçmeden, ite Paris'in yirmi ayr noktasnda ve hemen hemen
ayn anda olup bitenler: Sainte-Croix-de-la-Bretonnerie Soka'n-da
uzun saçl ve sakalh yirmi kadar delikanl bir meyhaneye daldlar. Bir
süre sonra da ellerinde üzeri siyah yas tüUeriyle örtülü Fransz
bayra ve balarnda biri klçl, biri tüfekli, üçüncüsü de mzrakl üç
kiiyle meyhaneden çktlar. Nonaindieres Soka'nda, klk kyafeti yerli
yerinde, göbekli, gür sesli, dazlak kafal, geni alnl, siyah sakall
ve kaln burma b- -388- ykl bir burjuva, yoldan geçenlere alenen
fiek datmaktayd. Saint-Pierre-Montmartre Soka'nda çplak kollu
adamlar, üzerinde beyaz harflerle "ya cumhuriyet ya ölüm" yazl bir
siyah bayra dolatrmaktaydlar. Les Jeûneurs, Le Cadran, Montorgueil
ve Mandar sokaklarnda, üzerinde bir numara ve yaldzl harflerle
kesim sözcüü yazl bayraklar sallayan topluluklar görülüyordu. Bu
bayraklardan biri krmz maviydi; bu iki eridin arasnda da belli
belirsiz beyaz bir erit vard. Saint-Martin Bulvan'nda bir silah
fabrikas yama edilmekteydi. Biri Beaubourg Soka'nda, biri Michelle-
Comte oka'nda, biri de Temple Soka'nda olmak üzere üç silah dükkân
da çoktan yama edilmiti. Kalabaln o binlerce eli birkaç dakika
içinde, hemen hepsi iki ateli olan iki yüz otuz tüfei, altm dört
klc ve seksen üç tabancay kapm, götürüyordu. Aynca bakalann
silahlandrmak amacyla birer tüfekle birer süngü de alyorlard. Greve
Rhtm'nm karsnda karabinal delikanllar, ate açmak için evlere,
kadmla-nn yanma yerleiyorlard. Bu delikanllardan birinin elinde,
alaybozan denilen fitilli bir tüfek vard. Kapy çalp içeri giriyor,
fiek yapmaya balyorlard. Bu kadnlardan biri sonradan unlan söyledi:
"Kartuun ne olduunu bilmiyordum, kocam söyledi de örendim." Les
Vieilles-Haudriettes Soka'nda bir topluluk, bir antikac dükkânnn
kapsn k- -389-
yüklüü ve neesi, Voltaire ile Napoleon'un kenti. Bir arada, iç içe.
Gelgeldim bu kez, 5 Haziran 1832 ayaklanmasnda bu büyük kent, ilk
olarak belki kendinden de güçlü bir ey hissetti. Ve kork-tu. Her
yerde, en uzak ve en "kaygsz" mahallelerde bile kap, pencere ve
panjurlarn daha gündüzden kapand görüldü. Cesaretliler silahlanrken
ödlekler gizlenmiti. Tasasz ve telasz iine giden yolcu ortadan
kaybolmutu. Çou sokak, öle vakti, saat sabahn dördü gibi bombotu.
Ortal ayaa kaldran ayrntlar anlatlmakta, uursuz haberler
yaylmaktayd: Banka'y ele geçirmilerdi; sadece Saint- Merry
Manastn'nda, kilisenin içinde mevzilenmi alt yüz kii vard; hat hiç
de emin deildi; Armand Carrel, Mareal Clausen gidip görmü ve Mareal
ona: "Önce bir alay kurun," demiti; yine Lafayette hastayd, ama
onlara yine, "Ben sizin emrinizdeyim. Oturacak bir sandalye
bulabileceim her yere de arkanzdan gelirim," demiti; daima uyank
durmak gerekmekteydi; geceleyin Paris'in ssz semtlerindeki evleri
basmaya hazrlananlar vard (biraz da Paris polis müdürünün hayal
gücünün ürünüydü bu); Aubrly-le-Bo-ucher Soka'na da bir batarya
yerletirilmiti. Lobau'yla Bugeaud anlam durumdaydlar ve geceyans ya
da en geç gün rken, biri Bastille'den, ikincisi Saint-Martin
Kap-s'ndan, üçüncüsü La Greve'den, dördüncüsü de Les Halles'den
gelmek üzere ayaklanmann merkezine dört kol birden ayn zamanda
yürüyecekti; belki de askeri birlikler Pa- -398- ris'i boaltp Champ
de Mars'a çekileceklerdi; bu sefer iin nasl sonuçlanaca belli
deildi, ama çok ciddi olduu belliydi. Mareal So-ult'un
tereddütlerini gidermeye çalanlar vard; sanki niçin hemen saldrya
geçmiyordu; kesin olan bir ey varsa, o da marealin derin düünceler
içinde çrpndyd: htiyar aslan, bu karanln arkasnda bilinmeyen bir
canavarn kokusunu almt, görünen oydu. Akam oldu ve tiyatrolar
açlmad. Devriyeler öfke içinde dolayorlard. Yollardan gelip geçen
herkesin üstü aranmakta, üpheliler hemen tutuklanmaktayd. Saat
dokuzda sekiz yüzü akn insan tutuklanm, polis müdürlüü dolmutu.
Hele Conciergerie Ha-pishanesi'ndeki Paris Caddesi ad verilen uzun
mahzene saman denkleri doldurulmutu; bunlarn üzerinde yatan tutuklu
ynlarna da Lyonlu Lagrange yiitlikçe söylev veriyordu. Onca insann
arl altnda ezilen saman demetlerinden iddetli bir saanak hrts
ki dakika sonra, Amelot ve Basse sokaklarndan dehetle kaçan bir
burjuva topluluu, tabancasn sallaya sallaya ark söyleyen bir
çocukla karlaacakt: Gece herey karanlk Gündüz herey aydnlk Uydurma
bir yazya aar kalr burjuva Biraz erdemli yaa Tak baa sivri apka
Çocuk Küçük Gavroche'tu. Savaa gidiyordu. Caddeye çknca tabancann
horozu olmadn fark etti. Yürüyüünü düzenlemeye yarayan bu arky kim
yazmt acaba, aklna estiinde söyledii bütün öbür arklar? Bilmiyoruz.
Belki de hepsi onun yaptlaryd, kimbilir! Zaten Gavroche tutulan
bütün halk arklann bilirdi ve onlara kendine özgü bir cvlt
katp kartrrd. Doann sesleriyle Paris'in seslerini iç içe geçitirip
yepyeni bir müzik yaratyordu. Kularn repertuanyla atölyelerin
repertuarn evlendiriyordu. Ressam çraklarm iyi tanrd; bunlar kendi
kabilesine komu kabiledendi. Bilindii kadaryla üç ay müret-tip
çrakl yapmt. Bir gün akademi üyesi M. Baour-Lormian'a bir
hizmette bile bulunmutu. Gavroche, tam bir edebiyat velediydi.
Gavroche, fil evine o iki yavruca ald -402- berbat yamurlu
gecede kendi öz kardelerinin imdadna kotuunu bilmiyordu. Akam
kardeleri, sabah babas: te böyle geçmiti gecesi! afak sökerken
alelacele Les Ballets Soka'ndan ayrlp file dönmütü. ki küçüü oradan
adeta bir sanat gösterisi yaparak çkarmt ve yine orackta
uyduruverdii bir kahvalty
ite bu umarsz durumda kvranrken, gözüne, bahçe kapsnn parmaklklar
arasnda, srtnda erkek elbiseleriyle durmadan evin çevresinde dolaan
Eponine iliti. Hemen bu "genç içi"yi çard. Ona be frankla
birlikte, mektubu verdi: "Bu mektubu üzerindeki adrese götürün,"
dedi. Eponine, mektubu cebine koydu. Ertesi gün 5 Haziran'd.
Eponine, Courfeyrac'n evine gitti: Marius'e mektubu vermek için
deil, srf "görmek" için (seven ve kskanan her kalbin anlayaca bir
eydir bu). Orada Marius'ü bekledi ya da hiç deilse Courfeyrac'.
Gene srf "görmek" için. Courfeyrac, kendisine "Barikata gidiyoruz,"
dedii zaman da aklna bir fikir geldi: Herhangi bir ölüme atlr gibi
ölüme atlmak ve Marius'ü de oraya sürüklemek. Courfeyrac'n ardndan
ite bu amaçla gitti, barikatn nerede kurulduunu örendi. Bu arada
Marius'ün doal olarak hiçbir ey- -516- den haberi yoktu. Çünkü
mektubu Eponine alkoymutu; dolaysyla da delikanl gün ba-tmndan
sonra Cosette'le her akamki buluma yerine gidecekti. Ve Eponine,
Plumet Soka'na gidip, Marius'ün gelmesini bekledi; ve delikanlya
dostlarnn kendisini barikatta bekledikleri haberini iletti.
Marius'ün Coset-te'i bulamaynca içine düecei umutsuzlua
güvenmekteydi. Yanlmyordu da. te bu güvenle Chanvrerie Soka'na
geldi. Orada ne yaptn biliyoruz. En sonunda, "Ona artk hiç kimse
sahip olamayacak!" diyerek, kendileriyle birlikte sevdikleri
kimseyi de ölüme sürükleyen kskanç ruhlarn o buruk sevinciyle öldü.
Marius, Cosette'in mektubunu uzun uzun öptü. Demek ki onu
seviyordu! Demek ki onu sevmezlik etmemiti hiçbir zaman! Bir an
için, artk ölmemesi gerektiini düündü. Ama sonra; "Gidiyor" dedi
içinden. "Babas
Gavroche bunu söyler söylemez gitti. Daha dorusu, kaçak ku uçuunu
geriye doru sürdürmeye koyuldu. Bir mermi hzyla karanla dald
yeniden. Ve L'Homme-Arme Soka yeniden sessizlie ve sszla büründü.
Gölge ve dü taycs bu garip çocuk, karanlklar içinde bir duman gibi,
göz açp kapayncaya kadar kayboluvermiti. Ve onu tpk bir duman gibi
havada dald sanabilirdiniz. Eer kayboluundan birkaç dakika sonra
bir sokak feneri büyük tngrtyla kaldrma yuvarlanp, öfkeli
burjuvalar tatl uykularndan uyandrm olmasayd! O srada Chaume
Soka'ndan geçiyordu Gavroche. -537- 3. Cosette ve Toussaint
Uyurlarken Jean Valjean, Marius'ün mektubuyla eve döndü. Merdiveni
el yordamyla çkt. Avn pençe-lemi bir bayku gibi karanlklardan
honuttu. Sessizce kapy açt ve içeri girip kapad. Ortalkta
herhangi bir gürültü deil, en ufak bir çtrt olup olmadn dinledi. Ve
Coset- te'le Toussaint'in kesinlikle uyuduklanndan emin olunca,
fumade çakmak hokkasn tututurmaya giriti. Eli titriyordu; kvlcm
gelinceye kadar üç dört kibrit gitti. Ortalk aydnlandnda, masaya
dirseklerini dayad, katlanm kâd açt ve okudu. nsan, iddetli heyecan
anlarnda elinde tuttuu kâd okumaz; ezer paralar, bir düman yakalam
gibi buruturur, trnaklar, öfke ya da sevincinden mncklar, yrtar,
yok eder. Sonunu okumak, en sonda ne söylediini anlamak
ihtiyacndadr; kelimeleri atlar, cümleleri atlar, dikkati bir ate
nöbeti haline girer; yazlanlarn kabataslan anlar, yaklan, özünü
anlar ve bir tek noktay yakalaynca, bütün arta kalan
Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Bir zamanlar görmütüm
allaryla Görmütüm Suzette'i ve Zeüay Karmt ruhum aln kvrunyla
Nereye gider güzel kzlar, Oraya buraya Ak, ldadn o karanlkta Gülle
süslüyorsun ban Lola'nn Beni cehennemde mi yakacaksn? Nereye gider
güzel kzlar, Oraya buraya Jeanne giyiniyor, karsnda ayna Kalbim,
havalanyor güzel bir güne Sonra gidip konuyor Jeanne'a Nereye gider
güzel kzlar, Oraya buraya Akam olup gün sona erdiinde Steüa'y
gösteriyorum yldzlara Diyorum ki 'iyi bakn ona' Nereye gider güzel
kzlar, Oraya buraya -541- Gavroche bir yandan ark söylüyor, bir
yandan da tiyatro oynuyordu: Nakaratn dayanak noktas hareket deil
midir? Küçük kabadaynn tükenmez bir maske hazinesi olan yüzü,
iddetli rüzgârda savrulan bir çamarn deliklerinden çok daha oynak
ve çok daha deiken ekiller almaktayd. Ne yazk ki gece karanlnda ve
yapayalnz olduundan, onu kimse göremedi. Görülemezdi de. Ona benzer
ne deerler vardr yitip giden! Gavroche, birdenbire durmutu: "arky
keselim hele!" dedi kendi kendine konuur gibi. Zifiri karanlkta
görme açsndan kedi gözlerini hiç de aratmayan gözleri, bir kapnn
girintisinde, ressamlarn deyiiyle bir "bütün" seçmiti: Yani bir
yaratk ve bir eya. Eya, bir el arabasyd; yaratksa, arabann içinde
uyuyan bir taral. El arabasnn kollan kaldrma dayalyd; taral da
arabann ön tahtasna ban
3. Fauchelevent'n Yük Arabasn Kaldrana, Bir Kalem Ar Geliyor -399-
4. Bir Leke ki, Sadece Aklamaya Yarar -402- 5. Arkasnda afak
Bulunan Gece -430-6. Otlar Örter, Yamurlar Siler -445- s S BRNC
KTAP DÖRT DUVAR ARASINDA SAVA 2. Saint-Antoine Mahallesi
Yamuru ve Temple Mahallesi Dolusu Toplumsal belalarn ve sorunlarn
gözlemcisinin dikkatimizi çekecei iki en unutulmaz barikat, bu
kitaptaki olayn geçtii döneme girmemektedir. Her ikisi de korkunç
bir durumun iki ayn yönden simgesi olan bu iki barikat, tarihin
görüp görecei en büyük sokak sava diyebileceimiz o kaçnlmaz Haziran
1848 ayaklanmas srasnda yoktan var oldu. Ayaktakm denen o
umutsuzlar umutsuzu yaratn bountularnn, ylgnlklarnn,
yoksunluklarnn, atelerinin, felaketlerinin, aclarnn, kara
cahilliklerinin ve karanlklarn dipsiz derinliinden, protestoya,
bazen ilkelere, hatta özgürlüe, eitlik ve kardelie, hatta genel oya
ve herkesin herkes tarafndan yönetimine aykr ekilde, o büyük
çlgnn, o güruhun, umutsuzluklarnn derinliklerinden, cesaretlerinin,
heveslerinin krlmlklarndan, cehaletlerinden ve karanlklarn dipsiz
derinliklerinden harekete geçip halka kar sava açt görülür.
Serseriler kamu hukukuna saldrr, sefiller halka kar ayaklanrlar.
-13-
yarkla mazgallanm ve birer burç oluturan ynlarla desteklenmiti.
Böylece, srtn mahallenin evlerinden oluan iki büyük güce vermi
oluyordu. 14 Temmuz'u yaam olan bu korkunç meydann dibinde,
ayaklanm bir devi andrmaktayd. te bu ana barikatn gerisinde,
sokaklarn içlerine doru aralklarla tam on dokuz barikat daha
sralanmaktayd. Faubourg'da endie hzla felakete doru kotuunda, dorua
ulam olan snrsz üzüntünün verdii eziyeti, srf bu barikatlara
bakarak görebilirdiniz. Peki, bu barikat nelerden yaplmt? Bir
söylentiye göre, daha çok, hemen orackta yklan altar katl üç evin
enkazndan; bir baka söylentiye göre ise, tüm öfkelerin
mucizesinden. Gerçekten de, onda kin ve nefretin harcyla yorulmu
bütün yaplarn içler acs görünüü vard: Kelimenin tam anlamyla, bir
viraneydi! "Bunu kim yapt?" diye sorulabilirdi, "Bunu kim ykt?"
diye de... Kendiliinden ortaya çkm kanamayd bu. Hele hele! u
parmaklk! u kepenk! u per- -16- vaz! Ve u krk maltz! Ve u çatlak
tencere! Verin hepsini! Ve hepsini atn, yuvarlayn, kaldrn ortadan!
Hepsini devirin, hepsini! Altn üstüne getirip ykn! Bu ta ve
molozun, kalasn ve demir çubuun, paçavrann, sökülmü pencerenin ve
hasn lime lime edilmi sandalyenin, lahana koçannn, paramparça
elbisenin ve daha dün giysi denilen p-lprtmm ve lanetin ve bedduann
ibirliiydi bu; hem büyüktü hem de küçük. Kargaaln hemen orackta ve
alay edercesine kopya etmeye giritii uçurumdu... Atomla kitlenin
kaynamas; koparlan duvar, knlan çanak; bütün döküntülerin tehdit
dolu yan yanal; Sisiphos kayasn
burada deilsiniz artk! Halk, kralln boyunduruundan kurtarmak
istediniz; kzlarnz polise teslim ediyorsunuz! Dostlanm, beni
dikkatle dinleyin: Kadnlar, o talihsiz kadnlanmz düünmek pek âdet
olmamtr. Onlann erkek eitiminden geçmemi oluu bizlerce bir güven
kaynadr. Okuyup yazmalan engellenir, düünmeleri engellenir,
politikayla uramalan engellenir; ama ayn kadmlann bu akam morga
gidip sizin ölülerinizi tehis etmelerini engelleyebilir misiniz?
Evet, arkadalanm! çinizde aile sahibi olanlann bize yardm edip -37-
buradan gitmeleri ve bizi bu ii tek bamza görmeye brakmalar
gerekli. Biliyorum, gitmek cesaret ister; gitmek zordur. Ama zor
olduu oranda da ereflidir, inann! Sonra bir de bu iin yarn var;
gitmediiniz takdirde siz o yarn göremeyeceksiniz, ama düünün ki
aileleriniz görecek. Hem de ne aclarla! imdi gözlerinizin önüne bir
çocuk getirin. Salkl, güzel, cici, elma yanakl, gülen, oynayan bir
çocuk: O çocuk kaderine terk edildii zaman ne hale geliyor bilir
misiniz? Ben biliyorum, öyle terk edilmi bir çocuk gördüm. Babas
ölmütü, komular yanlarna almlard, ama onlarn da kendi yiyecekleri
yoktu. Çocuk açt, mevsim karakt. Hiç alamyordu çocuk. Durmadan
sobann yanna gidiyordu, oysa soba yanmamaktayd; ama boru, hep
bildiiniz gibi, killi toprakla svanmt. Çocuk, ite o topraktan
küçücük parmaklaryla parçalar koparp yiyordu. Bouk hrltlar
çkarmaktayd soluk yerine, yüzü bembeyazd, bacaklar tutmuyordu,
karn davul gibi iti. Hiçbir ey söylemiyordu. Konuuyorlard,
hiç cevap vermiyordu. Ve sonunda öldü. Nöbetçi doktor olduum Necker
Hastanesi'ne getirdiler, orada gözlerimin önünde öldü. Midesini
açtklarnda çamur gibi bir topak çkardlar. imdi aranzda baba
olanlar, bir an o çocuun kendi çocuu olduunu hayal etsin! Ve
yüreklerinin sesini dinlesinler. statistikler, terk edilmi
çocuklarda ölüm orannn y&uum