+ All Categories
Home > Documents > Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used...

Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used...

Date post: 27-Nov-2018
Category:
Upload: haminh
View: 216 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
102
Transcript
Page 1: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3
Page 2: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

Yaratılış Kalemi 2.Sürüm

Cengiz Yardım

Kalemzáde e-kitap2016 [email protected]

Nisan 2016|DARICA

Kitabın tüm hakları yazara aittir

Hiçbir içerik, yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz

Paylaşılabilir ancak ticari değildir

Para ve sair yollarla satılamaz

All rights reserved to the author

On behalf, any content of the book can not be used without permission

Can be shared but not commercial

No permission for sale

Page 3: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

3

Konu Araştırma ve Çözümleme Yöntemi

uran’da belli bir konuyu araştırmaya kalktığımızda

kitabın farklı yerlerinde konunun farklı biçimlerde

serpiştirilmiş benzer anlatılarıyla karşılaşıyoruz. Aynı

konu farklı yerlerde ilavelerle… Bazen başka konularla

birleştirilerek… Bazen eksiltilerek kısa ve öz cümlelerle

anlatılırken… Bazen de farklı cümlelerle oluşturulup yeniden

ortaya konuyor. Ancak, dikkatle baktığımızda görüyoruz ki,

verilen sınırları çizip hepsini birleştirdiğimiz zaman müthiş

gerçeklere ulaşıyoruz. Bu aynen bir robotu oluşturmaya benziyor.

Fabrikanın bir atölyesinden kollarını, bir yerden bacaklarını, bir

yerden gözünü kulağını ve diğer organlarını alıp birleştirdiğinizde

meşhur çizgi filmdeki robot Voltran’ı oluşturmak gibi.

K

Page 4: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

4

Bir başka açıdan bu çözüm yöntemini şablon kareler ve

cümlelerden oluşan ve “mantık oyunu” diye bildiğimiz bulmacaya

benzetebilirsiniz. Size verilmiş belli başlı ifadelerinin çizdiği

sınırları ve çıkarımları kullanarak çözüme ulaşıyorsunuz.

Peki, bu herkesin yapabileceği bir iş mi? Hem hayır, hem de

evet! Hayır… Çünkü Kuran’ı okurken bütünde geçen konuyla ilgili

tüm ayetleri bir araya getirerek matematik zekâyı kullanmak

gerekiyor. Ama evet… Çünkü vakitli olarak Kuran okuyan herkes,

hemen tüm ayetleri kolayca hatırlayabilir ve sözün doğruluğunu

belirleyebilir. Hata ihtimali var mıdır? Evet vardır; ama

ulaştığınız net bilgiler size ihtiyacınız olan ufku çoktan

kazandırmış olacaktır.

Elinizdeki Kuran… İşte o da aynen mantık bulmacası gibi

çözümlenebilir bir kitaptır. Farklı yerlerde farklı üsluplarla

anlatılan benzer konuları bir araya getirdiğinizde büyük resmi

açık seçik görüyorsunuz. Bu durum Kuran’ın tutarlılık ilkesi

Page 5: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

5

gereği böyledir. Tutarsız bir kitapta bu çözüm yöntemini asla

kullanamazsınız.

Ayrıca kitapta olaylar sadece kronolojik sırayla anlatılsaydı hem

bu beyin jimnastiğini yaptırmayıp bizi ezbere düşürecek hem de

aynı hayranlığı bizde uyandırmayacaktı! Tabi ki bir de “hak eden

doğruya yönelir” prensibi gereği böyle bir çevresel mantık dizilimi

adeta gerekiyor.

İşte şu anda okumakta olduğunuz e-kitaptaki yaratılış konusu

da tam da bu yöntemle çalışılıp kaleme alınmıştır. Kuran’ın

dizilimini bilmemek belki insanları imani sıkıntıya düşürmez ve

önemli olan öğüdü yakalamaktır ama… Hurafelerden daha çok

arınmak ve bilmekte derinleşmek isteyenler için kitabı didik didik

edip büyük resmi görmek gerekiyor. İşte aslında her konuya dair

Kuran okurken bunu göz önüne alarak okumanız emin olun ki

tahmin edemeyeceğiniz kadar fayda sağlayacaktır.

Şimdi bu mantık örneğini ortaya serecek, yaratılışa dair daha

ilk örnek ayetle ne demek istediğimi anlayacaksınız. Dikkatli

okuyalım…

Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size suret verdik, sonra

meleklere “Âdem için secde edin” dedik. Onlar da İblis’in

dışında secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.

Burada açıkça görüldüğü gibi bazen tek bir ayet birçok şeyi aynı

anda anlatır ve birçok sorunun cevabını daha sorular sorulmadan

verir. Tabi eğer dikkatle okunursa!

Bu ayette yaratılışa dair çok önemli bir sıralama veriyor. Dikkat

edin! “Sizi yarattık” dedikten sonra “suret verdiğini” yani

bedenlendirdiğini söylüyor. Yani biz şu anda içine hapsolduğumuz

Page 6: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

6

bedene sahip olmadan önce zaten yaratılmışız. Bu o kadar önemli

bir bilgi ki diğer yaratılış evrelerinin nasıl sıraya konulacağına

dair bir mihenk oluşturuyor. Diğer ayetler okunurken bu

sıralamanın dışına çıkamayız. Sınırlar çiziliyor. Ve sonra

“meleklere secde emri verilmesi”… Dikkat edin bu sahne

suretlendirmeden de sonra.

Şimdi bir diğer ayete de bakalım…

O’nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha

iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan

O’dur. Andolsun onlara “Gerçekten siz, ölümden sonra yine

diriltileceksiniz” dersen, inkâr edenler mutlaka “Bu, açıkça bir

büyüden başkası değildir” derler.

Gün kelimesi evre, aşama, devir anlamına geliyor. Bunu ayrıca

açıklamaya gerek duymuyorum. Zaten ortada henüz gök ve yer

yokken zaman da yok demektir… Hadi olsun diyelim; buradan

bildiğimiz anlamda dünyanın kendi etrafında dönmesinden oluşan

bir dünya günü anlaşılabilir mi? Demek ki buradaki “gün”

kelimesi belirli aşamalara, devirlere işaret ediyor. Uzunluğu ya da

kısalığının ne olduğunu ileride konuşacağız.

Arşın (tahtın) su üstünde olmasına gelince Allah’ın bize

göstereceği hükmedişin, kudretinin suyla ilişkisi olduğunu

anlıyoruz ki; bununla ilgili delilleri de yaratılışla ilgili diğer

ayetleri okuduğumuzda fark edeceksiniz. Allah yeniden yaratılışı

da ilk yaratılış gibi bir ölçü çerçevesinde evreler halinde

yapacaktır.

Genel algıda Allah ile melekler arasında bilinen bir konuşma

sahnesi vardır. Bahis, Âdem’in halife kılınacağına dair meleklere

Page 7: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

7

haber verilmesi ve bu yönde meleklerin Âdem için secde etmeleri

gerektiğidir. Bu esnada melekler bunun nedenini de sorgularlar ve

gelişen durumların ardından kabul edip hepsi secde ederler. İblis

ise secde etmez ve diretir. Bunun ardından ona kıyamete kadar

mühlet verilir.

Bu aslında, bilinmesi gerekenlerin az bir kısmı. Yanlış değiller

elbette. Ama Kuran’a göre oldukça eksik ve sadece masalsı bir algı

var halk arasında. Genel geçerin bildiğinin aksine Allah’la

melekler arasında, Âdem konulu bir değil en az iki (benim mantık

bulmacası örnekli çıkarımıma göre üç) diyalog vardır ve bu

diyalogların içeriğinde de tahmin edeceğimizden çok daha fazla

süreler gelip geçmiştir.

Mecaz olsun olduğu gibi olsun, her anlatımın da evreli

yaratılışın beyanını içermesi söz konusudur. Üç farklı ayetin

beyanlarının mantıki çözümünü gösteren aşağıdaki şemayı

inceleyin lütfen. Ardından beraberce en başa; ilk meleki diyaloğa

dönüp yaratılış serüveninde baştan sona kadar bir zaman

yolculuğuna çıkacağız.

Page 8: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

8

Evren Yaratılmadan Önce

şte bu diyalogların ilki henüz kâinatın yaratılmasından bile

öncedir. Henüz ortada adı İblis olan ne bir cin vardır ne de

bedenli bir beşer! İşte bu evre yukarıdaki şemada

bahsettiğim birinci evredir. Bu evrede Allah tekilliğini müteakip

meleklerine (ya da melekelerine) tasavvurunu, planını açıklar.

Hani Rabbin meleklere “Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş

bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona biçim verdiğimde ve

ona ruhumdan üflediğimde hemen onun için secde edin.”

Bu söz ile bir sonraki ayette geçen “meleklerin tümünün topluca

secde etmeleri” arasında bizim saydığımız zamana göre en az 13,5

milyar yıl vardır. Ayete dikkat edelim… O beşere henüz biçim

verilmemiştir ve ruhtan üflenmemiştir. Bu ayetleri kronolojiye

soktuğumuzda kozmik bir gelecekten, o kozmik gelecek zamanda

olacak şeylerden haber verildiğini fark ediyoruz. “Balçıktan beşer

yarattım” denmiyor “yaratacağım” deniyor. “Ona biçim verdim”

denmiyor “ona biçim verdiğimde” deniyor. “Ona ruhumdan

üfledim” denmiyor “ona ruhumdan üflediğimde” denerek o zaman

geldiğinde “secde etmelerine” dair önceden bir talimat veriliyor.

Daha toprak bile yaratılmamış ki topraktan yaratılan bir beşer

olsun! Bu durumda meleklerin kimi neden yaratacağına dair itiraz

edecek ya da sorgulayacak bir durumları da henüz yok demektir.

Yeryüzü halen bir tasavvurdur, toprak da tasavvurdur. Beşer

henüz kan dökmemiş, bozgunculuk da çıkarmamıştır. Çünkü

beşerin henüz kendisi de yoktur, halifeliği de bilinirde söz konusu

İ

Page 9: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

9

değildir. Tabiri caizse “ilk konseyde” yer alan birtakım melekler

vardır. Söz onlara söylenmekte ve daha sonra gelecekler için bu

haber meleki hafızaya girmektedir. Melekler sonra da yaratılmaya

devam edilmiş ve artırılmıştır.

Herkesin bildiği, meleklerin secde edişi ve İblis’in itirazı

sahnesi bu ilk konseye (zamansal ya da zaman ölçüsü kabiliyle

esasen mekânsal olarak) ait değildir. Zamanı bir mekân uzunluğu

gibi düşünürsek bu konsey şu an bile yapılıyor olsaydı bize

mecazen yedi gök ötede ya da takriben en az 13,7 milyar ışık yılı

mesafede bir yerlerde olurdu. Bu da kâinatın başlangıcıyla şu anın

birleşmesi ve büyük resimde zamanın ortadan kalkması demek

olurdu. Neyse kozmik zaman uzmanı da değiliz, konumuz da bu

değil… Yaratılışın kronolojik mantığının peşindeyiz. Bu ilk

konseyin gerçekleştiği kronolojik tarih, neticede kâinatın

yaratılmasından bile önce gibi duruyor.

Buna ilk delil 7:11’dir. İlk konuştuğumuz ayet…

Biz sizi yarattık, sonra size suret verdik, sonra meleklere

“Âdem için secde edin” dedik.

İkinci delilse 35:1’dir.

Hamd gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı

melekleri elçiler kılan Allah’ındır. O, yaratmada dilediğini

artırır.

Üçüncü delil ise az sonra okuyacağınız 18:50 ve 51 ile beraber

cinlerin yaratılışına dair bilgi veren diğer ayetlerdir.

Meleklerin topluca secde edeceği ama “İblis hariç” denmesinin

ardından onun “cinlerden” olduğu özellikle belirtiliyor. Neden?

Page 10: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

10

Çünkü İblis’in ilk konseyden ve ilk plandan haberi olmadığı ve

kendine de kâinatın yaratılışına da şahit kılınmamış bir varlık

olduğu belirtiliyor. Oysa ilk konseyin melekleri bu “beşer”

planından zaten haberdardı. Sonra yaratılan melekler de dâhil

olunca hepsi bu zikre hâkim olmalarına istinaden nispeten

kolayca secde ettiler. Ve elbette insana ruh üflenmeden önce bunu

yapmaları beklenemezdi.

Allah beşeri topraktan yaratarak dirilttiğine ve cinleri de daha

önce ateşten yarattığına göre cinlerin, dolayısıyla İblis’in de Âdem

gibi pasif (ölü) olarak ilk yaratılışta var olduğunu

çıkarımlayamıyoruz. Ama var olmuş olsa bile Âdem’den ciddi bir

eksikliği vardı: Kendisine şahit değildi. Bunu anlamak için önce

“ikinci konseye” gidelim, sonra tekrar kronolojinin başına

döneceğiz.

Hani meleklere “Âdem için secde edin” demiştik. İblis’in

dışında secde etmişlerdi. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin

emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda beni bırakıp, onu ve

soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin

düşmanlarınızdır. Zalimler için ne kadar da kötü bir

değiştirmedir.

Buraya neden ikinci konsey dedik? Hatırlayın ilk konseyi: Orada

sadece plandan bir haberdar ediliş vardı. Orada henüz topraktan

kimse yaratılmadığı ve ruhtan henüz üflenmediği için secde ediş

henüz yoktu. Ama burada bakın melekler secde ediyor, İblis de

itiraz ediyor. Dolayısıyla bu “konsey” o konsey değil. Aradaki

kozmik zaman farkı çok büyük. Bu arada koskoca bir kâinat var

edildi ve insan dönemine kadar gelindi. İki konsey arasında en az

13,7 milyar sene var dememin nedeni bu.

Page 11: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

11

Göklerin ve yerin yaratılışında da, kendi nefislerinin

yaratılışlarında da ben onları şahit tutmadım. Ben saptırıcıları

yardımcı güç de edinmedim.

Yukarıda da söylediğim gibi İblis’e verilen bir söz ya da kendine

şahit edilmişlik yok. Melekler gibi de değil. Çünkü kâinatın

yaratılışına elçi kılınan melekler varken, İblis buna da şahit değil.

Peki, biz şahit miydik? Madem Allah bizi yarattı, sonra suret

verdi… O halde bu sırada biz neydik, neredeydik, ne haldeydik?

Kâinatın yaratılışına belki biz de şahit olmadık ama meşhur

isyankâr soruya geliyoruz…

“Bu dünyaya gelmeyi ben mi istedim? Bu dünyada denenmeyi

ben mi kabul ettim? Bana mı soruldu?”

Açıkçası bu sorunun cevabı hem hayır, hem de evet…

Hayır, çünkü ne kâinat henüz yaratılmıştı ne de bize beden

verilmişti. Dolayısıyla dünyayla ilgili bir bilgisi olmayanın oraya

gidip gitmeyeceğine dair de görüşü olamaz. Ammaa… Cevap

aslında evet. Çünkü öyle bir söz verdik ki verdiğimiz cevap, değil

dünya, konu kırk bir bin başka gezegene gitmek bile olsa kabul

etmiş olduk. Çünkü kabul ettiğimiz şey her şeyi kapsayan bir

kabuldü.

Aldığımız ve verdiğimiz sözü unutacak bile olsak elçilerle (ve

zikirle) hatırlatılacaktı. Mazeretlerimizi sıfırlayan kabulümüzü

daha ölüler iken verdik. Ölü olmak yok olmak demek değildi. Eğer

Allah’ın tasavvurunda varsak zaten varız demekti. Sorumlu olmak

ise diriltilmeyi ve denenmeyi gerektiriyordu. Biz Rabbimizi kabul

ederek hepsini kabul ettik.

Page 12: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

12

Elestu bi Rabbikum? | Belá, Şehidná

aha henüz bedenimizle bile var olmadan önce Kuran’ın

anlatımına göre verdiğimiz bir söz var. İşte bugünkü

ve yarınki her şeyimiz de şahitliğimiz de o sözümüzle

derinden ilintili.

Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini

almış ve onları kendilerine karşı şahitler kılmıştı. “Ben sizin

Rabbiniz değil miyim?” demişti de onlar “Evet, şahit olduk.”

demişlerdi. Bu; kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu”

diyememeniz içindir.

Ya da “Bizden önceki atalarımız şirk (ortak) koşmuştu. Biz de

onlardan sonra gelme bir nesiliz. İşleri batıl olanların

yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin?” diyememeniz

içindir.

İşte biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. Umulur ki

dönersiniz.

İşte bu ayetler Âdemoğlunun kendine şahit oluşunun ve verdiği

sözün kapsayıcılığının delilidir. Bu ayrıcalık İblis’e verilmeyen bir

ayrıcalıktır. Çünkü onun varlığının şekli ve nedeni Âdem’den çok

farklıdır.

D

Page 13: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

13

Şimdi burada iki itiraz gelebilir.

Birincisi… Bu söz verişin ilk yaratılışta değil de her insanın

doğumundan önce olabileceği şeklinde… İkincisi ise “Unuttuk işte!

Hatırlamıyorum! Ben bu sahneyi hatırlamıyorum arkadaş!”

denilmesidir.

Önce birinci itiraza cevap vereyim… Evet, belki de zamansal

sıralama olarak her bireyin söz verişi “taa” kâinatın

yaratılmasından önce değil de o insanın kendi doğumundan önce

kabul edilebilir. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez ve yine

başlangıçta yani ilk yaratılışta sözün verilmiş olduğunu doğrular.

Çünkü sen bir birey olarak yirminci ya da yirmi birinci yüzyılda

doğmuş bile olsan, ilk (ölülük) varlık dönemin ilk yaratılışla

başlamıştır. Sen doğmadan önce geçen uzun zamanların senin için

gerçekte zamansal bir değeri yoktur. Sözgelimi sen 1980

doğumluysan… Ha yaratılıştan önceki sıfırdan önceki tarih, ha

1980’de doğduğundan önceki toplam tarih aynı şeydir. Eğer

bedensel olarak bu mekânda değilsen, bu mekânın zamanında da

değilsin demektir. Ha sıfırdan önce söz vermişsin, ha 1979 yılında

henüz bedenin doğmadan önce. Fark var mı?

Bu durum; ölümle kıyamet saati arasında geçen zaman için de

geçerlidir. Eğer öldüysen; az sonra sûra üfürüldüğünü, saatin

koptuğunu ve kıyamet sürecinin senle birlikte yürüdüğünü

görürsün. O güne kadar ölü olarak varsın ama bedenen ölü

olduğun için dünyevi anlamda zamanın yok, mekânın yok, gözün

yok, kulağın yok… Kesin biçimde anlamak için bir dirilişe daha

ihtiyacın var. Ama kıyametle dünya yaşamı arasında iki denizin

birbirine karışmaması gibi bir engel (berzah) söz konusu. Ve bu

gidişin düzeltme şansı verilmek üzere geriye dönüşü de yok.

Açıkçası durum buysa ayağımızı denk atmamız lazım.

Page 14: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

14

“Unuttum işte, nasıl sorumlu olurum” diyen ikinci itiraza

gelince… Unuttuğun şey dilinden çıkmış kelimelerin olmasından

ziyade, o günkü halinden çıkmış daha da gerçek kelimelerindir.

Dünyasal anlamda elbette verdiğin sözü unuttun. Âdem de

unutmuştu. Bir şeyler olduğundan emindi ama (daha sonra

bahsedeceğim) “fücuru” yüklendikten sonra bir söz verip

vermediğinden o da emin olamıyordu. Yani kesin bir kararlılığı

yoktu. Sen de unuttun.

Ve andolsun, öncesinde Âdem’e ahit verdik. Fakat o unuttu,

onu kararlı da bulmadık.

Ama işin püf noktası zaten bu. Unutman gerekiyordu zaten. İşte

unuttuğun için düzen böyle işliyor: İşte bu yüzden hatırlatıcı (yani

zikir) geliyor. İşte bu yüzden elçiler, nebiler, kitaplar iniyor. İşte

bu yüzden “kitabı aklet ve kalbine indir” deniyor. İşte bu yolla, bu

yöntemle deneniyorsun.

Elçiler, müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderildi. Öyle ki

elçilerden sonra insanların Allah’a karşı savunacak bir

mazeretleri kalmasın. Allah üstün ve güçlü olandır. Hüküm ve

hikmet sahibidir.

Demek ki ne “haberimiz yoktu” demek bir mazeret olacak ne de

“bizden önce gelen nesillere aldandık” demek! Demek ki

sözümüzü vermişiz. Hatırlamıyorsan, işte hatırlatıcı orada

tozlanmış şekilde duvarda asılı duruyor. Beğensen de beğenmesen

de, istesen de istemesen de O’na döneceksin. Eğer başka bir

çözümün varsa, durma aş göklerin bucaklarını!

Page 15: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

15

Henüz göklerin ve yerin yaratılmasından önceki ilk yaratılışta

sadece âdemoğullarından değil, aynı zamanda gönderilecek

elçilerden de ayrı bir söz alınıyor. Aynı biçimde bu da ister ilk

yaratılış anında densin ister x peygamberin zuhurunda densin

fark etmiyor. Onlara da elçiler geliyor ve hakkı bildiriyorlar. Onlar

da diğer insanların sınanmasına vesile olan bu ağır yükü

omuzlarına almayı kabul ediyorlar.

Hani Allah nebilerden kesin bir söz almıştı: Andolsun size

Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini

doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve

ona yardımda bulunacaksınız. Demişti ki: Bunu ikrar ettiniz ve

bu ağır yükümü aldınız mı? Onlar: İkrar ettik, demişlerdi de,

öyleyse şahit olun, ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım,

demişti.

Yoktan var edilişe dair bu ilk dönemde henüz kâinat yok.

Bildiğimiz üç boyutsal madde ve bedenler de yok. Kâinat olmadığı

için mekâna özgü bir zaman da yok. Ama söz var. Sözler var. İster

farklı bedenlere sahip, ister meleke anlamında olsun fark etmez,

melekler var. İster tasavvur halinde diyelim, ister bilmediğimiz

farklı bir varlık halinde, yaratılmış, ölüler hükmünde ama gerçeğe

nazır olan bizler varız. Deneneceğiz. “Ol” emrinin gereğini yerine

getireceğiz. Ama sürecin devamı için bir platform gerekiyor.

O’nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha

iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan

O’dur. Andolsun onlara “Gerçekten siz, ölümden sonra yine

diriltileceksiniz” dersen, inkâr edenler mutlaka “Bu, açıkça bir

büyüden başkası değildir” derler.

Page 16: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

16

İnsanlar Allah’ın kendilerine verdiği değeri bilmese de,

Âdemoğlu o kadar değerli ki onu sınamak, bir anlamda inşa etmek

için koskoca bir kâinat yaratılıyor.

Bu ilk aşama henüz sadece söz verdiğimiz aşamaydı. Daha

meleklere “secde edin” bile denmedi. Henüz İblis ortada bile yok.

Kâinat yok, toprak yok, su yok, rahimler yok. Ama evre evre hepsi

yaratılacaklar.

Page 17: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

17

Bir söz nasıl olur da bu kadar önemli olur?

özlerin verildiği ilk evre kapsayıcıydı. Yani sözü

verenlerin sınanması ve öylece kabulü söz konusuydu.

Şöyle açıklamaya çalışayım…

Bugün herhangi bir insanla konuşup ondan bir söz aldığınızı

düşünün. Süreç o andan sonra işlemeye başlar. Sözün kendisi

değil, icraata geçecek olan içeriğidir sözü söz yapan ve geçerli

kılan. İcraatı ve sınanması söz konusu olmayan söz, kuru bir

laftan başka bir şey değildir. Söz hayata geçmeyecekse, sınanma

ihtiyacı yoksa zaten gerekli de değildir.

Şimdi örneğe kulak verin…

Arkadaşınızın gerçekten sizin dostunuz olup olmadığının ortaya

çıkması için verdiği sözü doğrulayacak olaylar zinciri yaşaması

gerekir. Ancak bu olaylardan sonra arkadaşınız da siz de verilen

sözün samimi olup olmadığına şahit olmuş olursunuz. Eğer

arkadaşınızın sözünde durmadığı ortaya çıkarsa dostluk ilişkinizi

sona erdirirsiniz.

Peki, arkadaşınızın size ve sizin ona vereceğiniz söz ne

olmalıdır? İleride neler yaşayabileceğinden emin olmayan bir

insandan her yapacağınız iş için ayrı ayrı söz mü alırsınız, yoksa

kapsayıcı bir söz vermesini mi beklersiniz?

Sözgelimi şöyle sözlerin verileceğini düşünün…

“Sana çok para vereceğini söyleyen birisiyle karşılaşırsan beni

terk etmemeye söz ver.”

S

Page 18: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

18

“Eğer birisi benimle kavgaya tutuşursa ona değil bana yardım

edeceğine söz ver.”

“Eğer canın sıkılırsa benimle dertleşeceğine söz ver.”

“Benim hakkımda başkalarıyla dedikodu yapmayacağına söz

ver.”

“Bana ihanet etmeyeceğine söz ver.” …

Liste uzar gider…

Hayatta karşılaşacağı her şey için arkadaş adayınızdan söz

almaya kalkarsanız hem bu, listesi çok uzun bir anlaşma olur hem

de ona özgür irade vermemiş, onu arkadaş değil sadece kendinize

köle etmiş olursunuz.

Ama ona…

“Beni senin arkadaşın olarak kabul ediyor musun?”

…derseniz, ileride bildiği ya da bilmediği neyle karşılaşacak

olursa olsun eğer samimiyse bu arkadaşlık sözünün gereğini zaten

hatırlayıp, bilecektir. Tereddütte kalırsa az bir düşünüp hemen

doğruya dönecektir. Kasıtlı olmayan hatalar da yapsa eğer siz

güven sahibiyseniz onu affedebileceğinizi ve tek affedilmeyecek

olan şeyin “ihanet” olduğunu da bilecektir.

İşte ilk evrede Allah’a verilen söz de teknik olarak böyledir.

“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Evet Rabbimizsin”

demek tüm koşulları kabul etmek demektir. Kabul için koşulların

ne olduğunu bilmenize gerek yoktur. Dünyada başımıza neler

geleceğinin o andan sonra önemi yoktur. Her şartta Rabbin Allah

olduğunu bilen kişi ona göre davranması gerektiğini aslında hiç

unutmayacaktır.

Dünyayı gözünde büyütüp de buradaki karmaşayı çok büyük

mesele gören biziz. Sonsuz bir hayatta geçici bir durakta başımıza

Page 19: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

19

gelenler sebebiyle ah’lanan vah’lanan bizler sabrın değerini

anlamakta zorlanıyoruz. Hastalıktan kurtulmak isteyen kişinin bir

iğne olması ne ise, ebedi hayattaki dünya iskelesi o kadar bile

değildir.

Üstelik verdiği (ya da unuttuğu) sözün gereğini yerine getirmek

istemeyen kişinin şu geçici olduğu kesin dünyada halen sözünden

vazgeçme şansı da vardır. Sözden caymanın karşılığı da Allah’ın

dostluğunu kaybetmektir. Bunun ne büyük bir kayıp olduğunu

anlayamıyorsak şu geçici varoluşlarımız sebebiyle aldıklarımızın

ve o imkânlarla yapıp ettiklerimizin fazlasını değil, bire bir

karşılığını vermeye de hazır olmalıyız. Eğer isteyebiliyorsak

ölümü isteyelim bakalım... Ama ne kadar hata sahibi ve yanılgıda

oldukları gerçeği ve kitapta anlatılıp durulanın gerçek olma

“ihtimali” sebebiyle bunu anomali sahibi olmayan hiçbir insan

istemeyecektir. Hiçbirimiz şu geçici dünya ve bir zan uğruna

ebediyetimizi çöpe atacak kadar aptal olamayız, olmamalıyız.

Verilen söz “Rabbimsin” sözüdür ve alt basamaktaki her alt söz

için kapsayıcıdır. “Dünyaya gelmeyi ben mi istedim?” sorusu

“Rabbim Sen’sin” sözünün yanında çok anlamsız ve gereksiz kalır.

Sözü hatırlamıyormuş! Söylediyse de unutmuş! Şimdi bu

yüzden hesaba mı çekilecekmiş! Sana söyleyeyim… Sen

unutmadın! Onu sana bana unutturan kendi şeytanımızdan

başkası değildi. Zaten arınmamız gereken şey de işte oydu.

Yıllarca saçma sapan hurafeler yüzünden gerçeği düşünmekten

o kadar uzak kaldın ki, dindar olsan da olmasan da sana söylenen

doğruları o tutarsız fısıltılara değiştin.

Sen neyi hatırlamadığını söylüyorsun? Dimağındaki manzarada

baş taraftaki koltuğa oturmuş şekilde bir Allah ve toplantı

masasında olduğunu mu hatırlayacaksın? Yoksa bir bahçede

çardakta mı söz verdiğini? Ya da bulutların üzerindeki bir

Page 20: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

20

mecliste kütle yoğunluğunu kaybetmiş biçimde rüzgârlarla mı dile

geldiğini hatırlamaya çalışıyorsun? Ortada yer yokken, gök

yokken… Bir Allah ve sen varken... Bu dünyadaki basit

manzaralarla mı hayalini kuruyorsun verdiğin sözün ortam

tasvirini? Tabi ki unutmuş olduğun şey sana hatırlatılacak ve

dostluğun imtihan edilecek. Sana bu yüzden irade verildi.

Her insan doğuştan bilgisiz doğar elbette. İyi ve kötü tüm

özellikler üzerinde olarak üstelik. Daha babasının adını bilemeyen

bir çocuk, Allah’a “Rabbimsin” dediğini nasıl hatırlasın! Elbette

dünyevi anlamda unuttuk. Âdem de unuttu. Ben de!

Bize, hepimize “kalu bela”yı anlatıp durdular.

Mezarda gelip soracaklarmış “Ne zamandan beri Müslümansın”

diye!

“Kalu beladan beri” diyecekmişiz!

Allah bu hurafeleri zihnimize sokanları bildiği gibi yapsın! Hem

kabir sorgusu diye, hem de kabir azabı diye bir şeyler

uydurdukları yetmiyormuş gibi Allah’ın ayetlerini de

anlayamamamız için ellerinden ne geldiyse yapmışlar.

Kalu bela’dan beri Müslüman’mışız! Yani “Dediler ki öyle” den

beri Müslüman’mışız! “Dediler ki evet!” Ne muhteşem bir tespit!

Allah’ın kitabına inananlara bakın! “Dediler ki evet”ten beri

Müslümanlarmış! Kim dedi? Ne dedi? Niye dedi? Bu soruları da

soramazsınız. Çünkü Türkçe bile demiyor ki kalu belá’dan beri

diyor. Öööyle bir zaman işte. Prenses kurbağayı öpmeden önce!

Ama sakın düşünme!

Biz Allah’a gereken sözü verdik ve (fıtratı “yaratılışı” bir

kenarda tutarsak) kabul ki (dünyevi anlamda) unuttuk. Sonra

belli bir ömür sürdük. Bize Allah’ın ayetleri yani Allah’ın delilleri

dışında din adına her şey öğretildi. Bir tek Allah’ın ayetleri

Page 21: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

21

(delilleri) öğretilmedi. Anlayabiliyor muyuz? Allah’ın delilleri bize

öğretilmedi. Din dedikleri şeyi, şöyle bir kenarda sarıkla, takkeyle,

cübbeyle, boncuktan tespihlerle ve bilmediğimiz Arapça dille

okunan dualardan ibaret zannediyorlardı.

“İyi insan olacaksın” sadece bir onama sözüydü.

İstediğin kadar iyi ol…

“İki rekât namazı kaçırırsan ateşte kızdırılmış

taşların üzerinde kılacaksın o namazı! Öte tarafta dizlerinin

derisi kızgın taşlara yapışıp koparken kılmaya devam

edeceksin!”

İnsanlara pompalanan Allah algısına bakın! Çocukken bize

anlatılan Allah algısına bir bakın hele! Çok tanrılıların Zeus’u bile

şimşekle şip şak hallediyordu işini! İnsanları salâtın değerinden

soğutmaları yetmezmiş gibi bunların algısında iki rekât için

çılgına dönüp kullarına işkence edecek tam bir sadist Tanrı var!

Allah affetsin!

Allah’a iman ettiklerini söyleyenler, Allah’ın uyarılarını Arapça,

sözde âlimlerin palavralarını Türkçe dinlediler. Ne kadar namaz

kılarsa o kadar Müslüman, ne kadar para kazanırsa o kadar bey,

ne kadar kapanırsa o kadar hanım, ne kadar geğirirse o kadar

elhamdülillah’çı oldular.

Yeryüzü Allah’ın delillerindenken… Bizi yeryüzünü gezmekten

men ettiler. Camiden eve evden camiye dediler. İşten eve evden

işe dediler. Gökyüzü Allah’ın delillerindenken… Onu gözetleyecek

cihazları, onu anlatan kitapları elimize bile aldırmadılar.

Rabbimiz Allah’tır dediğini unutan adamlar altınlarını kaybedince

cinci hocalara koştular. Kızları okutmak zinhar haramdır,

üniversite okuyan kızlar şöyledir böyledir diyenler kendi

hanımlarına hastanelerde fellik fellik “bayan” doktor aradılar.

Page 22: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

22

Çalışmak ibadettir dediler, çalışmadan para kazanmayı bilenlere

bizi köle ettiler. Sol eliyle yemeyi haram sayanlar, sağ elleriyle

yemek yerken sol elleriyle yemedikleri haram bırakmadılar.

Haram olmayana haram demenin haram olduğunu bilmeyenler

Allah’ın temiz rızıklarına haram dediler. Helali de ticari meta

haline getirdiler.

Bize unuttuğumuzu hatırlatmak için yani Rabbimizin kim

olduğunu hatırlatmak için bir zikir yani bir hatırlatıcı geldi. Ama

onu kendi dilimizde okumamız bile “istersen” diye öğretildi.

Evet… İşte bu yüzden Kuran var. İşte bu yüzden yıldızlar var.

İşte bu yüzden yeryüzü var. İşte bu yüzden kâinat yaratıldı. Bizi

denemek için. Verdiğimiz sözün gereği.

İlk yaratışta Allah “Seni yaratayım mı?” diye sormadı ama

yeryüzüne göndermeden önce gerekli soruyu sordu? “Ben sizin

Rabbiniz değil miyim?” dedi. Biz de “öylesin” dedik ve kendimize

şahit olduk. Esasen halen bu soruya muhatabız. Aslında dünya

hayatımızda bu soruya cevap vermekte olduğumuz da

söylenebilir. Yaratılışın evre evre olmasının nedeni de belki de bu.

Sonucunu göze alabiliyorsanız istediğiniz an sözünüzden

cayabilirsiniz! Ama asla tavsiye etmem.

İşte bir âdemoğlu olarak verdiği sözü unutan biz, belli bir

yaştan sonra o zikri okuduk. O kitabı okuyunca verdiğimiz sözü

hatırladık. Bu hatırlatış Kuran’ca bir hatırlatış ve bu hatırlayış

tutarlılık çerçevesinde bir hatırlayıştır.

Page 23: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

23

Zaman Bile Yokken Bir Şeyler Oldu

ndeki zamansızlığa rağmen yaratılıştaki bu geçişken ana

kronolojiyi kitabın başındaki şemada olan üç ayeti (2:28,

7:11, 11:7) hatırlatarak devam edelim…

İlk aşamada (bildiğimiz canlılığa kıyasla) ölü hükmünde bir

yaratılışla “Rabbimsin” sözünü verdik. Nebilerden misak alındı.

Meleklere de beşere dair plan haber verildi.

İkinci aşamada sıra ilk diriltilişe geldi. Bu ikinci evre kendi

içinde birçok evreye ayrılıyor. Kabaca ve geçişken olmak

koşuluyla şöyle…

Kâinatın ilk yaratılışı…

Meleklerin artırılması…

Cinlerin yaratılışı…

Göklerin ve yerin altı günde yaratılışı…

Evlerin genişlemeye başlaması…

Tüm canlıların sudan yaratılışı…

Beşerin topraktan yaratılışı…

Topraktan yaratılış aşamaları…

Beşere suret verilmesi…

Nutfeden doğuma bedenlenme evreleri…

Allah’ın ruhundan üflemesi…

Meleklerle ikinci diyalog…

Ö

Page 24: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

24

Meleklerin secdesi…

İblis’in isyanı…

İnsanın iradi yapısının belirlenmesi…

Âdem’e ahit verilmesi…

Adem’in “Cennet” denilen yerde denenmesi…

Oradan çıkarılışı…

Ve yeryüzündeki bildiğimiz yaşamın başlaması.

Bilim öyle bir şey ki; bir adım öteye gittiğinde eski bilinenlerin

güncellenmesini ve hatta bazen değiştirilmesini bile gerektirir. Bu

yüzden “bugün için” geçerli kabul ettiğimiz bilimsel tespitlere

göre başlayalım…

13,7 milyar yıl önceki tekilliği müteakip tek bir noktadan

patlayarak evrenin genişlemeye başlaması özünde anlatılan büyük

patlama (big-bang) teorisi şimdiki haliyle şu ayetle uyuşuyor…

Page 25: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

25

“Gökler ve yer bitişikken biz onları ayırdık”

En baştaki çok sıcak ve yoğun ortamda atom altı parçacıkların

oluşmaya başlaması ve özellikle bu ortamda oluşabilecek ilk

atomun ancak tek elektronlu (ve tek protonlu) hidrojen

olabilmesini…

“Allah’ın arşı su üzerinde idi”

…ayetini ve aşağıdaki…

“Her canlı şeyi sudan yarattık”

…şeklinde gelen ayetleri de oldukça manidar kıldığını

söyleyebiliriz.

Tüm canlıların (debelenenlerin) sudan yaratılması elbette

yeryüzündeki zaman çizgisinde daha da bir anlam bulacak.

Yine bugünkü bilimsel tespitlere göre dünyanın 4,5 milyar

yaşında olduğunu kabul edersek ilk patlamadan dünya

yeryüzünün oluşmasına kadar 9,2 milyar yıl gibi bir süre geçmiş

görünüyor. Meleklere ne anlam verilip verilmediği bu kitabın

konusu değil... Ancak verilen anlamlar ne olursa olsun, ayetlere

göre bu dönemde de meleklerin artırılmaya devam ettiğini

çıkarımlayabiliriz. Evren genişledikçe meleklerin de artması ayrı

bir manidarlıkta…

Allah bizi denemek için gökleri ve yeri altı günde yarattığını

söylüyor. Tekrar hatırlayalım; gün kelimesinin evre, dönem,

Page 26: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

26

aşama anlamında kullanıldığı bir gerçek olarak ortaya çıkıyor.

Bunu da kafamıza göre söylemiyoruz. Bu çıkarımı destekleyen

ayetleri Kuran’da bulabilirsiniz.

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra sizin

saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na

yükselir.

Şu ayetten…

“…senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduğunuz

bin yıl gibidir.”

ve…

“Melekler ve Ruh, O’na, süresi elli bin yıl olan bir günde

çıkabilmektedir.”

…gibi ayetlerden de anlaşılacağı üzere “gün” kelimesi bizim

zaman algımıza göre farklı miktarda süre içeren ve kendi

aralarında da farklı miktarlarda süreler içeren “dönemler” olarak

karşımıza çıkıyor. Yani her “gün” farklı sürede olabilmekte.

Konunun zamanın göreceliği ile ilgisini ve büyük mesafelerin

bugün de ışık yılı gibi zaman birimi ile ifade ediliyor olmasıyla

1400 yıl önce ortaya çıkan bir metnin bu uyumunu da göz ardı

etmediğinizi düşünüyorum.

Konuyu dağıtmadan devam edelim…

Page 27: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

27

Dolayısıyla göklerin ve yerin yaratıldığı altı günün de birbirine

eşit olmayacağı anlaşılıyor. İşte yukarıda bahsettiğim, dünya

oluşmadan önceki 9,2 milyar yıl “bir gün” olabilirken dünya

oluştuktan sonra geçen 4,5 milyar yıl da “bir gün” olabilir. Bunlar

da kendi içlerinde günlere (aşamalara) bölünüp devir manasında

kullanılabilir. Yine, evre evre yaratılış, halden hale geçiriliş,

göklerin ve denizlerin tabaka tabaka oluşu gibi ifadeler veren

ayetler de gün kavramının evre anlamında kullanıldığını destekler

niteliktedir.

Page 28: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

28

Altı Günle İlgili İhtilaflar

Şimdi gelelim göklerin ve yerin yaratılış aşamalarına…

Bu konuda Kuran’ın ifadeleri ile ilgili yanlış anlamalar ve…

“Önce gökler mi yaratıldı yoksa yeryüzü mü?”

“Gök ve yer altı günde mi sekiz günde mi, dört günde mi iki

günde mi yaratıldı?”

…gibi sözde tutarsızlık iddiaları da var.

Bir kısmı kitaba yaklaşımdaki sui zandan (kötü niyetten)

kaynaklanabilir ama bir kısmının ise gerçekten öğrenmek ve daha

iyi kavramak için bu soruları sorduğuna inanıyorum.

Önce yeryüzü mü gökyüzü mü? İkisi de değil. Çünkü genel

manada yer de gök de aslında “gök” anlamında birleşiyor. Hadi

onu bir kenara bırakalım, zaten yaratılış girift yani geçişken halde

devam ediyor. Yani gökler genişlerken bir yandan yer de oluşuyor

ve bunların hepsi altı aşamanın içinde.

Kitaba göre konuşursak… İlk önce gök ve yer birleşikti, biz

onları ayırdık, deniyor. Demek ki zaten ayrılış anından itibaren

yerin de göğün de paralel biçimde oluşmaya başlaması söz

konusu. O andan sonra olan bitenler mekân oluşmaya başladığı

için yer için de gök için de aynı zaman diliminde gerçekleşiyor.

Ama tabi ki her ikisinin de kendi içinde aşamaları söz konusu.

Şimdi (çelişki olduğu iddia edilen) şu ayetlere çok dikkat

edelim…

Page 29: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

29

De ki: Gerçekten siz mi yeri iki günde (evrede) yaratanı inkâr

ediyor ve O’na bir takım eşler kılıyorsunuz? O âlemlerin

rabbidir.

Gördüğünüz gibi yeryüzünün iki evrede yaratıldığı belirtiliyor.

İşte burada toplama işlemine başlanıyor. Ama elmayla armudu

topladıklarının farkında değiller! Allah burada açıkça yeryüzünün

hazır hale gelmesinin iki evrede olduğunu söylüyor. Yani

bahsedilen gün sayısı yeryüzünün tamamen hazır hale gelmesinin

evre sayısı. Bildiğimiz altı günle bu iki günün ilgisi yok. Bunu bir

sonraki ayette anlıyoruz.

Orada onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti. Onda bereketler

yarattı. Ve isteyip arayanlar için eşit olmak üzere oradaki

rızıkları dört günde (evrede) takdir etti.

Dikkat ederseniz göreceksiniz ki yeryüzünün yukarıda

bahsedilen iki gününün ne olduğu burada açıklanmış. Birinci gün

dağlar örneğiyle yeryüzü şekilleri misal verilirken, ikinci gün

rızıklardan bahsediliyor. Yani ilk devir organik olmayan

(inorganik) ikinci devirse organik dönem.

Peki, dört gün ne? İşte o da, o bildiğimiz altı günün (devrin)

dördüncü günü. Şimdi toplama işlemine başlayabilirsiniz.

Başlangıçtan itibaren dördüncü günde yeryüzü, âdemin topraktan

“yaratılma aşamalarının başlamasına” hazır hale gelmiş durumda.

Bu esnada dünyanın göğü yok değil. O da var ve oluşmaya bu dört

gün içinde o da devam ediyor ve hatta belli bir seviyeye gelmiş

durumda. Ayet sırasıyla devam ediyoruz…

Page 30: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

30

Sonra duman halindeki göğe yöneldi. Böylece ona dedi ki

“İsteyerek ya da istemeyerek gelin. İkisi de isteyerek geldik”

dediler.

Bakın gaz halinde bir gökyüzü genişlemeye devam ediyor.

Planlandığı biçimde yer ve gök paralel biçimde emre hazır. Hala

dördüncü gündeyiz. Şimdi devam edelim.

Böylece onları iki günde (devirde) yedi gök olarak tamamladı

ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de

kandillerle süsleyip donattık ve bir koruma altına aldık. İşte

bu, üstün ve güçlü olanın, bilenin takdiridir.

Dört elmayla iki elmayı toplarsak altı elma eder. Ama iki

armutla altı elmayı toplarsak sekiz elma etmez. Demek ki

ayetlerde matematiksel olarak da bir tutarsızlık yok.

Page 31: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

31

Yeryüzü Yaratılıyor

itapta yeryüzü tabiri “genel algımız itibarıyla” dünya

arzı için kullanılıyor. Ancak gök, yakın gök, dünyanın

göğü, üzerinizdeki gök ve gökler gibi kelimelerin

özellikle kullanılmasından o göklerin muhtevasında bulunan

yerlere de arz/yeryüzü demekte bir sakınca olmadığını anlıyorum.

Allah bize kendi üzerine bastığımız yeryüzünü gezip dolaşıp

incelememizi söylerken aya, güneşe, yıldızlara bakmayın demiyor.

Hatta onlara ait bir takım özellikleri bize işaret ederek kâinatın

geçici dünyadan ibaret olmadığını, tüm bunların boşuna var

edilmediğini hatırlatıyor. Ayetler okundukça ve bilimsel tespitler

ilerledikçe bilgide de daha derine gidebileceğimiz açıktır.

İşi ehline bırakıp, bildiğimiz kadarını söylemekle ve net bilgiler

üzerinden tasavvur etmekle yetinelim... Ayetlerin söyledikleriyle

devam edelim.

Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O’dur. Sonra göğe

yönelip/yönetip (istiva edip) de onları yedi gök olarak

düzenleyen O’dur. Ve O, her şeyi bilendir.

Yukarıda belirttiğim gibi, gök ve yer paralel biçimde gelişmeye

devam ediyor ve dördüncü evrenin sonunda yeryüzü yaşama hazır

hale geliyor.

Ardından iki evrede de (yedi) gök katmanları tamamlanıyor.

Böylece altı devirde göklerin ve yerin yaratılması tamamlanmış

K

Page 32: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

32

oluyor. Ancak bu altı devir içinde olup bitenlere dair ayetlerde

özetle nelerden, hangi inşalardan bahsediliyor.

Bir bakalım…

Göklerle ilgili olarak…

Genişletilmesi…

Göğün yedi katman olarak ve göklerin yedi gök olarak

yaratılması (üstünüzde yedi yol yarattık (23:17) ayetinin de

bununla irtibatlı olabileceğini yeniden diriliş evresinde

çıkarımlayabiliriz)…

Gökte burçlar (yıldız kümeleri ve galaksiler) kılınması…

Gökyüzünün korunmuş bir tavan kılınması (ki buna dair gerek

mecaz gerekse reel birçok kanıt vardır. En ciddi kanıt atmosferin

dünyayı birçok zararlı ışından ve gök taşlarından koruyor olması

ve gezegenin manyetik alanla çevrelenmesi başta geliyor)…

Güneş ve ayın bir hesap ile belli bir karar noktasına doğru

akıyor oluşu (ki güneş yakın bir geçmişe kadar sabit

zannediliyordu)…

Gecenin ve gündüzün oluşması (ki güneş ve ayla birlikte

zikredilmesi manidardır)…

Yeryüzüyle ilgili olarak…

Yerin döşenip yayılması…

Dağlar, ırmaklar ve hareket sahalarının var edilmesi…

Dağların çakılmış kazıklar olarak yerleştirilmesi (ki bugün artık

dağların tektonik kaymalara karşı depremden bu şekliyle

koruyucu oldukları bilinmektedir)…

Çatlaklarla dolu yer ifadesi (fay hatlarının oluşması)…

Page 33: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

33

Gökten su indirilip yer altı kaynakları dâhil olmak üzere

toprağın canlandırılması…

Denizlerin oluşturulması…

Aşılayıcı olarak rüzgârlar gönderilmesi (ki rüzgârların

aşılayıcılığı sadece bitki tozlarını taşımasından ibaret değil esasen

bulutların aşılanarak yağmurların oluşmasını tetiklemesi de söz

konusudur)…

Ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirilmesi…

Hayvanların yaratılması…

Bizim beslemediğimiz ama bize direkt ya da dolaylı olarak

mutlaka faydası bulunan birçok canlının besinlerinin (besin

zinciri) onlar için de hazır edilmesi…

Göklerin ve yerin altı günde (evrede) yaratılmış olmasıyla, en

başta bahsettiğim tüm yaratılışın ikinci aşaması henüz bitmiş

olmuyor. Biraz geçişken olmakla birlikte sadece kitapta

gördüğümüz kronolojiyi vermeye çalıştım.

Page 34: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

34

Hatırlayalım…

Kendisinden “Rabbimsin” sözü alınan ve kendi kendisine şahit

kılınan insana beden verilmeden önce hem o bedenin verileceği

yapıtaşlarını içeren hem de deneneceği şartları oluşturan platform

böylece hazırlanmış oluyor. İster Âdem devrinde doğmuş olsun

ister bugün isterse yarın, kâinatın varlığına bağıntılı olan zaman

var edilmeden önce yaratılmış olan her insan, bu mekân ve zaman

sürecine bir aşamada dâhil olmuş oldu ve oluyor.

Her insan bir âdem gibi… Bu süreçleri bir şekilde her insan

yaşıyor. Varlığı Allah’ın kabzasında olan ve bugün yeryüzüne

doğan bebek milyarlarca yıl önceymiş gibi bir algıyla değil… Az

önce Allah’a “Rabbimsin” diye söz vermiş ve kendisinin farkında

olmadığı 13,7 milyar yıllık platform o bebek için hazırlanmış ve

son dokuz ayda ana karnında beden olarak suretlendirilmiştir.

Buradaki zaman çizgisine henüz dâhil olmuş olsa da, maddi varlığı

üç boyutlu yeryüzü kaynaklı olmakla birlikte esas varlığı âdemle

aynı yaşta ve fücuruyla, takvasıyla, unuttuklarıyla ve hatırlaması

gereken fıtratıyla âdemle aynı donanımdadır.

Page 35: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

35

Su, Toprak ve Âdem

aratılış bölümlemesinde hala ikinci aşamadayız ve şimdi

sırada beşerin topraktan yaratılması ve Âdem’in

yeryüzüne halife kılınması süreci var. İşte üzerinde en

çok ihtilafın kol gezdiği alan burası… Tartışmaların yoğunlaştığı

sorular da genelde şunlar…

Âdem ilk insan mıydı?

Âdem’in anası babası var mıydı?

Âdem’in çocukları birbirleriyle mi evlendiler de çoğaldılar?

Evrim var mı yok mu?

Maymundan mı geldik?

İblis kimdi?

Şeytan kimdir?

Cinler kimlerdir?

Melekler Âdemoğlunun kan dökeceğini nereden biliyorlar?

Âdem’in yerleştirildiği cennet o cennet mi?

Ve sair bazı sorularla bütünleşik olarak devam edelim…

Su

Suyun sıra dışı özelliklerinden biri, yakıcı ve yanıcı

elementlerin bir arada bulunmalarıdır. “Biz canlı her şeyi sudan

yarattık” diyen Allah’ın inorganik bu yapıdan organik canlıları

yaratması onun ayetidir. Başlangıçta kudretinin (tahtının, arşının)

suyun üzerinde olması, işleteceği sistemin her aşamasında bu

Y

Page 36: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

36

suyu kullanacağı anlamına gelmesi kuvvetle muhtemel görünüyor.

Bugün bilimsel çevreler uzay araştırmalarında ya da arzda başka

hayatlar ararken baktıkları noktada canlılık belirtisi olarak önce

suyu gözlemlemeye çalışıyorlar. Bu bile tek başına ayetleri

doğrular nitelikte… Ki bilimsel tespitlerden uzak herhangi bir

insan bile bilinen hayatın (bulunduğumuz şartlar söz konusu

olduğu müddetçe) suda olduğunda hemfikirdir. Tüm bunlarla

birlikte Kuran’da su’yun adeta bilgi’nin de metaforu olarak mesaj

kapsamında kullanıldığını sezinliyorum, bu da ayrı bir konu.

İşte insan neslinin yaratılışına Kuran ayetleri ışığında

baktığımızda da insanın kabaca üç aşamada da suyun içinde

olduğunu görüyoruz. Tüm canlılar sudan yaratıldığına göre birinci

aşamada insanın özü de o suyun içindeydi. Ardından geçirilen

toprak aşamalarında da su o toprağa yer yer eşlik etti. Beşerin

atılan bir damla suyun içinde olması ikinci su aşaması olurken…

Ana rahmindeki su kesesinde güvenli bir biçimde şekillendirilmesi

de üçüncü su aşaması olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın diriltiliş

aşamasındaki topraktan yaratılış kısmında da suyla geçişken

olarak kendi içinde aşamaları var. Bunların kimisi diğerlerinin bir

kısmını kapsıyor. Bunun sıralaması bilimin konusu olduğu için

aşağıdaki kendi tespitimce kabaca bir diziliştir. Bazısını kısmen

öne ya da arkaya alabilirsiniz. Çok fazla bir şey değişmez.

Toprak

…Sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan

yarattı. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü

çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size belli bir

ömür verilmektedir. Sizden kiminizin hayatına daha önce son

verilir. Adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı

kullanmanız için.

Page 37: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

37

Bu ayet insanın yeryüzünde “toprakla” başlayan yaratılış

sürecinin genel kronolojisini vermiş oldu.

Şimdi devam edelim…

Sizi topraktan yaratmış olması O’nun ayetlerindendir. Sonra

siz yayılan beşer oldunuz.

Yukarıdaki ayette toprak diye çevrilen kelime turab’dır.

Bildiğimiz toprak…

O ki, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya

çamurdan başlayandır.

Tín aşaması: Yukarıdaki ayette çamur diye çevrilen kelime tín

kelimesidir. Nemli toprak anlamına geldiği kabul edilmekte…

Andolsun Biz insanı çamurun özünden yarattık.

Tín özü aşaması: Bu ayette çamur olarak çevrilen kelime yine

tín olmakla birlikte, o tín’den süzülen bir özden bahis olduğu için

yeni bir aşama olarak karşımıza çıkıyor.

…insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

1.Salsal aşaması: Bu ayette kuru bir çamur olarak çevrilen

kelime salsal’dır. Suyun ve toprağın bileşmiş ancak kurumuş hali

olarak genelde tarif ediliyor. Şekillenmiş balçık ifadesi ise benim

gördüğüm kadarıyla dönüştürülmüş bir halinden bahsediyor.

Page 38: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

38

Şekilden çok niteliği organikleşmiş bir anlama daha yakın gibi

duruyor. İnsanın aklına ateşi bulan insan çağından sonra toprak

devrimini, toprağı ekip biçip işlemeyi öğrendiği çağı getirmiyor da

değil.

İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.

2.Salsalin aşaması: Bu ayette de salsal kelimesi kullanılıyor.

Ancak ayetin devamında bir öncekine göre farklı bir kelime var.

Fahhar! Ateşte pişirilip şekil verilmiş bir testiyi gözümüzün

önüne getirelim. İşte fahhar denilen şey o. Organik içeriği de olan

şekillendirilmiş kuru bir çamur.

Ona biçim verdiğimde…

Suretlendirme

Biçim aşaması mantık çözümlememize dair çıkarımlarımıza

göre şöyle devam ediyor…

Sonra onun soyunu kıymetsiz bir suyun özünden kılmıştır.

Basit su aşaması: Bu ayetteki aşama, eril su aşaması olarak

karşımıza çıkıyor.

…Biz insanı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu

deniyoruz…

Page 39: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

39

Karmaşık su aşaması: Secde suresindeki ayette atılan suya

basit veya değersiz denmesinin insan bakışına bir atıf olduğunu

düşünüyorum. Çünkü insan suresine baktığımızda o suyun

niteliğinin karmaşıklığı söz konusu.

İnsan bir baksın! Ne’den yaratıldı? Dökülüp atılan bir sudan

yaratıldı. (Erkeğin) bel kemiği ile (dişinin) leğen kemiği

arasından çıkar.

İlişki aşaması: Bazı meallerde “bel kemiği ve kaburgalar”

tabiri kullanılmasına rağmen başta M. Esed mealinde olduğu gibi

“erkek beli ve kadın leğen kemiği” tercümeleri daha kabil

görünüyor. Çünkü sadece eril değil, dişil su da insanın rahimde

yaratılışına kesin biçimde etki etmektedir ve her iki su da (hatta

dişil su da) dökülüp atılandır.

Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar

yerinin içine yerleştirdik.

Nutfe aşaması: Bu ayette su damlası olarak geçen kelime

nutfe’dir. Karar yerinin de ana rahmine işaret etmekte olduğu

aşikâr. Yeri gelmişken “karar yeri” tabirinin başka ayetlerde

yeryüzü için sıfat olarak kullanıldığını da hatırlayalım. Nasıl ki

karar yeri olan ana rahminin insan için “geçici” bir mekân olması

söz konusuysa, yeryüzünün de aynı biçimde insan için “geçici” bir

mekân olması her iki ortamın da kalıcı olmadığına net bir

işarettir. Türkçede “karar yeri” tabiri açıklanarak tercüme

edilmeden kullanıldığında sanki kalıcı olunan yer gibi

anlaşılabiliyor. Bu ayet böylece bu yanlış anlamanın da önüne

geçmiş oluyor.

Page 40: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

40

Böylece o su damlasını bir alak olarak yarattık…

Alak aşaması: “Asılıp tutunan” olarak çevrilen kelimedir. Genel

kanıda rahim duvarına tutunan embriyo olarak çıkarımlanıyor.

Ben de bu kanıya bugünkü bilimsel tespitler çerçevesinde

katılıyorum.

…böylece o alak’ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık…

Mudga Aşaması: Bir çiğnem et parçası olarak çevrilen kelime

olan mudga’nın ilk cenin hali olduğu fikrine katılıyorum.

…böylece o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık…

Kemiklenme aşaması…

…böylece o kemikleri etle kapladık…

Etlenme aşaması…

…sonra onu başka yaratılışla şekillendirdik.

Rahimdeki suretlendirme aşaması…

Böylece şekillenme aşamaları tamamlanmış oldu. Şimdi sıra

geldi bazı aykırı ve ihtilaflı sorulara…

Page 41: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

41

İlk İnsan, Evrim, Ensest İlişki

eryüzünde önce inorganik gelişimi sonra organik hayatı

yarattığını, ilk hayatın suda başladığını, insanı evre evre

topraktan yarattığını ve yine aşama aşama

şekillendirdiğini söyleyen Allah’ın yaratışının belirli aşamalarla

olduğu apaçıkken Âdem’in (bizim algımızla) şipşak yaratıldığını

iddia etmek gülünç olur.

Evrim var mı yok mu?

Adeta hizipleşilmiş ve üzerinde fırtınalar koparılan bir soru bu.

Allah, yaratışıma şuradan başladım, şurada şunları şunları yaptım

demişken, yeryüzünü gezip dolaşın da yaratışa nasıl başlandığını

görün diye bizi uyarırken bilimsel çalışmaların verilerini bu

yaratışın dışında tutmak aklı kullanmamak olur. Bu evre evre

yaratılıştan Darwin’in teorisine ne kadar pay çıkar; bunu o

konuyu akademik platformda inceleyenler daha iyi

değerlendirecektir. Ancak ortada öyle ya da böyle bir evrim

olduğu net ve kesin.

Şu ana kadar bu kitaba aldıklarım dışında birçok ayet de bunu

destekler nitelikte... İnsanın yeryüzünde bir bitki gibi

bitirilmesini, yeryüzündeki canlıların ayak sayılarıyla evre evre

çeşitlenmesini ve insanın eklemlerinin gelişmesine atfedilebilecek

ve dilediği zaman Allah’ın bizi benzerlerimizle değiştirebileceğini

ifade eden ayetler de bir yönden buna işaretler içermektedir. Bu

evrim durumu maymundan geldiğimiz iddiasını ispat etmez belki

ama maymun da ağaç da karınca da insan da hayatına sudan

başladı. Orada birleştiğimiz kesin.

Y

Page 42: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

42

Âdem ilk insan mıydı?

Sonra söyleyeceğimi önceden söyleyeyim. Âdem’in ilk “beşer”

olduğuna dair bir çıkarım Kuran’da yok. Ancak “beşer ve insan”

ayrımı noktasında Âdem’den önceki beşerlerin insan olarak

sıfatlanmasının da hataya açık olabileceğini düşünüyorum. Beşer

kelimesinin (deri anlamını da içermesi desteğiyle) insana

giydirilen vücut, insanınsa o vücuttaki bütünsel varlık olarak

açıklanması daha doğru gibi geliyor bana. Meleklerin secdesi

bölümüne gelince o gerçek varlık konusunda çok daha belirgin

deliller göstermeyi umuyorum.

Ancak çok eskilerden gelen bir evrim süreci olduğu kesin.

Neticede insanın insan olarak adlandırılabilmesi için çok uzun bir

süreç geçmiş olduğunu hem bilimsel tespitler hem de ayetler bize

söylüyorlar. Hem de İnsan suresinin ilk ayetinde…

Gerçek şu ki; insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer

bir şey değilken, uzun zamanlardan bir süre gelip geçti.

Âdem’in anası babası var mıydı?

Âdem’in babasının olup olmadığına dair net bir ifade kullanmak

istemiyorum. Ancak bir annesi olduğuna kaniyim. Buna sebep de

Al-i İmran suresinin şu ayetleridir…

Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu

gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona ol demesiyle o da

hemen oluverdi.

Eğer İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibiyse, Âdem’in durumu

da İsa’nın durumu gibidir. Bir babası olmayabilir ama bir annesi

Page 43: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

43

demek ki vardır. Kanımca Âdem ana rahmine düşen ilk beşer değil

ilk insandır. İlahi hilafet sorumluluğu olan ilk beşerdir. Çünkü

ezelde söz vermiştir.

Âdem’in çocukları birbirleriyle mi evlendiler de çoğaldılar?

Hiç sanmıyorum ve ihtimal de vermiyorum. Âdem’in

oğullarının anlatıldığı kıssada bir tarım toplumu olduğunun

işaretleri vardır. Âdem’e kalemle ve beyan öğretiliyor. Bu işaretler

yazının varlığını simgelerler. Âdem’in seçildiğini söyleyen ayetler

vardır. Âdem seçilmişse birilerinin arasından seçilmiştir.

Şüphesiz Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran

ailesini âlemleri (toplumları) üzerinde seçti.

Sonra Rabbi onu seçti. Tövbesini kabul etti ve doğru yola iletti.

Eğer Âdem ölümsüzlüğün peşine düşerek ağaçtan yediyse

etrafında kendi cinsinden ölenler vardır ki ölümü bilip de bu

kıyaslamayı yapabilsin!

Şeytan, kendilerinden örtünüp gizlenen çirkin yerlerini açığa

çıkarmak için onlara vesvese verdi. Ve dedi ki: Rabbinizin size

bu ağacı yasaklaması, yalnızca sizin iki melek olmamanız veya

ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.

Meleklerin secdesi bölümünde görüleceği üzere yeryüzünde

bozgunculuk çıkarmakta ve kan dökmekte olan bir beşer türü

zaten vardır ki melekler buna şahittir.

Page 44: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

44

Ve Rabbin meleklere dedi ki “Yeryüzünde halife

kılacağım” Dediler ki “Orada bozgunculuk yapan ve kan

dökenleri mi kılacaksın? Ve biz seni övgüyle yüceltip, takdis

ediyoruz.” Dedi ki “Muhakkak Ben, sizin bilmediklerinizi

bilirim.”

Ayrıca dillerimizin ve renklerimizin ayrı ayrı olması Kuran’da

ciddi bir delil olarak bulunur.

Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin

ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler

için gerçekten ayetler vardır.

Âdem ilk beşer değildir. Ama Allah’ın ruhundan üflediği, ilahi

manada sorumluluk sahibi, net ve özgür irade sahibi ve de takva

sahibi ilk insandır. Üzerinden nice zamanlar geçtikten sonra insan

olarak anılmaya değer ilk insandır. Başka toplumlar için başka

âdemler var mıdır bilmiyorum ama bildiğimiz Âdem annesinden,

diğerleri de onun tohumundan yeşermiştir. Âdem’in çocukları

diğer kızlarla evlenerek çoğalmışlardır. İnsanların çoğalmasıyla,

daha iptidai olan beşer nesillerinin sanıyorum ki zamanla nesilleri

tükenmiştir. Lütfen unutmayın ki bu sözlerim hüküm değil

ayetlerin sınırlarından çıkmadan yapılan tefekkürümdür.

Okumakta olduğunuz kitabımın… Sadece çalışmamın bir

paylaşımı olduğunu ve hatalarım varsa, bilgilerimiz arttıkça daha

doğrusuna yol almak üzere bir ufuk açılımı olduğunu hatırlatmak

isterim.

Şimdi kronolojide biraz geriye adım atıp nefsi vahide, cinlerin

yaratılışı ve ne olup olmadıklarıyla devam edelim…

Page 45: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

45

Cinler, İnsanlar ve Tek Nefis

uraya kadar özetle şunları söyledik… Allah bizi yarattı,

bizden ve nebilerden söz aldı, meleksel bilince de

ilerideki planına dair haber verdi. Ardından gökler ve

yer tekil olarak bitişikken (big bang ya da henüz bilmediğimiz bir

yöntemle) ayrıldı. İlk anlarda aklın alamayacağı hızda ve şiddette

kuvvetli bir sıcaklık ve hız vardı. Oluşabilecek ilk atom ancak

hidrojendi. Hükmünü su üzerinden yürütecek olan Yaratan’ın

planı işledi. Deneneceğimiz platform olan yeryüzü ve gökler altı

evrede yaratıldı. Yeryüzü şekilleri, bitkiler ve hayvanlar yaratıldı.

Her canlı için suyla başlayan yaratılış evresi (geçişken olarak)

nihayet beşerin topraktan yaratılış aşamasına da elverişli hale

geldi. Beşer toprak formundan beş ya da altı evrede yaratıldı.

Adının insan olarak anılabilmesi için çok uzun zamanlar içinde

birçok gelişim evresinden geçti. Rahimde de çeşitli evrelerden

geçerek biçimlendi. Ve işte ona ruh üflendiğinde artık sadece bir

beşer cinsi olarak değil, aynı zamanda insan olarak da anılmaya

başlayacaktı. İlki, ileride benzerleri içinden seçilecek olan

Âdem’di. Bedeniyle, fücuruyla ve takvasıyla yeryüzüne geçici bir

karar yeri olarak zürriyetiyle birlikte mirasçı kılınacaktı.

Burada bir es verelim… Âdem’in macerasına devam etmeden

önce (ki aslında daha başlamadı bile) atlamamamız gereken bazı

ayetlerin bize söylediği başka şeyler de var. Bunlardan biri “nefsi

vahide” (4:1, 6:98, 7:189, 31:28, 39:6) denilen şey… Rivayet

kültürü, bu nefsi vahide’yi yani “tek bir nefis”i bize öyle anlattı ki

adeta bu şey, elçi olarak seçilen Âdem’miş de onun karısı da

Âdem’in eğe kemiğinden yaratılmış gibi. Farklı şeyler de anlatıldı

B

Page 46: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

46

durdu ama algı neticede böyle oldu tabi… Oysa “nefis” zaten dişil

bir kelime idi. Yani bahsedilen şey nefsin kendisiydi. Çoğalacak

olan ilk nefisti. Âdem, Havva ya da bilinen herhangi birisi değil,

tüm insanların çoğaldığı ilk nefis. Zaten çoğalacak olan şey erkil

değil dişildir. Rivayet tutarlı olsaydı bile ayete göre, karısı

Âdem’den değil, Âdem karısından yaratılmış olmalıydı! Ama Âdem

de eşi de ilk beşer değil, insan olarak anılacak olan ilk insanlardı.

Beşer neslinin belli bir aşamasında büyük bir gelişime ön ayak

olacak bir neslin başıydılar.

Şimdi nefsi vahide (tek dişi nefis) ile ilgili ayetlere gelelim…

Nefsi Vahideh نفس واحدة

Ey insanlar! Rabbinize karşı takvalı (sorumluluk ve bağlılık

sahibi) olun. O sizi tek bir dişi nefisten yarattı. Ve ondan (dişi

nefisten) zevcini de yarattı ve ikisinden birçok erkek ve kadın

türetip-yaydı…

Ayetlerde ilk dişi nefsin kim olduğu ve nasıl türediği benim

değil, bilim insanlarının konusu. Ama görünen o ki bugünkü insan

neslinin atası (ata annesi) o idi. Topraktan yaratılma sürecinden

sonra (bence) bir dişi nefis kıvamına geldiği ilk beşer formu

olabilir. Ya da organik bir kolun ilk hücresi… Neticede ilk nefisti.

Sonra kendi cinsinden eşi de var edildi. Özellikle “kendi

cinsinden” diyorum, çünkü başka ayetlerde bu ifadeyi kendi

cinsinden olarak anlıyoruz.

Allah size kendinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden

çocuklar ve torunlar…

Page 47: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

47

Onunla birlikte iskân etmeniz için size kendinizden eşler

yaratması ve aranızda bir sevgi bağı kurması O’nun

ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir toplum için

gerçekten ayetler vardır.

Sonra çocuk sahibi olmayı da öğrendiler. Karınlar içinde çeşitli

boylar farklı uluslar ve renkler türedi.

Sizi tek bir dişi nefisten yarattı. Sonra ondan eşini de kıldı. Ve

sizin için nimetinden (enam) sekiz çift (ezvac) indirdi.

Annelerinizin karınları içinde bir yaratıştan bir yaratışa üç

karanlık içinde sizi yaratır. İşte Rabbiniz olan Allah budur.

Mülk onundur. Ondan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl

dönüyorsunuz?

Zümer 6’daki “enam” Fatiha’daki gibi nimet anlamında mıdır

yoksa çiftlik hayvanları demek midir, bu tartışılır. Ama benim

görüşümce beşerin yaratılışı aşamasında bu hayvanlardan

bahsedilmesi (eğer atladığım bir şey yoksa) konuya tam

oturmuyor. En doğrusunu Allah bilir, ancak şu anki görüşüme

göre çeşitli annelerin karınları içerisinde sekiz farklı insan

neslinin yetişmiş olduğuna dair bir işaret olması uzak bir ihtimal

değil.

Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin

ayrı olması, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, bilenler

için gerçekten ayetler vardır.

Devam edelim…

Page 48: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

48

O ki, sizi tek bir dişi nefisten (nefsi vahideh) yarattı. Birlikte

iskân etmeleri için ondan eşini de kıldı. Ne zaman ki (günü

geldiğinde) onu kuşattı, hafif bir yük yüklendi ve onunla bir

zaman dolaştı. Ne zaman ki ağırlaştı, Rableri olan Allah’tan bir

deva aradılar. Eğer bize salih verirsen, şükredenlerden oluruz.

Kuran’da geçmeyen ama geleneksel dini algıda çeşitli

nedenlerle öne sürülen Âdem’in çocuklarının ikiz oldukları için

çaprazlama evlendikleri gibi ensestvari şeylerin olduğunu

zannetmiyorum. Zaten Âdem’in döneminin öyle sandığımız kadar

yüz binlerce sene öncesi olduğunu da düşünmüyorum. Görünen o

ki tarım vardı, insanlar iyi ya da kötü bir toplum halindeydi,

seçilmiş bir Âdem vardı, çok muhtemelen yazı dahi bulunmuştu.

Ne zaman ki ikisine o salihi verdi, onlara verilen şeyin içinde

O’na ortaklar kıldılar. Hâlbuki Allah onların şirk koştuklarının

üstündedir.

Araf suresinden alıntıladığım bu ayetlerde… O iki kişinin (evlat

sözü geçmiyor) salihi edinince Allah’a ortak koşmaya başladıkları

söyleniyor. Ama ortak koştukları şeyin daha önce anlatıldığı gibi

çocuklarının değil, kendi nefislerinin fücurundan ilham aldıkları

şeyi takvaya tercih etmeleri şeklinde olduğunu düşünüyorum.

Çünkü ayetlerin devamında tapılan başka şeylerin özelliklerinden

bahsediliyor ve nihayet 195’inci ayete gelinince…

“Onların yürüyecek ayakları mı var? Ya da tutacak elleri mi

var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı

var?”

Page 49: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

49

…denilerek tanımlanıyor.

Mecaz olarak bakılabilir belki, ancak eğer çocuklarını ortak

koşsalardı bu tanımlamanın çocuklarının özelliklerinden hiç de

farklı olmadığını görürüz… Çocuğun eli de, gözü de, ayağı da olur.

Ama burada bahsedilen özellikler beşer bir çocuktan çok cin diye

bildiğimiz ya da şeytan olarak adlandırdığımız kavramlara ya da

onların vahyi kişiliğine daha yakın görünüyor. Nitekim insanlar

da şeytana uymuşlarsa onun soyuna dâhil olmuş demektirler. O

durumda da daha sonra devam edecek Araf suresi ayetleri de

(okursanız göreceksiniz ki) oturuyor.

Cann ve Cinler

Gelelim Cann ya da Cinler olarak (ya da can’la çok yakın ilişkili

olarak) tanımlanan varlıkların yaratılışına… Cin masalları

anlatmayacağım. O manada korkulacak bir şey yok çünkü.

Korkacaksak kendimizden korkmalıyız aslında.

Neyse… Cin kelimesi Kuran’da yer yer yabancı anlamında da

kullanılıyor. Ama şimdi bahsedeceğimiz cinler, o bize anlatılan ve

korkutulduğumuz cinler olacak. Bunu görmek için şimdi beşeri,

Âdem’e doğru geldiği noktada bırakıp, tarihçede tekrar geriye

gidelim. Çünkü ayetler bize, onların daha önce yaratılmış

olduklarını söylüyor.

Semum

Andolsun insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan

yarattık. Ve cann’ı da daha önce nüfuz eden kavurucu bir

ateşten (semum ateşinden) yaratmıştık.

Page 50: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

50

Bu ayetlerden anlaşılıyor ki “cann” her ne ise, beşer topraktan

yaratılmadan daha önce var edilmiş durumda. Görebildiğim

kadarıyla “nas” nasıl ki insanları genel manada tanımlayan bir

kelime ise “cann” da cinlerin geneli için kullanılan bir kelime

olabilir. Ancak burada kronolojiye destek veren bir kelime var. O

da “nar-i es semum” olarak geçen semum ateşi. Meallerde

genellikle “hücrelere nüfuz eden kavurucu ateş” olarak çevriliyor.

Belli başlı kayda değer kadim sözlükler de bu anlamı destekliyor.

Araplarda çölde esen ve insanın derisini perişan eden fırtınalı

sıcak rüzgârlara da bu isim veriliyormuş. Ancak benim aklıma

hem büyük patlama hem de daha özellikli olarak ateşin bulunduğu

beş yüz bin yıllık tarihsel kesit gelmiyor değil. Konu iki yönden de,

belki üçüncü bir yönden de düşünülebilir ve araştırılabilir.

Dâbbe

Bunun yanında hatırlarsanız kitabın ilk bölümlerinde

bahsettiğim birkaç ayet vardı. Hani, Allah cinleri kendilerine şahit

kılmamıştı. Yerin ve göğün yaratılışına da şahit kılmamıştı. Ama

insanı yeri ve göğü yaratmadan önce ölü hükmünde yaratmış ve

söz almış, onu denemek için yeri ve gökleri yaratacağını

söylemişti. Onları, yani cinleri yardımcı güç de edinmemişti ki bu

ifade meleki bir bilinçlerinin olmadığına da işaret ediyor. Ve bir

de şu vardı. Allah canlı olan hayat sahibi her şeyi sudan

yarattığını (21:30) söylemişti. Üstelik Nur suresinde (24:45) şu da

var ki yeryüzündeki hareket ederek yaşam süren (her dâbbe) her

şey sudan yaratılmıştır.

Şimdi düşünelim… Kendisine şahit kılınmayacak olduğu için

başlangıçta yaratılmayan ve kâinatın yaratılışına şahit

kılınmayacak olduğu biçimde ve beşer topraktan yaratılmadan

önce yaratılan bir varlık var. Sudan yaratılan canlılar

olsalardı, toprak yaratılıp ardından o toprağın üzerine su

Page 51: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

51

indirildikten sonra yaratılmaları beklenirdi. Zaten hiçbir ayette su

ile ilişkilendirilmeleri söz konusu da değil. Ateşten, kavurucu

ateşten veya dumansız ateşten yaratılan cinler (Allah’ın her

canlıyı sudan yarattım, ayetinin muhalefetinde olamayacaklarına

göre) acaba gerçekten canlılar mıdır? Yani dabbe midir? Yoksa!…

Yoksa bir beden ya da nefis üzerinde nitelik kazanacak, aceleci

yaratılışlı birilerinin zaaflarını sarınca anlam ve yaşam kazanacak

kötü kavramlar mıdır?

Dabbeyi rivayetlerde ve korku filmlerinde arayanlar dönüp

nasıl saçmaladıklarına bakmalılar. Dabbe şeytan ya da cin değil,

yeryüzünde yaşayan tüm canlılar ve biziz. Debelenenler acayip

yaratıklar veya (görünmez yaratıklar anlamında) cinler değil

biziz. Çünkü hayat sahibi olanlar biziz. Şimdi bakalım bu kötü

kavramlar nasıl hayat bulabilirmiş? Şems suresindeyiz…

Andolsun nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene!

Demek ki topraktan yaratılan bedenimiz kadar, nefis dediğimiz

(kendimiz dediğimiz) o muallâk şey de düşündüğümüz kadar basit

bir yapıda değilmiş. Bir biçimi var.

Sonra ona fücurunu (kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham

edene!

Demek ki o nefis dediğimizin içinde fücur denilen bir şey var ve

ondan sakınmamız gerekiyor. Fücur sözlüklere göre “tevbe

edilmemiş günah işi, yalancılık, aldatıcılık, bozgunculuk, sınırsız

kötülük” gibi anlamlara geliyor. Bu manada yukarıdaki çeviri

Page 52: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

52

doğru görünüyor. Ama daha doğru olansa işte o fücur’dan

sakınmak gerektiği. Peki, nereden biliyorsun? Sıradaki ayetten…

Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur.

Bilmem, ayetin bizi getirdiği sonucu görebildik mi? O fücuru

arındırırsak ya da ondan arınırsak tüm kurtuluş oradaymış

meğer. Hani havada “Casper” gibi şeytan arayanlar var ya! Hani

cinleri içinde arayıp da bulamayanlar var ya! Kanlı canlı şeytanlar

arayan biz insanlar önce kendi suretimize gözümüzü çevirip

bakmamız lazım.

Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler

vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şah damarından daha

yakınız.

Bakalım çevremize ve kendimize… Acaba takvalı olup Allah’ın

ruhundan üflediği insan soyunu mu yoksa fücuruna uyup

şeytanının vesveseci soyunu mu temsil ediyoruz diye! Dünyada

yaşayan milyarlarca insana başınızı çevirip bakın. Âdem’i mi

görüyorsunuz çoğunda, yoksa İblis’i mi? Yeryüzüne şöyle bir

bakın, Allah takvasına uyanların dünyasını böyle mi yapardı?

Cevabı, kendimizi fücurumuzdan arındırmazsak ne olur’da…

Ve onu (fücurunu) örtüp saran da elbette yıkıma uğramıştır.

Görülüyor ki insanın bedeni kadar kişiliği de en güzel ve

matematiksel bir biçimde yapılandırılmış. Gerçek benimizin

bedenimiz değil de kişiliğimiz olduğunu gördüğümüz gün ona

Page 53: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

53

günlük bakım yapmaya ancak başlayabiliriz. İnsan hem önce

kendisini hem de sonra halife kılındığı yeryüzünü ıslah etmekten

asla vazgeçmemelidir. Bu, denenme sebebimizdir.

Doğrusu Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra aşağıların

aşağısına çevirdik. Ancak iman edip salih (ıslah edici iyi) işler

yapanlar başka. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır. Öyleyse

bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?

Şimdi bakalım Âdem’e boyun eğmeyi reddeden İblis’i Allah

nereden kovuyor? Bildiğimiz bir yerden mi yoksa?

Page 54: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

54

Beşerin Âdemlik Süreci

oktan var edildik. Daha bedenimiz bile yokken

kendimize şahit edildik. Rabbimizin kim olduğuna dair

söz verdik. Ama söz, tek başına yetmiyordu.

Denenmemiz için gökler ve yer altı evrede yaratıldı. Beşer cinsi

bedenlenme aşamasına geçmeden önce cinler ateşten yaratılmıştı.

Tüm canlılar ise sudan. Beşer ırkının özü, su ve topraktan

yaratılma aşamalarını geçti. Sonra dişi bir nefisten gelen bir beşer

türü olarak yeryüzünde çoğaldılar. Henüz ona insan denmiyordu.

Çeşitli evrelerden geçti. Nihayet her şeyi yaratan Rabbimiz, beşer

türünü insana çevirecek ve onu yeryüzüne halife kılacak olan şeyi

yapacaktı. Artık zamanı gelmişti. O beşerin içinden seçtiği birine

ruhundan üfleyecekti. Âdem’e…

Sonra onu düzeltip bir biçime soktu ve ona ruhundan üfledi.

Sizin için kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az

şükrediyorsunuz?

Allah’ın Âdem’e ruhundan üflemesini, insana verilen tüm iyi

vasıflar ve Rabbine olan takvası olarak görüyorum. Detaylara

değiniriz. Gelelim Allah ile melekler arasında geçen ikinci

diyaloğa…

Aşağıdaki sahnenin ahşaptan bir toplantı masasında

gerçekleşmediğini, simgesel ve bilinçsel kavramlar üzerinden bize

aktarıldığını konuyu dağıtmamak için ayrıca anlatmama gerek yok

Y

Page 55: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

55

sanırım. O yüzden kavramların ne olduğuna takılmadan, anlatmak

istediğimi anlatmaya çalışacağım. Buyurun…

Ve Rabbin meleklere dedi ki “Yeryüzünde halife

kılacağım” Dediler ki “Orada bozgunculuk yapan ve kan

dökenleri mi kılacaksın? Ve biz seni övgüyle yüceltip, takdis

ediyoruz.” Dedi ki “Muhakkak Ben, sizin bilmediklerinizi

bilirim.”

Dikkat edersek göreceğiz ki, bu diyaloğun başlarında beşerin

adı geçmediği halde melekler kimin kastedildiğini biliyorlar.

Kimin ruhuna üflenmekte olduğunu ve halife kılınacağını

biliyorlar. Çünkü ilk aşamada, daha kâinat yaratılmadan evvelki

diyalogda (makalenin başlarında) bu zaten meleki bilince

kaydedilmişti. İşte bu yüzden, beşerin halife kılınacağı zamanın

geldiğini öğrenen melekler, yeryüzünde onun durumunu ve kendi

durumlarını bildiklerinden, beşerin buna hazır olduğuna emin

olamıyorlar.

Melekleri yıllarca bize insanları kıskanan varlıklar gibi

gösterdiler. Oysa ayetlerde “Biz varken neden o?” diye çevrilecek

bir ifade yok aslında. Demem o ki, meleklerde beşere karşı bir

kıskançlık yok. Biz varken onu neden halife yapıyorsun

demiyorlar. Neden şimdi sorusunun cevabını, bilmedikleri sebebi

öğrenmek istiyorlar. Allah da bu yüzden, onların bilmediklerini

kendisinin bildiğini söylüyor.

Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti…

Page 56: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

56

İsim öğretme… Elbette ki bu da bir süreç… Bu ayetin devamına

geçmeden önce, bakalım Âdem’e “bütün isimler” denilerek neler

öğretilmiş…

Ona beyanı öğretti.

Demek ki (gözüyle, kulağıyla, duyu organlarıyla ve iç duyguya

yönelik olarak- kalbiyle) maddeyi ve madde ötesini beyan etmek,

tanımlamak, açıklamak insana öğretilmiş/verilmiş özel şeyler…

Ki o seni yarattı. Sonra bir düzen içinde biçim verdi. Ve seni

bir itidal (adil ve sağlıklı düşünce) üzere kıldı.

Demek ki madde ve ötesi hakkında, adilane ve sağlıklı bir

biçimde, mantık güderek hareket edebilme yeteneği de insana

verilenlerden…

Oku! Rabbin en büyük ikram sahibidir. Ki O, kalemle

öğretendir.

Demek ki yazmak ve yazarak beyan etmek de insana

öğretilenlerden. Kalem yazıya işaret ettiğine göre büyük ihtimalle

Âdem dönemi yazının başlangıcına tekabül ediyordu. Kesin bir

yargı vermiyorum ama olması ihtimalini oldukça yüksek

görüyorum.

İnsana bilmediğini öğretti.

Page 57: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

57

Tüm bu ayetlerin ardından Âdem’e isimlerin öğretilmesinin

geniş ufkunu size bırakıp kaldığımız yerden devam edelim.

Âdem’in isimleri, beyanı öğrenme sürecinden sonra bakalım neler

oldu…

Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları melekler

üzerine sundu. Böylece dedi ki: Eğer doğruysanız, bana bunları

isimleriyle haber verin.

Halife kılınacak beşerin hazır olup olmadığı hakkında bilgisel

tereddütte olan melekler, elbette ki sadece kendi işlerine

memurdular ve sadece kendi işlerinin bilgisine sahiptiler.

Dediler ki: Sen yücesin. Senin bize öğrettiğinden başka

bilgimiz yoktur. Her şeye hâkim olan ve her şeyin en

doğrusunu bilen Sensin.

Meleklerin, beşerin durumu hakkındaki sorgulamaları, Allah’a

güven eksikliklerinden değil, beşerin hali hazır durumuyla onun

halife kılınması arasındaki bağlantıyı kuramadıklarındandı.

Beşerin, onların gördüklerinden daha donanımlı olduğunun

farkında değillerdi.

Dedi ki: Ey Âdem! Bunları isimleriyle onlara bildir. Böylece,

onları isimleriyle bildirince, dedi ki: Size demedim mi ki!

Göklerin ve yerin bilinmeyenlerini muhakkak ben bilirim.

Gizlide tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim.

Page 58: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

58

Burada yine meleki bilincin nasıl bir donanımda olduğu

gösterilerek, meleklere, tabiata ve kâinatın elemanlarına tapma

âdetinde ya da eğiliminde olanlara da bir uyarı gitmiş oluyor.

Melekler kendi (içlerinde gizli) yapıları hakkında dahi bir bilgi

beyanında bulunamazken sadece (açık biçimde) yaptıkları işlerin

bilgisine sahiptiler. Ama insan kendi iç yapıtaşını da, çevresindeki

tabiat ayetlerini de (bilmesi gerektiği seviyede) görüp tanıyıp

beyan edebilecek ve aklını kullanarak üzerinde düşünüp, çalışma

ve ilerlemeler geliştirebilecek bir donanımdaydı. Neticede meleki

bilince, zannettiklerinin aksine Âdem’in halife kılınmaya hazır

olduğu böylece gösterilmiş oldu. Ruhun üflenmesi öyle hafife

alınacak bir şey değildi.

Ve andolsun, Biz Âdemoğlunu ikramlandırdık (yücelttik)… ve

yarattıklarımızdın birçoğuna tercih ettik (üstün kıldık).

İlk aşamadaki (ilk yaratılış evresindeki) haber, Allah’ın

ruhundan Âdem’e üflemesiyle ikinci aşamanın sonuna

doğru gerçekleşmiş oldu. Artık sıra meleklerin secdesine, yani

Âdem’in bu durumuna boyun eğmelerine ve bundan sonraki

işlerini yaparken bunu göz önüne alarak yapmalarına gelmişti. O

artık sadece bir beşer değil, Allah’ın şereflendirmede tüm

yaratmış olduklarının üstüne çıkma potansiyeli olan bir varlıktı.

Artık o insandı. Ve böylece, bir anlamda (mecazen) konsey üçüncü

defa toplandı…

Âdem için secde edin dedik.

Page 59: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

59

Melekler secde etti. İblis etmedi. İnsana özgür irade verilmişti.

İblis’e bile istemediğini yaptırmayan Allah, insana da istemediği

şeyi yaptırmaz. O yüzden Allah, isteyene rahmetinden verir.

İsteyeni hidayete ulaştırır. Allah dilemedikçe, elbette kul

dileyemez. Ancak Allah, insanın üzerine ne hak olmuşsa onu diler.

Çünkü her şeyi yaratan ve yaratacak olan O’dur. Hidayeti de,

sapmayı da, doğrulmayı da.

Meleklere her şartta “Âdem için secde edin” denilmedi

“Ruhumdan ona üflediğimde secde edin” denildi. Bu manada

secde edilecek olan, esasen Âdem’in bedeni değil, içine üflediği

ruhun gereğiyle Allah’tı. İnsan için yere göğe ve arasındakilere

boyun eğdirildi.

Âdem’e secde edilmedi.

Âdem için secde edildi.

Âdem’e secde edilmiş olsaydı şu aşağıdaki ayete uymaz ve kitap

tutarsız hale gelirdi.

7 Araf 206 Şüphesiz Rabbinin katında olanlar, O’na kulluk

etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na

secde ederler.

Hakkında secde edilmesi istenen konu Âdem, boyun eğilmek

suretiyle secde edilecek olan Allah’tı. Âdem için, Âdem’in seyri

için secde edilecekti. Elbette bu secde, namazdaki secde değildi.

Emri kabul etmeleri ve Âdem için uygun hale getirilmiş şartların

gereğinin yapılmasıydı. Hepsi Allah’ın emriyle Âdem için

çalışacaktı.

Page 60: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

60

Âdem’in Düşmanı Sahne Alıyor

dem için secde edin” emrinin gereğini meleklerin

tümü kabul etti. Yeryüzü, gökyüzü ve arasında

olanların tümü de, insan için isteyerek ya da

istemeyerek serbestîsi verilen boyun eğme çağrısına isteyerek

boyun eğdiler. Ama birisi hariç! O kabul etmedi ve dayattı. İblis…

İblis kelimesinin kökü, kederden, tasadan, aşırı ümitsizliğe

düşme durumundan gelmiş gibi görünüyor. Kelimenin kökü

Kuran’da da bu anlamda geçiyor.

Enam 44’de ansızın onları yakaladığımız zaman ümidini

kesmişlerden (mublis) olurlar, şeklinde… Müminun 77’de

üzerlerine azap inenlerin artık ümitsiz (mublis) duruma

düştükleri şeklinde… Rum12’de kıyamet saati geldiğinde suçlular

ümidi keserler (yublis), şeklinde… Rum 49’da, yağmurdan

ümidini kesmiş olanlar için aynı kelime (mublis) kullanılıyor.

Zühruf 75’de de yine, cehennemde olanların artık ümitsiz (mublis)

oldukları şeklinde… kullanılıyor.

Yine Araplarda, bağlı develerin bağırmaktan bitkin düşmüş ve

ümitsiz biçimde artık susmuş hallerini tanımlamak için de aynı

kelime (m-b-l-s formuyla) kullanılıyor. Bu kök kelime, İblis’in adı

ve seyri ile de örtüşüyor.

Bu duraklamadan sonra ayetlerle konuya devam edelim…

Ve meleklere, Âdem için secde edin, dediğimizde İblis hariç

secde ettiler. O kaçındı ve kibirlendi. Böylece kâfirlerden oldu.

“Â

Page 61: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

61

Bu durumun ardından gelecek soru belliydi elbette… Neden?

Dedi ki: Ey İblis! Neden secde edenlerle birlikte olmadın?

İblis’in cevaplara dair ayetler…

Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın. Onu ise

çamurdan yarattın.

… Ben, çamurdan yarattığın kişi için secde eder miyim?

Burada özellikle Hicr suresinin 33’üncü ayeti farklı bir tonda

geliyor. İblis yaratılışının maksadının bu olmadığını söylüyor

adeta… Bunun için var olmadım, diyor.

…Ben, şekillenmiş (organik) bir balçıktan yarattığın beşer için

secde etmek üzere var olmadım.

Allah’la kimse bir tartışmaya girebilir mi? Elbette hayır. Bu

diyalogların verilişi adeta bize neyin ne için yaratıldığını beyan

etmek üzere bir dizilim olarak görünüyor… Bakalım, İblis’in bu

karşı duruşuna mukabelen Allah ona neyi öneriyor…

Ondan Çık!

… Öyleyse çık oradan/ondan (fe uhruc min-há) kesinlikle

kovuldun.

Page 62: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

62

Bu ayette İblis’in çıkması istenilen yer ya da şey nedir acaba?

Eğer cennetten/bahçeden bahsediliyorsa şu aşamada henüz Âdem

cennete/bahçeye yerleştirilmiş değil. Ya yeryüzünden bahsediliyor

ya da Âdem’in şahsında nefisten! İkisi de dişil… Ne dersiniz? Bir

de Araf Suresine bakalım, yeryüzü mü yoksa nefis mi, anlamaya

çalışalım…

… Öyleyse (ihbit) in oradan/ondan. Madem öyle, sana

oranın/onun (fi) içinde büyüklük taslamak olmaz. O halde

(uhruc) çık. Şüphesiz küçülenlerdensin.

İçinden çıkacaksa içine girdiği bir yer ya da şey olmalı. Eğer

yeryüzünden bahsediliyor olsaydı, inecek daha aşağı bir yer yok.

İnebilse de yine yeryüzünde bir yere inmeli! Sanıyorum ki bu şey

nefisten başkası değil… Madem topraktan yaratılanı

beğenmiyorsun, üflenilen ruh ile yan yana, senin ne işin var onun

içinde! Çık oradan! Kovuldun! Hani fücurun ile kabuk gibi

kapandığın o nefisten çık!

Budur diye hüküm koymuyorum. Olabilirliğini düşünüyorum.

Elbette Allah en doğrusunu bilir.

Birazdan İblis bir kez daha kovulacak ve kovulma biçimi bu kez

farklı bir biçimde açıklanacak. Ayetlerin gösterdiği sırayla devam

ettiğimi hatırlatayım…

Dedi ki: Madem öyle çık ondan, muhakkak kovuldun. Ve

muhakkak ki din gününe kadar lanetim senin üzerinedir.

Din gününe kadar… Demek ki din günü, şeytan tamamen

ortadan kaldırılacak. Arada beşer için aşamalar vardı

Page 63: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

63

hatırlarsanız: Denenme aşaması, ölüm aşaması, diriltilme

aşaması, döndürülme aşaması olarak… Din günü, döndürülme

aşamasında hesabın kesildiği gün olacak ve o güne kadar İblis

kovulmuş olarak atıl kalacak. Bakalım bu teklife karşı İblis ne

cevap veriyor…

Rabbim! Öyleyse onların diriltilecekleri güne kadar bana süre

tanı.

Mühlet

Şu, benim üzerime yücelttiğin kişiyi görüyor musun? Eğer

kıyamet gününe kadar bana zaman tanırsan, onun soyunu pek

azı hariç peşime takacağım.

Allah bu teklifi geri çevirmiyor. Zaten süre tanınacağı ezelden

planlanmış ve insanın denenme vesilesi olduğu ve iyilik zıddıyla

kaim olacağı için kötülük yaratılmıştı. Cevap gecikmiyor…

O halde süre tanınanlardansın…

Peki mühlet ne zamana kadar? Tabi ki diriliş gününe kadar.

Zamanı malum olan güne kadar. (ilá yevmil vaktil ma’lûm)

Mühleti alan İblis şimdi de planını açıklayacak…

Page 64: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

64

Dedi ki: Madem öyle, beni azdırdığın şeyin karşılığı olarak,

onları saptırmak için mutlaka senin dosdoğru yoluna (sırat-ı

müstakim’ine) oturacağım. Sonra muhakkak onlara

önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından

sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın.

…Rabbim! Beni kışkırttığın şeye karşılık andolsun,

yeryüzünde süsleyip onlara çekici göstereceğim ve onların

tümünü mutlaka kışkırtıp saptıracağım.

…Mutlaka senin kullarından nasibimi alacağım. Onları her

yolla şaşırtıp saptıracağım. En olmadık kuruntulara

düşüreceğim ve onlara davarlarının kulaklarını dahi

kesmelerini emredeceğim ve Allah’ın yarattığını

değiştirmelerini emredeceğim…

… Ancak onlardan muhlis kulların hariç.

İblis’in de doğruyu kendi ölçüsünde bildiğine atfen, Allah

gerçeğin böyle olduğunu, hak planının da zaten bu olduğunu

şöylece belirtiyor.

Dedi ki: İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim.

Ve ardından geri dönüşü olmayan, o en önemli söz var oluyor…

Page 65: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

65

Andolsun senden ve içlerinde sana tabi olacaklardan tümüyle

cehennemi dolduracağım.

…Git, onlardan kim sana uyarsa şüphesiz sizin cezanız

(karşılığınız) cehennemdir. Eksiksiz/fazlasız, tam karşılık.

Biliyorsunuz, başka ayetlerde iyiliğin karşılığının kat be kat

olduğu, kötülüğünse bire bir olduğu belirtilmektedir. Bu

kapsamda Allah hiç kimseye hak ettiğinden fazla bir ceza

vermeyecektir. Döndürülüş aşamasındaki cennet ve cehennemde,

ne tür ebediliklerin söz konusu olduğuna dair farklı düşünceler

olabilir. Ancak ben şu kadarını şimdilik söylemek isterim… Bir

yerde ebedi olarak nimetlenmekle, bir yerden ebedi olarak

çıkarılmamak aynı şeyler değillerdir. En doğrusunu yine Allah

bilir. Bizimse en iyi bildiğimiz Allah’ın kimseye haksızlık

etmeyeceğidir. Bu bile başlı başına bir huzur kaynağıdır.

Kaldığımız yerden, şeytana verilen mühletin gereğinden devam

edelim…

Ve böylece Allah, bu yönde İblis’e gerekli serbestîyi tanıyor, onu

da bir anlamda görevlendiriyor, yolunu ve kimler üzerinde ne

şekilde etkili olacağını gösteriyor…

Git, onlardan kim sana uyarsa şüphesiz sizin cezanız

cehennemdir… Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya

uğrat. Atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı

kopart. Mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol. Ve onlara çeşitli

vaatlerde bulun…

Page 66: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

66

Demek ki şeytan, bize mallarda ve evlatlarda ortak oluyor.

Etrafınızda ateşten beden görüyor musunuz? Hayır! O halde kendi

ben’imize dönelim. Bedenden ibaret olmadığımızı ve şeytan

dediğimiz kavramın kendi içimizdeki gerçeği örtücü vasfını

görelim. Eğer bir insanın yoldan çıkmışlığı, kibiri, inkârı ve her

türlü kötülüğü kendisini kuşatmış bir haldeyse… Artık o insan

maalesef Âdem’in değil… Tövbe etmedikçe İblis’in soyu olmuştur.

Bedensel nesebi bir ırk aramaya gerek yok. Çünkü her canlı şey

sudan yaratılmışken, şeytan dediğimiz kavram sudan da

topraktan da yaratılmadı. Hayalet kılığında cinler ve şeytanlar

arayanlar, hayal görmedikçe ve kendilerine dönmedikçe onları

bulamayacaklardır. Bulamadıkları için ya şeyhini uçuracaklar, ya

âlimlerini yüceltmeye devam edecekler, ya da iyi kulları bile

Allah’a ortak koşacaklardır. Aklını kullanmayanların üstüne pislik

yağmaya devam edecektir. Ama şeytanın bu sanal soyunun ve

vaatlerinin Allah’ı tevhitle benimsemiş kulları üzerinde hiçbir

etkisi olmayacaktır.

Benim kullarım! Senin onların üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün

yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.

İlk kovulma tehdidi ertelenen İblis’i, Allah bu kez kıyamet

gününde ne biçimde kovmuş olacağını açıklıyor…

…Çık oradan/ondan (uhruc min-há). Kabahatli bulunmuş

(mezumen-kınanmış) ve sürekli uzaklaştırılmış (medhuren-

tard edilmiş) olarak… Andolsun, onlardan kim seni izlerse,

cehennemi sizlerle dolduracağım.

Page 67: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

67

Bu ayette, kusurlu bulunan İblis’in ondan/oradan tard edildiği

bildirilerek çıkması isteniyor. “Kabahatli bulunmuş olarak” gibi

kelime seçimleri bize durumu daha etraflıca anlatıyor. Ayetlerin

bulunma yeri ise bu kovuluşun ahretteki son kovuluş olacağını

gösteriyor. Araf suresindeki ayet dizilişini incelerseniz bunu

göreceksiniz. İlk kovuluşu madem kabul etmedin, o halde böyle

bir halde kovulacaksın denilmiş oluyor.

Eğer dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik.

Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: Andolsun,

cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım.

Ve sıra geldi tekrar Âdem’e…

Durum bu ise, eşiyle birlikte “cennete” nasıl yerleşeceğine…

“Yeryüzüne halife” kılınan Âdem’in, yeryüzünden vazgeçilip

“ahretteki cennette” yerleştirilmesine karar verilmemişse

muhakkak bir yeryüzünde başka bir cennete ineceklerdir. Üstelik

Âdem’in, İblis’e karşı uyarılması da gerekmez mi?

Page 68: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

68

Âdem’in Düşmanı Sahne Alıyor

eytana diriliş gününe kadar mühlet verildikten sonra

dikkatlerimizi yeniden Âdem’e çeviriyoruz. Bakalım

Âdem’in durumu şimdi ne olacak!

Ve dedik ki: Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. İkiniz de

ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin. Ama şu ağaca

yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

Neden ağaç? Neyi temsil ediyor? Bir ağaca yaklaşmak bu kadar

kötü bir şey mi? Yoksa sadece ciddi bir uyarıyı somutlaştıran bir

denenme sebebi mi?

Bunu anlayabilmek için bir başka surenin alakasız gibi görünen

bir bölümüne gidiyoruz. Semud kavmini denemek için verilen dişi

devenin boğazlanması hadisesine… Ne alaka diyeceksiniz belki

ama… Sabredin… Tüm ikazlara rağmen Allah’ın devesini

boğazlayan halkın zalimlerden oluşunu anlatan (17:59) ifadeler

biter bitmez şu ayet geliyor ardından…

Hani sana, Rabbin insanları kuşatmıştır, dediğimizde! Sana

gösterdiğimiz rüyayı/görümü ve Kuran’da lanetlenen ağacı

insanları sınamaktan başka bir nedenle yapmadık. Biz onları

uyarıyoruz da, bu onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi

artırmıyor.

Ş

Page 69: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

69

Bu ayetin konuyla ilgisini sadece içeriğinden değil, hemen sonra

gelen ayetlerden de çıkarabiliriz. Çünkü bu ayetin hemen

ardından Âdem ve melekler kıssası başlıyor. Ağacın hemen tüm

kültürlerde soyla, zürriyetle ilişkilendirilmiş bir sembol olduğunu

ilkokul çağındaki çocuklar bile bilirler. Bu manada asıl

yaklaşılmaması gereken şey (zaten daha önce okuduğumuz gibi,

lanetlenen ifadesi şeytan için kullanılmıştı ki) İblis’in (veya

şeytanın) soyudur… Organik olmayan ama onun özelliklerine

bürünüldüğünde insanı onun sıfatına sokan, onun soyunu devam

ettiren organizma haline getiren şecereye (ağaca)

yaklaşılmamasıdır. Kısaca ve teknik manada kötülüğe

yaklaşmamaktır. Bu kötülüğü ortaya çıkaracak sebep bir ağaç da

olabilir, bir deve de, şehveti (azmışlığı) körükleyen bir başka

neden de!

İşte izdüşümlerinde farklı öğüt ve çıkarımlar olsa da esas

nedene istinaden, Semud kavmi için dişi deve ne ise Âdem için de

ağaç oydu. Denenme sebebiydi. Çünkü Âdem ağaç uyarısının

öncesinde aynen Semud gibi uyarılmıştı…

Ve andolsun, öncesinde Âdem’e ahit verdik. Fakat o unuttu,

onu kararlı da bulmadık.

İlk aşamadaki “Rabbimizsin” sözü kapsayıcıdır. Acaba burada o

sözden mi yoksa özel olarak hangi sözden (ahidden) bahsediyor

olabilir? Devamına bakalım…

Hani Biz meleklere, Âdem için secde edin, demiştik. İblis’in

dışında secde etmişlerdi. O ise ayak diremişti.

Page 70: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

70

Bunun üzerine dedik ki: Ey Âdem! Bu gerçekten sana ve eşine

düşmandır. Sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın. Sonra

mutsuz olursun! Şüphesiz senin acıkmaman ve çıplak

kalmaman oradadır. Ve gerçekten sen burada susamayacak ve

yanmayacaksın da!

Unutmak “Rabbimizsin” sözünü kapsıyor olsa da bu çerçevenin

içinde başka alt sözler de var. Demek ki burada Âdem’e verilen en

eski ahit, aynen bize verilmiş Kuran gibi bir ahit. Şeytana karşı

uyaran, cennet kelimesi ile hem yeryüzünü hem de ahirdeki

cenneti kaybetmemeyi öngören bir uyarı. Rab’den bir uyarı! Geniş

çerçevesi ile Rabbin yanına başkasını koymamayı ikaz eden ve

vaat içeren bir uyarı.

Tüm bunlardan sonra önceki bölümlerde gördüklerimizi de göz

önüne aldığımızda şunları çıkarılmayabiliyoruz: Âdem’e en başta

tüm insanlar gibi, Rabbinin kim olduğuna dair kendisi şahit

kılındı. Sonra Âdem beşer bedeniyle bedenlendi. Sonra ruhtan

üflendi. Âdem’e bilgi verildi. Âdem şeytana karşı uyarıldı. Sonra

bir yeryüzünde bir yere yerleştirildi. Soyuyla birlikte yeryüzüne

halife kılındı. Âdem yeryüzüne bir din üzere yerleştirildi. Âdem

yaratılış gayesine en uygun maddi ve manevi formda yeryüzüne

yerleştirildi.

Âdem yeryüzüne, yeryüzünde bir yere yerleştirildi. Çünkü tüm

ayetler bize Âdem’in toprak aşamasının ardından yeryüzüne halife

kılınacağını söylüyor… O aklımızdaki Ahiret cennetine değil.

Üstelik Âdem’in deneneceği söyleniyor. O halde denenmeden o

cennete girilemez. Cennet denenme yeri değil, ödüllendirilme

yeridir. Aksi durumda Allah en baştan beridir söylediği planından

vazgeçmiş olur ki, bu durum Allah’ın sözünden dönmesi demektir

Page 71: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

71

ve bu büyük bir yanlış algı olur. Peki, o halde Âdem’in

yerleştirildiği yer için niçin cennet ifadesi kullanılıyor?

Birinci neden cennetin, saklı bahçe gibi anlamlara gelmesidir.

Bahsedilen yer dünya üzerinde, doğal imarı mükemmele yakın bir

bahçedir. Orada acıkmamak, çıplak kalmamak, susamamak,

yanmamak, gibi ifadeler bu bahçenin dışında bunların geçerli

olmadığı yerlerin var oluşunu gösterir. Acıkmaya karşı, çıplak

kalmaya karşı, susamaya karşı ve sıcaktan yanmaya karşı her

türlü olanağın o bahçede olduğuna işarettir. Ve elbette cennet

kelimesi ile ahir cennetin de benzeşimli (müteşabih) bir

tezahürünün yeryüzünde kurulabilme imkânının olduğudur.

Cennet kelimesinin kullanılmasının anlayabildiğim ikinci

nedenine gelince… Bu sebep baştan beridir anlattığım yaratılış

hikâyesinin geldiğimiz aşaması ile ilgili… Şöyle ki… Bir an için şu

anda yaşadığımız yeryüzünde (bilinçli) bir kötülüğün henüz

meydana gelmediğini ve herkesin ve her şeyin (kan da dökse,

kargaşa da çıkarsa) yaratılış gayesine uygun olarak hayatına

devam ettiğini düşünün. Düzensizlik olsa bile bir düzen söz

konusu demektir. Aynen besin zinciri nedeniyle aslanın antilobu

yemesi gibi. Aslan bundan sorumlu değil, antilop da isyanda

değildir. Fıtrat böyledir ve ne olursa olsun iyi bir karara doğru

akar. Yani bilinçli ve sorumluluk yükletici bir kötülük olmadığına

göre henüz günahın işlendiği bir yerde yaşıyor değilizdir.

Kısacası günah anlamında bir kötülüğün henüz meydana

gelmediği ortam cennetin minyatür bir tezahürü demektir. İşte

Âdem’in yerleştiği yeryüzü parçası da henüz bilinçli bir kötülüğün

işlenmediği, fıtratın doğal seyrinde devam ettiği bir yerdi. Bu

nedenle oraya cennet denmesinin aksine bir durum olmadığı gibi

bize de manidar bir işarettir.

Page 72: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

72

Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece

onları içinde bulundukları durumdan çıkardı…

O (yeryüzündeki) cennetteki Âdem ve eşi, ne zaman ki

şeytanlarının kışkırtmasıyla, sorumlu iradeli bir bilinçle ilk ciddi

günahı işlediler, o anda kendileri bulundukları durumdan

çıktıkları gibi, cennetleri de cennet olmaktan dönüşüp çıkmış

oldu.

Sonunda şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: Sana sonsuzluk

ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?

Şayet Âdem, geleneksel anlayışın bize anlattığı gibi ilk beşer

olsaydı, ölümü ya da öleceğini nereden bilecekti de ebedi yaşam

uğruna fitneye düşecekti! Etrafında daha önce ölen bir beşer var

olmalıydı ki, o da öleceğinden haberdar olsun! Mülk edinmeye,

yönetmeye neden heveslensin ki? Zaten ilk beşer ve zaten

donanımıyla etrafındaki her şey onun olurdu! Mülk malsa kimden

kaçıracaktı, mülk hükümse, eşinden başka kimi yönetecekti!

Sincaplarla incir ağaçlarını mı?

Şeytan, kendilerinden örtünüp gizlenen çirkin yerlerini açığa

çıkarmak için onlara vesvese verdi. Ve dedi ki: Rabbinizin size

bu ağacı yasaklaması, yalnızca sizin iki melek olmamanız veya

ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.

Nedir Âdem’in ve hatta eşinin de, kendilerinden örtünüp

gizlenen çirkin yerleri? Bu konuda da rivayetler bizi olmadık

cinsel temalara koşturdu yıllarca. Sanki tüm günahlar cinsellikten

Page 73: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

73

ibaretmiş gibi! Oysa bir insanın çirkin tarafı sadece cinsel şehveti

değildir. Hatta cinsellik, ölçüsü mukabilinde kötü bir şey de

değildir. Peki, bana göre nedir Âdem’in ve hatta eşinin de,

kendilerinden örtünüp gizlenen çirkin yerleri?

Tekrar nefs-i vahide’yi hatırlayalım… Hani dişilik takısıyla

gelen o ilk nefsi. Hani hepimizin ondan geldiği nefis! Hani

(çıkarımımızca) İblis’e “o halde ondan çık” denen nefis!… Evet!

Âdem de eşi de nefsi vahide’den beri gelen takva elbisesi ile

kuşanmış durumdaydı. O nefsin içinde kötülük de (şeytan da)

vardı ama Âdem’den önce sadece bir potansiyel olarak nesillerin

içinde akıp gelmiş, sorumluluğundan arınık biçimde sadece

fıtraten daha önceki beşerin kan dökmesine de sebep olmuştu.

Ancak potansiyel olan ve karara doğru koşan bu kötülük İblis’in

isyanı ile birlikte aktive oldu, insanın bilinçli kötülüğüne dönüştü.

İblis insanların dirilecekleri güne kadar mühlet aldı ve o andan

itibaren onları saptırmak üzere o nefsin içinde bu kez aktif olarak

kalmaya başladı. Bugün aynen bizim nefsimiz gibi. Artık ona

uyanlar onun soyundan olacak, onun adıyla dahi anılabilecekti. Bu

yüzden şeytan cinlerden de oldu, insanlardan da.

De ki: İnsanların rabbine sığınırım. İnsanların sahibine.

İnsanların ilahına. Sinsice vesvese verenin şerrinden. O ki

insanların göğsüne vesvese verir. Cinlerden de olur

insanlardan da.

Artık ona uyanlar cinlenmiş oldu, onu sahiplenenler şeytanın

canlı hali oldular. Bu kavramsal teşbihler tabi ki çağlar boyunca

bize gelene kadar hayaletlere ya da mecnunlara dönüştüler! Artık

cin deyince ayakları ters hayaletler, şeytan deyince elinde mızraklı

kızıl maskeler aklımıza gelir oldu. Ama biz günahkâr insanlar çok

masumduk öyle mi? E tabi, korkunç masallar dinleyen ve

Page 74: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

74

korkudan yorganını başına çeken çocuklar, büyüyene kadar

masum olurlar! Büyüyünce ise zalim! Tevhidin ne olduğunu

hatırlayanlar müstesna…

Bu arada bir parantez açayım… Bu sözlerimden sonra şimdi

bana da kalkıp, cini de şeytanı da inkâr etti diyenler ya da demese

de içinden geçirenler çıkacaktır. Tam aksine! İnkâr etmek bir

yana, onlara cini de şeytanı da ayan beyan gösteriyorum. Hem

kendi içlerinde hem de çevrelerinde ne şeytanlar dolaştığını ispat

ederek! Biz de İsa peygamberimiz gibi Allah’ın izni ile insanlardan

cinlerini kovabiliriz, onlara Rablerinin Allah olduğunu

hatırlatarak! Anadan doğma körlerin gözünü Kuran’a açarak! Deri

hastalığına yakalanmış, kendini bedenden ibaret görenlere,

nefislerine kul olmaları gerekmediğini ve bu dünyanın geçici

olduğunu hatırlatarak!

Hadi kendileri uyarılmamış olsun… Etraflarında mı şeytan

arıyorlar hala? Onu da bulabilirler.

“Allah’tan isteyenin duası kabul olmadı da Fakı Ahmet’ten

isteyenin kabul oldu”

diyen arızalara baksınlar…

“Allah’a direkt bağlanan kofrayı yakar”

diyenlere baksınlar…

Onlar hep yemin ederler. Biz en doğru mezhebiz, derler. Şu

haram bu helal diye kendileri de uydururlar. Allah’ın ayetlerine

başka sözleri de ortak koşarlar. Allah’a ve kitabına uyun demez,

siz bize uyun, hocamıza uyun, şeyhimize uyun derler.

Ve “Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim” diye yemin etti.

Böylece onları aldatarak düşürdü…

Page 75: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

75

Demek ki şeytan içimizde de olur, çevremizde de. İçimizde olan

nefsimizin fücuru, dışımızda olansa nefislerin fücuruyla örtünmüş

olanlardır. İçimizde olan, bizim göremediğimiz yerde görünürdür.

Dışımızda olanlarsa bizim görmediğimiz yerlerden bizi kuşatıp,

hükmetme peşindedir.

Şimdi kaldığımız yerden devam edelim…

…Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda,

çirkin tarafları kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet

yapraklarından örtmeye başladılar…

Bilmiyorum, ayetin belki biyolojik bir teması da olabilir ama bu

durum öğütsel mesajı olmasını engellemez. İşte Âdem’in ve eşinin

gördüğü çirkin tarafları kötülüğe meyilli taraflarıydı. Uyarıldıkları

şey olan fücurları, şeytanlarıydı. Onu örtmek için de mazeretlerini

etraflarındaki güzelliklerden bulmaya çalışmaları, bugün de bizim

hata işlediğimizde yapıştığımız çevresel, dış faktörlerden çok da

farklı değildi.

Böylece ikisi ondan yediler. Hemen ardından çirkin yerleri

kendilerine açılıverdi. Üzerlerini cennet yapraklarından

yamayıp-örtmeye başladılar. Âdem Rabbine karşı gelmiş oldu

da şaşırıp kaldı.

Zaten kötülüğünün farkına varan kişi şaşırıp kalır. Kötülüğü

yapıyorken hissettiği azgın heyecanını kaybettiği anda vicdanını

ve kendini bilmeye başlar. Bir çare bulabilmek için yol arar. Eğer

hak etmişse Allah onu düzeltir, hak etmemişse şaşkınlık haliyle

devam eder.

Page 76: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

76

…O zaman Rableri kendilerine seslendi: Ben sizi bu ağaçtan

men etmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık

düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?

Elbette söylemişti. Âdem’i uyardıktan sonra bahçeye/cennete

yerleştirmişti. Ama Âdem onu arkasına atmış, fücuruna/kötü

tarafına uymuştu. Allah’ın ona söylediklerini anlayabilmesi için bu

yanlışı yapması gerekiyordu.

Böylece Âdem, Rabbinden olan kelimeleri öğrenmiş (telakki

etmiş) oldu…

Allah’ın kendisine olan uyarılarını daha yeni anlayan Âdem ve

eşi, bu kaygının verdiği pişmanlıkla özür dilediler, tövbe ettiler.

Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize kötülük ettik. Eğer bizi

bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana

uğrayanlardan olacağız.

Bu tövbenin ardından, dikkat edelim ki Allah Âdem’i seçiyor.

Sonra Rabbi onu seçti. Tövbesini kabul etti ve doğru yola iletti.

Pekişmesi için tekrar söyleyelim… Seçim varsa Âdem yalnız

değildir. Sadece nefis öğeleri değil (ki onlar seçime mazhar

değildir) başka insanlar da vardır. Eğer yukarıdaki ayet bu

konuda yetersiz görülürse şu ayeti de ekleyelim.

Page 77: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

77

Şüphesiz Allah Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran

ailesini âlemleri (toplumları) üzerinde seçti.

Böylece Âdem, artık Rabbinin ona ne demek istediğini yeni

anlamış ve doğru yola dönmüş oldu…

Böylece Âdem, Rabbinden olan kelimeleri öğrenmiş (telakki

etmiş) oldu. Bunun üzerine onun tövbesini kabul etti. Mutlaka

ki O, tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir.

Ve ardından hepsi oradan ya da o durumlarından

çıkartılıyorlar.

Dedi ki: Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan

inin…

Dedik ki: Oradan hepiniz inin…

Çıkartıldıkları, cennet gibi bir hayattan indirildikleri yer,

elbette geniş yeryüzüdür artık.

Dedi ki: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde

belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta vardır…

İlk aşama ölü hükmünde yaratılıştı. Uzun süredir anlatmaya

gayret ettiğim ve çokça geniş içeriği olan ikinci aşama (genel

Page 78: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

78

anlamda) diriltiliş aşamasıydı. Böylece insan, bu kitabın ilk

bölümündeki ayetlerin bize gösterdiği aşamalardan üçüncü

aşamaya, yani denenme aşamasına gelmiş oluyor. Bundan böyle

olacaklar da çeşitli ayetlerle bize bildirilmiştir.

… Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir. Kim benim

hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz.

Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız.

Denenme aşamasından itibaren artık bildiğimiz, yaşadığımız

evredeyiz.

Önce Âdem’in çocukları, sonra biz… Fazla kalmadı!

Page 79: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

79

Denenme Aşamasından Dönüşe

ihayet denenme süreci başlamıştı. Zaten ilk denenen

de Âdem ve eşi olmuştu. Ardından çocukları geldi.

Başlangıçta (insan olarak sıfatlanan) insanlar tek bir

topluluktu. Âdem’le başlayan süreçten itibaren aralarındaki

ihtilaflar giderilmek ve aynı zamanda bu vesileyle denenmek

üzere nebiler ve beraberinde kitaplar gönderildi. Sonra bu kez,

aralarındaki azgınlıklar sebebiyle anlaşmazlığa düşenler yine

kitap verilenler oldular. Bu denenme süreci hak edenlere Allah’ın

hak ettiğini vermesi suretiyle devam etti. Kimisi doğruyu buldu,

kimisi uyduğu şeytanıyla birlikte kaybedenler ülkesinde kalmaya

meyletti. Eğer Allah’ın verdiği söz olmasaydı, çoktan yeryüzünde

insan nesli kalmazdı.

Elçiler, müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderildi. Öyle ki

elçilerden sonra insanların, Allah’a karşı savunacak bir

mazeretleri kalmasın. Allah üstün ve güçlü olandır. Hikmet ve

hüküm sahibidir.

Allah her topluma da her bireye de adı konulmuş bir ecel verdi.

İnsana doğruya dönmesine yetecek kadar bir ömür vaat etti.

Kimisinin erken yaşta neden öldüğü, elbette Allah’ın, kimi,

gerçekte ne olarak, ne ibretle, ne için yarattığıyla, sınırlarıyla ve

sünnetullahı ile ilişkilidir. Bu tek başına kaleme alınacak ayrı bir

konu olduğu için şimdilik bu kadarla geçmek istiyorum.

N

Page 80: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

80

Ey insanlar! Hiç şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Öyleyse

dünya hayatı sizi aldatmasın. Ve aldatıcılar da, sizi Allah ile

aldatmasın.

Allah denenme maksadıyla yarattığı her insanı şeytana karşı

uyardı. O şeytan da en çok dosdoğru yolun üzerinde oturuyordu.

Gerçek şu ki; şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu

düşman edinin. O kendi grubunu ancak çılgınca yanan ateş

halkından olmaya çağırır.

Âdem’e söylenilenlerle bize söylenilenler arasında manasal

olarak hiçbir fark yoktu.

Sana söylenen şeyler, senden önceki elçilere söylenenden

başkası değildir…

Toplumlara sürekli elçiler gönderildi, insanlar sürekli uyarıldı.

Ama tüm bunlara rağmen öyle nesiller türediler ki Allah’la olan

bağlantılarını kaybettiler. Şehvetlerine ve azgınlıklarına kapılıp

uydular. Yine de bir azınlık hep vardı. Aklını kullanan, iyiler hep

oldu. Onları doğruya ulaştırılan Allah’tı. Onlar da denendiler.

Yoksullukla da, hastalıkla da ve birçok acı tecrübelerle de.

Kendilerinden önce gelenlerin bir benzeri başlarına gelmeye hep

devam etti. Ama onlar sabırla ve takvayla mücadeleye devam

ettiler. Çünkü insan bir zorluk (acı, sıkıntı, keder dolu bir sınav

üzere) ile (90:4) yaratılmıştı.

Page 81: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

81

İnsanlar hep Rablerine yakınlaşmak üzere bir yaratılışta idiler.

Ama kimisi bunu arkasına attı, kimisi ise onun üzerine şeytanın

dinini, şeytanın sözlerini katıp üzerine basarak yeryüzünde

yükselmeye kalktı. Çoğunluk da hem nefsine hem de onlara uyup

aldandı.

İşte Âdem’in bir oğlu da Allah’a kendisinin daha yakın olduğu

iddiasını insanlara ve kardeşine kabul ettirmeye kalktı. Dini

adına, Allah adına kardeşini öldürdü. Oysa Allah, iddia edenleri

değil kendisine gerçekten yakın olanları çok daha iyi bilirdi. Onlar

alan değil, hep veren tarafta olurlar ve karşılığını Allah’tan

beklerlerdi. Onlar kardeşlerini öldürmek için el uzatmazlardı.

Bilirlerdi ki, kim bir nefsi bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse

bütün insanları öldürmüş gibi olurdu.

Kim de maddi manevi bir insanı diriltirse bütün insanları

diriltmiş gibi olurdu. İşte Âdem’in bir oğlunun bu kötü davranışı,

sonradan pişman olmuş olsa da, dinde bölünmenin ve bölenlerin

kim olduğunun en belirgin örneği olarak bugüne kadar ayet olarak

gelecekti.

Kim dünyada bugüne kadar ölümsüz kalmıştı ki, dünyaya bu

kadar meyledişin akıl kârı bir karşılığı olsun! Hangi akıl sahibi,

bir gün ayrılacağını bile bile o ülkede geçerli malı ve parayı başka

bir ülkeye taşımak için tüm ömrünü harcar? Hangi akıl sahibi,

ölümsüz gibi bu dünyayı biriktirir? İnsan!

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik. Şimdi sen

ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da

deniyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.

Page 82: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

82

Bir yere dönülecekse daha önce orada olmak gerekir.

Döndürülüş aşaması, daha suretlendirilmemişken başlangıçta

orada olduğumuzun bir diğer delilidir. Kendisi yeryüzünde doğdu

diye tüm hayata yeryüzünde başladığını zannetmek büyük bir

bedbahtlıktır. Sadece bedence ölünecek bir yerdeyiz ve gerçek

ben’imizle ol’maya devam ediyoruz. Hem korunuyoruz hem de her

sözümüzle ve her yaptığımızla bir kitaba kaydediliyoruz. Ve o

kitabı bir gün elimize aldığımızda yüzümüzün ne kadar

kızaracağını ve kimin karşısında kızaracağını hatırlayarak,

Allah’tan daha burada iken af dileyip, onları iyiliğe çevirmesini

istemeliyiz.

Üzerinde gözetleyici-koruyucu bulunmayan hiçbir nefis

yoktur.

İşte şu anda yaşadığımız, yaratılışın üçüncü süreci olan

denenme sürecidir. O zaman çizgisinin şu anda tam üzerindeyiz.

Yarın ise dördüncü aşama gelecek. Ölüm! Sonra beşincisi, yeniden

diriliş… Ve sonuncusu, döndürülüş.

Bu yaratılış çizgisine mutlaka ölüm, yeniden diriliş ve

döndürülüş de dâhildir. Ancak bu kitabın esas konusu diriliş değil,

şu anımıza kadarki yaratılış süreci idi. Buna rağmen ilk

bölümlerde belirttiğim gibi, ölüm ve yeniden dirilişten itibaren

sürece dâhil bazı ayetler, yaratılışın ilk evrelerine dair çok önemli

ipuçları verdiği için, onlardan da kısaca bahsetmem gerekir…

Ölüm ve Kıyamet

O ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de “İşte bu senin

yan çizip kaçmakta olduğun şeydir” denildiğinde.

Page 83: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

83

İşte yukarıdaki tek bir ayet. Başı sonu belli. Neden böyle bitti

dersiniz? “denildiğinde” ne oluyor? Orada cevabı yok. Çünkü

cevabı müteakip ayette…

Sur’a üfürülmüştür. İşte bu tehdidin gerçekleştiği gündür.

Dikkat ettiğinize eminim. Ölüm bir süreç işi. O ölüm anının

zamanı son nefes kadar kısa belki de. Ama ölenin algısında ölüm

gerçeğinin hak olduğunu belki de kendi algısıyla uzun ve net bir

kabul ediş var. Peki, son nefes bittiği andan sonra ne oluyor?

Belki bu mekânın zamanından gayri kısa bir uyuma gibi… Engel

geçilip hemen ardından sur’a üfürülmüş olunuyor. Arada ne bir

kabir azabı var ne de bir sorgu. Sadece gerçeğe uyanış var.

Tehdidin gerçekleştiği gün, öldüğümüz günmüş meğer.

Demek ki kıyamet bize sabah kadar yakın, hatta belki bir nefes

kadar yakın. Saatin kopmuş olduğu güne uyanmak işte o kadar

yakın. İster 2019’da kopsun ister 22219’da hiçbir şey fark etmiyor.

Öleceğiz ve az sonra anlamış olarak dirileceğiz. Bizse halen

uykudayız.

Yeniden Diriliş Nasıl Olacak?

O, ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır. Ölümünden

sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. Sizi

topraktan yaratmış olması O’nun delillerindendir. Sonra siz

yayılmakta olan bir beşer türü oldunuz.

Verilen örnek bize şunu gösteriyor… Yeryüzü nasıl ki evreden

evreye ve milyarlarca senede yaratıldı ve sonunda bir beşer türü

olarak bizler var olduk… Aynı biçimde benzer evreler neticesinde

Page 84: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

84

işleyecek benzer uzunlukta bir süreçten sonra yeniden diriltilmiş

olabiliriz. Şüphesiz yeryüzünü ölümünden sonra dirilten, ölüleri

de elbette dirilticidir (41:39). Bu aradaki uzun zaman dilimi bir

ölü için zamansızlıkta ve yok hükmündedir. Öleceğiz ve az sonra

sur’a üfürülmüş olarak dirileceğiz.

Sonra gerçekten, kıyamet günü diriltileceksiniz.

Hesap Günü

Hesaba çekilişle ilgili öyle ayetler var ki, tüm anlattığımız

yaratılış hikâyesiyle bire bir tutarlı ifadeler içeriyorlar. Bunların

önemli bir kısmı Kaf suresinde geçiyor.

Biliyorsunuz ki hesaba tek başımıza çekileceğiz. Kendi yapıp

ettiklerimizin karşılığını bulacağız. Peki o halde, Kaf suresinde

bahsedilen şu durum nedir? Kitap tutarlı olmak zorundadır.

Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir tanık ile gelmiştir.

Bu ayette geçenleri genellikle bizi sürüp götüren iki melek

olarak algılıyoruz. Gerçekten öyle mi acaba? Devam edelim

bakalım…

Andolsun sen bundan gafildin. İşte biz de senin üzerindeki

örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bu gün görüşün keskindir.

Nefse deniyor ki, üzerindeki örtüyü kaldırdık ve sen daha önce

seni örten bu şeyden habersizdin. Nasıl bir örtü bu? Ve nefis

ondan nasıl habersiz oluyor? Devam edelim…

Page 85: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

85

Onun yakını (karinu-hu) dedi ki: Şu benimle beraber hazır

olan.

Yakını? Kimdir bu? Nefis onunla birlikte hazırmış. Melek mi?

Yoksa!

Atın cehennemin içine! Bütün inatçı kâfirleri! Hayra engel

olan, haddi aşan şüpheciyi!

Neler oluyor? Yoksa bazı meallerdeki gibi seslenilen melekler,

biri sürücü, biri şahit olanlar mı? Peki, o arada konuşan “yakını”

kimdi?

Ki o, Allah’la beraber başka ilah kıldı. O halde atın onu,

şiddetli azabın içine!

Kim bu ortak koşan kişi? Nefis mi yakını mı? Cevap, bir itirazla

geliyor…

Onun yakını (karinu-hu) dedi ki: Rabbimiz! Onu ben

azdırmadım. Çünkü o, uzak bir sapıklık (delalet) içindeydi.

Neler oluyor sizce? Eğer atılan sadece oraya hesaba getirilense,

yakın dostuna ne oluyor da hemen itiraz ediyor? Devam edelim.

Düğüm çözülecek.

Benim huzurumda çekişip durmayın. Ben size daha önce kesin

bir uyarı gönderdim. Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve

ben kullara zulmedici değilim.

Page 86: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

86

Sözü hatırladınız umarım. Hani “Ben cehennemi cinlerden ve

insanlardan sana (İblis’e) uyanlarla dolduracağım” şeklindeydi.

İşte onun günü gelmiş durumda.

O gün cehenneme diyeceğiz: “Doldun mu?” O da: “Daha fazlası

var mı?” diyecek.

Tek başına hesaba çekilecek bir nefis. Onun yakını (karinası)

denilen, onu ben saptırmadım diyen kişinin, nefsin fücurunu

temsil eden şeytan olduğu bence açık. Bir taşıyıcı beden ve

içindeki takvadan habersiz, fücuru olarak karinası olmuş

cinlerden bir şeytan! Diyor ki, onu ben saptırmadım. Elbette ki

kavramsal.

Kaf suresindeki yakını (karini) olanın nefsin kendi fücuru

(kötülüğü-şeytanı) olduğuna dair çıkarımımdan ikna olmamış

olabilirsiniz. O halde bir de şunu dinleyin…

Kuran’da işitme ve görme duyuları takvayı bulmak için verilmiş

olarak simgelenir. Deri ise genelde beşerin bedeni yönü ile… Ve

Fussilet suresinde bunların nefis aleyhine şahitlik edeceklerine

dair de ayetler vardır. Hemen bitiminde cehenneme atıf getirilip

cehenneme atılış nedeni şöyle açıklanır…

Biz onlar için yakınlar (karineler-kurenae) hazırladık (kabuk

gibi üzerlerine kaplattık). Onlar da önlerinde ve arkalarında

olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinlerden ve

insanlardan kendilerinden önce gelip geçmiş toplumlar için

geçerli olan söz onların üzerine hak oldu. Muhakkak onlar

hüsrana düşmüş oldular.

Page 87: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

87

Elinizdeki bu kitabı başından beri okumuşsanız burada neler

olduğunu, neyi anlattığımı daha iyi anlamışsınızdır. Karine

denilen yakınlar her kimse demek ki insanların üzerine örtülmüş,

karıştırılmış, musallat edilmiş… Onlar da süslü göstermişler her

şeyi. Aynen Allah’a isyan eden İblis’in dediğini yapmışlar. Ve

Allah’ın cinlerden ve insanlardan ona uyanlar hakkında verdiği

“cehennemi onlarla dolduracağım” sözünün muhatapları

olmuşlar. Yukarıdaki karinesiyle hesaba çekilen nefis sanıyorum

şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Her ayet yaratılış serüvenini

onaylıyor. Kitapta hiçbir çarpıklık yok ve alakasızlık da yok.

Döndürülüş

Döndürülüş aşamasında araf, cennet ve cehennem söz konusu

elbette. Gökyüzünü aşmak isteyenlere bir engelin söz konusu

olması, ateşin onları izlemesi… Ve de buna bağlı olarak göklerle

ilgili verilen bazı ayetler…

Allah, yeryüzünü sizin için bir karar yeri, gökyüzünü bir bina

kıldı…

Hatırlarsanız karar yeri’nin “geçici bir mekân” olduğu anlamına

geldiği üzerinde daha önce delille konuşmuştuk. Bu ayette

gökyüzü için böyle bir şey denmiyor. Aksine “sizin için bina

kıldık” deniyor. Arada ciddi bir fark ve bence ciddi bir manidarlık

var. Burada bina’nın kelime anlamını hepimiz biliyoruz zaten.

İçinde yaşanacak yer. O halde, burada yeryüzü sizin geçici

mekânınız, kalıcı mekânınız ise gökyüzü denmiş olmuyor mu?

Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyen için süsledik.

Ve onu kovulan her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı

yapan olursa onu da parlak bir ateş izler.

Page 88: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

88

İşte bu kalıcı mekânda bir takım burçlardan, (daha önce de

belirttiğim gibi) kanımca yıldız kümleri ve galaksilerden

bahsediliyor. Ve orasının kovulan her şeytandan korunduğu

belirtiliyor. Her şeytansa buna cin de dâhil ins de… Demek ki

şeytanlar da, şeytanlarına uyup kaybedenler de oraya, o binaya ya

da o binada herhangi bir yere ulaşamayacaklar. Ay’a gidebilirler,

belki Jüpiter’e de… Ama asla o parlak ateşle korunan duvarı

aşamayacaklar. Kimler? Kaybedenler! Ne zaman? Her zaman ve

buna Ahiret de dâhil. Bir de onun hakkındaki güzellikleri

kulaklarıyla duyup, bilip, buna rağmen oraya gidememek ne

büyük bir azap olsa gerek, değil mi?

Ey cin ve ins toplulukları! Eğer göklerin ve yerin

bucaklarından aşmaya güç yetirebilirseniz hemen aşın! Ancak

üstün bir güç ile (sultan- bi sultanin) olmadan aşamazsınız. Şu

halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve kızıl bir duman

salıverilir de kurtulup başaramazsınız.

Bu ayette “cin ve ins toplulukları” olarak adı geçen kelime çok

ilginçtir, birçok ayette kullanılan halk ya da ümmet kelimesi değil.

Ya ne? “Muaşera” diye bir kelime. Tanıdık geldi mi? Hani adab-ı

muaşeret kuralları vardı, hani görgü kuralları vardı ya!

Hatırladınız mı? İşte tam da o kelime. Muaşera, yani bir aradalık!

Bir arada olma durumu. Ayetteki ifade ne oldu şimdi?

“Ey cin ve ins bir aradaları!”

Böyle iddia edip bırakmayacağım elbette. Bu kelime Kuran

boyunca birisi bu ayet olmak üzere sadece üç yerde (6:128, 6:130

ve yukarıdaki 55:33’te) kullanılıyor ve her birinde de cinler

geçiyor. Herhangi bir toplumdan, ümmetten, halktan

Page 89: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

89

bahsedilirken bu kelimenin kullanıldığı tek bir ayet bile yok.

Madem öyle, bakalım diğer iki ayette ne deniyor…

Onların tümünü toplayacağı gün “Ey cin muaşerası!

İnsanlardan çoğunu edindiniz. İnsanlardan onların dostları

derler ki: Rabbimiz! Kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim

için tespit ettiğin süreye ulaştık…

Ey cin ve ins muaşerası! İçinizden size ayetlerimi okuyan ve

size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyaran elçiler

gelmedi mi? Onlar: “Kendimize karşı şahit olduk (kalu-

şehidna) derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kâfir

olduklarına dair kendi nefislerine karşı tanıklık ettiler.

Hesaptan sonraki döndürülüş aşamasında, tekrar göklere

dönelim… Kısaca demek ki gökler bir bina ve o binaya kötülerin

giriş izni yok. İster bir arada olsunlar ister ayrı ayrı! Ama

giremeyecekler. Ne şimdi ne de ahirette.

Yaratılışın önemli aşamalarını bir bir anlatan Araf suresi,

ilginçtir ki döndürülüş aşamalarıyla bunu birleştirerek bize ahireti

de anlatıyor aynı zamanda.

Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı

büyüklenenler için göğün kapıları açılmaz. Ve halat iğne

deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler. Biz suçluları

böyle cezalandırırız.

Yukarıdaki şihablardan bahseden ayetlerle birleştirdiğinizde ve

bugünkü bilimin size anlattıklarıyla yoğurduğunuzda eminim ki

Page 90: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

90

sizin de benim gibi zihninizde bir harita oluşuyordur. Allah

kimseye zulmetmeyecek. Kötülüğün sadece bire bir karşılığını

verip onları işleyenleri bir daha çıkartılmayacakları bir yerde

bırakırken, göğün kapılarını kat be kat karşılıklarla iyilere

açacaktır.

Kötüler için cehennemden yataklar, üstlerine örtüler verken

(7:41), iman edenlerse cennetin ashabıdırlar ve orada sonsuz

olarak kalacaklardır (7:42)

Azabın ve ecrin nasıl olduğu Allah’ın takdirindedir. Biz O’ndan

gelenlerin hepsine razıyız.

“Bizi gerçeklere ulaştıran Allah’a şükürler olsun. Eğer Allah

bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik.”

…diyebileceğimiz güne hep birlikte ulaşmamız temennisiyle

biraz da şu cennet meselesini açalım ve öyle bitirelim…

Page 91: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

91

Cennet ve Cehennem Nerede?

ennet, cehennem, araf gibi mekân bildiren kelimeler

tekil ya da çoğul olarak Kuran’da defalarca geçiyor… Ve

bu halleriyle aslında Kuran o mekânların ne olduğunu,

nasıl olduğunu, nerede olduğunu ya da olacağını açıklıyor. Buna

rağmen zanna ve rivayetlere çokça yüz verip ama ayetlerin ne

dediğine aldırış etmeden konuşan çok… “Acaba Kuran bize bu

konuda ne söylüyor?” diye konuşan ya da yazan pek yok… Kuran’a

göre cennet daima gökle ilgi halindedir.

Göğe yönelip yedi gök düzenleyen Allah…

Çoğunlukla çoğul biçiminde “es-semavat” olarak geçtiği halde

bu ayette olduğu gibi nadiren gökten tekil olarak bahis geçer. Bu

ayetten anlaşılan… Allah’ın tek bir göğe yönelip ondan yedi taneye

çıkarmasıdır. Buradaki yedi sayısı çokluk benzeşimi olarak

anlaşılabilir… Ancak açıklayan başka ayetlerde bunun katlar

halinde olduğunu da okuduğumuzda net sayı olarak da yedi

tanedir şeklinde çıkarım yapmamızda bir engel görünmüyor. Yine

de ister yedi olsun, ister çokluk anlamında… Her zaman tekil

geçen (el-ard) yeryüzünün üzerindeki bizim bildiğimiz

gökyüzünün ilk tabaka olduğunu ve bunun da (es-sema olarak)

kitapta tekil olarak geçtiğini anlayabiliyoruz. Şimdilik bu bilgiyi

cebimize koyalım… Lazım olacak…

Yüzünü göğe çevirdiğini görüyoruz…

C

Page 92: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

92

Her ne kadar bu ifade bulunduğu halden ve mekândan kurtulup

özgürleşmek için yardım dilemeye atfediliyor olsa da yardımın

göğe bakıp isteniyor olması manidardır… Bizim de derin

duygularla yardım ararken göğe bakmamız bir rastlantı olmasa

gerek…

Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet…

Bu ayet “Cennet ne kadar büyüklüktedir?” sorusunun cevabını

veriyor. Yine de cennetin büyüklüğünün göklerle ilişkilendirmesi

boşa olmasa gerek…

Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır…

Burada mirastan kastın… Zaten o varlıkları vermiş olanın

onların gerçek sahibi olduğu anlaşılıyor. Yoksa şu anda

yeryüzünün ve göklerin başkasının elinde olduğu… Ve sonra…

Bizim konuşma dilinde anladığımız anlamda… O’na miras kalacağı

değil… Burada konu bağlamında dikkat çekmek istediğim nokta

ise onlarla ilgili Allah’ın gelecek planları olduğudur… Ve O’nun

planına göre… Bir sona ya da devama sahip olacağı… Bir gerçek

olarak ortaya çıkıyor… Bu da cepte…

Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler… Rabbim sen

bunları boşuna yaratmadın derler…

Bu kadar büyük ve çeşitli yıldızlar, gezegenler ve gök cisimleri

arasında bir toz zerresi kadar bile büyüklüğü olamayan

Samanyolu galaksisinde… Küçük bir güneş sisteminde… Onun

Page 93: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

93

içinde Dünya denilen ufacık bir gezegende… Küçük bir kara

parçasında… Küçük bir konutun bir odasının… Bir köşesinde…

Nefes alıyoruz. Bu kadar çok şey bu kadarcık bir hayat için mi? Bu

kadarcık bir mekân işgal edebilmek için mi? Elbette hayır! Bu

kadar basit olsa, bu kadar teşkilatın… Ve daha da önemlisi…

Bilimsel seviyemizin… Neden var olabildiğini ve halen yapıtaşını

açıklayamadığı bu aklımızın… Gereği var mı?

Şu anda sizinle beraber yaptığımız da ayette söylenen değil

midir? Bu kadar büyük bir evren… Ve belki de on dört milyar ışık

yılının ötesinde… Bugünkü zaman algımız dolayısıyla

göremediğimiz, bilemediğimiz öteler… Boşuna var edilmiş

olamaz. Varlığımıza ve yok olmamıza sebep olabilecek kadar

kusursuz bir denge içindeki evrende… İki santimlik bir göktaşı

çekiminin var olup olmamasına bağlı… Debelenen bunca

hayatlar… Boşuna var edilmiş olamaz. Bu kadar tesadüf,

tesadüfün tanımını bile yerle bir eder.

Havariler “Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra

indirebilir mi?” demişlerdi…

Yine manidar bir örnek… Havarilerin istediği bir sihirbazlık

değil aslında… Eğer İsa’dan bir sihir istiyor olsalardı göğü işin

içine katmaları şart mıydı? Sanıldığı gibi Allah’ı mekânla ve

maddeyle de özdeşleştirmiyorlar… O’nun her şeyi kuşattığı

bilinciyle hareket edip, nimetini gökten bekliyorlar. Rabbi değil,

Rabbin nimetini gökte biliyorlar.

Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için

bir bayram ve bir belge olsun…

Page 94: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

94

“Öncemiz ve sonramız” için… Öncemiz ve sonramız için bir

sevinç ve bir (ayet) delil olsun istiyorlar… Bilimsel birikimimizle

bu söylemi birleştirebilir miyiz? Bence birleştirebiliriz… Özellikle

de (ahir) sonramız için bir delil olarak sunulması yine çok

manidardır. Ahirde nimetlenilecek yer göklerdir. Bu anlamda da

istikbal (gelecek) göklerdedir.

Onlara bir delil/ayet getirmek için yerde bir delik açmaya veya

göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap)…

Burada elçiye ve onun şahsında elbette bize de bir sesleniş var…

Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, ne kadar gerçeği ortaya koyarsak

koyalım… Gösterdiğimiz yazılı apaçık ayetlere… Anlaşılır akıl

yürütmelere ve bilimsel ve görünür bilgilere rağmen… İnsanların

büyük bir kısmı kitaba, ya bilmeden inandığını söylüyor ya da

onunla hiç ilgilenmiyor. O güne kadarki kirli ve ön kabullü

bilgileri üzerinde akıllarıyla düşünmekten ve yanılmış olmaktan

korkuyorlar.

Ayetin bu yönünü hatırladıktan sonra konumuzla ilgili ifadesine

geçtiğimizde açıkça görüyoruz ki… Büyük deliller yerde bir delik

açıp altını göstermekten… Ve daha da önemlisi göğe doğru bir

merdiven kurabilmekten geçiyor… Bunun da ne kadar manidar bir

söz dizisi olduğunu anlamak gerek… Geleceğin kötü tarafı yerin

altında, iyi tarafı ise göklerde… Adeta cehennem yerin altında,

cennet ise göklerde der gibi… Konu bağlamındaki kanıt göklerde…

İbrahim’e -kesin biçimde bilebilmesi için- göklerin ve yerin

melekûtunu gösteriyorduk…

Page 95: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

95

Bu ayetin devamında İbrahim nebi Rabbini bulma yolunda

yıldızı, ayı ve güneşi teker teker deneyip aklediyor… Ve sonunda

Rabbinin onlardan biri ya da onların maddesel yönü ile

açıklanabilecek olmadığını… Onların da manen üstünde ve onları

var eden olduğunu anlayıp halkına anlatmaya başlıyor. Dikkat

çekmek istediğim nokta ise kesin bir bilinçle anlayabilmek için

göklerin ve yerin kanıtlar içerdiğidir.

O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için

size yıldızları var edendir…

Bu ayetin öncesinde ve sonrasında hem kozmik hem de

biyolojik anlatımlar vardır. Konu yıldızların, sadece biz düz bir

zeminde iken yol pusulası olmaları değil… Yeryüzü ve gökler ile

ilişkili olarak hem doğru ile yanlışı ayırt eden yolun açıklanması

hem de gelecekte gidilecek bir yolun manidar biçimde açıklanması

olabilir. Gelecek zaman, yıldızların ötesi ile ilişkilidir. Bu ayetin

hemen ardından gelen ayete bakın…

Sizin için bir karar (kalış) ve konuluş yeri vardır. Kavrayabilen

bir topluluk için ayetleri açıkladık…

Bir karar yeri… Yani kalınan yer… Konuluş yeri… Yaşanılacak

yer… Önce yıldızlarla bulunan yol... Ve akabinde bu ayet… Bir

önceki ayetteki açıklamanın sadece manen bir yol olmadığının

delili gibi durmuyor mu?

Onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat iğnenin deliğinden

geçinceye kadar cennete girmezler…

Page 96: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

96

İşte tekrar geldik, belki de en can alıcı ayete… Açıkça cennetin

yolunun gökten geçtiği açıklanıyor. Şimdi cebimizden o tekil göğü

“es-sema”yı çıkaralım… Burada da aynısı var. Göklerin kapısı

değil, göğün kapısı açılıyor… Diğer göklere geçiş bildiğimiz göğün

geçilmesiyle mümkün.

Bu konunun üzerine birçok bilimsel kozmik araştırmayı konu

ederek birçok farklı çıkarım yapabilirsiniz. Zamanın izafiyetinden,

solucan deliklerine, paralel evren teorilerinden, kara deliklere,

diğer galaksilere olan mesafelerden, beşinci altıncı boyutlara

kadar neyi düşünürseniz düşünün… Ne çıkarımlarsanız çıkarın…

Ne şekilde olursa olsun hepsi kozmik bir seyahat içerecektir.

Evrende ya da görünür evrenin ötesine bir seyahat… Ve

inanıyorum ki bugün açıklanabilir olmasa da… Bu seyahat

açıklanabilir bilimsel tespitler içerecek ve Allah’ın evrensel

sünnetinin dışında olmayacaktır.

İşin ilginç taraflarından birisi de bunu başaran insanların o

kapılardan geçebilecek olması… Bu yeterliliğe ulaşamayanların o

kapılardan geçebilip bu seyahati gerçekleştirmelerinin mümkün

olmayacağıdır.

Göğün kapıları açılarak girilebilecek bir cennet ve bu ayetin

hemen ardından gelen ayetler… Cehennem ve cennet halinin ve

fiziki şartlarının da açıklanmaya devam edilmesi… Aynı anda iki

kesime ayrılan insanların da bu gerçeği Araf denilen geçiş

güzergâhında fark edişleri… Uzun… Üzerinde çok uzun

düşünülebilecek ve fazla bir zan’a düşmeden bugünkü bilimsel

tespitlerle bile uyum halinde olduğu anlaşılabilecek ayetler…

İsteyen okur, dileyen düşünür.

Tüm bunlarla birlikte bu geçiş evresinin nasıl olacağı ve o

aşamaya kadar neler olacağı ile ilgili ifadeler var kitapta… Bu

Page 97: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

97

noktada konuya “saat” dâhil oluyor. Yıkılış saati… Kıyamete

götüren süreç… O da çeşitlenebilir.

Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır…

40’ıncı ayette gök kapıları kapatılan kişilerin 41’inci ayette

üzerlerine örtüler çekilerek girecekleri cehennemden

bahsedilmesi… İlginç değil mi? Cehennem yakınlarda bir yerlerde

olsa gerek…

Kendisine ayetleri verdiğimiz kişi yere saplandı…

Burada tabi ki bir benzetim var… Eriştiği bilgiye rağmen, o

bilgiyi kullanarak dünyaya meyleden kişi… Ancak yine de bu

teşbihin yere saplanmak şeklinde verilmesi “cehennemin tanımı”

açısından manidar olabilir.

Saat… Onun zamanını O’ndan başkası açıklayamaz. O,

göklerde ve yerde ağırlaştı…

Saat diye bahsi geçen şey “büyük vaka, ağır olay” ve benzeri

ifadelerle geçiyor. Ansızın gerçekleşeceği ve tümüyle haberdar

olunamayacağı bildiriliyor. Dikkat çekici nokta ise bu olayın yer

ve göğün çerçevesinde olacağıdır. Tam olarak (tamamen) bir yok

oluşa dair çıkarım epeyce zor.

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı

olanlar ve bununla tatmin olanlar…

Page 98: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

98

Dünya hayatına razı oluşun kötülerle ilişkilendirilmesi Allah’ın

isteyene istediğini verişi ile birleştirilirse acaba nihayette de

yıkılmış ve bozulmuş bir dünyanın cehenneme dönüşebileceğine

bir çıkarım olabilir mi?

Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada kahırlı nefes alıp

vermeler vardır… Onlar, Rabbinin dilediği şey hariç, gökler ve

yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır…

Burada dikkat kesileceğimiz ifade “gökler ve yer sürüp gittikçe”

ifadesidir… Demek oluyor ki cehennem her nerede ise (ki bu

ayetten önce kabirlerden kalkılmış olan hesap gününden

bahsedilmektedir) gökler ve yerin varoluşu çerçevesindedir. Ebedi

oluşu onlara, mekâna bağlıdır…

Ancak buradan onların bir gün biteceği anlamını

çıkarımlayamayız… Göklerin ve yerin sürüp gidişinin

sonlanacağını ve böylece cehennemin de bir gün sona ereceğini

söyleyemeyiz… Çünkü bu bir kanıt pekiştirme ifadesi de olabilir…

Yani ebedi olarak orada kalmak, var olabildikleri yerin de ebedi

olduğunu pekiştiriyor olabilir… Arapça “Sürüp gittikçe ebediyen

orada kalacaklar” ifadesi Türkçede “sürüp gideceğine göre onlar

da orada hep kalacaklar” ifadesinin karşılığı gibi duruyor. Ancak

yine de zamanın izafiliği üzerinde konu farklı düşünülebilir.

Kalacakları yer ise, başka bir yer tanımlanmadığına göre, gök

kapılarından geçemeyenlerin kalacağı yerdir. Buradan (o gün

dönüşeceği haliyle) mevcut dünyanın ya da onun altının

olabilirliği ihtimali yüksek görünüyor…

Rabbin cehennemdekilere olası bir dilemesi ise ebediyeti

bozmayacağına göre… Yüksek adaleti dâhilinde kişilerin hak ettiği

Page 99: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

99

bir dileyiş olacaktır… Cehennemin varoluşunun sona ereceği

anlamını taşımaz. Ancak Allah kaybedenlere hak edişinin bire bir

karşılığını verecektir… Cehennemlikler için, daha fazlasını değil.

Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilediği

şey hariç, gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz

kalacaklardır.

Hemen akabindeki bu ayet de cennet için aynı şeyleri

söylüyor… Gökler ve yer sürüp gittiği sürece kalınacak yer…

Demek ki cennet de bu yaratılış sınırlarında bir yerde… Rabbin

cennettekilere olası bir dilemesi ise ebediyeti bozmayacağına göre

merhameti dâhilinde daha olumlu bir dileyiş olacaktır… Cennetin

varoluşunun sona ereceği anlamını taşımaz. Cennetlikler için hak

ediş, yaptıkları iyi işlerin kat be kat fazlasıdır.

Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz,

güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.

O halde güzel işlerin ve başarının meyvesi de çok muhtemelen

göklerde olacaktır.

Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere)

dönüştürüldüğü gün… Allah’ın huzuruna çıkacaklardır.

Kimi meallerde “değiştirilmesi” diye geçişi hatalıdır… Burada

yerin ve göğün başka yer ve göklere dönüştürülmesi, onların yok

olup başkalarının getirilerek değiştirilmesi değil, zaten var

olanların bir değişim, dönüşüm geçirmesidir. Dolayısıyla cennet

ve cehennemin bu sahada olacağı anlamı çıkıyor.

Page 100: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

100

Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, oradan yukarı

yükselseler de… İkna olmazlar…

Yine gökyüzünden açılacak bir kapıdan ve o kapıdan geçişin

gerçeği görüş ile ilişkilendirilmesi, varılacak müjdeli yer hakkında

aynı intibayı bize veriyor…

Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için

düzenledik. Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.

Bu ayet de, gökyüzünün tekil geçtiği ayetlerden biri… Burçlar

yıldız kümeleriyse ve gözle görülebiliyorsa bu kümeler Samanyolu

galaksisinin içinde olmalı. Bu anlamda “yakın göğün yıldızlarla

donatılması” ayeti (37:6) ile örtüşüyor. Eğer cennet göklerde ise…

Onun da Samanyolu galaksisinin dışında olma ihtimalinin daha

olabilir olduğu çıkarımlanabilir… Ama elbette bilimsel

seviyemizin geldiği nokta bu çıkarımımızı zamanla güncellenerek

izdüşürebilir de.

Ayrıca arafı aşmadan önce toplanan insanların cehennemi

açıkça görecek biçimde diz üstü çökmüş vaziyette çevresinde

olacakları… Oradan iman edenlerin kurtulacaklarını ve

diğerlerinin içine bırakılacaklarını anlatan ayetler de bu görüşü

destekler niteliktedir.

Tüm okuduklarınız hüküm değil, sadece ufuk paylaşımıdır. Gök

kapılarından en büyük mutlulukla geçmeniz temennisiyle…

Page 101: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

Yaratılış Kalemi 2.Sürüm

Cengiz Yardım

Kalemzáde e-kitap2016 [email protected]

Nisan 2016|DARICA

Kitabın tüm hakları yazara aittir

Hiçbir içerik, yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz

Paylaşılabilir ancak ticari değildir

Para ve sair yollarla satılamaz

All rights reserved to the author

On behalf, any content of the book can not be used without permission

Can be shared but not commercial

No permission for sale

Page 102: Yaratılış Kalemi - kalemzade.net±lış... · On behalf, any content of the book can not be used without permission Can be shared but not commercial No permission for sale . 3

102

Yaratılış Kalemi 2.Sürüm

Cengiz Yardım

Kalemzáde e-kitap2016 [email protected]

Nisan 2016|DARICA

Kitabın tüm hakları yazara aittir

Hiçbir içerik, yazarından izin alınmaksızın kullanılamaz

Paylaşılabilir ancak ticari değildir

Para ve sair yollarla satılamaz

All rights reserved to the author

On behalf, any content of the book can not be used without permission

Can be shared but not commercial

No permission for sale


Recommended