+ All Categories
Home > Documents > 19. Yüzyıl Türkiye Gezi Rehberleri: John Murray Yayınları, III. Disiplinlerarası Turizm...

19. Yüzyıl Türkiye Gezi Rehberleri: John Murray Yayınları, III. Disiplinlerarası Turizm...

Date post: 02-Dec-2023
Category:
Upload: ikc
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
15
III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi Adnan Menderes Üniversitesi Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi 04 - 05 Nisan 2014, Kuşadası, Aydın Ankara, Mart 2014 Editörler Nazmi KOZAK Osman E. ÇOLAKOĞLU BİLDİRİ KİTABI
Transcript

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

Adnan Menderes Üniversitesi Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi

04 - 05 Nisan 2014, Kuşadası, Aydın

Ankara, Mart 2014

EditörlerNazmi KOZAK

Osman E. ÇOLAKOĞLU

BİLDİRİ KİTABI

DETAY YAYINLARI : 589 1. Baskı : Mart 2014 ISBN : 978-605-5216-98-6 Yayıncı Sertifika No : 13188 Matbaa Sertifika No : 26649 Adnan Menderes Üniversitesi Turizm Fakültesi Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Her hakkı saklıdır. Yazarından yazılı izin alınmaksızın bu kitabın fotokopi veya diğer yollarla kısmen veya tamamen çoğaltılması, basılması ve yayınlanması yasaktır. Aksine davranış, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gereğince 2 yıldan 6 yıla kadar para cezasına çevrilemeyen hapis, 10 bin TL’den 150 bin TL’ye kadar para cezaları ile fotokopi ve basım aletlerine el konulmasını gerektirir. Dizgi : Detay Yayıncılık Kapak : Detay Yayıncılık Baskı ve Cilt : Bizim Büro Matbaacılık ve Basımevi

GMK Bulvarı No: 32/C Demirtepe-Ankara

GENEL DAĞITIM ve İSTEME ADRESİ

DETAY ANATOLIA AKADEMİK YAYINCILIK LTD. ŞTİ. Adakale Sokak No: 14/1 Kızılay/ANKARA

Tel : (0.312) 434 09 49 Faks: (0.312) 434 31 42

Web: www.detayyayin.com.tr e-posta: [email protected]

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi: 151-163, 04-05 Nisan 2014, Kuşadası, Aydın,

Bütün hakları saklıdır ISBN: 978-605-5216-98-6

19. Yüzyıl Türkiye Gezi Rehberleri: John Murray Yayınları

Aytuğ ARSLAN T.C. Selçuk Üniversitesi

Beyşehir Ali Akkanat Meslek Yüksekokulu

Turist Rehberliği Bölümü

E-posta: [email protected]

ÖZ Turizmin gelişme süreci Endüstri Devrimi öncesi ve sonrası olmak üzere genellikle iki farklı dönemde değerlendirilir. Turizm sektörünün tur operatörü, ulaşım araçları, konaklama tesisleri gibi çağdaş bileşenleri, Endüstri Devrimi ile yaşanan gelişmele-re bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Böylece 19. Yüzyılda Avrupa’dan Doğu’ya yapılan seyahatlerin sayısında artış olmuştur. Seyahate çıkma düşüncesinde olanlara yol-culuk öncesinde hazırlık ve yolculuk süresince ulaşım koşulları, rotalar, konaklama imkânları, yemekler, fiyatlar gibi konularda yardımcı olması amacıyla hazırlanan ge-zi rehberleri Avrupa’da 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren basılmaya başlanmıştır. Türkiye üzerine yayımlanan gezi rehberlerinin ilki John Murray yayınevi tarafından 1840 yılında İngiltere’de piyasaya sürülmüştür. Bu çalışmada bu yayınevinin 1840 ve 1854 tarihli Türkiye gezi rehberleri tanıtılmaktadır.

Anahtar sözcükler: Turizm, 19. yüzyıl, Türkiye, gezi rehberi.

GİRİŞ

Guillot (2007), Endüstri Devrimi’nden sonra demiryolu taşımacılığının gelişimi

ve deniz ulaşımında buharlı gemilerin kullanılmasıyla seyahat koşullarının

iyileştiğini ve 19. yüzyılın ortasına kadar Avrupa’dan Doğu’ya yapılan ferdi

gezilerin böylece planlı seyahatlere dönüştüğünü ifade etmiştir. Germener ve

İnankur (2002) İngiliz, Fransız ve Avusturya-Macaristan kökenli işletmelere ait

gemilerin İstanbul’a yaptığı ticari amaçlı seferlere düzenli, sık ve ekonomik

olmaları nedeniyle gezginlerin de katıldığını, yüzyılın sonuna doğru ise buharlı

trenlerin kullanımı ve demiryolu ağının genişlemesiyle alternatif bir ulaşım

şeklinin geliştiğini belirtmiştir. ‘Compagnie Internationale des Wagons-Lits’

adlı şirketin Doğu Ekspresi (Orient Express) adlı treninin ilk kez 1883 yılında

Paris’ten başlayıp İstanbul’da sonlanan seferi bu dönemde Avrupa’nın zengin

zümresi için yeni bir seyahat tercihi olarak ortaya çıkmıştır.

Müller-Wiener (2003) İstanbul limanına İngiliz buharlı gemisinin ilk 1827

yılında geldiğini, sonrasında İngilizlerin kurduğu ‘Danube’ ve ‘P & O’ (Penin-

sular & Oriental) adlı şirketlerin İstanbul’a direk seferler düzenlediklerini be-

lirtmiştir. Danube (Tuna) adlı buharlı gemicilik şirketi 1829 yılında Galati’den

başlayarak Karadeniz üzerinden Trabzon ve İstanbul’a (oradan İzmir ve Sela-

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

152

nik’e) ulaşırken, 1845’te P & O şirketi Liverpool-İstanbul arasında düzenli sefer-

leri başlatmıştır. Avusturya-Macaristan kökenli ‘Llyod’ firması Trieste-İstanbul,

Fransız ‘Compagnie des Messageries Maritimes’ ise Marsilya-İstanbul hattında

1837 yılı içinde faaliyete geçmiştir.

Turizm sektöründe halen varlığını sürdüren ‘Thomas Cook’, İngiltere’de ve

Avrupa’da başarıyla gerçekleştirdiği turlardan sonra, 1865 yılında Londra’da

açtığı ofisle tur operatörlüğünü başlatmıştır. Mısır ve Kutsal Topraklara (Ku-

düs) ilk turist grubunu 1869 yılında götürmüş, İstanbul’u da kapsayan ve yedi

ay süren ilk dünya turu 1872/73 yılında organize etmiştir (thomascook.com).

Böylece paket tur satışlarıyla birlikte düzenli turizm hareketleri başlamıştır.

19. YÜZYILDA ANADOLU’YA GELEN SEYYAHLAR

Schiffer’in (1999) çalışmasında tanıttığı 19. yüzyılda Anadolu’ya gelen İngiliz

seyyahlar arasında denizci, tüccar, bürokrat, asker, hekim, jeolog, arkeolog bir-

çok isim bulunmaktadır.

Bunlar arasında; John Griffiths Travels in Europe Asia Minor, and Arabia (1805),

Thomas Thornton the Present State of Turkey (1807), Thomas Macgill Travels in

Turkey (1808), William Martin Leake Journal of a Tour in Asia Minor (1824), Char-

les Colville Frankland Travels to and from Constantinople (1829), John Fuller Nar-

rative of a Tour through some Parts of the Turkish Empire (1830), David Urquhart

Turkey and its Resources (1833), William John Hamilton Researches in Asia Minor

(1842), David George Hogarth’ın A Wandering Scholar in the Levant (1896) adlı

seyyahlar ve seyahatnameler sayılabilir.

Başta başkent İstanbul olmak üzere Anadolu yerleşimlerini görme isteğinin

yanı sıra Osmanlı toplumunun gündelik yaşamı, kıyafetleri, yemekleri, eğlence-

leri, gelenekleri çerçevesinde daha çok toplum yaşantısını anlama çabasının

seyahatlerin başlıca gerekçesini oluşturması beklenirken, bu yüzyıl içinde asker,

diplomat, tüccar ve bilim insanlarının yaptıkları gezilerin amaçları ilgi alanları-

na göre şekillenmiştir. Avrupa ile Osmanlı Devleti arasında ticari, diplomatik

ve askeri ilişkilerin yoğunluğu gezilerin sayısında artışa neden olmuştur.

Said’e (1978) göre tarih, coğrafya, arkeoloji, etnografya, filoloji gibi bilim dal-

larının kurumsallaşmasının yanı sıra 1850 yılına kadar Avrupa’nın önde gelen

üniversitelerinde şarkiyatçılığın bir bilim dalı olarak gelişmesi Doğu’yu aka-

demisyenler için bir kariyer alanı haline getirmiştir. Akademisyenlerin seyahat-

leri üniversiteler, enstitüler ya da devlet tarafından finanse edilmiş ve bu gezi-

lerin kitap olarak basılması sağlanmıştır.

Birçok akademisyenin yazdıklarının sıradan okuyucuların bile ilgisini çeke-

bilmesinin nedeni araştırma sonuçları dışında yolculukta karşılaşılan güçlükler,

Bildiriler

153

toplumun gündelik yaşayışları, inançları, geleneklerine dair kişisel gözlemler,

Anadolu insanıyla yaşanan diyaloglar, ulaşım, konaklama, yeme-içme konu-

sunda ihtiyaç duyulacak ilginç ve pratik bilgileri içermesidir. Başka bir ifadeyle,

bilim çevresine sunulmasından dolayı akademik bir çalışma hüviyetindeki bu

eserler, aynı zamanda birer seyahatnamedir.

19. YÜZYIL GEZİ REHBERİ YAYINCILIĞI

Aynı yazın türünde olmalarına karşın gezi rehberleri; yazarı, amacı, üslubu ve

içeriği yönünden seyahatnamelerden ayrılır. İlk örnekleri Avrupa’da 19. yüzyı-

lın ilk yarısından itibaren basılan gezi rehberleri seyahatnamelerden farklı ola-

rak genellikle bir kişi tarafından yazılmamış, gezginlerin katkılarıyla oluştu-

rulmuş ve yayınevinin adıyla basılmıştır. Seyahate çıkma düşüncesinde olanla-

ra yolculuk öncesinde hazırlık ve yolculuk süresince ulaşım koşulları, rotalar,

konaklama imkânları, yemekler, fiyatlar gibi konularda yardımcı olması ama-

cıyla hazırlanan gezi rehberlerinde bilgiler hikâyeci anlatımdan ziyade detaylı

ve açık biçimde sunulmuştur.

19. yüzyılda gezi rehberi alanında ‘Baedeker’ ve ‘John Murray’ adlı iki yayı-

nevi ön plana çıkar. Kurucularının isimlerini taşıyan yayınevlerinden ilki 1827

yılında dönemin Prusya Krallığı sınırları içerisinde Koblenz kentinde, ikincisi

İngiltere’de Londra’da 1768 yılında faaliyete geçmiştir.

Mendelson (1985) ve Bruce’un (2010) verdiği bilgiye göre Alman Karl Baede-

ker, Röhling yayınevinin 1828 yılında yayımladığı, Prof. J. A. Klein tarafından

kaleme alınan ‘Rheinreise von Mainz bis Cöln; ein Handbuch für Schnellreisende’

(Mainz’den Köln’e Ren Nehri Seyahati: Gezginler için bir elkitabı) adlı gezi

rehberini 1832 yılında Baedeker yayınevi olarak tekrar basmıştır. Baedeker,

kitabın 1939 yılındaki gözden geçirilmiş baskısına ulaşım, konaklama, restoran-

lar, gezilecek yerler ve fiyatlar gibi unsurları da ekleyerek gezi rehberleri için

bir temel oluşturmuştur. 1835 yılında Hollanda ve Belçika, 1844 yılında İsviçre

ülkelerine yönelik Almanca gezi rehberleri aynı yayınevi tarafından basılmıştır.

Bunlar dışında 1836 yılında İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca dille-

rinde turistlere yabancılarla anlaşmasına yardımcı olmak amacıyla ‘Traveller’s

Manual of Conversation’ (Gezginin Konuşma Elkitabı) adlı kitabı yayımlamıştır.

Hemen hemen her konuda ihtiyaç duyulan kelimelerden, soru kalıplarından,

diyalog ve mektup örneklerinden oluşan kitap, editörün önsözde belirttiğine

göre külfetli turist rehberlerinden mümkün olduğunca kurtararak, bağımsız bir

seyahati turistlere sağlama amacındadır.

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

154

“The Editor's object as in the case of his other handbooks, is to promote the freedom

and comfort of the traveller, and render him, as far as possible, independent of the

troublesome and expensive class known as “Valets de place”.

John Murray, Baedeker’in hazırladığı gezi rehberlerinde kendisine örnek al-

dığı, bu nedenle özsözlerde övgüyle bahsettiği Londra merkezli bir yayınevidir.

MacKenzie’nin (2005) verdiği bilgiye göre 1836 yılında III. John Murray yöne-

timindeki yayınevi tarafından ilk defa ‘Gezginler için Murray’in El Kitapları’

(Murray's Handbooks for Travellers) adıyla gezi rehberi dizisinin basımına

başlanmıştır. J. Murray’in 1836 yılında Avrupa kıtası üzerine yayımlanan ilk

gezi rehberi ‘A Hand-book for Travellers on the Continent’ beş yıl içinde 10.000

satış rakamına ulaşmış ve ülkelerin tek tek anlatıldığı sonraki yayınlar için bir

temel oluşturmuştur.

JOHN MURRAY TÜRKİYE GEZİ REHBERLERİ

19. yüzyılda John Murray Yayınevi tarafından Türkiye üzerine hazırlanan gezi

rehberleri Avrupa ülkelerini içeren örneklerle hemen hemen eş zamanlı olarak

piyasaya sürülmüştür. Bu yüzyılda Türkiye’yi içeren beş gezi rehberi farklı

yıllarda yayımlanmıştır. Bunlar;

‘A Hand-book for Travellers in the Ionian Islands, Greece, Turkey, Asia

Minor, and Constantinople’, 1840.

‘A Hand-book for Travellers in Turkey’, 1854.

‘Handbook for Travellers in Constantinople: The Bosphorus, Dardanel-

les, Brousa and Plain of Troy’, 1871.

‘Handbook to the Mediterranean: its cities, coasts, and islands’, 1881.

‘Handbook for Travellers in Asia Minor, Transcaucasia, Persia’, 1895.

Bunlardan ilki 1840 yılında (1845 yılında 2. baskı) ‘a Hand-book for Travellers in

the Ionian Islands, Greece, Turkey, Asia Minor, and Constantinople’ adıyla Lond-

ra’da basılmıştır (Res. 1-2). Önsözde Türkiye, Yunanistan, Anadolu ve çevrede-

ki adalarla olan iletişimin son zamanlarda gelişmesine bağlı olarak artan ziya-

retçi sayısından dolayı bir gezi rehberine olan talebin günden güne hissedildiği,

ayrıca Almanya, İsviçre ve Avrupa’nın diğer ülkeleri için benzer rehber çalış-

malarının tamamlanmasıyla Doğu’ya yönelik bir gezi rehberi ihtiyacının kendi-

liğinden ortaya çıktığı belirtilmiştir. Çalışmanın büyük bir bölümü kendisine

önsözde teşekkür edilen Godfrey Levinge’in 1831, 1832, 1833 yıllarında Do-

ğu’da geçirdiği dönemde tuttuğu notlardan oluşmaktadır. Levinge, aynı notlar

üzerine kurulu gezi rehberi ‘the Traveller in the East’ adıyla 1839 yılında ayrıca

kendisi tarafından yayımlamıştır. Kitabın diğer kaynaklarını 19. Yüzyılda Do-

Bildiriler

155

ğu’ya araştırma amacıyla gelen C. Fellows gibi akademisyenlerin yayınları

oluşturmaktadır.

Gezi rehberinin içeriği oldukça zengindir. Giriş kısmında Doğu’ya seyahat

edecekler için ulaşım ve konaklama imkânları, rotalar, dil güçlükleri, yardımcı

ya da rehber hizmeti alımı, para dolaşımı, pasaport kullanımı, mevsim şartları,

rahat bir yolculuk için bazı ipuçlarının yanı sıra o dönem için oldukça hayati bir

konu olan karantina hakkında kısa bilgiler verilmektedir. Malta, İonia Adaları,

Yunanistan, Mora, Türkiye (İstanbul, Çanakkale, Arnavutluk, Teselya Bölgesi

ve Makedonya) ve Küçük Asya (Anadolu) başlıkları altında şehirlerin geçmişi,

tarihi yapıları ve doğal çekiciliklerinin yanı sıra ulaşım araçları, tarifeler, yeme-

içme imkânları, iletişime yardımcı olabilecek temel düzeyde ifadeler, rotalar,

oteller, hanlar, toplumun örf ve adetleri gibi kısaca ihtiyaç duyulacak her türlü

bilgi bölge özelinde tekrar okuyucuya sunulmuştur.

Giriş kısmındaki öneri ve hatırlatma mahiyetindeki bilgilerden ilki Anado-

lu’da yolculuğun şekli ve süresi üzerinedir. Buna göre menzillerden at temini

için önceden alınan tezkerenin gösterilmesi zorunludur. Saatlik ya da günlük

olarak atlar ücret karşılığında kiralanırken, sürücü ve seyis için ayrıca ödeme

yapılması gerekmektedir.

“Anadolu’nun büyük bir bölümünde at sırtında yolculuk yapılmaktadır. Aynı at-

larla günde ortalama 20-25 mil kadar yol, birbirinden 10-18 mil arası uzaklıkta ko-

numlanan menzillerde değiştirilen atlarla ise günde 60 mil kadar mesafenin kolayca

alabilmek mümkündür. Günde 100-150, dört buçuk günde 600, on günde ise 1200

mil yolculuğun yapılması nadir olmakla birlikte oldukça beceri gerektiren başarılı

bir iş sayılır” (s. i).

Bir diğer öneri gezginlerin gidecekleri ülkelerin dilleri konusunda az da olsa

kendilerini geliştirmeleri yönündedir. Ancak bu başarılamaz ise bir yardımcı-

nın muhakkak tutulması tavsiye edilmiştir. Doğu’da en değerli yardımcı olarak

Misseri’nin adının telaffuz edilmesi ilginç bir detaydır.

“Türkçe oldukça az çalışıldığından dolayı seyyah bu eksikliğini gezilen ülkelerin

dillerini iyi derecede bilen bir yardımcının üstün bilgisiyle telafi etmek zorundadır

ve şayet bir yardımcı bulamazsa, her ülkede bir rehber ve tercüman tutması gereke-

cektir. Doğu ülkelerinde tercüman olarak çalışabilecek bir yardımcıyı İngiltere’de

bulmak oldukça zordur. Ayrıca İngilizler yabancı kültürlere kendilerini alıştırmaya;

yabancı dil öğrenmeye yeterince meyilli değillerdir ve zorluklar karşısında hizmet

ettikleri kişilerden daha fazla şikâyet etmektedirler” (s. iii-iv).

Misseri, A. W. Kinglake’in ‘Eothen: Traces of Travel Brought Home from the East’

adıyla 1844 yılında Londra’da basılan seyahatnamesinde adından sıkça övgüyle

bahsettiği, gezisinde ona eşlik eden tercümanıdır. A. Smith’in ‘A Month at Cons-

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

156

tantinople’ adıyla İstanbul’u tanıttığı 1850 yılında basılan kitabında Misseri’nin

adı Pera’da Hotel d’Angleterre’nin sahibi olarak geçmektedir.

14. yüzyılın ortasında Avrupa nüfusunun dörtte birinin yok olmasına neden

olan ve 18. yüzyıla kadar Avrupa’yı tehdit eden vebanın, 19. yüzyılın ikinci

yarısına kadar İstanbul dâhil olmak üzere Osmanlı coğrafyasının pek çok böl-

gesinde ortaya çıktığı tarihi kaynaklardan bilinmektedir. Avrupa’nın kara ölüm

olarak adlandırdığı salgının acı hatıralarına, Doğu coğrafyasında yer yer görü-

len veba vakalarının da eklenmesi Avrupa’ya dönen seyyahların lazaretto adı

verilen karantina amaçlı yapılmış yapılarda sıkı bir şekilde kontrol altında tu-

tulmasına neden olmuştur. Seyyahların Avrupa’ya dönüşlerinde karşılaşacak-

ları en can sıkıcı durum olarak nitelenen karantina uygulaması giriş kısmında

detaylı bir şekilde anlatılmıştır.

“Karantinanın süresi veba salgının olup olmamasına göre değişmekle birlikte nadi-

ren kırk günden fazla, on günden az olmaktadır. Savaş gemileri, özel tekneler ya da

resmi posta gemilerinin karantina süresi kaptanların hiçbir gemiyle temaslarının

olmadığını beyan etmeleri halinde yolculuğa çıktıkları günden itibaren başlamak-

tadır. Yolculuların karantinayı gemide geçirmeleri mümkündür. Ancak ticaret ge-

misi ile gelenler için karantina süresi lazarettoda olduğundan daha fazla sürmekte-

dir. Lazarettoya giriş yapılan gün, birinci gün olarak sayılması ve süreç bittiğinde

karantina belgesinin günün en erken saatinde verilmesi büyük bir kolaylık sağla-

maktadır. Buna karşın karantinayı bir resmi posta gemisinde geçirme fırsatı yaka-

lanırsa, kamarota verilecek mütevazı bir bahşiş Atina ve Suriye gibi lazarettoların

sağlayamayacağı konforu sunacağından bu imkândan muhakkak yararlanılmalıdır.

En iyi lazarettolar Malta, Leghorn (Livorno), Marsilya, Ancona ve Trieste’de bulun-

maktadır. Bunlar arasında Malta en iyisidir. Odaları geniş ve her birinde bitişik bir

mutfak olmakla birlikte görevliler de yemek pişirmektedir. İstenilirse otelden ma-

kul fiyata yemek sipariş edilebilmektedir. Gardiyanların görevi kişi odasında olma-

dığı vakit onu gözden kaçırmamak ve başka kişilerle temasını engellemektir. Eğer

kişi kendisinden daha sonra gelmiş biri ile görüşürse, diğer kişi karantina belgesi

alana kadar orada kalmak zorundadır. Seyyahlar, haraca ve odaları basan haşerat-

lara maruz kalmamak için Napoli ya da Sicilya limanlarında karantinaya girmekten

uzak durmalıdırlar. Anadolu’dan ayrılanlar Siros limanında üç haftalık karantina-

larını geçirmeleriyle Yunanistan’a, Yunanistan ve Avrupa arasında herhangi bir

yerde iki haftalık ikinci karantinadan sonra Avrupa’ya geçebilirler. Malta’ya direk

giderek bu çifte karantinadan kurtulmak da mümkündür” (s. x-261).

19. yüzyılın ilk yarısında yeni yeni faaliyete geçen denizyolu şirketlerinin

düzenledikleri seferlerin tarifelerinin yer alması gezi rehberinin o dönem için

en güncel yanını oluşturmaktadır. Buna göre;

“İngiliz posta gemisi her pazartesi Falmouth limanından Cebelitarık’a, oradan da

Malta’ya doğru sefere çıkarken, Fransız vapurları düzenli olarak ayın 1, 11 ve

21’inde Marsilya’dan demir almakta ve Cenova, Civitavecchia, Napoli limanlarına

uğrayarak Malta’ya altı günde varmaktadır. Malta, Doğu’ya giden bütün gezginler

için merkezi bir hareket noktası olmuştur. Burada posta ve yolcular Siros’a gidecek

Bildiriler

157

başka bir Fransız vapuruna transfer edilir. Siros’ta, başka bir Fransız gemisine ya da

1837 yılında kurulan, her ay ikişer seferle karşılıklı olarak Trieste- Konstantinopolis

(İstanbul) seferini yapan Avusturya posta gemisine Smyrna (İzmir) ve Konstanti-

nopolis (İstanbul) yolcuları aktarılır. Dönüşlerde gemiler yolcularını karantina için

Malta’da indirir” (s. xi).

Pasaport hakkında verilen kısa bilgide; İonia Adalarına ya da Yunanistan’a

varıldığında yolculuğa devam etmeden önce İngiliz yetkililer tarafından pasa-

porta vizenin işlenmesi gerektiği, İstanbul ve Anadolu’da ise pasaportun çok

zor durumda kalınması ya da tazminat için başvuruda bulunulması dışında

hemen hemen hiçbir zaman sorulmadığı ifade edilmiştir. Sultan Fermanı’nın ya

da şehrin valisinden alınacak Buyuruldu (Buyrultu) veya Tezkere’nin konakla-

ma, at temini gibi konularda yolculuk süresince kolaylıklar sağlayacağından

bahsedilmiştir.

Türklerin karakteri başlığı altında verilen bilgilerin çoğu C. Fellows’un anla-

tımlarına dayanmaktadır. Türklere karşı önyargıların zamanla kırılması, dü-

şüncelerin değişimi hayretler içinde anlatılmıştır. Toplumun davranışlarında,

alışkanlıklarında hatta kıyafetlerinde gözlemlenen gerçeklik ve samimiyet en

değerli özellikler olarak övülmüştür.

“Türklerin karakterinin bir yabancıya kendini gösteren ilk özelliği misafirperverlik-

leridir. Türkler konukseverliğe oldukça düşkündür. Paşasından, dağlar arasında

çadırda yaşayan köylüsüne bütün zümreler misafirperverlik gösterdi ve bunun için

benden hiçbir karşılık beklemediler. Hiçbir soru sorulmadı, millet, din, zengin, fakir

ayrımı yapılmadı, sadece ‘yabancıyı doyur’ evrensel bir yasaydı. Dürüstlükleri, bir

diğer etkileyici özellikleridir. Eyeri, at koşum takımını, yemek pişirme malzemele-

rini ve içeride ihtiyaç duyulmayan her şeyi, insanlar meraklarını gidermek için

malzemeleri inceleyerek geçip gitmelerine rağmen en küçük kaybetme korkusu

duymaksızın sürekli kendim ve yardımcımın uyuduğu çadırın dışında bıraktım. Bir

parça ip bile kaybetmedim” (s. 137-138).

Anadolu genelinde yabancıların konaklamasına yardımcı olmak için verilen

bilgi içinde hanlar en başta telaffuz edilmiştir. Hanların kapısının günbatımın-

dan sonra kapandığı, bu nedenle gece orada geçirilmek istenirse bu vakitten

önce hana varılması gerektiği ve handan ayrılırken kendisinden ücret ödemesi

beklenmediği, sadece hancıya küçük bir hediye vermenin uygun olduğu ifade

edilmiştir. Gayrimüslimlerin ve özellikle göçebe Türkmenlerin misafirperverlik-

leri ayrıca övülmüştür.

“Anadolu’nun kasabalarında bir ya da iki gece handa kalınabilir. Daha uzun bir

konaklama için bir evin odasının kiralanması daha uygundur. Anadolu kıyılarının

ticaretle uğraşan kasabalarında konsolosluk temsilcileri, iç kısımlarda ise Rumlar ve

Ermeniler yabancıları evlerinde misafir etmektedir. Rum manastırları da yabancıla-

rı ağırlamaktadır. Bir seyyah, Türkmen obasının tam ortasına ya da yakınına gü-

venle çadırını kurabilir. Türkmenler ona süt, yumurta, neye sahiplerse ikram ede-

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

158

rek dostça ağırlayacak, şayet çadırı yoksa hemen kendi çadırlarından birini ona tah-

sis edeceklerdir” (s. 134-135).

Gezi rehberinde, gündelik hayatta karşılaşılması muhtemel Anadolu’ya özgü

geleneklerin yanı sıra sıkça kullanılan Türkçe ifadelere anlamlarıyla birlikte yer

verilmiştir. Örneğin, bir misafirin ayrılmak için izin istediği, buna evin sahibi-

nin ‘saadet ileh’ ya da ‘saghligé ileh’ şeklinde karşılık verdiği yazılmıştır. Aynı

şekilde ‘backsheesh’ kelimesi Türkiye’ye gelen gezginlerin hemen aşina olacağı,

az da olsa Türklerin belli bir hizmet karşısında beklediği parasal bağış olarak

tanımlanmıştır.

“Eğer seyyah bir hana varır da, kapılar kapanmışsa bu sihirli kelimeyle kapılar ar-

dına kadar açılacaktır, bunun halledemeyeceği çok az zorluk vardır” (s. 136).

Bu gezi rehberi 1854 yılında Yunanistan ve Türkiye adıyla iki ayrı cilt olarak

güncellenerek tekrar basılmıştır. ‘A Hand-book for Travellers in Turkey’ adını taşı-

yan Türkiye üzerine hazırlanmış gezi rehberinde öncekinden alıntılar olmakla

birlikte aradan geçen sürede Doğu’ya giden seyyahların ve orada yaşayan İngi-

lizlerin katkılarıyla bilgiler güncellenmiştir. Gezi rehberi; Giriş kısmından son-

ra, İstanbul, Boğaziçi ve Çanakkale Boğazı; Avrupa Türkiye’si (Bulgaristan,

Rumeli, Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Karadağ) ve Asya Türkiye’si (Anadolu,

Ermenistan ve Mezopotamya) olmak üzere başlıca üç bölümden oluşmaktadır.

Giriş kısmında İngiltere’den Türkiye’ye uzanan rotalar, pasaport uygulaması,

yardımcı temini, para dolaşımı, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, konaklama

imkânları, iklim şartları, karantina uygulaması, Türklerin karakteri, gelenekleri,

Türkçe sözlük, Osmanlı Tarihi gibi konularda faydalı olabileceği düşünülen

kısa bilgilere yer verilmiştir. Doğu’ya gidişlerde ve dönüşlerde önemli bir du-

rak noktası olan Malta ek olarak başa eklenmiştir (Res. 3-4).

‘Lloyd’ ve ‘the Peninsular and Oriental Company’ gibi denizyolu şirketlerinin

kurulmasıyla İngiltere-İstanbul hattında kullanılan rotalar çeşitlenmiştir. 1854

tarihli gezi rehberinde yeni alternatif güzergâhlar okuyucuya sunulmuştur.

“İngiltere’den Türkiye’ye başlıca direk rotalar şunlardır: I. Viyana, Tuna ve Karadeniz

yoluyla Londra-İstanbul (yaklaşık 10 gün). Londra’dan Viyana’ya Ostend, Köln, Dres-

den ve Prag üzerinden yaklaşık üç günde, Viyana’dan Tuna ve Karadeniz üzerin-

den yaklaşık 7 günde İstanbul’a ulaşılmaktadır. II. Viyana ve Trieste yoluyla Londra-

İstanbul (yaklaşık 12 gün). Ostend ve Viyana üzerinden Londra’dan Trieste’ye yakla-

şık beş günde, Triste’den Austrian Lloyd şirketinin her hafta kalkan gemisiyle Korfu,

Siros, İzmir ve Çanakkale limanlarında durarak İstanbul’a yaklaşık 7 günde var-

maktadır. III. Cebelitarık ve Malta yoluyla Southampton’dan İstanbul (yaklaşık 15 gün).

The Peninsular and Oriental Company her ay Southampton’dan İzmir ve İstanbul’a

bir, Malta’ya iki sefer düzenlemektedir. Malta’da, Atina, İzmir ve İstanbul’a gitmek

üzere her ay üç kez demir alan Fransız gemileri beklemektedir. Bu güzergâhın bir

Bildiriler

159

alternatifi Londra’dan Marsilya’ya, oradan da Doğu için her ay üç kez denize açılan

Fransız gemilerine binmektir. I ve II. rotalar daha ucuz ve daha hızlıdır” (s. 11-12).

Seyahat koşullarındaki iyileşmelerden biri karantina uygulamasında görülmek-

tedir. Gezi rehberi yeni düzenlemeler hakkında bilgi vermektedir.

“Hareket noktasında salgın hastalık olmasa bile, önceleri karantina nadiren 10 gün-

den az olurdu. Bulaşıcı hastalıklar hakkında daha aydınlatıcı bilgilerle uyumlu son

düzenlemeler bu konuda önemli değişikliklere neden olmuştur. Türkiye’den temiz

sağlık belgesi (pratika) ile gelenler şimdi nadiren 24 saatten fazla karantinaya ma-

ruz kalmaktadır. Eğer gezgin limanda bulaşıcı hastalık olduğunu bildiren sağlık

belgesi bulunduran bir gemiyle yolculuk etme talihsizliğini yaşarsa, Malta’daki ka-

rantina tesisinin en düzenli olduğunu hatırlamak faydalı olacaktır. Diğer en iyi laza-

rettolar Korfu, Siros ve Pire’de bulunanlardır” (s.12-16).

Geçen zaman içinde pasaport uygulamasında değişiklikler olmuştur. 1840

yılındaki gezi rehberinde Osmanlı Devleti tarafından yabancılardan pasaport

istenmediği belirtilirken 1854 yılındaki baskıda artık pasaportun gerekli olduğu

ifade edilmiştir.

“1844 yılında Türk Devleti ‘hiçbir yabancının pasaportsuz Türk memleketine girmesine

izin verilmeyecektir’ şeklinde bir tebliğ yayınladı. Pasaport vizesi seyyahın kendi ülke-

sinin konsolosu ya da görevlisi, ayrıca Sultan’ın büyükelçisi tarafından yaptırılabi-

lir. Bu düzenleme her zaman dayatılmamakta ancak göz ardı edilmesi bazı sıkıntı-

lar doğurabilmektedir. Seyyah, valinin ikamet ettiği ilk büyük şehre vardığında alı-

şılmış Türk pasaportlarını ayrıca temin etmelidir. Bunlar üç sınıftır. Ferman, Buyu-

ruldu (Buyrultu) ve Tezkere’dir. İlki sadece Sultan ya da bir Paşa tarafından verilir-

ken, diğer ikisini İzmir’de Vali’den almak mümkündür. Buyuruldu, daha çok at

temini için bir emirdir. Gezgin eğer at isterse ya da bir ulak göndermek isterse,

menzil işletmecisine Türk Devleti’nin habercisinin ödediği kadar –tek bir at için sa-

atlik 2,5 piastre (kuruş)- ödeyecektir” (s. 17).

Tarihi çekicilikler hakkında bilgi verilmesinden ziyade dil güçlüğünün aşıl-

ması, güzergâhların bilinmesi, Anadolu örf ve adetlerinin anlatılması yönünden

günümüz turist rehberliğinin ilk örnekleri olan yardımcıların sayısının geçen

zaman dilimi içinde arttığı gezi rehberinde anlatılmaktadır.

“İngiltere’de, Türkiye içinde tercümanlık yapacak bir yardımcı bulmak zordur. Ati-

na, İzmir ve İstanbul otellerinde yardımcıların olduğu bilinmektedir. Gerçekten

faydalı olabilecek, güvenilir bir rehber günde bir dolardan daha az bir ücrete nadi-

ren bulunur. Rumca, Arnavutça, Bulgarca ve Ulahça (Romence) Avrupa Türki-

ye’sinde, Türkçe ve Rumca Anadolu’da, Arapça’ya ise Suriye ve Mısır’da gerek du-

yulmaktadır” (s. 19).

SONUÇ

Günümüzde turistlerin seyahat öncesi bilgi edinme kaynakları arasında seyahat

acenteleri, tur operatörleri, havayolu şirketleri, konaklama işletmeleri gibi tu-

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

160

rizm işletmecileri, turizm ofisleri, fuarlar ve arkadaş tavsiyeleri sayılabilir. Bu

kaynaklara erişim, basılı olmayan iletişim araçlarından ziyade teknolojik geliş-

melere ve internetin yaygınlaşan kullanımına bağlı olarak son dönemde gide-

rek güçlenen görsel medya aracılığıyla sağlanmaktadır. 19. yüzyılda turistlerin

başlıca bilgi edinme kaynaklarını ise seyahatnameler ve gezi rehberleri oluş-

turmaktaydı. Seyahatname ve gezi rehberi yazıcılığı varlığını sürdürmekle bir-

likte 21. yüzyılın başından itibaren seyahat yazıları (travelogue) ve tanıtım say-

faları şeklinde internette kendisine giderek daha fazla yer bulmaya başlamıştır.

Gezi rehberleri, 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Avrupa’da Baedeker, John

Murray, A&C Black Publishing, Ward Lock gibi yayınevlerinin yanı sıra Tho-

mas Cook gibi tur operatörleri tarafından turistlere gidecekleri yerlerde ulaşım,

konaklama, yeme-içme, tarihi yerler başta olmak üzere farklı konularda yar-

dımcı olması amacıyla basılmıştır.

1840 yılında John Murray Yayınevi tarafından Türkiye üzerine hazırlanan ‘A

Hand-book for Travellers in the Ionian Islands, Greece, Turkey, Asia Minor, and Cons-

tantinople’ adlı gezi rehberi bu alandaki ilk örneklerden biridir. Yunanistan ve

Türkiye’yi tek bir kitapta toplayan bu yayını 1854 tarihli ‘A Hand-book for Travel-

lers in Turkey’ Türkiye özelinde bir gezi rehberi takip etmiştir. 19. yüzyılda gez-

ginlerin yolculukları boyunca yanlarında taşıdıkları, yazılı kültürel mirasın bir

parçasını oluşturan bu gezi rehberleri zengin içerikleriyle Türkiye’de turizmin

tarihsel gelişimi konusunda bilgi

vermesi açısından önem taşımaktadır.

LEVHA 1.

Bildiriler

161

Res. 1. Res. 2

III. Disiplinlerarası Turizm Araştırmaları Kongresi

162

LEVHA 2.

Resim 3

Res. 4 Kaynak: http://www.antiquarianauctions.com, https://archive.org

KAYNAKÇA

Baedeker, K. (1836). The Traveller's Manual of Conversations in English, German, French and Italian,

Coblenz.

Bruce, D. M. (2010). Baedeker: the Perceived ‘Inventor’ of the Formal Guidebook – a Bible for Tra-

vellers in the 19th Century, (ed. Richard Butler & Roslyn Russell), Giants of Tourism, CABI.

Germaner, S. ve İnankur, Z. (2002). Constantinople and the Orientalists. İstanbul: İş Bankası Kültür

Yayınları.

Guillot, X. (2007). From One Globalization to Another: In Search of the Seeds of Modern Tourism in

the Levant, a Western Perspective. (ed. Rami Daher), Tourism in the Middle East: Continuity,

Change, and Transformation, Multilingual Matters.

Kinglake, A. W. (1844). Eothen: Traces of Travel Brought Home from the East, Londra: J. Ollivier.

Levinge, G. (1839). The Traveller in the East; Being a Guide through Greece and the Levant, Syria and

Palestine, Egypt and Nubia, Londra.

MacKenzie, J. M. (2005). Empires of Travel: British Guide Books and Cultural Imperialism in the

19th and 20th Centuries (ed. John K. Walton), Histories of Tourism: Representation, Identity

and Conflict, Channel View Publications.

Bildiriler

163

Mendelson, E. (1985). Baedeker's Universe, Yale Review of Books (74), p. 386-403.

Murray, J. (1840). A Hand-book for Travellers in the Ionian Islands, Greece, Turkey, Asia Minor, and Cons-

tantinople, Londra.

Murray, J. (1854). A Hand-book for Travellers in Turkey, Londra.

Müller-Wiener, W. (2003). Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

Said, E. W. (1978). Orientalism: Western Conceptions of the Orient. Noida: Penguin Books India.

Schiffer, R. (1999). Oriental Panorama: British Travellers in 19th Century Turkey, Amsterdam:

Rodopi B. V.

Smith, A. (1850). A Month at Constantinople, Londra: D. Bogue.

http://www.thomascook.com/about-us/thomas-cook-history/key-dates/ - 02.12.2013

http://www.antiquarianauctions.com/lots/a-hand-books-for-travellers-in-the-ionian-islands-greece-

turkey-asia-minor-and-constantinople - 05.12.2013

https://archive.org/details/ahandbookfortra22firgoog - 05.12.2013


Recommended