Selçuk Belediyesi Kültür Yayınlan
• • • BIRINCI ULUS SI
• •• •• •• GEÇMIŞTEN GUNUMUZE SELÇUK SEMPOıYUMU
4-6Eylül1997
From Past to Present SFLÇUK First Intemational Symposium
Düzenleyen
SELÇUK BELEDİYESİ &
EGE ÜNİVERSİTESİ İZMİR ARAŞTIRMA ve UYGULAMA MERKEZİ
Organised by
The Municipality of Selçuk &
Ege University, The Research and Application Center f or İZMİR
SELÇUK OUASINDA EFES KÜL TÜRÜNÜN GELİŞİMİNE COGRAFİ ÇEVRENİN ETKİLERİ
Prof. Dr. İlhan KAYAN* Prof. Dr. John C. KRAFT**
*Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü 35100 Bornova-İZMİR ** University of Delaware Department of Geology 19716 Newark Delaware U.S.A.
Batı Anadolu 'nun kıyı bölgesi tarih öncesi çağlardan beri farklı kültürlerden insan topluluklarının geldiği . yerleşip yaşadığı ve kültürlerini kaynaştırarak zenginleştirdiği bir bölgedir. Bugünkü gelişmiş batı kültürünün temeli bu zengin karışıma dayanmaktadır.
Ege kültürünün kökleri tarih öncesi çağlara inmekle birlikte, günümüzde özellikle muhteşem mimari kalıntıları ile Helenistik ve Roma çağlarının kentleri daha çok ilgi çekmektedir. Efes antik kenti kuşkusuz bunlar arasında çok özel bir yere sahiptir.
Batı Anadolu kıyı bölgesinin uygun fiziki coğrafya özellikleri Ueomorfolojisi, iklimi, toprak ve bitki örtüsü) burada yaşamı kolaylaştıran, böylece kültürel gelişmeye ortam hazırlayan
etkiler yapmıştır. Bölgenin yumuşak iklimi yanında, büyük akarsularla sulanan geniş ovalar ve bunlar arasında dik yamaçlarla yükselen dağ sıralan ekolojik çeşitliliğe, bu da biyocoğrafya bakımından zenginliğe neden olmuştur. Doğudan Anadolu'dan gelen kara kültürleri ile batıdan Ege Denizinden gelen deniz kültürlerinin kıyı bölgesinde buluşup kaynaşmasında jeomorfolojik faktörlerin önemli payı vardır. Kara tarafında kıyıya dik uzanan geniş vadi tabanları bir yandan tarımsal zenginlikleri. bir yandan da denize açılan doğal yollar olmaları ile kara toplumlarının kıyıya inmelerini kolaylaştırmıştır. Bu ovaların önündeki kıyıların denizcilik bakı
mından uygun jeomorf olojik özellikleri ise denizden gelenlerin karaya sokulmalarına ve buralarda yerleşmelerine yardımcı olmuştur.
Alüvyal düzlükler her çağda tanına uygun özellikleri ile insanların yerleşip yaşamak için tercih ettiği, bu nedenle de nüfus yoğunluğu fazla alanlar olmuştur. Böyle düzlükler oluşumlarına göre farklılıklar gösterir. Ancak
ortak özellikleri böyle yerlerde jeomorfolojik gelişme ve değişmelerin başka alanlara göre daha hızlı olmasıdır. Örneğin vadi tabanı düzlüklerinde sık sık meydana gelen taşkınlar yüzeyin yeni alüvyonlarla kaplanmasına,
dolarak yükselen alanlar arasında akarsu yataklarının zaman zaman yer değiştirmesine neden olur. Delta kıyılan ise daha da değişken ortamlardır. Kıyı çizgisi lagünler. kumsallar, kıyı kumulları, kıyı bataklıkları ile çeşitlenen farklı özelliklerdeki kıyı ortamları önünde devamlı olarak yer değiştirir. Kuşkusuz bu değişmeleri denetleyen ve etkileyen birçok faktör vardır ve bunlar yerel farklılıklar gösterebilir. Anadolu'nun Ege kıyı ovalarına bakıldığında jeomorfolojik özelliklerinin genellikle birbirine benzediği dikkati çeker. Büyük akarsuların suladığı vadi tabanları iç kesimde doğu-batı doğrultulu geniş ova şeritleri oluşturur. Buradan daralan bir vadi bölümü ile kıyıdaki delta ovasına çıkılır. Küçük Menderes vadisi ve delta ovası bunun tipik bir örneğidir (Şekil 1) . .
Batı Anadolu'nun jeolojik yapısında, temelde kristalli taşlardan (gnays, mikaşist. mermer) oluşan çok eski bir çekirdek kütle (mas if) bulunur. Menderes masifi adı verilen bu t emel yapı birimi Anadolu'nun şekillenmesinde etkili olan son yerkabuğu hareketleri ile yükselmiş , bu sırada meydana gelen yüzey gerilmeleri, masifin bloklar halinde parçalanmasına neden olmuştur. Gediz. Küçük Menderes ve Büyük Menderes çukurlukları ile bunlar arasındaki Bozdağlar ve Aydın dağları böyle şekillenmiştir. Buna göre Batı Anadolu'nun bu büyük çukurlukları akarsuların aşındırması ile oluşmuş gerçek vadiler değil. birer çöküntü çukurluğudur ve buralara yönelen akarsuların . getirdiği alüvyonlarla dolarak bugünkü görünümlerini kazanmışlardır.
Geçmişten Günümüze SELÇUK ~
İlhan Kaııan. John C. Kraft
o
~ Kuaterner L::.:..::.::J {AIOvyon)
101un
~Neojen G:i.:..::l (K ırınt ılı ve karbc:ınall ı kayaçlar)
lu:-1 Tersi er L.'....:.J (Volkanik kayaçlar)
Ft=I=rl Mesozoik ı=c:t (K ırıntılı ve karbonatlı kayaçiar·Aiş)
177771 Paleozoik l(LLLl (Kr istalin kalker ve şistler)
6i?V'liil Mendert!S masifi kristalin kayaçları ~ (Genellikle gnays}
11500.000ve1/2.000.000ölçekli Türktye Jeoloji Haritalarından sadeleştirilerek hazırlanmıştır.
Şekil 1. Küçük Menderes vadi.si çevresininjeoloji haritası.
Küçük Menderes Vadisinin Jeomofolojik Özellikleri
Batı Anadolu kıyı bölgesi içinde Küçük Mend.eres vadisine daha yakından bakılacak olursa jeomorfolojik özellikleri farklı iki bölümden oluştuğu görülür. Bunlar kıyıdan içeride Torbalı, Tire, Ödemiş ve Kiraz ovalarından
oluşan ana vadi bölümü ile Küçük Menderes'in Ege Denizine açıldığı Selçuk-Efes kıyıdelta bölümüdür. Bunlar Belevi boğazı ile birbirine bağlanır ve Küçük Menderes ırmağı bu boğazdan geçerek iç ovalardan kıyı ovasına açılır (Şekil 1).
İç ovalar bölümü Menderes masifinin orta kesimindeki doğu-batı doğrultulu bir çöküntü oluğu (graben) içinde şekillenmiştir. Kuzeyde ve güneyde dorukları 1500 metreyi aşan dağ sıralan uzanmaktadır (Kuzeyde Bozdağ 2159 m, güneyde Aydın dağları 1831 m). Buradaki gelişme, Menderes masifınin genç yerkabuğu hareketleri ile yükselirken parçalanması ve bazı blokların çökmesi ile başlamıştır. Yük-
selen bloklardan çukurlaşan alanlara yönelen akarsular taşıdıkları alüvyonlarla bir oluk içinde birbirinin devamı şeklinde uzanan Torbalı-Tire-Ödemiş-Kiraz ovalarını meydan a getirmiştir. İklim özelliklerine bağlı olarak, dağ dereleri sel rejimlidir. Bunların sulan tabanda birleşerek Küçük Menderes ırmağını oluşturmuştur. Derelerin dağlardan taşıyıp getirdiği alüvyonlar büyük ölçüde bu iç ovalarda birikmiş, Belevi boğazı bunların kıyı ovasına geçmesini kısıtlamıştır. Bu nedenle kıyı ovasına geçen alüvyon miktarı azdrr ve tane boyları küçüktür.
Kıyı veya Selçuk ovası iç ovaların güneybatıya uzantısı gibi görünmekle birlikte oluşum bakımından farklılıklar gösterir. Batı Anadolu jeomorfolojisinin dikkati çeken özelliklerinden biri, doğu-batı doğrultulu kırıklarla meydana gelen büyük vadi çukurluklannın kıyı bölümlerindeki doğrultu değişikliğidir. Bu durum en
4l]D Geçmişten Günümüze SELÇUK
Selçuk Ovasında Efes Kültürünün Geli imine Coirafi evrenin Etkileri
iyi Büyük Menderes vadisinde görülür. Küçük Menderes vadisi de böyledir. Bunun nedeni Ege kıyı bölgesinin Menderes masifıni saran farklı jeolojik yapı birimleri üzerinde şekillenmiş olmasıdır (Şekil 1). Çerçeve yapı, merkezi bölümdeki yükselme ile ışınsal doğrultuda
parçalanmaya uğramış gibidir. Büyük ve Küçük Menderes vadilerinin bulunduğu kesim Menderes masifinin güneybatısına rastladığı
için burada ışınsal kırıklar ve bunlara uygun yerşekli uzanımları KD-GB doğrultusundadır.
Belevi boğazı Küçük Menderes vadisinin iç ve kıyı bölümlerini birleştirir. KD-GB doğrul
tusunda 5 km kadar uzunlukta, kuzeydoğu girişinde 1 km kadar genişliktedir. Menderes masifıni çerçeveleyen, ondan daha az kristalizasyon geçirmiş, şist ve mermerlerden oluşan kuşak üzerinde bulunur. İç ovaların güney kenarını oluşturan fayların güneybatı uzantısı
üzerinde şekillenmiştir.
Sonuç olarak Küçük Menderes vadisinin her üç bölümünün de bütünüyle jeolojik yapıya bağlı çöküntü çukurlukları içinde şekillendiği söylenebilir. Yani Küçük Menderes vadisinin bölümleri akarsu aşındırması ile meydana gelmiş gerçek vadiler değil, alüvyonlarla dolmuş çöküntü çukurluklarıdır. Bu nedenle buradaki genç şekillenme büyük ölçüde akarsuların biriktirme etkisine bağlı olarak gelişmiştir. Ancak, Küçük Menderes'in Belevi boğazı gerisindeki ana vadi bölümünde sadece akarsu aşındırma ve biriktirmesi etkili olurken kıyı ovasında deniz ve kıyıya ait dinamik etkilerin de şekillenme üzerinde önemli rol oynadığının gözönünde bulundurulması gerekir.
Selçuk ovasının alüvyal şekillenmesinde
Belevi boğazının iç ovalardan gelen alüvyon miktarı ve tane boyu üzerindeki etkileri yanında, doğrudan Selçuk ovasını çevreleyen yamaçların litolojik ve morfolojik etkileri de olmuştur. Belevi boğazından gelen küçük Menderes dışında, doğrudan Selçuk ovasına inen ve alüvyon getiren dereler vardır. Ancak bunların geldiği yüksek rölyef kuzeyde ve güneyde genellikle karbonatlı kayalardan (kalker ve mermer) oluşmaktadır. Bunlar çatlaklı ve eriyebilen kayalar olduğu için yağmur sularının yüzeysel akışı az, aşındırma ve
alüvyon yükleri sınırlıdır. Bu nedenle yan derelerle öncelikle dolması gereken eteklerde kuzeyde göller vardır (Şekil 2). Güneydeki Efes limanı da böyle az alüvyon alan bir konumda bulunmaktadır. Buna karşılık GD daki Derbent deresi daha geniş bir alandan, şist anakayadan alüvyon getirmektedir. Ancak o da önce Selçuk ovasından güneye sokulan geniş bir yapısal çukurluğu doldurduğu için ana vadi üzerinde doğrudan bir etkisi olamamıştır. Sondaj verilerimiz de bunu göstermektedir.
Selçuk ovasının alüvyal şekillenmesinde deniz kökenli etkiler önemli rol oynamıştır. Bu etkilerin başında deniz seviyesi değişmeleri
gelir. Çünkü akarsuların taşıdığı alüvyonların
kıyı gerisinde birikmesi deniz seviyesinin kontrolü altında olur. Aynca denize ulaşan
alüvyonlar dalga ve akıntılarla farklı dinamik etkiler altında işlenerek farklı şekiller meydana getirir.
Deniz seviyesi atmosfer şartlarına bağlı olarak kısa süreler içinde değişmeler gösterir. Ayrıca gelgit etkisinin de dikkate alınması
gerekir. Ancak Türkiye kıyılarında genel olarak gelgit genliği birkaç desimetreyi geçmez. Kısa süreli bu küçük değişmelerle ilgili olarak ortalama deniz seviyesi gözönüne alınır. Buna karşılık deniz seviyesinin uzun süreler içinde büyük ölçülü değişmeleri vardır. Özellikle alüvyal kıyıların şekillenmesinde bu değiş
meler çok etkilidir. Bunun en önemli nedeni dünya ölçüsünde büyük iklim değişmeleridir .
Soğuk iklim dönemlerinde buzulların gelişmesine bağlı olarak okyanus ve denizlerdeki su hacmi azalmakta ve deniz seviyesi a lçalmaktadır. Buna karşılık sıcak iklim dönemlerinde buzulların erimesiyle deniz seviyesi tekrar yükselir. Günümüzden 15000 yıl öncesine kadar sürmüş olan son buzul çağında
dünya denizleri bugünküne göre 100 m kadar alçalmıştır. Bu durum alçak kıyılarda kıyı
çizgisinin bugünkünden çok açıklara
çekilmesine neden olmuştur. Ancak bundan sonra ısınma ve buzulların erimesine bağlı olarak dünya denizleri hızla yükselmiş ve günümüzden 6000 yıl kadar önce bugünkü seviyesine ulaşmıştır (Kayan 1988, 1991 ,
Geçmişten Günümüze SELÇUK 4D
ilhan Kaııan. John C. Kraft
1996). Bu hızlı yükselme döneminde Kü çük Menderes gibi aşağı b ölümü dar tektonik çu kurlukla r içinde u zanan akarsu ağızlarına
denizin sokulması ile içerilere uzanan girintiler yapan koy ve körfezler meydana gelmiş
tir. Yükselen denizin bugünkü seviyede duraklaması ile akarsuların getirdiği alüvyonların dar körfezleri doldurması ve buraları
kıyı-delta ovalarına dönüştürmesi süreci hız
lanmıştır. Sonraki daha küçük ölçülü deniz
SELÇUK - EFES OVASI ~ D~lık - tepelik alanlar (YOksekWkler m) c:::J AIOvyal dOzlOkler 26 ---'s-- Ovada eşyükselti eQrileri (m) 10 -
- Göller C Menderes kalıntıları G;) Bataklıklar 'Plaj ve kumullar
:>-.. Dereler A Artemis kazı alanı
K Uf•d••• k6rtezı
K tQ ___ _
seviyesi değişmelerinin etkileri a lüvyon birikimi yanında jeomorfolojik bakımdan daha az etkili olmuştur. Sonuç olarak bugünkü kıyı
ovalarının şekillenmesi deniz seviyesindeki değişme ve karada n gelen alüvyonların bu seviyeye göre birikmesi ile sürmüştür . Bu iki e tki arasındaki denge sınırını temsil eden kıyı çizgisi ise devamlı olarak yeri değişen dinamik bir coğrafi sınır olarak gelişmiş ve bugünkü konumuna gelmiştir.
Şekil 2. Küçük Menderes delta ovası (Selçuk-Ejes ovası) ve çevresi
4D Geçmişten Günümüze SELÇUK
Selçuk Ovasında ffes Kültürünün Gelişimine Coerafi Çevrenin Etkileri
Selçuk Ovasında Alüvyol Jeomorfoloji Araştırmaları. Sondajlar ve ilk Değerlendirme Sonuçları
Bugünkü Selçuk ova yüzeyinin alüvyal şekillenmesi üzerinde öteden beri çok durulmuştur. Bunun en önemli nedeni Efes antik kentinin bu ova kenarında kurulmuş olmasıdır. Efes kentinin kuruluş yeri ve burada arazi kullanımı ile kıyı çizgisi ve alüvyal şekillenme arasındaki ilişkiler alüvyonlarla dolan antik liman kentleri için klasik bir örnek olmuştur. Konuyla ilgili bütün yayınlarda övanın bir zamanlar denizle kaplı bulunduğu, Arternis tapınağının kıyı üzerinde yapılmış olabileceği, antik kent önündeki limanın dolmasıyla
kentin önemini yitirdiği üzerinde durulmaktadır. Özellikle limanın dolması, bunun önlenmesi veya giderilmesi için yapılan
temizleme, kanal açma çalışmaları, bu arada kıyı çizgisinde meydana gelen yer değiştirme, çekilme evrelerinin belirlenmesi en çok işlenen konulardır. Hatta bunları göstermek için birçok yayında, genellikle birbirinden aktarılarak çizilmiş haritalar da bulunmaktadır (Kraft ve ark. 1983, 1985; Hess 1989). Bunlar genel olarak doğrudur. Tarih çağları için verilen kıyı çizgileri ve bunların ait olduğu
zamanlar günümüze yaklaştıkça gerçeğe daha da uygundur. Ancak, Selçuk ovasında, Efes antik kenti önünde kıyı çizgisi ve alüvyal şekillenme üzerine yapılan değerlendirmelerin
ve bugüne kadar çizilen haritaların bu amaçla yapılması gereken bilimsel araştırmalara ve verilere dayanmıyor olması ilginçtir.
Böyle bir araştırmaya öncelikle bugünkü yüzey jeomorfolojisinin incelenmesi ve ayrıntılı olarak haritalanması ile başlamak gerekir. Bu amaçla büyük ölçekli (en az 1:25.000, tercihen 1:10.000 veya 1:15.000} hava fotoğ
raflarının kullanılması zorunludur. Fakat belki daha da önemli olan, yüzey jeomorfolojisinde ayrılan alüval şekil birimlerinin sondajlarla düşey doğrultuda incelenmesidir. Ancak böylece doğal çevrenin belli zamanlarda nasıl değiştiğinin, zaman-yüzey ilişkisinin, yani paleocoğrafyanın ortaya konulması
mümkün olabilir. Bunun için alüvyal dolgular üzerinde, gevşek sedimanları almak için
uygun yöntemlerle çok derin olmayan sondajlar yapılması yeterlidir. Bizim bugüne kadar Selçuk ovasında yaptığınız çalışmalarda iki tip sondaj birlikte sürdürülmüştür. Bunlar su sondajcılarına yaptırılan ve 20 m den derine inilenler ile Eijkelkamp el burgusu kullanılarak 8- 1 O m derine inilen sondajlardır.
Bu tür çalışmalarda sondajlarla alınan örneklerin _renk, tane boyu ve doku özellikleri ile içerdiği katkılar bakımından (bitki ve hayvan kalıntıları yani fosiller, özellikle kavkılar;
kültür tabakaları ile ilişkili seramik kırıntıları, kömür veya yanık nesneler vs.} fıziksel incelemesi sondaj sırasında ve daha sonra Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümü Laboratuvarında yapılmaktadır. Buna göre farklı özelliklerdeki a lüvyon katmanlarının hangi ortamlarda biriktikleri (örneğin deniz, kıyı, lagün, akarsu yatağı. ardbataklık vs.} belirlenmektedir. Daha ayrıntılı inceleme gerektirdiğini düşündüğümüz seviyelerden alınan fosillerin incelenmesi için palontologlarla; arkeometrik incelemeler. tarihlemeler, yapılması için de ilgili uzmanlarla ve yurt dışındaki laboratuvarlarla işbirliği
yapılması gerekmektedir. Bütün bu bilgileri bilgisayar ortamında düzenleyip değerlendirdikten sonra her sondaj noktasında dikey doğrultuda değişen ortamlar belirlenmekte, bunların yatay doğrultuda kesitler üzerinde korelasyonu ile de paleocoğrafya haritaları
çizilmektedir. Burada asıl önemli olan husus, kıyı çizgisinin ne zaman, nerede bulunduğunu belirlemektir. Çünkü diğer coğrafi
birimleri ve kuşkusuz insanın arazi kullanımını sınırlayan ana çizgi budur.
Yukarıda açıklanan amaç ve yöntemler doğ
rultusunda Selçuk ovasındaki çalışmala
rımıza 1989 yılında başlanmıştır. Bu ilk yılda el burgusu ile yapılan 10- 13 m derinlikte 5 sondaja ilave olarak Selçuk kalesi ile kuzeyindeki Kurudağ arasında bir su sondajında yüzeyden 75 m derine kadar inilmiştir (Şekil
3). Burada yüzey bugünkü deniz seviyesinden 5 m kadar yüksektedir. Yüzeyden 7-22 m arasındaki derinliklerde ince kum-siltten oluşan homojen bir sığ deniz sediman birimi bulunmuştur. Bunun altında 5 m kadar kıyı ortamına ait kaba kumlu-çakıllı sediman vardır.
Geçmişten Günümüze SELÇUK C1fJ>
İlhan Kaııan. John C. Kraft
27 m den aşağısı karasal ortamda birikmiş sedimanlardır. 22 m den alınan denizel kavkı örneklerinin A.B.D. de radyoaktif karbon 14 (Cl4) yöntemi ile yapılan tarihlemelerinde bunların günümüzden yaklaşık 7000 yıl
önceye ait oldukları bulunmuştur. Buna göre deniz buraya 7000 yıldan biraz önce, deniz seviyesi henüz bugünkünden 20 m kadar alçakta iken ulaşmıştır. Kuşkusuz o dönemdeki yüzey bugünkünden 20 m aşağıdadır,
yani ovada bugünkü alüvyal dolgu henüz yoktur. Başka bir ifadeyle, ova bu noktada son 7000 yılda 20 m kadar dolarak yükselmiştir. Bu çok önemli. hızlı bir gelişmedir.
Selçuk-Efes çevresindeki sondaj çalışmalarımız 1991 ve 1992 yıllarında da devam etmiştir. Bunlar Efes Kazı Heyetine resmen katılarak gerçekleştirilmiştir. 1991 de su sondajcılarıyla, 1992 de el burgusuyla yapılan altışar sondaj üç yerde yoğunlaştırılmıştır.
Bunlar Artemis tapınağı çevresi, Panayır
dağı kuzey etekleri ve Efes antik kent limanı ile yakın çevresidir. Bundan sonra sondajlarla alınan örneklerin ana liz sonuçlarını beklemek ve bir ara rapor hazırlamak üzere arazi çalışmaları yavaşlatılmıştır.
Bununla birlikte 1995 yılında Artemis tapınak alanı ile Panayır dağı arasında , Derbent vadisinin Selçuk ovasına açıldığı kesimde eski kıyı çizgisini belirlemek amacıyla el burgusu ile 21 sondaj yapılmış ve elde edilen sonuçlar ayrıca yayınlanmıştır (Kayan 1997). Bu arada Almanya'nın Marburg Üniversitesinden Prof. Dr. Helmut Brückner ve arkadaşları da bize paralel bir çalışma yapmış ve 1991 yılından itibaren birçok sondaj da onlar tarafından
gerçekleştirilmiştir. Şu sıralarda kapsamlı bir yayın için çalışmalarımız sürmektedir. Aşağıda sondaj çalışmalarımızdan sağlanan sonuçlardan kısa notlar verilmiştir.
Arıadolu'nun Ege Denizi kıyılarındaki başka alüvyal düzlüklerde yapılan benzer çalış
malardan sağlanan bilgilere uygun olarak (Kayan 1988, 1991 , 1995}, Küçük Menderes'in delta ovası da (Selçuk veya Efes ovası) Holosen başlarında (günümüzden yaklaşık 15000 ile 10000 yıl önceki dönemde) bugünkünden .
ortalama 30 m kadar derinde bir vadi tabanı düzlüğü durumunda bulunmuştur. Hızla yükselen deniz 8000-7000 yıl kadar önce bu yüzeyi kaplayarak içerilere doğru ilerlemiş ve Belevi boğazına sokulmuştur. Bu ilerleme sırasında eski ova yüzeyinin kıyı
ortamında işlenen çakıllı kaba kumlarla kaplandığı anlaşılmaktadır (Şekil 3). Zamanla yükselen deniz nedeniyle derinleşen yeni körfezde ince kumlu denize! çamurlar birikmiş ve körfezi doldurmuştur. Deniz seviyesinin 6000 yıl kadar önce bugünkü seviyesine ulaşması ve yükselmenin sona ermesi, Küçük Menderes deltasının burada doğudan batıya hızla ilerlemesine ve körfezin karalaşmasına
neden olmuştur. Buna göre tarih öncesi kültürlere (genel olarak Brorız çağı ve öncesi)
ait kıyı yerleşmelerinin ovanın doğusundaki kıyılarda bulunması beklenmelidir. Bunun için en uygun yerler Selçuk kuzeyine rastlayan etek şeridi olabilir (Şekil 2). Arıcak o dönemdeki yüzeyin bugünkünden derinde bulunduğu ve üzerinin sonraki zamanlarda alüvyonlarla örtüldüğü unutulmamalıdır.
Son yıllarda Derbent vadisinin orta kesimlerinde a rkeologlar yeni keşifler yapmışlar ve muhtemelen Neolitik çağlara kadar indiğini düşündükleri yerleşme yerleri bulmuşlardır. Bunlar o dönemde kıyıdaki bataklık alanların
olumsuzluklarından uzak yerleşmelere ait kalıntilar olmalıdır. Gerçekten, Derbent vadi çukurluğunun Selçuk batısındaki aşağı kesiminde yaptığınız sondajlar denizin bu vadiye sokulmadığını göstermiştir (Kayan 1997). Buna göre denizin en fazla içerilere ilerlediği dönemde kıyı çizgisi Selçuk Kale tepesi (Ayasuluk) ile Panayır dağı arasında kalmış,
Derbent vadi tabanı bugünkü gibi alüvyal bir düzlük durumunda bulunmuştur. Bir karşı
laştırma yapılmak istenirse, 6000 yıl önce Derbent vadi tabanı düzlüğünün Selçuk "körfezi" gerisindeki durumu, bugünkü Kuşadası
körfezi gerisinde . Selçuk ovasının durumuna berızetilebilir. Başka bir ifade ile Selçuk ovası bugün insanlar için ne değerde ise, Neolitik çağda da Derbent düzlüğü - farklı ölçülerde de olsa - aynı önemde olmalıdır (Şekil 2).
~ Geçmişten Günümüze SELÇUK
Selçuk Ovasında Efes Kültürünün Geli imine Coi?rafi evrenin Etkileri
DerlnRk Yüzıoy yGkııeltlll inilen UYlye T- euyu
~ ()() .. .. ... ...... .
:.& .:.~:.:. : :: .. :. :: ~ :··:·:: :::;::;:::::;:;:;,:.\;,;:.;.:.;.:;:
*1l~fHll 5
~mrt.tWt ···:·: .. : .. :·: .. :·:·: .. :.: :·::
>~tMi-fümrı
7500 cm s 500 cm
s7000 cm
EPH 1 llBIHl6
Sondaj tipi : Kovalı-çakma su sonoajı Sondaj ywl : Selçı.Jc kalesi ile Kunıtepe aıasında ova tabanı
ooo-.---Fm Yüzeyden 500 cm ye kadar zeytıxıi katwc, ince-çol< ince kUm ve sm.
~~~~;:,~~~.C~io Yık ınhlardan gelme seramik kırıntıları ve kavkılar . Düzensiz şekili konkresyonıar.
Zeytuni kO'jU gri çamur içinde kaba kum katkı . Serami< ve kavkı kınntılatı . KO'j\J gri çamur. Laminalı • ince tabakalı .
721>-2070 Cfll arası geneı Olarak slyallımsı kO)'U !1İ· ince kı.rn-sın çamuru. Ye< yer laminalı -.eya ınce taııaııaıı. üst seviyelenle kiiçük oeoiıeı kavkı kınntılan.
Kıyı lıelaktığı
;; C 141arihlendilme yônıemi ~e ~erizel ::. E kavkıların gtınümUı:den yaklaşık 7000 yıl : ! Ooceye a~ oldukları belirlermiştir. ! ,
Kaba kum 11e çakıl. .; ~ Temiz ve~. Çok çeşiti denize! kavkılar.
70 ın derine kadar 'lef yer kınnızımsı. yer yer sarımsı kahverer.;ıi. yer yer kaba kum ve çak~ kall<ılı karasal dolgu birimi devam etmiştir.
70 ın de Selçuk vadi çukur1u!)l.<ıdaki daha esıu (Neojen ?) sediman katmanına giri lmiştir.
75 m de sondaja son verilmiştir.
25
40
o Çak~ Kil
E> Granül
• Kaba kı.m Orta kı.rn
•. ınce kum
" Derıizel kavkı
.it Bitl<isel kalıntılar
"' Konkreasyonlar O Gaz t>oş_,ldarı
Şekil 3. Selçuk kalesi ile Kuru.dağ arasında, ova tabanında yapılan EPH 1989-06 numaralı sondajın ilk sedimentolojik değerlen
dirme sonuçlarına göre çizilen profili.
Artemis tapınağı: Artemis tapınak yerindeki geniş kazı çukurluğunun (İngiliz çukuru) ova tarafında (kuzey ve batı) yapılan sondajlarda, bugünkü deniz seviyesine inildiğinde kıyı
ortamına ait sedimanlara girilmektedir (Şekil 4) . Bu kalınan yer yer değişmekle
birlikte birkaç metre kalınlıktadır . Bundan sonra, - 4 m de düz bir yüzeyin altında sığ bir denizel ortamda birikmiş, siyaha yakın koyulukta, ince dokulu (çoğunlukla silt), bol organik katkılı bir çamur katmanı başlamaktadır. Kuşkusuz bu çamur denizin, daha doğrusu o dönemdeki körfezin tabanında birikmiştir.
Buna göre. -4 m deki yüzeyin üzerinde birkaç metre de su bulunmuş olduğunu düşünmek gerekir. -4 m yüzeyi bu nedenle bugünkü deniz seviyesinin altındadır. Bununla birlikte, sondaj verileri 6000 yıl kadar önce bugünkü seviyesine ulaşan denizin günümüzden 5000 -3500 yıl önceki dönemde 2 m kadar a lçaldığını göstermektedir (Kayan 1988, 1991, 1995, 1996). Bunun delta gelişimini hızlan
dırdığı anlaşılmaktadır. Böylece Artemis tapınağının yapıldığı a lan karalaşmış ve çekilen denizin kaba taneli kıyı kumları ile kaplanmıştır. Gerçekten, Artemis tapınağı kazı
çukurunun Selçuk kalesi eteklerine doğru olan doğu kenarındaki sondajda denize! sediman bulunmamış, fakat bugünkü deniz seviyesinde bol kavkılı kıyı kumlarına
rastlanmıştır.
Sonuç Olarak Artemis tapınağı kuzey ve batısında deniz varken güneyinin kara durumunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen tapınağın altında ise doğrudan denizel değil, fakat kıyı ortamını temsil eden sedimanlar bulunmuştur. Tapınağın ilk yapısı (Arkaik ?)
bugünkü deniz seviyesinin biraz altında, bu sedimanlar üzerine oturmaktadır (Bammer 1993). Buna göre. Artemis tapınağı ilk yapıl
dığında Selçuk kalesinin batı eteğinde, Küçük Menderes ırmağının ince alüvyonları ile dolmakta olan sığ bir körfezin kenarında bulunuyordu. Güneyde Derbent deresinin daha kaba a lüvyonlardan oluşan birikinti yelpazesi uzandığı ıçın. bu dönemde (Muhtemelen Arkaik ve öncesi: M.Ö. 1. binin ilk yüzyılları) asıl kullanım alanı güney kesim olmalıdır.
Buna göre Efes kentinin bu dönemlerine ait
Geçmişten Günümüze SELÇUK 4JD
~m 1? . I s j
tı . ::ı
t:!
s ..... o __..
... Ü.. (.!)
-~~ c: ::ı c: E !! ~ ::J"' .. N~ C> c: t: .. :o ı::ı "'c: o<> -"' C/) -c:
D
EFES - ARTEMiS KAZI ÇUKURLUCiU ooou, m BATI
EKK 1991-<>1
-5
Tıtlı ar1<90lojlk dolgu
Kaba kumlu kıyı bataklıOı
... ......
....: - . c.- . KHlt uzunluOu ·- -yıkıı,ık 250 m kadardır.
··· ··
o
1991-03
lnc.• . kumı alüvyon
Kabı kum
Orta kum
24
Mt90İojlk dolgu Orta kum
Kaba kulfl ve k6fell ttı•lar
05
Kabı kum ve ırkeolojlk dolgu
···········. ·· · ·· ················· · · . . .. .. . ····· . . :ı . ... . .. .
Kabe kum
.... .... ·····
/ . ,,,. /' .
Kabı kumlu ~- • . • _.,.-:
. Orta kum · · : · - _ Homojen
(:·: .>:..> ı .:·::·:·.-:.: .,.· _ - çamur -0
- •• • 0 • c.ı ___... - Kabe kum - 0 Sarımıı-l< ırmızımıı •
ô - o
~ · o _ _ _ 1a,1ı dolgu _ o Kırmızımaı _ -· .-.. .:o <""'("
kara11I dolgu
('",>
EKK Et .. Kayan-Krıtt ıondıjları 24, 05 Brücknar'den alının ıondajlar
Ar1<90lojlk kalıntılar (duvar temeli gibi yerinde " in ıltu" kalıntılar) Ar1<90lojlk materyal (ıondaj protllf boyunca rastlanan karı91k, ıa,ınmı• Hramlk parçaları ve ta9lar)
Şekil 4. Selçuk kalesi güneybatı eteğinde Efes·Artemis tapınağı kazı alnnuıda yapılan sondajlara göre yüzey altında farklı ortamlarda birikmiş sediman katmanları ve arkeolojik materyal bulunan bölümler.
5
o
5
10
s= ... ::J A ...
ı::ı ? ... o ::r ::J
p A ., ... :::
1
~m ~ ·
~ 5 j
li· :;,
j ""· 0 ____._
.,. u. o
" -~
~~ ce c: Al .!11 v:> -"' o N.t:I .. c 't:O ıo "a .wc >OIO _.., (1)-c: ...
BATI EKK 1991-01
T•tlı uholojik dolgu
EFES-ARTEMi S
1991 -03
24
KAZI ÇUKURLU~U ooou, m
5
EKK
05
K•b• kumlu kıyı b.t•klıjjı ·-·-··
lnı:ı.• .kıım •lüvyon M90İoİlk dolgu
Ort• kum K•b• kum ve
K•b• kum v• ukeolojlk dolgu
Kab• kum • 1 kllfelt tetl•r .... .. ...... •• •. . ••.•... . . .... ..... ... • • . . .. .... .••. • ı • .. ••... ..••...•.....•
....
<~~~f' - ·.-- ~ • r.. - '-
Ort• kum K•l>lı kum
-5 - - ince kumlu denini
. . . .. . f 1
. . .. . . :-:--=--::-=·tHOrMj•n -~ '· 7 : : . Ort• kum ·: _: : · . ·. : : ·. ·: - -::._ 9.mur _ -~ _ . . ,· : ... .. · . . : ... . : . . . . - . :....~.:..~ o
o o • - • ·-
- • C> • Keelt uzunlujju -- -y•kle91k 250 m kedudır.
- -Kırmızımeı kara .. ı dolgu
ô - o o
Kel>lı kum - · o Kırmııımeı 0
_ o kereHI dolgu
o
o - ·
EKK Efn Kayın-Kreft aond•J ları
24, 05 BrOckner'den ılın•n eondajlar Arteolojlk k•lınt ılar (duvu temeli gibi yerinde "in aitu" kılıntılar) Arteolojlk m.teryıl (ıondıj prontı boyunca raatlen•n ku19ık. l•91nm19 aeramlk puçeluı ve t•9lar)
Şekil 4 . Selçuk kalesi güneybatı eteğinde Efes-Artemis tapınağı kazı alanında yapılan sondajlara göre yüzey altında farklı ortamlarda birikmiş sediman katmanları ve arkeolojik materyal bulunan bölümler.
.5
-1 o
I_ 5' "' ::J :ıı::
"' ı;:; ?' .... o
"" ::J
rı ~ "' :::
1
Selçuk Ovasında Efes Kültürünün Celi imine Coarafi vrenin Etkileri
kalıntıların Artemis tapınak yerinin güneyinde alüvyonlar ve bugünkü Selçuk kenti altında saklı olması gerekir. Bu çevrede, Panayır dağına doğru eski bir limanın bulunması da çok mümkündür (Şekil 2).
Panayır dağı kuzey etekleri: 1992 yılı sondajlarımızdan birkaçı Panayır dağı kuzey eteklerinde, özellikle Prof. Dr. D. Knibbe'nin kazı alanında yapılmıştır. Burada eski yol ve anıt kapı yapısının altında denize! sediman katmanına rastlanması, yapıldıkları dönemde (Roma çağı) Panayır dağı kuzey eteklerirıin karalaşmış olduğunu göstermektedir. Ancak burada da bugünkü deniz seviyesinin 4 m altına kadar kıyı bataklığı sedimanları bulunmaktadır ve bunun içinde seramik parçalan vardır. Arkeologların ilk değerlendirmelerine göre bunlardan en eski olanlar M.Ö. 50 yıllarına aittir. Buna göre Roma öncesinde burası körfez kıyısı, bataklık durumda bulunmuş, Roma dönemi başlarında dar bir etek şeridi karalaşmış ve geçilebilir duruma gelmiştir. Zamanla Panayır dağı eteğindeki bu yol. üzerine anıtsal bir kapı yapılacak kadar önem kazanmıştır.
Daha batıda, Efes antik tiyatrosu kuzeyinde, Meryem Kilisesinin doğu ucunda Doç. Dr. S. Karwiese tarafından açılan kazı çukuru içinde yaptığımız sondajda da denize! sediman katmanına girilmesi, denizin Hellenistik öncesinde yamaçlara şimdiye kadar tahmin edilenden çok daha fazla sokulduğunu göstermektedir (Şekil 2) . Buradaki kazı çukurunda bizim sondajımızdan sonra yapılan derinleştirme sırasında -1 m den -2.5 m ye kadar inen ve kıyı bataklığında çakılmış eski bir ağaç kazığın bulunması ilgimizi çekmiştir.
Arkeolojik buluntu kabul edildiği için dendrokronoloji veya C l4 analizleri ile tarihleme yaptırmak üzere örnek alamadığımız bu kazığın. döneminde belki bir tekne bağlamak için çakıldığını, bu nedenle deniz seviyesi hakkında önemli bir gösterge olduğunu
.düşünüyoruz.
Liman sondajları: Antik Efes limanında ve çevresinde yapılan sondajlarda kuşkusuz hep belli derinliklerde denize! sediman katmanına girilmiştir. Bugün liman alanını kaplayan bataklıkta yapılan sondajlarda 20 m derirıe
kadar inilmiştir. Liman alanında bugünkü yüzey deniz seviyesine çok yakındır. -6 m de sediman niteliğinde değişme olmakta. çok homojen. simsiyah, siltli bir balçık katmanına girilmektedir. Daha anlamlı olan özellik. bu geçiş seviyesinde iri seramik parçalarına rastlanmış olmasıdır. Bunu en yoğun kullanım dönemindeki liman tabanı olarak yorumluyoruz. Ayrıca, kent kanalizasyonunun da limana aktığı şeklinde bir değerlendirmemiz olmuştur.
Burada ilgimizi çeken bir husus da liman kuzeyinde, yüzey topoğrafyasındaki hafif yüksekliktir. Yeni yapılan havaalanı pisti ile liman arasında, üstünde harap çiftlik yapılarının bulunduğu bir tepecik vardır. Dikkat edildiğinde buradan batıya ve doğuya doğru 2-3 m lik silik bir yüksekliğin uzandığı fark edilebilmektedir. Bununla ilgili olarak şu
yorumlar yapılmıştır: 1) Liman doldukça kazınıp temizlenmesi sırasında çıkan dip çamurunun yığılması ve sonra yayılması ile meydana gelmiş olabilir. 2) Limanın kuzey kenarında insan eliyle ve limanla ilgili olarak yapılmış rıhtım gibi bir yapı kalıntısına bağlı
olabilir. 3) Burası kent dışında, fakir halka ait bir mahalle kalıntısı. hatta daha eskiye inen bir höyük olabilir. Ancak bugüne kadar bunların hiçbirini doğrulayacak veri bulunamamıştır. Gerideki havaalanı nedeniyle gerekli profillerin alınmasını sağlayacak sondajlar yapılamadığı için şimdilik bu konu üzerinde daha fazla durulmamıştır.
Sonuç
Selçuk ovasında biriken sediman kat manlarını incelemek, oluştukları ortamları, dağı
lımlarını belirlemek için bugüne kadar yaptı
ğımız sondajlardan sağlanan verilerin değerlendirilmesiyle elde edilen sonuçlardan bazı
ları şunlardır:
1. Erken Holosen'de yükselen denizin Selçuk ovasında en çok nereye kadar sokulduğunu belirlemek için gerekli sondajlar henüz yapılamamıştır. Ancak su temini ve otoyol inşaatı ile ilgili sondajların incelenebilen bulguları denizin Belevi boğazı içerilerine, en azından Belevi bataklığına kadar sokulmuş olduğunu göstermektedir. Buna gör e Selçuk ovası çev-
Geçmişten Günümüze SELÇUK ..
İlhan K<ıYan, John C. Kraft
resindeki en eski yerleşmelerin doğuda, özellikle Selçuk kuzeyindeki eteklerde, fakat bugünkü alüvyal dolgunun metrelerce altında bulunabileceği düşünülmelidir. Arkeolojik bakımdan ikinci aşama Selçuk Kale tepesi ile Panayır dağı arasındaki alanın yoğun olarak kullanıldığı dönem olmalıdır. Milattan önce 1.
bin yılın ilk yansında bugünkü Selçuk kenti ve Kale tepesi (Ayasuluk) güneyi asıl merkez olmalıdır. Artemis tapınağının ilk yapılışı da bu döneme rastlamaktadır. Üçüncü aşama Panayır dağı batısında Helenistik-Roma çağlarının Efes kentidir. Bu kesimde kentin geliştiği dönemde Ayasuluk güneyinin hfila önemini koruduğu , iki merkezi bağlayan ve Panayır dağının kuzey eteğinden geçen yolun önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Bülbül dağı
kuzeyindeki büyük limanın alüvyonlarla dolması ve bunun kent üzerindeki olumsuz etkileri ile bu olumsuzluğu gidermek için yapılan çalışmalar, bundan sonra liman olarak kullanılan yerler tarihi kaynaklardan daha ayrıntılı olarak öğrenilebilmektedir. Burada en belirgin sonuç, Efes kültürünün gelişim ve değişiminde, bunun çeşitli evrelerinde coğrafi çevrenin ve bunda meydana gelen değişmelerin büyük etkisinin olmuş bulunmasıdır.
2. Ovada bugünkü deniz seviyesine inildiğinde daima denize! veya denizle ilgili (kıyı
bataklığı, lagün, azmak gibi) bir sediman katmanına girilmektedir. Bunun birkaç metre altında_ da gerçek denizel (sığ deniz, estuar) ortamda birikmiş çamurlar bulunmaktadır. buna göre ova yüzeyi altında iki tabaka halinde kıyı ortamında birikmiş kumlu birikintiler bulunmaktadır. Bunlardan birincisi denizin buraya sokulması sırasında oluşan
kaba kıyı kumlarıdır ve Selçuk kuzeyinde
Kavnaklar
bugünkü ova yüzeyinin 20-25 m kadar derinlerinde bulunmaktadır. Bunun bugünkü kıyıya doğru daha derinde, doğuda Selçuk kuzeyindeki eteklerde yüzeye daha yakın olması gerekir. İkincisi deniz seviyesindeki yükselme durduktan sonra alüvyonlarla dolan körfezde Küçük Menderes deltasının ilerlemesine bağlı olarak çekilen kıyının kumlu birikintileridir. Bu katman alttaki denize! birikintilerle en üstteki akarsu taşkınları ile oluşan karasal birikintiler arasında bir geçiş tabakası oluşturmaktadır. Bu nedenle o\1anın her yerinde bugünkü deniz seviyesine uygun bir dağılım göstermektedir. Örneğin Selçuk kuzeyinde ova yüzeyi 5 m kadar yükseltide bulunduğundan bu tabaka 5 m derinde bulunmaktadır. Söz konusu bu iki kumlu tabaka yeraltı sulan bakımından çok büyük önem taşımaktadır. Üstteki kumlu katman yüzey sularının biriktiği ilk akifer'dir (yararlanılabilir su bulunduran tabaka). Ancak, gerek tabaka kalınlığının azlığı, gerekse kumların küçük taneli olması nedeniyle su bakımından fazla zengin değildir. Buna karşılık derindeki akifer daha kalın, daha kaba kumlu ve yeraltı suyu bakımından daha zengindir. Bununla birlikte, bu katman denizel çamurların altında bulundugu için su kalitesi bakımından olumsuz özellikler göstermektedir. Ovanın jeomorfolojik gelişimi ile ilgili bu tabakaların daha çok sayıda sondajla daha iyi belirlenmesi ovadaki sulu tarım için önemli yararlar sağlayabilir.
İki akiferin birleştiği Selçuk kuzeyindeki eteklerde yeraltı suyunun çok bol olduğu burada İzmir yolu boyunca iş yerlerinin müşteri çekmek için otomobil duşları yapmalarından da anlaşılmaktadır . Ancak yeraltı su sisteminin bütünlüğü dikkate alınarak bu savurganlığın kontrol altına alınması gerekmektedir.
Aks u A.E., Piper D.J.W., Konuk T., 1987. Quaternary growth patterns of Büyük Menderes and Küçük Menderes deltas, Westem Turkey. Sediment. Geol. 52, 227-250.
Ba mmer A., 1993. Die Ges chichte des Sekos im Artemis ion von Ephesos . J a hresheften des Ös terreichis chen Archaologischen Institutes. Band 62, s. 138-167, Wien.
Bozbay E .. Kozan A.T .. Bircan A .. Öğdüm F .. 1986. Küçük Menderes havzasının (batı ve orta bölümü) jeomorfolojisi. M.T.A. Rapor no 80008. Ankara.
Darkot B .. 1938. Ege haliçlerinin menşe ve tekamülü. Coğrafi Araştırmalar 1. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Ens titüs ü Yay. 4, 29-52, İstanbul.
418 Geçmişten Günümüze SELÇUK
Selçuk Ovasında Efes Kültürünün Gelişimine Co.i!rafi Çevrenin Etkileri
Erinç S., 1955. Gediz ve Küçük Menderes deltalarının jeomorfolojisi. IX. Coğrafya Meslek Haftası, Tebliğler ve Konferanslar. Türk Coğrafya Kurumu Yay. 2, 33-66, İstanbul.
Erol O., 1969. Anadolu kıyılarının Holosen'deki değişmeleri hakkında gözlemler (Obervations on the Anatolian coastline changes during the Holocene). AÜ. D.T.C.F. Coğrafya Araştırmalan Dergisi. 2, 89-102, Ankara.
Erol O., 1976. Quaternary shoreline changes on the Anatolian coasts of the Aegean Sea and related problems. Bull. Soc. Geol. France. XVIII, 2, 459-468, Coll. Intern. CNRS, Paris. No. 244, 263-272, Paris.
Gökçen S .L., Kazancı N., Yaşar D., Gökçen N., Bayhan E., 1990. Küçük Menderes delta kompleksi ve gelişiminde aktif tektonizma etkileri (Küçük Menderes river delta complex and the effects of active tectonism on it's development). Türkiye Jeoloji Bülteni. 33, 15-29, Ankara.
Hess G., 1989. Die entwicklung des Küçük Menderes deltas in historischer zeit. Stner. Geogr. Arbeiten. 17, 203-215. Pedebom, Germany.
Kayan İ.. 1988. Late Holocene sea-level changes on the Western Anatolian coast. Palaeogeography, Palaeoclimatology. Palaeoecology. Vol. 68, No 2-4, s. 205-218. Special Issue: Quatemary Coastal Changes. Ed.: P.A. Pirazzoli - D.B. Scott. (A selection of papers presented at the IGCP-200 meetings). Elsevier Science Publishers B.V. Amsterdam. The Netherlands.
Kayan İ., 1991. Holocene geomorphic evolution of the Beşik plain and changing environment of ancient man. Studia Troica. Band ı. s. 79-92. Philipp von Zabern, Mainz anı Rhein. Germany.
Kayan İ., 1995. The Troia bay and supposed harbour sites in the Bronze Age. Studia Troica. Band 5, p. 211-235. Philipp von Zabern, Mainz anı Rhein, Germany.
Kayan İ.. 1996. Holocene coastal development and archaeology in Turkey. Zeitschrift für Geomorphology. Supplementband 102. Field Methods and Models to Quantify Rapid Coastal Changes. Ed. by D.H. Kelletat and N.P. Psuty. p. 37-59. Berlin, Germany. International Geographical Union. Commission on Coastal Systems. Proceedings of the Field Symposium Crete. Greece. April 1994.
Kayan i. 1996. Klaros kazı alanında jeomorfolojik-jeoarkeolojik araştırmalar (Geomorpholoical-geoarchaeological investigations on the Klaros Excavation Area) Ege Coğrafya Dergisi. Sayı 8 , Sayfa 1-24. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, İzmir.
Kayan İ.. 1997. Efes'te Artemision ile Coresus Kapısı arasında eski kıyı çizgisi üzerine paleocoğrafya araştırmaları. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü XVIII. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 27-31Mayıs1996. XII. Arkeometri Sonuçlan Toplantısı Bildiriler Kitabı. Yayın no: 1876, s. 77-92, Ankara.
Kraft J.C., Kayan İ., Erol O., 1980. Geomorphic reconstructions in the environs of ancient Troy. Science. American Association for the Advancement ofScience. Vol. 209, No. 4458, s. 776-782, U.S.A.
Kraft J.C., Belknap D.F., Kayan İ., 1983. Potentials of discovery of humarı occupation sites on the continental shelves and nearshore coastal zone. Quaternary Coastlines and Marine Archaeology. Ed.: P.M. Masters, N.C. Flemmings, s. 87-120, Academic Press Inc. Landon.
Kraft J.C., Kayan İ.. Aschenbrenner S.E., 1985. Geological studies of coastal change applied to archaeological settings. Archaeological Geology. Ed.: G. Rapp Jr and J.A. Gifford s. 57-84. Yale University Press. New Haven.
Geçmişten Günümüze SELÇUK 4BJ>