+ All Categories
Home > Documents > Ahmed b. Hanbel'in rical ilmindeki konumu

Ahmed b. Hanbel'in rical ilmindeki konumu

Date post: 09-Dec-2023
Category:
Upload: erzincan
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
70
ÖZET Araştırma konumuz Ahmed b. Hanbel’in rical ilmine katkılarını ve daha sonraki münekkitlere tesirini açıkça ortaya koymaktadır. Ahmed b. Hanbel rical ilminde muteberdir. Daha çok erken yaşlarda bu alanda söz sahibi olduğu görülmektedir. Süâlât türü olun “el-ile’l ve ma’rifetu’r-ricâl eseri günümüze kadar gelen en eski rical eserlerinden biridir. Birçok münekkitin başkaynağı olduğu ve yine bu suretle Ahmed b. Hanbel’in eserinden alıntılar yapıldığı görülmektedir. Çalışma, üç bölüm ve sonuç kısımlardan oluşmaktadır. Birinci bölümünde Ahmed b. Hanbel’in hayatı kısaca anlatılmıştır. İkinci bölümde genel hatlarıyla rical ilmi tanıtılmış ve cerh-tadil ilminde kullanılan lafızlar zikredilmiştir. Üçüncü bölümde ise Ahmed b. Hanbel’in rical ilmindeki konumu ele alınmıştır. Kullandığı cerh-tadil lafızları hangi maksatla kullandığı ve diğer münekkitlerden ayrıldığı noktalar tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca el-İlel kitabı detaylı bir şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ahmed b. Hanbel, Ricâl, Cerh ve ta’dil, el-İlel ve marifetu’ricâl I
Transcript

ÖZETAraştırma konumuz Ahmed b. Hanbel’in rical ilmine katkılarını ve daha

sonraki münekkitlere tesirini açıkça ortaya koymaktadır. Ahmed b. Hanbel rical ilminde muteberdir. Daha çok erken yaşlarda bu alanda söz sahibi olduğu görülmektedir. Süâlât türü olun “el-ile’l ve ma’rifetu’r-ricâl eseri günümüze kadar gelen en eski rical eserlerinden biridir. Birçok münekkitin başkaynağı olduğu ve yine bu suretle Ahmed b. Hanbel’in eserinden alıntılar yapıldığı görülmektedir. Çalışma, üç bölüm ve sonuç kısımlardan oluşmaktadır.

Birinci bölümünde Ahmed b. Hanbel’in hayatı kısaca anlatılmıştır.

İkinci bölümde genel hatlarıyla rical ilmi tanıtılmış ve cerh-tadil ilminde kullanılan lafızlar zikredilmiştir.

Üçüncü bölümde ise Ahmed b. Hanbel’in rical ilmindeki konumu ele alınmıştır. Kullandığı cerh-tadil lafızları hangi maksatla kullandığı ve diğer münekkitlerden ayrıldığı noktalar tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca el-İlel kitabı detaylı bir şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ahmed b. Hanbel, Ricâl, Cerh ve ta’dil, el-İlel ve

marifetu’ricâl

I

Önsözİslam dininin iki ana kaynağı, Kur’an ve Sünnettir. Kur’an’ın Allah tarafından

korunduğunu bildiren ayetler mevcuttur. “Hiç şüphe yok ki, Kur'ân'ı biz indirdik,

elbette onu yine biz koruyacağız1”, “Korunmuş bir kitaptadır2” , “Ona ne önünden,

ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah

tarafından indirilmiştir.3”

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in görevi Kur’an’ı tebliğ ve tebyîn

etmektir. Tebyîn Hz. Peygamber’den gelen herşeydir. Bunların nesilden nesile

sapasağlam aktarılabilmesi her dönem âlimin boynunun borcudur ve sonra gelenlerin

de hakkıdır. Sahâbe-i kirâm ve talebeleri olan tabiîn, Hz Peygamber’in mirasını

koruma altına alarak büyük bir titizlikle diğer nesillere aktarmışlardır.

Hz. Osman’ın (ra) şehit edilmesiyle beraber büyük fitne döneminin başladığı

görülmektedir. İnsanlar artık kendi çıkarları için hadis uydurmaya başlıyor ve hiç

usanmadan da bundan sevab umuyordu. Bunlara karşı adeta harb ilan eden sünnet

müdafiî İslam âlimleri, Hz. Peygamber adına uydurulan sözleri tespit edip yalancıları

deşifre etmişlerdir. Rical âlimleri, Efendimiz’in sünnetini koruma çabalarını

geliştirerek, cerh ve ta’dil adını verdikleri sünneti koruma kaidelerini ortaya

koymuşlardır.

Rical ilminin doğması ilmi dürüstlüğün sonucudur.

Ders döneminde bizi üslubuyla etkileyen ve çalışmam boyunca bana

yardımlarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. İbrahim Tozlu hocama ve diğer hocalarıma

teşekkürü bir borç biliyorum.

Gayret bizden, Tevfik Allah’tandır.

İÇİNDEKİLER

1 Hicr/9.2 Vakia/78.3 Fussilet/42.

II

ÖZET...................................................................................................................................... II

Önsöz..................................................................................................................................... III

İÇİNDEKİLER........................................................................................................................... IV

KISALTMALAR CETVELİ...........................................................................................................VI

GİRİŞ........................................................................................................................................1

1. Seminerin Konusu, Amacı ve Yöntemi.............................................................................1

1.1.Seminerin Konusu..................................................................................................1

1.2.Seminerin Amacı....................................................................................................1

1.3.Seminerin Yöntemi.................................................................................................1

BİRİNCİ BÖLÜM.......................................................................................................................2

A. Ahmed bin Hanbel ’in Hayatı...........................................................................................2

B. Ahmed b. Hanbel’in Çocukluğu.......................................................................................3

C. Ahmed b. Hanbel’in İlim Tahsili.......................................................................................4

D. Ahmed b. Hanbel’in Yaşadığı Dönemde İslami İlimlerin Durumu....................................5

E. Ahmed b. Hanbel’in Hocaları...........................................................................................7

F. Ahmed b. Hanbel’in Talebeleri.......................................................................................8

G. Ahmed b. Hanbel’in Eserleri...........................................................................................8

İKİNCİ BÖLÜM.......................................................................................................................12

A. Rical İlmi........................................................................................................................12

1. İsnad Sistemi.............................................................................................................12

2. Rical İlminin Tatbiki...................................................................................................16

3. Rical İlminin Tarihle Bağlantısı...................................................................................16

4. Ravi Tenkidinin Başlangıcı..........................................................................................16

5. İlk Rical İlmi Eserleri...................................................................................................17

6. Rical Kitaplarının Tertibi............................................................................................17

B. Cerh ve Ta’dil.................................................................................................................18

1. Münekkitlerin Sınıflandırılması..................................................................................18

C. Hadis Usulünün Çıkışı ve Rical Eserleri..........................................................................20

1. Mutekaddimûn ve Muteahhîrûn Eserleri..................................................................21

2. Rical Eserleri..............................................................................................................22

D. Cerh ve Ta‘dîl Lafızları...................................................................................................23

III

1. Ta‘dîl Mertebeleri......................................................................................................23

2. Cerh Mertebeleri.......................................................................................................26

4. Cerh Lafızları..............................................................................................................29

5. Ta’dil Lafızları.............................................................................................................32

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM...................................................................................................................34

A. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dîl İlmindeki Yeri.........................................................34

B. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Bilgisinin Kaynağı....................................................35

C. Ricâl İlminde Ahmed b. Hanbel’in El-İlel ve Ma’rifeti’r-Ricâl Adlı Eseri..........................36

D. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Yöntemi..................................................................39

E. Ahmed b. Hanbel’in Rical İlmindeki Konumu.................................................................41

F. Ahmed b. Hanbel’in Kullandığı Cerh Terimleri...............................................................42

1. Şiddetli Cerh Lafızları.................................................................................................42

2. Hafif Cerh İfadeleri....................................................................................................48

SONUÇ...................................................................................................................................61

KAYNAKÇA.............................................................................................................................62

KISALTMALAR CETVELİ

IV

a.g.e. : Adı geçen eser.

bkz. : Bakınız.

C. : Cilt.

DİA. : Diyanet İslâm Ansiklopedisi.

DİB. : Diyanet İşleri Başkanlığı.

Fak. : Fakültesi.

MEB. : Milli Eğitim Bakanlığı.

s. : Sayfa.

TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı.

Ünv. : Üniversitesi.

vb. : Ve benzeri.

Yay. : Yayınları.

V

GİRİŞ1. Seminerin Konusu, Amacı ve Yöntemi

1.1.Seminerin Konusu Seminerin konusu “Ahmed b. Hanbel’in ricâl ilmindeki yeri” dir. Bu çalışmada

İmam Ahmed b. Hanbel ve O’nun rical ilmindeki konumuna dair özetle bilgi

verilmiş, el-İle’l-ve ma’rifetu’r-ricâl adlı eseri tanıtılmaya çalışılmıştır. Araştırmada

kaynak olarak başta el-İle’l-ve ma’rifetu’r-ricâl olmak üzere cerh ve tadil alanında

yapılmış birçok kaynak eserden faydalanılmıştır.

1.2.Seminerin AmacıÇalışmada Ahmed b. Hanbel’in kullandığı cerh ve tadil lafızlarının neler

olduğu ve nasıl anlaşılması gerektiği incelendi. En eski ve en güvenilir rical türü

eseri olma hasebiyle ilk kaynağı görme ve tanıma fırsatı vermiştir. Ahmed b. Hanbel

rical âlimlerine bu eseriyle ışık tutmuştur. Çalışmanın amacı Ahmed b. Hanbel’in

rical ilminde otorite bir âlim oluşunu ve üslubunu araştırmaktır.

1.3.Seminerin YöntemiBu çalışmada öncelikle Ahmed b. Hanbel hakkında yazılmış biyografı

çalışmalardan istifade edildi, Menâkibu’l-İmâm Ahmed ve Sîretu’l- imâm Ahmed bin

Hanbel. Sonra rical ilmiyle alakalı kaynaklar toplandı. Bundan sonra da el-İle’l-ve

ma’rifetu’r-rical adlı eseri büyük titizlikle araştırıldı ve seminerimize faydalı olacak

bilgiler alındı, es-Seyyid ebu’l-Maâtî en-Nûrî, Mevsûâtu Akvâli’l-İmam Ahmed b. Hanbel

eserinden birçok cerh ve tadil örnekleri alındı.

1

BİRİNCİ BÖLÜM

A. Ahmed bin Hanbel ’in HayatıBağdat İslâmın şehirlerinden bir şehirdir. Abbâsîler döneminde kurulmuş

ve kurulduğu günden mîlâdî 1258 yılına kadar Abbâsîlerin başkenti olmuştur.

Bağdat aynı anda İslam âleminin de ilim merkezi konumunda idi.

Ahmed b. Hanbel’in oğlu Salih ve Abdullah (v. 290/903) babalarının

Bağdat’ta dünyaya geldiğini anlatır: “Babam hicri 164 yılı Rebîu’l-evvel

ayında Bağdat’ta doğdu.”4 Her ne kadar onun Merv’de doğduğunu söyleyenler

olsa da kabul edilen görüş onun Bağdat’ta doğduğudur.

Annesi Safiyye bint Meymûne babasının ikâmet ettiği yer olan Merv’den

Bağdat’a göç ederken hâmile idi. Babası Muhammed bin Hanbel bin Hilal

henüz otuz yaşında iken vefat etmiş ve Ahmed bin Hanbel’in bakımını annesi

üstlenmiştir.

Ebû Bekir el Mervezî (v.275/888) Ahmed bin Hanbel’in yakın

arkadaşlarından birisi idi5. O Ahmed bin Hanbel’ in oğlu Abdullah ‘tan

babasının şöyle söylediğini nakleder: “Annem Horasan yollarında iken ben

daha doğmamıştım. Doğduğumda ne babamı nede dedemi görebildim.6”

Babası otuz yaşlarında genç bir delikanlı iken vefat etmiştir.

Ahmed bin Hanbel ismini dedesinden almıştır. Tam ismi ise şöyledir:

Ebû Abdullah Ahmed bin Muhammed bin Hanbel bin Hilâl bin Esed bin İdrîs

bin Abdullah bin Enes Bin Avf bin Kâsıt bin Mâzin eş-Şeybânîdir. Künyesi

Ebû Abdullah’tır.

4 İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed, Menâkibu’l-imâm Ahmed b. Hanbel, Thk: Abdullah b. Abdulmuhsin et-Turkî, Riyâd, 1989, s 29.

5 İbnu Ebî Ya’lâ, Ebu’l-Huseyn Muhammed b. Muhammed, Tabakâtu’l-Hanâbile, I, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, s 563.

6 İbnü’l-Cevzî, a.g.e., s 14.

2

Ahmed bin Hanbel’ in ailesi Şeybân kabilesindendir7. Nesebi, Nizâr bin Ma’d

bin Adnan’da Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) nesebi ile birleşir. 8

B. Ahmed b. Hanbel’in ÇocukluğuAhmed bin Hanbel’in çocukluk dönemine ait detaylı bilgiye sahip değiliz.

179/795 senesinde henüz on altı yaşında iken hadîs ilmini tahsil etmeye başlar.

Abdullah bin Mübarek’in (v. 181/797) Bağdat’ta olduğunu öğrenen Ahmed bin

Hanbel, onun ders halkasına katılmayı ister ancak o yıl gittiğnde görüşememiştir.

Çünkü o yıl Abdullah bin Mübarek Bağdat’ı terk etmiş ve bir görev için Tarsus’a

gitmişti. Aynı şekilde Enes bin Mâlik’ten hadis öğrenmeyi ister fakat muradına

eremeden Enes bin Malik vefat etmişti. Fakat onların yerine Süfyân bin Üyeyne ve

İsmail bin Uleyye ile görüşmüş ve onların ilminden istifade etmiştir.9

Ahmet bin Hanbel Ebû Yusuf’un ders halkasına katılmış ve ondan ilim tahsil

etmiştir. Kendisi Ebû Yusuf’un derslerine devam ettiğini ifade etmektedir.10 Ahmed

bin Hanbel re’y fukahasının kitaplarını okumuş fakat sonunda ehl-i Hadîs’in yolunu

seçmiştir. Kûfe’de re’y ağırlıklı dersler verildiğinden dolayı o derslere devam

etmemiştir.11 Ahmed bin Hanbel Bağdatlı muhaddis Hüşeym bin Beşir’in (v.

186/802) ders halkasına katılmış. Ondan dört sene boyunca hadis öğrenmiş ve üç

bine aşkın Hadislerine Müsned’inde yer vermiştir. Hüşeym, Ahmed bin Hanbel’in

ilmî sahadaki gelişiminde çok büyük tesirleri olmuştur.

7 el-Mizzî, Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf Ebu’l-Haccâc Cemâlüddîn İbnü’z-Zekî Ebû Muhammed el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, I, Thk: Beşşâr Avvâd Ma’rûf, Müessesetü’l-Risale, 2. Baskı, Beyrut, 1980, s.442.

8 İbnu’l-Cevzî, Menâkibu’l-İmâm Ahmed, s. 16; Sâlih b. Ahmed b. Hanbel, Sîretu’l- İmâm Ahmed b. Hanbel, s 30.

9 İbnü’l-Cevzî, Menâkibu’l-İmâm Ahmed, s 29; Walter M. Patton, Ahmet ibn Hanbel and the Mihna, Librairie Et İmprimerie et-Devant, E.J. Brill, Leide, 1897, s.11.

10 İbnü’l-Cevzî, Menâkibu’l-İmâm Ahmed, s 26.11 İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr el Kuraşî el-Basrî ed-Dimeşkî, el-Bidâye ve’n-

Nihâye, X, Thk: Ali Şîrî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, 1984, s 326.

3

C. Ahmed b. Hanbel’in İlim TahsiliAhmed bin Hanbel hadis öğrenmek için çıktığı ilim yolculuklarına 186/802

yılında başlamıştır. Bu döneme kadar Ahmed bin Hanbel hadis öğrenmek için

Bağdat dışına hiç çıkmamıştır. Hadis öğrenmek için yaptığı yolculukları (er-Rıhle fî

talebi’l-hadis) yolculuğu Bağdatlı muhaddislerden başlayıp yedi yıl boyunca devam

etmiş daha sonra Kûfe, Basra, Mekke, Medine, Yemen, Şam ve Hicaz’lı

muhaddislere kadar ilim yolculuğu devam etmiştir.12 186/802 senesinde ilk seyahati

Basra’ya olmuş, 187/803 de ise ilk hac seferine çıkmıştır.

Ahmed bin Hanbel demek bir nevi İmam Âzam (v. 150/767), İmam Mâlik (v.

179/795) ve İmam Şâfiî (v. 204/820) demektir. Her ne kadar İmam Âzam ve İmam

Mâlik ile görüşemediyse de onların en gözde talebelerinden ders almıştır. İmam

Mâlik’in ilmini ve fıkhını Süfyân ibn Üyeyne’den (v. 198/814) almıştır, İmam

Âzam’ın ilmini ve fıkhını ise Ebu Yusuf’tan (v. 182/798) almıştır. Basra’da Ahmed

bin Hanbel İmam Şâfiî ile karşılaşır ve ondan hadîs ve fıkıh dersleri alır. İkince kez

karşılaşmaları ise İmam Şâfiî’nin Bağdat’a gelmesiyle olmuştur.13 İmam Şâfiî

Bağdat’tan ayrıldığında Ahmed bin Hanbel'den daha âlim, daha fakih, haramlardan

ve şüphelilerden kaçan kimseyi bırakmadığını belirtir.

Ahmed bin Hanbel İmam Şâfiî’nin talebesi olduğu gibi bir nevi onun hocası

konumundadır. Bazı hadîs meselelerinde İmam Şâfiî Ahmet bin Hanbel’e müracaat

etmiştir. Kitabında hadis naklederken isim vermeden güvenilir birinden hadis aldım

der. Ahmed b. Hanbel’in talebeleri güvenilirden kasıt Ahmed bin Hanbel olduğunu

belirtmişlerdir14 Zamanında yaşayan, Zünnûn-i Mısrî (v. 245/859), Bişr-i Hafî (v.

227/841), Sırrî-yi Sekatî (v. 253/867), Ma'rûf-ı Kerhî (v. 200/815) gibi birçok büyük

evliyâ ile de görüşmüş, onlarla sohbet etmiştir.

Öğrendiği hadîs-i şerif’leri yazmaya büyük titizlik gösterirdi. Hadîsler

ezberinde olsa da mutlaka yazdığı kitaba veya defterine bakar. Bu tavır hadisçilere

güzel bir örnek olmuştur.15

12 İbnü’l-Cevzî, Menâkibu’l-İmâm Ahmed, s 26.13 İbn Kesîr, el-Bidâye, X, s 326.14 Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed, el-İlel ve Ma’rifetur’R-ricâl, Thk:

Vasîullâh İbn Muhammed Abbâs, 2. Baskı, Dâru’l-Hânî, Riyad, 2001, s 469.15 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, I, s 452.

4

D. Ahmed b. Hanbel’in Yaşadığı Dönemde İslami İlimlerin DurumuAhmed bin Hanbel’in yaşadığı dönemde hadis, tefsir, fıkıh, kelam gibi

ilimlerde çokça hareketlilik vardı. Tedvin16 ve tasnif’in 17 yapıldığı bu dönemde

birçok eserler ortaya çıkmıştı. Hadîs alanında ortaya çıkmış eserlerin bir kaçı

şunlardır: Ma’mer bin Râşid (v.152/769) el-Câmi, İmam Mâlik (v.179/795) Muvatta

ve Ebu Dâvud et-Tayâlisî’nin (v.204/819) el-Müsned’i.

Tefsir alanında ise Mukâtil b. Süleyman’ın (v. 150/767) Tefsîru’l-kur’an’ı,

Yahya b. Sellâm’ın (v. 200/ 815) Tefsîr’i ve Abdurrezzâk’ın (v. 211/827) Tefsîru’l-

kur’an’ı zikre değer eserlerdir.

Fıkıhta ise tedvin18 resmen başlamış ve mezhepler ortaya çıkmıştı. Kûfe’de

Hanefi mezhebinin kurucusu Ebû Hanife Nûman bin Sabit (v. 150/768) Medîne’de

Malik bin Enes’in (v. 179/795) kurduğu Mâliki mezhebi, Mısır’da İmam Şâfiî’nin

mezhebi ve Ahmed bin Hanbel’in Bağdat’ta kurduğu Hanbeli mezhebi. Bu dört ehl-i

sünnet mezhebi dışında daha nice mezhepler ortaya çıkmışsa da günümüze ulaşan

mezhepler ancak bu dördüdür.

İtikâdi fırkalardan Mutezile Emevî döneminde ortaya çıkmış ve en parlak

dönemini Abbâsîler devrinde yaşamıştır. Mutezile Abbâsî devletin resmî mezhebi

olmuştu. H. 218-234 yılları arası ehl-i Sünnet âlimleri Mihne fitnesinden büyük

işkencelere maruz kalmıştır. Kur’an’ın mahlûk olduğunu iddia ederek devleti

arkasına alan Mutezile, tezini zorla ve işkenceler yoluyla âlimlere kabul ettirmek

istedi. Ehl-i Sünnetin müdafaasını üstlenen Ahmet bin Hanbel bu dönemde Mutezilî

inanca hiç taviz vermedi. Halife Me’mun, Ahmet bin Hanbel’e emirler veriyor fakat

Ahmed b. Hanbel halifenin emirlerini yanıtsız bırakıyordu. Bundan dolayı iki sene

dört ay hapiste yattı. Fakat serbest bırakıldıktan sonrada evinde göz hapsinde

tutulmuştur. Cuma namazına dahi gitmesine izin verilmiyordu. Bundan dolayı

hadîsleri ancak oğullarına rivayet edebiliyordu. Mütevekkil devrinde Mutezile’nin

etkisi azalmıştır. 16 Tedvîn: Lugatta cem etmek, toplamak manasına gelir. Hadîs ıstılahında ise muhtelif hadislerin

yazılıp bir kitapta toplanması şeklindedir. (Talat Koçyiğit, Hadis ıstılahları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay. Ankara, 1980, s 436).

17 Tasnîf: Lügatta, sınıflandırmak, ıstılahta ise, hadisleri konularına göre ayırıp aynı konudakileri bir bab içinde toplamak demektir. (Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, s 429).

18 Fıkıhta tedvin, ilk dönem müctehid âlimlerin fetva ve hükümlerinin kitaplarda toplanmasıdır. ()

5

ed-Dûrî şöyle söylemektedir: “Ahmed bin Hanbel’i andığımızda Yahya ibn

Maîn’in şöyle söylediğini duydum: “İnsanlar bizden Ahmed bin Hanbel gibi

olmamızı istediler, hayır Vallahi, Onun güç yetirdiğine bizim gücümüz yetmez.” 19

Ali b. Haşrem dedi ki: Mihne’den sonra Ahmed bin Hanbel hakkında Bişr bin

el-Hâris’e şöyle soru sorduklarında şöyle dediğini işittim: “Bana Ahmed’in hakkında

soru mu soruyorlar? Ahmed bin Hanbel körüğe atıldı ve fakat kızıl altın olarak

çıktı.”20

Ebû Ca’fer el-Enbârî anlatıyor: Me’mûn Ahmed bin Hanbel’i sıkıştırdığı

haberi bana ulaşınca ben Fırat nehrini bir an evvel geçip onun yanına gittim. Selam

verdim ve bana dedi ki: Ey Ebû Ca’fer, zahmet ettin! Dedi. Ona: Bu zahmet değil,

dedim. Ardından şöyle devam ettim: Ey şu durumda olan insan! Bugün sen

insanların önderisin. İnsanlar da sana tâbi oluyorlar. Eğer ki sen Kur’ân’ın yaratılmış

fikrini benimsemiş olsaydın, Allah’ın yaratmış olduğu kullarından bir kısmı sana tâbi

olacaktı. Fakat kabul etmeseydin, insanların çoğu da bu fikirden imtina edecekti.

Bununla beraber bu adam (halîfe Me’mûn) seni öldürmezse de sen öleceksin. Ölüm

mutlaka vardır öyleyse Allah’tan kork ve onların hiçbir şeyine icâbet etme. Ahmed

bin Hanbel gözyaşları dökmeye başladı ve Maşallah, maşallah diyordu. Daha sonra

bana: Ey Ebû Ca’fer bana bunlardan biraz daha bahsetsen! Bende ona biraz daha

anlattım, O da Maşallah, maşallah diyordu.21

Ali b. Medînî (v.234/849) anlatıyor: “Allah bu dini üçüncüsü olmayan iki

kişiyle yücelmiştir. Ridde döneminde Ebu Bekir es-Sıddîk (radiallahu anhu) ve

Mihne döneminde Ahmed b. Hanbel ile.”22

Ahmed bin Hanbel’in ilmini ve âlimler nezdindeki konumunu Hüseyin bin

Muhammed bin Hâtim den Mihnâ bin Yahya eş-Şâmî şöyle anlatır: “Bütün hayırların

kendisinde tezâhür eden Ahmed bin Hanbel dışında kimseyi bilmiyorum. Bunlar

arasında Süfyân bin Üyeyne, Vekîan, Abdurrezzâk, Bakîye ibn Velîd, ibn Rebîa ve

19 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, I, s 453.20 el-Mizzî, a.g.e., I, s 454-455.21 el-Mizzî, a.g.e., I, s 460-461.22 Hâtip el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, Thk. Beşşar, VI, s 90.

6

daha nice âlimleri gördüm ama ilmi, fıkhı, zühd ve verâ konularında Ahmed bin

Hanbel gibisini görmedim.”23

Ahmed bin Hanbel ilim için çıktığı yolculukta kitaplarını yanında taşırdı. Bir

seferinde onu tanıyan biri ezberlediği hadîs-i şerîfin ve yazdığı notlarının çokluğunu

görerek: “Bir Kûfe’ye, bir Basra’ya gidiyorsun! Ne zamana kadar böyle devam

edeceksin?” deyince, Ahmed bin Hanbel, Hokka ve kalem ile mezara kadar diyerek

cevap vermiştir. İmam ölüm döşeğinde iken oğluna Müsned kitabından bir hadîs

çıkartmasını istemiş, ölümle burun buruna gelmiş ama hiçbir sebep onu ilimden

alıkoyamıyordu.

Ahmed bin Hanbel kırk yaşına kadar hadis toplamaya devam etmiş ve o

zamana kadar kimseye herhangi bir hadis rivayet etmediği zikredilir. Bunun iki

gerekçesi olabilir: Birincisi, dinî tebliğin zor bir iş olması ve olgunluk isteyen bir

görev olması, diğeri ise hadîs aldığı hocaların hayatta olması ve onlara hürmeten

hadîs rivayet etmekten kaçınmış olmasıdır.

Ahmed bin Hanbel’in arkadaşlarından Ali bin Medînî şöyle söylemektedir:

“Arkadaşlarımızın içinde en çok hadîs ezberleyenin Ahmed bin Hanbel olduğuna

yemin edebilirim. Buna rağmen hadîs nakletmeye ihtiyaç duyunca sadece kitaptan

hadîs naklederdi.” Ahmed bin Hanbel arkadaşlarına hadisleri kitaptan nakletmelerini

tavsiye ederdi.

E. Ahmed b. Hanbel’in Hocaları Ahmed bin Hanbel müsnedinde 280 hocadan ders aldığını bildiriyor.24 Bu da

onun ilminin gelişmesine ve ileri düzeye taşınmasına katkıda bulunmuştur. Meşhur

hocalarından bazıları şunlardır: İmam Ebu Yûsuf (v.182/798), İmam Şâfiî

(v.204/819), Abdurrezzâk bin Hemmâm (v.211/826), Ebû Dâvud et-Tayâlisî

(v.204/819), Süfyân ibn Üyeyne (v.198/813), İbrahim ibn Sa’d (v.183/799), Yahya

ibn Saîd el Kattân (v.198/813), Vakî (v.196/811), İbn Uleyye (v.193/808), İbn Mehdî

(v.198/813), Cerîr ibn Abdulhamîd (v.188/803), el Velîd ibn Müslim (v.194/809),

23 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, I, s 453-454.24 M. Yaşar Kandemir, “Ahmed b. Hanbel,” II, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, s 75.

7

Ali ibn Hişâm ibnu’l- Barîd, Yezîd ibn Hârûn (v.206/821), İshak ibn Râhûye

(v.238/852) ve Yahya ibn Maîn (v.233/847).

F. Ahmed b. Hanbel’in Talebeleri Ahmed bin Hanbel pek çok talebe yetiştirmiştir. Ondan ders alıp yetişenlerin

sayısı dokuz yüzü aşmaktadır. Kendisine talebe olan meşhur âlimler ise şunlardır:

İmâm Buhârî (v.256/869), İmâm Müslim b. Haccâc (v.261/874), Ebû Dâvûd es-

Sicistânî (v.275/888)25 İki oğlu Salih ve Abdullah (v.290/903), Ebû Bekir el-Esrem,26

Abdulmelik bin Abdulhamid el-Meymûm,27 Ebû Bekir el-Mervezî,28 Harb bin İsmâil

el-Hanzalî, İbrâhîm bin İshâk el-Harbî,29 Ebû Bekir el-Hallâl,30 Ahmed bin Hanbel’in

hocaları da kendisinden hadîs almıştır: İmam Şâfiî, Abdurrezzâk, Abdurrahman bin

Mehdî ve Kuteybe bin Saîd.

G. Ahmed b. Hanbel’in EserleriAhmed Bin Hanbel’in hayatı ve ilmi hakkında verdiğimiz kısa malumattan

sonra eserlerini kısaca zikredeceğiz. Bununla beraber seminerin ana konusunu

ilgilendiren Kitâbu’l-ilel ve Ma’rifeti’r-ricâl adlı eseri üzerinde son bölümde daha

geniş bir şekilde durmaya çalışacağız. Ahmed b. Hanbel sözlerinin yazılmasını caiz

görmemiştir ve bundan dolayı ona nispet edilen kitapların tamamı (Müsned’i hariç)

vefatından sonra oğulları ve talebeleri tarafından kaleme alınmıştır. Dolayısıyla onun

tasnifleri nakillerden ibarettir31

Ahmed b. Hanbel’in biyografisi niteliğindeki bazı kitaplar şunlardır:

1. Oğlu Salih’in yazdığı Siretü'l -İmâm Ahmed b. Hanbel.

2. Oğlu Salih ile İshak b. Hanbel’in Mihnetü ibn Hanbel.

25 Ebu Dâvûd, Sünen’inde Ahmed bin Hanbel’den 227 hadîs nakletmiştir. Ahmed bin Hanbel ise kendisinden bir hadis almıştır. Ebû Dâvûd bununla iftihar eder.

26 Hanbelî fıkhını nakletmiştir.27 Ahmed b. Hanbel'in derslerine yirmi iki sene kadar devam etmiş, onun içtihadını ve açıkladığı

meseleleri yazmıştır. Hanbelî fıkhını rivâyet hususunda büyük hizmeti olmuştur.28 En başta gelen talebesi olup, hocasının içtihadından, fetvalarından pek çoğunu nakletmiştir.29  Ahmed b. Hanbel'den fıkıh ve hadîs ilmine dair rivâyetler nakletmiştir.30 Hanbelî mezhebinin hükümlerini yazmış ve bu hususta büyük gayretler göstermiş, seyahatler

yapmış ve pek çok kitap yazmıştır. (İAA, “İmâm-ı Ahmed b. Hanbel,” III. 31 ez-Zehebî, Siyerü A’lâmü’n-Nübelâ’, thk. er-Risâlet, XI, s 327; Ahmed b. Hanbel, Kitâbu’l-ilel ve

ma’rifeti’r-ricâl, I, s 10.

8

Ahmed b. Hanbel’in menâkıbını ele alan önemli eserlerin başında el-Beyhakî

ve İbnu’l-Cevzî’nin eseri gelmektedir.32

ESERLERİ

1. el-Müsned: Ahmed b. Hanbel’in tartışmasız en meşhur eseri el-

Müsned’idir. Bizzat kendisinin yazdığı tek eseridir. Oğlu Abdullah ve

talebesi Katî’î Müsned’e bazı ilavelerde bulunmuştur.

Bazı kaynaklarda 40 bin hadisi ihtiva ettiği söylenirse de, kitabın en son

tahkikini yapan Şuayb el-Arnâvûd bu rakamı 30.000’e yakın şeklinde

vermektedir. Bu dev eser aynı anda müsned türünün de en meşhurudur. 904

sahâbîden nakledilen birçok sahifelerin de bulunduğu kapsamlı bir çalışmadır.

Ahmed b. Hanbel’in müsned’i telif etme gayesi kendi sözleriyle şu şekildedir:

“Bu kitabı bir rehber olarak hazırladım, Hz. Peygamber’in (sav) sünnetinde ihtilaf

edenler ona müracaat ederler” demiştir.33

2. Kitâbu’s-Sünne (İ’tikâdû ehli’s-sünne). Oğlu Abdullah tarafından derlenen

bu eserde, Cehmiyye, Mürcie, Kaderiyye, Havâric, Halku’l-kur’ân, kader,

deccal, melâike, ru’yetullah, kursi ve ahirete dair görüşleri bulunmaktadır.34

3. Kitâbu’z-zühd. Oğlu abdullah’ın rivayetlerinden oluşan bu eser iki

bölümden müteşekkildir. Birinci bölüm Peygamberlerin zühdüne dair

rivayetler, ikinci bölüm sahabelerin zühdüne dair rivâyetler ve sözleri yer

almaktadır.

4. Kîtâbu’l-verâ’. Ahmed b. Hanbel’in talebesi el-Merrûzî’nin hocasına

sorduğu bazı fetvalar, zühd ve takva ile alakalı meselelerden oluşmaktadır.35

5. Kitâbu’l-ilel ve Ma’rifeti’r-ricâl. Ahmed b. Hanbel’in Raviler hakkında ki

görüşleri ve tenkitleri yer almaktadır. Daha geniş bilgi 3. Bölümde

verilecektir.

6. Kitâbü fezâili’s-sahâbe. Ashâb-ı Kirâmın fazîletlerini anlatan bir eserdir.

32 M. Yaşar Kandemir, Ahmed b. Hanbel, DİA, II, 77, İstanbul, 1989.33 ÇAKAN, İsmail Lütfi, Hadis edebiyatı, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. No:2, İstanbul,

1985, s 60. 34 M. Yaşar Kandemir, Ahmed b. Hanbel, DİA, II, s 78.35 M. Yaşar Kandemir, Ahmed b. Hanbel”, DİA, II, s 78.

9

7. el-Mesâil. Fıkıha, akaid ve ahlaka dair verdiği cevaplardan oluşturulmuş bir

eserdir. Kitâbu’s-salât (Risâletü’s-salât). Namaz ve hükümleri hakkında

bilgi içermektedir. Zehebi Ahmed b. Hanbel’in böyle bir eserinin

olmadığını söyler.36

8. Kitâbü’l-eşribe. Haram olan içeceklere dair rivayetler içermektedir.

9. er-Reddü ale’z-zenâdika ve’l-cehmiyye. Selefi salihin ve o dönemde

varlığını sürdüren fırkaların itikadı görüşleri yer almaktadır.

10. el-Akîde. On kadar talebesinin rivâyet ettiği eserdir.37

11. Kitâbü fezâili Ali.

12. Kitâbü’l-vukûf ve’l-vesâyâ.

13. Bâbu ahkâmi’n-nisâ,

14. Kitâbü’t-teraccül. Saç bakımının fıkhî açıdan değerlendirilmesi.

15. Kitâbü ehli’l-milel ve’r-ridde ve’z-zenâdıka ve târiki’s-salât ve’l-ferâ’iz ve

nahvi zâlik.

16. Cevâbü’l-imâm Ahmed b. Hanbel an suâli fî halki’l-Kur’ân.

17. Kitâbu’l-ircâ.

18. Kitâbü’l İmân.

19. Kitâbu’l-ferâiz. Günümüze kadar gelip gelmediği bilinmiyor. Zehebî

kitâbü’l-ferâiz’in bir varakasını gördüğünü söylemektedir.38

20. et-Tefsîr. Bu eserin de günümüze kadar gelip gelmediği bilinmiyor.

Müsned’den daha hacimli olduğu ve 120 bin hadis ihitiva ettiği

söylenmektedir.

21. Kitâbü’n-nâsih ve’l-mensûh.

22. Kitâbü’l-menâsik.

23. Kitâbü Tâati’r-Rasûl.

24. et-Târîh.

25. Hadîsü Şu’be.

26. el-mukaddem ve’l-muahhar fi’l kur’ân.

27. Cevâbâtü’l-kur’ân.

36 ez-Zehebî, Siyerü A’lâmü’n-nübelâ’, thk. er-Risâlet, XI, s 330.37 M. Yaşar Kandemir, Ahmed b. Hanbel, DİA, II, s 78.38 ez-Zehebî, a.g.e., XI, s 328.

10

28. Nefyü’t-teşbîh

29. el-İmâme. 39

İKİNCİ BÖLÜM

A. Rical İlmiRicâl kelimesinin lügat manası er kişiler, Arapça’da “racul” kelimesinin çoğul

halidir.

Hadis edebiyatında ise erkek veya kadın, hadisleri rivâyet eden veya

rivayetlerle meşgul olan kişiler için kullanılan bir terimdir.40 39 M. Yaşar Kandemir, Ahmed b. Hanbel, DİA, II, s 78.40 Mücteba üğür, “rical maddesi,” ansiklopedik hadis terimleri sözlüğü,

11

Ali bin Medînî (v. 234/849) ricâl ilmini ikiye ayırmış, hadîsi anlamak ve

râvîleri tanımak şeklinde.41

Ricâl ilmi senetteki râvîlerin durumunu ele aldığı için isnat sistemini kısaca

tanıtacağız.

1. İsnad Sistemiİsnadın sözlük manası dağın eteğinden zirvesine tırmanmak veya yükseltmek

anlamında kullanılmıştır. Istılah manası ise, sözün asıl sahibine aracılar vasıtasıyla

yükseltilmesidir.42 Meselâ; bir hadisin bize kimler aracılığı ile ulaştığını gösteren

belgedir.43

a) İsnadın Bu Ümmete Has Olmasıİsnat sistemi bu ümmete has olup diğer dinlerde olmayan mükemmel bir ilmî

dürüstlüğün tezâhürü ve Allah’tan bu ümmete bir lütuftur. Ulemanın bu konudaki

ifadelerine göre: Allah bu ümmete diğer dinlerde olmayan üç şeyi has kılmıştır,

İsnâd, ensâb ve îrâb.44 Ebû Tâlib el-Mekkî’ye göre ümmete has kılınan üç şey;

isnâdın devam etmesi, kur’ân’ın muhafazası ve ümmetin her ferdinden tevhîd ve

akâid bilgilerin sorulabilmesi, sözünün dinlenmesi ve fikrinin alınmasıdır.45

Kur’ân’da geçen46 “ علم من أثارة İsnâd ile tefsir edilmiştir.47 ”أو

İsnâd uygulaması Hz Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde şifahi

olarak başlamıştır. Hz Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) vahyolunanı

sahabilere tebliğ ve tebyin ediyor ve sahabilerde işittiklerini başkalarına aktarıyordu.

Sahabiler birbirlerine karşı oldukça dürüst davranırlardı ve yalan konuşmazlardı.

Bundan dolayı birisi “kale Resûllallah” dedi mi, pür dikkat onu dinlerlerdi. Hz

41 Râmehurmuzî, Ebû Muhammed el-Hasan ibn Abdurrahmân ibn Hallâd er-Ramehurmuzî, el-Muhaddisü’l-Fâsıl beyne’r-Râvi ve’l- Vâî, Thk: Muhammed el-Accâc el-Hatîb, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1984, s 320.

42 Talat Koçyiğit, Hadis ıstılahları, İsnâd maddesi.43 İsmail L. Ç, Hadis usulü, s 29.44 Hâtip el-Bağdâdî Ahmed b. Ali b. Sâbit Ebû Bekir, Şerefü eshâbü’l-hadîs, Thk: Said Hatipoğlu,

Dâru ihyâu Sünneti’n-Nebeviyye. Ankara, 2010, s 40.45 Mehmet Eren, Hadis İlminde Rical Bilgisi Ve Kaynakları, Türkiye Diyanet İslam Araştırmalar

Merkezi Yayınları (İsam), İstanbul, 2012, s 40 (dipnot kısmı).46 Ahkâf /447 Hâtip el-Bağdâdî, Şerefü eshâbü’l-hadîs, s 39.

12

Peygamber’ın (sallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra hadisler gözetimsiz rivayet

edilebiliyordu. Ashabın önde gidenleri insanlara hadis rivayeti konusunda daha

dikkatli olmalarını öğütlerlerdi. Hz Ömer ve Hz Ali (radiyallau anhuma) bilhassa

birilerinin hadis rivayet ettiğini duyduğunda şahit getirmelerini veya yemin

etmelerini isterlerdi. Onlar Hz Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem)

söylemediği bir sözü Ona nispet edilmesinden korkuyorlardı. Kaynaklarımıza lafzen

ve manen mütevatir derecesine ulaşmış meşhur bir hadiste Hz Peygamber (sallallahu

aleyhi ve sellem) ümmetini şu şekilde uyarmıştır: “Kim söylemediğim bir sözü bana

isnat ederse cehennemdeki yerini hazırlasın”48

Çeşitli rivayetler bize Hz Peygamber (sallallhu aleyhi ve sellem) hayatta iken

hadis uyduranların olduğunu belirtse de, asıl uydurma faaliyetleri Hz Osman’ın

(v.35/655) vefatından sonra başladığını göstermektedir.

Bu döneme kadar hadisler isnatsız rivayet ediliyordu. Hz Osman’ın vefatı tarih

kitaplarımızda büyük fitnenin başlangıcı olarak görülmektedir. İslam birliğinin

fırkalar haline geldiği, yalancıların ve çıkarcıların kendi menfaatleri uğuruna hadis

uydurmaya başladığı bu dönemde artık kimse “kale Resûlullah” deyip hadis

nakledemiyordu. Muhaddisler isnatsız rivayetlere artık itibar etmiyordu. Büşeyr, Hz

Abbas’a (v.68/687) gelip kale Resulullah deyip hadis nakletmeye başlayınca İbn

Abbas kulak asmamış. Bu davranışının nedenini öğrenmek isteyen Büşeyr, İbn

Abbas’tan şöyle bir yanıt almıştır: “Bizler, önceden, birisi “kale Resulullah dedimi

pür dikkat dinlerdik. Herkes her şeyi rivayet etmeye başlayınca, bizde sadece

bildiğimiz hadisleri kabul etmeye başladık.”49

b) İsnad Sisteminin Başlangıcıİsnat araştırmaları tam olarak ne zaman başladığı bilinmemekle beraber bu

konuyu aydınlatacak Muahmmed b. Sîrin’den (v.360/970) şöyle bir açıklama

gelmiştir: Fitne ortaya çıkıncaya kadar hadisin isnadını sormazlardı, rivâyet aldığınız

kişileri söyleyin demeye başladılar. Ehlisünnet olanlardan hadisler alındı, bidat

48 Buhâri, ilim 38; Cenâiz 33, Enbiya 50, Edeb 109; Müslim, zühd 82, Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî, Sahîhu Müslim, Çağrı Yay. İstanbul, 1992; Tirmizi, Fiten 70.

49 Müslim, el-câmiu’s-sahîh, I, s 120.

13

ehlinin hadisleri ise terkedildi.50 Bu nakilden de anlaşılacağı üzere, hadis rivayetinde

isnad tatbikinin başladığı zaman ve ne şekilde uygulandığını ortaya koymaktadır.

Hicri 1. Asrın ortalarından itibaren sahabilerin çoğu vefat etmiş durumundaydı.

Dolayısıyla kimin kimden hadis rivâyet ettiğini öğrenmek için isnadını sormuşlardır.

Hadis senetlerinde geçen ravileri inceleyen iki ana ilim dalı doğmuş, hadis

ricali ilmi ve cerh ve tadil ilmi. Yine bunlara bağlı birçok alt disiplinlerin ortaya

çıktığı görülmektedir. Kısaca hadis ricali ilmi senette geçen ravilerin kimliklerini

tanıtmaya çalışır. Cerh ve tadil ilmi ise ravilerin rivayetlerinin kabulü veya reddinde

etkili olacak vasıflarını araştırır.51

c) İsnadın Dindeki Yeriİsnadın dindeki önemini vurgulayan hadisçiler tabiîn ve daha sonra ki

nesillerden gelen sözlerine de kitaplarına yer vermişlerdir. İsnadın önemine işaret

eden sözlerden bir kısmı şunlardır: İbn Sîrin (v.110), “Bu ilim dindir, dinini kimden

aldığına dikkat et”, Süfyân es-Sevrî’nin (v.161), İsnat, müminin silahıdır”, Abdullah

b. Mübârek’in (v.181), “ İsnat dindendir, o olmasaydı herkes istediğini söylerdi” 52

Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere isnada çokça önem verilmiştir. İsnadı

sağlam olmayan hiçbir rivayet itibar görmez. Senet hadislerin garantisidir. Bu ilmin

dinden sayılması ravilerin tanıtılmasından dolayı değildir, bilakis mecrûh, meçhul ve

yalanla itham edilenler ortaya çıksın ve sonuç olarak rivayetinde güvenilir olanların

isnadı bilinsin diye sayılmıştır.

İsnat sistemi III. Asrın sonuna kadar hemen hemen bütün hadis kitaplarında,

sahabe ve tabiîn sözlerinde görmek mümkündür. Ve bu asrın sonunda ise artık

kaynak kitapların doğru bir şekilde nakline gayret göstermişlerdir.

Hadis kitaplarından senetlerin hazfedilmesi Ebû Ali b. Seken (v.353) ile

başladığı görülmektedir. Hadis usulü’den senetlerin kaldırılması ise İbn. Salah ile

50 Râmehurmuzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s 209.51 Subhî es-Sâlih, Ulûmü’l-Hadîs ve Mustalahuh, Çeviri: M. Yaşar Kandenir, Marmara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay, İstanbul, 1996, s 109-110.52 Ebû Gudde, Abdulfettâh, el-İsnâd mine’d-dîn, Mektebü'l-Matbûati'l-İslamiyye, Daru'l-Beşâiri'l-

İslamiyye, Beyrut, 2014, s 16-21.

14

gerçekleşmiştir.53 Senetlerin hazf ediliş nedeni iki sebepten dolayı görülmektedir:

Pratik çalışma ve senetlerin artık görevlerini yerine getirmiş malzemeler olarak

görülmesi.

Günümüzde rical ilmi her geçen gün daha fazla önem arz etmektedir. Zira

hadisin sıhhatine mani olacak problemlerin tespitine göre bir rivayet değer

kazanacaktır. Bu sebeple isnat dinden sayılmış ve bu uğurda yüzlerce cilt eserler telif

edilmiştir. Bu ümmete has olan bir ilim tekrar kazandırılmalı ve rical ilmiyle meşgul

olan meclisler kurulmalıdır.

Rical ilmi kendisini daha çok II. asrın sonlarına doğru gösterdiği görülmektedir

ve birçok eser telif edilmiştir. Ne yazık ki kitaplar telif edilmiş olsada rical ilminin

kaidelerini tetkik eden müstakil eserler azdır. Daha çok hadis usulü kitaplarında yer

alan özet mahiyetinde bilgiler verilmek suretiyle yetinilmiştir. Bu hususta

Leknevî’nin (v.1304/1887) er-Ref’ ve’t-tekmîl’i rical ilminin kaidelerini tenkitli bir

şekilde ele alan ilk eserdir.

d) İsnadda Âlî ve Nâzil Rivayetlerİsnatlar karşımıza iki şekilde çıkmaktadır. Âlî ve nâzil. Âlî isnat bir rivayette

ravi sayısının az olması dolayısıyla kaynağa yakın olması halinde isnâdın kazandığı

yüksek değeri ifade eder. Haberin kaynağına en kısa yoldan ulaşmak manasına gelen

âlî isnad hadisçiler tarafından daima tercih edilmiştir.

Bir rivayette ne kadar çok ravi olursa o kadar çok hata olma ihtimali vardır. Ve

yine bir rivayette ne kadar az ravi sayısı varsa o kadar az hata olma ihtimali olur.

Ahmed b. Hanbel bu konuda şöyle söylemektedir: Âlî isnâd talebi, bize seleften

kalan bir sünnetir. 54 Birçok hadisçinin sırf âlî isnâd rivayeti öğrenmek için seferlere

çıktığı bilinmektedir.

53 Kettânî, Ebî Abdullah Muhammed b. Cafer b. İdris el-Kettânî, er-Risâletü’l-Müstetrafe, Thk: Ebî Abdurrahman Salah b. Muhammed b. Avide, Dâru’l-Kutubu’l-İlmiyye, s 25.

54 Talat Koçyiğit, Hadis ıstılahları, Âlî maddesi, s 30-31.

15

2. Rical İlminin TatbikiRical ilmi ravilerin durumunu araştırmak olduğuna göre bu ilmin tatbiki iki

şekilde gerçekleşmektedir; ilki ravinin muasırları olan rical âlimlerinin beyanı,

ikincisi ise ravinin yaşadığı asırdan sonra olanlardır.

3. Rical İlminin Tarihle BağlantısıRical âlimleri tarih ilminden çokça istifade etmiştir. Bunun sebebi ise bir ravi

araştırıldığında onun ve hocasının doğum ve vefat tarihlerine bakılır görüşüp

görüşmediklerini öğrenmek için, yaptıkları ilmi seyahatlerin tarihi bilinmesi ve

bunların tespiti ancak tarih ilmini bilmekle mümkündür. Sehâvî (v. 902/ 1496)

bundan dolayı tarih bilgisini hadisin bir dalı olarak görmüştür. 55

Rical âlimleri telif ettikleri ilk rical kitaplarının çoğuna “tarih” adını

vermişlerdir. Nedeni ise inceledikleri ravilerin bir kısmının doğum ve vefat

tarihlerini vermeleridir.

Rical ilmi hadis nakleden raviler hakkında tabakat veya alfabetik tertiple bilgi

verirken terâcim kitapları tamamen rical kitaplarından etkilenerek hem hadis ravileri

hakkında bilgi verir hem de hadis ilmiyle alakası olmayan şahısları tanıttığı için daha

hacimli olurlar.

4. Ravi Tenkidinin Başlangıcı Ravi tenkidi faaliyetlerinin sahabi efendilerimiz zamanında başladığını

söyleyebiliriz. Bu dönemki eleştiriler daha fazla unutma ve yanılma gibi kusurlardan

dolayıdır. Sahabiler arasında ravi tenkidi yapanların bir kısmı şunlardır; Hz

Ebubekir, Hz Ömer, Hz Ali, Hz Ayşe, İbn Abbas ve Enes bin Malik’tir (radiyallahu

anhum).

Sahabi ve Tabiîn döneminde tenkide uğrayan ravi sayısı pek azdır. Sahabî

edendilerimiz hakkında övgü dolu ayetler ve hadisler olduğundan dolayı hadîs

âlimleri onları “âdil” kabul etmişlerdir. Tabiîn hakkında Hz. Peygamber “hayırlı

nesiller” arasında zikretmiştir. Bu dönemde tenkide uğrayan râvîler pek azdır. Bu

55 Sehâvî Şemsuddîn Ebü’l-Hayr Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed b. Ebî Bekr b. Osman b. Muhammed es-Sehâvî, el-İ'lân bi't-Tevbih, Daru'l-Kitâbi'l-Arabî, Beyrut, s 450.

16

nedenle münekkitlerin sayısı da azdı. Bunlardan meşhur olanları Said b. Cübeyr

(ö.95/714) Hasan-i Basrî, ibn Sîrin (ö.110/729)’dir.56

5. İlk Rical İlmi EserleriRical ilmine dair yazılmış ilk kitaplar II. asrın ortalarından sonra telif edilmeye

başlamıştır. Bunlardan bazıları; Leys b. Sa’d (v.175/792) ve Abdullah b. Mübarek’in

(v.181) et-târîh adlı kitapları, Heysem b. Adî (v.207/823), el vâkidî (v.207/823) et-

tabakât kitapları. Günümüze kadar ulaşan en eski rical kitapları ise; İbn sa’d

(v.230/845) ve Halîfe b. Hayyât’ın (v.240/855) et-Tabakât’ları. Yahya b. Maîn

(v.233/848) et-Târîh’i Ali b. Medînî’nin (v.234/849) İlelü’l-hadîs’i ve Ahmed b.

Hanbel’in (v.241/856) el-İlel ve marifetu’ricâl’idir.

6. Rical Kitaplarının TertibiRical kitapları, şahısları genelde beş şekilde tertip ettiği görülmektedir57 bunlar

kısaca:

1. Neseplere göre tertip: Bu tertip şekli sadece sahabe tabakasına

uygulanabildiği görülmekte. Rical âlimleri bu tertibi terk etmiş ve alfabetik tertibe

yönelmişlerdir.

2. Tabakalara göre tertip: Bu tertip biçimi Müslümanlara has olup Efendimizin

(sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadis-i şerifinden esinlendiği görülmektedir;

“nesillerin en hayırlısı benim neslim…”58 hadîs’idir.

3. Şehirlere göre tertip: Şehirlere göre tertip yaygın ve birçok rical âlimin tercih

ettiği usuldür. Hadis ravilerini memleketlerine göre tertip eden en önemli eser Ebû

Ya’lâ el-Halîlî’nin el İrşâd eseridir.

4. Alfabetik tertip: Ravi arayan kişilere kolaylık sağlamak maksadıyla

hazırlanmış ve bu tertiple yazılmış ilk ve en meşhur eser İmam Buhârî’nin

(v.256/870) et-Târîhu’l-kebîr’idir. Bu eser aynı ayna diğer bütün rical kitaplarında

kaynağı olmuştur.56 Zehebî, Zikru Men Yu’temedu Kavluhû fi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, Thk: Abdulfettah Ebû Gudde, “Erbau

Resâile fî Ulûmi’l-Hadîs” kitabı içinde basılmıştır, Dâru’l-Beşâir, Beyrut, 1990, s 173.57 Mehmet Eren, Hadis ilminde rical bilgisi ve Kaynakları, s 53-58.58 Buhârî, Muhammed b. İsmâîl, el-Câmi’u’s-Sahîh, “ashâbü’n-Nebî,” I, 1.Baskı, Dâr-u Tûk en-

Necât, Şam, 2001; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, s 210-215.

17

5. Kronolojik tertip: İsminden de anlaşılacağı üzere bu tertip şeklini daha çok

tarihçiler kullanmıştır. Günümüze ulaşan en eski eser ise Buhârî’nin Târîhu’s-

sağîr’idir.

Bunlar arasında en yaygın biçimde kullanılmış tertip şekli alfabetik şekli esas

alan çalışmalardır.

B. Cerh ve Ta’dil Hadis ilmi cerh-tadil üzerine bina edildiğine göre birtakım kaide ve

prensiplerin geliştirildiği görülmektedir. Hiç kimse gelişigüzel râvîleri cerh ve tadil

edemeyecektir. Öncelikle cerh-tadil yapacak kişi bu ilme vakıf olması ve cerh-tadil

sebeplerini iyi bilmesi ve yine hüküm vereceği kişi hakkında yeterli bilgiye sahip

olması gerekiyor. Ayrıca râvîde aranan adalet ve zabt vasıflarının cerh-tadil yapacak

kişide de bulunması gerekiyor.

1. Münekkitlerin SınıflandırılmasıCerh-tadil âlimleri kendi aralarında üç guruba ayrılırlar:

1. Bütün râvîlerden söz edenler, İbn Maîn (v.233/848) ve Ebû Hâtim er-Râzî

(v.327/938) gibi.

2. Çoğu râvîlerden bahsedenler, İmam Mâlik (v.179/795) ve Şu’be b. el-Haccâc

(v.160/777) gibi.

3. Yeri geldikçe râvîlerden bahsedenler, İmam Şâfiî (v.204/820) ve İbn Uyeyne

(v.198/813) gibi.

Cerh-tadil âlimleri tavır bakımından yine üç guruba ayrılırlar:

1. Mütesâhil

2. Mütevassıt

3. Müteşeddid

Mütesâhil âlimleri ravileri değerlendirirken ellerinden geldiği kadar kurtarma

yolunu benimserler. Zayıf ravilerin bir kısmını güvenilir görürler. Tirmizi

(v.279/893) ve Hâkim en-Niysabûrî (v.405/1014) bu gruptandır.

18

Mutevassıt olanların hükümleri genellikle kabul edilir, verdikleri hükümlerde

daha dikkatli olduklarından dolayı. Bunlar arasında Buharî (v.256/869), Ahmed b.

Hanbel (v. 241/855) ve ibn Adiy (v. 365/976) gibi bu gurubun önde gelen âlimlerdir.

Müteşeddid âlimleri ravide bir iki kusurunu gördüklerinde onu cerh ederler. Bu

âlimlerin mevsuk gördüklerinde ise hiç şüphe olmaz. Ama mecruh dedikleri ravileri

başka âlimlerin hükümleri ile beraber değerlendirmek daha isabetli olur. Yahyâ b.

Saîd el-Kattân (v.198/813) ve Yahya b. Maîn (v.233/848) bu guruptandır.

2. Metâin-i AşeraTenkid edilen râvîler “metâin-i aşera” on tenkid noktasına göre değerlendirilir.

Bunların beşi adalet yönünü tenkid eder ve diğer beşi ise zapt yönünü tenkit eder.

Her bir tenkidin kendine göre de farklı lafızları vardır. 59

a) Adalet Vasfına Yönelik Tenkitler1. Kizbu’r-râvî: Râvî’nin yalan söylemesi: Bu sıfatı taşıyan râvî’ler

Peygamberin söylemediği sözleri ona nisbet ederler. Yalan haberler rivayet

ederler. Bunların rivayetlerine hiçbir şekilde itibar edilmez. Bir ravinin

uğrayabilecek en ağır cerh tenkidi budur. Bu ravilere verilen lafızlardan bir

kısmı şunlardır; Kezzâb, vadda’, ruknu’l-kizb, deccâl.

2. İttihamu’r-râvî bi’l-kizb: Yalanla itham edilmiş Râvî. Günlük hayatında yalan

söylediği bilinen kişinin rivayetlerde de yalan söyleyebileceği için

rivayetlerine itibar edilmez. Bu râvîlere verilen lafızlardan bir kısım

şunlardır: metrûk, müttehemub bi’l-kizb, metrûk’l-hadîs.

3. Fısku’r-râvî: Günahkâr râvî. Açık şekilde şeriatın yanlış gördüğü bir fiîli

işlemesi. Bu ravilere verilen lafızlardan bir ksımı şunlardır; münkeru’l-hadîs,

leyyinu’l-hadîs.

4. Cehâletu’r-râvî: Râvînin tanınmaması. Bu tür râvîler iki guruba ayrılır.

Mechûlu’l-ayn (kendisinden sadece bir ravinin rivayet ettiği kişi) ve

Mechûlu’l-hâl (iki veya daha fazla kişinin rivayet ettiği kişi. Ravi hakkında

herhangi bir olumlu veya olmsuz bir hükmün bulunmaması). Bu ravilere

verilen lafızlardan bir kısmı şunlardır; mübhemu’l-hadîs, meçhul. 59 Bünyamin Erul, “Ta’n,” XXXIX, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2007, s 559-560, s 559-560.

19

5. Bid’atu’r-râvî: Bidat ehli. Bu tür râvîler kendi mezhebine davet etmiyor, sıdk

diyanet ve zabt ile muttasıf olması kaydıyla, küfrü gerektirecek itikadı

benimsememişse rivayetleri muhaddislerce kabul edilir.60

b) Zabt Vasfına Yönelik Tenkitler1. Kesretu’l-galat: Ravinin çokça yanlış yapması. Rivayetleri münkerdir.

2. Fartu’l-gafle: Dalgın ve gaflet içinde olan raviler. Rivayetleri münkerdir.

3. Vehim: Bir râvînin sened veya metinde hata yapması. Seneddeki isimleri

karıştırması, Mürsel veya munkatı olan bir hadisi muttasıl olarak veya hadis

metinlerini birbirine katarak rivayet etmesine sebep olur. Hadisi muallel’dir.

4. Muhâlefetu’s-sikât: Zayıf râvînin güvenilir râvîye rivâyetiyle muhalefet

etmesi veya güvenilir ravinin daha güvenilir birinin rivayetine muhalefet

etmesi. Böyle hadislere, münker, müdrec, maklûb, muzdarib gibi isimler

verilir.

5. Sû’u’l-hıfz: Hafızası zayıf olan raviler. Aşırı dercede olanların rivayetleri

kabul edilmez.61

C. Hadis Usulünün Çıkışı ve Rical EserleriHadis usulü ilk dönemlerde şifahi olarak uygulanmaktaydı. Bir takım kaidelere

göre hadisler güvenilir bulunuyor veya reddediliyordu. Ne var ki bu tespitler usul

kitapları telif edilinceye kadar bir araya getirilmemişti. Hadis usulü eserlerinin

Kütüb-i Sitte ile birlikte telif edilmeye başlandığını söyleyebiliriz.

Müstakil eserler olmasa da kendi içinde birtakım usül bilgileri barındıran ilk

dönemlerde eserler de mevcuttur. İmam Şâfiî’nin (v.204/820) er-Risâle’si, Ahmed b.

Hanbel’e (v.241/855) atfedilen suâlat türü eserleri ve Ebû Dâvûd’nun (v.275/888)

Mekkelilere yazdığı risâle bu türdendir.

60 Suyûtî Celâluddîn Ebu’l-Fadl Abdurrahmân es-Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî fî Takrîbi’n-Nevevî, I, Dâru’l-Fikr, Beyrut-Lübnan, 1993, s 383.

61 Geniş bilgi için bkz; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, I, 5-10; İbn Hibbân, Muhammed b. Hibbân b. Ahmed b. Hibbân b. Muâz b. Ma’bed et-Temîmî Ebû Hâtim el-Büstî, el-Mecrûhîn mine’l-Muhaddisîn ve’d-Duafâi ve’l-Metrûkîn, I, Thk: Maud İbrahim Zâyid, Dâru’l-Va’y, 1. Baskı, Halep, 1396, s 62-95; Hâkim en-Nîsâbûrî, Ma’rifetü Ulûmi’l-hâdîs, Beyrut 1980, s 52-53; Bünyamin Erul, DİA, XXXIX, s 559-560.

20

1. Mutekaddimûn ve Muteahhîrûn EserleriHadis usulü eserleri kendi içinde iki guruba ayrılmaktadır. Bunlar

“mutekaddimûn” ve “muteahhîrûn’a” ait eserlerdir.

Mütekaddimûn eserleri bab ve konu başlıklara ayrılarak değerlendirilmiş,

konular hadis metinlerinde olduğu gibi senedlerle işlenmektedir ve hadis usulüne

dair tüm konular işlenmemiştir.

Müteahhirûn eserlerin ortak özelliği senedlerin artık terk edilmiş olmasıdır.

Hadis usulüne dair tüm konuları içine almaya başladığı dönemki eserler bu

guruptandır. Hâtib el-Bağdâdî (v.463/1071) mütekaddimûn-müteahhirûn dönemin

sınırıdır. Ondan önceki eserler mütekaddîmûn dönemi eserleri olarak sayılmakta,

ondan sonra ki dönemde yazılan eserler müteahhîrûn eserleri olarak kabul görmüştür.

Mütekaddîmûn’a ait eserler:62

1. el-Muhaddisü’l-fâsıl beyne’r-râvi ve’l-vâ’î, er-Râmehurmezî (v.360/970).

Günümüze kadar gelen en eski hadis usulü eseri olarak sayılmaktadır.

2. Ma’rifetu ulûmi’l-hadîs, Hâkim en-Nisâburî (v.405/1014) konular nev’un

başlığı altında verilmiştir.

3. el-Müstahrec, Ebû Nuaym (v.430/1038)

4. el-Kifâye fî ilmi’r-rivâye, el-Hâtib el-Bağdâdî, (v.463/1070) konular “bab”

başlıklar altında senedlerle işlenmiştir.

Müteahhîrûn’a ait önemli eserler:

1. el-ilmâ’ ilâ ma’rifeti usûli’r-rivâye ve’t-takyîdi’s-semâ, Kadı İyâz

(v.544/1149) Mağrib’de yazılmış ilk hadis usulüdür.

2. Ulûmu’l-hadîs, İbn Salah (v.643/1245) Ders notlarından kitaplaştırılmış

müteahhirûn döneminin en önemli eseri. Hemen hemen bütün usul yazarları

kaynak olarak ulûmu’l-hadîs’e dayandırmışlardır.

3. et-Takrîb, İmam Nevevî (v.676/1277). Ulûmu’l-hadîs’in ihtisarıdır.

4. Tedrîbu’r-râvî fî şerhi takrîbi’n-nevevî, Suyûtî (v.911/1505). Takrîb üzerine

yazılmış şerhtir.

62 İbn Hacer, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-Nazar Fî Tavdîhi Nuhbetu’l-Fiker Fî Mustalahi Ehli’l-Eser, Mektebetü Müşkât, trs, s 38.

21

2. Rical EserleriHadis âlimleri sünnetin muhafazası konusunda epey gayret sarf etmişlerdir. Bu

uğurda bir takım kaideler geliştirerek adına hadis usulü demişler. Yine kendilerini

hadisin bir unsuru ve garanti belgesi olan senedlere vakfetmiş rical âlimlerini

görmekteyiz. Hadis sahasında en çok eser veren ilim dalı rical dalıdır.

Rical kitaplarını iki ana başlık altında zikredeceğiz, genel nitelikli olanlar ve

özel nitelikte olanlar.

a) Genel Nitelikteki Rical Eserleri1. et-Tabakâtü’l-kübrâ, İbn Sa’d (v.230/844)

2. et-Târîhu’l-kebîr, et-Târîhu’l-evsat, et-Târîhu’l-sağîr, Buhârî (v.256/869)

3. Hilyetü’l-evliyâ, Ebû Nuaym (v.430/1038)

4. Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, ez-Zehebî (v.748/1347)

b) Özel Nitelikteki Rical Eserler1. Sahabîler tabakasını ele alan eserler:

a. el-istî’âb fî ma’rifeti’l-ashâb, İbn Abdilberr (v.463/1070).

b. Üsdü’l-gâbe fî ma’rifeti’s-sahâbe, İbnu’l-Esîr (v.630/1232).

c. el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, İbn Hacer (v.852/1448).

2. Bazı hadis kitaplarının ricalini ele alan eserler:

a. el-Cem’u beyne ricâli’s-sahihayn, el-Makdisî (v. 507/1113).

b. el-Kemâl fî esmâi’r-ricâl, Abdulganî el-Makdisî (v. 600/1203).

c. Tehzîbu’l-kemâl, el-Mizzî (v.742/1341).

3. Bölge ricalini ele alan eserler:

a. Târîhu İsfehân, Ebû Nuaym (v. 430/1038).

b. Târîhu Bağdâd, el-Hâtib el-Bağdâdî, (v. 463/1070).

c. Târîhu medîneti Dımeşk, İbn Asâkir (v. 571/1175).

4. Belli vasıfları ele alan rical eserleri:

a. Kitâbü’s-sikât, ibn Hibbân (v.354/965).

b. el-Kâmil fi’d-du’afâ, İbn Adî (v.365/975).

22

c. Tezkiratu’l-huffâz, ez-Zehebî, (v.748/1347).

D. Cerh ve Ta‘dîl LafızlarıMünekkitler, cerh ve ta‘dîl ilminin kurallarına göre tenkit ettikleri kimselerin

rivayetlerinin kabulünü veya reddini gerektiren içtihadî hükümleri ifade etmek üzere

bazı tabirler kullanmışlardır. Bilindiği kadarıyla bu tabirleri ilk defa derleyen ve

ifade ettikleri hükümlere göre sınıflandıran müellif İbn Ebû Hâtim er-Râzî’dir.63

Onun tasnifi daha sonraki müelliflerin taksimine de esas teşkil etmiş, Hatîb el-

Bağdâdî, İbnü’s-Salâh ve Nevevî gibi muhaddisler bu tasnifi olduğu gibi alırken

Zehebî, Zeynüddin el-Irâkī, İbn Hacer el-Askalânî, Sehâvî ve Süyûtî bu lafızları daha

ayrıntılı bir şekilde tasnif etmişlerdir. Bunların içinde en ayrıntılı tasnif Sehâvî,

(v.902/1496) Süyûtî (v.911/1505) ve Sindî’nin (v.1187/1773) İbn Hacer’i esas alarak

yaptıkları aşağıdaki taksimdir:

1. Ta‘dîl Mertebeleri Birinci mertebe:

“Evseku’n-nâs” (insanların en güveniliridir), “esbetü’n-nâs” (insanların en

sağlamıdır), “ileyhi’l-müntehâ fi’t-tesebbüt” (sağlamlığın zirvesindedir), “lâ ahade

esbete minh” (ondan daha sağlamı yoktur), “men mislü fülân” (onun gibisi var mı?),

“fülânün lâ yüs’elü anh” (falan râvi nasıldır diye sorulmaz), “lâ a‘rifü lehû nazîran

fi’d-dünyâ” (dünyada bir benzerini tanımıyorum), “fülânün asdeku men edrektü

mine’l-beşer” (falanca, insanlar içinde karşılaştığım en doğru sözlü râvidir).

İkinci mertebe:

“Sikatün sikatün” (çok güvenilir), “sikatün sebtün” (güvenilir ve sağlam),

“sikatün hüccetün” (kendisi güvenilir, hadisi delildir), “sikatün hâfizun” (sağlam bir

hadis hâfızıdır), “sebtün hüccetün” (sağlamdır ve hadisi delildir), “sikatün mutkınün”

(güvenilir ve sağlamdır), “sikatün me’mûnün”, “sebtün hüccetün”, “sâhibü hadîsin”

(çok güvenilir, sağlam ve rivayeti delil olarak kullanılan bir hadisçidir) gibi râvinin

63 Aşıkkutlu Emin, “Cerh ve Tadil,” VII, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2007, s 398.

23

tam anlamıyla sağlam ve güvenilirliğini gösteren aynı veya farklı ta‘dîl lafızlarının

tekrar edilmesi İbn Hacer’e göre ikinci, Zehebî’ye göre birinci derece ta‘dîl

ifadeleridir.

Üçüncü mertebe:

“Sikatün”, “sebtün”, “keennehû mushafün” (mushaf gibi sağlamdır),

“hüccetün”, “mutkınün”, “adlün hâfizun”, “adlün zâbitün”, “imâmün” (hadiste

liderdir), “mîzânün” (hadisin sağlamlığını terazi gibi tartar), “kabbânün” (hadisin

sıhhatini kantar gibi tartar), “cihbizün” (hadis uzmanıdır), “fârisü’l-hadîs” (hadiste

mâhirdir) gibi râvinin adâlet ve zabtının tam olduğunu gösteren lafızlardır.

Dördüncü mertebe:

“Sadûkun” (doğru sözlüdür), “lâ be’se bih” veya “leyse bihî be’s” (zararı yok),

“hıyârun” (çok iyi bir insandır), “hıyârü’l-halk”, “hayyirun” (çok iyi bir insandır).

Râvinin tam anlamıyla zabt sahibi olmadığını gösteren bu lafızlar Zehebî ve Irâkī’nin

sıralamasında üçüncü, Sehâvî’ninkinde ise beşinci mertebede yer alır.

Beşinci mertebe:

“Mahallühû es-sıdk” (böylesine sâdık denebilir), “şeyhun” (rivayeti

terkedilmez, fakat tek başına da delil olmaz), “ile’s-sıdkı mâ hüve” (hadisi sıhhatten

uzak değildir), “ceyyidü’l-hadîs” (hadisi sahih hadise yakındır), “mukāribü’l-hadîs”

veya “mukārebü’l-hadîs” (hadisi şâz ve münker değildir), “sadûkun lehû evhâm”

(yanlışları çok bir sadûktur), “sadûkun yehimü” (yanılır bir sadûktur), “vasatun”

veya “şeyhun vasatun” (orta halli bir râvidir).

Altıncı mertebe:

“Sâlihu’l-hadîs” (hadisi delil olarak kullanılabilir), “sadûkun inşâallah” (doğru

sözlü olduğunu sanırım), “ercû ennehû lâ be’se bih” (umarım ki bir zararı yok), “mâ

a‘lemü bihî be’sen” (bir sakıncası olduğunu bilmiyorum), “leyse bi-baîdin mine’s-

savâb” (hadisi sahih olmaktan uzak değildir), “suveylihun” (hadisi delil olabilir),

“makbûlün” (hadisi kabul edilebilir), “yurvâ hadîsüh” (hadisi rivayet edilebilir),

24

“yüktebü hadîsüh” (hadisi i‘tibar için yazılabilir), “yu‘teberu bih” (hadisi i‘tibar için

alınabilir) gibi en hafif cerh lafızlarına yakın ta‘dîl ifadeleridir.

Bu tasnifte beşinci ve altıncı mertebedeki ta‘dîl lafızlarını Zehebî ve Irâkî

dördüncü mertebede, Sehâvî ise altıncı mertebede birleştirmişlerdir.

Sehâvî ta‘dîl mertebelerinin hükmünü şöyle açıklamıştır:

“İlk dört mertebedeki lafızlarla ta‘dîl edilen râvîlerin hadisleri delildir. Beşinci

mertebede yer alan, râvî’nin zabtına işaret etmeyen lafızlarla ta‘dîl edilenlerin

rivayetleri tek başına delil olamaz; hadisleri i‘tibar için yazılabilir. Haklarında altıncı

mertebedeki ta‘dîl lafızları kullanılan râvilerin hükmü beşinci mertebenin de

altındadır, bazılarının hadisi i‘tibar için yazılabilir”.64

Ahmed Muhammed Şâkir de bu lafızları başka bir açıdan değerlendirmiş, ilk

üç mertebedeki lafızlarla ta‘dîl edilen râvilerin hadislerinin birinci derecede sahih

olup çoğunun Sahîhayn’da bulunduğunu, dördüncü mertebedeki lafızlarla ta‘dîl

edilen râvilere ait hadislerin Tirmizî’nin “hasen” dediği ikinci derecede sahih

olduğunu, beşinci ve altıncı mertebe lafızlarıyla ta‘dîl edilenlerin hadislerinin başka

tariklerden takviye edilmedikçe merdud sayıldığını, fakat başka tariklerden

desteklenirse “hasen li-gayrihî” derecesine yükseleceğini söylemiştir.65

2. Cerh MertebeleriBirinci mertebe.

“Fîhi makālün” (hakkında söz edilmiştir), “fîhi da‘fün” (biraz zayıftır), “fî

hadîsihî da‘fün” (hadisinde zayıflık vardır), “ta‘rifü ve tünkiru” (bir bakarsın ma‘ruf,

bir bakarsın münker hadis rivayet eder), “leyse bizâke’l-kaviy” (pek kuvvetli

değildir) veya “leyse bi’l-metîn” yahut “leyse bi’l-kaviy” (kuvvetli değildir), “leyse

bi-hüccetin” (hadisi delil olmaz), “leyse bi-umdetin” (hadisine güvenilmez), “leyse

bi’l-mardiy” (hadisleri hoş değil), “fîhi hulfün” (güvenilirliğinde ihtilâf vardır),

“taanû fîh” veya “tekellemû fîh” (hakkında tenkit vardır), “leyse bi-me’mûnin”

(güvenilir değildir), “li’d-da‘fi mâ hüve” (zayıflıktan uzak değildir), “seyyiü’l-hıfz”

(hâfızası iyi değildir), “leyse yahmedûnehû” (onu övmüyorlar), “leyse bi’l-hâfiz”

64 Aşıkkutlu Emin, DİA, VII, s 398-399.65 Aşıkkutlu Emin, DİA, VII, s 398-399.

25

(hadis hâfızı değildir), “fî hadîsihî şey’ün” (hadisinde hafif bir kusur vardır), “fîhi

cehâletün” (kendisinde meçhullük vardır), “fîhi ednâ makālün” (hakkında hafif bir

cerh vardır), “gayruhû evseku minh” (başkaları ondan daha güvenilirdir),

“mechûlün” (bilinmeyen bir râvidir), “lâ edrî mâ hüve” (kim olduğunu bilmiyorum).

“Leyse min ibili’l-kabbâb”, “leyse min cimâli’l-mehâmil” veya “leyse min

cemmâzâti’l-mehâmil” (pek sağlam ve güvenilir değildir) ifadeleriyle “fîhi nazarun”

(durumu şüphelidir) ve “seketû anh” (münekkitler hakkında herhangi bir şey

söylememiştir) lafızları, ayrıca “leyyinü’l-hadîs” veya “fîhi lîn” (hadisinde gevşeklik

vardır) tabirleri en hafif cerh ifadeleridir. Ancak Buhârî “fîhi nazar” ve “seketû anh”

lafızlarını hadisleri terkedilen kimseler hakkında kullanır. Dârekutnî ise “leyyinü’l-

hadîs” ve “fîhi lîn” tabirleriyle râvinin adâletini yok etmeyecek çok hafif bir cerhi

kasteder.

İkinci mertebe.

“Fülânün daîfün” (falan râvi zayıftır), “da‘‘afûhü” (münekkitler onun zayıf

olduğunu söylemişlerdir), “hadîsuhû münkerun” (hadisi münkerdir), “lehû mâ

yünkeru” veya “lehû menâkîru” (münker bazı hadisleri vardır), “muztaribü’l-hadîs”

(hadislerinde dengesizlik vardır), “vâhin” (zayıf bir râvidir), “lâ yuhteccü bih”

(hadisi delil olmaz).

Üçüncü mertebe.

“Rudde hadîsüh”, “merdûdü’l-hadîs”, “reddû hadîseh”, “tarahû hadiseh”,

“muttarahu’l-hadîs” veya “matrûhu’l-hadîs” (hadisini terkettiler), “irmi bih” (kaldır

at), “lâ şey’e” veya “leyse bi-şey’in” (hiçbir şey değil), “la yüsâvî felsen” (bir para

etmez), “lâ yüsâvî felseyn” (iki para etmez), “lâ yüsâvî nevâten” (bir çekirdek

etmez), “lâ yüsâvî ba‘raten” (bir tezek bile etmez), “tâlifün” (helâk olmuştur), “vâhin

bi-merre” (büsbütün zayıftır), “lâ yüktebü hadîsüh” (hadisi hiçbir şekilde yazılmaz),

“lâ tahillü’r-rivâyetü anh” (ondan hadis almak helâl değildir), “lâ tahillü kitâbetü

hadîsih” (ondan hadis yazmak helâl değildir) lafızları ve ayrıca Buhârî’ye göre

“münkerü’l-hadîs” lafzı üçüncü derecede cerh ifade eder.

Dördüncü mertebe.

26

“Müttehemün bi’l-kizb” (yalancılıkla itham edilmiştir), “müttehemün bi’l-

vaz‘” (hadis uydurmakla itham edilmiştir), “yesriku’l-hadîs” (bir hocadan almadığı

hadisi ondan almış gibi rivayet eder), “hâlikün”, “sâkitün” veya “zâhibü’l-hadîs”

(hadisi terkedilmiştir), “terekûhü” veya “metrûkü’l-hadîs” (hadisi terkedilmiştir),

“mücmaun alâ terkih” (ittifakla terkedilmiştir), “mûdin” (helâk olmuştur), “hüve alâ

yedey adl” (mahvolmuştur), “gayru sikatin velâ me’mûnin” veya “leyse bi-sikatin”

(güvenilir değildir), “lâ yu‘teberu bih” veya “lâ yu‘teberu bi-hadîsih” (hadisi i‘tibar

için bile yazılmaz) ve -Buhârî’ye göre- “fîhi nazar” (durumu şüphelidir), “seketû

anh” (hakkında herhangi bir şey söylenmemiştir).

Beşinci mertebe.

“Kezzâb”, “vazzâ‘”, “deccâl” veya “effâk” (yalancı ve iftiracıdır), “yekzibü”

(yalan söyler), “yüsebbicü’l-hadîs”, “yedau’l-hadîs”, “yahteliku’l-hadîs” veya

“yefteilü’l-hadîs” (hadis uydurur), “vadaa hadîsen” (bir hadis uydurmuştur), “yezrifü

fi’l-hadîs” veya “yezîdü fi’r-rakm” (hadise ilâvede bulunur), “lehû belâyâ” (baş

belâsı rivayetleri vardır).

Altıncı mertebe.

“Ekzebü’n-nâs” (insanların en yalancısıdır), “ileyhi’l-müntehâ fi’l-vaz‘”

(uydurmacılığın zirvesindedir), “rüknün min erkâni’l-kezib” (yalancılığın

elebaşısıdır), “menbau’l-kizb” veya “ma‘dinü’l-kizb” (yalan kaynağıdır), “fülânün

mimmen yudrabü’l-meselü bi-kizbih” (yalancılığı darbımesel olmuştur), “cirâbü’l-

kizb” (yalan torbasıdır), “cebelün fi’l-kizb” veya “kezzâbün cebelün” (büyük

yalancıdır). Bu altı cerh mertebesinin son dördünde bulunan lafızlarla cerhedilen

râvilerden hiçbirinin hadisi delil değeri taşımayacağı gibi i‘tibar ve istişhâd için de

kullanılamaz. İlk iki mertebe lafızlarıyla tenkit edilen râvilerin hadisleri ise i‘tibar

için kullanılabilir.

Râvilerin tenkidinde kullanılan yukarıdaki ifadeler dışında münekkitler bazan

ağız, baş, el ve yüz hareketleriyle râviler hakkındaki hoşnutsuzluklarını belirtmişler,

bazan da “ittekı hayyâte Selmin lâ-telseüke” (Selm’in yılanlarından sakın, seni

ısırmasınlar), “hâtıbü leyl” (gece oduncusu), “hammâletü’l-hatab” (odun hamalı),

“lehû evâbid” veya “lehû tâmmât” (baş belâsı, felâket rivayetleri vardır), “tayrün

27

taree aleynâ” (tepemizde bir kuş belirdi), “feslün” (rezil, alçak), “fî dâri fülânin

şecerün yahmilü’l-hadîs” (falancanın evinde hadis ağacı var), “mâ eşbehe hadîsuhû

bi-siyâbi Nîsâbûr” (hadisi ne kadar da Nîsâbûr elbisesine benziyor) gibi ağır cerhten

kinaye ifadeler de kullanmışlardır.

Bazı münekkitler cerh ve ta‘dîl lafızlarının bir kısmına genel kullanışın dışına

çıkarak özel anlam vermişlerdir. Meselâ İbn Maîn, “leyse bi-şey’in” tabirini zayıf

râviler hakkında kullandığı gibi bazan da rivayeti az olanlar hakkında kullanmıştır.

“Leyse bihî be’s” ve “lâ be’se bih” lafızları âlimlerin çoğunluğuna göre orta derecede

ta‘dîl ifade ederken İbn Maîn ve Nesâî’ye göre râvinin sika olduğunu gösterir. Buhârî

“seketû anh”, “fîhi nazar” ve “münkerü’l-hadîs” tabirlerini yalancı ve hadis

uyduranlar hakkında “hadisi terkedilir” anlamında, Müslim de “üktüb anh” ifadesini

sika râviler için kullanmıştır. Dârekutnî ise “leyyinü’l-hadîs” ve “fîhi lîn” lafızları ile,

râvinin adâletini yok etmeyen ve rivayetinin terkini gerektirmeyen hafif bir cerh

kasteder.66

4. Cerh LafızlarıCerh lügatte “yaralamak” demektir. Bu elle olabileceği gibi dille veya bir aletle de olabilir. Hadîs ıstılahında ise bir râvî’nin zapt veya adaletini iptal edecek kusurları varsa onu tenkid eden ve rivâyetlerini iyice tetkik eden disiplindir.67

Uhtulife fîhi

İrmi bihi

Ekzebu’n-nâs

İleyhi müntehâ fi’l-kizb

Terakûhu

Tu’rafu ve tunkaru

Tukullime fîhi

Hadîsihi munkerun

Deccâlun

Zâhibun

Zâhibu’l-hadîs

66 Aşıkkutlu Emin, DİA, VII, s 398-399.67 Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, s 71; Aşıkkutlu Emin, DİA, VII, s 394.

28

Rudde hadîsuhu

Reddû hadîsehu

Ruknu’l-kizb

Sâkitun

Seketû anhu

Seyyiu’l-hifz

Da’afûhu

Daîfun cidden

Daîfu’l-hadîs

Terahû hadîsehu

Teanû fîhi

Gayru sikatin

Fîhi ednâ megalin

Fîhi halfun

Fîhi da’fun

Fîhi lînun

Fîhi megalun

Fîhi nazarun

Gad du’ife

Kezzâbun

Lâ şeye

Lâ yesbutu

Lâ yuhteccu bihi

Lâ tahillu kitabetu hadîsihi

Lâ yusâvî şeyen

Lâ yu’teberu bihi

Lâ yu’teberu bi hadîsihi

Lid’da’fi mâ huve

Lehu ma yunkeru

Lehu menâkîr

Leyse bi sikati

29

Leyse bi’l-mutkin

Leyse bi huccetin

Leyse bi zâk

Leyse bi zâke’l-kavî

Leyse bi şeyin

Leyse bi umdetin

Leyse bi kavî

Leyse bi merdî

Leyyinun

Leyyinu’l-hadîs

Sadûkun lekinnehu mubtediun

Metrûkun

Metrûku’l-hadîs

Muttehemun bi’l-kizb

Muttehum bi’l vad’i

Mucmeun alâ terkihi

Mechûlun

Merdûdu’l-hadîs

Maddaribu’l-hadîs

Muda’afun

Mutarrahun

Mutarrahu’l-hadîs

Met’ûnun fîhi

Ma’dinu’l-kizb

Menbau’l-kizb

Munker’l-hadîs

Vâhin

Vâhin bi merratin

Veddâun

Veda’l-hadîs

Velâ me’mûn

30

Hâlikun

Huve alâ yedey adlin

Huve kezâ ve kezâ

Ye’tî bi’l-acâib

Yesrugu’l-hadîs

Yedau’l-hadîs

Yuda’afu

Yu’arafu ve yunkeru68

5. Ta’dil LafızlarıTa’dil, Tezkiye etmek demektir. Bir râvî’nin adalet ve zabt yönü araştırıldıktan sonra güvenilir olduğuna hükmetmektir. 69

İrcû ennehu lâ be’se bihi

Ezbatu’n-nâs

İle’s-sıdki mâ hüve

İleyhi’l-munteha fi’s-sebt

İmâmun

Evsakun nâs

Sebtun

Sebtun hâfizun

Sebtun huccetun

Sikatun

Sikatun inşallah

Sikatun sikatun

Sikatun hâfizun

Sikatun huccetun

Sikatun mutginun

Ceyyidu’l-hadîs

Hâfizun

68 ÇAKAN, İsmail Lütfi; Hadis usulü, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. No:2, İstanbul, 1985. s 191-194.

69 ÇAKAN, İsmail Lütfi, a.g.e., s 191.

31

Huccetun

Hasenu’l-hadîs

Hiyârun

Hayru’l-halki

Ravâ en’nâsu anhu

Şeyhun

Şeyhun vasatun

Sâlihu’l-hadîs

Sadûkun

Sadûkun inşallâh

Sadûkun tegayyera bi âhiratin

Sadûkun rumiye bi’l-ircâi

Sadûkun rumiye bi’t-teşeyyui

Sadûkun seyyiu’l-hifz

Sadûkun lehu evhâm

Sadûkun yuhtiu

Sadûkun yehimu

Zâbitun

Fulânun ravâ anhu’n-nâs

Fulânun lâ yuselu anhu

Fulânun yuselu anhu

Fefî hadîsihi za’fun

Kennehu mushafun

Lâ ehadun esbetu minhu

Lâ ârifu lehu nazîrun fi’d-dünyâ

Lâ be’se bihi

Leyse bihi be’sun

Mâ âlemu bihi be’sen

Me’mûn

Metginun

Mutemâsik

Mahalluhu’s-sıdku

Mugâribu’l-hadîs

32

Magbûlun

Men mislu fulânun

Vasatun mugâribu’l-hadîs

Yurvâ hadîsuhu

Yu’teberu bihi

Yuktebu hadîsuhu70

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

A. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dîl İlmindeki YeriKüçük yaşta ilim yolculuklarına çıkan Ahmed b. Hanbel birçok hadis ravisiyle

görüşmüş ve bu sahada erken denile bilinecek yaşta rical ilmini öğrenmeye

başlamıştır. Karşılaştığı bazı ravilerden hadis almamış ve bunun gerekçesini el-ilel

ve ma’rifetu’r-ricâl adlı eserinde anlatmıştır. Bunun yansıra rical ile ilgili birçok

sorulara verdiği yanıtlarla Suâlat denilen rical eserleri ortaya çıkmıştır.

Ahmed b. Hanbel’in hadislerdeki sahih ile zayıf olanı bilme konusunda parlak

zihne sahiptir. İmam Şâfiî Ahmed b. Hanbel’den hadislerlerle ilintili bilgiler almış ve

öğrenmiştir. 71 Ahmed b. Hanbel’e birçok vesile ile övgüler yağdırmıştır. Ahmed b.

Hanbel ve Süleyman ibn Dâvud’dan daha bilgeli birilerini görmedim.72 Yine, siz

benden hadisleri ve rical bilgisini daha iyi bilirsiniz. Bana da öğretin…73 Demesi

Ahmed b. Hanbel’in hadis sahasında ne kadar büyük bir otorite olduğunu bize

göstermektedir.

Bir gün Horasan bölgesinin büyük velîlerinden olan Ebû Turâb (v.245/859),

Ahmed b. Hanbel’in yanına gider. O sırada Ahmed b. Hanbel ravileri cerh ve tadil

süzgecinden geçirmektedir. Ebû Turâb Ahmed b. Hanbel’e âlimleri gıybet etmeyi

bırakmasını ister. Ahmed b. Hanbel döner ve der ki: “Yaptığımız iş bir tavsiye ve

nasihat niteliğindedir ve gıybet değildir.“74 70 ÇAKAN, İsmail Lütfi, Hadis Usûlu, s 194-197.71 İbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, s 302.72 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, s 53.73 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., s 462.74 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, s 22.

33

Ahmed b. Hanbel vaktinin çoğunu rical tenkidine vakfetmesi, hadis âlimlerinin

isnad dindendir anlayışın bir tezahürüdür. Başka bir zaman yine Ahmed b. Hanbel

Bündâr el-Cürcânî’ye cerh ve ta’dil yaptığı esnada şöyle seylemekteydi: “Peki sen

susarsan, ben konuşmazsam cahiller hadîsin sağlamını ve ve zayıfını nasıl ayırt

edeceklerdir?75 İşte bu iki örnekle cerh ve ta’dil ilminin önemi anlaşılmaktadır.

Ahmed b. Hanbel münekkitler arasında mu’tedîl olarak görülür. Bir raviyi cerh

etmenin basit bir şey olmadığını düşünür. Râvî’nin terki ancak o bölgede yaşayan

âlimlerin icmâ ile terki söz konusu ise terk edilir.

İbn Adî (v.365/975) onun hakkında şöyle der: “Resullah’tan rivayet edilen

bütün hadisler Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn’de cem etmiştir.”76

es-Sehâvî cerh ve tadil âlimlerini kitabında tanıtırken Ahmed b. Hanbel

hakkında “mu’tedîl, insaflı, edep ve vera sahibidir” der. 77 Buradan da anlaşıldığı

üzere Ahmed b. Hanbel’in görüşleri âlimler tarafından itibar gördüğü

anlaşılmaktadır.

B. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Bilgisinin KaynağıBilindiği üzere daha genç yaşlarda birçok seyahatlere çıkan Ahmed b. Hanbel

hadis ravileriyle bizzat görüşmüş ve bilgi toplamıştır. Kimilerinden hadis alır

kimilerinden almaz. Hadis almadığı ravilerden niçin almadığını da açıklar. El-Kâsım

b Abdullâh b Ömer el-Amrî bunlardan bir örnektir, onu cerh ederken gerekçesini de

açıklar ve der ki: O benim yanımda yalan söylerdi.78 Bu gibi ifadelere el-ilel

kitabında sıkça rastlamak mümkündür.

75 Emin Aşıkkutlu, DİA, VII, s 394.76 es-Sülemî, Ebû Zekeriyyâ yahyâ b. İbrâhim b. Ahmed b. Muhammed Ebû Bekir b. Ebî Tâhire’l-

Ezdî, Menâzili’l-Eimmeti’l-Erba Ebi Hanîfe ve Mâlik ve’ş-Şâfiî ve Ahmed, Thk: Mahmud b. Abdurrahmân Gadh, Mektebetü’l-Melik Fahd el-Vataniyye, 1. Baskı, 2002, s 247.

77 es-Sehâvî, el-Mutekellimûn fî’r-Ricâl, Thk: Abdu’l-Fettâh Ebû Gudde, “Erbau Resâile fî Ulûmi’l-Hadîs” kitabı içinde basılmıştır, Dâru’l-Beşâir, Beyrut, 1990, s 10.

78 Ahmed b. Hanbel, el-İlel- ve ma’rifetur’r-ricâl, III, s 186, no: 4803.

34

Ahmed b. Hanbel cerh ve tadil bilgisini görüştüğü hadis âlimlerinden almıştır.

Bunların sayısı üç yüzü biraz aşmaktadır. İbnu’l-Cevzî bunların meşhur onlarını

zikretmiştir. 79

Bunun yanında kendisi bizzat gidip görüştüğü ve bilgi sahibi olduğu râvîler de

vardır. Onların rivayetlerini yazmayıp bizzat kendisi bu bilgilerin kaynağı olmuştur.

Yeri geldiğinde zayıf gördüğü râvîlerin rivayetlerini yırtmıştır.80

Görüldüğü üzere Ahmed b. Hanbel’in cerh ve tadil’de ilk kaynağı görüştüğü

hadis hocalarının ona öğrettikleri biligiler ve ikinci kaynağı da bizzat kendisinin

araştırarak ve gözlemleyerek elde ettiği bilgilerdir.

C. Ricâl İlminde Ahmed b. Hanbel’in El-İlel ve Ma’rifeti’r-Ricâl Adlı EseriAhmed b. Hanbel rical ilmine dair bizzat kendisinin yazdığı herhangi bir eser

olmamakla beraber derslerde talebelerine verdiği rical bilgileriyle türlü eserler

meydana gelmiştir. el-İlel ve ma’rifeti’r-ricâl buna bir örnektir. Eser oğlu Abdullah

tarafından derlenip ve kitap haline getirilmiştir. Ahmed b. Hanbel’e yöneltilen

sorulara cevap niteliğindeki bilgiler içermektedir. Bunun yansıra Suâlât türü eserler

de diğer talebeleri tarafından derlenip kitaplaştırılmıştır. Hiç şüphesiz derlenen rical

türü eserler arasında en kıymetli olanı el-ilel’idir. el-İlel ve ma’rifeti’r-ricâl eseri

hakkında faydalı olacak maddeler halinde bilgiler verilecektir.

1. Raviler tanıtılır, kim oldukları, nerede doğduğu ve ölümü, nerelerde yaşamış

ve yaptığı seyahatler gibi birçok konuda bilgiler verilmiştir. Ravilerin kim

oldukları konusunda yanlış bilgiler düzeltilmiştir. Ravilerin diğer ravilerle

akrabalık münasebeti var mı yok mu diye bilgi veriliyor ki ravilerin durumu

iyice açığa çıkartılabilsin. Mesela: İbrâhîm b. ebî Hafsa ile Sâlim b. Hafsa’nın

kardeş olmadıklarını belirtmesi gibi. 81

2. Râvilerin künyelerine dair bilgi vermiştir. Birden fazla künyenin kimlere ait

olduğunu açıklamış ve eleştirilerini dile getirilmiştir. Racâ b. Hayve’nin 79 İbnu’l-Cevzî, Menâkibu Ahmed, s 107-143.80 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., s 67-68.81 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 342, no: 630.

35

künyesinin Ebu’l-Mikdâm, Esîd b. Hadîr’in künyesi ise Ebû Atîk82 olduğunu

belirtmiştir, bunun gibi birçok örneği görmek mümkündür. Hadis senetlerini

araştıranlar için çok önemli bilgilerdir, kısa yoldan doğru ravi bulma imkânı

sağlamaktadır.

3. Hadis yazan râvileri tanıtır. Ebû bürde âmir b. Abdullah b. kays Ebû Mûsâ el-

Eş’arî’nin babasından bir kitap yazdığını ve Beşir b. Nüheyk’in Ebû

Hureyre’den hadîs yazarak ve sonra da “Onu senden rivayet edebilirmiyim”

diye sorunca Ebû Hureyre de ona izin vermesi gibi birçok benzer olayları

aktardığını görmek mümkündür.

4. Râvi isimlerin yanlış bilinmesi yine Ahmet b. Hanbel’in tarafından

belirtilerek yanlışlar giderilmiştir. Hazm b. Mihrân’ın Hazm b. Ebî Hazm el-

Kat’î olduğuna işaret etmesi gibi.83

5. Rihle li’t-talebi’l hadîs, hadis için yapılan seyahatler. Kimin nereleri gittiğini

buna göre hadis aldığı hocaların ve bölgeler hakkında bilgi vermektedir.

6. Ravilerin kimlerden hadis aldığı ve o raviler hakkında bazen bilgi

vermektedir. Ömer b. el-Hattâb’tan hadis alan bazı Mekke, Medine ve

Basralılar gibi örnekler vermektedir.

7. Ahmet b. Hanbel bir raviyi terk etmişse, rivayetini almamışsa nedenini

açıklamıştır. Velîd b. Sâlih’den niçin hadis almadığını sorduğunda Ahmed b.

Hanbel’in oğlu Abdullah aldığı cevap “onu camide namaz kılarken gördüm,

namazı kötü kılıyordu” demiştir.84

8. Cerh ve ta’dîl kuralları hakkında bilgi vermektedir. Re’y ehlinden hadîs

alınamayacağı, sika’nın rivâyet ettiği kişininde sika olacağı, şiî ve kaderî

olanlardan hadis rivayetinde sakınca olmadığını85, cerhe uğramış bir ravinin

aynı anda birçok farklı cerh’e uğrayabileceğini belirtmiştir. Daha birçok

örnek vermek mümkünse de bu kadarıyla yetineceğiz.

9. Ahmed b. Hanbel hocaları ve onların kitapları hakkında bilgi vermiştir. Sehl

b. Yûsuf’un kitabından hadîs yazdığını86 anlatır. 82 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 135, no: 14.83 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 176, no: 122.84 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 322, no: 562.85 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 504, no: 3322.86 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 184, no: 1941.

36

10. Sahabe, tabiîn ve etbau-tâbiîn’den bazılarının isimlerini verir ve râvî tanıtımı

yapmıştır.

11. Ravilerin kimden ve kaç hadis naklettiğini, mudelles olanları açıklamıştır.

Huşeym’in Cabir’den kaç hadis aldığını Abdullah babasına sorunca, iki hadis

aldığını ve geri kalan rivayetlerin mudelles olduğunu belirtmiştir.87

12. Dil hatası yapan râviler hakkında bilgiler mevcuttur.

13. İhtilat eden râviler’in ne zaman ihtilata düştüklerini belirtir.

14. Bazı ravilerin hocalarından öğrendiği hadisleri almadıklarını söyleyerek inkâr

etmeleri gibi örnekler vardır.

15. Ravilerin cerh ve tadil durumlarını belirtirken bazen kıyaslama yoluna gittiği

görülmekte. Falan ravi falan kişiden daha “sika”’dır gibi ifadeler. Veya falan

kişiden hadis rivayet edenlerden hadis alınmaz gibi kıyasla cerh ettiği

görülmektedir.

16. Aynı isme sahip raviler hakkında ihtilafı kaldıracak malumatlar vermesi ve

kimin kim olduğu hakkında şüphe bırakmayacak bilgileri çokça rastlamak

mümkündür.

17. Mana ile rivayet ve bunu yapan raviler hakkında bilgi verilmiştir.

18. Ahmed b. Hanbel hadis aldığı bazı hocalarının rivayetlerini yırtmıştır. Ğassân

Ubeyd el-Mevsilî bunlardan birisidir. Ğassân önceleri Süfyan’dan hadis almış

ve Ahmed b. Hanbel’de Ğassân’dan hadis almıştır. Sonra o Süfyan’dan aldığı

hadislerin tamamını inkâr etmeye başlayınca Ahmed b. Hanbel de bu sebeple

onun rivayetlerini yırtıp atmıştır.88

Bu maddeleri daha çoğaltmak mümkünse de biz bu kadarını yeterli bulduk. Hiç

şüphesiz el-İlel ve Ma’rifetu’r-ricâl eseri cerh ve ta’dil ilmine büyük katkıları

olmuştur. İlklerden olma hasebiyle cerh ve ta’dil âlimlerin başkaynağı olmuştur.

Ahmed b. Hanbel’in rical sahasında söz sahibi birisi olması ve bu eserin de baş

kaynaklardan olması hocası Yahyâ b. Saîd el-Kattân’ın büyük emeği vardır. Tenkid

sahasında ihtisaslaşan ilk kişi olarak bilinen el-Kattân’ın önde gelen talebeleri,

Ahmed b. Hanbel (v.241/855), Yahyâ b. Maîn (v.233/848), Ali b. Medînî

87 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 255, no: 361.88 ÇOLAK, Ali, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, Işık Akademi Yay. İstanbul, 2011. s

104-109.

37

(v.234/849), Amr b. Ali el-Fellâs (v.249/863) ve Hayseme’dir. Hocaları hayatta iken

söz sahibi o idi, vefatından sonra artık talebeleri rical alanında söz sahibi oldular.89

Muhaddisler önce hadisin senedini araştırırlar daha sonra metne geçerlerdi.

İshak b. Râhûye şöyle anlatır: “Biz Irak’ta bir mecliste oturmuş Ahmed b.

Hanbel’le, Yahya b. Maîn ve diğer dostlarla hadisin sened ve metnini müzakere

ediyorduk. Yayha b. Maîn hadisin tariki şöyledir bu tarik böyledir diyerek açıklama

getirirdi. Nihayet ben: Bu hadisin sıhhatinde ittifak ediyor muyuz, diye sorar, onlar

da “evet” diyerek tasdik ettikten sonra, “bu hadisten murat nedir, açıklaması nasıldır,

nasıl anlaşılmalıdır” diye sorunca, hepsi duraklar sadece Ahmed b. Hanbel

konuşurdu.”90

D. Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil YöntemiAhmed b. Hanbel bir raviyi cerh veya ta’dil edeceğinde farklı yollarla bunu

ifade etmiştir. Bunlar:

1. Kıyas yaparak

2. Hüküm ifadesi kullanmadan sadece ravinin özelliklerini anlatarak

3. El hareketiyle belirtmek suretiyle anlatarak

4. Yüz ifadesi ile demek istediğini karşıdakine hissettirmesi

5. Cerh lafzını açık bir şekilde kullanarak

Şimdi bunları örnekleriyle görelim.

a) Kıyas yaparak anlatması

Ahmed b. Hanbel’in cerh ve tadil’de takib ettiği yöntemlerinden birisi kıyas

yaparak anlatmasıdır. Ahmed b. Hanbel’e iki kişi sorulur hangisinin daha güvenilir

olduğu, Abdullah mı Suleyman mı diye, Ahmed b. Hanbel Süleyman’ın daha sağlam

birisi olduğunu ifade etmiştir.91 Başka bir örnekte, Yezîd b. İbrahim ve Ali er-Rufâî

89 Zehebî, Şemsuddîn Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymâz ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, I, Thk: Ali Muhammed el-Becâvî, Dâru’l-Ma’rife li’t-Tabâati ve’n-Neşr, 1. Baskı, Beyrut-Lübnan, 1963, s 1-2.

90 İbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, s 293.91 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 301, no:495; es-Seyyid ebu’l-Maâtî en-Nûrî,

Mevsûâtu Akvâli’l-İmam Ahmed b. Hanbel fî Ricâli’l-Hadîs ve İlelihî, II, Âlemü’l-Kütüb, 1. Baskı, Beyrut-Lübnan, 1997, s 88, no:1039.

38

hakkında sorulduğunda, Yezîd b. İbrahim’in kendisine daha sevimli geldiğini

belirtmiştir. 92

b) Hüküm ifadesi kullanmadan sadece râvi’nin özelliklerini anlatarak

cerh ve ta’dîl yapması

Ahmed b. Hanbel rical tenkidinde müfesser olmaya önem verirdi. Kimi ravileri

doğrudan cerh ederken kimilerinin kötü huylarından ve vasıflarından bahsederek

cerh ederdi. Selm b. Sâlim el-Belhî Ebû Muhammed93 adında bir râvîyi Ahmed b.

Hanbel şu şekilde tarif eder: “Selm, Ebû Muâviye’ye gelip selam verdiğini gördüm.

Onlar arkadaş idiler. Selm sâlih bir kul idi. Ben ondan bir şey yazmadım. O hadisi

ezberlemezdi. Bu sebeple hata ederdi.” 94

Başka bir defasında Oğluna: Hadiste aradığın gibi değildir, diyerek onu cerh

etmiştir.95

Huşeym adında bir ravi hadis almadığı kişilerden almış gibi başkalarına rivayet

ettiğini bize Ahmed b. Hanbel anlatıyor. Ona bu durum anlatılırken inkâr etti, diye

devam eder ve o râvi’nin kötü vasfını ortaya koymak suretiyle cerh ettiğini anlıyoruz.

c) Yüz ifadesiyle veya el hareketiyle demek istediğini karşıdakine

hissettirme

Ahmed b. Hanbel’e nakledilen rivayetlerde hoşuna gitmeyen râvîler varsa

bazen yüz ifadesi ile bazen de elleriyle cerh ettiğini karşıdaki kişiye belli ettirirdi. el-

Esrem, onun yanında Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) her gece kâbe’yi

ziyaret ettiğine dair rivayet ederken, İbrâhim b. Ar’ar’ın adı geçince Ahmed b.

Hanbel’in yüz ifadesi değişmiş ve ellerini silkelemiş. Ve onun hakkında daha sonra:

“Ondan duydukları şeyler yalan ve süslenmiş sözlerdir”96 diyerek cerh etmiştir.

92 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 330, no:589.93 İbn Hacer, tehzîbu’t-Tehzîb’de şunları nakleder:“ Ebû Davud’a Selm b. Sâlim el-Belhî Ebû

Muhammed soruldu: “sikatun” dedi; İbn Hibbân “sikatun” dedi; İbn Ebî Hâtim: ”Hadislerini yazmadım;” Mesleme ibn Kâsım: “İnsanlar onun hakkında konuştular;” dedi.

94 el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdât, IX, Thk: Mustafa Abdulkadir Atâ, Dâru’l-Kutubu’l-İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut, 1996, s 143.

95 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, III, s 322, no: 5434.96 el-Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., VI, s 146.

39

Ahmed b. Hanbel’in hoşuna gitmeyen bu râvî vücut diliyle cerh edilmiş oldu.

Aynı zamanda yalancı olduğunu da belirterek rivayetlerine güven olmadığını

belirtmiş oldu.

Yine ibn Ahî adında biri Ahmed b. Hanbel’e soruldu ve zayıf olduğunu

gösterecek şekilde el hareketi yaptığı bildirilmiştir. 97

Yine kûfe’li bir râvî hakkında konuşulurken, muhalefet ettiği gerekçesiyle

Ahmed b. Hanbel “kezâ ve kezâ” demiş, ellerini hareket ettirmiş ve onunla ihticâç

edilmeyeceğini göstermiştir.

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere Ahmed b. Hanbel’in el ve yüz

ifadelerinin değişmesi o râvîlerin güvenilir olmadıklarını göstermek içindir.

d) Açıkça cerh ve tadil etmesi

Ahmed b. Hanbel birçok râvî hakkında sadece cerh veya tadil lafzı kullanmakla

yetinmiş. “Güvenilir”, “zayıftır”, “münkeru’l-hadistir”, “çok yalancıdır” gibi

ifadelerle râvîler hakkında hüküm vermiştir.

E. Ahmed b. Hanbel’in Rical İlmindeki KonumuAhmed b. Hanbel bir râvîde cerh sebebi olmadığı sürece rivayetlerine itibar

etmiş ve almıştır. Ne zaman ki bir râvî cerhe uğrar, aldığı rivayetleri de terk eder.

İbrâhîm b. Atiyye el Vâsıtî’den önce hadis yazmış, sonra terk etmiş ve ondan hadis

alınmaz diyerek cerh etmiştir.98

Ahmed b. Hanbel hocası el-Kelâbî’den hadis dinlemiş, bir gün hocası Fudayl b.

Zeyd’i, Fudayl b. Ziyâd olarak aktardığını duyunca, artık ondan hadis almayı

bırakmıştır.99

Ahmed b. Hanbel mezhep veya meşrep gözetmeksizin ravilerin adalet ve zapt

yönüne odaklanmış ve önyargılı davranmamıştır. “İnsaflı” münekkit olduğunu

gösteren örnek bir tavırdır. Ahmed b. Hanbel mu’tedîl münekkitler arasında

97 es-Seyyid ebu’l-Maâtî en-Nûrî, Mevsûâtu Akvâli’l-İmam Ahmed b. Hanbel, III, s 281, no: 3262.98 İbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, II, s 120, no: 366.99 es-Seyyid ebu’l-Maâtî en-Nûrî, a.g.e., II, s 219, no: 1292.

40

sayılmıştır. Her hak sahibinin hakkını verirdi. Bu yüzden İmam Şâfiî onu sever, onu

över ve ona dua ederdi. 100

F. Ahmed b. Hanbel’in Kullandığı Cerh TerimleriÂlimler genellikle cerh’i altı mertebede ele almış ve değerlendirmişlerdir.

Ahmed b. Hanbel ağır cerh lafızları arasında fark gözetmediği için iki kısımda

değerlendirmek daha uygun olacaktır. Ağır cerh lafızlarını bir arada kullandığı bir

rivayeti şu şekildedir: Abdurrahman b. Abdullah b. Ömer b. Hafz İbn Âsım b. Ömer

hakkında: “Hadisini çok zaman önce yırttım. O bir şey değildir. Hadisi münker

hadislerdendir. O çok yalan söyleyen birisidir.” Görüldüğü üzere birkaç cerh lafzı

aynı kişi için kullanmıştır.

Ahmed b. Hanbel’in kullandığı cerh lafızlarını ikiye ayıracağız.

1. Şiddetli Cerh LafızlarıŞiddetli cerh ifade eden lafızlar (i’tibâr için dahi hadislerin yazılmadığı)

Çok yalan söyleyen demektir. Rical âlimlerin ittifakı ile en ağır cerh (كذاب):

lafzıdır. Adalet vasfında ta’n olduğu rivayetine hiçbir şekilde itibar edilmez.

Rivayetleri mevzu muamelesi görür.

Ahmed b. Hanbel bu lafzı şu şekillerde kullanmıştır:

el-Muallâ b. Hilâl et-Tahhân için “Çok yalancıdır.”101

Hâris el A’ver için “Şahitlik ederim ki o yalancılardan biridir.”102, Ahmet ibnu

Uhti Abdirezzâk ve İshâk b. Necîh el Müftî için “İnsanların en yalancılarındandır.”103

Ebû Bekir b. Ebû Sebre için “Onun hadisi bir şey değildir, o yalan söyler ve hadis

uydururdu.”104 Ya’kûb b. el-Velîd için “O büyük yalancılardan biridir.”105 Hasîf İbn

Abdirrahmân el-Cezerî Ebû Avn için “Biz onu terk ettik. O çok yalancıydı.”106

100 el-Cevzî, Menâkibu’l-imâm Ahmed, s 143. 101 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 510, no: 1191.102 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 173, no: 909.103 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 124, no: 567.104 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 204, no: 1111.105 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 222, no: 1223.106 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 248, no: 1408.

41

Muhammed b. el-Kâsım için “Yalan söyler, onun hadisleri uydurma hadislerdir. Bir

şey değildir.”107

Yusuf el-Kattân İbn Mûsâ el-Kûfî için “Ben onu ancak bir yalancı ve yalan

olarak görüyorum.”108 Mübeşşir b. Ubeyd el-Kûfî için “Onun hadisleri uydurma

hadislerdir, yalandır.”109 Abdullah b. Seleme el-Eftâs için: “İnsanlar onun hadislerini

terk ettiler. Onlar yalandır yalan. Onun ağzı bozuktu.” Ebû Câbir için: “Biz onu

yalan söylemekle itham ettik.” 110

Anlaşıldığı gibi Ahmed b. Hanbel “Kezzâb” ve ona yakın manalara tekabül

eden cerh lafızlarını çok yalan söyleyen, ağzı bozuk, yalancılardan rivayet alıp

başkalarına aktaran, hadis uyduran râvîler için kullanmıştır ve onun nezdinde en ağır

cerh lafzı budur.

( حديثه :(خرقنا ”Hadisini yırtıp attık” Ağır cerh lafzı ifade eden bu terim

Ahmed b. Hanbel tarafından sıkça kullanılmıştır. Bu tür cerhe maruz kalmış râvî’nin

hiçbir şekilde rivayetine itibar edilmez. Mevzu kategorisine yerleştirilir. Şimdi birkaç

örnekle kimleri ve niçin böyle bir davranış biçimi sergilediğini göreceğiz.

Abdurrahman b. Mâlik. Muğavvel hakkında: “Hadisini çok zaman önce yırtıp

attık.”111 Ya’kûb b. el-Velîd el-Medînî Ebû Yûsuf için: “Ondan hadis yazdım ve çok

zaman önce hadisini yırtıp attım. O yalancılardan idi ve hadis uydururdu.”112

Abdurrahman b. Abdullah b. Ömer b. Hafs İbn Âsım b. Ömer için: “Çok zaman önce

onun hadisini yırtıp attım. O hiçbir şeydir. Onun hadisi münker hadistir. O bir

yalancı idi.”113 Abdurrahman b. Abdullah b. Ömer için: “ O bir şey değildir. Ondan

hadis dinledim sonra onu yırttım. O Nâfi’in hadislerini maklub114 olarak

107 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 300, no 1813.108 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 317, no 1952.109 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 36, no: 254.110 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 39, no: 279.111 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 340, no: 2369.112 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 58, no: 376.113 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 241, no: 1030. 114 Hadis râvî’lerinin isimlerinde, isnadlarda veya hadis metinlerde bazı kelimeleri veya ibareleri

değiştirmek manasına gelir. (Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, s 208).

42

naklediyordu.”115 Ebû Eyyûb et-Temmâr için: “O bir şey değildir. Onun hadisini

yırtıp attık. O hadislerde telkin kabul ederdi.”116

Ahmed b. Hanbel yalancıların, hadis uyduranların, hadisleri maklub eden ve

telkini kabul eden ravilerin rivayetlerini yırtmıştır ve hiçbir şekilde itibar etmemiştir.

Araştırmak maksadıyla bile olsa yazmaya değmeyeceğini rivayetleri yırtarak

göstermiştir.

( حديثه علي Hadisini kaldır at.” Manasına gelen bu ifade, metrûk“ :(اضرب

râvîler için kullanılmıştır. Ahmed b. Hanbel, İbn Meysûr için: “ İbn Meysûr’un bütün

hadisleri uydurma ve münkerdir. Onu kaldır at.”117 demiştir. Abdulaziz b.

Abdurrahman b. el-Bâlîsî hakkında, hadisleri uydurma olduğunu bildiği için, “ Onun

hadislerini kaldır at. O yalan ve uydurmadır.” demiştir.

Yalancılığı bilinen, münker rivayetleri olan metrûk râvîleri bu ifade ile cerh

etmiştir.

( حديثه :(التكتب “Onun hadisi yazılmaz” Metrûk râvîler için kullanılan bu

tabir ağır cerh lafızlarından olup hiçbir şekilde rivayete itibar edilmez ve araştırmak

için dahi yazılmaz. Muhahmmed b. Ezher el-Cüzcânî için: “Tevbe edinceye kadar

ondan hadis yazmayın.”118 Müslim b. Keysân Ebû Abdullah ed-Dabbî el-Melâî el-

Kûfî için: “onun hadisi yazılmaz, hadisleri zayıftır.”119

Ahmed b. Hanbel “onun hadisi yazılmaz” ifadesini zayıflık derecesi

yazılamayacak derecede olan râvîlere ve tevbe etmesi gereken râvîler için kullandığı

görülmektedir.

( بشئ Hiçbir şey değildir manasına gelen bu ifade Ahmed b. Hanbel :(ليس

tarafından farklı şekillerde de kullanılmış. (الشئ), “Bir şey değildir” ( حديثه ليس,(بشئ “Onun hadisi bir şey değildir” ( شياء حديثه يسوى ,(ليس “Hadisinin

hiçbir değeri yoktur” ( شئ ) ”Bir değeri yoktur“ ,(اليسوى بشئ يكن Hiçbir“ ,(لم

115 İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Ebû Muhammed Abdurrahmân b. Ebî Hâtim, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, V, 1.Baskı, Matbaatu Meclisi Dâireti’l-Maârifi’l-Osmâniyye, Haydarabâd, s 253, no: 1202.

116 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 259, no: 1868.117 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 116, no: 499.118 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 238, no: 1712.119 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 31, no: 230.

43

değeri olmadı” manalarına gelen bu ifadeler son derece zayıf râvîler ve metrûk

hadisleri olan râvîler için kullanmıştır. Şimdi bu cerh ifadelerine birkaç örnek

vererek Ahmed b. Hanbel’in ne maksatla kullandığını daha net biçimde anlayacağız.

Abdullah b. Müslim b. Hürmüz hakkında: “Zayıf hadislerdir. Hiçbir şey

değildir” 120 demiştir. Müsennâ b. es-Sabbâh hakkında: Hadisleri muztarib’tir.121

Hadisinin hiçbir değeri yoktur.” demiştir. El-Celd b. Eyyûb hakkında: “Hadisinin

hiçbir değeri yoktur,”122 demiştir. Ebû Eyyûb et-Temmâr hakkında: O bir şey

değildir. Onun hadisini yırtıp attık. Hadiste telkin kabul ederdi.”123 demiştir. Ahmed

b. Hanbel bu tabiri; telkin kabul eden, metrûk zayıf, kötü ve pis adam, yalancıların

hadisini rivayet eden, hadisi hiç değerinde olan, konuşmaya bile değmeyecek kadar

değersiz olan, hadis uyduran için kullanmıştır. Bu tür cerhe maruz kalmış bir râvî’nin

rivayetlerine hiçbir şekilde değer verilmez ve rivayetleri yazılmaz.

( الحديث :(ذاهب “Hadisi sakıttır.” es-Sehâvî bu cerh ifadesini dördüncü

mertebede zikretmektedir. Böyle bir cerhe maruz kalan bir râvî’nin rivayetlerine

itibar edilmez ve rivayetleri yazılmaz. 124 Bükeyr b. Ma’rûf el-Esedî Ebû Muâz

hakkında önce: “Onda bir beis görmüyorum” demiş sonra “hadisi sâkıttır”125

demiştir. Bu örnekten anlaşılacağa üzere ilgili râvî’nin daha önceleri cerhi

gerektirecek bir durumu olmadığı ama daha sonraları Ahmed b. Hanbel’in râvîde

tespit ettiği ve ağır bir cerhe maruz bırakacak olaya tanıklık ettiği için “hadisi

sakıttır” demiştir.

( الحديث :(يضع “Hadis uydurur” anlamına gelen bu ifade ağır cerh

lafızlarından olup bu türden olan rivayetlere hiçbir değer verilmez ve terk edilir.

Sehâvî bu tabiri şu şekillerde kullandığı görülür; “Deccâl, Kezzâb, veddâ’.” Ebû

Bekir b. Ebî Sebre için: “Onun hadisi hiçbir şey değildir. O yalan söyler ve hadis

uydururdu.”126 Ya’kub b. el-Velîd el-Medînî Ebû Yûsuf için: “Ondan hadis yazdım.

120 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 93, no: 356.121 Muztarib, birbirine muhalif rivayetleri arasında sıhhat yönünden eşitlik bulunan ve bu eşitlik

dolayısıyla tercih edilemeyen hadistir.122 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 152, no: 759.123 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 259, no: 1868.124 es-Sehâvî, Lisânu’l-Mîzân, II, Müessesetü’l-E’lemî li’l-Matbûât, Beyrut, Lübnan, 1971, s 125-129.125 el-Mizzî, Tezhîbu’l-Kemâl, IV, s 252-254.126 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 204, no: 1111.

44

O, Yalancılardan ve hadis uyduranlardan olduğu için onun hadisini çok zaman önce

yırtıp attım.” demiştir.127

( الحديث :(متروك “Hadisi terkedilmiş” anlamına gelir. Ağır cerh

lafızlarındandır. Böyle bir cerhe uğrayan râvî’nin ne kendisine ne de rivâyetine itibar

edilmez. Ricâl âlimlerin çoğuna göre en ağır cerh lafızların mertebesinde görülür. İbn

Hacer ve talebesi Sehâvî bu ifadeyi dördüncü mertebede görmektedir.128 Yahyâ b.

Ebî Üneyse hakkında: “Hadisi yazılan kimselerden değildir, metrûktur.”129 Talha b.

Amr için: “O hiçbir şeydir. Hadisi terk edilmiştir.”130 Abdullah b. Seleme el-Eftas

hakkında: “İnsanlar onun hadisini terk etti. Yalan yalan ve ağzı bozuk pis idi.”131

İbrahim b. Muhammed b Ebî Yahya: “İnsanlar onun hadisini terk etti. O bir kaderi

idi.” 132

Ahmed b. Hanbel bu terimi yalancı, hadisi yazılmayacak derecede zayıf olan,

pis ve ağzı bozuk râvîler için kullanmıştır. Bu tür râvîlerin rivayetlerine itibar

edilmez ve yazılmaz da.

( حديثه الناس :(طرح “İnsanlar onun hadisini attılar” Ahmed b. Hanbel

Abdurrahman b. Osman el-Bekrâvî için bu ifadeyi kullanmıştır.133

İlgili râvî hakkında birçok rical âlimi ağır cerh lafzı kullanmıştır.

( منه شر هو من اال عنه يحدث Ondan ancak kendisinden daha şerli“ :(ال

birisi rivayet eder.” Ahmed b. Hanbel bu ifadeyi Muhammed b. Câbir el-Yemâmî

hakkında kullanmıştır.134 Bu ifadenin övgü olduğunu söyleyenler olsa da,135 Yahya b.

Said el-Kattân bu kişi için bir şey değildir.” demiş, en-Nesâî de onun zayıf olduğunu

ifade etmiştir. Ayni kişi için Fellâs “hadisleri terk edilmiştir.” diyerek onu cerh

127 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 58, no: 376.128 İbn Salah, Ulûmu’l-Hadîs, s 126.129 İbnu’l-Mibred el-Hanbelî, Yûsuf b. Hasen b. Ahmed b. Hasen İbn Abdi’l-Hâdî es-Sâlihî

Cemâluddîn İbnü’l-Mibred el-Hanbelî, Bahru’d-Dem fî men Tekelleme fîhi’l-İmâm Ahmed bi Medhin ev Zemm, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut, Lübnan, 1992, s 170, no: 1138.

130 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 161, no: 834.131 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 39, no: 254.132 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 42, no: 299.133 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 158, no: 1047.134 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 152, no: 754.135 Abdurrahman b. Yahyâ, el’Yemânî, Abdurrahman b. Yahyâ, Abdurrahman b. Yahya b. Ali b.

Muhammed el-Muallimî el-Atmî el-Yemâmî, et-Tenkîl bimâ fî Te’nîbi’l-Kevserî mine’l-Ebâtîl, II, el-Mektebetü’l-İslâmî, 2. Baskı, 1986, s 663-664.

45

etmiştir. Bu sebeple bu ifadenin bir cerh lafzı olduğu anlaşılmaktadır. Zaten cümlede

kullanılan tabirler kendinin şerli olduğunu, kendinden rivâyet eden kişilerin ise

ondan daha şerli olduklarını ifade etmektedir.

( عيالنا من هو Ahmed b. Hanbel bir kişiden hadis rivâyet etmemişse :(ليس

onun için bu tabiri kullanmıştır. Öğrencisi Ebû Tâlib, Kevser b. Hâkim Ebû Mahled

hakkında sorunca onunla ilgili olarak "Onun hadisleri batıldır. O bizim ıyâlimizden

değildir. Metrûku’l-hadistir. Zayıftır. Münkerdir.” demiştir. Ahmed b. Hanbel’in

“ıyâlimizden değildir“ diyerek tenkit ettiği Kevser b. Hâkim hakkında birçok

münekkit tenkitlerde bulunmuştur. el-Cüzcânî, onun hadislerini yazmanın helâl

olmayacağını, çünkü kendisinin metrûk olduğunu söylemiştir. İbn Ebî Hâtim, onu

babasına sorduğunu ve onun hakkında babasının “Daîfu’l-hadis” dediğini, bunun

üzerine “Metrûk mudur?” diye sorduğunu ve babasının “Hayır. Onun müstakim bir

hadisini bilmiyorum, bir şey değildir” dediğini ifade etmiştir. Ayrıca onunla ilgili

Ya’kûb b. Şeybe, Münkerü’l-hadîs; es-Sâcî, zayıf; ed-Dârekudnî, Metrûku’l-hadîs;

el-Hâkim ve Ebû Nuaym, münker hadisler rivâyet eder; el-Bezzâr, o kendinden

başka kimsenin rivâyet etmediği hadisleri rivâyet etti demiştir. el-Ukaylî, ed-Dûlâbî,

ibn Cârûd ve ibn Şâhin de onu zayıf râvîler arasında zikretmiştir.136

Ahmed b. Hanbel’in ondan hadis rivâyet etmemesi ve diğer münekkitlerin

söylemiş olduğu şeyler hadislerinin kabul edilmediğini göstermektedir. Bu sebeple

onun için kullanılan bu cerh ifadesinin şiddetli cerh olduğu anlaşılmaktadır.

( بواطل احاديث يروي بثقة .O sika değildir :(ليس Batıl hadisler rivayet

ediyor." Bu ifadeyi Hâlid b. Amr el-Kuraşî hakkında kullanmıştır. Ahmed b. Hanbel

onun hadislerinin münker ve mevzu olduğunu söylemiştir. Yahya b. Main ise onun

hadislerinin bir değerinin olmadığını onun bir yalancı olduğunu ve Şu’be’den mevzu

hadisler rivayet ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, el-Buhârî, es-Sâcî ve Ebû Zur’a onun

“Münkerü’l-hadis”, Ebû Hâtim ise “Metrûku’l-hadis” ve “zayıf olduğunu

söylemiştir. Ebû Dâvud, “O hiçbir şey değil."; en-Nesâî, "O sika değildir.”; Salih b.

Muhammed el-Bağdâdî, “O hadis uydururdu.”; ibn Hibbân, "o sika kişilerden

136 İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, IV, s 490-491, no:1560; Ebu’l-Hasen, Mustafa b. İsmail, Şifâu’l-Alîl bi Elfâzi Kavâidi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, Mektebetü İbn Teymiyye, 1. Baskı, Kâhire,1991, s 304.

46

uydurma rivayetler aktararak teferrüd ederdi. Onun haberleriyle ihticaç edilmez.”137

diyerek onu cerh etmişlerdir.

Sika olmama durumunu batıl rivayetleriyle izah eden Ahmed b. Hanbel onun

hadislerinin alınamayacağını belirtmiştir. Nitekim yukarıda kaydettiğimiz âlimlerin

bildirdiği üzere o “metrûku’l-hadîs” ve “hadis uyduran bir kimse” olarak tanıtılıp

cerh edilmiştir. Bu vasıflarla cerh edilen bir râvî’nin hadisleri terk edilir. İtibar için

dahi olsa yazılmaz.

2. Hafif Cerh İfadeleriHafif cerh ifaden eden lafızlar (hadislerle ihticâç edilmesede i’tibâr için

yazılabilen rivayetler)

Münker, bilinmeyen ve hoş karşılanmayan demektir. Çeşitli tarifleri

yapılmıştır. el-Berdîcî, râvî’nin rivayet ettiği ve başka tarikten metni bilinmeyen

hadis olarak tarif etmiştir.138 Ahmed b. Hanbel, mütâbi olmayan fert hadise münker

demiştir.139 Zayıf râvî’nin kendinden daha iyi durumda olan râvîye muhâlif olarak

rivâyet ettiği hadis olarak da tarif edilmektedir. Münkeru’l-hadîs ise: Hadisleri

münkerdir,” anlamında bir cerh lafzıdır. Münkeru’l-hadis olan bir râvî, cerh

ifadelerinin ikinci derecesine ait bir lafızla cerh edilmiş demektir. Böyle birisinin

hadisleriyle amel edilmez ancak tamamen de atılmayıp itibar için yazılır.140

Bu konuda üç farklı tabir olduğu görülmektedir. Bunlar,

“Münker hadistir.”, “Münker hadisler rivâyet eder.” veya “Hadisi münkerdir.”,

Münkerul-hadîstir.” ifadeleridir.

137 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, Matbaatu Dâiretu’l-Maârif en-Nizâmiye, I. Baskı, 1908, s 109, no: 203.

138 İbn Salâh, Ebû Amr Osman b. Abdurrahman eş’Şehrezûrî, Ulûmu’l-Hadîs, Thk: Nurettin İtr, Dâru’l-Fikr, Dimeşk, 1984, s 80.

139 el-Leknevî, Muhammed Abdulhay el-Leknevî, er-Ref’ ve’t-Tekmîl fi’l- Cerhi ve’t-Ta’dîl, Thk: Abdulfettah Ebû Gudde, Mektebetü İbn Teymiyye, trs, s 80.

140 Ahmet Yücel, Hadis ilminde Tenkit Terimleri ve ilgili çalışmalar, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. İstanbul, 2015, s 87 vd.

47

( منكر :(حديث Münker hadistir.”: Râvîsi sika olmayan hadis demektir.

Müteahhirûn âlimleri, zayıf birinin sika bir râvîye muhâlif olarak rivâyet ettiği hadis

olarak tarif etmiştir.141

( المناكر Münker hadisler rivâyet eder.” veya“ :(روي

( منكر Hadisi münkerdir.” ifadesi, böyle bir râvî’nin zayıf olduğunu“ :(حديثه

gösterir. İbn Dakîku’l-Îd’e göre “Münker hadisler rivâyet eder.” lafzı mücerred

olarak bir râvî’nin rivâyetlerinin terkini gerektirmez. Şayet münkerleri çoğalmışsa o

zaman terkini gerektirir. Nitekim Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Ibrâhim et-Teymî

hakkında “Münker hadisler rivâyet eder.” demiş fakat ondan el-Buhârî ve Müslim

hadis almıştır. Ahmed b. Hanbel, hakkında "Münker hadisleri vardır.” hükmü

verilmiş bir râvî’nin hadislerinin tamamen atılmayacağı görüşündedir. Nitekim ona

Muhammed b. Câbir sorulduğunda, “O hadis semâi ile bilinen bir şahıstır.” diye

onunla ilgili iyi kanaatini belirttikten sonra, ancak onun münker hadislerinin

olduğunu söyleyerek zayıf yönüne de işaret etmiştir.142 Bu ifade onu tamamen terk

etmediğini göstermektedir. Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah, babasının Yahyâ b.

Ebî İshâk hakkında “Hadislerinde münkerlik vardır.” diyerek sanki onu zayıf

olduğunu ima etti demiştir.143

Ahmed b. Hanbel, münker hadisleri olan bir râvî’nin başka cerh vasıfları da

varsa, o zaman hükmün değişeceği görüşündedir. Abdurrahman b. Abdullah b. Ömer

b. Hafs hakkında, “Onun hadislerini yırtıp atalı çok zaman oldu. Onun bir değeri

yoktur. Onun hadisleri münkerdir. O bir yalancı idi.”144 diyerek hadislerinin münker

olmasının yanında yalancı olduğundan dolayı onun hadislerinin İtibar için dahi olsa

alınamayacağına hükmetmiştir. Bu da Ahmed b. Hanbele göre, bir râvî hakkında

birden fazla cerh ifadesi kullanıldığı zaman, en ağır olanına göre hüküm verilmesi

gerektiğini göstermektedir.

141 el-Leknevî, er-Ref’ ve’t-Tekmîl fi’l- Cerhi ve’t-Ta’dîl, s 92.142 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 136, no: 862.143 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 156, no:793; Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı,

s 130-132.144 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 157, no: 1030.

48

( الحديثكر نم ) “Münkeru’l-hadîstir.” tabirine gelince, bu bir cerh, lafzı olup

böyle bir râvî’nin hadisiyle ihticâç edilemeyeceğini ve terk edilmesi gereken zayıf bir

râvî olduğunu ifade eder. Râvî’nin zayıf olduğunu ve sika olan başka bir râvîye

muhalefet ettiğini gösterir. el-Buhârî, "Ben biri hakkında münkeru’l-hadîs’

demişsem, ondan rivâyet etmek helâl olmaz.” diyerek böyle bir râvî’nin terk edilmesi

gerektiğine işaret etmiştir.145

Ahmed b. Hanbel, İbn Meysûr’un rivayetleri mevzû olduğu için ona

”Münkeru’l-hadîs” demiştir.146 Ayrıca hadisleri muzdarib olan,147 hadis yönünden

zayıf olan ve kendisiyle ilgili “Hadisinin bir değeri yoktur.” hükmü verilmiş olan,148

yalancı olan, 149 isnâdda ziyade yapan 150 râvîler için bu ifadeyi kullanmıştır.

( الحديث :(ضعيف İbn Ebî Hâtim’in Sıralamasına göre cerhin üçüncü

derecesini ifade eder. Şayet râvî hakkında “daîfu’l-hadîs” denilirse, hadisi atılmaz,

itibar İçin yazılır, ancak derecesi ikinci kısımdan daha aşağı demektir.151 ez-Zehebî

ve es-Sehâvî’ye göre en zayıftan hafife doğru cerhin beşinci mertebesinde bulunur ve

hadisi itibar için yazılır. Bunların tamamında, hüküm aynıdır. Böyle bir râvî’nin

hadisiyle İhticâç edilmese de, itibar için yazılabilir. Ancak bu ifadeden sonra tekit

edici bir lafız kullanılırsa, “daîfun cidden” gibi, o zaman cerh derecelerinden

dördüncü dereceye girer ki, bu da hadisleri itibar İçin dahi yazılmaz demektir.

Ahmed b. Hanbel bu ifadeyi farklı ifadelerle birlikte kullanmıştır. Bunları hafif

zayıflık ve şiddetli zayıflık ifade edenler olarak iki kışımda, ele alabiliriz. Birlikte

kullanılan lafıza göre hükümleri de değişmektedir.

a) Hafif zayıflık ifade edip itibar için yazılabileceğini gösteren lafızlar: “Onda

biraz zayıflık vardır”, “Onun hadisi zayıf hadistir.”152 "Onun daîfu’l-hadîs

olmasından korkarım.”153, “O kuvvetli değildir. Hadisleri zayıftır.”154, “Zayıf

145 el-Leknevî, er-Ref’u ve’t-tekmîl, s 97.146 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 116, no: 499.147 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 156, no: 796.148 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 223, no: 1231.149 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 157, no: 1030.150 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 373, no: 2377.151 İbn Salâh, Ulûmu’l-Hadîs, s 125; es-Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, s 229.152 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 223, no: 1235.153 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 305, no: 1851.154 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 47, no: 330.

49

hadistir. Onun hadisleri münker hadislerdir.” "Şeyhtir. Zayıf hadistir. Hadiste

kuvvetli değildir. Onda zayıflık olduğu bilinir.155

b) Şiddetli zayıflık ifade edip itibar İçin dahi hadisinin yazılamayacağını

gösteren lafızlar: “Onun hadisleri ne kadar da zayıftır. Onun zayıflığı ciddi

boyuttadır.”, Zayıf hadistir. O bir şey değildir.”,

“O bir şey değildir, zayıf hadistir.”, “Onun hadisleri münkerdir. Onun hadisinin

bir değeri yoktur.”, “Gerçekten zayıftır veya zayıflığı ciddi boyuttadır.”, “Onun

hadisi yazılmaz, zayıf hadistir.”156

( بذاك O râvî aradığın gibi kuvvetli değil” demektir. el-Irakî’ye göre“ (ليس

en hafif cerh ifadesidir. Böyle bir râvî’nin hadisi tamamen reddedilmez, itibar İçin

yazılır.157 Ahmed b. Hanbel bu ifadeyi farklı râvîler hakkında kullanmıştır. Gâbus b.

Ebî Zabyân İçin “O aradığın gibi kuvvetli değildir.”, Bezî’ Ebû Hâzim el-Lihâm için

“Ben onu hadiste aradığın gibi kuvvetli birisi olarak görmüyorum.”, Eş’as b. Saîd

için “Onun hadisi aradığın gibi sağlam değildir, muzdariptir.” ve Ebû Isme için “O

hadiste hiç aradığın gibi sağlam biri olmadı.” Şeklindeki kullanımı bunlardan

bazılarıdır. Bu cerh ifadeleri, söz konusu râvîlerin zayıflık derecelerinin hadisleri

atılacak kadar kuvvetli olmadığını göstermektedir.

( يعرف ال :(مجهول Kimliği ya da adâlet durumu bilinmeyen râvî

demektir. Bu da üç kısımdır. Birincisi, Adaleti bilinmeyen” dir. Adalet durumu

bilinmeyen râvî’nin rivayetiyle amel edilmez. İkincisi, durumu bilinmeyen” (mestûr)

dur. Bunlar zâhiren adâlet sahibi görünmekle birlikte bâtınen durumları meçhuldür.

Üçüncüsü ise, kendisinden rivayette bulunan tek râvîden başka hiçbir muhaddis

tarafından tanınmayan râvî demektir. Bunların da hadisleri tamamen terk edilmez,

itibar İçin yazılır.

Ahmed b. Hanbel Eflet b. Halîfe el-Âmirî hakkında bu tabiri kullanmış ve onun

meçhul olmasından dolayı rivayetini zayıf saymıştır. Onunla ilgi olarak münekkitler

farklı değerlendirmelerde bulunmuştur. el-Hattâbî, Efletin meçhul olduğunu ve

155 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 251, no: 1810.156 Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 133-134.157 es-Sehâvî, Fethu’l-muğîs bi Şerhi Elfiyeti’l-Hadîs li’l-İrâkî, II, Thk: Ali Hüseyin Ali, Mektebetü’s-

Sünne, 1. Baskı, Mısır, 2003, s 128; es-Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, s 230.

50

rivayetinin zayıf olduğunu; ibn Hazm, meşhur olmadığını ve rivayetinin batıl

olduğunu belirtmiş; ibn Hibbân ise onu sikatında zikretmiştir.158

Ahmed b. Hanbel bazen meçhul tabirini kullanmadan râvî’nin bilinmeyen birisi

olduğunu ifade etmiştir. el-Hâris b. Nebhân el-Cürmî bunlardan birisidir. Onunla

ilgili olarak "Sâlih bir kişidir, hadis rivayetiyle tanınmaz, O münkerü’l-hadistir.159

diyerek onu cerh etmiştir.

( الحديث :(مضطرب Hadisleri muzdarib demektir. Muzdarib hadis bir

birine aykırı şekilde rivâyet edilip sened veya metinlerinden biri diğerine tercih

edilemeyen hadistir.160 Senedi bir birine zıt olanlara, muzdarib fi’s-sened, metinleri

bir birine zıt olanlara ise, muzdarib fi’l-metn denilir. Bir birine aykırı olarak rivâyet

edilip de biri diğerine tercih edilememişse, bu durumda her iki rivâyet de zayıf

sayılır. Bir karine bulup tercih yapabilmek için bu tür rivayetler yazılır, ancak onlarla

hüküm verilemez. Hadisleri bu şekilde olan râvîlere de muzdaribu’l-hadîs denilir. İbn

Ebî Hâtim’in sınıflandırmasına göre râvî’nin üçüncü derece cerh lafızlarından biriyle

cerh edildiğini ifade eder.161 es-Sehâvî’nin sınıflandırmasına göre, şiddetliden hafife

doğru, beşinci derecede yer alıp, hadisi itibar için yazılır demektir.

Ahmed b. Hanbel, Ebû Muâviye ed-Darîr’in A’meş dışındakilerden gelen

hadislerinde muzdarib olduğunu, bunun da iyi ezberlemediğinde kaynaklandığını

belirtmiştir.162. Leys b. Ebî Sâlim İçin “O muztaribu’l-hadîstir, ancak insanlar ondan

hadis rivâyet etti.”163 diyerek böyle kişilerden rivâyet edilebileceğine işaret etmiştir.

Ahmet b. Hanbel bu lafzı şu şekillerde kullanmıştır. Yunus b. el- Hâris için

"onun hadislri muzdaribdir.”164, Muğîra b. Ziyâd için “Hadisleri muzdarib ve

münkerdir."165, Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ İçin "Onun hadisinde

ızdırab vardır."166, Musennâ b. es-Sabbâh İçin “Onun hadisinin bir değeri yoktur.

158 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, s 366, no: 668.159 İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, II, s 92, no: 426.160 Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s 242.161 es-Suyûtî, Tedrîbu’r-Râvî, s 230.162 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 397, no: 2572.163 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 400, no: 2599.164 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 130, no: 610.165 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 156, no: 796.166 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, I, s 161, no: 833.

51

Muzdaribu’l-hadistir."167, ve Sinan b. Sa’d İçin “Onun hadisi muzdarib hadistir."168

demiştir.

( الحفظ سئ Hafızası kötü idi.”169 Râvî’nin hafızasının kötü olması“ (كان

zabt yönünden kusurlu olduğunu gösterir. Ahmed b. Hanbel bu tabiri İbn Ebî Leylâ

için “Hıfzı kötü idi, muzdaribu’l-hadistir.” şeklinde kullanmış ve böyle bir râvî’nin

hadisinin muzdarib olacağına İşaret etmiştir.170 Ancak bunun izale edilmesinin yolları

vardır. Bu ifade ile cerh edilen bir râvî’nin hadisi hemen atılmaz. Şayet râvî

kitabından okuyarak rivâyet ediyorsa, bu kusur onun rivâyetine zarar vermez.

Mu’temir b. Süleymân et-Teymî İçin İbn Hırâş, “Hıfzından rivâyet ettiği zaman hata

eder, ancak kitabından rivâyet ettiğinde o sikadır." diyerek bu hususa İşaret

etmiştir.171 Ayni şekilde, hafızası zayıf olan birinin rivâyet ettiği hadise mutâbî172

bulunursa bu durumda onun hadisleri alınır. Nitekim Ahmed b. Hanbel, müsned’inde

bu tür rivâyetlere yer vermiştir. Onlardan bir tanesi şu rivayettir:

: بن المقدام عن وشريك، إسرائيل، حدثنا قال وكيع، حدثنا

: ” قال م وسل عليه الله صلى بي الن أن عائشة، عن أبيه، عن شريح،

: شانه إال عنه عزل وال زانه، إال قط شيء في فق الر كان ما

. الله عبد ابن وهو شريك مسلم شرط على صحيح إسناده : يونس ابن وهو بإسرائيل توبع قد الحفظ سيئ كان وإن خعي، الن

بيعي الس إسحاق أبي 173.”.بن

167 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 356, no: 2235.168 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 49, no: 340; Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı,

s 134-137.169 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 143, no: 693.170 AYNÎ, Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed b. Musa b. Ahmed b. Hüseyn el-Hanefî Bedruddîn el-

Aynî, Umdetu’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, XI, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut, s 115, no: 9990; el-Mubârekfûrî, Ebu’l-Alâ Muhammed Abdurrahmân b. Abdurrahîm, Tuhfetu’l-Ahvezî bi Şerhi Câmii’t-Tirmizî, V, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut, s 308.

171 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahihîhi’l-Buhârî, I, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1960, s 144.172 Fert sanılan bir hadisin başka bir tarik veya tariklerden rivayet edilmediği araştırılarak, rivayetinde

tek kalan râvî’nin şeyhinden veya şeyhinin şeyhinden bir başkası tarafından rivayet edildiği açığa çıkartılarak fert zannedilen rivayetin ferd olmadığının ortaya konulmasıdır. (M. Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, s 289.)

173 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXXXII, s 467, no: 25709.

52

Bu rivâyetin senedinde bulunan Şerîk b. Abdullah en-Nehaî, hıfzı kötü olduğu

için tenkit edilmiştir. Ahmed b. Hanbel, İsrâîl ile Şerîk’i karşılaştırmış, İsrâîl’in

Şerik’ten daha sevimli olduğunu belirtmiştir.

Ayrıca onun Ebû İshâk’tan olan rivayetlerinin hasenü’l hadîs174 olduğunu ifade

etmiştir.175 Ya'kub b. Şeybe, onun sadûk sika, fakat hıfzının gerçekten kötü olduğunu

söylerken, İbrahim b. Ya’kûb el-Cüzcânî, hıfzının kötü ve kendisinin muzdaribu’l-

hadis olduğunu belirtmiştir. Abdurrahman b. Ebî Hâtim ise, Ebû Zur’a‘ya Şerîk’in

hadisiyle İhticâç edilip edilmeyeceğini sorduğunda onun, Şerîk hakkında “Hatası

çok, vehim sahibi ve bazen karıştırırdı." diye cevap verdiğini söylemiştir.176

Yukarıda kaydettiğimiz rivâyette Şerîk, İsrâîl ile teyit edilmiştir. Ahmed b.

Hanbel’in bu şekilde mutâbîsi olan, hafıza yönünden kötü râvîlerin hadislerini

müsnedine aldığı anlaşılmaktadır. Şayet hafızasının kötülüğü ileri derecede ise ve

hadislerinde hatalar oldukça fazlaysa o zaman da böyle râvîlerden hadis almayı terk

etmiştir.

Ahmed b. Hanbel’in müsnedindeki metruk râvîler ele alınmış ve bu çalışmada

ilk olarak Ebân b. Ebî Ayyâş el-Abdî söz edilmiştir. Bu râvî’nin sâlih bir kişi olduğu,

ancak hıfzının gerçekten kötü olduğu, hadislerine hatalarının galib geldiği

belirtildikten sonra bunu kasten yapmadığı tespiti kaydedilmiştir. Hatalarının çok

ciddi olduğu için de Ahmed b. Hanbel’in bu kişiyi terk ettiği belirtilmiştir.177

( ... نفق Münafık oldu ... Münafık oldu.” Ahmed b. Hanbel bu tabiri“ :(نفق

Cerîr b. Abdillâh Gâbus b. Ebî Zabyân el-Cenbî hakkında kullanmıştır. Gâbûs

hakkında Cerîr’e sorulduğunda o, Gâbus Münafık oldu diye cevap vermiştir. Aynı

kişi hakkında Ahmed b. Hanbel, “insanlar ondan hadis rivayet etmişlerdir.”, bir

defasında da. “O aradığın gibi birisi değildir” diyerek onun durumunu açıklamıştır.

Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, babasının Gâbus hakkında, hadisleri zayıftır dediğini

174 Hasenu’l hadîs: Hakkında hasenu’l hadîs hükmü verilen bir râvî’nin hadisi, başka bir senedinin olup olmadığını araştırmak için yazılır. (es-Sehâvî, Fethu’l-Muğîs Bi Şerhi’l- Elfiyeti’l-Hadîs li’l-İrâkî, II, s 120.)

175 İbnu’l-Mibrad el-Hanbelî, Bahru’d-Dem fî men Tekelleme fîhi’l-İmâm Ahmed bi Medhin ev Zemm, s 73-74, no: 437.

176 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, XII, s 471, no: 2736; Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 137-138.

177Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 139.

53

aktarmıştır.178 İbn Ebî Hâtim er-Râzî onun “leyyinü’l-hadîs” (hadiste gevşek)

olduğunu ve hadisinin yazılabileceğini ancak onunla ihticâç edilemeyeceğini; Yahyâ

b. Maîn, onun sika ve câizu’l-hadîs olduğunu; en-Nesâî hadiste kavi olmayıp zayıf

olduğunu; İbn Adiy ise onda bir beis olmadığını umduğunu söylemiştir.179 Görüldüğü

gibi bu tabirle râvî cerh edilmiştir. Ancak bu cerh râvî’nin hadisinin tamamen

atılmasını gerektirmeyip, i’tibâr için yazılabileceği anlamına gelmektedir.

( الحديث فى بالقوى Hadiste kuvvetli değildir.” Ahmed b. Hanbel“ :(ليس

bu ifadeyi Ebû Sinân Saîd b. Sinân el-Bürcûmî hakkında kullanmış ve kendinden

daha kuvvetli râvîlere muhalefet ettiğini belirtmiştir.180 Bu râvî’nin sâlih bir kişi

olmakla beraber hadisinin bir değerinin olmadığını söyleyerek onun zayıflığına İşaret

etmiştir. Ayrıca Bükeyr b. âmir el-Becelî Ebû İsmâil el- Kûfî hakkında bu tabiri

kullandıktan sonra “O hadiste aradığın gibi birisi değildir.", “Hadisi delil olarak

kullanılabilir” ve “Onda bir beis yoktur.” demiştir.181 Yukarıdaki iki örnek

göstermektedir ki, Ahmed b. Hanbel bu tabirden sonra açıklayıcı ifadelere yer

vermiştir. Bu tabirle birlikte kullandığı cerh ta’dil lafızlarıyla râvî’nin hadisinin kabul

edilip edilmeyeceğine İşaret etmiştir.

( احاديثه فى الناس Hadislerinde insanlara muhalefet etmiştir (ters“ :(خالف

düşmüştür)." Ahmed b. Hanbel’in kullandığı hafif cerh ifadelerinden birisidir. Ebû

İsrâil el-Melâî İsmail b. Ebî İshâk, birçok rivâyetinde insanlara muhalif olduğu İçin

eleştirilmiştir. Bazıları da bu kişinin zayıf olduğunu söylemiştir.182

Başka râvîlere muhâlif düşme hali, muhâlif düştüğü râvîlerin durumlarına göre

farklı anlamlar ifade eder. Şayet muhâlif düştüğü râvî kendinden daha sika ise, o

zaman bu râvî’nin rivayeti kabul edilmez. Kendisiyle ayni güvenilirlikte olan râvîlere

muhâlif düşerse, hadisi bekletmeye alınır ve bu hadislerden birisinin tercih

edilebilmesi İçin bir sebep aranır. Ancak muhâlif düştüğü râvî’nin güvenilirlik

durumu kendinden aşağı ise bu durum o râvî’nin hadislerine bir zarar vermez.183

178 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 119, no: 733.179 İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, VII, s 145, no: 808; el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl,

XXIII, s 327-329, no: 4777.180 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 155, no: 780.181 es-Seyyid ebu’l-Maâtî en-Nûrî, Mevsûâtu Akvâli’l-İmam Ahmed b. Hanbel, II, s 35. No: 957.182 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, s 382, no: 309.183 Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 140-141.

54

( الحديث فى بقوي يكون ال ان :(اخشى “Hadiste kuvvetli

olmamasından korkarım.” Ahmed b. Hanbel bu tabiri Üsâme b. Zeyd b. Eslem

hakkında kullanmıştır.184 Başka bir defasında da onunla ilgili olarak münkerü’l-hadîs

ve zayıf demiştir. Ayrıca Yahyâ b. Maîn onun zayıf olduğunu belirttikten sonra

hadisinin hiçbir değerinin olmadığını,185 ancak hadislerinin yazılabileceğini

söylemiştir.186

İbn Şâhin onun ismini yalancılar ve zayıflar arasında sayarak zayıf olduğuna

İşaret etmiştir.187 Osman ed-Dârimî onun hakkında “Onda bir beis yoktur.” demiştir.

Ayrıca el-Cüzcânî, zayıf olduğunu ancak zayıflığının dinini harab edecek derecede

olmadığını; Ebû Hâtim, hadisinin yazılabileceğini ancak onunla İhticâç

edilemeyeceğini İbn Sa’d, hadislerinin çok olduğunu fakat kendisinin hüccet

olmadığını; İbn Adiy ise, onun münker hadisine rastlamadığını ve sâlih birisi

olduğunu umduğunu bildirmiştir.188

Yukarıda kaydettiğimiz münekkitlerin görüşlerinden de anlaşıldığı üzere, hadis

râvîsi olarak pek de kuvvetli olmayan ancak kendisiyle ilgili olumlu görüşlerin de

ifade edildiği bir kişi için Ahmed b. Hanbel bu tabiri kullanmış ve durumunun iç

açıcı olmadığını beyan etmek istemiştir.

( مستقيما حديثا حديثه ليس ): “Onun hadisi müstakim hadis değildir.” Bu

ifadeyi Ahmed b. Hanbel Ömer b. Râşit hakkında kullanmış ve onun hadisinin zayıf

olduğunu ve Yahyâ b. Ebî Kesîr’den münker hadisler rivâyet ettiğini bildirmiştir.”189

el-Hâtib onun zayıf olduğunu ve sika kişilerden münker rivayetlerinin bulunduğunu

söylemiştir.190 Daha önce de bahsettiğimiz gibi, münker hadis rivâyet eden râvî’nin,

184 Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, s 29, no: 212; el-Ukaylî, UKAYLÎ, Ebû Câfer Muhammed b. Amr b. Mûsâ b. Hammâd el-Ukaylî el Mekkî (v. 322/934) ed-Duafâu’l-Kebîr, I, Thk: Abdu’l-Mu’tî Emin Kal’acî, Dâru’l-Mektebeti’l-İlmiyye, Beyrut, 1984,. s 21.

185 Yahya b. Maîn, Ebû Zekeriyyâ, Târîhu İbn Maîn, III, Thk: Ahmed Muhammed Nur Yusuf, Merkezu’l Bahsu’l-İlmî ve İhyâi’t-Turâsi’l-İslâmî, Mekketü’l-Mükerreme, 1985, s 157, no: 664.

186 İbnü’l-Cevzî, ed-Duafâu ve’l-Metrûkûn, I, s 95, no: 288.187 İbn Şâhîn, Ebû Hafs Ömer b. Ahmed B. Osman b. Ahmed b. Muhammed b. Eyyûb b. Ezdâz el-

Bağdâdî, Târîhu Esmâi’d-Duafâi ve’l-Kezzâbîn, Thk: Abdurrahîm Muhammed b. Ahmed el-Kaşkarî, 1. Baskı, 1989, s 54, no: 51

188 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, II, s 334, no: 315.189 Ahmed b. Hanbel, el-ilel ve ma’rifetur’r-ricâl, II, s 163, no: 1096.190 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, s 446, no: 734.

55

şayet münkerleri çok değilse zayıf olmakla birlikte hadisi yazılabilir, ancak münker

hadisleri çok fazla olması durumunda böyle râvî’nin hadisleri terk edilir

( كذا و كذا ): O şöyle şöyledir. “Ahmed b. Hanbel’in oğlu Abdullah, babasının

ricâl ile ilgili görüşlerini aktarırken bu tabiri gevşek râvîler için kullandığını

söylemiştir.191 Bunlardan birkaçı bu tanıtarak münekkitlerin onlar hakkındaki

değerlendirmelerini kaydedeceğiz. Böylelikle bu tabiri Ahmed b. Hanbel’in nasıl

kişiler hakkında kullandığı ile ilgili fikir sahibi olacağız.

Ahmed b. Hanbel’in “kezâ ve kezâ” diyerek değerlendirdiği râvîlerden birisi,

Habîb b. Ebî Habîb Yezîd el Curmî el-Basrî’dir. Onun hakkında “kezâ ve kezâ”

dedikten sonra “İbn Mehdî ondan hadis rivâyet ediyordu.” demiştir. İbn Ebî

Hayseme, Yahyâ b. Maîn’in kendilerini Habîb b. Ebî Habîb’den hadîs dinlemekten

men ettiğini söylemiş; Yahyâ b. Said el-Kattân, ondan hadis dinlemiş ancak rivâyet

etmemiş ve hadiste aradığın gibi birisi olmadığını belirtmiştir.

İbn Adiy ise “Onda bir beis olmadığını umuyorum.” demiştir.192 Görüldüğü

üzere Ahmed b. Hanbel ondan hadis rivâyet edenlerin olduğunu söylüyor ancak

kendisinin hadis rivâyet ettiğinden bahsetmiyor. Ayni zamanda diğer münekkitlerin

değerlendirmeleri de onun hadiste kuvvetli birisi olmadığını gösteriyor.

Ahmed b. Hanbel’in bu tabiri kullandığı kişilerden birisi de Abdurrahman b.

Servân Ebû Gays el-Evdî el-Kûfî’dir. Onun hadislerinde muhalefet ettiğini

söyledikten sonra “kezâ ve kezâ” demiş ve ellerini hareket ettirmiştir. Bir defasında

da onunla İhticâç edilemeyeceğini söylemiştir. Bu râvî ile ilgili olarak el-İclî, sika ve

sebt olduğunu; en-Nesâî ise onda bir beis olmadığını söylemiştir. Ayrıca Ebû Hâtim,

“hadiste kuvvetli değildir. Hadisi azdır, hâfız değildir. Onun hadisi sâlihtir. O hadiste

gevşektir.” Demiştir. İbn Hibbân onu sikât’ında zikrederken, el-Ukaylî ed-

Duafâ’sında ona da yer vermiştir.193

Hakkında olumlu ve olumsuz birçok tenkit ve değerlendirmelerin yapıldığı bu

râvî’nin hadiste sika ve sebt olduğu ifade edilse de bazı münekkitler tarafından zayıf

191 el-Leknevî, er-Ref’ ve’t-Tekmîl, s 101-102.192 İbn Hacer, a.g.e., VII, s 446, no: 734.193 el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, V, s 364-365, no: 1081; ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidâl, II, s 553, no: 4832.

56

olduğu söylenmiştir. Bu da onun hadiste çok sağlam birisi olmadığı, tartışmalı bir

râvî olduğu anlamına gelmektedir.194

Üçüncü olarak, Raşdîn b. Sa’d b. Miflah b. Hilâl Ebu’l-Haccâc el-Mısrî’den

bahsedeceğiz. Ahmed b. Hanbel bununla ilgili “keza ve keza” dedikten sonra, "Onun

rivâyetleri dikkate değmez, ancak kendisi sâlih bir kimsedir.” demiştir. Heysem b.

Hârice onunla ilgili olarak bir mecliste sika olduğunu söyleyince. Ahmed b. Hanbel

gülümsemiş ve "Rikâk ile İlgili hadislerde onda bir beis yoktur.” demiş, Harb b.

İsmâîl sorduğu zaman da onun zayıf olduğunu ifade etmiştir. Başka bir defasında da

“Onun sâlihu’l-hadis olmasını umarım.” demiştir.

Bu râvî ile ilgili birçok münekkit değerlendirmede bulunmuştur. Yahyâ b.

Maîn, onun hadislerinin yazılamayacağını; Ebû Zur’a, hadiste zayıf olduğunu; Ebû

Hâtim, münkerü’l-hadîs, gaflet sahibi, sika kimselerden münker rivâyetler aktaran ve

hadiste zayıf biri olduğunu; en-Nesâî, hadiste zayıf olduğunu ve hadislerinin

yazılamayacağını; Ebû Ahmed b. Adiy, zayıflığına rağmen hadislerinin

yazılabileceğini; Ebû Said b. Yunus, iyi bir insan olduğunu, iyilik ve faziletinde

şüphe olmadığını ancak gafletini ve hadisleri karıştırdığını idrâk ettiğini ifade

etmiştir. 195

Ahmed b. Hanbel’in “kezâ ve kezâ” lafzıyla cerh ettiği kişilerden birisi de

Abdülmelik b. Abdilazîz b. Abdillâh b. el-Mâcişûn’dur. Onun hakkında sorulduğu

zaman “kezâ ve kezâ” dedikten sonra, “Ondan kim hadis alıyor?” diye sormuştur.196

Başka bir defasında da 'Abdulmelik kimdir?” diye soruyla karşılık vererek bu

râvî’nin önemli bir hadis râvîsi olmadığını ima etmiştir.

Görüldüğü gibi bu tabiri kullandığı kişilerin hadis rivâyeti yönünden sağlam

olmadıkları hatta zayıf oldukları anlaşılmaktadır. Ancak bunların za’fi hadislerinin

terkini gerektiren bir za’f değil, İstişhâd ve İ’tibâr İçin yazılabilecek bir za ’f olduğu

anlaşılmaktadır.

( له الصدر ينشرح :(ليس İç açıcı değil.” Ahmed b. Hanbel bu tabiri

İsmail b. Zekeriyyâ b. Mürre el-Hulkânî (v.174/790) hakkında, onun zayıf bir râvî

194 Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 141-143.195 Ebu’l-Hasen Mustafa b. İsmail, Şifâu’l-Alî’l b, Elfâzî Kavâidi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, s 302.196 ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidâl, I, s 228-229, no:878.

57

olduğunu belirtmek için kullanmıştır.197 Onunla ilgili olarak, “Mukâribu’l-hadîs,

(hadisleri başkalarınınkine yakındır.), sâlihtir, fakat iç açıcı değildir. Gönülleri

ferahlatıcı olarak bilinmez. Zayıftır.” demiştir. Yahyâ b. Maîn, onun hadiste zayıf

olduğunu; İbn, Ebî Hayseme, sika olduğunu; en-Nesâî, onda bir beis olmadığını

umduğunu; İbn Hırâş, sadûk olduğunu; Ebû Hâtim, kendisinin sâlih, hadislerinin de

başkalarının hadisine yakın olduğunu; Ebû Dâvud, sika olduğunu; İbn Adiy,

hasenü’l-hadîs olduğunu ve hadislerinin yazılabileceğini söylemiştir.198 Görüldüğü

gibi müteşeddit olan Yahyâ b. Maîn dışındaki münekkitler, onunla ilgili olumlu

değerlendirmelerde bulunmuştur.

Ahmed b. Hanbel, gönlünün tam olarak ısınmadığı râvîler için kullandığı bu

tabirle, o râvî’nin hadislerinin atılmayıp yazılabileceğini ancak istenilen derecede

olmayıp hadislerinin ihticâça elverişli olmadığını kast etmiştir.

( حديثه الناس تشته ”.insanlar onun hadisine İştah duy- madılar" :(لم

Ahmed b. Hanbel bu tabiri Utbe b. Humeyd ed- Dabbî hakkında kullanmıştır, o

Basra’lı olup çok hadis yazan birisidir. Onun zayıf olduğunu, hadis rivâyetinde

kuvvetli birisi olmadığını ve insanların onun hadislerini alma konusunda İştah

göstermediklerini ifade ettikten sonra onun hadis talebinde çok istekli cevval

olduğunu ve kendisinin sâlihu’l-hadis olduğunu söylemiştir.199 Sâlihu'l-hadîs olan bir

râvî’nin hadisleriyle İhticâç edilmez ancak büsbütün atılmaz, itibar için yazılabilir.

( الناس حديث علي زيادة حديثه Hadisinde güvenilir râvîlerin" :(في

rivayetlerinde bulunmayan fazlalıklar vardır." Ahmed b. Hanbel bu tabiri Yunus b.

Ebî İshâk es-Sebîî el-Hemedânî hakkında kullanmıştır. Onun hakkında Abdurrahman

b. Mehdî, bir beis olmadığını; Yahyâ b. Saîd el-Kattân, onda gaflet olduğunu; Yahyâ

b. Maîn, sika olduğunu söylerken Ahmed b. Hanbel, onun hadislerinde insanların

hadislerine ziyade olduğunu, hadislerinin muzdarib olduğunu, kendisinin sadûk

olduğunu ancak, hadisleriyle İhticâç edilemeyeceğini ifade etmiştir.200

197 ez-Zehebî, Mîzânu’l-İ’tidâl, I, s 228-229, no:878.198 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, s 297-298, no: 551.199 İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, VI, s 370, no: 2042.200 İbn Ebî Hâtim er-Râzî, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, s 244, no: 1024; Ali Çolak, Ahmed b. Hanbel’in

Cerh ve Ta’dil Anlayışı, s 143-145.

58

SONUÇAhmed b. Hanbel genç yaşlarda hadis ilmini tahsil etmeye başlamış, üç yüz’e

yakın hocayla görüşüp hadis almış, aynı anda râvîler hakkında az insana nasib olacak birikime sahip olmuştur. Ahmed b. Hanbel’in devrinde yaşayan âlimler onun hakkında büyük övgülerle bahsetmiştir. İslâmî ilimlerin tamamınıda en önde gelen âlimi olarak tanınmıştır.

59

Yaptığı seyahatler sonucunda görüştüğü râvîler hakkında talebelerine rical bilgisi vermiştir. el-İlel ve türlü Süâlât eserleri bu sayede ortaya çıkmıştır. Rical âlimleri Ahmed b. Hanbel’in mu’tedil münekkit olduğunu söylemiş. Dolayısyla cerh-tadil tutumu herkesçe makul ve muteber görülmüştür.

Cerh ve tadil ilmi bir kısım ilim erbabı tarafından gıybet olarak görülmüşse de, bu ilmin meşruiyeti gıybet olmadığı ve gereklilği hususunda tereddüte mahal bırakmamıştır.

Rical ilmi faaliyetleri Hz. Peygamber döneminde başladığı görülmektedir ve ilk dört asıra kadar devam etmiştir. Bu dönemde el-İlel gibi birçok rical eserleri ortaya çıkmıştır.

Ahmed b. Hanbel’in hayatı ve ilim uğurunda gösterdiği fedakârlıklar ilk bölümde ele alınmıştı. İknci ve üçüncü bölümlerde ise seminerin ana konusu olan Ahmed b. Hanbel’in, rical ilmindeki konumunu ele alındı.

Ahmed b. Hanbel mütekaddimûn münekkitlerden olması hasebiyle rical ilmi anlayışı Müteahhirûn ulemâsına bakarak yöntem bakımından biraz eksik kalıyordur. Eksiklikten kastım kullandığı cerh terimleridir. Rical âlimleri cerh ve ta’dil lafızlarını genellikle dört kısımda ele almakta iken Ahmed b. Hanbel iki kısımda ele almıştır. Bu anlayış hiçbir şekilde onun rical ilminde otoriterliğini sarsmaz. Çünkü ilk dönemlerde yöntem bu şekilde idi. Daha sonraları ise bu anlayış geliştirilerek kâmil hale gelmiştir.

Ahmed b. Hanbel hocaları vasıtasıyla ilk rical bilgileri toplamış ve bizzat kendisi de râvîlerle görüşüp onlar hakkında bilgi sahibi olmuştur. Bu nedenle Ahmed b. Hanbel’e birçok muhaddis gelip rical bilgisi almıştır.

Ahmed b. Hanbel’in el-İlel eseri, cerh ve tadil ilmine büyük katkıları olmuştur. Râvîler hakkındaki görüşleri ve hükümleri içeren bu eseri dikkatle incelenmelidir.

Biz bu çalışmamızda Ahmed b. Hanbel’in cerh anlayışı üzerine durduk. İlerleyen zamanlarda ta’dil bölümü eklenerek daha kapsamlı bir çalışma ortaya çıkmasını ümid ediyoruz.

KAYNAKÇA

AŞIKKUTLU, Emin; “Cerh ve Tadil,” VII, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2007,

s 394- 398.

60

AYDINLI, Abdullah; Hadis Istılahları Sözlüğü, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak

Yayınları, İstanbul, 2009.

AYNÎ, Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed b. Musa b. Ahmed b. Hüseyn el-Hanefî

Bedruddîn el-Aynî (v. 855/1451); Umdetu’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî,

XI, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut.

BUHÂRÎ, Muhammed b. İsmâîl (v. 256/870); el-Câmi’u’s-Sahîh, I, 1.Baskı, Dâr-u

Tûk en-Necât, Şam, 2001.

ÇAKAN, İsmail Lütfi; Hadis usulü, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. No:2,

İstanbul, 1985.

_______, Hadis edebiyatı, Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. No:2, İstanbul,

1985.

ÇOLAK, Ali; Ahmed b. Hanbel’in Cerh ve Ta’dil Anlayışı. Işık Akademi Yay.

İstanbul, 2011.

EBÛ GUDDE, Abdulfettâh (v. 1417/1996); el-İsnâd mine’d-dîn, Mektebü'l-

Matbûati'l-İslamiyye, Daru'l-Beşâiri'l-İslamiyye, Beyrut, 2014.

EBU’L-HASEN, Mustafa b. İsmail; Şifâu’l-Alîl bi Elfâzi Kavâidi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl,

Mektebetü İbn Teymiyye, 1. Baskı, Kâhire,1991.

İBN HACER, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Hacer el-

Askalânî (v. 852/1448); Nüzhetü’n-Nazar Fî Tavdîhi Nuhbetu’l-Fiker Fî

Mustalahi Ehli’l-Eser, Mektebetü Müşkât, trs.

_______, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahihîhi’l-Buhârî, I, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1960.

_______, Lisânu’l-Mîzân, IV, Müessesetü’l-E’lemî li’l-Matbûât, Beyrut, Lübnan,

1971.

_______, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, III, VII, Matbaatu Dâiretu’l-Maârif en-Nizâmiye, I.

Baskı, 1908.

İbnü’l-CEVZÎ, Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed (v. 597/1201);

Menâkibu’l-imâm Ahmed b. Hanbel, Thk: Abdullah b. Abdulmuhsin et-

Turkî, Riyâd, 1989.

BAĞDÂDÎ, Hâtip, Ahmed b. Ali b. Sâbit Ebû Bekir (v. 463/1071); Şerefü eshâbü’l-

hadîs, Thk: Said Hatipoğlu, Dâru ihyâu Sünneti’n-Nebeviyye. Ankara,

2010.

61

_______, Târîhu Bağdât, I-XXIV, Thk: Mustafa Abdulkadir Atâ, Dâru’l-Kutubu’l-

İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut, 1996.

İBNU’L-MİBRED EL-HANBELÎ, Yûsuf b. Hasen b. Ahmed b. Hasen İbn Abdi’l-

Hâdî es-Sâlihî Cemâluddîn İbnü’l-Mibred el-Hanbelî (v. 909/1504);

Bahru’d-Dem fî men Tekelleme fîhi’l-İmâm Ahmed bi Medhin ev Zemm,

Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1. Baskı, Beyrut, Lübnan, 1992.

LEKNEVÎ, Muhammed Abdulhay el-Leknevî (v. 1304/1887); er-Ref’ ve’t-Tekmîl

fi’l- Cerhi ve’t-Ta’dîl, Thk: Abdulfettah Ebû Gudde, Mektebetü İbn

Teymiyye, trs.

MİZZÎ, Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf Ebu’l-Haccâc Cemâlüddîn İbnü’z-Zekî Ebû

Muhammed el-Mizzî (v. 742/1341); Tehzîbu’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, I-

XXXV, Thk: Beşşâr Avvâd Ma’rûf, Müessesetü’l-Risale, 2. Baskı,

Beyrut, 1980.

MUBÂREKFÛRÎ, Ebu’l-Alâ Muhammed Abdurrahmân b. Abdurrahîm (v.

1353/1934); Tuhfetu’l-Ahvezî bi Şerhi Câmii’t-Tirmizî, I-X, Dâru’l-

Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut.

UKAYLÎ, Ebû Câfer Muhammed b. Amr b. Mûsâ b. Hammâd el-Ukaylî el Mekkî

(v. 322/934) ed-Duafâu’l-Kebîr, I-IV, Thk: Abdu’l-Mu’tî Emin Kal’acî,

Dâru’l-Mektebeti’l-İlmiyye, Beyrut, 1984.

EL-YEMÂNÎ, Abdurrahman b. Yahyâ, Abdurrahman b. Yahya b. Ali b. Muhammed

el-Muallimî el-Atmî el-Yemâmî (v. 1386/1966); et-Tenkîl bimâ fî

Te’nîbi’l-Kevserî mine’l-Ebâtîl, I-II, el-Mektebetü’l-İslâmî, 2. Baskı,

1986.

EN-NÎSÂBÛRÎ, Hâkim, Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh (v. 405/1015);

Ma’rifetü Ulûmi’l-hâdîs, Şerh ve thk: Ahmed b. Fâris es-Selûm, Dâru

İbn Hazm, 1. Baskı, Beyrut-Lübnan, 1980.

NÛRÎ, Seyyid Ebu’l-Maâtî; Mevsûâtu Akvâli’l-İmam Ahmed b. Hanbel fî Ricâli’l-

Hadîs ve İlelihî, I-IV, Âlemü’l-Kütüb, 1. Baskı, Beyrut-Lübnan, 1997.

EREN, Mehmet, Hadis İlminde Rical Bilgisi Ve Kaynakları, Türkiye Diyanet İslam

Araştırmalar Merkezi Yayınları (İsam), İstanbul, 2012.

62

RÂZÎ, İbn Ebî Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahmân b. Ebî Hâtim (v. 327/939);

Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, I-IX, 1.Baskı, Matbaatu Meclisi Dâireti’l-

Maârifi’l-Osmâniyye, Haydarabâd.

ERUL, Bünyamin; “Ta’n,” XXXIX, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara, 2007, s 559-

560.

ES-SÂLİH, Subhî; Ulûmü’l-Hadîs ve Mustalahuh, Çeviri: M. Yaşar KANDEMİR,

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay, İstanbul, 1996.

ES-SEHÂVÎ, Şemsuddîn Ebü’l-Hayr Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed b.

Ebî Bekr b. Osman b. Muhammed es-Sehâvî (v. 902/1497); el-İ'lân bi't-

Tevbih, Daru'l-Kitâbi'l-Arabî, Beyrut.

______, el-Mutekellimûn fî’r-Ricâl, Thk: Abdu’l-Fettâh Ebû Gudde, “Erbau Resâile

fî Ulûmi’l-Hadîs” kitabı içinde basılmıştır, Dâru’l-Beşâir, Beyrut, 1990.

_______, Fethu’l-muğîs bi Şerhi Elfiyeti’l-Hadîs li’l-İrâkî, I-IV, Thk: Ali Hüseyin

Ali, Mektebetü’s-Sünne, 1. Baskı, Mısır, 2003.

SUYÛTÎ, Celâluddîn Ebu’l-Fadl Abdurrahmân es-Suyûtî (v. 911/1505); Tedrîbu’r-

Râvî fî Takrîbi’n-Nevevî, Dâru’l-Fikr, Beyrut-Lübnan, 1993.

SÜLEMÎ, Ebû Zekeriyyâ yahyâ b. İbrâhim b. Ahmed b. Muhammed Ebû Bekir b.

Ebî Tâhire’l-Ezdî (v. 550/1155); Menâzili’l-Eimmeti’l-Erba Ebi Hanîfe

ve Mâlik ve’ş-Şâfiî ve Ahmed, Thk: Mahmud b. Abdurrahmân Gadh,

Mektebetü’l-Melik Fahd el-Vataniyye, 1. Baskı, 2002.

ZEHEBÎ, Şemsuddîn Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Osman

b. Kaymâz ez-Zehebî (v. 748/1347); Mîzânu’l-İ’tidâl fî

Nakdi’r-Ricâl, I-IV, Thk: Ali Muhammed el-Becâvî,

Dâru’l-Ma’rife li’t-Tabâati ve’n-Neşr, 1. Baskı, Beyrut-

Lübnan, 1963.

_______, Siyerü A’lâmü’n-nübelâ’, I-XVIII, Dâru’l-Hadîs, Kahire. 2006.

_______, Zikru Men Yu’temedu Kavluhû fi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, Thk: Abdulfettah Ebû

Gudde, “Erbau Resâile fî Ulûmi’l-Hadîs” kitabı içinde basılmıştır,

Dâru’l-Beşâir, Beyrut, 1990.

63

AHMED B. HANBEL, Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed (v. 241/855); el-İlel ve

Ma’rifetur’R-ricâl, I-III, Thk: Vasîullâh İbn Muhammed Abbâs, 2. Baskı,

Dâru’l-Hânî, Riyad, 2001.

_______, el-Müsned, XXXXV, Thk: Şuayb el-Arnavût, Müessesetü’r- Risâlet, 2001.

İBN HİBBÂN, Muhammed b. Hibbân b. Ahmed b. Hibbân b. Muâz b. Ma’bed et-

Temîmî Ebû Hâtim el-Büstî (v. 354/968); el-Mecrûhîn mine’l-

Muhaddisîn ve’d-Duafâi ve’l-Metrûkîn, I-III, Thk: Maud İbrahim Zâyid,

Dâru’l-Va’y, 1. Baskı, Halep, 1396.

İBN KESÎR, Ebu’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr el Kuraşî el-Basrî ed-Dimeşkî (v.

774/1373); el-Bidâye ve’n-Nihâye I-XIV, Thk: Ali Şîrî, Dâru İhyâi’t-

Turâsi’l-Arabî, 1984.

İBN MAÎN, Yahya, Ebû Zekeriyyâ (v. 233/847); Târîhu İbn Maîn, I-IV, Thk:

Ahmed Muhammed Nur Yusuf, Merkezu’l Bahsu’l-İlmî ve İhyâi’t-

Turâsi’l-İslâmî, Mekketü’l-Mükerreme, 1985.

İBN SALÂH, Ebû Amr Osman b. Abdurrahman eş’Şehrezûrî (v. 643/1245);

Ulûmu’l-Hadîs, Thk: Nurettin İtr, Dâru’l-Fikr, Dimeşk, 1984.

İBN ŞÂHÎN, Ebû Hafs Ömer b. Ahmed B. Osman b. Ahmed b. Muhammed b.

Eyyûb b. Ezdâz el-Bağdâdî (v. 385/995); Târîhu Esmâi’d-Duafâi ve’l-

Kezzâbîn, Thk: Abdurrahîm Muhammed b. Ahmed el-Kaşkarî, 1. Baskı,

1989.

İBN EBÎ YA’LÂ, Ebu’l-Huseyn Muhammed b. Muhammed (v. 526/1132);

Tabakâtu’l-Hanâbile, I-II, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut.

KANDEMİR, M. Yaşar, “Ahmed b. Hanbel,” II, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul,

1989, s 77.

KETTÂNÎ, Ebî Abdullah Muhammed b. Cafer b. İdris el-Kettânî, er-Risâletü’l-

Müstetrafe, Thk: Ebî Abdurrahman Salah bç Muhammed b. Avide,

Dâru’l-Kutubu’l-İlmiyye.

KOÇYİĞİT, Talat, Hadis ıstılahları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yay.

Ankara, 1980.

MÜSLİM, Ebu’l-Huseyn Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî (v. 261/875); Sahîhu

Müslim, I-III, Çağrı Yay. İstanbul, 1992.

64

PATTON, Walter M. Ahmet İbn Hanbel and the Mihna, Librairie Et İmprimerie et-

Devant, E.J. Brill, Leide, 1897.

RÂMEHURMUZÎ, Ebû Muhammed el-Hasan ibn Abdurrahmân ibn Hallâd er-

Ramehurmuzî (v. 360/971); el-Muhaddisü’l-Fâsıl beyne’r-Râvi ve’l- Vâî,

Thk: Muhammed el-Accâc el-Hatîb, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1984.

SÂLİH b. Ahmed b. Hanbel, Sîretu’l-İmâm Ahmed b. Hanbel Nşr: Fuâd

Abdülmün’im Ahmed.

UĞUR, Mücteba, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü.

YÜCEL, Ahmet; Hadis ilminde Tenkit Terimleri ve ilgili çalışmalar, Marmara Ünv.

İlâhiyat Fak. Vakfı Yay. İstanbul, 2015.

65


Recommended