+ All Categories
Home > Documents > İktisat ve Toplum- Başka Bir İktisat Mümkün (mü) ? "Post Otistik İktisat"

İktisat ve Toplum- Başka Bir İktisat Mümkün (mü) ? "Post Otistik İktisat"

Date post: 22-Jan-2023
Category:
Upload: ege
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
11
Başka Bir İktisat Mümkün (mü)? “Post Otistik İktisat” Özge Erdölek 1 Özet 18. yüzyılda Batı Avrupa‟da yaşanan “modern bilim” devrimi; dünyayı kavrama yöntemlerini dinden bağımsızlaştırmış ve bilim dallarını kendi içlerinde özerk disiplinlere dönüştürmüş ve her bilim dalı bilgi birikim süreçlerinin eğitim sürecine dönüşmesinde yöntem arayışına da girmiştir.Fiziki bilim dallarında eğitim nerdeyse standartlaştırılırken, sosyal bilim dallarında bilgi birikim süreçlerinin organize edilmesi sorunsalı (varsayımları, sorunu kavranması ve çözüm önerilerinin farklılığı ve karmaşıklığı nedeniyle) önemli bir tartışma gündemi olarak hala varlığını sürdürmektedir. Bu sorunsalın “modern” iktisat bilimi içindeki görüngülerini anlama çabaları; başta Batı Avrupa‟daki üniversiteler olmak üzere, rkiye‟de de uygulanan iktisat eğitiminin, özünde Neo-klasik iktisat eksenli ve ağırlıklı olmasına yönelik eleştirilerle kendini göstermektedir. Egemen (mainstream) iktisat öğretisi olarak görülen Neo-klasik iktisat kuramı ve bu öğretiye bağlı olan iktisatçıların öngördükleri politikaların, gerçek dünyada karşılaşılan sorunlara çözümler sunamadığı, gerçekte var olan problemleri açıklamada ve anlamlandırmada yetersiz kaldığı oldukça açıktır. İktisat eğitimine yönelik getirilen en büyük eleştiri; 2000 yılının Mayıs ayında Fransa‟daki bir grup iktisat öğrencisi tarafından yayınlanan Post Otistik İktisat Bildirisi ile birlikte kendisini göstermiştir 2 . Bu çalışmanın amacı; iktisatçılar arasında yaşanan metodolojik farklılıklar açısından iktisat biliminin somut dünyaya inememesi yönündeki yöntemsel tartışmalara bağlı olarak, Neo-klasik İktisada alternatif olarak öne çıkan Post Otistik İktisat hareketini incelemektir. Yaklaşımın temel tartışma metinleri çerçevesinde; önermeleri, Neo-Klasik iktisatçılara yönelttikleri eleştirileri, “alternatifi yoktur” söylemleriyle empoze edilen Neoklasik iktisat öğretilerinin aslında ne tür sorunları beraberinde getirdiğine dair tespitleri tartışılacaktır. Bu araştırma, “Başka Bir İktisat Mümkün Müdür?” sorusuna hem Neo-klasik İktisadın hem de Post Otistik iktisadın önermelerinden yola çıkılarak oluşturulan cevap arayışları hakkında bir bakış açısı geliştirilmesini hedeflemektedir. Anahtar kelimeler: Neo-klasik İktisat, Post Otistik İktisat, Modern Bilim Devrimi 1. Post Otistik İktisat ve Türkiye’deki Yansımaları İktisat, bir sosyal bir bilim olarak, dünyayı açıklamakta kullandığı araçlar ve yöntemler bakımından tarihsel süreçte önemli değişimlere uğramıştır. Bugünkü hakim iktisat paradigması olan neo-klasik iktisat, mevcut sistemi ya da içinde bulunduğumuz koşulları açıklamada yetersiz kalmaktadır. Ülkeler arası ilişkileri, toplumların yaşadığı derin 1 Bu çalışma;Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, lisans programının son yarıyılında, Prof. Dr. R.Funda Barbaros tarafında yürütülen Uygulamalı İktisadi Analiz dersinde seminer olarak sunulmuş ve Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü öğrencileri tarafından her yıl düzenlenen ve 2012 yılında 15. si yapılan İktisat Öğrencileri Kongresi (Uluslararası)”nde sözlü olarak sunulmuştur. [email protected] 2 Ardıç, K., Gökmen, T. Acar: “Post Otistik İktisat Hareketinin Tarihçesi”, Kaya ARDIÇ (Ed.), Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, 2004, s.13-14.
Transcript

Başka Bir İktisat Mümkün (mü)?

“Post Otistik İktisat”

Özge Erdölek1

Özet

18. yüzyılda Batı Avrupa‟da yaşanan “modern bilim” devrimi; dünyayı kavrama yöntemlerini

dinden bağımsızlaştırmış ve bilim dallarını kendi içlerinde özerk disiplinlere dönüştürmüş ve

her bilim dalı bilgi birikim süreçlerinin eğitim sürecine dönüşmesinde yöntem arayışına da

girmiştir.Fiziki bilim dallarında eğitim nerdeyse standartlaştırılırken, sosyal bilim dallarında

bilgi birikim süreçlerinin organize edilmesi sorunsalı (varsayımları, sorunu kavranması ve

çözüm önerilerinin farklılığı ve karmaşıklığı nedeniyle) önemli bir tartışma gündemi olarak

hala varlığını sürdürmektedir.

Bu sorunsalın “modern” iktisat bilimi içindeki görüngülerini anlama çabaları; başta Batı

Avrupa‟daki üniversiteler olmak üzere, Türkiye‟de de uygulanan iktisat eğitiminin, özünde

Neo-klasik iktisat eksenli ve ağırlıklı olmasına yönelik eleştirilerle kendini göstermektedir.

Egemen (mainstream) iktisat öğretisi olarak görülen Neo-klasik iktisat kuramı ve bu öğretiye

bağlı olan iktisatçıların öngördükleri politikaların, gerçek dünyada karşılaşılan sorunlara

çözümler sunamadığı, gerçekte var olan problemleri açıklamada ve anlamlandırmada yetersiz

kaldığı oldukça açıktır.

İktisat eğitimine yönelik getirilen en büyük eleştiri; 2000 yılının Mayıs ayında Fransa‟daki bir

grup iktisat öğrencisi tarafından yayınlanan Post Otistik İktisat Bildirisi ile birlikte kendisini

göstermiştir2. Bu çalışmanın amacı; iktisatçılar arasında yaşanan metodolojik farklılıklar

açısından iktisat biliminin somut dünyaya inememesi yönündeki yöntemsel tartışmalara bağlı

olarak, Neo-klasik İktisada alternatif olarak öne çıkan Post Otistik İktisat hareketini

incelemektir. Yaklaşımın temel tartışma metinleri çerçevesinde; önermeleri, Neo-Klasik

iktisatçılara yönelttikleri eleştirileri, “alternatifi yoktur” söylemleriyle empoze edilen

Neoklasik iktisat öğretilerinin aslında ne tür sorunları beraberinde getirdiğine dair tespitleri

tartışılacaktır.

Bu araştırma, “Başka Bir İktisat Mümkün Müdür?” sorusuna hem Neo-klasik İktisadın hem

de Post Otistik iktisadın önermelerinden yola çıkılarak oluşturulan cevap arayışları hakkında

bir bakış açısı geliştirilmesini hedeflemektedir.

Anahtar kelimeler: Neo-klasik İktisat, Post Otistik İktisat, Modern Bilim Devrimi

1. Post Otistik İktisat ve Türkiye’deki Yansımaları

İktisat, bir sosyal bir bilim olarak, dünyayı açıklamakta kullandığı araçlar ve yöntemler

bakımından tarihsel süreçte önemli değişimlere uğramıştır. Bugünkü hakim iktisat

paradigması olan neo-klasik iktisat, mevcut sistemi ya da içinde bulunduğumuz koşulları

açıklamada yetersiz kalmaktadır. Ülkeler arası ilişkileri, toplumların yaşadığı derin

1 Bu çalışma;Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, lisans programının son yarıyılında, Prof.

Dr. R.Funda Barbaros tarafında yürütülen Uygulamalı İktisadi Analiz dersinde seminer olarak sunulmuş ve Ege Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü öğrencileri tarafından her yıl düzenlenen ve 2012 yılında 15. si yapılan

İktisat Öğrencileri Kongresi (Uluslararası)”nde sözlü olarak sunulmuştur. [email protected]

2 Ardıç, K., Gökmen, T. Acar: “Post Otistik İktisat Hareketinin Tarihçesi”, Kaya ARDIÇ (Ed.), Post Otistik İktisat İçinde,

İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, 2004, s.13-14.

2

sarsıntıları, krizleri, ekonomik ilişkilerin arkasında yatan nedenleri açıklamada yetersiz kalan

bu anlayış, beraberinde “iktisat”ın neyi çözümlediği ile ilgili tartışmaları da getirmiştir.

Tartışmaların önemli bir ekseni de, son yıllarda matematiğin bir “araç” değil “amaç” olarak

kullanılmasının yol açtığı sorunlara ilişkindir.

Yani eleştirileri iki noktada toplamak mümkün; iktisadın kurumsal ve tarihsel bağlamından

koparılarak, sınırlı varsayımlar ile desteklenmiş modellemeler içine hapsedilmesi ve böylece

iktisadi olgunun açıklanmasından uzaklaşılarak, modelin yalnızca içsel tutarlılığını

desteklemeye çalışılması ile iktisat eğitiminin çoğulculuktan uzak tek bir bakış açısıyla ele

alınması. Bu iki temel eleştiri, iktisadın gelecekte nasıl bir yere evrileceğinin temel belirleyeni

olması bakımından oldukça önemli görünmektedir.

2000 yılının Mayıs ayında Fransa‟daki bir grup iktisat öğrencisi tarafından yayınlanan Post

Otistik İktisat Bildirisi hakim iktisat paradigmasına getirilen en önemli eleştiri olarak kabul

edilmektedir.

2000 yılında “Ecole Normale Superieure” öğrencilerinin yayınladığı bildiri “artık bize

empoze edilen bu otistik bilimi istemiyoruz” diyerek sona ermekteydi. Bildirinin ana fikri,

öğrencilerin almakta oldukları iktisat eğitiminden duydukları rahatsızlığına ilişkindi.

Bildiride, iktisadın modellemeyi ve matematiği tek başına bir amaç olarak kullanmasından

şikayet edilerek, bu aşırı biçimselliğin bir şizofreniye yol açtığı söylenmekteydi.

Öğrencilerin talepleri ise şu biçimde özetlenebilir:3

1. Kurgusal dünyadan kurtulmak istiyoruz!

2. Matematiğin kontrolsüz kullanımına karşıyız!

3. İktisattaki yaklaşımlarda çoğulculuğun tarafındayız!

4. Akademisyenlere Çağrımız: Çok geç olmadan uyanın!

Post otistik iktisadın temel bildirisinden hareketle, öğrencilerin vurgulamaya çalıştıkları

noktalar şunlardır;

İlk olarak, öğrencilerin kastettiği kurgusal dünya, hakim iktisadi görüşün bugünün krizlerini,

sosyal dönüşümlerini açıklamada yetersiz kalışına duyulan tepkiyi anlatmaktadır.

Standartlaştırılmış aktörler, yalnızca iki malın yer aldığı denge modelleri, bölüşüm ilişkilerini

iktisadın dışına iten sınırlı iktisada duyulan tepki, kurgusal dünyadan kurtulmak istiyoruz

sloganıyla ifade edilmiştir.

İkinci olarak, matematiğin kontrolsüz kullanımına karşıyız diyen öğrencilerin bu çağrısı, bazı

çevrelerce yanlış anlaşılmış ya da anlaşılmak istenmiştir. Öğrenciler matematiğin kullanımına

tamamen bir karşı duruş sergilememekle beraber, matematiksel biçimselleştirmelerin bir amaç

olarak kullanılmasına itiraz etmektedir ve bunun derin bir şizofreni yarattığını

söylemektedirler.

Üçüncü olarak, Neo-klasik iktisadın hegemonyasına yönelik bir eleştiri söz konusudur. İktisat

eğitiminin Smith, Keynes, Marx, Galbrith vb. iktisatçıları ve kuramlarını bir arada ve tarihsel

bir perspektifle ele alınması gerektiğini vurgulamaktadırlar.

Bu hareketin ilk olarak Fransa‟da başlamasının bazı özel nedenleri vardır. Bunlardan ilki

Fransa‟da tarihsel olarak radikal eğilimlerin her zaman güçlü olması, diğeri ise Fransa

entelektüel geleneğinde sosyal bilimlerin yerinin çok önemli olmasıdır.

3 http://www.paecon.net/PAEtexts/a-e-petition.htm

3

Hareket daha sonra Belçika‟ya yayılmış, ancak ortodoks iktisadın kalesi olan İngiltere ve

ABD‟de kıpırdanma geç olmuş, 2002 yılında açıklanan Harvard Üniversitesi öğrenci

bildirisiyle bu ülkelerde de hareket ses getirmeye başlamıştır.4

Post otistik hareket çok sayıda destekçi bulmuştur, Franda‟da muhalif hareket de 31 Ekim

2000‟de Le Monde‟de yayınlanan 8 makale ile tartışmaya katılmıştır ancak yayınlanan

metinlerin genel özelliği, post otistik iktisat hareketinin matematiğin aşırı kullanımına ilişkin

eleştirilerin, matematiğin tamamen dışlanması biçiminde algılanmasına ilişkin olmasıdır.

2001 yılının Haziran ayında Cambridge Üniversitesi‟nden bir grup öğrenci, Eylül ayında da

A.B.D.‟de Kansas City‟de toplanan yirmi iki farklı ülkeden öğrenci, öğretmen ve

araştırmacılar tartışmayı desteklediklerini belirten bildirileri yayımlamışlardır.

Bütün bunlar olurken, Fransa‟da, tartışmanın gündeme oturması ile hükümet konuya

müdahale etmeye gerek duymuş ve Fransa eğitim bakanı Jack Lang, LE Monde‟de yaptığı

açıklama ile konuyla yakından ilgileneceğini bildirmiştir. Fransa‟da eğitimi incelemek için

görevlendirilen heyetin başkanı P Fitoussi, yapılan araştırmalar sonucu oluşturulan raporda

öğrencilerin haklı olduğu vurgulanmasına rağmen, çoğulculuk talebi ile ilgili hiçbir görüşe

yer vermemiştir.5

Fransa‟da başlayıp ardından İngiltere ve A.B.D.‟ye sıçrayan tartışma bugüne gelindiğinde

dünyanın birçok farklı ülkesinde ses getirmiştir. Brezilya‟dan Japonya‟ya çok sayıda ülkenin

öğrencileri ve akademisyenleri birbiri ardına çalışmalarını yayımlamışlardır6.

2012 yılında Harward‟ın Econ10 sınıfı, “An open letter to Mankiw” başlığıyla profesör

Gregor Mankiw‟in dersini; tek taraflı olmak, diğer iktisadi görüşlere yer vermemek ana

temaslı ve post otistik iktisat hareketinin temel metinlerindeki diğer eleştirileri de tekrarlayan

bir metin yayınlayarak dersi terk etmişlerdir7. Bu yeni tepki, beraberinde savunuları da

getirmiştir8.

Türkiye‟de de, “İktisat” dergisi bir sayısını iktisat eğitimine ayırmış ve post otistik iktisat

hareketine geniş yer vermiştir. Bu sayıda, İzzettin Önder, Ahmet İnsel gibi akademisyenler

hareket üzerine makaleler yazmıştır. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ iktisat

öğrencileri bildiriler yayınlamışlardır.9 Ancak Türkiye‟de post otistik iktisat hareketinin önerdiği

biçimde bir süreci oluşturacak adımlar atılmadığı görülmektedir. Dünya geneli ile karşılaştırıldığında

harekete gösterilen tepkilerin oldukça az sayıda olduğu söylenebilir.

Erol Manisalı, 9 Ağustos 2004‟te Cumhuriyet‟te yazdığı “Bıçak Sırtı” adlı yazıda10

Paris'te 2000'den

beri başlayan bu "öğrenci ağırlıklı" akademik başkaldırının aslında Batı kapitalizminin son iki yüz yıl

içinde üretip sahneye koyduğu iktisat öğretisine karşı bir hareket olduğunu, bu öğretinin Batı

4 Serap Durusoy 2008, “İktisat biliminin yeri ve yöntemi neden sorgulanıyor?”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:5,

Sayı:1, syf .5

5 Gilles Raveaud, “Support the Report”, Post Autistic Economic Review, Issue No: 4,

http://www.paecon.net/PAEReview/wholeissues/issue4.htm

6 İnternet aracılığıyla da bu hareket yayılmaktadır. “autism- economie.org” ve Edward Fullbrock‟un yaptığı “post autistic

network” www.paecon.net adlı internet sitesinin açılmasıyla hareket uluslararası bir yön kazanmıştır. Bu sitelerin 145

ülkeden çok sayıda takipçisi bulunmaktadır. Türkiye‟de de “ceterisparibus.net” post otistik iktisat dosyası oluşturarak temel

metinlere ve çeviri metinlere yer vermektedir.

7 http://hpronline.org/harvard/an-open-letter-to-greg-mankiw/

8 Hatta bazı muhafazakâr öğrenciler Mankiw‟in Neo-klasik bir iktisatçı değil, Keynesyen olduğunu vurgulayan

açıklamalarda bulunmuş, ancak bu savunular, geniş etki yaratmamıştır.

9 ceterisparibus.net bu konuyla ilgili bir başlık açtı ve bugün post otistik iktisat hareketinin temel metinlerine buradan

ulaşmak mümkündür. 10

http://www.ceterisparibus.net/kitap/postotistik/cumhuriyet.htm

4

kapitalizminin (ve emperyalizminin) öğretisi haline geldiğini vurgulamış, ve hakim paradigmanın

yerküredeki büyük çoğunluğun iktisat öğretisi olmadığını da önemle belirtmiştir.

2. Otistik İktisadın Tanımı

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencilerinin post otistik iktisat hareketine katkı

sağlamak amacıyla hazırladıkları metin; otizmin tanımını yaparak başlamaktadır. 11

Bu

tanımlarda, otizmin; özünde gerçeklerden kaçarak imgesel olaylara bağlılık geliştirme, kendi

içine kapanıp dış dünya ile teması asgariye indirme hali olarak karşılık bulmaktadır.

Post otistik iktisat, tanımındaki otistik kelimesi burada anormal sübjektiflik, gerçeklerden

uzak hayal dünyasını tercih etmek anlamında kullanılmaktadır.12

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, otistikliğin Neo-klasik iktisada yöneltilen bir eleştiri

değil, iktisadi gerçekliğin yalnızca Neo-klasik iktisat çerçevesinden açıklanmasının otistik

sonuçlar doğurduğunun iddia edilmesidir.13

Kelimedeki “post” ise, nötr bir ifade olup, olumlu, olumlu ya da olumsuz herhangi bir duruma

referans etmemekte, yalnızca “sonra” (after) anlamına gelmektedir.14

3. İktisadın Metodolojisi:

“Tümdengelim/Metodolojik Bireycilik/ Rasyonellik”

Metodoloji tartışması yapmak, meseleye ilişkin ortaya konan sorunların açıklanmasında son

derece işlevsel katkı sağlamaktadır. Bu kapsamda, çalışmanın bu bölümünde hakim iktisat

paradigmasının en önemli meşrulaştırma araçlarından olan tümdengelim, metodolojik

bireycilik, rasyonellik üzerinde durulacaktır.

Tümdengelim (dedüksiyon) zihnin genel yargılardan özel sonuçlar çıkarmasıdır. Steeve

Fleetwood‟un ifadesiyle,

“tümdengelimcilik bir şeyi, bir grup başlangıç koşulundan, varsayımlardan, aksiyomlardan

ve sonuç çıkartma mekanizmasını çalıştıran bir kapsayıcı kanundan ve/veya olayların farklı

türden bazı sabit birleşimlerinden söz konusu olguya dair bir çıkarımda ya da tahminde

bulunarak açıklamaya çalışır. Bir tümdengelim oluşturmak için kapsayıcı kanunlara ihtiyaç

duyulur. Örneğin, tüm çiçekler ilkbaharda açar önermesi tüm çiçeklerin ilkbaharda

açacağına dair kapsayıcı bir kanun ile ifade edilir. Sonraki adım, papatyanın bir çiçek

olduğunun söylenmesidir. Son adım da, o halde papatyanın da ilkbaharda açacağı

çıkarımının yapılmasıdır”.

Böylesi bir yaklaşım, günümüz iktisadi analiz yöntemlerinde kullanılan çıkarım yöntemi ile

aynıdır. Neoklasik iktisat, Marshall‟dan itibaren kaynakların etkin dağılımı konusu

3 Post Otistik İktisat Hareketine Katkı, İÜ İktisat Fakültesi Öğrencilerinin (Karıncalar) Hazırladığı Broşür Metni

http://www.geocities.ws/ceteris_tr2/karincalar.htm http://www.ceterisparibus.net/metodoloji/pae.htm#2

12 The american heritage dictionary

13 Ardıç,K ve Acar,G, age, syf : 12

14 Edward Fullbrook, “What‟s in the name?” , post autistic Review, Issue No: 4

http://www.btinternet.com/~pae_news/review/issue4.htm , 24.03.2012

5

çerçevesinde bu yönteme odaklanmıştır.15

Bu yöntemde, matematiksel analiz ön plana

çıkarılmış ve olgular arasında mekanik ilişki kurulmuştur. Alan Woods ve Ted Grant‟ın

vurgusuyla

“tam olarak söyleyecek olursak, bu sorun biçimsel mantık açısından, öncüllerin doğru ya da

yanlış olmasının fark etmeyeceği bir sorundur. Sonuçlar öncüllerden doğru bir biçimde

çıkarıldığı ölçüde, çıkarımın tümdengelimsel olarak geçerli olduğu söylenir. Önemli olan,

geçerli ve geçersiz çıkarımları birbirinden ayırt etmektir. Böylece aşağıdaki iddia biçimsel

mantık bakımından tümdengelimsel olarak geçerliydi. Tüm bilimcilerin iki kafası vardı.

Einstein bir bilimciydi. O halde, Einstein’ın iki kafası vardı. Çıkarımın geçerliliği konuya

zerrece bağlı değildir. Böylece biçim içeriğin üzerine çıkarılır”.

Sosyal bilimlerde iki yöntem vardır. Bunlardan birincisi bireylerden yola çıkmak, ikincisi ise

sosyal yapılardan ve tarihsel koşullardan hareket etmeyi ve bireyi bunların birer pasif

yansıması olarak görmektir.

Bildiğimiz gibi Neo-klasik iktisat da (Robinson Cruso örneğinden de anlayacağımız üzere)

bireyin otonom davranışları sonucu toplumun olumlu bir şekilde işleyeceğini ve böylece

toplumun maksimum refah ulaşacağını iddia eder. Toplumu bireyden yola çıkarak açıklama

durumu metodolojik bireycilik olarak tanımlanmaktadır ve Neo-klasik iktisadın en sorunlu

yanlarından birini oluşturur.

Neo-klasik iktisadın, toplumun bir kişiden oluştuğuna ve ekonomide tek bir mal olduğuna

ilişkin16

varsayımları, iktisat eğitiminin her aşamasında tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır.

“Neoklasik anlamda bir iktisadi aktör olmak insan için bir kelime oyunudur, çünkü bir

iktisadi aktör hem faydasını hem de karını eş zamanlı olarak maksizmize eden bir varlık

olarak davranamaz. Standart iktisatta tüketim ve üretim, iki farklı aktöre ait olan iki farklı

davranıştır. Fakat gerçek yaşamda aynı birey çoğu zaman hem üretici hem de tüketicidir.

Hem üretim hem de tüketim için zaman gereklidir. Bu yüzden gerçek yaşamda bir

üretici/tüketici tarafından yapılan herhangi bir fayda ya da kar maksimizasyonu, aynı sınırlı

zaman dilimi içinde gerçekleşmek zorundadır. Sonuç olarak bu tür aktörlerin gerçek

davranışlarına ilişkin bir tanımlama, söz konusu her iki boyutu da eş zamanlı olarak

kapsamalıdır. Neoklasik teori bunu yapamaz.”17

İktisat teorisindeki rasyonellik varsayımı, birçok matematiksel hesaplamaya olanak

tanıdığından ortodoks teorinin yapı taşıdır. Davranışlarda mekaniklik gerektiren bu

varsayımla beraber, daha önce de sözünü ettiğimiz bireyci metodoloji ve evrenselliğin ön

koşulu da sağlanmış olmaktadır. Bu, evrensellik ise ancak rasyonellikle sağlanabilmektedir.

Her koşulda rasyonel davranan homo economicus ile birlikte, bireylerin fayda ve

maksimizasyon davranışlarını açıklamak ne kadar kolay hale geldiyse, bununla beraber sosyal

meselelerden uzak durmak için gerekli perde de çekilmiş olmaktadır. Çünkü, bireyin her

davranışı onun “rasyonel” bir seçiminden kaynaklanır ve bu bağlamda sosyal analizin önemli

bir bölümünde var olması gereken ahlak, teori dışına itilir.

15

Gökmen T Acar, 2008, age,syf.5

16

Acar, age , syf. 63

17

Katalin Martinas, 2004, “Fayda Maksimizasyonu İlkesi Gerekli mi?”, çev. Gökmen Tarık Acar, (Ed.) Ardıç,

K., Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul

6

Özetle; Neo-klasik teori karmaşık bireylerin davranışlarını açıklayabilmek için, tüm bireylerin

rasyonel olduğu gibi dar bir varsayımla, büyük iktisadi yapılara açıklamalar bulmaya

çalışmaktadır. Fonksiyonel hesaplar yapabilmeyi, matematik modelleri kullanmayı böylece

kolaylaştıran ortodoks iktisat camiası, toplumun doğal yapısından hiçbir özelliği veri

almayarak, kendi kurduğu “varsayımlar dünyasını” oldukça iyi açıklamaktadır. Bu nedenledir

ki; post otistik iktisat hareketinin bildirilerinin temel eksenini “daha fazla gerçekçilik” istemi

oluşturmaktadır.

4. Amaç ve Araç Olarak Kullanılması Kapsamında “Matematik”

İktisatta matematiğin aşırı ve anlaşılmaz biçimde kullanılması ve matematiğin bir araç

olmasının ötesinde artık yalnızca amaç olarak kullanılır hale gelmesine yönelik eleştiriler,

post otistik iktisat hareketinin merkezinde yer almaktadır.

İktisadi analizde matematiğin kullanımı konusu, post otistik iktisat hareketine karşı çıkanlar

tarafından tuhaf bir şekilde yanlış anlaşılarak bu hareketin içinde bulunan öğrencilerin ve

akademisyenlerin matematiğin kullanımını tamamen ortadan kaldırmayı amaçladıkları

yönünde bir söyleme dönüşmüştür. Oysa istenen çok açıktır: “matematiğin bir amaç olarak

kullanılmasına hayır” der post otistik iktisat hareketi.

Matematik ortodoks iktisatçılar için çok önemlidir, çünkü; aynı monopol piyasalarda

firmaların önünde engeller olduğu gibi olduğu gibi, matematik de iktisada girişin önündeki

engellerden biridir. Ortodoks bir iktisatçı matematik alanındaki yetkinliğini kanıtladığında bu

teknik avantajı ustaca kullanmayı bildiğinden, O‟nu her fırsatta bir silah olarak kullanır ve bir

sonraki adımda matematik ile açıklan(a)mayanı bilim dışılığa iter.

“İktisadın kendisini fiziğe benzeyen bir bilim haline getirmek istediğini vurgulayarak, bunu

da matematikselleştirmeye, biçimsel modellemeye ve sonuç olarak da tekniğe ve biçimsel

zarafete tapınmaya yol açtığını” ve iktisatçıların asıl taklit ettiği şeyin matematik olduğunu

vurgulayan Blaug, “iktisadı piyasa, fiyat, ürün gibi kelimeleri kullanan bir çeşit sosyal

matematiğe çevirdik” demektedir. “Ekonometrinin iktisat teorisi kadar ön plana çıktığına” da

dikkat çeken Blaug, “neredeyse kendi başına bir amaca dönüşmüş olan zaman serileri

analizini yapmak için yeni iktisadi analizlerle dolu olduğunu” vurgulamaktadır. Blaug

alternatifin ise, “daha fazla tarih kullanmak, burnumuzu veri karmaşasının içine daha fazla

sokmak, anketler yapmak, insanların fikirlerini sormak, davranışlarını gözlemlemek”

olduğunu söylemektedir.18

Benzer şekilde, Prof. Dr. İzzettin Önder de, bir makalesinde:

“Matematik, tabiatıyla çok güçlü bir araç, bu doğru, fakat matematik bir araç olmaktan öte,

bir amaç haline getirildi. Olayları bilimsel bir görüntüyle bulandırıyor. Oysa her şey

matematikle açıklanabilir olmadığı gibi, bu aletin boyutlarını çok iyi bilerek kullanmak

gerekli. Fakat bunu her şeyde kullanılabilecek ve kullanıldığı zaman da sosyal boyutu

tamamıyla dışlayacak bir hale getirmemek lazım.” demektedir.19

18

Ardıç, K., Gökmen, T. Acar: “formalizmin sorunları Mark Blaug ile bir röpörtaj”, Kaya ARDIÇ (Ed.),(çev)

gökmen Tarık acar, Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, 2004, s.165-168.

19

İzzettin Önder, “İktisat Eğitiminin Niteliği”, İktisat Dergisi, Sayı.415, 2001, s.12.‟den aktaran Alyjan

Dotletow, 2008, “Türkiye‟de İktisat Eğitiminin Değerlendirilmesi ve Egemen Öğreti olan Neoklasik İktisadın

Eleştisi”, Yüksek Lisans Tezi syf. 116

7

5. Çoğulculuk

Çoğulculuk konusu; post otistik iktisat hareketinin en önemli eleştirisini oluşturmaktadır.

Üniversite eğitiminin temel özelliği; derslerin çeşitliliği ve öğrencilerin eleştirel düşünce ile

eğitilmesidir. Bunun yoksunluğu ise, öğrencileri, hem tek tipleştirmeye hem de rasyonel

temsili aktörlerle (bu aktörlerin denge kavramına dayanması, fiyatların piyasa davranışını

belirleyen temel faktör olması gibi sınırlı iktisadi önermelerle) gerçek dünyayı

anlamlandırmaya zorlamaktadır.

İktisat biliminde sadece Neo-klasik iktisat varmış gibi davranmak, dünyanın genelinde

görülen, yaygın bir durumdur. Her iktisat okulu farklı odak noktalarından hareketle bütünü

açıklamaya çalışmışlardır. Örneğin Marksist iktisadın sınıf çatışmalarından ve toplumsal güç

ilişkilerinden hareketle bir açıklama getirir veya ekolojik iktisat çevre kirliliği ve

sürdürülebilirlik üzerinden bir tanımlamaya girişir. Bu okullardan her biri iktisadi gerçekliğin

belirli bir yönünü kendi araçlarıyla analiz eder, işte çoğulculuk bu nedenle önemlidir. Ancak

ve ancak, bunların oluşturduğu bir bütün anlamlı bir bütün olacak, içinde bulunduğumuz

koşulları anlamamıza yardımcı olabilecektir.

Buradan da anlaşılacağı üzere, çoğulcu bir yaklaşımdan bahsedeceksek, diğer teorileri rakip

teori olarak gören anlayıştan hızla uzaklaşmalıdır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta da,

çoğulculuğun her şeyi kabul etme ile aynı anlamda olmadığıdır. Burada bilimsel ya da

bilimsel olmama ayrımına dikkat edilmesi gerekir. Jacques Sapir‟e göre,

“çoğulculuk talep etmenin, yalnızca gerçekçilik gereksinimi ile uyumlu bir metodoloji

geliştirdiğimiz sürece bir anlamı olabilir. Çoğulculuk, için ilk zorunlu koşul bilimsel

hoşgörüdür.20

Çünkü bilimsel hoşgörünün olmadığı bir yerde çoğulcu bir yaklaşımın inşa edilmesi çok zor

olduğu açıktır. Çoğulculuk yalnızca farklı iktisadi bakış açılarını bir arada bulma olarak

düşünülmemeli, bunun yanında çoğulculuğun iktisadın beşeri bilimlerle olan bağlarının asla

koparılmaması ile de ilgili olduğu unutulmamalıdır.

Herhangi bir disiplinin; insan yaşamını kavrayabilmesi tarih, sosyoloji, felsefe, antropoloji

gibi sosyal bilimlerle eşgüdümlü bir biçimde hareket edebilmesiyle mümkün olacaktır.

Disiplinler arası bağlantıların arttırılması, öğrencilere bu derslerin de içerildiği bir müfredat

sunulması, iktisadı interdisipliner bir hale getirecek ve öğrencilerin çok boyutlu bir bakış açısı

edinmesine yarayacaktır.

Rotering‟e göre, Neo-klasik iktisat, iktisadi aktivitenin insana ilişkin hedeflerini ve insan

maliyetini gösteremez. Bunlara ilişkin terimleri ve kavramları yoktur. Sınıf ilişkilerine

değinemez, çünkü fiyatların ve mübadelenin sosyal temellerini uzun zaman önce reddetmiştir.

Kapitalizmin altında yatan dinamiklerle ya da laik eğilimlerle de başa çıkamaz, çünkü araçları

yüzeyde piyasa aktivitesiyle sınırlanmıştır. Ayrıca ekolojik sınırlamalarla da baş edemez

çünkü kaynakların sınırsız olduğu temel varsayımı üzerine oturtulmuştur.21

Neo-klasik öğretide kapitalist sistemin veri olarak alınması, piyasa ekonomisinin optimal

sonuçlara ulaşacağını göstermeye çalışan teorik modele dayanması ve iktisadın görev alanının

mevcut sosyo-ekonomik yapı ile sınırlandırılması da önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu

20

Acar, 2008, age, syf. 210

21 Frank Rotering, 2002, “Towards a New Economics” Post Autistic Review, Issue no.14, June 2002, (Çevrimiçi)

http://www.btinternet.com/%7Epae_news/review/issue14.htm, 4 Aralık 2002.

8

düşünce tekeli devam ettikçe ekonominin yeniden biçimlendirilebileceği düşünülemez.

Örneğin mal ve hizmetlerin piyasa mekanizmaları aracılığıyla dağıtılıp kapitalist sınıf yapıları

içinde üretilmeleri “doğa kanunu” mertebesinde olgular olarak kabul edilmektedir.22

Cohn;

“heterodoks paradigmalar; ders kitapları iktisadının pozitivist modernist epistemolojisini,

refah meselesini ele alışlarını, soyutlamayı aşırı ve uygunsuz biçimde ele alışlarını,

metodolojik bireyselciliğe olan aşırı bağlarını ve bu kapsamda homo economicus’u evrensel

bir figür olarak yansıtmalarını, Neo-klasik teorinin kusursuz bilgi varsayımını, ekonominin

parasal karakterinin analiz dışına itilmesini, tam rekabet varsayımı gibi kavramları

reddedilmektedir.23

Cohn, Neo-klasik teorinin “alt metinler”ine ayrıca vurgu yapmaktadır. Çünkü, ders

kitaplarında bazı örtük iddialar ve yönlendirmeler bulunmaktadır (Neoklasik iktisat bilimsel

bir teoridir, bu yüzden fiziktekine benzer yöntemler gerekir.. piyasanın ürettiği sonuçlar özgür

tercihi yansıtır.. insanlar doğası gereği aç gözlüdür…kapitalizmin alternatifi yoktur…iktisadi

teorinin amacı, her ikisi de insanın mutluluğu için bir temel sunduğundan iktisadi etkinlik ve

büyümeyi teşvik etmektir.. önermeleri gibi).

Heterodoks iktisat yazını ise, iktisadi analizin daha fazla öznel ve ideolojik içeriğe sahip

olduğunu, piyasaların hem serbest hem de zorlayıcı seçimler sunduğunu vurgulamaktadır.

Ayrıca heterodoks teori iktisadi büyüme ile refah arasındaki bağlantının, Neo-klasik

kitaplardakinden çok daha karmaşık olduğunu vurgulamaktadır. Nitekim, günümüzde yüksek

büyüme oranlarına sahip gelişmiş ekonomilerde gelir dağılımı adaletsizliğinin giderek daha

da derinleşmesi Neo-klasik teorinin getirdiği açıklamaların eksikliklerini gözler önüne

sermektedir.

Heterodoks teori; hakim iktisat paradigması tarafından analiz dışına itilen, eşitlik, çevre

sorunları ve piyasa dışı ekonomilerin doğası (ev ekonomisi) iktisadi çözümlemeye dahil

edilmesini savunmaktadır.

6. İdeolojiden Bağımsız Bir İktisat Düşünülebilir mi?

Egemen iktisada yöneltilen eleştirilerden bir diğeri de, kapitalist ideolojiyi fazlaca ön plana

çıkarmasıdır. Eleştirilerin temel hedefinde, iktisat biliminin bugünkü temel araçlarının yani

metodolojisinin, varsayımlarının, önerdiği politikaların kapitalizmin meşrulaştırılmasında rol

oynadığı, bulunmaktadır.

Tarihsel perspektifte incelediğimizde, doğa bilimlerinin yükselişi ile 16. yy da ticari

kapitalizmin yükselişiyle birbirine bağlıdır. Bu bilimlerin vardığı sonuçlar sanayiye ve

burjuvazi sınıfına hizmet ettikçe, yayılmış ve kendisine destek bulmuştur. 16.-17. yy‟da

merkantilist hareketle kendini gösteren bilimsel uğraşın niteliği değişmiş ve bunun sonucu

gelişen modern iktisat öğretisi de, Ortaçağ‟ın statükocu düşüncesine karşı koyuşun bir ürünü

olarak ortaya çıkmıştır.

Herkesin eşit ve özgür görüldüğü bu liberal sistem; aydınlanmanın, Fransız devriminin ve

düşünce alanında yaşanan tüm dönüşümlerin tetikleyicisi olmuştur.

22 Bernand Guerrien, 1999, “Neo-Klasik İktisat”, Çev.: Ertuğrul Tokdemir, İletişim Yayınları,

İstanbul, s.13-14

23 Steve Cohn,2004, “Neoklasik Temel Metinlerin Ortak Zeminde Eleştirileri”, (çev) Ahmet Büyükduman Kaya Ardıç (Ed.),

Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.188

9

“Herkes eşit haklara sahiptir ve özgür birey kendi çıkarlarını koruduğu sürece ideal olana

ulaşılacaktır”.24

Adam Smith‟in fikirlerinin temeli, doğadaki düzenin toplumda da olabileceği

üzerineydi. Zaten Smith‟in yaşadığı dönemi göz önüne alacak olursak, O‟nun çıkar güdüsüne

bakışı ve piyasanın kendiliğinden düzene geleceği, bir “doğal yasa” etrafında şekilleneceği

yönündeki görüşleri dönemin tipik özelliklerini yansıtmaktadır. Klasik teorinin ardından gelen

Marksist teori ise, klasiklerin aksine ekonomi politiğin yönünü sıkı sıkıya topluma çevirmiş,

sınıf, sömürü, artık değer ve en önemlisi bölüşüm ilişkilerini iktisadi analizin gündemine

almıştır.

Modern iktisadın, ortaya çıkışından bu yana eleştirilmesine karşın hala ayakta durmasının

nedeni, iktisadın merkezinde ekonomi politiğin bir diğer deyişle ideolojinin var olmasıdır,

denmektedir. Schumpeter‟in de ifade ettiği gibi, ideoloji bilim için bir engel değil, aksine

gerekliliktir ve araştırmak, formüle etmek, savunmak ya da eleştirmek için yapılan tüm

seçimlerin ideoloji tarafından belirlenmesi söz konusudur. Yani ideolojik algı olamadan

bilimsel çalışmaya başlamak söz konusu değildir.

7. Başka Bir İktisat Mümkün (mü)?

Fransa‟daki ilk adımın atıldığı Ecole Normale Superieure‟ın öğretim üyeleri ve post otistik

iktisadın kurucusu kabul edilen Gilles Raveaud; günümüz iktisadının kurtarabilmesi için en

baştaki yani birinci sınıftaki uygulamalara son verilmesi gerektiğini söylemektedirler.

Neo-klasik iktisadın birinci yılda öğretilmesinin, bütün iktisat öğretim üyeleri için utanç

kaynağı olduğunu vurgulayan Raveaud, eğitimin ilk yılında Neo-klasik iktisat okulundan önce

var olan Smith, Ricardo ve Marx‟ın öğretilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Neo-klasik

okulun, ilk yılda öğretilmesinin “iktisadın gerçeklerle bir bağlantısı olmadığı, karşılığı

olmayan eğriler çizip eşitliklerle oynuyoruz mesajı vererek, öğrencilerin iktisadı terk

etmelerine ya da iktisadın içinde pasifleşmelerine vurgu yaptığını” savunmaktadır. Raveaud;

iktisat öğretim üyelerine seslenerek, durumun vahametini anlamaları için, “öğrencilere

yalnızca kendilerine öğretilenler ile gazetelerde okudukları arasında nasıl bir bağ

kurduklarını sormalarını” önermektedir.25

Kansas City önerisinde ise,

iktisadın kökten bir reforma ihtiyacı olduğunu düşünen grup insan davranışlarının daha geniş

kapsamlı ele alınması gerektiği, kültürün analizlerde önemli, bir gösterge olduğunun kabul

edilmesi gerekliliği, yeni bir bilgi teorisine ihtiyaç duyulduğu, deneysel altyapıların

geliştirilerek, daha fazla katılımcı gözleme ve vaka çalışmalarına yer veren gelişmiş

yöntemlerin kullanılması gerektiği ve iktisat için disiplinler arası diyalogun çok önemli bir

yere sahip olduğu vurgulanmaktadır26

Ben Fine „a göre; iktisat kendi tarihini ve gerçeklerini görmezden gelmektedir. İktisat

disiplini, sistematik bir biçimde atamalarda, ödül mekanizmalarında, dergilerde, ders

kitaplarında ve eğitimde alternatiflere karşı hoşgörüsüzdür. Fine, bu “göz ardı ediliş ve

tutarsızlık” kullanılan metodolojiden kaynaklanmakta ki; “varsayalım ki” ,“ceteris paribus”

24

Acar, 2008: 124

25

Guerrien ve Ötesi üzerine, Gilles Raveaud, (çev) Gökmen Tarık Acar, Kaya Ardıç (Ed.), Post Otistik İktisat İçinde,

İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf 72-73

26

http://www.paecon.net/PAEtexts/KansasCity.htm

10

gibi kavramlar bunun en önemli kanıtıdır demektedir. O‟na göre, iktisat alanında dünya

genelinde, Heterodoksluk ve özeleştiri dışlanmıştır ve Amerikalılaşma hakimdir.27

James Bondio, yeni bir iktisat için 4 yeni varsayım başlıklı yazısında Neo-klasik iktisadın

“rasyonel insanı” ve “içsel ve dışsal kapama koşulları”na karşılık normların ve toplumun

etkisine vurgu yaparak şunları sıralamaktadır;28

1. İnsanlar kendi varlıklarında ve çevrelerindeki her şeyde bir anlam ve değer ararlar.

2. Hepimiz normların etkisi altındayız.

3. İnsanlar grupların herhangi bir anda, kendileri için en önemli olan normları

benimserler.

4. Grupların önemi; bazen birbiri ile çelişen iki güce, kişisel gelişmeye ve içinde

bulundukları duruma bağlı olacaktır.

Bu varsayımlara göre, iktisadi sonuçlar her zaman “optimal” değildir ve insanlar; “rasyonel

iktisadi aktörler” olarak “sübjektif beklenen fayda teorisine göre modelleştirilmek” zorunda

değildir. Aynı şekilde, firmalar da; “karlarını maksimize eden yapılar” olarak ele alınmak

zorunda değildir. Bunun yerine, insanlar; “değer kazanmak, başkaları tarafından saygı görmek

için anlamlı bir şey elde etme amacıyla da hem arz hem de talep eğrisi üzerinde hareket

ederler”.

Bondio makalesinde, diğer heterodoks iktisatçılar gibi, “toplum analizi aracılığı ile tüketici ve

üretici analizlerinin birleştirilmesi, matematiksel mantığa daha az ve gerçekliğin

gözlemlenmesine daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği, metodolojinin bireycilikten grup

analizine doğru kaydırılması gerektiğini savunmaktadır. Burada kastedilen işbirliğinin,

cinsiyetin, sınıfsal çatışmaların, toplumların ve kültürlerin karakteristik özelliklerini de içine

alarak açıklanması” gerektiğini vurgular. Grupların ve normların gelişimini ve ortaya çıkışını

analiz ederken, açık tarihsel perspektiflere gereksinim duyulması da Bondio‟nun bir diğer

önemli vurgusudur.

Galbraith ise, “iktisadın gerçek problemlere odaklanması gerektiğini, iktisat eğitiminde makro

mikro ayrımına son verilmesini, matematiğin; basit düşünceleri formüllerle

karmaşıklaştırmak yerine, basit yapıların ardındaki karmaşık anlamları aydınlatması

gerektiğini, Smith, Marx, Keynes, Veblen, Schumpeter gibi büyük iktisadi düşünürlerinin

öğrencilere mutlaka öğretilmesini, Neo-klasik soyutlamalardan (sosyal sermaye, doğal

sermaye vb.) çıkartılan popüler yapıların reddedilmesinin son derece önemli olduğunu”

belirtmekte ve benimseyeceğimiz yeni iktisat anlayışının, güç ilişkileri ve ayrımcılık gibi

konuları da açıklayabilir nitelikte olmasına vurgu yapmaktadır.

Bu eleştiriler ışığında günümüz iktisat eğitimine baktığımızda, gerçekten de, ABD kaynaklı

ders kitaplarının ana bilgilenme kaynağı olduğu, dolayısıyla tek kutuplu dünyanın tek boyutlu

bilim anlayışının halim olduğu açıkça görülmektedir. Ayrıca, İktisat yazınının İngilizce

olması, öğrenciler için büyük bir açmazdır. İngilizce iktisat bölümlerinde, anadili Türkçe olan

akademisyenler ve öğrencilerin iktisadı, İngilizce anlatıp/anlamaya çalışmaları da oldukça

garip (!) bir durumdur.

Burada özellikle vurgulanması gereken husus, anadilde iktisat probleminin, iktisadın dilinin

İngilizce olmasından çok, sorunun kendi dilinde dahi iktisadi bir bakış açısı elde edememiş

27

Ben Fine, 2004, “Sıra dışı Bir Disiplin”,(çev) gökmen Tarık acar, Kaya Ardıç (Ed.) Post Otistik İktisat İçinde,

İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.120-122

28

James Bondio, 2004 , “Yeni Bir İktisat İçin 4 Yeni Varsayım”, (çev) Gökmen Tarık Acar, syf.139-143

11

öğrencilere, iktisadı İngilizce öğretmeye/anlatmaya çalışmanın, aradaki uçurumu daha da

derinleştirmesiyle, ilgili olduğudur.

Tüm bu tartışmalar ışığında, başka bir iktisat mümkün mü sorusuna verilebilecek cevap şudur;

Evet, başka bir iktisat mümkündür !

Bu bağlamda yapılması gereken ilk şey; iktisat için yeni bir metodoloji oluşturmak, iktisat

eğitimi veren birimlerde eğitim programlarının değiştirmek, her türden çoğulculuk isteğine

olumlu cevap vermek olacaktır.

Kaynakça

Ardıç, K., Gökmen, T. Acar, 2004, “Post Otistik İktisat Hareketinin Tarihçesi”, Kaya Ardıç (Ed.), Post Otistik İktisat

İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul

Acar,T.G, 2007, Tarihsel Koşullar Açısından Neoklasik İktisadın Ortaya Çıkış Süreci,

http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr2/g_acar4.doc.

Acar, T,G., 2008, “İktisadı Değiştirmek Neoklasik İktisada Eleştirel Bir Yaklaşım” İletişim Yayınları, İstanbul

Demir,Ö,. “Stratejik bir bilgi alanı: iktisat metodolojisi” , İktisatta Yöntem Tartışmaları, (ed.) Ömer Demir, Vadi Yayınları,

Ankara, 1996

Guerrien,B, 1999, “Neo-Klasik İktisat”, Çev.: Ertuğrul Tokdemir, İletişim Yayınları,İstanbul, s.13-14,

Dotletow,A, 2008, “Türkiye‟de İktisat Eğitiminin Değerlendirilmesi Ve Egemen Öğreti Olan Neoklasik İktisadın Eleştisi”,

yüksek lisans tezi syf 116

Fullbrook,E, “What‟s in the name?” , post autistic Review, Issue No: 4 http://www.btinternet.com/~pae_news/

review/issue4.htm , 24.03.2012

James, K. Galbraith, “Lütfen Artık İlerleyeblir miyiz? Guerrien Tartışması Üzerine Bir Not”, Post Otistik İktisat, (ed) Kaya

Ardıç, İFMC İktisat Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.216

Manisalı, E, 2004, Bıçak sırtı, Cumhuriyet Gazetesi http://www.ceterisparibus.net/kitap/postotistik/cumhuriyet.htm

Mankiw‟e Açık Mektup, http://hpronline.org/harvard/an-open-letter-to-greg-mankiw/

Post Otistik İktisat Bildirileri, http://www.paecon.net/PAEtexts/a-e-petition.htm

Post Otistik İktisat Hareketine Katkı, İÜ İktisat Fakültesi Öğrencilerinin (Karıncalar) Hazırladığı Broşür Metni

http://www.geocities.ws/ceteris_tr2/karincalar.htm http://www.ceterisparibus.net/metodoloji/pae.htm#2

Raveaud,G., “support the Report”, post autistic Economic Review, Issue No: 4,

http://www.paecon.net/PAEReview/wholeissues/issue4.htm

Rotering, F, 2002, “Towards a New Economics” Post Autistic Review, Issue no.14, June 2002,(Çevrimiçi)

http://www.btinternet.com/%7Epae_news/review/issue14.htm, 4 Aralık 2002.

Serap Durusoy (2008), “İktisat biliminin yeri ve yöntemi neden sorgulanıyor?”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:5, Sayı:1, syf 5

Yay, T., Avusturya iktisat Okulunun Tarihsel gelişimi ve metodolojisi, syf: 5, http://72.29.74.39/~

turanyay/files/other/piymetod.pdf


Recommended