Başka Bir İktisat Mümkün (mü)?
“Post Otistik İktisat”
Özge Erdölek1
Özet
18. yüzyılda Batı Avrupa‟da yaşanan “modern bilim” devrimi; dünyayı kavrama yöntemlerini
dinden bağımsızlaştırmış ve bilim dallarını kendi içlerinde özerk disiplinlere dönüştürmüş ve
her bilim dalı bilgi birikim süreçlerinin eğitim sürecine dönüşmesinde yöntem arayışına da
girmiştir.Fiziki bilim dallarında eğitim nerdeyse standartlaştırılırken, sosyal bilim dallarında
bilgi birikim süreçlerinin organize edilmesi sorunsalı (varsayımları, sorunu kavranması ve
çözüm önerilerinin farklılığı ve karmaşıklığı nedeniyle) önemli bir tartışma gündemi olarak
hala varlığını sürdürmektedir.
Bu sorunsalın “modern” iktisat bilimi içindeki görüngülerini anlama çabaları; başta Batı
Avrupa‟daki üniversiteler olmak üzere, Türkiye‟de de uygulanan iktisat eğitiminin, özünde
Neo-klasik iktisat eksenli ve ağırlıklı olmasına yönelik eleştirilerle kendini göstermektedir.
Egemen (mainstream) iktisat öğretisi olarak görülen Neo-klasik iktisat kuramı ve bu öğretiye
bağlı olan iktisatçıların öngördükleri politikaların, gerçek dünyada karşılaşılan sorunlara
çözümler sunamadığı, gerçekte var olan problemleri açıklamada ve anlamlandırmada yetersiz
kaldığı oldukça açıktır.
İktisat eğitimine yönelik getirilen en büyük eleştiri; 2000 yılının Mayıs ayında Fransa‟daki bir
grup iktisat öğrencisi tarafından yayınlanan Post Otistik İktisat Bildirisi ile birlikte kendisini
göstermiştir2. Bu çalışmanın amacı; iktisatçılar arasında yaşanan metodolojik farklılıklar
açısından iktisat biliminin somut dünyaya inememesi yönündeki yöntemsel tartışmalara bağlı
olarak, Neo-klasik İktisada alternatif olarak öne çıkan Post Otistik İktisat hareketini
incelemektir. Yaklaşımın temel tartışma metinleri çerçevesinde; önermeleri, Neo-Klasik
iktisatçılara yönelttikleri eleştirileri, “alternatifi yoktur” söylemleriyle empoze edilen
Neoklasik iktisat öğretilerinin aslında ne tür sorunları beraberinde getirdiğine dair tespitleri
tartışılacaktır.
Bu araştırma, “Başka Bir İktisat Mümkün Müdür?” sorusuna hem Neo-klasik İktisadın hem
de Post Otistik iktisadın önermelerinden yola çıkılarak oluşturulan cevap arayışları hakkında
bir bakış açısı geliştirilmesini hedeflemektedir.
Anahtar kelimeler: Neo-klasik İktisat, Post Otistik İktisat, Modern Bilim Devrimi
1. Post Otistik İktisat ve Türkiye’deki Yansımaları
İktisat, bir sosyal bir bilim olarak, dünyayı açıklamakta kullandığı araçlar ve yöntemler
bakımından tarihsel süreçte önemli değişimlere uğramıştır. Bugünkü hakim iktisat
paradigması olan neo-klasik iktisat, mevcut sistemi ya da içinde bulunduğumuz koşulları
açıklamada yetersiz kalmaktadır. Ülkeler arası ilişkileri, toplumların yaşadığı derin
1 Bu çalışma;Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, lisans programının son yarıyılında, Prof.
Dr. R.Funda Barbaros tarafında yürütülen Uygulamalı İktisadi Analiz dersinde seminer olarak sunulmuş ve Ege Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü öğrencileri tarafından her yıl düzenlenen ve 2012 yılında 15. si yapılan
İktisat Öğrencileri Kongresi (Uluslararası)”nde sözlü olarak sunulmuştur. [email protected]
2 Ardıç, K., Gökmen, T. Acar: “Post Otistik İktisat Hareketinin Tarihçesi”, Kaya ARDIÇ (Ed.), Post Otistik İktisat İçinde,
İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, 2004, s.13-14.
2
sarsıntıları, krizleri, ekonomik ilişkilerin arkasında yatan nedenleri açıklamada yetersiz kalan
bu anlayış, beraberinde “iktisat”ın neyi çözümlediği ile ilgili tartışmaları da getirmiştir.
Tartışmaların önemli bir ekseni de, son yıllarda matematiğin bir “araç” değil “amaç” olarak
kullanılmasının yol açtığı sorunlara ilişkindir.
Yani eleştirileri iki noktada toplamak mümkün; iktisadın kurumsal ve tarihsel bağlamından
koparılarak, sınırlı varsayımlar ile desteklenmiş modellemeler içine hapsedilmesi ve böylece
iktisadi olgunun açıklanmasından uzaklaşılarak, modelin yalnızca içsel tutarlılığını
desteklemeye çalışılması ile iktisat eğitiminin çoğulculuktan uzak tek bir bakış açısıyla ele
alınması. Bu iki temel eleştiri, iktisadın gelecekte nasıl bir yere evrileceğinin temel belirleyeni
olması bakımından oldukça önemli görünmektedir.
2000 yılının Mayıs ayında Fransa‟daki bir grup iktisat öğrencisi tarafından yayınlanan Post
Otistik İktisat Bildirisi hakim iktisat paradigmasına getirilen en önemli eleştiri olarak kabul
edilmektedir.
2000 yılında “Ecole Normale Superieure” öğrencilerinin yayınladığı bildiri “artık bize
empoze edilen bu otistik bilimi istemiyoruz” diyerek sona ermekteydi. Bildirinin ana fikri,
öğrencilerin almakta oldukları iktisat eğitiminden duydukları rahatsızlığına ilişkindi.
Bildiride, iktisadın modellemeyi ve matematiği tek başına bir amaç olarak kullanmasından
şikayet edilerek, bu aşırı biçimselliğin bir şizofreniye yol açtığı söylenmekteydi.
Öğrencilerin talepleri ise şu biçimde özetlenebilir:3
1. Kurgusal dünyadan kurtulmak istiyoruz!
2. Matematiğin kontrolsüz kullanımına karşıyız!
3. İktisattaki yaklaşımlarda çoğulculuğun tarafındayız!
4. Akademisyenlere Çağrımız: Çok geç olmadan uyanın!
Post otistik iktisadın temel bildirisinden hareketle, öğrencilerin vurgulamaya çalıştıkları
noktalar şunlardır;
İlk olarak, öğrencilerin kastettiği kurgusal dünya, hakim iktisadi görüşün bugünün krizlerini,
sosyal dönüşümlerini açıklamada yetersiz kalışına duyulan tepkiyi anlatmaktadır.
Standartlaştırılmış aktörler, yalnızca iki malın yer aldığı denge modelleri, bölüşüm ilişkilerini
iktisadın dışına iten sınırlı iktisada duyulan tepki, kurgusal dünyadan kurtulmak istiyoruz
sloganıyla ifade edilmiştir.
İkinci olarak, matematiğin kontrolsüz kullanımına karşıyız diyen öğrencilerin bu çağrısı, bazı
çevrelerce yanlış anlaşılmış ya da anlaşılmak istenmiştir. Öğrenciler matematiğin kullanımına
tamamen bir karşı duruş sergilememekle beraber, matematiksel biçimselleştirmelerin bir amaç
olarak kullanılmasına itiraz etmektedir ve bunun derin bir şizofreni yarattığını
söylemektedirler.
Üçüncü olarak, Neo-klasik iktisadın hegemonyasına yönelik bir eleştiri söz konusudur. İktisat
eğitiminin Smith, Keynes, Marx, Galbrith vb. iktisatçıları ve kuramlarını bir arada ve tarihsel
bir perspektifle ele alınması gerektiğini vurgulamaktadırlar.
Bu hareketin ilk olarak Fransa‟da başlamasının bazı özel nedenleri vardır. Bunlardan ilki
Fransa‟da tarihsel olarak radikal eğilimlerin her zaman güçlü olması, diğeri ise Fransa
entelektüel geleneğinde sosyal bilimlerin yerinin çok önemli olmasıdır.
3 http://www.paecon.net/PAEtexts/a-e-petition.htm
3
Hareket daha sonra Belçika‟ya yayılmış, ancak ortodoks iktisadın kalesi olan İngiltere ve
ABD‟de kıpırdanma geç olmuş, 2002 yılında açıklanan Harvard Üniversitesi öğrenci
bildirisiyle bu ülkelerde de hareket ses getirmeye başlamıştır.4
Post otistik hareket çok sayıda destekçi bulmuştur, Franda‟da muhalif hareket de 31 Ekim
2000‟de Le Monde‟de yayınlanan 8 makale ile tartışmaya katılmıştır ancak yayınlanan
metinlerin genel özelliği, post otistik iktisat hareketinin matematiğin aşırı kullanımına ilişkin
eleştirilerin, matematiğin tamamen dışlanması biçiminde algılanmasına ilişkin olmasıdır.
2001 yılının Haziran ayında Cambridge Üniversitesi‟nden bir grup öğrenci, Eylül ayında da
A.B.D.‟de Kansas City‟de toplanan yirmi iki farklı ülkeden öğrenci, öğretmen ve
araştırmacılar tartışmayı desteklediklerini belirten bildirileri yayımlamışlardır.
Bütün bunlar olurken, Fransa‟da, tartışmanın gündeme oturması ile hükümet konuya
müdahale etmeye gerek duymuş ve Fransa eğitim bakanı Jack Lang, LE Monde‟de yaptığı
açıklama ile konuyla yakından ilgileneceğini bildirmiştir. Fransa‟da eğitimi incelemek için
görevlendirilen heyetin başkanı P Fitoussi, yapılan araştırmalar sonucu oluşturulan raporda
öğrencilerin haklı olduğu vurgulanmasına rağmen, çoğulculuk talebi ile ilgili hiçbir görüşe
yer vermemiştir.5
Fransa‟da başlayıp ardından İngiltere ve A.B.D.‟ye sıçrayan tartışma bugüne gelindiğinde
dünyanın birçok farklı ülkesinde ses getirmiştir. Brezilya‟dan Japonya‟ya çok sayıda ülkenin
öğrencileri ve akademisyenleri birbiri ardına çalışmalarını yayımlamışlardır6.
2012 yılında Harward‟ın Econ10 sınıfı, “An open letter to Mankiw” başlığıyla profesör
Gregor Mankiw‟in dersini; tek taraflı olmak, diğer iktisadi görüşlere yer vermemek ana
temaslı ve post otistik iktisat hareketinin temel metinlerindeki diğer eleştirileri de tekrarlayan
bir metin yayınlayarak dersi terk etmişlerdir7. Bu yeni tepki, beraberinde savunuları da
getirmiştir8.
Türkiye‟de de, “İktisat” dergisi bir sayısını iktisat eğitimine ayırmış ve post otistik iktisat
hareketine geniş yer vermiştir. Bu sayıda, İzzettin Önder, Ahmet İnsel gibi akademisyenler
hareket üzerine makaleler yazmıştır. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ iktisat
öğrencileri bildiriler yayınlamışlardır.9 Ancak Türkiye‟de post otistik iktisat hareketinin önerdiği
biçimde bir süreci oluşturacak adımlar atılmadığı görülmektedir. Dünya geneli ile karşılaştırıldığında
harekete gösterilen tepkilerin oldukça az sayıda olduğu söylenebilir.
Erol Manisalı, 9 Ağustos 2004‟te Cumhuriyet‟te yazdığı “Bıçak Sırtı” adlı yazıda10
Paris'te 2000'den
beri başlayan bu "öğrenci ağırlıklı" akademik başkaldırının aslında Batı kapitalizminin son iki yüz yıl
içinde üretip sahneye koyduğu iktisat öğretisine karşı bir hareket olduğunu, bu öğretinin Batı
4 Serap Durusoy 2008, “İktisat biliminin yeri ve yöntemi neden sorgulanıyor?”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:5,
Sayı:1, syf .5
5 Gilles Raveaud, “Support the Report”, Post Autistic Economic Review, Issue No: 4,
http://www.paecon.net/PAEReview/wholeissues/issue4.htm
6 İnternet aracılığıyla da bu hareket yayılmaktadır. “autism- economie.org” ve Edward Fullbrock‟un yaptığı “post autistic
network” www.paecon.net adlı internet sitesinin açılmasıyla hareket uluslararası bir yön kazanmıştır. Bu sitelerin 145
ülkeden çok sayıda takipçisi bulunmaktadır. Türkiye‟de de “ceterisparibus.net” post otistik iktisat dosyası oluşturarak temel
metinlere ve çeviri metinlere yer vermektedir.
7 http://hpronline.org/harvard/an-open-letter-to-greg-mankiw/
8 Hatta bazı muhafazakâr öğrenciler Mankiw‟in Neo-klasik bir iktisatçı değil, Keynesyen olduğunu vurgulayan
açıklamalarda bulunmuş, ancak bu savunular, geniş etki yaratmamıştır.
9 ceterisparibus.net bu konuyla ilgili bir başlık açtı ve bugün post otistik iktisat hareketinin temel metinlerine buradan
ulaşmak mümkündür. 10
http://www.ceterisparibus.net/kitap/postotistik/cumhuriyet.htm
4
kapitalizminin (ve emperyalizminin) öğretisi haline geldiğini vurgulamış, ve hakim paradigmanın
yerküredeki büyük çoğunluğun iktisat öğretisi olmadığını da önemle belirtmiştir.
2. Otistik İktisadın Tanımı
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencilerinin post otistik iktisat hareketine katkı
sağlamak amacıyla hazırladıkları metin; otizmin tanımını yaparak başlamaktadır. 11
Bu
tanımlarda, otizmin; özünde gerçeklerden kaçarak imgesel olaylara bağlılık geliştirme, kendi
içine kapanıp dış dünya ile teması asgariye indirme hali olarak karşılık bulmaktadır.
Post otistik iktisat, tanımındaki otistik kelimesi burada anormal sübjektiflik, gerçeklerden
uzak hayal dünyasını tercih etmek anlamında kullanılmaktadır.12
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, otistikliğin Neo-klasik iktisada yöneltilen bir eleştiri
değil, iktisadi gerçekliğin yalnızca Neo-klasik iktisat çerçevesinden açıklanmasının otistik
sonuçlar doğurduğunun iddia edilmesidir.13
Kelimedeki “post” ise, nötr bir ifade olup, olumlu, olumlu ya da olumsuz herhangi bir duruma
referans etmemekte, yalnızca “sonra” (after) anlamına gelmektedir.14
3. İktisadın Metodolojisi:
“Tümdengelim/Metodolojik Bireycilik/ Rasyonellik”
Metodoloji tartışması yapmak, meseleye ilişkin ortaya konan sorunların açıklanmasında son
derece işlevsel katkı sağlamaktadır. Bu kapsamda, çalışmanın bu bölümünde hakim iktisat
paradigmasının en önemli meşrulaştırma araçlarından olan tümdengelim, metodolojik
bireycilik, rasyonellik üzerinde durulacaktır.
Tümdengelim (dedüksiyon) zihnin genel yargılardan özel sonuçlar çıkarmasıdır. Steeve
Fleetwood‟un ifadesiyle,
“tümdengelimcilik bir şeyi, bir grup başlangıç koşulundan, varsayımlardan, aksiyomlardan
ve sonuç çıkartma mekanizmasını çalıştıran bir kapsayıcı kanundan ve/veya olayların farklı
türden bazı sabit birleşimlerinden söz konusu olguya dair bir çıkarımda ya da tahminde
bulunarak açıklamaya çalışır. Bir tümdengelim oluşturmak için kapsayıcı kanunlara ihtiyaç
duyulur. Örneğin, tüm çiçekler ilkbaharda açar önermesi tüm çiçeklerin ilkbaharda
açacağına dair kapsayıcı bir kanun ile ifade edilir. Sonraki adım, papatyanın bir çiçek
olduğunun söylenmesidir. Son adım da, o halde papatyanın da ilkbaharda açacağı
çıkarımının yapılmasıdır”.
Böylesi bir yaklaşım, günümüz iktisadi analiz yöntemlerinde kullanılan çıkarım yöntemi ile
aynıdır. Neoklasik iktisat, Marshall‟dan itibaren kaynakların etkin dağılımı konusu
3 Post Otistik İktisat Hareketine Katkı, İÜ İktisat Fakültesi Öğrencilerinin (Karıncalar) Hazırladığı Broşür Metni
http://www.geocities.ws/ceteris_tr2/karincalar.htm http://www.ceterisparibus.net/metodoloji/pae.htm#2
12 The american heritage dictionary
13 Ardıç,K ve Acar,G, age, syf : 12
14 Edward Fullbrook, “What‟s in the name?” , post autistic Review, Issue No: 4
http://www.btinternet.com/~pae_news/review/issue4.htm , 24.03.2012
5
çerçevesinde bu yönteme odaklanmıştır.15
Bu yöntemde, matematiksel analiz ön plana
çıkarılmış ve olgular arasında mekanik ilişki kurulmuştur. Alan Woods ve Ted Grant‟ın
vurgusuyla
“tam olarak söyleyecek olursak, bu sorun biçimsel mantık açısından, öncüllerin doğru ya da
yanlış olmasının fark etmeyeceği bir sorundur. Sonuçlar öncüllerden doğru bir biçimde
çıkarıldığı ölçüde, çıkarımın tümdengelimsel olarak geçerli olduğu söylenir. Önemli olan,
geçerli ve geçersiz çıkarımları birbirinden ayırt etmektir. Böylece aşağıdaki iddia biçimsel
mantık bakımından tümdengelimsel olarak geçerliydi. Tüm bilimcilerin iki kafası vardı.
Einstein bir bilimciydi. O halde, Einstein’ın iki kafası vardı. Çıkarımın geçerliliği konuya
zerrece bağlı değildir. Böylece biçim içeriğin üzerine çıkarılır”.
Sosyal bilimlerde iki yöntem vardır. Bunlardan birincisi bireylerden yola çıkmak, ikincisi ise
sosyal yapılardan ve tarihsel koşullardan hareket etmeyi ve bireyi bunların birer pasif
yansıması olarak görmektir.
Bildiğimiz gibi Neo-klasik iktisat da (Robinson Cruso örneğinden de anlayacağımız üzere)
bireyin otonom davranışları sonucu toplumun olumlu bir şekilde işleyeceğini ve böylece
toplumun maksimum refah ulaşacağını iddia eder. Toplumu bireyden yola çıkarak açıklama
durumu metodolojik bireycilik olarak tanımlanmaktadır ve Neo-klasik iktisadın en sorunlu
yanlarından birini oluşturur.
Neo-klasik iktisadın, toplumun bir kişiden oluştuğuna ve ekonomide tek bir mal olduğuna
ilişkin16
varsayımları, iktisat eğitiminin her aşamasında tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır.
“Neoklasik anlamda bir iktisadi aktör olmak insan için bir kelime oyunudur, çünkü bir
iktisadi aktör hem faydasını hem de karını eş zamanlı olarak maksizmize eden bir varlık
olarak davranamaz. Standart iktisatta tüketim ve üretim, iki farklı aktöre ait olan iki farklı
davranıştır. Fakat gerçek yaşamda aynı birey çoğu zaman hem üretici hem de tüketicidir.
Hem üretim hem de tüketim için zaman gereklidir. Bu yüzden gerçek yaşamda bir
üretici/tüketici tarafından yapılan herhangi bir fayda ya da kar maksimizasyonu, aynı sınırlı
zaman dilimi içinde gerçekleşmek zorundadır. Sonuç olarak bu tür aktörlerin gerçek
davranışlarına ilişkin bir tanımlama, söz konusu her iki boyutu da eş zamanlı olarak
kapsamalıdır. Neoklasik teori bunu yapamaz.”17
İktisat teorisindeki rasyonellik varsayımı, birçok matematiksel hesaplamaya olanak
tanıdığından ortodoks teorinin yapı taşıdır. Davranışlarda mekaniklik gerektiren bu
varsayımla beraber, daha önce de sözünü ettiğimiz bireyci metodoloji ve evrenselliğin ön
koşulu da sağlanmış olmaktadır. Bu, evrensellik ise ancak rasyonellikle sağlanabilmektedir.
Her koşulda rasyonel davranan homo economicus ile birlikte, bireylerin fayda ve
maksimizasyon davranışlarını açıklamak ne kadar kolay hale geldiyse, bununla beraber sosyal
meselelerden uzak durmak için gerekli perde de çekilmiş olmaktadır. Çünkü, bireyin her
davranışı onun “rasyonel” bir seçiminden kaynaklanır ve bu bağlamda sosyal analizin önemli
bir bölümünde var olması gereken ahlak, teori dışına itilir.
15
Gökmen T Acar, 2008, age,syf.5
16
Acar, age , syf. 63
17
Katalin Martinas, 2004, “Fayda Maksimizasyonu İlkesi Gerekli mi?”, çev. Gökmen Tarık Acar, (Ed.) Ardıç,
K., Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul
6
Özetle; Neo-klasik teori karmaşık bireylerin davranışlarını açıklayabilmek için, tüm bireylerin
rasyonel olduğu gibi dar bir varsayımla, büyük iktisadi yapılara açıklamalar bulmaya
çalışmaktadır. Fonksiyonel hesaplar yapabilmeyi, matematik modelleri kullanmayı böylece
kolaylaştıran ortodoks iktisat camiası, toplumun doğal yapısından hiçbir özelliği veri
almayarak, kendi kurduğu “varsayımlar dünyasını” oldukça iyi açıklamaktadır. Bu nedenledir
ki; post otistik iktisat hareketinin bildirilerinin temel eksenini “daha fazla gerçekçilik” istemi
oluşturmaktadır.
4. Amaç ve Araç Olarak Kullanılması Kapsamında “Matematik”
İktisatta matematiğin aşırı ve anlaşılmaz biçimde kullanılması ve matematiğin bir araç
olmasının ötesinde artık yalnızca amaç olarak kullanılır hale gelmesine yönelik eleştiriler,
post otistik iktisat hareketinin merkezinde yer almaktadır.
İktisadi analizde matematiğin kullanımı konusu, post otistik iktisat hareketine karşı çıkanlar
tarafından tuhaf bir şekilde yanlış anlaşılarak bu hareketin içinde bulunan öğrencilerin ve
akademisyenlerin matematiğin kullanımını tamamen ortadan kaldırmayı amaçladıkları
yönünde bir söyleme dönüşmüştür. Oysa istenen çok açıktır: “matematiğin bir amaç olarak
kullanılmasına hayır” der post otistik iktisat hareketi.
Matematik ortodoks iktisatçılar için çok önemlidir, çünkü; aynı monopol piyasalarda
firmaların önünde engeller olduğu gibi olduğu gibi, matematik de iktisada girişin önündeki
engellerden biridir. Ortodoks bir iktisatçı matematik alanındaki yetkinliğini kanıtladığında bu
teknik avantajı ustaca kullanmayı bildiğinden, O‟nu her fırsatta bir silah olarak kullanır ve bir
sonraki adımda matematik ile açıklan(a)mayanı bilim dışılığa iter.
“İktisadın kendisini fiziğe benzeyen bir bilim haline getirmek istediğini vurgulayarak, bunu
da matematikselleştirmeye, biçimsel modellemeye ve sonuç olarak da tekniğe ve biçimsel
zarafete tapınmaya yol açtığını” ve iktisatçıların asıl taklit ettiği şeyin matematik olduğunu
vurgulayan Blaug, “iktisadı piyasa, fiyat, ürün gibi kelimeleri kullanan bir çeşit sosyal
matematiğe çevirdik” demektedir. “Ekonometrinin iktisat teorisi kadar ön plana çıktığına” da
dikkat çeken Blaug, “neredeyse kendi başına bir amaca dönüşmüş olan zaman serileri
analizini yapmak için yeni iktisadi analizlerle dolu olduğunu” vurgulamaktadır. Blaug
alternatifin ise, “daha fazla tarih kullanmak, burnumuzu veri karmaşasının içine daha fazla
sokmak, anketler yapmak, insanların fikirlerini sormak, davranışlarını gözlemlemek”
olduğunu söylemektedir.18
Benzer şekilde, Prof. Dr. İzzettin Önder de, bir makalesinde:
“Matematik, tabiatıyla çok güçlü bir araç, bu doğru, fakat matematik bir araç olmaktan öte,
bir amaç haline getirildi. Olayları bilimsel bir görüntüyle bulandırıyor. Oysa her şey
matematikle açıklanabilir olmadığı gibi, bu aletin boyutlarını çok iyi bilerek kullanmak
gerekli. Fakat bunu her şeyde kullanılabilecek ve kullanıldığı zaman da sosyal boyutu
tamamıyla dışlayacak bir hale getirmemek lazım.” demektedir.19
18
Ardıç, K., Gökmen, T. Acar: “formalizmin sorunları Mark Blaug ile bir röpörtaj”, Kaya ARDIÇ (Ed.),(çev)
gökmen Tarık acar, Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, 2004, s.165-168.
19
İzzettin Önder, “İktisat Eğitiminin Niteliği”, İktisat Dergisi, Sayı.415, 2001, s.12.‟den aktaran Alyjan
Dotletow, 2008, “Türkiye‟de İktisat Eğitiminin Değerlendirilmesi ve Egemen Öğreti olan Neoklasik İktisadın
Eleştisi”, Yüksek Lisans Tezi syf. 116
7
5. Çoğulculuk
Çoğulculuk konusu; post otistik iktisat hareketinin en önemli eleştirisini oluşturmaktadır.
Üniversite eğitiminin temel özelliği; derslerin çeşitliliği ve öğrencilerin eleştirel düşünce ile
eğitilmesidir. Bunun yoksunluğu ise, öğrencileri, hem tek tipleştirmeye hem de rasyonel
temsili aktörlerle (bu aktörlerin denge kavramına dayanması, fiyatların piyasa davranışını
belirleyen temel faktör olması gibi sınırlı iktisadi önermelerle) gerçek dünyayı
anlamlandırmaya zorlamaktadır.
İktisat biliminde sadece Neo-klasik iktisat varmış gibi davranmak, dünyanın genelinde
görülen, yaygın bir durumdur. Her iktisat okulu farklı odak noktalarından hareketle bütünü
açıklamaya çalışmışlardır. Örneğin Marksist iktisadın sınıf çatışmalarından ve toplumsal güç
ilişkilerinden hareketle bir açıklama getirir veya ekolojik iktisat çevre kirliliği ve
sürdürülebilirlik üzerinden bir tanımlamaya girişir. Bu okullardan her biri iktisadi gerçekliğin
belirli bir yönünü kendi araçlarıyla analiz eder, işte çoğulculuk bu nedenle önemlidir. Ancak
ve ancak, bunların oluşturduğu bir bütün anlamlı bir bütün olacak, içinde bulunduğumuz
koşulları anlamamıza yardımcı olabilecektir.
Buradan da anlaşılacağı üzere, çoğulcu bir yaklaşımdan bahsedeceksek, diğer teorileri rakip
teori olarak gören anlayıştan hızla uzaklaşmalıdır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta da,
çoğulculuğun her şeyi kabul etme ile aynı anlamda olmadığıdır. Burada bilimsel ya da
bilimsel olmama ayrımına dikkat edilmesi gerekir. Jacques Sapir‟e göre,
“çoğulculuk talep etmenin, yalnızca gerçekçilik gereksinimi ile uyumlu bir metodoloji
geliştirdiğimiz sürece bir anlamı olabilir. Çoğulculuk, için ilk zorunlu koşul bilimsel
hoşgörüdür.20
Çünkü bilimsel hoşgörünün olmadığı bir yerde çoğulcu bir yaklaşımın inşa edilmesi çok zor
olduğu açıktır. Çoğulculuk yalnızca farklı iktisadi bakış açılarını bir arada bulma olarak
düşünülmemeli, bunun yanında çoğulculuğun iktisadın beşeri bilimlerle olan bağlarının asla
koparılmaması ile de ilgili olduğu unutulmamalıdır.
Herhangi bir disiplinin; insan yaşamını kavrayabilmesi tarih, sosyoloji, felsefe, antropoloji
gibi sosyal bilimlerle eşgüdümlü bir biçimde hareket edebilmesiyle mümkün olacaktır.
Disiplinler arası bağlantıların arttırılması, öğrencilere bu derslerin de içerildiği bir müfredat
sunulması, iktisadı interdisipliner bir hale getirecek ve öğrencilerin çok boyutlu bir bakış açısı
edinmesine yarayacaktır.
Rotering‟e göre, Neo-klasik iktisat, iktisadi aktivitenin insana ilişkin hedeflerini ve insan
maliyetini gösteremez. Bunlara ilişkin terimleri ve kavramları yoktur. Sınıf ilişkilerine
değinemez, çünkü fiyatların ve mübadelenin sosyal temellerini uzun zaman önce reddetmiştir.
Kapitalizmin altında yatan dinamiklerle ya da laik eğilimlerle de başa çıkamaz, çünkü araçları
yüzeyde piyasa aktivitesiyle sınırlanmıştır. Ayrıca ekolojik sınırlamalarla da baş edemez
çünkü kaynakların sınırsız olduğu temel varsayımı üzerine oturtulmuştur.21
Neo-klasik öğretide kapitalist sistemin veri olarak alınması, piyasa ekonomisinin optimal
sonuçlara ulaşacağını göstermeye çalışan teorik modele dayanması ve iktisadın görev alanının
mevcut sosyo-ekonomik yapı ile sınırlandırılması da önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu
20
Acar, 2008, age, syf. 210
21 Frank Rotering, 2002, “Towards a New Economics” Post Autistic Review, Issue no.14, June 2002, (Çevrimiçi)
http://www.btinternet.com/%7Epae_news/review/issue14.htm, 4 Aralık 2002.
8
düşünce tekeli devam ettikçe ekonominin yeniden biçimlendirilebileceği düşünülemez.
Örneğin mal ve hizmetlerin piyasa mekanizmaları aracılığıyla dağıtılıp kapitalist sınıf yapıları
içinde üretilmeleri “doğa kanunu” mertebesinde olgular olarak kabul edilmektedir.22
Cohn;
“heterodoks paradigmalar; ders kitapları iktisadının pozitivist modernist epistemolojisini,
refah meselesini ele alışlarını, soyutlamayı aşırı ve uygunsuz biçimde ele alışlarını,
metodolojik bireyselciliğe olan aşırı bağlarını ve bu kapsamda homo economicus’u evrensel
bir figür olarak yansıtmalarını, Neo-klasik teorinin kusursuz bilgi varsayımını, ekonominin
parasal karakterinin analiz dışına itilmesini, tam rekabet varsayımı gibi kavramları
reddedilmektedir.23
Cohn, Neo-klasik teorinin “alt metinler”ine ayrıca vurgu yapmaktadır. Çünkü, ders
kitaplarında bazı örtük iddialar ve yönlendirmeler bulunmaktadır (Neoklasik iktisat bilimsel
bir teoridir, bu yüzden fiziktekine benzer yöntemler gerekir.. piyasanın ürettiği sonuçlar özgür
tercihi yansıtır.. insanlar doğası gereği aç gözlüdür…kapitalizmin alternatifi yoktur…iktisadi
teorinin amacı, her ikisi de insanın mutluluğu için bir temel sunduğundan iktisadi etkinlik ve
büyümeyi teşvik etmektir.. önermeleri gibi).
Heterodoks iktisat yazını ise, iktisadi analizin daha fazla öznel ve ideolojik içeriğe sahip
olduğunu, piyasaların hem serbest hem de zorlayıcı seçimler sunduğunu vurgulamaktadır.
Ayrıca heterodoks teori iktisadi büyüme ile refah arasındaki bağlantının, Neo-klasik
kitaplardakinden çok daha karmaşık olduğunu vurgulamaktadır. Nitekim, günümüzde yüksek
büyüme oranlarına sahip gelişmiş ekonomilerde gelir dağılımı adaletsizliğinin giderek daha
da derinleşmesi Neo-klasik teorinin getirdiği açıklamaların eksikliklerini gözler önüne
sermektedir.
Heterodoks teori; hakim iktisat paradigması tarafından analiz dışına itilen, eşitlik, çevre
sorunları ve piyasa dışı ekonomilerin doğası (ev ekonomisi) iktisadi çözümlemeye dahil
edilmesini savunmaktadır.
6. İdeolojiden Bağımsız Bir İktisat Düşünülebilir mi?
Egemen iktisada yöneltilen eleştirilerden bir diğeri de, kapitalist ideolojiyi fazlaca ön plana
çıkarmasıdır. Eleştirilerin temel hedefinde, iktisat biliminin bugünkü temel araçlarının yani
metodolojisinin, varsayımlarının, önerdiği politikaların kapitalizmin meşrulaştırılmasında rol
oynadığı, bulunmaktadır.
Tarihsel perspektifte incelediğimizde, doğa bilimlerinin yükselişi ile 16. yy da ticari
kapitalizmin yükselişiyle birbirine bağlıdır. Bu bilimlerin vardığı sonuçlar sanayiye ve
burjuvazi sınıfına hizmet ettikçe, yayılmış ve kendisine destek bulmuştur. 16.-17. yy‟da
merkantilist hareketle kendini gösteren bilimsel uğraşın niteliği değişmiş ve bunun sonucu
gelişen modern iktisat öğretisi de, Ortaçağ‟ın statükocu düşüncesine karşı koyuşun bir ürünü
olarak ortaya çıkmıştır.
Herkesin eşit ve özgür görüldüğü bu liberal sistem; aydınlanmanın, Fransız devriminin ve
düşünce alanında yaşanan tüm dönüşümlerin tetikleyicisi olmuştur.
22 Bernand Guerrien, 1999, “Neo-Klasik İktisat”, Çev.: Ertuğrul Tokdemir, İletişim Yayınları,
İstanbul, s.13-14
23 Steve Cohn,2004, “Neoklasik Temel Metinlerin Ortak Zeminde Eleştirileri”, (çev) Ahmet Büyükduman Kaya Ardıç (Ed.),
Post Otistik İktisat İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.188
9
“Herkes eşit haklara sahiptir ve özgür birey kendi çıkarlarını koruduğu sürece ideal olana
ulaşılacaktır”.24
Adam Smith‟in fikirlerinin temeli, doğadaki düzenin toplumda da olabileceği
üzerineydi. Zaten Smith‟in yaşadığı dönemi göz önüne alacak olursak, O‟nun çıkar güdüsüne
bakışı ve piyasanın kendiliğinden düzene geleceği, bir “doğal yasa” etrafında şekilleneceği
yönündeki görüşleri dönemin tipik özelliklerini yansıtmaktadır. Klasik teorinin ardından gelen
Marksist teori ise, klasiklerin aksine ekonomi politiğin yönünü sıkı sıkıya topluma çevirmiş,
sınıf, sömürü, artık değer ve en önemlisi bölüşüm ilişkilerini iktisadi analizin gündemine
almıştır.
Modern iktisadın, ortaya çıkışından bu yana eleştirilmesine karşın hala ayakta durmasının
nedeni, iktisadın merkezinde ekonomi politiğin bir diğer deyişle ideolojinin var olmasıdır,
denmektedir. Schumpeter‟in de ifade ettiği gibi, ideoloji bilim için bir engel değil, aksine
gerekliliktir ve araştırmak, formüle etmek, savunmak ya da eleştirmek için yapılan tüm
seçimlerin ideoloji tarafından belirlenmesi söz konusudur. Yani ideolojik algı olamadan
bilimsel çalışmaya başlamak söz konusu değildir.
7. Başka Bir İktisat Mümkün (mü)?
Fransa‟daki ilk adımın atıldığı Ecole Normale Superieure‟ın öğretim üyeleri ve post otistik
iktisadın kurucusu kabul edilen Gilles Raveaud; günümüz iktisadının kurtarabilmesi için en
baştaki yani birinci sınıftaki uygulamalara son verilmesi gerektiğini söylemektedirler.
Neo-klasik iktisadın birinci yılda öğretilmesinin, bütün iktisat öğretim üyeleri için utanç
kaynağı olduğunu vurgulayan Raveaud, eğitimin ilk yılında Neo-klasik iktisat okulundan önce
var olan Smith, Ricardo ve Marx‟ın öğretilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Neo-klasik
okulun, ilk yılda öğretilmesinin “iktisadın gerçeklerle bir bağlantısı olmadığı, karşılığı
olmayan eğriler çizip eşitliklerle oynuyoruz mesajı vererek, öğrencilerin iktisadı terk
etmelerine ya da iktisadın içinde pasifleşmelerine vurgu yaptığını” savunmaktadır. Raveaud;
iktisat öğretim üyelerine seslenerek, durumun vahametini anlamaları için, “öğrencilere
yalnızca kendilerine öğretilenler ile gazetelerde okudukları arasında nasıl bir bağ
kurduklarını sormalarını” önermektedir.25
Kansas City önerisinde ise,
iktisadın kökten bir reforma ihtiyacı olduğunu düşünen grup insan davranışlarının daha geniş
kapsamlı ele alınması gerektiği, kültürün analizlerde önemli, bir gösterge olduğunun kabul
edilmesi gerekliliği, yeni bir bilgi teorisine ihtiyaç duyulduğu, deneysel altyapıların
geliştirilerek, daha fazla katılımcı gözleme ve vaka çalışmalarına yer veren gelişmiş
yöntemlerin kullanılması gerektiği ve iktisat için disiplinler arası diyalogun çok önemli bir
yere sahip olduğu vurgulanmaktadır26
Ben Fine „a göre; iktisat kendi tarihini ve gerçeklerini görmezden gelmektedir. İktisat
disiplini, sistematik bir biçimde atamalarda, ödül mekanizmalarında, dergilerde, ders
kitaplarında ve eğitimde alternatiflere karşı hoşgörüsüzdür. Fine, bu “göz ardı ediliş ve
tutarsızlık” kullanılan metodolojiden kaynaklanmakta ki; “varsayalım ki” ,“ceteris paribus”
24
Acar, 2008: 124
25
Guerrien ve Ötesi üzerine, Gilles Raveaud, (çev) Gökmen Tarık Acar, Kaya Ardıç (Ed.), Post Otistik İktisat İçinde,
İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf 72-73
26
http://www.paecon.net/PAEtexts/KansasCity.htm
10
gibi kavramlar bunun en önemli kanıtıdır demektedir. O‟na göre, iktisat alanında dünya
genelinde, Heterodoksluk ve özeleştiri dışlanmıştır ve Amerikalılaşma hakimdir.27
James Bondio, yeni bir iktisat için 4 yeni varsayım başlıklı yazısında Neo-klasik iktisadın
“rasyonel insanı” ve “içsel ve dışsal kapama koşulları”na karşılık normların ve toplumun
etkisine vurgu yaparak şunları sıralamaktadır;28
1. İnsanlar kendi varlıklarında ve çevrelerindeki her şeyde bir anlam ve değer ararlar.
2. Hepimiz normların etkisi altındayız.
3. İnsanlar grupların herhangi bir anda, kendileri için en önemli olan normları
benimserler.
4. Grupların önemi; bazen birbiri ile çelişen iki güce, kişisel gelişmeye ve içinde
bulundukları duruma bağlı olacaktır.
Bu varsayımlara göre, iktisadi sonuçlar her zaman “optimal” değildir ve insanlar; “rasyonel
iktisadi aktörler” olarak “sübjektif beklenen fayda teorisine göre modelleştirilmek” zorunda
değildir. Aynı şekilde, firmalar da; “karlarını maksimize eden yapılar” olarak ele alınmak
zorunda değildir. Bunun yerine, insanlar; “değer kazanmak, başkaları tarafından saygı görmek
için anlamlı bir şey elde etme amacıyla da hem arz hem de talep eğrisi üzerinde hareket
ederler”.
Bondio makalesinde, diğer heterodoks iktisatçılar gibi, “toplum analizi aracılığı ile tüketici ve
üretici analizlerinin birleştirilmesi, matematiksel mantığa daha az ve gerçekliğin
gözlemlenmesine daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği, metodolojinin bireycilikten grup
analizine doğru kaydırılması gerektiğini savunmaktadır. Burada kastedilen işbirliğinin,
cinsiyetin, sınıfsal çatışmaların, toplumların ve kültürlerin karakteristik özelliklerini de içine
alarak açıklanması” gerektiğini vurgular. Grupların ve normların gelişimini ve ortaya çıkışını
analiz ederken, açık tarihsel perspektiflere gereksinim duyulması da Bondio‟nun bir diğer
önemli vurgusudur.
Galbraith ise, “iktisadın gerçek problemlere odaklanması gerektiğini, iktisat eğitiminde makro
mikro ayrımına son verilmesini, matematiğin; basit düşünceleri formüllerle
karmaşıklaştırmak yerine, basit yapıların ardındaki karmaşık anlamları aydınlatması
gerektiğini, Smith, Marx, Keynes, Veblen, Schumpeter gibi büyük iktisadi düşünürlerinin
öğrencilere mutlaka öğretilmesini, Neo-klasik soyutlamalardan (sosyal sermaye, doğal
sermaye vb.) çıkartılan popüler yapıların reddedilmesinin son derece önemli olduğunu”
belirtmekte ve benimseyeceğimiz yeni iktisat anlayışının, güç ilişkileri ve ayrımcılık gibi
konuları da açıklayabilir nitelikte olmasına vurgu yapmaktadır.
Bu eleştiriler ışığında günümüz iktisat eğitimine baktığımızda, gerçekten de, ABD kaynaklı
ders kitaplarının ana bilgilenme kaynağı olduğu, dolayısıyla tek kutuplu dünyanın tek boyutlu
bilim anlayışının halim olduğu açıkça görülmektedir. Ayrıca, İktisat yazınının İngilizce
olması, öğrenciler için büyük bir açmazdır. İngilizce iktisat bölümlerinde, anadili Türkçe olan
akademisyenler ve öğrencilerin iktisadı, İngilizce anlatıp/anlamaya çalışmaları da oldukça
garip (!) bir durumdur.
Burada özellikle vurgulanması gereken husus, anadilde iktisat probleminin, iktisadın dilinin
İngilizce olmasından çok, sorunun kendi dilinde dahi iktisadi bir bakış açısı elde edememiş
27
Ben Fine, 2004, “Sıra dışı Bir Disiplin”,(çev) gökmen Tarık acar, Kaya Ardıç (Ed.) Post Otistik İktisat İçinde,
İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.120-122
28
James Bondio, 2004 , “Yeni Bir İktisat İçin 4 Yeni Varsayım”, (çev) Gökmen Tarık Acar, syf.139-143
11
öğrencilere, iktisadı İngilizce öğretmeye/anlatmaya çalışmanın, aradaki uçurumu daha da
derinleştirmesiyle, ilgili olduğudur.
Tüm bu tartışmalar ışığında, başka bir iktisat mümkün mü sorusuna verilebilecek cevap şudur;
Evet, başka bir iktisat mümkündür !
Bu bağlamda yapılması gereken ilk şey; iktisat için yeni bir metodoloji oluşturmak, iktisat
eğitimi veren birimlerde eğitim programlarının değiştirmek, her türden çoğulculuk isteğine
olumlu cevap vermek olacaktır.
Kaynakça
Ardıç, K., Gökmen, T. Acar, 2004, “Post Otistik İktisat Hareketinin Tarihçesi”, Kaya Ardıç (Ed.), Post Otistik İktisat
İçinde, İFMC Dergisi Yayınları, İstanbul
Acar,T.G, 2007, Tarihsel Koşullar Açısından Neoklasik İktisadın Ortaya Çıkış Süreci,
http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr2/g_acar4.doc.
Acar, T,G., 2008, “İktisadı Değiştirmek Neoklasik İktisada Eleştirel Bir Yaklaşım” İletişim Yayınları, İstanbul
Demir,Ö,. “Stratejik bir bilgi alanı: iktisat metodolojisi” , İktisatta Yöntem Tartışmaları, (ed.) Ömer Demir, Vadi Yayınları,
Ankara, 1996
Guerrien,B, 1999, “Neo-Klasik İktisat”, Çev.: Ertuğrul Tokdemir, İletişim Yayınları,İstanbul, s.13-14,
Dotletow,A, 2008, “Türkiye‟de İktisat Eğitiminin Değerlendirilmesi Ve Egemen Öğreti Olan Neoklasik İktisadın Eleştisi”,
yüksek lisans tezi syf 116
Fullbrook,E, “What‟s in the name?” , post autistic Review, Issue No: 4 http://www.btinternet.com/~pae_news/
review/issue4.htm , 24.03.2012
James, K. Galbraith, “Lütfen Artık İlerleyeblir miyiz? Guerrien Tartışması Üzerine Bir Not”, Post Otistik İktisat, (ed) Kaya
Ardıç, İFMC İktisat Dergisi Yayınları, İstanbul, syf.216
Manisalı, E, 2004, Bıçak sırtı, Cumhuriyet Gazetesi http://www.ceterisparibus.net/kitap/postotistik/cumhuriyet.htm
Mankiw‟e Açık Mektup, http://hpronline.org/harvard/an-open-letter-to-greg-mankiw/
Post Otistik İktisat Bildirileri, http://www.paecon.net/PAEtexts/a-e-petition.htm
Post Otistik İktisat Hareketine Katkı, İÜ İktisat Fakültesi Öğrencilerinin (Karıncalar) Hazırladığı Broşür Metni
http://www.geocities.ws/ceteris_tr2/karincalar.htm http://www.ceterisparibus.net/metodoloji/pae.htm#2
Raveaud,G., “support the Report”, post autistic Economic Review, Issue No: 4,
http://www.paecon.net/PAEReview/wholeissues/issue4.htm
Rotering, F, 2002, “Towards a New Economics” Post Autistic Review, Issue no.14, June 2002,(Çevrimiçi)
http://www.btinternet.com/%7Epae_news/review/issue14.htm, 4 Aralık 2002.
Serap Durusoy (2008), “İktisat biliminin yeri ve yöntemi neden sorgulanıyor?”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:5, Sayı:1, syf 5
Yay, T., Avusturya iktisat Okulunun Tarihsel gelişimi ve metodolojisi, syf: 5, http://72.29.74.39/~
turanyay/files/other/piymetod.pdf