+ All Categories
Home > Documents > Karakuyu Gölü Sulak Alanı ve Başlıca Problemleri (Karakuyu Lake Wetland and Its Main Problems)

Karakuyu Gölü Sulak Alanı ve Başlıca Problemleri (Karakuyu Lake Wetland and Its Main Problems)

Date post: 12-Jan-2023
Category:
Upload: ikc
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
18
KARAKUYU GÖLÜ SULAK ALANI VE BAŞLICA PROBLEMLERİ Yrd. Doç. Dr. Selahattin POLAT Arş. Gör. Yıldız GÜNEY Arş. Gör. Mehmet DENİZ ÖZET Bu çalışmada Karakuyu gölü ve çevresinin jeolojik, jeomorfolojik ve hidrografik özellikleriyle gölün çevreye olan etkileri ve başlıca problemleri incelenmiştir. Çalışmanın amacı Karakuyu Gölü ve çevresinin oluşumu ile birlikte jeomorfolojisi hakkında edinilen bilgileri bir araya toplamak ve gölün hidrolojik özelliklerini araştırmak suretiyle bu gölden yararlanmak isteyenlere ihtiyaç duyacakları bilgileri vermektir. Ayrıca göl ve çevresinin bilinçli kullanımı açısından problemlere dikkat çekilmesi ve öneriler sunulması da amaçlanmıştır. Karakuyu gölüyle ilgili toplu bilgilerin bulunması bu çevreden yararlanmak isteyenlere yardımcı olacaktır. Araştırmada malzeme olarak Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan 1/25000 ölçekli topografya haritasının L24-c4 ve L24-d3 paftaları kullanılmıştır. Araştırma alanının yapı özelliklerini öğrenebilmek için sahayla ilgili jeolojik harita ve literatür gözden geçirilmiştir. Bu konuda kullanılan malzemeler arasında MTA enstitüsüne ait 1/500000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritasının Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan paftaları söylenebilir. Yöntem olarak arazi çalışması ve literatür taramasına gidilmiştir. Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesi sınırları içerisinde Dombayova çöküntü alanına yerleşmiş olan göl hem ekonomik hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir. Karakuyu Gölü önemli sulak alanlardan olup büyük ölçüde beşeri müdahaleye uğramıştır. Afyon-Isparta demiryolu gölü ikiye bölmekte ve doğusundan Afyon-Antalya karayolu geçmektedir. Göl oluşum bakımından tektono-karstik kökenlidir. Birçok kuşun barınma ve üreme yeri olan bu sulak alanın torf çıkarımı, kıyılarının yerleşmeye açılması, karayolu ve demiryolunun kıyısından ve içinden geçirilmesi, kaçak avlanma gibi sorunları vardır. Anahtar Kelimeler: Karakuyu gölü, Dombayova, Dinar, sulak alan, torf KARAKUYU LAKE WETLAND AND ITS MAIN PROBLEMS ABSTRACT In this study, the geological, geomorphologic and hydrographical characteristics of Karakuyu Lake and its surroundings is studied, as well as the impact of the lake on the environment and its main problems. The aim of the study is to collect information about the formation of Karakuyu Lake, its surroundings and its geomorphology and, by studying the hydrologic characteristics of the lake, to provide information for people who will want to benefit from this lake. It is also aimed to draw attention to problems and provide suggestions for a more conscious use of the lake and its surroundings. Having a collection of information about Karakuyu Lake will be helpful for those who want to benefit from such surroundings. In the study, L24-c4 and L24-d3 map sections of the map were used which included Karakuyu Lake and its surroundings in a 1/25000 scale. In order to learn structure properties of research area, geological map area and literature related to field have been reviewed. Among the materials used in this regard can be counted map sections of 1/500000 scale Turkey Geological Map of General Directorate of Mineral Research and Exploration Institute which cover Karakuyu Lake and its vicinity. Field survey and literature review were used as method. The lake which is located in the Dombayova depression area within the borders of Dinar district of
Transcript

KARAKUYU GÖLÜ SULAK ALANI VE BA ŞLICA PROBLEMLER İ Yrd. Doç. Dr. Selahattin POLAT

Ar ş. Gör. Yıldız GÜNEY Ar ş. Gör. Mehmet DENİZ

ÖZET Bu çalışmada Karakuyu gölü ve çevresinin jeolojik, jeomorfolojik ve hidrografik özellikleriyle gölün çevreye olan etkileri ve başlıca problemleri incelenmiştir. Çalışmanın amacı Karakuyu Gölü ve çevresinin oluşumu ile birlikte jeomorfolojisi hakkında edinilen bilgileri bir araya toplamak ve gölün hidrolojik özelliklerini araştırmak suretiyle bu gölden yararlanmak isteyenlere ihtiyaç duyacakları bilgileri vermektir. Ayrıca göl ve çevresinin bilinçli kullanımı açısından problemlere dikkat çekilmesi ve öneriler sunulması da amaçlanmıştır. Karakuyu gölüyle ilgili toplu bilgilerin bulunması bu çevreden yararlanmak isteyenlere yardımcı olacaktır. Araştırmada malzeme olarak Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan 1/25000 ölçekli topografya haritasının L24-c4 ve L24-d3 paftaları kullanılmıştır. Araştırma alanının yapı özelliklerini öğrenebilmek için sahayla ilgili jeolojik harita ve literatür gözden geçirilmiştir. Bu konuda kullanılan malzemeler arasında MTA enstitüsüne ait 1/500000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritasının Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan paftaları söylenebilir. Yöntem olarak arazi çalışması ve literatür taramasına gidilmiştir. Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesi sınırları içerisinde Dombayova çöküntü alanına yerleşmiş olan göl hem ekonomik hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir. Karakuyu Gölü önemli sulak alanlardan olup büyük ölçüde beşeri müdahaleye uğramıştır. Afyon-Isparta demiryolu gölü ikiye bölmekte ve doğusundan Afyon-Antalya karayolu geçmektedir. Göl oluşum bakımından tektono-karstik kökenlidir. Birçok kuşun barınma ve üreme yeri olan bu sulak alanın torf çıkarımı, kıyılarının yerleşmeye açılması, karayolu ve demiryolunun kıyısından ve içinden geçirilmesi, kaçak avlanma gibi sorunları vardır. Anahtar Kelimeler: Karakuyu gölü, Dombayova, Dinar, sulak alan, torf

KARAKUYU LAKE WETLAND AND ITS MAIN PROBLEMS ABSTRACT In this study, the geological, geomorphologic and hydrographical characteristics of Karakuyu Lake and its surroundings is studied, as well as the impact of the lake on the environment and its main problems. The aim of the study is to collect information about the formation of Karakuyu Lake, its surroundings and its geomorphology and, by studying the hydrologic characteristics of the lake, to provide information for people who will want to benefit from this lake. It is also aimed to draw attention to problems and provide suggestions for a more conscious use of the lake and its surroundings. Having a collection of information about Karakuyu Lake will be helpful for those who want to benefit from such surroundings. In the study, L24-c4 and L24-d3 map sections of the map were used which included Karakuyu Lake and its surroundings in a 1/25000 scale. In order to learn structure properties of research area, geological map area and literature related to field have been reviewed. Among the materials used in this regard can be counted map sections of 1/500000 scale Turkey Geological Map of General Directorate of Mineral Research and Exploration Institute which cover Karakuyu Lake and its vicinity. Field survey and literature review were used as method. The lake which is located in the Dombayova depression area within the borders of Dinar district of

451

Afyonkarahisar province bears great importance in terms of both economical and ecological. Karakuyu Lake is one of the important wetland areas and has been undergone a great human intervention. Afyon-Isparta railways divides the lake into two, and Afyon-Antalya highway passes in the east of the lake. The lake is tectonic-carstic based in terms of formation. The wetland area which is a shelter and reproduction area for many birds has many problems such as peat extraction, settlement on its coasts, highway and railway passing through or by the lake and poaching. Key Words: Karakuyu lake, Dombayova, Dinar, wetland, peat

1. GİRİŞ Yaşamı için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılamak için doğal çevre üzerinde değişimlere

neden olan insanoğlu, doğal çevrenin doğal süreçlerini etkileyerek, doğanın çok uzun zamanlarda kurabildiği dengeyi hızla bozmayı başarmıştır. Bilindiği üzere doğal kaynakların, doğanın kendini yenileyebilme sürecinden daha hızlı bir şekilde tüketmesi halinde, doğal kaynaklar ya niteliklerini kaybetmekte ya da yok olma ile karşı karşıya kalmaktadır. 1950’li yıllardan itibaren ülkemizde birçok sulak alan işe yaramaz, ekonomik değeri olmayan, sıtma kaynağı olarak görüldüğünden dolayı, yörenin fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya üzerindeki etkileri düşünülmeden kurutulmuş, ya başka bir alana suları drene edilmiş ya da üzerinde çeşitli değişiklikler yapılarak doğal işleyişine müdahalede bulunulmuştur. Oysa sulak alanlar, tropikal ormanlardan sonra yeryüzünün en zengin ve en üretken ekosistemlerini oluştururlar. İçerdikleri habitatlara uygun çeşitli bitki türlerini, balık çeşitlerini ve diğer canlıları bünyesinde barındırırlar. Bunun yanında sulak alanların; yeraltı suyu reşarjı, yeraltı suyu deşarjı, taşkın kontrolü, kıyı şeridi stabilizasyonu, erozyon kontrolü, kıyı kesimlerinde zehirli madde alıkoyma, besin alıkoyma, biyolojik madde ihracı, tuzlu su girişini önlemesi, rüzgar kıran görevi yapması, mikro iklim stabilizasyonu, su taşımacılığı, eğlence ve turizm işlevi vardır. Sulak alanlar müdahalelere oldukça duyarlı ekosistemlerdir.

Türkiye sulak alanlar bakımından zengindir ve 1 milyon ha’nın yani ülke yüzölçümünün %1,6’sının üzerinde 250’den fazla sayıda sulak alana sahiptir (ÇOB, 2001). Ramsar sınıflandırmasına göre bunların 135’i Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar statüsündedir. 1960 yılından bu yana yaklaşık 200000 ha sulak alan 20.yy’ da salgın olarak görülen sıtma ile mücadele ve ek tarım alanları kazanmak amacıyla yapılan drenaj projeleri nedeniyle kaybedilmiştir.

Çalışmamıza konu olan Karakuyu Gölü, Çapalı, Eldere, Gökçeli, İncesu Gölü olarak da bilinmektedir. Bazı kaynaklarda Sarıgöl olarak da bilinen Karakuyu Gölü’nün antik adı Aulokrene’dir (Sarre, F., 1998;17-18). Coğrafi açıdan Akdeniz Bölgesi’nin Antalya Bölümü kuzeyinde yer alan Karakuyu Gölü Sulak Alanı idari açıdan Afyonkarahisar İli Dinar İlçesi yönetim sınırları içinde yer alır ve bu yerleşim merkezinin kuş uçuşu 6 km doğusundadır (Şekil 1). Hidrografik yönden Büyük Menderes Nehri havzasına dâhil olup, bu havzanın yukarı kesiminde yer alır. Sulak alan, Ankara-Antalya karayolu (D-650) batısındadır. Dombayova grabeni tabanındaki sulak alanın doğusunda Karakuş-Barladağı batısında ise Akdağ ve Samsun Dağı yükselir. İncesu, Eldere, Gökçeli, Karakuyu, Çapalı sulak alanın

452

yakın çevresindeki yerleşim birimleridir. Beslenme havzasındaki yerleşmelerde 4300’ den fazla nüfus yaşamaktadır.

Şekil 1: Karakuyu gölü ve çevresinin lokasyon haritası

Figure 1: Location map of Karakuyu lake and its environment

Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 1005 metredir. Ekolojik açıdan Karamuk Bataklığı-Eğirdir Gölü-Burdur Gölü ve Işıklı Gölü arasında kalan önemli sulak alanlardan biridir. Uzunluğu NE-SW yönünde 5 km, E-W yönünde 4,2 km’dir. Derinlik ise 0,5-4 metre arasında değişmektedir. Sulak alan 1099 ha yüzölçümüne sahiptir. Sulak alanın çevresi 16,5 km olarak ölçülmüştür. Karakuyu Gölü Sulak Alanı tatlı su sulak alanları sınıfındadır. B grubu sulak alanlar sınıfına girer (Fotoğraf 1).

Fotoğraf 1: Karakuyu Gölü Sulak Alanının Akdağ'dan görünüşü

Photo 1: Scene of wetland area of Lake Karakuyu from Akdağ

Sulak alan önceleri çok daha büyük alan kaplıyordu. Fakat tarım alanı kazanmak, tarımsal alanları ve yerleşmeleri su baskınlarından korumak, sulama suyu temin etmek ve Dinar hidroelektik santraline su sağlamak amacı ile 1979 yılında itibaren seddeler içine alınmıştır.

453

Sulak alan kuzey, batı ve güney kısımlarında toplam 14 km uzunluğunda seddeler içine alınarak suni bir su depolama alanı haline dönüştürülmüştür. 1990 yılında su tutulmaya başlanmıştır.

Geçmişte yöre insanlarının balıkçılık, hasırcılık ve manda yetiştiricili ği yaptığı sulak alan Eylül 1994 tarihinde Orman Bakanlığı’nca ‘Yaban Hayatı Koruma Sahası’ statüsüne, 4 Kasım 1994 yılında ise Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 2122 nolu kararıyla ‘I.Derece Tabiat Sit Alanı’olarak ilan edilmiştir.

2. MATERYAL ve METOD Araştırmada malzeme olarak Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan 1/25000 ölçekli

topografya haritasının Afyon-L24-c4 ve Afyon-L24-d3 paftaları kullanılmıştır. Araştırma alanının yapı özelliklerini öğrenebilmek için sahayla ilgili jeolojik harita ve literatür gözden geçirilmiştir. Bu konuda kullanılan malzemeler arasında MTA enstitüsüne ait 1/500000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası’nın Karakuyu Gölü ve çevresini içine alan paftaları söylenebilir. Yöntem olarak arazi çalışması ve literatür taramasına gidilmiştir. Karakuyu gölü ve yakın çevresinin problemlerinin ortaya konulmasından önce sahanın bu sorunlarının ortaya çıkmasında rol oynayan etkenler gözden geçirilmiştir. Sahanın jeolojik yapısı, jeomorfolojik özellikleri ve gerek uygulamalı jeomorfoloji açısından gerekse ekolojik açıdan ana problemleri yerinde gözlemler yapılarak incelenmiştir. Ayrıca literatür taramasıyla araştırma sahası hakkında bilgi toplanmıştır. İklimle ilgili olan bilgiler ise araştırma sahasına en yakın istasyon olan Dinar meteoroloji istasyonundan alınmıştır.

3. KARAKUYU GÖLÜ ve ÇEVRES İNİN JEOLOJİK ÖZELL İKLER İ Araştırma sahasında Mesozoik-Kuaterner arasında çökelmiş çeşitli jeolojik zamanlara ait

formasyonlar bulunur (Şekil 2). Araştırma sahasında Mesozoike ait kalkerler formasyonlar, Akdağ ile Karakuş dağları kesiminde yüzeylenir. Kalkerler, batıda Dombayova grabeninin oluşumuna yol açan Akdağ Fayı ile kesintiye uğrar. Kalkerlerin bünyesinde kil ve kum oranının düşük oluşu karstlaşmaya elverişli bir durum yaratmıştır (Kahraman vd.1998-1999;204). Formasyonun yayılış gösterdiği yerlerde karstik şekiller çok iyi bir şekilde gelişmiştir. Kalkerler gri renkli olup, aşırı şekilde tektonik deformasyona uğrayarak kıvrımlanmışlardır. Jura-Kretase yaşı verilmiş olan karbonatlı kaya istifinin kalınlığı konusunda bir fikir ileri sürmek mümkün değildir (Kahraman vd, 1998-99;204).

Araştırma sahasında yayılış gösteren formasyonlardan biri de Eosen yaşlı karbonatlardır. Karbonatlar, Barla Dağı’nın üst kesimlerinde Tekke Tepe (1788 m) çevresinde, Pınarbaşı kaynağı doğusunda, Suçıkan kaynağının çıktığı kesimde yüzeylenir. Birim oldukça fazla miktarda Nummulites fosilleri içerir. Kalkerler ve kumtaşlarından oluşan formasyon tabakalı haldedir.

Araştırma sahasında Üst Paleosen-Eosene ait denizel kırıntılar ise Akça köyü ile Burunkaya köyü arasında yüzeylenir (Fotoğraf 2). Formasyon oldukça kıvrımlı olup filiş fasiyesindedir. Açık yeşil, bej, gri renkler gösteren ve kalker, kumtaşı, marn ara tabakaları içeren bu türbiditler üste doğru fasiyes değişikli ğine bağlı olarak konglomeratik seviyelere geçer (Kahraman, 1998-1999;204). Burunkaya ile Akçaköy arasında N-S yönünde uzanan ve

454

70-80 derecelik eğimlerle batıya doğru dalımlı tabanda çamurtaşı-kumtaşı ardalanması üstte yer yer tane destekli, yer yer matrik destekli konglomeralar dikkati çeker. Konglomeralar Üst Eosen-Oligosen dönemine aittir (Görmüş vd., 2007;4). İncesu köyü güneyinde Uluborlu-Keçiborlu yol yarmasında da konglomeralar

yüzeylenmektedir. İyi yuvarlanmış kum, çakıl, blok boyutunda oluşan formasyonun Eosen türbiditlerine ait çakıl parçalarını içerdiğinden dolayı Eosen konglomeralarından farklı bir dönemde olduğu dile getirilmekte olup, Miosen yaşı verilmektedir (Kahraman, 1998-1999;205). Formasyonda N-S eksenli kıvrımlı yapılar gelişmiştir.

Şekil 2: Sahanın basitleştirilmiş jeoloji haritası

Figure 2: Simplified geological map of the area

Plio-kuaterner yaşlı birimler ise altta kırmızı polijenik konglomeralar, üstte ise kalker ve marn ardalanması şeklinde istiflenme gösterir. Formasyon genel olarak yatay haldedir. Akçaköy güneydoğusu ve doğusunda Yurtgediği Tepe ve çevresinde yüzeylenir. Litolojik birim Üst Paleosen-Eosen ve Üst Eosen-Oligosen birimler üzerine uyumsuzlukla gelmektedir.

Kuaterner yamaç döküntüleri ve alüvyonlarla temsil edilir. Ova tabanında alüvyon kalınlığı hakkında veri bulunmamaktadır. Alüvyal malzeme çakıllı kil, çakıl, kil, kum gibi unsurlardan oluşur.

455

Fotoğraf 2: Akçaköy doğusunda Dinar-Çay karayolu üzerinde Üst Paleosen-Eosen denizel kırıntıları ile Üst

Eosen-Oligosen konglomeraları ve Plio-Kuaterner tortul formasyonları arasındaki ilişki

Photo 2: The relationship between Lake Paleocene-Eocene marinal clasts, Late Eocene-Oligocene

conglomerates and Plio-Quaternary sedimentary formations on Dinar-Çay main road in the east of Akçaköy

4. KARAKUYU GÖLÜ ve ÇEVRES İNİN JEOMORFOLOJ İK ÖZELL İKLER İ Isparta büklümü olarak isimlendirilen tektonik birimin batısında yer alan araştırma

sahasında morfolojik görünüm daha çok tektoniğin denetiminde şekillenmiş, Üst Miosen sonu-Alt Pliosen sonu ve Pleistosen sonunda olmak üzere, başlıca üç evrede yeğinlik kazanan blok faylanma ile çok sayıda bloğa bölünmüştür (Koçyiğit, 1983;7). Bunlardan bazıları çöküntü alanı, bazıları ise horst şeklinde yüksek alanları oluşturmuştur. Bu tektonik üniteler NE-SW, NW-SE ve N-S gidişlidir. Araştırmamıza konu olan Karakuyu sulak alanı da bu blok faylanmaya bağlı olarak oluşan Dombayova grabeni olarak nitelendirilen NW-SE uzun eksene sahip olan tektono-karstik kökenli depresyonun en çukur kısmını işgal etmektedir. Dombayova grabeni, doğuda Barla Dağı ve Karakuş dağları ile batıda Akdağ-Samsun Dağı arasında yer alan bir grabendir. Grabenin oluşumuna sebep olan ana faylar eğim atımlı olup NW-SE yönünde uzanır.

Dombayova Grabenini doğudan sınırlandıran faylardan biri Burunkaya ile Akçaköy arasında N-S yönünde uzanır. Akçaköy Fayı olarak nitelendirilen bu yapı topografyada belirgin bir şekilde görülmektedir. 100-150 metrelik bir atıma sahiptir (Kahraman, 1998-1999;207). Dombayova’nın bulunduğu batı blok alçalmış, Karakuş dağlarına isabet eden blok ise yükselmiştir. Daha güneyde İncesu köyü yakınlarında da yine NW-SE yönündeki fayları, aynaları ve oluşturdukları basamaklar vasıtası ile tespit etmek mümkündür. İncesu köyü güneyinden Keçiborlu’ya doğru uzanan bu faylar Plio-kuaterner yaşlı depoları kesmektedir. Fay dikliklerini Kirazlı Dere, Çakalboğazı Dere gibi akarsular, E-W yönünde parçalanmışlardır.

Sahada bu NW-SE yönlü fayları kesen E-W yönlü faylarda görülmektedir. Bunlardan biri Pınarbaşı Kaynağı-Yeni Eldere-Eski Eldere yerleşmesi üzerinden geçen ve doğuya doğru uzanan EldereFayı’dır (Şekil 2). E-W yönünde uzanan bu fay, eğim atımlı olup kuzey blok

456

güney bloğa nazaran yükselmiştir. Yalnızmezar Tepe (1561m) ve Karlıkkayası Tepesi (1708 m) güney yamacındaki sarplık bu faya aittir. Sarplığın aşağı kesimleri yamaç döküntüsü ile örtülüdür. Bir diğer E-W yönünde uzanan fay ise Çapalı köyü güneyinde uzanır. Çapalı Fayı olarak adlandırılan (Koçyiğit, 1983) bu fay, Barla Dağı’nı (1788m) kuzeyden sınırlandırmaktadır. Fay, eğim atımlı olup kuzey blok alçalmış güney blok yükselmiştir. Fayın atımı 700 metreyi bulmaktadır. Fay doğuya doğruya Küçüksancar ve Büyüksancar tektono-karstik polyelerine doğru uzanır. Eldere Fayı ve Çapalı Fayı, Küçüksancar Polyesi batısında birbirine yaklaşmaktadır. İçinde Karakuyu Gölü’nün de bulunduğu bu iki fay arasındaki blok çökmüştür. Karakuş ve Barla Dağı aşırı şekilde faylarla kat edilmiştir. Faylardan bazıları NE-SW yönünde uzanır ve bu faylardan dolayı dağlık kütle üzerine çıkış basamaklar vasıtası ile olmaktadır. Burunkaya köyü doğusunda bu basamaklar belirgindir. Grabenden, Karakuş-Barla Dağı’nın Akdağ’a göre daha parçalı ve engebeli görülmesinin en önemli nedeni bu tektonik yapılardan ileri gelmektedir.

Batıda yükselen Akdağ (1894 m) ise, Barla-Karakuş dağlarına nazaran bütün bir blok şeklinde görünüm arz eder. Akdağ, Dinar-Çivril grabeni ile Dombay grabeni arasında yükselen tipik bir horsttur. NW-SE yönlü ana tektonik hatlar tarafından sınırı çizilen bu kütlenin üzerinde NE-SW ve N-S yönünde kesen fay hatları da vardır (Selçuk Biricik vd.1996;3). Üzerinde karstik şekillerin bulunduğu Akdağ kütlesine Dombay Grabeni tabanından geçiş bu tektonik yapıya bağlı olarak aniden olmaktadır. Dağın Dombayova Grabenine bakan doğu kısmı duvar gibi yükselir. Başlangıç noktaları Akdağ olan akarsular, Dombayova grabeni tabanına indikleri yerde küçük boyutlu birikinti konileri oluşturmuşlardır. Birikinti konilerinin boyutları, sulak alanın doğusundaki konilerle karşılaştırılamayacak kadar küçüktür.

Dağlık kütlenin üzeri uvala, dolin, lapya ve mağaralar gibi karstik şekillerle arızalandırılmıştır.

Dombayova grabeni tabanı ile Akdağ’ın kontak kısmında düdenler dikkati çekmektedir. Düdenlerden ikisi regülatörün batısında Gözlek Tepe’nin (1218 m) alt kesiminde, diğeri ise Yedikardeğler Tepe doğusundadır. Regülatör batısındaki düdenler kısmen aktif halde iken daha güneydeki inşa edilen stabilize yol ve seddeler nedeniyle pasif kalmıştır. Yöre halkı Akdağ’ın eteğinde birçok düdenin olduğunu, inşa edilen stabilize yolun altında kaldığını dile getirmektedir.

Dombayova olarak nitelendirilen graben tabanını, Karakuyu sulak alanı ikiye böler (Şekil 3). Kuzey bölümde ovanın genel eğimi kuzeyden güneye doğrudur. Burası Kumalar Dere ve Güdül Dere gibi akarsuların getirdiği alüvyonlarla örtülüdür. Ovanın kuzey yarısında 1150-1200 m’ler arasında gerçekleşmiş Üst Pliosen Formasyonlarını da kesen yaşının Villafranşiyen olduğu tahmin edilen bir yüzey uzanmaktadır. Bu yüzey ova teşekkül ettikten sonra çarpılmıştır. Bu çarpılma batıda tedrici bir yükselme doğu kısımda ise alçalma şeklinde olmuştur. Bu baskülman hareketi ovanın doğusunda N-S yönlü fayın meydana gelmesine sebep olmuştur. Akçaköy-Burunkaya arasında uzanan fayın batısında kalan blok alçalmış doğusundaki ise asli şeklini muhafaza etmiştir (Ardos, 1985;63). Ovanın bu kısmında fay denetiminde gelişmiş mevsimlik akışlı akarsuların oluşturduğu küçük boyutlu birikinti koni ve yelpazeleri sıralanır.

457

Şekil 3: Karakuyu gölü ve yakın çevresinin topografya haritası

Figure 3: Topographical map of the area

Depresyon tabanının bu kısmı yeknesak değildir. Yeknesaklığı Alacatlı ve Karakuyu batısında N-S yönünde uzanan Alacatlıtaşı Sırtı (1136 m), Kılıçkaya Tepe ve Bölme Tepe bozar. Mesozoik yaşlı kalkerlerden yapılı tepelerin batı yamaçları ile doğu yamaçları arasında asimetrilik mevcuttur. Bu husus söz konusu yükseltilerin doğusundan geçen N-S yönlü fayla ilgilidir. Tepeler kalkerden yapılıdır. Bölme Tepe tipik bir hum şeklinde topografyada kendini göstermektedir. Adeta alüvyal boğulmaya uğramış durumdadır.

Akdağ ile bu tepeler arasına adeta körfez gibi ovalık alan sokulur. Burası Burcalan ovası olarak nitelendirilen bir polyedir. Tepe ve sırtların işaret ettiği üzere Burçalan ovası, Dombayova’sına sonradan katılmıştır. Polyenin şekillenmesinde tektoniğin etkili olduğunu batıdaki faylar işaret etmektedir.

Dombayova grabeninin Karakuyu Gölü güneyinde kalan kesimi Keçiborlu’ya doğru yükseltisi artarak uzanır. Keçiborlu kuzeyinde alçak bir eşikle Burdur Depresyonu’ndan ayrılır. Kahraman (2006) söz konusu oluğu Dombayova grabeni ile Burdur grabeni arasında pluvyal devrede Karakuyu Gölü’nün fazla sularının Burdur Gölü’ne akıtmış olduğu bir taşma boğazı olduğunu, Orta-Üst Pleistosende Burdur ve Dombayova grabenindeki tektonik hareketler neticesinde asılı vadi haline geçtiğini ileri sürmektedir (Kahraman, 2006;64-65). Depresyonun bu kesiminin enine profili asimetriktir. Akdağ yamacı faylı olup alüvyal saha sınırlı alana sahiptir. Burada Akdağ’dan inen molozların oluşturduğu koniler görülür. Barla Dağı kesimine isabet eden kısımda genel eğim doğudan batıya doğrudur. Ovanın doğu yarısı, mevsimlik akarsuların birikinti koni ve yelpazelerinin birleşmesi ile oluşmuş 1050-1150

458

metreler arasında uzanan, piedmont ovası karakterindedir. Bu piedmont ovası üzerinden Antalya-Ankara karayolu geçmektedir. Depresyona inen en önemli akarsu Çay Deresi’dir. Dere, üzerinde İncesu beldesinin de bulunduğu büyük bir birikinti konisine sahiptir. Koni 1010-1180 metreler arasında uzanır. Karakuyu sulak alanını güneyden sınırlandırmaktadır.

5. İKL İM ÖZELL İKLER İ Konumu itibariyle Akdeniz Bölgesi Antalya Bölümünde ve bu bölümün Göller yöresinde

yer alır. Yörenin iklimi Akdeniz iklimi ile daha sert olan Karasal iklimi arasında geçiş özelliği göstermektedir. Göller Yöresinde yer alan araştırma alanımız geçiş iklimine sahip olmakla birlikte genel olarak Yarıkurak/Step iklimi içerisinde değerlendirilmektedir. Çalışma alanına en yakın istasyon Dinar meteoroloji istasyonu olduğundan sahanın iklim özellikleri Dinar Meteoroloji İstasyonunun rasat verilerinden hareket edilerek izah edilecektir.

5.1 Sıcaklık Şartları Dinar meteoroloji istasyonunun verilerine göre yıllık ortalama sıcaklık değeri 13,9 oC’dir.

Bu değer yıllık ortalama sıcaklığın 15 oC’nin üzerinde olduğu tipik Akdeniz bölgesi istasyonlarından düşük; yıllık ortalama sıcaklığı 10 oC civarında olan İç Anadolu bölgesi istasyonlarından biraz yüksektir. Dinar’ın yakın çevresindeki istasyonlara baktığımızda yıllık ortalama sıcaklıklar Burdur’da 13,2 oC, Afyon’da 11,2 oC ve Denizli’de 15,8 oC’dir.

Sıcaklığın yıl içinde gösterdiği değişmelere bakıldığında, aylık ortalama sıcaklığın 3,8 oC (Ocak) ile 25,9 oC (Temmuz) arasında değiştiği görülür (Şekil 4). Bu değerlere göre araştırma alanında yüksek yaz sıcaklıklarının mevcut olduğu ve kışların soğuk geçtiği anlaşılır.

Ekstrem değerlerin değişmesi aylık ortalamalar kadar sade değildir. Maksimum sıcaklıklar en soğuk ayda 16 oC’dir. Nisandan itibaren sıcaklığın artışı ile birlikte maksimum değerler artmakta ve araştırma alanında zaman zaman 30 oC’yi aşan yüksek sıcaklıklar ölçülmektedir

Minimum sıcaklıklara baktığımızda yılın 6 veya 7 ayında sıcaklığın zaman zaman sıfır derecenin altında seyrettiği görülmektedir. Bu düşüş araştırma alanının konumuna bağlı olarak karasallık derecesinin kıyılara oranla biraz daha fazla olmasıyla ilgilidir.

Dinar'ın Aylık Ortalama Ya ğış ve Sıcaklık De ğerleri

0

10

20

30

40

50

60

Ocak Mart Mayıs Temmuz Eylül Kasım

Yağ

ış (

mm

)

0

5

10

15

20

25

30

Sıc

aklık

(°C

)

Ortalama Ya ğış Ortalama Sıcaklık

Şekil 4: Dinar'da aylık ortalama sıcaklık ve yağış değerleri

Figure 4: The amount of mean monthly temperature and rainfall

459

5.2 Yağış Özellikleri Dinar Meteoroloji İstasyonuna ait 24 yıllık (1970-2010) yağış verilerine göre yıllık

ortalama yağış miktarı 431,5 mm’dir. Bu yağış değeri İç Anadolu istasyonlarından biraz daha fazla fakat Akdeniz bölgesi istasyonlarından çok düşüktür. Aylık değerlere baktığımızda 56,4 mm ile Nisan ayı en yağışlı ay iken 13 mm ile Ağustos en kurak aydır (Şekil 4).

Yağışların mevsimlere dağılışına baktığımızda % 34’lük payla ilkbahar yağışlarının kış yağışlarından daha fazla olduğu göze çarpar (Şekil 5). Yağışların mevsimlere dağılımı konusunda araştırma sahası İç Anadolu Karasal Geçiş Tipi yağış rejimine dahil olmaktadır. Bu rejim tipinde yaz kuraklığı kendini göstermekle birlikte termik nedenlerle yerel olarak oluşan konveksiyonel yağışlar yaz kuraklığını hafifletir. Ekim ayından başlayarak artan yağışlar Nisan ayına kadar, aylar arasında önemli farklıklılar göstermeden devam eder ve Mayıs ayında nispi bir maksimum gösterir. Haziran’dan sonra azalan yağışlar Ağustos ayında minimum olur (Koçman, 1993). Bu durum Şekil 4’ten kolayca izlenebilir. Yağışların % 34’ü ilkbahar, % 30’u kış, % 14’ü yaz ve % 22’si sonbahar aylarında düşmektedir.

Dinar İstasyonuna Ait Yıllık Ya ğışın Mevsimlere Göre Da ğılışı

KIŞ30%

İLKBAHAR34%

YAZ14%

SONBAHAR22%

KIŞ İLKBAHAR YAZ SONBAHAR

Şekil 5: Dinar'da yıllık yağışın mevsimlere göre dağılışı

Figure 5: Seasonal dispersion of annual rainfall in Dinar

5.3 Hakim Rüzgar Yönü ve Frekansı Dinar Meteoroloji İstasyonu verilerine göre yaptığımız hesaplamalar sonucu yıl içinde

kuzeydoğudan esen rüzgarların etkinliği daha fazla olmaktadır. Burada topografya şartlarına göre etkili rüzgar sektörünün yerel değişikliklere uğradığı söylenebilir. Kuzeydoğu sektöründen esen rüzgarların oranı %19 civarındadır. Bunun dışında ikinci egemen rüzgar yönü % 19 ile güneydir. Gerek kuzey sektördeki yaz rüzgârları gerekse kışın Anadolu içlerinde soğuyup ağırlaşan havanın Acıgöl havzasına inme eğilimi göstermesi kuzeydoğu ve güney rüzgârlarının frekansında bir artma meydana getirmektedir (Şekil 6).

460

Rüzgar Frekans Grafi ği

0

5

10

15

20N

NE

E

SE

S

SW

W

NW

RüzgarFrekansı

Şekil 6: Dinar istasyonunda hakim rüzgar yönü ve frekansı

Figure 6: Dominant wind direction and frequency in Dinar

6. SAHANIN H İDROGRAFİK ÖZELL İKLER İ Karakuyu Gölü kapalı havza içinde yer almaktadır. Doğal yüzeysel gidegenden

mahrumdur. Karakuyu sulak alanı seddeler içine hapsedilmeden önce sularını Akdağ eteklerinde yer alan düdenler vasıtası ile yer altından gönderiyordu. Yer altından bu sular batıdaki tektono-karstik kökenli Suçıkan ve Düden kaynakları vasıtası ile yüzeye çıkmaktadır. Nitekim Chaput (1976) “Dinar’ın kuzeyinde, 950 m.irtifada bulunan ‘’Menderesin kaynağı’’ 1020 metre irtifada uç göl ve bataklığı ile görünüşte kapalı bir havza olan Karakuyu havzası sularının bir resürjansıdır’’ şeklinde ifade etmektedir (Chaput, 1976:206).

Sonradan yapılan müdahale ile sulak alan suları kanal içine alınarak yapay gidegen oluşturulmuştur. Regülatörden ve sulak alan dışındaki tahliye kanallarından alınan sular 3 km uzunluğundaki beton bir kanalda bir araya getirilerek Suçıkan kaynağı doğusunda Kazanlık sırtında açılan tünel vasıtasıyla Dinar’a gönderilmekte ve Kanlıkaya Tepe batısında Dinar hidroelektrik santraline verilmektedir.

Göl, kaynak suları, yer altı suları, yağış havzasına ve göl yüzeyine düşen yağışlar ile beslenmektedir. Sulak alanı beslenmesinde katkısı olan başlıca akarsular sel karakterli Kumalar Çayı, Bucak Dere, Güdül Dere, Çay Deresi gibi akarsulardır. Bu akarsuların yataklarında yaz ve sonbahar mevsiminde su bulunmamaktadır. Gölün kuzeyindekiler drenaj kanalları içine alınmıştır. Akarsulardan bazıları sulak alana ulaşamadan oluşturdukları birikinti koni ve yelpazeleri içinde yer altına sızarlar.

Gölün en önemli beslenme unsurlarından biri doğuda Eldere Köyü yakınlarında yüzeye çıkan Ulupınar, Kocapınar olarak da adlandırılan tektono-karstik kökenli Pınarbaşı kaynağıdır. Kaynak,Akçaköy ve Eldere faylarının kesiştiği alandan çıkmaktadır (Fotoğraf 3). Kaynağın debisi yaklaşık 2 m3s-1 dir. Su sıcaklığı 12°C, pH ise 7,57 dir.

461

Fotoğraf 3: Karakuyu gölü sulak alanını besleyen Pınarbaşı kaynağı ve fay

Photo 3: Pınarbaşı spring feding wetland area of Lake Karakuyu and fault

Bu kaynağın beslediği Karakuyu Gölü sulak alan ise yaklaşık 10,99 km2’ lık alan kaplamakta olup kuzey, batı ve güney yönden toprak seddeler içine hapsedilmiştir. Gölün su kotu 1005,57-1007,12 m arasında değişir. Gölün yağış alanı 368,9 km2’dir. Maksimum kotta su hacmi 16,500 hm3’tür. Göl suları, kuzeybatıda yer alan regülatör vasıtası ile kontrol altında tutulmaktadır. Kuzeydoğuda göl içinden geçen demiryolunun zarar görmemesi için suların yükselmesine izin verilmemektedir. Aslında sulak alan çok daha büyük bir alan kaplamakta iken (11,70 km2) tarım alanı kazanmak, su baskınlarını önlemek, tarım sahalarını sulamak ve elektrik enerjisi elde etmek amaçlı olarak üç yandan seddelerle kuşatılmıştır. Nitekim yöre halkından edinilen bilgilere göre 1965-1966 yılında göl suları yükselerek Gökçeli köyü sular altında kalmış, köy halkı Dinar’a ve yurt dışına gönderilmiş, bir süre evlere girilememiştir. Seddelerin yüksekliği 4 metre kadardır. Bu seddeler içindeki gölün derinliği maksimum 5 metredir.

Karakuyu Gölü sularının kondüktivitesi 337,3-373,3 µmhos/cm arasında değişmektedir

(Bulut vd.2011;6). Göl suyunun sertlik derecesi 21-30 °Fs arasında değişim gösterir. Sertlik açısından orta sertlikteki sular sınıfına girmektedir. Göl suları nötr ve hafif alkali bir özelliğe sahip olup pH 7,01-7,85 arasında seyreder. Su sıcaklığı mevsimlere göre değişir. Sıcaklık 6,90-19,5 derece arasında olduğu tespit edilmiştir. Kışın su kütlesinin çok az bir kısmı donmaktadır. Göl suları kimyasal açıdan bikarbonatlı, kalsiyumlu ve magnezyumlu sular

462

sınıfına dâhildir. Yoğun bitki kalıntılarından dolayı suyun görünümü açık sarı ve açık kahverengi-kirli siyah arasında değişir.

7. SAHANIN B İYOCOĞRAFYA ÖZELL İKLER İ 7.1 Fauna Alaca Balıkçıl (Ardeola ralloides), Pasbaş Patka (Aythya nyroca), Saz Delicesi (Circus

aeruginosus), Turna (Grus grus), Küçük Balaban (Ixobrychus minutus) ve Dikkuyruk (Oxyura leucocephala) bulunmaktadır. Karakuyu gölü çevresinde toplam 74 kuş türü gözlemlenmiştir. En fazla Tachybaptus rucicollis, Anas platyrhychos, Alectoris chukar, Fulica atra, Columba livia, Streptopelia, Hirundo rustica, Turdus philomelos, Acrocephalus arundinaceus, Pica pia, Corvus corone cornix, Sturnus vulgaris, Passer domesticus, Passer montanus, Carduelis Carduelis, Emberiza melanocephala ve Milliaria calandra türlerinin olduğu tespit edilmiştir (Nergiz, 2005;19-20). İlkbahar ve yaş başı kuş popülâsyonunun en fazla olduğu dönemdir. Gölde baskın olarak Turna (Esox lucius l:1758) ve Sazan (Cyprinus carpio l.1758) balıkları bulunur. Kış ve sonbahar aylarında göller yöresindeki sulak alanlar arasındaki kuş hareketlerinde, genel göçte birçok su kuşunun uğrak ve konaklama yeridir (TÇSV, 1989;117). Göldeki tek ada Keçiborlu-Sandıklı demiryolu hattının ortadan ikiye böldüğü üzerinde eski bir höyüğün yer aldığı, çanak çömlek parçaları yanında çeşitli hayvanlara ait iskelet kısımlarının bulunduğu Adatepe’dir. Adadaki kalıntılar, sulak alandan tarihi devirlerden beri yararlanıldığını ve kemik kalıntıları da eskiden birçok canlının sulak alanda yaşamış olduğunu işaret etmektedir.

7.2 Flora Araştırma sahası bitki coğrafyası açısından İran-Turan ve Akdeniz bölgelerinin geçiş

kuşağında yer alır. Sulak alanın tamamına yakın kısmı yoğun bir şekilde sucul bitkilerle kaplıdır. Yalnızca alanın orta kesiminde suyun akış gösterdiği ince uzun kıvrımlı göl aynası bitkilerle kaplı değildir. Beyaz Nilüfer (Nymphaea alba L.Weibe Seerose), Susümbülü (Potamogeto nlucens,P.nodosus),Salvinia natans, Susandalyesazı (Schoenoplectus lacustris (L.) Palla), Hasırotu (Typha domingensis, T.angutifolia, T.latifolia), Kamış (Phragmites australis), Sucivanpercemi (Myriophyllum verticillatum, M.spicatum) bataklıktaki en yaygın bitki türleridir. Bunlardan başka düğünçiçeği (Ranunculus sceleratus, R.saniculifolius), Labada (Rumexcrispus), Cobandeğneği (Polygonum amphibium, P.lapathifolium), Ebegümecicigiller (Althaea officinalis), Gazelotu (Lotus corniculatus L.vartenuifolius), Lythrum salicaria, Yakıotu (Epilobium hirsutum, E.parviflorum), Berula erecta, Devedikeni (Cirsium arvense subsp.vestitum), Sumiğferi (Utricularia australis), Unutmabeni (Myostis laxa Lehm.subsp.caespitosa), Boynuzotu (Ceratophyllum demersum), Hasırsazı (Butomusum bellatus), Dar Yapraklı Susinirotu (Alisma gramineum Lej.), Susümbülü (Potamogeton nodosus,P.lucens,P.gramineus, P.trichoiddes), Sumercimeği (Lemna trisulca), Salepotu (Orchis palustris), Kozakamışı (Sparganium erectum subsp. Erectum), Kofa (Juncus inflexus, J.articulatus), Sivri Saz (Eleocharis palustris), Bataklık Makasotu (Cladium mariscus), Kaynaş (Phalaris arundinacea), Tilkikuyruğu (Alopecurus arundinaceus) sulak alan ve yakın çevresindeki diğer bitki türleridir (Seçmen ve Leblebici, 1997). Kocapınar çevresinde ayrıcaregülatör yakınında söğüt şeritleri bulunmaktadır.

8. KARAKUYU SULAK ALANI BA ŞLICA SORUNLARI

463

Bir zamanlar geniş bir alana sahip olan etrafında geniş sazlıkların kapladığı, insanların balıkçılık ile geçimini sağladığı ve çeşitli kuş türlerinin konaklama, yuvalanma, kuluçkaya yatma, beslenme alanı olduğu sulak alan günümüzde birçok sorunla karşı karşıyadır.

Göller yöresindeki önemli sulak alanlardan biri olan Karakuyu Gölü’nün doğal dengesi maalesef insan müdahalesi sonucunda bozulmuştur. Bu müdahalenin doğrudan doğruya ve dolaylı olarak sulak alan ekosistemi üzerinde etkisi söz konusudur. Sulak alan ve çevresi tarım, hayvancılık, ulaşım, taşocağı işletmeciliği, madencilik gibi beşeri faaliyetlerden ileri gelen birçok sorunla karşı karşıyadır.

Karakuyu Gölü Sulak Alanı, üç taraftan seddeler içine hapsedilmiştir. Seddeler gölalanının daralmasına neden olduğu gibi, kıyı çizgisinin değişmesine de yol açmıştır. Toprak dolgulu olan bu seddelerin toplam uzunluğu 14 km.yi geçmektedir. Seddeler, sulak alan ekosisteminin diğer ekosistemlerle olan doğrudan ilişkisini büyük ölçüde engellemektedir.

Karakuyu Gölü Sulak Alanı yoğun bitki örtüsü ile kaplıdır. Sulak alanın seddeler içine alınması su sirkülasyonunu azalttığı gibi çürüyen bitki artıklarının ortamdan uzaklaşmayıp göl dibinde biriktiğinde dolayı gölün geleceğini riske sokmaktadır. Bu durum aynı zamanda suların kimyasal ve fiziksel özelliklerini olumsuz yönde etkilediğinden ortamdaki canlı varlığını da tehlikeye atmakta ve bataklığın sığlaşmasına yol açmaktadır. Bitkisel artık materyalin, ortamdan uzaklaştırılamaması durumunda sulak alanın ortadan kalkması söz konusu olacaktır. Nitekim gölün kuzeybatı kesiminin organik kirlilik yükünün fazla olduğu tespit edilmiştir (Bulut, 2011;7).

Sulak alanın seddeler içine alınması beslenme şartlarını ve sınırlarında değişime yol açtığı gibi sulak alanın su rejimine de etki etmiş dolayısı ile suların kimyasal ve fiziksel özelliklerinin değişmesine neden olmuştur.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sulak alan tektono-karstik depresyon tabanını işgal etmektedir. Önceleri sular Akdağ eteklerindeki düdenler vasıtası ile doğal olarak drene edilir iken seddenin yapılması ile sulak alan dışında kalmış ve böylece doğal akış engellenmiştir. Alandan su çıkışı yalnız kuzeybatıdaki regülatör vasıtası ile gerçekleştirilmektedir. Su seviyesi regülatörle kontrol edilmektedir. Su seviyesi ilkbahar mevsimi ve yaz başlarında yükselmekte sonbahar mevsimine doğru ise iyice düşmektedir. Gölden tarımsal alanların sulanması amacıyla yaz döneminde su alınmaktadır. Su seviyesindeki alçalmalar ve yükselmeler biyolojik çeşitlili ğe, su kalitesine etki etmektedir.

Karakuyu Gölü ve çevresi, kara ve demir yollarının düğümlendiği, birbirine yaklaştığı bir konuma sahiptir. Depresyonun batısından Ankara-Denizli, doğusundan ise Ankara-Antalya karayolu geçmektedir. Bu karayolundan Ankara-Antalya karayolu (D-650) sulak alanının doğu kenarına yakın bir konumda inşa edilmiştir. Söz konusu karayolunun günlük ortalama trafik değeri (2010 yıl) Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Taşıt Sayım ve Sınıflandırma İstasyonu verilerine göre 5545-6142 arasında değişmektedir. Karayolu hidrografik yönden birçok sakıncalar oluşturduğu gibi sulak alandaki hayvan popülasyonu üzerinde de büyük olumsuzlukları söz konusudur. Ulaşım ağı canlı hayatı için gürültü ve ışık kirlili ği oluşturmaktadır.

464

Sandıklı-Dinar ve Sandıklı-Keçiborlu demir yolu da yine depresyonu kuşatmaktadır. Sandıklı-Keçiborlu demiryolu hattı sulak alanın kuzeydoğu kısmını ikiye ayırır. Demiryolunun 1 km’lik kısmı tamamen sulak alan içinden geçmektedir. Göl içinde doldurularak yapılan demiryolu hattı gölün batısından doğusuna doğru meydana gelen su akışını engelleyerek, organik ve inorganik kökenli maddelerin taşınımını önlemektedir. Pınarbaşı kaynağı suları, ancak bu demir yolunda inşa edilen iki köprüden geçerek sulak alanın batısına ulaşmaktadır (Fotoğraf 4).

Fotoğraf 4.:Sulak alan içinden geçen Keçiborlu-Sandıklı demiryolu hattı.

Photo 4: Keçiborlu-Sandıklı railway line running through wetland area

Sulak alan ve çevresindeki ulaşım yolları ekosistemin parçalanmasına ve canlıların yaşam alanlarının sınırlanmasına, sulak alan etrafındaki alanlara canlıların erişimini zorlaştırarak suni bariyer etkisi yapmaktadır. Ayrıca gerek karayolu gerekse demiryolu ekosistemin kalitesini düşürmekte, hayvan ölümlerine neden olmaktadır.

Karakuyu sulak alanı ve çevresinde mermer ocakları, kum ocakları bulunmaktadır. Sulak alanın batısında Kılıçkaya Tepe civarında mıcır kırma tesisleri bunun güneyinde ise mermer ocakları yer almaktadır. Ocaklar bitki hayvan topluluklarına zarar verdiği gibi görüntü kirlili ğine, gürültü kirliliğine ve bitki örtüsünün tahribine yol açmaktadır. Depresyonun güneyinde yer alan kum ocakları da aynı şekilde erozyonal faaliyetlerin hızlanmasına yardımcı olmaktadır.

Sulak alanın seddeler içine hapsedilmesiyle batıdaki sedde ile Akdağ arasında kalan alanda turbalık alanı ortaya çıkarmıştır. Üzerinde derin kuruma çatlaklarının bulunduğu kalınlığı 1 metreyi gecen turbalık alanda, zaman zaman kaçak sökümler gerçekleştirilmektedir. Bunun yanında turbalık yangın tehlikesi ile karşı karşıyadır (Fotoğraf 5).

465

Fotoğraf 5. Sulak Alan batısındaki turbalık alan.

Photo 5: Peatland in the west of wetland area

Seddelerinin hemen dışından itibaren başlayan İncesu, Çapalı, Eldere, Burunkaya, Gökçeli, Karakuyu köylerine ait tarım arazileri yayılış gösterir. Yörede yaşayan halk bu tarım arazilerinde kiraz, kayısı, buğday, arpa, haşhaş, ayçiçeği, şekerpancarı, anason, patates, tarımı yapmaktadır. Yöredeki ekim ve hasat dönemlerindeki yoğun tarımsal faaliyetler sulak alanda yaşayan canlıları rahatsız ettiği gibi, kullanılan zirai ilaçlar gerek yüzey suları gerekse yer altı suları vasıtasıyla sulak alana ulaşmakta ve birçok kuşun telef olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sulak alanda ötrofikasyona neden olacak tarımsal kökenli maddelerin girmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

Göl seddeler içine alınmadan önce sazlık alanların geniş yer kapladığı yöre halkı tarafından dile getirilmektedir. Geçmişte konutların üzerinin örtülmesinde, yer yaygısı yapımında ayrıca Çay ilçesindeki kâğıt fabrikasına hammadde temini için sulak alandaki saz ve kamışlardan faydalanılmıştır. Bunun yanında sulak alandaki bitkiler hayvan yemi olarak kullanılmıştır. Yasak olduğu için sulak alan içinde günümüzde saz kesimi ve ot biçimi söz konusu değildir. Sulak alan çevresinde aşırı otlatma problemi vardır. Alandaki en önemli problemlerden biri zaman zaman görülen saz yakımıdır. Gerek aşırı otlatma gerekse saz yakımı gölde konaklayan, kuluçkaya yatan, yuvalanan, beslenen kuşlar açısından büyük tehlikeler oluşturmaktadır.

Karakuyu Gölü sulak alanının diğer bir sorunu ise avcılıktır. Sulak alan koruma statüsüne haiz olmasına rağmen avcılık yapılmaktadır. Bu olumsuz durumu önleyecek ve denetleyecek herhangi bir çalışmada bulunmamaktadır.

9. SONUÇ Karakuyu Gölü Sulak Alanı birçok canlı türü için konaklama, yuvalanma, kuluçkaya

yatma, beslenme alanı olup Göller yöresindeki önemli alanlardan biridir. Her şeyden önce sulak alanların kullanılmasında bütüncül yaklaşım dikkate alınmalı, kullanma-koruma ili şkisine riayet edilmelidir. Sulak alanı, çevresinde yaşayan halkı yok sayarak korumak

466

mümkün değildir. Sulak alan ile yörede yaşayan halk arasındaki ilişki yeniden kurulmalıdır. Halkın sulak alan konusunda bilinci arttırılmadır.

Ornitolojik açıdan önemli bir alan olduğundan dolayı turizm alanında değerlendirme yoluna gidilmelidir. Bunun yanında Karakuyu Gölü jeomitolojik açısından önemlidir. Mitolojide tanrı Apollon ile Kelenia prensi Marsyas arasında gerçekleşen tarihte ilk müzik yarışmasına konu olan Marsyas’ın flütü için gereken kamışı bu gölden kestiği söylenmektedir (Sarre, F., 1998;17-18).

Sulak alan çevresindeki ulaşım hatları özellikle Ankara-Antalya karayolu ve Sandıklı-Keçiborlu demiryolu görüntü, gürültü, ışık kirlili ği yarattığı gibi canlı hayatı için ciddi risk teşkil etmektedir. Ulaşım ağının Dinar hattına kaydırılması olumlu gelişmeler sağlayacaktır. Sulak alanın batısından geçmesi planlanan demiryolu hattı projesi iptal edilmelidir. Aksi takdirde bu hat gölün tamamen yok olmasına yol açacaktır. Yörede yok olan manda yetiştiricili ği teşvik edilmelidir. Sulak alan yakınlarında yalnızca Pınarbaşı kaynağı çevresinde yapılaşma tehlikesi vardır. Kıyıda yapılaşmaya izin verilmemelidir. Sulak alanın koruma alanları detaylı bir şekilde belirlenmelidir.

Seddeler içine alındıktan sonra göl, hızla sazlarla kaplanmış ve açık su yüzey alanları daralmıştır. Alanın yoğun bitki örtüsü ile kaplı olması sığlaşmasına ve zamanla yok olmasına yol açacaktır. Bu nedenle sulak alanda ötrofikasyona neden olacak tarımsal kökenli maddelerin girmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

Sulak alanların kurutulması ve kullanılmasında ortamın biyotik ve abiyotik faktörleri iyice analiz edilmeden ve yörenin sosyo-ekonomik durumunda meydana gelecek olumlu ve olumsuz durumları değerlendirmeden yapılacak çalışmaların başarıya ulaşma şansı yoktur.

KAYNAKÇA Ardos, M, (1977). Afyonkarahisar Bölgesinin Jeomorfolojisi, İstanbul: İstanbul Üniv.

Yay. No:2418. Ardos, M., (1985). Türkiye Ovalarının Jeomorfolojisi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi

yayınları No:3321, edebiyat Fakültesi Yayınları No:3215. Avcı, M., (1993-1996). “Göller Yöresi Batı Kesiminde Bitki Toplulukları Ve Dağılışları”,

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi,S.4, 227-264. Bulut, C., Atay, R., Uysal, K., Köse, E., (2011). ‘’Karakuyu Gölü (Afyon) Yüzey Suyu

Kalitesindeki Mevsimsel Değişmelerin Değerlendirilmesi’’, Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, S.24, 1-8.

Chaput, E., (1976). Türkiye’de jeolojik ve jeomorfojenik tetkik seyahatları, Türkçeye çeviren: Ord.Prof.Dr.AliTanoğlu, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınlarından No.324, Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsü Neşriyatı No.11.

ÇOB, (2001). Türkiye’de Biyolojik çeşitlilik için Ulusal Strateji ve Eylem Planı, Ankara. Ertan, Ö.O., Gülle, İ., Yıldırım, M.Z, (2006). “Çapalı Gölü (Afyon) Makrobentik

Omurgasızlarının Taban Yapısı Ve Kalitesine Bağlı Olarak Dağılımı”, Ege Üniv. Su Ürünleri Dergisi C.23, ek/Suppl. (1/1):79-84, Su Ürünleri Temel Bilimler/ Hydrobiology, ISSN 1300-1590.

467

Görmüş, M., Avşar, N., Dinçer, F., Uysal, K., Köse Yeşilot, S., Kanbur, S., İç, Z., (2007). “Dinar (Afyon) Yöresi Eosen (Lütesiyen) Sedimanlarının Bentik ForaminiferBiyostratigrafisi”, Hacettepe Üniversitesi Yerbilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Dergisi, 28 (1), 1-13.

Kahraman, N.,Atayeter, Y., Arıbaş, K., (1998-1999). “Barla Ve Karakuş Dağları Batı Uzantılarının Jeomorfolojisi”, Marmara Coğrafya Dergisi, S.2, İstanbul.

Kahraman, N., (2006). “Burdur Havzası Ve Çevresinde Paleodrenaja Ait Vadi Örnekleri”, Türk Coğrafya Dergisi, S.45, 61-70, İstanbul.

Koçman, A., (1993). Türkiye İklimi, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 72.

Koçyiğit, A., (1983). “Hoyran Gölü (Isparta Büklümü) Dolayının Tektoniği”, Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, C.26, 1-10.

Nergiz, H., (2005). Karakuyu Gölü Kuşlarının Biyoekolojisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enst., Biyoloji Anabilim Dalı, Y.Lisans Tezi, yayımlanmamış, Isparta.

Nergiz, H., Tabur, M.A, (2007). “Ornithofauna of Lake Karakuyu (Afyonkarahisar, Turkey)”, Turk J.Zool.,S.31, 309-315, Ankara.

Sarre, F., (1998). Küçükasya seyahati 1895 Yazı Selçuklu sanatı ve Ülkenin Coğrafyası üzerine Araştırmalar, (Çev.D.Çolakoğlu), İstanbul: Pera Turizm ve Ticaret A.Ş.Alattin Eser kitaplığı yay.No.9, çeviri Eserler:5, S.17-18.

Seçmen, Ö., Leblebici, E., (1997). Türkiye sulak Alan Bitkileri ve bitki örtüsü, İzmir: Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Yayınları No:158,.

Selçuk Biricik, A., Ceylan, M.A., Ünlü, M.,(1996). 1 Ekim 1995 Dinar Depremi, İstanbul: Yeni Asya Matbaa ve Yayıncılık,.

TÇSV, (1989). Türkiye’nin Sulak Alanları, Ankara.


Recommended