+ All Categories
Home > Documents > “Karamanlılar”, “Anadolu ahalisi” ve “aşağı tabakalar”: Türkdilli Anadolu...

“Karamanlılar”, “Anadolu ahalisi” ve “aşağı tabakalar”: Türkdilli Anadolu...

Date post: 07-Feb-2023
Category:
Upload: istanbultek
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
16
Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 7 “Karamanlılar”, “Anadolu ahalisi” ve “aşağı tabakalar”: Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı FOTİ BENLİSOY* - STEFO BENLİSOY** Karamanlıca literatürün temel niteliklerinin açığa çıkmasında önemli pay sahibi olan Evangelia Balta’nın da vurgulamış olduğu üzere, Türkdilli Ana- dolulu Rum Ortodoksların bizzat çağdaşları tarafından nasıl tanımlandıkla- rına dair sistematik çalışmalar mevcut değil. 1 Elinizdeki çalışma, bu boşlu- ğun giderilmesine yönelik çabanın ilk adımlarından biri sayılabilir. Bu yazı- da, Türkdilli Anadolulu Ortodoksların kimlik algıları, dahası parçasını oluş- turdukları Osmanlı Rum milletinin Yunanca konuşan üyeleri tarafından na- sıl algılandıkları soruları, dönemin Patriği III. İoakim ile Kutsal Sinod üye- leri arasında 1910 yılının ilk aylarında patlak veren kriz bağlamında ele alı- nacaktır. III. İoakim ve Anadolu Ortodoksları 19. yüzyıl Ortodoks kilisesinin kuşkusuz en önemli simalarından biri olan III. İoakim, ilki 1878 ile 1884, ikincisiyse 1901 ile 1912 yılları arasında ol- mak üzere iki dönem patriklik makamında bulunur. İoakim, patrikliğin Os- manlı Rum milletinin ruhanî ve yönetsel merkezi olduğuna inanmaktaydı (*) Boğaziçi Üniversitesi, Tarih Bölümü, doktora öğrencisi. (**) İTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü. 1 Evangelia Balta, “’Gerçi Rum isek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz’ The Adventure of an Identity in the Triptych: Vatan, Religion and Language”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 8, İstanbul 2003, 25-44. Aynı yazarın Karamanlıca kitapların önsözlerine dayanarak Türkdilli Ortodoksların kimlik algılarına ilişkin bir çalışması için bkz. “Anadolu Türkofon Hıristiyan Ortodoksların Ulusal Bilinçle- rini Araştırmaya Yarayan Bir Kaynak Olarak Karamanlıca Kitapların Önsözleri”, Tarih ve Toplum 13/74 (Şubat 1990), 82-84.
Transcript

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 7

“Karamanlılar”, “Anadolu ahalisi” ve “aşağı tabakalar”:

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısıFOTİ BENLİSOY* - STEFO BENLİSOY**

Karamanlıca literatürün temel niteliklerinin açığa çıkmasında önemli pay sahibi olan Evangelia Balta’nın da vurgulamış olduğu üzere, Türkdilli Ana-dolulu Rum Ortodoksların bizzat çağdaşları tarafından nasıl tanımlandıkla-rına dair sistematik çalışmalar mevcut değil.1 Elinizdeki çalışma, bu boşlu-ğun giderilmesine yönelik çabanın ilk adımlarından biri sayılabilir. Bu yazı-da, Türkdilli Anadolulu Ortodoksların kimlik algıları, dahası parçasını oluş-turdukları Osmanlı Rum milletinin Yunanca konuşan üyeleri tarafından na-sıl algılandıkları soruları, dönemin Patriği III. İoakim ile Kutsal Sinod üye-leri arasında 1910 yılının ilk aylarında patlak veren kriz bağlamında ele alı-nacaktır.

III. İoakim ve Anadolu Ortodoksları

19. yüzyıl Ortodoks kilisesinin kuşkusuz en önemli simalarından biri olan III. İoakim, ilki 1878 ile 1884, ikincisiyse 1901 ile 1912 yılları arasında ol-mak üzere iki dönem patriklik makamında bulunur. İoakim, patrikliğin Os-manlı Rum milletinin ruhanî ve yönetsel merkezi olduğuna inanmaktaydı

(*) Boğaziçi Üniversitesi, Tarih Bölümü, doktora öğrencisi.(**) İTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü.1 Evangelia Balta, “’Gerçi Rum isek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz’ The Adventure of an Identity

in the Triptych: Vatan, Religion and Language”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 8, İstanbul 2003, 25-44. Aynı yazarın Karamanlıca kitapların önsözlerine dayanarak Türkdilli Ortodoksların kimlik algılarına ilişkin bir çalışması için bkz. “Anadolu Türkofon Hıristiyan Ortodoksların Ulusal Bilinçle-rini Araştırmaya Yarayan Bir Kaynak Olarak Karamanlıca Kitapların Önsözleri”, Tarih ve Toplum 13/74 (Şubat 1990), 82-84.

8 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

ve patrikliği süresince de bu istikamette enerjik bir siyaset izledi. İoakim’in güçlü liderliği, Bulgar şizmi2 dahil olmak üzere bir dizi meselede öncelleri-nin siyasetlerinin dışına çıkarak Yunan devletiyle de çatışmaya girer. Patrik-liği sırasında çift başlı kartal arması gibi Bizans devrinin gelenekleri ve sem-bolizmini yeniden ihya ya da “icat” ederek patrikhaneyi Helen Ortodokslu-ğun kesintisiz devamlılığının teminatı olarak meşrulaştırmaya ve Patrikha-nenin aşınan prestijini ve ekümenik kimliğini tamir etmeye çalışır. Bu bağ-lamda İoakim, her iki patriklik döneminde de zaman zaman cemaatinin dinî ve seküler hiyerarşisini de aşarak kitleleri kendisi lehine doğrudan seferber etme eğiliminde olmuş ve bu doğrultuda patriklik makamını cemaatin birli-ğinin sembolü konumuna yükseltmiştir.3

Bulgar ve Rumen cemaatlerinin ulusal kiliselerini kurarak kendisinden ay-rılmasıyla prestiji sarsılan patrikhanenin itibarını III. İoakim’in patriklik dev-rinde önemli ölçüde restore ettiği muarızları tarafından dahi kabul edilir. Bu-nunla birlikte kendisi despotizm ve Rus taraftarı olmakla itham edilir. Özel-likle patrikliğinin ilk döneminde Yunanistan Başbakanı Harilaos Trikupis’le Makedonya’ya atanacak metropolitler meselesi, Bulgar Eksarhlığı’na yakla-şım ve Trikupis’in İngiliz yanlısı tutumu yüzünden çatışmaya girer. Patrikli-ği esnasında sıkça Rum milleti genel nizamnamesi hükümlerine ve yeni olu-şan şehirli kamuoyuna riayetkâr davranmakta özensiz olduğu suçlamalarıyla karşılaşır. Bilhassa Muhtelit Millet Meclisi’nin kurulmasıyla millet idaresin-deki rolü artan yeni orta sınıfların önemli bir kesimi, İoakim’in “despotik” eğilimlerine karşı muhalefete geçer. İstanbul Rum basının en önemli gaze-telerinden olan Neologos’un [Yenisöz] editörü Stavros I. Vutiras da İoakim’e karşı oluşan muhalefetin bir parçasıdır.4

2 19. yüzyılda milliyetçiliğin gelişimiyle birlikte Patrikhane, Balkanlar’daki çeşitli ulusal kiliselerin meydan okumasıyla karşılaşır. 1870’te Bulgar Eksarhlığı’nın kurulması Patrikhane için bu süreç-teki en şiddetli darbeyi oluşturur. Bu hadise, Bulgar ve Yunan milliyetçileri arasında Makedonya üzerinde gerçekleşecek uzun süreli bir mücadelenin de başlangıcını oluşturur. Patrikhane, Bulgar Eksarhlığı’nı şizmatik (ayrılıkçı/bölücü) olarak mahkûm eder. Özellikle “şizmatik” Bulgar kilisesi ile mücadele sırasında Patrikhaneye bağlı olmak giderek Yunan ulusal aidiyetine sahip olma anlamına gelecektir. Bulgar şizmi bağlamında ulus ve din kavramları arasındaki tarihsel ilişkiye dair önemli bir çalışma için bkz. P. Matalas, Έθνος και Ορθοδοξία. Οι περιπέτειες μιας σχέσης. Από το ‘Ελλαδικό’ στο Βουλγαρικό Σχίσμα (Ulus ve Ortodoksluk. Bir İlişkinin Serüvenleri. ‘Yunanlı’dan Bulgar Şizmine), Irakleio 2002. III. İoakim’in Bulgar Eksarhlığı meselesine dair izlediği siyaset için bkz. Evangelos Kofos, “Attempts at Mending the Greek-Bulgarian Ecclesiastical Schism (1875-1902)” Balkan Stu-dies, cilt 25, Thessaloniki 1984, s. 347-375.

3 III. İoakim’in ekümenizminin II. Abdülhamid’in Panislamist söylemi ve emperyal milliyetçiliğiyle ilginç bir karşılaştırması için bkz. Sia Anagnostopoulou, “The Terms Millet, Genos, Ethnos, Oikoumeniko-tita, Alytrotismos in Greek Historiography” içinde The Passage from the Ottoman Empire to the Na-tion-States: A Long and Difficult Process: the Greek Case, The ISIS Pres, İstanbul, 2004, s. 37–55.

4 Aralıklarla da olsa yayın hayatına 1866’dan 1923’e kadar devam eden Neologos, İstanbul Rum basınının adeta amiral gemisiydi. Neologos, gazetenin yayımcısı Stavros I. Vutiras’ın (1841-1923)

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 9

Yine de III. İoakim’in ilk patriklik dönemini sona erdirecek olan Osman-lı hükümetiyle girdiği anlaşmazlıktır. İoakim, II. Abdülhamid’in “imtiyazlar meselesi”ndeki tutumunu protesto etmek için 1884 yılında istifa eder.5 İsti-fasının ardından 17 sene boyunca Aynaroz’da yaşadıktan sonra Makedonya ihtilafının bir kez daha alevlenmesiyle yeniden patrik seçilir.6 İkinci patrik-lik döneminde Yunan devletine karşı daha uzlaşmacı bir siyaset izleyen İoa-kim, Bulgar meselesindeki tavrı nedeniyle muhalefetle karşılaşmaya devam eder. Öte yandan İoakim’le Osmanlı Rum basınının arası meşrutiyetin ilanı-nın hemen akabinde açılır. Patriğin meşrutiyet yönetimi ve ilkelerine yönelik şüpheci tutumu, Neologos ve Proodos (Terakki) gibi cemaat içerisinde yeni or-ta sınıf sekülarizmini temsil eden gazeteler tarafından eleştiri konusu edilir.7

Yukarıda vurgulandığı gibi, zaman zaman milletin kurumsal mekanizma-larını aşıp doğrudan kitlelere hitap edip onları seferber eden “karizmatik” bir lider olan İoakim’e taraftar ya da karşıt olmak, daha kendisinin ilk patrikli-ğinden başlayarak 1912 yılındaki ölümüne kadar Osmanlı Rum cemaatini bölen önemli karşıtlıklardan birisi olur. Bu taraftarlık-karşıtlık bağlamında III. İoakim, Anadolulu Türkdilli Ortodokslar arasında oldukça popüler bir figürdür. Bu anlamda Evangelinos Misailidis,8 tarafından daha 1850 yılın-

adıyla özdeşleşmişti. 1897 Osmanlı-Yunan harbinin ardından bir dönem Atina’da çıkan gaze-te, 1908 devrimi sonrasında oldukça ilgi gören bir yayın olmayı sürdürdü. Özellikle Bulgar mese-lesinde anti-Slav çizginin önemli bir temsilcisi olan Neologos, Patrik III. İoakim’in de başlıca mu-arızlarındandı. Zaman zaman resmî makamların hışmına uğrayan gazete belirli aralıklarla deği-şik isimler alarak da (Neologos tis Anatolis, Astrapi [Şimşek], Kairoi [Mevsimler] vs.) yayımlanmış-tır. 1923 yılında yayın hayatı son bulan gazete, 1925’ten itibaren Selanik’te Neologos tis Kons-tantinupolis adıyla çıkmaya başlar. Neologos için bkz. Λεύκωμα Πεντηκονταετηρίς Δημοσιογραφικού Σταδίου Σταύρου Ι. Βουτυρά 1866-1921 (Stavros Vutiras’ın Gazetecilik Hayatının Ellinci Yılı Arma-ğanı), Konstantinupolis, 1921. Ayrıca bkz. “Νεόλογος”, Μεγάλη Ελληνική Εγκυκλοπαίδεια, s. 192.

5 Osmanlı Rumlarının önceki dönemlerde çeşitli biçimlerde mevcut bulunsa da asıl olarak Tanzimat döneminde kurumsallaşan başta din, eğitim ve medeni hukuk alanlarındaki imtiyazlarının hükümet tarafından aşındırma çabaları üç dalga halinde gerçekleşir: İlki, 1883-1884’te, ikincisi 1890’da ve sonuncusu 1908-1910 yıllarında. Hükümetle bahsi geçen imtiyazların sahibi Patrikhane arasında cereyan eden “imtiyazlar meselesi”nin (Προνομιακό Ζήτημα) özellikle 1908 sonrası safhasına da-ir bir değerlendirme için bkz. Vangelis Kechriotis, “The Modernization of the Empire and the Com-munity ‘Privileges’: Greek Orthodox Responses to the Young Turk Policies”, içinde The State and the Subaltern Modernization, Society and the State in Turkey and Iran, Touraj Atabaki (ed.), (London: I. B. Tauris Publishers, 2007), s. 53-70.

6 İoakim’in birinci patriklik dönemi ile tahta yeniden çıkışı arasındaki dönemde İoakim karşıtları ile yandaşları arasındaki çatışmaların İoakim taraftarı bir değerlendirmesi için bkz. Konstantinos P. Spanoudis, Ιστορικαί Σελίδες Ιωακείμ ο Γ’, İstanbul: Adelfon Gerardon Matbaası 1902.

7 Sia Anagnostopoulou, Μικρά Ασία, 19ος αι. – 1919, Οι Ελληνορθόδοξες κοινότητες, Από το Μιλλέτ των Ρωμιών στο Ελληνικό Έθνος (Küçük Asya 19. Yy.-1919, Rum Ortodoks Cemaatler. Rum Mille-tinden Yunan Ulusuna), Atina, Ellinika Grammata, 1997, s. 505.

8 Evangelinos Misailidis için bkz. Evangelinos Misailidis, Seyreyle Dünyayı (Temaşa-i Dünya ve Cefakâr-ü Cefakeş), Robert Anhegger, Vedat Günyol, Cem yayınları: İstanbul 1986. Misailidis’in biyografisi için bkz. Anatoli gazetesinde ölümünün birinci yılı nedeniyle yayımlanan yaşam öyküsü.

10 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

dan itibaren Yunan harfli Türkçe olarak yayımlanmaya başlamış ve kendisi-ni Türkdilli Anadolu Ortodokslarının “efkâr-ı umûmisi” olarak takdim eden Anatoli (Şark) gazetesinin Osmanlı Rum cemaati içerisindeki İoakimci kana-dın bir parçası olması anlamlıdır.9 Daha 1892 yılında, İoakim’in ikinci defa Patriklik tahtına geçmesine daha uzun yıllar varken, Neologos’un gazetenin İoakimci kanadın bir parçası olduğu suçlamasına yanıtı zikredilmeye değer:

“Şurasını bilmeli ki, Ekklisialarının [kiliselerinin], milletlerinin, kliros [ruh-ban] ve laosun [halkın] hayrını arzu idenlere Ioakeimistai [İoakimci] namı veriliyor ise, bu arzu ve emelde olan Hristiyanlar cemaatimizin yüzde dok-san dokuz buçuğidir yani birkaç garazkâr ve harisler, birkaç hodbin ve men-faatperestler müstesna tutulur ise, Orthodoksos Hristiyanların umumu Io-akeimistis [İoakimci] denilmelidir. Ioakeimismos [İoakimcilik] dimek Pat-rik ve Mitropolitan ve umum-i milliye ile iştigal iden ser amedan ve mute-beranın dindar, hakşinas, hamiyetli ve gayretli olmasını arzu itmek ve bu emel-i hayriye muhalefetle kendi garaz ve interesolarını kovaladıkları ile bi hakkın Antiiokaeimistis [İoakim karşıtı] namı altında maruf olan birkaç ki-şinin mugayir-i kanon ve nizam ve muhalif adl-u vicdan, hal-u-harekat ve te-şebbüsatına karşu durmaktır. Elbette vicdanları rahatsız olanlar timsal-i diya-net ve hamiyet ve gayret olan Ioakeim ismini işittiklerinde lerzan olurlar. Şu-rasını bilsinler ki, ehli vicdan olan Hristiyanlar içun vazifeşinas, hakkaniyet-perver, hamiyetmend Patrik ve Mitropolitleri her biri bir Ioakeimdir. Maksat isimde değil, evsaf, efkâr, amal ve efâldedir.”10

Kayserili Ortodoks ruhanî Neofitos’un III. İoakim’in vefatı üzerine kale-me aldığı toplam 83 beyitlik Karamanlıca şiir, İoakim’in şahsına dönük böy-lesi bir sempatinin bir başka örneğidir. “Ortodoksianın Pederi Merhum Pat-rik III. İoakim’e Methiye Beyitleri” adını taşıyan eser, İstanbul’da 1912 sene-sinde Nea Anatoli (Yeni Şark) matbaasında basılmıştır. Neofitos, bu beyitle-ri kaleme almaktaki maksadını şu şekilde aktarır: “Her ne kadar bu meleğe

No. 4292, 05 Şubat 1891. Ayrıca bkz. Evangelia Balta, “Η Οθωμανική Μαρτυρία για τις Ελληνικές και Καραμανλίδικες Εκδόσεις του Ευαγγελινού Μισαηλίδη (Evangelinos Misailidis’in Karamanlıca ve Yunanca Yayınları Hakkında Osmanlı Tanıklığı)” Istorika, cilt 50, 2009, s. 121-136.

9 Anatoli gazetesi hakkında bkz. Foti Benlisoy & Stefo Benlisoy, “Reading the identity of ‘Karaman-li’ through the pages of Anatoli”, Turcologica 83 Cries and Whispers in Karamanlidika Books, ed. Evangelia Balta & Matthias Kappler, Wiesbaden, Harrasowitz Verlag, 2010, s. 93-108; Şehnaz Şişmanoğlu Şimşek, “The Anatoli Newspaper and the Heyday of the Karamanli Press”, Turcologica 83 Cries and Whispers in Karamanlidika Books, ed. Evangelia Balta & Matthias Kappler, Wiesba-den, Harrasowitz Verlag, 2010, s. 109–123.

10 Anatoli, No. 4497, 28 Ocak 1892. “Ne diyeceklerini bilmeyub şaşıranlar”. İoakim’in yeniden tah-ta çıkışı vesilesiyle bir kitap yayımlayan İoakim taraftarı gazeteci Spanoudis’e göre de Küçük Asya-lılar İoakim’in en fanatik taraftarlarıdır. Bunun sebebi cemaatin en saf üyeleri olduklarından duy-gularını bu şekilde güçlü bir şekilde ifade etmeleridir. Konstantinos P. Spanoudis, Ιστορικαί Σελίδες Ιωακείμ ο Γ’, İstanbul: Adelfon Gerardon Matbaası 1902, s. 131-132.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 11

layık engomionlar [övgüler] yapamaz isem de okuyan Anadol hemşehrileri-mizin buna olan muhabbetlerinden dolayı ömrünü Türkçe lisanda beyitler-le yüzde birini anlatayım”.11 Neofitos şiirinde Ortodoks cemaatin Patrik III. İoakim’in kaybından duyduğu ıstırabı aksettirir:

“Düştü eklisianın [kilisenin] orta direği/Verem oldu dindarların yüreği/İoa-kim gibi aziz meleği/Tronosdan [tahttan] uçurduk hayıflar olsun” [4. beyit]. “Bütün Evropali severdi onu/Her millet sever idi bu aziz canı/İoakim patrik-tir milletin şanı/Uçurduk kafesten şahinimizi” [8. beyit]. “Hıristiyanlar gör-dü büyük bir kayıp/Artık bulamayız böyle bir rahip/Allah bu tronosa gönder-sin bir sahip/ Bir ağızdan dua eylesin Millet” [78. beyit].

Kutsal Sinod krizi

1910 yılının Ocak ve Mart ayları arasında Patrikhane önemli bir krize sahne olur. Dönemin Patriği III. İoakim, 1862 tarihli Rum Patrikliği Nizamatı’na göre her sene üyeliklerinin yarısı yenilenmesi gereken Kutsal Sinod üyeliği-ne bu çerçevede seçilen üç metropoliti, birlikte çalışmalarının mümkün ol-madığını ileri sürerek üyeliğe kabul etmez. Patriğin bu itirazının en önemli nedeni, muhaliflerinin oluşturduğu kampın liderlerinden biri olan Halkidon (Kadıköy) Metropoliti Germanos’un seçilenler arasında bulunmasıdır.12 Bu duruma rağmen Kutsal Sinod, Milli Nizamnamelere dayanarak kararının ge-çerliliğinde ısrar eder. Patrik de bunun üzerine görevinden istifa etmese de Patriklik görevlerini yerine getirmemeye başlar.

Bu şekilde başlayan kriz kısa süre içerisinde Osmanlı Rum cemaati içeri-sinde gerçek bir yarılmaya sebep olur. Metropolitlerin neredeyse tamamını karşısına alan İoakim, Karma Meclis’in (Meclis-i Muhtelit) sivil üyeleri, Yu-nanistan Büyükelçisi, Osmanlı Rum mebusların çoğunluğu, Patris ve Proo-dos gibi gazetelerin ve en önemlisi de İstanbul Rum cemaatinin alt sınıfları-nın desteğine sahip gözükmektedir. Kutsal Sinod ise metropolitlerin çoğun-luğunun, tüccarların ve genel olarak doktor, avukat ve yüksek okul öğrenci-leri gibi şehirli orta sınıf olarak adlandırılabilecek kesimlerin ve Neologos ve Tahidromos (Haberci) gazetelerinin desteğine sahiptir.13

11 Papa Neofitos, Ortodoksianın Pederi Merhum Patrik III. İoakim’e Methiye Beyitleri, Konstantinupo-lis, 1912, Nea Anatoli Matbaası, s. 6.

12 Germanos, İoakim’in ölümünden sonra V. Germanos olarak Patrikliğe getirilecektir.

13 1910 yılının ilk aylarında yaşanan bu krizin öyküsü ve Osmanlı Rum cemaati içerisinde farklı ka-natları destekleyen kesimlerin argümanlarını oluştururken 1908 sonrasının “anayasalcı mantığı”na başvurmaları hakkında bkz. Fujinami Nobuyoshi, “The Patriarchal Crisis of 1910 and Constitutio-nal Logic: Ottoman Greek’s Dual Role in the Second Constitutional Politics”, Journal of Modern Gre-ek Studies 27 (2009) s. 1-30.

12 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

III. İoakim ile Kutsal Sinod arasındaki ihtilafın önemli bir özelliği, başta Patrik olmak üzere her iki tarafı da desteklemek üzere kitle gösterilerinin, imzalı destek mektupları gibi kitle seferberliği araçlarının kullanılmasıdır. Kriz boyunca Patriği desteklemek için neredeyse her Pazar gösteriler yapı-lır. Her iki tarafı da destekleyen imza kampanyaları düzenlenir. Haftalık mi-zah gazetesi Empros (İleri), bu kampanyaları bir “salgın boyutuna ulaştı” di-ye değerlendirir. Gazeteye göre hemen her gün “birbirini tekzip eden birkaç beyanname için imza toplanmaktadır”. Empros’a göre bu vasıtayı en iyi kul-lananlar ise İoakim taraftarlarıdır. Her biri, cebinde iki üç beyanname tıkıştı-rarak kahvehanelerde, otellerde ve meyhanelerde sabah akşam dolaşıp imza toplamaktadır. Empros’a (İleri) göre her biri ne kadar çok imza toplarsa fır-ka şeflerinin gözünde değerleri o kadar artmaktadır.14 Özellikle İoakim ta-raftarlarınca kitle seferberliği araçlarının devreye sokulması, basının da gö-zünden kaçmaz ve tam da bu nedenle ahalinin Patrikhane etrafındaki iktidar mücadelesine şu ya da bu şekilde dahli tartışma konusu edilir. Özellikle İoa-kim karşıtı basın, daha ilk günlerden ahalinin krize bu denli dahil olmasının doğru olup olmadığını sorgulamaya başlar.

İoakim taraftarı Patris (Vatan) gazetesi, “Fener’de sahnelenen trajikome-di ve Sinodcuların mide bulandırıcı oyunları nihayet halkın öfkesini kabart-tı ve halk konuştu” başlıklı haberiyle 17 Ocak’ta Patriği destekleyen beş bin kişilik bir gösteri gerçekleştiğini okuyucularına duyurur. Gazetenin müdürü Keşişoğlu da Patrikhane önündeki gösteride patriği öven bir konuşma yapa-rak “Patriğe karşı tertip edilen oyunları kınar” ve bilhassa da Neologos gaze-tesini eleştirir. Halk patriği görebilmek için beklemeye başlar ve nihayet Pat-rik “ısrarlara dayanamayarak” ahalinin karşısına çıkar ve bir konuşma yapar. Gösteri sırasında “komplocular” kadar Neologos gazetesi de protesto edilir; hatta Neologos gazetesini savunmaya çalıştığı söylenen bir şahıs halkın elin-den zor kurtarılarak kaçırılır.15 Keşişoğlu ise Patris’teki yazısında halkın pat-riğe desteğini gösterdiğini artık patriğe düşenin Sinod üyelerini görevden al-mak olduğunu vurgular.16

Patris gazetesinin aynı tarihli nüshasında yayımlanan “Hangi aşağı taba-

14 Empros, 20 Ocak 1910.

15 Η Χθεσινή Μεγάλη Λαϊκή Διαδήλωσις (Dünkü Büyük Halk Nümayişi) Patris, 18 Ocak 1910. Η Χθεσινή Μεγάλη Ημέρα Εις το Φανάρι (Fener’de Dünkü Büyük Gün), Proodos, 18 Ocak 1910. Ne-ologos gazetesi, İoakim taraftarları için karşı tarafı cisimleştiren bir semboldür adeta. Aşağıda da göreceğimiz üzere, Neologos hakkında haber ve hücumlar patrik taraftarı basından eksik olmaz. Mesela Patris gazetesi, patriğin en önemli muarızı olan Halkidon (Kadıköy) metropolitinin, kilise bölgesindeki din adamlarını ve cemaatini Neologos gazetesine abone yazılmaya zorladığını iddia eder. Bkz. Πως Διαδίδεται ο Νεόλογος (Neologos nasıl dağıtılıyor), Patris, 18 Ocak 1910.

16 Μετά την Χθεσινήν Εκδήλωσιν (Dünkü gösteriden sonra), P. N. Kesisoğlu, Patris, 18 Ocak 1910.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 13

kalar” başlıklı ve 12 kişinin imzasını taşıyan yazıda ise Neologos ve Tahidro-mos gazetelerinden, patrik taraftarı göstericiler için kullandıkları “aşağı ta-bakalar” sıfatına açıklık getirmelerini talep ederler. Yazıyı imzalayan 12 ki-şi, gösteriye katılan halkın arasında kendilerinin de bulunduğunu ifade ede-rek bu ibareden maddi durumlarının mı, ahlâki durumlarının mı toplum-sal ya da ailevi durumlarının mı kastedildiğini bu iki gazetenin başyazarı-na sorarlar.17

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, bilhassa Patrik İoakim aleyhtarı basın, kitlelerin Kutsal Sinod krizi etrafında seferber edilmelerine tepki gösterir. Basının ilk tepkisi, göstericilerin toplumsal muhtevasını daraltmak, patrik taraftarı kitleleri bir “serseri güruhu” derecesine indirerek “şüpheli” kılmak-tır. Haftalık mizah gazetesi Empros da Patrik taraftarı göstericilere karşı ben-zer bir dil kullanır. Gazeteye göre söz konusu gösteri, “toplumsal tortumu-zun himayesinde gerçekleştirilmiştir”. Gazeteye göre bir sürü sopalı serseri Patrikhane avlusunda toplanmış, anlamadıkları bir mesele hakkında bağırıp çağırmış ve dahası herhalde bir satırını bile okuyamadıkları Neologos gaze-tesine küfürler etmişlerdir. Empros, Yunanca bir kelime oyunuyla İoakim ta-raftarlarının eylemini bir gösteri (syllalitirion) değil de bir ‘serseri birleşme-si’ (synalitirion) olarak değerlendirir.18

İoakim taraftarı basının bu tip bir saldırıya tepki göstermesi doğaldır. Pat-ris müdürü P. Keşişoğlu, Proodos gazetesine bir mektup yollayarak Neologos, Tahidromos ve Anatolikos Tahidromos gibi gazetelerin hem gösterideki payı-na yönelik suçlamalarına hem de göstericilerin ayaktakımı olarak aşağılan-masına karşı çıkar.19

III. İoakim’e Anadolulu Türkdilli Ortodoksların verdiği destek basına da yansımaktadır. Örneğin 19 Ocak 1910 Proodos’ta Ürgüplüler Birliği (Syndes-mos ton Prokopieon)’un, 20 Ocak tarihli Proodos’ta ağırlıklı olarak Sinasoslu-lardan (bugünkü Mustafapaşa) oluşan havyarcılar loncasının ve 27 Ocak ta-rihli Proodos’ta yine Anadolulu Ortodoksların ağırlıkta bulunduğu keresteci loncasının patriğe destek mesajları yayımlanır.

17 “Ποιά τα Κατώτερα Στρώματα (Hangi aşağı tabakalar)”, Patris, 18 Ocak 1910. Yazıda imzası bu-lunanların isimleri: Hacı Georgios Symeonides, A. Metretides, K. B. İncoğlu, Hristos Hacı Gergiou, Elias P. Makropoulos, Prodromos Hacıiosif, Stavros Teperoglous, Stavros Gedikis, Stavros P. Rap-topoulos, Demetrios Papakyrides, İ. Hacı B. Kaplanoglous, İoannes A. Andoniades.

18 Empros, 20 Ocak 1910. Empros burada, patrik taraftarı kitlenin Neologos’u okuyup anlayamaya-cağını ima ederken göstericilerin hem toplumsal statüsünü sorgular hem de bununla bağlantılı ola-rak onların Türkdil olduklarını ima eder.

19 Αναίρεσις Ψευδολογιών (İftiralara Tekzip), Proodos, 19 Ocak 1910.

14 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

Aşağı tabakalar, Karamanlılar ve Anadolu Ortodoksları

Bir sonraki Pazar günü ise Patriği desteklemek üzere başka bir gösteri daha düzenlenir. Neologos gazetesi, geçen gösteride olduğu gibi Patrikhane avlu-sunda “küfürlü”, “böğürmeli” bir nümayiş gerçekleşmemesini, eylemin daha sakin olmasını sevindirici bir gelişme olarak değerlendirir. Ancak Neologos, “ısmarlama” olarak tanımladığı bu seferki gösteride de “Sinod istifa, yaşasın Patrik!” gibi “komik” sloganlar duyulduğunu belirtir. Eylemde yer alan “Kü-çük Asyalıların” da [Türkçe olarak], “Biz patriği göreceğiz”, “Patrik Efendi-yi görmeden gitmeyiz” ve “Yaşasın kahraman Patrik İoakim” şeklinde ba-ğırdıkları vurgulanır. Hatta orada mevcut “fedailerden” olan “Karamanlı bir hatip”in konuşması aktarılır [Türkçe]: “’Kardeşler Patrik Efendiye emniyeti-niz var mı?’. ‘Var, var’ nidaları yükseliyor. Yine soruyor: ‘Sinoda emniyetiniz var mı?’ yine [Türkçe] ‘yoh, yoh’ sesleri. Hatip son olarak [hep Türkçe bun-lar]: ‘Hemşeriler bu mesele artık haftaya kadar bitmeli.’20

Proodos’ta yayımlanan haberde ise Patrik lehine nümayişte bulunan aha-linin bazı gazeteler tarafından ayaktakımı olarak gösterilmesi ve tahkir edil-mesi bir kez daha eleştirilerek “birden bire mavi kanlı aristokratlarımız tü-redi ve bir XIV. Louis edasıyla halkı hor görmeyi marifet addediyorlar” de-nilir.21

Patrik aleyhtarı Neologos gazetesinde yer alan ve yukarıda aktardığımız Anadolulu Türkdilli Ortodokslar hakkında ifadeler tartışmanın seyrini bir anda değiştirir. Yukarıda da anılan ve Patrik taraftarı göstericilere yöneltilen “ayaktakımı” gibi sözlere dair tartışma, birden bire bir “Karamanlılık” tar-tışmasına dönüşür. Patris gazetesinin Neologos’un gösteriye ilişkin yukarıda aktarılan 25 Ocak tarihli tasvirine yanıtı çok sert olur ve gazetenin 27 Ocak tarihli sayısında “Karamanlıların Protestosu” başlıklı çok sayıda imzaya sa-hip bir mektup yayımlanır:

“Neologos gazetesinin dünkü nüshasında halka dönük her zamanki küçüm-seyici satırların dışında, Patrik lehine Türkçe tezahüratta bulunan Küçük Asyalı hemşerilerimizle alay edildiğini müşahede ettik. Neologos’un her şey-den önce hakikatin hangi dilde ifade edilirse edilsin -Homer Yunancası, sa-de Yunanca, Türkçe ya da Arnavutça, Arapça, Bulgarca- bir şey değişmeye-ceğini, hakikatin hakikat kalacağını bilmesi icap eder. Halkımızın da hissi-yatını herhangi bir dilde dışa vurmasının öneminin olmadığını da fark et-mesi gerekir. Çünkü Helenizmin hep aynı dili konuşmadığını biliyor olma-

20 Το Χθεσινόν κατά Παρεγγελίαν Συλλαλητήριον [Dünkü ısmarlama gösteri], Neologos tis Anatolis, 25 Ocak 1910.

21 Οί Κυανόαιμοι και ο Λαός [Mavi kanlılar ve halk], Proodos, 26 Ocak 1910.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 15

sı gerekir. Türkdilli Yunanlıları eleştiren beylerin bu dil ayrımının ulusu-muza çokça zarar vermiş olduğunu bilmesi gerekir (özellikle Neologos’un tarihçi müdürünün). Makalenin yazarı, Karamanlı kelimesini bu kadar sık-lıkla ve aşağılayarak kullanmakla aslında argüman yokluğunu ve cehaletini örtmeyi amaçlıyor olsa gerek. Şimdi soruyoruz alt tabakalara ait olan kim? Hissiyatlarını ve düşüncelerini alenen ifade edenler mi yoksa alenen küfre-denler mi?”22

Proodos gazetesi ise “Sinodcuların” Patrikhane önünde toplanan ahaliye küfürbaz demesi eleştirilir. Yazıda Patrik taraftarlarına ayak takımı, cahil ka-labalıklar sıfatlarını yakıştıranların asıl küfürbaz olduğu vurgulanır.23

Tartışmanın giderek Anadolulu Ortodoksların Patrik aleyhtarı basın ta-rafından tahkir edilip edilmediği gibi bir boyut kazanmasıyla basının pole-miğine gazetelerde yayımlanan karşılıklı mektuplar da eşlik etmeye başlar. Kendisini Küçük Asyalı olarak tanıtan S.P., Proodos gazetesinde yayımlanan mektubunda, Neologos’un yayımcısı Vutiras’ı Patrik taraftarlarına “toplu-mun en alt tabakası”, “ayak takımı”, “barbar kalabalıklar” dediği için eleşti-rir. Dahası, Vutiras’ı alaycı bir biçimde “Karamanlı” olarak adlandırdığı Kü-çük Asyalılara karşı daha dikkatli ve saygılı bir dil kullanmaya davet eder.24 Yine Proodos’ta yayımlanan bir başka mektupta Miltiadis I. Aleksiadis, Kü-çük Asyalılar hakkında küçültücü bir dil kullanılmasını ve bunlar hakkın-da alçaltıcı bir kelime olan “Karamanlı”nın kullanılmasını telin ederek “Bun-lar da bizle aynı soydan, aynı dinden değil mi” diye sorar.25 Proodos ise “Kü-çük Asyalılara” başlıklı bir çağrı yayımlayarak “Kendilerine karşı kullanılan hakaretamiz ifade karşısında öfkeye kapılan Küçük Asyalılar gazetemize sü-rekli olarak, yayınlanması talebiyle mektup ve beyannameler göndermekte” olduğunu belirterek yer darlığı nedeniyle bunların çoğunu yayınlamalarının mümkün olmadığını belirtir.26

Basında kopan bu fırtına üzerine Neologos müdürü Stavros I. Vutiras, ga-zetenin 28 Ocak tarihli nüshasında “Zorunlu bir Açıklama” başlığıyla bir ya-zı yayımlar. Vutiras, yazısında küçük bir “dikkatsizliğin” bunca gürültü ko-parmasına şaşırdığını belirterek “Küçük Asyalı soydaşlara” hakarette bulun-duğu iddiasını reddederek, kökeni ne olursa olsun ulusun parçaları arasında hiçbir zaman ayrım yapmamış olduğunu belirtir:

22 Διαμαρτυρίαι των Καραμανλήδων [Karamanlıların Protestosu], Patris, 27 Ocak 1910.

23 Τίνες οι Υβρίσαντες (Küfürbazlar Kim), Proodos, 27 Ocak 1910.

24 Οι Υβρίσαντες (Küfürbazlar), S.P. (o Mikrasiatis), Proodos, 27 Ocak 1910.

25 Milt. I. Aleksiadis, Διαμαρτυρίαν [Protesto], Proodos, 27 Ocak 1910

26 Πρός τους Μικρασιάτας [Küçük Asyalılara], Proodos, 28 Ocak 1910.

16 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

“Küçük Asyalıların kendileri benim onlarla ailevi bağlarım olduğunu ve Evs-tathios Kleovoulos27 döneminden bugüne kadar onların hak ve menfaatlerini bütün gücüyle savunduğumu bilirler. Sütunlarımızda onlar hakkında talih-siz bir ifade çıkarcıları harekete geçirdi. Bunlar Küçük Asyalıları kullanarak kendi çıkarlarını gözetiyor. Ancak bizzat Küçük Asyalıların soyseverlikleri ve adalet duyguları bu çıkarcıların karşısına dikilecektir. Küçük Asyalılar ara-sında da, tıpkı diğer Yunanlar arasında olduğu gibi, onları kullanmak isteyen-lerin ağına düşen cahil insanların bulunduğuna sanırım kimse itiraz edemez. Bu cahil kimseleri yarattığı utanca, önce Hıristiyan ve Yunan hamiyetperver-liğinin örneklerini vermiş olan Küçük Asyalıların karşı çıkacağına eminiz.”28

İoakim yanlısı Patris gazetesi, ertesi günkü sayısında, “tamamen mideye dair nedenlerle Neologos okumadığımızdan dostlarımızdan gazetenin saygı-değer müdürünün” yukarıdaki yazıyı yazdığını öğrendikleri vurgulanır. Pat-ris’teki yazıda gazetenin Küçük Asyalılar tarafından alınmamasının yarattı-ğı tiraj düşmesi ve maddi kayıpların müdürü daha önceki yakışıksız tav-rını gözden geçirmeye itmesinin sevindirici bulunduğu belirtilir. Dahası, “Biz Küçük Asyalı müellifler olarak kendisini affediyoruz. Doğrudan doğ-ruya bizler hakkında yaptığı yorumlara ilişkin olarak ise, yani Küçük Asya-lıları kışkırttığımız değerlendirmesini ise yaşına vererek daha ağır bir şeyler yazmaktan imtina ediyoruz” denilerek Vutiras’ın bunadığına dair imada bu-lunulur. A. I. Keşişoğlu da yazısında dünkü Neologos’ta Vutiras’ı savunmak amacıyla yazılan yazıdan bahseder ve bu yazının aslında alttan alta Yunanlı-ları Karamanlılar ve olmayanlar, mavi kanlılar ve kanı mavi olmayanlar şek-linde tefrik ettiği için yerden yere vurduğunu belirtir.29

Patris ve Proodos gazetelerinde yayımlanan Anadolu kökenli okurların mektupları üzerine bir süre sonra Neologos’ta da Anadolu kökenli okurla-rın mektupları yayımlanmaya başlar. Hr. Havyaropulos gazeteye gönderdi-ği mektupta Rumlar arasına tefrik sokma girişimlerinin zararından bahse-der. Havyaropulos’a göre Patris müdürü Keşişoğlu, hadisenin üzerine git-

27 1871’den 1876 yılındaki vefatına kadar Kayseri metropoliti olan Efstathios Kleovoulos, görevde bulunduğu kısa döneme rağmen bölgenin iz bırakan figürlerinden biri haline geldi. Zaten metropo-litliğe seçiminde de İstanbul’da bulunan Kayserili Ortodoksların Patrikhaneye büyük baskısı özellik-le rol oynamıştı. Kilise hiyerarşisi içerisinde eğitimi, geniş bilgisi ve “erdemli” karakteriyle öne çıkan Kleovoulos, Bulgar şizminin ortaya çıktığı dönemde Patrikhane içerisindeki Bulgar iddialarına taviz verilmemesini savunan kanadın önderlerinden birisidir. Metropolitlik bölgesi Kayseri’de Helen mil-liyetçiliğinin kimlik algısının taşıyıcısı olacak eğitim kurumlarının açılmasına önayak oldu. Bkz. Io-annis Ioannidis, Kaisareia Metropolitleri ve Maalumat-ı Mütenevvia, (Dersaadet: Aleksandros No-mismatidis, 1896), s. 36-7.

28 Μία Αναγκαία Εξήγησις (Zorunlu bir Açıklama), Stavros I. Vutiras, Neologos tis Anatolis, 28 Ocak 1910.

29 Ο Νεόλογος και οι Καραμανλήδες (Neologos ve Karamanlılar), Patris, 29 Ocak 1910.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 17

meden önce kimse Neologos’taki “Karamanlı” tabirinden rahatsız olmamış-tı. Mektubunda Keşişoğlu’nun insanların hissiyatlarıyla oynayarak tehlikeli bir iş yaptığını savunur.30

Proodos’ta yayımlanan Küçük Asyalı (Mikrasiatai) olduklarını vurgulayan Minas K. Hristopulos ve Zaharias Zahariadis’in Vutiras’a yönelik açık mek-tuplarında onun ayın 28’inde çıkan ve yukarıda değinilen “zaruri bir açıkla-ma” adlı yazısından tatmin olmadıklarını belirtirler. Mektuplarında Küçük Asyalıların kimsenin emriyle hareket etmediklerini ve kimsenin de piyonu olmadıklarını vurgularlar.31

2 Şubat tarihinde İoakim aleyhtarı Neologos ile İoakim taraftarı Patris ve Proodos gazeteleri arasındaki tartışma yeni bir evreye ulaşır. Patris ve Proodos’ta Küçük Asyalılara dönük olarak Neologos’un “yakışıksız ve küfür-lü hareketine” karşı bu gazeteyi almayacaklarını ifade eden ve diğer Küçük Asyalı kardeşlerini kendilerini hor görenlere karşı bir yanıt olarak bu gaze-teyi almamaya davet eden çok sayıda imzalı bir beyanname yayımlanır.32 Bir boykot çağrısı olarak değerlendirilmesi gereken bu beyanname üzerine Neologos’ta da çok sayıda mektup yayımlanır. Anargiros Katrancis adlı bir şa-hıs, 2 Şubat’ta yayımlanan ve Küçük Asyalılara Neologos’u almamaya çağıran beyanname hakkında bir hata nedeniyle Neologos gibi bir gazeteyi bütünüy-le mahkûm etmenin doğru olmadığını vurgular. Bu çağrıyı imzalayanlardan çoğu kimseyi tanımadığını vurgulayarak,

“Bunlar bırakın Neologos tis Anatolis’i okumayı, Yunanca okumaktan dahi acizler. Hiç okumadıkları için, sadece kulaktan dolma bilgilerle Neologos tis Anatolis’i mahkûm ediyorlar. Tıpkı Atina’nın cahil köylülerinin zamanında Aristides’e karşı dolduruluşa getirilmeleri gibi. Yani bu metni imzalayanların birçoğu aslında kullanılıyor, samimi duyguları kışkırtılıyor. Bu demagogla-rın cüretini kınıyor ve hemşerilerimi de içeriğini bilmedikleri ya da belki de anlamadıkları beyannameleri imza etmekten, yani kullanılmaktan imtina et-meleri yönünde uyarıyorum. İmza: Anargiros T. Katrancis (Balık Pazar, 3 Şu-bat 1910)”.33

6 Şubat’ta Vutiras konuya ilişkin yeni bir yazı, arkasından da gazeteye Kü-çük Asyalılarca gönderilmiş bazı kısa destek mektupları yayımlar. Yazıda ahlâksız protestolarla Küçük Asyalıların yanıltılmaya çalışıldığını vurgula-yarak Neologos’a gönderilen ve yayınlanan mektupların Küçük Asyalıları hor

30 Περί Μικρασιατών (Küçük Asyalılar hakkında), Hr. Havyaropoulos, Neologos tis Anatolis, 30 Ocak 1910.

31 Διά την Αυλεψίαν (Dikkatsizlik Hakkında), Proodos, 30 Ocak 1910.

32 Έκκλησις προς τους Μικρασιάτας Ελληνας (Küçük Asyalı Helenlerine Çağrı), Patris, 2 Şubat 1910.

33 Μία Απάντησις (Bir Cevap), Neologos tis Anatolis, 4 Şubat 1910.

18 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

görmek ya da tahkir etmeyi asla düşünmediklerinin bir delili olduğunu be-lirtir. Küçük Asya Helenizminin Bizans devrinde olduğu gibi daha sonra da Ortodoksluğun temel taşı olduğunu vurgulayan Vutiras, Küçük Asyalıların haklarını müdafaa ettiklerini ve etmeye de devam edeceklerini belirtir. Bunu da çıkar amacıyla değil, Yunan ulusunun yüksek bir parçasını oluşturdukla-rı için yapacaklarını ifade eder. Küçük Asyalıların ufak da olsa bir kesiminin kendilerine karşı tutum almalarını üzüntüyle karşıladığını vurgulayan Vuti-ras, kendilerinin bu tarz tutum alanlar Küçük Asyalıların tamamı da olsa on-lara karşı olmayı asla düşünemeyeceklerini belirtir.34

Aynı nüshada Vutiras’ın yazısının hemen ardından Spiridon Spiropulos’un mektubu (parantez içinde Küçük Asya’lı –Mikrasiatis- olarak tanıtılmakta-dır) yayımlanır: “Sayın Vutiras, otuz yıldır Neologos okuyorum ve takdir edi-yorum. Maalesef hemşerilerimi emellerine alet eden bazı eşhas gazeteniz-de çıkan kimi ifadeleri kullanıyor. Bu nedenle bu kandırılmışlar da Neologos okumakta olan hemşerilerimize karşı da düşmanca tutum alıyorlar. Sizden ricam, niyetinizin ne olduğunu bu insanlara basit bir dille anlatmanız ve on-ların güya tecavüze uğramış olan gururlarını hesaba katarak mutedil bir tu-tum almanızdır.’

Sarantis Keşişoğlu ise mektubunda: “Ayın 25’indeki nüshanızda küçümse-yici ‘Karamanlı’ ifadesinin kullanıldığını üzüntüyle gördüm. Ulusun önemli bir bölümünü, önemli pozisyonda olsalar da bazı eşhasın hareketleri nede-niyle zan altına almak doğru değil. Neyse ki bizler Hıristiyanlığın lideri po-zunu takınanlardan daha Hıristiyanız da küfür edenleri hoş görüyoruz, ak-si takdirde Karamanlı olmayanların yaptığı gibi biz de Neologos tis Anatolis’i iade ederdik.”35

Basında yoğunluğu günden güne azalarak bir süre daha devam eden bu tartışma, herhangi bir sonuca ulaşmadan Patrikhane’deki krizin Mart orta-sında patriğin geri adım atıp Kutsal Sinod’un kararını kabul ettiğini açıkla-masıyla yatışır.

“Karamanlılar”

Bilindiği gibi “Karamanlı” tabiri, mübadeleyle Küçük Asya’yı terk etmek zo-runda bırakılan Türkçe konuşan Ortodoks ahaliyi tanımlamakta günümüz-de yaygın olarak kullanılıyor. Oysa yukarıda 1910 yılının başında Patrikha-ne etrafında açığa çıkan kriz hakkında ortaya konan polemik, “Karamanlı” tabirinin bizzat Anadolulu Türkdilli Ortodokslar tarafından kullanılmadığı,

34 Οι Μικρασιάται και ο Νεόλογος (Küçük Asyalılar ve Neologos), Neologos, 6 Şubat 1910.

35 Neologos, 6 Şubat 1910.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 19

hatta bir hakaret olarak anlaşıldığını ortaya koyuyor. Richard Clogg da Ana-dolulu Ortodoksların kendilerini Karamanlı olarak değil ‘Hıristiyanlar’ ya da ‘Şark’ta yaşayan Hıristiyanlar’ olarak adlandırdıklarına dikkati çekerken an-cak 18. yüzyıl Yunanca metinlerde Anadolulu Türkdilli Hıristiyanların Kara-manlı ifadesiyle anılmasına rastlandığını vurgular. Yine Clogg aynı yazısında daha 16. yüzyılda İstanbul’u ziyaret eden kimi seyyahların Yedikule’de yaşa-yan Türkçe konuşan Karamanlı (Caramanian) Hıristiyanlara atıf yaptıkları-nı vurgular.36 Buradan hareketle, Türkdilli Hıristiyanların “Karamanlı” ifa-desini kullanmaktan imtina edip, onu çoğunlukla pejoratif bulsalar da, te-rimin oldukça erken bir tarihten itibaren tedavülde olduğunu iddia etmek mümkün.

Anadolulu Türkdilli Ortodoksların “Karamanlı” tabiri altında, özellikle de İstanbul gibi merkezlerde, olumsuz ve küçümseyici bir yargıya maruz kal-malarına dair sayısız örnek verilebilir. Mesela, Türkdilli Rumların kolayca Yunanca öğrenmeleri için “Usul-i Cedid” metodunu hazırlayan Elias K. Em-manoulides, kitabının önsözünde bu duruma şu şekilde değinir:

“Bakınız ki Ellinika [Yunanca] lisanını bilmediğimiz bize bir kusur ve kabı-hat gibi ad olunduğundan, Der Âliye’nin her köşesinde Karamanlı lafzı istih-za bahsi bir moda gibi oldu ve her Rumca bilmeyen zat işbu hakaratlı moda-yı tahammüle mecburdir. Haşa.!!!

Bize nahak atf olınan Karamanlılar elkabını kabul itmeyiz... Anatol ehalisi istihzaya seza değildir... Anatol ehalisi gayet zeki ve tabien dirayetlu iken eğer yalınız Rumca lisanından mahrum olduğumuz içun, herkes indinde medhur oluyor isek, bu mahrumiyet, kesbi mümkünsüz bir kusur değildir.”37

Bir başka örnek Anatoli gazetesinden. “Anatoli ve Anatolilerin mustakbe-li” başlıklı yazıda, pek çok Anadolulu Ortodoks gencin memleketinden göç edip “huyu huyumuza uymayan refikalar pençesinde rencide dide olarak se-fil bir ömür geçiriyorlar” yorumunda bulunulur. Hemen akabinde muhte-melen İzmir veya İstanbul gibi merkezlerde yaşayan bu “huyu huyumuza uymayan” eşlerin, Anadolulu gençleri “sen Karamanlısın nezaketten anla-mazsın, kalın kafalısın” gibi sözlerle tahkir ettikleri vurgulanıyor.38 “Kara-manlı” sözcüğünün pejoratif ve damgalama maksat ve manasıyla kullanılışı-na dair bilhassa Anatoli gazetesinde verilen örnekler çoğaltılabilir. Neticede

36 Richard Clogg, “Some Karamanlidika Inscriptions from the Monastery of the Zoodohos Pigi, Balık-lı, Istanbul” Byzantine and Modern Greek Studies, cilt 4, 1978, s. 55-67.

37 Elias K. Emmanouelides, Usûl-ı Cedid yani Ellinika Lisanını Yazmak Anlamak Ve Söylemek İçun Usul, Deri Saadet, Panagiotes Soteriades Matbaası, 1885, s. 3.

38 “Ανατολή βέ Ανατοληληλερίν μουστακπελί” (Anadolı ve Anadolılılerin Müstakbeli), Anatoli, 28 Ni-san 1890.

20 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

“Karamanlı” tabirinin, hiç değilse Türkdilli Ortodoks yazında benimsenme-mekte olduğunu, hatta tahkir edici bir adlandırma olarak görülüp reddedil-diğini söylemek mümkün.

Yunan harfli Türkçe literatürün başta gelen ismi Evangelinos Misailidis ise eseri Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş’te İstanbulluların “Üsküdar’dan ötede bulunan kâffe-i Anadolululara Karamanlı tabir” etmelerini bir yanlış-lığa bağlar:

“Ve Anadolululara Karamanlı ismi tâ Sultan Murat Han-ı Gazi hazretleri-nin asrından sehven İstanbul’un Karamanından dolayı kalmıştır, şöyle ki, Anadolu’dan İstanbul’a gelen taşçı ve duvarcı ve sıvacı ustaların ve amelenin cümlesi [İstanbul’da bulunan] Büyük Karaman ve Küçük Karaman’da otu-rurlar idi. [...] Ve o ustaların kâffesi Anadolulu olduklarından vakit geçerek, İstanbullu’lar kâffe-i Anadoluluları Karamanlı zanneylediler. Ve böylelikle bu isim kalmış ise de, yanlıştır, asıl Karaman İstanbul’dadır.”39

Buna mukabil “Karamanlı” ibaresinin taşıdığı olumsuz anıştırmalara rağ-men kimi zaman Anadolulu Ortodokslar tarafından kullanıldığı da olur. Ör-neğin Nevşehir Papa Georgios Uhuvveti tarafından yayımlanan 1913 Sal-namesi’ndeki “lisan-ı milliden mahrum kalmış” Anadolulu Ortodoks hem-şerilerinin hayırseverlik ve hamiyetlerinin “denize yakın mahallerde bulu-nan” milletdaşlarından aşağı kalmadığını savunan yazısında Kostaki Vaya-nes Bey40 Karamanlı ibaresinin taşıdığı olumsuzluklara değinse de Anadolu Rumlarını tanımlamak için yazısının kimi bölümlerinde bu ibareyi kullanır:

39 Evangelinos Misailidis, Seyreyle Dünyayı Temaşa-i Dünya ve Cefakâr u Cefakeş, Haz. Robert An-hegger & Vedat Günyol, İstanbul: Cem Yayınevi 1988, s. 118.

40 Hayatı hakkında yeterince araştırma yapılmamış Kostantinos (Kostaki) Vayanes (Vayanoğlu) Paşa (1846-1919) farklı kimliklerin üst üste bindiği ve birbirini besledikleri 19. yüzyılın Osmanlı Rum bü-rokrat tipinin bir örneğini oluşturur. Nevşehir’in önde gelen bir Rum-Ortodoks ailesine mensup olan Vayanes, Atina Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra 1865 yılında İstanbul’a dönerek devlet hizmetine girer. 1896 yılında İstinaf Mahkemesi’nin ticaret kısmının riyasetine ge-tirilir. Vayanes sonrasında 1899-1900 döneminde Samos beyliğinde de bulunur. Encümen-i Ad-liye üyesi olan Vayanes aynı zamanda Hukuk Mekteb-i Şahanesi’nde “Ticaret-i Bahriye” dersle-rine girer. Bu görevlerinin yanında, daha doğrusu tam da Osmanlı idari sistemindeki bu yükselişi sayesinde Vayanes, Osmanlı Rumlarının da kurumlarının yöneticiliğine getirilir. Patrikhane Muhte-lit Millet Meclisi’nin ve İntihabat Meclisi Umumiyesi’nin birçok kez üyesi olur. Bunun yanında Fener Mekteb-i Kebir’inin mütevelli heyetinde yer alır ve birçok kez doğum yeri olan Nevşehir mekteple-rinin mütevelli heyetinin başkanlığında bulunur. Vayanes, 1918–1919 yılında kariyerinin zirvesine erişir ve Tevfik Paşa’nın her iki kabinesinde Ticaret ve Ziraat nazırlığına getirilmiştir. Fakat Osman-lı Rumlarının devlet görevlerinden çekilmesiyle bu görevden istifa eder ve aynı yıl hayatını kaybe-der. Ioannis Ioannidis, Καισάρεια Μητροπολιτλερί βε Μααλουμάτη Μουτενεββιά (Kayseri Metropolit-leri ve Malumat-ı Mütenevviya), Der Saadet, Aleksandros Nomismatidis Matbaası, 1896, s. 139–142. Alexis Aleksandris, “The Constantinopolitan Greek Factor During the Greco-Turkish Confron-tation of 1919–1922”, Byzantine and Modern Greek Studies, cilt 8, 1983, s. 152-153. Sina Ak-şin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele Mutlakiyete Dönüş (1918-1919), (İstanbul: Cem Yayı-nevi 1992) s. 78-79, 148, 163.

Türkdilli Anadolu Ortodokslarında kimlik algısı

Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010 • 21

“Karamanlı demekle maruf olan ve akılları hafif, ve terbiyeleri zayıf bazı eş-has tarafından nazar-ı hakaretle bakılan ve lisan-ı istihza ile yad olunan Mil-letdaşlarımızın hayrat içun gösterdikleri gayret ve mürüvvet cidden iftihar olunacak ve akıllara hayret verecek derecededir.

[...] İşte bu kadar zaruret ve darlık içinde bulunan ve ekmek parasını bi-le birçok meşakkatle tedarik edebilen Karamanlılar kasabalarında ve köyle-rinde ve mahallelerinde Ekklisialar [kiliseler] ve mektebler inşasına muvaf-fak olmakle beraber bunların idaresine senevî lazım olan mebaliği tedarik ve temin içun her türlü fedakârlığı diriğ etmemektedirler. [...] Mekteblere gelin-ce, bu cihetle dahi Karamanlıların mahcub olacak bir gerilikleri yoktur.”41

“Karamanlı” kelimesine pejoratif bir anlam yüklenmesine, özellikle “Ka-ramanlı bakkal” karakteri bağlamında Türk edebiyatında da rastlarız. Bu du-ruma Salâhaddin Enis tarafından kaleme alınmış ve ilk defa Mütareke döne-minde çıkardığı Kaplan dergisinin ilk sayısında yayımlanan “Lambo Usta” başlıklı hikâye örnek olarak gösterilebilir. Bu hikâyede Enis memleketinden İstanbul’a bakkallık etmek için göçmüş bir Karamanlı bakkalı nüktedan bi-çimde yerer. Karamanlı bakkal Lambo Usta son derece kaba, paragöz, açgöz-lü ve hilebaz biri olarak takdim edilir.42

Sonuç yerine

1910 yılının ilk aylarında yaşanan basındaki bu polemiğin gösterdiği gibi, 20. yüzyılın başı gibi oldukça geç bir tarihte dahi İstanbul Rum cemaati ho-mojen olmaktan oldukça uzak, içyapısı dilsel, kültürel ve sınıfsal olarak ol-dukça farklılaşmıştır. Aslında 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Yunan milliyetçiliğinin resmî söyleminde dil, milli kimliğin yegâne “nesnel” tanım-layıcı niteliği olmaktan çıkarılmıştır. Ulusal bütünü “dil” merkezli olmayan kriterlerle tanımlama çabaları ve “Yunanca konuşmayan Yunanlara” yöne-lik ilginin ana amacı, ulusun muhayyel sınırlarına dahil edilmesi amaçla-nan Osmanlı Makedonyası ve diğer bölgelerde Yunanca konuşmayan Or-todoks topluluklarının rakip milliyetçiliklerin etki alanına girmesini engel-lemekti.43 Ancak bu kavrayışa rağmen, Anadolulu Ortodoksların Türk dil-li olmaları, onların küçümsenmesine, “kara kalabalıklar”, “cahiller” olarak damgalanmalarına yetmektedir. İstanbul Rum Ortodoks elitinin, hiç değil-

41 Konstantinos Vayanes, “Hayırperverlik ve Hamiyet-i Vataniye”, Μικρασιατικόν Ημερολόγιον ο Αστήρ 1913, (DerSaadet: Protopapa kai Sas, 1912), s. 51-61.

42 Salâhaddin Enis, “Lambo Usta”, Kaplan, Sert ve Serbest Sözlü Edebi, İçtimai Mücadele Risalesi, Se-ne: 1 Numero: 1, 1335.

43 Bkz. Haris Exertzoglou, “Shifting boundaries: language, community and the ‘non-Greek-speaking Greeks’” Historein, cilt 1, 1999.

22 • Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar • Sayı 11 • Güz 2010

Foti Benlisoy - Stefo Benlisoy

se bir kısmının gözünde, ekonomik sermayeden yoksunlukla (aşağı tabaka-lar) kültürel sermayeden yoksunluk (Türkdilli olmak) “Karamanlılar” örne-ğinde çakışmaktadır.

Dinsel hiyerarşi içi bir tartışma olarak doğan, ancak patrikhanenin Rum Ortodoks ahalinin toplumsal-siyasal yaşamındaki ağırlığı nedeniyle hızla se-külerleşen-siyasallaşan bu ihtilaf sırasında kitle seferberliğine dönük “mo-dern” araçların (kitle gösterileri, imza kampanyaları ve boykot) ortaya kon-ması önemlidir. Kitlelerin, “aşağı tabakaların” bu araçlar vasıtasıyla Rum toplumunun merkezindeki bu tartışmaya şu veya bu şekilde müdahil olması, öyle anlaşılıyor ki tepkilere yol açmıştır. Bu anlamda “aşağı tabakalar”ın ve “Karamanlılar” ya da “cahil kalabalıklar”ın cemaatin idari işlerine karışma-ları yakışıksız, hatta tehlikeli bir durum olarak değerlendirilebilmiştir. An-cak görünen, devrin değiştiği, kitlelerin siyasal alanı şu ya da bu gerekçelerle doldurmalarının önünün alınamayacağı gerçeğidir. “Aşağı tabakalıların” ya da “Karamanlılar”ın İoakim taraftarı gösterilere katılmalarına dönük eleşti-riler çok da etkili olamamış, hatta “Karamanlılar” örneğinde tepkiler karşı-sında geri çekilmek durumunda kalmış görünüyor.

Son olarak, bugün Türkdilli Anadolulu Ortodoksları tanımlamak için Os-manlı tarihyazımında yaygın olarak kullanılan “Karamanlı” sözünün ken-disi, başta İstanbul olmak üzere kent merkezlerinde Anadolu Ortodoksları-nı aşağılamak, onların aşağı sınıfsal pozisyonları ve taşralılıklarının getirdi-ği kültürel ve eğitsel yetersizliklerini, kabalıklarını ve adab-ı muaşeret eksik-liklerini vurgulamak için kullanılan aşağılayıcı bir terimdir. Bu anlamıyla da Anadolu Ortodoksları tarafından çoğunlukla tepkiyle karşılanan ve reddedi-len bir tabirdir. Bu terimi günümüzde kullanırken bu tarihsel arka planı göz önünde bulundurmak gerekmektedir. “Karamanlı” tabirinin bu tahkir edici niteliğine rağmen nasıl yaygınlaşıp zaman içerisinde bizzat Anadolulu Orto-dokslar tarafından dahi kabul edilir hale geldiği ya da bu tabirin Rumlar ha-ricinde Müslüman-Türk ahali arasında da nasıl anlaşıldığı ve kullanıldığı gi-bi sorulara yanıt verebilmek içinse daha kapsamlı araştırmalara muhtacız.


Recommended