+ All Categories
Home > Documents > ¬KENTLEŞME OLGUSU ÇERÇEVESİNDE YAPI VE ÇEVRE PLANLAMALARI

¬KENTLEŞME OLGUSU ÇERÇEVESİNDE YAPI VE ÇEVRE PLANLAMALARI

Date post: 13-May-2023
Category:
Upload: independent
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
72
KENTLEŞME OLGUSU ÇERÇEVESİNDE YAPI VE ÇEVRE PLANLAMALARI Hanifi BİNİCİ a , İbrahim TÜRKMEN b ,Uğur YILDIRIM c a, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü, [email protected] b, İnönü Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Malatya [email protected] c, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,Kamu Yönetimi Bölümü, [email protected] ÖZET Kentleşme, günümüzde üzerinde durulması gereken en önemli sorunların başında yer almaktadır. Hızlı nüfus artışı, artan nüfusun kentlerde yoğunlaşması ve köy nüfusunun azalıp kentlere doğru bir akımın olması kent nüfusunu arttırmaktadır. Bu durum kentleşme sorunu doğurmaktadır. Günümüzdeki kent ve çevre bilimcileri, kentleşme konusu üzerinde ciddi araştırmalar yapmaktadır. Mimarlık faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yapılması kültürel oluşumun temel bir göstergesidir. Yapılar ya barınmak ya da herhangi bir sosyal, kültürel veya ekonomik
Transcript

KENTLEŞME OLGUSU ÇERÇEVESİNDE YAPI VE ÇEVRE PLANLAMALARI

Hanifi BİNİCİa, İbrahim TÜRKMENb ,Uğur YILDIRIMc

a, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Mühendislik ve

Mimarlık Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü,

[email protected]

b, İnönü Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat

Mühendisliği Bölümü, Malatya

[email protected]

c, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari

Bilimler Fakültesi,Kamu Yönetimi Bölümü, [email protected]

ÖZET

Kentleşme, günümüzde üzerinde durulması gereken en

önemli sorunların başında yer almaktadır. Hızlı nüfus artışı,

artan nüfusun kentlerde yoğunlaşması ve köy nüfusunun azalıp

kentlere doğru bir akımın olması kent nüfusunu

arttırmaktadır. Bu durum kentleşme sorunu doğurmaktadır.

Günümüzdeki kent ve çevre bilimcileri, kentleşme konusu

üzerinde ciddi araştırmalar yapmaktadır.

Mimarlık faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yapılması

kültürel oluşumun temel bir göstergesidir. Yapılar ya

barınmak ya da herhangi bir sosyal, kültürel veya ekonomik

faaliyet yapmak için üretilirler. Gösterişin hâkim olduğu 20.

yy.’da, ülkemizde ve dünyada mimari yapılar, insanları,

eğlendirmek, şaşırtmak, göz kirliliği yapmak ve kültürel

kirliliğe itilmek olarak ortaya çıkabilmektedirler. Ayrıca

günümüzde teknoloji ve ekonomik çıkarlar ön plana çıkmış,

insanların rahat ve huzurundan çok çoğunlukla yozlaşmış bir

mimari anlayış egemen olmuştur. Oysa insanların görevi,

dünyada bilinçli bir kentleşme ve mimari anlayışın hakim

olmasına katkıda bulunmaktır. İnsanın çevre bilinci ve

sorumluluğuna sahip olması, çevresindekileri bütün boyutları

ile anlaması ile olabilmektedir.

Ancak bugün pazarlama başarısını esas yapan “YAP-SAT”

sisteminin sonucu olan ve kentlerimizin en büyük bölümünü

teşkil eden konutlar; bilinçsiz olarak tasarlanmakta,

havasız, ağaçsız, çiçeksiz olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca

bazı spekülatif yaklaşımlarla kentlerde “YIK-YAP” israfı da

yapı sektöründe yaygınlaşmış, tarihi özellikleri olan bir çok

yapı da yıkılıp yok olmuştur. Böylece oluşan çirkin apartman

ve gecekondu kentleri çoğalmıştır.

Ekonomik gücün yapı sektöründe iyi kullanılması ile

ülkemiz yalnız teknolojik açıdan değil, kültürel ve yaşama

biçimi açısından da çağı yakalayabilir. Çevre, insanları

doğumundan başlayarak yönlendirir. Bu yönlendirmenin sonucu

olarak insan bilinci ve yetenekleri gelişir. 2

Bu çalışmada, kent ve kentleşme kavramı, kent planlaması, kentleşmeye

etki eden faktörler, kentleşme ve kalkınma, ekoloji ve kentleşme, yerel yönetimler

ve kentleşme konuları ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kent ve Çevre, Kent Mimarisi

ABSTRACT

Urbanization is one of the most important problems to be

dealt with today. Rapid population growth, increasing

population concentration in cities and towns go up or down

the village's population to be a movement towards increasing

urban population. This situation raises the problem of

urbanization. Today's urban and environmental scientists

engaged in serious research on the issue of urbanization.

Architecture is an indication of the basic operations

successfully canceled cultural formation. Structures, or

shelter, or any social, cultural or economic activity are

produced to make. 20 of the show is dominated by century, our

country and the world of architectural structures, people,

amuse, confuse, make eye pollution, cultural pollution and

thrusting as they occur. In addition, technology and economic

interests came to the fore today, people's comfort and

tranquility of an architectural understanding has been

dominated too often corrupt. However, the task of people in 3

the world is dominated by a conscious to contribute to the

understanding of urbanization and architecture. Environmental

awareness and responsibility of man to have, all around may

be to understand all the dimensions.

Today, however, mainly engaged in the marketing success

of "YAP-SAT," which constitutes the largest part of the

system is the result of houses and cities; unconsciously

designed, airless, treeless, is emerging as a floral. In

addition, some speculative approaches in cities "YIK-YAP"

widespread waste in the construction sector, building on a

lot of historic properties were destroyed. So, ugly apartment

buildings and slums of the cities increased.

With better use of economic power in our country's

construction sector is not only technologically, culturally

and in terms of a way of life can capture the era.

Environment, starting from the birth of the people directs.

And capabilities of human consciousness develop as a result

of this referral.

In this study, the concept of the city and urbanization,

urban planning, the factors affecting urbanization,

urbanization and development, ecology, and urbanization,

local governments and urbanization issues are discussed.

4

Keywords: Urbanization, Urban and…, Urban architecture

1. GİRİŞ

Yaşadığımız yüzyılda gelişmiş ve gelişmekte olan bütün

ülkelerde kentleşme ve buna bağlı sorunlar en önde gelen

önemli konular arasında yer almaktadır. Özellikle

sanayileşme, kırdan kente göçle kentleşme ve göçün etkisiyle

ortaya çıkan sorunlar gelişmekte olan ülkelerin çözüm

üretmeye çalıştığı sorunların başında gelmektedir.

Çağımızda toplumlar bir değişim süreci içindedir. Bu

toplumsal yapıdaki değişmenin en belirgin göstergesi giderek

artan kentleşme olayıdır. Demografik bir olay sonucu olan

kentleşme sürecinde ekonomisinin de bileşimi ile giderek

değişime uğrarken, işgücü tarım dışı uğraşılara

yönelmektedir. Bununla birlikte kentleşmenin zorunlu bir

sonucu olan çevre değişikliği sosyal yaşamın tüm yönlerinde

köklü değişikliğe neden olmaktadır. Göç ile kentlere yerleşen

fert, çevre değişikliğinin yanında iş, konut, yalnızlık,

uyum, suç, şiddet gibi birçok sorun yaşamaktadır.

Kentleşme bir değişim sürecidir. Gelişmekte olan ülkeler

kentleşmeyi, ileriye dönük kalkınma hedeflerine varmada

hızlandırıcı ve yön verici bir araç olarak kullanmakta ve 5

bunun yanında kentleşme sonucu meydana gelen sorunları,

olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için büyük çaba

harcamaktadırlar.

Bu çalışmamızda, hızlı ve sağlıksız yaşanan kentleşme

sürecinde meydana gelen kentleşme olgusuyla toplumsal

sorunların en önemlilerinden birisi olan kent ve konut ele

alınarak, konut ve kentleşmenin nasıl etkilendiğini ortaya

koymaya çalıştık. Kentleşme sürecinde konut üzerindeki

etkisini incelemede Malatya ilinin kentleşme yapısından

yararlandık.

Gelişmekte olan ülkeler kentleşmeyi, ileriye dönük

kalkınma hedeflerine ulaşmada hızlandırıcı ve yön verici bir

araç olarak kullanmakta ve bunun yanında kentleşme sonucu

meydana gelen sorunları, olumsuz etkileri ortadan kaldırmak

için büyük çaba harcamaktadırlar.

Kentler her zaman insan yaşamında önemli olmuştur.

Medeniyet kentlerle başlamış, ticaret kentlerle gelişmiş,

kültür ve sanat kentlerle ilerlemiştir. Kentler yaşam

mekânlarımız olmanın yanı sıra bizden önceki nesillerin bize

bıraktığı ve bizim de gelecek nesillere bırakmamız gereken

emanetlerdir. Kentlerin sağlıklı ve sürdürülebilir gelişmesi

yolu ile kent halkının yaşam kalitesinin artırılması, kent

yönetimlerinin temel sorumluluk alanıdır. Günümüzde tüm

dünyada ketleşme oranı çok yüksek seviyelere gelmiş ve 6

artmaya devam etmektedir. Ülkemizde de buna benzer bir eğilim

yaşanmaktadır (1).

İnsanların bir arada yaşama ihtiyacı tek başına

çözemediği güçlük, sorun ve imkânsızlıkları toplum içinde

gerçekleştirilen ilişkilerle çözümlemek ve ortadan kaldırmak

isteğinden doğmuştur. Bu süreçte yeni gereksinimlerinin

doğması ve insanoğlunun bunları karşılamada yetersiz kalması

onu pek çok sosyal ilişkileri oluşturmaya teşvik etmektedir.

İnsanların bir arada yaşama zorunluluğu yerleşim ve kentleşme

olgusunun temelidir. Kent tanımlanması oldukça zor ve

karmaşık bir olgudur. Toplumsal yaşam alanları olan kentler

insan doğasının bir ürünü olarak, doğaldır ve doğal hayatın

bir parçasıdır. Kentler temelde köyler, kasabalar gibi bir

yerleşim birimidir. Ancak bu yerleşim birimleri değişik

özellikleriyle farklılaşırlar. En önemli farklar da kentin

nüfus ve ekonomik yapısıdır. Kent, insanların bir arada

yaşadığı ve bir arada yaşama bilincinin geliştiği, belli bir

nüfusu barındıran, ekonomik hayatta ise sanayi ve hizmet

sektörünün ağırlığını barındıran, yönetsel örgüt birimine

sahip yerleşim yerleridir (1).

Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan

zamanımıza kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen

Anadolu kentlerinden birisidir. Kent, tarihte olduğu gibi

günümüzde de medeniyetleri buluşturan Yurdumuzun önemli 7

kavşak noktalarından birinde yer almıştır. Bu özelliği

Malatya‘yı tarihin her döneminde önemli kılmış ve dikkatleri

hep üzerine çekmiştir (2).

Malatya ili bu gün gelişen ekonomisi ve her geçen gün

artan kent yaşam kalitesi ile büyük kent olma yolunda

bulunmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde de "doğunun batısı

batının doğusu" olarak tanımlanan Malatya bu gün için de aynı

konumunu sürdürmekte ve bölgesel bir cazibe merkezi

durumundadır (2).

Doğu Anadolu Bölgesinin önemli kentlerinden biri olan ve

doğunun batı şehri konumunda olan Malatya’nın da en önde

gelen sorunlarının başında yer alan kentleşme sorunları,

mevcut yapıların ve çevresinin planlanmasıdır. İleriki

yıllarda Malatya’nın daha güzel bir kent görünümü olması için

Belediye ve Valilik çok ciddi bilimsel düzeyde araştırmalar

yapmalıdır. Bu konuda yapılan çalışmalarda sorunların yavaş

yavaş daha bilinçli olarak çözülmeye başlandığını söylemek

mümkündür.

2. KENT, KENTLEŞME VE KENTLİLEŞME

Kentleşme olgusu, bir nüfus olayı olduğu kadar,

temelinde sosyolojik, teknolojik ve ekonomik faktörlerin

bulunduğu karmaşık bir sürecin ortaya koyduğu bir olaydır.

8

Sanayi devrimi ile bu süreç her ülkede, her zaman ve her

bölgede farklı biçimde ve farklı oranda gerçekleşmiştir (3).

2.1. Kent ve Kentleşme

Kentleşme kavramı ile kent kavramı çoğunlukla birbirine

karıştırılmaktadır. Bu iki kavram farklı olmakla beraber,

kentleşme kavramının kent kavramı ile birlikte düşünülmesi

gerekmektedir. Kent tanımlandıktan sonra kentleşme, kentin

bir yada daha çok yöndeki değişmesi olarak belirlenmelidir.

Kentleşme kentten farklı olarak devam eden bir süreci ifade

etmektedir (4).

Kentlerin belirli tarihi dönemlerde var olmuş bulunan ve

halen mevcut olan diğer yerleşim birimlerinden farklarını ele

alan bir yığın kent tanımı bulunmaktadır. Bu tanımlar

sosyoloji yahut sosyal bilimlerin diğer alanlarındaki bilim

adamı veya yaklaşımlar tarafından kentlerin farklı

görünüşlerine atıfta bulunularak tanımlanmışlardır. Bu

tanımların bir kısmı aynı zamanda kentin köye olan

karşıtlığına göre düzenlenmiştir (5).

Kentleşme; yöresel sınır ölçütü ile ekonomik ölçüte göre

tanımlanabilir. Yöresel sınır ölçütüne göre belli bir yöresel

örgüt biriminin sınırları içinde kalan yerlere kent ve kentli

nüfus, bu sınırların dışındaki alanlara köy denilir. Ekonomik

ölçüte göre kent, mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı ve 9

tüketimi sürecinde toplumun sürekli olarak değişen

gereksinmelerini karşılamak için ortaya çıkan bir ekonomik

mekanizmadır.

Kentleşme sürecinin hız kazanmasında en önemli etken

sanayi devrimi olmuştur. İngiltere’de başlayan sanayi devrimi

belirli aralıkla, Almanya, Fransa, İsviçre, Belçika gibi

diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Batı da Sanayi devrimi

ile başlayan bu değişim iki yüzyıl sürmüş, günümüzde ise bu

toplumlar bir kent toplumu haline dönüşmüşlerdir (6).

Kentleşme hareketi, zaman içindeki bir değişmeyi

anlatır. Bir ülkenin ya da bölgenin kentleşme derecesi,

kentleşme düzeyi (kentleşme oranı) ise o ülke ya da bölge

nüfusunun belli bir anda, belli bir tanıma göre kent sayılan

yerleşme özerklerinde yaşayan oranıdır. Şu halde kentleşme

hareketi, demografik tanımı ile belli bir süre içinde,

kentleşme oranında yer alan değişiklik olarak görülebilir

(7).

2.2. Kentleşme Nedenleri

Kentleşmeyi açıklanırken genellikle konu ekonomik

nedenler, teknolojik nedenler, siyasal nedenler ve

sosyopsikolojik / psiko-sosyolojik nedenler başlığı altında

incelenmektedir. Bu dört grupta toplanan kentleşme 10

faktörlerini birbirlerinden tam olarak ayırmak olanaklı

değildir. Çünkü bu faktörler birbirine bağımlı ve birbirini

etkilemektedir (4). Gelişmekte olan ülkelerin kentlerinde

doğurganlık eğilimleri genellikle azaldığı için kentleşmenin

daha çok köyden kente akımlarla beslendiği söylenebilir.

Kentleşme bir toplumun ekonomik ve sosyal yapısındaki

değişimleri doğurur (8).

Nüfus artış, köylerden kentlere büyük nüfus akışına

neden olmakta, yoksulluk ve çaresizlik sonucu geniş halk

kitleleri son çare olarak kurtuluşu kentlerde aramaktadır. Bu

arayışın sonucu toplu göçlere neden olmaktadır. Göçlerle

Çukurova, Bursa, Adapazarı ve Kocaeli’nde değerli tarım

toprakları gecekondu ve çarpık kentleşmenin işgaline

uğramıştır.

2.2.1. Ekomonik Nedenler

Kentler, kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için yaşam

standartları ve geçim düzeyi açısından üstünlükleri ifade

eden olumlu bir manyetik alan oluşturmaktadır. Bir bakıma

toplumsal anlamda manyetik alanın artı kutbuna karşılık

gelmektedir. Kırsal coğrafyaların ise bu manyetik alanın eksi

kutbunu temsil ettiğini söylemek mümkündür. Bu durum kimi

kent bilimciler tarafından itici etmenler(olumsuz göç

11

nedenleri) ve çekici etmenler(olumlu göç nedenleri) olarak

kavramsallaştırılmıştır (9).

İtici etmenler(Köyden şehre iten etmenler): Köy nüfusunu yerleşim

yerinden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan

kaynaklanan nedenlerdir. Bunlar; ürün fazlalığı, tarımda

makine kullanımı, girdi oranında artış, tarımda gereksinim

duyulan insan gücünün azalması, tarımda verimliliğin ve kişi

başına gelirin düşük olması, mülkiyetin dengesiz dağılımı,

toprakların parçalanması ve erozyon gibi nedenler

sıralanabilir. Kırsal kesimden kentlere bir nüfus hareketinin

başlaması tarımda ürün fazlasının elde edilmesine bağlıdır.

Bu ise tarımda daha çok sermaye, daha üstün teknoloji ve

girişim gücü ile üretimde bulunulmasını gerektirir. Bunların

yanı sıra gelir yetersizliği, mülkiyetin dengesiz dağılımı,

toprakların parçalanması ve erozyon itici etmenleri

güçlendiren nedenlerdir (6).

Çekici Etmenler (Şehre Çeken Etmenler): Kırsal kesimde yeterli

gelir elde edemeyen ve gelecek için güvence bulamayan nüfusu

kentlere çeken nedenlerdir. Sanayileşmekte olan toplumlarda,

kentler kırsal yerlere oranla daha fazla iş imkânı ve gelir

sağlamaktadır. Bu ise kent hizmetlerine olan istemi arttırır.

Sanayileşmekte olan toplumlarda kentler kırsal yerlere

oranlara daha fazla iş imkânı ve gelir sağladığı imkânı ve

güvence sağladığı için, kırsal kesim nüfusu kentlere 12

çekilmektedir. Bu da kent hizmetlerine olan istemi

arttırmaktadır.

2.2.2. Teknolojik Nedenler

Teknolojinin gelişmesi beraberinde sanayinin

gelişmesini, ekonomik gelişmeyi ve nüfus artışını da

getirdiğinden, bu da yeni iş kollarının doğmasına ve mevcut

iş kollarının da artmasına yol açmıştır. Zincirleme biçiminde

yaşanan bu gelişmeler neticesinde, kentlerin nüfusu, büyük

artışlar göstermeye başlamıştır (9).

2.2.3. Siyasal Nedenler

Çeşitli düzeylerde verilen siyasal kararlar, yönetim

yapısının özellikleri, hukuk kurumlarından bazıları ve

uluslar arası ilişkilerde kentleşmeyi özendirici nitelik

taşıyabilir. Gezme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini

kısıtlayan yasaların kaldırılması da kentleşme üzerinde etki

yapar. Ayrıca kimi kentlere, siyasal kararlarla başkent

statüsü verilmesi bazı bölgeleri ekonomik anlamda serbest

bölge ilan etmek gibi nedenler kentleşmeyi hızlandıracaktır

(4).

2.2.4. Sosyo-psikolojik Nedenler

13

Kentleşmeye etki eden bir diğer etken de bireysel veya

grup düzeyinde meydana gelen değişimlerin kentleşmeye etki

etmesidir. İşte hem bireyin kendi iç dünyasında hem de içinde

yer aldığı daha geniş bütünün (grubun, topluluğun, toplumun)

genel doğrultusunda meydana gelen değişimlerin kentleşmeye

etki etmesine, sosyo-psikolojik nedenler denilmektedir (10).

2.3.Kent Planlaması

Kentsel bir alanın fiziksel altyapı, konut ve ulaşım,

toprak kullanımı, kentsel büyüme de dahil, çeşitli öğelerinin

planlanması sürecine kent planlaması denir (11). Ülke, bölge,

alt bölge ve kentte çeşitli planlamalar yapılmakta ve

kavramın anlamı ona göre bir boyut kazanmaktadır. Dolayısıyla

yaşanılan çevrede kaynakların kullanımına ilişkin her türlü

uzun vadeli sosyal, ekonomik, yönetsel ve mekânsal değişim

düşünceleri, planlama kavramı içinde değerlendirilebilir.

Kent planlamasıyla, kentlerin önceden belirlenen belli

amaçlar çerçevesinde gelişimi kastedilmektedir. Diğer bir

ifade ile kent planlaması, bir kentin gelecekte alacağı

şeklin önceden planlanmasıdır (12).

Genel olarak değerlendirildiğinde, planlama, içeriği ne

olursa olsun önceden saptanmış hedef veya hedeflere, yine

önceden saptanmış sürede ulaşmak için izlenecek yön ve

yöntemleri belirleme eylemi (13) olarak tanımlanmaktadır.

14

Bazı Türk kent bilimcileri de kent plancılığını ulusal

bir yerleşme ve kalkınma planı çerçevesi içinde, bilimsel

yöntemlere göre yapılan araştırmalara dayanılarak, plan,

program ve projelerin hazırlanmasını ve bu amaçla girişilecek

çabaların gerçekleşmesini de kapsayan bir sanat ve çalışma

alanı olarak tanımlamaktadır. Bu iki tanımın da ortak yanı

kent planlamasını bilim ile sanatın birleşmesi olarak

görmeleridir. Kent planlamasının ulusal ve ekonomik

ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak, kentlerin fiziksel

yerleşmelerinden başlayarak, insanların bir yerleşim yerinde

nasıl daha umutlu ve doğaya uygun yaşayabileceklerini

bilimsel yöntemlerle planlayan, projelendiren bir uğraş alanı

olduğu anlaşılmaktadır (4).

Kent planlaması, toplumsal ve iktisadi gereksinmeleri

göz önünde bulundurarak kentlerin fiziksel gelişmelerinin

biçimlenmesine bir yön vermekle ilgili sorunlarla uğraşan bir

bilim, sanat ve bir uğraş alanı olarak tanımlanır.

Kent planlamasının amacı, kentin ileride alacağı

görünümü (geleceğini) önceden belirlemek ve yönlendirmektir.

Bunun için amaç bütün kesimlere fırsat eşitliğinin sunulduğu,

kentlilerin aktif katılımının sağlandığı, dayanışma ve

iletişimi güçlü, sosyal ve fiziksel alt yapısı yeterli bir

kent modeli ortaya çıkarmaktır (14). Bu amaçla planlama, her

düşünce ve meslek grubundan her yaş ve eğitim kategorisinden 15

bütün insanları ilgilendirir. Bu açıdan kentsel planın amacı

ekonomik, sosyal ve teknik ilerlemenin ve dönüşümün

yaşanabilir bir zeminde gerçekleşmesidir (15).

2.3.1. Kent Planlaması Evrimi

Tarihsel süreç içerisinde, kentlerin ilk ortaya

çıkmasından günümüze kadar, her dönemin kendi uygarlığına

özgü kentleri olmuş ve bu kentler belli düzenlemeye tabii

tutulmuştur. Yapılan kazıların ortaya çıkardığı gerçek, antik

dönem kentlerinin topraklarıyla, çarşılarıyla, tiyatrolarıyla

mimari yapılarıyla belli bir düzene sahip olduğunu

göstermektedir (4).

Büyük toplumsal dönüşümlerin yaşandığı dönemlerde,

bütüncül dönüşümü hedefleyen siyasal bakışlar sürece egemen

olmuş ve bu noktada planlama kurumu tarihinin en geniş

alanına sahip oldu. Bu alandaysa fiziksel planlama, kayda

değer bir öncelik kazandı. Sonuçta, söz konusu toplumsal

devinimler her zaman kentleşme süreciyle birlikte yaşandı ve

kent planlama, bu süreci denetleyen ve yönlendiren bir kurum

oldu (16).

Kent planlamasında bir aşamadan öteki aşamaya geçiş

zamanı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, kent

planlamasının, hemen hemen bütün ülkelerde aşağıdaki gelişim

sürecini izlemekte olduğunu görürüz( 7); 16

Birinci aşama; kent planlamasının, kentlerin

güzelleştirilmesini sağlayan bir uğraşı olarak

anlaşılmasıdır. Geniş caddeler, görkemli yapılar, büyük ve

güzel parklar ve meydanlar, bu anlayışın üzerinde önemle

durduğu öğelerdir. Güzel kent oluşturma duygusu, başlangıçta

yolları ve yapıları tek tek ele almakla yetinirken, sonradan

kentin bütün öğelerini birlikte güzelleştirmek amacına

yönelmiştir.

İkinci aşamada; kentlerin imarı ve planlaması bir

mühendislik çabası olarak görülmüş, kentin türlü işlevlerinin

görülmesine yarayacak yapıların yapılmasında etkinlik

sağlamak amacı baş önceliği almıştır. Bu aşamada kent

plancısı ile kent arasındaki ilişki, sanki bir mühendislik

firması ile önündeki proje arasındaki ilişkiye benzer bir

ilişkidir. Gerçekten bu aşamada kent planlama görevinin

yalnız mimarlar ve mühendisler tarafından yerine getirildiği

görülür.

Üçüncü aşamada, kent plancılığın salt bir teknik uğraşı

olmak yerine ekonomik ve toplumsal etmenlerin de hesaba

katıldığı çok yönlü bir çaba olarak dikkate alınmasıdır (4).

Dördüncü aşamada, kent planlamasında coğrafi kapsam

değişikliği olmuştur. Bu aşamada kentleri, kendi sınırları

içinde ele alarak planlamanın yetersizliği kabul edilmiş,

17

çevrelerindeki köy ve kentlerden bağımsız bir planlama

yaklaşımının geçerli sayılamayacağı anlaşılmıştır (4).

2.3.2.Kent Planlamasının Süreci

Kent planlaması sürecini tanımlamaya çalışanlar, bu

sürecin beş evreden oluştuğunu göstermektedirler. Bunlar (7);

1.Hedeflerin belirtilmesi; hedefler toplumsal gönenç, sağlık,

düzenli gelişme, etkenlik, estetik ve tarihsel yapıtların

korunması gibi ilkelerdir. Kentte yaşayan herkes, bu

hedeflerle yakından ilgilidir. Ama bunların hepsini birlikte

gerçekleştirmek, kentte yaşayanların bunların hepsinden elde

ettikleri doyumu, aynı anda en çoğa çıkarmak ve eldeki

kaynaklar ve yetkilerle hepsini herkese eşit düzeyde sağlamak

kent planlamasının en çetin sorunlarındandır.

2.Araştırma ve çözümleme; kent planlamasına temel olmak

üzere toplanan bilgiler, harita, şema ve grafikler halinde

anlaşılması ve izlenmesi kolay bir biçime sokularak karar

organlarına sunulur. Kentin geleceği için kent planlarında

yer alan öneriler, güncel durum haritaları üzerine işlenen bu

bilgilere oranla değerlendirilir. Uygulamada, araştırma

planlama eyleminin bir gereği sayılarak yapılmakta ve içeriği

yönetmeliklerle belirlenmektedir.

3.Plan yapma ya da karar verme; bu evre hedeflere ulaşmak için

önerilen çeşitli eylem biçimlerinin ve yollarının 18

karşılaştırılıp değerlendirilmesi ve aralarından birinin

seçilmesi evresidir.

2.3.3. Yerel Yönetimler Ve Kentleşme

Yerel yönetimler, kent planlamaları yaparken siyasi

kaygılardan uzak, bilimsel çalışmaların ışığında uzun zamanlı

çözümler ortaya koymaları gerekir. Planlama yapılmadığı zaman

ortaya çıkacak sorunlar zamanla çözümsüz olabilir. Birçok

kentte mücavir alanlar (gelişmesi öngörülen alanlar)

belirlenmediğinden yapılaşma sağlıksız boyutlara ulaşmıştır.

Malatya’da olduğu gibi önüne gelen herkes birkaç yüz

metrekare boş alanları veya meyve bahçelerini çok katlı

olarak inşa edebilmektedir. Bu ise şehrin hem mimari

görünümünü bozmakta hem de yetersiz altyapı yüzünden ciddi

sıkıntılara neden olmaktadır (17).

2.4.Kentsel Yenileme

Kentlerin çeşitli faktörler sonucu çöküntüye uğraması,

ilgili çevreleri bu çöküntüyü ortadan kaldıracak çözüm

arayışlarına yöneltmiştir. Kentsel dönüşüm (yenileme)

kavramı, işte bu arayışların bir sonucu, bir çözüm yolu

olarak ortaya atılmıştır (18).

Genel bir çerçeve içinde, kentsel yenileme, farklı

nedenlerden ötürü zaman süreci içinde eskimiş, köhnemiş, 19

yıpranmış ya da kimi durumlarda terk edilmiş, vazgeçilmiş

kentsel dokunun, günün sosyoekonomik ve fiziksel koşulları

göz önünde tutularak değiştirilmesi, dönüştürülmesi, ıslah

edilmesi ve yeniden canlandırılarak kente kazandırılması

olarak ifade edilmiştir (19).

Kentsel yenileme projeleri, “yaşanabilir sağlıklı

kentlerin oluşturulması ” genel hedefiyle birlikte

Kaçak yapılaşmış alanların dönüştürülmesi,

Doğal afetlerle doğrudan etkilenecek olan sakıncalı

alanlarda yer seçmiş konut veya başka kullanım

alanlarının dönüştürülmesi,

Kent içinde kalan kullanımı sakıncalı çalışma

alanlarının dönüştürülmesi,

Kent içinde niteliksiz, sağlıksız alanların ve

yaşanabilir kent standartları dışında kalan alanların

dönüştürülmesi,

İşlevini yitirmiş tarihi mekânların, koruma alanlarının

dönüştürülmesi konularını içerir (20).

Sürdürülebilir ve yaşanılabilir kentlerin oluşmasında,

kentsel yenileme ve dönüşüm projeleri süreçlerinde

izlenmesinde gereken temel ilkeleri şu şekilde

değerlendirebiliriz (21);

1. Planlamanın Bütünlüğü: Olağanüstü planlama olayları gibi

ele alınan kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri, bütüncül 20

planlama yaklaşımı hiçe sayılarak, kentlerin değer kazanmış

ya da değer kazanmaya aday parçalarına yönelik olarak

kurgulanmakta, bu durum kentlerin dengesiz ve sağlıksız

büyümesine yol açmakta, dolayısıyla da sorunlara köklü

çözümler üretilememektedir. Oysa kentsel dönüşüm ve yenileme

süreçleri, planlama sürecinin olağan parçaları olarak ele

alınmalı, bütüncül planların işaret ettiği şekilde

yönetilmelidir.

2. Çok Boyutluluk ve Uzun Dönem: Kentsel dönüşüm / yenileme

uygulamaları yalnızca fiziki değil, ekonomik ve sosyal

boyutları da kapsayacak şekilde çok bileşenli olarak

kurgulanmalı ve uygulanmalıdır. İnsanların kurduğu sosyal ve

ekonomik ilişkiler, içinde yaşadıkları fiziki mekânı

biçimlendirmede etkilidir.

3. Katılım ve Karar Alma: Kentsel dönüşüm ve yenileme

süreçleri yaşayanlar ile birlikte kararlaştırılmalı,

geliştirilmeli, planlanmalı ve yönetilmelidir. Süreçten

herhangi bir kesimin herhangi bir gerekçeye sığınılarak

dışlanmaması gerekir. Katılım modelleri, yaşayanların

sosyokültürel ve ekonomik özelliklerine uygun olarak

kurgulanmalı, bu tip pratiklere alışık olmayanlara karşı

sabırlı davranılmalı ve gerekli yöntemler geliştirilmelidir.

4. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Kentsel dönüşüm ve

yenileme süreçlerinin şeffaf, dolayısıyla hesap sorulabilir 21

şekilde yönetilmemesi, kentsel dönüşüm uygulamalarına ve

dönüşümün uygulayıcılarına olan güveni sarsmaktadır. Hâlbuki

şeffaflık hem hesap verebilirliği sağlayacak, hem de gündeme

gelebilecek spekülasyonların önünü kesecektir. Katılımla

alınan kararlar ve bunların gerekçeleri konusunda da her

aşamada herkese açık, doğru ve zamanında bilgilendirme ve

belgeleme yapılmalıdır.

5. Uzmanlık: Şeffaflığın ve katılımın sağlanması koşulu ile

kentsel dönüşüm ve yenileme süreçlerinin bilgi, birikim ve

deneyim sahibi uzmanlar tarafından yönetilmesi, süreci

spekülatif ve politik müdahalelerden arındıracaktır.

6. Yer Seçimi, Özgünlük ve Gereksinimler: Kentsel dönüşüm

ve yenileme alanlarının yer seçim kararları katılımcı

yaklaşımlarla verilmeli, sınırların saptanmasında, modellerin

seçilmesinde bilimsel ölçütler kullanılmalı ve ilgili

bölgelerin sorunlarını yansıtan veriler temel alınmalıdır.

Süreç, bu bölgelerin özgün niteliklerine ve gereksinimlerine

uygun olarak planlanmalı ve yönetilmelidir. Mevcut

uygulamalar hemen her bölgede birbirine benzeyen ya da

özgünlük ve gereksinimlerden bağımsız çözüm önerileri

getirmektedir.

7. Etaplama: Temel ilkelerden kopmadan sürdürülebilir bir

proje yönetiminin sağlanması ve hedefe ulaşılması, doğru bir

etaplamanın yapılması ve şeffaf süreçler içerisinde 22

uygulanması ile mümkün olabilir. Etkin bir etaplama,

projelerin uygulanabilirliğini de arttıracaktır. Mevcut

uygulamalarda tatmin edici bir etaplama tespit edilememiştir.

8. Uygulamanın İzlenmesi: Kentsel dönüşüm ve yenileme,

uygulama sonrasında da izlenmesi gereken süreçlerdir. Yerel

yönetimler projelerin tamamlanmasından sonraki süreci de

düzenli olarak izlemeli, gerekli hallerde projelerin

hedeflerine uygun olarak ya da katılımcı bir yaklaşımla proje

hedeflerini revize ederek sürece müdahale etmeli ve projenin

gidişatını kamuoyu ile paylaşmalıdır.

3. Sürdürülebilir Kentleşme

Sürdürülebilirlik kavramı pek çok disiplinin kesişim

alanında olan kapsayıcı bir kavramdır. Ancak bu kavram

mekânsal ölçeğe taşındığında, yani sürdürülebilir kentsel

gelişme olarak özelleştirildiğinde, yaşam kalitesinin

iyileştirilmesi amacı ile daha çok üst üste gelmeye

başlayacaktır. Çeşitli uygulama örnekleri de, sürdürülebilir

kentsel gelişme göstergeleri veya yaşam kalitesi

göstergelerinin çok büyük ölçüde aynı olduğunu göstermektedir

(22).

1996 Habitat II Zirvesi’nin sonuç bildirgesi olan

İstanbul Deklarasyonu’nun 15. maddesi şu şekildedir; “21.

yüzyıla girerken, sürdürülebilir insan yerleşimleri için 23

pozitif bir vizyon, ortak geleceğimiz için umut duygusu ve

herkesin itibar, sağlık, güvenlik, mutluluk ve umut dolu

nezih bir hayat vadeden güvenli bir evde yaşayabileceği,

bütünüyle faydalı ve cazip bir meydan okumaya katılmayı

teşvik ediyoruz.” Böylece Habitat Zirvesi’nde sürdürülebilir

bir yaşamı olanaklı kılan yerleşmelerin ve yaşama mekânların

önemi vurgulanmaktadır (23).

Sürdürülebilir kent veya sürdürülebilir insan

yerleşmeleri kavramları ile ilgili olarak üzerinde uzlaşılmış

bir tanımlama bulunmamaktadır. Fakat sürdürülebilir

gelişmenin öğeleri olan çevresel, ekonomik, politik, sosyal,

demografik, kurumsal ve kültürel amaçlar, sürdürülebilir

kentleşme olgusunun da bir parçası olarak ele alınabilir

(24).

Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımın temel olarak

biçimlendirildiği bir diğer önemli

organizasyon BM tarafından 1996 yılında İstanbul’da

düzenlenen Habitat II İnsan Yerleşimleri Konferansı (Kent

Zirvesi)’dır. Habitat II’nin temel amacı, herkese yeterli

konut ve kentleşen dünyada sürdürülebilir yerleşmeyi

gerçekleştirmektir. Habitat II buluşmasında sürdürülebilir

yerleşme önemli bir hedef olarak ortaya konmuş ve dışlanma,

dışlama, toplumsal uyum, özel sektör / kamu ortaklığı,

yığışma, kirlilik, doğayla ilişki, yönetim, kimlik, kültürel 24

değişimler gibi kentsel sorunların evrenselliği ilan

edilmiştir. Bu çerçevede Habitat II’de(25);

• Kentler ölçeğinde sürdürülebilir gelişme kavramının yeniden

değerlendirilmesi gündeme

gelmiştir

• Kentsel demokrasi ve yurttaşın kentteki yerinin

belirlenmesi istenmiştir.

• Kamu ve özel sektör işbirliğinin önemi vurgulanmıştır.

• Kentlerin yönetimi ve kentlilerin rolü üzerinde tartışmalar

başlatılmıştır.

3.1.Sürdürülebilir Kentleşmenin Gerekleri

Avrupa Çevre Ajansı da, kentsel sürdürülebilirliği

sağlamak için ulaşılması gereken amaçları şu şekilde tarif

etmektedir(26):

• Mekânın ve doğal kaynakların tüketimini en aza indirmek

• Kentsel akışları etkin biçimde yönetmek

• Kentsel nüfusun sağlığını korumak

• Kaynaklara ve hizmetlere eşit erişimi sağlamak

• Kültürel ve sosyal çeşitliliği sürdürmek

Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımı, kentsel gelişmenin

etkilediği ve kentsel gelişmeyi etkileyen tüm çevresel

(yapılı çevre/doğal çevre), sosyal, ekonomik unsurları

birbiriyle ilişkili biçimde içermekte; ekonomik ve sosyal

gelişimin çevre koruma ve iyileştirme amacı ile 25

birleştirilmesini ön görmekte; gelişimin biçiminin katılımlı

süreçlerle kararlaştırılmasını gerektirmektedir.

Sürdürülebilirlik ilkesinin çizdiği genel çerçeveye

uygun olarak, “sürdürülebilir kentleşme” yaklaşımı aşağıdaki

temel konuları içermelidir (27):

• Büyümenin denetlenmesi ve arazi kullanım planlaması

• Kentsel tasarım

• Konut

• Ulaşım

• Çevre koruma ve restorasyon

• Enerji ve malzeme kullanımı

• Yeşil mimarlık ve yapılaşma

• Eşitlik ve çevresel adalet

• Ekonomik gelişme

• Nüfus

Sürdürülebilir bir kentleşme için aşağıdaki şartların

sağlanması gerekmektedir. Bunlar (26):

a) Alan tasarrufu sağlayıcı gelişmeler uygulanmalıdır.

b) Doğal habitat korunmalıdır.

c) Kentleşme planlı olmalıdır.

d) Geniş yeşil alan sağlanmalıdır.

e) Su kaynakları korunmalıdır.

f) Motorlu araç kullanımı teşvik edilmemelidir.

g) Geri dönüşüm programları başlatılmalıdır. 26

Sürdürülebilir kentleşmenin gerçekleştirilmesi

sürecinde, kenti ilgilendiren politikaların hazırlanması,

karar verme ve uygulama aşamalarında, kentte yer alan, kamu

kurum ve kuruluşları, özel sektör kuruluşları, sivil toplum

kuruluşları ve yerel halkın eşgüdüm içinde hareket etmeleri

ve karar alma sürecinde aktif rol oynamaları gereklidir.

Böylece kentte alınan kararlar tüm kesimler tarafından daha

kolay bir şekilde benimsenir ve bu politika ve kararların

uygulanma şansı daha da yükselir. Bu anlamda sürdürülebilir

kent ekonomik, çevresel ve sosyo-ekonomik ilerlemeyi etkin

yurttaş katılımı ile birlikte dengelemeyi başaran bir

kenttir(22).

3.2.Sürdürülebilir Kentsel Tasarım

Sürdürülebilir tasarım, ekonomik verimlilik ve kar elde

etmeye değil, insani ve ekolojik değerlere dayalıdır.

Yürünebilirlik, insan ölçeği, çeşitlilik, güçlü/canlı konut,

işyeri, kamu tesislerinin varlığı temel unsurlardır.

Sürdürülebilirliğin çevresel amaçlarını yerine getirmek için,

tasarım; yerel iklimi, ekosistemleri, materyalleri, enerji,

su ve kaynak akışlarını yansıtmalıdır. Böyle bir tasarım

toplumları doğal peyzajla bütünleştirecek, otomobile olan

27

bağımlılığı azaltacak, kaynakları daha etkin kullanacak ve

yerin kimliğini ortaya çıkaracaktır (22).

Yaşam kalitemizi etkileyen yalnızca binalar değil; aynı

zamanda kentsel tasarımdır. Fiziksel bağlamdaki endişeler,

yerel kültüre ve iklime duyarlı projeler üretilmesine neden

oluyor. Biz bu öncelikleri havaalanları, tren istasyonları,

metrolar, köprüler, iletişim kuleleri, bölgesel planlar ve

kent merkezinin tasarımı gibi bütün dünyaya yayılan kentsel

alt yapı projelerimizde uyguladık. Norman Foster’a göre en

uygun tasarım çözümü, sosyal, teknolojik, estetik, ekonomik

ve çevresel duyarlılıkları bütünleştirebilendir. Ben de bu

düşünceye katılmakla birlikte tasarımlarda bu doğrultuda

gitmenin sürdürülebilirlikle iç içe olabileceğimiz

kanısındayım(23).

Planlama sadece arazileri arsa yapma süreci değil

arsaların üzerine yapıların nasıl geleceğini de düzenleme

sürecidir. Çünkü kent planlama kent gelişme sürecinde etkin

rol almaktadır (28). Özet olarak kentsel tasarım (29);

Makro ölçekte, öngörülen kent formu bağlamında kent

morfolojisi, kentin algılanabilir olması için

stratejiler üretilmesi, kamusal mekan imgelerinin

detaylı biçimde ortaya konması,

28

Orta ölçekte, toplumsal, kültürel, fiziksel vb. veriler

çerçevesinde kent dokusunda yenileme-iyileştirme-

canlandırma çalışmalarında ve yeni gelişme alanlarında

büyük ölçekli toplu konut tasarımlarında fiziksel

çevrenin düzenlenmesi yaklaşımları ve tasarım ilkeleri,

Mikro ölçekte, mimari ürünün ve yakın çevresinin dar

kapsamda toplumsal ve fiziksel çevrenin (sokak, avlu

vb..) bir parçası kılınabilmesine yönelik tasarım

ilkeleri.

3.3. Kentsel Tasarım İlkeleri

Kentsel tasarım ilkeleri; karakter, okunabilirlik,

uyarlanabilirlik, farklılık, süreklilik ve kapalılık olarak

belirtilmektedir. Bunlar;

Karakter; topografya ve yapı biçimi, jeoloji, geleneksel

yapılar, kent dokusu ve sınırlarından ortaya çıkan kalitedir

(29). Süreklilik ve Kapalılık; Kamu ve özel alanları net bir

biçimde tanımlayan gelişmeler aracılığıyla sokak cephelerinin

sürekliliğini ve yerlerin kapalılığını geliştirmek olarak

ifade edilebilir (25).

Kamu Alanların Kalitesi; toplumda yaşlı ve özürlü insanları

da düşünerek çekici, güvenli, karmaşık olmayan ve etkili

olarak işleyen yollar ve kamu alanları geliştirmek biçiminde 29

tanımlanabilir. Hareket Kolaylığı; birbiriyle ilişkili ve

içinde hareket kolay olan alanlar oluşturarak, trafikten önce

insanları düşünerek, arazi kullanımları ve ulaşımı

bütünleştirerek erişebilirliği ve geçirgenliği geliştirmek

olarak ifade edilebilir (26). Okunabilirlik; Tanımlanabilir

yollar, kavşaklar ve sınırlar sağlayan gelişme aracılığıyla

insanlara yollarını bulmada yardım etmek olarak

tanımlanabilir (30). Uyarlanabilirlik; Değişen sosyal,

teknolojik ve ekonomik koşullara cevap verebilen gelişmeler

oluşturarak uyarlanabilirliği geliştirmek olarak

tanımlanabilir.

3.4. Sürdürülebilir Kentsel Tasarım Ve Ekoloji

Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü

faaliyetleri sonucu suda, toprakta ve havada meydana gelen

olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece

ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava

kirliliği ve arzu edilmeyen diğer sonuçlar olarak

tanımlanabilir. Çevresel sorunların nedenleri hem gelişmiş

hem de gelişmekte olan ülkelerde benzer bir eğilimle, plansız

kentleşme ve sanayileşmeyle ilgilidir. Burada plansız

kentleşmeyi önemle vurgulamamızın nedeni çevre üzerindeki

tahribatın asıl nedeninin birçok kaynakta gösterildiği gibi

kentleşmenin değil, plansız kentleşmenin olduğudur. Özellikle

30

insanların daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak amacıyla

kentlere göç etmeleri çevresel bozulmaların nedenlerinin

başında gelmektedir. Bilim adamları kırsal alanlardan

kentlere doğru göç sürecinin önümüzdeki 50 ile 100 yıl

arasında özelliklede gelişmekte olan ülkelerde devam

edeceğini tahmin etmektedirler. Kentleşmenin çevre üzerindeki

tahribatı genellikle üç şekilde meydana gelmektedir.

Bunlar(31):

a) Doğal Yaşam Alanlarının Yerleşim Alanlarına Dönüşmesi. Yani

habitat üzerindeki etki. Plansız yapılan bir

kentleşme hareketi sonunda verimli tarım arazileri

yerleşim alanlarına dönüştürülmekte, zaten kıt olan

tarım arazilerinin israfına yol açılmaktadır.

Hayvanlara ait yaşam alanları da insanların

istilasına uğramış, sonuç da bazı hayvan türleri yok

olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.

b) Aşırı Doğal Kaynak Çıkarımı ve Tüketimi. Büyüyen kentler

genellikle yerel alanlardan sağlanandan daha fazla

kaynağa gereksinim duyarlar. Bu yüzden kentler sadece

kendi sahalarından değil, kendilerinden çok uzakta

bulunan doğal kaynakları da çıkarıp tüketmektedirler.

Bugünkü hızla tüketilmeleri durumunda Alüminyum

rezervlerinin 31 yıl, kömür rezervlerinin 111 yıl,

bakır rezervlerinin 21 yıl, civa rezervlerinin 11 yıl 31

ve petrol rezervlerinin 20 yıl sonra tükeneceği

tahmin edilmektedir.

c) Atıkların Dünya Tabakaları Üzerindeki Etkisi (atmosfer,

litosfer, hidrosfer). Gerçekten kentleşme en çok

atmosfer, litosfer ve hidrosfer üzerinde olumsuz

etkilere yol açmaktadır. Bunların neler olduğu

aşağıda sıralanmıştır(28):

i. İklim Üzerindeki Etkileri

Kentleşme sonucu ortaya çıkan yapılanma aşırı ısınmaya

neden olmaktadır. Örneğin yollar, binalar, kaldırımlar gün

boyu depoladıkları enerjiyi geceleyin serbest bırakarak

iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır. Yine aşırı

yapılanma rüzgarların esişini olumsuz yönde etkileyerek bitki

örtüsüne zarar vermektedir. İklimin aşırı ısınmasına neden

olan bir diğer etkende sera etkisidir(32). Atmosferdeki artan

karbondioksit miktarı bir seradaki cama benzer şekilde güneş

ışınlarının içeriye girmesine engel olmazken, tekrar

atmosfere dönmesine engel olarak dünya ısısının artmasına yol

açmaktadır. Yapılan bazı hesaplamalara göre 2020 yıllarında

dünyanın ortalama ısısının 1-2 derece artması halinde ortaya

çıkacak buzul erimeleri sonucu karaların %20’si sular altında

kalacaktır.

ii. Hava Kirliliği

32

Hava kirliliği kentlerin temel sorunlarından birisidir.

Yapılan araştırmalara göre dünyada 1.1 milyardan daha fazla

insan oldukça kötü havaya sahip kentlerde yaşamaktadır.

Kentlerdeki hava kirliliğinin ana nedenleri endüstriyel

gazlar, araçlar ve enerji üretiminin neden olduğu

kirlenmedir(33). Hava kirliliği hava ortamındaki kirletici

unsurların havanın kendini temizleme kapasitesini aşması

sonucu meydana gelmektedir. Bu açıdan hava kirliliği toz,

duman, koku, su buharı gibi kirletici unsurların insan ve

diğer canlılar ile eşyalara zarar verecek miktarlara

yükselmesi olarak tanımlanabilir.

Ülkemizde sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin

nedenlerini ise aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz:

a- Gazların ve tozların filtre edilmeden atmosfere

bırakılması,

b- Sanayi için yer seçilirken topoğrafik, meteorolojik

özelliklerin dikkate alınmaması,

c- Temiz teknoloji yerine kirletici teknoloji

kullanılması,

d- Kullanılan yakıtlarda kirletici oranının yüksek

olması.

Hava kirliliği özellikle solunum rahatsızlığı çeken

insanlar üzerinde daha kötü sonuçlar doğurabilmektedir.

33

Günümüzde büyük kentlerde yaşayan on binlerce insan hava

kirliliği sonucu hayatını kaybetmektedir.

iii. Su Kaynakları Üzerindeki Etkiler

Kentleşme sonucunda ortaya çıkan en önemli sorunlarından

biri de su kaynaklarında meydana gelen kirlenme ve azalmadır.

Özellikle büyük kentlerde yaşanan aşırı su tüketimi su

kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Günümüz

dünyasında yaklaşık 1 milyar insanın temiz ve sağlıklı suya

ulaşamadığı tahmin edilmektedir. Sağlıklı suyun giderek

azalması beraberinde ürkütücü sonuçlar getirmiştir. Örneğin

günümüzde yaklaşık 900 milyon çocuk ishal hastalığına

yakalanmakta ve 3 milyon çocuk da bu hastalık sonucu hayatını

kaybetmektedir (34). Kentlerde yaşanan çarpık yapılanma suyun

hidrolojik döngüsünü de bozmaktadır. Suyun kirlenmesine neden

olan en büyük etken ise lağım sularıdır.

iv. Topraklar ve Kır Araziler

Günümüzde dünyadaki toplam arazinin yaklaşık %1’ini

kentler kaplamaktadır(63). Kentsel genişlemenin bugünkü

hızıyla devam etmesi dünya üzerindeki yaşanabilir yerlerin

azalmasına neden olacaktır. Kentleşmenin özellikle sahil

şeridini mekan olarak seçmesi, bazı canlı türlerine yaşam

alanı oluşturan bu yerlerin insanlar tarafından istilâ

edilmesine yol açmıştır (Dünyada yaklaşık 1 milyar insan

sahil şeritlerinde yaşamaktadır). Bunun en büyük etkisi ise 34

bitki ve hayvanlara ait habitatlarda görülmektedir. Bitki ve

hayvanların doğal yaşam alanlarını kaybetmeleri zamanla bazı

türlerin yok olmasına neden olmaktadır.

Kentleşme toprak üzerinde de olumsuz etkiler meydana

getirmektedir. Kentsel yapılanmalar toprak yüzeyinin çimento,

asfalt ve binalarla kaplanmasına yol açmaktadır. Tarımsal

arazileri tehdit eden bir diğer etmen iklim değişikliği

sonucu ortaya çıkan çölleşmedir. Dünyada yıllık olarak 6

milyon hektar arazinin çölleştiği tahmin edilmektedir.

Büyük kentlerde gecekondu bölgeleri, her türlü çevre sorununu

doğuran yerler olmuşlardır. Anayasamızın 23. maddesi,

sağlıklı ve düzenli bir kentleşme için yerleşime ve seyahat

özgürlüğüne yasa ile sınırlar konulabileceğini ifade etmesine

rağmen, hiç bir dönemde çalıştırılamamıştır. Aksine 1984 imar

af yasasında da olduğu gibi resmi tavırlar gecekondu yapımına

iyice cesaret vermiştir. Gecekondu az gelişmişliğin ve dengesiz gelir

dağılımının sonucudur.

Kentleşme sorunları kaynağında hızlı, düzensiz ve çarpık

kentler yatmaktadır. Sorunun çözümü ise ülkenin her yöresinde

yaşayan halkın, hem kalkınma çabalarına katılması, hem de

gelişmenin nimetlerinden dengeli olarak yararlanması ile

olabilir.

Sağlıksız kentleşme ve gecekondulaşma ile ortaya çıkan

çevre sorunları insan hayatını tehdit etmektedir. Planlı kent 35

kavramı ise, huzurlu yaşam alanlarının toplandığı yerlerdir.

Gelişmiş ülkelerde planlı gelişen kentlerde, kirlilik,

çirkinlik ve yoğunluk gibi sorunlar çözülmüş, buralarda

yaşayan insanların sağlığını, huzurunu bozacak şartlar da

ortadan kaldırılmıştır.

Teknolojinin getirdiği gürültü kirliliği, duman ve çöp

gibi sorunlar alınan önlemler ile yok edilebilmektedir.

Sağlıklı bir çevre oluşturmak için planlama şarttır.

Dünyaca ünlü mimar, Le Corbusier genç bir mimar olarak

bütün Avrupa’yı gezer. 1911 yılında İstanbul’a gelir. O

zamanki İstanbul genç mimarı büyüler. İstanbul o zaman tüm

dünya kentlerine örnek olabilecek bir kenttir. Bir

makalesinde Le Corbusier derki “Şimdi New York ile İstanbul’u

karşılaştırsak diyebiliriz ki, birincisi kıyamettir, ikincisi

ise bir yeryüzü cennettir. Bir Türk atasözü derki, “Ev kuran

önüne ağaç dikmeli oysa biz (Yani, Avrupalılar) ağaçları

söküp duruyoruz”. İstanbul bir meyve bahçesidir. Bizimkiler

ise taş ocakları gibidir. Oysa geleceğin kentleri ağaçlar

içinde kurulabilir.

Şimdi bu görüşler masal gibidir. Acaba daha sonraki

yıllar sözü edilen mimar İstanbul’a gelseydi nasıl düşünürdü?

Şimdi ise Avrupa kentleri ne kadar yeşil ve bakımlıdır.

Yeşilin çeşitli tonları içindeki bu kentler göz kamaştırıyor.

Acaba hiç mümkün müdür bir yerin belediye başkanı bir “yolunu 36

bulup” kent planında tarihi alan olarak görülen bir yere iş

hanı inşa ettirsin?

Aslında İstanbul hala yabancıları büyülüyor. Ama bunun

nedeni güzel çevre, yeşil kent değil tarihi anıtlar,

müzelerdir.

Kent ekolojisi denince, bir şehrin yaşanacak yer olarak

kalitesi akla gelir. Kentleşme açısından “Yaşam Kalitesi”

şehrin mimari ve estetik yapısı, havası, suyu, yeşil

alanları ve geniş caddeleri ile tanımlanır.

Çocukların top oynayacak alan bile bulamadığı, bahçesiz

yeşili olmayan, üst üste beton yığınları ile dolu bir kent

nasıl güzel görülebilir? Evlerin önüne ağaç dikmeye

kalkışılsa park etmiş otolardan ağaç dikecek yer bulunamaz.

Yürümeye çıksanız bozuk kaldırımlar ve yerinden çıkmış parke

taşları ile tökezleyip toz ve egzoz gazı yutarsınız.

Bazı insanlar park ve yeşil alanları lüks sayarlar. Oysa açık

hava ve yeşil alanlar, kent nüfusu için çok yönlü bir

ihtiyaçtır. Yeşillikler dinlendirir, huzur verir. Parklar

önemli bir psikolojik ihtiyacı karşılar. Beton yapılar içine

sıkışıp kalmış insanlar açısından, bir büyük parkta rastlanan

kuşlar ve küçük hayvanlar, ruh sağlığına katkıda bulunurlar.

Oysa bu parkları yapmak para ve yerden çok, planlama

gerektirir (35).

3.5.Sürdürülebilir Mimari 37

Sürdürülebilir mimarlık için güvenli ve konforlu

mekânların oluşturulmasında, doğal kaynakların kullanımının

en aza indirilmesi ve çevreye duyarlı projelerin

oluşturulması gelmelidir. Sürdürülebilir mimari tasarım için

çevre analizi yapılmalı, enerji korunumu ilkeleri

uygulanmalı, fizibilitesine bakılarak yerel malzeme

seçilmeli, yapının insani fonksiyonlara uygunluğu

denetlenmeli, yaşam sürecini etkileyecek form, malzeme

işçiliği gözlenmelidir (36). Yapının sürdürülebilirliği yapı

malzemelerinin seçimi, hammadde temini ve üretimi, inşaatın

uygulama dönemi, yapının kullanım dönemi ve geriye dönüşümü

evrelerini içinde barındırır. Mimarlar için malzemenin elde

edildiği hammaddeler, malzemenin işlenmesinin etkileri, inşa

ve kullanımında verdiği sağlığa zararları ve ömrünün iyi

irdelenmesi gereklidir. Sürdürülebilir bölgesel kalkınma

doğal kaynakların korunarak idare edilmesi geliştirilmesi ve

yapılandırılması ile sürdürülebilir değişimin ekonomik olarak

irdelenmesidir.

3.6. Ekolojık Konut Tasarımı

Ekolojik konut tasarımında enerjinin korunumu, maliyeti

azaltma, insan için iç mekânda konfor şartlarını sağlaması,

dış mekânda kentle ilişkiyi sağlaması gerekmektedir. İnşaat

malzemeleri ve emek israfının az olması, iklime uygun 38

tasarım, yerleşime özgü güneş, toprak, su, hava kullanımları

değer kazanmaktadır. Ekolojik tasarımda, ekosistemlerin

kavranması kapasitesinin sınanması, ekosistemleri çevre ile

bütün olarak algılamak ve döngüsel kurgusunu analiz etmek,

yenilenebilir enerjilerin kullanımını arttırmak, doğa ile

ilgili materyalleri kullanmak, ulaşım sistemlerinin en kısa

mesafeye indirilmesini sağlamak, geri dönüştürülebilen

malzeme kullanımını arttırmak gerekmektedir. Yapıların

imalatı, kullanımı ve yıkım sonrasına kadar sürede dahi

ekosistem ile birebir ilişkilidir (36).

3.7. Sürdürülebilir Konut Uygulamaları

Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Habitat I ve

Habitat II konferanslarında, “dünyada sürdürülebilir ve

yaşanabilir bir yerleşim sistemi oluşturmak” ve “herkese

yeterli konut sağlamak” temel amaç olarak tespit edilerek,

sürdürülebilir kentleşmeyi sağlama hedefinde konut sorununa

dikkat çekilmiştir (27).

Gerek merkezi gerek yerel yönetim birimleri, özel

sektörün düşük gelir gruplarına yönelik de konut

üretebilmeleri için teşvikte bulunabilirler. Konut

alanlarının oluşturulmasında insanların ve ekolojini

ihtiyaçlarını dengeli biçimde gözetmek önemlidir(22).

39

Büyük kentlerdeki aşırı nüfus yığılması neticesinde

oluşan konut talebini karşılayacak arazi azlığı ve konut

politikalarındaki yanlışlar sonucunda, genellikle doğal afet

tehlikesi yüksek olan marjinal alanlarda kaçak “Gecekondu”

mahalleleri kurulmuştur.

“Yık-Yap-Sat” sistemi tarafından üretilen konutların

önemli bölümü çağdaş kentleşme standartlarına tamamen

aykırıdır.

Doğal afetler sonucunda son yüz yıl içerisinde, ülkemizde

650,000 civarında konut yıkılmış veya ağır hasar görmüştür

(37);

3.7.1.Yapı malzemeleri

Geleneksel inşaat malzemelerinin belirli standartlara

uygun kalitede üretiminin denetlenmesi, dayanıklı bina

inşaatı için ilk şarttır. Daha hafif, yalıtkan ve uzun ömürlü

inşaat malzemelerinin tercihi. Yeni malzemelerin

kullanımıyla, işçilik gideri ve toplam maliyetteki

artışların, kabul edilebilir düzeylerde olduğunu

bilinmektedir. İnşaat teknolojileri Hem inşaat süresinin

kısalmasına hem de daha dayanıklı yapıların inşa edilmesine

imkân veren inşaat teknolojileri yaygınlaşmaktadır. Çok

yüksek bina, köprü, viyadük inşaatları, Tünel, tüp geçit

inşaatları, Tünel kalıplı toplu konut inşaatları, Prefabrik 40

inşaatlar, Standartlara uygunluk Statik ve dinamik yüklere

karşı binaların dayanımını ve üzerine inşa edileceği

zeminlerin sahip olması gereken özellikleri belirleyen Avrupa

standartlarının uygulanması sağlanmalıdır.

3.7.2.Yapıların Kontrolü

Afet zararlarının azaltılması amacıyla yerleşme

alanlarındaki yapılaşma ve inşaatların, yasa ve kurallara

uygunluğunun kontrol edilmesidir. Bu görev tamamen il ve ilçe

belediye yönetimlerinin sorumluluğuna verilmiş bulunmaktadır.

Teknik alt yapı yetersizliği, bilgili ve deneyimli teknik

eleman eksikliği, politik tercihler, bilgisizlik ve

bilinçsizlik, güvenli bir yapı edinmede toplumsal talep

noksanlığı gibi nedenlerle mevcut olan teknik kural ve

yönetmeliklere uyulmamaktadır. Gecekondulaşma, plansız,

kuralsız ve kaçak yapılaşma ile inşaatlarda denetimsizlik

sebebiyle doğal afetlerde büyük can ve mal kaybına

uğranılması kaçınılmaz olmaktadır. Belediye sınırları

içindeki özel yapıların kontrolü için imar mevzuatı

gereğince, ‘Fenni Mesuliyet’ yani ‘Teknik Uygulama

Sorumluluğu’(TUS) sistemi bulunmaktadır. Kamu inşaatlarını,

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı elemanları tarafından kontrol

edilir (37).

41

3.7.3. Yapı Denetimi

1999 yılında yaşanan iki büyük depremde 18000’in

üzerinde kişinin hayatını kaybetmesi, 40000 kişinin

yaralanması ve 55000 konutunun yıkılması veya ağır hasar

görmesi ve bu depremlerin yol açtığı doğrudan ekonomik

kayıpların 13-14 milyar ABD dolarına ulaşması üzerine

Hükümet, deprem zararlarının azaltılması konusunda ciddi ve

somut adımlar atılması gereğini duymuş ve ilk olarak 10

Temmuz 2000 tarihinde, 27 pilot ilde uygulanmak üzere, 595

sayılı Yapı Denetimi Hakkında KHK’yi çıkarmıştır. Hemen

herkesçe reform niteliğinde olduğu kabul edilen bu KHK’nin

gerekçesinde, getirilen bu yeni yapı denetim sisteminin

amaçları şu şekilde ifade edilmiştir.

Depremler ve diğer doğal afetlerin neden olabilecekleri

zararların azaltılması için yapı güvenliğinin

artırılması,

Bina yaptıran veya satın alan tüketici konumundaki

kişilerin, kusurlu ve ayıplı inşaatlar nedeniyle

uğrayacakları can ve mal kayıplarının azaltılması,

Denetimsiz ve kaçak yapı yapılmasının engellenmesi,

Yapıların kalitelerinin artırılması, ekonomik

ömürlerinin uzatılması ve bakım ve onarım giderlerinin

azaltılması,

42

Projelendirme ve yapım sürecinde görev alan; proje

müellifi, yapı müteahhidi, şantiye şefi ile yapı denetim

kuruluşlarında görev alan mühendis ve mimarların

yetkinlik kazanması ve niteliklerinin geliştirilmesi,

yürürlükte olan 3194 sayılı İmar Kanunu çıkarılarak

planlama, yerleşme ve yapılaşma süreçlerine ilişkin tüm

yetkiler yerel yönetimlere devredilmiştir.

Yapı denetimi firmaları: Kuruluş sermayelerinin tamamı mühendis ve

mimarlara ait olan, istihdam ettikleri mühendislerle inşa

edilmekte olan özel yapıları yasayla belirlenen esaslara

uygun olarak denetleyen firmadır. Denetim hizmeti bedeli,

yapının yaklaşık maliyetinin %3’üdür, Firmanın, yapı taşıyıcı

sistemi üzerindeki sorumluluğu 15 yıldır. Çalıştıracakları

mühendislerle ilgili belirli kurallar bulunmaktadır,

400’üaşkın denetim firmasında 6 binden fazla denetçi

çalışmaktadır. “YAPI DENETİM KURULUŞLARI BİRLİĞİ” tarafından

temsil edilirler (37).

Yapı denetim laboratuarı: Yapılarda kullanılan en temel inşaat

malzemesi olan demirden ve inşaat betonundan alınan

numunelerin, yönetmeliklerce belirlenen standartlara

uygunluğunu denetleyen cihazlara ve teknik kadroya sahip özel

laboratuarlardır. Yapı denetim firmaları tarafından getirilen

örnekleri test ederler, Uygunluk raporu düzenleyip, test

edilen numuneleri saklarlar. 43

Yapı denetimi için ileri teknoloji kullanımı: Yapıların daha güvenli,

çabuk ve çok yönlü denetiminin sağlanması için bilgi

teknolojilerinden azami ölçüde yararlanan özgün bir yapı

denetimi sistemi tasarlanarak ilgililerin dikkatine

sunulmaktadır. Bakanlık Yapı Denetim Komisyonu’na önerilen bu

sistemin amacı, denetimdeki insan faktörünü en aza

indirmektir. Yapı denetiminin, laboratuar testlerinden,

inşaat mahallindeki normal kontrollere, hak edişlerin

düzenlenmesine kadar tüm aşamalar, merkezi bilgisayar

sistemiyle anında takip etme ve uyarı yapma yeteneğine

sahiptir. İnşaat denetçilerinin fiili çalışmalarını kontrol

eder, Coğrafi Bilgi Sistemlerine uyumlu veri tabanları

kullanır, GPS donanımlı mobil veri aktarım cihazıyla, anında

izleme yapar, Sayısal imza ile tutanak düzenlemeye imkân

verir, Hazır betonun, santralden inşaata kadar takibini

sağlar, Projeler ve ilgili tüm kayıtlar, sayısal arşivden

sorgulanabilir, Bu sistemin kurulamaması, yapı denetimi için

büyük bir kayıptır.

3.7.4. Depreme Dayanıklı Yapı Üretimi

Ülkemiz topraklarının %80’inden çoğu deprem kuşağında

yer almaktadır. Son yıllarda olan depremler, özellikle kent

merkezlerinde inşa edilen depreme dayanıksız yapılarda büyük

hasarlara neden olmuştur. Çok katlı yapılarda, artan kat 44

sayısına paralel olarak yapıya gelen deprem kuvvetleri de

artmakta ve yapı daha fazla yatay kuvvetlere maruz

kalmaktadır. Böylesine büyük yüklerin sadece çerçeve taşıyıcı

elemanları ile karşılanması, kolon kesitlerinin aşırı şekilde

büyümesine neden olacağından gerek alt katlardaki hacim kaybı

sebebi ile ve gerekse maliyet yönünden iyi bir çözüm

değildir. Özellikle deprem bölgelerinde kolonlar, taşıdıkları

servis yüklerinden daha çok eğilme momentlerine maruz

kalmaktadır. Bu ise yatay etkilere karşı, rijitliği kolonlara

göre daha fazla olan perde elemanlar tercih edilmesine neden

olmaktadır. Ancak baz durumlarda, kapı, pencere ve koridor

gibi mimari nedenlerle açılan boşluklar, boşluklu perdeleri

ortaya çıkarmaktadır.

Ülkemizde gözlenen deprem hasarlarının büyük bir kısmı

seçilen mimari ve taşıyıcı sisteminin depreme uygun

olmamasından kaynaklandığı görülmüştür. Deprem ve rüzgar gibi

dinamik etkiler yapı yüksekliği artıkça fazlalaşmaktadır.

Yani; çok katlı yapılarda, artan kat sayısı ile birlikte yapı

daha fazla yatay kuvvetlere maruz kalmaktadır. Yapılarda

büyük deprem kuvvetlerini taşıyabilme ve yatay ötelemeleri

sınırlayarak yapı içerisindeki eşyaların ve taşıyıcı olmayan

bölümlerin küçük ve orta şiddetli depremlerdeki hasarları

önlemek için perde duvarları en ideal çözüm olmaktadır.

45

Orta şiddetli depremlerde bile afet sonrası büyük can ve

mal kayıplarının olduğu yaşanarak görülmüştür (Dinar,

Erzincan, Ceyhan, Marmara ve Bingöl Depremleri).

Depremlerdeki can ve mal kaybının tümü yapılarda olan hasar

sonucu ortaya çıkması, inşaat mühendisinin görevi olan

yapıların analizinde depremlerin göz önünde bulundurulmasını

zorunlu kılmaktadır. Olası bir depremde can kaybını önlemek

ve mal kaybını azaltmak için depreme dayanıklı yapı tasarımı

gereklidir. İnşaat mühendislerinin görevleri güvenli,

ekonomik ve fonksiyonel biçimde mekânlar, planlamak ve inşa

etmektir. Bu amacın gerçekleştirilmesi için, mühendisler,

projelerinde ve uygulamalarında gelişen teknolojilerden

yararlanmak zorundadırlar. Üniversitelerden mezun olan her

inşaat mühendisinden gereği gibi depreme dayanıklı yapı

tasarımı yapmasını beklemek doğru değildir (17). Ülkemizde

deprem sonucu inşaatların pek çoğunda görülen arızalar; yapım

hatalarından, projeye, şartnamelere bilinen fen ve sanat

kurallarına uyulmamasından ve denetim noksanlığından

kaynaklandığı bilinmelidir.

3.7.5. Yapı Kooperatifleri

Ülkemizde son yıllarda yaygın bir biçimde yapı

kooperatifleşmesi yaşanmaktadır. Malatya geçte olsa ciddi 46

anlamda kooperatifleşme fırsatından yararlanmaya başlamıştır.

Geçen yıllar içinde sorumsuzca verilen yapı ruhsatları ile

artmış, boş alanlarda mantar gibi gökdelenler çıkmıştır. Bu

sorunların çözümü de uydu kentlerle mümkün olacaktır.

Kooperatifler, belirli bir ekonomik amaç etrafında bir

araya gelenlerin faaliyet gösterdikleri güvene dayalı

kuruluşlardır. Bu yönüyle kooperatif çatısı altında yürütülen

faaliyetlerde kamusal nitelik söz konusudur. Kooperatiflere

kamusal niteliğe uygun olarak işlevini sürdürebilmesi için

kendine özel 1163 Sayılı Kanun ve bunu destekleyen mevzuat

ile demokratik hareketi oluşturması beklentisiyle

demokrasinin uygulama alanı gibi özel bir misyon yüklenmiştir

(38).

3.7.6. Sürdürülebilir Yapım-Malzeme Ve Teknoloji İlişkisi

Yapı malzemeleri sürdürülebilir mimari kapsamı

içerisindedir. İnşaatlarda yerel malzemelerin, yenilenebilir

kaynakların ve dönüşebilir malzemelerin kullanılması, yapı

kullanıcılarının yaşayabileceği fiziksel koşulların

oluşturulması, sürdürülebilir mimarinin temel

koşullarındandır. Bunlara ek olarak, mimarinin temel

prensiplerinden olan doğal çevre ile uyumlu tasarımlar

oluşturmakta sürdürülebilir malzeme kullanımı etkin

olmaktadır (39). 47

Sürdürülebilir yapımda, yapı malzemelerinin seçiminde

yapı malzemesinin çevreye-doğaya etkileri her açıdan

değerlendirilmelidir. Yapı malzemesinin çevresel etkileri

değerlendirilirken, malzemenin üretimi, yapımdaki kullanımı,

ömrü ve imha edilebilirliği irdelenmelidir. Yapı malzemesi

üretiminde, enerji kullanımı ve atık üretimi de gerek

toplumsal gerekse devletsel politikalar açısından önemle

üzerinde durulması gerekli konulardır (40).

3.7.7. Alternatif Mücavir Alanlar

Mücavir alanların belirlenmesindeki temel amaç,

belediyelerin olası gelişme alanlarını şimdiden belirli bir

denetim altında tutmak, kendiliğinden ortaya çıkan ve geri

dönüşü olanaksız gelişmelerle o yerleşmenin gelecekte çözümü

çok zor sorunlarla karşı karşıya kalmasını önlemektir (41).

Mücavir alan konusu çeşitli boyutlarıyla incelenebilir.

Örneğin en başta, mücavir alanlarda belediyelerce yürütülen

imar faaliyetlerinin, planlamada bütünselliği sağlayıp

sağlamadığı, bunun kadar önemli olabilecek bir diğer inceleme

konusu ise, belediyelerin, mücavir alanlarda sürdürdükleri

tüm faaliyetleri, anayasayı da kapsayan mevzuat bütünlüğü

içerisinde incelemek olmalıdır.

Gelecek düşünülerek her kentte alternatif mücavir

alanlar veya uydu kent bölgeleri belirlenmelidir. Malatya’da

hava sirkülâsyonu ve doğal güzellikleri göz önüne alındığında 48

Beydağı yamaçları ile Topsöğüt Sivas yolu güzergâhı

kentleşmeye uygun görülmektedir. Bu bölge toplu konutlar uydu

kentler için incelenmelidir. Toplu konut için ayrılan veya

düşünülen kent merkezlerinin uygun seçim olmadığı kabul

edilmelidir. Modern kent planlaması anlayışında mevcut şehrin

dokusunu bozan merkeze çok yakın yerler yerine biraz daha

uzakta uydu kentleri benimsenmektedir.

3.8. Sanayi Kenti ve Temel Özellikleri

Sanayi devrimi sonrası kent tanımlaması değişmiş,

nüfusun ve etkinliklerin belirli bir alanda yoğunlaşmasını

yansıtan fiziksel nitelikli özellik ön plana çıkmıştır.

İnsanların belirli bir alanda yoğunlaşması sonucu üretim

etkinliklerindeki çeşitlenme ve tarım dışı etkinlikler

ağırlık kazanmış, kentlerin üretim özelliği de dolaylı

olarak değişmiştir. Kentler tarımsal nitelikli olmayan

üretimin ağırlıklı olarak yapıldığı yerlerdir. Sanayi

kentinde bireyler, oluşan dayanışma ve bu bağlamada

gerçekleşecek toplumsal bütünleşme önem arz etmektedir.

Sanayi kentlerinde kültür etkisi ve toplumsal kontrol ve

ayrıca akrabalık ve komşuluk gibi ilişkiler de azalmaktadır.

Toplumsal bütünleşmenin bu iki unsurundan birinin eksikliği

kentte bütünleşme yerine düzensizliklere yol açabilmektedir.

49

3.8.1. Malatya Örneği

Günlük kentsel yaşantımızda, yaşam kalitesini belirleyen

etmenlerin basında gelen ulaşım, sahip olduğu nitelikler ve

ulaştığı nicelikler itibariyle, Malatya gibi büyüme yolundaki

kentlerin başta gelen sorunlarından birini oluşturmaktadır.

Nüfus yapısı itibarı ile Malatya’da 2000 yılı verilerine göre

nüfusun % 58’i (381.081 kişi) kent merkezinde yasamaktadır.

Ayrıca kentlilerin ekonomik, sosyal ve diğer nedenler ile

kent içinde yapacakları yolculuğun artarak ve en az günde

kişi basına bir yolculuğa ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Malatya’da kent içi ulaşımın hem planlanması,

projelendirilmesi ve işletiminde, hem de sosyal ve çevresel

etkileri ile önemli sorunlar içerdiği ve bu sorunların

kentsel yasam kalitesinin iyileştirilmesi bakımından

çözümlenmesi gerekmektedir(42).

Ülkemizin doğusu ile batısı arasında bir geçiş noktası

olma özelliği taşıyan Malatya, özellikle göç alan ve sahip

olduğu kaynaklar dolayısıyla cazibe merkezi haline gelmiştir.

İnönü Üniversitesi’nin de katkılarıyla eğitim ve kültür

düzeyinin yükselmesi ile çeşitlenen ekonomik ve sosyal

faaliyetler, artan gelir, refah düzeyi ve özel otomobil

sayısı, kent içi ulaşım taleplerinin kentsel nüfustan daha

hızlı artmasına yol açmaktadır. Kentlilerin hızla artan bu 50

hareketliği ve ulaşım talebinin karşılanamaması ise

gelişmenin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Kent içi

ulaşım hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve denetiminden

sorumlu yerel yönetim ile merkezi hükümete bağlı kurum ve

kuruluşların çokluğu ve sahip olduğu yetkiler, ulaşım

sorununun sağlıklı bir planlama yaklaşımı içinde

kavranılmasını ve değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Kent

içi ulaşım planları yapılırken ve uygulamada önemsenmeyen

yayaların kent merkezindeki hareketleri artık daha da önem

kazanmıştır. Daha fazla araç için açılan yollar kısa bir

zaman sonra artan araç sayısı nedeniyle trafiğin akısında

yetersiz kalacaktır (42).

Kentin sosyal bir mekân olması, sadece iş ve alışveriş

amacıyla değil değişik amaçlarla insanlarla beraber olma

duygusuyla kent merkezine gelişler kaçınılmazdır. Oysa artık

insanlar yürürken sokakta diğer insanlarla aynı mekânı

paylaşma isteğinden uzaklaşmaktadırlar. Kentin cadde ve

sokaklarını araçlara terk eden kentliler, apartmanlarda

neredeyse hapis hayatı yaşamaktadırlar.

Malatya Kenti, Doğu Anadolu Bölgesi’nde coğrafi konumu

itibarı ile çok önemli bir kavsak noktasındadır. Bölgedeki

merkezi konumu ve sağladığı olanaklar ile hem ilçe ve

köylerinden, hem de çevre illerden aldığı yoğun göçler ile

nüfusu 500.000 sınırına dayanmıştır. Malatya kent nüfusunun 51

2015 yılında 760.000 olacağı tahmin edilmektedir. Hızla

büyüyen kentlerde yaşanan plansızlık sorunu Malatya’da da

kendini göstermiş, yeterli altyapı olanakları sağlanamadan

büyükşehir olmaya aday bir kent haline gelmiştir. Otuz yıl

öncesinde Malatya Kenti’nde, yollar araba sayısına göre

oldukça geniş iken günümüzde ulaşım ihtiyacına cevap veremez

olmuştur. Ulaşım planlaması yapılırken gelecekteki

ihtiyaçları dikkate alınmadan, öngörüsüz planlanma

yapılmıştır.

3.8.2.Malatya Kent Planları ve Kentleşmenin Gelişimi

Kent planlamasının amacı; geleceği planlanan kentlerin

bugünkü durumunu ortaya koyarak, ihtiyaçları her yönüyle

tespit etmek ve planı onaylayacak ve uygulayacak siyasi

otoriteye en doğru kararları verebilmesini sağlamaktır. Kent

planlaması yapılırken; coğrafi verileri, toprağın kullanılış

biçimi, donatımı, mali bilgiler mutlaka ortaya konmalıdır.

Verilerin sürekli güncel tutulması, olacak değişikliklere

göre planında ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenmesi

gerekir (43). Kent planlaması, mühendislik bir çalışma alanı

olarak yerel yönetimin dilek ve istekleri doğrultusunda

yürütülmektedir.

3.8.3. Malatya Kenti’nde Arazi Kullanımı 52

Malatya Kenti’nin gelişimine bakıldığında, kentsel

alanların yerleşebileceği mekânların doğal ve sosyo-ekonomik

verilerle de sınırlandığı görülmektedir. Fiziksel veriler

açısından, kentin güneyi ve batısının Beydağları ve Beyler

Deresi ile sınırlı olduğu görülmektedir. Kentin kuzeyi ise

baraj gölü ve ekonomik yönden verimli tarım arazileri ile

sınırlıdır. Bu sınırlandırma kentin kuzey, güney yönünde

gelişimini engellemektedir (44).

Kentin ilk imar planı, 1940 yılında H. Prost tarafından

yapılmıştır. İller Bankası, Malatya çevre düzeni ve imar

planı araştırmalarını 1979 yılında başlatmış ve 1982’de

bakanlık tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın bir bölümünü

oluşturan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında, Malatya

Kenti’nin işlevleri ve konumlanış sekli dikkate alınarak 2000

yılı için tek merkezli, çizgisel kent biçimi önerilmiş,

merkezi is alanı olarak mevcut kentsel merkezin

geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu plandan sonra 1981 yılında

hazırlanan yeni imar planı 1987 yılında tamamlanarak

bakanlıkça onaylanmıştır.

3.8.4. Malatya’da Yeni Yerleşim Alanları ve Ulaşım Olanakları

Malatya, tek merkezli ve doğu batı istikametinde uzanan

yollar boyunca doğrusal olarak gelişmiş bir kent

görünümündedir. Merkezden güneye veya kuzeye doğru gidildikçe 53

yerleşme yoğunluğu düşmekte olup, doğu – batı doğrultusunda

ise yeni yerleşmeler yoğun alt merkezler oluşturmaktadır.

Yakınca Onbin Konutlar gibi gerçekleşmiş alt merkezlerin

yanında, Beydağı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) gibi yeni alt

merkezler inşa edilmeye devam edilmektedir. Bunun yanında

kent merkezine yakın Karakavak gibi mahallelerde bulunan

tarım arazisi ve meyve bahçeleri de imara açılarak bu

bölgelerde büyük yerleşim yerleri yapılmıştır. Diğer

taraftan, kentin ana ekonomik faaliyet kolları olan tarıma

dayalı ticari pazarlama ve toptancılık kent merkezinden

uzaklaştırılmıştır. Ancak, yakın yerleşim birimlerinde

yasayan nüfus işlevsel olarak kentle bütünleşik bir yapı

sergilemektedir.

Kent merkezi, kentin aşağı yukarı geometrik

sayılabilecek bir noktasında olup, merkez işlevlerinin en çok

yoğunlaştığı bölge; Çevre Yolu, Milli Egemenlik Caddesi,

Cengiz Topel Caddesi, Şehit Hamit Fendoğlu Caddesi’nin

çevrelediği alandır. Bu alanı doğu batı yönünde kesen İnönü

(istasyon) Caddesi ile merkezin güneydoğu ucundan, İnönü

Caddesi’ne yönelen Fuzuli Caddesi perakende mağazalar ile

serbest meslek işyerlerinin yoğunlaştığı bölgelerdir. Fuzuli

Caddesi’nin İnönü Caddesi’ne bağlandığı bölgede; Vilayet,

Belediye, Kapalı Çarsı yer almaktadır. Banka şubelerinin

büyük bir kısmı ve PTT’de bu bölgede hizmet vermektedirler. 54

Perakende alışveriş yapılan mağaza ve dükkânlar, merkezden

batı istikametine doğru istasyon Caddesinin çevresinde

yoğunlaşmıştır. Kentte farklı arazi kullanımlarının

dağılımına bakıldığında, önemli bir dengesizlik göze

çarpmaktadır. Kentin önemli bir bölümünde yer alan askeri

alanlar, kentin gelişimi ile kentin içinde kalmıştır.

Tüm kentlerde olduğu gibi Malatya’da da konut, is ve

alışveriş projelerinde genellikle otoparklar bir ihtiyaç

olarak görülmemektedir. Kent merkezinde arsanın her

metrekaresi değerli olduğu için inşaat yapılırken araçlara

yer bırakılmamaktadır. Oysa sokağa terk edilen araç her türlü

tehlikeye açıktır. Gerçekte konut inşa edenler özel park

alanı belirlemedikleri takdirde belediyeye belirli bir

ödemede bulunmaktadırlar. Belediye ise tahsil ettiği bu

paralar ile park alanı yapmak yerine, diğer harcamalarında

kullanmaktadır. Yerleşme alanlarında var olan ekonomik,

sosyal, kültürel olanaklar belirli bir çekim gücü

oluşturmaktadır. Kentsel alanlarda arazinin kullanılış

biçimleri, insanların hayatlarına biçim verirken, doğayı da

kalıcı olarak değiştirmektedir.

Çevre sorunları; fabrikalar, konutlar, ticaret

merkezleri ve ulaşım dizgeleri ile araçların sayıca çok

olduğu kentlerde daha yoğun görülmektedir. Ekonomik

kesimlerin havayı kirletme oranları incelendiğinde ulaşımın, 55

sanayi tesislerine göre daha az kirletme oranı olduğu

görülmektedir. Ancak kentlerin çevresinde yer alan

fabrikaların, kent merkezinde yasayan insanlara etkisi ile

kent merkezinde sürekli binlerce aracın egzozundan çıkan

gazlara maruz kalan insanların etkilenme durumları

karşılaştırıldığında, araçlardan çıkan zehirli gazların

insanlara olan etkisinin daha fazla olduğu söylenebilir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Avrupa ülkelerinde

trafikten kaynaklanan hava kirliliğine bağlı ölümlerin oranı

% 35’tir. Kentlerde bina içinde günlerini geçiren insanlar

açısından da durum iç açıcı değildir. Dışarıdaki havanın

kalitesi bina içindeki havanın kalitesi ile doğrudan

bağlantılıdır. Kirli havayı kentteki herkes solumaktadır.

Malatya, hızla gelişen nüfusu ile büyükşehir belediyesi

olmaya aday bir kent olarak bu yönde çalışmalarını

hızlandırması ve altyapısını hazırlaması gerekir. Böylece

nüfusun yanında, kentin fiziki durumu ve ekonomik gelişmişlik

düzeyi istenen seviyeye ulaşmış olacaktır. Avrupa’da

kentlilerin geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak,

gelecekte otomobile yer olmadığını ortaya koyan Avrupa

Kentsel Şartı’nın ilkelerinin çok iyi incelenmesi, ulaşım

alanında alınacak kararların bu ilkeler ışığında alınması

gerekmektedir. Otomobil üreticileri, özellikle Avrupa

ülkelerindeki bu tutum değişikliğinin farkına vardıkları için 56

gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelere, otomobilleri en uygun

fiyatlar ile satarak kazançlarını sürdürmeyi

planlamaktadırlar. Yöneticiler, insanı ön planda tutan, toplu

taşımayı destekleyen çözümler üretmek zorundadır. Kent

merkezine katlı otopark, cadde üstü otopark, katlı kavsak,

kaldırımların daraltılması gibi çalışma ve uygulamalar

ulaşımı kısa bir süre sonra durma noktasına getirecektir.

3.8.5. Kent Gelişim Projesi İletişim Planlamasının Önemi

Kent tarihi süreç içinde doğal bir gelişim göstermiş

geri dönüşüm yasamadan sürekli büyümüş ve ihtiyaçlara göre

şekillenmiştir. Kentler günümüzde ülkelerin gelişmişliğini

gösteren lokomotifleri olmuşlardır. Ancak bu gelişme her

bölgede eşit oranda yaşanmamıştır. Yeterli gelişimi

sağlayamayan düzensiz büyüme gösteren bununla birlikte birçok

sorunla karşılaşan kentler kapsamlı planlamaya ihtiyaç

duymaktadırlar. Kent Gelişim Planı kentin önceliklerinin

belirlenmesini ve öncelikler paralelinde ortak bilinçle

kaynakların doğru projelere doğru zamanlarda aktarımını

sağlamaktadır.

Malatya demografik yapısının tarihi gelişimi

incelendiğinde şehrin özellikle ekonomik gelişmişliğin

artması ile göç almaya başladığı görülmektedir. Ekonomik

57

imkânları kısıtlı doğu illerine yakın olması bölgeye kıyasla

iyi konumda olan şehrin göç almasını kolaylaştırmıştır (45).

Malatya kent gelişim planı, şehrin farklılığını ortaya

koyan, üretilen projelerle şehre bölgesine ve dolayısı ile

ülkeye değer kazandırmak amacı taşıyan bir planlama sürecini

ihtiva etmektedir. Kent Gelişim planı kentin uzun zaman

diliminde oluşan sorunlarının özümü için projeler üretmeyi,

bunun yanında şehrin büyümesi ve gelişmesi için gerekli

yolları açacak öneri ve planların ortaya koyulmasını

hedeflemektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulusunun 100. yılında ülkemiz

için büyük hedefler koyulmalı planlı bir uygulama süreci ile

ülkenin bütün kurum ve kuruluşları eşgüdüm içinde uygulayıcı

olmalıdır. Bu anlayışla 2023 yılının Malatya’sını

şekillendirmek, projenin temel esasını teşkil etmektedir.

Malatya kent gelişim planı stratejik iletişim planlaması ile

üretilen projelerin sahiplenilmesi, bu yönde bütün kurum,

kuruluş ve kişilerin eşgüdümünün sağlanması hedeflenmektedir.

Şehrin ekonomik durumu, sanayi altyapısı, nüfusun

demografik yapısı, kent dışında yasayan Malatyalılar ve yerel

medyanın durumu ile ilgili bazı bilgilere ileriki bölümlerde

tekrar yer verilecektir. İletişim stratejilerinin

oluşturulması aşamasında bazı temel veriler kentin genel

durumunu ortaya koymaktadır. 58

SONUÇLAR

Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımı, kentin geleceğine ilişkin

kararların ilgili tüm yerel grupların katılımı ile alınmasını

ve uygulanmasını ön görmektedir. Yerelde kurumsal

kapasitelerin oluşturulması ve güçlendirilmesi önemli bir

amaçtır. Diğer bir deyişle, sürdürülebilir kentsel gelişme

idealinin aktörleri, yereldeki tüm kamu sektörü, özel sektör,

sivil toplum örgütleri, akademi, meslek odaları gibi kesimler

olmaktadır. Yerel paydaşların sürece katılması, kararların

yerel paydaşlarca benimsenmesini sağlamakta, süreci

şeffaflaştırmakta ve kararların uygulanabilmelerini de

kolaylaştırmaktadır(28).

Kentler dünyanın en devamlı iki örgütlenmesinden biridir.

Kent ve aile dünyadaki tüm diğer kurumlardan daha uzun ömürlü

olmuşlardır. Kentler devletlerden daha uzun ömürlüdür.

Mesela, İstanbul’dan üç tane imparatorluk geçmiştir. Bu

imparatorlukların tamamı tarih sahnesinden çekilmiştir ama

İstanbul 2700 yıldır hala bir kent olarak yaşamaya devam

etmektedir. Kentler böyledir. Bir devletin ömrü içerisinde

kurulup yıkılan kentlerin olduğunu gözden kaçırıyor değiliz

ama özü itibarıyla kentler uzun ömürlü olurlar. Kentin uzun

59

ömürlü olması kendi sürdürülebilirliğini doğal olarak

kendinin çözebilmesi ile ilgilidir.

Çalışma kapsamında aşağıdaki öneriler sıralanabilir.

Kentleşme anlayışında değişiklik yapılmalı ve yerleşim

alanları zemini daha sağlam olan şehrin doğusu ve batısındaki

yamaçlara kaydırılmalıdır. Bu düşünce doğrultusunda,

yerleşimi şehrin değişik yönlerine doğru toplu konut

projeleriyle hem orta gelirli insanları konut sahibi yaparak

çarpık kentleşmeyi önleyebilir.

Kaçak ya da gecekondu yapılaşması engellenmeli, mevcutlar ise

kademeli olarak iyileştirilmelidir. Buna ek olarak çevre

düzeni anlayışına sahip ve kentsel yapıyı bozmayan tasarım

anlayışına gidilmelidir. Ovadaki yapılaşmalar kesinlikle

önlenmeli ve daha etkili bir yapı ve proje denetim sistemi

işletilmelidir. Yapı üretiminde kullanılan malzemelerin

standart ve şartnamelere uygun olması gerekir Üniversite vb

kuruluşlarla da işbirliği yapılarak çağdaş kentleşmenin hâkim

olması için gayretler gösterilmelidir. Bu şekilde halkın

sosyal ihtiyaçları, can ve mal güvenliği sağlanabilir.

Günümüzde pazarlama başarısını esas yapan “YAP-SAT”

sisteminin sonucu olan ve kentlerimizin en büyük bölümünü

teşkil eden konutlar; bilinçsiz olarak tasarlanmakta,

havasız, ağaçsız, çiçeksiz olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca

bazı spekülatif yaklaşımlarla kentlerde “YIK-YAP” israfı da 60

yapı sektöründe yaygınlaşmış, tarihi özellikleri olan bir çok

yapı da yıkılıp yok olmuştur. Böylece oluşan çirkin apartman

ve gecekondu kentleri çoğalmıştır. Bu yapının mutlaka

durdurulması ve ülkemize vermekte olduğu zararın farkına

başta yöneticilerimiz olmak üzere her kesin görmesinde büyük

fayda görülmektedir. Tüm bunlara bağlı olarak Kentsel gelişme

için bir dizi kurallar öne çıkmaktadır. Bu kurallar (46);

Ekonomik değer oluşturma ve yönetimde birlikte karar

alma,

Kaynak verimliliği için, sektörel işbirliğini sağlama ve

sürdürebilme,

Çok kültürlülüğün oluşturduğu tehdit ve fırsatları

saptamak ve tehditleri işbirliği projeleriyle kazanca

çevirmek,

Bilgi toplumu oluşumunu güçlendirmek, bilgilendirilmiş

toplumun, genç, yaşlı, kadın, erkek gibi çeşitli

gruplarından gelen bilgi ve çabaları değerlendirmek,

Geçmişin ve bugünün bilgi ve tecrübelerini, hedeflere

ulaşmada buluşturup kullanabilmek,

Sonucu alınmış programlardaki, başarı ve

başarısızlıktaki sorumluluğu taşıyabilmek ve yeniden

programlayabilmek koşullarını gerçekleştirmesine bağlı

görülmektedir.

61

Sürdürülebilir kentleşme ve ekokent kavramı ve

uygulamalarının, özünde, bir somutluk değil, felsefi ve

ahlaki bir soyutluk içermesi gerektiğinin altını çiziyoruz.

Bu nedenle, sürdürülebilir kent tasarımı öncelikle bir

mekânsal tasarım değil, zihinsel tasarım meselesi olarak

algılanmak zorundadır.

Göçleri önleyici olanlar, kırsal alanlardan kentlere göçü

caydırıcı önlemlerdir. Uygulanacak politikalarla kırsal kesim

yaşanabilir hale getirilirken kentlere göçü güçleştirecek

caydırıcı bazı önlemler alınabilir. Örneğin, nüfusun yoğun

olduğu kentlerde diğerlerine oranla daha ağır sayılabilecek

bir ikamet vergisi uygulanabilir.

Göçlerin süreklilik kazanması neden olduğu olumsuz etkilerin

nasıl giderilebileceği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu

soruya cevap olarak da büyük kentlerin amenajmanı yani büyük

kentlerdeki yoğun nüfusun azaltılması ve kentlerin

genişlemesini önleyici politikalar geliştirilmiştir. Bu

politikalara örnek olarak sanayi siteleri kurulması, yeni

kentler kurulması, arsa spekülasyonlarının önlenmesi,

gecekondulaşmanın teşvik edilmemesi ve nüfus azaltıcı

önlemler verilebilir.

Kentlerin giderek büyümesi hizmetlerin yayıldığı alandaki

idareler arası koordinasyonu, hizmetlerin nicelik ve niteliği

ile finansmanını etkilemektedir. Bu etkilenmeden doğan 62

sorunların geleneksel yerel yönetim birimlerince

çözümlenememesi, ayrı bir metropoliten alan yerel yönetim

birimi kurulmasını gündeme getirmiştir.

Kentleşme, sanayileşme yolundaki ülkelerin karşı karşıya

bulundukları kaçınılmaz bir süreç olduğuna göre önemli olan

bu süreci başarılı ve sorunsuz olarak tamamlamaktır. Sorunlu

kentleşmenin temel nedeni olarak ise plansızlık

gösterilmektedir.

1985 yılında dünya nüfusunun sadece %43'ü kentlerde

otururken, bu rakamın 2025 yılında %60'lara çıkacağı tahmin

edilmekte ve kentleşme oranındaki bu artışın daha 50-60 yıl

(özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından) devam edeceği

tahmin edilmektedir. Kentleşme hareketlerinde dikkati çeken

bir diğer husus kentleşmenin daha çok gelişmekte olan ülkeler

açısından sorunlu olduğudur.

Kentleşmede sürdürülebilirlik, kentleşmenin planlı ve düzenli

olması yanında, doğal habitatın korunmasına da bağlıdır. Bu

bağlamda kentsel genişleme canlıların yaşam alanlarını tehdit

etmemelidir.

Kent, yapısı itibarı ile insanları rahatlatan, huzur veren,

dinlendiren, sağlıklı yasamasını sağlayan toplu yasam

mekânları olması gerekirken, günümüzde tam aksi özellikler

taşımaktadır. Kentte ihtiyaçları gidermenin yolu ulaşımdır.

Ulaşım ihtiyacı arttıkça, ona bağlı sorunlarda çeşitlenip 63

büyümüştür. Otomobilin vazgeçilmez ulaşım aracı olarak

dayatılması, sunduğu konfor ve hız insanların basını

döndürmüştür.

Malatya Kenti için ulaşım sorununa çözüm önerileri

getirilirken insan ve doğa öncelikli olarak ele alınmış,

pansuman önemler ve öneriler yerine, mevcut kent içi ulaşım

dizgesini tamamen değiştirecek, sosyal faydası büyük yeni bir

kent içi ulaşım modeli önerilmiştir.

Sürdürülebilir kentleşme/kentsel gelişme yaklaşımı, doğal

kaynakların korunması ve iyileştirilmesi amacını sosyal ve

ekonomik gelişme amacı ile bütünleştirmekte; kentsel

gelişmenin etkilediği ve kentsel gelişmeyi etkileyen tüm

çevresel (yapılı çevre/doğal çevre), sosyal, ekonomik

unsurları birbiriyle ilişkili ve dengeli biçimde içermekte;

gelişimin biçiminin katılımlı süreçlerle kararlaştırılmasını

gerektirmektedir. 2000 yılında Rio’da gerçekleştirilen

sürdürülebilir Kent Konferansı’nda sürdürülebilirlik kavramı,

kent ile şu şekilde ilişkilendirilmiştir:

“Sürdürülebilirlik kavramı kente uygulandığında, kentsel alanın ve bölgesinin,

toplumun arzu ettiği yaşam kalitesi düzeylerinde işlevlerini sürdürmeye devam

etmesi, ancak bunu yaparken mevcut ve gelecek nesillerin seçeneklerini

kısıtlamaması ve kentsel sınırlar içinde ve dışında olumsuz etkilere neden

olmaması anlamına gelmektedir.” (Keiner)

64

1. Belirtmek gerekir ki, ülkelerin birbirlerinden

farklılaşan iç dinamikleri ve sorunları karşısında

yaşadıkları kentleşme ve planlama deneyimleri de çeşitlilik

göstermektedir. Bununla beraber, sürdürülebilir kentleşmenin

her yerde ortak olabilecek bir takım temel özellikleri de

vardır. Bu temel alanlar şunlardır(80);

Büyümenin denetlenmesi ve arazi kullanım planlaması Kentsel tasarım Konut Ulaşım Çevre koruma ve yenileme Enerji ve malzeme kullanımı Yeşil mimarlık ve yapılaşma Eşitlik ve çevresel adalet Ekonomik gelişme Nüfus

Kentsel sürdürülebilirlik göstergelerini herhangi

çevresel, ekonomik ve sosyal göstergelerden ayırt eden

özellikler, bu göstergelerin 1) bütünleştirici, 2) ileriye

yönelik, 3) dağıtıcı, 4) toplumdaki çok sayıdaki paydaştan

alınan girdilerle geliştirilmiş olmalarıdır. Göstergelerin

sorunları ortaya koymada, eylemi teşvik etmede, halkı

eğitmede ve sürdürülebilirlik politikaları üzerinde olumlu

etki göstermede önemli rolü vardır. Programların etkinliğini

kontrol etmek ve politika revizyonlarına yol göstermek

konularında yardımcı olabilirler. Altı çizilmesi gereken bir

65

konu, göstergelerin ilgili kurumlar tarafından politik

yükleniminin ve uygulamalarla ilişkilendirilmelerinin

gerektiğidir; aksi halde gösterge geliştirilmek sembolik bir

egzersiz olmanın ötesine geçemez.

7. KAYNAKLAR

1. Kaya E, Şentürk H, Şimşek S., 2007, Modern kent

yönetimi I, Okutan yayıncılık.

2. http://www.malatya.gov.tr , (24.01.2011)

3. Özdemir K., 2003, “Türkiye’de Kırsal Sanayinin Kentlere

Olan Göçler Üzerine Etkisi”, Pamukkale Üniversitesi Kentsel

Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt:II, Pamukkale

4. Erkan, R., 2004, Kentleşme ve Sosyal Değişme,

Bilimadamı Yayınları, 2. Baskı, Ankara

5. Sağlam, S., 2006, ‘Türkiye’de İç Göç Olgusu ve

Kentleşme’, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü Dergisi, Erman Artun Özel Kitaplığı, Sayı: 5,

Ankara

6. Keleş, R., 2002, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi,

7. Baskı, Ankara

7. Erdem S., Sosyoloji Ders Kitabı, Fil Yayınları,1989,

İstanbul.

66

8. Ertürk H., Kent Ekonomisi, Uludağ Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İlim Kitapevi, 1985,

Bursa

9. Kaya E., 2007, Kentleşme ve Kentlileşme, Okutan

Yayıncılık, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul

10. Şahin, Y., 2010, Kentleşme Politikası, Murathan

Yayınevi, Trabzon

11. http://cevre.terimleri.com/Kent_planlamasi.html,

(08.04.2011)

12. Bulut, Y., 2004, “Kent Planlaması ve GAP’ta Kent

Planlamasına İlişkin Yaklaşımlar”, Pamukkale Üniversitesi

Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt:1, Pamukkale

13. Bozkurt Ö. ve Turgay E., 2008, Kamu Yönetimi Sözlüğü,

TODAİE Yayınlaarı, 2.Baskı, 315 sayfa

14. Çalışkan, O., 2000, “Türkiye Planlama Sorunsalına Genel

Bakış ve Yapısal Çözüm Önerileri”, (An Overall Perspective

to Turkish Planning Problematic and Structural

Propositions), Aydınlanma1923 34, September 2000, 6-11,

http://bianet.org/bianet/siyaset/12048-postmodern-kent,

08.04.2011

15. Tunçer, M., 1994, “Şehir Merkezleri Planlamasına Ekolojik

Yaklaşım”, 5. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu,

İstanbul, http://www.kentli.org/makale/MT_kentmerkezi.htm,

09.04.2011

67

16. Tankut, G., 2002, ‘Kentler’, Bilim ve Teknik Dergisi,

Aralık Sayısı, TÜBİTAK Yayınları

17. Binici H., 2002, Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı

Osmaniye’de Deprem Riskleri ve Yapılaşma, Standart dergisi,

sayı 463, İstanbul

18. Çakılcıoğlu, M., Cebeci, F.Ö., 2003, Kentin Çöküntü

Alanlarında Uygulamada Yetersiz Kalan İmar Planlarının

Yerine Alternatif Planlama Süreçleri. Kentsel Dönüşüm

Sempozyumu, 11-13 Haziran, İstanbul.

19. Özden,P.P., 2001, Kentsel Yenileme Uygulamalarında Yerel

Yönetimlerin Rolü Üzerine Düşünceler Ve İstanbul

Örneği,İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 2324.

20. Akkar, Z. M., 2006, Kentsel Dönüşüm Üzerine Batıdaki

Kavramlar,Tanımlar,Süreçler Ve Türkiye, Planlama TMMOB Şehir

Palancılar Odası Yayını, 2006/2 ISSN 13007319, s. 2938,

Ankara.

21.

http://www.yapi.com.tr/haberler/kamuoyunakentseldonusumveye

nilemeuygulamalari hakkindaduyuru, (19.02.2008)

22. Kentleşme Tematik Grubu 2. Raporu, 2007, “Kentleşme

Alanında Sürdürülebilirlik Çözümlemesi: Yaklaşımlar,

Modeller, Temel Alanlar, Göstergeler, Uygulama Örnekleri”,

Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara

Entegrasyonu Projesi,

68

www.bayindirlik.gov.tr/.../4surdurulebilirkentlesmegosterge

leri raporu .doc , (09.04.2011)

23. Yazar, K.H., 2006, “Sürdürülebilir Kentsel Gelişme

Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere Dönük Kent Planlama

Yöntem Önerisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi

24. Satterthwaıte, D., 1997 “Sustainable Cities or Cities That

Contribute To Sustainable Development ?”, Urban Studies, c.

34(10), pp. 1667–1691

25. Çubuk, M., 2000, “21. Yüzyılda Beşerileşmiş Ve

Sürdürülebilir Şehircilik İçin Düşünceler”, Kentsel Çevre Ve

Sürdürülebilirlik Paneli, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mimarlık

Fakültesi, Kentsel Araştırma Ve Geliştirme Merkezi.

26. European Environment Agency 1995,

Http://Www1.Wspgroup.Fi/Lt/Propolis/Propolıs_Final_100204.P

df , (02.11.2007)

27. Tosun, E.K., 2009, “Sürdürülebilirlik Olgusu ve Kentsel

Yapıya Etkileri”, PARADOKS, Ekonomi, Sosyoloji ve Politika

Dergisi, (e-dergi), http://www.paradoks.org, ISSN 1305-

7979,Yıl:5 Sayı:2

28. Http://Baumimarlik.Blogcu.Com/Surdurulebilir-Kentsel-

Tasarim/6977058, 07.04.2011

29. Vardar, A., 1997, “Kentsel Tasarımın Farklı Çehreleri”,

Planlama Dergisi, Tmmob Şehir Plancıları Odası Yayını,

Sayı:16, S.6-13

69

30. Ulusoy A. ve Vural T., 2001, “Kentleşmenin Sosyo- Ekonomik

Etkileri”, Belediye Dergisi, Cilt 7, Sayı 12, Haziran

31.Pidwimiy, M., Urbanization, Humans And The Environment,

Http://Www.Geog.Ouc.Bc.Ca/Conted/Onlinecourses/Geog210/Conl

ents/210~10~10~2htm., (10.04.2011)

32. Deonanan O., Udo E.S., 1990, Poverty And Sustainable

Devolopment, Economics, Volume: 48, 1993, S.24; Udo

E.Simonis, Ernst U.Von Weızäcker, Global Enviromental

Problems, Economics,Volume: 42, S.42.

33. P.Todaro, M., 2000, Economic Development, Seventh Edition,

Pearson Education Limited, Edınburg Gate, England, S.429

34. Gerald M.M., James E.R., 2000, Leading Issues İn Economic

Devolopment, Seventh Edıtıon, Oxford Unıversıty Press,

S.520.

35. Anonim, 1991, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını,

Haziran, İstanbul.

36.Http://Kentselekoloji.Wordpress.Com/2009/04/06/Surdurulebil

ir-Mimari/ (07.04.2011)37.Http://80.251.38.220/Download/Notlar/Mss414/007_Au_D7-Yapi

%20denetimi.Pdf, (09.04.2011)

38. Http://Www.İticu.Edu.Tr/Kutuphane/Dergi/S15/33-48.Pdf,

(09.04.2011)

39. Koman, İlkay Ve Eren, Özlem, “Yapı Teknolojisi-Alternatif

Sürdürülebilir Konut Uygulamaları Ve Türkiye’deki Betonarme

70

Konut Sektörü”, Http://Www.Mimarlikdergisi.Com/İndex.Cfm?

Sayfa=Mimarlik&Dergisayi=42&Recıd=1056,, (08.04.2011)

40. Struble, L. ve Godfrey, J. 2004, “How Sustainable İs

Concrete?”,

Http://Www.Ctre.İastate.Edu/Pubs/Sustainable/Strublesustain

able.Pdf, (10.04.2011)

41.Http://İibfdergi.Cumhuriyet.Edu.Tr/Archive/%C5%9eehirle

%C5%9fme%20s%C3%Bcrecinde%20m%C3%Bccavir%20alan

%20uygulamalar%C4%B1n%20hukuk%20ve%20planlama%20a

%C3%A7%C4%B1s%C4%B1ndan%20de%C4%9ferlendirilmesi.Pdf,

(09.04.2011)

42 Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 2002, “İller

İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla-Cari

Fiyatlarla(İllerin Payına Göre Sıralı),

Http://Www.Die.Gov.Tr/Turkısh/Sonıst/Gsyih/160503t9.Gif,

(18.11.2007)

43. Keleş, Ruşen (1997), (Derleme), İnsan, Çevre, Toplum,

2.Baskı, Ankara, İmge Kitabevi

44. Sevim, Mustafa, Doğaya Ve İnsana Duyarlı Kentiçi Ulaşım

Modeli: Malatya Örneği, 2006, İnönü Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü

45. Yakar, Ö. Y.; Fırat, F.; Bozdag, N.; Baydogan, A. E.;

2004, Sosyal Kültürel Ve Ekonomik Yönleriyle Malatya,

Malatya Valiliği İl Planlama Ve Koordinasyon Müdürlügü,

Ss.17-21.

71

46.Kartal S.K., Ekonomik ve Sosyal Yönleriyle Türkiye’de

Kentleşme, Adım Yayıncılık,1988, Ankara.

72


Recommended