Date post: | 28-Jan-2023 |
Category: |
Documents |
Upload: | galatasaray |
View: | 0 times |
Download: | 0 times |
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
355
Medyada Mülkiyet ĠliĢkileri: AKP Döneminde Medya Sahipliğinde
YaĢanan DeğiĢimler
Ceren SARAN, Arş.Gör., İstanbul Arel Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Medya ve İletişim
Sistemleri Bölümü, Türkiye, [email protected]
Özet
Günümüzde kitle iletişimi, kapitalist toplum koşullarında gerçekleşmektedir. Böylesi bir ortamda
ana akım medya kuruluşları haber verme işlevinin ötesine geçmiş, ticari boyutu ve üstlendikleri
ideolojik işlevden bağımsız düşünülemeyecek araçlar haline gelmiştir.
Medyanın, politik ve ekonomik çıkar ilişkileriyle örülü bir düzenin merkezinde yer alması ve her
gelen siyasi iktidarla faaliyetlerini sürdürüyor olması, siyasal iktidar ile karşılıklı çıkar ilişkileri
içinde olduğunu ve toplumdaki iktidar odakları arasındaki dengeyi koruduğunu göstermektedir.
Medyanın mülkiyet yapısı, siyasal iktidarlarla paralel olarak değişiklik göstermekte; siyasal iktidara
yakın çevrelere doğru el değiştirmektedir.
Bu çalışmada siyasi iktidar ile medya sahipliği arasındaki ilişkiler; Türkiye’de Adalet ve Kalkınma
Partisi (AK Parti, AKP) iktidarı döneminde medya kuruluşlarının sahipliğinde yaşanan dönüşümler
özelinde incelenmektedir. 2002’den bu yana yazılı, görsel ve işitsel basının sahiplik yapısında
yaşanan değişiklikler eleştirel ekonomi politik yaklaşım açısından ele alınmakta, medya
kuruluşlarındaki satış ve el değiştirmeler; dönemin tarihsel, toplumsal, politik ve ekonomik
bağlamlarına uygun olarak yorumlanmaktadır.
Anahtar kelimeler: Ekonomi politik, mülkiyet, medyanın mülkiyet yapısı, medya
sahipliği, medya endüstrisi.
Media Ownership in Turkey: The Changes in Media Ownership during
AKP Period
Abstract
Today, mass communication is performed under conditions of capitalist society. In such conditions,
mainstream media organisations have gone beyond the function of informing society and become
instrumental in maximizing profit as well as disseminating ideology.
Mass media is located in the centre of the system formed by complex relationships based on
political and economic interests and capable of sustaining its activities with different governments.
This shows that mass media have mutually inclusive interest based links with political power. This
in return signifies that the mass media manages to keep the balance among elements of political
power in the society. The ownership structure of mass media differs in parallel with political powers
and steer towards the groups close to government.
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
356
Apart from this observation, this study considers the relationship between political power and media
ownership in Turkey in the context of the transformations in media ownership during the rule of
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti, AKP). To do this, this study will first discuss the changes in
the ownership structure of press and broadcasting since 2002 from a critical political-economic
approach. Second, taking into account particular historical, social, political and economic
developments of the AKP period, it will provide an analysis of sales and handovers of media
organisations.
Keywords: Political economy, ownership, media ownership structure, media ownership,
media industry.
GĠRĠġ
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara geldiği 2002 yılından günümüze kadarki
süreçte medya endüstrisinde yaşanan mülkiyet ilişkilerine bakıldığında, devreye yeni
aktörlerin girdiği, sahiplik yapısının siyasal iktidar ve ona yakın çevrelere doğru el
değiştirdiğini söylemek mümkündür. Üretim araçları sahipliği, iktidarda olan sınıf ve onun
tahakkümü altındaki sınıfın konumlanışında temel değişiklikler olmasa da mevcut siyasi
iktidarın bugüne kadarki sürecinde, birtakım özgün koşullar bulunmaktadır. Çalışmamızın
amacı bu özgünlükleri açığa çıkarmak, AKP döneminde burjuvazinin ihtiyacına göre
şekillenen medya endüstrisini, medya düzeninin yeni aktörlerini ve medya sahiplik
yapısında yaşanan değişiklikleri saptamak, el değiştirmelerin hangi araçlarla yapıldığını
tespit etmek, özetle, bu süreçleri eleştirel bir bakış açısıyla analiz etmektir.
Çalışmanın varsayımları aşağıda sıralanmaktadır:
* AKP döneminde ana akım medyanın mülkiyet yapısı dönüşüme uğramış, bunun
sonucunda siyasal iktidar karşısındaki konumlanışı değişmiştir.
* Medya sahipliği, siyasal iktidara yakın çevrelere doğru el değiştirmiştir. Bu süreçlerde
birtakım kamu kuruluşları efektif biçimde kullanılmıştır.
* Sahip olunamayan medya grupları üzerinde siyasal iktidar tarafından tahakküm
kurulmuştur.
* Ana akım medya siyasal iktidar karşısında pasifize olmuş, iktidar karşısında yayın
yapamayacak hale gelmiştir.
Çalışmada, eleştirel ekonomi politiğin benimsediği tarihsel materyalist yöntem
kullanılmaktadır. Çünkü ekonomi politik, toplumsal ve tarihi değişmeyi anlamaya
çalışmakta, olguları bağlamında analiz etmektedir. Erdoğan (2012: 135); Marx’ın tarihsel
materyalist yöntemini, insanın kendi yaşamını örgütleme ve tarihini yapma biçimi olarak
tarif etmektedir. Bu yaklaşıma göre, insan kendi tarihini kendi içinde
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
357
bulunduğu koşullarda yapmakta ve hem materyal hayatını, hem de düşünsel, duygusal ve
inançsal hayatını üretmektedir.
Çalışmanın ilk bölümünde, eleştirel ekonomi politik perspektifle üretilmiş kuramsal
yaklaşımlara yer verilmektedir. Literatür taraması yapılan bu bölümde Marx ve Engels’in,
üretim araçlarına hakim olan ve maddi yaşamı üreten sınıf ve ideolojinin toplumun
düşünsel yaşamını da ürettiği tezinden hareketle medya ve medya sahipliğinin önemine
vurgu yapılmaktadır.
Çalışmanın ikinci bölümünde, Türkiye’de medya endüstrisini oluşturan gruplar içinde yer
alan medya kuruluşlarının satış süreçleri incelenmiş, 2002’den bu yana ana akım medyanın
nasıl yeniden düzenlendiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Medya kuruluşlarının satış
aşamalarında aktif rol üstlenen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), öne çıkan aktör
olmuştur. Üçüncü bölümde ise Türkiye’de medyada yoğunlaşmaya örnek olarak Doğan
Grubu ile AKP döneminde büyümesini sürdüren Doğuş Grubu’nun siyasal iktidarla olan
ilişkileri irdelenmektedir.
1. ELEġTĠREL EKONOMĠ POLĠTĠK YAKLAġIM
Engels ekonomi politiği, toplumlardaki üretim ve değişimin, ürünlerin içinde
bölüşüldükleri koşulların ve biçimlerin bilimi olarak tanımlamaktadır. En geniş anlamıyla
ekonomi politik, toplumda maddesel yaşama araçlarının üretim ve değişimini yöneten
yasaların bilimidir. Tarihseldir çünkü durmadan değişen bir konuyla uğraşmaktadır. Önce
üretim ve değişimdeki evrimin her derecesine özgü yasaları ayrı ayrı irdelemekte, bu
irdeleme sonunda üretim ve değişim için her zaman geçerli bazı genel yasalar
saptanabilmektedir (Engels, 1995: 227-231).
Engels’in tarif ettiği ekonomi politik yaklaşım, olguları tarihsel ve toplumsal koşullar ve
bağlamı içinde açıklamayı öngörmektedir. Buna karşılık liberal düşünür Adam Smith ise
olgulara, tarihsel ve toplumsal koşulları göz ardı ederek yaklaşmaktadır. Smith, Milletlerin
Zenginliği (1776) adlı yapıtında ekonomi politiği, halka bol gelir sağlamak, halkın
geçinmesini mümkün kılmak ve devleti ya da toplumu, kamu hizmetlerine yetecek bir
gelirle donatmayı amaçlayan bir bilim kolu olarak tanımlamaktadır. Smith’e göre ekonomi
politik, halkı ve hükümdarı zengin etme gayesi gözetmektedir (2006: 455).
Yaylagül (2013), Smith ve benzeri liberal düşünürlerin ekonomi politiği tarif ederken
tarihsel gerçekler ve toplumsal ilişkileri göz ardı ederek bu gerçekleri ölümsüz doğa
yasaları olarak gördüğüne dikkat çekmektedir. Böylelikle ekonomi politiğin, tarihsel
koşulları kutsayarak, kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerini meşrulaştıran bir bilim olarak
ortaya çıktığını söylemek mümkündür.
Eleştirel ekonomi politiğin temellerini atan materyalist düşünürler Karl Marx ve Friedrich
Engels, Smith’in öncüsü olduğu liberal ekonomi politik yaklaşımın, bireyi toplumdan
yalıtılmış olarak ele aldığını, toplumsal koşulları ise yok saydığını
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
358
vurgulamaktadır. Marx, Grundrisse: Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma (1858)
adlı kitabında, Smith’in bireye yaklaşımını, bir adada tek başına mahsur kalan Robinson’a
benzetmektedir:
“Başlangıç noktamız, şüphesiz, toplum içinde üretim yapan bireyler -dolayısıyla
bireylerin toplumsal olarak belirlenmiş üretimi- olacaktır. Smith‟le Ricardo‟nun
hareket noktası olarak aldıkları bireysel, yalıtılmış avcı ve balıkçı, 18. yüzyıl
Robinsoncularının dar kafalı bir fantezisinden ibarettir.” (2012: 121-122)
Üretim ilişkileri, bir toplumda insan bilincinden bağımsız olarak var olan objektif maddi
ilişkileri yansıtmaktadır (Rosenthal ve Yudin, 1972: 484). Marx ve Engels’e göre üretim
biçimi, toplumların altyapısını oluşturmaktadır; toplumların üstyapıları olan siyasal ve
hukuksal rejim, felsefe, din, ahlak, sanat, edebiyat, yani toplumların kültürünü yaratan
altyapıdır; belirleyici olan da üretim araçları sahipliğidir (Tanilli, 2002: 180).
Bu bağlamda, toplumun düşünsel yaşamının oluşumunu anlamlandırmak üzere
benimsenecek perspektif olan eleştirel ekonomi politik yaklaşımın özelliklerini Nikitin
şöyle özetlemektedir: Toplumun gelişmesinin temelini irdeler. Bu temeli, maddi malların
üretimi ve üretim tarzı oluşturur. Ekonomi politik üretimi, ancak, üretim içindeki insanlar
arasında kurulmuş olan ilişkiler açısından inceler. Üretici güçler ile üretim ilişkileri
arasında bulunan etkileşimi hesaba katmamazlık edemez. Üstyapıdan tamamıyla kopamaz,
çünkü üstyapı temelden çıkar ve bu temel üzerinde güçlü bir etkide bulunur. Üretim
araçlarının mülkiyet şekillerini, üretim içinde bulunan farklı toplumsal grupların durumunu
ve onlar arasında var olan ilişkileri; maddi malların paylaşım biçimlerini inceler (2005: 25-
26).
1.1. ĠletiĢimin Ekonomi Politiği
Medya ve kültür endüstrileri, kapitalist ekonomik ve siyasi yapının içerisinde ortaya
çıkmakta ve var olmaktadırlar. Günümüzde medyanın kapitalist toplum koşullarında
faaliyet sürdürdüğü düşünüldüğünde, medyanın çalışma alanının sınırlarının, serbest piyasa
koşulları ve siyasi iktidar tarafından belirlendiği tespiti yapılabilmektedir. Ekonomi politik
yaklaşım, böylesi bir ortamda üretilen medya içeriklerini ve kültürel alandaki üretim ve
dağıtım süreçlerini incelemektedir. Bu yaklaşıma göre kültür ürünleri ve medya tarafından
üretilen içerikler birer metadır. Bu içeriklerin üretimi, tüketimi ve dağıtımı; hakim üretim
yapısı, üretim ilişkileri, üretim biçimleri ve mülkiyet ilişkilerine bağlıdır.
Golding ve Murdock, liberal ekonomi politik yaklaşımı benimseyenlerin pazardaki
mübadele üzerine odaklandığını belirtmektedir, çünkü bu yaklaşıma göre tüketiciler
ürünleri sundukları fayda ve doyum temelinde seçmektedir. Öte yandan eleştirel ekonomi
politik yaklaşım dikkati, genelde ve kültür endüstrilerinde, mübadeleden ziyade mülkiyetin
ve üretimin örgütlenmesine çekmektedir. Bu aşamada Marksist
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
359
yaklaşımı benimseyen eleştirel ekonomi politikçiler, kültür üreticilerinin ve tüketicilerinin
tercih yaptığını inkar etmemekte, ancak bunu daha geniş yapılar içinde, makro düzeyde ele
almaktadır (1997: 54).
İletişim alanında eleştirel ekonomi politik yaklaşımın düşünsel temelleri, Marx ve
Engels’in Alman İdeolojisi (1845) adlı eserinde yer alan bir pasajdan hareketle atılmıştır.
Bu metin, aşağıda yer almaktadır:
“Egemen sınıfın düşünceleri, her çağda egemen düşüncelerdir: Yani, toplumun maddi
egemen gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen fikri güçtür. Maddi üretim araçlarını elinde
bulunduran sınıf, bu sayede aynı zamanda zihinsel üretim araçlarının da üzerinde denetim
kurar; böylelikle zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşüncelerini de, genel
olarak, kendine tabi kılar. Egemen düşünceler, egemen maddi ilişkilerin fikri ifadesinden,
düşünceler halinde kavranan egemen maddi ilişkilerden, yani o bir sınıfı egemen sınıf
yapan ilişkilerden başka bir şey değildir; yani, onun egemenliğinin düşünceleridir.
Egemen sınıfı meydana getiren bireyler, başka şeylerin yanı sıra bilince de sahiptirler;
dolayısıyla da düşünürler. Bu nedenle, onlar bir sınıf olarak egemen durumda
bulundukları ve tarihsel bir dönemin tüm kapsamını belirledikleri ölçüde, açıktır ki bunu
her alanda yaparlar. Yani, başka şeylerin yanı sıra düşünürler olarak, düşünce üreticileri
olarak da onlar egemen olurlar, kendi çağlarının düşünce üretimini ve bu düşüncelerin
yayılmasını düzenlerler. Yani açıktır ki, onların düşünceleri, dönemin egemen
düşünceleridir.” (Marx ve Engels, 2013: 52-53)
Golding ve Murdock, bu metnin 3 önerme içerdiğini belirtmektedir. Buna göre;
düşüncenin üretimi ve dağıtımının kontrolü kapitalistlerin elindedir, bu kontrolün
sonucunda kapitalistlerin dünya görüşü, bağımlı gruplar üzerinde tahakküm kurmaktadır.
Bu ideolojik tahakküm, sınıfsal eşitsizliğin sürdürülmesinde anahtar rol oynamaktadır.
(akt. Adaklı, 2006: 22-23).
Burada da dikkat çekildiği gibi, bir toplumda egemen olan, siyasal erki elinde bulunduran
sınıf, toplumun düşünsel yaşamını da üretmektedir. Bu üretimde başlıca rolü üstlenen ise
kültür ve ideoloji üreten ve yayan araçlar olan kitle iletişim araçları, yani medya
kuruluşlarıdır. Yaylagül’e göre, bu araçlar tarafından üretilen metaların mübadele içindeki
diğer metalardan farklı olarak ideolojik bir işlevi de bulunmaktadır. Bu ideolojik işlev,
egemen toplumsal yapının ve iktidar ilişkilerinin meşrulaştırılması, pekiştirilmesi ve
yeniden üretme fonksiyonlarının yerine getirilmesidir (2013: 144).
Jessop, devletin saf kapitalist üretim tarzı düzeyinde değil, toplumsal formasyon temelinde
yer aldığını ve sınıf ilişkileri yanında sınıfsal nitelik taşımayan öteki ilişkileri de kuşattığını
belirtmektedir (akt. Adaklı, 2001: 149). Bu tespite, Althusser’in Devletin İdeolojik
Aygıtları (DİA) tezini eklemlemek mümkündür. Althusser, ideolojik işlevi üstlenen
araçları, kamu alanını düzenleyen Devletin (Baskı) Aygıtından ayrı olarak tanımakta,
Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA) olarak adlandırmaktadır. Bu kurumlar; dinsel DİA (dini
kurumların oluşturduğu sistem), öğrenimsel DİA (okulların oluşturduğu sistem), aile
DİA’sı, hukuki DİA, siyasal DİA (siyasi partiler), sendikal
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
360
DİA, haberleşme DİA’sı (kitle iletişim araçları), kültürel DİA’lardır (edebiyat, güzel
sanatlar, spor vb.). Althusser DİA’larla devletin (baskı) aygıtının ayrımını şöyle
yapmaktadır:
“DİA‟lar, devletin (baskı) aygıtından aşağıdaki şu temel farkla ayrılırlar: Devletin (baskı)
aygıtı zor kullanarak işler, oysa DİA‟lar ideoloji kullanarak işlerler.” (2006: 63-65)
Mosco da eleştirel ekonomi politik yaklaşımın, iletişimi bir veri aktarım süreci olmanın
ötesinde, içeriğin toplumsal üretimi olarak ele aldığına dikkat çekmektedir. Bu yaklaşımı,
“toplumsal analize giriş, sosyal alana açılma” olarak değerlendiren Mosco’ya göre eleştirel
ekonomi politik yaklaşım, toplumsal değişme ve tarihi dönüşümü anlamaya öncelik
tanımaktadır (2009: 6-65).
Mosco, medyanın toplumdaki sınıf ayrımlarını pekiştirerek hakim sınıf dahilinde bir birlik
inşa etmeye yardımcı olduğuna dikkat çekmektedir (2009: 8). Buradan hareketle
medyanın, mevcut ekonomik ve siyasal düzenin devamlılığını sağlamaya hizmet ettiği
tespitini yapmak son derece yerindedir.
Medyanın işlevlerini, insanları eğlendirmek, avutmak, bireyleri topluma eklemleyen
değerleri, inançları ve davranış kodlarını aşılamak olarak özetleyen Herman ve Chomsky,
“Refahın belli ellerde toplandığı ve önemli sınıfsal çıkar çelişkilerinin bulunduğu bir
dünyada, bu rolü yerine getirmenin sistematik bir propagandayı gerektirdiğini”
vurgulamaktadır (2012: 72). Herman ve Chomsky; toplumdaki servet ve güç eşitsizliğinin
medyanın üzerindeki etkisini Propaganda Modeli ile açıklamaktadır. Bu modele göre, bir
haberin medyada yer bulabilmesi için mülkiyet, reklam, resmi haber kaynakları, tepkiler ve
zorlayıcılar, anti-komünizm’den oluşan 5 süzgeci geçmesi gerekmektedir (2012: 73-101).
Süzgeçlerden ilkini oluşturan mülkiyet, günümüz Türkiye’sinde ayrı bir önem
kazanmaktadır.
2. AKP DÖNEMĠNDE MEDYA SAHĠPLĠĞĠ
AKP, 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri’nde % 34,28’lik oy oranıyla iktidara gelmiş, AKP’yi
% 19,39 oyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) izlemiştir. 1957’den beri ilk kez 2 partili bir
parlamentonun oluşması, 1991’den beri ilk kez bir partinin tek başına iktidara geldiği bu
seçimlerde, 3 buçuk yıl boyunca iktidarda kalan koalisyon partilerinin 3’ü parlamento
dışında kalmıştır (İba, 2013: 94).
Türkiye’de birtakım ilklerin yaşandığı bu seçimle başlayan dönemde, medya endüstrisinde
hakim olan grupların başında Doğan, Uzan, Çukurova ve Doğuş grupları gelmekteydi.
Ancak Türkiye’nin yeni siyasi iktidarı, medya düzenini olduğu gibi bırakmayacaktı:
“Turgut Özal gibi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da medyada doğrudan desteğin,
gerekirse doğrudan sahipliğin önemini kavramış görünmektedir. Özal gibi, gerektiğinde
Türk medyasının geleneksel unsurlarını karşısına almak konusunda „cesur‟ davranan
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
361
Erdoğan‟ın bu cesaretinde belirli bir medya stratejisinin izlerini görmek zor değildir.
Dünyada olduğu gibi, Türkiye siyasetinde de özellikle haber medyasının yönlendiriciliğinin
artması, Erdoğan‟a bu kurumu doğrudan siyaset aracı olarak kullanmak konusunda, her
seferinde birlikte kameralara samimi pozlar verdiği Berlusconi ya da Murdoch
örneklerinden devşirilmiş, „çalışan‟ formüller sunulmuştur.” (Adaklı, 2013: 560)
Medyanın doğrudan desteği için mülkiyet yapıları ve medyadaki sermaye paylarının
değişmesi gerekmekteydi. Çaylı ve Depeli’ye göre bu değişiklikler, 2007 yılından itibaren
hayata geçirilmeye başlandı. Medya sahiplikleri yeniden düzenlenirken merkez medya
iktidarın söyleminin dışına çıkmayan siyasi bir araç olarak kurgulandı. Büyük medya
grupları, ekonomik açıdan güçsüzleştirme, itibarsızlaştırma tehdidine karşı iktidarla uyum
sağlamaya yönlendirildi; “Çünkü dev sermayeler üzerine kurulu medya kuruluşlarının
kaybedeceği çok şey vardı.” (2012: 43)
2.1. Rumeli Holding (Uzan)
Cem Uzan’ın adı, Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalını kurmasıyla hafızalara
kazınmıştır. “Magic Box Incorporated” adlı şirket, 1989’da Liechtenstein Prensliği’nde,
Kemal ve Cem Uzan ile dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal
ortaklığında kurulmuştur. Eutelsat’tan 2 kanal kiralayan şirket, 1990’da uydu üzerinden
Türkiye’de yayın yapmaya başlamıştır. Böylelikle, özel televizyon yayıncılığının anayasal
temeli olmamasına rağmen yayın yapılmış ve TRT tekeli kırılmıştır (Cankaya ve Batur
Yamaner, 2006: 227-229).
Medyanın yanı sıra telekomünikasyon, internet, enerji, çimento, finans, yapı, spor ve
havacılık gibi pek çok sektörde faaliyet gösteren Cem Uzan, Genç Parti Genel Başkanı
olarak 2002 Genel Seçimleri’nde ülkeyi yönetmeye aday olmuş ve %7.25 oranında oy
almıştır (Vikipedi). Bu aşamada medya sahipliğinin önemi bir kez daha anlaşılmış, Rumeli
Holding bünyesinde bulunan Star gazetesi ve Star TV seçim öncesinde önemli rol
oynamıştır.
Kuyucu’ya göre Cem Uzan’ın siyasete girmesi Uzan Medya Grubu için sonun başlangıcı
olmuştur. Uzan seçimlerde kullandığı ağır üslubunu seçimlerden sonra da sürdürmüş, AKP
ile ciddi polemiklere girmiştir. Uzan Grubu’nu tasfiye süreci ise çok gecikmemiş, genel
seçimlerden birkaç ay sonra holding bünyesindeki şirketlere el konmasıyla başlamıştır.
Bunlardan ilki olan Çukurova Elektrik’e (ÇEAŞ) Mayıs 2003’te el konulmasının ardından
Uzan, gazetesi Star’dan Başbakan Erdoğan’a “Gücün buna mı yetiyor kalleş?” diye
seslenmiştir. 3 Temmuz 2003’te Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK),
grup bünyesinde bulunan İmar Bankası’nı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF)
devretmiştir (Kuyucu, 2012: 436).
12 Aralık 2003 tarihli 5020 sayılı Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun, TMSF’ye el koyduğu şirketler üzerinde, bu kuruluşlara
yönetici atamak dahil, geniş yetkiler tanımıştır. Bu yasanın ilgili maddelerinden
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
362
hareketle TMSF, 14 Şubat 2004 sabahı, Uzanlar’a ait 219 şirketin mülkiyetine el
koymuştur. TMSF’den yapılan açıklamaya göre operasyon, İmar Bankası’nın mudilerine
ödenen 7.5 katrilyon liralık alacağın takip ve tahsili için, bu yasanın ilgili maddelerince
gerçekleştirilmiştir (Sabah, 15.02.2004).
Holding bünyesindeki Süper FM, Metro FM, Joy FM ve Joy Türk FM, Kanada orijinli
Canwest Global Communications Corporation adlı şirkete; Rock FM ve Radyo Alaturka
ise NAR Radio Group’a satılmıştır (Kuyucu, 2012: 442).
26 Eylül 2005’te TMSF tarafından Star TV’nin satışı için düzenlenen ihalede, Doğan
Grubu, muhammen bedelin yaklaşık 2 katı olan 306,5 milyon dolarla en yüksek teklifi
veren şirket olmuştur. Adaklı, 3954 Sayılı Kanun’un 29. Maddesi uyarınca 3. ulusal
kanalın grup bünyesine katılmasının men edilmiş olduğuna dikkat çekerek Star TV’nin,
Kanal D ve CNN Türk’ün ardından grupta yerini aldığını belirtmektedir. Öte yandan
TMSF tarafından 30 Eylül 2005’te düzenlenen Kral TV ihalesinde ise Çukurova Grubu, 45
milyon 100 bin dolarlık bir teklif sunmuş, ancak TMSF diğer başvuru sahipleri olan Doğan
Grubu ile Canwest Global Communications Corporation’ın katılmadığı ihalede, “rekabetin
oluşmaması” gerekçesiyle satışa onay vermemiştir (2013: 564). Kral TV ve Kral FM,
2008’de yapılan ihaleyle 95 milyon dolara Doğuş Grubu’na satılmıştır. Üstelik Doğuş
Grubu da, Çukurova Grubu gibi ihaleye tek başına katılmış, ancak satışta “rekabet”
gerekçesiyle herhangi bir sorun çıkmamıştır (Zaman, 19.06.2008).
Star gazetesi, 6 Ekim 2005’te yapılan ilk ihalede teklif alamamış; daha sonra 25 Ocak
2006’da gerçekleşen ve muhammen bedelin 19,5 milyon dolar olduğu ikinci ihalede ise 5
milyon 150 bin dolarlık teklifle Zaman gazetesinin kurucularından Alaaddin Kaya ve
Kıbrıslı iş adamı Ali Özmen Safa’ya satılmıştır. Ancak TMSF, eleştiriler üzerine fiyatta
artış yapılmasını istemiş, bunun üzerine Safa teklifini 3 milyon dolar arttırmış ve satış 8
milyon 150 dolara gerçekleştirilmiştir. Gazetenin başına ise, Zaman gazetesinin eski
imtiyaz sahibi Alaaddin Kaya getirilmiştir (Adaklı, 2013: 564).
2.2. Merkez Yayın Grubu (Ciner)
Dinç Bilgin’in, sahibi olduğu Etibank’a 2000 yılında el konulmuş ve BDDK, bankayı
TMSF’ye devretmiştir. Bunun üzerine Bilgin’e ve sahibi olduğu Sabah gazetesinin yazı
işleri kadrosundan bazı isimlere yurt dışına çıkış yasağı getirilmiş, süreç Bilgin’in
tutuklanmasıyla devam etmiştir. Bu aşamada Turgay Ciner, 2000 yılında Sabah gazetesine
ortak olarak medya dünyasına adım atmış, 2002’de Cumhuriyet gazetesine ortak olmuş, 17
Kasım 2003’te TMSF ile yaptığı anlaşma sonucu Sabah-ATV Grubu’nu kiralamıştır
(Kuyucu, 2012: 371-454).
3 Mayıs 2005’te imzalanan anlaşmayla Sabah gazetesi ve ATV’nin mülkiyeti tamamıyla
Ciner’e geçmiştir. Devir anlaşmasına göre Merkez Grubu, TMSF’ye 6 aylık taksitler
halinde 10 yılda tamamlanmak üzere 433 milyon dolar ödeyecektir. 1 Nisan 2007’de ise
TMSF, Merkez Yayın Grubu bünyesinde bulunan medya kuruluşlarına el koymuştur
(Adaklı, 2013: 580).
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
363
TMSF el koymaya gerekçe olarak, Ciner ile Bilgin arasında daha önce imzalanmış gizli bir
protokolün varlığını ileri sürmüştür. Bu protokolün Bilgin tarafından, el konma işleminden
10 gün önce kamu menfaati için TMSF ile paylaşıldığı ortaya çıkmıştır. Birkaç ay içinde
Ciner ve Bilgin, karşılıklı açtıkları davalardan feragat etmiş, bunun karşılığında ATV ve
Sabah’ın satılması, bazı şirketlerin geri verilmesi kararlaştırılmış ve ekim ayında Kanal 1
Ciner’e iade edilmiştir (Kuyucu, 2012: 455-459).
Ciner, 13 Eylül 2007 tarihinde Habertürk Gazetecilik ve Matbaacılık’ı kurmuş, 16 Kasım
2007’de Habertürk TV, Habertürk Radyo ve internet haber sitesi haberturk.com’u
kurmuştur. 1 Mart 2009’da Habertürk gazetesi yayın hayatına başlarken, grubun
Bloomberg HT adlı bir ekonomi kanalı da vardır (cinergroup.com.tr).
Turgay Ciner son olarak, TMSF’nin Çukurova Holding’in şirketlerine el koyduğu 2013
yılında Show TV’yi, 402 milyon dolara satın alarak grubuna 3. ulusal televizyon kanalını
dahil etmiştir (Taraf, 01.06.2013). TMSF’nin müdahalesinden sonra Turgay Ciner ile Dinç
Bilgin arasında kârlı çıkan Ciner olmuş, bir dönemin medya patronu Bilgin günümüzde
herhangi bir medya kuruluşuna sahip değildir.
2.3. Turkuvaz Medya Grubu (Çalık)
Ciner Grubu’na TMSF tarafından el konulmasının ardından Sabah gazetesi ile ATV, 5
Aralık 2007’de yapılan ihaleyle Çalık Grubu’na satılmıştır. İhaleye ön başvuruda bulunan
diğer 2 grup başvuruda bulunmamış, teklif verme sürecine yalnızca Çalık grubu kalmıştır.
Grup açık arttırmada muhammen bedel olarak belirlenen 1.1 milyar dolarlık teklifle Sabah-
ATV’yi satın almıştır (Hürriyet, 05.12.2007).
Tekstil, enerji, inşaat, finans ve telekom alanlarında faaliyet gösteren Malatyalı iş adamı
Ahmet Çalık’ın siyasal iktidarla arasındaki organik bağ dikkat çekmekteydi: “Fethullah
Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesinin imtiyaz sahibi Ali Akbulut‟un
Ahmet Çalık‟ın eniştesi, Çalık Holding Genel Müdürü‟nün ise (Berat Albayrak) Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan‟ın damadı olması, RTÜK yasasının 29. maddesine aykırı görülen
nitelikleri, TMSF‟ye ödenecek 1,1 milyarı nereden temin edeceği gibi belirsizlikler,
özellikle piyasadaki hakim konumunu sağlamlaştırma çabası içinde olan Doğan Grubunun
ihaleyi tartışmaya açmasına neden olmuştur.” (Adaklı, 2013: 582)
Çalık Grubu’nun, satışı gerçekleştirmek için gerekli olan paranın 750 milyon dolarını
kamu bankaları olan Halk Bankası ve Vakıfbank’tan kredi yoluyla sağlaması tartışmalara
yol açmıştır. CHP Milletvekili Ahmet Ersin, kredi için banka yönetimlerine siyasi baskı
yapıldığı, görevden almakla tehdit edildikleri, bizzat Başbakan’ın devreye girdiği ve
kredinin yüksek riskle ve olağanın dışında uzun vadeli ve düşük faili olduğu ve yeterli
teminat alınmadan verildiği iddialarını verdiği soru önergesinde Meclis kürsüsüne
taşımıştır (Radikal, 24.04.2008).
Satış için gereken miktarın geri kalanının Katarlı El Wasaeel şirketine % 25’lik hisse
satarak elde edildiği belirtilirken, Adaklı’ya göre yandaş medya söylemini güçlendiren
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
364
bir gelişme de, Ahmet Çalık’ın babası Mahmut Çalık’ın Kayseri’deki tekstil fabrikası
konusunda ekonomik sıkıntılar yaşadığına dair Başbakan’a mektup göndermesi olmuştur
(2013: 583).
Günümüzde Başbakan’ın damadı Berat Albayrak’ın CEO’su olduğu Çalık Holding’e bağlı
Turkuvaz Medya Grubu’nun CEO’su ise Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’tır
(Vikipedi). Grup bünyesinde bulunan başlıca medya kuruluşları şöyledir: Sabah, Fotomaç,
Takvim, Yeni Asır gazeteleri, ATV, A Haber, Yeni Asır TV, çeşitli dergiler, internet
siteleri, radyo kanalları, matbaacılık, yayıncılık (turkuvazyayin.com.tr).
2.4. Çukurova Grubu (Karamehmet)
1954 yılında Pamukbank’ı kuran Çukurova grubu, 1980’lerde bünyesine Yapı Kredi
Bankası, Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası’nın (Interbank) yanı sıra pek çok sanayi
ve ticaret şirketi katmıştır. 1977 yılında Akşam gazetesini satın alarak medya dünyasına
giren Karamehmet ailesi, 1980 sonrasında yaşanan ekonomik krizden ötürü gazeteyi
satmıştır. Grup, 1996 yılında Superonline ile internet hizmetlerine girmiş, 1997’de Ilıcak
Grubu’ndan Akşam gazetesini geri almıştır. 1999’da ise, daha sonra ortaklıktan ayrılacak
olan Doğan Grubu ile birlikte Digiturk adlı dijital televizyon yayıncılığı platformunu
kurmuştur. Karamehmet ailesi, Forbes dergisinin 2000 yılında yaptığı araştırmaya göre, 8
milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin 1., dünyanın 27. büyük zengini olarak açıklanmıştır
(Kuyucu, 2012: 421-422).
BDDK, 19 Haziran 2002 tarihinde aldığı kararla Pamukbank’ın kâr payı hariç ortaklık
hakları ile yönetim ve denetimi TMSF’ye devretmiştir. Yapı Kredi Bankası’nın
hisselerinin % 51’i ise Koç Holding bünyesindeki Koç Finansal Hizmetler’e satılmıştır
(Vikipedi). Ancak 2013 yılında, 75 milyon dolarlık borcunu ödemediği gerekçesiyle
Karamehmet’in şirketlerine TMSF tarafından, 18 Mayıs 2013’ten itibaren el konulmaya
başlanmıştır (Radikal, 18.05.2013; ntvmsnbc, 24.05.2013). Grup bünyesinde bulunan
Show TV Ciner tarafından satın alınırken, Türkmedya Grubu’nun satışıyla günümüz
medya dünyası yeni bir aktör kazanmıştır.
2.5. Medya Düzeninin Yeni Aktörleri
Türkmedya Grubu, 2013 yılında Ethem Sancak tarafından satın alınmış; 360 TV, Akşam
ve Güneş gazeteleri Sancak’ın yönetimine girmiştir (turkmedya.com.tr). Sancak
Grubu’nun resmi internet sitesinde bu kuruluşların bilgisi yer almazken, medya
kuruluşlarının internet sitelerindeki künye bölümlerinde İmtiyaz Sahibi’nin Ethem Sancak
olduğu bilgisi yer almaktadır (sancakgroup.com; aksam.com.tr/kunye/).
Siirtli bir iş adamı olan Sancak, aslında medya dünyasında çok da yeni değildir. TMSF’den
2004 yılında Ali Özmen Safa tarafından alınan Star gazetesinin bünyesinde yer aldığı Star
Medya Grubu hisselerinin büyük bölümünü devralan Sancak, daha sonra bu hisseleri
elinden çıkarmıştır (Odatv, 22.11.2013).
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
365
Sancak’ın, Ak Parti Genel Merkez Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu olarak görev
yapması ise dikkat çekmektedir (Vikipedi). 2013’ün Aralık ayında, bir önceki yıl Rupert
Murdoch’un sahibi olduğu News Corp’un talip olduğu ancak görüşmelerin anlaşma
olmadan sona erdiği Sabah-ATV, Başbakan’ın damadı ve damadının kardeşinin
yönetiminde yer aldığı Turkuvaz Medya Grubu tarafından Kalyon İnşaat’a satılmıştır
(CNN Türk, 20.12.2013). Kalyon İnşaat ise, 2013 yılı Mayıs ayında Taksim Gezi
Parkı’ndan başlatılan Taksim Yayalaştırma Projesi ihalesini olarak karşımıza çıkmaktadır
(Zeynel Yaman, 27.09.2012). Bu olay, Türkiye’deki yeni medya endüstrisinin ne yönde
düzenlendiğinin somut kanıtı olarak değerlendirilebilmektedir.
2011’de medya dünyasına giren Demirören ve Karacan ortaklığında kurulmuş olan DK
Gazetecilik Grubu, mayıs ayında Milliyet ve Vatan gazetelerini satın almıştır (Milliyet,
03.05.2011). 2013 yılında Milliyet’te, İmralı tutanakları hakkında Namık Durukan
tarafından yapılan haberle gazetede kriz yaşanmış, o dönemki Genel Yayın Yönetmeni
Derya Sazak görevden ayrılmıştı. Bu konuya ilişkin Başbakan Erdoğan ile Demirören
Grubu’nun kurucusu Erdoğan Demirören arasında yaşandığı iddia edilen telefon
konuşması, 2014 Mart ayı başlarında internet sitelerinde yer almıştır. Bu görüşmeye dair
konuşan Derya Sazak, medya-siyasi iktidar ilişkilerine dikkat çekmiştir:
“Aslında bir tarafı ile İmralı tutanaklarını yayımladığımız gün, Erdoğan‟ın, Demirören‟i
uçaktan aradığını duymuştum. O da ertesi gün gelip „hayatımda ilk defa dün ağladım‟
demişti. Bu hakaretleri duymak, ayıp ve utanç verici. Biz ne yaptık ki? Bu notları
yayınladık. Bunlar virgülüne kadar doğru çıktı. Bu nasıl bir gazetecilik? Bu nasıl bir
siyaset? Ben Başbakan‟ın bu sözlerini dinlerken onun adına da utanıyorum. Ayıp bir şey.
Hiçbir başbakan gerçekleri yazan gazetecilere böyle hakaretler yağdırmaz. Geçen gün de
Aydın Doğan hakkında mahkemede ceza aldırma yönünde müdahaleleri var.” (Radikal,
07.03.2014)
3. MEDYA-SĠYASĠ ĠKTĠDAR ĠLĠġKĠSĠ
Yukarıda alıntıladığımız Alman İdeolojisi’ndeki saptamalarında Marx ve Engels (2013),
toplumda hakimiyet kuran ve tahakküm altına alınan sınıfları işaret etmektedir. Bu
bağlamda toplumun düşünsel yaşamı, hakim sınıfın ideoloji ve kültürü doğrultusunda
şekillenecektir. 2002 Genel Seçimleriyle hakim sınıf olan burjuvazinin yalnızca temsilcisi
değişmiştir. Ancak bu temsilcinin barındırdığı özgünlükler görmezden gelinemeyeceği
gibi, üçüncü bölümde görüldüğü üzere, medyanın sahiplik yapısında birtakım
değişikliklerin yapılması ve medya endüstrisinin yeniden düzenlenmesi ihtiyacına yol
açmıştır.
Bu bölümde ise, siyasal iktidarla medya grupları arasında kurulan ilişki incelenecektir. Ana
akım medya karakteristiğini en çok yansıttığı varsayılarak Doğan Grubu ile AKP iktidarı
döneminde medya endüstrisindeki payını büyüten ve pek çok alanda yatırımları bulunan
Doğuş Grubu seçilmiştir. Bu iki grubun da, sahiplik açısından mevcut siyasi
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
366
iktidarla organik bağı bulunmadığı varsayılmaktadır ve siyasal iktidarla kurdukları ilişkiler
bakımından incelenmeye değer bulunmuşlardır.
3.1. Doğan Grubu Örneği
AKP’nin iktidara geldikten sonra medyaya dair ilk icraatlarından olan TMSF’nin Uzan
Grubu şirketlerine el koymasıyla tüm medya işverenlerine mesaj verildiğini belirten Duran,
Doğan Grubu’nun Star TV’yi de almasıyla oligopol konumdan monopol konuma geçmenin
önemli bir adımını attığını belirterek şu tespiti yapmaktadır:
“Erdoğan‟ın çeşitli konulardaki zaten cahil ve dar perspektifli danışmanları medya
konusunda da şöyle düşünüyor olsalar gerek: „Doğan grubu genelde hükümet yanlısı, e
Star‟ı da alırlarsa o da hükümet yanlısı yayın yapar, biz de tek bir grubu denetim altında
tutarak birden fazla medya organının olası muhalefetini önlemiş oluruz!‟ Bu parlak
mantığın es geçtiği önemli bir nokta var: Kendi başına güç/iktidar olamaya teşne bir
medya grubu, hükümete karşı tutum almaya kalktığında bunu bir değil 3 televizyon kanalı
ile yapacaktır.” (Duran, 27.09.2005)
Nitekim süreç Duran’ın öngördüğü şekilde ilerlemiş, Doğan Grubu ve AKP zamanla karşı
karşıya gelmiştir. Adaklı, Doğan Grubu’nun 2002 seçimleri öncesi AKP’ye karşı temkinli
yayın politikaları izlediğini, AKP’nin seçimde beklenmeyen bir başarı elde etmesi üzerine
ise farklı bir işbirliği zemini arayışına girdiğini belirtmektedir. Adaklı, 2003 sonlarına
doğru, Doğan Grubu’nun sektördeki ağırlığının yeni bir göstergesi ve yeni bir medya
savaşı başlatan gelişmenin, vadesi Ağustos 2005’te sona erecek olan 271,2 trilyon liralık
Petrol Ofisi AŞ (POAŞ) borcunun hükümet tarafından yeniden yapılandırılması ve 2007
yılına kadar ötelenmesi olduğunu vurgulamaktadır (2013: 567).
2008 yılının mart ayında, Doğan Grubu hesaplarında maliye kontrolörlerinin yaptığı
incelemeler sonucunda 5 şirkette iştirak hissesi satışında usulsüzlük, muhasebe hilesi ve
matrah farkı saptanmıştır. Raporda vergi kaçakçılığı suçunun saptandığı belirtilirken
dosya, ceza davası açılması için Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmiştir. Doğan Grubu,
2006 yılında Alman Axel Springer’le hisse satışı görüşmelerine başlandığını, nihai devir
işleminin Ocak 2007’de gerçekleştiğini ileri sürerken; kontrolörler ise satışın 2006’da
tamamlandığını, 2007’ye kaydırılarak muhasebe hilesi yapıldığını iddia etmiştir (Kuyucu,
2012: 604).
Adaklı, Doğan Grubu ile AKP arasındaki ilişkinin 2008 yılında gündeme gelen Deniz
Feneri tartışmasıyla negatife döndüğüne dikkat çekmektedir. Adaklı’nın analizine göre,
özellikle Hürriyet gazetesinin sürmanşet haberleriyle (2 Eylül 2008) başlayan Deniz Feneri
tartışması, Başbakan’ın grupla ilgili bazı gizli bilgileri açıklayacağı tehditleriyle devam
etmiş, grup bünyesindeki gazeteler, AKP karşıtı kampanya yürütmüştür (2013: 571).
Bu sürecin devamında Başbakan Erdoğan, AKP Ankara İl Başkanlığı’nın 18 Eylül 2008
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
367
tarihindeki toplantıda yaptığı konuşmada, isim vermeden Doğan Grubu’nu boykot
çağrısında bulunmuştur:
“Bu ülkede medya güvenilirliğini yitirmiştir, kendini bitirmiştir. Partimin mensupları
olarak yalan yanlış haberleri yapan medyaya karşı sizler de kampanyanızı yapın, bu
gazeteleri evlerinize sokmayın, bu kadar açık konuşuyorum.” (Önderoğlu, 19.09.2008)
18 Şubat 2009’da ise Maliye Bakanlığı tarafından Doğan Grubu’na, 826 milyon TL’lik
vergi cezası verilmiş ancak bu miktar, şirketin dava açarak itiraz etmesi ve davayı
kaybetmesi üzerine faizleriyle 4,8 milyar liraya yükselmiş, şirket temyize gitmiştir (CNN
Türk, 18.02.2009; Bianet, 19.08.2010). Grubun ödeyeceği ceza önce Kasım 2010’da
çıkarılan vergi affıyla 1,4 milyar TL’ye, Mayıs 2011’de 940 milyon TL’ye gerilemiş, son
olarak Eylül 2012’de vadesinden önce ve tek seferde yapılan 480.5 milyon TL ödeme ile
önceden yapılandırılmış borç kapatılmıştır (Sol Portal, 16.11.2010; Habertürk, 18.05.2011;
Aktif Haber, 01.10.2012).
3.2. DoğuĢ Grubu Örneği
Medya dışında finans, otomotiv, inşaat, turizm, gayrimenkul ve enerji sektöründe
yatırımları bulunan Doğuş Grubu, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bünyesinde NTV,
CNBC-e, Radyo Eksen gibi medya kuruluşlarını barındırmaktaydı. Kuyucu’ya göre
2000’lerde büyüme göstermeye başlayan grup, Ferit Şahenk yönetiminde 2001 krizini
başarılı bir kriz yönetimiyle atlatmıştır. Grup, bu süreçte Osmanlı Bankası ile Körfez
Bank’ı birleştirmiş, ikinci aşamada da bu birleşmeden doğan Osmanlı Bankası’nı
bünyesinde bulunan Garanti Bankası’yla birleştirmiştir (Kuyucu, 2012: 473).
Doğuş Grubu, pek çok sektörde faaliyet gösterdiği için, doğası gereği siyasi iktidarla yakın
bir ilişki içinde olmak zorundaydı. Doğuş Medya Grubu’nun amiral gemisi NTV ele
alındığında, AKP iktidarının ilk yıllarındaki yayın çizgisiyle 2010 sonrası yayın çizgisinin
aynı olmadığını söylemek çok da zor değildir.
2010 sonrası Doğuş Grubu, işten çıkarmalar ve ayrılmalarla gündeme gelmeye başlamış,
özellikle 2011’de Banu Güven’in Kürt Milletvekili Leyla Zana’yı yayına çıkarmasının
engellenmesi üzerine kanaldan ayrılmasıyla bu durum, daha görünür bir hal almıştır.
Güven’in ayrıldıktan sonra Taraf gazetesine verdiği röportajda kanalda değişen ortama dair
söyledikleri dikkat çekicidir:
“Hükümet tarafından herhalde açıkça söylenmiş olması gerekiyor ki bizim yapacağımız
işin sınırı belirlendi. Tartışma programları seçimden birkaç hafta önce kalktı. Neden biz
daha fazla konuşmuyoruz gibi sitemlerle üzerinize gelindiği noktada dükkanın o bölümünü
kapatmak gibi bir hareket oluyor ki problem çıkmasın... Ama seçim öncesinde bu gerilimli
hattı geçince, basıncı ben de daha fazla hisseder oldum, herkes gibi... Son yaptığım
yayınlardan Vedat Türkali, birtakım çevrelerden gelen tepkiler sebebiyle kanal içinde
tartışma konusu oldu...
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
368
Sonra pazartesi günkü konuğum için heyecan duyuyorduk Ömer‟le (Özgüner) beraber.
Leyla Zana gelecekti. Ama sonra böyle bir röportajın da içine sokulduğumuz sınırların
dışında kaldığını öğrendim. O iyimserlikle devam ederken, seke seke giderken, çat diye
duvara çarptım ben... Çözmeye çalıştım. Gazetecilik hayatımın en zor günlerinden biriydi.
Sonuçta dendi ki: „Ha-yır, o-la-ma-yacak.‟...
Bu krizle beraber benim açımdan denizin bittiği netleşti. Hiçbir şey olmamış gibi yaparak
yayına çıkamazdım. Ben „Madem öyle, rica ediyorum erken tatil olabilir mi‟ dedim.
Sonrasında „Nasıl devam edebiliriz, konuşalım‟ dedik. Ama seçim sonrasında da bir
değişiklik olmadı. Önceden çıkaramadığım konuğu o zaman çıkarabileceğim söylenmedi.
Tam tersi. Önümüzdeki yayın dönemi için de olmayacağını anladım...
Bu formattaki programlar dışında daha çok haber bülteni veren bir NTV düşünülüyor.
Benim gördüğüm daha farklı kimlikte bir kanala gidilmiş olduğu...” (Tuğba Tekerek,
12.07.2011)
Güven’in işine son verilmesi üzerine yaptığı açıklamasında Doğuş Yayın Grubu Genel
Müdürü Cem Aydın, Güven’in iktidarın baskısı sonucu işten çıkarılmadığını, gerekçenin
NTV’nin yeni formatında kendisine uygun program bulunmaması olduğunu belirtmiştir.
Aydın, Leyla Zana röportajına müdahale ettiklerini kabul ederek bunu, denge gözetme ve
hassasiyetlere dikkat etme nedeniyle yaptıklarını söylemiştir (Milliyet, 18.07.2011).
Kanalda, 2010 yılında Ankara Muhabiri Nermin Yurteri’nin Haber Koordinatörlüğü’ne
atanmasıyla huzursuzluk başlamış, 2013’te Yurteri’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ne
getirilmesiyle Çiğdem Anad, Mirgün Cabas ve Nilgün Balkaç gibi isimler istifa etmiştir
(Radikal, 04.07.2013). Yurteri’nin hükümete yakın bir isim olduğunu, gazeteci Mustafa
Alp Dağıstanlı NTV’de çalıştığı dönemleri kaleme aldığı kitabında anlatmaktadır. Yurteri
cemaat okullarıyla ilgili haberlerin yapılmasını istememekte, 2009’da İstanbul’da yaşanan
ve 10 kişinin öldüğü selde Erdoğan’ın büyükşehir belediye başkanlığı döneminde yapılan
binaların eleştirilmemesi konusunda muhabirleri tembihlemekte, Doğuş Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’le arası iyi olduğu için Egemen Bağış haberleri yapılmasını
istemektedir. Dağıstanlı, Yurteri’nin “hükümet ile NTV arasındaki kırmızı hat” olduğunu
belirtmektedir (diken.com.tr, 11.03.2014).
Bu örnekleri güçlendirecek bir diğer örnek ise, mart ayında çeşitli internet sitelerinde
yayınlanan, Yurteri ile AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan arasında geçtiği iddia edilen
telefon görüşmesinin ses kayıtlarıdır. Bu kayıtlarda Akdoğan, Başbakan’ın Başdanışmanı
Yiğit Bulut’un NTV yayınına çıkması için Yurteri’ne baskı yapmaktadır (Sol Portal,
11.03.2014).
Bu örnekler, NTV’nin iç işleyişine siyasi iktidar tarafından müdahale ve kontrol edildiğini
göstermektedir. Gezi Parkı eylemleri döneminde haber dahi yapmayan Doğuş Yayın
Grubu’nun Maslak’taki binası önünde eylem yapılmış, bu eylemler, kanal çalışanlarının
baskısıyla yayınlamak durumunda kalınmıştı. Bunun üzerine Cem Aydın izleyicilerden
özür dilemiş, ancak bir süre sonra istifa etmiş ve yerine Erman Yerdelen
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
369
gelmişti. İddialara göre yeni yönetim kurulu başkanıyla kanal içindeki baskı daha da
artmıştı. Yerdelen’in, İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serap
Yetiş’ten kanal önündeki eyleme katılan çalışanların isimlerini istediği, NTV Tarih
dergisinin Gezi Eylemleriyle ilgili hazırlanan özel sayının baskısının engellendiği, Yetiş ve
NTV Tarih dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü’nün istifa ettiği iddia edilmişti
(Sol Portal, 4 Temmuz 2013).
Örnekler ve gelişmeler ışığında yayın çizgisini değiştiren, siyasi iktidarla dirsek teması
kuran ve yapılanmasını buna göre belirleyen Doğuş Holding’in emeklerinin karşılığını
aldığını söylemek mümkündür. Doğuş İnşaat 2012 yılında, İstanbul’daki 4. metro ihalesi
olan Üsküdar-Sancaktepe metrosu ihalesini almıştır (Başkaya, 15.06.2012). Holding,
2013’te ise “Galataport” olarak bilinen Salıpazarı Liman Sahası’nın özelleştirme ihalesini
702 milyon dolarlık teklifle kazanmıştır (ntvmsnbc, 16.05.2013). 2011 yılında da Doğan
Grubu bünyesindeki Star TV’yi satın alan Doğuş Grubu, ekonomik büyümesini her alanda
sürdürmektedir (Kuyucu, 2012: 477).
SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME
Çalışmada ortaya konan örneklere bakıldığında, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu
yana Türkiye’deki medya düzeninde sahiplik yapısının mevcut siyasi iktidara doğru el
değiştirdiği açıkça görülebilmektedir. Marx ve Engels’in, maddi üretim araçlarını elinde
bulunduran sınıfın zihinsel üretim araçları üzerinde de denetim kurduğu tespitinin somut
karşılığını, yukarıda ortaya konulan tabloda görmek mümkündür. Siyasi erkin yürütme
gücünü elinde bulunduran AKP, düşünsel üretim araçları üzerinde denetim kurarak bu
araçlardan yoksun olanların düşüncelerini kendine tabi kılmaya çalışmaktadır. Bu amaçla
AKP hükümeti, medya endüstrisini yeniden düzenlemiş, medya kuruluşlarını kendine
yakın çevrelerin elinde toplamaya çalışmış, ele geçiremediğini üzerinde baskı kurma ve
dönüştürme yoluna gitmiştir, Çukurova Grubu’nu tasfiye etmiş, bünyesindeki medya
organizasyonlarını satın almış, Doğuş Grubu’nu dönüştürmüştür. AKP’nin iktidara
geldikten kısa süre sonra seçimlerdeki rakibi Uzan Grubu’nu hedef alması ise, rastlantı
değildir.
Medya endüstrisi yeniden düzenlenirken Başbakanlığa bağlı bir kurum olan TMSF’nin
efektif şekilde kullanıldığı dikkat çekmiştir. TMSF’nin el koyduğu şirketler siyasal iktidara
yakın çevrelere, hatta kimi zaman siyasal iktidarla organik bağı olan kişilere satılmış, satış
aşamalarında kamu bankası kredileri gibi devlet olanakları kullanılmıştır. Öte yandan,
medya kuruluşunu satın alması istenmeyen medya grubunun ise “rekabetin oluşmaması”
gibi gerekçelerle ihalelerden çekilmek durumunda bırakıldığı görülmüştür.
Gezi Parkı’nda “Taksim Yayalaştırma Projesi”nin yürütücüsü, yani siyasi iktidarın yanında
toplumsal muhalefetin karşısında yer alan Kalyon İnşaat’ın da medya sektörüne girmesi,
medya patronlarının siyasal iktidarla kurduğu organik bağlara verilebilecek en güncel
örneklerden biridir.
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
370
Sonuç olarak, Golding ve Murdock’ın tezinden hareketle şu tespiti yapmak mümkündür;
düşüncenin üretim ve dağıtımına siyasal iktidar hükmetmektedir ve kontrolü elinde
bulunduranların dünya görüşü, bağımlı gruplar üzerinde tahakküm kurmaktadır.
Çalışmanın sonucunda vardığımız nokta, burjuvazinin yöntem ve ihtiyaçları ile
yürütücüsünün özgünlükleri doğrultusunda, medya endüstrisinin yeniden düzenlendiği ve
sahiplik yapısının şekillendirildiğidir.
Kaynakça
Adaklı, G., “Yayıncılık Alanında Mülkiyet ve Kontrol”, Medya Politikaları, Der:D. Beybin Kejanlıoğlu,
Sevilay Çelenk, Gülseren Adaklı, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2001, s.145-203.
Adaklı, G., Türkiye’de Medya Endüstrisi: Neoliberalizm Çağında Mülkiyet ve Kontrol ĠliĢkileri,
Ankara: Ütopya Yayınevi, 2006.
Adaklı, G., “2002-2008: Türk Medyasında AKP Etkisi”, AKP Kitabı: Bir Dönüşümün Bilançosu, Der.
İlhan Uzgel, Bülent Duru, Ankara: Phoenix Yayınevi, 2013, s.559-613.
Althusser, L., Ġdeoloji ve Devletin Ġdeolojik Aygıtları, Çev.Alp Tümertekin, İstanbul: İthaki Yayınları,
2006.
Cankaya, Ö. ve Batur Yamaner, M., Kitle ĠletiĢim Özgürlüğü, Ankara: Turhan Kitabevi Yayınları, 2006.
Çaylı, E. ve Depeli, G., Ġfade Özgürlüğünün On Yılı: 2001-2011, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları,
2012.
Engels, F., Anti-Dühring: Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor, Çev. Kenan Somer, Ankara: Sol
Yayınları, Ekim 1995.
Erdoğan, İ. Pozitivist Metodoloji ve Ötesi: AraĢtırma Tasarımları, Niteliksel ve Ġstatistiksel Yöntemler,
Ankara: Erk Yayınları, 2012.
Golding, P. ve Murdock, G., “Kültür, ĠletiĢim ve Ekonomi Politik”, Medya Kültür Siyaset, Der. Süleyman
İrvan, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1997, s.49-78.
Herman, E. S. ve Chomsky, N., Rızanın Ġmalatı: Kitle Medyasının Ekonomi Politiği, Çev. Dr. Ender
Abadoğlu, İstanbul: Bgst Yayınları, Ekim 2012.
İba, Ş., “AKP Nasıl Ġktidar OlmuĢtu?”, AKP “Ilımlı İslam” Neoliberalizm, Ed: Fikret Başkaya, Ankara:
Ütopya Yayınevi, 2013, s.80-108.
Kuyucu, M., Türkiye'de Medya Ekonomisi, İstanbul: Esen Kitap, 2012.
Marx, K., Grundrisse: Ekonomi Politiğin EleĢtirisi Ġçin Ön ÇalıĢma, Çev. Sevan Nişanyan, İstanbul:
Birikim Yayınları, 2012.
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
371
Marx, K., & Engels, F., Alman Ġdeolojisi, Çev. Tonguç Ok, Olcay Geridönmez, İstanbul: Evrensel Basım
Yayın, 2013.
Mosco, V., The Political Economy of Communication, SAGE, 2009.
Nikitin, P., Ekonomi Politik, Çev. Hamdi Konur, Ankara: Sol Yayınları, Temmuz 2005.
Rosenthal, M. ve Yudin, P., Materyalist Felsefe Sözlüğü, Çev. Aziz Çalışlar, İstanbul: Sosyal Yayınlar,
1972.
Smith, A., Milletlerin Zenginliği, Çev. Haldun Derin, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Kasım
2006.
Tanilli, S., Uygarlık Tarihi, İstanbul: Adam Yayınları, Ekim 2002.
Yaylagül, L., Kitle ĠletiĢim Kuramları: Egemen ve EleĢtirel YaklaĢımlar, Ankara: Dipnot Yayınları,
2013.
Elektronik Kaynaklar
Akşam, http://www.aksam.com.tr/kunye/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Aktif Haber, http://www.aktifhaber.com/aydin-dogan-vergi-borcunu-kapatti-668439h.htm, Erişim tarihi:
23.03.2014
Başkaya, S., Ntvmsnbc, http://www.ntvmsnbc.com/id/25358437, Erişim tarihi: 14.03.2014
Bianet, http://bianet.org/bianet/medya/124256-mahkemeden-dogan-grubuna-vergi-cezasi-cikti-sirket-
temyize-gidiyor, Erişim tarihi: 23.03.2014
Ciner Group, http://www.cinergroup.com.tr/companies/haberturk-gazetecilik-ve-matbaacilik, Erişim tarihi:
23.03.2014
Ciner Group, http://www.cinergroup.com.tr/companies/haberturk, Erişim tarihi: 23.03.2014
Ciner Group, http://www.cinergroup.com.tr/companies/bloomberg-ht, Erişim tarihi: 23.03.2014
Ciner Group, http://www.cinergroup.com.tr/companies/gazete-haberturk, Erişim tarihi: 23.03.2014
CNN Türk, http://www.cnnturk.com/2009/ekonomi/sirketler/02/18/dogan.holdinge.rekor.ceza/514295.0/,
Erişim tarihi: 20.03.2014
CNN Türk, http://www.cnnturk.com/ekonomi/sirketler/sabah-ve-atv-kalyona-satildi, Erişim tarihi:
23.03.2014
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
372
Diken.com.tr, http://www.diken.com.tr/medya/hukumetle-ntv-arasindaki-kirmizi-hat-nermin-yurteri/, Erişim
tarihi: 23.03.2014
Duran, R., Bianet, http://bianet.org/bianet/medya/67818-star-satildi-hayirsiz-olsun, Erişim tarihi: 23.03.2014
Habertürk, http://ekonomi.haberturk.com/para/haber/631766-dogan-940-milyona-anlasti-5-milyarlik-
borcunu-sildi, Erişim tarihi: 23.03.2014
Hürriyet, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/7814793.asp, Erişim tarihi: 23.03.2014
Milliyet, http://ekonomi.milliyet.com.tr/milliyet-ve-vatan-gazetelerinin-satisi-
tamamlandi/ekonomi/ekonomidetay/03.05.2011/1385554/default.htm, Erişim tarihi: 23.03.2014
Milliyet, http://gundem.milliyet.com.tr/ntv-den-banu-guven-
aciklamasi/gundem/gundemdetay/18.07.2011/1415852/default.htm, Erişim tarihi: 23.03.2014
Ntvmsnbc, http://www.ntvmsnbc.com/id/25444923/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Ntvmsnbc, http://www.ntvmsnbc.com/id/25442814/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Oda Tv, http://www.odatv.com/n.php?n=kanal-24-star-gazetesini-aldi-ve-satti-simdi-skyturk-ve-aksami-aldi-
-2211131200, Erişim tarihi: 23.03.2014
Önderoğlu, E., Bianet, http://www.bianet.org/bianet/medya/109823-hukumete-yakin-gazeteler-erdogan-in-
boykot-onerisini-onemsemedi, Erişim tarihi: 23.03.2014
Radikal, http://www.radikal.com.tr/turkiye/tmsf_showa_el_koydu-1133957, Erişim tarihi: 23.03.2014
Radikal, http://www.radikal.com.tr/ekonomi/calika_verilen_kredi_meclis_gundeminde-500516, Erişim
tarihi: 23.03.2014
Radikal,
http://www.radikal.com.tr/turkiye/derya_sazaktan_erdogan_demiroren_ve_basbakan_erdogan_aciklamasi-
1180000, Erişim tarihi: 23.03.2014
Radikal, http://www.radikal.com.tr/turkiye/ntvde_cabas_ve_anad_da_gitti-1140390, Erişim tarihi:
23.03.2014
Sabah, http://arsiv.sabah.com.tr/2004/02/15/eko101.html, Erişim tarihi: 23.03.2014
Sancak Group, http://sancakgroup.com/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Sol Portal, http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/erdogan-aydin-dogani-affetti-haberi-35869, Erişim tarihi:
23.03.2014
I. Uluslararası İletişim Bilimi ve Medya Araştırmaları Kongresi I. International Communication Science & Media Studies Congress 12-15 Mayıs 2014 - Kocaeli, Türkiye Bildiri Kitabı - I, Proceeding Book - I
373
Sol Portal, http://haber.sol.org.tr/medya/alo-nermin-yurterinin-dengeli-ntvsi-haberi-89187, Erişim tarihi:
23.03.2014
Sol Portal, http://haber.sol.org.tr/medya/ntv-kendini-bitirmeye-devam-ediyor-patron-kelle-istedi-kimler-
isten-cikarilacak-haberi-75763, Erişim tarihi: 23.03.2014
Taraf, http://www.taraf.com.tr/haber-show-tv-ciner-e-satiliyor-125057/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Tekerek, T., Taraf, http://www.taraf.com.tr/haber-seke-seke-giderken-cat-duvara-carptim-74054/, Erişim
tarihi: 23.03.2014
Turkuvaz, http://www.turkuvazyayin.com.tr/, Erişim tarihi: 23.03.2014
Türkmedya, http://www.turkmedya.com.tr/index.html, Erişim tarihi: 23.03.2014
Vikipedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Gen%C3%A7_Parti, Erişim tarihi: 23.03.2014
Vikipedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Berat_Albayrak, Erişim tarihi: 23.03.2014
Vikipedi , http://tr.wikipedia.org/wiki/Pamukbank, Erişim tarihi: 23.03.2014
Vikipedi , http://tr.wikipedia.org/wiki/Yap%C4%B1_Kredi_Bankas%C4%B1, Erişim tarihi: 23.03.2014
Vikipedi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Ethem_Sancak, Erişim tarihi: 23.03.2014
Yaman, Z., Sabah, http://www.sabah.com.tr/Yasam/2012/09/27/taksim-meydani-kalyona-emanet, Erişim
tarihi: 23.03.2014
Zaman, http://www.zaman.com.tr/ekonomi_dogus-grubundan-kral-tvye-95-milyon-dolar_703963.html,
Erişim tarihi: 23.03.2014