+ All Categories
Home > Documents > Nur Uluşahin-Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi Kitap İncelemesi

Nur Uluşahin-Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi Kitap İncelemesi

Date post: 13-May-2023
Category:
Upload: sehir
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
16
MUHAMMED ALİ AYDIN NUR ULUŞAHİN ANAYASAL BİR TERCİH OLARAK BAŞKANLIK SİSTEMİ Yetkin Yayınları, Ankara, 1999 KİTAP İNCELEMESİ GİRİŞ Nur Uluşahin “Başkanlık Sistemi” eserini hükümet sistemlerini inceleyen diğer çalışmalardan farklı bir amaca hasretmiştir. Eski kurumsalcılık akımına göre hükümet sistemleri ülkenin siyasetini biçimlendiren en önemli olgudur. Kurumların nasıl işleyeceği, birbirlerini etkileme mekanizmaları ülke yönetiminin istikrarlı ve etkili olup olmayacağını belirler. 1 Buna karşılık yeni kurumsalcılık akımında kurumlar ülke siyasetinin tek belirleyicisi değildirler. 2 Halkın sosyal ve kültürel kodları, davranış biçimleri, refah seviyesi vs. diğer tüm olgular ülkeden ülkeye değişen ve ülkenin siyasi verimliliğini etkileyen bağımsız değişkendirler. 3 Bununla birlikte siyasi kurumlar ise belli bir objektiviteye sahiptir ve bağımlı bir değişken olarak görülür. Yani herhangi bir siyasi bir kurum yapısı siyasi kararların alınış sürecini belirliyor ise, ülkenin erklerinin birbirleriyle ilişkilerine dair kurallar getiriyor ise bu siyasi mekanizma hangi ülkede uygulanırsa uygulansın birbirleriyle karşılaştırma yapmaya imkân verecek şekilde benzer ve yakın sonuçlar verecektir. Uluşahin yeni kurumsalcılık görüşü doğrultusunda başkanlık sistemini istikrar ve etkili bir demokratik düzen yönlerinden incelemektedir. 4 Başkanlık sisteminin ülke yönetiminde istikrarı sağlayıp sağlamayacağına, demokrasiye etkilerine dair fikir yürütmektedir. Öte yandan başkanlık sisteminin Türkiye’de uygulanabilirliğine dair değerlendirmeler yapılmamıştır. Başkanlık sistemi uygulandığı ülkelerde verdiği sonuçlara göre istikrar, verimlilik, demokratiklik yönlerinden incelenmiştir. BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TANIMLAYICI KRİTERLERİ Uluşahin çalışmasında başkanlık sistemini parlamenter sisteme göre istikrar, verim ve demokratiklik yönlerinden inceleyeceği için bu sistemin diğerinden farklarını ortaya 1 Uluşahin, Nur, Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi, Yetkin Yayınları, Ankara, 1999, s. 18 2 s. 19 3 s. 20 4 s. 20
Transcript

MUHAMMED ALİ AYDIN

NUR ULUŞAHİN

ANAYASAL BİR TERCİH OLARAK BAŞKANLIK SİSTEMİ

Yetkin Yayınları, Ankara, 1999

KİTAP İNCELEMESİ

GİRİŞ

Nur Uluşahin “Başkanlık Sistemi” eserini hükümet sistemlerini inceleyen diğer

çalışmalardan farklı bir amaca hasretmiştir.

Eski kurumsalcılık akımına göre hükümet sistemleri ülkenin siyasetini biçimlendiren

en önemli olgudur. Kurumların nasıl işleyeceği, birbirlerini etkileme mekanizmaları ülke

yönetiminin istikrarlı ve etkili olup olmayacağını belirler.1 Buna karşılık yeni kurumsalcılık

akımında kurumlar ülke siyasetinin tek belirleyicisi değildirler.2 Halkın sosyal ve kültürel

kodları, davranış biçimleri, refah seviyesi vs. diğer tüm olgular ülkeden ülkeye değişen ve

ülkenin siyasi verimliliğini etkileyen bağımsız değişkendirler.3 Bununla birlikte siyasi

kurumlar ise belli bir objektiviteye sahiptir ve bağımlı bir değişken olarak görülür. Yani

herhangi bir siyasi bir kurum yapısı siyasi kararların alınış sürecini belirliyor ise, ülkenin

erklerinin birbirleriyle ilişkilerine dair kurallar getiriyor ise bu siyasi mekanizma hangi ülkede

uygulanırsa uygulansın birbirleriyle karşılaştırma yapmaya imkân verecek şekilde benzer ve

yakın sonuçlar verecektir.

Uluşahin yeni kurumsalcılık görüşü doğrultusunda başkanlık sistemini istikrar ve

etkili bir demokratik düzen yönlerinden incelemektedir.4 Başkanlık sisteminin ülke

yönetiminde istikrarı sağlayıp sağlamayacağına, demokrasiye etkilerine dair fikir

yürütmektedir. Öte yandan başkanlık sisteminin Türkiye’de uygulanabilirliğine dair

değerlendirmeler yapılmamıştır. Başkanlık sistemi uygulandığı ülkelerde verdiği sonuçlara

göre istikrar, verimlilik, demokratiklik yönlerinden incelenmiştir.

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TANIMLAYICI KRİTERLERİ

Uluşahin çalışmasında başkanlık sistemini parlamenter sisteme göre istikrar, verim

ve demokratiklik yönlerinden inceleyeceği için bu sistemin diğerinden farklarını ortaya

1 Uluşahin, Nur, Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi, Yetkin Yayınları, Ankara, 1999, s. 18

2 s. 19

3 s. 20

4 s. 20

koyması gerekmektedir. Başkanlık sistemine dair şu üç ayırt edici kriter verilmiştir: “1-

Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri biçimde halk tarafından seçilmesi, 2- Belli bir

dönem için seçilen yürütmenin yasamanın güvenine dayanmaması, 3- Yürütmenin tek kişiden

oluşması.”5

Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri bir biçimde halk tarafından seçilmesi

başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran en önemli noktalardan biridir. Parlamenter

sistemde yasama ve yürütme bir dereceye kadar birleşmiştir.6 Yasama organının üyelerini

belirlemek için tek seçim yapılır ve seçim sonucunda elde edilen sandalye dağılımına göre

yasama organı içerisinden çıkacak yürütme organı belirlenmiş olur. Böylece aslında yürütme

organı dolaylı bir seçimle seçilmektedir. Örneğin genel seçimlerde birinci parti olarak

çıkılmasına rağmen sandalye dağılımının uygun olmaması nedeniyle koalisyon hükümeti

kurulmak zorunda kalınabilir hatta birinci partinin genel başkanının dışlandığı bir koalisyon

hükümeti dahi kurulabilir. Parlamenter sistemde yürütme organı doğrudan halk tarafından

seçilmediği için seçimden sonra şekillenen yasama organı yürütme organının

oluşturulmasında belirleyicidir. Uluşahin başkanlık sisteminde yasama ve yürütme

organlarının ayrı ayrı halkın oyuna dayanmasını “kuvvetlerin kaynağında ayrılık” olarak

tanımlamaktadır.7

Kriter olarak “başkan” kelimesinin kullanılmasıyla yürütme erkinin başkan

tarafından yerine getirildiği ve devlet başkanı tabiri kullanılmayarak tek kişilik yürütme

organının olduğu belirtilmiş olmaktadır.8

Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri bir şekilde seçilmesi bu kriterin bir

parçasıdır. Doğrudan yapılan seçimde araya başka herhangi bir kişi kitlesi veya organ

girmemektedir. Doğrudan benzeri seçimde ise araya ilk seçmenlerden başkaları girmekle

beraber kullanılan oyların çoğunluğu ve yönü değişmediği için sonuç değişmemektedir.

Arjantin, ABD, Allende öncesi Şili örneklerinde doğrudan benzeri seçim uygulanmaktadır.

Hiçbir aday oyların mutlak çoğunluğunu elde edemez ise parlamento başkanı seçer.9 1925 Şili

Anayasası döneminde yapılan seçimlerde mutlak çoğunluğu hiçbir aday elde edemese de

parlamento en çok oy alan adayı başkan olarak seçmiştir ve böylece bir teamül oluşmuştur.

Buna karşılık Bolivya’da da başkanlı bir sistem olmasına rağmen mutlak çoğunluk elde

edilemediği takdirde parlamento en çok oy alan üç adaydan birinin seçilmesinde takdir

5 s. 30

6 s.31

7 s. 32

8 s. 34, 35

9 s. 35

yetkisine sahip olduğu için Bolivya’nın saf bir başkanlık rejimi olmadığı kabul edilmektedir.

Seçimden sonra oluşan meclis ortamına göre pazarlıklarla başkan seçildiği için Bolivya’da

doğrudan veya doğrudan benzeri seçim yapılmamaktadır.

Belli bir dönem için seçilen yürütme organı yasamanın güvenine dayanmamaktadır.

Başkan yasama organının içinden çıkmayıp doğrudan halk tarafından seçildiği için

kuvvetlerin kaynağında ayrılık tanımlaması yapılmıştı. Bununla birlikte seçilen başkanın

görev süresi daha en baştan bellidir. Parlamenter sistemde yasama organı yürütme organının

oluşturulması için güvenoyu kullanır; daha sonra şartlar değişirse örneğin partilerin meclisteki

üye sayıları değişirse veyahut hükümet ülkeyi çok kötü yönettiği için halk desteğini

kaybederse, iktidar partisinde kırılma yaşanırsa vs. yasama organı gensoru önergesiyle

hükümetin siyasi sorumluluğunu gündeme getirebilir. Parlamenter sistemde yasama organının

yürütme organının kaderinin belirlenmesinde yetki sahibi olmasına karşılık başkanlık

rejiminde karşılıklı etkileşim araçlarının olmaması sebebiyle “yürütmenin yasamadan

bekasında (survival) ayrılığı” ilkesi geçerlidir.10

Başkanlık sisteminde yasama organı yürütme organının görevine son veremediği gibi

yürütme organı yani başkan da yasama organının görevine son veremez, parlamentoyu

feshedemez.

Başkanlık sisteminin üçüncü ayırt edici özelliği yürütme organının tek kişiden

oluşmasıdır. Devlet başkanı ve başbakan olmak üzere yürütme organı iki kanada

ayrılmamıştır. Başkan parlamenter sistemde devlet başkanı ve başbakanın yaptığı işleri tek

başına üstlenmiştir. Parlamenter sistemde başbakan ve bakanlar arasında ülkeden ülkeye

değişen şekilde eşitlik ve üstünlük durumları olabilirken başkanlık sisteminde başkan

kabinesini istediği gibi oluşturabilmektedir. Başkan tek karar merciidir ve çalışmak istediği

bakanları kendi seçer, hiç kimsenin onayına ihtiyacı yoktur. Kabine üyelerini takdiri olarak

atama ve görevden alma yetkisi başkanındır.

Lijphart, yürütme organının tek kişiden oluşmasını başkanlık sisteminin olmazsa

olmaz bir şartı olarak görmemektedir. Sembolik yetkilere sahip bir devlet başkanının olması o

sistemi başkanlık sistemi olmaktan çıkarmayacaktır. Uluşahin de bu görüşe katılmakla

beraber şunları eklemektedir: “Başkanlık sisteminin temel düşüncesi yürütmenin varlığını ve

sürekliliğini yasamaya borçlu olmamasıdır.” Öyleyse hükümet iki kanatlı olsa da asıl yürütme

faaliyetini ifa edecek hükümeti oluşturan başkan yasama organının güvenine dayanmıyor ve

görev süresi belli olup, süre dolmadan görevine son verilemiyor ise bu sistem başkanlık

10

s. 37

sistemidir. Bununla birlikte Uluşahin’in belirttiğine göre buna uygun ampirik bir veri yoktur.

Tamamen yetkisiz bir devlet başkanına ek olarak yasamanın güvenine dayanmayan tamamen

yetkili bir başkanın beraber olduğu bir yönetim biçimi mevcut değildir.11

Tek kişilik başkanlık sisteminde kabinenin yasama organının güvenine dayanmaması

özelliğine bazı örneklerde sapmalar getirildiği görülmektedir.12

Güney Kore’de 1987

Anayasası’na göre halk tarafından seçilen başkan, başbakanı seçmekte ve yasama organının

onayına sunmaktadır. Onay verildikten sonra başbakan bakanları seçmektedir ancak daha

sonra başbakan ve onun oluşturduğu kabine yasama organının güvenine ihtiyaç

duymamaktadır. Linz bu sistemdeki başbakana “başkanın başbakanı” demektedir.13

Amerikan

sisteminde de başkanın oluşturduğu kabine üyeleri senatoya sunulmaktadır. Senatonun

adayları reddetme yetkisi anayasada olmasına rağmen Senato bu yetkisini kullanmamaktadır

ve kullanmama yönünde bir teamül oluşmuştur.14

Senatonun kabine üyelerinin

belirlenmesinde hiçbir dahli olmadığı gibi önerilen adayların reddedilmesi yetkisini de

kullanmaması sebebiyle yürütme organının yasama organının güvenine dayanmadığı

söylenmektedir. Bununla birlikte saf başkanlık rejiminde güçlerin katı ayrılığı söz konusu

olduğu için bu yetkinin kağıt üzerinde dahi var olması bir sapma olarak görülmektedir.

PARLAMENTER SİSTEM KARŞISINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ:

ÜSTÜNLÜKLERİ VE ZAYIF YANLARI

Uluşahin başkanlık sistemiyle parlamenter sistemi istikrarlı, güçlü bir yönetim kurma

ve demokratiklik yönlerinden karşılaştırmıştır.

Parlamenter sistemde yasama organı güvensizlik oyuyla hükümeti düşürebilir.

Başkanlık sisteminde ise başkan belirli bir süre için seçilir ve impeachment yolu dışında

başkanın görevine son verebilecek hukuki bir mekanizma yoktur.15

Bununla birlikte

impeachment mekanizmasına üç kez başvurulmasına rağmen bir kez dahi olumlu sonuç alınıp

başkan görevinden düşürülememiştir.16

Başkanın görev süresi sabit olmasına rağmen bazı

parlamenter sistemlerde hükümetlerin yaşam süresinin daha kısa olması başkanlık sisteminin

daha istikrarlı bir yönetim oluşturduğu yönünde kanaat oluşturmaktadır.

11

s. 48 12

s. 49 13

Linz, Juan J.,”Presidential or Parliamentary Democracy: Does it Make a Difference?”, Juan J. Linz and Arturo Valenzuela, ed., The Failure of Presidential Democracy (Baltimore and London: The John Hopkins University Press)., 1994; aktaran Uluşahin, s.49

14 s. 50

15 s. 75

16 Gözler, Kemal, Devlet Başkanları: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi, Ekin Yayınları,

Bursa, 2001, s. 24,25

Uluşahin “istikrar”ı tek başına bir değer olarak görmemektedir.17

O’na göre

“istikrarlı bir hükümetin aynı zamanda etkili bir hükümet de yaratacağı yanılgısı” yaygındır.18

Uluşahin başkanlık sisteminde görev süresinin belli olması nedeniyle istikrarın var olduğunu

kabul etmekle birlikte istikrar ile verimli yönetim arasındaki korelasyonu reddetmektedir.

O’na göre “İstikrarlı bir hükümetin etkili bir hükümet yaratacağı muhakkak olmadığı gibi,

istikrarsız hükümetlerin verimsiz olacağı da muhakkak değildir.”19

Kanımca istikrarlı yönetim

ile etkili bir yönetim arasında korelasyon mevcuttur. Demokratik bir rejimde iktidara talip

olan partiler ve kişiler seçim dönemlerinde halka bir takım vaatlerde bulunurlar. Gerçekten de

partilerin ve adayların ideolojik görüşlerine, içinden çıktıkları toplumsal kesime göre iktidara

geldiklerinde uygulamayı düşündükleri programlar değişmektedir. Demokratik sistemlerde

görev süresi her zaman için kısıtlı olup, belli aralıklarla yönetimin el değiştirebilmesine fırsat

verir. Halbuki öngörülen birçok siyasi programın sonuçlarını doğurması için birden fazla

seçim dönemi uzunluğunda süreler gerekmektedir. Örneğin ülkenin milli eğitimi ve sınav

sistemiyle alakalı bir programın layıkıyla uygulanıp sonuçlarının gözlemlenebilmesi belki de

on yıllar gerektirmektedir. Ekonomi politikaları da genelde çok kısa sürede sonuç vermezler.

Mesela diyelim ki; istihdamı artırmak ve yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için döviz

kurlarına müdahale edildi ve devalüasyon gerçekleştirildi. Bilinçli yapılan kontrollü bir

devalüasyonun uzun vadeli hedefi iş gücü masraflarının düşürülmesi nedeniyle yabancı

şirketlerin ülkeye yatırım için gelmesi ve üretim tesislerini ülkeye kaydırması ve bunun

sonucu olarak da işsizlik oranlarının azalmasıdır. Buna karşılık ortaya çıkan kısa vadeli sonuç

halkın alım gücünün diğer ülkelere vatandaşlarına göre düşmesidir. Öyleyse siyasi

programların hedeflenen sonuçları gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceklerini gözlemlemek için

hükümetlere iş yapabilmeleri için makul süreler tanınmalıdır. Ciddi icraatlerin

gerçekleştirilebilmesi için gereken makul süreler hükümetlere tanınmazsa hükümetler popülist

politikalara yönelebilmektedirler. Kamu bütçesi açık vermesine rağmen memur maaşlarına

zam yapılabilir, sosyal devlet politikalarına kaynak olmamasına rağmen ağırlık verilebilir vs.

Halbuki uzun vadede iyi sonuçlar verecek bazı politikalar kısa vadede halkın hoşuna

gitmeyecek sonuçlar verebilir. Nasıl ki ilaçların tadı genelde kötü olmasına rağmen uzun

vadede hastalığı tedavi edebilmekteyse aynı şekilde bazı programlar da uzun vadede güzel

sonuç doğurabilmektedir.

17

s. 77 18

s. 77 19

s. 77, 78

Uluşahin demokratiklik seviyesi ile istikrar hakkında şu tespiti yapmaktadır:

“Demokratik sistemin istikrarı, istikrarlı hükümetlerin varlığını zorunlu kılmamaktadır.”20

Parlamenter sistemlerde yürütme organı yasama organının güvenine dayandığı için yasama

organlarındaki sandalye değişiklikleri hükümeti etkileyebilir. Hükümet koalisyon hükümeti

ise koalisyonlar yıkılmaya daha eğilimlidirler. Bunun yanında ülkenin siyasi ve ekonomik

durumu iktidar partisindeki muhaliflerin ortaya çıkmasına ve hükümetten desteğini çekmesine

neden olabilir. Teorik olarak değerlendirdiğimizde parlamenter sistemlerdeki hükümetlerin

halkın siyasi görüşlerinin değişmesinden daha çok etkilendiğini söyleyebiliriz. Bununla

birlikte seçim sistemine bağlı olarak yasama organında çoğulcu bir görünüm oluşmuş ise bu

durumun hükümete de yansımaması imkânsızdır. Hâlbuki başkanlık sisteminin yürütme

organının tek kişiden oluşması ve halkın çoğunluğunun oyuyla oluşturulması çoğunlukçu bir

yönetime kapı aralamaktadır. Kazananın her şeyi aldığı, toplam sıfır oyunu olarak

adlandırılmasının sebebi de budur ve bu durumun demokratiklik seviyesini düşürdüğü açıktır.

Parlamenter sistemin uygulandığı Üçüncü ve Dördüncü Fransız Cumhuriyetleri ile

Alman Weimar Cumhuriyet’inde kabine istikrarsızlığı temel problemdi.21

Yarı başkanlık

sistemine geçilmeden önce parlamenter sistemin uygulandığı Sri Lanka’da da istikrarsızlık bir

sorundu.22

Yapılan istatistiki bir çalışmaya göre başkanlık sistemlerinde hükümetlerin

ortalama ömrü 36 ay iken; seçim sistemiyle çoğunlukçu bir meclis oluşturan parlamenter

sistemlerde 33 ay; temsili parlamenter sistemlerde 22 aydır.23

Bu istatistiki verilere rağmen

Uluşahin parlamenter sistemlerin başkanlık sistemine göre daha istikrarsız olduğunu kabul

etmemektedir. O’na göre “Parlamenter sistemlerde yürütme istikrarı açısından asıl belirleyici

olan, hükümetin arkasında sağlam ve tutarlı parti desteğinin mevcut olup olmamasıdır.”24

Kanımca Uluşahin’in bu önermesi doğrudur. Gerçekten parlamenter sistemde de yasama

organının çoğunluğunun desteğine sahip bir yürütme organının görev süresi başkanlık

sistemindeki başkanın görev süresi ve oluşturduğu kabinenin görev süresine

yaklaşabilmektedir. Fakat bu ihtimalin demokratik bir ülkede gerçekleşebilmesi için seçim

sisteminin koalisyon hükümetlerine zorlamayan bir seçim sistemi olması gerekir. Bununla

20

s.78 21

Lijphart, Arend, “Introduction”, Arend Lijphart, ed., Parliamentary versus Presidential Democracy, New York, Oxford University Press, 1992; aktaran Uluşahin s. 79

22 Wilson, A. Jeyaratham, “The Gaullist System in Asia: The Constitution of Sri Lanka”, Parliamentary

versus Presidential Government, Arend Lijphart, ed., New York, Oxford University Press, 1992, s.152-157; aktaran Uluşahin s. 79

23 G. Bingham Powell, JR. Çağdaş Demokrasiler: Katılma, İstikrar ve Şiddet (Çev. Mehmet Turhan),

(Ankara: Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasal İlimler Derneği Ortak Yayını, 1990), s. 86, 87; alıntılayan Uluşahin s. 233

24 s. 83

birlikte başbakanın partisinin disiplinli bir parti olması gerekir ve oluşturduğu hükümetin,

iktidar partisi mensubu milletvekillerinin kayıtsız, şartsız desteğine sahip olması gerekir. Tek

parti iktidarını oluşturacak bir seçim sistemi de çoğunlukçu bir rejime yol açmakla

suçlanmaktadır ve gerçekten de temsili bir parlamenter sisteme göre demokratiklik seviyesini

düşürmektedir.

“Başkanlık sisteminde organlar arasındaki çatışmaların ancak darbelerle veya diğer

demokratik olmayan yöntemlerle çözülebileceği, başkanlık sistemlerinin kesintiye uğramaya

daha fazla eğilimli olduğu görüşü yapılan çeşitli araştırmalarla desteklenmektedir.”25

1967’den itibaren istikrarlı olmayı başarmış 31 demokrasiden sadece dördü başkanlık

sistemidir.26

Parlamenter demokrasiler başkanlık demokrasilerininkinden 3 kat daha fazla

devamlılık (survival) oranına sahiptir. Saf başkanlık demokrasilerinin askeri darbe deneyimi

geçirmeleri olasılığı ise, saf parlamenter sistemlerininkinden 2 kat daha fazladır.27

Buna

karşılık olmak üzere yirminci yüzyılda on iki başkanlık rejimi ve yirmi bir parlamenter rejim

kesintiye uğramıştır.28

Burada parlamenter sistemlerin demokratik rejimi sürdürmeye daha

yatkın olduğuna dair iddianın yanlış olduğunu kanıtlamaya yönelik bir istatistik

sunulmaktadır. Sonuç olarak “Stepan ve Skach, 1945 ve 1979 yılları arasında bağımsızlığını

elde eden 93 ülkeden 41’inin parlamenter sistemi, 36’sının ise başkanlık sistemini seçtiğini

ortaya koymuşlardır. Bu ülkeler içerisinde 1980-1989 döneminde sürekli demokrasiler olarak

varlık gösterebilen hiçbir başkanlık sistemi bulunmamasına rağmen, 15 parlamenter sistem

vardır.”29

Kanımca bu istatistiki verilerden parlamenter sistemin başkanlık sistemine göre

demokratik rejimin sürdürülmesine daha elverişli olduğu çıkarılabilir. Bununla birlikte

başkanlık rejiminin neden askeri darbelerle kesintiye uğradığı sorusuna bir takım cevaplar

verilebilmektedir. Demokratik olmayan bir sistemden başkanlık rejimine geçen ülkeler

genelde üçüncü dünya ülkeleridir.30

Daha önce hiçbir zaman demokratik uzlaşma kültürünü

geliştirememiş ve demokratik rejim uygulamalarını denememiş üçüncü dünya ülkeleri

doğrudan yürütme gücünü hiçbir denetim mekanizmasına tâbi kılmadan bir başkana tevdi

ettikleri için kontrolsüz şekilde güç sahibi olan başkanın bizzat kendisinin demokratik rejime

son verebilmesi söz konusu olabilmektedir. İkinci neden olarak parlamenter sistemin esnek

25

s. 84 26

s. 84 27

s. 86 28

s. 88 29

s. 89 30

s. 91

olmasına karşılık başkanlık sisteminin katı olduğu gösterilmektedir.31

Parlamenter sistemde

güçlerin yumuşak ayrılığı olduğu için karşılıklı organlar birbirlerini etkileyebilmekte ve

birbirlerini denetleyebilmektedirler. Parlamenter sistemde yürütme organı yasama organının

desteğine sahip olduğu müddetçe rahat bir şekilde çalışabilmektedir. Rasyonelleştirilmiş

parlamentarizm uygulamaları ile yürütme organının icraatlarını gerçekleştirebilmesi için

anayasal olarak ona fırsatlar tanınmıştır. Buna karşılık başkanlık rejiminde başkanla

parlamento ters düştüğü takdirde güçlerin katı ayrılığı nedeniyle yürütme organı hareket

edememektedir. Yasama organının yaptığı yasaları uygulamayı ise yürütme organı

reddedebilmektedir. Birbirleriyle çalışmaya zorlayan ve bunu mümkün kılan bir mekanizma

olmamasına rağmen 4 veya 5 yıllık sabit görev sürelerinin var olması nedeniyle başkanlık

sistemi katı bir rejimdir ve başkanın demokratik meşruiyeti bu süreçte azalmış ise ülkenin

refahı da kötü yönde gidiyorsa bu ülke askeri müdahalelere karşı daha savunmasız

kalmaktadır. Parlamenter sistemde kilitlenmelere karşılık kurumsallaşmış araçlar mevcut iken

başkanlık sisteminde bunların mevcut olmaması kilitlenmenin aşılamaması ve demokratik

olmayan müdahalelere daha meyilli olmasına sebep olmaktadır.32

Başkanlık sisteminde yürütme erkinin tek elde toplanması, yürütmenin meşruiyetini

doğrudan halktan alması ve görev süresinin sabit olması nedenleriyle başkanlık sisteminin

daha güçlü bir yönetim yaratacağı kanısı hakimdir.33

Uluşahin bu kanıya katılmamaktadır.

O’na göre başkanlık sisteminin parlamenter sistemden daha güçlü bir yönetim oluşturacağı

şüphelidir. Uluşahin bu konuda başkanın bu sistemin merkezi mi olduğunu yoksa başkanın da

erklerden sadece biri olup diğerleri tarafından kontrol ve dengeler mekanizmasına tabi mi

olduğunu değerlendirmektedir. Temelde Uluşahin başkan eğer merkezi bir rol üstleniyor ise

çoğulcu bir yapıya yol açacağı için demokrasiye ket vuracağı görüşündedir. Diğer ihtimalde

ise yasama organının oldukça güçlenmesi halinde başkanın yasa yaptırmaması sebepleriyle

sistemin tıkanacağı ve iddia edilenin aksine güçsüz bir yönetim ortaya çıkacağı

görüşündedir.34

Bu bölümde Uluşahin başkanlık sisteminde yasama ile başkan arasındaki

ilişkiler hakkında iki taraflı eleştiriler getirmektedir. Bunları tek tek incelemektedir.

Başkanlık sisteminde hem yasama organı hem de yürütme organı doğrudan halk

tarafından seçildiği için çifte meşruiyet sorunu ortaya çıkmaktadır.35

Uluşahin iki erkin de

halk desteğine sahip olmasını demokratik bir kazanım olarak görmemekte sorun olarak

31

s. 92, 93 32

s. 99 33

s. 105 34

s. 106 35

s. 106

tanımlamaktadır. İki erkin de görev süreleri sabit olduğu için ve bu iki erk birbiriyle

uzlaşmasa dahi görevde kaldıkları için sistemin kilitlenmesi (deadlock) ihtimali mevcuttur.36

İki partili bir sistemde bölünmüş iktidar durumu ortaya çıkarsa çifte meşruluk sorunu

nasıl sonuçlanır? İki partinin parlamentoyu oluşturduğu bir ülkede başkanın partisi ile

parlamentoda çoğunluk oluşturan parti farklı partiler ise teorik olarak sistemin kilitlenmesi

gerekir. Çünkü yasama organının yaptığı yasaları başkan uygulamakta ihmal gösterecektir,

başkanın istediği yasalar ise çıkarılmayacaktır. Fiiliyatta Amerika’da sistemin devamını

tehlikeye sokacak kilitlenmeler gerçekleşmemektedir. “ABD’de İkinci Dünya Savaşı’ndan bu

yana bölünmüş iktidar istisna olmaktan çok kural olagelmiştir. Yarım yüzyıla yakın olan bu

dönemin ancak üçte birinde, kongrenin her iki meclisine hakim çoğunluk ile başkan aynı

partiden olabilmiştir.”37

1947-1990 arasındaki bölünmüş iktidar döneminde çıkan temel

yasalar tek parti hükümetleri dönemindekilerle ortalama olarak aynıdır. Mayhew’a göre

“bölünmüş kontrole karşılık tek elden kontrol standart bir türde önem taşıyan yasaların

kabulünde önemli bir fark yaratmamaktadır.”38

Amerikan başkanlık sisteminde kuvvetlerin

katı ayrılığı olduğu için bakanlar parlamento dışarısından seçilirler. Başkan da ardışık olarak

en fazla iki defa seçilebileceği için başkan özellikle ikinci döneminde popülist politikalardan

ziyade halkın hoşuna gitmeyecek daha esaslı politikalar uygulamak isteyebilir. Disiplinli bir

parti düzeni de olmadığı için yeniden seçilmek isteyen yasama organı üyelerinin kendi şahsi

kaderleri ile başkanınkisi ayrılmaktadır. Çünkü milletvekillerinin başkanın gözüne girip bakan

olma ihtimalleri olmadığı gibi bir daha seçilebilmek için başkanın oluruna da bağlı değillerdir.

Parlamenter sistemde disiplinli partiler söz konusu olduğu için yapılan yasa tasarılarına iktidar

partisi üyelerinin olumlu oy vermesi bir zorunluluk gibidir. Hükümetin yasa tasarılarına

muhalefet zaten oy vermemektedir bir de iktidar partisi üyeleri oy vermezse o yasalar

çıkarılamaz. Bu durumda hükümet ya istifa etmek zorunda kalır ya da zaten meclisteki

desteğini yitirmiş olduğundan güvensizlik oyuyla düşürülebilir. Buna karşılık başkanlık

sisteminde başkan yasama organının desteğine ihtiyaç duymadığı için başkanın istediği

yasalara oy vermemek o partiden ihracı gerektirmez ve seçmen gözünde de zorunlu olarak

kötü bir fiil olarak görülmez. Sonuç olarak başkanlık sisteminde de güçlü yönetim olgusunun

oluşabilmesi başkana yasama organından güçlü bir destek gelmesi ihtimalinde veya tamamen

disiplinsiz parti üyelerinin yer aldığı bir mecliste muhalif partinin üyelerinin de başkanın

istediği yasalara oy vermesi ihtimalinde söz konusu olur.

36

s. 107 37

s. 108 38

David R. Mayhew, Divided We Govern: Party Control, Lawmaking and Investigations, 1946-1990 (New Haven: Yale UP,1991) s.4; aktaran Uluşahin, s. 109

Çok partili başkanlık sisteminin uygulandığı Şili’de halkın salt çoğunluğunun oyunu

alan başkan adayı olmaz ise en fazla oy alan iki başkan adayından biri Kongre tarafından

başkan olarak seçilir.39

Durum böyle olunca, Kongre tarafından başkan olarak seçilmek

isteyen aday diğer partilerle ittifak arayışına girmektedir. İttifak pazarlıklarında da doğal

olarak başkanın oluşturacağı bakanlar kabinesinde kimlerin yer alacağı konusunda anlaşmalar

yapılmaktadır. Bu yüzden kanımca aslında Şili’de başkanlık sisteminden ciddi bir sapma

vardır. Çünkü başkan halkın %50’sinden fazlasının desteğine sahip olmamakta, bu meşruiyete

dayanamamakta ve diğer partilerle koalisyonlar kurmak zorunda kalmaktadır.40

“1932 ile

1973 yılları arasında Şili’de başkanlık dönemlerinin büyük kısmında, başkanlık kabineleri

ortalama olarak bir yıldan daha az sürerken, kabine üyeleri bireysel olarak sadece birkaç ay

görevde kalabilmişlerdir.”41

Uluşahin güçlü yönetim konusunda şu değerlendirmeleri yapmaktadır: Yasama

organı çoğunluğu başkanın partisine muhalif ise ve disiplinli bir parti örgütü var ise sistem

tıkanacaktır ve başkanlık sisteminde yasama organı ile yürütme organını uzlaştıracak bir

mekanizma yoktur. İkinci olarak yasama organında başkanın partisi çoğunluk olsa dahi eğer

disiplinsiz bir parti yapılanması var ise başkan aynı partiden olmasına rağmen parlamenterleri

harekete geçirip istediği yasaları çıkaramayacaktır. Sonuç olarak “gücün paylaştırılarak

zayıflatılmasına hizmet eden bu sistem, güçlü yönetim yaratmaya uygun bir yapı

sunmamaktadır.”42

Kanımca başkanlık sisteminin mantığı çoğu ihtimalde güçlü bir yönetim

oluşturmanın yolunu açmaktadır. Başkanın şahsında yürütme organı tecessüm etmektedir.

Halkın yarısından fazlasının doğrudan oyuyla seçilen başkan herhangi bir parlamenterden çok

daha güçlü bir demokratik meşruiyete sahiptir ve parlamentonun bir bütün olarak başkana

karşı demokratik meşruiyet noktasında rakip olması teorikte ve pratikte pek mümkün değildir.

Çünkü başkanın meclisi feshedip diktatörlüğe adım atmaya çalışması gibi oldukça uçuk bir

ihtimal dışında meclisin kendi demokratik meşruiyetini vurgulaması hem gerekmez hem de

üyeleri bu görüşte birleşemez. Başkan ayrıca bakanlarını tamamen kendi programı

doğrultusunda ve tamamen kendi iradesiyle atar. Başkan görev süresinin sabit olmasının

verdiği rahatlıkla projelerini yürütmeye başlar ve hükümette bir değişiklik yapılması

gerektiğini düşünüyor ise çok kısa sürede bunu gerçekleştirir ve bu değişiklik halkta da büyük

bir ilgi veya tepkiyle karşılaşmaz. Çünkü halk yetkiyi de sorumluluğu da başkana vermiştir.

39

S.117, 118 40

s. 118 41

s. 119 42

s. 142

Buna karşılık parlamenter sistemde hükümet meclisin güvenoyuna dayanmalıdır. Başbakan

kendi partisinin güvenoyunu alabilmek için hükümeti kurarken parti içi dengelerini göz

önünde bulundurmak zorundadır. Yıllarını partiye vermiş, teşkilatta etkili parti üyelerine

bakanlık vermek çoğu zaman zorunluluk olmaktadır. Kurulan bir hükümette başarısız bulunan

bir bakanın dahi görevden alınması parlamenter sistemde önemli bir olay olmaktadır. Çünkü o

bakan genelde milletvekili olmaktadır ve hükümetteki bir bakanın şahsen görevden alınması

başarısızlığın itirafı olarak algılanmakta ve muhalefet partisi de buradan argüman

geliştirebilmektedir. O yüzden de genelde bir bakan görevden alınmamakta daha geniş çaplı

yenilenmeler yapılmaktadır. Buna karşılık başkanlık sisteminde bakanlar başkanın sekreteri

mesabesinde olduklarından ve göreve getirilmeleri veya alınmaları için meclisin dahil olduğu

teamüller olmadığı için başkan gerekli değişikliği kolayca yapabilmektedir. Bununla birlikte

daha önce değinilen istatistiklerden hatırlanacağı üzere başkanlık sistemlerinde ortalama

kabine görev süreleri ortalama 36 ay iken seçim sistemlerine bağlı olarak parlamenter

sistemlerde bu süre 22 aya düşebilmektedir. Yasa çıkarma konusuna gelecek olursak; kanımca

parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında bir fark yoktur. Her demokratik sistemde

yasalar halk tarafından seçilen insanlar tarafından yapılır. Öyleyse oluşan çoğunluk

kombinasyonlarına bağlı olarak farklı sonuçların ortaya çıkması mümkündür. Bununla birlikte

yürütmeyi daha da güçlendirecek olan seçim sisteminin uygulanması ve disiplinli bir parti

oluşturarak hareket etmek başkanın gücüne güç katacak olgular olacaktır. Özellikle seçim

sisteminin ne olacağının belirlenmesi ülkeden ülkeye değişebilecek bir durumdur ve

hedeflenen amaca bağlıdır.

Yasama organının yanı sıra yürütme organı olarak başkanın da doğrudan halk

tarafından seçilmesi başkanlık sisteminin daha demokratik olduğu kanısını uyandırmaktadır.43

Öncelikle halkın önüne iki sandık gitmesi demokratiklik seviyesini artırmaktadır. İkinci

olarak parlamenter sistemle ABD başkanlık sistemi arasında şöyle bir karşılaştırma

yapılmaktadır: “Parlamenter sistemin yasamanın üstünlüğünü sağladığı varsayılsa da, aslında

yürütmenin yasamaya baskın olduğu bir sistem yaratılmaktadır. Bu, bir bakıma yürütmenin

yasamaya bağımlı kılınmasının yarattığı temel paradokstur.”44

Parlamenter sistemde bir tek

seçim yapılır ve bu seçimde çoğunluğu alan parti hükümeti kurmakla görevlendirilir. Böyle

olunca kurulan hükümet yasama organında çoğunluk partisine dayanmış olmaktadır.

Parlamenter sistemin kurallarına göre yürütme organı yasama organının güvenine dayandığı

için yürütme organının yasama organının desteğini yitirdiğine dair bir izlenim oluşturacak

43

s. 142 44

s. 148

hareketlerden kaçınılır. Örneğin milletvekilleri şahsen karşı olmalarına rağmen partilerinin

getirdiği yasa tasarısı lehinde oy kullanmak zorunda kalabilirler. Bununla birlikte kurulan

hükümet programını yürütmek için yapılacak yasaları da hazırlamakta ve bu yasalar öneri

olarak değil tasarı olarak meclise gelmektedir. Böyle olunca milletvekilleri fikirler üretip,

yasa önerilerinde bulunmamakta; meclise getirilen yasa tasarılarını da her zaman kendi

partilerinin görüşü doğrultusunda oylamaktadırlar. Buna karşılık başkanlık sisteminde başkan

parlamentonun güvenine dayanmamaktadır. Parlamenterler başkanın istediği yasayı

yapmasalar da başkanın kabinesi dağılmayacaktır. Güçlerin katı ayrılığı da var olduğu için

yasa yapma inisiyatifi hâlen parlamentoda olmaktadır. “Blondel’in araştırmasına göre kural

koyma işlevinin yaklaşık üçte birinin hâlâ Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin ayrıcalığı

olduğunu, İngiliz parlamentosunun veya Batı Avrupa parlamentolarının çoğunun, kural

koymanın belki yüzde 4 veya 5’inden fazlasını ellerinde bulundurmadıklarını

belirtmektedir.”45

İstatistiksel olarak görüleceği üzere parlamenter sistemde istikrarlı bir

çoğunluğa sahip disiplinli bir parti hükümeti kurmuş ise parlamento yürütme organını

denetleyemediği gibi asli işlevi olan yasa yapma faaliyetini de yerine getirememektedir çünkü

o işi de yürütme organı üstlenmektedir. Buna karşılık başkanlık sisteminde parlamento

yasama faaliyetini kendi uhdesinde tutma noktasında daha başarılı olmuştur.

Başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre temsilcilerden hesap sorulabilirliği

artırıp artırmadığı konusunda da tartışmalar vardır. Bir görüşe göre başkan halk tarafından tek

olarak görüldüğü için, yürütme organının şahsında tecessüm ettiği şahıs olarak ve kabine

üyelerini de mutlak takdir yetkisiyle seçtiği için başkan her şeyden tek sorumlu olmaktadır.

Bu durumda hesap sorulabilirlik artmaktadır. Çünkü halk sorumlunun kim olduğunu

bilmektedir ve bir sonraki seçimlerde ona oy vermeyebilir.46

Buna karşı olan görüşe göre

kuvvetlerin katı ayrılığı hesap sorulabilirliği azaltmaktadır.47

Uluşahin’e göre başkanlık

sistemi hesap sorulabilirlik düzeyini açık şekilde düşürmektedir. Başkan siyasi programını

gerçekleştirmek için öngördüğü yasaları parlamentodan çıkarmaya çalıştığında parlamento

aksi bir tavır takınır ve başkanı engellerse başkan kendisini parlamentonun yasaları yapmadığı

ve kendisine ket vurduğu gerekçesiyle savunabilir. Bu durumda ülkenin kötü yönetiminin

sorumluluğu parlamento ile başkan arasında bölüşülmektedir. Parlamenter sistemde kötü

yönetimin sorumluluğu hükümet partisi veya partilerine yönelir. Çünkü hem mecliste

çoğunlukturlar hem de yürütme görevini onlar ifa etmektedirler. Buna karşılık başkanlık

45

Jean Blondel, An Introduction to Comparative Government, Londra, Weidenfeld and Nicholson, 1969, s. 355,356; aktaran Uluşahin, s. 150

46 s.151

47 s. 152

sisteminde disiplinsiz parti örgütlenmesi vardır ve bir başkan başarısız olduğunda ya o başkan

seçimi kazanamamakta veya zaten ikinci dönemi bitmiş olduğu için aday olamamaktadır.48

Bu argümanlar doğru olmasına rağmen başkanlık sisteminde hesap sorulabilirlik düzeyinin

sorun yaratacak kadar düşük olduğu görüşüne katılmıyorum. Çünkü demokratik sistemlerde

siyasal sorumluluk asıl olarak seçimde halktan düşük oy almakla cezalandırılır. Bununla

birlikte parlamenter sistemde yasama organının kötü yönetim sergileyen hükümeti

düşürebilme ihtimali vardır ancak hükümet mecliste çoğunluk olduğu için bu ihtimal de pek

mümkün olmamaktadır. Öyleyse parlamenter sistemin hesap verilebilirliğini artıran tek

ihtimal gerçekten yozlaşmış veya kötü yönetim sergileyen bir hükümetin kendi partisi

içerisinde veya koalisyonunda kırılma yaşanması ve böylece hükümetin düşürülmesidir.

Demokratiklik seviyesi konusunda bir diğer mesele başkanlık sisteminin toplam

sıfırlı bir oyun olmasıdır. Başkan çoğunluğun oyunu aldıktan sonra başka hiçbir kişi veya

kuruma bağlı olmadan tek başına yürütme erkini kullanır. Hâlbuki parlamenter sistemde bir

parti tek başına iktidara gelememişse koalisyon hükümeti kurulur ve farklı görüşlerdeki

insanlar yürütme organını oluşturur. Tek parti iktidarında dahi o partinin içerisinde var olan

parti içi demokrasi ülkenin demokratiklik seviyesine katkıda bulunabilir. Bu sebeplerle

başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre daha çoğulcu bir yönetim biçimi olduğu görüşü

hâkimdir.49

BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN SAPMALAR VE BU SAPMALARIN

SİSTEMİN İŞLEYİŞİ ÜZERİNDEN ETKİLERİ

Uluşahin başkanlık sisteminden sapmaları üç derecede incelemiştir. 1. derece

sapmalar yürütme ile yasama organının ilişkilerini başkanlık sisteminden tamamen çıkacak

şekilde düzenlemişlerdir. 2. derece sapmalar saf başkanlık sisteminden sapmalardır ancak

sistemi başkanlık sistemi olmaktan çıkarmamaktadırlar. 3. derece sapmalar sistem içi

sapmalardır, saf başkanlık sisteminin temel niteliklerine zarar vermemektedir.50

Saf başkanlık sistemi tek adam sistemidir. Yürütme organı bir kişiden değil de bir

kabineden oluşursa kolejyal yürütme organı oluşur. Yürütme organı yasamaya dayanmadığı

ve yasamaya karşı sorumlu olmadığı müddetçe bu sistem başkanlık sistemidir.51

Kolejyal

hükümetin olduğu bir başkanlık sistemi Uruguay’da 1918-1934 arasında denenmiştir, bu

sistemde başkanın yetkileri kamu düzeni, güvenlik, dış ilişkilerle sınırlanmıştı. 9 üyeli Milli

48

s. 155 49

s. 125, 126 50

s. 163, 164 51

s. 165

İdare Konseyi de kolektif sorumluluğa sahip olup bakanlar kurulunun işlevini yerine

getirmekteydi. 1934 Anayasa değişikliği ile tek kişilik başkanlık sistemine geri dönülmüştür.

Uruguay’da 1952 yılında 9 kişilik bir yürütme organı oluşturulmuştur. 6 üye birinci partiden

üç üye ise ikinci partiden gelmekteydi. Uruguay bu dönemde anayasal tarihinin en zayıf

devlet başkanlığı dönemini yaşamıştır.52

Kıbrıs’ta da etnik kökene bağlı olarak yürütme

organı bölünmüştür.53

İki sistem de istikrarlı olamamıştır.

Başkan’ın yasama meclisi tarafından seçilmesi ihtimalinde eğer başkanlık seçimi

yapılmasına rağmen salt çoğunluk çıkmazsa meclisin bir adayı başkan ilan etmesi söz

konusudur. Şili’de birinci aday yüzde kaç oy alırsa alsın teamül olarak meclis en çok oy alan

adayı başkan olarak seçer. Böylece bu sistemde başkanın demokratik meşruiyeti %50’ye

dayanmadığı için düşüktür ancak bu üçüncü derece bir sapmadır ve saf başkanlık sistemi

sayılabilir. Buna karşılık Bolivya’da başkanlık seçiminde en fazla oy alan 3 adaydan biri

meclis tarafından serbestçe seçilerek başkan ilan edilir. Durum böyle olunca yasama

organındaki gruplaşmalarda, çıkarılacak yasalarda, başkanın oluşturacağı kabine üyeleri

üzerinde pazarlıklar ve koalisyonlar yapılmaktadır.54

Bolivya örneği başkanın yürütme

organını tek başına, serbestçe oluşturması ve bu görevi ifa etmesine fiili sınırlar getirdiği için

2. derece bir sapmadır.

Başkanın yasama meclisini fesih yetkisi kuvvetler ayrılığı ilkesinden önemli bir

sapma teşkil ettiği için, bir sistem içi sapma olmasına karşılık; yasama meclisinin yürütmeyi

görevden uzaklaştırabilme yetkisi başkanlık sisteminden çıkmaya yol açan esaslı bir

sapmadır.55

YENİ BİR BAŞKANLIK ÖNERİSİ:

DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK

“Sartori’ye göre, başkanlık sistemi ve parlamenter sistem, birincisinde sistemin

motorunun başkan, ikincisinde parlamento olduğu tek motorlu mekanizmalardır. Çift motorlu

bir mekanizma olan yarı başkanlık sistemi ise, aynı anda işleyen motorlarının zıt yönlere

çekmesi tehlikesini içermesi nedeniyle sorunludur. Öyleyse, motorları aynı anda değil de

sırayla ateşlenen bir çift motor sistemi düşünülebilir.”56

Sartori’nin önerdiği sistem özetle

şudur: Sistem esasında parlamenter sistemdir. Seçimler yapılır, hükümet kurulur ve hükümet

yasama organına dayandığı gibi ona karşı siyasi olarak sorumludur. Sistem parlamenter

52

s. 167, 168,169 53

s. 169 54

s. 176, 177, 178 55

s. 182 56

s. 198

sistemin kurallarına göre işler. Yürütme organı parlamenter sistemin kuralları sebebiyle

başarısızlığa uğrarsa, sistem kilitlenirse, istikrarsız hükümetler oluşursa Anayasa’da

öngörülen koşulları sağlaması şartıyla “güçlü” bir başkanlık mekanizması devreye girecektir.

Böylece Anayasal çerçeve dahilinde geçici olarak parlamenter sistemden başkanlık sistemine

geçilecektir. Başkan yasama organına dayanmadan hükümet kuracaktır ve yasamanın

güvensizlik oyuyla düşürülemeyecektir. Bu başkanlık yetkileri geçici olarak verilmektedir.

Şöyle ki; eğer yasama dönemi 4 yıl ise 2 yıllık, 5 yılsa 2,5 yıllık veya herhalde yeni yasama

seçimlerinde yetkiler düşmektedir.57

Olağanüstü başkanlık yetkilerinin sistemi içine girdiği

darboğazdan çıkarmak üzere geçici olarak verilmesi Roma hukukundaki geçici diktatörlük

yetkilerine benzemektedir. Sartori’nin sisteminde asıl sistem parlamenter sistemdir. Sistem

parlamenter sistemin kurallarına göre işler, böylece hükümet kurulur. Buna karşılık istikrarlı

bir yönetim kurulamıyorsa, hükümetlerin ömürleri çok kısaysa olağanüstü döneme

geçilecektir ve sınırları belirli bir süre boyunca başkan yasama organının güvenine

dayanmadan hükümet kuracak, yürütme erkini kullanacaktır.58

Sartori’nin bu sistemi

modelleştirmesinin nedeni parlamenter sistemin çoğulculuğa daha açık olduğunu

düşünmesine rağmen hükümetlerin kurulamadığı veya koalisyon hükümetleri nedeniyle

ülkenin yönetilemediği veya hükümet ömrünün çok kısa olduğu durumlara bir çözüm

getirmek istemesidir. Yani Sartori’ye göre parlamenter sistem demokrasi açısından daha

uygun gözükmesine rağmen yasama organının durumunun hem hükümetin oluşumunu hem

de hükümetin kaderini kimi zaman olumsuz etkileyebileceği varsayımıdır. Bu durumda

başkana düşme tehlikesi olmayan belirli bir süre verilirse başkan yürütme görevini gereği gibi

yerine getirebilmek için daha müsait bir ortam bulacaktır. Sonuç olarak Sartori başkanlık

sisteminin daha güçlü, etkili ve tıkanıklıkları çözen bir model olarak görmektedir.

Uluşahin tamamen karşı görüştedir. Başkanlık sisteminde güçlerin katı ayrılığı söz

konusu olduğu için yasama ile yürütmenin ilişkileri daha kısıtlıdır ve bu yüzden sistemin

tıkanma ihtimali daha fazla olduğu gibi başkanlık sisteminde tıkanıklıkları çözecek bir

mekanizma da yoktur o yüzden birçok ülkede demokratik olmayan yollarla bu tıkanıklıklar

aşılmaktadır, demokratik rejime ara verilmektedir. Bu yüzden dönüşümlü bir sistem

kurulacaksa dahi “ana motor başkanlık olup, sistemin tıkanması halinde parlamentarizmin

devreye girdiği bir sistem kendi içinde daha tutarlı olabilirdi. Çünkü, başkanlık sistemi için

kilitlenmeler (rejim istikrarsızlığı), parlamenter sistemdeki tıkanıklığa (hükümet

57

s.198, 199, 200 58

s. 202

istikrarsızlığı) oranla daha hayati bir meseledir.”59

Hatırlanacağı üzere Uluşahin başkanlık

sisteminin daha güçlü bir yönetim oluşturacağı iddiasını da kabul etmemektedir. İstikrarlı bir

çoğunluğa sahip tek parti iktidarının parlamenter sistem içerisinde gayet güçlü bir yönetim

kuracağı görüşündedir.

59

s. 204


Recommended