MUHAMMED ALİ AYDIN
NUR ULUŞAHİN
ANAYASAL BİR TERCİH OLARAK BAŞKANLIK SİSTEMİ
Yetkin Yayınları, Ankara, 1999
KİTAP İNCELEMESİ
GİRİŞ
Nur Uluşahin “Başkanlık Sistemi” eserini hükümet sistemlerini inceleyen diğer
çalışmalardan farklı bir amaca hasretmiştir.
Eski kurumsalcılık akımına göre hükümet sistemleri ülkenin siyasetini biçimlendiren
en önemli olgudur. Kurumların nasıl işleyeceği, birbirlerini etkileme mekanizmaları ülke
yönetiminin istikrarlı ve etkili olup olmayacağını belirler.1 Buna karşılık yeni kurumsalcılık
akımında kurumlar ülke siyasetinin tek belirleyicisi değildirler.2 Halkın sosyal ve kültürel
kodları, davranış biçimleri, refah seviyesi vs. diğer tüm olgular ülkeden ülkeye değişen ve
ülkenin siyasi verimliliğini etkileyen bağımsız değişkendirler.3 Bununla birlikte siyasi
kurumlar ise belli bir objektiviteye sahiptir ve bağımlı bir değişken olarak görülür. Yani
herhangi bir siyasi bir kurum yapısı siyasi kararların alınış sürecini belirliyor ise, ülkenin
erklerinin birbirleriyle ilişkilerine dair kurallar getiriyor ise bu siyasi mekanizma hangi ülkede
uygulanırsa uygulansın birbirleriyle karşılaştırma yapmaya imkân verecek şekilde benzer ve
yakın sonuçlar verecektir.
Uluşahin yeni kurumsalcılık görüşü doğrultusunda başkanlık sistemini istikrar ve
etkili bir demokratik düzen yönlerinden incelemektedir.4 Başkanlık sisteminin ülke
yönetiminde istikrarı sağlayıp sağlamayacağına, demokrasiye etkilerine dair fikir
yürütmektedir. Öte yandan başkanlık sisteminin Türkiye’de uygulanabilirliğine dair
değerlendirmeler yapılmamıştır. Başkanlık sistemi uygulandığı ülkelerde verdiği sonuçlara
göre istikrar, verimlilik, demokratiklik yönlerinden incelenmiştir.
BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TANIMLAYICI KRİTERLERİ
Uluşahin çalışmasında başkanlık sistemini parlamenter sisteme göre istikrar, verim
ve demokratiklik yönlerinden inceleyeceği için bu sistemin diğerinden farklarını ortaya
1 Uluşahin, Nur, Anayasal Bir Tercih Olarak Başkanlık Sistemi, Yetkin Yayınları, Ankara, 1999, s. 18
2 s. 19
3 s. 20
4 s. 20
koyması gerekmektedir. Başkanlık sistemine dair şu üç ayırt edici kriter verilmiştir: “1-
Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri biçimde halk tarafından seçilmesi, 2- Belli bir
dönem için seçilen yürütmenin yasamanın güvenine dayanmaması, 3- Yürütmenin tek kişiden
oluşması.”5
Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri bir biçimde halk tarafından seçilmesi
başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran en önemli noktalardan biridir. Parlamenter
sistemde yasama ve yürütme bir dereceye kadar birleşmiştir.6 Yasama organının üyelerini
belirlemek için tek seçim yapılır ve seçim sonucunda elde edilen sandalye dağılımına göre
yasama organı içerisinden çıkacak yürütme organı belirlenmiş olur. Böylece aslında yürütme
organı dolaylı bir seçimle seçilmektedir. Örneğin genel seçimlerde birinci parti olarak
çıkılmasına rağmen sandalye dağılımının uygun olmaması nedeniyle koalisyon hükümeti
kurulmak zorunda kalınabilir hatta birinci partinin genel başkanının dışlandığı bir koalisyon
hükümeti dahi kurulabilir. Parlamenter sistemde yürütme organı doğrudan halk tarafından
seçilmediği için seçimden sonra şekillenen yasama organı yürütme organının
oluşturulmasında belirleyicidir. Uluşahin başkanlık sisteminde yasama ve yürütme
organlarının ayrı ayrı halkın oyuna dayanmasını “kuvvetlerin kaynağında ayrılık” olarak
tanımlamaktadır.7
Kriter olarak “başkan” kelimesinin kullanılmasıyla yürütme erkinin başkan
tarafından yerine getirildiği ve devlet başkanı tabiri kullanılmayarak tek kişilik yürütme
organının olduğu belirtilmiş olmaktadır.8
Başkanın doğrudan veya doğrudan benzeri bir şekilde seçilmesi bu kriterin bir
parçasıdır. Doğrudan yapılan seçimde araya başka herhangi bir kişi kitlesi veya organ
girmemektedir. Doğrudan benzeri seçimde ise araya ilk seçmenlerden başkaları girmekle
beraber kullanılan oyların çoğunluğu ve yönü değişmediği için sonuç değişmemektedir.
Arjantin, ABD, Allende öncesi Şili örneklerinde doğrudan benzeri seçim uygulanmaktadır.
Hiçbir aday oyların mutlak çoğunluğunu elde edemez ise parlamento başkanı seçer.9 1925 Şili
Anayasası döneminde yapılan seçimlerde mutlak çoğunluğu hiçbir aday elde edemese de
parlamento en çok oy alan adayı başkan olarak seçmiştir ve böylece bir teamül oluşmuştur.
Buna karşılık Bolivya’da da başkanlı bir sistem olmasına rağmen mutlak çoğunluk elde
edilemediği takdirde parlamento en çok oy alan üç adaydan birinin seçilmesinde takdir
5 s. 30
6 s.31
7 s. 32
8 s. 34, 35
9 s. 35
yetkisine sahip olduğu için Bolivya’nın saf bir başkanlık rejimi olmadığı kabul edilmektedir.
Seçimden sonra oluşan meclis ortamına göre pazarlıklarla başkan seçildiği için Bolivya’da
doğrudan veya doğrudan benzeri seçim yapılmamaktadır.
Belli bir dönem için seçilen yürütme organı yasamanın güvenine dayanmamaktadır.
Başkan yasama organının içinden çıkmayıp doğrudan halk tarafından seçildiği için
kuvvetlerin kaynağında ayrılık tanımlaması yapılmıştı. Bununla birlikte seçilen başkanın
görev süresi daha en baştan bellidir. Parlamenter sistemde yasama organı yürütme organının
oluşturulması için güvenoyu kullanır; daha sonra şartlar değişirse örneğin partilerin meclisteki
üye sayıları değişirse veyahut hükümet ülkeyi çok kötü yönettiği için halk desteğini
kaybederse, iktidar partisinde kırılma yaşanırsa vs. yasama organı gensoru önergesiyle
hükümetin siyasi sorumluluğunu gündeme getirebilir. Parlamenter sistemde yasama organının
yürütme organının kaderinin belirlenmesinde yetki sahibi olmasına karşılık başkanlık
rejiminde karşılıklı etkileşim araçlarının olmaması sebebiyle “yürütmenin yasamadan
bekasında (survival) ayrılığı” ilkesi geçerlidir.10
Başkanlık sisteminde yasama organı yürütme organının görevine son veremediği gibi
yürütme organı yani başkan da yasama organının görevine son veremez, parlamentoyu
feshedemez.
Başkanlık sisteminin üçüncü ayırt edici özelliği yürütme organının tek kişiden
oluşmasıdır. Devlet başkanı ve başbakan olmak üzere yürütme organı iki kanada
ayrılmamıştır. Başkan parlamenter sistemde devlet başkanı ve başbakanın yaptığı işleri tek
başına üstlenmiştir. Parlamenter sistemde başbakan ve bakanlar arasında ülkeden ülkeye
değişen şekilde eşitlik ve üstünlük durumları olabilirken başkanlık sisteminde başkan
kabinesini istediği gibi oluşturabilmektedir. Başkan tek karar merciidir ve çalışmak istediği
bakanları kendi seçer, hiç kimsenin onayına ihtiyacı yoktur. Kabine üyelerini takdiri olarak
atama ve görevden alma yetkisi başkanındır.
Lijphart, yürütme organının tek kişiden oluşmasını başkanlık sisteminin olmazsa
olmaz bir şartı olarak görmemektedir. Sembolik yetkilere sahip bir devlet başkanının olması o
sistemi başkanlık sistemi olmaktan çıkarmayacaktır. Uluşahin de bu görüşe katılmakla
beraber şunları eklemektedir: “Başkanlık sisteminin temel düşüncesi yürütmenin varlığını ve
sürekliliğini yasamaya borçlu olmamasıdır.” Öyleyse hükümet iki kanatlı olsa da asıl yürütme
faaliyetini ifa edecek hükümeti oluşturan başkan yasama organının güvenine dayanmıyor ve
görev süresi belli olup, süre dolmadan görevine son verilemiyor ise bu sistem başkanlık
10
s. 37
sistemidir. Bununla birlikte Uluşahin’in belirttiğine göre buna uygun ampirik bir veri yoktur.
Tamamen yetkisiz bir devlet başkanına ek olarak yasamanın güvenine dayanmayan tamamen
yetkili bir başkanın beraber olduğu bir yönetim biçimi mevcut değildir.11
Tek kişilik başkanlık sisteminde kabinenin yasama organının güvenine dayanmaması
özelliğine bazı örneklerde sapmalar getirildiği görülmektedir.12
Güney Kore’de 1987
Anayasası’na göre halk tarafından seçilen başkan, başbakanı seçmekte ve yasama organının
onayına sunmaktadır. Onay verildikten sonra başbakan bakanları seçmektedir ancak daha
sonra başbakan ve onun oluşturduğu kabine yasama organının güvenine ihtiyaç
duymamaktadır. Linz bu sistemdeki başbakana “başkanın başbakanı” demektedir.13
Amerikan
sisteminde de başkanın oluşturduğu kabine üyeleri senatoya sunulmaktadır. Senatonun
adayları reddetme yetkisi anayasada olmasına rağmen Senato bu yetkisini kullanmamaktadır
ve kullanmama yönünde bir teamül oluşmuştur.14
Senatonun kabine üyelerinin
belirlenmesinde hiçbir dahli olmadığı gibi önerilen adayların reddedilmesi yetkisini de
kullanmaması sebebiyle yürütme organının yasama organının güvenine dayanmadığı
söylenmektedir. Bununla birlikte saf başkanlık rejiminde güçlerin katı ayrılığı söz konusu
olduğu için bu yetkinin kağıt üzerinde dahi var olması bir sapma olarak görülmektedir.
PARLAMENTER SİSTEM KARŞISINDA BAŞKANLIK SİSTEMİ:
ÜSTÜNLÜKLERİ VE ZAYIF YANLARI
Uluşahin başkanlık sistemiyle parlamenter sistemi istikrarlı, güçlü bir yönetim kurma
ve demokratiklik yönlerinden karşılaştırmıştır.
Parlamenter sistemde yasama organı güvensizlik oyuyla hükümeti düşürebilir.
Başkanlık sisteminde ise başkan belirli bir süre için seçilir ve impeachment yolu dışında
başkanın görevine son verebilecek hukuki bir mekanizma yoktur.15
Bununla birlikte
impeachment mekanizmasına üç kez başvurulmasına rağmen bir kez dahi olumlu sonuç alınıp
başkan görevinden düşürülememiştir.16
Başkanın görev süresi sabit olmasına rağmen bazı
parlamenter sistemlerde hükümetlerin yaşam süresinin daha kısa olması başkanlık sisteminin
daha istikrarlı bir yönetim oluşturduğu yönünde kanaat oluşturmaktadır.
11
s. 48 12
s. 49 13
Linz, Juan J.,”Presidential or Parliamentary Democracy: Does it Make a Difference?”, Juan J. Linz and Arturo Valenzuela, ed., The Failure of Presidential Democracy (Baltimore and London: The John Hopkins University Press)., 1994; aktaran Uluşahin, s.49
14 s. 50
15 s. 75
16 Gözler, Kemal, Devlet Başkanları: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi, Ekin Yayınları,
Bursa, 2001, s. 24,25
Uluşahin “istikrar”ı tek başına bir değer olarak görmemektedir.17
O’na göre
“istikrarlı bir hükümetin aynı zamanda etkili bir hükümet de yaratacağı yanılgısı” yaygındır.18
Uluşahin başkanlık sisteminde görev süresinin belli olması nedeniyle istikrarın var olduğunu
kabul etmekle birlikte istikrar ile verimli yönetim arasındaki korelasyonu reddetmektedir.
O’na göre “İstikrarlı bir hükümetin etkili bir hükümet yaratacağı muhakkak olmadığı gibi,
istikrarsız hükümetlerin verimsiz olacağı da muhakkak değildir.”19
Kanımca istikrarlı yönetim
ile etkili bir yönetim arasında korelasyon mevcuttur. Demokratik bir rejimde iktidara talip
olan partiler ve kişiler seçim dönemlerinde halka bir takım vaatlerde bulunurlar. Gerçekten de
partilerin ve adayların ideolojik görüşlerine, içinden çıktıkları toplumsal kesime göre iktidara
geldiklerinde uygulamayı düşündükleri programlar değişmektedir. Demokratik sistemlerde
görev süresi her zaman için kısıtlı olup, belli aralıklarla yönetimin el değiştirebilmesine fırsat
verir. Halbuki öngörülen birçok siyasi programın sonuçlarını doğurması için birden fazla
seçim dönemi uzunluğunda süreler gerekmektedir. Örneğin ülkenin milli eğitimi ve sınav
sistemiyle alakalı bir programın layıkıyla uygulanıp sonuçlarının gözlemlenebilmesi belki de
on yıllar gerektirmektedir. Ekonomi politikaları da genelde çok kısa sürede sonuç vermezler.
Mesela diyelim ki; istihdamı artırmak ve yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için döviz
kurlarına müdahale edildi ve devalüasyon gerçekleştirildi. Bilinçli yapılan kontrollü bir
devalüasyonun uzun vadeli hedefi iş gücü masraflarının düşürülmesi nedeniyle yabancı
şirketlerin ülkeye yatırım için gelmesi ve üretim tesislerini ülkeye kaydırması ve bunun
sonucu olarak da işsizlik oranlarının azalmasıdır. Buna karşılık ortaya çıkan kısa vadeli sonuç
halkın alım gücünün diğer ülkelere vatandaşlarına göre düşmesidir. Öyleyse siyasi
programların hedeflenen sonuçları gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceklerini gözlemlemek için
hükümetlere iş yapabilmeleri için makul süreler tanınmalıdır. Ciddi icraatlerin
gerçekleştirilebilmesi için gereken makul süreler hükümetlere tanınmazsa hükümetler popülist
politikalara yönelebilmektedirler. Kamu bütçesi açık vermesine rağmen memur maaşlarına
zam yapılabilir, sosyal devlet politikalarına kaynak olmamasına rağmen ağırlık verilebilir vs.
Halbuki uzun vadede iyi sonuçlar verecek bazı politikalar kısa vadede halkın hoşuna
gitmeyecek sonuçlar verebilir. Nasıl ki ilaçların tadı genelde kötü olmasına rağmen uzun
vadede hastalığı tedavi edebilmekteyse aynı şekilde bazı programlar da uzun vadede güzel
sonuç doğurabilmektedir.
17
s. 77 18
s. 77 19
s. 77, 78
Uluşahin demokratiklik seviyesi ile istikrar hakkında şu tespiti yapmaktadır:
“Demokratik sistemin istikrarı, istikrarlı hükümetlerin varlığını zorunlu kılmamaktadır.”20
Parlamenter sistemlerde yürütme organı yasama organının güvenine dayandığı için yasama
organlarındaki sandalye değişiklikleri hükümeti etkileyebilir. Hükümet koalisyon hükümeti
ise koalisyonlar yıkılmaya daha eğilimlidirler. Bunun yanında ülkenin siyasi ve ekonomik
durumu iktidar partisindeki muhaliflerin ortaya çıkmasına ve hükümetten desteğini çekmesine
neden olabilir. Teorik olarak değerlendirdiğimizde parlamenter sistemlerdeki hükümetlerin
halkın siyasi görüşlerinin değişmesinden daha çok etkilendiğini söyleyebiliriz. Bununla
birlikte seçim sistemine bağlı olarak yasama organında çoğulcu bir görünüm oluşmuş ise bu
durumun hükümete de yansımaması imkânsızdır. Hâlbuki başkanlık sisteminin yürütme
organının tek kişiden oluşması ve halkın çoğunluğunun oyuyla oluşturulması çoğunlukçu bir
yönetime kapı aralamaktadır. Kazananın her şeyi aldığı, toplam sıfır oyunu olarak
adlandırılmasının sebebi de budur ve bu durumun demokratiklik seviyesini düşürdüğü açıktır.
Parlamenter sistemin uygulandığı Üçüncü ve Dördüncü Fransız Cumhuriyetleri ile
Alman Weimar Cumhuriyet’inde kabine istikrarsızlığı temel problemdi.21
Yarı başkanlık
sistemine geçilmeden önce parlamenter sistemin uygulandığı Sri Lanka’da da istikrarsızlık bir
sorundu.22
Yapılan istatistiki bir çalışmaya göre başkanlık sistemlerinde hükümetlerin
ortalama ömrü 36 ay iken; seçim sistemiyle çoğunlukçu bir meclis oluşturan parlamenter
sistemlerde 33 ay; temsili parlamenter sistemlerde 22 aydır.23
Bu istatistiki verilere rağmen
Uluşahin parlamenter sistemlerin başkanlık sistemine göre daha istikrarsız olduğunu kabul
etmemektedir. O’na göre “Parlamenter sistemlerde yürütme istikrarı açısından asıl belirleyici
olan, hükümetin arkasında sağlam ve tutarlı parti desteğinin mevcut olup olmamasıdır.”24
Kanımca Uluşahin’in bu önermesi doğrudur. Gerçekten parlamenter sistemde de yasama
organının çoğunluğunun desteğine sahip bir yürütme organının görev süresi başkanlık
sistemindeki başkanın görev süresi ve oluşturduğu kabinenin görev süresine
yaklaşabilmektedir. Fakat bu ihtimalin demokratik bir ülkede gerçekleşebilmesi için seçim
sisteminin koalisyon hükümetlerine zorlamayan bir seçim sistemi olması gerekir. Bununla
20
s.78 21
Lijphart, Arend, “Introduction”, Arend Lijphart, ed., Parliamentary versus Presidential Democracy, New York, Oxford University Press, 1992; aktaran Uluşahin s. 79
22 Wilson, A. Jeyaratham, “The Gaullist System in Asia: The Constitution of Sri Lanka”, Parliamentary
versus Presidential Government, Arend Lijphart, ed., New York, Oxford University Press, 1992, s.152-157; aktaran Uluşahin s. 79
23 G. Bingham Powell, JR. Çağdaş Demokrasiler: Katılma, İstikrar ve Şiddet (Çev. Mehmet Turhan),
(Ankara: Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasal İlimler Derneği Ortak Yayını, 1990), s. 86, 87; alıntılayan Uluşahin s. 233
24 s. 83
birlikte başbakanın partisinin disiplinli bir parti olması gerekir ve oluşturduğu hükümetin,
iktidar partisi mensubu milletvekillerinin kayıtsız, şartsız desteğine sahip olması gerekir. Tek
parti iktidarını oluşturacak bir seçim sistemi de çoğunlukçu bir rejime yol açmakla
suçlanmaktadır ve gerçekten de temsili bir parlamenter sisteme göre demokratiklik seviyesini
düşürmektedir.
“Başkanlık sisteminde organlar arasındaki çatışmaların ancak darbelerle veya diğer
demokratik olmayan yöntemlerle çözülebileceği, başkanlık sistemlerinin kesintiye uğramaya
daha fazla eğilimli olduğu görüşü yapılan çeşitli araştırmalarla desteklenmektedir.”25
1967’den itibaren istikrarlı olmayı başarmış 31 demokrasiden sadece dördü başkanlık
sistemidir.26
Parlamenter demokrasiler başkanlık demokrasilerininkinden 3 kat daha fazla
devamlılık (survival) oranına sahiptir. Saf başkanlık demokrasilerinin askeri darbe deneyimi
geçirmeleri olasılığı ise, saf parlamenter sistemlerininkinden 2 kat daha fazladır.27
Buna
karşılık olmak üzere yirminci yüzyılda on iki başkanlık rejimi ve yirmi bir parlamenter rejim
kesintiye uğramıştır.28
Burada parlamenter sistemlerin demokratik rejimi sürdürmeye daha
yatkın olduğuna dair iddianın yanlış olduğunu kanıtlamaya yönelik bir istatistik
sunulmaktadır. Sonuç olarak “Stepan ve Skach, 1945 ve 1979 yılları arasında bağımsızlığını
elde eden 93 ülkeden 41’inin parlamenter sistemi, 36’sının ise başkanlık sistemini seçtiğini
ortaya koymuşlardır. Bu ülkeler içerisinde 1980-1989 döneminde sürekli demokrasiler olarak
varlık gösterebilen hiçbir başkanlık sistemi bulunmamasına rağmen, 15 parlamenter sistem
vardır.”29
Kanımca bu istatistiki verilerden parlamenter sistemin başkanlık sistemine göre
demokratik rejimin sürdürülmesine daha elverişli olduğu çıkarılabilir. Bununla birlikte
başkanlık rejiminin neden askeri darbelerle kesintiye uğradığı sorusuna bir takım cevaplar
verilebilmektedir. Demokratik olmayan bir sistemden başkanlık rejimine geçen ülkeler
genelde üçüncü dünya ülkeleridir.30
Daha önce hiçbir zaman demokratik uzlaşma kültürünü
geliştirememiş ve demokratik rejim uygulamalarını denememiş üçüncü dünya ülkeleri
doğrudan yürütme gücünü hiçbir denetim mekanizmasına tâbi kılmadan bir başkana tevdi
ettikleri için kontrolsüz şekilde güç sahibi olan başkanın bizzat kendisinin demokratik rejime
son verebilmesi söz konusu olabilmektedir. İkinci neden olarak parlamenter sistemin esnek
25
s. 84 26
s. 84 27
s. 86 28
s. 88 29
s. 89 30
s. 91
olmasına karşılık başkanlık sisteminin katı olduğu gösterilmektedir.31
Parlamenter sistemde
güçlerin yumuşak ayrılığı olduğu için karşılıklı organlar birbirlerini etkileyebilmekte ve
birbirlerini denetleyebilmektedirler. Parlamenter sistemde yürütme organı yasama organının
desteğine sahip olduğu müddetçe rahat bir şekilde çalışabilmektedir. Rasyonelleştirilmiş
parlamentarizm uygulamaları ile yürütme organının icraatlarını gerçekleştirebilmesi için
anayasal olarak ona fırsatlar tanınmıştır. Buna karşılık başkanlık rejiminde başkanla
parlamento ters düştüğü takdirde güçlerin katı ayrılığı nedeniyle yürütme organı hareket
edememektedir. Yasama organının yaptığı yasaları uygulamayı ise yürütme organı
reddedebilmektedir. Birbirleriyle çalışmaya zorlayan ve bunu mümkün kılan bir mekanizma
olmamasına rağmen 4 veya 5 yıllık sabit görev sürelerinin var olması nedeniyle başkanlık
sistemi katı bir rejimdir ve başkanın demokratik meşruiyeti bu süreçte azalmış ise ülkenin
refahı da kötü yönde gidiyorsa bu ülke askeri müdahalelere karşı daha savunmasız
kalmaktadır. Parlamenter sistemde kilitlenmelere karşılık kurumsallaşmış araçlar mevcut iken
başkanlık sisteminde bunların mevcut olmaması kilitlenmenin aşılamaması ve demokratik
olmayan müdahalelere daha meyilli olmasına sebep olmaktadır.32
Başkanlık sisteminde yürütme erkinin tek elde toplanması, yürütmenin meşruiyetini
doğrudan halktan alması ve görev süresinin sabit olması nedenleriyle başkanlık sisteminin
daha güçlü bir yönetim yaratacağı kanısı hakimdir.33
Uluşahin bu kanıya katılmamaktadır.
O’na göre başkanlık sisteminin parlamenter sistemden daha güçlü bir yönetim oluşturacağı
şüphelidir. Uluşahin bu konuda başkanın bu sistemin merkezi mi olduğunu yoksa başkanın da
erklerden sadece biri olup diğerleri tarafından kontrol ve dengeler mekanizmasına tabi mi
olduğunu değerlendirmektedir. Temelde Uluşahin başkan eğer merkezi bir rol üstleniyor ise
çoğulcu bir yapıya yol açacağı için demokrasiye ket vuracağı görüşündedir. Diğer ihtimalde
ise yasama organının oldukça güçlenmesi halinde başkanın yasa yaptırmaması sebepleriyle
sistemin tıkanacağı ve iddia edilenin aksine güçsüz bir yönetim ortaya çıkacağı
görüşündedir.34
Bu bölümde Uluşahin başkanlık sisteminde yasama ile başkan arasındaki
ilişkiler hakkında iki taraflı eleştiriler getirmektedir. Bunları tek tek incelemektedir.
Başkanlık sisteminde hem yasama organı hem de yürütme organı doğrudan halk
tarafından seçildiği için çifte meşruiyet sorunu ortaya çıkmaktadır.35
Uluşahin iki erkin de
halk desteğine sahip olmasını demokratik bir kazanım olarak görmemekte sorun olarak
31
s. 92, 93 32
s. 99 33
s. 105 34
s. 106 35
s. 106
tanımlamaktadır. İki erkin de görev süreleri sabit olduğu için ve bu iki erk birbiriyle
uzlaşmasa dahi görevde kaldıkları için sistemin kilitlenmesi (deadlock) ihtimali mevcuttur.36
İki partili bir sistemde bölünmüş iktidar durumu ortaya çıkarsa çifte meşruluk sorunu
nasıl sonuçlanır? İki partinin parlamentoyu oluşturduğu bir ülkede başkanın partisi ile
parlamentoda çoğunluk oluşturan parti farklı partiler ise teorik olarak sistemin kilitlenmesi
gerekir. Çünkü yasama organının yaptığı yasaları başkan uygulamakta ihmal gösterecektir,
başkanın istediği yasalar ise çıkarılmayacaktır. Fiiliyatta Amerika’da sistemin devamını
tehlikeye sokacak kilitlenmeler gerçekleşmemektedir. “ABD’de İkinci Dünya Savaşı’ndan bu
yana bölünmüş iktidar istisna olmaktan çok kural olagelmiştir. Yarım yüzyıla yakın olan bu
dönemin ancak üçte birinde, kongrenin her iki meclisine hakim çoğunluk ile başkan aynı
partiden olabilmiştir.”37
1947-1990 arasındaki bölünmüş iktidar döneminde çıkan temel
yasalar tek parti hükümetleri dönemindekilerle ortalama olarak aynıdır. Mayhew’a göre
“bölünmüş kontrole karşılık tek elden kontrol standart bir türde önem taşıyan yasaların
kabulünde önemli bir fark yaratmamaktadır.”38
Amerikan başkanlık sisteminde kuvvetlerin
katı ayrılığı olduğu için bakanlar parlamento dışarısından seçilirler. Başkan da ardışık olarak
en fazla iki defa seçilebileceği için başkan özellikle ikinci döneminde popülist politikalardan
ziyade halkın hoşuna gitmeyecek daha esaslı politikalar uygulamak isteyebilir. Disiplinli bir
parti düzeni de olmadığı için yeniden seçilmek isteyen yasama organı üyelerinin kendi şahsi
kaderleri ile başkanınkisi ayrılmaktadır. Çünkü milletvekillerinin başkanın gözüne girip bakan
olma ihtimalleri olmadığı gibi bir daha seçilebilmek için başkanın oluruna da bağlı değillerdir.
Parlamenter sistemde disiplinli partiler söz konusu olduğu için yapılan yasa tasarılarına iktidar
partisi üyelerinin olumlu oy vermesi bir zorunluluk gibidir. Hükümetin yasa tasarılarına
muhalefet zaten oy vermemektedir bir de iktidar partisi üyeleri oy vermezse o yasalar
çıkarılamaz. Bu durumda hükümet ya istifa etmek zorunda kalır ya da zaten meclisteki
desteğini yitirmiş olduğundan güvensizlik oyuyla düşürülebilir. Buna karşılık başkanlık
sisteminde başkan yasama organının desteğine ihtiyaç duymadığı için başkanın istediği
yasalara oy vermemek o partiden ihracı gerektirmez ve seçmen gözünde de zorunlu olarak
kötü bir fiil olarak görülmez. Sonuç olarak başkanlık sisteminde de güçlü yönetim olgusunun
oluşabilmesi başkana yasama organından güçlü bir destek gelmesi ihtimalinde veya tamamen
disiplinsiz parti üyelerinin yer aldığı bir mecliste muhalif partinin üyelerinin de başkanın
istediği yasalara oy vermesi ihtimalinde söz konusu olur.
36
s. 107 37
s. 108 38
David R. Mayhew, Divided We Govern: Party Control, Lawmaking and Investigations, 1946-1990 (New Haven: Yale UP,1991) s.4; aktaran Uluşahin, s. 109
Çok partili başkanlık sisteminin uygulandığı Şili’de halkın salt çoğunluğunun oyunu
alan başkan adayı olmaz ise en fazla oy alan iki başkan adayından biri Kongre tarafından
başkan olarak seçilir.39
Durum böyle olunca, Kongre tarafından başkan olarak seçilmek
isteyen aday diğer partilerle ittifak arayışına girmektedir. İttifak pazarlıklarında da doğal
olarak başkanın oluşturacağı bakanlar kabinesinde kimlerin yer alacağı konusunda anlaşmalar
yapılmaktadır. Bu yüzden kanımca aslında Şili’de başkanlık sisteminden ciddi bir sapma
vardır. Çünkü başkan halkın %50’sinden fazlasının desteğine sahip olmamakta, bu meşruiyete
dayanamamakta ve diğer partilerle koalisyonlar kurmak zorunda kalmaktadır.40
“1932 ile
1973 yılları arasında Şili’de başkanlık dönemlerinin büyük kısmında, başkanlık kabineleri
ortalama olarak bir yıldan daha az sürerken, kabine üyeleri bireysel olarak sadece birkaç ay
görevde kalabilmişlerdir.”41
Uluşahin güçlü yönetim konusunda şu değerlendirmeleri yapmaktadır: Yasama
organı çoğunluğu başkanın partisine muhalif ise ve disiplinli bir parti örgütü var ise sistem
tıkanacaktır ve başkanlık sisteminde yasama organı ile yürütme organını uzlaştıracak bir
mekanizma yoktur. İkinci olarak yasama organında başkanın partisi çoğunluk olsa dahi eğer
disiplinsiz bir parti yapılanması var ise başkan aynı partiden olmasına rağmen parlamenterleri
harekete geçirip istediği yasaları çıkaramayacaktır. Sonuç olarak “gücün paylaştırılarak
zayıflatılmasına hizmet eden bu sistem, güçlü yönetim yaratmaya uygun bir yapı
sunmamaktadır.”42
Kanımca başkanlık sisteminin mantığı çoğu ihtimalde güçlü bir yönetim
oluşturmanın yolunu açmaktadır. Başkanın şahsında yürütme organı tecessüm etmektedir.
Halkın yarısından fazlasının doğrudan oyuyla seçilen başkan herhangi bir parlamenterden çok
daha güçlü bir demokratik meşruiyete sahiptir ve parlamentonun bir bütün olarak başkana
karşı demokratik meşruiyet noktasında rakip olması teorikte ve pratikte pek mümkün değildir.
Çünkü başkanın meclisi feshedip diktatörlüğe adım atmaya çalışması gibi oldukça uçuk bir
ihtimal dışında meclisin kendi demokratik meşruiyetini vurgulaması hem gerekmez hem de
üyeleri bu görüşte birleşemez. Başkan ayrıca bakanlarını tamamen kendi programı
doğrultusunda ve tamamen kendi iradesiyle atar. Başkan görev süresinin sabit olmasının
verdiği rahatlıkla projelerini yürütmeye başlar ve hükümette bir değişiklik yapılması
gerektiğini düşünüyor ise çok kısa sürede bunu gerçekleştirir ve bu değişiklik halkta da büyük
bir ilgi veya tepkiyle karşılaşmaz. Çünkü halk yetkiyi de sorumluluğu da başkana vermiştir.
39
S.117, 118 40
s. 118 41
s. 119 42
s. 142
Buna karşılık parlamenter sistemde hükümet meclisin güvenoyuna dayanmalıdır. Başbakan
kendi partisinin güvenoyunu alabilmek için hükümeti kurarken parti içi dengelerini göz
önünde bulundurmak zorundadır. Yıllarını partiye vermiş, teşkilatta etkili parti üyelerine
bakanlık vermek çoğu zaman zorunluluk olmaktadır. Kurulan bir hükümette başarısız bulunan
bir bakanın dahi görevden alınması parlamenter sistemde önemli bir olay olmaktadır. Çünkü o
bakan genelde milletvekili olmaktadır ve hükümetteki bir bakanın şahsen görevden alınması
başarısızlığın itirafı olarak algılanmakta ve muhalefet partisi de buradan argüman
geliştirebilmektedir. O yüzden de genelde bir bakan görevden alınmamakta daha geniş çaplı
yenilenmeler yapılmaktadır. Buna karşılık başkanlık sisteminde bakanlar başkanın sekreteri
mesabesinde olduklarından ve göreve getirilmeleri veya alınmaları için meclisin dahil olduğu
teamüller olmadığı için başkan gerekli değişikliği kolayca yapabilmektedir. Bununla birlikte
daha önce değinilen istatistiklerden hatırlanacağı üzere başkanlık sistemlerinde ortalama
kabine görev süreleri ortalama 36 ay iken seçim sistemlerine bağlı olarak parlamenter
sistemlerde bu süre 22 aya düşebilmektedir. Yasa çıkarma konusuna gelecek olursak; kanımca
parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında bir fark yoktur. Her demokratik sistemde
yasalar halk tarafından seçilen insanlar tarafından yapılır. Öyleyse oluşan çoğunluk
kombinasyonlarına bağlı olarak farklı sonuçların ortaya çıkması mümkündür. Bununla birlikte
yürütmeyi daha da güçlendirecek olan seçim sisteminin uygulanması ve disiplinli bir parti
oluşturarak hareket etmek başkanın gücüne güç katacak olgular olacaktır. Özellikle seçim
sisteminin ne olacağının belirlenmesi ülkeden ülkeye değişebilecek bir durumdur ve
hedeflenen amaca bağlıdır.
Yasama organının yanı sıra yürütme organı olarak başkanın da doğrudan halk
tarafından seçilmesi başkanlık sisteminin daha demokratik olduğu kanısını uyandırmaktadır.43
Öncelikle halkın önüne iki sandık gitmesi demokratiklik seviyesini artırmaktadır. İkinci
olarak parlamenter sistemle ABD başkanlık sistemi arasında şöyle bir karşılaştırma
yapılmaktadır: “Parlamenter sistemin yasamanın üstünlüğünü sağladığı varsayılsa da, aslında
yürütmenin yasamaya baskın olduğu bir sistem yaratılmaktadır. Bu, bir bakıma yürütmenin
yasamaya bağımlı kılınmasının yarattığı temel paradokstur.”44
Parlamenter sistemde bir tek
seçim yapılır ve bu seçimde çoğunluğu alan parti hükümeti kurmakla görevlendirilir. Böyle
olunca kurulan hükümet yasama organında çoğunluk partisine dayanmış olmaktadır.
Parlamenter sistemin kurallarına göre yürütme organı yasama organının güvenine dayandığı
için yürütme organının yasama organının desteğini yitirdiğine dair bir izlenim oluşturacak
43
s. 142 44
s. 148
hareketlerden kaçınılır. Örneğin milletvekilleri şahsen karşı olmalarına rağmen partilerinin
getirdiği yasa tasarısı lehinde oy kullanmak zorunda kalabilirler. Bununla birlikte kurulan
hükümet programını yürütmek için yapılacak yasaları da hazırlamakta ve bu yasalar öneri
olarak değil tasarı olarak meclise gelmektedir. Böyle olunca milletvekilleri fikirler üretip,
yasa önerilerinde bulunmamakta; meclise getirilen yasa tasarılarını da her zaman kendi
partilerinin görüşü doğrultusunda oylamaktadırlar. Buna karşılık başkanlık sisteminde başkan
parlamentonun güvenine dayanmamaktadır. Parlamenterler başkanın istediği yasayı
yapmasalar da başkanın kabinesi dağılmayacaktır. Güçlerin katı ayrılığı da var olduğu için
yasa yapma inisiyatifi hâlen parlamentoda olmaktadır. “Blondel’in araştırmasına göre kural
koyma işlevinin yaklaşık üçte birinin hâlâ Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin ayrıcalığı
olduğunu, İngiliz parlamentosunun veya Batı Avrupa parlamentolarının çoğunun, kural
koymanın belki yüzde 4 veya 5’inden fazlasını ellerinde bulundurmadıklarını
belirtmektedir.”45
İstatistiksel olarak görüleceği üzere parlamenter sistemde istikrarlı bir
çoğunluğa sahip disiplinli bir parti hükümeti kurmuş ise parlamento yürütme organını
denetleyemediği gibi asli işlevi olan yasa yapma faaliyetini de yerine getirememektedir çünkü
o işi de yürütme organı üstlenmektedir. Buna karşılık başkanlık sisteminde parlamento
yasama faaliyetini kendi uhdesinde tutma noktasında daha başarılı olmuştur.
Başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre temsilcilerden hesap sorulabilirliği
artırıp artırmadığı konusunda da tartışmalar vardır. Bir görüşe göre başkan halk tarafından tek
olarak görüldüğü için, yürütme organının şahsında tecessüm ettiği şahıs olarak ve kabine
üyelerini de mutlak takdir yetkisiyle seçtiği için başkan her şeyden tek sorumlu olmaktadır.
Bu durumda hesap sorulabilirlik artmaktadır. Çünkü halk sorumlunun kim olduğunu
bilmektedir ve bir sonraki seçimlerde ona oy vermeyebilir.46
Buna karşı olan görüşe göre
kuvvetlerin katı ayrılığı hesap sorulabilirliği azaltmaktadır.47
Uluşahin’e göre başkanlık
sistemi hesap sorulabilirlik düzeyini açık şekilde düşürmektedir. Başkan siyasi programını
gerçekleştirmek için öngördüğü yasaları parlamentodan çıkarmaya çalıştığında parlamento
aksi bir tavır takınır ve başkanı engellerse başkan kendisini parlamentonun yasaları yapmadığı
ve kendisine ket vurduğu gerekçesiyle savunabilir. Bu durumda ülkenin kötü yönetiminin
sorumluluğu parlamento ile başkan arasında bölüşülmektedir. Parlamenter sistemde kötü
yönetimin sorumluluğu hükümet partisi veya partilerine yönelir. Çünkü hem mecliste
çoğunlukturlar hem de yürütme görevini onlar ifa etmektedirler. Buna karşılık başkanlık
45
Jean Blondel, An Introduction to Comparative Government, Londra, Weidenfeld and Nicholson, 1969, s. 355,356; aktaran Uluşahin, s. 150
46 s.151
47 s. 152
sisteminde disiplinsiz parti örgütlenmesi vardır ve bir başkan başarısız olduğunda ya o başkan
seçimi kazanamamakta veya zaten ikinci dönemi bitmiş olduğu için aday olamamaktadır.48
Bu argümanlar doğru olmasına rağmen başkanlık sisteminde hesap sorulabilirlik düzeyinin
sorun yaratacak kadar düşük olduğu görüşüne katılmıyorum. Çünkü demokratik sistemlerde
siyasal sorumluluk asıl olarak seçimde halktan düşük oy almakla cezalandırılır. Bununla
birlikte parlamenter sistemde yasama organının kötü yönetim sergileyen hükümeti
düşürebilme ihtimali vardır ancak hükümet mecliste çoğunluk olduğu için bu ihtimal de pek
mümkün olmamaktadır. Öyleyse parlamenter sistemin hesap verilebilirliğini artıran tek
ihtimal gerçekten yozlaşmış veya kötü yönetim sergileyen bir hükümetin kendi partisi
içerisinde veya koalisyonunda kırılma yaşanması ve böylece hükümetin düşürülmesidir.
Demokratiklik seviyesi konusunda bir diğer mesele başkanlık sisteminin toplam
sıfırlı bir oyun olmasıdır. Başkan çoğunluğun oyunu aldıktan sonra başka hiçbir kişi veya
kuruma bağlı olmadan tek başına yürütme erkini kullanır. Hâlbuki parlamenter sistemde bir
parti tek başına iktidara gelememişse koalisyon hükümeti kurulur ve farklı görüşlerdeki
insanlar yürütme organını oluşturur. Tek parti iktidarında dahi o partinin içerisinde var olan
parti içi demokrasi ülkenin demokratiklik seviyesine katkıda bulunabilir. Bu sebeplerle
başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre daha çoğulcu bir yönetim biçimi olduğu görüşü
hâkimdir.49
BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN SAPMALAR VE BU SAPMALARIN
SİSTEMİN İŞLEYİŞİ ÜZERİNDEN ETKİLERİ
Uluşahin başkanlık sisteminden sapmaları üç derecede incelemiştir. 1. derece
sapmalar yürütme ile yasama organının ilişkilerini başkanlık sisteminden tamamen çıkacak
şekilde düzenlemişlerdir. 2. derece sapmalar saf başkanlık sisteminden sapmalardır ancak
sistemi başkanlık sistemi olmaktan çıkarmamaktadırlar. 3. derece sapmalar sistem içi
sapmalardır, saf başkanlık sisteminin temel niteliklerine zarar vermemektedir.50
Saf başkanlık sistemi tek adam sistemidir. Yürütme organı bir kişiden değil de bir
kabineden oluşursa kolejyal yürütme organı oluşur. Yürütme organı yasamaya dayanmadığı
ve yasamaya karşı sorumlu olmadığı müddetçe bu sistem başkanlık sistemidir.51
Kolejyal
hükümetin olduğu bir başkanlık sistemi Uruguay’da 1918-1934 arasında denenmiştir, bu
sistemde başkanın yetkileri kamu düzeni, güvenlik, dış ilişkilerle sınırlanmıştı. 9 üyeli Milli
48
s. 155 49
s. 125, 126 50
s. 163, 164 51
s. 165
İdare Konseyi de kolektif sorumluluğa sahip olup bakanlar kurulunun işlevini yerine
getirmekteydi. 1934 Anayasa değişikliği ile tek kişilik başkanlık sistemine geri dönülmüştür.
Uruguay’da 1952 yılında 9 kişilik bir yürütme organı oluşturulmuştur. 6 üye birinci partiden
üç üye ise ikinci partiden gelmekteydi. Uruguay bu dönemde anayasal tarihinin en zayıf
devlet başkanlığı dönemini yaşamıştır.52
Kıbrıs’ta da etnik kökene bağlı olarak yürütme
organı bölünmüştür.53
İki sistem de istikrarlı olamamıştır.
Başkan’ın yasama meclisi tarafından seçilmesi ihtimalinde eğer başkanlık seçimi
yapılmasına rağmen salt çoğunluk çıkmazsa meclisin bir adayı başkan ilan etmesi söz
konusudur. Şili’de birinci aday yüzde kaç oy alırsa alsın teamül olarak meclis en çok oy alan
adayı başkan olarak seçer. Böylece bu sistemde başkanın demokratik meşruiyeti %50’ye
dayanmadığı için düşüktür ancak bu üçüncü derece bir sapmadır ve saf başkanlık sistemi
sayılabilir. Buna karşılık Bolivya’da başkanlık seçiminde en fazla oy alan 3 adaydan biri
meclis tarafından serbestçe seçilerek başkan ilan edilir. Durum böyle olunca yasama
organındaki gruplaşmalarda, çıkarılacak yasalarda, başkanın oluşturacağı kabine üyeleri
üzerinde pazarlıklar ve koalisyonlar yapılmaktadır.54
Bolivya örneği başkanın yürütme
organını tek başına, serbestçe oluşturması ve bu görevi ifa etmesine fiili sınırlar getirdiği için
2. derece bir sapmadır.
Başkanın yasama meclisini fesih yetkisi kuvvetler ayrılığı ilkesinden önemli bir
sapma teşkil ettiği için, bir sistem içi sapma olmasına karşılık; yasama meclisinin yürütmeyi
görevden uzaklaştırabilme yetkisi başkanlık sisteminden çıkmaya yol açan esaslı bir
sapmadır.55
YENİ BİR BAŞKANLIK ÖNERİSİ:
DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK
“Sartori’ye göre, başkanlık sistemi ve parlamenter sistem, birincisinde sistemin
motorunun başkan, ikincisinde parlamento olduğu tek motorlu mekanizmalardır. Çift motorlu
bir mekanizma olan yarı başkanlık sistemi ise, aynı anda işleyen motorlarının zıt yönlere
çekmesi tehlikesini içermesi nedeniyle sorunludur. Öyleyse, motorları aynı anda değil de
sırayla ateşlenen bir çift motor sistemi düşünülebilir.”56
Sartori’nin önerdiği sistem özetle
şudur: Sistem esasında parlamenter sistemdir. Seçimler yapılır, hükümet kurulur ve hükümet
yasama organına dayandığı gibi ona karşı siyasi olarak sorumludur. Sistem parlamenter
52
s. 167, 168,169 53
s. 169 54
s. 176, 177, 178 55
s. 182 56
s. 198
sistemin kurallarına göre işler. Yürütme organı parlamenter sistemin kuralları sebebiyle
başarısızlığa uğrarsa, sistem kilitlenirse, istikrarsız hükümetler oluşursa Anayasa’da
öngörülen koşulları sağlaması şartıyla “güçlü” bir başkanlık mekanizması devreye girecektir.
Böylece Anayasal çerçeve dahilinde geçici olarak parlamenter sistemden başkanlık sistemine
geçilecektir. Başkan yasama organına dayanmadan hükümet kuracaktır ve yasamanın
güvensizlik oyuyla düşürülemeyecektir. Bu başkanlık yetkileri geçici olarak verilmektedir.
Şöyle ki; eğer yasama dönemi 4 yıl ise 2 yıllık, 5 yılsa 2,5 yıllık veya herhalde yeni yasama
seçimlerinde yetkiler düşmektedir.57
Olağanüstü başkanlık yetkilerinin sistemi içine girdiği
darboğazdan çıkarmak üzere geçici olarak verilmesi Roma hukukundaki geçici diktatörlük
yetkilerine benzemektedir. Sartori’nin sisteminde asıl sistem parlamenter sistemdir. Sistem
parlamenter sistemin kurallarına göre işler, böylece hükümet kurulur. Buna karşılık istikrarlı
bir yönetim kurulamıyorsa, hükümetlerin ömürleri çok kısaysa olağanüstü döneme
geçilecektir ve sınırları belirli bir süre boyunca başkan yasama organının güvenine
dayanmadan hükümet kuracak, yürütme erkini kullanacaktır.58
Sartori’nin bu sistemi
modelleştirmesinin nedeni parlamenter sistemin çoğulculuğa daha açık olduğunu
düşünmesine rağmen hükümetlerin kurulamadığı veya koalisyon hükümetleri nedeniyle
ülkenin yönetilemediği veya hükümet ömrünün çok kısa olduğu durumlara bir çözüm
getirmek istemesidir. Yani Sartori’ye göre parlamenter sistem demokrasi açısından daha
uygun gözükmesine rağmen yasama organının durumunun hem hükümetin oluşumunu hem
de hükümetin kaderini kimi zaman olumsuz etkileyebileceği varsayımıdır. Bu durumda
başkana düşme tehlikesi olmayan belirli bir süre verilirse başkan yürütme görevini gereği gibi
yerine getirebilmek için daha müsait bir ortam bulacaktır. Sonuç olarak Sartori başkanlık
sisteminin daha güçlü, etkili ve tıkanıklıkları çözen bir model olarak görmektedir.
Uluşahin tamamen karşı görüştedir. Başkanlık sisteminde güçlerin katı ayrılığı söz
konusu olduğu için yasama ile yürütmenin ilişkileri daha kısıtlıdır ve bu yüzden sistemin
tıkanma ihtimali daha fazla olduğu gibi başkanlık sisteminde tıkanıklıkları çözecek bir
mekanizma da yoktur o yüzden birçok ülkede demokratik olmayan yollarla bu tıkanıklıklar
aşılmaktadır, demokratik rejime ara verilmektedir. Bu yüzden dönüşümlü bir sistem
kurulacaksa dahi “ana motor başkanlık olup, sistemin tıkanması halinde parlamentarizmin
devreye girdiği bir sistem kendi içinde daha tutarlı olabilirdi. Çünkü, başkanlık sistemi için
kilitlenmeler (rejim istikrarsızlığı), parlamenter sistemdeki tıkanıklığa (hükümet
57
s.198, 199, 200 58
s. 202
istikrarsızlığı) oranla daha hayati bir meseledir.”59
Hatırlanacağı üzere Uluşahin başkanlık
sisteminin daha güçlü bir yönetim oluşturacağı iddiasını da kabul etmemektedir. İstikrarlı bir
çoğunluğa sahip tek parti iktidarının parlamenter sistem içerisinde gayet güçlü bir yönetim
kuracağı görüşündedir.
59
s. 204