+ All Categories
Home > Documents > SAO PAOLO BİLDİRGESİ (1)

SAO PAOLO BİLDİRGESİ (1)

Date post: 02-Dec-2023
Category:
Upload: independent
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
43
Enver Şenbayram Burhan Zorlu Beykan İstanbullu Cem Şakar SAO PAOLO BİLDİRGESİ Çevre Kirliliğine İlişkin Duyuru
Transcript

Enver ŞenbayramBurhan Zorlu

Beykan İstanbulluCem Şakar

SAO PAOLO BİLDİRGESİÇevre Kirliliğine İlişkin Duyuru

Öndeyiş:1976'da Sao Paolo'da topladığı bilimsel

konferansta kirlilik sorunlarını tartışan Dünya Tabipler Birliği, insan ile çevresi arasındaki ekolojik dengenin önemi üzerinde durmakta ve ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişmeyi yürüttükleri gibi, kendi çevrelerinin niteliğini de geliştirecek adımlar atmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Kirlilik sorunu, yalnızca ortamın yaşanırlığını ve güzelliğini etkilemekte kalmamakta, bu ortamda yaşayan insanların sağlık varlığı için giderek büyüyen bir gözdağı da oluşturmaktadır. Bu nedenle hekimler, kirliliğe bağlı hastalıklardan korunmada büyük bir rol oynamalıdırlar.

Tanımlama:Çevre kirliliği, insanların, gerek bilinçli biçimde, gerekse kusur ya

da bilgisizliğe bağlı olarak, doğal çevreyi bozan ya da bulaştıran eylemlerinin sonuçları olarak tanımlanabilir. Örneğin kimyasal atıkların sorumsuzca çevreye salınması insan yaşamı için temel olan suyun geldiği yer olan su yataklarının düzeltilemez biçimde kirlenmesine yol açabilir. Kimi olumsuz fiziksel etkenler, iyonize radyasyon ve krom, asbest ya da tütünün içindekiler gibi bir kısım kimyasal maddeler, bu etkenlerle karşılaşan kişilerde ortaya çıkan kanserlerle ve ölümle sonuçlanan ya da sakat bırakan başka hastalıklarla bağlantılıdırlar. Sonraki kuşaklarda görülen doğumsal ya da gelişimsel bozukluklar da bu hastalıklar arasında yer almaktadır. Bu tip etkenlerle karşılaşmanın denetlenmesiyle kişilerin sağlığı ve yaşam süresi üzerinde olumlu bir etki sağlanabilir. Bu nedenler, evde, okulda, işyerinde, kısacası her yerde olumsuz fizik etkenlerin ortadan kaldırılmasına çok büyük bir öncelik tanınmalıdır.

Mikrobiyolojik ve kimyasal etkenler, işçilerin ve genel nüfusun sağlığını belirgin şekilde ve olumsuz yönde etkileyebilir. Mikrobiyolojik etkenler, onlarca yıldır kaydedilen deneyimlerin gösterdiği gibi, bulaşıcı hastalıklara yol açabilirler. Kimyasal maddeler, bulaşıcı olmayan tehlikelere neden olabilirler. Besin maddelerini yiyenlerin yalnızca zararlı mikrobiyolojik etkenler ile değil, aynı zamanda besin üretimini arttırmakta kullanılan tarımsal maddeler ile besinleri saklamakta kullanılan ve gü- venilir olmayan katkı maddeleriyle de karşılaşmalarını en aza indirmek, besin üretimi ve dağıtımıyla uğraşan kişilerin sorumluluğundadır.

Sorunun Başlıkları:-Azot oksitler, fotokimyasal oksidanlar, hidrokarbonlar, sülfür dioksit,

kurşun ve çevre havasında bulunan kimi parçacıklardan oluşan hava kirliliği. Bu maddeler, çocuklarda ve yetişkinlerde olumsuz patofizyolojik etkiler yaptıkları gibi bitkilere ve canlılara da zarar verebilirler.

-Yeterince arıtılmamış insan atıklarıyla, tarımsal ve endüstriyel atıkların sulara bo- şaltılmasına bağlı olarak ortaya çıkan su kirliliği. Bu atıklar içme suyunu, virüsler, bakteriler ve öteki infeksiyöz mikroorganizmalarla, inorganik ve organik kimyasal maddelerle ve radyoaktif maddelerle bulaştırırlar. Su kirliliği, aynı zamanda dinlenme yerlerinin ve ticari balıkçılık kaynaklarının azalmasıyla da sonuçlanır.

-Yığıldığı yerlerde hem kemiricilerin ve böceklerin birikmesine yol açan, hem de hava ve suyun niteliğini bozan katı çöpler; bu çöpler aynı zamanda çevrelerine zehirli maddeler yayabilirler.

-Endüstriyel kaynakların, ulaştırma araçlarının, ses yükselticilerin ya da başka kaynakların ortaya çıkardığı aşırı düzeyde sesler, sürekli işitme kaybına, başka patofizyolojik etkilere ve duygusal bozukluklara yol açabilirler.

ÇEVRE ETİĞİ

Çevre Etiği Nedir?

Genel olarak çevre etiği, insanlar ile doğal çevre arasındaki ahlaki ilişkilerin sistemli olarak incelenmesidir.

Ekosistemi oluşturan tüm varlıkların uyum ve işbirliği içinde var olabileceği bir yaşam etiğinin temelini oluşturmaktadır.

Çevre Etiğinin Ortaya ÇıkışıÇevre etiği açısından anlamlı olan en

eski gelenek Aristotales’e kadar dayanır.O’na göre her nesnenin bir işlevi vardır ve bu

işlev yerine getirilmelidir. Çevre etiği ya da çevreci etikler olarak

adlandırılabilecek etik kuramlar, 20.yüzyılın başlarından itibaren ortaya çıkmıştır.

Çevre Etiği YaklaşımlarıEtik düşünürleri çevre ile ilgili genel

anlamda iki değer tanımlar;

1. Bir canlının ya da doğal nesnenin bize faydası olduğu için değerli olması

2. Bir varlığın insana faydası olsun veya olmasın, kendine özgü bir değeri olması

Çevre Sorunlarının Temeli

Çevre yıkımlarının, doğal tahribatın merkezinde insan vardır.

Sorunların sebebi farklı görüşlerle ifade edilse de genel olarak şu formülle özetlenebilir;

I=PATBuna göre, çevresel etki (I), nüfusa (P),

tüketime ve bolluğa(A) ve teknolojiye (T) bağlıdır.

ÇEVRESEL SORUNLAR

Hızla artan dünya nüfusuPlansız sanayileşme Sağlıksız kentleşme, Nükleer denemeler, Bölgesel savaşlar, Tarım ilaçları, yapay gübreler Kimyasal maddelerin kullanımı

Yapılan araştırmalar dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin % 50 'sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır.

ÖRNEKLER- ÇERNOBİL- BHOPAL FELAKETİ- KUVEYT PETROL YANGINLARI- LOVE KANAL- EXXON VALDEZ- ARAL DENİZİ- SEVESO FELAKETİ

ÇERNOBİL26 Nisan 1986 tarihinde Ukrayna’daki

Çernobil nükleer santralindeki reaktörlerden birinde patlama meydana geldi. Yaşanan nükleer çekirdek erimesi nedeniyle atmosfere karışan radyasyon, Hiroşima ve Nagazaki atom bombalarının geride bıraktığından daha fazlaydı. Radyoaktif serpinti batıya yayılarak, Sovyet Rusya üzerinden Avrupa’ya yöneldi. O günden bu yana, binlerce çocuğa tiroid kanseri teşhisi konulurken, santralin çevresindeki 32 kilometrelik alan girişi yasak bölge ilan edildi.

https://www.youtube.com/watch?v=GwWsk1K6aqE

http://www.kuzeyormanlari.org/wp-content/uploads/2015/04/caral.jpg

BHOPAL12 Aralık 1984 günü, gece yarısı civarında

ABD’nin Union Carbide böcek ilacı firmasının Hindistan’ın Bhopal kentindeki fabrikasında yaşanan kaza, 45 ton zehirli gazın atmosfere sızmasına neden oldu. Birkaç saat içinde binlerce insan hayatını kaybetti. Felaketi takip eden aylarda yaşanan ölümler ile hayatını kaybeden insan sayısı 15 bini buldu. Sızıntıdan dolayı yaklaşık yarım milyon insan körlük, organ yetmezliği ve sakatlık gibi sağlık sorunlarıyla karşılaştı. Ayrıca bölgede dünyaya gelen birçok sakat doğum vakası görüldü.

EXXON VALDEZ24 Mart 1989 günü, Exxon Valdez petrol

tankeri ABD’nin Alaska eyaletindeki Prens William Koyu’nda kayalara oturdu. Sonuç olarak 40.9 milyon litre petrol soğuk sulara karıştı. Sızıntı bir süre sonra 800 kilometrelik bir alana yayıldı ve binlerce kilometrelik kıyı şeridini etkiledi. Binlerce kuş, balık, fok, su samuru, 11 binden fazla insan ve 1,000 teknenin temizleme çalışmalarına karşın telef oldu. Exxon Valdez, ABD tarihinde bugüne dek görülen en büyük petrol sızıntısı faciası kabul edilse de, bugün Meksika Körfezi’nde yaşanan petrol sızıntısı onu bile geride bırakabilir.

BİYOETİKBiyoetik, tıp ve biyoloji alanında ortaya

çıkan yeniliklerin, çeşitli teknolojik gelişmelere bağlı olan bilimsel sonuçların, etik düzlemde meydana getirdiği kapsamlı sorunların irdelenmesi üzerinden gelişen etik alanı ya da bölümüdür. Kelime anlamı olarak "canlı etiği" olarak da anlaşılır. Dolayısıyla biyoetik tüm bir yaşamı konu edinen etik tartışmadır.

  Biyoetik kelimesi ilk kez 1970’lerin hemen başında ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Bu kelimeyi ilk kullanan Wisconsin Universitesinden biyolog ve kanser araştırmacısı olan Van Rensselaer Potter olmuştur. Georgetown üniversitesinden Andre Hellegers ise “biyoetik” kelimesi altında bir alanın kurumsallaşması ve akademik bir alana dönüşmesinde öncülük yapmıştır. Her ikisinin, kelimelere yüklediği anlam küçük farklılıklar taşısa da genel olarak o zaman anlaşılan şey “biyoetiğin” canlı bilimleri ile insan değerler sisteminin bir kombinasyonunu oluşturmasıdır. (1)

Biyoetikle ilgili sorularBu noktada belli başlı soruları şöyle

belirtmek mümkün;"Ne yapılmalıdır? Neye nereye kadar izin

verilebilir? Yapılması mümkün olan her şey yapılmalı mıdır, yoksa bir sınırlama getirilecek midir?Nasıl?"

"Başka sorularsa bu verilecek kararların temellendirilmesiyle ilgilidir. Gerekli olan ile olmayan, izin verilebilir olan ile olmayan arasındaki sınır nasıl temellendirilebilir? Neyin yasaklanması nasıl temellendirilecektir? Ya da yapılaması mümkün olana izin vermek nasıl temellendirilecektir.

Bu sorular biyoetiğin neden belirli bir alanla sınırlı bir sorun içermediğini de göstermektedir. Ve neden bu sorunlar üzerinde tek başına belirli bir çevrenin tartışmasının anlamlı olmadığını da göstermektedir.

Değişimin iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğuna karar vermek, neyin nereye kadar ne şekilde savunulabileceğine dair temel sorular sormak ve yanıtlar üretmek biyoetiğin sorun alanları içindedir.

KYOTO PROTOKOLÜKyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların

salımlarını (emisyon) kısmak üzere sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşma.

Sera etkisi yaratan gazlar, kısmi de olsa, küresel ısınmanın, yani küresel ısının yeryüzündeki hayatı tehdit edecek derecede artmasının nedenleri arasında gösteriliyor.

1997 yılında oluşturulan protokol, 1992'de imzalanan bir çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı basın bildirisine göre:

“Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını 1990 yılına göre %5.2 azaltmalarını öngören bir anlaşmadır (protokolün uygulanmaması durumunda 2010 yılı salım tahminleri dikkate alınırsa bu, %29'luk bir azalmaya karşılık gelmektedir). Amaç altı sera gazının – karbon dioksit, metan, nitröz oksit, kükürt heksaflorür, HFC'ler ve PFC'ler – 2008-2012 arası beş yıllık ortalama salım değerlerini azaltmaktır. 

Kyoto Protokolü şu anda yeryüzündeki 160 ülkeyi ve sera gazı salımının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Sözleşmeye göre;

Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek,

Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,

Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak,

Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek,

Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak,

Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek,

Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,

Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak,

Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır.

AMAÇLARKyoto Protokolü'ndeki amaç, “atmosferdeki

sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak”tır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2010 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir. Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.

  İmzalayan ve onaylayanlar  Yalnız imzalayanlar  İmzalama sürecinde olanlar.

  İmzalayan; fakat anlaşmayı onaylamayan[1]

  İmzalayan; fakat daha sonra çekilenler  İmzalamayanlar.

Kyoto Protokolü'ne katılım:

EN BÜYÜK KARBON ÜRETİCİLERİ1. ABD %23,6

(AB %15,3)2. Çin %13,83. Rusya %6,74. Japonya %4,55. Hindistan %4,36. Almanya %3,47. Kanada %2,58. Britanya %2,29. İtalya %1,910. Fransa %1,911. Avustralya %1,812. Güney Kore %1,5

İklim Değişikliğine Neler Neden Oluyor?

World Energy 1850-2000

050

100150200250300350400450500

1850 1875 1900 1925 1950 1975 2000

Year

EJ/

year

GasOilCoalNuclearHydro +Biomass

İklim Değişikliğine Neler Neden Oluyor?Enerji Elde Ediş Yollarımız

Kömürlü Termik santrallarDoğalgaz SantrallarıDiğer fosil yakıtla elektrik üretimi

Ulaşım Biçimimiz (petrole bağımlılık %97)Otomobiller

2005 - 750 milyon 2030 - 1 milyar 200 milyonOtobüslerKamyonlarUçaklar %3 - %5 (AB) en hızlı artış

İklim Değişikliğine Neler Neden Oluyor?Sanayi, Fabrikalar

Çimento Fabrikalarıİnşaat Sektörü

Petrokimya Tesisleri, RafinerilerDemir Çelik EndüstrisiKimya Sanayi

Endüstriyel Tarım ve Hayvancılık

Küresel TicaretÜlkeler arasındaki eşitsizlikleri arttırıp

insanların ucuz iş gücü olarak daha fazla sömürülmesine neden oluyor

Petrole dayalı deniz ve havayolu taşımacılığını arttırıyor

TurizmSavaş!

Silah sanayiSavaş için harcanan petrol vb.

BİZ!Kullandığımız Elektrikli Cihazlar

Elektrikli ev aletleriBilgisayar, Televizyon, Buzdolabı vs.

OtomobillerimizIsınma ve Aydınlatma

Tüm Evsel Isınma BiçimleriEvsel ve Sokak Aydınlatması

Beslenme Biçimimiz

Kyoto Protokolü ve Türkiye2004 yılında BMİDÇS'ye taraf olan ancak

uzun süre Kyoto Protokolü'nü imzalamayan Türkiye 30 Mayıs 2008'de Protokolü imzalayacağını resmen açıklamıştır.

Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı 05.02.2009 tarihinde, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. 

Türkiye'nin kişi başı sera gazı salınımı 5,9 ton'dur. Bu oran OECD ortalamasının 1/3'ü, Avrupa Birliği ortalamasının 1/2'si kadardır. Türkiye'nin küresel ısınmaya katkısı son 150 yılda %0,04 oranındadır. 1990 yılında 187 milyon ton sera gazı salınmı, 2009 yılında 370 milyon tona çıkmıştır. Günümüzde enerjisinin %20'sini yenilenebilir enerjiden elde eden Türkiye 2023'te bu oranı %30'a çıkartmayı hedeflemektedir[5].

KYOTO PROTOKOLÜ’NÜN ÖZÜKüresel ısınmanın durdurulmasının yolu

olarak sera gazı emisyonlarının azaltılmasının kabulü

Sera gazı indirimini bir yılı baz, bir yılı hedef yıl alarak rakamsal hedefe bağlaması

Sera gazı indiriminde hedefin toplam emisyon azaltımı olması

Ortak ve farklılaşmış sorumlululuk ilkesi

https://www.youtube.com/watch?v=jzyuze9MgNQ


Recommended