+ All Categories
Home > Documents > TÜRKÇEDE KURALLI SÖZCÜK UYDURMA YÖNTEMİ OLARAK ‘SÖZDİZİMBİRİM’

TÜRKÇEDE KURALLI SÖZCÜK UYDURMA YÖNTEMİ OLARAK ‘SÖZDİZİMBİRİM’

Date post: 16-Nov-2023
Category:
Upload: cumhuriyet
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
13
Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri 101 TÜRKÇEDE KURALLI SÖZCÜK UYDURMA YÖNTEMİ OLARAK ‘SÖZDİZİMBİRİM’ H. İbrahim DELİCE 2 ÖZET Türkçe de diğer diller gibi doğal bir şekilde sözcük üretmektedir. Üretilen bu doğal sözcükler, dış gerçekliği temsil etmesi hasebiyle ya somut isim ya soyut isim ya eylem ismi ya da isim ve fiilleri cümle düzeyinde bağdaştırmak amaçlı ‘sözdizimbirimler’den oluşmaktadır. Soyut isim, somut isim, fiil ve sözdizimbirim kavramları daha önceden yapılmış bir sözcüğe yaslanmadan karşılanacaksa nedensiz bir adlandırma yapılmış olacaktır. Nedensiz adlandırmalar, zaten bir uydurmadır; dolayısıyla, bu tür uydurmalar için “Bu sözcük, neden bu seslerden oluşuyor?” sorusu sorulamaz ve nedeni üzerine tartışma yapılamaz. Soyut isim, somut isim, fiil ve sözdizimbirim kavramları daha önceden yapılmış bir sözcüğe yaslanarak karşılanacaksa nedenli bir adlandırma yapılmış olacaktır. Gövde, türemiş ve birleşik terimleri ile ifade ettiğimiz bu nedenli adlandırmaların taban + ek, taban + taban sorgulaması yapılabilir ve üzerine tartışmak mümkün olabilir. Türkçe için hazırlanan sözlüklerde nedensiz ve nedenli adlandırma türlerinden birine giren bu sözcükler, -doğal olarak- sözlüklerde maddebaşı olmakta ve bu durum tüm dünya dilleri için geçerli görünmektedir. Türkçenin diğer dünya dillerinden sözcük oluşturma yönünden ayrılan bir tarafı mevcuttur; ki, bunun adı şimdiye kadar konmamıştır. Dolayısıyla, ek mi sözcük mü olduğu üzerine dilcilerin kaygılarını çalışmalarında sezebilmek mümkündür. Hatta, bu tür ikincil uydurmalardan hareketle Türkçenin ön ekli bir dil olduğu tezini ileri sürenler bile çıkabilmiştir. [Eski + püskü], [kalem + malem] ve [mos + mor] yapıları ile ortaya çıkan ve birincil uydurmadan kurallı olması nedeniyle ayrılan püskü, malem ve mos biçimbirimleri kurallı uydurma sözcükleri oluşturmaktadır. Bu tür uydurma sözcükler, sözlükbirim değil; sözdizimbirimdir ve sadece söz dizimi ile ortaya çıkar. Bu hâliyle, soyut isim, eylem ismi, isim ve fiilleri 2 Prof. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, [email protected]
Transcript

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

101

TÜRKÇEDE KURALLI SÖZCÜK UYDURMA YÖNTEMİ OLARAK ‘SÖZDİZİMBİRİM’

H. İbrahim DELİCE2

ÖZET

Türkçe de diğer diller gibi doğal bir şekilde sözcük üretmektedir. Üretilen bu doğal sözcükler, dış gerçekliği temsil etmesi hasebiyle ya somut isim ya soyut isim ya eylem ismi ya da isim ve fiilleri cümle düzeyinde bağdaştırmak amaçlı ‘sözdizimbirimler’den oluşmaktadır.

Soyut isim, somut isim, fiil ve sözdizimbirim kavramları daha önceden yapılmış bir sözcüğe yaslanmadan karşılanacaksa nedensiz bir adlandırma yapılmış olacaktır. Nedensiz adlandırmalar, zaten bir uydurmadır; dolayısıyla, bu tür uydurmalar için “Bu sözcük, neden bu seslerden oluşuyor?” sorusu sorulamaz ve nedeni üzerine tartışma yapılamaz. Soyut isim, somut isim, fiil ve sözdizimbirim kavramları daha önceden yapılmış bir sözcüğe yaslanarak karşılanacaksa nedenli bir adlandırma yapılmış olacaktır. Gövde, türemiş ve birleşik terimleri ile ifade ettiğimiz bu nedenli adlandırmaların taban + ek, taban + taban sorgulaması yapılabilir ve üzerine tartışmak mümkün olabilir.

Türkçe için hazırlanan sözlüklerde nedensiz ve nedenli adlandırma türlerinden birine giren bu sözcükler, -doğal olarak- sözlüklerde maddebaşı olmakta ve bu durum tüm dünya dilleri için geçerli görünmektedir.

Türkçenin diğer dünya dillerinden sözcük oluşturma yönünden ayrılan bir tarafı mevcuttur; ki, bunun adı şimdiye kadar konmamıştır. Dolayısıyla, ek mi sözcük mü olduğu üzerine dilcilerin kaygılarını çalışmalarında sezebilmek mümkündür. Hatta, bu tür ikincil uydurmalardan hareketle Türkçenin ön ekli bir dil olduğu tezini ileri sürenler bile çıkabilmiştir. [Eski + püskü], [kalem + malem] ve [mos + mor] yapıları ile ortaya çıkan ve birincil uydurmadan kurallı olması nedeniyle ayrılan püskü,

malem ve mos biçimbirimleri kurallı uydurma sözcükleri oluşturmaktadır. Bu tür uydurma sözcükler, sözlükbirim değil; sözdizimbirimdir ve sadece

söz dizimi ile ortaya çıkar. Bu hâliyle, soyut isim, eylem ismi, isim ve fiilleri

2Prof. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,

[email protected]

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

102

cümle düzeyinde bağdaştırmak amaçlı üretilen edatlara sözlüksel anlam içermesinden dolayı benzese de isim, zamir, sıfat ve zarflar yanında yine isim, zamir, sıfat ve zarf olarak kullanılabilir olmasından dolayı diğer sözdizimbirimlerden ayrılır.

Bu bildiride, sözcük üretim fabrikası gibi çalışan bu yapılar gerek biçim gerek anlam gerekse işlev itibariyle ele alınacak ve dil bilgisi içindeki yeri belirlenmeye çalışılacaktır.

Anahtar Sözcükler: dilbilgisel anlam, sözdizimbirim, sözlükbirim, sözlüksel anlam

GENERATION METHODS OF WORD IN TURKISH

‘LEXICAL SYNTAGMEME’

ABSTRACT

Turkish generates words in a natural way like another languages.

These nature words which is generated to represent outer reality are concrete

words, abstract words, verbal words or prepositions used in order to

reconcile nouns and verbs at the level of phrases.

If consepts of concrete words, abstract words, verbs and prepositions

are tackled whithout base a word which has been generated previously,

motivation will have been executed. Motivation is already a fabrication, thus

it couldnt be asked as “Why does this word consist of these sounds?” and it couldnt be discussed on its reason. If consepts of concrete words, abstract

words, verbs and prepositions are tackled basing a word which has been

formed previously, arbitrariness will have been executed. base+suffix,

base+base could be questionen on motivation which is expressed by stem,

derivation ve compound terms and it is posibble to discuss on them. These

words being motivated and unmotivated is naturally section in dictionary

prepared for Turkish and this case is valid for all language in the world.

Turkish parts from another languages in points of generating word

and it has not been mentioned yet.

Consequently, it is possible to sense the concerns of linguists in their

works about defining them as suffix or word. Moreover, ones could also put

forward that Turkish is language having prefix. püskü, malem and mos

morphemes which come out in Eski+püskü, kalem+malem and mos+mor structures and part from primary fabrications because of regularity are

regular fabrication words. This kind of fabrication words arent lexeme,

syntactic unit and they only come out by syntax. Altough they look like

prepositions used in order to reconcile abstract words, verbal words, noun

and verbs at the level of phrases owing to the fact that they have lexical

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

103

meaning, they part from prepositions owing to the fact that they could been

used with noun, pronoun, adjective and adverb.

In this work, these structures which function like a factory are

examined in point of form, meaning and function and it would be worked to

determine its importance in the grammar.

Keywords: grammatical meaning, lexical syntagmeme, lexeme,

lexical meaning

Gerçekliğin sembolik temsili olan tüm konuşma dillerinde olduğu gibi Türkçede de sözcükler, kendi doğal gerçekliği içinde üretilmektedir. Dil sistemlerinin öncesinde bir canlı türü olarak insanoğlunda zaten var olan ve

boğumsuz seslerin kullanıldığı ünlemler hariç tutulmak koşuluyla dil sistemi içinde boğumlu seslerin kullanımı ile bilinçli olarak üretilen dilin temel öğesi konumundaki sözcükler, Sözlüksel ve dilbilgisel olmak üzere iki genel başlık altında toplanabilir ve ünlemler de bu gruplardan birine dahil

edilebilir.

İnsanda doğal olarak var olan veya dil oluşturmak için belli sistematik içinde üretilen tüm sözcükler, Türkçede bir cümle bağlamı ile dizgenin yatay boyutu içinde birbirinden farklı isim, zamir, sıfat, zarf, asıl fiil, yardımcı fiil, edat, bağlaç, ünlem ve pekiştireç olmak üzere on değişik sözcük türü olarak karşımıza çıkmaktadır:

Bir sözcüğün somut bir şey veya soyut bir kavramı karşılamak olan üretiliş amacı ile cümle bağlamındaki kullanımı birbirine uygun veya eşdeğerde olursa o sözcüğün türü isimdir:

İsim Bir Rumeli türküsü kanat çırptı gümüş vazolarda (Canım, 2002, s. 26)

Somut bir şey veya soyut bir kavramı karşılamak olan ismin cümle bağlamında temsilini gerçekleştirmek için üretilmiş veya herhangi bir isim bu amaç için kullanılmışsa bu sözcüğün türü zamirdir:

Zamir Ağlasam duyarsınız beni sabaha kadar! (Canım, 2002, s. 25)

Somut bir şey veya soyut bir kavramı karşılamak amacıyla üretilmiş isimlerin cümle bağlamındaki kullanımı başka bir ismin belirten veya niteleyeni yönünde gerçekleşirse bu sözcüğün türü sıfattır:

Sıfat Üsküp kızı kıvrak belli / Beyaz tenli nârin elli / Al yanağı kara

benli âh! / Gördüm seni oldum deli (Canım, 2002, s. 22)

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

104

Bir sözcüğün somut bir şey veya soyut bir kavramı karşılamak olan üretiliş amacı doğrultusunda cümle bağlamındaki kullanımı asıl fiil, sıfat, zarf ve nadiren başka bir ismin kavram alanına sınır çizmek olursa bu sözcüğün türü zarftır:

Zarf

Erkenden yerleşik hayata geçenler de bulunmakla beraber,

atalarımız genel olarak göçebe idi, bu bir gerçek. Göçebeliğin ilkellik olduğunu zannedenler itiraz ediyorlar, ama biz öyle

düşünmüyoruz. Göçebelik ilkellik değil; kendine göre üstünlükleri olan farklı bir yaşama biçimidir. “Göçebenin

hayatı insan maharetinin bir zaferidir.” diyen Arnold Toynbee, bu yaşama biçiminin nasıl bir dayanıklılık, mücadele azmi ve teşkilatçılık dehası gerektirdiğini çok açık bir biçimde ifade etmiştir. [Beşir Ayvazoğlu, Güller Kitabı] (Canım, 2002, s. 75)

Özneye bağlı (kılış) veya özne olmaksızın kendiliğinden (oluş) gerçekleşmeye bağlı bir eylem veya hareketi temsil etmek için üretilmiş sözcüğün cümle bağlamındaki kullanımı bu üretiliş amacı ile uygun veya eşdeğerde olursa bu sözcüğün türü asıl fiildir:

Asıl

Fiil

Yıkıldım sıcacık kanım üstüne / isterim ki Bosna’nın Gülleri / damlasın yüzüme, / bu umutsuzluk değil hüzün / ellerinizi aradım / yoktunuz / işte toprağa koyuyorum canımı / bütün dünyaya inat gülümsüyorum.” [Ali Göçer, Kuşlar Çığlık Attı Ağaçlar Ürperdi Vurdular Balkan Kızını] (Canım, 2002, s. 177)

Özneye bağlı (kılış) veya özne olmaksızın kendiliğinden (oluş) gerçekleşmeye bağlı bir eylem veya hareketi temsil etmek için üretilmiş sözcüğün cümle bağlamındaki kullanımı ‘anlam boşanması’ ile bu amacın dışına çıkarılmış ve bir yabancı ismi, isim cümlesinin yüklemi yapmak ya da asıl fiile yüklem yapısı içinde değişik kip anlamları katmak için kullanılıyor ise bu sözcüğün türü yardımcı fiildir:

Yardımcı

Fiil

“Hazret-i Sultan Saltuk’u ziyaret eyledik / Çok şükür şimdi görüp Hakk’a ibadet eyledik” (Canım 2002, s. 26) “Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna / Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su” (Fuzuli)

Bir sözcüğün üretiliş veya kullanılış amacı, cümle bağlamında iki isim veya bir isimle fiil yahut fiilimsi kavramı arasında zaman, sebep, araç,

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

105

birliktelik, benzerlik gibi çeşitli anlam ilgileri kurmak için olursa bu sözcüğün türü edattır:

Edat

“Ey isimsiz mezarlar, taşsız mezarlar / Taşları yazısız mezarlar! / Eğilsem üstünüze bir söğüt dalı gibi / Ağlasam duyarsınız beni sabaha kadar!” (Canım, 2002, s. 26)

Bir sözcüğün üretiliş veya kullanılış amacı, cümle bağlamında iki biçimbirimi yahut yapı veya anlamca cümleleri birbirine bağlamak, bu yapıları birbiriyle çeşitli anlam ilgileri doğrultusunda ilişkilendirmek için kullanılırsa bu sözcüğün türü bağlaçtır:

Bağlaç

“Suyu belki de cennetten gelen bu sebiller, ya Esat Muhlis

Paşa’dan, ya Hasan Çelebi’den, ya da Koca Mustafa

Paşa’dan bir yadigardır bu şehri…” (Canım, 2002, s. 91)

Bir sözcüğün üretiliş veya kullanılış amacı, cümle bağlamında bir biçimbirimi yahut bir cümlenin öğeleriyle birlikte tüm cümlenin anlamını pekiştirmek için kullanılırsa bu sözcüğün türü pekiştireçtir:

Pekiştireç

Gözde tutar dumanları / Bak Şipka’nın Balkanları / Hâlâ

sızar al kanları / Ayrılmıştık otuz sene / İşte Şipka geldik

yine (Canım, 2002, s. 37) “Acep şu yerde var m'ola? / Şöyle garip bencileyin. / Bağrı

başlı, gözü yaşlı, Şöyle garip bencileyin.” (Yunus Emre)

Bir sözcüğün var oluş, üretiliş veya kullanılış amacı, boğumsuz seslerin kullanımı ile oluşturulan cümle bağlamında muhatabın dikkatini çekmek için seslenme, doğa seslerini taklit etme, insansı duygulanmaların karşılığı olma ve kabul veya ret ifadesi için kullanılma ise bu sözcüğün türü ünlemdir:

Ünlem

“Karşıyaka memleket / sesleniyorum Varna’dan / işitiyor

musun / Memet! Memet!” [Nâzım Hikmet] (Canım , 2002, s. 152)

“Yansın yansın aman şu Ohri’nin evler ah evleri / Yaktı beni

aman o yârimin gözleri aman sözleri” (Canım, s. 31) “Ey isimsiz mezarlar, taşsız mezarlar / Taşları yazısız

mezarlar! / Eğilsem üstünüze bir söğüt dalı gibi / Ağlasam

duyarsınız beni sabaha kadar!” (Canım, 2002, s. 26)

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

106

Cümle içinde on değişik kategori ile listeleyebildiğimiz sözcüklerin ontolojik varlıklarını cümle bağlamı olmaksızın gerçeklik düzlemleri boyutunda sorgulamak istediğimizde söz varlığında mevcut olan bütün sözcüklerin dayandığı beş ana temel gerçeklik vardır:

Bu temellerden birincisi, dil sistemlerinin oluşum öncesinde insanın hemen yaratılışı ile var olan ünlemlerdir. Ünlemlerin varlık sebebi, insanın dil oluşturma çaba ve gayretlerinin dışındadır. Gramerde ünlem diye adlandırılan sözcüklerin var oluşu Tanrısaldır. Bu açıdan “Ünlemler, insana yaratılışla birlikte yüklenmiş Tanrısal dilin en temel öğeleridir.” diyebiliriz. Ünlemlerin dil sisteminin içine girmeleri insanın üretim bilinci ile değil; kullanım bilinci iledir. Bir dil sistemi içindeki sözcükleri var oluş gerçekliği temellerine göre sınıflandırmamız icap ederse bu grup için “Dil Öncesi İnsansı Gerçeklik” başlığı kullanılabilir. Bu kategoride yer alacak ünlemler, dil sistemi içine var oluş gerçekliği ile girdiğinde de sözcük türü olarak ünlemdir ve sözcük olarak sözdizimbirimdir; ancak, cümleye “Oflamak

püflemek onun en önemli alışkanlığı idi.”, “Yüzüne bir şamar patlattı.” örneklerinde olduğu gibi genellikle dönüştürülerek sözlükbirim olarak cümleye katılmaktadır.

Bu temellerden ikincisi, taş, tuzluk, hanımeli gibi doğadaki varlığı kanıtlanabilir olan nesnelerin isimlendirmesidir; ki, bunların dildeki karşılığı somut isimdir. Dil sistemi içine girdiğinde sözcük türü olarak temsil ettiği şeylerin yerine kullanıldığında isim, bu isimlerin niteleme ve belirticisi olarak kullanıldığında fiil, fiilimsi, sıfat, zarf ve nadiren de isimlerin anlam alanlarını sınırlandırma amacıyla kullanılmaları durumunda zarf isimlendirmeleriyle kendilerine yer bulur; ki, bu tür kullanımları ile cümle içinde sınıfları sözlükbirim; bu grup sözcüklerin ait olduğu gerçeklik ise “Dil İçi Doğa Gerçekliği”dir.

Bu temellerden üçüncüsü, iyi, erdem, çirkin gibi insanın iç doğasında ortaya çıkan zihinsel ayırımları dile yansıtabilmek için betimlemeyi amaçlayan isimlendirmedir; ki, bunların dildeki karşılığı da soyut isimdir. Soyut isimler de aynen somut isimlerde olduğu gibi dil sistemi içine girdiğinde sözcük türü olarak temsil ettiği şeylerin yerine kullanıldığında isim, bu isimlerin niteleme ve belirticisi olarak kullanıldığında fiil, fiilimsi, sıfat, zarf ve nadiren de isimlerin anlam alanlarını sınırlandırma amacıyla kullanılmaları durumunda zarf olarak

kullanılır; ki, bu tür kullanımları ile cümle içinde bu sözcüklerin de sınıfı sözlükbirim; bu grup sözcüklerin ait olduğu gerçeklik ise “Dil İçi İnsan Gerçekliği”dir.

Bu temellerden dördüncüsü, yağmak, kaynamak, düşmek; koşmak, konuşmak, gitmek gibi doğadan, insandan veya doğa ve insan ilişkisinden ortaya çıkan eylemlerin adlandırılmasıdır; ki, bunların dildeki karşılığı oluş fiili veya kılış fiilidir. Oluş veya kılış fiilleri, dil sistemi içine girdiğinde

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

107

sözcük türü olarak asıl fiil ismiyle sözdizimi içinde yer alır; ki, bu tür kullanımları ile fiillerin de cümle içinde sınıfları sözlükbirim; bu grup sözcüklerin ait olduğu gerçeklik ise “Dil İçi İnsan ve Doğa Gerçekliği”dir.

Bu dört gerçekliğin temsili mahiyetindeki sözcüklerin varlık sebebi,

cümle veya iletişim bağlamı değildir. Bunlara tek başlarına hangi temsiliyet yüklenmişse yüklenmiş olan o temsiliyeti yerine getirebilme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla, bu tür sözcükleri sözlükbirim olarak adlandırmakta hiçbir sakınca yoktur.

Somut veya soyut bu temele dayanan isimlerin cümle içinde sıfat ve zarf diye isimlendirilen kullanımlarını da bu bağlam içinde düşünmek gerekecektir; çünkü, sıfat ve zarf, isimlerin temel anlam ekseninde kalmak koşuluyla cümle yapısı içindeki değişken kullanımlarını ifade etmektedir. Yani, varlık sebepleri cümleden bağımsızdır ve tek başlarına kendilerine yüklenmiş anlam alanlarını ifade kabiliyetine sahip sözcüklerdir.

Bu temellerden beşincisi, değişik anlamlarla tezahür eden iletişim gerçekliklerini isimlendirmektir; ki, cümle düzeyinde isim, sıfat, zarf ve fiilleri birbiriyle bağdaştırmak amaçlı sözlükbirimleri ve, çünkü, zira, ile gibi

bağlaç, yüklem olan fiile değişik kip ilgileri yüklemek için -ayaz-, -miş bulun-, -ecek ol- gibi yardımcı fiil, için, gibi, -A dek, -DAn beri gibi

sözcükler arasında değişik anlam ilgileri kurmaya yarayan çekim edatı, sözlükbirimlere duygu değeri katma, seslenme ekleme, tabiattaki sesleri dil düzeneğine yansıtma, tasdik anlamlandırması yapma gibi anlamları aktarmamıza yarayan ah, hey, hışt, he gibi ünlem ve belki, acaba, dahi gibi

söz veya sözcükleri pekiştirmeye yarayan pekiştirme edatı terimleriyle sınıflandırılan sözcüklerdir; ki, bu gerçekliğin temsili mahiyetindeki sözcüklerin varlık sebebi, “Cümle / İletişim Gerçekliği” bağlamıdır. Bu gruptaki sözcükleri ortaya çıkaran gerçeklik, sözlükbirimlerin çeşitli anlam ilgileriyle sözdizimi bağlamında bağdaştırılması zorunluluğudur. Bu tür sözcüklerin tek başlarına bir temsiliyet yetenekleri yoktur ve insan zihninde sözlükbirimler ile bağlam birlikteliği olmaksızın bir tasarım oluşturma gücü de yoktur. Dolayısıyla, bu tür sözcükleri sözdizimbirim olarak adlandırmak ve tek başlarına insan zihninde bir tasarım öğesi olan sözlükbirimlerden ayırmak yerinde ve faydalı olacaktır.

Tabi, bu durumda, sözlükbirim ve sözdizimbirim terimlerinin tartışılması ve anlamsal arka planlarının iyice aydınlatılıp netleştirilmesi gerekmektedir.

Terim sözlüklerinde sözdizimbirim yer almamaktadır. Sözlükbirim terimi ise İngilizce lexeme terimine denk gelecek şekilde dilbilgisi terimleri sözlüklerinde birbirine yakın bir tanım ve örneklendirmelerle şöyle ele alınmaktadır:

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

108

“Sözlükbirim: Bir tek anlambirimden oluşan sözlüksel birim: kış, kar, ev, oda, soba.” (Koç, 1992, s. 250).

“Sözlük Birimi: Genellikle bir tek anlam biriminden oluşan sözlük kelimesi. Ör. Dağ, deniz, güneş.” (Topaloğlu, 1989, s. 133).

“Sözlükbirim: Bir dilin anlam dizgesindeki en küçük ayırıcı birim; bir sözcüğün değişik biçimlerinin -örn. Gel, geliniz, geldi vb.- ortak paydası olarak kabul edilen ve sözlükte madde başı olarak gösterilen soyut birim.” (İmer vd. 2013, s. 236).

“Sözlükbirim: Bir sözcüğün çekimsel paradigmadaki bütün biçimlerini kapsayan soyut üst birim. Örneğin odam, odanız, odası; odada, odaya, odadan; odaydı, odaymış, odaysa … vb. sözcükler için ortak ve tek bir birimden söz edilebilir: ODA. Bu soyut birim sözlükbirimdir. Krş. sözcük biçim.” (Hengirmen 1999, s. 341).

“sözlükbirim: (dil.: biçimb.) Anlambirimin dilbilgisi ile ilgili bir nitelik taşımayan ve sözlükte yer alan türü. Eşanl. leksem." (Çotuksöken 2012, s. 195).

Sözlüklerdeki tanımları çoğaltmak mümkündür; ancak, hepsinde de söz varlığında yer alan her sözcüğü dilbilgisindeki çekimli hâllerinin dışındaki yalın şekli ile açımlamaya çalışacaktır; ki, yukarıya alınan örnekler

de bu durumu net bir şekilde göstermektedir.

Dilbilgisi terimleri sözlüklerinde yer almayan sözdizimbirim ise Türkçede var olan sözcüklerin var oluş ve gösterilenleri karşılama açısından tek başlarına var olabilen ve zihinde bir tasarım oluşturan sözlükbirimlerden ayrılmasını ve bu terim ile ifade edilen sözcüklerin dilbilgisel özelliklerini iyi betimlemek için bu bildirinin teklifi olarak ortaya çıkmaktadır.

Sözlüklerde maddebaşı olarak yer almayan ve sözcük üretminin temeli sayılabilecek listelediğimiz bu gerçekliklerden birine de uymayan var oluş gerekçesi olarak sözdizimbirim terimiyle nitelendirilebilecek gerçeklikle sözlükbirimlerin yanında yer alan (eski) püskü, (eğri) büğrü; (kalem) malem, (adam) madam, (çanta) manta; mos(mor), kap(kara), çırıl (çıplak) gibi sözcüklerin ontolojik varlıklarının belirlenmesi ve kategorize edilmesi çözümlenmesi gereken önemli bir dil meselesi durumundadır.

Kalem malem ikilemesinde bu ayırımı aslında gramatikal olarak değilse bile pragmatik olarak yapmaktayız. Kalem ile malemin kavramsal

alanları birbirinden farklıdır. Kalem bir sözlükbirimdir ve ontolojik grubu Dil İçi Doğa Gerçekliğidir. Malem ise kalem gibi bir sözlükbirim değildir; çünkü, bu grup sözcükler, tek başına bir gerçekliğin üyesi olamaz. Anlamsal varlığı, sözlükbirim yanında ortaya çıkmaktadır. Püskü; malem, madam; mos; kap, çırıl gibi sözcükler tek başına kavram ve anlam alanı olanı olmayan sözdizimbirimsel birer sözcüktür. Dolayısıyla, kavram alanı,

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

109

yanında kullanıldığı sözlükbirimlerle ortaya çıkan ve birlikte kullanıldığı sözlükbirimden farklı olan bu iki sözcüğün dilbilgisel olarak da farklı terimlerle birbirinden ayrılması gerekir; ki, bu ayırım tam da kalemin sözlükbirim olması; malemin de sözdizimbirim olması ile gerçekleştirilebilir.

Sonuç olarak bir dilin söz varlığını oluşturan sözcükler var oluş nedenlerine göre ya somut isim ya soyut isim ya oluş bildiren eylem ismi ya kılış bildiren eylem ismi şeklinde cümle kurgusuna ihtiyaç duymaksızın ortaya çıkan sözlükbirimlerden ya da bu sözlükbirimleri cümle kurgusu içinde bağdaştırmak için ortaya çıkarılan sözdizimbirimlerden oluşmaktadır.

Sözlükbirim ve sözdizimbirim kavramları daha önceden üretilmiş bir sözcüğe yaslanmadan karşılanacaksa -yani, ilk defa gösterilene bir gösteren uydurulacaksa- nedensiz bir adlandırma yapılmış olacaktır. Nedensiz adlandırmalar, zaten bir uydurmadır; dolayısıyla, bu tür uydurmalar için “Bu sözcük, neden bu seslerden oluşuyor?” sorusu sorulamaz ve nedeni üzerine tartışma yapılamaz. Soyut isim, somut isim, fiil ve sözdizimbirim kavramları daha önceden yapılmış bir sözcüğe yaslanarak karşılanacaksa nedenli bir adlandırma yapılmış olacaktır. Gövde, türemiş ve birleşik terimleri ile ifade ettiğimiz bu nedenli adlandırmaların taban+ek, taban+taban sorgulaması yapılabilir ve üzerine tartışmak mümkün olabilir.

Türkçe için hazırlanan sözlüklerde nedensiz ve nedenli adlandırma türlerinden birine giren bu sözcükler, -doğal olarak- sözlüklerde madde başı olmakta ve bu durum tüm dünya dilleri için geçerli görünmektedir. Bu mesele, Türkçenin diğer dünya dillerinden sözcük oluşturma yönünden ayrılan bir tarafını göstermektedir; ki, bunun adı şimdiye kadar dilbilgisi çalışmalarında ortaya konmamıştır. Dolayısıyla, ek mi sözcük mü olduğu üzerine dilcilerin kaygılarını çalışmalarından sezebilmek mümkündür. Hatta, bu tür ikincil uydurmalardan hareketle Türkçenin ön ekli bir dil olduğu tezini ileri sürenler bile çıkabilmiştir. Eski + püskü, kalem + malem ve mos + mor yapıları ile ortaya çıkan ve birincil uydurmadan kurallı olması nedeniyle ayrılan püskü, malem ve mos biçimbirimleri kurallı uydurma sözcükleri oluşturmaktadır. Gerçeklikleri “İletişim Gerçekliği”; bilimsel sınıflandırma için kullanılacak terim de -kesinlikle- sözdizimbirim olmalıdır.

Bu tür uydurma sözcükler, sözlükbirim değil; sözdizimbirimdir ve

sadece söz dizimi ile ortaya çıkar. Bu hâliyle, soyut isim, eylem ismi, isim ve fiilleri cümle düzeyinde bağdaştırmak amaçlı üretilen edatlara dilbilgisel anlam içermesinden dolayı benzese de isim, zamir, sıfat ve zarflar yanında yine isim, zamir, sıfat ve zarf olarak kullanılabilir olmasından dolayı diğer sözdizimbirimlerden ayrılır.

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

110

Bu bildiride, sözcük üretim fabrikası gibi çalışan bu yapılar, gerek biçim gerek anlam gerekse işlev itibariyle ele alınacak ve dilbilgisi içindeki yeri belirlenmeye çalışılacaktır.

Bu durumda, sözcüklerin ontolojik sorgulamaları sonucunda sözcüklerin varlıkları şu şekilde sınıflandırılabilir:

DİL DIŞI GERÇEKLİK

DİL İÇİ DOĞA GERÇEKLİĞİ

DİL İÇİ İNSAN DOĞASI GERÇEKLİĞİ

DİL İÇİ İNSAN VE DOĞA GERÇEKLİĞİ

CÜMLE

(İLETİŞİM) GERÇEKLİĞİ

ÜNLEM SOMUT İSİM SOYUT İSİM FİİL ZAMİR

YARDIMCI

FİİL

EDAT

BAĞLAÇ

PEKİŞTİREÇ

Hı Sandalye Güzel Yaz- Ben

Hişt Taş İyi Konuş- Et- (arz)

Şır Toprak Hoş Doğ- Gibi

Küt Kalem Yakışıklı Kayna- Ve

Tüh Vazo Kötü Bil- Hadi

Türkçedeki sözcükler sözlükbirim ve sözdizimbirim olmak üzere iki grupta şöyle toplanabilir:

Sözlükbirimsel Sözcükler Dizimbirimsel Sözcükler

İsim (Ad) Yardımcı Fiil (Eylem)

Sıfat (Önad) Edat (İlgeç)

Zarf (Belirteç) Bağlaç

Asıl Fiil (Eylem) Ünlem

Zamir (Adıl) Pekiştireç

Bu bağlamda zamir adıyla isimlendirilen sözcüklerin ontolojik

varlıkları sözdizimbirim sayılması gerekirken cümle içinde kullanım

biçimlerini ise sözlükbirimlerin temsili mahiyetinde olduğu için sözlükbirim

sayılmak gerektiğini belirtmiş olalım.

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

111

Sözlükbirimler, dile ya dış (doğa) ya da iç (iletişim) gerçekliğinin

yansıtıcısı olarak basit, gövde, türemiş ve birleşik yapılarında oluşturulan ve

sözlükte maddebaşı olarak bulunan göstergelerdir. Dizimbirimler ise, dış

(doğa) gerçekliğini kopyalamayan sadece iç (iletişim) gerçeklik için ortaya

çıkarılan göstergelerdir. Bunlar, sözlükbirimler gibi basit, gövde, türemiş ve

birleşik yapılarında oluşturulabileceği gibi doğrudan veya belli dilbilgisi

kuralları yoluyla anlam boşanması gerçekleştirilerek de elde

edilebilmektedir.

Doğrudan anlam boşanması, bir sözcüğün var olan sözlüksel temel,

yan ve mecaz anlamlarının doğrudan hiçbir dilbilgisi kuralı kullanılmaksızın

dilbilgisel (görev) anlam ile değiştirilmesi yoluyla elde edilir. Doğrudan

anlam boşanmasının gerçekleştirilmiş olduğu bu tür sözcüklerde var olan

temsil dış (doğa) gerçekliği değil; artık geçici olarak iletişim gerçekliğidir.

Bu durumu şöyle örneklendirebiliriz:

Doğrudan Anlam Boşanması

bakalım Gel, pencereden bahçeye bakalım! Sözlükbirim = Asıl Fiil Bu işin sonu nereye varacak, bakalım! Sözdizimbirim = Pekiştireç

Ahmet Ahmet kitap okumayı sever. Sözlükbirim = İsim

Ahmet, tahtaya gel! Sözdizimbirim = Ünlem

olsun Bu çocuğun adı, Mehmet olsun! Sözlükbirim = Asıl Fiil Ahmet olsun Mehmet olsun, hiç fark etmez! Sözdizimbirim = Bağlaç

Dilbilgisi kuralları yoluyla anlam boşanması ise bir sözcüğün var olan sözlüksel temel, yan ve mecaz anlamlarının bir dilbilgisi kuralı yoluyla dilbilgisel (görev) anlama dönüştürülmesi sonucunda elde edilir. Dilbilgisi

kuralları yoluyla anlam boşanmasının gerçekleştirilmiş olduğu bu tür sözcüklerde var olan temsil de artık dış (doğa) gerçekliği değil; geçici olarak iletişim gerçekliğidir.

Sözlükbirimleri sözdizimbirim yapan tek dilbilgisi kuralı vardır. O da son ek yerine öncül ek kullanımıdır.

Türkçenin sadece sondan eklemeli bir dil olmadığını aynı zamanda öncül ekli bir dil olduğunu “Türkçenin Öncül Ekliliği ve Türkçede Öncül Ek Taşıyan Yapılar” adlı yazı ile tarafımdan detaylı bir şekilde incelenmiştir (2009); ayrıntılar için bu makaleme bakılabilir.

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

112

Genellikle zarf olarak kullanılan sözlükbirimlerin -A ve -DAn

öncülleriyle edata; asıl fiillerin de çoğunlukla fiilimsi ve kip eki diye isimlendirilen eklerle yardımcı fiile dönüştürülmesi yoluyla gerçekleştirilir

Bu durumu şu örneklerle somutlaştırabiliriz:

Dilbilgisi Kurallarıyla Anlam Boşanması

beri Uzakta kalma; biraz beri gel! Sözlükbirim = Zarf Sabahtan beri yalvarıyorum; çıt yok! Sözdizimbirim = Edat

gayrı Gayrı dayanamam ben bu hasrete! Sözlükbirim = Zarf

Senden gayrı bana yar mı yok! Sözdizimbirim = Edat

yaz- Bu sözümü de bir tarafa yaz. Sözlükbirim = Asıl Fiil Ayağım kaydı; düşeyazdım. Sözdizimbirim = Yardımcı

Fiil

bulun- Toplantıda ben de bulundum. Sözlükbirim = Asıl Fiil

Bir kez o sözü söylemiş bulundum! Sözdizimbirim =

Yardımcı Fiil

Söz varlığında bulunan tüm sözcükler, bu yollarla ya sözlüksel ya da

dilbilgisel bir gerçekliğin temsili olarak cümle bütünü içinde yer almaktadır.

Bu bütünlük içinde sözcüklerin ayırıcı niteliklerini ortaya çıkarıp

sınıflandırmalarını bu nitelikler doğrultusunda yaptığımızda dili -sanırım-

kendi doğasına uygun bir şekilde betimlemiş oluruz. Bu betimlemeyle de

Türkçenin öğrenim, öğretim ve yorumlanış sorunları biraz daha giderilmiş

olur.

Dil bir kopyalama sistemi olduğuna göre, dili anlamak ve onu

yorumlayabilmek için de kopyalanan gerçekliklerin iyi anlaşılması; dil

konularına bu doğru anlamalar ışığı altında yaklaşılmasının gerekliliği de bu

bildirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Sözlükbirimler cümle bağlamına göre “Bugün babama bir mektup yazdım.” cümlesindeki yazdım ile “Yolda yürürken birden düşeyazdım.”

cümlesindeki yazdımın -A öncül eki sayesinde sözdizimbirim olması gibi

sözdizimbirim olabilmekte; ancak, ontolojik varlıkları sözdizimbirim olmaya

bağlı olan sözcükler hiçbir zaman sözlükbirim olamamaktadır; ve

sözcüğünün asla tek başına zihinde bir tasarımı karşılayamaması bunun

güzel bir örneğidir.

Kalem sözcüğünü sözlükbirim olduğu için cümle olmaksızın tek

başına kullanabiliriz; ancak, bu sözcüğün yanında sözdizimbirim olarak

Prof. Dr. Mehmet Özmen Adına Sözdizimi Çalıştayı Bildirileri

113

kullanılan malem’i cümle ve cümle bağlamında yanında kalem olmadan tek

başına asla kullanamayız.

Bazı sözdizimbirimler, sözlükte maddebaşı olabilirken isim, zarf ve

sıfat görevinde sözlüksel öğelerin yanında çeşitli cümlesel anlam aktarımları

için kullanılma amacıyla söz işletim süreci içinde anlık bir şekilde ve kurallı

veya kuralsız uydurma sözcüklerden oluşan sözdizimbirimler, hiçbir zaman

sözlüklerde maddebaşı olarak yer alamamaktadır. Bu tip biçimbirimleri de

yine ‘sözcük’ saymak ve bu sözcükle taşıdığı anlam itibariyle de

‘sözdizimbirim’ kategorisine kaydetmek isabetli bir değerlendirme olacaktır

kanaatindeyim.

KAYNAKLAR

Banguoğlu, T. (1974), Türkçenin Grameri, Baha Matbaası, İstanbul.

Canım, R. (2002), Mostar’dan Tiflis’e Gezi Notları, Birey Yayıncılık, İstanbul.

Çotuksöken, Y. (2012), Türkçe Dil ve Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Papatya

Yayıncılık, İstanbul.

Delice, H. İ. (2009), “Türkçenin Öncül Ekliliği ve Türkçede Öncül Ek Taşıyan Yapılar”, Turkish Studies, Volume 4 Issue 3.

_______ (2012), Sözcük Türleri, Asitan Kitap, Sivas.

_______ (2012), Türkçe Sözdizimi, Kitabevi Yayınları, İstanbul.

Ergin, M. (1993), Edebiyat ve Eğitim Fakültelerinin Türk Dili ve Edebiyatı

Bölümleri için Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, İstanbul.

Hengirmen, M. (1999), Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Engin

Yayınevi, Ankara.

İmer, K.-Kocaman, A.- Özsoy, A. S. (2013), Dilbilim Sözlüğü, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul.

Koç, N. (1992), Açıklamalı Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, İstanbul.

Topaloğlu, A. (1989), Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat, İstanbul.


Recommended