Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
77 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki
İlişki: ARDL Sınır Testi Yaklaşımı
Mürüvvet PAMUK İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi
Ekonometri Bölümü
Hakan BEKTAŞ İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi
Ekonometri Bölümü
[email protected] Özet
Eğitim ülkelerin ilerlemesine, refahına, ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyine katkıda bulunan en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle eğitime yapılan
harcamalar büyük önem taşır. Bu çalışmada, Türkiye’de 1998:01-2013:02 dönemi
için eğitim harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki rolü incelenmiştir. Bu
amaçla, geleneksel birim kök testleri, gecikmesi dağıtılmış otoregresif sınır testi
yaklaşımı ve Granger nedensellik testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular
neticesinde, söz konusu iki değişken arasında eşbütünleşme ilişkisi olmadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Uygulanan Granger nedensellik testi sonucuna göre incelenen
değişkenler arasında tek yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğitim Harcamaları, Ekonomik Büyüme, Nedensellik Analizi,
Eşbütünleşme.
The Relationship Between Education Expenditures and Economic
Growth in Turkey: An ARDL Bounds Testing Approach
Abstract
Education is one of the most important factors that contribute to progress, prosperity and level of economic and social development of countries. Therefore, the
expenditures on education become a great importance. In this study, the relationship
between education expenditures and economic growth was investigated for the period
of 1998:01- 2013:02 in Turkey. With this purpose, unit root tests, autoregressive
distributed lag (ARDL) bound test approach and the Granger causality test were used.
According to the results, it was determined that there is no cointegration relationship
between education expenditures and economic growth. As a result of the Granger
causality test, one-way causal relationship between the corresponding variables was
determined.
Keywords: Education Expenditures, Economic Growth, Causality Analysis,
Cointegration.
JEL Classification Codes: I25, C22
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
78 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
GİRİŞ
Eğitim; bireyin, toplumun ve gelecekteki insanlığın gelişimini ve
refahını güçlendirmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir.
Ülkelerin iktisadi, sosyal ve siyasal gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli faktörlerden biri olan eğitim, bireylere sağladığı özel yararların
yanında, toplumsal açıdan meydana getirmiş olduğu dışsallıklar sebebiyle de
ülkelerin kalkınmalarında büyük önem arz etmektedir (Öztürk, 2005:28). Ayrıca yoksulluğu azaltıcı, iktisadi büyümeyi artırıcı ve rekabetçi bir ekonomi
yaratmada güçlü bir araç olan eğitim, beşeri sermayenin oluşmasında da
önemli bir rol oynamaktadır (Afzal vd., 2010:39). Literatürde yer alan
çalışmalar incelendiğinde, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi açıklamada beşeri sermayenin önemi vurgulanmaktadır (Yaylalı ve Lebe, 2011:27). Bu
durum beşeri sermayenin, sürdürülebilir iktisadi büyümenin ve gelişmenin en
önemli belirleyicilerinden biri olduğunu göstermektedir (Afzal vd., 2010:40). Güney Kore, Hindistan ve Çin gibi Asya ülkelerine ait veriler incelendiğinde,
son birkaç on yılda yaptıkları eğitim reformları ile ulaştıkları başarılar dikkat
çekmektedir (Afzal vd., 2011:321).
Lucas (1988:3), sürdürülebilir ekonomik gelişmenin beşeri sermayenin
sonucu olduğunu ve beşeri sermayenin de en önemli unsurunun eğitim
olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanı sıra kamu eğitim harcamaları,
doğrudan beşeri sermaye birikimini ve bu nedenle uzun dönem büyümeyi etkilemektedir (Blankenau ve Simpson, 2004:583). Bu durum bir ülkenin
iktisadi büyümesinin, eğitim harcamalarının miktarından ve söz konusu
harcamaların kompozisyondan etkilendiğini ifade etmektedir.
Literatürde eğitim ve ekonomik büyüme üzerine çok sayıda araştırma
yapılmıştır. Yapılan çalışmaların çoğunda eğitimin belirleyicileri olarak
okullaşma oranı ve öğrenci sayısı ele alınmıştır. Fakat güçlü bir beşeri
sermaye yapısı için eğitim harcamaları değişkeni önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye için eğitim harcamaları ile ekonomik büyüme arasındaki
ilişki ARDL sınır testi yaklaşımı ile incelenmiştir. Çalışma dört bölümden
oluşmaktadır. İzleyen bölümde literatür özeti yer almakta, ikinci bölümde ise analizde kullanılan yöntem hakkında bilgi verilmektedir. Üçüncü bölüm, veri
seti ve analiz sonuçlarından oluşmaktadır. Çalışma, değerlendirme kısmının
yer aldığı sonuç bölümü ile sona ermektedir.
1. Literatür Özeti
Merkantilizmden Neoklasik ekole kadar tüm iktisadi düşünce ekolleri,
zenginlik ve gelişmenin kaynağını araştırmıştır. Yapılan çalışmalarla iktisadi
büyümeye en çok hangi faktörün katkı sağladığı sorusuna yanıt aranmıştır (Öztürk, 2005: 28). Fakat söz konusu teorilerin, büyümeyi açıklamakta
yetersiz kalması neticesinde bilgi birikimi, teknoloji ve beşeri sermayeyi ön
plana çıkaran içsel büyüme teorileri ortaya atılmıştır. İçsel büyüme teorilerinin öncülerinden olan Lucas (1988), beşeri sermaye modelinin önemi
ortaya koymuştur. Lucas (1988)’a göre, iktisadi büyüme beşeri sermaye
birikimin sonucudur. Eğitim ise beşeri sermaye birikimini sağlayan temel
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
79 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
unsurlardandır. Söz konusu literatürde ekonomik büyüme için beşeri
kaynaklara yatırım yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Böylece eğitime yapılan yatırım beşeri sermayeyi, beşeri sermayenin de teknolojik bilgiyi
yaratacağı ve iktisadi büyümeyi sağlayacağı ifade edilmiştir. (Çakmak ve
Gümüş, 2005: 61)
Eğitim harcamalarının ekonomik büyüme üzerine etkisi ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ancak bu çalışmalarda da farklı görüşler yer
almaktadır.
Devarajan vd. (1996) ise kamu harcamalarının bileşenlerinin (sağlık, eğitim, altyapı, savunma gibi) ekonomik büyümeye katkısının ne olduğu,
hangi bileşenlerin kesilmesi gerektiği hakkında çalışmışlardır. Eğitimdeki
kamu harcamalarının ekonomik büyüme ile negatif ilişkisi olduğu ve
istatistiksel olarak önemli olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.
Çoban (2004), Türkiye’de 1980-1997 döneminde eğitime ilişkin
değişkenler (ilkokul okullaşma oranı, ortaokul okullaşma oranı, yüksekokul
okullaşma oranı ve eğitim harcamaları) ile iktisadi büyümeyi temsilen ele alınan GSMH değişkeni arasındaki ilişkiyi analiz etmiştir. Eğitime ilişkin her
bir değişken ile GSMH değişkeni arasındaki uzun dönem ilişkisini Johansen
eşbütünleşme testi ile incelemiştir. Eşbütünleşme testi neticesinde eğitime ilişkin her bir değişken ile GSMH arasında uzun dönem ilişkisi saptamıştır.
Bir sonraki aşamada ise Granger nedensellik testi uygulamıştır. Buna göre,
ilkokul okullaşma oranındaki artışın iktisadi büyümenin ve iktisadi büyüme
artışının ise lise okullaşma oranındaki artışın nedeni olduğunu tespit etmiştir.
Karagül (2003), ”Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi ve
Etkin Kullanımı” başlıklı çalışmasında son yıllarda klasik üretim faktörlerine
ilave olarak beşeri sermayenin öneminin artması neticesinde iktisadi büyüme ve gelişme politikalarını ele almıştır. Çalışmada, beşeri sermayenin
arttırılması için eğitimli ve sağlıklı bir topluma ihtiyaç duyulduğunun yanı sıra
mevcut beşeri sermayenin de etkin kullanılabilmesi için fiziki sermaye ile olan tamamlayıcılık ilişkisinin iyi kurulması gerektiği hususu vurgulanmıştır.
Serel ve Masatçı (2005), Türkiye için 1950-2000 yılları arasında beşeri
sermaye ile iktisadi büyüme arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında
GSMH, orta öğretime kayıtlı öğrenci sayısı, sabit sermaye yatırımları ve toplam işgücü değişkenlerini kullanmıştır. Çalışma neticesinde beşeri
sermayenin büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Kar ve Ağır (2006), 1926-1994 dönemi verilerini kullanarak içsel büyüme modelleri tarafından vurgulanan beşeri sermaye ile iktisadi büyüme
arasındaki ilişkiyi nedensellik testi ile analiz etmiştir. Çalışmada beşeri
sermaye değişkenini temsilen sağlık harcamalarının ve eğitim harcamalarının
GSMH içindeki payları, iktisadi büyümeyi temsilen ise kişi başına GSMH kullanılmıştır. Çalışma neticesinde elde edilen bulgular, iktisadi büyüme ile
beşeri sermaye arasında nedensellik ilişkisinin seçilen beşeri sermaye
ölçütüne duyarlı olduğunu göstermiştir. Bu bulgular, beşeri sermaye ile
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
80 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
büyüme arasındaki uzun dönemli ve birbirini etkileyen bir yapıda olduğu görüşünü desteklemektedir.
Blankenau vd. (2007), 23 gelişmiş ülkeden panel veri kullanılarak
yapılan çalışmada, hükümetin bütçe kısıtı kontrol edildiğinde, kamu eğitim harcamaları ve uzun dönem büyüme arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur.
Bütçe kontrol edilse bile, yoksul ülkelerde kamu eğitim harcamalarının
büyüme üzerinde etkisi olmadığı sonucu bulunmuştur.
Özsoy (2009), 1923-2005 yılları arasında Türkiye’de çeşitli eğitim
düzeyleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin yönü ve büyüklüğünü
incelediği çalışmasında VAR model kullanmıştır. Çalışmada beşeri sermaye
göstergesi olan eğitim değişkeni öğrenci sayıları ile; ekonomik büyüme ise reel GSYİH ile temsil edilmiştir. Çalışmada elde edilen bulgular, Türkiye’de
iktisadi büyüme ile eğitim arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermiştir.
Riasat vd. (2011), Pakistan’ın ekonomik büyümesi üzerinde eğitim harcamalarının etkisini araştırmak için ARDL tekniğini kullanarak yaptıkları
çalışmalarında, eğitim harcamalarının uzun dönemde ekonomik büyüme
üzerinde önemli bir etkisi olduğu; kısa dönemde ise istatistiksel olarak önemli olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Eğitim harcamalarında yüzde 1’lik artış
olursa, uzun dönemde GSYİH’ yi yüzde 0,039’a kadar artıracaktır.
Karataş ve Çankaya (2011), 1981-2006 dönemi için yıllık verilerden
hareketle Türkiye’de beşeri sermaye yatırımlarının iktisadi büyümeye etkisini analiz etmiştir. Çalışmada bağımlı değişken fert başına reel GSYİH, bağımsız
değişkenler ise beşeri sermayeyi temsilen eğitim harcamalarının GSYİH’ya
oranı, sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı, yükseköğretim okullaşma oranı ile fiziki sermayeyi temsilen sabit sermaye yatırımlarının GSYİH’ya oranı
olarak ele alınmıştır. Değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkisini araştırmak
için Engle-Granger iki aşamalı eşbütünleşme analizinden yararlanılmıştır.
Çalışmada elde edilen bulgular, Türkiye’nin iktisadi büyüme sürecinde fiziki sermaye yatırımlarının daha etkin rol oynadığını ve bu nedenle iktisadi
büyümenin daha ziyade fiziki yatırımlara dayalı meydana geldiğini ortaya
koymuştur.
Li ve Kong (2012) ise Çin için yaptıkları araştırmada, eğitim
harcamaları ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem bir denge olduğunu
ortaya çıkarmışlardır. Nedensellik analizi sonucuna göre de, eğitim harcamalarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin açık olmadığı, fakat
ekonomik büyümenin eğitim harcamaları üzerindeki etkisinin önemli
olduğunu bulmuşlardır. İkisi arasında yalnız tek-yönlü nedensellik ilişkisinin
olduğu ve birbiriyle geribildirim alımının olmadığı sonucuna varılmıştır.
Şimşek ve Kadılar (2010), Türkiye ekonomisinin 1960-2004 dönemine
ilişkin beşeri sermaye ve ihracat ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi
eşbütünleşme ve nedensellik testleri ile analiz etmiştir. Çalışmada beşeri sermayeyi temsilen yükseköğrenime kayıtlı olan kişi sayısı alınmıştır. Elde
edilen bulgular, uzun dönemde Türkiye’de bir taraftan ihracattaki artış ve
beşeri sermaye birikiminin, uzun dönemli iktisadi büyümeyi desteklediğini,
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
81 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
diğer taraftan da GSYİH’daki artışın beşeri sermaye birikimini beslediğini
ortaya koymuştur.
Akgül ve Koç (2011), Türkiye için 1914-2009 dönemi yıllık zaman
serisi verilerini kullanarak yükseköğretim ve ekonomik büyüme arasındaki
doğrusal olmayan ilişkinin varlığını araştırmıştır. Çalışmada GSMH ve
yükseköğretimden mezun sayısı değişkenleri ele alınarak eşik otoregresif (TAR) model uygulanmıştır. Çalışmada elde edilen bulgular, eğitimin
ekonomik büyümenin önemli bir bileşeni olduğunu göstermiştir.
Eriçok ve Yılancı (2013), 1968-2005 döneminde eğitim harcamaları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi incelemek için sınır testi yaklaşımını
kullanmıştır. Çalışmada GSYİH ve konsolide bütçeden eğitim harcamalarına
ayrılan kısmı gösteren eğitim harcamaları serileri analiz edilmiştir. Çalışma
neticesinde, eğitim harcamalarının ekonomik büyüme üzerinde geçici bir etkiye sahip olduğu ortaya koyulmuştur.
Kıran (2013), iki yapısal kırılmaya izin veren eşbütünleşme yöntemini
kullanarak, 18 Latin Amerika ülkesi için ekonomik büyüme üzerinde eğitim harcamalarının etkisini araştırdığı makalesinde, 7 ülke hariç, ele alınan ülkeler
için ekonomik büyüme ve eğitim harcamaları arasında eşbütünleşme
ilişkisinin varlığını göstermiştir. Çalışmanın bir başka bulgusu, belirlenen yapısal kırılmaların, Latin Amerika ülkelerinin eğitim reform dönemleriyle
ilgili olduğudur.
Akçacı (2013), eğitim ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi
araştırdığı çalışmasında 1998-2012 dönemi için Toda-Yamamoto nedensellik testini kullanmıştır. Çalışma neticesinde, eğitim harcamalarından ekonomik
büyümeye doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi saptanmıştır. Çalışmada elde
edilen bulgular, eğitim harcamalarının Türkiye ekonomisi için sağlıklı bir ekonomik büyümenin sağlanması hususunda önemini vurgulamaktadır.
2. Yöntem
İktisadi zaman serileri, genellikle durağan olmayan süreçlere sahiplerdir (Johansen ve Jesulius, 1990:170). Durağan olmayan zaman serileri
kullanılarak yapılan analizler neticesinde ise sahte regresyon sorunu ortaya
çıkabilmektedir (Granger ve Newbold, 1974). Durağanlığın sağlanması
amacıyla fark alma işlemi gerçekleştirilmektedir. Fakat bu işlem, serilerde bilgi kaybına neden olurken seriler arasında var olan ilişkiyi ortadan
kaldırabilmektedir (Tarı ve Yıldırım, 2009:100). Bu nedenle, seviyelerinde
durağan olmadığı tespit edilen serilerin durağan bir bileşimi olabileceğini ve bunun ekonometrik olarak belirlenebileceğini ifade eden eşbütünleşme
analizine başvurulmaktadır (Eriçok ve Yılancı, 2013:95).
Eğitim harcamaları ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem
ilişkisini araştırdığımız bu çalışmada eşbütünleşme analizi için Pesaran vd. (2001) tarafından ortaya koyulan sınır testi yaklaşımı kullanılmıştır.
Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif (autoregressive distributed lag - ARDL)
sınır testi yaklaşımının, alternatif eşbütünleşme testlerine göre birtakım
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
82 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
avantajları bulunmaktadır. ARDL sınır testi yaklaşımının en önemli avantajı, analize dahil edilen değişkenlerin I(0) veya I(1) olduğuna bakılmaksızın
uygulanabilmesidir (Pesaran vd., 2001:290). Dolayısıyla sınır testi
yaklaşımında, önsel olarak değişkenlerin bütünleşme derecelerini belirlemeye gerek yoktur (Narayan ve Narayan, 2005:429). Ayrıca birim kök testinin gücü
düşük olduğu durumlarda birim kök ve eşbütünleşme analizi ile ilgili literatür
incelendiğinde özellikle ön testin problemli sonuçlar doğurduğu görülmektedir (Pesaran, 1997:184). ARDL sınır testi yaklaşımının ikinci
avantajı ise kısıtsız hata düzeltme modeli (unrestricted error correction model
- UECM) kullandığından Engle-Granger metoduna göre daha iyi istatistiksel
özelliklere sahip olmasıdır (Narayan ve Narayan, 2005:429). Bir diğer önemli avantajıysa küçük örnekleme sahip çalışmalara uygulanabilir olmasıdır.
Ayrıca sınır testi yaklaşımı, gözlem sayısının az olduğu durumlarda Engle-
Granger ve Johansen eşbütünleşme testlerine göre daha güvenilir sonuçlar vermektedir (Narayan ve Smyth, 2005:103).
ARDL sınır testi yaklaşımı, temel olarak üç aşamadan oluşmaktadır.
Birinci aşamada, analize dahil edilen değişkenler arasında uzun dönem ilişkisinin olup olmadığı test edilmektedir. Söz konusu değişkenler arasında
eşbütünleşme ilişkisinin varlığı halinde, takip eden aşamalarda ise sırasıyla
uzun ve kısa dönem elastikiyetleri elde edilmektedir (Narayan ve Smyth,
2006:337). ARDL sınır testi yaklaşımı için ilk aşamada oluşturulan UECM, Eşitlik 1’de yer almaktadır. Söz konusu model, çalışmamıza uyarlanmış hali
ile ifade edilmiştir.
∆𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 = 𝛼0 + 𝜃1𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−1 + 𝜃2𝐿𝐸𝐺𝑡−1 + ∑ 𝜛1𝑖 ∆𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−𝑖
𝑝
𝑖=1
+ ∑ 𝛽1𝑗
𝑝
𝑗=0
∆𝐿𝐸𝐺𝑡−𝑗 + 𝜀 (1)
Eşitlik 1’de yer alan modeldeki p değeri uygun gecikme uzunluğunu ifade etmektedir. p değerine karar verebilmek için bilgi kriterleri
kullanılmaktadır. ARDL sınır testi yaklaşımında gecikme uzunluğu
belirlendikten sonra analize dahil edilen değişkenler arasında eşbütünleşme
ilişkisinin varlığını araştırmak amacıyla 𝐻0: 𝜃1 = 𝜃2 = 0 temel hipotezi F testi kullanılarak sınanmaktadır (Narayan, 2005:1981). Ancak temel hipotezi
sınamak amacıyla kullanılan standart F testi, birkaç durum için standart
olmayan bir dağılıma sahiptir (Narayan ve Narayan, 2005:431). Narayan ve Narayan (2005) çalışmasında bu durumları (i) ARDL modelinde yer alan
değişkenlerin I(0) veya I(1) olup olmaması, (ii) değişken sayısı ve (iii) ARDL
modelinin sabit terim ve/veya trend içerip içermemesi olarak ifade etmektedir.
Dolayısıyla test istatistiği ile karşılaştırılması gereken kritik değerler Pesaran vd. (2001) tarafından tablolaştırılmıştır. Söz konusu kritik değerler, iki
kısımdan oluşmaktadır. Değişkenlerin I(0) ve I(1) olmalarına göre alt ve üst
sınırlar için kritik değerler belirlenmiştir. Eğer hesaplanan F istatistik değeri, kritik değerin üst sınırından büyük ise değişkenler arasında uzun dönem
ilişkisinin olmadığını gösteren temel hipotez reddedilmektedir. Eğer
hesaplanan F istatistik değeri, kritik değerin alt sınırın küçük ise temel hipotez reddedilememektedir. Hesaplanan F istatistik değeri, alt ve üst sınırın arasında
yer alması durumunda ise karar alınamamakta olup değişkenlerin durağanlık
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
83 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
mertebelerini dikkate alan diğer eşbütünleşme testlerinin kullanılması
önerilmektedir (Yılancı, 2012:70). ARDL sınır testi yaklaşımında F testi sonucunda temel hipotezin reddedilmesi ile bir sonraki aşamaya
geçilmektedir. Bu aşama iki kısımdan oluşmaktadır. Öncelikle Eşitlik 2’de yer
alan uzun dönem ARDL modeli için Schwartz Bayesyan Kriteri (Schwartz
Bayesian Criterion - SBC) dikkate alınarak uygun gecikme uzunluğu belirlenmektedir. Takip eden kısımda ise söz konusu model, en küçük kareler
yöntemi (ordinary least squares technique) ile tahmin edilmektedir (Narayan
ve Narayan, 2005:431).
𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 = 𝛼0 + ∑ 𝛼1𝑖𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−𝑖
𝑛
𝑖=1
+ ∑ 𝛼2𝑖𝐿𝐸𝐺𝑡−𝑖
𝑚
𝑖=0
+ 𝜀𝑡 (2)
ARDL sınır testi yaklaşımın üçüncü ve son aşamasında ise değişkenler arasındaki kısa dönem ilişkisi için Eşitlik 3’te yer alan ARDL modeli tahmin
edilmektedir.
∆𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 = 𝛼0 + ∑ 𝛼1𝑖∆𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−𝑖
𝑛
𝑖=1
+ ∑ 𝛼2𝑖∆𝐿𝐸𝐺𝑡−𝑖
𝑚
𝑖=0
+ 𝜑𝐻𝐷𝑇𝑡−1 + 𝜀𝑡 (3)
Eşitlik 3’te yer alan hata düzeltme terimi olarak ifade edilen 𝐻𝐷𝑇𝑡−1
değişkeni uzun dönem ARDL modelinden elde edilen kalıntı serisinin bir
dönem önceki değeridir. Söz konusu değişkene ait olan 𝜑 katsayısı, kısa
dönemdeki dengesizliğin ne kadarının uzun dönemde düzeltilebileceğini
göstermektedir.
3. Veri Seti ve Bulgular
Türkiye’de eğitim harcamaları ile ekonomik büyüme arasındaki
ilişkinin incelendiği bu çalışmada kullanılan model Eşitlik 4’te yer almaktadır.
𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 = 𝛼0 + 𝛼2𝐿𝐸𝐺𝑡 + 𝜀𝑡 (4)
Çalışmada ekonomik büyümeyi temsilen kullanılan LGSYİH,
mevsimsel etkilerden arındırılmış reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)
serisinin logaritmik formunu ifade etmektedir. LEG ise mevsimsel dalgalanmalardan arındırılmış reel eğitim harcamaları serisinin logaritmasını
göstermektedir.
Bu çalışmada kullanılan veri seti, üçer aylık olup 1998:01-2013:02 dönemini kapsamaktadır. Reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ve reel
eğitim harcamaları (EG) verilerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
(TCMB) Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS)’nden ulaşılmıştır. Söz konusu serilerin grafikleri incelendiğinde görülen mevsimsel dalgalanmaları
ayrıştırmak için hareketli ortalamalar yöntemi uygulanmıştır. Mevsimsel
dalgalanmalardan arındırılan GSYİH ile EG serilerinin logaritması alınmıştır.
Logaritması alınan seriler, LGSYİH ve LEG olarak gösterilmiştir.
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
84 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
ARDL sınır testi yaklaşımının en önemli avantajı, incelenen değişkenlerin I(0) veya I(1) olduğuna bakılmaksızın uygulanabilmesidir
(Pesaran vd., 2001:290). Ancak serilerin I(2) olma ihtimaline karşılık birim
kök testi uygulanmıştır. Serilerin durağanlığını araştırmak amacıyla uygulanan birim kök testlerinin sonuçları Tablo 1’de yer almaktadır.
Uygulanan birim kök testlerinin temel hipotezi, seride birim kökün varlığını
göstermektedir. LGSYİH ve LEG serileri için hesaplanan test istatistikleri ile %5 anlamlılık düzeyindeki kritik değerler karşılaştırıldığında temel hipotez
reddedilememektedir. Tablo 1’de görüldüğü üzere incelenen seriler birinci
mertebeden durağandır.
Tablo 1: ADF ve PP Birim Kök Testleri Sonuçları
Seri ADF PP
LGSYİH -2.97907 -2.91538
DLGSYİH -8.28460 -10.90707
LEG -3.81980 -3.81311
DLEG -8.48941 -10.78290
Not: LGSYİH ve LEG serileri için ADF ve PP birim kök testleri MacKinnon(1996)
kritik değerleri %5 anlamlılık düzeyinde -3.48’dir. DLGSYİH ve DLEG serileri için ADF ve PP birim kök testleri MacKinnon(1996) kritik değeri %5 anlamlılık
düzeyinde -2.91’dır.
ARDL sınır testi yaklaşımın ilk aşamasında oluşturulan UECM için en
büyük gecikme uzunluğuna karar verilmesi gerekmektedir. Çalışmadaki
gözlem sayısı ve verilerin üçer aylık olması dikkate alındığında en büyük gecikme uzunluğu 4 olarak tespit edilmiştir. UECM için en uygun gecikme
uzunluğu ise Akaike Bilgi Kriteri (Akaike Information Criteria - AIC) ve SBC
kullanılarak belirlenmiştir. Tablo 2’de yer alan her gecikme düzeyi için
hesaplanan AIC ile SBC değerlerinin en küçük olduğu ve otokorelasyonun olmadığı durum, uygun gecikme uzunluğunu vermektedir. Tablo 2
incelendiğinde uygun gecikme uzunluğu 4 olarak bulunmuştur.
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
85 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
Tablo 2: ARDL Modeli İçin Uygun Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi
p AIC SBC LM
1 -5.29 -5.11 0.031
2 -5.41 -5.17 0.002
3 -5.46 -5.14 0.001
4 -5.63 -5.24 0.541
Not: p, modelde yer alan gecikme sayısını göstermektedir. LM ise Breush-Godfrey
LM otokorelasyon test istatistiğinin olasılık değerini ifade etmektedir.
ARDL sınır testi yaklaşımında gecikme uzunluğu belirlendikten sonra incelenen değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisinin varlığını sınamak için
𝐻0: 𝜃1 = 𝜃2 = 0 temel hipotezi F testi kullanılarak sınanmıştır. Tablo 3
incelendiğinde hesaplanan F istatistiğinin, alt kritik değerden küçük olduğu görülmüştür. Dolayısıyla değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisi
olmadığını gösteren temel hipotez reddedilememiştir.
Tablo 3: Sınır Testi Sonuçları
k F istatistiği Alt Sınır I(0) Üst Sınır I(1)
1 1.845466 4.94 5.73
Not: k, bağımsız değişken sayısını ifade etmektedir. Kritik değerler, Pesaran vd. (2001:300) Tablo CI(iii) ‘den alınmış olup %5 anlamlılık düzeyindeki değerlerdir.
Bu çalışmada, ARDL sınır testi yaklaşımın ilk aşaması olarak
değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisi araştırılmıştır. Elde edilen bulgular
neticesinde, LGSYİH ve LEG serileri arasında uzun dönem ilişkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ARDL sınır testi yaklaşımın
sırasıyla uzun ve kısa dönem elastikiyetlerinin elde edildiği diğer aşamalarına
geçilmemiştir.
Çalışmada incelenen değişkenler arasındaki sebep-sonuç ilişkisinin
yönünü test etmek amacıyla Granger nedensellik testi uygulanmıştır. Granger
nedensellik testinin uygulanabilmesi için incelenen serilerin durağan olması
gerekmektedir. Söz konusu test, gecikme uzunluğu seçimine duyarlıdır. İki değişken arasındaki ilişkinin yönünü tahmin edebilmek için (5) ve (6)
numaralı model kurulmaktadır (Granger, 1969).
𝐷𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 = ∑ 𝑎𝑗𝐷𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−𝑗
𝑚
𝑗=1
+ ∑ 𝑏𝑗𝐷𝐿𝐸𝐺𝑡−𝑗
𝑚
𝑗=1
+ 𝜀𝑡 (5)
𝐷𝐿𝐸𝐺𝑡 = ∑ 𝑐𝑗𝐷𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡−𝑗
𝑚
𝑗=1
+ ∑ 𝑑𝑗𝐷𝐿𝐸𝐺𝑡−𝑗
𝑚
𝑗=1
+ 𝜗𝑡 (6)
𝐸[𝜀𝑡𝜀𝑠] = 𝐸[𝜗𝑡𝜗𝑠] = 0 𝑡 ≠ 𝑠 (7)
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
86 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
𝐷𝐿𝐺𝑆𝑌İ𝐻𝑡 ve 𝐷𝐿𝐸𝐺𝑡 düzey değerlerinde durağan iki zaman serisi
olmak üzere eşitlikte yer alan m gecikme uzunluğunu göstermektedir.
DLEG’den DLGSİYH’e doğru Granger nedenselliğin testi 𝐻0: 𝑏1 = 𝑏2 =. . . = 𝑏𝑚 = 0 temel hipotezi ile sınanmaktadır. DLGSYİH’nin, DLEG’in
Granger nedeni olup olmadığı Eşitlik 6’nın tahmini ile 𝐻0: 𝑐1 = 𝑐2 =. . . =𝑐𝑚 = 0 temel hipotezinin sınanmasıyla ortaya koyulmaktadır. Temel
hipotezin reddedilememesi, söz konusu iki değişken arasında nedensellik
ilişkisi olmadığı sonucunu göstermektedir.
Çalışmada, birinci mertebeden durağan olan LGSYİH ve LEG serilerinden yararlanılarak VAR modelinden hareketle Granger nedensellik
testi uygulanmıştır. Tablo 4 incelendiğinde farkı alınarak durağan hale
getirilen LGSYİH ve LEG serileri arasında tek yönlü bir nedensellik ilişkisi saptanmıştır. %5 anlamlılık düzeyinde birinci farkı alınmış LEG’in
DLGSYİH’nin Granger nedeni olmadığını gösteren temel hipotez
reddedilemezken, DLGSYİH’nin LEG’in Granger nedeni olmadığını
gösteren temel hipotez reddedilmektedir.
Tablo 4: Granger Nedensellik Testi Sonucu
İlişkinin Yönü Gecikme Uzunluğu Test İstatistiğinin Olasılık
Değeri
DLGSYİH DLEG 4 0.0455
DLEG DLGSYİH 4 0.1157
Not: D simgesi ilgili serinin birinci farkının alındığını göstermektedir.
Çalışmada elde edilen bulgular neticesinde, LGSYİH ve LEG arasında uzun dönemli bir ilişki olmadığı tespit edilirken uygulanan Granger
nedensellik testi sonrasında DLGSYİH’den eğitim harcamalarındaki
büyümeye doğru tek yönlü Granger nedenselliği olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
4. SONUÇ
Küreselleşme süreci ile birlikte bilgi teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler, ülkelerin iktisadi büyümelerinin istikrarı ve uluslararası
piyasadaki rekabet güçlerinin muhafazası için nitelikli eğitimin önemini
göstermiştir. Birçok iktisatçı, ekonomik kalkınmanın temel noktasının eğitim
olduğunu ifade etmektedir. Eğitim, nitelikli beşeri sermayenin oluşmasında, iktisadi büyüme ve kalkınmanın sağlanmasında, ülkenin rekabet gücünün
artmasında, ülkenin ve bireyin refah seviyesinin yükselmesinde, ülkede adil
gelir dağılımın meydana gelmesinde, toplumun çevre bilincinin artmasında, demokratik sosyal hukuk düzeni için ilerlemeler kaydedilmesinde ve birçok
alanda etkisi olan önemli bir faktördür. Dolayısıyla politika yapıcılar
tarafından eğitime yapılan harcamalar, ülke için en karlı yatırımdır. Dünya
Bankası’nın veritabanından ulaşılan bilgilere göre, Türkiye için 1990 ve 2006 yılları yetişkin okuryazarlık oranı (15 yaş ve üzeri insanların yüzdesi) sırasıyla
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
87 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
79.2 ve 88.1’dir. Söz konusu yıllar için eğitime yapılan kamu harcamaları (toplam GSYİH %’si) incelendiğinde ise sırasıyla 2.08 ve 2.86 olduğu
görülmektedir. 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Brezilya,
Bulgaristan, Fransa ve Polonya için eğitime yapılan kamu harcamaları (toplam GSYİH %’si) ise sırasıyla 5.61, 4.95, 4.04, 5.60 ve 5.25’tir. Söz
konusu ülkeler ile karşılaştırıldığında ülkemizde eğitime ayrılan kaynakların
yetersiz olduğu görülmektedir.
Türkiye’de eğitimin iktisadi büyüme üzerindeki rolünün araştırılması amacını taşıyan bu çalışmada, gecikmesi dağıtılmış otoregresif (ARDL) sınır
testi yaklaşımı uygulanmıştır. Çalışmada incelenen eğitim harcamaları ve
ekonomik büyümeyi temsilen kullanılan GSYİH değişkenlerine ait veri seti üçer aylık gözlemlerden oluşmakta ve 1998:01-2013:02 dönemini
kapsamaktadır. Çalışmada elde edilen bulgular neticesinde, eğitim
harcamaları ile ekonomik büyüme arasında uzun dönem ilişkisinin olmadığı
sonucunda ulaşılmıştır. Uygulanan Granger nedensellik testi sonucuna göre ise DLGSYİH’den eğitim harcamalarındaki büyümeye doğru tek yönlü bir
nedensellik ilişkisi olduğu bulunmuştur. Söz konusu bulgular
değerlendirildiğinde; Türkiye ekonomisi için sürdürülebilir büyümenin sağlanması ve küresel rekabet gücünün arttırılması amacıyla eğitime yapılan
yatırımlar büyük önem arz etmektedir. Fakat GSYİH içinden eğitime ayrılan
kaynakların yetersizliği nedeniyle eğitimin iktisadi büyüme üzerindeki etkisi istatistiksel olarak anlamsızdır. Özellikle son on yıllık dönemde ülke
ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler ve yüksek büyüme oranları
sonucunda artan GSYİH içerisinden eğitime ayrılan pay miktarsal olarak artsa
da oransal olarak hala düşük düzeydedir.
KAYNAKÇA
Afzal, M., M. S. Farooq, H. K. Akmad, I. Begum ve M. A. Quddus (2010), “Relationship Between School Education and Economic Growth in
Pakistan: ARDL Bounds Testing Approach To Cointegration”,
Pakistan Economic And Social Review, 48(1), 39-60.
Afzal, M., H. U. Rehman, M. S. Farooq ve K. Sarwar (2011), “Education and
Economic Growth in Pakistan: A Cointegration and Causality
Analysis”, International Journal Of Educational Research, 50, 321-
335.
Akçacı, T. (2013), “Eğitim Harcamalarının İktisadi Büyümeye Etkisi”, Kafkas
Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 4 (5), 65-79.
Akgül, I. ve S. Ö. Koç (2011), “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde Eğitim ve Büyüme İlişkisi: Eşik Otoregresif Yaklaşım”, Trakya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 13, Sayı 2, 1-36.
M. PAMUK, H. BEKTAŞ
88 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
Blankenau, W. F. ve N. B. Simpson (2004), “Public Education Expenditures and Growth”, Journal of Development Economics, 73,
583-605.
Blankenau,W. F., N. B. Simpson ve, M. Tomljanovich (2007), “Public Education Expenditures , Taxation and Growth: Linking Data To
Theory”, American Economic Association, 97(2), 393-397.
Çakmak, E. ve S. Gümüş (2005), “Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik
Büyüme: Ekonometrik Bir Analizi (1960-2002), Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 60, Sayı 1, 59-72.
Çoban, O. (2004), “Beşeri Sermayenin İktisadi Büyüme Üzerine Etkisi:
Türkiye Örneği”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 30, 131-142.
Devarajan, S., V. Swaroop Ve H. Zou (1996), “The Composition of Public
Expenditure and Economic Growth”, Journal of Monetary
Economics, 37(2), 313-344
Eriçok, R. E. ve V. Yılancı (2013), “Eğitim Harcamaları ve Ekonomik
Büyüme İlişkisi: Sınır Testi Yaklaşımı”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi
Dergisi, 8(1), 87-101.
Granger, C. W. J. (1969), “Investigating Causal Relations by Econometric
Models and Cross-Spectral Methods”, Econometrica, 37(3), 424-438.
Granger, C. W. J. ve Newbold, P. (1974), ”Spurious Regressions in Econometrics”, Journal Of Econometrics, 2, 111-120.
Johansen, S. ve K. Juselius (1990), “Maximum Likelihood Estimation and
Inference on Cointegration With Applications to The Demand for
Money”, Oxford Bulletin Of Economics and Statistics, 52, 169-210.
Kar, M. ve H. Ağır (2006), “Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik
Büyüme İlişkisi: Eşbütünleşme Yaklaşımı ile Nedensellik Testi,1926-
1994”, Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı 11, 51-68.
Karagül, M. (2003), “Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi ve
Etkin Kullanımı”, Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı 5,79-90.
Karataş, M. ve E. Çankaya (2011), “Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik
Büyüme İlişkisinin Analizi”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt 18,
Sayı 1, 105-214.
Kıran, B. (2013), “Testing The Impact of Educational Expenditures on Economic Growth: New Evidence From Latin American Countries”,
Quality And Quantity. 47, 1-10.
Li, J. ve L. Kong (2012), “Equilibrium Relationship Between Education And Economic Growth”, Advances in Applied Economic and Finance,
2(3), 403-406.
Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki: ARDL …
89 Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2014, Yıl:2, Cilt:2, Sayı:2
Lucas, R. E. (1988), “On The Mechanics of Economic Development”, Journal of Monetary Economics, 22, 3-42.
Narayan, P. K. ve R. Smyth (2005), “Trade Liberalization and Economic
Growth in Fiji. An Empirical Assessment Using the ARDL Approach”, Journal of The Asia Pacific Economy, 10(1), 96-115.
Narayan, P. K. ve S. Narayan (2005), “Estimating Income and Price
Elasticities of Imports For Fiji in a Cointegration Framework”,
Economic Modelling, 22, 423-438.
Narayan, P. K. (2005), ”The Saving And Investment Nexus for China:
Evidence From Cointegration Tests”, Applied Economics, 37(17),
1979-1990.
Narayan, P. K. ve R. Smyth (2006), “What Determines Migration Flows From
Low-Income to High-Income Countries? An Empirical İnvestigation
of Fiji-U.S. Migration 1972-2001”, Contemporary Economic Policy,
24(2), 332-342.
Özsoy, C. (2009), “Türkiye’de Eğitim ve İktisadi Büyüme Arasındaki
İlişkinin VAR Modeli ile Analizi”, Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi
Dergisi, Cilt 4, Sayı 1, 71-83.
Öztürk, N. (2005), “İktisadi Kalkınmada Eğitim Rolü”, Sosyoekonomi
Dergisi, Sayı 1, 27-44.
Pesaran, M. H., Y. Shin ve R. J. Smith (2001), “Bounds Testing Approaches to The Analysis of Level Relationships”, Journal of Applied
Econometrics, 16, 289-326.
Pesaran, M. H. (1997), ”The Role of Economic Theory in Modelling The Long
Run”, The Economic Journal, 107(440), 178-191.
Riasat, S., R. M. Atif ve K. Zaman (2011), “Measuring The Impact of
Educational Expenditures on Economic Growth: Evidence from
Pakistan”, Educational Research, 2(13), 1839-1846.
Serel, H. ve K. Masatçı (2005), “Türkiye’de Beşeri Sermaye ve İktisadi
Büyüme İlişkisi: Ko-Entegrasyon Analizi”, Atatürk Üniversitesi
İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt 19, Sayı 2, 49-58.
Şimşek, M. ve C. Kadılar (2010), “Türkiye’de Beşeri Sermaye, İhracat ve
Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişkinin Nedensellik Analizi”,
Cumhuriyet Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, 115-140.
Tarı, R. ve D. Ç. Yıldırım (2009), “Döviz Kuru Belirsizliğinin İhracata Etkisi: Türkiye İçin Bir Uygulama”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 16(2), 95-
105.
Yaylalı, M. ve F. Lebe (2011), “Beşeri Sermaye ile İktisadi Büyüme Arasındaki İlişkinin Ampirik Analizi”, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F.
Dergisi, 30(1), 23-51.