+ All Categories
Home > Documents > Uluslararası Çalışma Normları ve Çalışma İlişkilerine Etkileri Açısından 6356 Sayılı...

Uluslararası Çalışma Normları ve Çalışma İlişkilerine Etkileri Açısından 6356 Sayılı...

Date post: 31-Jan-2023
Category:
Upload: kocaeli
View: 1 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
47
2014
Transcript

2014

8

Ekonomi Forumu - III

ULUSLARARASI ÇALIŞMA NORMLARI ve ÇALIŞMA İLİŞKİLERİNE ETKİLERİ AÇISINDAN 6356 SAYILI SENDİKALAR ve TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ YASASI

Doç. Dr. Aziz Çelik

Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

GirişTürkiye’nin 6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK) 18 Ekim 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi ve 7 Kasım 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. STİSK 1983 yılından bu yana yürürlükte olan ve 12 Eylül askeri darbesini ger-çekleştiren askeri cunta tarafından bizzat hazırlanan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun yeri-ni aldı. Böylece iki ayrı kanun ile düzenlenmiş olan sendikal mevzuat tek bir kanun çatısı altında toplandı ve madde sayısı açısından sadeleştirildi. 6356 sayılı yasa sadece iş sözleşmesi ile çalışan işçileri kapsıyor. Kamu görevlileri-nin sendikal hakları ise ayrı bir yasa (4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu) ile düzenlenmiş durumdadır.

1983 yılından 2012’ye kadar Türkiye’de en uzun süre1 yürürlükte kalan sen-dikal mevzuat olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların değiştirilmesi ve yeni bir yasal düzenleme ihtiyacı uzun yıllar boyunca Türkiye çalışma hayatının en önemli gündemlerinden biri oldu. Uluslararası normlara aykırılığı ve sen-dikalaşmayı kısıtlayıcı özellikleri konusunda geniş bir konsensüs olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların değiştirilmesi için Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği yıllardır telkinde bulunuyordu. 2821 ve 2822 sayılı yasaların yaklaşık 30 yıllık uygulaması ardından kabul edilen yeni yasanın eski yasalar-dan kaynaklanan sorunları aşması ve demokratik bir yaklaşım taşıması bek-lenir bir durumdur. Ancak 6356 sayılı yasanın eski 2821 ve 2822 sayılı yasa-ların temel felsefesini ve yaklaşımını koruduğu görülmektedir. Yeni yasa ge-rek çalışma ilişkilerinin ihtiyaç duyduğu özgürlükçü ve demokratik düzenle-meler açısından ve gerekse uluslararası çalışma normları açısından ciddi en-geller ve aykırılıklar taşımaktadır.

1 5018sayılı İşçiveİşverenSendikalarıveSendikaBirlikleriHakkındaKanun1947-1963yıllarıarasında;1963 yılında çıkarılan 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılıToplu İş SözleşmesiGrev ve LokavtKanunuise1963-1983yıllarıarasındayürürlüktekalmıştı.

9

Bu çalışmada 6356 sayılı kanun uluslararası çalışma normları ve çalışma iliş-kilerine olası etkileri açısından ele alınacaktır. Bu çalışma bir pozitif hukuk değerlendirmesinin ötesinde, yasayı evrensel kabul görmüş ve Türkiye açı-sından da bağlayıcı olan uluslararası normlar ve çalışma ilişkileri ile sendika-cılık üzerindeki etkisi açısından ele alınacaktır. Bir diğer ifadeyle bu çalışma sosyal politika ve özellikle de uluslararası sosyal politika perspektifi ile yapıl-mış bir değerlendirme çabasıdır.

Çalışmada öncelikle Türkiye’de sendikal mevzuatın tarihsel arka planı ve ta-rihsel miras ele alınacaktır. 6356 sayılı yasa ancak tarihsel birikim ve sürekli-lik içinde anlaşılabilir. 6356 sayılı yasanın, kökleri yüzyıla uzanan sendikacı-lığa dönük kuşkucu yaklaşımdan feyz aldığı görülmektedir. Daha sonra ya-sanın hazırlık süreci ve hazırlanma yöntemi değerlendirilecektir. Çünkü ha-zırlık süreci ve yöntemi doğrudan içerik üzerinde etkili olmuştur. Yasanın temel düzenlemelerinin uluslararası çalışma normları açısından değerlen-dirmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Yasanın temel gerekçesi uluslarara-sı normlara uyum olduğu için bu husus özellikle önem arz etmektedir. Son olarak yasanın Türkiye çalışma ilişkileri ve sendikacılık üzerinde olası etkile-ri ele alınacaktır.

1. Türkiye’de Sendikal Haklar-Tarihsel Miras6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun getirdiği yeni dü-zenlemelerinin anlaşılabilmesi için Türkiye’de toplu işçi haklarının tarihsel arka planına bakmakta yarar var. 6356 sayılı yasa ile oluşturulan yeni toplu çalışma ilişkileri rejimi önceki çalışma rejimlerinin etkisi altında şekillenmiş-tir. 6356 sayılı yasada Türkiye’de sendikalara dönük yüzyıllık kuşkunun iz-lerini sürmek mümkündür. 6356 sayılı yasaya ilişkin yaptığı bir değerlendir-mede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ali Kemal Sayın yasanın uluslararası normlara aykırı olan düzenlemeleri için “ülke gerçekleri”nin dikkate alındığını belirtmektedir.2 Bu yaklaşımın Türkiye’de uzun bir tarihsel geçmişe sahip olduğunu vurgulamak gerekir.

Türkiye’de toplu işçi haklarının düzenlenmesi 1909 tarihli Tatil-i Eşgal Kanununa (TEK) kadar uzanmaktadır. Kökleri Tatil-i Eşgal dönemine kadar uzanan sendikalara yönelik kuşkucu yaklaşımın etkilerini 6356 sayılı yasada da görmek mümkündür. TEK ile “umuma müteallik hizmetler” gören ku-rumlarda çalışanların sendikalaşma hakkı kesinlikle yasaklanmış ve önceden kurulan sendikaların varlığına da son verilmiştir.3 Ancak kamuya yönelik hiz-metler dışında kayda değer bir işgücünün olmayışı nedeniyle, bu yasa ger-

2 AliKemalSayın,“TopluİşİlişkileriKanunTasarısı’nınGetirdikleri”,Sicil,Haziran2012,s.74-75.

3 MesutGülmez,Türkiye’de Çalışma İlişkileri (1936 Öncesi),2.Bası,Ankara:TODAİE,1991,s.360.

10

çekte sendikal örgütlenme olanağını ortadan kaldırmıştır.4

Dönemin Dahiliye Nazırı Ferid Paşa sendika yasağını, “Şimdiki halde sendi-kanın teşkiline lüzum yoktur. Ne vakit oraya gelirsek, o vakit tetkik olunur. Memleketin ahval-i maliye ve iktisadiyyesi terakki ederse, sendika lâzım mı-dır, değil midir? O vakit bahsedilir. Şimdiki halde hiç lüzum yoktur” sözleriy-le savunmuştu.”5 “Ülke koşulları” gerekçesi TEK’te sendikal hakların sınır-landırılmasının önemli gerekçelerden biri olmuştu.

Toplu işçi hakları ile ilgili diğer önemli düzenleme 1971 yılına kadar çeşit-li değişikliklerle yürürlükte kalan 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunudur. 1936 tarihli İş Kanunu o zamana kadar en sistematik ve kapsamlı düzenle-me olması ve bazı hükümleri açısından ileri standartlar getirmesi nedeniyle olumlu özellikler içermesine rağmen, özellikle toplu işçi haklarında otoriter bir yaklaşımı da yansıtmaktadır. Örneğin sendika ve özgür toplu pazarlık söz konusu edilmemiş, aksine grev ve lokavt açıkça yasaklanmıştır.6 İkili bir ka-raktere sahip olan İş Kanunu, bireysel iş ilişkileri açısından “koruyucu”, top-lu iş ilişkileri açısından ise “otoriter” bir nitelik taşımaktadır.7 1936 iş yasası-nı, “devletin çalışma yaşamının tüm sorun ve alanlarına biricik ve düzenle-yici aktör niteliğiyle kapsamlı karışmasının simgesi, kısaca rejimin iş yasası” olarak tanımlanmaktadır.8

İş yasasının toplu iş ilişkileri alanında getirdiği otoriter düzenlemeler 1938 Cemiyetler Kanunu ile getirilen “sınıf esasına ve adına dayanan cemiyetle-rin” (sendika ve siyasi parti) kurulmasını yasaklayan hüküm ile pekişmiştir. 1938 Cemiyetler Kanunu ile sendika kurmak imkânsız hale gelmiştir.9

1946 Haziran ayında, Cemiyetler Kanununda önemli değişiklikler yapı-larak dernek kurmak için izin sistemi kaldırıldı ve bildirim sistemi getirildi. Derneklerin idari kararla kapatılması sisteminden vazgeçilerek yargısal de-netim kabul edildi ve en önemlisi sınıf adına ve esasına göre dernek kurma yasağı kaldırıldı. Böylece hem sınıf esasına dayalı sol siyasi partilerin hem de sendikaların kurulmasına olanak sağlandı. Sendika ve siyasi parti kur-ma yasağının ortadan kalkmasına paralel olarak iki sosyalist parti ve çok sayıda sendika kuruldu. Sendikalar daha çok bu iki sosyalist parti tarafın-

4 NusretEkin,Endüstri İlişkileri,İstanbul:İstanbulÜniversitesiYayını,1987,s.229

5 Dahiliye Nazırı Ferid Paşanın Ta’til-i Eşgal Kanunun Meclis-i Mebusan görüşmeleri sırasında yaptığıkonuşmadan.A.GündüzÖkçün,Ta’til-iEşgalKanunu1909,Ankara:A.Ü.SBFYayınları,Ankara,1982,s.87-88

6 Ekin,s.234.

7 AhmetMakal, Türkiye’de Tek Partili Dönemde Çalışma İlişkileri: 1920-1946,Ankara: İmge KitabeviYayınları,1999s.387.

8 MesutGülmez,Meclislerde İşçi Sorunu ve Sendikal Haklar (1909-1961),Ankara:ÖtekiYayınevi,1995,s.162.

9 FeritH.Saymen,Türk İş Hukuku,İstanbul:HakKitabevi,1954,s.54.

11

dan örgütlenmeye başlandı. Ancak Aralık 1946’da bu sendika ve partiler İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından kapatıldı. “1946 sendikacılı-ğı” olarak da adlandırılan dönemin ayırt edici yanı devletin müdahil olma-dığı serbest bir sendikacılık dönemi olması ve sendika özgürlüğü rejimine dayanmasıdır.10

1946 sendikalarının kapatılmasının ardından, 1947 yılında 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkındaki Kanun kabul edildi. 5018 sayılı yasa ile sendika kurma özgürlüğü tanındı ancak grev hakkına yer verilmedi ve sendikalara ağır bir siyaset yasağı getirildi. Yasayı hazırlayanla-ra hakim olan düşünce, “Türkiye’nin sınıfsız bir toplum olduğu, bu sebeple sendikaların sınıf çatışmasını destekleyecek bir kurum değil devletle ve işve-renle ülke kalkınması için işbirliği yapacak kurumlar olduğu” yönündeydi.11

1946 ve 1950 seçim kampanyaları grev hakkı tartışmalarına sahne olmuş; CHP grev hakkına açıkça karşı çıkarken, DP grev hakkının tanınmasını iste-miştir. CHP seçimi kaybettikten sonra, 1953 yılında grev hakkını programı-na almış, ancak grev ve lokavtı eş değer haklar olarak kabul etmiştir. DP ise 1950 öncesinde savunduğu grev hakkını 1950 sonrasında rafa kaldırmıştır. Dönemin Çalışma Bakanı Mümtaz Tarhan, DP’nin grev hakkını tanımaması-nı “grev yapmak için önce gelişmiş bir sanayiye sahip olmak gerekir, sanayi-miz daha bebek halinde idi. Bu sanayiyi daha bebek halinde öldüremezdik” şeklinde izah etmektedir.12 Bu açıklama tarzı yukarıda da değindiğimiz “ülke gerçekleri” iddiasının sürekliliğini göstermesi açısından önemlidir.

Kuşkusuz sendikal haklar açısından dönüm noktasını 1961 Anayasası oluş-turmaktadır. 1961 Anayasası, 1924 Anayasasından beri devam eden ve za-man zaman kesintiye uğrayan klasik özgürlükler sistematiği ile yetinmemiş; ikinci kuşak haklar olarak kabul edilen, ekonomik, sosyal haklara da geniş yer vermiştir. Hatta daha ileri giderek klasik liberalizmin kutsal saydığı “mül-kiyet hakkı”nın kamu yararına sınırlanması ilkesi Anayasa’da yer almıştır.13 1961 Anayasası bütün çalışanlara (kamu personeli dahil) sendikalaşma hak-kı tanımaktaydı. Lokavta Anayasal bir hak olarak yer verilmemiş “toplu iş sözleşmesi ve grev” hakkını düzenleyen 47. maddede “işverenlerin hakları” deyimi ile yetinilmişti. 1961 Anayasası, devlete sosyal ödevler yükleyen güç-lü bir sosyal devlet vurgusuna ve ikinci kuşak haklar olan sendikal ve sos-

10 Dönemingelişmeleriiçinbakınız:AzizÇelik,Vesayetten Siyasete Türkiye’de Sendikacılık (1946-1967),İstanbul:İletişimYayınları,2010.

11 TokerDereli,Aydınlar, Sendika Hareketi ve Endüstriyel İlişkiler Sistemi, İstanbul:FakültelerMatbaası,1975,s.329.

12 AhmetMakal,Türkiye’de Çok Partili Dönemde Çalışma İlişkileri: 1946-1963, İmgeKitabevi,Ankara,2000,s.259-272.

13 MünciKapani,Kamu Hürriyetleri.YenidenGözdenGeçirilmişveGenişletilmişÜçüncüBası.Ankara:AÜHukukFakültesiYayınları,1970,s.108.

12

yal hakları güvence altına alan sosyal ve özgürlükçü bir felsefeye sahip bir Anayasa idi.

1961 Anayasası sonrasında, gecikmeli de olsa sendikal hakları yakından ilgi-lendiren üç temel yasa kabul edilmiştir: 274 sayılı Sendikalar Yasası (1963), 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası (1963) ve 624 sayı-lı Devlet Personeli Sendikaları Yasası (1965). 274 sayılı Sendikalar Kanunu, 1947 Sendikalar Kanunu’na göre oldukça özgürlükçü bir yaklaşım benim-semiştir. Ancak 274 sayılı yasa kapsamına kamu personelini alınmayarak Anayasanın bütün çalışanlara sağlamış olduğu haklar, çalışanların bir bölü-mü için sınırlanmıştır. Öte yandan 275 sayılı yasa ise Anayasa’da yer alma-yan lokavt kurumuna yer vermiştir.

275 sayılı yasa ile ülkemizde çalışma ilişkilerinin bireysel iş sözleşmeleri ile düzenlenmesinden, toplu iş sözleşmeleriyle düzenlenmesi dönemine geçil-miştir. Bu nedenle 275 sayılı yasa Türkiye çalışma ilişkileri tarihinde kök-lü bir dönüşüm anlamına gelmektedir. Yasa ile 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu’nda yer alan grev yasağı kaldırılmış ve Anayasa’da güvenceye alı-nan grev hakkının uygulanmasına ilişkin ayrıntılara yer verilmiştir.

275 sayılı yasa 1980 yılına kadar uygulanmış, 12 Eylül 1980 askeri darbesi-nin ardından bazı hükümleri askıya alınmış ve 1983 yılında tümüyle yürür-lükten kaldırılmıştır. 275 sayılı yasanın uygulandığı 1963-1980 döneminde, işçilerin çalışma koşulları düzelmiş, gerçek ücretleri artmış ve gelir dağılımı-nın düzeltilmesi yolunda adımlar atılmıştır.14

274 ve 275 sayılı yasalar işveren çevreleri ile sağ-muhafazakar siyasetçiler tarafından hedef tahtasına konmuştur. Nitekim bu çerçevede 1970 yılında 1317 sayılı yasa ile 275 sayılı yasanın birçok hükmü değiştirilmeye çalışılmış ayrıca 1971 yılında yapılan anayasa değişiklikleri ile kamu görevlilerinin sen-dikal hakları ortadan kaldırılmıştır.

27 Mayıs 1960’ın aksine 12 Eylül 1980 askeri darbesi çalışma ilişkilerin-de doğrudan ve kapsamlı olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Toplu iş ilişkile-ri daha ilk günlerden başlayarak darbeden nasibini almıştır. 12 Eylül dar-besi ile sendikal haklar için oldukça elverişli bir zemin sağlamış olan 1961 Anayasası askıya alınmış ve askeri darbeyi yapan generallerden oluşan Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) kararları Anayasa ve yasaların yerini almıştır. Darbe ile birlikte sendikal faaliyetler durdurulmuş ve devam eden grevler sona erdirilmiştir.

1982 anayasası işçilere ve sendikalara duyulan kuşku üzerine getirildiği an-laşılan ayrıntılı kısıtlama ve kurallarla doludur. 1982 Anayasası’nın 1960-1980 dönemine ve 1961 Anayasası’na karşı tepkisel bir nitelik taşıdığı ve bir

14 CahitTalas,Türkiye’nin Açıklamalı Sosyal Politika Tarihi,Ankara:BilgiYayınevi,1992.

13

önceki dönemin özgürlükçü ortamına ve toplumsal gelişmelerine karşı oto-riter bir anlayışı yansıttığı bilinmektedir. Örneğin sendikal haklar ayrıntılı ve sınırlayıcı biçimde düzenlendiği gibi, dernek, vakıf ve sendika gibi kuruluş-lara yalnız siyaset yasağı getirilmekle kalınmamış, bunların birbirleriyle iliş-kilerini ve işbirliğini kısıtlayıcı hükümlere de yer verilmiştir. 1982 Anayasası ile 1961 Anayasası’nın tam tersi bir biçimde sendika kurma, sendikal faali-yet, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları konusunda önemli kısıtlamalar geti-rilmiştir. 1982 Anayasası sendikal hakları dört ayrı madde ile (51, 52, 53 ve 54. Maddeler) ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bu ayrıntılı düzenlemeler sendikal hakları kısıtlayan ve kullanılmaz hale getiren hükümler içermektey-di. Pek çoğu yasa konusu olabilecek bu ayrıntılı düzenlemelere, Anayasa’da yer verilmesi, sendikal hükümlerin değiştirilmesini zorlaştırma düşüncesine dayanmaktadır.

1982 Anayasası’nın ardından, toplu çalışma ilişkileri düzenleyen 5 Mayıs 1983 tarihli ve 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası kabul edildi. Bu yasaların kabulü ile 274 ve 275 sayılı yasalar yürürlükten kaldırıldı. 2821 ve 2822 sayılı yasalar Danışma Meclisi’ne gönderilmeden doğrudan MGK tarafından yasalaştırıldı. MGK’da bu yasalar ile ilgili yapılan tartışmalar, 2821 ve 2822 sayılı yasaların 274 ve 275 sayılı yasaların uygulandığı döneme açık bir tepki olarak oluşturuldu-ğunu ortaya koymaktadır. MGK tartışmalarında sık sık 274 ve 275 sayılı ya-salar döneminde yaşanan olaylar örnek gösterilmiş ve özellikle DİSK’in tem-sil ettiği sendikacılık anlayışı hedef alınmıştır.15 6356 sayılı yasa hazırlanırken de 274 ve 275 sayılı yasaların uygulandığı döneme ilişkin benzer eleştirileri-nin yapıldığını görmek yukarıda işaret ettiğimiz toplu haklara dönük kuşku-cu yaklaşımın dayanıklılığı konusunda fikir vermesi bakımından önemlidir.16

2821 ve 2822 sayılı yasaların uluslararası normlara; örgütlenme ve kolek-tif sendikal haklarla ilgili önde gelen iki ILO sözleşmesine (87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına ilişkin sözleşmelere) aykırı olduğu ILO denetim or-ganları tarafından sürekli vurgulanmıştır. ILO Uzmanlar Komitesi raporların-da çeşitli defalar Türkiye’deki sendikal hakların pek çok açıdan ILO normla-rıyla çeliştiği belirtilmiş ve hükümet acil değişiklikler yapmaya çağrılmıştır.17 Yürürlükten kaldırılmış olsa da pek çok hükmü esas olarak 6356 sayılı yasa-

15 MuratÖzveri,Türkiye’de Toplu İş Sözleşmesi Yetki Sistemi ve Sendikasızlaştırma (1963-2009),AnkaraÜniversitesiSiyasalBilgilerFakültesi,2013,s.207-211.

16 “Örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına ilişkin ‘hakların’ taleplerin önünde gerçekleştiği bu dönemTürk sendikacılığının gelişimi açısındanmaalesef iyi değerlendirilmemiştir.Üyelerinin ekonomik hak veçıkarlarınıkorumakvegeliştirmekamacınındışında,sendika adı altında ideolojik ve marjinal grupların etkisiyle yapılan bazı örgütlenmeler [vurgularbizeait]“sendikalalgıda”farklıçağrışımlaryaratmıştır.Nitekim1980müdahalesiilebirkısımsendikalarkapatılmış(...)”Sayın,2012,s.68.

17 InternationalLabourConference,ApplicationCommitteeReport,90thSession,Geneva,2002.

14

da korunduğu için 2821 ve 2822 sayılı yasanın temel özelliklerini hatırlat-

makta yarar vardır.

2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun Temel Özellikleri: 2821 Sayılı Sendikalar

Kanunu 274 Sayılı Kanuna tepki olarak hazırlanmış olup sendikal hakları kı-

sıtlayıcı ve daraltıcı bir felsefeye sahiptir. 2821 Sayılı Yasa 5018 ve 274 sa-

yılı yasalarda olduğu gibi bireysel (olumlu ve olumsuz) sendika özgürlüğü-

nü esas almış ve sendikaların kuruluşlarında serbestlik ilkesini benimsemiş

olmakla birlikte, sendika kuruluşunu, sendika üyeliğini ve sendikal faaliye-

ti zorlaştırıcı hükümlere sahiptir. Yasa sendika ve konfederasyon dışında işçi

kuruluşu kurulmasını engelleyici niteliktedir.

2821 Sayılı Yasanın özgün halinde din ibadet işlerinde çalışanlara, öğrenci-

lere, özel öğretim kurumlarında öğretmenlik yapanlara ve özel güvenlik gö-

revlilerine sendika üyeliği yasaklanmıştır. Ancak zaman içinde yapılan deği-

şikliklerle, Sendikalar Kanunu’na göre işçi olan herkesin sendika üyesi olma-

sına olanak tanınmıştır. Yasa, sendika özgürlüğünün korunması konusunda

düzenlemelere yer vermiş ve işçilerin işe alınmaları ve iş sırasında sendikal

nedenle ayrımcılığa uğramalarını yaptırıma bağlamıştır (2821/31).

2821 Sayılı Yasa işkolu sendikacılığını benimsemiş, işyeri ve meslek sendika-

cılığını yasaklamıştır. Yasaya göre “İşçi sendikaları, işkolu esasına göre bir iş-

kolunda ve Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacı ile bu işkolundaki iş-

yerlerinde çalışan işçiler tarafından kurulur” (2821/3).

2821 Sayılı Yasa, 274’ten farklı olarak tek sendikaya üyelik koşulunu ge-

tirmiştir. 2821 Sayılı Yasanın en çok eleştirilen hükümlerinden biri sendika-

ya üyelik ve ayrılmayı noter koşuluna bağlamış olmasıdır (Madde 22). Bu

hüküm sendikal örgütlenmeyi zorlaştırıcı ve maliyetini artırıcı bir düzenle-

medir. Siyasi parti ve dernek üyeliği için öngörülmeyen bu şartın sendika

üyeliği için aranması örgütlenme özgürlüğünün ihlali anlamına gelmekte-

dir. Özellikle bu hüküm ILO ve AB tarafından yoğun biçimde eleştirilmiştir.

Yasanın bir diğer sınırlayıcı hükmü, anayasaya paralel olarak işçi sendikala-

rının merkez organlarına seçilebilmek en az 10 yıl bilfiil çalışmış olmak ko-

şulunu getirmiş olmasıdır (Madde14). Ancak bu hüküm 2007 yılından ka-

nundan çıkartılmıştır. Yasa, Anayasanın 52. maddesine paralel olarak kap-

samlı siyasi yasaklar getirmiştir (Madde 37 ve 39). Sendika ve konfederas-

yonların hiç bir biçimde siyasi faaliyette bulunamayacağı, dernekler ve mes-

lek kuruluşları ile ortak hareket edemeyeceği hükme bağlanmıştır. 2821’in

siyasi faaliyete ilişkin sınırlandırmaları Anayasanın 52. Maddesinin 1995 yı-

lında yürürlükten kaldırılmasına paralel olarak 1997 yılında yapılan yasa de-

ğişikliği ile daraltılmıştır.

15

2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun (TİSGLK) Temel Özellikleri: TİSGLK toplu pazarlık ve grev hakkının kullanımı konusunda cid-di sınırlamalara yer vermiştir. Toplu iş sözleşmesi yetkisi için zorunlu olan çifte baraj ve greve ilişkin sınırlayıcı düzenlemeler TİSGLK’ye damgasını vurmuştur.

TİSGLK esas olarak işyeri sözleşmesi ilkesini benimsemiş ve çok düzeyli toplu pazarlığa olanak tanımamıştır. iki tür toplu iş sözleşmesi öngörmüştür: İşyeri ile işletme toplu iş sözleşmesi. Kanuna göre, bir toplu iş sözleşmesi aynı iş-kolunda bir veya birden çok işyerini kapsayabilir. Ayrıca fiilen birden çok iş-yerini kapsayan “grup toplu iş sözleşmesi“ yapılması mümkündür. Ancak yasa işkolu ve ulusal ölçekli toplu iş sözleşmelerinin önünü kapatmıştır.

2822 Sayılı Yasa toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetini, yapılacak sözleşmenin kapsamına girecek işyeri veya işyerlerinin içinde bulunduğu işkolunda kuru-lu işçi sendikalarına vermiştir. Diğer bir ifadeyle konfederasyonların toplu iş sözleşmesi ehliyeti yoktur. 2822 Sayılı Yasa toplu iş sözleşmesi yetkisi için ol-dukça ağır sınırlamalar getirmiştir. Yasaya göre yetki için iki koşul gereklidir: 1) Ön koşul niteliğinde olan işkolu barajı: İşçi sendikasının kurulu bulundu-ğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunu (tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç) üye kaydetmiş olması, 2) Sendikanın toplu iş söz-leşmesi bağıtlamak istediği işyerinde/işletmede işçilerin yarıdan bir fazlasını üye yapmış olması.

Yetki tespit işlemleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapıl-maktadır. Bakanlığın ilgili işyeri için vermiş olduğu çoğunluk tespit kararı-na karşı işverenlerin, işveren sendikalarının ve işkolundaki diğer sendikala-rın itiraz hakkı bulunmaktadır. Yetki itirazı, yetki prosedürünü durdurmakta-dır. Bu nedenle yetki işlemleri yıllarca sürmekte ve sendikal örgütlenme cid-di biçimde engellenmektedir. 2822 sayılı yasada yer alan yetki sisteminin sendikalaşmayı ciddi bir biçimde zayıflattığı yapılan araştırmalarla da orta-ya konmuştur.18

2822 sayılı yasa, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, uyuşmazlık ve grev-lokavt için ayrıntılı ve karmaşık bir prosedürü getirmiştir. Bu prosedür, toplu sözleş-me özerkliğini ve sendikal hakların kullanımını engelleyici niteliktedir. Grev ve lokavt uygulamasından önce arabuluculuk aşaması zorunludur ve arabu-luculuk süresince çalışma barışının korunması şartı vardır. Arabuluculuk bit-meden alınacak grev ve lokavt kararı yasadışı kabul edilmektedir.

Yasa, Anayasaya paralel olarak sadece menfaat uyuşmazlıkları sırasında grev ve lokavta başvurulmasına olanak tanımıştır. Toplu iş sözleşmesinin yapılma-sı sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıy-

18 Özveri,2013.

16

la çalışma şartlarını korumak veya düzeltmek amacıyla TİSGLK hükümlerine uygun olarak yapılan grevi kanuni grev olarak tanımlanmıştır (Madde 25/2). Grev sadece toplu menfaat uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde söz konusu olabilecektir. Bunun dışındaki grev türleri yasadışı grev olarak tanımlanmış-tır. Oysa 275 Sayılı Yasa belli hâllerde -mevzuat veya toplu iş sözleşmedeki haklara uyulmaması hâlinde- hak grevine de cevaz vermekteydi (275/19-2).

2821 sayılı yasanın tanımladığı grev için aranan şartlar gerçekleşmeden ya-pılan greve kanundışı grev denilir. Siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanış-ma grevi kanundışı grevdir. İşyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve di-ğer direnişler hakkında kanundışı grevin yaptırımlarının uygulanması öngö-rülmektedir. Yasa sadece grev türleri konusunda değil grev kararı ve uygu-laması konusunda da sınırlayıcı süreler öngörmüştür. Grev ve lokavt kararı, karşı tarafa tebliğinden itibaren 60 gün içinde ve karşı tarafa noter aracılı-ğıyla altı işgünü önce bildirilecek tarihte uygulanabilir. Böylece sürpriz grev uygulaması engellenmiştir.

Yasa aralarında bankacılık sektörünün de bulunduğu oldukça geniş grev ya-sakları getirmiştir. Can ve mal kurtarma işlerinde, cenaze ve tekfin işlerinde, su, elektrik, havagazı, termik santrallarını besleyen linyit üretimi, tabii gaz ve petrol sondajı, üretimi, tasfiyesi, dağıtımı, üretimi nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işlerinde, banka ve noterlik hizmetlerinde, kamu ku-ruluşlarınca yürütülen itfaiye, sehiriçi deniz, kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetlerinde, ilaç imal eden işyerleri hariç olmak üze-re, aşı ve serum imal eden müesseselerle, hastane, klinik, sanatoryum pre-vantoryum, dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerinde, eğitim ve öğ-retim kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve huzurevlerinde, mezarlık-larda ve Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde grev ve lokavt ya-saklanmıştır. Yasaya göre karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleme yetkisine sahiptir.

2821 ve 2822 sayılı yasaların tıpkı 1982 anayasasının sendikal haklara ilişkin hükümlerinde olduğu gibi Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) görüşlerine göre hazırlandığı artık bir sır değildir. TİSK, 1982 Anayasa’sının hazırlık sürecinde Danışma Meclisi’ne sunduğu raporda, sosyal sorunların yeni bir yaklaşımla ele alınmasını istemiş ve şu görüşleri dile getirmişti:19

“Geçmişte işveren-işçi ilişkilerine yaklaşımda daima işçilerin himayeye muhtaç olduğu görüşünün hakim olduğu bilinen bir gerçektir. Artık günümüzde işçinin ezildiği, istismar edildiği iddialarının geçersizliği

19 TİSK,XIV.OlağanGenelKuruluÇalışmaRaporu,Ankara,Nisan1982,s.19.

17

ortadadır. Üç milyona yakın işsizin varlığı düşünülürse ülkemizde çalışan işçilerin mutlu bir azınlık teşkil ettiği söylenebilir... Bu sebeple sosyal sorunlara yaklaşırken işçi lehine yorum kriteri terk edilmeli ve ülke yararı gözetilmelidir”.

“Ülke yararı” ifadesinin “sermaye yararı” şeklinde de okunması mümkün-dür. Bu görüşler doğrultusunda 1961 Anayasası’nın temel felsefesi terk edil-miş ve bunun yerine yasakçı, sosyal korumadan uzak ve devleti topluma karşı korumayı amaçlayan bir yaklaşım benimsenmiştir. 1982 Anayasası, devletin sosyal niteliğini kağıt üzerinde korurken, sosyal ve sendikal haklar-da önemli kısıtlamalar getirmiştir.

TİSK’in 1982 tarihli çalışma raporunda yer alan öneriler ile yasa hükümle-ri neredeyse birebir örtüşmektedir.20 Nitekim 2821 ile 2822 sayılı yasaların işveren kesiminde yarattığı büyük memnuniyet TİSK Başkanı Halit Narin’in açıklamalarına da yansımıştır: “20 yıldır biz ağladık, onlar güldü”.21

2. 6356 Sayılı Yasanın Hazırlanma Süreci ve YöntemiYürürlüğe girdiği 1983 yılından başlayarak sendikaların ve ILO’nun sert eleş-tirilerine konu olan 2821 ve 2822 sayılı yasalarda 1988, 1995, 1997, 2002, 2003, 2005 ve 2007 yıllarında çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Ancak yapılan bu değişiklikler yasanın temel yönlerini değiştirmemiştir. Bu nedenle yeni bir sendikal yasal düzenleme ihtiyacı gündemdeki yerini hep korumuştur. Zaman zaman çeşitli yasa taslakları hazırlanmış ancak bunların yasalaşma-sı mümkün olmamıştır. ILO ve AB’den gelen çeşitli eleştiriler karşısında hü-kümet sık sık teknik değerlendirme ve sosyal taraflarla müzakereler sürmek-tedir gerekçesine sarılmıştır.22 AKP hükümetleri sosyal taraflar ve işçi sendi-kaları arasında devam eden görüş ayrılıklarını gerekçe göstererek kapsam-lı bir yasal düzenleme yapmaktan kaçınmıştır. Nihayet uzun bir gecikmeden sonra yeni bir yasal düzenleme 2012 yılında gündeme gelmiş ve 7 Kasım 2012’de yasalaşmıştır.

6356 sayılı yasanın hazırlanma yöntemiyle ilgili en önemli iddia yasanın sos-yal diyalog işletilerek ve büyük ölçüde tarafların mutabakatıyla gerçekleş-tirildiğine yöneliktir. Kanun hazırlanırken sosyal diyalogun esas alındığı ve Üçlü Danışma Kurulu’nun 7 kez toplandığı, ayrıca sanayi ve ticaret oda-larıyla gerekli istişareler yapıldığı; TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, TİM,

20 Türk-İş,İşteGerçekler,Ankara,tarihsiz.

21 MESS,Gelenek ve Gelecek,CiltII,İstanbul,2010,s.105.

22 MeryemKorayveAzizÇelik,Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde Sosyal Diyalog,Belediye-İşYayını,Ankara,2007,s.487-496.

18

TÜMSİAD, ASO, İSO gibi sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alındığı ve işçi ve işveren konfederasyonlarının büyük ölçüde mutabakat sağladığı bir metnin ortaya çıktığı ısrarla belirtilmektedir.23 Bu iddia gerçeği yansıtmak-tan uzaktır. Uzlaşma vurgusunda sosyal diyalogun tarafı olan TİSK’in dışın-da diğer işveren örgütlerinden özellikle görüş alındığının vurgulanması il-ginçtir. TOBB’dan görüş alınırken ayrıca İSO ve ASO’dan görüş alınmasına da özen gösterilmiştir. Ancak aynı özen emek tarafı için söz konusu olma-mıştır. Üyelerinin önemli bir bölümü yasanın kapsamında olan meslek oda-larından, TMMOB ve TTB gibi örgütlerden görüş alınmamıştır. Öte yandan yasanın hazırlık ve tartışma sürecinde Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) de toplantıya çağrılmamıştır.

Bu tablo yasa hazırlık sürecinde sermaye “hassasiyetlerine” özel bir ihti-mam gösterildiğini göstermektedir. Öte yandan uzlaşma konusunda büyük bir “skandal” TBMM Genel Kurulunda yaşanmıştır. İhtisas Komisyonunda üzerinde anlaşılan maddelerden biri olan “sendika özgürlüğünün güvence-si” başlıklı 25. Madde işveren örgütlerinin talepleri doğrultusunda genel ku-rulda değiştirilmiştir. (Bu konunun ayrıntıları aşağıda ele alınmaktadır.)

Yasanın hazırlık süreci ve hazırlanma yöntemi içeriği kadar önem taşımak-tadır. O nedenle içerikten önce hazırlık süreci ve yöntemi üzerinde kısa bir değerlendirme yapmakta yarar var. İddiaların aksine yasanın sosyal diyalo-gun ürünü olduğunu ve sosyal tarafların mutabakatına dayandığını söyle-mek olanaksızdır. Sosyal tarafların yasaya ilişkin tutumu mutabakattan daha çok çatışma ve uyuşmazlığa işaret etmektedir.

2.1. Sendikal Örgütlerin TutumuYasaya en önemli itiraz sendikal örgütlerden gelmiştir. Türk-İş yasanın bazı hükümlerine karşı çıkarken, DİSK yasanın esasına ve tümüne itiraz etmiş-tir. Aynı şekilde Türk-İş içinde muhalif bir platform olan Sendikal Güç Birliği Platformu da yasanın temel düzenlemelerine karşı çıkmıştır.24 Türk-İş 11 Ekim 2012 tarihinde gazetelere verdiği “Türk-İş’ten TBMM’ye Çağrı” başlık-lı tam sayfa ilan ile TBMM’de görüşülmekte olan yasanın bazı hükümlerine itiraz ettiğini kamuoyuna duyurdu.25

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı26 (...) Türk-İş’in bütünüyle benimse-

23 ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu,Ankara,2012,s.19.

24 YasanınTBMMmüzakerelerisırasındadöneminTürk-İşGenelBaşkanıMustafaKumlu’nunTürk-İşYönetimKurulununbilgisidışındaişverenörgütleriylebirmutabakatavardığıvebumutabakatsonucunda“sendikaözgürlüğününgüvencesibaşlıklı”25.Maddedeişçialeyhinedeğişiklikyapıldığıyönündeiddialaryaygınbiçimdegündemegeldi.Bukonudakiiddialariçinbakınız:http://ekonomi.milliyet.com.tr/-30-isci-dagitti/ekonomi/detay/1758281/default.htm(Erişim:2Aralık2013).

25 Türk-İş, “Türk-İş’ten TBMM’ye çağrı” http://www.turkis.org.tr/index.dyn?wapp=haberdetay0&did=C80F5693-43BB-457C-A37D-55B642A1ACF7(Erişim:12Ocak2013).

26 HükümettarafındanTBMM’yesevkedilentasarısınınorijinaladıTopluİşİlişkileriKanunutasarısıidi.

19

mediği ancak sosyal taraflarla asgari müştereklerde buluştuğu bir tasarıdır.”

“Müzakereler sürdürülürken, tasarıda önergelerle yapılacağı öğre-nilen düzenlemeler Türk-İş topluluğunun endişe ve huzursuzluğunu artırmıştır.”

Türk-İş, yasa tasarısına 5 konuda itiraz ettiğini açıklamaktadır:

“1) Sendikanın kurulacağı iş kolunda çalışmayan, işçi olmayan insan-ların sendika kurabilmesinin Türk çalışma hayatına kazandıracağı hiç-bir şey olamaz. Böyle bir durumda ortaya, sendika görüntüsü altında yüzlerce kuruluş çıkacak, çalışma hayatı kendini daha büyük bir kao-sun içinde bulacaktır.

2) 30 ve daha az işçi çalıştıran işyerlerinde işçilerin sendikal nedenle işten atılmaları halinde işe iade davası açma haklarını düzenleyen fık-ra tasarıdan çıkarılarak işçilerin sendikal tazminat alma hakları orta-dan kaldırılmaktadır. Böylelikle 30’dan az işçi çalıştırılan işyerlerinde örgütlenmenin önü kesilmekte, milyonlarca işçinin temel insan hakkı olan örgütlenme özgürlüğü ellerinden alınmaktadır.

3) Tasarının yayımı tarihinden itibaren bir süre sendikal barajlarla il-gili düzenleme askıya alınmakta, bu yolla da bazı sendikaların yet-kili kılınması sağlanmaya çalışılırken, sistem bozulmakta, ilkeler çiğnenmektedir.

4) Grev yapan işçilerin iş yerinin önüne kuracakları çadır dahi yasaklanmaktadır.

5) Sendikaların yetki müracaatına işverenlerce yapılacak itirazlarla toplu iş sözleşme sürecinin önü kesilmektedir.”

Yasanın TBMM’de kabulünün ardından DİSK ve Türk-İş Cumhurbaşkanına başvurmuştur. DİSK yasanın tümünün TBMM’ye iadesini talep ederken Türk-İş sadece iki fıkranın iadesini istemiştir. DİSK tarafından Cumhurbaşkanı Gül’e yollanan mektupta ‘’özgürlükçü ve demokratik toplum esasları te-melinde yeniden düzenleme’’ iddiasında olan yasanın, esaslı bir değişiklik öngörmediği, hatta var olan sorunları daha da ağırlaştıracak düzenlemeler içerdiği belirtilmiştir.27

Türk-İş’in Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile ilgili Cumhurbaşkanı Gül’e yolladığı 19 Ekim 2012 tarihli yazıyla yasanın TBMM’ye iadesini iste-di. Türk-İş, yasanın 5. Maddesi ile sendika kuruculuğu getirilen “fiilen ça-lışma” koşulu ifadesine itiraz etti ve bunun 2821 sayılı yasada olduğu gibi “sendikanın kurulduğu işkolunda fiilen çalışmak” şeklinde değiştirilmesini

27 Cumhuriyet,31Ekim2012.

20

istedi. Türk-İş’in diğer itirazı ise 25. Maddede yer alan ve 30’dan az işçi ça-lıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin sendikal tazminat hakkının kaldırılması-na ilişkindi.28

Hak-İş ise yasaya ciddi bir itiraz yöneltmedi. Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun yürürlü-ğe girmesi ile 12 Eylül ürünü sendikal mevzuata ilişkin çalışma hayatından paslı bir çivi çıkmıştır” değerlendirmesini yapmıştır. Ancak Hak-İş de yasadan tümüyle memnun olmadığını, taleplerin bütünüyle karşılanmadığını vurgu-layarak, kanunda itiraz ettikleri ve karşı çıktıkları unsurlar olduğunu belirt-miştir. Hak-İş’e göre 6356 ile her şeye rağmen çalışma hayatımız ve endüst-riyel ilişkiler sistemimizde yeni bir sayfa açılmıştır: “Eksiklerine ve bazı dü-zenlemelerine ilişkin itirazlarımıza rağmen Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun yürürlüğe girmiş olması önemli bir durumdur.”29 Ancak Hak-İş yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yaptığı bir değerlendirmede yasa-ya daha sert eleştiriler yöneltmiştir. Hak-İş barajların yeni dönemde azalan iş kolu sayısı ve gerçek rakamlara dönülmesi sonucunda işçi sendikaları açı-sından etkisinin eski yüzde on işkolu barajına nazaran daha aleyhte ola-cağına işaret etmektedir. Hak-İş yüzde 3 işkolu barajından vazgeçilmesini istemektedir.30

Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in de üyesi olduğu Uluslararası Sendika Konfederasyonu (ITUC) ile Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun (ETUC) da aralarında olduğu çok sayıda uluslararası sendikal örgüt yasanın ulusla-rarası normlara uygun olmadığını vurgulayarak Başbakan Erdoğan’a yasa-nın uluslararası normlara uygun hale getirilmesi ve Cumhurbaşkanı Gül’e de veto çağrısında bulunmuştur.31 Ancak uluslararası sendikal kamuoyu tarafın-dan yapılan bu eleştiri ve çağrılar dikkate alınmamıştır.

2.2. İşveren Örgütlerinin TutumuSendikal yasaların değiştirilme sürecinde işveren örgütlerinden önemli bir di-renç geldiği bilinmektedir. İşveren örgütleri eski 2821 ve 2822 sayılı yasalar-da olumlu yönde yapılacak küçük değişikliklere dahi direnç göstermiştir. Bu

28 Türk-İş’inCumhurbaşkanıAbdullahGül’e19Ekim2012tarihlimektubu.http://www.turkis.org.tr/index.dyn?wapp=haberdetay0&did=6AA92351-7F73-4746-BA71-C0BDAEDDF349(Erişim:12Ocak2013).

29 Hak-İş, 7 Kasım 2012 tarihli basın açıklaması http://www.hakis.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=431:yueruerluee-gren-yen-sendkalar-ve-toplu-soezlemes-yasasi-basin-duyurusu&catid=9:basn-acklamas&Itemid=21(Erişim2Aralık2013).

30 Hak-İş,“YeniSendikalarveTopluİşSözleşmesiYasasıHakkındaBirDeğerlendirme”,tarihsiz.http://www.hakis.org.tr/yenisendikalaryasasihakkindadegerlendirmeler.pdf(Erişim2Aralık2013).

31 CouncilofGlobalUnions,CumhurbaşkanıAbdullahGül’eMektup,25Ekim2012.http://cms.iuf.org/sites/cms.iuf.org/files/GlobalUnions_2102oct_turkey%20-%20corrected.pdf http://www.ituc-csi.org/turkey-bill-on-collective-labour.html?lang=en ITUC, Başbakan Erdoğan’aMektup, 15 Ekim2012 http://www.ituc-csi.org/IMG/pdf/turkish_bill_ituc-etuc_joint_letter_to_pm_15-10-12.pdf.

21

nedenle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve sosyal tarafların üzerinde kısmen anlaştığı ve sınırlı iyileştirmeler getiren Toplu İş İlişkileri Kanunu tas-lağı, Bakanlar Kurulu’nda aylarca bekletildi.32 İşveren örgütleri ve kabinedeki bazı bakanlar sendikal haklarla ilgili iyileştirmelere kuşkuyla yaklaştı. İşveren örgütleri TUSKON, TOBB, MÜSİAD, TÜSİAD ve TİSK yasa taslağına karşı çı-karak bakanlarla toplantı yaptı. İşveren örgütlerinin şikayetlerini Başbakan Erdoğan’a da iletildi.33

Yasanın hazırlık ve kabul sürecinde özellikle büyük işveren örgütlerinin, Türkiye’de bütün işverenlerin şemsiye örgütü olan Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON)34 ile Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (MÜSİAD)35 belirleyici oldu-ğunu söylemek mümkündür. TİSK ve TÜSİAD da ana hatları ile yeni yasada-ki düzenlemeleri benimsedi. Ancak özellikle bu iki örgütün geri planda kal-dığını ve kritik noktalarda küçük ve orta ölçekli işletmeleri de temsil eden TOBB’un ve TUSKON’un yer aldığını belirtmek gerekir. Bunun temel nede-ni TÜSİAD ve TİSK ile AKP hükümetleri arasındaki ilişkilerin daha soğuk ol-ması, buna karşılık, TOBB, TUSKON ve MÜSİAD’ın giderek artan etkinliği-dir. Özellikle küçük işletmelerde sendikalaşmayı ciddi biçimde zayıflatacak olan sendikal güvenceye ilişkin değişiklikte TOBB’un girişimlerinin etkili ol-duğu gözlenmiştir.

İşveren örgütleri daha taslak aşamasında yeni sendika yasası tasarısının Türkiye’yi 1980 öncesine götüreceğini iddia etmiş ve küçük iyileştirmele-re dahi şiddetle karşı çıkmışlardır. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, yasa tasarısının bu haliyle çıkmasının ülkede kaosa ne-den olacağını açıklamıştır. Özellikle işkolu barajının düşürülmesinin sanayiye darbe vuracağını ileri süren Büyükekşi, “İşkolu barajının düşürülmesine itiraz ediyoruz. Yüz veya bin kişiyle toplu sözleşme yapmak için ideolojik tabanlı sendikalar kurulabilir. Bu da sanayiye darbe vurur” diye konuştu. Türkiye’de yasalaşması istenen bu maddelerin büyük çoğunluğunun Batılı ülkeler ta-rafından iptal edilmek istendiğini de iddia eden Büyükekşi “Yunanistan, Fransa gibi ülkeler bu tasarıdaki gibi maddeleri değiştirmek isterken, biz

32 Bugecikmeningerekçelerini yasanınTBMMGenelKurulmüzakereleri sırasında İzmirMilletvekiliMusaÇamşöyleifadeetmektedir:“Peki,biryılveyahutdayediaynedengeciktirilerekgeldiarkadaşlar?Niçin?Bununnedeni,TürkiyeOdalar veBorsalarBirliğinin,MÜSİAD’ın,TUSKON’un, ticaretodalarının, sanayiodalarının,kısacasıişverenörgütlerininHükûmetüzerindekurmuşolduğubaskılarsonucundaneyazıkkiSendikalarKanunubugünekadarTürkiyeBüyükMilletMeclisindegörüşülememiştir.”http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=19960.

33 Dünya,9Ocak2012.

34 TUSKONbüyükölçüdeGülenCemaatineyakınsanayiciveişadamlarıtarafındanoluşturulanbirşemsiyesermayeörgütüolduğubilinmektedir.Bukonudaayrıntılıbirdeğerlendirmeiçinbakınız:MustafaSönmez,Türkiye’de İş Dünyasının Örgütleri ve Yönelimleri,İstanbul:FriedrichEbertStiftung,2010.

35 Sönmez’e göre MÜSİAD Nakşibendi şeyhleri ve onlara bağlı girişimciler tarafından oluşturulmuş birsermayeörgütüdür.Sönmez,2010,s.109.

22

yeni getirmeye çalışıyoruz” dedi.36

TUSKON Başkanı Rızanur Meral de, taslağın iş dünyasını çok sıkıntılı bir sü-rece sokacağını ileri sürdü. Taslağın iş verimliliği konusundaki bütün kaza-nımları geri alacağını söyleyen Meral, “Türkiye’nin iş barışını 1980 öncesi-ne götürebilecek bir tasarı hazırlandı. Tasarı istikrar ve iş barışım büyük zarar verecek. Örneğin ideolojik sendikanın kurulmasının önü açılıyor. Sendikalar istedikleri yerden bağış alabilecekler. Fonlar ülkede cirit atacak” değerlen-dirmesini yaptı. Bu taslağın çıkması halinde işyerini kapatma tehlikesiyle kar-şı karşıya geleceğini söyleyen TUSKON üyelerinin olduğunu belirten Rızanur Meral, tasarının yabancı yatırımın gelmesini bile engelleyeceğini ileri sürdü.37

6356 sayılı yasa olarak TBMM’de kabul edilen Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı’nda yer alan ve işveren örgütleri tarafından karşı çıkılan temel dü-zenlemeler özetle şu şekildeydi.38

•İşkolu barajı: Tasarının ilk halinde işkolu barajı yüzde 10’dan binde 5’e düşürülüyordu ve bu oldukça sembolik bir baraj anlamına geli-yordu. İşveren örgütleri tasarı bu haliyle yasalaşırsa, değişik iş kolla-rında yüz kişiyle bazılarında ise bin kişiyle toplu sözleşme yapma hak-kı kazanılacağını, bunun da iş barışını bozacak çok ciddi sorunlar or-taya çıkarabileceğini ileri sürdüler.

•Noter ve e-devlet kapısından üyelik: Tasarının sendikaya üyelik için noter şartı kaldırmasına da karşı çıkan işveren örgütleri zaman içe-risinde denetimin zorlaşacağını ve sanal sendikalar kurulabileceğini ileri sürdüler. İşçilerin TC kimlik numarasını alan herkesin bir işyerin-de sendikayı internet üzerinden kurabileceğini iddia eden TUSKON Başkanı Meral, “bu tasarı iş dünyasının bağışıklık sistemini bütünüy-le çökertecek” şeklinde konuştu.

•Sendikal güvenceler: İşveren örgütleri tasarı ile sendika temsilcileri ve iş ilişkisi devam eden sendika yöneticilerine aşırı iş güvencesi geti-rildiğini savundular. Tasarının sendikal nedenli fesihte işveren aleyhi-ne çift tazminat getirdiği iddiasıyla sendikal güvence hükümlerine de işveren örgütlerince itiraz edildi. Taslakta sendikal tazminat talebinin, işçinin başvurusu, işyerinin işe başlatıp başlatılmaması şartına bağlan-mamış olmasına karşı çıkan işveren örgütleri, böylece işçinin işe iade davası açmasa bile ayrıca sendikal tazminat talebinde bulunabilece-ğini bunun tasarıdan çıkarılmasını istediler.

•Grev düzenlemeleri: Siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma

36 Stargazetesi,31Ocak2012.

37 Stargazetesi,31Ocak2012.

38 Stargazetesi,31Ocak2012.

23

grevi ile iş yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişlerin kanun dışı grev tanımından çıkartılmasına karşı çıkan işveren çevreleri, “grev hakkı ile doğrudan ilişkisi bulunmayan işin yavaşlatılması, verimin dü-şürülmesi gibi direnişler, serbest toplu pazarlık sistemine ve grev hak-kına gölge düşürecek ve kötü niyetli davranışlara zemin oluşturabi-lecektir” gerekçesiyle karşı çıktı. İşveren örgütleri, siyasi amaçlı, ge-nel ve dayanışma grevi ile işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişlerin kanun dışı grev olarak nitelendirilmesini ve siya-si amaçlı, genel ve dayanışma lokavtı da kanun dışı lokavt sayılmasını istedi.

Bu girişimler ve eleştiriler sonucunda yasanın TBMM’ye sevki uzun süre ge-cikti ve yasama sürecinde de önemli değişiklikler yapıldı. Tasarının ilk halin-de binde beş olan işkolu barajı yüzde üç olarak değiştirildi. Sendikal tazmi-nata ilişkin hükümler işçi aleyhine değiştirildi (bu konu aşağıda ayrıntılı ola-rak ele alınmıştır). Greve ilişkin sınırlamalar büyük ölçüde korundu. Örneğin bankacılık sektöründe grev yasağı korundu. Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında uyuşmazlık çıkması durumunda grev yasal kabul edildi, bunun dı-şındaki grevler yasa dışı grev olarak tanımlandı.

Nitekim 6356 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinin ardından TİSK yasadan memnun olduğunu, özellikle e-devlet kapısından üyelikle ilgili bazı endişe-leri olmakla birlikte yasayı başarılı bulduğunu açıkladı.39 TİSK’in değerlendir-mesi işçi sendikalarının aksine yasanın nihai şeklinin işverenlerde önemli bir rahatsızlık yaratmadığının delilidir.

3. Yasanın Gerekçesi ve Uluslararası Normlar 6356 sayılı yasanın uluslararası çalışma normlarına uygun olarak hazırlandı-ğı gerek yasa gerekçesinde gerekse yasanın yürürlüğe girmesi sonrasında ıs-rarla vurgulanmıştır. Bakanlar Kurulu tarafından “Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı” adıyla TBMM başkanlığına gönderilen yasa tasarısının genel gerek-çesinde tasarının ILO normları ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı dik-kate alınarak hazırlandığı belirtilmektedir. Yasanın gerekçesinde şu değer-lendirme yer almaktadır:

“Türkiye’nin ILO’ya üye olduğu 1932 yılından günümüze değin, sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlık ve toplu iş uyuşmazlıklarının çözüm yolları, Türkiye-ILO ilişkilerinde belirgin rol oynamıştır. Mevcut düzenlemeler nedeniyle, özellikle 1980 sonrası ülkemiz, ILO’nun denetim mekanizmasının etkisiyle uluslararası alanda hak etmediği muameleye maruz kalmıştır. Bu durumun

39 TuğrulKutadgobilik,“SendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunuBilgilendirmeSemineriAçılışKonuşması”,30Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013.

24

farkında olarak, Kanunda sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu pazarlık süreçleri, 87 ve 98 No.lu ILO Sözleşmeleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmiştir. Sendika kurma, sendikaya üyelik sendika yöneticisi olma, sendikal güvenceler, sendikal faaliyetler, sendikaların işleyişleri, denetimleri, serbest toplu pazarlık, iş uyuşmazlıklarının çözümü ve toplu iş sözleşmelerinin düzeyi, 87 ve 98 No.lu sözleşmeler paralelinde düzenlenmiştir. Kanunda, Gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartının örgütlenme hakkını düzenleyen 5 inci Maddesi ile toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını düzenleyen 6ncı Maddesi başta olmak üzere birçok hükmü de dikkate alınmıştır.”40

Bu değerlendirme Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının üst düzey bürok-ratları tarafından da tekrarlanmıştır:

“Dolayısıyla yapılması gereken Türk endüstri ilişkiler sistemini ileri taşıyan, çağın değerlerini yansıtan ve aynı zamanda Türk çalışma hayatının sorunlarına köklü çözüm getiren uzun soluklu bir kanun yapmaktır. Belirtilen bu gerekçelerle bu Kanun, Türk çalışma hayatının öteden beri evrensel normlara verdiği tepkiyi dikkate alarak, sendikal hak ve özgürlükleri; özgürlükçü ve demokratik toplum esasları temelinde yeniden düzenlemektedir. Kuşkusuz ILO normları, Türkiye’nin AB’ye üyelik perspektifi, çalışma hayatının yapısal sorunları, yargı içtihatları ve doktrindeki eleştiriler Kanunun hazırlık safhasında dikkate alınmıştır. Kanunun metni (...) ILO ve AB normlarına uygun bir yapıya kavuşturulmuştur. (...) Özetle kanun, hak ve özgürlükler temelinde yeniden inşa edilmiştir.” 41

Yasa tasarısında ve hazırlık aşamasında ileri sürülen bu gerekçeler yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da tekrarlandı. Bakanlık tarafından yasanın yü-rürlüğe girmesi sonrasında hazırlanan bir kitapçıkta, yeni yasanın bütün-cül, sade ve uluslararası normlara uygun olduğu iddia edilerek şu görüşle-re yer verildi: “Yasanın AB üyelik sürecinin gereklilikleri (Sosyal politika ve istihdam konulu 19. fasıl açılış kriteri) dikkate alındı. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) örgütlenme ve toplu pazarlığa ilişkin onayladığımız 87 ve 98 sayılı Sözleşmeleri esas alındı.”42 Bunun da ötesinde yasanın ILO’nun 87 sözleşmesinden yola çıkarak birinci sınıf bir ülkeye yaraşır olumlu düzenle-meler içerdiği ileri sürüldü.43

40 TürkiyeBüyükMilletMeclisi,TopluİşİlişkileriKanunuTasarısıveAvrupaBirliğiUyumKomisyonuileSağlık,Aile,ÇalışmaveSosyalİşlerKomisyonuRaporları(1/567),SıraSayısı:197,YasamaDönemi24,YasamaYılı2,2012,s.5.

41 AliKemalSayın,“TopluİşİlişkileriKanunTasarısı’nınGetirdikleri”,Sicil,Haziran2012,s.70ve77

42 ÇSGB,2012,s.25.

43 AliKemalSayın,“KanununGenelTanıtımı,SendikalarınYapılanması,E-DevletSistemiÜzerindenÜyelikveİşkollarıSistemindeDeğişiklik”,Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Bilgilendirme Semineri,30Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013,s.22.

25

Yasanın uluslararası normlara uygunluğu konusundaki iddialar sınır tanıma-maktadır. Yasanın sadece ILO normlarına değil Avrupa Sosyal Şartı (ASŞ) hü-kümlerine de uygun olduğu iddia edilmektedir: “6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile önemli bir insan hakkı sözleşmesi niteliği ta-şıyan ve sosyal hakları bir bütün olarak düzenleyen Avrupa Sosyal Şartının “Örgütlenme Hakkı” başlıklı beşinci ve “Toplu Pazarlık Hakkı” başlıklı altın-cı maddelerinde yer alan haklar sağlanmış oldu.”44 Yasanın ASŞ standartla-rına uyumsuzluğu bir yana yanıtlanması gereken soru şudur: Yeni yasa ile ASŞ’nin 5 ve 6. Maddesinde yer alan haklar sağlanmış ise, Türkiye’nin bu maddelere koyduğu çekince neden sürdürülmektedir?

Yukarıda aktarılan hükümet iddialarına göre 6356 sayılı yasa kuşkuya yer vermeyecek biçimde ILO normları ve ASŞ hükümlerine uygundur. Bu ke-sin iddialar ve gerekçeler nedeniyle yasanın uluslararası normlara uygunluk açısından değerlendirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Bu değerlendirme sadece bir uyum/uyumsuzluk saptaması olmayacak aynı zamanda hüküme-tin iddialarının tutarlığının sınanması ve bir samimiyet değerlendirmesi an-lamına gelecektir. Öte yandan bu iddialar olmaksızın da Türkiye’nin üstlen-miş olduğu anayasal yükümlülükler gereği yasanın uluslararası normlara uy-gunluğu zorunludur.

6356 sayılı yasanın uluslararası hukuka uygunluğu ve çalışma hukuku ala-nında uluslararası normların önemi açık olmakla birlikte Türk iş hukuku öğ-retisinin bu konuda “tutucu” bir yaklaşıma sahip olduğu ve uluslararası hu-kuku görmezden gelme eğilimin çok güçlü olduğu vurgulanmalıdır. Türk iş hukuku öğretisinin uluslararası çalışma hukukunun iç hukuka etkisi konu-sunda oldukça temkinli bir tutum içinde olduğunu, uluslararası hukuka hak ettiğinden çok daha az ilgi gösterdiğini ve “pozitivist” bir yaklaşımı benim-sediğini söylemek mümkündür. Bu tutum Anayasa 90/son fıkraya 2004 yı-lında eklenen “sarih” cümleden sonra da devam etmiştir. Gülmez, öğreti-nin insan hakları perspektifinden yoksun olan bu yaklaşımının yasamayı da olumsuz etkilediğini ve sendikal yasalarda yer alan aykırılıkların sürmesin-de etkili olduğunun altını çizmektedir. Çalışma hukukuyla ilgili eserler ince-lendiğinde görülmektedir ki, uluslararası kaynaklar iş hukukunun kaynakları arasında sayılmakla birlikte çok kısa bir özetle yetinilmekte ve gerek bireysel gerekse toplu iş hukuku konuları esas olarak ulusal mevzuat kaynakları te-mel alınarak incelenmektedir. Özellikle toplu iş hukuku alanında bunu çok daha açık gözlemek mümkündür. Örneğin ILO sözleşmelerinden kimi kay-naklarda özet olarak söz edilse de, ILO denetim organlarının kararlarına, iç-tihatlarına ve yorumlarına rastlamak neredeyse olanaksızdır.45

44 ÇSGB,2012,s.61.

45 İşhukukuöğretisininuluslararasıçalışmahukukukonusundakiilgisizliğiveuluslararasıçalışmahukukusözleşmelerinindoğrudanuygulanmasınailişkindirencikonusundakapsamlıbirdeğerlendirmeveeleştiriiçinbakınız:MesutGülmez,“İşHukukuÖğretisiveAnayasaMadde90/Son(1936-2009).“Prof. Dr. Ali Güzel’e Armağan,İstanbul:BetaYayınları,2010.

26

Türk iş hukuku öğretisinin uluslararası normlara mesafeli yaklaşımı 6356 sa-yılı yasanın değerlendirmesinde de kendini ortaya koymaktadır. Anaakım iş hukuku öğretisi uluslararası normları ya hiç dikkate almamakta veya son de-rece sınırlı bir yer tanımaktadır. 6356 sayılı yasanın değerlendirildiği bir semi-nerde dile getirilen görüşler bu açıdan önemlidir. Örneğin Soyer, ILO norm-larına aykırılık konusunda yasa koyucuyu değil sendikaları eleştirmektedir:

“Eleştirdiğimiz kanunların bazı hükümlerini yasama organı geçmişte boşu boşuna; ILO’ya karşı çıkmak, 87, 98’le tenakuza düşmek, çelişmek amacıyla getirmedi. 1980 öncesini hatırlayın; iki sandalye bir masa, eşittir bir sendikaydı. 800 dolayında sendika olduğunu hatırlıyorum. Derslerde de söylüyorum, sendika enflasyonundan bahsediliyordu. İşyeri düzeyinde sendika kurulmasının yasaklanmasının arkasında yatan sebeplerden bir tanesi de buydu. Bu yasak iyi mi? Değil. Ama o kötü tabloyu kimin yarattığına da bakmak gerekiyor.”46

ILO normlarına aykırılıklarının asıl sorumlusu olarak uygulayıcılar görülmek-te ve uluslararası normlara karşı “ülke gerçekleri” ileri sürülmektedir. Benzer bir diğer değerlendirme ise şu şekildedir: “Tabii ki ILO’ya her konuda uy-mak zorunda değiliz, daha doğrusu uyamıyoruz, çünkü ülkenin gerçekle-ri var.”47 Bu değerlendirmenin devamında ise şu görüşler dile getirilmekte-dir: “ILO şunu söylüyor: ‘İşyerinde çoğunluk yoksa bile, en fazla üyesi olan sendika toplu iş sözleşmesi yapmalıdır’ Şunu demek istemiyorum: ILO’nun dediği tarzda düzenleme getirelim demiyorum ama, ILO’yla uyum bakımın-dan da sorun olduğunu söylemek istiyorum”.48 Bu yaklaşım anlaşılır değildir. Bağlayıcı olduğu kabul edilen hukuk normlarının uygulanmamasının gerek-çesi hukukçular tarafından ülke gerçekleri olarak gerekçelendirilmektedir.

Dahası bazı değerlendirmeler ülke şartları gereğince ILO normlarına uyul-maması gerektiği ve ILO normlarının da ülke koşullarının dikkate alınacağı-na yönünde hükümler içerdiği yönündedir:

“Öteden beri savunuyorum, -hatta ILO ve Avrupa Birliği konusunda bazı meslektaşlarımdan da farklı düşünüyorum, bu toplantıda bunu dile getirmek istedim-her sene haziran ayında Türkiye’nin ILO’da, eleştiriler vesaireyle ilgili sıkıntı çektiğini biliyorum, yalnız bu sözleşmelerde, özellikle ILO’nun sözleşmelerinde, -mealen söylüyorum, kelime kelime aynı olmayabilir- ülke koşulları vesaire gibi

46 Polat Soyer,“KanununGenelTanıtımı, SendikalarınYapılanması, E-Devlet SistemiÜzerindenÜyelik veİşkollarıSistemindeDeğişiklik”,Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Bilgilendirme Semineri,30Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013,s.45.

47 GülsevilAlpagut,Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Bilgilendirme Semineri,30Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013,s.109.

48 Alpagut,s.110.

27

şeylerin de dikkate alınacağına ilişkin düzenleme var. ‘Hala cifte baraj yok mu?’ deniliyor. Yüksek sesle söylüyorum, cifte baraj olmalıdır. Oranı ne olur, o ayrı olay. ILO sıfır baraj istese de Türkiye işkolu barajını cifte baraj acısından sıfıra indirme lüksüne sahip değildir. Bunun acı tecrübeleri yaşanmıştır. Bu, mevcut sendikaların da aleyhinedir. Mevcut sendikalar, yüzde 1 veya yüzde 3 karşısındaki durumuna göre belki tavır alıyorlar ama, baraj sıfır olduğunda onlar barajı aşacak ama yanlarında yüzlerce sendika türeyecektir.”49

Bu değerlendirme “ülke gerçekleri” ve sendikal statüko kaygısının tipik ör-neklerinden biridir. Öte yandan ILO sözleşmelerinde ülke koşullarına özgü uygulamalar yapılabileceği iddiası hatalıdır. Özellikle 87 ve 98 sayılı sözleş-melerinin istisnaları bellidir. Bu istisnalar arasında ülke koşulları yoktur. Kimi sözleşmelerde evrensellik ilkesine getirilen sınırlamalar örneğin metropoli-ten ülkenin onayladığı sözleşmelerin yerel koşullar nedeniyle sömürgelerde uygulanmamasının öngörülmesi, kuralların evrenselliği ile ilgili değil, uygu-lama biçimiyle ilgilidir. Dahası bu durum istisnaidir.50 ILO Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK) de çeşitli kararlarında özellikle 87 ve 98 sayılı sözleşme hü-kümlerinin evrenselliği ve genelliğine vurgu yapmıştır. SÖK kararlarına göre ilgili ülkenin gelişmiş düzeyi ne olursa olsun temel insan hakları niteliğin-de olan sendikal haklara saygı göstermesi gerekir. Dahası bu normlar asgari normlar olarak kabul edilmiştir.51”

İş hukuku öğretisindeki bu egemen yaklaşıma rağmen uluslararası sözleş-meler ile güvence altına alınmış ve tanınmış olan sendikal haklar salt ulusal hukuk sorunu olarak ele alınamaz.52 Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Konseyi (AK) uluslarara-sı bir insan hakları hukuku yaratmak doğrultusunda yıllardır çok sayıda ant-laşma ve sözleşme üretmişlerdir. Bu belgeler, uluslararası örgütlere üye ül-kelerin niyet ve iradesini gösterdiğine göre, bunların tek bir hukuk düze-ninin parçaları sayılmaları ve bu belgelere taraf olan ülkelerin ahde vefa (pacta sunt servanda) ilkesi gereği hareket etmeleri, bu sözleşmeleri iç hu-kuk düzeninde uygulamaları; uygulamaya engel oluşturabilecek sorunları bertaraf edecek olumlu edim içinde bulunmaları ve şüphe durumunda öz-

49 FevziŞahlanan,Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Bilgilendirme Semineri,30Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013,s.114ve115.

50 Gülmez,2008.250,251.

51 ILO,2006,paragraf15-18.

52 İş hukuku alanında egemen olan bu yaklaşım dışında 6356 sayılı yasanın çalışma hayatına etkileriaçısındankapsamlıveeleştirelbirdeğerlendirmesiiçinbakınız:MuratÖzveriSendikalHaklar,6356SayılıSendikalarveToplu İşSözleşmesiYasası,BirleşikMetal-İş, İstanbul,2012.Yasanınuluslararasınormlaraçısındanbirdeğerlendirmesi içinbakınız:PiraliKaya,“UluslararasıNormlarBağlamındaSendikalarveToplu İşSözleşmesiKanununDeğerlendirmesi”,V. Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler Kitabı,İstanbul,2013,http://www.sosyalhaklar.net/2013/bildiriler/kaya.pdf

28

gürlük lehine yorum (in dubio pro libertate) ilkesine göre hareket etmele-ri beklenmelidir.

Uluslararası sözleşmelerin Türkiye’nin iç hukukla ilişkisini düzenleyen Anayasanın 90. maddesi usulüne göre onaylanmış uluslararası sözleşmeleri kanun hükmünde kabul etmekte ve bunlara karşı Anayasa’ya aykırılık iddi-ası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağını hükme bağlamaktadır. Maddenin son fıkrasına 2004 yılında eklenen yeni cümle ile “insan hak ve hürriyetlerine ilişkin” uluslararası sözleşmeler ile iç hukukun çatışması duru-munda uluslararası sözleşmelerin esas alınacağı kabul edilmiştir:

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.  (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

Anayasanın 11. maddesi ise “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yar-gı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” hükmünü getirmektedir. Dolayısıyla 90/son fıkra hükmü hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde yasama, yürütme, yargı organlarıyla her türlü idari makamı, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı niteliktedir. Bu açı-dan bakıldığında kuşkusuz, doğrudan sendikal haklara ilişkin antlaşma ve sözleşmeler ile sendikal haklara da yer veren uluslararası sözleşme ve ant-laşmalar da maddede yer alan “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlera-rası andlaşmalar” kapsamında yer almakta ve iç hukuktan üstün konumda bulunmaktadır.

Ek cümleye göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin onaylanmış uluslarara-sı sözleşmeler iç hukukun üstündedir. Gülmez, ek cümleyle ilgili değerlen-dirmesinde, evrensel ve bölgesel ölçekli uluslararası insan hakları hukuku-nun kaynaklarını oluşturan sözleşmelerden taraf olduklarımızın denetim or-ganlarının kararlarını da kapsayacak biçimde ulusal düzenlemelere üstün tutulması gerektiğinin ve iç hukuka aktarılmış olması koşulu aranmaksı-zın, kendiliğinden ve doğrudan uygulama yükümlülüğü getirdiğinin altını çizmektedir.53

2004 değişikliğiyle eklenen cümlede geçen “esas alma” ifadesi, uluslarara-sı antlaşmayı yasalara üstün tutarak öncelikle uygulama ve ulusal hukuku bir yana bırakarak, ihmal ederek söz konusu uyuşmazlığı uluslararası antlaş-

53 Mesut Gülmez, “Sendikal Haklara İlişkin Sözleşmelerin İç Hukuka Üstünlüğü ve YasalarımızdakiAykırılıklar”, Çalışma ve Toplum,Sayı4,2005/1.

29

ma ve sözleşmelere göre çözme anlamına gelmektedir. Bunun sonucu ola-rak, uluslararası hukuk kuralı öncelikle uygulanmak durumundadır. Hatta madde 90/son fıkra kapsamındaki insan hakları sözleşmeleri, Anayasanın da üzerindedir. Önemle vurgulanması gereken diğer konu, fıkrada geçen söz-leşmelerin salt sözel/pozitif metinleriyle sınırlı olarak ele alınamayacağı, de-netim organlarının kararlarını da kapsaması gerektiğidir.54 Bu nokta özellik-le önemlidir. Çünkü uluslararası sözleşmelerin uygulanması konusunda en önemli itirazlardan biri bu sözleşmelerin soyut, genel ve programatik metin-ler oldukları ve bu nedenle uygulanma kabiliyeti taşımadıklarıdır. Oysa de-netim organı kararlarıyla söz konusu metinler somut uygulanabilir hale gel-mektedir. Aksi halde, bazı uluslararası sözleşmeler salt sözel (pozitif) me-tinleri dikkate alındığında uygulanamaz hale gelecektir. Örneğin 87 sayı-lı Sözleşmenin sözel metninde grevden söz edilmemektedir. Oysa Sendika Özgürlüğü Komitesinin 1950’lerden bu yana içtihat niteliği kazanan yerle-şik ve istikrarlı kararlarında 87 sayılı Sözleşmenin grev hakkını da güvenceye aldığı kabul edilmiştir.55 Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (İHAS) 11. maddesinde toplu sözleşme ve grev hakkından söz edilmemesine rağmen İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin (İHAM) 2000’li yıllardan itibaren istikrar kazanan kararlarıyla toplu sözleşme ve grev hakkı 11. maddenin güvencesi kapsamında kabul edilmektedir.56 Bu çerçevede 6356 sayılı yasanın uluslara-rası normlara uygunluğu tartışılırken sadece sözleşme ve antlaşmaların sözel metinleri değil bunlara ilişkin denetim organı kararları da esas alınmalıdır.

4. Uluslararası Çalışma Normlar mı “Ülke Gerçekleri” mi?

4.1. Sendika Özgürlüğüne İlişkin Düzenlemeler6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası sendika kuruculuk koşul-larını basitleştirmiş ve sendikaların iç işleyişini kolaylaştıran bazı düzenleme-ler getirmiştir. Sendikaların iç çalışma düzenine ilişkin kuralların önemli bir bölümü sendika tüzüklerine bırakılmıştır. Kuşkusuz bu düzenlemeler 2821 sayılı eski Sendikalar Kanunu ile karşılaştırıldığında olumludur. Bir diğer olumlu düzenleme ise sendika üyeliğinde ve istifada noter koşulunun kaldı-rılması ve e-devlet kapısından üyeliğe olanak verilmesi olmuştur. Sendikaya üyelik yaşının İş Yasasına paralel olarak 16’dan 15’e indirilmesi de olumlu bir adım olarak not edilmelidir. Ancak bu sınırlı iyileştirmeler devam eden esas-lı kısıtlamalar nedeniyle sınırlı bir etkiye sahiptir.

54 Mesut Gülmez, Sendikal Haklarda Uluslararası Hukuka ve Avrupa Birliğine Uyum Sorunu,Ankara:Belediye-İşYayınları,AB’yeSosyalUyumDizisi,2005,s.95-107.

55 Gülmez,2005,s.103.

56 Gülmez,2010.

30

4.1.1. Sınırlı İyileştirmeler-Kapsamlı Yasaklar

6356 sayıda sendika kuruculuğu, üyeliği ve faaliyetine ilişkin önemli sınırla-malar varlığını korumuştur. Bu sınırlamaların 2821 sayılı yasadan miras oldu-ğunun altı çizilmelidir. Yasa sendikalaşma düzeyini sadece işkolu olarak sı-nırlamış, işyeri-işletme ve meslek esaslı sendikaların kurulmasına olanak ta-nımamıştır. Yasa sendikal örgüt olarak sadece işkolu sendikaları ve konfe-derasyonları güvence altına almış olup federasyon ve il ve bölge düzeyin-de sendika birliklerinin kurulmasına olanak tanımamıştır. Bu yasaklar aşağı-da yer alan ayrıntılı ILO kararlarında da görüleceği üzere ILO’nun 87 sayı-lı sözleşmesine aykırıdır.

Yasa sendika kurma hakkını sadece işkolu düzeyinde tanıdığı için emeklile-rin, çiftçilerin, işsizlerin sendikalaşmasına olanak vermemiştir. Halen bu tip sendikaların kurulması engellenmekte ve kapatılmaktadır (Emekli-Sen ka-patılmış, Genç-Sen’in kapatılma davası ise devam etmektedir). Her ne ka-dar 2821 sayılı yasada var olan “meslek veya işyeri esasına göre işçi sendi-kası kurulamaz” hükmü kaldırılmış olsa da yasanın “sendikalar kurulduk-ları işkolunda faaliyette bulunur” hükmüne yer vermesi (Madde 3) ve baş-ta 4, 5, 8, 17, 34 ve 41. maddeler olmak üzere çok sayıda maddesinde iş-kolu esasının yer alması nedeniyle işyeri ve meslek sendikalarının kurulma-sı mümkün değildir.

İşkollarının azaltılmasının dünya uygulamaları ve uluslararası standartlar dik-kate alınarak azaltıldığı iddia edilmektedir.57 İşkollarının sayısı 28’den 20’ye indirilmiş olmakla birlikte bu konuda nesnel olmayan sınıflamalara yer veril-miştir. Örneğin metal işkolu kapsamında yer alması gereken gemi yapım iş-kolu deniz taşımacılığı ve ardiye işkolu ile birleştirilmiştir. Bu birleştirmenin hangi dünya uygulaması ve standardı ile uyumlu olduğu oldukça tartışmalı-dır. Bu birleştirmelerin bazı sendikalar için özel düzenlemeler olarak yapıldı-ğına ilişkin yoğun soru işaretleri söz konusudur.

Sendikaların iç faaliyetlerini kolaylaştırılmış olmakla birlikte sendika organla-rının neler olacağı ve bu organların kaç kişiden oluşacağı, konfederasyonun kaç sendika ile kurulabileceği, tüzüklerde hangi hususların düzenleneceği gibi hususlar yasa ile düzenlenmeye devam edilmektedir. Bu durum sendi-kaların iç işlerine müdahale anlamına gelmektedir.

Sendika üyeliğinde çok ciddi bir engel olan noterlik mekanizması kaldırılmış olması yasanın en olumlu yönü olarak değerlendirilebilir. Bu sistem sendika üye sayısında bir artışa yol açabilir.

Ancak sistem çeşitli sorunlar içermektedir. E-devlet kapısından üyelik ile elektronik bir kamu gözetimi getirilmiştir. Sendikaya üye olmak isteyen işçi

57 Sayın,2012,s.71.

31

devlet tarafından hazırlanan bir elektronik sisteme kaydolacaktır. Bu du-rum kişisel bilgilerin gizliliğini ihlal edebilir ve işverenler tarafından kötüye kullanılabilir.

Öte yandan yasada öngörülen e-devlet kapısı yoluyla üyelik uygulaması sen-dika özgürlüğünü zedeler niteliktedir. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından e-devlet kapısı üzerinden uygulanmaya başlayan e-devlet sistemi kayıt dışı çalışanların sendika üyeliğine olanak vermemek-tedir. Anayasa bu konuda bir engel taşımamakta tersine hak öznesi olarak “çalışanlar” ifadesine yer vermektedir. 6356 sayılı yasa sendikaların toplu iş sözleşmesi yetkisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bildirimleri ve e-devlet kapısından yapılan üyelikleri esas almaktadır. E-devlet kapısı uygu-laması ise sendika üyeliği için kayıtlı çalışmayı esas almaktadır. Bu durum anayasaya ve uluslararası normlara aykırılık taşımaktadır.

4.1.2. Sendikal Güvenceye Veda

6356 sayılı yasanın sendika üyeliği ve sendikal faaliyete ilişkin en kritik ve eleştirilen yönü “sendikal özgürlüğün güvencesi” başlıklı 25. maddede yer alan vahim düzenlemedir. Yasanın 25. Maddesi ile 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçiler ile 6 aydan az kıdemi olan işçilerin, sendikal ne-denle işten çıkarılmaları halinde sendikal tazminat talebiyle dava açma hak-ları ortadan kaldırılmıştır. Bu hüküm ile yasa kapsamındaki işçilerin yaklaşık yarısının (6 milyon civarında) sendikal güvencesi kalmamış durumdadır. Bu değişiklik işveren örgütlerinin talebi doğrultusunda yasanın TBMM Genel Kurulunda müzakeresi sırasında hükümet partisi milletvekillerince verilen bir önergeyle gerçekleştirilmiştir. Sendika özgürlüğünün açık ihlali anlamına ge-len bu değişikliğin nasıl gerçekleştiğinin öyküsü, değişikliğin sınıfsal-sosyal arka planı açısından büyük önem taşımaktadır.

Komisyondan gelen ve üzerinde mutabakat sağlanmış olan yasanın “sendi-ka özgürlüğünün güvencesi” başlıklı 25. maddesi şu şekildeydi:

“(1) İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz.

(2) İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır.

(3) İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında

32

veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.

(4) İşverenin yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi halinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.

(5) Sendikal nedenlerden dolayı iş sözleşmesinin feshi halinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 18’inci maddesinin birinci fıkrasındaki otuz işçi ve altı aylık çalışma süresi koşulu aranmaksızın, 20 ve 21’inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi halinde, 4857 sayılı Kanunun 21’inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması halinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez (Vurgular bize ait).”

Komisyon müzakereleri sırasında TİSK temsilcisi tasarıda sendikal tazmina-tın, otuzdan az işçi çalıştıran işyerlerinde altı aydan fazla kıdemi olan işçile-re yönelik olarak da uygulanacağını belirterek, bu durumun KOBİ’lere zarar vereceğini ileri sürmüştü. Ancak hükümet temsilcisi komisyon aşamasında bu görüşe katılmamıştı.58

Komisyonda kabul edilen maddenin 4. Fıkrasından da açıkça anlaşılacağı üzere işverenin ilk üç fıkraya aykırı hareket etmesi durumunda sendikal taz-minata hükmedilmesi söz konusu olacaktır. 5. fıkrada ise iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshi halinde otuz işçi ve altı aylık çalışma süresi koşu-lu aranmaksızın işçiler İş Yasasının 20 ve 21. Maddesi hükümlerine göre işe iade dava açabilecekti. Ancak tasarının TBMM Genel Kurul müzakerele-ri sırasında AKP milletvekilleri Mustafa Elitaş (Kayseri), Recep Özel (Isparta), Ahmet Berat Çonkar (İstanbul), Bülent Turan (İstanbul), Osman Aşkın Bak (İstanbul), Muhammet Bilal Macit (İstanbul), Ramazan Can (Kırıkkale) ve İsmail Kaşdemir (Çanakkale) aşağıdaki değişiklik önergesini verdiler:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 197 Sıra Sayılı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının 25’inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki “İşverenin” ifadesinden sonra gelmek üzere “fesih dışında” ifadesinin eklenmesini, beşinci fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, altıncı

58 KomisyonRaporu,s.28.

33

fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “ispat ettiği” ifadesinin “ileri sürdüğü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi halinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 18, 20 ve 21’inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir.”

Komisyon metninde olmayan bu değişikliğe hükümet de katıldı. Bakan Çelik önergeyi işverenlerin bu yönde talepleri olduğunu ve bu talepleri makul bul-duğunu açıkladı. Bu önergenin temel amacının 30’nun altında işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin sendikal tazminat hakkının ortadan kaldırılma-sı olduğu bakanın konuşmasıyla da teyit edildi.59 Verilen önerge doğrultu-sunda 4. Fıkraya “fesih dışında” ifadesi eklenirken, 5. fıkradan “4857 sayı-lı Kanunun 18’inci maddesinin birinci fıkrasındaki otuz işçi ve altı aylık çalış-ma süresi koşulu aranmaksızın” ifadesi kaldırıldı. Yasanın yeni fıkraları aşa-ğıdaki gibi kabul edildi:

“(4) İşverenin fesih dışında yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.

(5) Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun 18, 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca

59 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik (Şanlıurfa): “Şimdi burada, doğrusu bu önerge ileönümdekiönergedesehvenbirkarışıklıkoldu.Bukatıldığımızbirönergedir,onuifadeedeyim.Benbunubir kere düzeltmek durumundayım. Bu bir, katıldığımız bir önergedir. Gerekçesi de şu bakınız: Sosyaltaraflarlaençokzorlandığımızbirmaddedir25’incimaddedeki tartışmaamanetice itibarıylabizimbukonuda, işçi sendikalarının talepleribeşaltımaddebelkide, yerinegetirildi, önümüzdekimaddededebunugöreceksiniz,çokönemlidüzenlemelerigerçekleştirirkenişverensendikalarınınbukonudabirtalebiolduvebutalepdegayetaçık,şunusöylüyorlar:Otuzişçininaltındaişçiçalıştıranişletmelerde,sendikalgüvence,yanisendikalıolduğundandolayıişinesonverilirseburadabirtazminatsözkonusuolmasındaişverenlerinbirtalebioldu.Biz,bunu,görüştüğümüzsosyaltaraflarla,birarayageldiğimizsosyaltaraflaraaçıkçaifadeettik,‘İşverenlerintalebidir’dedik,amabununyanındadadörtbeşkonuğun,işçilerintalebikonusunda işvereneadımatmasını sağladık veböylebirmutabakatortaya çıktı. Şimdi,bunu,bakınız,birey olarak, sendikalara sorduğunuz zaman, işçi sendikalarının katılmadığını, açıkça, ifade ediyorlar,amayasanınçıkmasıaçısından, işçi işverenarasındabirdiyalogneticesindegelinenbirnokta,çözümünoktasında bir durum var. Bu konuyla ilgili… İşverenlerimizin söylediği şu: Deniyor ki o otuz işçininaltında işyerlerinde,sendikal tazminatla ilgilibazıyasalsüreçlerdesıkıntıyaşadıklarınısöylediler. İşçiler,sendikaamaçlı…Ben işverenleringörüşünü söylüyorum. (...) 30 işçinin altındaki işyerlerinde sendikaldurumdandolayıatıldığınıifadeedenişçinindurumuyargıyagittiğizaman,büyükölçüdekararlarınişçilehineçıktığını,oysasendikalıolduğuiçinatılmadığınıifadeediyorlar.”TürkiyeBüyükMilletMeclisi,Genel Kurul Tutanağı24.Dönem3.YasamaYılı,7.Birleşim,11Ekim2012.

34

sendikal tazminat talebini engellemez.”

Böylece, sendikal nedenlerle feshi yasaklayan ancak iş güvencesi kapsamın-da olmayan işçiler açısından bu yasağın ihlal edilmesi halinde işverene her hangi bir yaptırım önermeyen, eşine az rastlanır bir uygulama ortaya çıktı. İşçiler 4857 sayılı İş Yasasının 18. Maddesinde belirtilen iş güvencesi kapsa-mında değillerse (30’dan işçi çalıştıran işyerlerinde çalışanlar ve 6 aydan az kıdemi olanlar) sendikal tazminattan yararlanamayacaklardır. 60

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, işçilerin yüzde 52’si 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışmaktadır.61 Ayrıca genel olarak 6 aydan az kıdemi olan işçiler de eklendiğinde bu oranının yüzde 60’ı aşma-sı beklenmektedir. Böylece işçilerin yarısı anayasal ve yasal sendikal güven-ceden yoksun bırakılmıştır. Dahası bu hüküm eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir. Yasanın bu ve bir dizi başka hükmünün iptali için Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.62

4.2. Sendika Özgürlüğü Düzenlemelerinin Uluslararası Normlara AykırılıklarıUluslararası normlarla ilgili karşılaştırma yapılırken yasanın gerekçesinde yer alan iddialarla paralel olarak ILO normları ve Avrupa Sosyal Şartı hükümleri-ne yer verilecek ve bu normlarla yasa hükümleri karşılaştırılacaktır.

ILO’nun sendikal haklarla özdeşleşmiş sözleşmeleri 1948 tarihli 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme ile 1949 tarihli 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına İlişkin Sözleşmedir. 87 Sayılı Sözleşme, sendikal haklar ile ilgili en önemli ILO söz-leşmesidir. Amacı, sendika hakkının devletten ve kamu erkini kullananlar-dan gelebilecek engelleme, yasaklama veya karışmalara karşı korunması-dır.63 Sözleşmenin 2. maddesi kişiler açısından sendika hakkının kapsamı-nı açıklamaktadır: “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayırım yapılmaksı-zın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuru-luşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptirler.”

87 sayılı Sözleşme örgütlenme hakkını, dar anlamda sadece işçilere (iş söz-leşmesi ile çalışanlara değil), geniş anlamda ise tüm çalışanlara tanımıştır. Dolayısıyla sözleşme istihdam biçimlerine, statülerine ve yaptıkları işin ni-teliğine bakılmaksızın tüm çalışanları kapsamaktadır. Sözleşmede yer alan “herhangi bir ayırım yapılmaksızın” ifadesi, tüm çalışanların ve işverenlerin

60 Özveri,2012,s.87.

61 ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,ÇalışmaHayatıİstatistikleri,Ankara,2011.

62 CHP’ninanayasamahkemesineyapmışolduğubaşvurununayrıntıları içinbakınız:http://www.chp.org.tr/?p=99653BuçalışmahazırlandığındaAnayasaMahkemesihenüzbubaşvuruyuelealmamıştı.

63 Gülmez,2005,s.144.

35

bu sözleşme kapsamında olduğunu göstermektedir. Dahası denetim organ-ları, “çalışanlar” ifadesini işsizleri ve serbest meslek çalışanlarını da kapsa-yacak şekilde geniş yorumlamakta ve “hiç bir ayırım yapılmaması” ilkesinin gereği olarak da, iş veya hizmetin niteliği, istihdam biçimi, memur, işçi veya sözleşmeli personel, göçmen işçiler, hiyerarşik konum vb. açısından sınırla-ma yapılamayacağı görüşünü benimsemektedir. Ayrıca sözleşme çalışanla-rın önceden izin almadan ve hiç bir karışma olmadan istedikleri örgütü ku-rabilmesini de güvence altına almaktadır.

Sözleşmenin 3. maddesi, serbestçe faaliyet göstermeyi güvence altına al-maktadır: “Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük ve iç yönetmelikle-rini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinlikleri-ni düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler.” Madde, kamu makamlarının bu hakkı sınırlayacak veya yasaya uygun şekilde kul-lanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalarını öngörmektedir.

Sözleşmenin 5. ve 10. maddeleri örgütlenme biçimi ve türleri konusunda tam bir serbesti içinde işkolu, işyeri, meslek, federasyon vb. örgütlerini kur-ma özgürlüğü tanımaktadır. Madde 10 sözleşmede geçen “örgüt” terimi-nin, çalışanların veya işverenlerin çıkarlarına hizmet ve bu çıkarları savunma amacını güden çalışanların ve işverenlerin her türlü kuruluşunu ifade ettiği-ni hükme bağlamaktadır.

Özellikle 87 sayılı sözleşmenin denetimini yapan ILO Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK)64 kararları konunun detaylarının anlaşılması açısından önem taşımaktadır. SÖK kararlarına göre sendika kurma ve sendikaya katılma hak-kının serbestçe kullanımı sendikaların yapısının ve bileşiminin özgürce be-lirlenmesini de içermektedir.65 Çalışanların istedikleri düzeyde işyeri, işkolu veya mesleki düzeyde veya bölgesel ölçekte sendika kurma hakkı ve bunla-ra üye olma hakkı vardır.66 İşçiler aynı anda işkolu ve işletme düzeyinde sen-dikalara üye olabilmelidir.67 Bu nedenle 6356 sayılı ile getirilen işkolu sendi-kacılığı ilkesi, işyeri, meslek, il ve bölge sendikaları ile federasyonlara imkan verilmemiş olması ILO normlarına aykırıdır.

SÖK, sendikaların kendi tüzüklerini ve çalışma kurallarını özgürce belirleme hakları olduğunu ve sendikaların yönetmelik ve tüzüklerinin resmi mercile-

64 1951yılındakurulanSendikaÖzgürlüğüKomitesi(SÖK)yakınmalaradayalıözeldenetimmekanizmasınıntemel organıdır. Komitenin temel işlevi 87 ve 98 sayılı sözleşmelerle güvence altına alınan sendikaözgürlüğününgenelilkelerineişlerlikkazandırılmasınakatkıdabulunmaktır.MesutGülmez,Uluslararası Sosyal Politika,Güncelleştirilmişvegenişletilmiş2.Baskı,HatiboğluYayınları,Ankara,2008,s.299-320.

65 ILO. Freedom of Association-Digest of Decisions and Principles of the Freedom of Association Committee of the Governing Body,Fifth(revised)edition,Geneva,2006,paragraf,333.

66 ILO,2006,paragraf,334,335,336.

67 ILO,2006,paragraf,360.

36

rin onayına tabi olmaması gerektiğinin altını çizmektedir. Ayrıca, sendikala-rın faaliyetlerine ilişkin detaylı yasal düzenlemelerin ciddi bir devlet müda-halesi riski taşıdığını belirtmektedir.68 6356 sayılı yasada sendika organlarının sayısına ve bileşimine ilişkin sınırlamalar ile tüzükte yer alması gereken dü-zenlemeler 87 sayılı sözleşmeye aykırıdır. ILO normlarına göre kendi hesa-bına çalışanların, serbest meslek icra edenlerin, deneme süreli çalışanların, ev eksenli çalışanların ve işsiz kalanların da sendika kurma hakları 87 sayılı Sözleşmenin güvencesi kapsamındadır.69 SÖK, sendikaların emekli olan üye-lerinin üyeliğinin devam edip etmeyeceğinin sendikaların iç hayatının özerk-liğine ilişkin bir sorun olduğu görüşündedir.70 Dolayısıyla 6356 sayılı yasa-da sendika üyeliğiyle ilgili sınırlamalar, sadece bir iş sözleşmesiyle çalışanlara sendika hakkı tanınması, emeklilerin sendika üyeliğinin sona ermesi de ulus-lararası normlara aykırıdır.

Avrupa Sosyal Şartı ile Gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın dene-tim organı olan Sosyal Haklar Avrupa Komitesi (SHAK) kararları71 açısından da 6356 sayılı yasa ciddi aykırılıklar içermektedir. SHAK kararlarına göre 5. madde maddenin güvence altına aldığı örgütlenme özgürlüğünün sadece aktif olarak çalışanları değil emekliler ve işsizler gibi çalışmadan kaynakla-nan hakları kullananları da kapsar.72 Sendikalar, federasyon ve benzeri ulusal ve uluslararası örgütler kurmakta serbesttir.73

SÖK’e göre ulusal mevzuat çalışanların sendikalaşma hakkını güvence altına almalı ve bu hakka saygı gösterilmediğinde etkin cezalandırma ve hukuksal çareler içermelidir. Sendika üyeleri, sendikal faaliyetlerinden dolayı istihdam-larını etkileyebilecek her hangi bir zararlı etkiye (özellikle sendikaya üye ol-maları ve sendikal faaliyete katılmalarından dolayı işe alma, işten çıkarma ve terfilerinde ayırımcılık ve misilleme gibi) karşı korunmalıdır. Böyle bir ayırım-cılık ortaya çıktığında ulusal mevzuat mağdurun zararını karşılayacak uygun ve yeterli bir tazminata imkân veren hükümler içermelidir.74 6356 sayılı yasa-nın 25. Maddesi ile işçilerin bir bölümünün sendikal güvencelerinin ortadan kaldırılması açık bir ayrımcılık örneği oluşturmaktadır.

6356 sayılı yasanın sendikalaşma, sendikal faaliyet ve sendikal güvencele-re ilişkin hükümleri sadece ILO normları değil ASŞ hükümlerine de aykırıdır.

68 ILO,2006,paragraf,369,371,380.

69 ILO,2006,paragraf230-269.

70 ILO,2006,paragraf,270.

71 CouncilofEurope,DigestOfTheCaseLawofTheEuropeanCommitteeofSocialRights,1September2008.

72 EuropeanCommitteeofSocialRights,Conclusions XVII-1,Poland,s.375.

73 EuropeanCommitteeofSocialRights,Conclusions I,StatementofInterpretationonArticle5,s.31.

74 EuropeanCommitteeofSocialRights,Conclusions 2004,Bulgaria,s.32.

37

Sendika türüne ilişkin kısıtlama, emeklilere ilişkin kısıtlama ve işçilerin bir bö-lümünün sendikal güvenceden yoksun bırakılması ASŞ hükümlerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

4.3. Toplu Pazarlık Hakkına İlişkin Düzenlemeler6356 sayılı yasanın en önemli çelişkisi sendikalaşma konusunda işkolu ölçe-ği zorunluluğu getirirken, toplu pazarlık konusunda işyeri-işletme ölçekli bir toplu pazarlık rejimi öngörmesidir. Yeni yasa eskisi gibi toplu pazarlıkta işyeri ve işletme düzeyini esas almıştır. Ülke, sektör ve işkolu ölçeğinde çok düzeyli toplu pazarlığa olanak tanımamıştır. Buna gerekçe olarak Türk endüstri iliş-kileri sisteminin çok düzeyli toplu iş sözleşmesine henüz hazır olmadığı ile-ri sürülmektedir.75 Yasada işkolu düzeyinde “çerçeve sözleşmesi” adıyla bir mekanizma öngörülmesine rağmen bu çerçeve sözleşmeler işverenin kabu-lüne bağlıdır ve sadece mesleki eğitim, iş sağlığı ve sosyal sorumluluk konu-larıyla sınırlıdır. Çerçeve sözleşmeler ücret ve çalışma koşullarının pazarlığı-na izin vermemektedir. Öte yandan çerçeve sözleşmelerde uyuşmazlık olma-sı durumunda grev hakkı söz konusu değildir. Bu nedenle çerçeve sözleşme uygulama imkanı olmayan kabuk bir düzenlemeden öteye gitmeyecektir.

6356 sayılı yasanın en önemli kısıtlamalarından biri 2822 sayılı yasada yer alan yetki sistemini esasen korumuş olmasıdır. Bu yetki sisteminde iki önem-li sorun söz konusudur. Birincisi işkolu ve işyeri-işletme düzeyinde çifte baraj koşulu, diğeri ise toplu iş sözleşmesi yetkisinin siyasi bir kurum olan Çalışma ve Sosyal Güvenliği Bakanlığı tarafından verilmesidir.

6356 ile eski yasada yüzde on olan işkolu barajı yüzde üçe indirilmektedir. İşkolu barajı Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısının hazırlık aşamasında bin-de beş olarak ön görülmüştü.76 Ancak yukarıda da değindiğimiz üzere işve-ren örgütlerinin talepleri üzerine işkolu barajı yüzde üçe yükseltilerek tasarı TBMM’ye sunulmuş ve bu şekilde yasalaşmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri, barajın düşürülmekle birlikte “ülke gerçekleri” dikkate alınarak korunduğunu belirtmektedir.77

Ancak yüzde üç işkolu barajı da oldukça yüksektir ve sendika özgürlüğünü zedeler niteliktedir. Türkiye’de özel sektörde fiili sendikalaşma oranının yüz-de üç78 civarında olduğu dikkate alınacak olursa, bu kısıtlamanın sendikalaş-ma açısından yaratacağı sakıncalar daha iyi anlaşılabilir. Pek çok işkolu açı-sından yüzde 3 işkolu barajı yeni sendikaların kurulmasını engelleyici ve ha-

75 Sayın,2012,s74.

76 Tez Koop-İş, “Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısında Yer Alan Değişiklikler”, http://www.tezkoopis.org/kaynak/tiikinceleme.pdf(Erişim,30Kasım2013).

77 Sayın,2012,s.75.

78 OnurBakırveDenizAkdoğan(2009).“Türkiye’deSendikalaşmaveÖzelSektördeSendikalÖrgütlenme”,Türk-İş Dergisi,No.383.

38

len toplu iş sözleşmesi yapabilen sendikaların toplu sözleşme yapma hakkı-nı ortadan kaldırıcı niteliktedir (Tablo 4). ÇSGB Temmuz 2013 Temmuz ayı istatistiklerine göre Türkiye’de 11.6 milyon sigortalı işçi söz konusudur. Bazı işkollarında yüzde 3 barajı çok yüksek sayılara karşılık gelmektedir. Örneğin 2.3 milyon sigortalı çalışanın olduğu büro işkolunda yüzde 3 barajı 70 bin işçinin üye yapılması anlamına gelmektedir. Halen bu işkolunun en büyük sendikası olan Tez Koop-İş 51 bin üyeye sahiptir. İşkolunda yüzde üç barajı-nı aşan sendika yoktur.

Yasa genel olarak yüzde üç işkolu barajı getirmekle birlikte bir geçiş dönemi düzenlemiş ve bazı sendikalara ayrıcalık tanımıştır. Yasanın geçici 6. madde-si ile yüzde üç şartı Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) üyesi konfederasyon-lara üye sendikalar için Ocak 2013 istatistiğinin yayımı tarihinden 1/7/2016 tarihine kadar yüzde bir, 1/7/2018 tarihine kadar yüzde iki olarak uygulan-ması kararlaştırılmıştır. Bir diğer ifadeyle yüzde üç baraj uygulaması Türk-İş, Hak-İş ve DİSK üyesi olmayan sendikalar için hemen yürürlüğe girerken, bu üç konfederasyon üyeleri için 1 Temmuz 2018’de yürürlüğe girecektir. Bu ciddi bir ayrımcılıktır ve Anayasanın eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gel-mektedir. Bu nesnel bir kriter değildir. Çünkü Türkiye’de işleyen ve faal bir Ekonomik ve Sosyal Konsey yoktur. ESK toplantı dahi yapmayan gösterme-lik ve kof bir yapıdır.79

Yasa ile işyeri barajı yüzde 50+1 olarak korunurken aynı şirkete bağlı tüm işyerlerini kapsayan işletmeler için baraj yüzde 40’a indirilmiştir. Ancak bu yüksek oranlar sendikal örgütlenmeyi zorlaştırmakta ve işçilerin temsilini ve toplu pazarlık hakkını ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla işkolu ile işyeri veya işletme barajlarını birlikte yerine getiremeyen sendikalar toplu pazarlık hakkına sahip olamayacaktır.

Toplu iş sözleşmesi açısından bir diğer kritik husus, sendikaların bu barajla-rı aşıp aşmadığına ilişkin yetki işlemlerinin nasıl gerçekleştirildiğidir Bu işlem-ler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Bakanlık tarafından yapılan yetki işlemlerine işverenin veya diğer sendikanın itiraz et-mesi durumunda yetki süreci durmakta ve yıllarca sürebilecek yetki davası-nın sonucu beklenmektedir. Böylece sendika işkolu ve işyeri düzeyinde ço-ğunluğu sağlamış olsa bile itirazlar nedeniyle toplu sözleşme hakkı kullanıla-mamakta ve bu işyerlerinde sendikasızlaştırma uygulamalarına (union-bus-ting) gidilmektedir. 2822 sayılı yasa döneminde uygulanan yetki sisteminin benzeri olan bu uygulamanın geçmişte yoğun bir sendikasızlaştırma yarat-tığı bilinmektedir. 80

79 Türkiye’ninEkonomikveSosyalKonseyi’ninişlevsizliğihakkındabakınızKorayveÇelik,2007,s.396-415.

80 Özveri,2013.

39

Öte yandan uygulamada bakanlığın siyasi kayırmacılık yaptığı çeşitli uygu-

lamalara rastlanmaktadır.81 Türkiye’de sendikal örgütlenmenin ve toplu pa-

zarlık hakkının önündeki en önemli engel yetki mekanizmasıdır. Bu uzun ve

karmaşık yetki mekanizması sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkının özünü

ortadan kaldırmaktadır.

Yasa etkin bir teşmil mekanizması öngörmemektedir. Teşmil mekanizması-

nın hükümetin inisiyatifine bırakılması nedeniyle toplu sözleşme kapsamı sı-

nırlı kalmaya devam edecektir.

Yasa toplu sözleşme prosedürünü ayrıntılı olarak düzenlemekte ve tarafla-

rın özgür pazarlık sürecini engelleyen ayrıntılı sürelere ve aşamalara yer ver-

mektedir. Taraflar toplu sözleşme müzakerelerini kendi özgür iradeleri ile

saptayacakları biçimde sürdürememekte ve yasanın öngördüğü karmaşık ve

hak düşürücü prosedüre uymak zorunda kalmaktadır.

4.4. Toplu Pazarlık Hakkına İlişkin Düzenlemelerin Uluslararası Normlara Aykırılıkları6356 sayılı yasanın toplu pazarlık sürecine ilişkin hükümleri de uluslarara-

sı normlara ciddi aykırılıklar taşımaktadır. ILO SÖK, işverenlerle çalışma ko-

şullarına yönelik özgür toplu pazarlık hakkının örgütlenme özgürlüğünün

zorunlu bir unsuru olduğunu ve sendikaların temsil ettikleri kişilerin yaşa-

ma ve çalışma koşullarını toplu pazarlık ve diğer hukuksal araçlarla geliştir-

me hakkına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Komite, kamu makamlarının

bu hakkı sınırlayacak her hangi bir girişimde bulunmaması gerektiğini be-

lirtmektedir.82 SÖK’e göre federasyon ve konfederasyonlar da toplu sözleş-

me bağıtlayabilmelidir.83 Oysa 6356 sayılı yasa federasyon kurulmasına ola-

nak tanınmamakta, konfederasyonlara ise toplu pazarlık bağıtlama ehliye-

ti vermemektedir.

98 sayılı Sözleşmenin 4. maddesi uyarınca toplu pazarlık düzeyinin tarafla-

ra bırakılması ve taraflar dışında yasayla ve idarenin müdahalesiyle belirlen-

memesi gerekir. 6356 sayılı yasada öngörülen düzey sınırlaması (işyeri, işlet-

me) ve işkolu ve ülke düzeyinde toplu pazarlığa olanak tanınmaması, 98 sa-

yılı Sözleşmeye aykırıdır.84

SÖK’e göre bir işyerinde işçilerin yarıdan fazlasını temsil eden bir sendika ol-

masa da üyesi olan sendikalara kendi üyelerini temsil etme olanağı tanın-

81 AzizÇelik,(2013).“TradeunionsanddeunionizationduringtenyearsofAKPrule”,Perspectives,January2013,HeinrichBöllStiftung.

82 ILO,2006,paragraf881.

83 ILO,2006,paragraf883.

84 ILO,2006,paragraf,988-991.

40

malıdır.85 Bu nedenle 6356 sayılı yasada getirilen işyeri ve işletme barajları 98 sayılı sözleşmeye aykırıdır.

ILO, sendikanın toplu iş sözleşmesi bağıtlama kapasitesine ilişkin, temsiliyet ve bağımsızlık gibi iki ölçütün uygulanabileceğini kabul etmektedir. Ancak bu kriterler bağımsız ve objektif bir yapı tarafından saptanmalıdır.86 6356 sa-yılı yasada ise bu kriterler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından tespit edilmektedir. İtiraz durumunda yargı süreci çok uzamakta ve toplu iş sözleşmesi sürecini durdurmaktadır.

SÖK, bir işyeri/işletme birimi için toplu iş sözleşmesi yetkisinin işçileri en çok temsil eden sendikaya verilmesinin sözleşmenin ihlali anlamına gelmediğini, ancak bunun için yetkilendirme işleminin bağımsız bir organ tarafından ya-pılması, işçileri temsil edecek örgütlerin ilgili işyerindeki çalışanların çoğun-luk oyuyla seçilmesi ve bu oylamalarda yeterli oyu alamayan işçi örgütlerinin yeni seçim isteme haklarının güvence altına alınması gibi güvencelerin sağ-lanması gerektiğini vurgulamaktadır.87 Komitenin bu kararı, referandumun 87 sayılı Sözleşme kapsamında değerlendirildiğinin açık kanıtıdır. Oysa 6356 sayılı yasa referandumu ve işçilerin iradesini değil belgeye dayalı yetki siste-mini kabul etmektedir. Görüldüğü gibi 6356 sayılı yasa toplu pazarlık hakkı açısından da ILO normlarına esaslı aykırılıklar taşımaktadır.

4.5. Grev Hakkına İlişkin Düzenlemeler6356 sayılı yasanın en kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümleri grev hakkı konu-sunda yoğunlaşmaktadır. Yasa toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında çı-kacak uyuşmazlık sonucu yapılacak grevler (menfaat grevleri) dışındaki tüm grevleri yasa dışı grev olarak nitelemektedir. Her ne kadar 2822 sayılı yasa metninde yer alan “iş yavaşlatma, dayanışma grevi, sempati grevi, genel grev” yasakları 6356 sayılı yasa metninde yer almasa da kanuni grev tanı-mının son derece dar yapılması ve bu tanım dışındaki tüm grevlerin yasa dışı grev sayılması nedeniyle greve ilişkin sınırlamaların azaldığını söylemek mümkün değildir. Yasanın tanımladığı grev (menfaat grevi) dışında yapı-lacak grevler ağır parasal yaptırımlara bağlanmakta ve ayrıca bu tür “ka-nunsuz” grevlere katılan işçilerin iş sözleşmelerinin tazminatsız feshedilme-si öngörülmektedir.

Yasa grev uygulamasını belirli sürelere bağlamakta ve önceden işveren ha-ber verilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece ani grevlerin önüne geçilmek-tedir. Grevler karar alındıktan sonra 60 gün içinde uygulanmak zorundadır. Yasa ile grev oylaması greve çıkmayı zorlaştıracak şekilde değiştirilmektedir.

85 ILO,2006,paragraf977.

86 ILO,2006,paragraf967.

87 ILO,2006,paragraf969.

41

Yasa ile çok sayıda grev yasağı korunmaktadır. Yasanın 61. Maddesine göre, can ve mal kurtarma işlerinde; cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; şehir şe-beke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde; bankacılık hizmetlerinde; Millî Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürü-tülen itfaiye ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz.

2822 sayılı eski yasada grev yasağı olan işler ve yerler arasında yer alan “no-ter hizmetleri, aşı ve serum imal eden işyerleri, hastane dışındaki klinik, sa-natoryum, prevantoryum, dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerin-de, eğitim ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım yerleri ile huzur evlerin-de” grev ve lokavt yasağı kaldırılmış olmakla birlikte, aralarında bankacılık hizmetleri, petro-kimya, doğal gaz üretimi, şehir içi ulaşım işlerinde grev ya-sağı devam etmektedir. Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı ve orduda çalışan sivil işçilerin de grev yapması yasaktır. Yasada grev yasaklarının sürdürül-mesinin gerekçesi olarak “ülke gerçekleri” ileri sürülmektedir.88 6356 sayılı yasa ile birlikte, Mayıs 2012’de havacılık sektörüne apar topar getirilen grev yasağı kaldırılmıştır. Öte yandan 6356 sayılı yasanın çıkarılmasından kısa bir süre sonra 6 Aralık 2012 tarihinde kabul edilen 6362 Sermaye Piyasası Kanunu’na eklenen bir hüküm ile borsa ve finansal hizmetlerde grev yasa-ğı getirilmiştir. Yasa yapma tekniğine açıkça aykırı bir biçimde sendikalar ka-nunu ile değil de Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen bu yasak ilginçtir.

Yasa ile hükümetin milli güvenlik ve genel sağlık gerekçesiyle bütün grevle-ri erteleme yetkisi korunmaktadır. Yasaya göre erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı iş günü içinde taraflardan birinin başvurusu üze-rine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Aksi takdirde işçi sendi-kasının yetkisi düşer. Bu durum grev ertelemeyi grev yasağına dönüştürmek-tedir. Eski yasa döneminde grev erteleme yetkisi son derece keyfi biçimde uygulanmış çok sayıda grev milli güvenlik ve genel sağlık gerekçeleriyle er-telenmiş ve idari yargı kararlarına da uyulmamıştı.89

Yasada yer alan bir diğer kısıtlayıcı düzenleme 72. Maddede yer alan “grev ve lokavtın kötüye kullanılması” konusudur. Taraflardan birinin uygulanan grevin “iyi niyet kurallarına aykırı biçimde, toplum zararına ve milli servete zarar verecek şekilde” uygulandığını iddia etmesi durumunda yargı organla-rına grevi durdurma hakkı tanımaktadır. Doğasında ekonomik zarar olan gre-vin “toplum zararına ve milli servete zarar” vermek gibi muğlak ve soyut ge-rekçelerle yasaklanabilmesi grev hakkının özünü ortadan kaldırıcı niteliktedir.

88 Sayın,2012,s.76.

89 AzizÇelik,“MilliGüvenlikGerekçeliGrevErtelemeleri”,ÇalışmaveToplum,Sayı18,2008/3.

42

4.6. Grev Hakkına İlişkin Düzenlemelerin Uluslararası Normlara AykırılıklarıSÖK grev hakkını çalışanların ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumanın ya-sal bir aracı olarak kabul etmiştir. Komite grev hakkını 87 sözleşme tarafın-dan korunan örgütlenme hakkının özünde doğal olarak var olduğunu (içkin olduğunu) vurgulamaktadır. Komite bu saptamayı 1954 yılından bu yana yapmaktadır.90 Grev çalışanların ve onların örgütlerinin ekonomik ve sos-yal çıkarlarını geliştirme ve savunmalarının temel araçlarından biri olarak tanımlanmaktadır.91

Komiteye göre federasyon ve konfederasyonların grev çağrısı yapmasının yasaklanması 87 sayılı sözleşmeye aykırıdır.92 6357 sayılı yasaya göre sadece işkolu düzeyinde kurulmuş ve uyuşmazlığın tarafı olan sendikalarının grev kararı alması ve uygulaması mümkündür. Konfederasyonların grev kararı al-ması ve uygulaması mümkün değildir.

Komite grevi 87 sayılı Sözleşmenin özünde var olan bir hak olarak tanım-lamakla yetinmemiş grev hakkını oldukça geniş yorumlamıştır. Komite grev hakkını pür ekonomik bir hak olarak ve mesleki-ekonomik çıkarlarla sınırlı bir hak olarak görmemiş, işçilerin sosyo-ekonomik ve mesleki çıkarlarını sa-vunmakla sorumlu olan sendikaların, üyeleri ve genel olarak işçiler üzerin-de doğrudan etkileri olan temel sosyo-ekonomik politikaların sonucu olan sorunlara çözüm aramak için grev eylemini kullanabileceklerini saptamış-tır.93 Oysa Anayasanın 54/1 maddesi ve 6356 sayılı yasa grevi sadece top-lu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında çıkacak uyuşmazlıkla (menfaat gre-vi) sınırlamıştır.

Komite, hükümetin sosyo-ekonomik politikasını eleştirmeyi amaçlayan pro-testo grevlerinin 87 sayılı Sözleşmenin güvencesinde olduğunu vurgulamış-tır.94 6356 sayılı yasa bu tip grevleri kanunsuz grev saymaktadır. ILO SÖK’e göre grev hakkı sadece toplu iş sözleşmesi uyuşmazlığı ile sınırlandırılamaz, işçilerin ve sendikaların eğer gerekli görürlerse daha geniş bir çerçevede ekonomik ve sosyal politikalara ilişkin memnuniyetsizlikleri açıklama hakla-rı vardır.95 Hükümetin ekonomik politikasının sosyal ve çalışma yaşamına iliş-kin sonuçlarını protesto eden ulusal bir grevin yasadışı olarak ilan edilmesi ve yasaklanması örgütlenme özgürlüğünün ağır bir ihlalidir.96

90 ILO,2006,paragraf,523.

91 ILO,2006,paragraf,521-522.

92 ILO,2006,paragraf525.

93 ILO,2006,paragraf526-527.

94 ILO,2006,paragraf528-529.

95 ILO,2006,paragraf531.

96 ILO,2006,paragraf542.

43

SÖK kararlarına göre sempati grevlerine ilişkin genel bir yasak 87 sayılı söz-leşmenin ihlaline yol açabilir, desteklenen grevin kendisi hukuka uygun ise işçilerin sempati grevi yapabilmeleri gerekir.97

Komiteye göre, bir sendikanın (işverence) tanınması için gidilen grev meşru-dur.98 Toplu pazarlıkla ilgili uyuşmazlıkların kabul edilmesi için yapılan grev-lerin yasaklanması örgütlenme özgürlüğünün ihlalidir.99 Komiteye göre üc-retleri ödenmeyen işçilerin protesto grevleri meşrudur.100 Asgari ücretin artı-rılması, yürürlükteki toplu sözleşmelere saygı gösterilmesi ve ekonomik po-litikaların değiştirilmesi amacıyla yapılacak genel grevler meşrudur ve sendi-kaların normal faaliyetleri arasındadır.101 Diğer bir ifadeyle hak uyuşmazlıkla-rı için yapılacak grevler ILO tarafından meşru kabul edilmektedir. Bu açıdan 6356 sayılı yasada grevin sadece menfaat uyuşmazlığı ile sınırlandırılması (hak grevinin kanunsuz kabul edilmesi) 87 sayılı sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir. Komiteye göre, grev türleri konusunda genel bir yasaklamayı uygun değildir. Sendika denetimi dışında yapılan düzensiz grevler (wild-cat strike), işi yavaşlatma, işi durdurma, işyeri işgali gibi eylemler, ancak bu ey-lemler barışçıl olmaktan çıktığında sınırlanabilir.102 Bir diğer ifadeyle SÖK ba-rışçıl olması koşuluyla işi yavaşlatma, işi durdurma ve işyeri işgali eylemleri-ni örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir. Oysa 6356 sayı-lı yasa toplu pazarlık sürecinde çıkacak menfaat uyuşmazlığı dışındaki grev-lere olanak tanımamaktadır.

Komitede milli güvenlik ve kamu sağlığı gerekçesiyle bir grevin ertelenme-si sorumluluğu hükümete bırakılamayacağını, bu kararın tarafların güven duyduğu bağımsız bir organ tarafından alınması gerektiğinin altını çizmek-tedir.103 6356 bu açıdan da ILO sözleşmelerine aykırıdır. Grev erteleme kara-rı bakanlar kurulu tarafından verilmektedir.

Komite grev hakkının iki durumda sınırlanabileceği veya yasaklanabileceğini kabul etmektedir: 1) devlet adına otorite icra eden kamu görevlilerinin (pub-lic servants exercising autority in the name of the State) çalıştığı kamu hiz-metlerinde veya 2) durması nüfusun tümünün veya bir bölümün yaşamını, kişisel güvenliğini veya sağlığını tehlikeye atabilecek, kelimenin dar anlamıy-la, zorunlu/temel hizmetlerde.104 Oysa 6356 sayılı yasada bu kapsamda de-

97 ILO,2006,paragraf534.

98 ILO,2006,paragraf535.

99 ILO,2006,paragraf536.

100 ILO,2006,paragraf537.

101 ILO,2006,paragraf543.

102 ILO,2006,paragraf545.

103 ILO,2006,paragraf571.

104 ILO,2006,paragraf576.

44

ğerlendirilemeyecek çok sayıda grev yasağı vardır. Bankacılık sektörü ile şe-hir içi toplu taşımacılık hizmetlerindeki grev yasağı bunun bilinen örneğidir. Aynı şekilde 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile borsa ve diğer sermaye piyasası hizmetlerinde getirilen grev yasağının da 87 sayılı sözleşmeye aykı-rı olduğu şüphe götürmez.

6356 sayılı yasanın gerekçesinde 6356 sayılı yasanın “grev ve lokavt yasak-ları hayatî nitelik gösteren temel kamu hizmetleri ile sınırlandırılmıştır” id-diasına yer verilmiştir.105 Ancak bu iddia ILO temel kamu hizmeti tanımlarına uygunluk göstermemektedir. SÖK zorunlu/temel hizmetlerle ilgili alanlarda çalışanlar için grevin yasaklanabileceği durumları somutlaştırmada, nüfusun tamamının veya bir bölümün yaşamına, kişisel güvenlik ve sağlığına yönelik açık ve yakın bir tehdidin varlığı ölçütünü kabul etmektedir.106 Komiteye göre zorunlu hizmetin dar anlamda yorumlanması gerekir.107

Komite kararlarında zorunlu olan ve olmayan hizmetler konusunda örnek-ler vermektedir. Komiteye göre hastane sektörü, elektrik hizmetleri, su sağ-lama hizmetleri, telefon hizmeti, polis ve silahlı kuvvetler, itfaiye hizmetle-ri, cezaevi hizmetleri, hava trafik kontrolü zorunlu/temel hizmetler arasında sayılabilir.108 Buna karşılık radyo televizyon hizmetlerini, petrol sektörünü, li-manları, bankacılığı, vergi toplamayla ilgili bilgisayar hizmetlerini, mağaza-lar ve parkları, metal ve madencilik sektörlerini, genel taşımacılığı, uçak pi-lotlarını, akaryakıt üretimi ve dağıtımını, demiryolu hizmetlerini, şehir içi ta-şımacılık hizmetlerini, posta hizmetlerini, çöp toplama hizmetlerini, soğut-ma işletmelerini, otelcilik hizmetlerini, inşaat işlerini, otomobil üretimini, ta-rımsal faaliyetleri, gıda tedarik ve dağıtımını, darphaneyi, kamu basım hiz-metlerini, devlet alkol ve tütün işletmelerini ve eğitim sektörünü temel zo-runlu hizmetler arasında görmemektedir.109 Görüldüğü gibi 6356’da yer alan grev yasaklarının önemli bir bölümü temel kamu hizmeti niteliğinde olma-yan iş ve yerlere ilişkinidir.

4.7. ILO ve AB’nin 6356 Yasaya İlişkin İlk Değerlendirmeleri6356 sayılı yasa tasarı aşamasındayken Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ta-rafından 87 ve 98 sayılı sözleşmelerin çeşitli hükümlerini ihlal eder nitelikte bulunmuştur. DİSK’in talebi üzerine hazırlanan ILO memorandumunda sen-dikalaşma düzeyine ilişkin kısıtlamalar eleştirilmekte ve çalışanların sendi-kaların yapısını ve bileşimini özgürce belirlemeleri gerektiği vurgulanmakta-

105Komisyonraporu197,genelgerekçes.5.

106 ILO,2006,paragraf581.

107 ILO,2006,paragraf582-583.

108 ILO,2006,paragraf585.

109 ILO,2006,paragraf587.

45

dır. ILO toplu iş sözleşmesi düzeyine ve prosedürüne ilişkin sınırlamaları da 87’ye aykırı bulmaktadır. ILO yasada grev yasağı getirilen ve aralarında do-ğal gaz ve petrol üretimi ve dağıtımı, bankacılık, sehiriçi taşımacılığın da yer aldığı pek iş ve işyerinin grev sınırlamasını meşru kılacak şekilde dar almada temel hizmetler arasında olmadığı tespit etmiştir.110

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yasa tasarısının Avrupa Birliği Uyum Komisyonundaki görüşmelerinde, “Bu Tasarının getiriliş gerekçelerinden bir tanesi de, AB sürecinde, 19’uncu Fasıl olan Sosyal Politika ve İstihdam Faslının açılış kriterlerinden bir tanesi olmasıdır. AB müktesebatına ve ILO standartlarına, özellikle de ILO’nun 87 ve 98 no’lu sözleşmelerine uygun şe-kilde bir düzenleme yapılmıştır” değerlendirmesini yapmıştır.111

Ancak Avrupa Birliği 2013 Türkiye İlerleme Raporu’nda 6356 sayılı yasanın yetersiz olduğunu vurgulamıştır. Rapor yeni kanunla sendikaların kurulma-sı ve iç işleyişlerine ilişkin bazı engelleri kaldırdığını belirtikten sonra, “an-cak başta tüm düzeylerde toplu sözleşme yapma hakkı ve grev dâhil  eylem yapma hakkına ilişkin olmak üzere, önemli kısıtlamalar devam etmektedir” değerlendirmesini yapmaktadır. Rapora göre “bazı iyileştirmeler yapılmıştır, ancak endüstri ilişkilerinin işleyişi ile ilgili hala önemli engeller bulunmakta-dır.” Bu satırlar, yeni sendikal yasaya yönelik Türkiye ve uluslararası sendikal örgütlerin temel eleştirilerinin AB tarafından da benimsendiğini göstermek-tedir. Raporun 6356’ya yönelik önemli eleştirilerinden biri toplu iş sözleşme-si için konulan çifte baraj koşuludur: “Toplu iş sözleşmesi yapılması için ge-reken yüksek ve kümülatif  barajlardan ötürü, işçilerin çok azı toplu iş söz-leşmelerinden yararlanmakta ve grevler dâhil olmak üzere toplu eylemlere katılabilmektedir.” Raporda yeni sendikal yasaya ilişkin bir diğer önemli eleş-tiri, küçük ölçekli işyerlerinde çalışanların sendikal nedenli işten atılmalara karşı güvencelerinin kaldırılmış olmasıdır. Yasanın 25. Maddesinde yapılan bu düzenleme sendikaların da çok tepkisini çekmişti. Rapora göre, küçük iş-yerlerinde çalışan sendika üyesi işçiler sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çı-karılmaya karşı yeterince etkin bir şekilde korunamamaktadır.112

5. 6356 Sayılı Yasanın Sendikalaşmaya ve Çalışma İlişkilerine Olası Etkileri

Sendikal yasaların endüstri ilişkileri üzerinde dolaysız etkileri olduğu bilini-yor. Tek değişken olmasa da sendikal mevzuat sendikalaşma açısından da

110 ILO,“MemorandumoftheInternationalLabourOfficeontheDraftLawonCollectiveLabourRelations,”ILOtarafındanDİSK’egönderilen22Mart2012tarihliyazı,çoğaltma.

111 TürkiyeBüyükMilletMeclisi,AvrupaBirliğiUyumKomisyonuRaporu,22/2/2012EsasNo:1/567KararNo:8.

112EC,Turkey, Progress Report 2013, http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2013/package/brochures/turkey_2013.pdf.

46

kritik öneme sahip. Örneğin bütün kısıtlarına ve yasaklarına rağmen 5018 sayılı yasa ve özgürlükçü hükümleriyle 274 ve 275 sayılı yasa Türkiye’de sen-dikalaşma ve çalışma ilişkileri üzerinde olumlu etkilerde bulunmuştur. 5018 sayılı yasa döneminde sendikalaşmada ciddi bir artış yaşanmıştır. 2821 ve 2822 sayılı yasa ise tersine sendikacılığın önünde önemli bir engel oluştur-muş ve ciddi bir erozyona yol açmıştır. 6356 sayılı yasa da 2821 ve 2822 gibi sendikalaşma üzerinde olumsuz etkiler yaratmaya adaydır.

Türkiye’de sendikalaşma oranlarının 2000’li yıllarda ciddi bir biçimde geri-lediği ve dibe vurduğu sır değil. 1980’lı yılların sonlarında yüzde 20 civarın-da olan sendikalaşma oranı 2010’lu yıllarda yüzde beş civarına gerilemiş du-rumda. Düşüş eğilimi AKP hükümetleri döneminde de düzenli bir biçimde devam etmiştir (Tablo 1).

Tablo 1: Türkiye’de Sendikalaşma Oranları 1986-2011

Yıl Oran Yıl Oran

1986 20.8 1999 10.6

1987 22.9 2000 9.9

1988 22.2 2001 10.0

1989 21.5 2002 9.5

1990 19.2 2003 8.9

1991 19.7 2004 8.6

1992 20.1 2005 8.2

1993 19.6 2006 7.5

1994 17.2 2007 6.6

1995 13.4 2008 5.8

1996 12.5 2009 5.9

1997 13.9 2010 5.9

1998 12.4 2011 5.4Kaynak:OECD(2013),Tradeuniondensity,http://stats.oecd.org/Indexaspx?QueryId=20167#(11Temmuz2013).ÇelikveLordoğlu2006;Çelik2012.

Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı 2011 yılı sonu itibariyle 682 bin olarak açıklanmıştır.113 2008-2012 döneminde ortalama olarak 750 bin işçi-nin toplu iş sözleşmesinden yararlandığı görülmektedir. Dolayısıyla çeşitli is-tatistiki sorunları bir yana bıraktığımızda toplu iş sözleşmesi kapsamında-ki işçi sayısın 700-750 bin civarında seyrettiğini söylemek mümkündür. 350 bin civarında işçi kamu kesimi toplu iş sözleşmesi kapsamındayken özel sek-

113ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,ÇalışmaHayatıİstatistikleri,2011.

47

törde bu sayı 400 bine yaklaşmaktadır.114

6356 sayılı yasanın ardından açıklanan ilk işkolu istatistikleri (Ocak 2013 ve Temmuz 2014) eski istatistiklere göre daha sağlıklı veriler ortaya koymakla birlikte, bu istatistikler kayıtdışı çalışanları dikkate almadığı için oransal açı-dan yeterince isabetli değildir. 30 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazete’de ya-yımlanan Bakanlık istatistiklerine göre toplam işçi sayısı 11 milyon 629 bin, sendikalı işçi sayısı 1 milyon 32 bin, sendikalaşma oranı ise yüzde 8.8 olarak gerçekleşti. Ocak 2013 İstatistiklerinde sendikalaşma oranı yüzde 9.2 olarak gerçekleşmişti. Bakanlığın kullandığı yeni sistem nedeniyle sendikalı işçi sa-yılarının büyük ölçüde doğru olduğunu söylemek mümkündür. Ancak sen-dikalı işçi sayısı ile toplu iş sözleşmesi kapsamı arasındaki açı dikkat çekici-dir. Toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısı ile sendikalı işçi sayısı ara-sındaki fark 250 binden daha fazladır. Sendikalı işçilerin 250 binden fazlası toplu iş sözleşmesi kapsamı dışındadır. Bu durum tipik Avrupa uygulaması-nın tersidir. Avrupa ülkelerinde genellikle toplu sözleşme kapsamı sendika-laşma oranlarının çok üstündedir. Bunun temel nedeni teşmil uygulamaları-dır. Türkiye’de ise tersine bir eğilim söz konusudur.

Yasa sonrasında açıklanan sendikal istatistikler işkolu barajının sendikal hak-lar için ciddi bir tehdit olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bir kaç yıl için-de çok sayıda sendika yetkisiz kalabilir. Bazı işkollarında sendikal örgütlülük sona erebilir. Sadece kayıtlı işçiler dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda yüzde 8,8 olan sendikalaşma oranı, uluslararası standartlara uygun olarak hesaplandığında daha da düşüyor. 16.2 milyon ücretli esas alınarak yapılan hesaplamada sendikalaşma oranı yüzde 6’ya düşüyor.

Sendikalaşma bazı işkollarında çok daha vahim bir tablo arz ediyor. Sendikalaşmanın en vahim olduğu ilk üç sektör sırasıyla inşaat, turizm, sağ-lık-sosyal hizmetler, büro ve gazetecilik-basın yayın işkollarıdır. Toplam 95 bin çalışanın olduğu gazetecilik-basın yayın işkolunda sadece 4 bin sendi-kalı işçi söz konusudur. 2.3 milyon işçinin olduğu büro işkolunda ise sendi-kalı işçi sayısı toplam 94 bindir (Tablo 1). Ağırlıkla kamu işletmelerinin var olduğu sektörlerde sendikalaşma oranı yüzde 10-20 arasında seyrederken özel sektörde sendikalaşma oranı yüzde 2 ile yüzde 10 bandında seyrediyor.

114ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,ÇalışmaHayatıİstatistikleri,2012.

48

Tablo 2: İşkollarına Göre Sendikalaşma Oranları (Temmuz 2013)

İşkolu No

İşkolu Toplam İşçi Sayısı

Sendikalı İşçi Sayısı

Oran

1 Tarım 127.037 36.383 28,64%

2 Gıda 527.153 68.706 13,03%

3 Maden 199.699 36.555 18,31%

4 Petro-Kimya 470.178 36.942 7,86%

5 Tekstil 1.012.556 87.567 8,65%

6 Kağıt-Ağaç 232.954 17.021 7,31%

7 İletişim 68.307 15.342 22,46%

8 Gazetecilik-Basın 95.145 4.033 4,24%

9 Banka 267.312 62.412 23,35%

10 Büro 2.331.306 94.630 4,06%

11 Çimento-Cam 179.888 27.668 15,38%

12 Metal 1.396.755 212.443 15,21%

13 İnşaat 1.660.842 36.212 2,18%

14 Enerji 227.950 46.016 20,19%

15 Taşımacılık 693.664 40.267 5,80%

16 Deniz-Gemi 147.244 10.042 6,82%

17 Sağlık 280.841 7.419 2,64%

18 Eğlence-Turizm 772.689 29.790 3,86%

19 Güvenlik 189.217 23.317 12,32%

20 Genel Hizmetler 748.069 139.401 18,63%

Toplam 11.628.806 1.032.166 8,88%

Kaynak:ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığıİşkoluİstatistiklerindenHesaplanmıştır

Böylece 6356 sayılı yasanın ilk olumsuz sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkma-ya başlamıştır. Çok sayıda sendika yüzde bir işkolu barajı altında kalırken, bazı sendikalar barajı kıl payı geçebildi. Temmuz 2013 istatistiklerine göre toplam 108 sendikadan sadece 44’ü işkolu barajını aşarken 64 sendika iş-kolu barajını aşamadı. 2821 ve 2822 sayılı yasalar döneminde bile bu kadar çok sendika işkolu barajının altında kalmamıştı. Türk-İş üyesi 33 sendikadan 30’u barajı aşarken, üç sendika (Orman-İş, Deri-İş ve TGS) barajı aşamadı. Hak-İş üyesi 15 sendikadan 9’u barajı aşarken, DİSK üyesi 19 sendikadan ise sadece 4’ü barajı aşabildi (Tablo 2).

49

Tablo 3: Sendikal İstatistiklerin Konfederal Dağılımı (Temmuz 2013)

Üye Sayısı Üye Oran Üye Sendika Sayısı

Barajı Aşan Sendika Sayısı

Türk-İş 729.054 70,63% 33 30

Hak-İş 172.967 16,76% 15 9

DİSK 103.139 9,99% 19 4

Üç Konfederasyon Toplam

1.005.160 97,38% 67 43

Bağımsızlar 27.006 2,62% 41 1

Toplam 1.032.166 108 44

Kaynak:ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığıİşkoluİstatistiklerindenHesaplanmıştır

Ocak ve Temmuz 2013 istatistiklerinde bazı sendikaların işkolu barajını yüzde 1.01 veya yüzde 1.1 gibi bıçak sırtı oranlarla geçtiği görüldü. Ocak 2013’te yüzde üç barajının altında kalan işçi sayısı 314 bin iken, bu sayı tem-muz 2013’te 348 bine yükseldi. Yüzde üç barajının altında kalan sendika sa-yısı da 69’dan 87’ye yükseldi. Aynı şekilde yüzde 2-3 aralığındaki sendika sayısı da 14’ten 16’ya yükseldi. Eğer yüzde üç barajının altında yer alan sen-dikalar 2018’e kadar ciddi bir üye artışı sağlayamazlarsa önümüzdeki yıllar-da bir çok sendikanın yetki kaybetmesi ve yüzbinlerce işçinin toplu sözleşme kapsamı dışında kalması söz konusu olabilecek.

Tablo 4: Sendikaların Baraj Durumu (Temmuz 2013)

Ocak 2013 Temmuz 2013

Sendika sayısı 92 108

Yüzde 1’ın altında 48 64

Yüzde 1-2 arası 14 16

Yüzde 2-3 arası 7 7

Yüzde 3’ün altında 69 87

Yüzde 3’ün üstünde 24 21

Sendikalı işçi sayısı 1.001.491 1.032.166

Yüzde 3’ün üstünde üye sayısı 687.004 684.362

Yüzde 3’ün altında üye sayısı 314.487 347.804

Yüzde 3’ün altındaki sendikalı işçi oranı 31,4% 33,7%Kaynak:ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığıİşkoluİstatistiklerindenHesaplanmıştır

6356 sayılı yasada yer alan e-devlet kapısından sendika üyeliği yoluyla üye

50

sayısında bir miktar artış olsa da toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayı-sında kısa vadede önemli bir artış sağlanması zordur. Yasada korunan eski yetki sistemi nedeniyle sendikaların toplu iş sözleşmesi yetkisi alması zorlu-ğu devam edecek ve yetki mekanizması bir sendikasızlaştırma aracı olarak işlev görmeye devam edecektir. Dahası işkolu barajları nedeniyle bir çok sen-dika toplu pazarlık sisteminin dışına itilecektir. Var olan sendikalar dışında yeni sendikaların sisteme girmesi çifte baraj uygulaması nedeniyle mümkün olmayacaktır. Bu nedenle sistem öneli bir dinamizmden yoksun kalacaktır. Greve ilişkin yasaklama ve sınırlamalar nedeniyle de grev eğiliminde bir artış beklemek gerçekçi değildir.

Yasa ile getirilen sendikal güvence eşiklerinin tıpkı 4857 sayılı yasada öngö-rülen iş güvencesi eşikleri gibi işyerlerinin yapay ve kağıt üzerinde bölünme-sine ve alt işveren uygulamalarının yoğunlaşmasına yol açması olasıdır.

Bu yönleriyle yeni yasanın sendikalaşma ve çalışma ilişkileri açısından kay-da değer bir olumlu etki sağlaması, sendikalaşma ve toplu pazarlık kapsamı açısından bir eğilim değişikliğine yol açması zor olacaktır. Yeni yasa sendi-kalar açısından ve örgütlenme açısından yeni olanaklar sağlamadığı için ça-lışma ilişkilerinde pozitif bir etki sağlaması ve sendikaların gücünde bir artış sağlaması olası değildir.

Yeni yasa Türkiye sosyal politikası açısından etkisiz bir yasa olmaya adaydır. Yasanın işçileri koruma, eşitliği ve adaleti sağlama gibi sosyal politika hedef-lerini gerçekleştirmesi oldukça zor olacaktır. Ülkemizdeki sendika karşıtlığını, hükümetlerin ellerinde bulundurdukları gücü, ekonomik politikaları, işsizli-ği, kayıt dışılığı ve işverenlerin etkinliğini dikkate aldığımızda yeni kanunun sosyal politika açısından etkisinin zayıf olacağını söylemek mümkündür.115

Yasa bireysel çalışma ilişkilerinde giderek artan esnekleşme ve güvencesizlik karşısında sendikalaşmayı güçlendirtecek özelliklere sahip değildir. Tersine bu esneklik ve güvencesizliğin toplu çalışma ilişkileri alanına da nüfuz etme-sini sağlayacak ve çalışanları daha çok korumaya ihtiyaç duydukları bir dö-nemde daha savunmasız bırakacak niteliktedir.

SonuçTürkiye’nin yeni sendikalar yasası 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan ve 1983 yılından bu yana yürürlükte olan 2821 ve 2822 sayılı sendikal yasalara sinen yaklaşımı ve bu yasaların getirmiş olduğu pek çok kısıtlamayı korumaktadır. Yasada var olan sınırlı sayıda iyileştirme ise işlevsiz kalmakta-dır. Yeni sendikal yasa 87 ve 98 sayılı ILO sözleşmelerine, ILO denetim organı

115SayımYorgun,SosyalPolitikaAçısından6356SayılıSendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunu,ÇalışmaveToplum,Sayı39,2013/4.

51

kararlarına ve Gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartına esaslı aykırılıklar içer-mektedir. Oysa Türkiye Anayasasının 90. Maddesine göre onaylanmış ulus-lararası sözleşmeler iç hukuktan üstündür. Bu durumda yeni sendikal mev-zuat Anayasaya da aykırılık taşımaktadır.

Yasa yeni sendikaların sisteme girişini önlediği ve eski sendikal düzeni koru-duğu için statükocu bir karakter taşımaktadır. İşçiler ve sendikalar arasında sendikal haklardan yararlanma konusunda kabul edilemez ayrımlar yaptığı için ayrımcı niteliktedir. Ve son olarak eski yasadan kaynaklanan kısıtlamala-rı ve zihniyeti sürdürdüğü için yasakçı niteliktedir. Kısaca yeni yasanın üç te-mel özelliği statükocu, ayrımcı ve yasakçı olmasıdır.

Mesut Gülmez’in özlü değerlendirmesiyle, “Türkiye’nin dördüncü sendikal haklar yasası olan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, bütününe ege-men olan yaklaşımla yaptığı düzenlemeler göz önüne alındığında, geniş an-lamda sendika özgürlüğü ilkesiyle bağdaşmayan kurallara yer vermiş, selef-leri 2821 ve 2822’nin 1983’ten beri süregelen “habis tümör”ün tüm sendi-kal haklara yayıldığı “yığışmalı öğütlenme özgürsüzlüğü”nü güvenceye alan temel yaklaşımdan sapmamıştır.”116

116MesutGülmez,“ÖrgütlenmeÖzgürsüzlüğü”CephesindeYeniBirŞeyyok!OlacağıdaYok!,ÇalışmaveToplum,Sayı37,2013/2.

52

Kaynakça

A.GündüzÖkçün, Ta’til-i Eşgal Kanunu 1909,Ankara:A.Ü.SBFYayınları,Ankara,1982.

AhmetMakal,Türkiye’deÇokPartiliDönemdeÇalışmaİlişkileri:1946-1963,İmgeKitabevi,Ankara,2000.

AhmetMakal,Türkiye’deTekPartiliDönemdeÇalışmaİlişkileri:1920-1946,Ankara: İmgeKitabeviYayınları,

1999.

Ali Kemal Sayın,“KanununGenelTanıtımı, SendikalarınYapılanması, E-Devlet SistemiÜzerindenÜyelik ve

İşkolları Sisteminde Değişiklik”, Sendikalar veToplu İş Sözleşmesi Kanunu Bilgilendirme Semineri, 30

Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013,s.22.

AliKemalSayın,“TopluİşİlişkileriKanunTasarısı’nınGetirdikleri”,Sicil,Haziran2012.

AzizÇelik,(2013).“TradeunionsanddeunionizationduringtenyearsofAKPrule”,Perspectives,January2013,

HeinrichBöllStiftung.

AzizÇelik,“MilliGüvenlikGerekçeliGrevErtelemeleri”,Çalışma ve Toplum,Sayı18,2008/3.

AzizÇelik,VesayettenSiyaseteTürkiye’deSendikacılık(1946-1967),İstanbul:İletişimYayınları,2010.

CahitTalas,Türkiye’ninAçıklamalıSosyalPolitikanınTarihi,Ankara:BilgiYayınevi,1992.

CouncilofEurope,DigestOfTheCaseLawofTheEuropeanCommitteeofSocialRights,1September2008.

CouncilofGlobalUnions,“CumhurbaşkanıAbdullahGül’eMektup”,25Ekim2012.http://cms.iuf.org/sites/

cms.iuf.org/files/GlobalUnions_2102oct_turkey%20-%20corrected.pdfhttp://www.ituc-csi.org/turkey-

bill-on-collective-labour.html?lang=en.

Cumhuriyet,31Ekim2012.

ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,6356SayılıSendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunu,Ankara,2012.

ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,Çalışma Hayatı İstatistikleri, Ankara,2011.

ÇalışmaveSosyalGüvenlikBakanlığı,Çalışma Hayatı İstatistikleri,Ankara,2012.

Dünya,9Ocak2012.

EC, Turkey. Progress Report 2013 http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2013/package/

brochures/turkey_2013.pdf.

EuropeanCommitteeofSocialRights,Conclusions2004,Bulgaria.

EuropeanCommitteeofSocialRights,ConclusionsI,StatementofInterpretationonArticle5.

EuropeanCommitteeofSocialRights,ConclusionsXVII-1,Poland.

FeritH.Saymen,TürkİşHukuku,İstanbul:HakKitabevi,1954.

FevziŞahlanan,SendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunuBilgilendirmeSemineri,30Ağustos2013,İzmir,TİSK

Yayını,Ankara,2013,s.114ve115.

GülsevilAlpagut,SendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunuBilgilendirmeSemineri,30Ağustos2013, İzmir,

TİSKYayını,Ankara,2013,s.109.

Hak-İş,“YeniSendikalarveTopluİşSözleşmesiYasasıHakkındaBirDeğerlendirme”,tarihsiz.http://www.hakis.

org.tr/yenisendikalaryasasihakkindadegerlendirmeler.pdf(Erişim2Aralık2013).

Hak-İş,7Kasım2012tarihlibasınaçıklamasıhttp://www.hakis.org.tr/index.php?option=com_content&view=ar

ticle&id=431:yueruerluee-gren-yen-sendkalar-ve-toplu-soezlemes-yasasi-basin-duyurusu&catid=9:basn-

acklamas&Itemid=21(Erişim2Aralık2013).

ILO,“MemorandumoftheInternationalLabourOfficeontheDraftLawonCollectiveLabourRelations,”ILO

tarafındanDİSK’egönderilen22Mart2012tarihliyazı,çoğaltma.

ILO.FreedomofAssociation-DigestofDecisionsandPrinciplesoftheFreedomofAssociationCommitteeofthe

GoverningBody,Fifth(revised)edition,Geneva,2006.paragraf,333.

InternationalLabourConference,ApplicationCommitteeReport,90thSession,Geneva,2002.

ITUC, Başbakan Erdoğan’a Mektup, 15 Ekim 2012 http://www.ituc-csi.org/IMG/pdf/turkish_bill_ituc-etuc_

joint_letter_to_pm_15-10-12.pdf.

MeryemKorayveAzizÇelik,Türkiye’deveAvrupaBirliği’ndeSosyalDiyalog,Belediye-İşYayını,Ankara,2007.

MESS,GelenekveGelecek,CiltII,İstanbul,2010.

Mesut Gülmez, “Örgütlenme Özgürsüzlüğü” Cephesinde Yeni Bir Şey yok! Olacağı da Yok!, Çalışma ve

53

Toplum,Sayı37,2013/2.

MesutGülmez,“İşHukukuÖğretisiveAnayasaMadde90/Son(1936-2009).Prof.Dr.AliGüzel’eArmağan,

İstanbul:BetaYayınları,2010.

MesutGülmez,“SendikalHaklaraİlişkinSözleşmelerinİçHukukaÜstünlüğüveYasalarımızdakiAykırılıklar”,

ÇalışmaveToplum,Sayı4,2005/1.

MesutGülmez,MeclislerdeİşçiSorunuveSendikalHaklar(1909-1961),Ankara:ÖtekiYayınevi,1995.

MesutGülmez,SendikalHaklardaUluslararasıHukukaveAvrupaBirliğineUyumSorunu,Ankara:Belediye-İş

Yayınları,AB’yeSosyalUyumDizisi,2005.

MesutGülmez,Türkiye’deÇalışmaİlişkileri(1936Öncesi),2.Bası,Ankara:TODAİE,1991.

Mesut Gülmez, Uluslararası Sosyal Politika, Güncelleştirilmiş ve genişletilmiş 2. Baskı, HatiboğluYayınları,

Ankara,2008,s.299-320.

MuratÖzveri,SendikalHaklar,6356SayılıSendikalarveTopluİşSözleşmesiYasası,BirleşikMetal-İş,İstanbul,

2012.

Murat Özveri, Türkiye’de Toplu İş Sözleşmesi Yetki Sistemi ve Sendikasızlaştırma (1963-2009), Ankara

ÜniversitesiSiyasalBilgilerFakültesi,2013.

MustafaSönmez,Türkiye’deİşDünyasınınÖrgütleriveYönelimleri,İstanbul:FriedrichEbertStiftung,2010.

MünciKapani,KamuHürriyetleri.YenidenGözdenGeçirilmişveGenişletilmişÜçüncüBası.Ankara:AÜHukuk

FakültesiYayınları,1970.

NusretEkin,Endüstriİlişkileri,İstanbul:İstanbulÜniversitesiYayını,1987.

Onur Bakır ve DenizAkdoğan. “Türkiye’de Sendikalaşma ve Özel Sektörde Sendikal Örgütlenme”,Türk-İş

Dergisi,No.383,2009.

PiraliKaya,“UluslararasıNormlarBağlamındaSendikalarveTopluİşSözleşmesiKanununDeğerlendirmesi”,

V. Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, İstanbul, 2013. http://www.sosyalhaklar.

net/2013/bildiriler/kaya.pdf.

PolatSoyer,SendikalarveToplu İşSözleşmesiKanunuBilgilendirmeSemineri,30Ağustos2013, İzmir,TİSK

Yayını,Ankara,2013,s.45.

SayımYorgun,“SosyalPolitikaAçısından6356SayılıSendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunu”,Çalışma ve

Toplum,Sayı,39,2013/4.

Stargazetesi,31Ocak2012.

TezKoop-İş,“Toplu İş İlişkileri KanunTasarısındaYerAlanDeğişiklikler”, http://www.tezkoopis.org/kaynak/

tiikinceleme.pdf(Erişim,30Kasım2013).

TİSK,XIV.OlağanGenelKuruluÇalışmaRaporu,Ankara,Nisan1982.

TokerDereli,Aydınlar,SendikaHareketiveEndüstriyelİlişkilerSistemi,İstanbul:FakültelerMatbaası,1975,s.

329.

TuğrulKutadgobilik,“SendikalarveTopluİşSözleşmesiKanunuBilgilendirmeSemineriAçılışKonuşması”,30

Ağustos2013,İzmir,TİSKYayını,Ankara,2013.

Türk-İş,“Türk-İş’tenTBMM’yeçağrı”http://www.turkis.org.tr/index.dyn?wapp=haberdetay0&did=C80F5693-

43BB-457C-A37D-55B642A1ACF7(Erişim:12Ocak2013).

Türk-İş,İşte Gerçekler,Ankara,tarihsiz.

Türk-İş, Türk-İş’in CumhurbaşkanıAbdullah Gül’e 19 Ekim 2012 tarihli mektubu. http://www.turkis.org.tr/

index.dyn?wapp=haberdetay0&did=6AA92351-7F73-4746-BA71-C0BDAEDDF349 (Erişim: 12 Ocak

2013).

TürkiyeBüyükMilletMeclisi,GenelKurulTutanağı24.Dönem3.YasamaYılı,7.Birleşim,11Ekim2012.

TürkiyeBüyükMilletMeclisi,AvrupaBirliğiUyumKomisyonuRaporu,22/2/2012EsasNo:1/567KararNo:8.

TürkiyeBüyükMilletMeclisi,Toplu İş İlişkileriKanunuTasarısıveAvrupaBirliğiUyumKomisyonu ileSağlık,

Aile,ÇalışmaveSosyalİşlerKomisyonuRaporları(1/567),SıraSayısı:197,YasamaDönemi24,Yasama

Yılı2,2012,s.5.


Recommended