1
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
2
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
İÇİNDEKİLER
Sayfa
DAVET 3
KURULLAR 4
BİLİMSEL PROGRAM 5-9
POSTER BİLDİRİLER 10-16
SÖZEL BİLDİRİLER 17-34
3
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
DAVET Değerli Meslektaşlarımız;
Odyoloji’nin Türkiye’deki yolculuğu 50 yıl önce başladı…
Kıymetli hocamız Prof.Dr. Nazmi Hoşal'ın elli yıl önce açtığı bu kapıdan geçerek bugünlere geldik. Odyolojinin ülkemizde bu seviyeye gelmesine katkı sağlayan, Odyoloji bilimi adına marka olmamıza neden olan tüm emekleri birlikte anmayı ve çoşkuyu bir daha yaşamayı hadefledik..
Bu yolculuğumuzu güçlendiren güven, huzur, doğallık, uyum üretkenliği destekleyen herkesle birlikte olmak 50 yılı geride bırakmak adına hepinizi Hacettepe de görmeyi arzu ediyoruz.
Bu güzel birlikteliği, İlkini düzenleyecek olduğumuz “Pediatrik Odyoloji Kongresi” ile taçlandırmak istedik. Toplantımız 5-7 Şubat 2018 tarihleri arasında The Ankara Otel'de düzenleneceğini sizlere iletmek istiyoruz.
Amacımız Pediatrik Odyoloji konusundaki son bilgileri ve gelişmeleri sizlerle paylaşmaktır.
Kongrede yer almasını planladığımız konular davetli konuşmacılarımız tarafından detaylı olarak işlenecek sizlerin sağladığı katkılarla zenginleşecektir.
Pazar günü Anıtkabir ziyareti ile başlayacak olan toplantımız Pazartesi sabah Hacettepe Üniversitesi Kongre merkezinde M salonunda gerçekleştirilecek 50.yıl etkinliği sonrasında The Ankara Otelde bilimsel sunumlar ve kurslar ile devam edecektir. Pediatrik Odyolojinin temel bilgilerinin en iyi şekilde anlaşılmasını sağlarken bir taraftan da son gelişmelerin klinikte ve araştırmaların planlanmasında kullanımı ile ilgili bilgi ve becerimizi arttırmayı hedefliyoruz.
Sizleri 50. Yil Etkinliğimize ve Pediatrik Odyoloji Kongresine davet etmekten mutluluk duyuyoruz.
Prof.Dr. Gonca SENNAROĞLU
Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Odyoloji Bölüm Başkanı
4
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
KURULLAR
Kongre Başkanı Prof. Dr. Gonca SENNAROĞLU
Bilimsel Sekreterya Prof. Dr. Esra YÜCEL
Doç. Dr. Didem TÜRKYILMAZ
Düzenleme Kurulu Dr. Filiz ASLAN
Dr. Merve BATUK Dr. Betül ÇİÇEK ÇINAR
Dr. Burcu ÖZKAN Dr. Mehmet YARALI
Danışma Kurulu
Ayça ÇİPRUT Seyra ERBEK Aydan GENÇ
Ayşegül GÜVEN Şule KAYA
Günay KIRKIM Özlem KONUKSEVEN Gonca SENNAROĞLU Didem TÜRKYILMAZ Fulya YALÇINKAYA
Esra YÜCEL
*Soyadına göre Alfabetik Dizilmiştir...
5
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
6
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
7
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
8
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
9
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
10
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
POSTER BİLDİRİLER
11
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
1 - COCKAYNE SENDROMU-OLGU SUNUMU
Poster Bildiri
Ayşenur ÖZKUL1, Betül BEŞİKÇİ1, Edanur IŞIK1, Tuğba İDİGUT1, Özge GEDİK2,
1Bezmialem Vakıf Üniversitesi-Odyoloji Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi, 2Bezmialem Vakıf Üniversitesi-
Odyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi,
2-3 milyonda 1 rastlanan Cockayne sendromu tanısı konulan 5 yaşındaki bir hastanın odyolojik açıdan
durumunu belirlemektir.
2-3 milyonda 1 görülen Cockayne sendromu nadir rastlanan otozomal resesif geçişli bir hastalıktır,
güneş ışığına hassasiyet, retinitis pigmentosa, cücelik, büyüme-gelişme geriliği, tipik yüz görünümü
(mikrosefalı) ve erken yaşlanma belirtileri ile karakterize giderek ağırlaşan bir hastalıktır.
Hastamızdan alınan hikayede motor gelişim geriliği (+), boy kısalığı, kuş yüzü görünümü, konuşma
geriliği(+), retinitis pigmentoza(+) olduğu gözlenmiştir. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Odyoloji
Kliniğinde; WBT, OAE, ABR, ASSR, P300 ve Serbest Alan Oyun Odyometrisi ile değerlendirilmiştir.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda; bilateral CM gözlenmemiş, sağ kulakta I/V>1 µV elde edilmiştir.
Bozuk dalga morfolojisi, bilateral TEOAE(+), sağ DPOAE(-),sol DPOAE(+), ASSR eşikleri yükselmiş,
bilateral tipA timpanogram(+), bilateral ipsilateral akustik refleks(+) elde edilmiştir. Serbest Alan Oyun
Odyometrisi değerlendirmesinde yüksek frekanslarda minimal düşüş gözlenmiştir.
Periferal işitmenin normal olabileceği düşünülmekle birlikte santral işitsel patoloji (?) olabileceği
düşünülen hasta takibe alınmıştır. 6 ay sonra kontrol önerilmiştir. Hasta özel eğitime yönlendirilmiştir
12
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
2 - BAHA® 5 SERİSİ SES İŞLEMCİSİ KULLANICILARINDA BAHA® 5
SMART APP KULLANIMI VE TELEFON KULLANIM
MEMNUNİYETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Poster Bildiri
ŞENGÜL TERLEMEZ1, BETÜL TAŞCI2, ERTUĞRUL GENÇTÜRK2, EZGİ KILINÇ2,
1Cochlear Tıbbi Cihazlar Ve Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, 2İstanbul Medipol Üniversitesi,
Baha® 5 Smart App (Akıllı Uygulama), Cochlear™ Baha 5 serisi (Baha 5, Baha 5 Power ve Baha 5
SuperPower) ses işlemcileri ile birlikte kullanım için tasarlanmıştır. Baha 5 Smart App (Akıllı
Uygulama), sinyalleri Baha ses işlemcilerinden, uygulamanın geliştirildiği seçilmiş mobil cihazlar
üzerinden (IOS ve Android) alır ve gönderir. Cochlear Baha 5 serisi ses işlemcileri IOS Apple cihazları
ile doğrudan ses akışı için Gerçek Kablosuz bağlantı özelliğine sahiptir. Bu çalışmada Baha 5 serisi ses
işlemcisi kullanıcılarında akıllı telefon cihazlarının kullanımı, aplikasyon kullanımı ve yaşam kalitesine
etkisi araştırılacaktır.
Çalışmada 50 yeni ve upgrade cihazı mevcut olan Baha 5 serisi ses işlemcisi kullanıcısının akıllı telefon,
aplikasyon kullanımları ve telefonda konuşma memnuniyetleri anketler (Kepler et al, 1992) ile
değerlendirilecektir.
Kullanıcıların akıllı telefon ve aplikasyon kullanım oranları, telefon kullanımı sırasındaki
memnuniyetleri değerlendirilecektir.
Baha 5 serisi ses işlemcileri kullanıcılarına uygulanan anketler sonucunda telefon kullanım memnuniyeti
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Kullanıcıların Bluetooth® Smart teknolojisi ile iOS Apple
cihazlarına direkt olarak bağlantı sonucunda video izleme ve müzik dinleme sırasındaki
memnuniyetlerinde belirgin bir artış gözlenmiştir. Kullanıcıların profesyonel profilleri, akıllı telefon
cihazları ile Baha 5 serisi cihazları arasında bağlantı kurma konusunda önemli bir etkiye sahiptir.
13
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
3 - GOLDENHAR SENDROMU-OLGU SUNUMU
Poster Bildiri
İsmail Emre ÇELİK1, Başak Nisa ALTAN1, Özge YILMAZ1, Öykü ÖKTEM1, Özge
GEDİK2, Selahattin TUĞRUL3,
1Bezmialem Vakıf Üniversitesi-Odyoloji Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi, 2Bezmialem Vakıf Üniversitesi-
Odyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi, 3Bezmialem Vakıf Üniversitesi-KBB Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi,
Nadir hastalıklardan biri olan Goldenhar Sendromu tanısı almış olan bir hastamızın işitsel bulgularını,
temporal kemik BT bulgularını ve hastaya uygun olan amplifikasyon seçeneğini sunmaktır
Okülo-auriculo-vertebral sendrom olarak da bilinen sendrom hemifasial mikrozomi, göz, kulak
anomalileri ve vertebral defeklerle karakterizedir. Bu yapılar 1.ve 2.brankial arklardan gelişirler ve
embriyolojik süreçte 1.ve 2. brankial yapılarındaki anomalilerden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.
Prevalansı 5600-26550 doğumda 1'dir. Kulak anomalilerinde dış ve orta kulak anomalileri daha sık
görülür. İç kulak anomalileri nadirdir. İşitme kaybı effüzyonlu otitis media olan hastalarda hafif-orta
derecede iletim tiptir. Koklear hipoplazi olan hastalarda ileri-çok ileri derecede sensörinöral tiptir.
Hastada tanı için multidisipliner yaklaşım gereklidir. Tedavi için ise tanıya göre hastanın bireysel
gereksinimlerini karşılayabilmeleri için uygun yöntem seçilir. İşitme kaybı için tipine ve derecesine göre
cerrahi, BAHA ve koklear implant tedavi seçenekleri arasındadır.
Göz kulak anomalisi, kuş yüzü görünümü, mitral yetmezlik, skolyoz, damak yarığı ve yüksekliği
mevcuttur. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Odyoloji Kliniğinde değerlendirilen hastada bilateral orta-
ileri derecede iletim tipi işitme kaybı, bilateral tip A timpanogram (+) elde edilmiştir. Bilateral OAE(-),
bilateral akustik refleksler(-) elde edilmiştir. Temporal kemik BT sonucuna göre bilateral orta kulak
anomalisi mevcuttur. Konuşma bozukluğu mevcut.
Bilateral orta ileri derecede iletim tipi işitme kaybı ve bilateral orta kulak anomalisi olan hastamıza
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesinde kemiğe implante işitme cihazlarından olan BAHA
uygulanmıştır. Hastamızın BAHA ile saf ses ortalaması 18dB HL'dir. Hastamız konuşma bozukluğu
nedeni ile konuşma terapisine yönlendirilmiştir ve düzenli olarak kliniğimizde kontrolleri yapılmaktadır.
14
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
4 - İŞİTSEL REHABİLİTASYONDA ZAMAN YOLCULUĞU
Poster Bildiri
Deniz TUZ1, Mert HÜVİYETLİ1, Emre KANIK1, Özlem TOPÇU1, Hilal MECİT1, Gonca
SENNAROĞLU1, Esra YÜCEL1,
1Hacettepe Üniversitesi,
Doğru ve zamanında işitsel rehabilitasyon süreci hakkında fikir sahibi olunması istenmiştir.
MR ve BT bulguları normal, çok ileri derecede işitme kayıplı, 2. CI planlanması hastanın, işitsel
algısındaki gelişiminin değerlendirilmesi
Doğru ve zamında işitsel rehabilitasyonun birey üzerindeki pozitif etkileri gösterilmek istenmiştir
Bu çalışmada tanı,doğru tedavi ve çözümün bireye sağladığı katkının yanı sıra rehabilitasyon sürecini
her aşamanın takibi sonucunda işitme kayıplı bir bireyin becerileri ve işitsel algısındaki gelişim
gözlenmiştir.
15
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
5 - BİZ KİMİZ?NE ZAMAN ŞÜPHE DUYARIZ?ORTAK
ÇALIŞMALARIMIZDA KİMLER YER ALIR
Poster Bildiri
MERİÇ YILDIZ1, FİGEN GÜNDÜZER2,
1HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ LİSANS 3. SINIF ÖĞRENCİSİ, 2HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ODYOLOJİ BÖLÜMÜ ARŞ. GÖR.,
ODYOLOJİ BİLİMİNİN DİĞER BİLİM DALLARI İLE İŞBİRLİĞİNE DİKKAT ÇEKMEK
HEDEFLENMİŞTİR.AYRICA DİKKAT ÇEKEN SORULARLA ORTAK ÇALIŞMANIN
ÖNEMİNİN VURGULANMASI AMAÇLANMIŞTIR.
DERLEME ÇALIŞMASI
Sağlık Bilimleri alanında meslek grupları arasında etkili iletişimin arttırılması, multidisipliner
modellerin oluşturulması ve çalışma politikalarında yapılacak düzenlemeler, son yıllarda sağlık alanında
en çok çalışılan konulardan birisini oluşturmaktadır. Birçok disiplinden meslek elemanlarının yer aldığı
ekip koordinasyonu, sağlık alanında hizmetlerin etkili bir şekilde gerçekleştirilmesi için oldukça önem
taşımaktadır.Bu koordinasyonda ekip üyeleri kendi disiplinlerindeki olanakları ve sınırlılıkları
oluşturarak en yüksek düzeyde iletişim, etkileşim ve işbirliği gerçekleştirmektedirler.
SAĞLIK BİLİMLERİ ALANINDA ORTAK ÇALIŞMALARIN VE KONSÜLTASYONLARIN
ARTMASI İLE ALANDA ÇALIŞAN MESLEK ELEMAMLARININ MULTİDİSİPLİNER
ÇALIŞMADAKİ ROLLERİ DE ÖNEM KAZANMAKTADIR.
16
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
6 - DOWN SENDROMLU BİR BEBEKTE İŞİTME KAYBININ
PROGRESYONU
Poster Bildiri
SERPİL ALLUŞOĞLU1, SEVGİNAR ÖNDER1, MUSTAFA ÇOLAK1,
1ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ,
Down Sendromu (DS) genetik bir farklılık olup, bir kromozom anomalisidir. Sıradan bir insan
vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken DS’lu bireylerde bu sayı üç adet 21. kromozom olması
nedeniyle 47 olmaktadır. DS’nda dış kulak yolu stenozu, effüzyonlu otitis media ve işitme kaybı yaygın
bulgulardır. Sık geçirilen otit ve buna bağlı işitme kayıpları müdahale edilmediğinde, dil gelişiminde
gecikme ve santral işitsel işlemleme bozukluğunun nedenlerindendir.
Bizim vakamız 30 haftalık prematür doğum, düşük doğum ağırlığı ve yenidoğan yoğun bakımda kalma
risk faktörleri olan Down Sendromu tanısı almış bir çocuktur.
Yeni doğan işitme taramasından kalan çocuk merkezimize yönlendirilmiş ve odyolojik tetkikleri
yapılmıştır. 3 aylıkken orta derecede İletim Tipi İşitme Kaybı (İTİK) tanısı konularak yakın aralıklarla
Kulak Burun Boğaz (KBB) Hekimi ile sıkı işbirliği halinde takip edilmiştir. Çocuğun Denver Gelişimsel
Tarama Testi II’ye göre tüm gelişim alanlarında gelişimsel geriliklerinin olduğu gözlenmiştir.
Hastamıza işitsel rehabilitasyon desteği ve özel eğitim merkezinde fizik tedavi desteği verilmiştir. 9
aylık olduğunda yapılan odyolojik değerlendirmesinde işitmenin normale yakın seviyeye kadar
düzeldiği saptanmıştır. Aralıklarla sol kulakta gelişen effüzyon nedeniyle çocuğun yakın takibi 3 yaşa
kadar devam etmiştir. Şu anda çocuk 4 yaş 6 aylıktır ve tüm gelişim alanlarında iyi gelişim
göstermektedir.
Bizim vakamızın işitme kaybı düzelmiştir. Down Sendromlu çocuklarda İTİK çok sık rastlanılan bir
durumdur. Tekrarlayan otite bağlı işitme kayıpları, dil gelişiminde gecikme ve işitsel işlemleme
bozukluklarına neden olabildiğinden dolayı en erken dönemde cihazlanmalıdır. Ancak işitme kaybında
düzelme olabileceğinden dolayı yakın takip ve KBB Hekimi ile sıkı işbirliği yapılması önerilmektedir.
17
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
SÖZEL BİLDİRİLER
18
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
1 - GUILLAIN-BARRE SENDROMU İLE BİRLİKTE İŞİTME KAYBI
GÖRÜLEN VAKA SUNUMU
Sözel Bildiri
SERPİL ALLUŞOĞLU1, SEVGİNAR ÖNDER1, MEHMET FATİH KARAKUŞ1,
1ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ,
Guillain-Barre Sendromu (GBS) periferik sinir ve sinir köklerinin akut, enflamatuvar immun bir
hastalığıdır. GBS genellikle ilerleyici flask paralizi ve derin tendon refleks azalması ile giden, yaygın
duyusal, motor ve otonomik semptomlarla karakterize edinsel akut poliradikülonöropatidir.
Literatürde GBS’na eşlik eden işitme kaybı bildirilmemiştir. Bu nedenle karşılaştığımız vakada GBS’na
eşlik eden işitme kaybı bulgusuna dikkat çekmeyi hedefledik.
Bizim vakamız 4 yaşına kadar hiçbir sağlık problemi olmayan, 4 yaşında Guillain-Barre Sendromu tanısı
almış bir çocuktur. O dönem güç kaybı oluşmuş ve hastanede yatarak tedavi görmüştür. Aynı zamanda
aile, çocukta işitme kaybı geliştiğinden şüphelenerek KBB polikliniğine başvurdu. Hasta bize
ulaştığında odyolojik değerlendirmesi yapıldı ve her iki kulağında orta ileri derecede sensörinöral işitme
kaybı olduğu saptandı. Her iki kulağında işitme cihazı kullanması önerildi. Hastamız 4 yıldır
takibimizde olup şu anda 8 yaşındadır. Cihazlarından iyi derecede faydalanmaktadır. Halen işitsel algı,
dil gelişimi, artikülasyon becerileri, akademik becerileri aile eğitim programı ile desteklenmektedir.
Konuşma hızı yavaştır.Çiğneme, yutma ve salya kontrolü ile ilgili zorlukları vardır. İnce motor ve kaba
motor becerilerde zorlanmakta ve çabuk yorulmaktadır. Bu becerilerine yönelik Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon programı ile takip edilmektedir.
GBS’lu hastalarda multidisipliner takip gerekmektedir. İşitme kaybına da rastlanabileceği göz önünde
bulundurularak odyolojik değerlendirmeye de yönlendirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir.
19
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
2 - SENDROMİK OLMAYAN İŞİTME KAYIPLI TÜRK AİLELERDE
SORUMLU GENLERİN ARAŞTIRILMASI
Sözel Bildiri
Duygu DUMAN1, Filiz Başak Cengiz2, Güney Bademci2, Aslı Subaşıoğlu3, Suna Yılmaz1,
Müzeyyen Yıldırım-Baylan4, Seyra Erbek5, Levent Sennaroğlu6, Gonca Sennaroğlu6,
Mustafa Tekin2
1Ankara Üniversitesi, 2Miami Üniversitesi, 3Katip Çelebi Üniversitesi, 4Dicle Üniversitesi, 5Başkent
Üniversitesi, 6Hacettepe Üniveristesi,
İşitme kaybı 650 doğumda bir çocuğu etkilemektedir. Bunların yarısından fazlasında çok heterojen
genetik faktörler sorumludur. Sendromik olmayan işitme kayıpları, genetik nedenli işitme kayıplarının
%70’ini oluşturur. Birçok toplumda bunların önemli bir kısmı GJB2 genindeki mutasyonlarla
açıklanmaktadır. Bugüne kadar toplam 66 gendeki değişimlerin sendromik olmayan otozomal resesif
işitme kaybı yaptığı ve bu genlerin dağılımının toplumlara göre farklılık gösterdiği bildirilmiştir. Bu
çalışmanın amacı, sendromik olmayan işitme kayıplı Türk bireylerde işitme kaybı nedeninin ortaya
çıkarılması ve işitme kaybı nedeni olabilecek yeni genlerin tanımlanarak Türk işitme kayıplı bireyler
arasında gen dağılımının ortaya konmasıdır.
İlk muayene bulgularında sendromik olmayan resesif işitme kaybı düşünülen 1053 ailenin
probandlarında GJB2 geni dizi analizi ile MTRNR1 geninde A1555G mutasyonu enzimle kesim
yöntemiyle taranmıştır. Mutasyon bulunmayan aileler içinden anne baba akrabalığı olan ve en az iki
etkilenmiş bireye sahip aileler seçilerek çalışmanın mikrosatellit ve mikroarray analizleri ile otozigozite
haritalaması veya yeni nesil dizileme tekniği ile tüm ekzom bölgeleri taranarak ilgili gen bölgeleri ortaya
konmuştur.
1053 probandın 197 (%19)’sinde GJB2 geninde, 5 tanesinde MTRNR1 geninde mutasyon bulunmuştur.
Diğer genlerin taranması ve yeni gen bulunması için uygun 280 ailenin 205 (%75)’inde sorumlu genetik
değişiklik gösterilmiş 75 tanesinde çalışmalar devam etmektedir. GJB2 geninden sonra Türk işitme
kayıplı bireyler arasında en sık mutasyon görülen genler SLC26A4 ve MYO15A (%15), TMC1 (%8),
TMIE ve MYO7A (%7), OTOF ve TMPRSS3 (%5), PCDH (%3), ILDR1, LRTOMT ve ESRRB (%1).
Diğer nadir genler %1’in altında bulunmuştur. Ayrıca 5 yeni genin işitme kaybı yaptığı bu çalışma ile
gösterilmiştir halen 4 aday gen üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Sendromik olmayan işitme kayıplı Türk ailelerde kapsamlı genetik analizler ile 402 ailede sorumlu
genetik değişiklikler ortaya çıkarılmıştır. Kalan ve yeni eklenen ailelerde tüm ekzoma ek olarak tüm
genom taraması ile çalışmaya devam edilerek, hem işitme kaybı genetiği konusunda yeni bilgilere ulaşıp
hem de daha çok ailede altta yatan neden açıklanabilecektir.
20
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
3 - İŞİTME KAYIPLI ÇOCUKLARIN İŞİTME CİHAZI VE KOKLEAR
İMPLANT KULLANIM SÜRESİ İLE GÜNLÜK HAYATTAKİ İŞİTSEL/
SÖZEL PERFORMANSLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Sözel Bildiri
Kader EROĞLU1, İsmet BAYRAMOĞLU2, Umut APAYDIN3,
1Gazi Üniversitesi KBB Anabilim Dalı Odyoloj Konuşma Ve Ses Bozuklukları Bölümü, 2Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı, 3Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Fizyoterapi Ve Rehabilitasyon Bölümü,
İşitme cihazı ve koklear implant kullanan işitme kayıplı çocuklarda, cihaz kullanım süreleri ile günlük
hayattaki işitme ve konuşma becerileri arasındaki ilişkiyi incelemek.
Çalışmaya 3-12 yaş aralığında, normal kulak muayenesine sahip olan, odyolojik değerlendirme ile en
az bir kulakta 500, 1000, 2000, 4000 Hz saf ses ortalaması 25 dB HL üstünde olan ve kalıcı sensörinöral,
mikst tip ve ya iletim tipi işitme kaybına sahip, işitme cihazı ya da koklear implant kullanan 41 çocuk
dahil edilmiştir. İşitme kaybının değerlendirilmesi için çocuklara immitansmetrik ve odyolojik
değerlendirmeler yapılmıştır. Günlük yaşamdaki işitme ve konuşma becerilerinin değerlendirilmesi için
ailelere Ebeveynlerin Çocukların İşitsel/Sözel Performansını Değerlendirme Ölçeği (PEACH)
doldurtulmuştur.
PEACH ölçeğinde yer alan sessiz ortamlardaki işitsel ve sözel performans skorları ile işitme cihazı
kullanım süresi arasında r:0.618, p:0.004 anlamlı pozitif yönde; koklear implant kullanım süresi ile de
r: 0.521, p:0.015 anlamlı pozitif yönde korelasyon elde edilmiştir. Gürültülü ortamlardaki işitsel sözel
performans skorları ile işitme cihazı kullanım süresi arasında r:0.546, p:0.013 anlamlı pozitif yönde
korelasyon bulunmuştur ; koklear implant kullanım süresi arasında r:0.656, p:0.001 anlamlı pozitif
yönde korelasyon bulunmuştur. Her iki ortamdaki toplam skorlar ile işitme cihazı kullanım süresi
arasında r:0.565, p:0.009 anlamlı pozitif yönde korelasyon, koklear implant kullanım süresi ile r:0.593,
p:0.005 anlamlı pozitif yönde korelasyon bulunmuştur.
Bu bulgulara göre işitme cihazı ve koklear implant kullanım süresi arttıkça sessiz ortamlarda ve
gürültülü ortamlarda dinleme ve konuşma becerileri arasındaki ilişkininde olumlu yönde arttığı
görülmüştür. Ailelerin çocukların cihaz kullanım süresi ile işitme ve konuşma becerilerinin zaman
içinde olumlu olarak değişeceğini göz önünde bulundurarak, bu süreci gerekli eğitimlerle
desteklemesinin bu süreci hızlandırabileceği ve bu nedenle bu sürecin en etkili ve verimli şekilde
kullanılması gerektiği düşünülmüştür.
21
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
4 - İŞİTME KAYIPLI ÇOCUKLARDA AKUSTİK VE ÖNEMİ
Sözel Bildiri
Asuman KÜÇÜKÖNER1, Ömer KÜÇÜKÖNER2,
1Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Samsun Eğitim Ve Araştırma Hastanesi,
Sınıflarda yeterli, iyi akustik şartlar öğretmen ve öğrenciler için konuşma netliği sağlar. Arka plan
gürültüsünü sınırlar, çocukların dinleme, anlama ve okuma becerilerini artırır. Konuşma netliği, sınıfın
mimari dizaynı, büyüklüğü, şekli ve yüzeyindeki kaplamalara bağlıdır. Sınıflarda yetersiz akustik
özellikler gürültü ile sonuçlanır. Gürültü, dinleyicinin istediği bilgileri duymasını engelleyen ve
rahatsızlık veren bir durumdur. Çocuklarda kelime dağarcığının büyümesini sınırlar. Sessiz ortamda
eğitilen çocuklar daha doğru kelime üretirler.
Gürültü sadece işitme kayıplı değil normal işiten çocuklarda da olumsuz etki yaratır. Çocuklar, özellikle
işitme kayıplı çocuklar işitsel bilgilere eriştikçe daha iyi öğrenirler. İşitsel fonksiyonlar 15 yaşına kadar
tamamen gelişmemiştir. Bu dönemde çocuklar en uygun şartlarda bile işitme ve konuşmayı anlamada
zorluk çekerler. Sınıflarda sinyal gürültü oranı (SNR) 15 dB üzerinde normal işitmeye sahip bireylerde
konuşma anlaşılabilirlik yüzdesi % 75 olarak bulunmuştur. SNR oranından bağımsız olarak işitme
engelli çocuklar ek sınırlılıklar nedeniyle bu oran daha da düşmektedir. Ayrıca yetersiz akustikten dolayı
öğrenme süreçleri, konuşma algısı, öğrenci davranışları ve eğitim çıktısı olumsuz etkilenmektedir.
İşitme engelli çocukların eğitim ortamlarının dinleme becerilerini artıracak özelliklere sahip olması
gereklidir.
Planlama en önemli kuraldır. Mimar, sıhhi tesisatçı, makine mühendisi, elektik- elektronik mühendisi,
özel eğitim öğretmenleri ve eğitim odyologları organize çalışmalıdır. Çevre gürültüsünün 30- 35 dB
fazla olmaması, ses yansıma süresinin 0.6-0.7 saniyeden fazla olmaması, SNR ‘ nin 15dB den fazla
olmaması dinleme, anlama ve okuma becerilerini artıracaktır. Bunlara ek olarak, duyarlılık eğitimi,
aydınlatma, dudak okuma, görsel materyal, ortak aktiviteler yapmak, sınıf mevcudu, oturma düzeni, yüz
yüze eğitim, sınıf kuralları, malzemelerin yapısı, zemin kaplamaları, duvarlara keçe veya mantar pano
asmak, klima, ışık, su tesisat gürültüleri kontrolü, izole sınıflar, okulun yeri önemlidir. Akustik şartlarda
iyileştirmenin yanısıra ek teknolojiler, FM sistem, sınıfta hoparlör ve akıllı teknolojiler kullanımı
yardımcı olabilir.
Sınıf ortamının elverişli, en azından engelleyici olmaması, eşit ve engelsiz erişim almak her çocuğun
hakkıdır.
22
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
5 - KOKLEAR İMPLANT KULLANICILARINDA KULAK ARKASINA
TAKILAN VE TAKILMAYAN KONUŞMA İŞLEMCİLERİNİN
KONUŞMAYI ANLAMA PERFORMANSI ÜZERİNE ETKİSİ
Sözel Bildiri
Merve BAYRİ1, Ayça ÇİPRUT1,
1Marmara Üniversitesi Odyoloji Bilimdalı,
Çalışmamızda kulak arkasına takılan ve takılmayan konuşma işlemcisi kullanan erişkin koklear implant
kullanıcılarında konuşmayı anlama performanslarının sessiz ve gürültülü ortamlarda hoparlör açılarını
değiştirerek karşılaştırılması amaçlanmıştır.
18-70 yaş aralığında Nucleus 6 kulak arkasına takılan ve Kanso kulak arkasına takılmayan Cochlear
marka implant kullanan ve en az 6 ay koklear implant tecrübesi olan 25 koklear implant kullanıcısı
çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcıların önce kulak arkasına takılan ve kulak arkasına takılmayan
konuşma işlemcileriyle serbest alanda implantlı işitme eşikleri saptandı ve konuşmayı ayırdetme testi
uygulandı. Daha sonra her iki konuşma işlemcisi ile Türkçe Matriks test uygulandı. Türkçe Matriks test
uygulanırken SCAN program kullanılarak konuşma uyaranı 0°’de gürültü 0°(S0N0),
90°(S0N90),180°(S0N180), 270°(S0N270)’de ve konuşma uyaranı 180°’de gürültü 180°
(S180N180)’de gönderilerek değerlendirme yapılmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır.
Serbest alanda elde edilen implantlı eşiklerde ve konuşmayı ayırdetme testinde iki konuşma işlemcisi
arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Matriks testi sonuçlarında 5 farklı hoparlör yerleşiminde her iki
konuşma işlemcisi arasında istatisitiksel fark gözlenmemiştir.
Her iki konuşma işlemcinin çift mikrofonlu olması mikrofon yerleri farklı olsa bile gürültüde
konuşmanın anlaşılırlığını arttırmaktadır.
23
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
6 - RİSKLİ YENİDOĞAN BEBEKLERDE İŞİTME TARAMA
PROGRAMININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Sözel Bildiri
Aysel KOÇ1, Merve ÇEVİK2, Dilan ÖZDEMİR2, Ahmet Turan TANBEK2, Erkan
KARATAŞ1,
1İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi, 2İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Ensitüsü,
Çalışmanın amacı, riskli yenidoğan bebeklerde işitme tarama programının değerlendirilmesi ve riskli
yenidoğan bebekler için en güvenilir test protokolünün oluşturulmasıdır.
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yatan 100 yenidoğan bebeklerde, yüksek frekans timpanometrik
değerlendirme, tarama cihazı ile Geçici Uyarılmış Otoakustik Emisyon (Transient Otoacoustic Emission
(TEOAE)), DPOAE (Distortion Product Otoacoustic Emission) ve Otomotik Uyarılmış Beyin Sapı
yanıtlarına (Auditory Brainstem Response (A-ABR)) bakılmıştır. Tanıtıcı bilgi formu ile testlerden önce
bebeklerin klinik hikâyesi ve doğum ile ilgili bilgileri sorgulanarak, sahip oldukları risk faktörleri tarama
işitme testi sonuçları ile birlikte değerlendirilmiştir.
Bebeklerin %51’ i erkek, %49’ kız olup doğum ağırlığı ortalaması 2723.7 ± 790.2 gr, doğum haftası
ortalaması 36.3 ± 2.9 ve test yaşı (gün) ortalaması 11.0 ± 8.3 olarak tespit edildi. Bebeklere uygulanan
düşük frekans ve yüksek frekans timpanometri ölçümünde, her iki kulak için de yüksek frekans
timpanometri ile daha çok Tip B timpanogram elde edildi. TEOAE uygulamasında geçme oranı sol
kulak için %78, sağ kulak için %75, DPOAE uygulamasında geçme oranı sol kulak için %87, sağ kulak
için %90 olarak tespit edildi. A-ABR uygulamasında her iki kulak için geçti oranı %80, kaldı oranı %20
olarak tespit edildi. DPOAE ve A-ABR ölçümleri ile, TEOAE ve A-ABR ölçümlerine göre, daha kesin,
hızlı ve doğru sonuçlar elde edildi, işitsel nöropati bulgusu olan bebekler tespit edilebildi. Bebeklerde
en fazla bulunan risk faktörleri, ototoksite (%46), hiperbilirubinemi (%44) ve prematürite (%40) olarak
tespit edildi. Yüksek oranda görülmesine rağmen, hiperbilirubinemi ve akraba evliliği ile işitme kaybı
arasında anlamlı ilişki saptanmadı.
Riskli yenidoğan bebeklerde daha sık rastlanan orta kulak patolojilerinin ortaya çıkarılmasında ve
yalancı pozitif sonuçların engellenmesinde yüksek frekans timpanometri kullanılmalıdır. Riskli
yenidoğanların işitme taramasında, sık rastlanan işitsel nöropati bozukluğunun da tespit edilebilmesi
için öncellikle A-ABR testinin kullanılmasını ve testin olumsuz sonuçlanması durumunda, DPOAE ile
kombinasyonu, daha güvenilir, kesin ve hızlı bir tarama protokolü oluşturmuştur.
24
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
7 - SUBJEKTİF VE OBJEKTİF TEST BATARYASININ BİRLİKTE
KULLANILMASININ ÖNEMİ
Sözel Bildiri
EBRU ZEREN1, İREM DÜŞÜNMEZ1, TÜRKAN ÖZLEM BAYÜLGEN1, MERVE
BATUK1, GONCA SENNAROĞLU1,
1HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ODYOLOJİ BÖLÜMÜ,
Bebek ve çocuklarda odyolojik değerlendirme tek bir yöntemle değil, tüm odyolojik test bataryasını
yani subjektif ve obtektif test yöntemlerini içerecek şekilde değerlendirme yapılmalıdır. Subjektif
değerlendirmede, pediatrik grup düşünüldüğünde test sonuçları her zaman güvenilir olmayabilir ve
odyoloğu hastanın işitmesi hakkında yanlış yönlendirebilir. Bu nedenle özellikle pediatrik grupta,
odyolojik test bataryası mutlaka bütüncül olarak kullanılmalı ve subjektif test sonuçları objektif test
sonuçları ile doğrulanmalı ve desteklenmelidir.
2015 doğumlu kız hasta konuşma gecikmesi şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur.Annesi sadece 10
kelimesi olduğunu belirtmektedir. Hastanın prenatal, perinatal ve postnatal öyküsü normal olmakla
birlikte doğum ağırlığı 1990grdır. Hastanın ailesinde işitme kaybı ya da konuşma gecikmesi öyküsü
bulunmamaktadır.Hasta, ailenin tek çocuğudur.
14.12.2017 tarihinde GSI Odyometri ve TDH 39 Supra-Aural kulaklık kullanılarak VRA yöntemi ile
başlanan teste pediatrik hasta, kulaklıkları takmak istemediği odyolojik değerlendirme serbest alanda
yapılmıştır. Serbest alanda yapılan odyolojik değerlendirmede hava yolu saf ses eşikleri 500 Hz'de
45dB, 1000Hz ve 2000Hz'de 35 dB olarak elde edilmiştir. Daha sonra pediatrik hastanın kooperasyonu
bozulduğu için diğer frekanslara bakılamamıştır. Hava yolu SAT değerlendirmesinde hastanın eşiği
45dB olmakla birlikte, "ba" sesini 45 dB, "şş" sesini 65dB ve "ss" sesini 70dB'de
farketmiştir.İmmitansmetrik değerlendirmeye göre, sağ kulağında Tip-B , sol kulağında ise Tip-C
timpanogram bulgusu elde edilmiştir. Sol kulak ipsilateral refleksleri tüm frekanslarda mevcut iken, sağ
kulakta hiçbir frekansta refleks eşiği gözlenememiştir. Hastanın bilateral TEOAE yanıtları elde
edilmiştir. 16.01.2018'de yapılan ABR değerlendirmesinde sol kulak Click ABR'de 10 dBnHL ve sağ
kulak Click ABR'de 15 dBnHL V.dalgalar normal latans ve amplitüd aralıklarında gözlenmiştir.
Bu olgu bizlere pediatrik grupta subjektif testlerin tek başına güvenilir olmadığını ve mutlaka objektif
testlerle doğrulanması ve desteklenmesi gerektiğini bir kez daha göstermektedir. Yapılan objektif
değerlendirmelerde hastanın bilateral işitmesinin normal sınırlarda olduğu ve gecikmiş konuşmanın
periferik işitme kaynaklı olmadığı düşünülmüştür. Hasta timpanogram bulguları nedeniyle KBB'ye ve
konuşma gecikmesi nedeniyle dil konuşma terapisine yönlendirilmiştir.
25
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
8 - ANOMALİLİ OLGUDA KOKLEAR İMPLANTASYONDA
REHABİLİTASYONDA ZORLUKLAR
Sözel Bildiri
İsmail DEMİR1, Ahmet Turan TANBEK1, Merve ÇEVİK1, Dilan ÖZDEMİR1, Erkan
KARATAŞ1,
1İnönü Üniversitesi,
Koklear implantasyon cerrahisi iç kulak anomalisi olan çocuklarada başarılı bir şekilde
uygulanabilmektedir. Literatürde birçok çalışmada , iç kulak anomalili koklear implantasyon yapılmış
çocukların işitme ve konuşma performanslarını değerlendirilmiş ve ileri düzeyde gelişim kaydedildiği
tespit edilmiştir. Bu çalışmada çok ileri sensörinöral işitme kaybı nedeni ile 3 yaşında iç kulak anomalisi
olan bir olgu tartışılmıştır. Sağ kokleada ortak kistik kavitesi olan olguda , sağ koklear sinir ince , sol
koklear sinir atrofik tespit edilmiştir. Sağ kulağa koklear implantasyon tatbiki zorlukla yapılmıştır.
Postoperatif dönemde , olgu 3 yıl takip edilmişir. Olgunun postoperatif rehabilitasyon döneminde ,
yeterli rehabilitasyon eğitimi aldığı halde , Evaluation of Auditory Responses to Speech (EARS) ,
Listening Progress Prpfile (LIP) ve Monosyllabic-Trochee-Polysyllabic (MTP) alt grup testlerinde dil
gelişiminde tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Olgudaki problemler literatür eşliğinde tartışılmıştır.
26
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
9 - DİGEORGE SENDROMUNDA ODYOLOJİK BULGULAR:OLGU
SUNUMU
Sözel Bildiri
Ecem KARTAL1, Diala HUSSEIN1, Gamze MASÜT1, Merve BATUK1, Gonca
SENNAROĞLU1,
1HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ - SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ - ODYOLOJİ BÖLÜMÜ,
Çalışmanın amacı; DiGeorge (22q11.2 delesyon) sendromlu hastaların odyolojik bulgularını
tanımlamaktır.
Y.A.; 05.01.2016 doğumlu, erkek hastadır. Hastanın ayrıntılı anamnezine baktığımızda, aile hikayesinde
ve prenatal hikayesinde herhangi bir risk faktörü bulunmamaktadır. Natal hikayesinde önemli olarak,7
günlük yoğun bakım ünitesinde kalma mevcuttur.Postnatal hikayesinde,kalbinde bulunan delik
nedeniyle operasyon mevcuttur.Bununla ilgili olarak ilaç kullanımı vardır.Di George sendromu yaklaşık
her 4,000 canlı doğumda bir olmak üzere oldukça nadir görülen konjenital bir hastalıktır. Klinik olarak
hastalığın semptomları hastadan hastaya bariz değişkenlikler göstermekle beraber bu hastalarda tipik bir
yüz ifadesinin yanı sıra sıklıkla konjenital kalp defektleri, hipoparatiroidizim ve tekrarlayan ağır
enfeksiyonlar görülür. DiGeorge sendromunun literatürdeki odyolojik özelliklerine bakıldığında;
başlıca kulak anormallikleri; kepçe,düşük,asimetrik kulak, kalın heliks,nadiren de iç kulak patolojileri
(labirent anomalisi) ve eksternal odituar kanalın atrezisidir.DiGeorge sendromuna, kısmi olarak iletim
tipi işitme kaybı da eşlik etmektedir. İlk olarak hasta,genetik bölümünden 24.10.2017
tarihinde,DiGeorge sendromu tanısı ile odyoloji kliniğimize başvurmuştur.Başlangıçta,serbest alanda
VRA ile değerlendirilmek istenen hastanın yoğun şekilde ÜSYE geçirmesi ve test esnasındaki
kooperasyon problemi sebebiyle sonuç alınamadı.Objektif test bataryası için çocuğun yoğun ağlama
problemi nedeniyle 3 gün sonraya tekrar randevu verildi. İkinci olarak 27.10.2017 tarihinde serbest
alanda değerlendirilen hastanın saf ses uyaranlara tepkisi gözlenmediği için, konuşma uyaranları ile
SAT yapılmış, 45-50 dB olarak belirlenmiştir.Kemik SAT: /ba/: 20 dB /sh/: 35 dB. İmmitansmetrik
değerlendirme sonuçlarında, bilateral negatif OKB'yle birlikte akustik refleksler elde
edilememiştir.Bilateral TEAOE sınırda elde edilmiş ve bilateral negatif OKB sebebiyle,KBB
konsültasyonu sonrası ABR'yle kontrol planlanmıştır. Son olarak, 05.12.2017 tarihinde ABR planlanan
hastanın sonuçları,click uyaranda sağ kulakta 25dB nHL’de,sol kulakta 20 dB nHL’de, 500 Hz tone-
burst için bilateral 60 dB nHL’de V.dalga edilmiştir.
Sonuç olarak; bilateral işitmesinin normal sınırlarda olduğu düşünülmekle beraber,tone-burst ABR
sonuçlarına dayanarak çok hafif derecede iletim komponenti bulunabilir.İletim komponentinin negatif
OKB ile ilişkili olduğu ve KBB konsültasyonu sonrası takibi planlanmıştır.Genellikle Di-George
sendromlu çocukların tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ve orta kulak iltihapları nedeniyle
iletim tipi işitme kaybına duyarlı oldukları gerçeğini desteklemektedir.
27
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
10 - OTOAKUSTİK EMİSYON TESTİNDEN GEÇEMEYEN
YENİDOĞANLARDA TARAMA ABR SONUÇLARIMIZ
Sözel Bildiri
Ömer HIZLI1,
1GİRESUN ÜNİVERSİTESİ PROF DR. A. İLHAN ÖZDEMİR EĞT VE ARŞ HASTANESİ,
Çalışmamızın amacı, beş yıllık süreç içerisinde TEOAE testinden geçemeyen ve odyoloji birimimize
başvuran yeni doğanların tarama ABR sonuçlarını sunmaktır.
Çalışmaya 2011- 2016 yılları arasında TEOAE testlerinden geçemediği ve/veya işitme kayıpları için
risk faktörlerine sahip olduğu için odyoloji birimimize sevk edilerek tarama ABR testi yapılmış olan
478 yenidoğan dâhil edildi. Hastaların tıbbi anamnez kayıtları incelenerek risk faktörleri ve test
sonuçları kaydedildi. Yenidoğan işitme kaybı açısından risk faktörü bulunan ve bulunmayan hastaların
ABR sonuçları sunuldu.
Toplam 478 yenidoğanın 260’ı erkek, 218’i kız bebek olup yalnızca 62 (%13) hastanın ABR testinden
geçemediği saptandı. Risk faktörü olan hastalardan 140 (%29.2)’ ı yoğun bakıma alınmış, 249 (%52)’u
yenidoğan sarılığı geçirmiş, 17 (% 3.5)’ si ailede konjenital işitme kaybı hikâyesi olan, 46 (%9.6)’ sı
antibiyotik tedavisi almış ve 88 (%18.4)’i düşük doğum ağırlıklı hastalardı. Risk faktörü olmayıp
TEOAE testinden geçemediği için test yapılan 144 hastanın 20 (%13.9)’ si ve risk faktörü bulunan 344
hastanın 42 (%12.6)’si tarama ABR’den geçemedi.
Çalışmamızda TEOAE testinden geçemeyip ABR yapılan hastaların ABR’den kalma oranı %13 olarak
bulunmuş olup bu bulgu yenidoğan işitme taramasında TEOAE testinin %87 gibi yüksek bir yalancı
pozitifliğe sahip olduğunu göstermektedir. Bu nedenle yenidoğan işitme taramasında ilk seçenek olarak
tarama ABR tercih edilmelidir.
28
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
11 - KONUŞMA GECİKMESİ: İŞİTME KAYBIYLA HER ZAMAN
İLİŞKİLİ MİDİR? - OLGU SUNUMU
Sözel Bildiri
İREM DÜŞÜNMEZ 1, TÜRKAN ÖZLEM BAYÜLGEN 1, EBRU ZEREN 1, MERVE
BATUK 1, GONCA SENNAROĞLU 1,
Gecikmiş konuşma, çocuğun konuşmasının beklenenden geri veya konuşma gelişimi açısından daha
yavaş olmasıdır. Gecikmiş konuşma birçok faktöre bağlı olarak ortaya çıkabilir. İşitme kaybı, fiziksel
yetersizlik, zihinsel yetersizlik, konuşma organlarında oluşan problem, kalıtsallık ve genetik
bozukluklar bu faktörlere örnek olarak verilebilir. Gecikmiş konuşmanın erken tanılanması ve altta
yatan sebebin belirlenmesi pediatrik popülasyonda çok önemli bir yer tutar. Bu çalışmanın amacı
konuşma gecikmesi olan bir hastanın işitme kaybını değerlendirmek ve işitme kaybı-gecikmiş konuşma
ilişkisi her zaman var mıdır? sorusuna yanıt aramaktır.
2010 doğumlu kız hasta konuşma bozukluğu şikayetiyle odyolojik değerlendirme için kliniğe
başvurmuştur. Hastanın prenatal, perinatal ve postnatal hikayesi normaldir. 3 kardeşinden büyük olanı
da geç konuşan hastanın ailesi, yaşadıkları il olan Van’da her yıl hastaneye konuşma bozukluğu için
gittiklerini fakat beklemeleri gerektikleri cevabını aldıklarını beyan etti. Hasta adını net söyleyemiyor,
kaç yaşında olduğunu söyleyemiyor. Kelimeleri anne, baba gibi temel kelimeler olmakla birlikte hiç
cümlesi bulunmamaktadır.
28.12.17 tarihinde yapılan GSI Odyometri ve TDH 39 Supra-Aural kulaklık kullanılarak oyun
odyometrisi (konvansiyonel yönteme koopere olamadı) ile yapılan odyolojik değerlendirmede sol
kulakta 6000 ve 8000 Hz’de minimal bir düşüş olmakla birlikte bilateral saf ses ortalaması normal
sınırlarda gözlemlenmiştir. Bilateral Otoakustik emisyon (TEOA) yanıtları alınan hastanın
İmmitansmetrik değerlendirmesinde (226 Hz) bilateral tip A timpanogram (sağ: -84 daPa, 0.43 mmHo,
0.7 Volume. Sol: -83 daPa, 0.40 mmHo, 0.8 Volume.) ve bilateral akustik refleks eşikleri elde edilmiştir.
Bilateral işitme normal sınırlarda olduğu ve gecikmiş konuşmanın periferik işitme kaynaklı olmadığı
düşünülmüştür. Hasta konuşma gecikmesi nedeniyle dil konuşma terapisine ve gelişim geriliği
şüphesiyle çocuk psikiyatrisine yönlendirilmiştir.
29
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
12 - UNİLATERAL MİKROTİA VE AURAL ATREZİ OLGU SUNUMU
Sözel Bildiri
TÜRKAN ÖZLEM BAYÜLGEN1, EBRU ZEREN1, İREM DÜŞÜNMEZ1, MERVE
BATUK1, GONCA SENNAROĞLU1,
1HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ODYOLOJİ BÖLÜMÜ,
Konjenital aural atrezi yaklaşık 10000 canlı doğumda bir görülen; dış kulak yolunun hipoplazi veya
aplazisiyle karakterize; mikroti ve orta kulak anomalileriyle ilişkili bir hastalıktır. Tek taraflı olma şansı
çift taraflıya göre 3 kat daha fazladır.(1) Unilateral ve/veya bilateral aural atrezili pediatrik
popülasyonun odyolojik takibi dil gelişimi üzerinde kritik önem taşır. Bu çalışmada konuşma bozukluğu
olan unilateral mikrotia ve aural atrezili pediatrik bir hastanın odyolojik test sonuçlarının
değerlendirilmesi ve literatür ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.
6 yaşında erkek hasta unilateral dış kulak yolu atrezisi, Evre1 mikrotia tanısı ve konuşma bozukluğu
şikayeti ile odyolojik değerlendirme için kliniğe başvurmuştur. Hastanın sol kulağında mevcut olan
mikrotiaya ipsilateral auriküler cilt katlantısı eşlik etmektedir. Annamnezde annenin gebelik için on beş
yıl süreli bir tedavi öyküsü dışında, hastanın prenatal, natal ve postnatal hikayesinde risk faktörü
bulunmamaktadır.
16.11.2017 tarihinde GSI Odyometri ve TDH 39 Supra-Aural kulaklık ile yapılan odyolojik
değerlendirmede kooperasyonu bozulması nedeniyle sadece sağ kulağın hava ve kemik yolu eşiklerinin
değerlendirilmesi yapılmıştır. Hava yolu saf ses ortalaması 12dB,kemik yolu saf ses ortalaması 5dB
olarak belirlendi. 500Hz ve 1000Hz’de hava-kemik aralığı gözlenmiştir. 04.12.2017 tarihindeki
immitansmetrik değerlendirmesinde TipAs basık tepeli timpanogram (19daPa, 0.6 Ear Canal Volume,
0.19 mmHo) elde edildi ve ipsilateral olarak akustik refleskler elde edilemedi.Otoakustik emisyon
yanıtları alınabildi. Sağ kulak için yapılan eşik ABR hava yolu değerlendirilmesinde (27.5/sRate) click
uyanla 20dB nHL’de, 500Hz Tone Burst uyaranla 50dB nHL’de V. Dalga gözlenmiştir.Click uyaranla
yapılan (37.5/sRate) Kemik yolu ABR değerlendirilmesinde maskesiz 15dBnHL’de maskeli
20dBnHL’de V.dalga gözlenmiştir.
Bulgular sağ kulakta alçak frekanslara doğru düşüş gösteren çok hafif derecede iletim tipi işitme kaybı
tespit edildi. Sol kulakta yapılan kemik ABR testi iç kulak işitmesinin normale yakın olduğunu
desteklemektedir. Sağ kulakta akustik reflekslerin elde edilememesi minimal hava kemik aralığına
neden olan orta kulak patolojisini düşündürebilir. Hasta odyolojik takibe alındı ve radyolojik
değerlendirme açısından KBB bölümüne yönlendirildi. Temporal BT değerlendirmesi ardından tüm test
bataryaları birlikte yorumlanacaktır.
30
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
13 - SUPERİOR SEMİSİRKÜLER KANAL DEHİSSANSI OLGU
SUNUMU
Sözel Bildiri
Erva DEĞİRMENCİ1, Selvet AKKAPLAN1, Merve ÖZBAL BATUK1, Gonca
SENNAROĞLU1,
1Hacettepe Üniversitesi,
Süperiyor semisirküler kanal dehissans sendromu (SSKDS) temporal kemiğin nadir görülen
anomalilerinden biridir. Dehissans, en sık süperior SSK’da izlenmekle birlikte, lateral ve posteriyor
semisirküler kanalda da daha az sıklıkla görülebilir(1). Sendrom yüksek sesle ve basınçla oluşan, vertigo
veya nistagmus ile kendini gösterebildiği gibi iletim tipi işitme kaybı (İTİK), pulsatil tinnitus gibi
belirtilerle de izlenebilir. Temporal kemik bilgisayarlı tomografi (BT)’de, süperiyor semisirküler kanal
(SSK)’da, kemik defektinin gösterilmesi ile tanı konulur(2). Etyolojisinde, kemik ossifikasyon
sürecindeki bozukluk kemik çatıda incelmeye; travma ve erozif olaylar ise dehissansın oluşumuna neden
olmaktadır. Belirtiler, vestibüler sistemin üst yarım daire kanalının üzerindeki temporal kemiğin bir
kısmının incelmesinde veya tamamen yokluğunda ortaya çıkar. Bu durum temporal kemiğin yavaş
erozyonundan, kafa travmasından kaynaklanabilir veya konjenital olabilir(3,4). Bu sunumun amacı
vestibüler yakınması olmayan SSKD olgusunun odyolojik bulgularının gösterilmesidir.
10 yaşındaki erkek hastaya 8 yaşında iken bilateral orta derecede sensörinöral tip işitme kaybı tanısı
konulmuştur. Bilateral işitme cihazı kullanmaya başlayan hastanın işitme kaybı progresiftir.
Kliniğimizde takipli olan hastaya saf ses odyometri, konuşma odyometrisi, immitansmetrik ölçümler
uygulanmış olup, serbest alanda saf ses uyaranları ve konuşma testleri ile işitme cihazı kazançları
değerlendirilmiştir. Tullio ve Hennebert bulgularına bakılmış, VEMP uygulanmış ve üç boyutlu
temporal BT (koronal, aksiyal, sagital) yapılmıştır. Hastanın bilateral otoskopik bulguları normaldir.
Bilateral ileri derecede alçak frekanslarda düşüş gösteren mikst tip işitme kaybı gözlenmiştir. Bilateral
Tip A timpanogram elde edilmiştir. Konuşmayı ayırdetme skorları sol kulakta 100 dB’de %64, sağ
kulakta 100 dB’de %68, bilateral işitme cihazlı ise 60 dB’de %68 elde edilmiştir. 250, 500 ve 1000
Hz’deki hava-kemik aralığı immitansmetrik ve otoskopik bulgular ile uyumsuz bulunmuştur. Hastanın
temporal BT sonuçlarında; Sağ süperior semisirküler kanal posterior bacağı komşuluğunda fokal şüpheli
kemik defekti ve dehisans açısından şüpheli görünüm ve sol yüksek yerleşimli jugüler bulbus
saptanmıştır.
31
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
14 - OTOAKUSTİK EMİSYON BULGULARININ İLETİM TİPİ
PATOLOJİLERDE KULLANIMI
Sözel Bildiri
Fatma Betül PEKDOĞAN1, Kürşad KARAKOÇ1, Nurşah ÇETİN1, Merve BATUK1,
Gonca SENNAROĞLU1,
1HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ODYOLOJİ BÖLÜMÜ,
Perforasyon ve TEOAE ilişkisinin değerlendirilmesi
5 yaşındaki İ.C.S çok sık otit geçirmiş , sol kulak zarında perforasyon sebebiyle 3.5 ay önce tüp ameliyatı
olmuş ve şu an ise sağ kulağında perforasyon bulguları gözlenmiş
Yapılan odyolojik incelemeler sonucunda bilateral işitme normal sınırlarda olup çok hafif iletim
komponenti elde edilmiş olup bilateral TEOAE elde edilmiştir.Perforasyon sebebiyle immitansmetrik
değerlendirmeler yapılamamıştır.
Perforasyonun büyüklüğü Emisyon cevaplarını etkilemiştir.Teorik bilgiye göre aslında perforasyon
bulgularında emisyon alınamadığıdır fakat bu vaka bize gösteriyor ki perforasyon büyüklüğü eğer küçük
ise emisyon alınabilir.
32
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
15 - KEMİK YOLU İŞİTSEL BEYİNSAPI CEVABININ (BC-ABR)
PEDİATRİK POPÜLASYONDAKİ ÖNEMİ
Sözel Bildiri
Kürşad KARAKOÇ1, Nurşah ÇETİN1, Fatma Betül PEKDOĞAN1, Merve BATUK1,
Gonca SENNAROĞLU1,
1Hacettepe Üniversitesi - Sağlık Bilimleri Fakültesi - Odyoloji Bölümü,
Pediatrik popülasyonda hava-yolu işitsel beyinsapı cevabı (AC-ABR) testinin tanısal katkısı,klinik
odyolojide yaygın olarak kabul edilmektedir.Fakat bu test,iletim ve sensorinöral işitme kaybı arasında
ayrım yapmaya izin vermez.Bu vaka sunumunun amacı,kemik-yolu işitsel beyinsapı cevabı (BC-ABR)
testinin,işitme kaybının tipini belirlemedeki önemine dikkat çekmektir.
Kemik-yolu işitsel beyinsapı cevabı (BC-ABR) testinin,rutin bir klinik tanı aracı olarak kullanılması.
Vakamız; 1 yaş,kadın hastadır.Aldığımız ayrıntılı anamnez sonucunda; aile,prenatal,natal ve postnatal
hikayesinde dikkat çeken anormal bir bulgusu bulunmamaktadır.Bilateral YDİT’ dan 2 kez kalmış,daha
sonrasında ileri tetkik için yönlendirilmiştir.Yapılan diagnostik ABR sonuçlarında; click uyaranda,sağ
kulakta 40 dB nHL’ de,sol kulakta 30 dB nHL’ de V.dalga elde edilmiştir.Aynı zamanda bilateral düz
timpanogram elde edilmiş olup,KBB konsültasyonu önerilmiş ve 6. ayda A-ABR ile kontrol
planlanmıştır.Sonrasında,bilateral düz timpanogramı devam etmekle beraber,bilateral kontrol A-ABR
testinden kalmıştır.Serbest alandaki subjektif değerlendirmeleri; VRA ile narrow-band ve konuşma
uyaranları kullanılarak yapılmıştır.500-4000 Hz frekans aralık eşikleri orta-ileri derecelerde elde
edilmiştir.Sonrasında tekrardan gerçekleştirilen ABR testinde; click uyaranda,sağ kulakta 40 dB nHL’
de,sol kulakta 30 dB nHL’ de V.dalga elde edilmiş ve bir önceki ABR sonuçları ile aynı sonuçlar elde
edilerek desteklenmiştir.Fakat,bu aşamalardan sonra takip amacıyla bizlere gelen vakada,bu zamana
kadar yapılan testlerinde,işitme kaybının tipinin ne olduğuna yönelik ayırıcı bir tanı testi yapılmadığına
dikkat çekilerek,BC-ABR testi yapılması planlanmıştır.Son olarak,BC-ABR testi yapılmış olup,maskeli
olarak bilateral click uyaranda 20 dB nHL’ de V.dalga elde edilmiş ve mevcut işitme kaybının muhtemel
düz timpanogramdan kaynaklanan hafif derecede iletim tipi işitme kaybı olduğu tespit edilmiştir.Mevcut
orta kulak patolojisi nedeniyle KBB konsültasyonu (tüp-tatbiki) önerilmiştir.
Genellikle BC-ABR,esasen konjenital atrezi veya dış kulaktaki mikrotiaları olan kişilerde koklear
rezervini değerlendirmek için yapılmaktadır.Fakat,özellikle bu yaş aralıklarında olan vakalarda,AC-
ABR cevap şiddetleri yükseldiğinde de işitme kaybının tipini belirlemek amacıyla kemik yolu uyaran
(BC-ABR) kullanarak ABR testi tamamlanmalıdır.Dolayısıyla; maskeleme ikilemleri,uyaran
artefaktları,vb. gibi teknik zorluklara rağmen,klinik BC-ABR testinin,işitme kaybı tanısının doğru ve
tam olarak değerlendirilmesinde rutin bir klinik tanı aracı olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna
varılabilir.
33
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
16 - PEDİATRİK HASTADA SUBJEKTİF VE OBJEKTİF ODYOLOJİK
TEST BATARYALARININ DİAGNOSTİK ÖNEMİ : OLGU SUNUMU
Sözel Bildiri
Elif Tuğba SARAÇ1, Esra DOĞRU HÜZMELİ2,
1Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi KBB ABD, 2Mustafa Kemal
Üniversitesi Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Yüksekokulu,
Subjektif ve objektif odyolojik test bataryalarının işitme kaybının tanılanmasındaki yeri ve öneminin
belirlenmesidir.
4 yaş 5 aylık kız hasta konuşma bozukluğu ve denge kaybı şikayeti ile kliniğimize başvurmuştur.
Bilateral işitme cihazı kullanmaktadır. Ancak işitme cihazını düzenli olarak kullanmamakta, cihazı
reddetmektedir. Bu nedenle öncelikle işitme kaybının progresyon gösterebileceği düşünülerek işitme
testlerinin tekrar yapılması planlandı.
Yapılan click beyin sapı odyometresinde sağ kulakta 60 dB nHL’ de , sol kulakta ise 100 dB nHL’de V.
dalga elde edildi. Hastanın transient otoakustik emisyon sonucu; sol kulakta hiçbir frekansta cevap elde
edilemezken, sağ kulakta 1000ve 1500 Hz’ de emisyon cevabı kaydedilmiştir. Yapılan akustik refleks
sonucuna göre sadece sağ kulakta ipsilateral olarak 500-1000 Hz’ de akustik refleks elde edildi. Diğer
hiçbir frekansta ipsilateral ve kontralateral akustik refleks gözlenmedi. Elde edilen bu sonuçlardan sonra
hastaya oyun odyometresi planlandı. Odyometri testtinin sonucunda sağ kulakta saf ses ortalaması 23
dB nHL solda ise 72 dB nHL olduğu görüldü. Bilateral yüksek frekanslara doğru artış gösteren asimetrik
bir işitme kaybı olduğu saptandı. Hastanın işitme cihazı ayarı oyun odyometresi test sonucuna göre
yeniden düzenlendi. Cihazını düzenli olarak kullanmaya başladı. Asimetrik işitme kaybı sonrası ileri
tetkik istendi. Manyetik rezonans görüntüleme sonucuna göre hastanın sol kulağında vestibulokoklear
sinirde nörit olduğu bulundu. Hastanın vestibüler rehabilitasyon almasının uygun olacağı düşünüldü.
Vestibüler rehabilitasyon; adaptasyon sağlamak,vizüel ve postüral stabiliteyi geliştimek amacıyla
fizyoterapistler tarafından önerilen egzersizlerden oluşmaktadır.
İşitme kaybını tanılamak ve uygun işitme amplifikatörü seçimi için odyolojik test bataryalarının hepsini
birlikte kullanmak gereklidir. Doğru tanı için tüm test bataryası değerlendirmeye dahil edilmelidir.
34
“Pediatrik Odyoloji Kongresi”
17 - RİSKLİ YENİDOĞAN BEBEKLERDE İŞİTME TARAMASINDA
YÜKSEK FREKANS TİMPANOMETRİNİN ÖNEMİ
Sözel Bildiri
Aysel KOÇ1, Dilan ÖZDEMİR2, Merve ÇEVİK3, Ahmet Turan TANBEK3, Erkan
KARATAŞ4,
1İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi KBB Anabilimdalı İşitme Ve Denge Merkezi, 2İnönü
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü , 3İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 4İnönü
Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi KBB Anabilimdalı,
Riskli yenidoğan bebeklerde düşük frekans timpanometri ile yapılan ölçümlerde orta kulak patolojileri
tanımlanmayabilir ve tarama testlerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle işitme tarama programına
geçmeden önce yapılan yüksek frekans timpanometri ile daha güvenilir sonuçlar elde edilebilir
Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 100 yenidoğan bebeğe işitme taraması yapılmıştır.
Tarama testlerinden önce yüksek frekans timpanometri ile bebeklerin kulakları ayrıca taranmıştır. Daha
sonra tarama cihazı ile bebeklere, Geçici Uyarılmış Otoakustik Emisyon (Transient Otoacoustic
Emission (TEOAE)), DPOAE (Distortion Product Otoacoustic Emission) ve Otomatik Uyarılmış Beyin
Sapı yanıtlarına (Auditory Brainstem Response (A-ABR)) bakılmıştır.
Bebeklerin %51’ i erkek, %49’ kız olup doğum ağırlığı ortalaması 2723.7 ± 790.2 gr, doğum haftası
ortalaması 36.3 ± 2.9 ve test yaşı (gün) ortalaması 11.0 ± 8.3 olarak tespit edildi. Bebeklere tarama
öncesi uygulanan düşük frekans timpanometri ile sol kulakta bir patoloji tespit edilemeyen 90 bebekten
17’sinde Tip B timpanogram elde edilirken sağ kulakta patoloji tespit edilemeyen 83 bebekten 9’unda
Tip B timpanogram tespit edildi. Yüksek frekans timpanometride patoloji saptanan bebeklere otomatik
ABR ile direkt bakıldı. Kalan bebekler tarama DPOAE ile değerlendirildi. Bebeklerin 11’inin sağ
kulağında, 9’unun sol kulağında işitsel nöropati tespit edildi. Uygulanan standart tarama protokolünde,
TEOAE uygulamasında geçme oranı sol kulak için %78, sağ kulak için %75, DPOAE uygulamasında
geçme oranı sol kulak için %87, sağ kulak için %90 olarak tespit edildi. A-ABR uygulamasında her iki
kulak için geçti oranı %80, kaldı oranı %20 olarak tespit edildi. DPOAE ve A-ABR ölçümleri ile,
TEOAE ve A-ABR ölçümlerine göre, daha kesin, hızlı ve doğru sonuçlar elde edildi, işitsel nöropati
bulgusu olan bebekler tespit edilebildi.
Riskli yenidoğan bebeklerde işitme taraması protokolüne, ilk basamakta yüksek frekans timpanometri
testi de eklenmelidir. Tip B timpanogram çıkan bebeklere, otomatik ABR ile bakılmalıdır. Kalan
bebeklerde, DPOAE ile taranmalıdır. Bu şekilde daha kesin, hızlı ve doğru sonuçlar elde edilir.