Post on 13-May-2023
transcript
KENTLEŞME OLGUSU ÇERÇEVESİNDE YAPI VE ÇEVRE PLANLAMALARI
Hanifi BİNİCİa, İbrahim TÜRKMENb ,Uğur YILDIRIMc
a, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Mühendislik ve
Mimarlık Fakültesi,İnşaat Mühendisliği Bölümü,
hbinici@ksu.edu.tr
b, İnönü Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat
Mühendisliği Bölümü, Malatya
iturkmen@inonu.edu.tr
c, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi,Kamu Yönetimi Bölümü, uyildirim@ksu.edu.tr
ÖZET
Kentleşme, günümüzde üzerinde durulması gereken en
önemli sorunların başında yer almaktadır. Hızlı nüfus artışı,
artan nüfusun kentlerde yoğunlaşması ve köy nüfusunun azalıp
kentlere doğru bir akımın olması kent nüfusunu
arttırmaktadır. Bu durum kentleşme sorunu doğurmaktadır.
Günümüzdeki kent ve çevre bilimcileri, kentleşme konusu
üzerinde ciddi araştırmalar yapmaktadır.
Mimarlık faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yapılması
kültürel oluşumun temel bir göstergesidir. Yapılar ya
barınmak ya da herhangi bir sosyal, kültürel veya ekonomik
faaliyet yapmak için üretilirler. Gösterişin hâkim olduğu 20.
yy.’da, ülkemizde ve dünyada mimari yapılar, insanları,
eğlendirmek, şaşırtmak, göz kirliliği yapmak ve kültürel
kirliliğe itilmek olarak ortaya çıkabilmektedirler. Ayrıca
günümüzde teknoloji ve ekonomik çıkarlar ön plana çıkmış,
insanların rahat ve huzurundan çok çoğunlukla yozlaşmış bir
mimari anlayış egemen olmuştur. Oysa insanların görevi,
dünyada bilinçli bir kentleşme ve mimari anlayışın hakim
olmasına katkıda bulunmaktır. İnsanın çevre bilinci ve
sorumluluğuna sahip olması, çevresindekileri bütün boyutları
ile anlaması ile olabilmektedir.
Ancak bugün pazarlama başarısını esas yapan “YAP-SAT”
sisteminin sonucu olan ve kentlerimizin en büyük bölümünü
teşkil eden konutlar; bilinçsiz olarak tasarlanmakta,
havasız, ağaçsız, çiçeksiz olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca
bazı spekülatif yaklaşımlarla kentlerde “YIK-YAP” israfı da
yapı sektöründe yaygınlaşmış, tarihi özellikleri olan bir çok
yapı da yıkılıp yok olmuştur. Böylece oluşan çirkin apartman
ve gecekondu kentleri çoğalmıştır.
Ekonomik gücün yapı sektöründe iyi kullanılması ile
ülkemiz yalnız teknolojik açıdan değil, kültürel ve yaşama
biçimi açısından da çağı yakalayabilir. Çevre, insanları
doğumundan başlayarak yönlendirir. Bu yönlendirmenin sonucu
olarak insan bilinci ve yetenekleri gelişir. 2
Bu çalışmada, kent ve kentleşme kavramı, kent planlaması, kentleşmeye
etki eden faktörler, kentleşme ve kalkınma, ekoloji ve kentleşme, yerel yönetimler
ve kentleşme konuları ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kentleşme, Kent ve Çevre, Kent Mimarisi
ABSTRACT
Urbanization is one of the most important problems to be
dealt with today. Rapid population growth, increasing
population concentration in cities and towns go up or down
the village's population to be a movement towards increasing
urban population. This situation raises the problem of
urbanization. Today's urban and environmental scientists
engaged in serious research on the issue of urbanization.
Architecture is an indication of the basic operations
successfully canceled cultural formation. Structures, or
shelter, or any social, cultural or economic activity are
produced to make. 20 of the show is dominated by century, our
country and the world of architectural structures, people,
amuse, confuse, make eye pollution, cultural pollution and
thrusting as they occur. In addition, technology and economic
interests came to the fore today, people's comfort and
tranquility of an architectural understanding has been
dominated too often corrupt. However, the task of people in 3
the world is dominated by a conscious to contribute to the
understanding of urbanization and architecture. Environmental
awareness and responsibility of man to have, all around may
be to understand all the dimensions.
Today, however, mainly engaged in the marketing success
of "YAP-SAT," which constitutes the largest part of the
system is the result of houses and cities; unconsciously
designed, airless, treeless, is emerging as a floral. In
addition, some speculative approaches in cities "YIK-YAP"
widespread waste in the construction sector, building on a
lot of historic properties were destroyed. So, ugly apartment
buildings and slums of the cities increased.
With better use of economic power in our country's
construction sector is not only technologically, culturally
and in terms of a way of life can capture the era.
Environment, starting from the birth of the people directs.
And capabilities of human consciousness develop as a result
of this referral.
In this study, the concept of the city and urbanization,
urban planning, the factors affecting urbanization,
urbanization and development, ecology, and urbanization,
local governments and urbanization issues are discussed.
4
Keywords: Urbanization, Urban and…, Urban architecture
1. GİRİŞ
Yaşadığımız yüzyılda gelişmiş ve gelişmekte olan bütün
ülkelerde kentleşme ve buna bağlı sorunlar en önde gelen
önemli konular arasında yer almaktadır. Özellikle
sanayileşme, kırdan kente göçle kentleşme ve göçün etkisiyle
ortaya çıkan sorunlar gelişmekte olan ülkelerin çözüm
üretmeye çalıştığı sorunların başında gelmektedir.
Çağımızda toplumlar bir değişim süreci içindedir. Bu
toplumsal yapıdaki değişmenin en belirgin göstergesi giderek
artan kentleşme olayıdır. Demografik bir olay sonucu olan
kentleşme sürecinde ekonomisinin de bileşimi ile giderek
değişime uğrarken, işgücü tarım dışı uğraşılara
yönelmektedir. Bununla birlikte kentleşmenin zorunlu bir
sonucu olan çevre değişikliği sosyal yaşamın tüm yönlerinde
köklü değişikliğe neden olmaktadır. Göç ile kentlere yerleşen
fert, çevre değişikliğinin yanında iş, konut, yalnızlık,
uyum, suç, şiddet gibi birçok sorun yaşamaktadır.
Kentleşme bir değişim sürecidir. Gelişmekte olan ülkeler
kentleşmeyi, ileriye dönük kalkınma hedeflerine varmada
hızlandırıcı ve yön verici bir araç olarak kullanmakta ve 5
bunun yanında kentleşme sonucu meydana gelen sorunları,
olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için büyük çaba
harcamaktadırlar.
Bu çalışmamızda, hızlı ve sağlıksız yaşanan kentleşme
sürecinde meydana gelen kentleşme olgusuyla toplumsal
sorunların en önemlilerinden birisi olan kent ve konut ele
alınarak, konut ve kentleşmenin nasıl etkilendiğini ortaya
koymaya çalıştık. Kentleşme sürecinde konut üzerindeki
etkisini incelemede Malatya ilinin kentleşme yapısından
yararlandık.
Gelişmekte olan ülkeler kentleşmeyi, ileriye dönük
kalkınma hedeflerine ulaşmada hızlandırıcı ve yön verici bir
araç olarak kullanmakta ve bunun yanında kentleşme sonucu
meydana gelen sorunları, olumsuz etkileri ortadan kaldırmak
için büyük çaba harcamaktadırlar.
Kentler her zaman insan yaşamında önemli olmuştur.
Medeniyet kentlerle başlamış, ticaret kentlerle gelişmiş,
kültür ve sanat kentlerle ilerlemiştir. Kentler yaşam
mekânlarımız olmanın yanı sıra bizden önceki nesillerin bize
bıraktığı ve bizim de gelecek nesillere bırakmamız gereken
emanetlerdir. Kentlerin sağlıklı ve sürdürülebilir gelişmesi
yolu ile kent halkının yaşam kalitesinin artırılması, kent
yönetimlerinin temel sorumluluk alanıdır. Günümüzde tüm
dünyada ketleşme oranı çok yüksek seviyelere gelmiş ve 6
artmaya devam etmektedir. Ülkemizde de buna benzer bir eğilim
yaşanmaktadır (1).
İnsanların bir arada yaşama ihtiyacı tek başına
çözemediği güçlük, sorun ve imkânsızlıkları toplum içinde
gerçekleştirilen ilişkilerle çözümlemek ve ortadan kaldırmak
isteğinden doğmuştur. Bu süreçte yeni gereksinimlerinin
doğması ve insanoğlunun bunları karşılamada yetersiz kalması
onu pek çok sosyal ilişkileri oluşturmaya teşvik etmektedir.
İnsanların bir arada yaşama zorunluluğu yerleşim ve kentleşme
olgusunun temelidir. Kent tanımlanması oldukça zor ve
karmaşık bir olgudur. Toplumsal yaşam alanları olan kentler
insan doğasının bir ürünü olarak, doğaldır ve doğal hayatın
bir parçasıdır. Kentler temelde köyler, kasabalar gibi bir
yerleşim birimidir. Ancak bu yerleşim birimleri değişik
özellikleriyle farklılaşırlar. En önemli farklar da kentin
nüfus ve ekonomik yapısıdır. Kent, insanların bir arada
yaşadığı ve bir arada yaşama bilincinin geliştiği, belli bir
nüfusu barındıran, ekonomik hayatta ise sanayi ve hizmet
sektörünün ağırlığını barındıran, yönetsel örgüt birimine
sahip yerleşim yerleridir (1).
Malatya, kuruluş ve isim itibariyle başlangıçtan
zamanımıza kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen
Anadolu kentlerinden birisidir. Kent, tarihte olduğu gibi
günümüzde de medeniyetleri buluşturan Yurdumuzun önemli 7
kavşak noktalarından birinde yer almıştır. Bu özelliği
Malatya‘yı tarihin her döneminde önemli kılmış ve dikkatleri
hep üzerine çekmiştir (2).
Malatya ili bu gün gelişen ekonomisi ve her geçen gün
artan kent yaşam kalitesi ile büyük kent olma yolunda
bulunmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde de "doğunun batısı
batının doğusu" olarak tanımlanan Malatya bu gün için de aynı
konumunu sürdürmekte ve bölgesel bir cazibe merkezi
durumundadır (2).
Doğu Anadolu Bölgesinin önemli kentlerinden biri olan ve
doğunun batı şehri konumunda olan Malatya’nın da en önde
gelen sorunlarının başında yer alan kentleşme sorunları,
mevcut yapıların ve çevresinin planlanmasıdır. İleriki
yıllarda Malatya’nın daha güzel bir kent görünümü olması için
Belediye ve Valilik çok ciddi bilimsel düzeyde araştırmalar
yapmalıdır. Bu konuda yapılan çalışmalarda sorunların yavaş
yavaş daha bilinçli olarak çözülmeye başlandığını söylemek
mümkündür.
2. KENT, KENTLEŞME VE KENTLİLEŞME
Kentleşme olgusu, bir nüfus olayı olduğu kadar,
temelinde sosyolojik, teknolojik ve ekonomik faktörlerin
bulunduğu karmaşık bir sürecin ortaya koyduğu bir olaydır.
8
Sanayi devrimi ile bu süreç her ülkede, her zaman ve her
bölgede farklı biçimde ve farklı oranda gerçekleşmiştir (3).
2.1. Kent ve Kentleşme
Kentleşme kavramı ile kent kavramı çoğunlukla birbirine
karıştırılmaktadır. Bu iki kavram farklı olmakla beraber,
kentleşme kavramının kent kavramı ile birlikte düşünülmesi
gerekmektedir. Kent tanımlandıktan sonra kentleşme, kentin
bir yada daha çok yöndeki değişmesi olarak belirlenmelidir.
Kentleşme kentten farklı olarak devam eden bir süreci ifade
etmektedir (4).
Kentlerin belirli tarihi dönemlerde var olmuş bulunan ve
halen mevcut olan diğer yerleşim birimlerinden farklarını ele
alan bir yığın kent tanımı bulunmaktadır. Bu tanımlar
sosyoloji yahut sosyal bilimlerin diğer alanlarındaki bilim
adamı veya yaklaşımlar tarafından kentlerin farklı
görünüşlerine atıfta bulunularak tanımlanmışlardır. Bu
tanımların bir kısmı aynı zamanda kentin köye olan
karşıtlığına göre düzenlenmiştir (5).
Kentleşme; yöresel sınır ölçütü ile ekonomik ölçüte göre
tanımlanabilir. Yöresel sınır ölçütüne göre belli bir yöresel
örgüt biriminin sınırları içinde kalan yerlere kent ve kentli
nüfus, bu sınırların dışındaki alanlara köy denilir. Ekonomik
ölçüte göre kent, mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı ve 9
tüketimi sürecinde toplumun sürekli olarak değişen
gereksinmelerini karşılamak için ortaya çıkan bir ekonomik
mekanizmadır.
Kentleşme sürecinin hız kazanmasında en önemli etken
sanayi devrimi olmuştur. İngiltere’de başlayan sanayi devrimi
belirli aralıkla, Almanya, Fransa, İsviçre, Belçika gibi
diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Batı da Sanayi devrimi
ile başlayan bu değişim iki yüzyıl sürmüş, günümüzde ise bu
toplumlar bir kent toplumu haline dönüşmüşlerdir (6).
Kentleşme hareketi, zaman içindeki bir değişmeyi
anlatır. Bir ülkenin ya da bölgenin kentleşme derecesi,
kentleşme düzeyi (kentleşme oranı) ise o ülke ya da bölge
nüfusunun belli bir anda, belli bir tanıma göre kent sayılan
yerleşme özerklerinde yaşayan oranıdır. Şu halde kentleşme
hareketi, demografik tanımı ile belli bir süre içinde,
kentleşme oranında yer alan değişiklik olarak görülebilir
(7).
2.2. Kentleşme Nedenleri
Kentleşmeyi açıklanırken genellikle konu ekonomik
nedenler, teknolojik nedenler, siyasal nedenler ve
sosyopsikolojik / psiko-sosyolojik nedenler başlığı altında
incelenmektedir. Bu dört grupta toplanan kentleşme 10
faktörlerini birbirlerinden tam olarak ayırmak olanaklı
değildir. Çünkü bu faktörler birbirine bağımlı ve birbirini
etkilemektedir (4). Gelişmekte olan ülkelerin kentlerinde
doğurganlık eğilimleri genellikle azaldığı için kentleşmenin
daha çok köyden kente akımlarla beslendiği söylenebilir.
Kentleşme bir toplumun ekonomik ve sosyal yapısındaki
değişimleri doğurur (8).
Nüfus artış, köylerden kentlere büyük nüfus akışına
neden olmakta, yoksulluk ve çaresizlik sonucu geniş halk
kitleleri son çare olarak kurtuluşu kentlerde aramaktadır. Bu
arayışın sonucu toplu göçlere neden olmaktadır. Göçlerle
Çukurova, Bursa, Adapazarı ve Kocaeli’nde değerli tarım
toprakları gecekondu ve çarpık kentleşmenin işgaline
uğramıştır.
2.2.1. Ekomonik Nedenler
Kentler, kırsal bölgelerde yaşayan insanlar için yaşam
standartları ve geçim düzeyi açısından üstünlükleri ifade
eden olumlu bir manyetik alan oluşturmaktadır. Bir bakıma
toplumsal anlamda manyetik alanın artı kutbuna karşılık
gelmektedir. Kırsal coğrafyaların ise bu manyetik alanın eksi
kutbunu temsil ettiğini söylemek mümkündür. Bu durum kimi
kent bilimciler tarafından itici etmenler(olumsuz göç
11
nedenleri) ve çekici etmenler(olumlu göç nedenleri) olarak
kavramsallaştırılmıştır (9).
İtici etmenler(Köyden şehre iten etmenler): Köy nüfusunu yerleşim
yerinden iten, tarım kesiminin içinde bulunduğu koşullardan
kaynaklanan nedenlerdir. Bunlar; ürün fazlalığı, tarımda
makine kullanımı, girdi oranında artış, tarımda gereksinim
duyulan insan gücünün azalması, tarımda verimliliğin ve kişi
başına gelirin düşük olması, mülkiyetin dengesiz dağılımı,
toprakların parçalanması ve erozyon gibi nedenler
sıralanabilir. Kırsal kesimden kentlere bir nüfus hareketinin
başlaması tarımda ürün fazlasının elde edilmesine bağlıdır.
Bu ise tarımda daha çok sermaye, daha üstün teknoloji ve
girişim gücü ile üretimde bulunulmasını gerektirir. Bunların
yanı sıra gelir yetersizliği, mülkiyetin dengesiz dağılımı,
toprakların parçalanması ve erozyon itici etmenleri
güçlendiren nedenlerdir (6).
Çekici Etmenler (Şehre Çeken Etmenler): Kırsal kesimde yeterli
gelir elde edemeyen ve gelecek için güvence bulamayan nüfusu
kentlere çeken nedenlerdir. Sanayileşmekte olan toplumlarda,
kentler kırsal yerlere oranla daha fazla iş imkânı ve gelir
sağlamaktadır. Bu ise kent hizmetlerine olan istemi arttırır.
Sanayileşmekte olan toplumlarda kentler kırsal yerlere
oranlara daha fazla iş imkânı ve gelir sağladığı imkânı ve
güvence sağladığı için, kırsal kesim nüfusu kentlere 12
çekilmektedir. Bu da kent hizmetlerine olan istemi
arttırmaktadır.
2.2.2. Teknolojik Nedenler
Teknolojinin gelişmesi beraberinde sanayinin
gelişmesini, ekonomik gelişmeyi ve nüfus artışını da
getirdiğinden, bu da yeni iş kollarının doğmasına ve mevcut
iş kollarının da artmasına yol açmıştır. Zincirleme biçiminde
yaşanan bu gelişmeler neticesinde, kentlerin nüfusu, büyük
artışlar göstermeye başlamıştır (9).
2.2.3. Siyasal Nedenler
Çeşitli düzeylerde verilen siyasal kararlar, yönetim
yapısının özellikleri, hukuk kurumlarından bazıları ve
uluslar arası ilişkilerde kentleşmeyi özendirici nitelik
taşıyabilir. Gezme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini
kısıtlayan yasaların kaldırılması da kentleşme üzerinde etki
yapar. Ayrıca kimi kentlere, siyasal kararlarla başkent
statüsü verilmesi bazı bölgeleri ekonomik anlamda serbest
bölge ilan etmek gibi nedenler kentleşmeyi hızlandıracaktır
(4).
2.2.4. Sosyo-psikolojik Nedenler
13
Kentleşmeye etki eden bir diğer etken de bireysel veya
grup düzeyinde meydana gelen değişimlerin kentleşmeye etki
etmesidir. İşte hem bireyin kendi iç dünyasında hem de içinde
yer aldığı daha geniş bütünün (grubun, topluluğun, toplumun)
genel doğrultusunda meydana gelen değişimlerin kentleşmeye
etki etmesine, sosyo-psikolojik nedenler denilmektedir (10).
2.3.Kent Planlaması
Kentsel bir alanın fiziksel altyapı, konut ve ulaşım,
toprak kullanımı, kentsel büyüme de dahil, çeşitli öğelerinin
planlanması sürecine kent planlaması denir (11). Ülke, bölge,
alt bölge ve kentte çeşitli planlamalar yapılmakta ve
kavramın anlamı ona göre bir boyut kazanmaktadır. Dolayısıyla
yaşanılan çevrede kaynakların kullanımına ilişkin her türlü
uzun vadeli sosyal, ekonomik, yönetsel ve mekânsal değişim
düşünceleri, planlama kavramı içinde değerlendirilebilir.
Kent planlamasıyla, kentlerin önceden belirlenen belli
amaçlar çerçevesinde gelişimi kastedilmektedir. Diğer bir
ifade ile kent planlaması, bir kentin gelecekte alacağı
şeklin önceden planlanmasıdır (12).
Genel olarak değerlendirildiğinde, planlama, içeriği ne
olursa olsun önceden saptanmış hedef veya hedeflere, yine
önceden saptanmış sürede ulaşmak için izlenecek yön ve
yöntemleri belirleme eylemi (13) olarak tanımlanmaktadır.
14
Bazı Türk kent bilimcileri de kent plancılığını ulusal
bir yerleşme ve kalkınma planı çerçevesi içinde, bilimsel
yöntemlere göre yapılan araştırmalara dayanılarak, plan,
program ve projelerin hazırlanmasını ve bu amaçla girişilecek
çabaların gerçekleşmesini de kapsayan bir sanat ve çalışma
alanı olarak tanımlamaktadır. Bu iki tanımın da ortak yanı
kent planlamasını bilim ile sanatın birleşmesi olarak
görmeleridir. Kent planlamasının ulusal ve ekonomik
ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak, kentlerin fiziksel
yerleşmelerinden başlayarak, insanların bir yerleşim yerinde
nasıl daha umutlu ve doğaya uygun yaşayabileceklerini
bilimsel yöntemlerle planlayan, projelendiren bir uğraş alanı
olduğu anlaşılmaktadır (4).
Kent planlaması, toplumsal ve iktisadi gereksinmeleri
göz önünde bulundurarak kentlerin fiziksel gelişmelerinin
biçimlenmesine bir yön vermekle ilgili sorunlarla uğraşan bir
bilim, sanat ve bir uğraş alanı olarak tanımlanır.
Kent planlamasının amacı, kentin ileride alacağı
görünümü (geleceğini) önceden belirlemek ve yönlendirmektir.
Bunun için amaç bütün kesimlere fırsat eşitliğinin sunulduğu,
kentlilerin aktif katılımının sağlandığı, dayanışma ve
iletişimi güçlü, sosyal ve fiziksel alt yapısı yeterli bir
kent modeli ortaya çıkarmaktır (14). Bu amaçla planlama, her
düşünce ve meslek grubundan her yaş ve eğitim kategorisinden 15
bütün insanları ilgilendirir. Bu açıdan kentsel planın amacı
ekonomik, sosyal ve teknik ilerlemenin ve dönüşümün
yaşanabilir bir zeminde gerçekleşmesidir (15).
2.3.1. Kent Planlaması Evrimi
Tarihsel süreç içerisinde, kentlerin ilk ortaya
çıkmasından günümüze kadar, her dönemin kendi uygarlığına
özgü kentleri olmuş ve bu kentler belli düzenlemeye tabii
tutulmuştur. Yapılan kazıların ortaya çıkardığı gerçek, antik
dönem kentlerinin topraklarıyla, çarşılarıyla, tiyatrolarıyla
mimari yapılarıyla belli bir düzene sahip olduğunu
göstermektedir (4).
Büyük toplumsal dönüşümlerin yaşandığı dönemlerde,
bütüncül dönüşümü hedefleyen siyasal bakışlar sürece egemen
olmuş ve bu noktada planlama kurumu tarihinin en geniş
alanına sahip oldu. Bu alandaysa fiziksel planlama, kayda
değer bir öncelik kazandı. Sonuçta, söz konusu toplumsal
devinimler her zaman kentleşme süreciyle birlikte yaşandı ve
kent planlama, bu süreci denetleyen ve yönlendiren bir kurum
oldu (16).
Kent planlamasında bir aşamadan öteki aşamaya geçiş
zamanı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, kent
planlamasının, hemen hemen bütün ülkelerde aşağıdaki gelişim
sürecini izlemekte olduğunu görürüz( 7); 16
Birinci aşama; kent planlamasının, kentlerin
güzelleştirilmesini sağlayan bir uğraşı olarak
anlaşılmasıdır. Geniş caddeler, görkemli yapılar, büyük ve
güzel parklar ve meydanlar, bu anlayışın üzerinde önemle
durduğu öğelerdir. Güzel kent oluşturma duygusu, başlangıçta
yolları ve yapıları tek tek ele almakla yetinirken, sonradan
kentin bütün öğelerini birlikte güzelleştirmek amacına
yönelmiştir.
İkinci aşamada; kentlerin imarı ve planlaması bir
mühendislik çabası olarak görülmüş, kentin türlü işlevlerinin
görülmesine yarayacak yapıların yapılmasında etkinlik
sağlamak amacı baş önceliği almıştır. Bu aşamada kent
plancısı ile kent arasındaki ilişki, sanki bir mühendislik
firması ile önündeki proje arasındaki ilişkiye benzer bir
ilişkidir. Gerçekten bu aşamada kent planlama görevinin
yalnız mimarlar ve mühendisler tarafından yerine getirildiği
görülür.
Üçüncü aşamada, kent plancılığın salt bir teknik uğraşı
olmak yerine ekonomik ve toplumsal etmenlerin de hesaba
katıldığı çok yönlü bir çaba olarak dikkate alınmasıdır (4).
Dördüncü aşamada, kent planlamasında coğrafi kapsam
değişikliği olmuştur. Bu aşamada kentleri, kendi sınırları
içinde ele alarak planlamanın yetersizliği kabul edilmiş,
17
çevrelerindeki köy ve kentlerden bağımsız bir planlama
yaklaşımının geçerli sayılamayacağı anlaşılmıştır (4).
2.3.2.Kent Planlamasının Süreci
Kent planlaması sürecini tanımlamaya çalışanlar, bu
sürecin beş evreden oluştuğunu göstermektedirler. Bunlar (7);
1.Hedeflerin belirtilmesi; hedefler toplumsal gönenç, sağlık,
düzenli gelişme, etkenlik, estetik ve tarihsel yapıtların
korunması gibi ilkelerdir. Kentte yaşayan herkes, bu
hedeflerle yakından ilgilidir. Ama bunların hepsini birlikte
gerçekleştirmek, kentte yaşayanların bunların hepsinden elde
ettikleri doyumu, aynı anda en çoğa çıkarmak ve eldeki
kaynaklar ve yetkilerle hepsini herkese eşit düzeyde sağlamak
kent planlamasının en çetin sorunlarındandır.
2.Araştırma ve çözümleme; kent planlamasına temel olmak
üzere toplanan bilgiler, harita, şema ve grafikler halinde
anlaşılması ve izlenmesi kolay bir biçime sokularak karar
organlarına sunulur. Kentin geleceği için kent planlarında
yer alan öneriler, güncel durum haritaları üzerine işlenen bu
bilgilere oranla değerlendirilir. Uygulamada, araştırma
planlama eyleminin bir gereği sayılarak yapılmakta ve içeriği
yönetmeliklerle belirlenmektedir.
3.Plan yapma ya da karar verme; bu evre hedeflere ulaşmak için
önerilen çeşitli eylem biçimlerinin ve yollarının 18
karşılaştırılıp değerlendirilmesi ve aralarından birinin
seçilmesi evresidir.
2.3.3. Yerel Yönetimler Ve Kentleşme
Yerel yönetimler, kent planlamaları yaparken siyasi
kaygılardan uzak, bilimsel çalışmaların ışığında uzun zamanlı
çözümler ortaya koymaları gerekir. Planlama yapılmadığı zaman
ortaya çıkacak sorunlar zamanla çözümsüz olabilir. Birçok
kentte mücavir alanlar (gelişmesi öngörülen alanlar)
belirlenmediğinden yapılaşma sağlıksız boyutlara ulaşmıştır.
Malatya’da olduğu gibi önüne gelen herkes birkaç yüz
metrekare boş alanları veya meyve bahçelerini çok katlı
olarak inşa edebilmektedir. Bu ise şehrin hem mimari
görünümünü bozmakta hem de yetersiz altyapı yüzünden ciddi
sıkıntılara neden olmaktadır (17).
2.4.Kentsel Yenileme
Kentlerin çeşitli faktörler sonucu çöküntüye uğraması,
ilgili çevreleri bu çöküntüyü ortadan kaldıracak çözüm
arayışlarına yöneltmiştir. Kentsel dönüşüm (yenileme)
kavramı, işte bu arayışların bir sonucu, bir çözüm yolu
olarak ortaya atılmıştır (18).
Genel bir çerçeve içinde, kentsel yenileme, farklı
nedenlerden ötürü zaman süreci içinde eskimiş, köhnemiş, 19
yıpranmış ya da kimi durumlarda terk edilmiş, vazgeçilmiş
kentsel dokunun, günün sosyoekonomik ve fiziksel koşulları
göz önünde tutularak değiştirilmesi, dönüştürülmesi, ıslah
edilmesi ve yeniden canlandırılarak kente kazandırılması
olarak ifade edilmiştir (19).
Kentsel yenileme projeleri, “yaşanabilir sağlıklı
kentlerin oluşturulması ” genel hedefiyle birlikte
Kaçak yapılaşmış alanların dönüştürülmesi,
Doğal afetlerle doğrudan etkilenecek olan sakıncalı
alanlarda yer seçmiş konut veya başka kullanım
alanlarının dönüştürülmesi,
Kent içinde kalan kullanımı sakıncalı çalışma
alanlarının dönüştürülmesi,
Kent içinde niteliksiz, sağlıksız alanların ve
yaşanabilir kent standartları dışında kalan alanların
dönüştürülmesi,
İşlevini yitirmiş tarihi mekânların, koruma alanlarının
dönüştürülmesi konularını içerir (20).
Sürdürülebilir ve yaşanılabilir kentlerin oluşmasında,
kentsel yenileme ve dönüşüm projeleri süreçlerinde
izlenmesinde gereken temel ilkeleri şu şekilde
değerlendirebiliriz (21);
1. Planlamanın Bütünlüğü: Olağanüstü planlama olayları gibi
ele alınan kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri, bütüncül 20
planlama yaklaşımı hiçe sayılarak, kentlerin değer kazanmış
ya da değer kazanmaya aday parçalarına yönelik olarak
kurgulanmakta, bu durum kentlerin dengesiz ve sağlıksız
büyümesine yol açmakta, dolayısıyla da sorunlara köklü
çözümler üretilememektedir. Oysa kentsel dönüşüm ve yenileme
süreçleri, planlama sürecinin olağan parçaları olarak ele
alınmalı, bütüncül planların işaret ettiği şekilde
yönetilmelidir.
2. Çok Boyutluluk ve Uzun Dönem: Kentsel dönüşüm / yenileme
uygulamaları yalnızca fiziki değil, ekonomik ve sosyal
boyutları da kapsayacak şekilde çok bileşenli olarak
kurgulanmalı ve uygulanmalıdır. İnsanların kurduğu sosyal ve
ekonomik ilişkiler, içinde yaşadıkları fiziki mekânı
biçimlendirmede etkilidir.
3. Katılım ve Karar Alma: Kentsel dönüşüm ve yenileme
süreçleri yaşayanlar ile birlikte kararlaştırılmalı,
geliştirilmeli, planlanmalı ve yönetilmelidir. Süreçten
herhangi bir kesimin herhangi bir gerekçeye sığınılarak
dışlanmaması gerekir. Katılım modelleri, yaşayanların
sosyokültürel ve ekonomik özelliklerine uygun olarak
kurgulanmalı, bu tip pratiklere alışık olmayanlara karşı
sabırlı davranılmalı ve gerekli yöntemler geliştirilmelidir.
4. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Kentsel dönüşüm ve
yenileme süreçlerinin şeffaf, dolayısıyla hesap sorulabilir 21
şekilde yönetilmemesi, kentsel dönüşüm uygulamalarına ve
dönüşümün uygulayıcılarına olan güveni sarsmaktadır. Hâlbuki
şeffaflık hem hesap verebilirliği sağlayacak, hem de gündeme
gelebilecek spekülasyonların önünü kesecektir. Katılımla
alınan kararlar ve bunların gerekçeleri konusunda da her
aşamada herkese açık, doğru ve zamanında bilgilendirme ve
belgeleme yapılmalıdır.
5. Uzmanlık: Şeffaflığın ve katılımın sağlanması koşulu ile
kentsel dönüşüm ve yenileme süreçlerinin bilgi, birikim ve
deneyim sahibi uzmanlar tarafından yönetilmesi, süreci
spekülatif ve politik müdahalelerden arındıracaktır.
6. Yer Seçimi, Özgünlük ve Gereksinimler: Kentsel dönüşüm
ve yenileme alanlarının yer seçim kararları katılımcı
yaklaşımlarla verilmeli, sınırların saptanmasında, modellerin
seçilmesinde bilimsel ölçütler kullanılmalı ve ilgili
bölgelerin sorunlarını yansıtan veriler temel alınmalıdır.
Süreç, bu bölgelerin özgün niteliklerine ve gereksinimlerine
uygun olarak planlanmalı ve yönetilmelidir. Mevcut
uygulamalar hemen her bölgede birbirine benzeyen ya da
özgünlük ve gereksinimlerden bağımsız çözüm önerileri
getirmektedir.
7. Etaplama: Temel ilkelerden kopmadan sürdürülebilir bir
proje yönetiminin sağlanması ve hedefe ulaşılması, doğru bir
etaplamanın yapılması ve şeffaf süreçler içerisinde 22
uygulanması ile mümkün olabilir. Etkin bir etaplama,
projelerin uygulanabilirliğini de arttıracaktır. Mevcut
uygulamalarda tatmin edici bir etaplama tespit edilememiştir.
8. Uygulamanın İzlenmesi: Kentsel dönüşüm ve yenileme,
uygulama sonrasında da izlenmesi gereken süreçlerdir. Yerel
yönetimler projelerin tamamlanmasından sonraki süreci de
düzenli olarak izlemeli, gerekli hallerde projelerin
hedeflerine uygun olarak ya da katılımcı bir yaklaşımla proje
hedeflerini revize ederek sürece müdahale etmeli ve projenin
gidişatını kamuoyu ile paylaşmalıdır.
3. Sürdürülebilir Kentleşme
Sürdürülebilirlik kavramı pek çok disiplinin kesişim
alanında olan kapsayıcı bir kavramdır. Ancak bu kavram
mekânsal ölçeğe taşındığında, yani sürdürülebilir kentsel
gelişme olarak özelleştirildiğinde, yaşam kalitesinin
iyileştirilmesi amacı ile daha çok üst üste gelmeye
başlayacaktır. Çeşitli uygulama örnekleri de, sürdürülebilir
kentsel gelişme göstergeleri veya yaşam kalitesi
göstergelerinin çok büyük ölçüde aynı olduğunu göstermektedir
(22).
1996 Habitat II Zirvesi’nin sonuç bildirgesi olan
İstanbul Deklarasyonu’nun 15. maddesi şu şekildedir; “21.
yüzyıla girerken, sürdürülebilir insan yerleşimleri için 23
pozitif bir vizyon, ortak geleceğimiz için umut duygusu ve
herkesin itibar, sağlık, güvenlik, mutluluk ve umut dolu
nezih bir hayat vadeden güvenli bir evde yaşayabileceği,
bütünüyle faydalı ve cazip bir meydan okumaya katılmayı
teşvik ediyoruz.” Böylece Habitat Zirvesi’nde sürdürülebilir
bir yaşamı olanaklı kılan yerleşmelerin ve yaşama mekânların
önemi vurgulanmaktadır (23).
Sürdürülebilir kent veya sürdürülebilir insan
yerleşmeleri kavramları ile ilgili olarak üzerinde uzlaşılmış
bir tanımlama bulunmamaktadır. Fakat sürdürülebilir
gelişmenin öğeleri olan çevresel, ekonomik, politik, sosyal,
demografik, kurumsal ve kültürel amaçlar, sürdürülebilir
kentleşme olgusunun da bir parçası olarak ele alınabilir
(24).
Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımın temel olarak
biçimlendirildiği bir diğer önemli
organizasyon BM tarafından 1996 yılında İstanbul’da
düzenlenen Habitat II İnsan Yerleşimleri Konferansı (Kent
Zirvesi)’dır. Habitat II’nin temel amacı, herkese yeterli
konut ve kentleşen dünyada sürdürülebilir yerleşmeyi
gerçekleştirmektir. Habitat II buluşmasında sürdürülebilir
yerleşme önemli bir hedef olarak ortaya konmuş ve dışlanma,
dışlama, toplumsal uyum, özel sektör / kamu ortaklığı,
yığışma, kirlilik, doğayla ilişki, yönetim, kimlik, kültürel 24
değişimler gibi kentsel sorunların evrenselliği ilan
edilmiştir. Bu çerçevede Habitat II’de(25);
• Kentler ölçeğinde sürdürülebilir gelişme kavramının yeniden
değerlendirilmesi gündeme
gelmiştir
• Kentsel demokrasi ve yurttaşın kentteki yerinin
belirlenmesi istenmiştir.
• Kamu ve özel sektör işbirliğinin önemi vurgulanmıştır.
• Kentlerin yönetimi ve kentlilerin rolü üzerinde tartışmalar
başlatılmıştır.
3.1.Sürdürülebilir Kentleşmenin Gerekleri
Avrupa Çevre Ajansı da, kentsel sürdürülebilirliği
sağlamak için ulaşılması gereken amaçları şu şekilde tarif
etmektedir(26):
• Mekânın ve doğal kaynakların tüketimini en aza indirmek
• Kentsel akışları etkin biçimde yönetmek
• Kentsel nüfusun sağlığını korumak
• Kaynaklara ve hizmetlere eşit erişimi sağlamak
• Kültürel ve sosyal çeşitliliği sürdürmek
Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımı, kentsel gelişmenin
etkilediği ve kentsel gelişmeyi etkileyen tüm çevresel
(yapılı çevre/doğal çevre), sosyal, ekonomik unsurları
birbiriyle ilişkili biçimde içermekte; ekonomik ve sosyal
gelişimin çevre koruma ve iyileştirme amacı ile 25
birleştirilmesini ön görmekte; gelişimin biçiminin katılımlı
süreçlerle kararlaştırılmasını gerektirmektedir.
Sürdürülebilirlik ilkesinin çizdiği genel çerçeveye
uygun olarak, “sürdürülebilir kentleşme” yaklaşımı aşağıdaki
temel konuları içermelidir (27):
• Büyümenin denetlenmesi ve arazi kullanım planlaması
• Kentsel tasarım
• Konut
• Ulaşım
• Çevre koruma ve restorasyon
• Enerji ve malzeme kullanımı
• Yeşil mimarlık ve yapılaşma
• Eşitlik ve çevresel adalet
• Ekonomik gelişme
• Nüfus
Sürdürülebilir bir kentleşme için aşağıdaki şartların
sağlanması gerekmektedir. Bunlar (26):
a) Alan tasarrufu sağlayıcı gelişmeler uygulanmalıdır.
b) Doğal habitat korunmalıdır.
c) Kentleşme planlı olmalıdır.
d) Geniş yeşil alan sağlanmalıdır.
e) Su kaynakları korunmalıdır.
f) Motorlu araç kullanımı teşvik edilmemelidir.
g) Geri dönüşüm programları başlatılmalıdır. 26
Sürdürülebilir kentleşmenin gerçekleştirilmesi
sürecinde, kenti ilgilendiren politikaların hazırlanması,
karar verme ve uygulama aşamalarında, kentte yer alan, kamu
kurum ve kuruluşları, özel sektör kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları ve yerel halkın eşgüdüm içinde hareket etmeleri
ve karar alma sürecinde aktif rol oynamaları gereklidir.
Böylece kentte alınan kararlar tüm kesimler tarafından daha
kolay bir şekilde benimsenir ve bu politika ve kararların
uygulanma şansı daha da yükselir. Bu anlamda sürdürülebilir
kent ekonomik, çevresel ve sosyo-ekonomik ilerlemeyi etkin
yurttaş katılımı ile birlikte dengelemeyi başaran bir
kenttir(22).
3.2.Sürdürülebilir Kentsel Tasarım
Sürdürülebilir tasarım, ekonomik verimlilik ve kar elde
etmeye değil, insani ve ekolojik değerlere dayalıdır.
Yürünebilirlik, insan ölçeği, çeşitlilik, güçlü/canlı konut,
işyeri, kamu tesislerinin varlığı temel unsurlardır.
Sürdürülebilirliğin çevresel amaçlarını yerine getirmek için,
tasarım; yerel iklimi, ekosistemleri, materyalleri, enerji,
su ve kaynak akışlarını yansıtmalıdır. Böyle bir tasarım
toplumları doğal peyzajla bütünleştirecek, otomobile olan
27
bağımlılığı azaltacak, kaynakları daha etkin kullanacak ve
yerin kimliğini ortaya çıkaracaktır (22).
Yaşam kalitemizi etkileyen yalnızca binalar değil; aynı
zamanda kentsel tasarımdır. Fiziksel bağlamdaki endişeler,
yerel kültüre ve iklime duyarlı projeler üretilmesine neden
oluyor. Biz bu öncelikleri havaalanları, tren istasyonları,
metrolar, köprüler, iletişim kuleleri, bölgesel planlar ve
kent merkezinin tasarımı gibi bütün dünyaya yayılan kentsel
alt yapı projelerimizde uyguladık. Norman Foster’a göre en
uygun tasarım çözümü, sosyal, teknolojik, estetik, ekonomik
ve çevresel duyarlılıkları bütünleştirebilendir. Ben de bu
düşünceye katılmakla birlikte tasarımlarda bu doğrultuda
gitmenin sürdürülebilirlikle iç içe olabileceğimiz
kanısındayım(23).
Planlama sadece arazileri arsa yapma süreci değil
arsaların üzerine yapıların nasıl geleceğini de düzenleme
sürecidir. Çünkü kent planlama kent gelişme sürecinde etkin
rol almaktadır (28). Özet olarak kentsel tasarım (29);
Makro ölçekte, öngörülen kent formu bağlamında kent
morfolojisi, kentin algılanabilir olması için
stratejiler üretilmesi, kamusal mekan imgelerinin
detaylı biçimde ortaya konması,
28
Orta ölçekte, toplumsal, kültürel, fiziksel vb. veriler
çerçevesinde kent dokusunda yenileme-iyileştirme-
canlandırma çalışmalarında ve yeni gelişme alanlarında
büyük ölçekli toplu konut tasarımlarında fiziksel
çevrenin düzenlenmesi yaklaşımları ve tasarım ilkeleri,
Mikro ölçekte, mimari ürünün ve yakın çevresinin dar
kapsamda toplumsal ve fiziksel çevrenin (sokak, avlu
vb..) bir parçası kılınabilmesine yönelik tasarım
ilkeleri.
3.3. Kentsel Tasarım İlkeleri
Kentsel tasarım ilkeleri; karakter, okunabilirlik,
uyarlanabilirlik, farklılık, süreklilik ve kapalılık olarak
belirtilmektedir. Bunlar;
Karakter; topografya ve yapı biçimi, jeoloji, geleneksel
yapılar, kent dokusu ve sınırlarından ortaya çıkan kalitedir
(29). Süreklilik ve Kapalılık; Kamu ve özel alanları net bir
biçimde tanımlayan gelişmeler aracılığıyla sokak cephelerinin
sürekliliğini ve yerlerin kapalılığını geliştirmek olarak
ifade edilebilir (25).
Kamu Alanların Kalitesi; toplumda yaşlı ve özürlü insanları
da düşünerek çekici, güvenli, karmaşık olmayan ve etkili
olarak işleyen yollar ve kamu alanları geliştirmek biçiminde 29
tanımlanabilir. Hareket Kolaylığı; birbiriyle ilişkili ve
içinde hareket kolay olan alanlar oluşturarak, trafikten önce
insanları düşünerek, arazi kullanımları ve ulaşımı
bütünleştirerek erişebilirliği ve geçirgenliği geliştirmek
olarak ifade edilebilir (26). Okunabilirlik; Tanımlanabilir
yollar, kavşaklar ve sınırlar sağlayan gelişme aracılığıyla
insanlara yollarını bulmada yardım etmek olarak
tanımlanabilir (30). Uyarlanabilirlik; Değişen sosyal,
teknolojik ve ekonomik koşullara cevap verebilen gelişmeler
oluşturarak uyarlanabilirliği geliştirmek olarak
tanımlanabilir.
3.4. Sürdürülebilir Kentsel Tasarım Ve Ekoloji
Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü
faaliyetleri sonucu suda, toprakta ve havada meydana gelen
olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece
ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava
kirliliği ve arzu edilmeyen diğer sonuçlar olarak
tanımlanabilir. Çevresel sorunların nedenleri hem gelişmiş
hem de gelişmekte olan ülkelerde benzer bir eğilimle, plansız
kentleşme ve sanayileşmeyle ilgilidir. Burada plansız
kentleşmeyi önemle vurgulamamızın nedeni çevre üzerindeki
tahribatın asıl nedeninin birçok kaynakta gösterildiği gibi
kentleşmenin değil, plansız kentleşmenin olduğudur. Özellikle
30
insanların daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak amacıyla
kentlere göç etmeleri çevresel bozulmaların nedenlerinin
başında gelmektedir. Bilim adamları kırsal alanlardan
kentlere doğru göç sürecinin önümüzdeki 50 ile 100 yıl
arasında özelliklede gelişmekte olan ülkelerde devam
edeceğini tahmin etmektedirler. Kentleşmenin çevre üzerindeki
tahribatı genellikle üç şekilde meydana gelmektedir.
Bunlar(31):
a) Doğal Yaşam Alanlarının Yerleşim Alanlarına Dönüşmesi. Yani
habitat üzerindeki etki. Plansız yapılan bir
kentleşme hareketi sonunda verimli tarım arazileri
yerleşim alanlarına dönüştürülmekte, zaten kıt olan
tarım arazilerinin israfına yol açılmaktadır.
Hayvanlara ait yaşam alanları da insanların
istilasına uğramış, sonuç da bazı hayvan türleri yok
olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
b) Aşırı Doğal Kaynak Çıkarımı ve Tüketimi. Büyüyen kentler
genellikle yerel alanlardan sağlanandan daha fazla
kaynağa gereksinim duyarlar. Bu yüzden kentler sadece
kendi sahalarından değil, kendilerinden çok uzakta
bulunan doğal kaynakları da çıkarıp tüketmektedirler.
Bugünkü hızla tüketilmeleri durumunda Alüminyum
rezervlerinin 31 yıl, kömür rezervlerinin 111 yıl,
bakır rezervlerinin 21 yıl, civa rezervlerinin 11 yıl 31
ve petrol rezervlerinin 20 yıl sonra tükeneceği
tahmin edilmektedir.
c) Atıkların Dünya Tabakaları Üzerindeki Etkisi (atmosfer,
litosfer, hidrosfer). Gerçekten kentleşme en çok
atmosfer, litosfer ve hidrosfer üzerinde olumsuz
etkilere yol açmaktadır. Bunların neler olduğu
aşağıda sıralanmıştır(28):
i. İklim Üzerindeki Etkileri
Kentleşme sonucu ortaya çıkan yapılanma aşırı ısınmaya
neden olmaktadır. Örneğin yollar, binalar, kaldırımlar gün
boyu depoladıkları enerjiyi geceleyin serbest bırakarak
iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır. Yine aşırı
yapılanma rüzgarların esişini olumsuz yönde etkileyerek bitki
örtüsüne zarar vermektedir. İklimin aşırı ısınmasına neden
olan bir diğer etkende sera etkisidir(32). Atmosferdeki artan
karbondioksit miktarı bir seradaki cama benzer şekilde güneş
ışınlarının içeriye girmesine engel olmazken, tekrar
atmosfere dönmesine engel olarak dünya ısısının artmasına yol
açmaktadır. Yapılan bazı hesaplamalara göre 2020 yıllarında
dünyanın ortalama ısısının 1-2 derece artması halinde ortaya
çıkacak buzul erimeleri sonucu karaların %20’si sular altında
kalacaktır.
ii. Hava Kirliliği
32
Hava kirliliği kentlerin temel sorunlarından birisidir.
Yapılan araştırmalara göre dünyada 1.1 milyardan daha fazla
insan oldukça kötü havaya sahip kentlerde yaşamaktadır.
Kentlerdeki hava kirliliğinin ana nedenleri endüstriyel
gazlar, araçlar ve enerji üretiminin neden olduğu
kirlenmedir(33). Hava kirliliği hava ortamındaki kirletici
unsurların havanın kendini temizleme kapasitesini aşması
sonucu meydana gelmektedir. Bu açıdan hava kirliliği toz,
duman, koku, su buharı gibi kirletici unsurların insan ve
diğer canlılar ile eşyalara zarar verecek miktarlara
yükselmesi olarak tanımlanabilir.
Ülkemizde sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin
nedenlerini ise aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz:
a- Gazların ve tozların filtre edilmeden atmosfere
bırakılması,
b- Sanayi için yer seçilirken topoğrafik, meteorolojik
özelliklerin dikkate alınmaması,
c- Temiz teknoloji yerine kirletici teknoloji
kullanılması,
d- Kullanılan yakıtlarda kirletici oranının yüksek
olması.
Hava kirliliği özellikle solunum rahatsızlığı çeken
insanlar üzerinde daha kötü sonuçlar doğurabilmektedir.
33
Günümüzde büyük kentlerde yaşayan on binlerce insan hava
kirliliği sonucu hayatını kaybetmektedir.
iii. Su Kaynakları Üzerindeki Etkiler
Kentleşme sonucunda ortaya çıkan en önemli sorunlarından
biri de su kaynaklarında meydana gelen kirlenme ve azalmadır.
Özellikle büyük kentlerde yaşanan aşırı su tüketimi su
kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Günümüz
dünyasında yaklaşık 1 milyar insanın temiz ve sağlıklı suya
ulaşamadığı tahmin edilmektedir. Sağlıklı suyun giderek
azalması beraberinde ürkütücü sonuçlar getirmiştir. Örneğin
günümüzde yaklaşık 900 milyon çocuk ishal hastalığına
yakalanmakta ve 3 milyon çocuk da bu hastalık sonucu hayatını
kaybetmektedir (34). Kentlerde yaşanan çarpık yapılanma suyun
hidrolojik döngüsünü de bozmaktadır. Suyun kirlenmesine neden
olan en büyük etken ise lağım sularıdır.
iv. Topraklar ve Kır Araziler
Günümüzde dünyadaki toplam arazinin yaklaşık %1’ini
kentler kaplamaktadır(63). Kentsel genişlemenin bugünkü
hızıyla devam etmesi dünya üzerindeki yaşanabilir yerlerin
azalmasına neden olacaktır. Kentleşmenin özellikle sahil
şeridini mekan olarak seçmesi, bazı canlı türlerine yaşam
alanı oluşturan bu yerlerin insanlar tarafından istilâ
edilmesine yol açmıştır (Dünyada yaklaşık 1 milyar insan
sahil şeritlerinde yaşamaktadır). Bunun en büyük etkisi ise 34
bitki ve hayvanlara ait habitatlarda görülmektedir. Bitki ve
hayvanların doğal yaşam alanlarını kaybetmeleri zamanla bazı
türlerin yok olmasına neden olmaktadır.
Kentleşme toprak üzerinde de olumsuz etkiler meydana
getirmektedir. Kentsel yapılanmalar toprak yüzeyinin çimento,
asfalt ve binalarla kaplanmasına yol açmaktadır. Tarımsal
arazileri tehdit eden bir diğer etmen iklim değişikliği
sonucu ortaya çıkan çölleşmedir. Dünyada yıllık olarak 6
milyon hektar arazinin çölleştiği tahmin edilmektedir.
Büyük kentlerde gecekondu bölgeleri, her türlü çevre sorununu
doğuran yerler olmuşlardır. Anayasamızın 23. maddesi,
sağlıklı ve düzenli bir kentleşme için yerleşime ve seyahat
özgürlüğüne yasa ile sınırlar konulabileceğini ifade etmesine
rağmen, hiç bir dönemde çalıştırılamamıştır. Aksine 1984 imar
af yasasında da olduğu gibi resmi tavırlar gecekondu yapımına
iyice cesaret vermiştir. Gecekondu az gelişmişliğin ve dengesiz gelir
dağılımının sonucudur.
Kentleşme sorunları kaynağında hızlı, düzensiz ve çarpık
kentler yatmaktadır. Sorunun çözümü ise ülkenin her yöresinde
yaşayan halkın, hem kalkınma çabalarına katılması, hem de
gelişmenin nimetlerinden dengeli olarak yararlanması ile
olabilir.
Sağlıksız kentleşme ve gecekondulaşma ile ortaya çıkan
çevre sorunları insan hayatını tehdit etmektedir. Planlı kent 35
kavramı ise, huzurlu yaşam alanlarının toplandığı yerlerdir.
Gelişmiş ülkelerde planlı gelişen kentlerde, kirlilik,
çirkinlik ve yoğunluk gibi sorunlar çözülmüş, buralarda
yaşayan insanların sağlığını, huzurunu bozacak şartlar da
ortadan kaldırılmıştır.
Teknolojinin getirdiği gürültü kirliliği, duman ve çöp
gibi sorunlar alınan önlemler ile yok edilebilmektedir.
Sağlıklı bir çevre oluşturmak için planlama şarttır.
Dünyaca ünlü mimar, Le Corbusier genç bir mimar olarak
bütün Avrupa’yı gezer. 1911 yılında İstanbul’a gelir. O
zamanki İstanbul genç mimarı büyüler. İstanbul o zaman tüm
dünya kentlerine örnek olabilecek bir kenttir. Bir
makalesinde Le Corbusier derki “Şimdi New York ile İstanbul’u
karşılaştırsak diyebiliriz ki, birincisi kıyamettir, ikincisi
ise bir yeryüzü cennettir. Bir Türk atasözü derki, “Ev kuran
önüne ağaç dikmeli oysa biz (Yani, Avrupalılar) ağaçları
söküp duruyoruz”. İstanbul bir meyve bahçesidir. Bizimkiler
ise taş ocakları gibidir. Oysa geleceğin kentleri ağaçlar
içinde kurulabilir.
Şimdi bu görüşler masal gibidir. Acaba daha sonraki
yıllar sözü edilen mimar İstanbul’a gelseydi nasıl düşünürdü?
Şimdi ise Avrupa kentleri ne kadar yeşil ve bakımlıdır.
Yeşilin çeşitli tonları içindeki bu kentler göz kamaştırıyor.
Acaba hiç mümkün müdür bir yerin belediye başkanı bir “yolunu 36
bulup” kent planında tarihi alan olarak görülen bir yere iş
hanı inşa ettirsin?
Aslında İstanbul hala yabancıları büyülüyor. Ama bunun
nedeni güzel çevre, yeşil kent değil tarihi anıtlar,
müzelerdir.
Kent ekolojisi denince, bir şehrin yaşanacak yer olarak
kalitesi akla gelir. Kentleşme açısından “Yaşam Kalitesi”
şehrin mimari ve estetik yapısı, havası, suyu, yeşil
alanları ve geniş caddeleri ile tanımlanır.
Çocukların top oynayacak alan bile bulamadığı, bahçesiz
yeşili olmayan, üst üste beton yığınları ile dolu bir kent
nasıl güzel görülebilir? Evlerin önüne ağaç dikmeye
kalkışılsa park etmiş otolardan ağaç dikecek yer bulunamaz.
Yürümeye çıksanız bozuk kaldırımlar ve yerinden çıkmış parke
taşları ile tökezleyip toz ve egzoz gazı yutarsınız.
Bazı insanlar park ve yeşil alanları lüks sayarlar. Oysa açık
hava ve yeşil alanlar, kent nüfusu için çok yönlü bir
ihtiyaçtır. Yeşillikler dinlendirir, huzur verir. Parklar
önemli bir psikolojik ihtiyacı karşılar. Beton yapılar içine
sıkışıp kalmış insanlar açısından, bir büyük parkta rastlanan
kuşlar ve küçük hayvanlar, ruh sağlığına katkıda bulunurlar.
Oysa bu parkları yapmak para ve yerden çok, planlama
gerektirir (35).
3.5.Sürdürülebilir Mimari 37
Sürdürülebilir mimarlık için güvenli ve konforlu
mekânların oluşturulmasında, doğal kaynakların kullanımının
en aza indirilmesi ve çevreye duyarlı projelerin
oluşturulması gelmelidir. Sürdürülebilir mimari tasarım için
çevre analizi yapılmalı, enerji korunumu ilkeleri
uygulanmalı, fizibilitesine bakılarak yerel malzeme
seçilmeli, yapının insani fonksiyonlara uygunluğu
denetlenmeli, yaşam sürecini etkileyecek form, malzeme
işçiliği gözlenmelidir (36). Yapının sürdürülebilirliği yapı
malzemelerinin seçimi, hammadde temini ve üretimi, inşaatın
uygulama dönemi, yapının kullanım dönemi ve geriye dönüşümü
evrelerini içinde barındırır. Mimarlar için malzemenin elde
edildiği hammaddeler, malzemenin işlenmesinin etkileri, inşa
ve kullanımında verdiği sağlığa zararları ve ömrünün iyi
irdelenmesi gereklidir. Sürdürülebilir bölgesel kalkınma
doğal kaynakların korunarak idare edilmesi geliştirilmesi ve
yapılandırılması ile sürdürülebilir değişimin ekonomik olarak
irdelenmesidir.
3.6. Ekolojık Konut Tasarımı
Ekolojik konut tasarımında enerjinin korunumu, maliyeti
azaltma, insan için iç mekânda konfor şartlarını sağlaması,
dış mekânda kentle ilişkiyi sağlaması gerekmektedir. İnşaat
malzemeleri ve emek israfının az olması, iklime uygun 38
tasarım, yerleşime özgü güneş, toprak, su, hava kullanımları
değer kazanmaktadır. Ekolojik tasarımda, ekosistemlerin
kavranması kapasitesinin sınanması, ekosistemleri çevre ile
bütün olarak algılamak ve döngüsel kurgusunu analiz etmek,
yenilenebilir enerjilerin kullanımını arttırmak, doğa ile
ilgili materyalleri kullanmak, ulaşım sistemlerinin en kısa
mesafeye indirilmesini sağlamak, geri dönüştürülebilen
malzeme kullanımını arttırmak gerekmektedir. Yapıların
imalatı, kullanımı ve yıkım sonrasına kadar sürede dahi
ekosistem ile birebir ilişkilidir (36).
3.7. Sürdürülebilir Konut Uygulamaları
Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Habitat I ve
Habitat II konferanslarında, “dünyada sürdürülebilir ve
yaşanabilir bir yerleşim sistemi oluşturmak” ve “herkese
yeterli konut sağlamak” temel amaç olarak tespit edilerek,
sürdürülebilir kentleşmeyi sağlama hedefinde konut sorununa
dikkat çekilmiştir (27).
Gerek merkezi gerek yerel yönetim birimleri, özel
sektörün düşük gelir gruplarına yönelik de konut
üretebilmeleri için teşvikte bulunabilirler. Konut
alanlarının oluşturulmasında insanların ve ekolojini
ihtiyaçlarını dengeli biçimde gözetmek önemlidir(22).
39
Büyük kentlerdeki aşırı nüfus yığılması neticesinde
oluşan konut talebini karşılayacak arazi azlığı ve konut
politikalarındaki yanlışlar sonucunda, genellikle doğal afet
tehlikesi yüksek olan marjinal alanlarda kaçak “Gecekondu”
mahalleleri kurulmuştur.
“Yık-Yap-Sat” sistemi tarafından üretilen konutların
önemli bölümü çağdaş kentleşme standartlarına tamamen
aykırıdır.
Doğal afetler sonucunda son yüz yıl içerisinde, ülkemizde
650,000 civarında konut yıkılmış veya ağır hasar görmüştür
(37);
3.7.1.Yapı malzemeleri
Geleneksel inşaat malzemelerinin belirli standartlara
uygun kalitede üretiminin denetlenmesi, dayanıklı bina
inşaatı için ilk şarttır. Daha hafif, yalıtkan ve uzun ömürlü
inşaat malzemelerinin tercihi. Yeni malzemelerin
kullanımıyla, işçilik gideri ve toplam maliyetteki
artışların, kabul edilebilir düzeylerde olduğunu
bilinmektedir. İnşaat teknolojileri Hem inşaat süresinin
kısalmasına hem de daha dayanıklı yapıların inşa edilmesine
imkân veren inşaat teknolojileri yaygınlaşmaktadır. Çok
yüksek bina, köprü, viyadük inşaatları, Tünel, tüp geçit
inşaatları, Tünel kalıplı toplu konut inşaatları, Prefabrik 40
inşaatlar, Standartlara uygunluk Statik ve dinamik yüklere
karşı binaların dayanımını ve üzerine inşa edileceği
zeminlerin sahip olması gereken özellikleri belirleyen Avrupa
standartlarının uygulanması sağlanmalıdır.
3.7.2.Yapıların Kontrolü
Afet zararlarının azaltılması amacıyla yerleşme
alanlarındaki yapılaşma ve inşaatların, yasa ve kurallara
uygunluğunun kontrol edilmesidir. Bu görev tamamen il ve ilçe
belediye yönetimlerinin sorumluluğuna verilmiş bulunmaktadır.
Teknik alt yapı yetersizliği, bilgili ve deneyimli teknik
eleman eksikliği, politik tercihler, bilgisizlik ve
bilinçsizlik, güvenli bir yapı edinmede toplumsal talep
noksanlığı gibi nedenlerle mevcut olan teknik kural ve
yönetmeliklere uyulmamaktadır. Gecekondulaşma, plansız,
kuralsız ve kaçak yapılaşma ile inşaatlarda denetimsizlik
sebebiyle doğal afetlerde büyük can ve mal kaybına
uğranılması kaçınılmaz olmaktadır. Belediye sınırları
içindeki özel yapıların kontrolü için imar mevzuatı
gereğince, ‘Fenni Mesuliyet’ yani ‘Teknik Uygulama
Sorumluluğu’(TUS) sistemi bulunmaktadır. Kamu inşaatlarını,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı elemanları tarafından kontrol
edilir (37).
41
3.7.3. Yapı Denetimi
1999 yılında yaşanan iki büyük depremde 18000’in
üzerinde kişinin hayatını kaybetmesi, 40000 kişinin
yaralanması ve 55000 konutunun yıkılması veya ağır hasar
görmesi ve bu depremlerin yol açtığı doğrudan ekonomik
kayıpların 13-14 milyar ABD dolarına ulaşması üzerine
Hükümet, deprem zararlarının azaltılması konusunda ciddi ve
somut adımlar atılması gereğini duymuş ve ilk olarak 10
Temmuz 2000 tarihinde, 27 pilot ilde uygulanmak üzere, 595
sayılı Yapı Denetimi Hakkında KHK’yi çıkarmıştır. Hemen
herkesçe reform niteliğinde olduğu kabul edilen bu KHK’nin
gerekçesinde, getirilen bu yeni yapı denetim sisteminin
amaçları şu şekilde ifade edilmiştir.
Depremler ve diğer doğal afetlerin neden olabilecekleri
zararların azaltılması için yapı güvenliğinin
artırılması,
Bina yaptıran veya satın alan tüketici konumundaki
kişilerin, kusurlu ve ayıplı inşaatlar nedeniyle
uğrayacakları can ve mal kayıplarının azaltılması,
Denetimsiz ve kaçak yapı yapılmasının engellenmesi,
Yapıların kalitelerinin artırılması, ekonomik
ömürlerinin uzatılması ve bakım ve onarım giderlerinin
azaltılması,
42
Projelendirme ve yapım sürecinde görev alan; proje
müellifi, yapı müteahhidi, şantiye şefi ile yapı denetim
kuruluşlarında görev alan mühendis ve mimarların
yetkinlik kazanması ve niteliklerinin geliştirilmesi,
yürürlükte olan 3194 sayılı İmar Kanunu çıkarılarak
planlama, yerleşme ve yapılaşma süreçlerine ilişkin tüm
yetkiler yerel yönetimlere devredilmiştir.
Yapı denetimi firmaları: Kuruluş sermayelerinin tamamı mühendis ve
mimarlara ait olan, istihdam ettikleri mühendislerle inşa
edilmekte olan özel yapıları yasayla belirlenen esaslara
uygun olarak denetleyen firmadır. Denetim hizmeti bedeli,
yapının yaklaşık maliyetinin %3’üdür, Firmanın, yapı taşıyıcı
sistemi üzerindeki sorumluluğu 15 yıldır. Çalıştıracakları
mühendislerle ilgili belirli kurallar bulunmaktadır,
400’üaşkın denetim firmasında 6 binden fazla denetçi
çalışmaktadır. “YAPI DENETİM KURULUŞLARI BİRLİĞİ” tarafından
temsil edilirler (37).
Yapı denetim laboratuarı: Yapılarda kullanılan en temel inşaat
malzemesi olan demirden ve inşaat betonundan alınan
numunelerin, yönetmeliklerce belirlenen standartlara
uygunluğunu denetleyen cihazlara ve teknik kadroya sahip özel
laboratuarlardır. Yapı denetim firmaları tarafından getirilen
örnekleri test ederler, Uygunluk raporu düzenleyip, test
edilen numuneleri saklarlar. 43
Yapı denetimi için ileri teknoloji kullanımı: Yapıların daha güvenli,
çabuk ve çok yönlü denetiminin sağlanması için bilgi
teknolojilerinden azami ölçüde yararlanan özgün bir yapı
denetimi sistemi tasarlanarak ilgililerin dikkatine
sunulmaktadır. Bakanlık Yapı Denetim Komisyonu’na önerilen bu
sistemin amacı, denetimdeki insan faktörünü en aza
indirmektir. Yapı denetiminin, laboratuar testlerinden,
inşaat mahallindeki normal kontrollere, hak edişlerin
düzenlenmesine kadar tüm aşamalar, merkezi bilgisayar
sistemiyle anında takip etme ve uyarı yapma yeteneğine
sahiptir. İnşaat denetçilerinin fiili çalışmalarını kontrol
eder, Coğrafi Bilgi Sistemlerine uyumlu veri tabanları
kullanır, GPS donanımlı mobil veri aktarım cihazıyla, anında
izleme yapar, Sayısal imza ile tutanak düzenlemeye imkân
verir, Hazır betonun, santralden inşaata kadar takibini
sağlar, Projeler ve ilgili tüm kayıtlar, sayısal arşivden
sorgulanabilir, Bu sistemin kurulamaması, yapı denetimi için
büyük bir kayıptır.
3.7.4. Depreme Dayanıklı Yapı Üretimi
Ülkemiz topraklarının %80’inden çoğu deprem kuşağında
yer almaktadır. Son yıllarda olan depremler, özellikle kent
merkezlerinde inşa edilen depreme dayanıksız yapılarda büyük
hasarlara neden olmuştur. Çok katlı yapılarda, artan kat 44
sayısına paralel olarak yapıya gelen deprem kuvvetleri de
artmakta ve yapı daha fazla yatay kuvvetlere maruz
kalmaktadır. Böylesine büyük yüklerin sadece çerçeve taşıyıcı
elemanları ile karşılanması, kolon kesitlerinin aşırı şekilde
büyümesine neden olacağından gerek alt katlardaki hacim kaybı
sebebi ile ve gerekse maliyet yönünden iyi bir çözüm
değildir. Özellikle deprem bölgelerinde kolonlar, taşıdıkları
servis yüklerinden daha çok eğilme momentlerine maruz
kalmaktadır. Bu ise yatay etkilere karşı, rijitliği kolonlara
göre daha fazla olan perde elemanlar tercih edilmesine neden
olmaktadır. Ancak baz durumlarda, kapı, pencere ve koridor
gibi mimari nedenlerle açılan boşluklar, boşluklu perdeleri
ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde gözlenen deprem hasarlarının büyük bir kısmı
seçilen mimari ve taşıyıcı sisteminin depreme uygun
olmamasından kaynaklandığı görülmüştür. Deprem ve rüzgar gibi
dinamik etkiler yapı yüksekliği artıkça fazlalaşmaktadır.
Yani; çok katlı yapılarda, artan kat sayısı ile birlikte yapı
daha fazla yatay kuvvetlere maruz kalmaktadır. Yapılarda
büyük deprem kuvvetlerini taşıyabilme ve yatay ötelemeleri
sınırlayarak yapı içerisindeki eşyaların ve taşıyıcı olmayan
bölümlerin küçük ve orta şiddetli depremlerdeki hasarları
önlemek için perde duvarları en ideal çözüm olmaktadır.
45
Orta şiddetli depremlerde bile afet sonrası büyük can ve
mal kayıplarının olduğu yaşanarak görülmüştür (Dinar,
Erzincan, Ceyhan, Marmara ve Bingöl Depremleri).
Depremlerdeki can ve mal kaybının tümü yapılarda olan hasar
sonucu ortaya çıkması, inşaat mühendisinin görevi olan
yapıların analizinde depremlerin göz önünde bulundurulmasını
zorunlu kılmaktadır. Olası bir depremde can kaybını önlemek
ve mal kaybını azaltmak için depreme dayanıklı yapı tasarımı
gereklidir. İnşaat mühendislerinin görevleri güvenli,
ekonomik ve fonksiyonel biçimde mekânlar, planlamak ve inşa
etmektir. Bu amacın gerçekleştirilmesi için, mühendisler,
projelerinde ve uygulamalarında gelişen teknolojilerden
yararlanmak zorundadırlar. Üniversitelerden mezun olan her
inşaat mühendisinden gereği gibi depreme dayanıklı yapı
tasarımı yapmasını beklemek doğru değildir (17). Ülkemizde
deprem sonucu inşaatların pek çoğunda görülen arızalar; yapım
hatalarından, projeye, şartnamelere bilinen fen ve sanat
kurallarına uyulmamasından ve denetim noksanlığından
kaynaklandığı bilinmelidir.
3.7.5. Yapı Kooperatifleri
Ülkemizde son yıllarda yaygın bir biçimde yapı
kooperatifleşmesi yaşanmaktadır. Malatya geçte olsa ciddi 46
anlamda kooperatifleşme fırsatından yararlanmaya başlamıştır.
Geçen yıllar içinde sorumsuzca verilen yapı ruhsatları ile
artmış, boş alanlarda mantar gibi gökdelenler çıkmıştır. Bu
sorunların çözümü de uydu kentlerle mümkün olacaktır.
Kooperatifler, belirli bir ekonomik amaç etrafında bir
araya gelenlerin faaliyet gösterdikleri güvene dayalı
kuruluşlardır. Bu yönüyle kooperatif çatısı altında yürütülen
faaliyetlerde kamusal nitelik söz konusudur. Kooperatiflere
kamusal niteliğe uygun olarak işlevini sürdürebilmesi için
kendine özel 1163 Sayılı Kanun ve bunu destekleyen mevzuat
ile demokratik hareketi oluşturması beklentisiyle
demokrasinin uygulama alanı gibi özel bir misyon yüklenmiştir
(38).
3.7.6. Sürdürülebilir Yapım-Malzeme Ve Teknoloji İlişkisi
Yapı malzemeleri sürdürülebilir mimari kapsamı
içerisindedir. İnşaatlarda yerel malzemelerin, yenilenebilir
kaynakların ve dönüşebilir malzemelerin kullanılması, yapı
kullanıcılarının yaşayabileceği fiziksel koşulların
oluşturulması, sürdürülebilir mimarinin temel
koşullarındandır. Bunlara ek olarak, mimarinin temel
prensiplerinden olan doğal çevre ile uyumlu tasarımlar
oluşturmakta sürdürülebilir malzeme kullanımı etkin
olmaktadır (39). 47
Sürdürülebilir yapımda, yapı malzemelerinin seçiminde
yapı malzemesinin çevreye-doğaya etkileri her açıdan
değerlendirilmelidir. Yapı malzemesinin çevresel etkileri
değerlendirilirken, malzemenin üretimi, yapımdaki kullanımı,
ömrü ve imha edilebilirliği irdelenmelidir. Yapı malzemesi
üretiminde, enerji kullanımı ve atık üretimi de gerek
toplumsal gerekse devletsel politikalar açısından önemle
üzerinde durulması gerekli konulardır (40).
3.7.7. Alternatif Mücavir Alanlar
Mücavir alanların belirlenmesindeki temel amaç,
belediyelerin olası gelişme alanlarını şimdiden belirli bir
denetim altında tutmak, kendiliğinden ortaya çıkan ve geri
dönüşü olanaksız gelişmelerle o yerleşmenin gelecekte çözümü
çok zor sorunlarla karşı karşıya kalmasını önlemektir (41).
Mücavir alan konusu çeşitli boyutlarıyla incelenebilir.
Örneğin en başta, mücavir alanlarda belediyelerce yürütülen
imar faaliyetlerinin, planlamada bütünselliği sağlayıp
sağlamadığı, bunun kadar önemli olabilecek bir diğer inceleme
konusu ise, belediyelerin, mücavir alanlarda sürdürdükleri
tüm faaliyetleri, anayasayı da kapsayan mevzuat bütünlüğü
içerisinde incelemek olmalıdır.
Gelecek düşünülerek her kentte alternatif mücavir
alanlar veya uydu kent bölgeleri belirlenmelidir. Malatya’da
hava sirkülâsyonu ve doğal güzellikleri göz önüne alındığında 48
Beydağı yamaçları ile Topsöğüt Sivas yolu güzergâhı
kentleşmeye uygun görülmektedir. Bu bölge toplu konutlar uydu
kentler için incelenmelidir. Toplu konut için ayrılan veya
düşünülen kent merkezlerinin uygun seçim olmadığı kabul
edilmelidir. Modern kent planlaması anlayışında mevcut şehrin
dokusunu bozan merkeze çok yakın yerler yerine biraz daha
uzakta uydu kentleri benimsenmektedir.
3.8. Sanayi Kenti ve Temel Özellikleri
Sanayi devrimi sonrası kent tanımlaması değişmiş,
nüfusun ve etkinliklerin belirli bir alanda yoğunlaşmasını
yansıtan fiziksel nitelikli özellik ön plana çıkmıştır.
İnsanların belirli bir alanda yoğunlaşması sonucu üretim
etkinliklerindeki çeşitlenme ve tarım dışı etkinlikler
ağırlık kazanmış, kentlerin üretim özelliği de dolaylı
olarak değişmiştir. Kentler tarımsal nitelikli olmayan
üretimin ağırlıklı olarak yapıldığı yerlerdir. Sanayi
kentinde bireyler, oluşan dayanışma ve bu bağlamada
gerçekleşecek toplumsal bütünleşme önem arz etmektedir.
Sanayi kentlerinde kültür etkisi ve toplumsal kontrol ve
ayrıca akrabalık ve komşuluk gibi ilişkiler de azalmaktadır.
Toplumsal bütünleşmenin bu iki unsurundan birinin eksikliği
kentte bütünleşme yerine düzensizliklere yol açabilmektedir.
49
3.8.1. Malatya Örneği
Günlük kentsel yaşantımızda, yaşam kalitesini belirleyen
etmenlerin basında gelen ulaşım, sahip olduğu nitelikler ve
ulaştığı nicelikler itibariyle, Malatya gibi büyüme yolundaki
kentlerin başta gelen sorunlarından birini oluşturmaktadır.
Nüfus yapısı itibarı ile Malatya’da 2000 yılı verilerine göre
nüfusun % 58’i (381.081 kişi) kent merkezinde yasamaktadır.
Ayrıca kentlilerin ekonomik, sosyal ve diğer nedenler ile
kent içinde yapacakları yolculuğun artarak ve en az günde
kişi basına bir yolculuğa ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Malatya’da kent içi ulaşımın hem planlanması,
projelendirilmesi ve işletiminde, hem de sosyal ve çevresel
etkileri ile önemli sorunlar içerdiği ve bu sorunların
kentsel yasam kalitesinin iyileştirilmesi bakımından
çözümlenmesi gerekmektedir(42).
Ülkemizin doğusu ile batısı arasında bir geçiş noktası
olma özelliği taşıyan Malatya, özellikle göç alan ve sahip
olduğu kaynaklar dolayısıyla cazibe merkezi haline gelmiştir.
İnönü Üniversitesi’nin de katkılarıyla eğitim ve kültür
düzeyinin yükselmesi ile çeşitlenen ekonomik ve sosyal
faaliyetler, artan gelir, refah düzeyi ve özel otomobil
sayısı, kent içi ulaşım taleplerinin kentsel nüfustan daha
hızlı artmasına yol açmaktadır. Kentlilerin hızla artan bu 50
hareketliği ve ulaşım talebinin karşılanamaması ise
gelişmenin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Kent içi
ulaşım hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve denetiminden
sorumlu yerel yönetim ile merkezi hükümete bağlı kurum ve
kuruluşların çokluğu ve sahip olduğu yetkiler, ulaşım
sorununun sağlıklı bir planlama yaklaşımı içinde
kavranılmasını ve değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Kent
içi ulaşım planları yapılırken ve uygulamada önemsenmeyen
yayaların kent merkezindeki hareketleri artık daha da önem
kazanmıştır. Daha fazla araç için açılan yollar kısa bir
zaman sonra artan araç sayısı nedeniyle trafiğin akısında
yetersiz kalacaktır (42).
Kentin sosyal bir mekân olması, sadece iş ve alışveriş
amacıyla değil değişik amaçlarla insanlarla beraber olma
duygusuyla kent merkezine gelişler kaçınılmazdır. Oysa artık
insanlar yürürken sokakta diğer insanlarla aynı mekânı
paylaşma isteğinden uzaklaşmaktadırlar. Kentin cadde ve
sokaklarını araçlara terk eden kentliler, apartmanlarda
neredeyse hapis hayatı yaşamaktadırlar.
Malatya Kenti, Doğu Anadolu Bölgesi’nde coğrafi konumu
itibarı ile çok önemli bir kavsak noktasındadır. Bölgedeki
merkezi konumu ve sağladığı olanaklar ile hem ilçe ve
köylerinden, hem de çevre illerden aldığı yoğun göçler ile
nüfusu 500.000 sınırına dayanmıştır. Malatya kent nüfusunun 51
2015 yılında 760.000 olacağı tahmin edilmektedir. Hızla
büyüyen kentlerde yaşanan plansızlık sorunu Malatya’da da
kendini göstermiş, yeterli altyapı olanakları sağlanamadan
büyükşehir olmaya aday bir kent haline gelmiştir. Otuz yıl
öncesinde Malatya Kenti’nde, yollar araba sayısına göre
oldukça geniş iken günümüzde ulaşım ihtiyacına cevap veremez
olmuştur. Ulaşım planlaması yapılırken gelecekteki
ihtiyaçları dikkate alınmadan, öngörüsüz planlanma
yapılmıştır.
3.8.2.Malatya Kent Planları ve Kentleşmenin Gelişimi
Kent planlamasının amacı; geleceği planlanan kentlerin
bugünkü durumunu ortaya koyarak, ihtiyaçları her yönüyle
tespit etmek ve planı onaylayacak ve uygulayacak siyasi
otoriteye en doğru kararları verebilmesini sağlamaktır. Kent
planlaması yapılırken; coğrafi verileri, toprağın kullanılış
biçimi, donatımı, mali bilgiler mutlaka ortaya konmalıdır.
Verilerin sürekli güncel tutulması, olacak değişikliklere
göre planında ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenlenmesi
gerekir (43). Kent planlaması, mühendislik bir çalışma alanı
olarak yerel yönetimin dilek ve istekleri doğrultusunda
yürütülmektedir.
3.8.3. Malatya Kenti’nde Arazi Kullanımı 52
Malatya Kenti’nin gelişimine bakıldığında, kentsel
alanların yerleşebileceği mekânların doğal ve sosyo-ekonomik
verilerle de sınırlandığı görülmektedir. Fiziksel veriler
açısından, kentin güneyi ve batısının Beydağları ve Beyler
Deresi ile sınırlı olduğu görülmektedir. Kentin kuzeyi ise
baraj gölü ve ekonomik yönden verimli tarım arazileri ile
sınırlıdır. Bu sınırlandırma kentin kuzey, güney yönünde
gelişimini engellemektedir (44).
Kentin ilk imar planı, 1940 yılında H. Prost tarafından
yapılmıştır. İller Bankası, Malatya çevre düzeni ve imar
planı araştırmalarını 1979 yılında başlatmış ve 1982’de
bakanlık tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın bir bölümünü
oluşturan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında, Malatya
Kenti’nin işlevleri ve konumlanış sekli dikkate alınarak 2000
yılı için tek merkezli, çizgisel kent biçimi önerilmiş,
merkezi is alanı olarak mevcut kentsel merkezin
geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu plandan sonra 1981 yılında
hazırlanan yeni imar planı 1987 yılında tamamlanarak
bakanlıkça onaylanmıştır.
3.8.4. Malatya’da Yeni Yerleşim Alanları ve Ulaşım Olanakları
Malatya, tek merkezli ve doğu batı istikametinde uzanan
yollar boyunca doğrusal olarak gelişmiş bir kent
görünümündedir. Merkezden güneye veya kuzeye doğru gidildikçe 53
yerleşme yoğunluğu düşmekte olup, doğu – batı doğrultusunda
ise yeni yerleşmeler yoğun alt merkezler oluşturmaktadır.
Yakınca Onbin Konutlar gibi gerçekleşmiş alt merkezlerin
yanında, Beydağı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) gibi yeni alt
merkezler inşa edilmeye devam edilmektedir. Bunun yanında
kent merkezine yakın Karakavak gibi mahallelerde bulunan
tarım arazisi ve meyve bahçeleri de imara açılarak bu
bölgelerde büyük yerleşim yerleri yapılmıştır. Diğer
taraftan, kentin ana ekonomik faaliyet kolları olan tarıma
dayalı ticari pazarlama ve toptancılık kent merkezinden
uzaklaştırılmıştır. Ancak, yakın yerleşim birimlerinde
yasayan nüfus işlevsel olarak kentle bütünleşik bir yapı
sergilemektedir.
Kent merkezi, kentin aşağı yukarı geometrik
sayılabilecek bir noktasında olup, merkez işlevlerinin en çok
yoğunlaştığı bölge; Çevre Yolu, Milli Egemenlik Caddesi,
Cengiz Topel Caddesi, Şehit Hamit Fendoğlu Caddesi’nin
çevrelediği alandır. Bu alanı doğu batı yönünde kesen İnönü
(istasyon) Caddesi ile merkezin güneydoğu ucundan, İnönü
Caddesi’ne yönelen Fuzuli Caddesi perakende mağazalar ile
serbest meslek işyerlerinin yoğunlaştığı bölgelerdir. Fuzuli
Caddesi’nin İnönü Caddesi’ne bağlandığı bölgede; Vilayet,
Belediye, Kapalı Çarsı yer almaktadır. Banka şubelerinin
büyük bir kısmı ve PTT’de bu bölgede hizmet vermektedirler. 54
Perakende alışveriş yapılan mağaza ve dükkânlar, merkezden
batı istikametine doğru istasyon Caddesinin çevresinde
yoğunlaşmıştır. Kentte farklı arazi kullanımlarının
dağılımına bakıldığında, önemli bir dengesizlik göze
çarpmaktadır. Kentin önemli bir bölümünde yer alan askeri
alanlar, kentin gelişimi ile kentin içinde kalmıştır.
Tüm kentlerde olduğu gibi Malatya’da da konut, is ve
alışveriş projelerinde genellikle otoparklar bir ihtiyaç
olarak görülmemektedir. Kent merkezinde arsanın her
metrekaresi değerli olduğu için inşaat yapılırken araçlara
yer bırakılmamaktadır. Oysa sokağa terk edilen araç her türlü
tehlikeye açıktır. Gerçekte konut inşa edenler özel park
alanı belirlemedikleri takdirde belediyeye belirli bir
ödemede bulunmaktadırlar. Belediye ise tahsil ettiği bu
paralar ile park alanı yapmak yerine, diğer harcamalarında
kullanmaktadır. Yerleşme alanlarında var olan ekonomik,
sosyal, kültürel olanaklar belirli bir çekim gücü
oluşturmaktadır. Kentsel alanlarda arazinin kullanılış
biçimleri, insanların hayatlarına biçim verirken, doğayı da
kalıcı olarak değiştirmektedir.
Çevre sorunları; fabrikalar, konutlar, ticaret
merkezleri ve ulaşım dizgeleri ile araçların sayıca çok
olduğu kentlerde daha yoğun görülmektedir. Ekonomik
kesimlerin havayı kirletme oranları incelendiğinde ulaşımın, 55
sanayi tesislerine göre daha az kirletme oranı olduğu
görülmektedir. Ancak kentlerin çevresinde yer alan
fabrikaların, kent merkezinde yasayan insanlara etkisi ile
kent merkezinde sürekli binlerce aracın egzozundan çıkan
gazlara maruz kalan insanların etkilenme durumları
karşılaştırıldığında, araçlardan çıkan zehirli gazların
insanlara olan etkisinin daha fazla olduğu söylenebilir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Avrupa ülkelerinde
trafikten kaynaklanan hava kirliliğine bağlı ölümlerin oranı
% 35’tir. Kentlerde bina içinde günlerini geçiren insanlar
açısından da durum iç açıcı değildir. Dışarıdaki havanın
kalitesi bina içindeki havanın kalitesi ile doğrudan
bağlantılıdır. Kirli havayı kentteki herkes solumaktadır.
Malatya, hızla gelişen nüfusu ile büyükşehir belediyesi
olmaya aday bir kent olarak bu yönde çalışmalarını
hızlandırması ve altyapısını hazırlaması gerekir. Böylece
nüfusun yanında, kentin fiziki durumu ve ekonomik gelişmişlik
düzeyi istenen seviyeye ulaşmış olacaktır. Avrupa’da
kentlilerin geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak,
gelecekte otomobile yer olmadığını ortaya koyan Avrupa
Kentsel Şartı’nın ilkelerinin çok iyi incelenmesi, ulaşım
alanında alınacak kararların bu ilkeler ışığında alınması
gerekmektedir. Otomobil üreticileri, özellikle Avrupa
ülkelerindeki bu tutum değişikliğinin farkına vardıkları için 56
gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelere, otomobilleri en uygun
fiyatlar ile satarak kazançlarını sürdürmeyi
planlamaktadırlar. Yöneticiler, insanı ön planda tutan, toplu
taşımayı destekleyen çözümler üretmek zorundadır. Kent
merkezine katlı otopark, cadde üstü otopark, katlı kavsak,
kaldırımların daraltılması gibi çalışma ve uygulamalar
ulaşımı kısa bir süre sonra durma noktasına getirecektir.
3.8.5. Kent Gelişim Projesi İletişim Planlamasının Önemi
Kent tarihi süreç içinde doğal bir gelişim göstermiş
geri dönüşüm yasamadan sürekli büyümüş ve ihtiyaçlara göre
şekillenmiştir. Kentler günümüzde ülkelerin gelişmişliğini
gösteren lokomotifleri olmuşlardır. Ancak bu gelişme her
bölgede eşit oranda yaşanmamıştır. Yeterli gelişimi
sağlayamayan düzensiz büyüme gösteren bununla birlikte birçok
sorunla karşılaşan kentler kapsamlı planlamaya ihtiyaç
duymaktadırlar. Kent Gelişim Planı kentin önceliklerinin
belirlenmesini ve öncelikler paralelinde ortak bilinçle
kaynakların doğru projelere doğru zamanlarda aktarımını
sağlamaktadır.
Malatya demografik yapısının tarihi gelişimi
incelendiğinde şehrin özellikle ekonomik gelişmişliğin
artması ile göç almaya başladığı görülmektedir. Ekonomik
57
imkânları kısıtlı doğu illerine yakın olması bölgeye kıyasla
iyi konumda olan şehrin göç almasını kolaylaştırmıştır (45).
Malatya kent gelişim planı, şehrin farklılığını ortaya
koyan, üretilen projelerle şehre bölgesine ve dolayısı ile
ülkeye değer kazandırmak amacı taşıyan bir planlama sürecini
ihtiva etmektedir. Kent Gelişim planı kentin uzun zaman
diliminde oluşan sorunlarının özümü için projeler üretmeyi,
bunun yanında şehrin büyümesi ve gelişmesi için gerekli
yolları açacak öneri ve planların ortaya koyulmasını
hedeflemektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulusunun 100. yılında ülkemiz
için büyük hedefler koyulmalı planlı bir uygulama süreci ile
ülkenin bütün kurum ve kuruluşları eşgüdüm içinde uygulayıcı
olmalıdır. Bu anlayışla 2023 yılının Malatya’sını
şekillendirmek, projenin temel esasını teşkil etmektedir.
Malatya kent gelişim planı stratejik iletişim planlaması ile
üretilen projelerin sahiplenilmesi, bu yönde bütün kurum,
kuruluş ve kişilerin eşgüdümünün sağlanması hedeflenmektedir.
Şehrin ekonomik durumu, sanayi altyapısı, nüfusun
demografik yapısı, kent dışında yasayan Malatyalılar ve yerel
medyanın durumu ile ilgili bazı bilgilere ileriki bölümlerde
tekrar yer verilecektir. İletişim stratejilerinin
oluşturulması aşamasında bazı temel veriler kentin genel
durumunu ortaya koymaktadır. 58
SONUÇLAR
Sürdürülebilir kentleşme yaklaşımı, kentin geleceğine ilişkin
kararların ilgili tüm yerel grupların katılımı ile alınmasını
ve uygulanmasını ön görmektedir. Yerelde kurumsal
kapasitelerin oluşturulması ve güçlendirilmesi önemli bir
amaçtır. Diğer bir deyişle, sürdürülebilir kentsel gelişme
idealinin aktörleri, yereldeki tüm kamu sektörü, özel sektör,
sivil toplum örgütleri, akademi, meslek odaları gibi kesimler
olmaktadır. Yerel paydaşların sürece katılması, kararların
yerel paydaşlarca benimsenmesini sağlamakta, süreci
şeffaflaştırmakta ve kararların uygulanabilmelerini de
kolaylaştırmaktadır(28).
Kentler dünyanın en devamlı iki örgütlenmesinden biridir.
Kent ve aile dünyadaki tüm diğer kurumlardan daha uzun ömürlü
olmuşlardır. Kentler devletlerden daha uzun ömürlüdür.
Mesela, İstanbul’dan üç tane imparatorluk geçmiştir. Bu
imparatorlukların tamamı tarih sahnesinden çekilmiştir ama
İstanbul 2700 yıldır hala bir kent olarak yaşamaya devam
etmektedir. Kentler böyledir. Bir devletin ömrü içerisinde
kurulup yıkılan kentlerin olduğunu gözden kaçırıyor değiliz
ama özü itibarıyla kentler uzun ömürlü olurlar. Kentin uzun
59
ömürlü olması kendi sürdürülebilirliğini doğal olarak
kendinin çözebilmesi ile ilgilidir.
Çalışma kapsamında aşağıdaki öneriler sıralanabilir.
Kentleşme anlayışında değişiklik yapılmalı ve yerleşim
alanları zemini daha sağlam olan şehrin doğusu ve batısındaki
yamaçlara kaydırılmalıdır. Bu düşünce doğrultusunda,
yerleşimi şehrin değişik yönlerine doğru toplu konut
projeleriyle hem orta gelirli insanları konut sahibi yaparak
çarpık kentleşmeyi önleyebilir.
Kaçak ya da gecekondu yapılaşması engellenmeli, mevcutlar ise
kademeli olarak iyileştirilmelidir. Buna ek olarak çevre
düzeni anlayışına sahip ve kentsel yapıyı bozmayan tasarım
anlayışına gidilmelidir. Ovadaki yapılaşmalar kesinlikle
önlenmeli ve daha etkili bir yapı ve proje denetim sistemi
işletilmelidir. Yapı üretiminde kullanılan malzemelerin
standart ve şartnamelere uygun olması gerekir Üniversite vb
kuruluşlarla da işbirliği yapılarak çağdaş kentleşmenin hâkim
olması için gayretler gösterilmelidir. Bu şekilde halkın
sosyal ihtiyaçları, can ve mal güvenliği sağlanabilir.
Günümüzde pazarlama başarısını esas yapan “YAP-SAT”
sisteminin sonucu olan ve kentlerimizin en büyük bölümünü
teşkil eden konutlar; bilinçsiz olarak tasarlanmakta,
havasız, ağaçsız, çiçeksiz olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca
bazı spekülatif yaklaşımlarla kentlerde “YIK-YAP” israfı da 60
yapı sektöründe yaygınlaşmış, tarihi özellikleri olan bir çok
yapı da yıkılıp yok olmuştur. Böylece oluşan çirkin apartman
ve gecekondu kentleri çoğalmıştır. Bu yapının mutlaka
durdurulması ve ülkemize vermekte olduğu zararın farkına
başta yöneticilerimiz olmak üzere her kesin görmesinde büyük
fayda görülmektedir. Tüm bunlara bağlı olarak Kentsel gelişme
için bir dizi kurallar öne çıkmaktadır. Bu kurallar (46);
Ekonomik değer oluşturma ve yönetimde birlikte karar
alma,
Kaynak verimliliği için, sektörel işbirliğini sağlama ve
sürdürebilme,
Çok kültürlülüğün oluşturduğu tehdit ve fırsatları
saptamak ve tehditleri işbirliği projeleriyle kazanca
çevirmek,
Bilgi toplumu oluşumunu güçlendirmek, bilgilendirilmiş
toplumun, genç, yaşlı, kadın, erkek gibi çeşitli
gruplarından gelen bilgi ve çabaları değerlendirmek,
Geçmişin ve bugünün bilgi ve tecrübelerini, hedeflere
ulaşmada buluşturup kullanabilmek,
Sonucu alınmış programlardaki, başarı ve
başarısızlıktaki sorumluluğu taşıyabilmek ve yeniden
programlayabilmek koşullarını gerçekleştirmesine bağlı
görülmektedir.
61
Sürdürülebilir kentleşme ve ekokent kavramı ve
uygulamalarının, özünde, bir somutluk değil, felsefi ve
ahlaki bir soyutluk içermesi gerektiğinin altını çiziyoruz.
Bu nedenle, sürdürülebilir kent tasarımı öncelikle bir
mekânsal tasarım değil, zihinsel tasarım meselesi olarak
algılanmak zorundadır.
Göçleri önleyici olanlar, kırsal alanlardan kentlere göçü
caydırıcı önlemlerdir. Uygulanacak politikalarla kırsal kesim
yaşanabilir hale getirilirken kentlere göçü güçleştirecek
caydırıcı bazı önlemler alınabilir. Örneğin, nüfusun yoğun
olduğu kentlerde diğerlerine oranla daha ağır sayılabilecek
bir ikamet vergisi uygulanabilir.
Göçlerin süreklilik kazanması neden olduğu olumsuz etkilerin
nasıl giderilebileceği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu
soruya cevap olarak da büyük kentlerin amenajmanı yani büyük
kentlerdeki yoğun nüfusun azaltılması ve kentlerin
genişlemesini önleyici politikalar geliştirilmiştir. Bu
politikalara örnek olarak sanayi siteleri kurulması, yeni
kentler kurulması, arsa spekülasyonlarının önlenmesi,
gecekondulaşmanın teşvik edilmemesi ve nüfus azaltıcı
önlemler verilebilir.
Kentlerin giderek büyümesi hizmetlerin yayıldığı alandaki
idareler arası koordinasyonu, hizmetlerin nicelik ve niteliği
ile finansmanını etkilemektedir. Bu etkilenmeden doğan 62
sorunların geleneksel yerel yönetim birimlerince
çözümlenememesi, ayrı bir metropoliten alan yerel yönetim
birimi kurulmasını gündeme getirmiştir.
Kentleşme, sanayileşme yolundaki ülkelerin karşı karşıya
bulundukları kaçınılmaz bir süreç olduğuna göre önemli olan
bu süreci başarılı ve sorunsuz olarak tamamlamaktır. Sorunlu
kentleşmenin temel nedeni olarak ise plansızlık
gösterilmektedir.
1985 yılında dünya nüfusunun sadece %43'ü kentlerde
otururken, bu rakamın 2025 yılında %60'lara çıkacağı tahmin
edilmekte ve kentleşme oranındaki bu artışın daha 50-60 yıl
(özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından) devam edeceği
tahmin edilmektedir. Kentleşme hareketlerinde dikkati çeken
bir diğer husus kentleşmenin daha çok gelişmekte olan ülkeler
açısından sorunlu olduğudur.
Kentleşmede sürdürülebilirlik, kentleşmenin planlı ve düzenli
olması yanında, doğal habitatın korunmasına da bağlıdır. Bu
bağlamda kentsel genişleme canlıların yaşam alanlarını tehdit
etmemelidir.
Kent, yapısı itibarı ile insanları rahatlatan, huzur veren,
dinlendiren, sağlıklı yasamasını sağlayan toplu yasam
mekânları olması gerekirken, günümüzde tam aksi özellikler
taşımaktadır. Kentte ihtiyaçları gidermenin yolu ulaşımdır.
Ulaşım ihtiyacı arttıkça, ona bağlı sorunlarda çeşitlenip 63
büyümüştür. Otomobilin vazgeçilmez ulaşım aracı olarak
dayatılması, sunduğu konfor ve hız insanların basını
döndürmüştür.
Malatya Kenti için ulaşım sorununa çözüm önerileri
getirilirken insan ve doğa öncelikli olarak ele alınmış,
pansuman önemler ve öneriler yerine, mevcut kent içi ulaşım
dizgesini tamamen değiştirecek, sosyal faydası büyük yeni bir
kent içi ulaşım modeli önerilmiştir.
Sürdürülebilir kentleşme/kentsel gelişme yaklaşımı, doğal
kaynakların korunması ve iyileştirilmesi amacını sosyal ve
ekonomik gelişme amacı ile bütünleştirmekte; kentsel
gelişmenin etkilediği ve kentsel gelişmeyi etkileyen tüm
çevresel (yapılı çevre/doğal çevre), sosyal, ekonomik
unsurları birbiriyle ilişkili ve dengeli biçimde içermekte;
gelişimin biçiminin katılımlı süreçlerle kararlaştırılmasını
gerektirmektedir. 2000 yılında Rio’da gerçekleştirilen
sürdürülebilir Kent Konferansı’nda sürdürülebilirlik kavramı,
kent ile şu şekilde ilişkilendirilmiştir:
“Sürdürülebilirlik kavramı kente uygulandığında, kentsel alanın ve bölgesinin,
toplumun arzu ettiği yaşam kalitesi düzeylerinde işlevlerini sürdürmeye devam
etmesi, ancak bunu yaparken mevcut ve gelecek nesillerin seçeneklerini
kısıtlamaması ve kentsel sınırlar içinde ve dışında olumsuz etkilere neden
olmaması anlamına gelmektedir.” (Keiner)
64
1. Belirtmek gerekir ki, ülkelerin birbirlerinden
farklılaşan iç dinamikleri ve sorunları karşısında
yaşadıkları kentleşme ve planlama deneyimleri de çeşitlilik
göstermektedir. Bununla beraber, sürdürülebilir kentleşmenin
her yerde ortak olabilecek bir takım temel özellikleri de
vardır. Bu temel alanlar şunlardır(80);
Büyümenin denetlenmesi ve arazi kullanım planlaması Kentsel tasarım Konut Ulaşım Çevre koruma ve yenileme Enerji ve malzeme kullanımı Yeşil mimarlık ve yapılaşma Eşitlik ve çevresel adalet Ekonomik gelişme Nüfus
Kentsel sürdürülebilirlik göstergelerini herhangi
çevresel, ekonomik ve sosyal göstergelerden ayırt eden
özellikler, bu göstergelerin 1) bütünleştirici, 2) ileriye
yönelik, 3) dağıtıcı, 4) toplumdaki çok sayıdaki paydaştan
alınan girdilerle geliştirilmiş olmalarıdır. Göstergelerin
sorunları ortaya koymada, eylemi teşvik etmede, halkı
eğitmede ve sürdürülebilirlik politikaları üzerinde olumlu
etki göstermede önemli rolü vardır. Programların etkinliğini
kontrol etmek ve politika revizyonlarına yol göstermek
konularında yardımcı olabilirler. Altı çizilmesi gereken bir
65
konu, göstergelerin ilgili kurumlar tarafından politik
yükleniminin ve uygulamalarla ilişkilendirilmelerinin
gerektiğidir; aksi halde gösterge geliştirilmek sembolik bir
egzersiz olmanın ötesine geçemez.
7. KAYNAKLAR
1. Kaya E, Şentürk H, Şimşek S., 2007, Modern kent
yönetimi I, Okutan yayıncılık.
2. http://www.malatya.gov.tr , (24.01.2011)
3. Özdemir K., 2003, “Türkiye’de Kırsal Sanayinin Kentlere
Olan Göçler Üzerine Etkisi”, Pamukkale Üniversitesi Kentsel
Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt:II, Pamukkale
4. Erkan, R., 2004, Kentleşme ve Sosyal Değişme,
Bilimadamı Yayınları, 2. Baskı, Ankara
5. Sağlam, S., 2006, ‘Türkiye’de İç Göç Olgusu ve
Kentleşme’, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü Dergisi, Erman Artun Özel Kitaplığı, Sayı: 5,
Ankara
6. Keleş, R., 2002, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi,
7. Baskı, Ankara
7. Erdem S., Sosyoloji Ders Kitabı, Fil Yayınları,1989,
İstanbul.
66
8. Ertürk H., Kent Ekonomisi, Uludağ Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İlim Kitapevi, 1985,
Bursa
9. Kaya E., 2007, Kentleşme ve Kentlileşme, Okutan
Yayıncılık, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul
10. Şahin, Y., 2010, Kentleşme Politikası, Murathan
Yayınevi, Trabzon
11. http://cevre.terimleri.com/Kent_planlamasi.html,
(08.04.2011)
12. Bulut, Y., 2004, “Kent Planlaması ve GAP’ta Kent
Planlamasına İlişkin Yaklaşımlar”, Pamukkale Üniversitesi
Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu, Cilt:1, Pamukkale
13. Bozkurt Ö. ve Turgay E., 2008, Kamu Yönetimi Sözlüğü,
TODAİE Yayınlaarı, 2.Baskı, 315 sayfa
14. Çalışkan, O., 2000, “Türkiye Planlama Sorunsalına Genel
Bakış ve Yapısal Çözüm Önerileri”, (An Overall Perspective
to Turkish Planning Problematic and Structural
Propositions), Aydınlanma1923 34, September 2000, 6-11,
http://bianet.org/bianet/siyaset/12048-postmodern-kent,
08.04.2011
15. Tunçer, M., 1994, “Şehir Merkezleri Planlamasına Ekolojik
Yaklaşım”, 5. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu,
İstanbul, http://www.kentli.org/makale/MT_kentmerkezi.htm,
09.04.2011
67
16. Tankut, G., 2002, ‘Kentler’, Bilim ve Teknik Dergisi,
Aralık Sayısı, TÜBİTAK Yayınları
17. Binici H., 2002, Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı
Osmaniye’de Deprem Riskleri ve Yapılaşma, Standart dergisi,
sayı 463, İstanbul
18. Çakılcıoğlu, M., Cebeci, F.Ö., 2003, Kentin Çöküntü
Alanlarında Uygulamada Yetersiz Kalan İmar Planlarının
Yerine Alternatif Planlama Süreçleri. Kentsel Dönüşüm
Sempozyumu, 11-13 Haziran, İstanbul.
19. Özden,P.P., 2001, Kentsel Yenileme Uygulamalarında Yerel
Yönetimlerin Rolü Üzerine Düşünceler Ve İstanbul
Örneği,İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 2324.
20. Akkar, Z. M., 2006, Kentsel Dönüşüm Üzerine Batıdaki
Kavramlar,Tanımlar,Süreçler Ve Türkiye, Planlama TMMOB Şehir
Palancılar Odası Yayını, 2006/2 ISSN 13007319, s. 2938,
Ankara.
21.
http://www.yapi.com.tr/haberler/kamuoyunakentseldonusumveye
nilemeuygulamalari hakkindaduyuru, (19.02.2008)
22. Kentleşme Tematik Grubu 2. Raporu, 2007, “Kentleşme
Alanında Sürdürülebilirlik Çözümlemesi: Yaklaşımlar,
Modeller, Temel Alanlar, Göstergeler, Uygulama Örnekleri”,
Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara
Entegrasyonu Projesi,
68
www.bayindirlik.gov.tr/.../4surdurulebilirkentlesmegosterge
leri raporu .doc , (09.04.2011)
23. Yazar, K.H., 2006, “Sürdürülebilir Kentsel Gelişme
Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere Dönük Kent Planlama
Yöntem Önerisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi
24. Satterthwaıte, D., 1997 “Sustainable Cities or Cities That
Contribute To Sustainable Development ?”, Urban Studies, c.
34(10), pp. 1667–1691
25. Çubuk, M., 2000, “21. Yüzyılda Beşerileşmiş Ve
Sürdürülebilir Şehircilik İçin Düşünceler”, Kentsel Çevre Ve
Sürdürülebilirlik Paneli, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mimarlık
Fakültesi, Kentsel Araştırma Ve Geliştirme Merkezi.
26. European Environment Agency 1995,
Http://Www1.Wspgroup.Fi/Lt/Propolis/Propolıs_Final_100204.P
df , (02.11.2007)
27. Tosun, E.K., 2009, “Sürdürülebilirlik Olgusu ve Kentsel
Yapıya Etkileri”, PARADOKS, Ekonomi, Sosyoloji ve Politika
Dergisi, (e-dergi), http://www.paradoks.org, ISSN 1305-
7979,Yıl:5 Sayı:2
28. Http://Baumimarlik.Blogcu.Com/Surdurulebilir-Kentsel-
Tasarim/6977058, 07.04.2011
29. Vardar, A., 1997, “Kentsel Tasarımın Farklı Çehreleri”,
Planlama Dergisi, Tmmob Şehir Plancıları Odası Yayını,
Sayı:16, S.6-13
69
30. Ulusoy A. ve Vural T., 2001, “Kentleşmenin Sosyo- Ekonomik
Etkileri”, Belediye Dergisi, Cilt 7, Sayı 12, Haziran
31.Pidwimiy, M., Urbanization, Humans And The Environment,
Http://Www.Geog.Ouc.Bc.Ca/Conted/Onlinecourses/Geog210/Conl
ents/210~10~10~2htm., (10.04.2011)
32. Deonanan O., Udo E.S., 1990, Poverty And Sustainable
Devolopment, Economics, Volume: 48, 1993, S.24; Udo
E.Simonis, Ernst U.Von Weızäcker, Global Enviromental
Problems, Economics,Volume: 42, S.42.
33. P.Todaro, M., 2000, Economic Development, Seventh Edition,
Pearson Education Limited, Edınburg Gate, England, S.429
34. Gerald M.M., James E.R., 2000, Leading Issues İn Economic
Devolopment, Seventh Edıtıon, Oxford Unıversıty Press,
S.520.
35. Anonim, 1991, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını,
Haziran, İstanbul.
36.Http://Kentselekoloji.Wordpress.Com/2009/04/06/Surdurulebil
ir-Mimari/ (07.04.2011)37.Http://80.251.38.220/Download/Notlar/Mss414/007_Au_D7-Yapi
%20denetimi.Pdf, (09.04.2011)
38. Http://Www.İticu.Edu.Tr/Kutuphane/Dergi/S15/33-48.Pdf,
(09.04.2011)
39. Koman, İlkay Ve Eren, Özlem, “Yapı Teknolojisi-Alternatif
Sürdürülebilir Konut Uygulamaları Ve Türkiye’deki Betonarme
70
Konut Sektörü”, Http://Www.Mimarlikdergisi.Com/İndex.Cfm?
Sayfa=Mimarlik&Dergisayi=42&Recıd=1056,, (08.04.2011)
40. Struble, L. ve Godfrey, J. 2004, “How Sustainable İs
Concrete?”,
Http://Www.Ctre.İastate.Edu/Pubs/Sustainable/Strublesustain
able.Pdf, (10.04.2011)
41.Http://İibfdergi.Cumhuriyet.Edu.Tr/Archive/%C5%9eehirle
%C5%9fme%20s%C3%Bcrecinde%20m%C3%Bccavir%20alan
%20uygulamalar%C4%B1n%20hukuk%20ve%20planlama%20a
%C3%A7%C4%B1s%C4%B1ndan%20de%C4%9ferlendirilmesi.Pdf,
(09.04.2011)
42 Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 2002, “İller
İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla-Cari
Fiyatlarla(İllerin Payına Göre Sıralı),
Http://Www.Die.Gov.Tr/Turkısh/Sonıst/Gsyih/160503t9.Gif,
(18.11.2007)
43. Keleş, Ruşen (1997), (Derleme), İnsan, Çevre, Toplum,
2.Baskı, Ankara, İmge Kitabevi
44. Sevim, Mustafa, Doğaya Ve İnsana Duyarlı Kentiçi Ulaşım
Modeli: Malatya Örneği, 2006, İnönü Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü
45. Yakar, Ö. Y.; Fırat, F.; Bozdag, N.; Baydogan, A. E.;
2004, Sosyal Kültürel Ve Ekonomik Yönleriyle Malatya,
Malatya Valiliği İl Planlama Ve Koordinasyon Müdürlügü,
Ss.17-21.
71