+ All Categories
Home > Documents > AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te...

AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te...

Date post: 21-Mar-2021
Category:
Upload: others
View: 3 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
534
Transcript
Page 1: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi
Page 2: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

AHMET DAVUTOĞLU

STRATEJİK DERİNLİKTÜRKİYE'NİN ULUSLARARASI KONUMU

KÜRE YAYINLARI BSV Kitaplığı Stratejik Araştırmalar

© Ahmet Davutoğu (2001)

Her hakkı mahfuzdur.

ISBN 975-6614-00-5

Birinci Basım: Nisan 2001

Tasarım/Kapak Salih Pulcu / HAYAT

Baskı Cilt: Eramat

50.Baskı

KÜRE YAYINLARI Millet Cad. Gülşen Ap. 19/10 34500 Aksaray / İSTANBUL

Tel 0212. 589 12 95 Faks 0212. 589 15 48 e-mail [email protected]

Page 3: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğreniminiİstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi veSiyaset Bilimi Bölümlerinden mezun oldu. Aym üniversitenin Kamu YönetimiBölümünde yüksek lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümündedoktorasını tamamladı. 1990-1995 yılları arasında yurtdışmda görevyaptıktan sonra 1996-1999 yılları arasında Marmara Üniversitesinde çalıştı.1993’te doçent, 1999’da profesör oldu. Halen Beykent Üniversitesi’ndeUluslararası İlişkiler Bölümü başkanlığım yürütmektedir.

Alternatife Paradigms (Lanham: University Press of America, 1994)ve CiviUzational Trans formadan and t)re Mastım World (K.L.: Quill, 1994)başlıktı kitapları yayınlanmıştır. Ayrıca, özellikle uluslararası ilişkiler,bölge sel analizler, mukayeseli siyaset felsefesi, mukayeseli medeniyet tarihiaraştırmalarını kapsayan değişik alanlarda disiplinlerarası bir yöntemlekaleme alınmış çalışmaları farklı dillerde yayınlanmıştır.

Page 4: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ÖNSÖZ Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrasındaki stratejik konumunu belirlemeye veyeniden değerlendirmeye çalışmanın en zor yanı, kendisi de son derecedinamik olan bir yapının yine son derece dinamik bir çevrenin içindekikonumunu anlama çabası olmasıdır. Tarihinin belki de en önemlidönüşümlerini yaşayan Türkiye, yine tarihin belki de en yoğun değişiminesahne olan bir uluslararası çevre içinde yeniden şekillenmektedir. Bununortaya çıkardığı dinamik süreç, kitabımızın giriş bölümünde tanımladığımıztasvir, açıklama, anlama, anlamlandırma ve yönlendirme safhala rının herbirini tek tek ve hepsini bir bütün halinde son derece yoğun bir zihnîfaaliyetin parçası kılmaktadır.

Bütün bu çetin metodolojik zorluklara rağmen mantıkî açıdan tutarlı, zaman-mekan idraki içinde anlamlı ve konjonktüre! açıdan geçerli bir stratejikanalizi diğerlerinden farklı kılacak olan özellikler de bu zorlukların kendi içbünyesinde yatmaktadır. İstikrarlı bir yapının statik bîr çevre içindekikonumunu tanımlamak yüzeysel bir zihnî faaliyet ile de gerçekleştirilebilir.Böylesi analizler daha çok konjonktürel istikrarın sürdüğü dönemlerle sınırlıgeçerlilik alanı oluştururlar. Tarihî etki bakımından katicı olacak olanstratejik anlamlandırmalar ise dinamik dönüşümlerin yaşandığı bunalımlıgeçiş dönemlerinde önem kazanırlar. Bugün her-şeyden daha çok, ülkeningeleceğine alternatif bakış açıları getirecek stratejik analiz çerçevelerineihtiyaç vardır. Elinizdeki eser de temelde bu doğrultuda mütevazi birkatkı olma iddiası taşımaktadır.

Toplumların yoğun dönüşüm geçirdikleri dönemlerde bu metodolojikzorlukları ciddi bir uğraş vererek aşmaya çalışan stratejik yaklaşımlar,analizler ve teoriler toplumların tarih sahnesine çıkışlarını da, tarihsahnesindeki mevcudiyetlerini koruyuşlarını da, bu mevcudiyetleri bir atılımgücüne dönüştürebilme kabiliyetlerini de bir çarpan etkisiylehızlandırabilirler. Modern Alman gücünü ortaya çıkaran Alman stratejikyönetişinin esaslarının Alman birliğinin sancılı oluşum dönemindebelirginleşmesi; istikrarlı ve tutarlı İngiliz stratejik zihniyetinin tohumlarınınİngiliz iç Savaşı sonrasında atılması ve bu zihniyetin yükselişini

Page 5: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

emperyal yayılma döneminde yaşaması; Rus stratejik zihniyetinin bütünparametreleri ile 19. yüzyılın dinamik güç dengeleri içinde şekillenmesi;Amerikan yüzyılını ortaya çıkaracak stratejik birikimin !. ve II. DünyaSavaşları sonrasındaki belirsizlik dönemlerinde temerküz etmesi kesinliklebir tesadüf değildir.

Dinamik bir süreçten geçen bir toplumun bireyi olarak o toplumla ilgilistratejik analizler yapmak, hızla akan ve debisi yüksek bir nehrin içindeseyrederken o nehrin yatağı, akış hızı, akış istikameti ve başka nehirlerle olanilişkisi konusunda fikir yürütmeye benzer. Hem incelediğiniz nehrin içindesiz de akmaktasınızdır; hem de bu akışın özelliklerini anlamak ve buözelliklere göre nehrin bütünü hakkında bir tasvir, açıklama, anlamlandırmave yönlendirme çerçevesi oluşturma sorumluluğu taşımaktasmızdır.Nehrin dışına çıkarak baktığınızda sizinle birlikte akan zerreciklerin ruhunave kaderine yabancılaşarak ahlakî kayıtsızlık içindeki sıradan bir gözlemcidurumuna düşersiniz; nehrin akıntısına kendinizi bırakarak sürüklendiğinizdede hem varolan gerçekliği hakkıyla anlayamaz hem de bu gerçeklikle ilgilikendi iradenizi oluşturarak tarihe ağırlık koyamazsınız. Sosyal bilimmetodolojisinde bu ikilem bir araştırmacının "kendi test tüpü içindeyaşaması" şeklinde tasvir edilir.

Bu ikilem içinde nehrin ruhuna ve kaderine yabancılaşmak ahlakîsorumluluk; nehrin akıntısına kapılmak bilimsel sorumluluk alanını daraltır.Ahlakî sorumluluk ile bilimsel sorumluluk alanı arasında anlamlı birbütünlük kuramayan bir araştırmacının, düşünürün ya da akademisyeninkendi içinde kişisel tutarlılık sağlayabilmesi de, sosyal ve kültürel bir aidiyetalanı oluşturabilmesi de, evrensel gerçeklik alanına nüfuz edebilmesi de çokgüçtür. Bir düşünür ve bîlim adamı da bir zamana ve mekana, yani bir tarihîve coğrafî anlamlılık dünyasına herkes gibi ve hatta herkesten fazla aidiyethisseder ve o aidiyet ile içinde akageldiği nehrin ve diğer nehirlerin akışınayaklaşır.

Bir insan olarak evrensel olana hissedilen aidiyet, bir varoluş bilincini vederinliğini; bir medeniyet öznesi olarak belli bir zaman akışına hissedilenaidiyet, tarih bilincini ve derinliğini; bu bilinçlerin yansıdığı düşünülen birmekana hissedilen aidiyet de bir strateji bilincini ve derinliğini gerektirir,Kişisel düzeydeki mikro bilinçten, toplumlar, medeniyetler ve tarih

Page 6: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

düzeyindeki makro bilince yükseliş ve nüfuz, bir kemal arayışıdır ve herkültür havzası bu arayışı kendi gerçeklik tanımlamaları ile ortaya koyar.

Elinizdeki eser bu bilinç düzlemlerinin en görüneni olan stratejik derinliğiahlakî ve bilimsel sorumluluk dengesi içinde incelemeye çalışmaktadır. Birsert olarak düşündüğümüz bu kemal serüveninin tarih derinliği ve varoluşbilinci ile ilgili olan cüzlerini onümüzdeki dönemde aynı nehirde aktığımızıdüşündüğümüz okuyucularımıza sunmayı planlıyoruz.

Bu eser muhtemel zaaflarının sorumluluğu açısından bir şahsa ait olmaklabirlikte, taşıdığı iddia ve eğer varsa sahip olduğu değer açısından aynınehirde akan bir neslin serüvenini yansıtan anonim bir kültür atmosferininürünüdür. Bu nedenledir ki bu eserin yazarı her şeyden önce bu kültüratmosferinin tarihî sürekliliğini sağlayan hocalarına, ailesine ve bu kültüratmosferinin her yönünü paylaşagel-diği dostlarına teşekkür ve vefaborçludur.

Bu eserin zaman idraki.açısından tarihten geleceğe, mekan idraki açısındanda merkezden çevreye stratejik bir köprü oluşturması dileğiyle..

Page 7: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

GİRİŞ 1. KISIM

KAVRAMSAL VE TARİHÎ ÇERÇEVE

ı. Bölüm

Güç Parametreleri ve Stratejik Planlama 15

I. Güç Denklemi ve Unsurları 17

1. Sabit Veriler: Coğrafya, Tarih, Nüfus ve Kültür 17

2. Potansiyel Veriler: Ekonomik, Teknolojik ve Askerî Kapasite 24

3. Stratejik Zihniyet ve Kültürel Kimlik 29

4. Stratejik Planlama ve Siyasî irade 31

II. İnsan Unsuru ve Strateji Oluşumunda Çarpan Etkisi 34

III. Örnek Bir Uygulama Alanı: Savunma Sanayii 37

1. Güç Parametreleri ve Savunma Sanayii 37

2. Türkiye'nin Güç Parametreleri ve Savunma Yapılanması 41

2. Bölüm

Stratejik Teori Yetersizliği ve Sonuçları 45

I. Türkiye’nin Güç Unsurlarının Yeniden Yorumlanması 45

II. Stratejik Teori Yetersizliği 47

1. Kurumsal ve Yapısal Arkaplan 48

Page 8: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Tarihî Arkaplan 52

3. Psikolojik Arkaplan: Bölünmüş Benlik ve Tarih Bilinci 59

Tarihî Miras ve Türkiye’nin Uluslararası Konumu 65

I. Tarihî Süreç İçinde Türkiye’nin Uluslararası Konumu 65

II. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Uluslararası Konumun DışParametreleri 74

III. Siyasî Kültür ve Uluslararası Konumun İç Parametreleri 79

1. Tarihî Miras ve Siyasî Kültür Altyapısı 79

2. Tarihî Süreklilik ve Siyasî Akımlar 83

3. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Siyasî Akımlar 90

TEORİK ÇERÇEVE: KADEMELİ STRATEJİ VE HAVZAPOLİTİKALARI

1. Bölüm

Jeopolitik Teoriler: Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Türkiye 97

I. Mekan İdraki, Coğrafi Tanımlamalar ve Haritalar 97

II. Jeopolitik Teoriler ve Küresel Stratejiler 102

III. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Jeopolitik Boşluk Alanları 109

IV. Türkiye’nin jeopolitik Yapısının Yeniden Yorumlanması 115

2. Bölüm

Yakın Kara Havzası Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslar 119

I. Tarihî/Jeopolitik Zorunluluklar ve Balkanlar 120

Page 9: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

II. Asya’ya Açılan Kapı ve Kafkaslar 124

İli. Kaçınılmaz bir Hinterland: Ortadoğu 129

IV. Yakın Kara Havzasındaki Sınır Esneklikleri ve Komşu Ülkelerleİlişkiler 143

1. Bölüm

Yakın Deniz Havzası

Karadeniz, Doğu Akdeniz, Körfez, Hazar 151

I. Tarihî Arlcaplan 151

II. Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye’nin Deniz Politikaları 154

III. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve

Yeni Deniz Stratejisinin Unsurları 158

1. Karadeniz Havzası ve Bağlı Su Yolları 159

2. Avrasya’nın Stratejik Düğümü: Boğazlar 161

3. Doğu Akdeniz Havzası: Ege ve Kıbrıs 169

4. Basra Körfezi ve Hint Havzası ;8o

5. Hazar Havzası 181

2. Bölüm

Yakın Kıta Havzası

Avrupa, Kuzey Afrika, Güney Asya, Orta ve Doğu Asya 183

I. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Kıta Ölçekli Politikalar veTanımlamalar 184

Page 10: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

il. Küresel ve Bölgesel Güçlerin Yakın Kıta Havzası Politikaları 189 İH.Türkiye’nin Yakın Kıta Havzasının Ana Unsurları 193

1. “Avrupa” Kavramındaki Dönüşüm ve Türkiye 199

2. Asya Derinliği 202

3. Afrika Açılımı 206

4. Kıtalararası Etkileşim Bölgeleri:

Atlantik, Stepler, Kuzey Afrika, Batı Asya 208

III. KISIM UYGULAMA ALANLARI:

STRATEJİK ARAÇLAR VE BÖLGESEL POLİTİKALAR

1. Bölüm

Türkiye’nin Stratejik Bağlantıları ve Dış Politika Araçları 221

I. NATO’nun Yeni Stratejik Misyonu Çerçevesinde Atlantik Ekseni veTürkiye 225

1. Amerikan Stratejisi ve NATO 225

2. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve NATO’nun Yeni Misyon Arayışı 229

3. Kosova Operasyonu ve NATO’nun Küresel Misyon Tanımlaması 231

4. NATO’nun Yeni Stratejik Misyonu ve Türkiye 232

II. Avrupa Güvenlik ve İşbirUği Teşkilatı (AGİT) 240

III. İKÖ: Afro-Avrasya’nın Jeopolitik ve Jeokültürel EtkileşimHattı 247

1. 20. Yüzyılda İslam Dünyası: Kavramsal ve Siyasal Değişim 247

Page 11: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve 21. Yüzyılda İslam Dünyası 250

3. Türkiye ve İslam Dünyası 256

4. İKÖ'nün Geleceği ve Reorganizasyonu 264

IV. ECO: Asya Derinliği 268

V. KEİ: Stepler ve Karadeniz 275

VI. D-8 ve Asya-Afrika Bağlantıları 281

VII. Uluslararası Ekonomi-politik ve G-20 282

2. Bölüm

Stratejik Dönüşüm ve Balkanlar 291

I. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Sistemik Çelişkiler ve Balkanlar

II. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Bölge-içl Dengeler 301

III. Bosna Bunalımı ve Dayton Anlaşması 303

IV. NATO Müdahalesi ve Kosova’nm Geleceği 308

V. Türkiye’nin Balkanlar Politikasının Esasları 314

1. Tarihî Miras ve Balkanlar 316

2. Bölgelerarası Bağımlılık 318

3. Bölge-içi Dengeler 319

4. Bölgeyi Kuşatıcı Politikalar 320

5. Balkan Politikasında Küresel Stratejik Araçlar 321

3. Bölüm

Page 12: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu: Ekonomi-Politik ve Stratejik Dengelerin Kilidi 323

I. Ortadoğu’nun Uluslararası Konumunu Etkileyen Faktörler 323

1. Coğrafi ve Jeopolitik Faktör 324

2. Tarihî ve Jeokültürei Faktör 327

3. Jeoekonomik Faktör 332

II. Küresel Güçler ve Ortadoğu 338

1. Amerikan Stratejisinin Temel Parametreleri ve Ortadoğu 341

2. Avrupa Güçleri ve Ortadoğu 347

3. Asya Güçleri ve Ortadoğu 352

III. Bölge-içi Dengeler ve Ortadoğu 353

1. Bölge Jeopolitiği ve Stratejik Üçgen Mekanizması 353

2. Arap Dünyasının İç Dengeleri: Arap Miiiiyetçiliğinin Bunalımı ve SiyasîMeşruiyet Meselesi 360

3. İsrail'in Yeni Stratejisi ve Ortadoğu 372

4. Bölgesel Dengeler ve Ortadoğu Barış Süreci 390

IV. Ortadoğu Politikasının Temel Dinamikleri ve Türkiye 396

1. Uluslararası Konjonktür Açısından Türkiye’nin Kuzey OrtadoğuPolitikası 396

2. Ortadoğu Jeopolitiğindeki Değişim ve Türkiye’nin KuzeyOrtadoğu (Doğu Akdeniz-Mezopotamya) Politikası: Türkiye-Suriye-Irak 397

3. Türk-Arap ilişkileri Açısından Türkiye’nin Politikası 406

Page 13: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

4. Türkiye-israil ilişkilerinin Küresel ve Bölgesel Boyutları 417

5. Tarihî Derinlikten leopolitik Etkileşime Türkiye-iran ilişkileri 426

6. Küresel ve Bölgesel Dengeler Açısından ”Küıt Meselesi”,

Kuzey Irak ve Türkiye 437

Avrasya Güç Denkleminde Orta Asya Politikası 455

I. Orta Asya’nın Uluslararası Konumunu Etkileyen Faktörler 4^4

1. Coğrafî ve jeopolitik Faktör 456

2. Tarihî ve Jeokültürel Faktör 458

3. Demografik ve jeoekonomik Faktör 462

II. Sovyet Sonrası Dönem ve Orta Asya'daki Dönüşüm 465

III. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde

Uluslararası Güçler Dengesi ve Orta Asya 468

1. Küresel Güçler ve Orta Asya 469

2. Asya-içi Dengeler, Bölgesel Güçler ve Orta Asya 479

3. Bölge-içi Dengeler 483

IV. Türk Dış Politikası ve Orta Asya Stratejisi 486

1. Söylemden Stratejiye Türkiye’nin Orta Asya Politikası 486

2. Türkiye’nin Orta Asya’ya Yönelik Stratejik Öncelikleri 492

Avrupa Birliği: Çok Boyutlu ve Çok Düzlemli Bir İlişkinin Tahlili 501

I. Diplomatik/Siyasî İlişkiler Düzlemi 503

Page 14: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

II. Ekonomik/Sosyal Analiz Düzlemi 509

III. Hukukî Analiz Düzlemi 514

IV. Stratejik Analiz Düzlemi 517

1. Küresel Boyut 518

2. Kıtasal Boyut 521

3. Bölgesel Boyut 523

4. ikili Bir Stratejik Analiz Örneği: Tarihî Derinlik ve

Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Almanya ilişkileri 527

V. Medeniyet/Kültür Dönüşümü Düzlemi 533

1. Yeni-Gelenekçi Bir Tepki Olarak AB’nin Tarihî Arkaplanı 533

2. Cepheleşme/Bütünleşme Sarkacında Tarihî Arkaplan ve AB-Türkiyeilişkileri 536

3. Medeniyetlerarası Etkileşim ve Türkiye-AB ilişkileri 539

VI. Tarihî Reflekslerin Kıskacında Türkiye-AB İlişkileri 547

SONUÇ 551 İNDEKS 563

Page 15: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

GİRİŞUluslararası ilişkiler alanını da bünyesinde barındıran sosyal nitelikliçalışmalar temelde beş boyutludur: Tasvir (betimleme), açıklama, anlama,anlamlandırma ve yönlendirme. Tasvir boyutu incelenen nesneyi görüldüğüşekliyle resmetmeye dayanırken, açıklama boyutunun temel hedefi, yaşananbir sürecin ya da gözlenen bir olgunun görünen dinamiklerini sebep-sonuçilişkileri çerçevesinde ortaya koymaktır. Tasvir ile açıklama arasındakibağlantı, tutarlı bir kavramsallaştırmayı gerekli kılar. İncelenen olgununsıradan bir tasviri günlük kullanımdaki kelimelerle basit bir düzeydeyapılabilecekken, bu tasvirin açıklama düzeyine taşınması mutlaka özgün birkavramsal çerçevenin geliştirilmesine bağlıdır. Temelde bilimsel bir tasvir veaçıklama çabasını sıradan bir gözlemden ayıran fark da sağlam ve tutarlı birkavramsallaştırma çerçevesinin kullanılmış olmasıdır. Özellikle sebep-sonuçilişkilerini açıklama çabasını bir sonraki sürece ya da diğerolgulara bağlayacak olan temel şart da bütün bu olgular ve süreçler içingeçerli bir araç olarak kullanılabilecek bir kavram setinin oluşturulmasıdır.

Açıklama boyutuna derinlik kazandıran anlama boyutu ise olguların bir süreçmantığı içinde kavranabilmesini gerekli kılar. Açıklama, incelenen olgulararasındaki sebep-sonuç ilişkisini tes-bit, anlama ise zihinsel imgelerimizleincelenen olgunun gerçekliğine nüfuz edebilme çabasıdır. Bu ise tutarlı vesistematik bir soyutlama işlemini gerektirir. Soyutlama işleminin olmazsaolmaz şartı olgudan zihinsel sürece, zihinsel süreçten olguya geçişisağlayabilmesidir. Anlama boyutu, bu karşılıklı geçişlerin sağlıklıyapılmasını sağlayan bir soyutlama işlemi ile güç kazanır.

Bir kıyas ile ortaya koymak gerekirse görüneni açıklamak birleri içindeolayların ortaya konması kendi içinde doğru unsurlar ihtiva edebilir. Ancakolguların gerçekliğine ve arkaplanma nüfuz edebilmemiz için yeterli değildir.Anlamak ise nüfuz edebilmek ile başlar ve mutlaka bir derinlik, dolayısıylada perspektif gerektirir. Bu ise düzlem geometrisine kıyasla uzaygeometrisinin parametreleri ile zihinsel bir işlem yapabilmek anlamına gelir.

Anlama, incelenen nesneleri derinliğine kavrayan bir perspektif;

Page 16: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

anlamlandırma ise perspektife yön kazandıran bir duruş sahibi olmakdemektir. Olguların tek tek resmedilmesi ya da bir ileri boyuttaaçıklanabilmesi anlamak olmadığı gibi olguların tek tek anlaşılması da birbütün içinde anlamiandırılabilmesi demek değildir. Anlamlandırabilmek önceözgün bir duruş, sonra özgün bir teorik çerçeve gerektirir. Bu da sadece nüfuzedebilmek değil, aynı zamanda hissedebilmek, gelişmeleri sezebilmek ve birbütün içinde yerli yerine oturtabilmek demektir. Her anlamlandırma çabasıkendi içinde tutarlı bir teorik çerçeveye dayanmak zorundadır. Gözlemdenkavramsallaştırmaya, kavramsallaştırmadan soyutlamaya, soyutlamadanteoriye geçiş, tasvirden açıklamaya, açıklamadan anlamaya ve anlamadananlamlandırmaya geçişin metodolojik anahtarlarıdır.

Yönlendirme ise anlamlandırma çerçevesinden sonuç çıkarabilmek ve busonuçlara dayalı olarak olguları ve süreçleri etkileyebilmektir. Bu etkilemeçabası kaçınılmaz bir şekilde siyasî/sosyal sorumluluk alanım, dolayısıyla dabilimsel çabanın etik boyutunu devreye sokar. İlk dört boyut zihinsel birzeminde kalabilirken beşinci boyut bu zihinsel süreçlerle pratik arasında birköprü oluşturur. Bu durum özellikle uluslararasr ilişkiler alanr için büyükölçüde geçerlidir. Aslında kendi ülkelerinin stratejik yönelişlerinde etkidebulunmuş bir çok stratejisyen için önceki dört boyut bu son boyuta ulaşmanınzihinsel ara kademelerini oluşturur. Değişik varsayımlardan veanlamlandırma zeminlerinden hareket eden Mackinder, Mahan, Spykman,Paul Kennedy ve Huntington gibi dönemsel etkilerde bulunmuştcorisyenlerin çoğu nihaî noktada resmetmeden açıklamaya, açıklamadananlamaya, anlamadan anlamlandırmaya ve bütün bu zeminlerden hareketle deyönlendirmeye dönük fikirler üretmişlerdir. İlk dört boyut ne ölçüde mantrkîolarak tutarlı ve tarihî olarak geçerli bir zemine sahipse son boyut da o ölçüdekalıcı etkilet yapmıştır.

Tasvir düzleminden yönlendirme düzlemine doğru gidildikçe zihniyetparametreleri daha çok devreye girmeye başlar. Tasvir boyutu bu boyutlasınırlı kalındığında nesnelliğin en üst düzeyde sağlanabildiği boyuttur.Açıklama boyutunda tasvir çabasının nesnelliği içinde kalınması dahakolayken, anlama boyutunda algılama ve semboller devreye girmektedir.Anlamlandırma boyutu ise. incelenen nesneden çok inceleyen özneyi öneçıkarmakta ve bu öznenin kavramsal dünyası (dolayısıyla da zihniyetparametreleri) ile anlamlandırma zemini için geliştirdiği teorik çerçeve

Page 17: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

arasındaki bağımlılık ilişkisini pekiştirmektedir. Yönlendirme ise öznenin aitolduğu toplum/devlet/medeniyet ile aynıleşerek baktığı ve olguları vesüreçleri yorumladığı bir çaba haline dönüşmektedir. Bunun son dönemdekien çarpıcı misallerinden birisi, kariyerine sosyal bilimci olarak başlayanHuntington’un, Medeniyetler Çatışması teziyle ortaya koymaya çalıştığıteorik çerçeve ile Amerikan stratejik bakışı arasında kurduğu irtibattagözlenebilir. Hunting-ton'un tezindeki West/Rest (Batı/Diğerleri) kategorileribir zihniyet parametresi olarak onun anlamlandırma çerçevesini de,çalışmasının sonunda ABD yöneticilerine yaptığı stratejiktavsiyelerdeki yönlendirme çerçevesini de doğrudan belirlemiştir.

Açıklayıcı tasvirin nesnelliği ile yönlendirici anlamlandırmanın öznelliğiarasındaki ilişki aynı zamanda stratejik analizlerin en kırılgan noktalarındanbirini oluşturmaktadır. Bu öznellik-nesnel-lik sorununu aşamayan çalışmalarya daha tasvir düzeyinde başlayan bir öznelliğe mahkum olmakta vegeçerliliğini kaybetmektedir, ya da yönlendirme düzeyinde de nesnellikiddiasını sürdürmekte ve inandırıcılığını kaybetmektedir.

Aslında bütün bu süreci bir bütün içinde görmek gerekmektedir. Tasviryapmaksızın açıklayabilmek, açıklayabilmeksizin anlamak, anlamaksızınanlamlandırmak, anlamiandırmaksızın da yönlendirebilmek mümkündeğildir. Tersinden bir mantıkla söylersek de, bir duruş sahibi olmaksızın biryön sahibi olmak, bir yön sahibi olmaksızın bir anlamlandırma çerçevesioluşturabilmek, bir anlamlandırma çerçevesi oluşturmaksızın olgulara nüfuzedecek şekilde onları anlamak ve nihayet görüneni görünmeyen boyutları ileaçıklayabilmek mümkün değildir. Sağlam ve kalıcı bir analiz bütün bunlarıkendi içinde barındırmak durumundadır. Bizim derinlikten metodik anlamdakasdettiğimiz de temelde bu iç bütünlüğü sağlayan ve bu metodik derinlikboyutundan hareketle olgusal ve jeopolitik/stratejik derinliğianlamlandırabilen bir yaklaşım benimsemektir.

Bu anlamda derinliğe sahip stratejik bir analiz yapabilmenin öncelikli şartı statik resimlerin aldatıcı görüntülerinin tesiri altında kalmamaktır. Olgularınanlık tasvirlerine dayalı statik resimler çizmek ve bu resimlerin renklerini,çizgilerini ve perspektifini mutlaklaştırmak, tasvirden yoruma, açıklamadananlamaya, anlamadım anlamlandınnaya geçişin önünde aşılması sonderece güç anlam engelleri oluştunır. Belli aralıklarla çekilen statik resimlerin

Page 18: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

birbirlerinden bağımsız bir şekilde ele alınışları da stratejik analizi zamanboyutunu ihmal eden yüzeysel ve yavan bir tasvire dönüştürür.

Bu metodolojik zaaftan kurtulabilmek için tek boyutlu tasvir kolaylığındankaçınarak çok boyutlu süreç analizini benimsemek gerekmektedir. Fizikbilimi için hareket kanunu ne ise, strateji analizleri için de süreç odur.Hareketin geçersiz olduğu.statik bir dünya tasavvurunda fizik anlamınıkaybeder. Böyle bir tasavvur çerçevesinde mesela güç formüllerine işlerlikkazandırmak mümkün olamaz. Aynı şekilde tarihî akışı ve süreci ihmal edenstratejik analizde de stratejik kaymaları gözleyebilmek ve anlamlandırabii-mek imkansız hale gelir.

Mesela ellili, altmışlı ve yetmişli yıllardaki güç dağılımım gösteren bütünstatik resimlerde SSCB çift kutuplu sistemin süper güç odaklarından birisiolarak görülüyordu. Afganistan işgalinin gerçekleştiği seksenli yıllarınbaşlarında da, Yıldız Savaşları senaryolarının gündeme geldiği seksenliyılların ortalarında da çekilen tek tek stratejik resimler aynı tabloyu ortayakoyuyordu. Buna karşılık doksanlı yılların başlarında çekilen stratejik veekonomi-politik resimler, SSCB’yi ve onun varisi olan Rusya’yı bir çokaçıdan bu güç hiyerarşisinin çok daha alt sıralarına yerleştirmeye başladı.Çok daha kısa aralıklarla da çekilmiş olsa statik tasvirlerindeğişimin dinamiklerini ortaya koyabilmesi imkansızdır. Günlükdeğişimleri de yansıtabüen çok sayıda resimler oluşturulsa dahi bunlarıbirbirine bağlayan bir süıeç mantığı devreye girmeksizin bir stratejik analizve yorum yapılamaz.

Sosyal olguların parçalara ayrılarak analizi ve bu analizin ulus-uioUiiûr»vansıvan yönlerinin ortava konması baslıbasına önemli olmakla birlikteözgün bir uluslararası ilişkiler yaklaşımının geliştirilebilmesi için yeterlideğildir. Analiz edilen stratejik parçaların sistematik bir bütün halindeyorumlanabilmesi ve bu bütünden tekrar anlamlı parçalara dönülebilmesigerekir. Analiz sürecinde mikro parçalara indikçe sistematik bütünden kopanya da tersine sistematik bütüne doğru yöneldikçe reel mikro alanları ihmaletmeye başlayan yaklaşımların teori-olgu ilişkisini sağlıklı bir şekildekurabilmesi çok güçtür.

Uluslararası ilişkiler alanında derinlemesine analiz ile sistematik. bütünlüğünbirlikte sağlanabilmesi disiplinlerarast bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır.

Page 19: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Daha çok siyasî ve diplomatik bir alaıı olarak görülen uluslararası ilişkileringittikçe artan bir dozda belli bir alanİa sınırlandırılamayacak niteliklerebürünmesi bu gerekliliğin bir sonucudur. Bir uluslararası ilişkiler olgusunungörünen siya-sî/dipîomatik yüzü aslında bir buzdağının su yüzeyininüstünde katan parçası gibidir. Buzdağının su yüzeyindeki parçası ile bütünühakkında yargılara ulaşmak ne derece güçse uluslararası ilişkiler alanındakiolguların görünen yönleriyle kalıcı sonuçlara ulaşmak da o derece güçtür.

Bir misal ile ortaya koymak gerekirse, Ortadoğu Barış Sürecinindiplomatik/siyasî boyutu ve bu boyuttaki gelişmeler bu uluslararası ilişkilerolgusunun hemen farkedilebilen ve sonuçları takribi bir şekilde degözlenebilen kısmım yansıtır. Ancak Ortadoğu Meselesinin bir bütün olarakkavranabilmesi buzdağının derinlemesine algılanabilmesini sağlayacak köklübir altyapıyı gerekli kılar. Buzdağının daha yüzeye yakın bölümlerinioluşturan petrol-merkezli ekonomi-politiği, kıtalararası etkileşimiyoğunlaştıran jeopolitik yapılanmayı ve nihayet tarihin derinliğinden gelenkültürel unsurları gözöniinde bulundurmaksızm ve bu unsurların Ortadoğutoplumlarınm sosyolojik ve psikolojik yapıları üzerindeki etkilerinianlanıaksızın bir stratejik analiz yapmaya çalışmak görünenin yüzeyselliğinemahkum olmak demektir. BirYahudinin ya da Müslümamn Kudüs ile ilgilisemboller dünyasını kavramadan, bu semboller dünyasının renklerinidokuyan tarihî ve psikolojik unsurları göremeden, her iki toplumuyönlendiren sosyolojik motivasyonların dinamizmini anlamadan OrtadoğuMeselesi üzerinde fikir yürütmeye kalkışmak, buzdağının görünen kısmıylabütün hacmini hesaD etmeve kalkışmak gibidir. Görünen olgunun ar-

kaplanındaki görünmeyen köklü sebepleri kavramak için dinler tarihi, siyasîtarih, ekonomi-politik, siyaset sosyolojisi, din psikolojisi gibi birbirinden ayrıgibi görünen alanlardaki birikimleri sentez edebilen bir yaklaşımıbenimsemek zaruridir. Aksi takdirde tek boyutlu statik resimlerden çokboyutlu süreç anlamlandırmalarına geçebilmek mümkün olamaz.

Bir akışın ya da sürecin anlamlandırılması ise zaman idrakine dayanan birtarih derinliğini ve mekan idrakine dayanan bir coğrafya derinliğini gerektirir.Tarih derinliği olayların ruhuna, coğrafya derinliği de bu ruhun üzerindetecessüm ettiği maddî alanın kıvrımlarına nüfuz edebilmemizi sağlar. Helehele gerek tarihî gerekse fiilî etki alanı itibarıyla bulunduğu coğrafya ile

Page 20: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sınırlandırılması güç toplumlann uluslararası konumlarını tesbit etmeyeçalışmak bu çift yönlü derinliği analitik ve sistematik bir bakış açısınınmerkezine yerleştirir. Tarihî derinlikten yoksun bir analiz biı-birieriyleirtibatlandırılması güç, kopuk kopuk olguları coğrafî derinlikten yoksun biranaliz de mikro-makro bağlantısını kuramayan yüzeysel genellemeleriberaberinde getirir. Bu kopuk kopuk mikro ünitelerden sistematik birbütünlüğe ulaşabilmek de söz konusu olamaz.

* * *

Türkiye’nin uluslararası konumunu ortaya koymayı hedef edinen her çalışmabu metodolojik gereklilikleri gözönünde bulundurmak zorundadır. Herhangibir ülke söz konusu olduğunda geçerli olan bu zorunluluklarTürkiye sözkonusu olduğunda daha da kapsamlı bir şekilde gündeme gelmektedir. Birazönce üzerinde durduğumuz boyutlar açısından bakıldığında mesela "Türkiye20. yüzyılda tarih sahnesine çıkmış modern bir ulus-devlettir” tanımlamasıbir tasvir olması açısından doğru unsurlar barındırmaktadır. Ancak butasvirin açıklayıcı bir çerçeveye zemin teşkil edebilmesi için Türkiye’ninniçin 20. yüzyılda tarih sahnesine çıkmış olan diğer modern ulus-devletlerdençok daha fazla ve kapsamlı uluslararası ilişkiler problemleri ile yüzleşmekzorunda olduğu sorusunun cevaplandırılması gerekir. Türkiye’yi bu tasvireuygun nitelikler taşıyan ve dünyanın değişik bölgelerinde bulunanmesela Romanya, Filipinler, Brezilya ve Fas gibi ülkelerden tefrik edentasvirler nrtava knnmariıkra Tıirkive’nin uluslararası konumu ve bu konumuntek tek bunalım alanları üzerindeki etkisi ile ilgili açıklayıcı sonuçlaraulaşmak güçtür.

Mesela bu tanıma yeni boyutlar ekleyerek "Türkiye bu asrın başında Avrasyaüzerinde egemen olan sekiz çok-uluslu imparatorluk yapısından (diğerleriİngiltere, Rusya, Avusturya-Macaristan, Fransa, Almanya, Çin veJaponya’dır) birini oluşturan Osmanlı Devleti’nin mirası üzerinde kurulmuşmodern bir ulus-devlettir" diye bir tasvir yapıldığında Türkiye'yi benzer birçok ülkeden tefrik etmeyi sağlayacak tarihî bir kriter barındıran ve buyönüyle açıklayıcı çerçevelere zemin teşkil edebilecek bir tasvir yapılmışolur. Yine mesela “Türkiye dünya anakıtası üzerindeki anajeopolitik kuşakların etkileşim alanında bulunan modern bir ulusdevlettir'' dediğimizde tefrik edici niteliğiyle açıklama boyutunun önünü açan

Page 21: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir tasvir yapılmış olur. Bu tasvirlerden birincisi jeokültüıel ve tarihî, İkincisiise jeopolitik bir kavramsallaştırmayı beraberinde getirir.

- Bu tasvirler, barındırdıkları kriterler ve kavram araçları ile tek tek bunalımalanları ile ilgili açıklayıcı cevaplara zemin teşkil etmeye başlarlar. MeselaTürkiye’nin niçin Bosna, Kafkasya ve Ortadoğu’daki bunalım alanlarınabigâne kalamadığı ve kalamayacağı sorusu bu tasvirlerden hareketleaçıklayıcı cevap çabalarının önünü açabilir. Denilebilir ki, tefrik edici veözgün unsurlar barındırmayan tasvirler açıklama boyutuna geçebilmeyisağlayacak metodolojik araçlar sağlayamaz.

Dikkat edilirse her iki tasvir biraraya getirildiğinde tekil olayla rın sebep-sonuç ilişkilerini göstermeye çalışan sıradan bir açıklama çabasının ötesindeTürkiye ile ilgili zaman ve mekan derinliği barındıran kapsamlı bir anlamaçerçevesi oluşmaya başlamaktadır. Zaman ve mekan derinliğine doğrubaşlayan bir süreç kaçınılmaz bir şekilde soyutlama işlemini devreye sokar.Kısa biı tanım ile ortaya koymak gerekirse; anlamak zaman ve mekanderinliğine nüfuz etmek ve bu derinlik ile zihinsel imajlar arasında bir türirtibat kurmakla başlar.

Anlamlandırma çerçevesi ise bu mekan ve zaman derinliğine nüfuz etmeklekalmaz; getirdiği teorik çerçeve ile bu derinliğe yeni anlam boyutları katar.Mesela cari tarih ve coğrafya paradigmalarını sorgulayarak Türkiye’ninözgün konumunu tanımlamaya çalışmak böylesi bir anlamlandırma çabasınınteorik çerçevesini ortaya koymaya başlamak demektir.

Türkiye ile ilgili bu örnekte tasvirler ve bu tasvirlerin açıklama, anlama,anlamlandırma ve yönlendirme boyutları üzerindeki etkileri daha daçeşitlendirilebilir. Mesela “Türkiye ilk anti-sömürge-ci mücadeleninneticesinde kurulmuş bir ulus-devlettir” denildiğinde ya da "Türkiye kıtalarve bölgelerarası geçiş alanlarında bulunan bir ulus-devlettir” tasviriyapıldığında da benzer süreçler devreye girer. Böylesi örnek tasvirlerinkapsamlılığı yapılacak analizin boyutlarını da zenginleştirir.

Bu metodolojik zorunlulukların Türkiye ile ilgili analizlerde diğer ülkelerleilgili analizlerden daha kapsamlı bir şekilde gündeme gelmesi, Türkiye’nindünya anakıtasının etkileşim alanlarını barındıran merkezî bir coğrafyayasahip olması kadar tarihin kırılma ve dönüşme noktalarının tesirlerini yoğun

Page 22: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir şekilde yaşamış bir insan unsurunu barındırması ile de ilgilidir.Türkiye’nin coğrafî derinliğini kavramaya çalışmak bir çok kara ve denizhavzasını doğrudan ilgilendiren kapsamlı bir stratejik alan üzerindeanaliz yapabilmeyi ve korelasyonları görebilmeyi gerektirmektedir.

Türkiye’nin barındırdığı insan unsurunun tarihî tecrübe derinliğine nüfuzedebilmek ve bu tecrübenin yol açtığı siyasî, sosyal ve kültürel özelliklerinnabzım tutabilmek ise medeniyet-eksenli ve derinlikli bir tarih analizinikaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye’nin insan unsurunun dayandığı tarihîderinliği bir başka eserimizde kapsamlı bir şekilde ele almak üzere buçalışmada temelde dış politika yapımının üzerinde seyrettiği stratejik derinlikincelenmeye çalışılacak ve tarihî derinlikle ilgili referanslar bu çerçeve ilesınırlı kalacaktır. Bu stratejik derinliğin jeokültürel, jeopolitik ve jeoe-konomik yönleri bir bütünlük içinde ele alınmaya ve bu derinliğin stratejikyönelişi etkilemesi gereken özellikleri ortaya konmaya gayret edilecektir.

Türkiye ölçekli bir ülkenin stratejik derinliğini ortaya koymaya çalışan tasviretme, açıklama, anlama, anlamlandırma ve yönlendirme boyutlarım bir bütünolarak görme çabası, söz konusu olan metodolojik zorunlulukları gözöniindebulundurmayı gerektirmektedir. Türkiye’nin uluslararası konumu ile ilgili buzorunluluklar uluslararası ilişkilerin son derece dinamik bir geçiş süreciniyaşadığı dönemlerde daha da çarpıcı bir şekilde kendini göstermektedir.Soğuk Savaşın çift kutuplu statik yapılanmasında farkedil-mesi güç olan birçok özellik Soğuk Savaş sonrası dönemin dina-

mik konjonktüründe bütün yönleriyle tebarüz etmiş bulunmaktadır. Dahaistikrarlı ve durağan dış politika yapılanmasına imkan tanıyan Soğuk Savaşınstatik uluslararası konjonktürü tarih ve coğrafya derinliklerinin stratejik alanıtümüyle belirlemesine engel teşkil etmekteydi. Buna karşılık jeopolitik,jeoekonomik ve je-okültürel faktörleri her an harekete geçirebilen SoğukSavaş sonrası dönemin dinamik uluslararası konjonktürü tarih ve coğrafyaderinliklerinin stratejik alan üzerindeki etkilerini ani ve seri hamlelerle suyüzüne çıkarmaktadır. Soğuk Savaş süresince Balkanlarda gözlenen istikrarınkısa bir sürede çatışma-yoğunluklu son derece kaotik bir belirsizliğedönüşmesi bu ilişkinin en çarpıcı misallerinden birisini oluşturmaktadır.

Bütün bu dinamik değişimlerin ya merkezinde ya da kıyısında; ama mutlakaetki alanı içinde bulunan Türkiye ile ilgili olarak Soğuk Savaş sonrası

Page 23: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönemde yapılan stratejik öngörülerin uç noktalarda dolaşmasının temelsebebi de Türkiye'nin dinamik özelliklerinin dinamik bir uluslararasıkonjonktür ile ivme kazanarak tarih sahnesine çıkmasının bir sonucudur.Eserin değişik bölümlerinde de üzerinde durulacağı gibi, Türkiye’nin birtaraftan küresel ve bölgesel stratejilerin odağındaki pivot bir ülke, diğertaraftan da kimlik düzleminde parçalanmış bir ülke (ITuntington’undeyimiyle torn countıy) olarak görülmesi, daha küçük ölçekli birdinamik yapının daha büyük ölçekli bir dinamik yapı bünyesindesürekli kabuk değiştirmek zorunda kalmasının bir sonucudur. Budurum birbiriyle tamamıyla zıt iki farklı tasvir ve açıklama çerçevesiniberaberinde getirmekte ve farklı noktalarda duran stratejisyenlerin anlama veanlamlandırma düzlemlerinin radikal bir şekilde farklılaşması sonucunudoğurmaktadır.

Türkiye’de gerek siyaset yapımcıları, gerekse aydınlar düzeyinde yaşananzihin karışıklığında da temelde bu iki dinamik yapının etkileşimindenkaynaklanan kaotik görünümün ortaya çıkardığı resmi tasvir etmedüzleminde gerekli coğrafî ve tarihî derinlik boyutlarına ulaşamamanın vesistematik bir anlamlandırma bütünü oluşturamamanın önemli bir payı vardır.Dinamik bir dönüşüm yaşayan uluslararası sistemin içinden geçtiği her yenisüreç Türkiye’nin stratejik tanımlamalarını yeni bir intibak problemi ilekarşı karşıya bırakmaktadır. Her yeni intibak ihtiyacı Türkiye’nin tarihî vecoğrafî derinliklerini yeniden anlamlandırma zorunluluğunu beraberindegetirmektedir. Statik tanımlamalara alışkın zihinler bırakın bu yenianlamlandırma ihtiyacını sistematik bir bütünlük içinde karşılayabilmeyi,statik tasvirler arasında açıklayıcı bir bağ dahi kuramamaktadırlar. Tasvir veaçıklamadan anlama ve anlamlandırma boyutuna ulaşamayan statikyaklaşımların yapmaya çalıştığı yönlendirme çabası ise sloganik birstatikliğin ya da statik bir sloganiznıin sınırlarını aşamamaktadır. Uluslararasısistemdeki hızlı dönüşümün anaforuna kapılan zihinleranlamlandırma momentumunu kaybederek sürekli iniş çıkışlar yaşarken, buanafora kapılmamak için direnen zihinler içe kapanmayayönelerek oluşturdukları statik anlamlandırma çerçevelerininuluslararası konjonktür içindeki geçersizliklerini görememektedirler.

Dinamik bir uluslararası çevrede kendileri de dinamik bir değişim süreciiçinde bulunan toplumların önünde temelde üç farklı psikolojiye dayanan üç

Page 24: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

farklı alternatif vardır: Birincisi, kendi dinamizmini sınırlayan statik bir tavrıbenimseyerek uluslararası yapının dinamizminin geçmesini beklemek vebütün tanımlama ihtiyaçlarını uluslararası sistemin istikrara kavuşmasınakadar ertelemektir. Eğer bir toplum kendi dinamizmini yönlendirmekonusunda özgüvene sahip değilse, kendi dinamizminden korkuyorsa vekendisini bu nedenle statik tanımlamalar içinde tutmaya çalışıyorsa bu yolutercih edecektir.

İkincisi, kendi dinamizminin odaklandığı güç unsurlarını an-lamlandırmaksızm uluslararası dinamizmin akışına kendini kaptırmaktır. Buda kendini tarih içinde bir özne olarak tanımlama sıkıntısı çeken ve tarihiakan bir nehir, uluslararası güç merkezlerini bu nehri yönlendiren etkenunsurlar, kendini de bu akışa kapılmak zorunda olan sıradan bir nesne olarakgören bir bakış açısının ürünüdür.

Üçüncüsü ise kendi dinamizminin potansiyelini uluslararası dinamizminpotasında bir güç parametresi haline dönüştürebilme çabası içine girmektir.Bu tercih her iki dinamizmin kaynaklarım da, mekanizmasını da, akış seyrinide resmedebilen, açıklayabilen, anlayabilen ve anlamlandırabilen biryaklaşımın ürünü olabilir.

Birinciler bir özgüven, İkinciler bir kimlik tanımlaması problemi ileboğuşurken üçüncüler kendi tarih ve coğrafya derinliklerinden kaynaklananbir özgüvene sahip olmanın psikolojik gücü ile sadece diğer iki yaklaşımcarisk unsuru gibi görünen kendi dinamizmlerini bir güç oluşturma kanalınaakıtmayı bilmekle kalmazlar, aynı zamanda uluslararası dinamizmin dengeyedönüşmesi sürecinde belirleyici olabilen bir strateji performansı dagösterebilirler. Bu çerçevede birinciler vakit kazanmaya vedinamizmi geçiştirmeye, İkinciler dinamizmin sarhoşluğunda vakti unutmayayönelirken, üçüncüler vaktin her anını geleceği şekillendirme potansiyelitaşıyan bir büyük değer olarak telakki ederler ve hakkıyla değerlendirilmedengeçen her anı kaçırılan bir büyük fırsat olarak görürler. Birinciler kenditoplumsal potansiyellerini kontrol altında tutmaya, İkinciler kendi toplumlarıile yabancılaşarak küresel trendlerin trenini kaçırmamaya çalışırken,üçüncüler kendi toplumları ile tarihî bir yürüyüşe çıkmış olmanın kararlılığıiçinde toplumun kendi bünyesinde barındırdığı her dinamik unsuru gerektiğianda ve gerektiği şekilde kullanmaya çalışırlar. Birinciler kendi yerel varoluş

Page 25: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alanlarını korumaya, İkinciler yerel varoluş alanlarından koparak mümkünolduğunca çabuk bir zamanda küresel varoluş alanlarına ulaşmayaçalışırken, üçüncüler kendi yerel varoluş alanları ile küresel varoluşalanları arasında yeni bir anlamlılık ilişkisi kurarak gelecek nesillerini tarihteonurlu birer özne kılacak zemini hazırlamaya çalışırlar. Birinciler kaosunanaforundan korunmaya, İkinciler bu anafora kapılmaya çalışırken, üçüncülerkaostan kozmosa geçişin aktörleri olmaya gayret ederler.

Bu çerçevede Türkiye de tarihin önemli yol ayrımlarından birinin önündedurmaktadır. Türkiye'nin kendi tarih ve coğrafya derinliğini rasyonel birstratejik planlama ile bütünleştirebilmesi bu çift yönlü dinamizmin bir atılımpotansiyeli haline dönüşebilmesine imkan tanıyacaktır. Gerek Türkiye'ninkendi iç dinamizminin, gerekse uluslararası ilişkilerdeki küresel, kıtasal vebölgesel ölçekli dinamik unsurların tasvir, açıklama, anlama, anlamlandırmave yönlendirme boyutları ile bir bütün olarak incelenmesi, Türkiye'dehissedilen stratejik teori eksikliğinin giderilmesini ve alternatif bakışaçılarının ortaya konabilmesini sağlayacaktır.

* * *

Elinizdeki eser bu eksikliği giderme yönünde bir katkı olma iddiasıtaşımaktadır. Eser temelde üç ana kısım üzerinde kurgulanmıştır. Birincikısım temel kavramların ve soruların ortaya konduğu üç bölümdenoluşmaktadır. Birinci bölümde ulusal güç parametreleri ile ilgili tanımlar veörneklendirmeler yapılmakta; ikinci bölümde Türkiye’deki stratejik teorieksikliğinin arkaplanı, üçüncü bölümde ise tarihî mirasın uluslararasıilişkileri yönlendiren iç ve dış siyasî parametreler üzerindeki etkisiincelenmeye çalışılmaktadır.

Stratejik analizin teorik çerçevesinin ortaya konmaya çalışıldığı ikinci kısımda kendi içinde dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde stratejikanalizin yöneldiği coğrafi derinliğin anlaşılmasını ve anlamlandırılmasınısağlayacak ana kavramsal ve teorik araçlar, cari jeopolitik paradigmanıneleştirel bakış açısıyla yapılmış bir özetine dayalı olarak sunulmaktadır. Buçerçevede özgün bir kavramsallaştırma çerçevesi olarak geliştirilen“yakın kara”, “yakın deniz” ve "yakın kıta” havzaları tanımlamalarıaçıklanmadadır. Daha sonraki üç bölümde sırasıyla Türkiye'nin yakın kara,yakın deniz ve yakın kıta havzalarının özellikleri, Soğuk Savaş sonrası

Page 26: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

konjonktürün bu havzalara kattığı yeni stratejik anlamlar ve Türk dışpolitikası üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Bu analiz çerçevesinde buhavzalar arasında sistematik ve tutarlı bir strateji geliştirilmesinin anaunsurları belirlenmeye çalışılmaktadır.

Bu teorik çerçevenin dış politika alanlanna uygulandığı üçüncü kısım dakendi içinde beş bölüm ihtiva etmektedir. Bu kısmın birinci bölümündeTürkiye’nin dış politika oluşumunda kullanabileceği temel stratejik araçlarolarak NATO, AGİT, ECO, ÎKÖ, KEİ, D-8, G-20 ele alınmaktadır. Müteakipbölümlerde de sırasıyla Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya ve Avrupa Birliğipolitikaları değerlendirilmekte ve muhtemel gelişmeler çerçevesindeyürütülmesi gerektiği düşünülen dış politika esasları, tarihî ve coğrafîanalizlere dayalı stratejik derinlik yaklaşımı He ortaya konmayaçalışılmaktadır.

1. Kısım

Kavramsal ve Tarihî Çerçeve

ı. Bölüm

Güç Parametreleri ve Stratejik Planlama

Thucydides’ten İbn Haldun’a, Clausevvitz’den Morgenthau’ya kadar siyasîtarihin seyri ve siyasî aktörlerin bu seyir içindeki konumları konusundaçalışmalar yapan düşünürlerin odaklandıkları temel soru gücün tanımı,tezahürleri ve eksen değişimi ile ilgili olmuştur. Antik dönemden bugünekadar siyaset felsefesi güç-de-ğer ilişkisini anlamlandırmaya ve yorumlamayayönelirken, siyasî gerçeklik ile ilgili tahliller gücün eksen değişiminianlamayı ve bu değişimin dinamiklerini tanımlamayı amaçlamışlardır. Buçerçevede Eflatun ile Thyrasymakhos arasındaki adalet-güç ilişkisi tartışmasısiyaset felsefesinin en temel tartışmalarından birini başlatmış, Thucydides'inPeloponez Savaşları ile ilgili tahlilleri ise gücün bir siyaset gerçekliği olaraktaşıdığı merkezî önemi göstermeye yönelmiştir. Aynı şekilde Farabi el-Medinetü'l-Fadıla arayışı ile ideal siyasetin değer boyutunu ortaya koyarken,İbn Haldun asabiyet kavramı ile siyasî gücün eksen değişimini sağlayandinamik unsurları tesbit etmeye çalışmıştır.

Page 27: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Kadîm kültürlerin güç ile değer arasında bir tür uyum kurma çabasınakarşılık, Makyavel ile başladığı kabul edilen modern anlayış reelpolitigideğer boyutundan bağımsız olarak ele alan bir yaklaşımı öne çıkarmıştır.Kadîm kültürlerin kesişim alanında Pax Ottomanica’yı kuran OsmanlıDevleti’nin önemli düşünürlerinden Kınalızade’nin Ahlâk-ı Alâtsi ile Batı'dafeodal düzenden ulus-devlet oluşumuna geçişin sembol ismi kabul edilenMakya-vel’in Prens'i arasındaki anlayış farkı bu değişimin çarpıcı birgöstremektedir.

Otuz Yıl Savaşları sonrasında 1648 Westfalya (Westphalia) Anlaşması ileortaya çıkan Westfalya düzeni ulus-devlet oluşumunun ve bu oluşuma dayalıgüç tanımlamalarının hukukî bir çerçeve kazanmasını sağlamıştır. FransızDevrimi sonrasında 19. yüzyılda geliştirilen büyük ölçekli teorik çerçevelerlefelsefî altyapısına kavuşan ulus-devlet yapılanması, yine bu yüzyılda yaşananbirlik hareketleri ve sömürgeci rekabet ile en temel reelpolitik güç birimi veaktörü niteliği kazanmıştır.

Klasik emperyal hanedanlıklara son veren 1. Dünya Savaşı sonrasındaAvrupa'da, sömürge imparatorluklarının sonunu getiren di. Dünya Savaşısonrasında da Avrupa-dışı alanda, değişik ölçekte ve çok sayıda ulus-devletinortaya çıkması, bu birimin güç unsurlarının tahlili konusunu uluslararasıilişkiler teorisinin temel meselesi haline getirmiştir. Güç tanımlamasını çıkarve egemenlik kavramları ile bütünleştiren realist ekol uluslararası düzeninulus-devletler arasındaki reel güç dengeleri üzerindekurulabileceğini savunurken, uluslararası ilişkilere hukuk ve değer boyutukazandırmak isteyen idealist ekol ulus-devletleri bu hukukun muhataplarıolarak görmüştür. Klasik realist ekolün en önemli temsilcisi olanMorgenthau'nuıı güç tanımlaması ulus-devlet biriminin modern dönemdekien kapsamlı tahlillerinden birisi olmuştur.

20. Yüzyılın üçüncü çeyreğinde başlayan ve son çeyreğinde ivme kazananekonomi-politik faktörlerle birlikte artan karşılıklı bağımlılık, ülkelerin güçtanımlamalarını çok daha karmaşık bir niteliğe büründürmüştür. Ulus-devletlere meşruiyet zemini sağlayan modem ideolojilerin etkilerinikaybetmesi ve gelenekse! kültür değerlerinin yeni unsurlarla birlikteuluslararası alana taşınmaları da ülkelerin uluslararası konumlarını etkileyenbir yeniden tanımlama süreci başlatmıştır.

Page 28: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Böylece küresel ekonomi-politik gelişmeler ülkeler arasındaki karşılıklıegemenlik ilişkisinde ortaya çıkan gri etkileşim alanlarını genişletirken,reelpolitik alana yansıyan tarih ve kültür parametreleri ülkelerin iç ve dış güçyapılanmalarını doğrudan etkilemektedir. Bu duruuı daha önce yalınkavramlarla ifade edilen güç parametrelerini yetersiz kılmakta ve bir çokparametrenin etkileşimini yansıtan kavramların öne çıkmasına yolaçmaktadır. Ekonomi-politik, jeopolitik, jeokültür, jeoekonomi, jeostratejigibi kavramların ülkelerin eiic tanımlamalarında daha sık bir şekildekullanılmaya

başlanması Soğıık Savaş sonrası dönemin dinamik şartlanılın getirdiği özelkonjonktür ile birlikte daha da belirgin bir nitelik kazanmıştır.

Bu nedenledir ki, ülkelerin güç parametreleri artık birbirinden bağımsız yalınunsurlar değil, her biri yeni fonksiyonlarla birbirini etkileyen dinamikunsurlar olarak görülmelidir. Bu dinamik unsurlar da insan unsurunundevreye girdiği çarpanlarla birlikte ele alınmalıdır.

I. Güç Denklemi ve Unsurları

Bir ülkenin uluslararası ilişkilerdeki göreceli ağırlığı ve gücü konusunda bukaygıları da gözönünde bulunduracak şekilde şekillerde değişik tanımlamalargeliştirilebilir. Sabit verileri (SV) tarih (t), coğrafya (c), nüfus (n) ve kültür(k) olarak; potansiyel verileri (PV) ekonomik kapasite (e^), teknolojikkapasite (t^) ve askerî kapasite (ak) olarak tanımlarsak bir ülkenin gücünüşöyle bir formülle gösterebiliriz:

G=(SV + PV] x (SZ x SP x Sİ)

Bu formülde SZ stratejik zihniyete, SP stratejik planlamaya, Sî siyasî iradeyetekabül etmektedir.

SV=t + c + n + k ve PV= +1^ + a^ olduğu için formülün açılımı;

G={{t + c + n + k) + (ek + tk + a^)) x (SZ x SP x Sİ) şeklindedir.

ı. Sabit Veriler: Coğrafya, Tarih, Nüfus ve Kültür

Page 29: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu formül içindeki unsurları tek tek ele alırsak, sabit veriler ülkelerin mevcutparametreler içinde kısa ve orta vadede kendi iradeleriyle değiştirmelerininmümkün olmadığı unsurlardır. Ancak, bu durum bahsi geçen unsurlarınülkelerin güç denklemindeki ağırlıklarının değişmez olduğu anlamınagelmez. Aksine, değişen uluslararası konjonktür, bu sabit unsurların ülkeleringüç dengeleri içindeki özgül ağırlıklarının değişime uğramasına yol açar.

Bu değişimi doğru bir zamanlama ile tutarlı bir yeniden değerlendirmeye tâbitutan ülkeler, bu sabit unsurları dinamik bir dış politika yapımının destekzemini haiine dönüştürürler. Mesela Türkiye’nin sabit bir verisi olan veHatay'ın ilhakı dışında son 75 yıldır değişmemiş olan coğrafyasının SoğukSavaş dönemindeki stratejik ağırlığı ile Soğuk Savaş sonrası dönemdekistratejik ağırlığı önemli farklılıklar göstermektedir.

Böylesi teorik bir çerçeve oluşturma çabası bazı temel jeopolitik kavramlarıntanımlanmasını ve mukayeseli anlam çerçevelerinin oluşturulmasını gereklikılmaktadır. Ulus-devlet olgusunun uluslararası sistemin ana unsuru halinegelmesi ile birlikte bir siyasî topluluk olan ulus, bu topluluğun egemenlikşeklindeki örgütlenmesi olan devlet ve bu siyasî egemenliğin yayıldığı alanıkapsayan ülke kavramları içiçe geçen bir iç anlam bütünlüğü ve bağımlılığıkazanmışlardır. Coğrafî alanların egemenlik nesnesi olarak devletler arasındabölüşülmesi ve bu bölüşümün bir uluslararası hukuk normu haline dönüşmesimodern sınır kavramının temelini oluşturmaktadır. Bu açıdan sınır kavramı,bir siyasî topluluğun etkinlik alanı açısından biri içe dönük egemenliğitanımlayan pozitif, diğeri dışa dönük egemenlik sınırını tanımlayannegatif olmak üzere iki anlam alanı oluşturmaktadır.

Uluslararası ve bölgesel nitelikli jeopolitik çatışma alanları, bu sınırtanımlamalarının' öngördüğü egemenlik alanları ile fizikî, ekonomik vekültürel coğrafyanın oluşturduğu iç-bağımlılık alanları arasındakifarklılaşmanın yansımalarıdır. Bu çerçevede sınırlar ile jeopolitik kuşaklar vehatlar arasındaki ayrım özel bir önem kazanmaktadır. Fizikî ve ekonomikcoğrafya açısından birbirini tamamlayan alanların oluşturduğu jeopolitikkuşakların karşılıklı sınır tanımlamaları ile birbirinden ayrılan birimler halinedönüşmesi bu kuşaklar boyunca her an tırmanabilecek egemenlik çatışmasıpotansiyelini beraberinde getirir. Özellikle sömürge imparatorluklarınındağılması ile birlikte ortaya çıkan ulus-devletler arasındaki sınır

Page 30: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çatışmalarının çoğunda hukukî sınır ile jeopolitik kuşak uyumsuzluklarınınönemli bir payı vardır.

Bir toplumun kültürel ve tarihî birikimi ile desteklenen jeopolitik ön-hatlarise bir toplumun uluslararası vizyonunun şekillenmesinde önemli roloynarlar. Mesela Alman kimliği ve Kutsal Ro-ma-Germen tarihi ile dokunanAlman stratejik zihniyetinin öngördüğü jeopolitik ön-hat ile fiilî/hukukiAlmanya sınırları arasındaki farklılaşma geçmişte iki dünya savaşma sebepolmuştur. Aynı wvı,ıa tt nüı-ıvn Savasından sonra ise harisçi YöntemlerleAB'nin ilk oluşturucu etkenleri arasında yer almıştır. ABD'yi bir süper güçolarak tarih sahnesine çıkaran ana unsur da, 19. yüzyılda Atlantik'ten Pasifikderinliğine doğru sürekli genişletilebilen bir sınır üzerinden hukukî/siyasî biregemenlik alanı haline dönüştürülebilen jeopolitik ön-hat vizyonudur.

Bu kavramların İngilizce karşılıkları, semantik alan itibariyle açıklayıcınitelikler taşımaktadır. Sınırın karşılığı olan bourt-dary/Cerritory kavramı,muhtevasından da anlaşılacağı gibi, ülkeleri bağlayan bir anlam taşımaktaiken; bizim jeopolitik ön-hat olarak tanımladığımız, ilerleyen bölümlerde dekısaca hat olarak kullanacağımız frontier kavramı toplumlârın yöneldikleri önalanları ortaya koymaktadır. Stratejik belt.kavramı ise hem sınırlayan hem deegemenlik kaymalarına göre esneyebilen bir kuşak için kullanılmaktadır. Buçerçevede bir kıyas ile ortaya koymak gerekirse ABD’nin Amerikan kıtasıboyunca engin bu frontier vizyonu oluşturabilmesi, bu devlete, kıtayı doğu-batı ve kuzey-güney istikametinde kesen jeopolitik kuşaklan bir sınırbütünlüğü içinde toplama imkanı vermişken3, Avrupa içindeki farklı uluslarınstratejik zihniyet oluşumunda öngördükleri frontier algılaması ilecari cepheleşmelerin doğurduğu fiilî sınırlar arasındaki gerilim kıta-içi savaşların kaynağını oluşturmuştur. Hukukî sınır (boundary) ile jeopolitikhat (frontier)arasındaki bu farklılaşma bugün de Avrasya jeopolitiğindekidinamizmin ana sebebini teşkil etmektedir.

İç egemenlik alanını tanımlarken aynı zamanda dış egemenlikmücadelelerinin hukukî sınırlarını ortaya koyan sınırlar ile özellikle yenialanlara açılan ya da bir güç merkezi oluşturmaya başlayan toplumlârınstratejik yayılım alanları ile ilgili algılamaları yatsınamaz.

1 Bu kavramın jeopolitik açıdan taşıdığı özel anlam alanları için bkz. DavidB. Knight, “Feople Together, Ye! Apaıt: İtetlıinking Territnry, Sovereignty,

Page 31: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

and Identities”, Reordering the World: Geopulitic.nl Perspectives on the 2JstCentury içinde, GeorgeJ. Deınko and YVİllianı B. YVood (ed ),fOxford:Wesıvicw. 11)94),

s. 71-H6.

2 Jeopolitik kırılma alanları için kullanılan shalterhdt kavramının birörnek uyarlanması için bkz. Saul B. Cohen, "Cleopolitics in the New VVoıtdEıa: A. New Perspective on an Ol ti Discipline". Reoniering ılıt' World:Geopolilicni Perspectives on ıhe 21st Century içinde, s. 32-35.

3 J-mnıicr kavramı ve bu kavramın Amerikan tarihi içindeki algılanışbiçimi için l>k/.. VVaJter Preston Webb, The Grent Prim Her, (Lincoln andLondon: Univer-

tan jeokültürel ve jeopolitik hatlar arasındaki farklılaşmanın, merkezîalanından (core areas) hareketle stratejik kademelendirme gerçekleştirmekisteyen güçleri karşı karşıya getirmesi durumunda jeopolitik çatışmakuşakları (shatterbelı) ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla jeopolitik kuşaklarınkesiştiği alanlar ile hukukî sınırlar arasındaki farklılaşmanın yoğunlaştığıbölgeler çok yönlü çatışma potansiyelinin varolduğu bölgelerdir.

Yeni alanlara açılan güçler genellikle kendilerini bağlayan sınır kavramınıaşarak bir ön hat ve ufuk oluşturma çabası içine girerler. Mesela Tarık binZiyad'ın İspanya'ya çıkmasından sonra gemileri yakması, idaresindekiordunun Kuzey Afrika'dan Cebelitarık’a uzaıîan sınır algılamasını yenidenkurmaya yönelik bir çabadır. Böylece daha önce Cebelitarık'ın oluşturduğu suengeli ile zihinlerde yer eden sınır algılaması ön hat olarak Pirenelereuzatılmıştır. Benzer bir durum Pasifik’e doğru ön hattını sürekli genişletmeyeçalışan ABD’nin kuruluş ve yayılma sürecinde yaşanmıştır. Bu türaçılımlarda stratejik yayıl ma hatlarında ciddi bir direniş ile karşılaşmayangüçler, merkezî alanları ile yeni kuşaklar arasında stratejik tutarlılığı olan birbütünlük kurarlar.

Bazı ülkelerin merkezî alanları, jeopolitik/jeokültürel hatları ve hukukîsınırları arasında tabiî bir uyum ve dış dünya ile tabiî bir ayrım çizgisibulunmaktadır. Bu ülkelerin en tipik misalleri İngiltere ve Japonya gibi adaülkeleridir. Bu ülkelerin ada konumu kendi merkezî alanlarını

Page 32: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tanımlamalarını kolaylaştırırken, komşu kıta içindeki stratejik dengelereayarlı politikalar bu merkezî alan ile komşu kıta arasındaki ilişkilerinbelirlenmesini sağlamaktadır. Komşu kıta içinde bir gücün sivrilmesi ya daada ülkesinin stratejik bir açılım içine girdiği dönemlerde merkezî alandankıtaya yönelik ilgi ve müdahale artmakta: stratejik daralma dönemlerinde isebir tür merkezî alana çekilme yaşanmaktadır. İngiltere’nin Yüz YılSavaşlarından başlayarak Otuz Yıl Savaşları, Veraset Savaşları, NapolyonSavaşları ve I. ve II. Dünya savaşlarında Avrupa kıtasına yönelik geliştirdiğistratejilerde bu tabiî ayrım hatlarının önemli bir tesiri vardır. Büyük bir ada-kıta ülkesi konumundaki ABD’nin Avrasya'ya yönelik politikalarında dadaha büyük ölçekli olmakla birlikte benzer özellikler söz konusudur.

nımlamaları ile hukukî sınırlar arasında tabiî bir ayrım yapmak mümkündeğildir. Bunun en tipik misali de Almanya'dır. Almanya’nın, tarihîBrandenburgve Prusya bölgesi eksen olmakla birlikte sürekli esneyebilen birmerkezî alan algılamasına sahip olması ve bu algılamanın Germen akrabatopluluklarının yaşadığı bölgelere uzanan değişken bir jeopolitik/jeokültürelhat ile bir bütün içinde düşünülmesi Almanya’nın son iki yüzyıl içindekihukukî sınırları ile bu stratejik algılama arasında onulmaz bir çelişkidoğurmuştur. Almanya’nın sahip olduğu ve bu ülke stratejisyenlerince çoksık kullanılan Mittellage (merkez konum)’den kaynaklanan bu durumAvrupa-içi stratejik çatışmaların odağını oluşturmuştur.

leopolitik ve jeokültürel ön-hatlarla uyumlu hukukî sınırların belirlendiğibölgelerde ve dönemlerde genellikle istikrarlı siyasî ilişkiler doğmaktadır.Mesela, asırlar boyu süren Osmanlı-Iran savaşlarından sonra 1639’da Kasr-ıŞirin Anlaşması ile oluşturulan Osmanlı-lran sınırının bugüne kadardeğişmeden ulaşabilmiş olması tabiî bir jeopolitik hattın hukukî sınır halinedönüşmesinin sonucudur. Buna karşılık sınırlar ile ön-hatiarm çatıştığı veuluslararası sınırlar ile jeopolitik hatlar üzerinde farklılaşmaların doğduğudurumlarda iki ya da daha çok siyasî aktörün etki alanı mücadelesine girdiğiçatışma kuşakları oluşmaktadır. Bu durumun en çarpıcı misali Türkiye ileIrak sınırı üzerinde son yıllarda yaşanan bunalımlardır. Bu bunalımlarınkökeninde iki ülke arasındaki hukukî sınırın bölgenin jeopolitik vejeokültürel yapısı ile uyumlu olmaması yatmaktadır. Tarih boyunca bu hatüzerinde hiç bir kalıcı sınırın görülmemiş olması da jeopolitik, jeokültürel vejeoekono-nıik temelden yoksun sınırların bunalım kaynağı olmasına önemli

Page 33: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir delil teşkil etmektedir. Hindistan ile Pakistan arasında Keşmir üzerindesüregelen mücadele de bu çelişkinin doğurduğu çatışmaların bir başka çarpıcımisalini teşkil etmektedir.

Bu çalışmada sık sık geçeceği için tanımlanması gereken diğer önemli birkavram ise havzadır. Bir çok jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik hattınkesişerek oluşturdukları, iç stratejik bütünlüğe sahip bölgeleri havza olaraktanımlamaktayız. Alman jeopolitik havzası, Rus step havzası gibitanımlamalar bu ülkelerin coğrafî konumlarının tabiî sonucu olarak ortayaçıkan geniş ölçekli strate-iiV mfliıeprü alanım vansıtmaktariır.

Bil çerçevede, ki Lalar ve bölgeJeıarası etkileşim bölgeleri tanımlamalarınıbüyiik güçlerin havza algılamalarının kesişim alanı için kullanmaktayız.Mesela Asya ve Avrupa’yı ayıran Doğu Avrupa stepleri modern diplomasitarihi içinde genelde Slav ve Germen, özelde Rus ve Alman havzaalgılamalarının etkileşim alanını oluşturmuştur. Ortadoğu bölgesinin gerekbir kavram olarak ortaya çıkışı gerekse fiilen bir çatışma alanı olması da,Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarını birleştiren bir çok havzanın kesiştiği biretkileşim hattı oluşturmasıdır.

Merkezî alan, smır, hat, kuşak, havza, etkileşim bölgesi gibi kavramların biriç bütünlük içinde anlamlandırıl maları her bir ülkenin strateji ve dış politikayapını sürecini anlamak bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.Reelpolitik açıdan bakıldığında; havza algılaması stratejik manevra alanını,etkileşim bölgesi bu manevra alanlarının çok yönlü stratejik mücadeleyedönüştüğü coğrafî alanı, hat ve kuşak tanımlamaları stratejik hedeflerintaktik kademelendirme ve uygulama alanını, hukukî sınırlar clefansifve ofansif straLejik pozisyonlara meşruiyet kazandırılmasını sağlayan ayrınıçizgilerini, merkezî ala'tı ise stratejik varoluş temelini belirlemektedir. Buçerçevede bahsi geçen tanımlar statik ayrım hatlarını değil, uluslararası vebölgesel konjonktüre göre dinamik bir şekilde tanımlanması gereken coğratlmekan idraklerini yansıtmaktadır.

Bu jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik tanımlamalar, toplumlunu zamanve tarih idrakleri ile de bir bütünlük oluşturmakladır. Bir toplumun medeniyetaidiyetinin, kültürel kimliğin, kurumlanıl ve dışa yansıyan biçimsel formlarınoluştuğu tarihi süreç de sabit bir veridir. Mesela, üçüncü bölümde dahadetaylı bir şekilde ele alacağımız gibi Türkiye’nin sabit bir verisi olan

Page 34: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Osrııanlı tarih mirasının Soğuk Savaş dönemindeki ağırlığı SoğukSavaş sonrası dönemde önemli bir değişim geçirmiş ve Türkiye'nin gerekBalkanlarda gerekse Kafkaslarda çok daha aktif bir dış politika yapımınayönelmesine yol açmıştır. Son on yıl içinde Türkiye’nin gerek Balkanlargerekse Kafkaslarda müdahil okluğu bir çok bölgesel mesele temelde bu tarihmirasının izlerini taşımakladır.

Bu bölgelerdeki Osmanlı bakiyesi unsurlar, ortaya çıkan jeopolitik durumdaBalkanlar/Anadolu eksenli OsmanlI merkez alanına yönelmişlerdir. Asrınbaşında Osmanlı tarih mirasından yeni tanımlara dayalı bir ulus devlet olarakçıkan Türkiye Cumhuriyeti, asrın sonunda bu mirasın jeokültüre! vejeopolitik sorumlulukları ile tekrar yüzleşmek zorunda kalmıştır. Türkdış politikasına önemli yüklerle birlikte yeni ufuklar ve imkanlar kazandıranbu sorumluluklar, önümüzdeki dönemde, Türk stratejik zihniyet vekimliğinin yeniden şekillenmesindeki en belirleyici unsurlar olarak devreyegireceklerdir.

Türkiye’nin genç ve dinamik nüfus yapısı da önemli bir güç parametresiolduğu için özellikle Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde sürekli gözönündetutulan bir unsur olagelmiştir. Soğuk Savaş süresince Rusların sıcak denizlereinmesinin önündeki en önemli askeri/ denjografik engel olarak görülen bunüfus unsuru, Soğuk Savaş sonrası gelişmelerde Avrupa-içi insanhareketliliklerini etkileyebilecek en önemli ekonomik/demografik unsurlararasında görülmeye başlanmıştır. Başta Almanya olmak üzere Türkiyekaynaklı göç hareketlerine sahne olan Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliği ileentegrasyon sürecinin tabiî uzantısı olan serbest dolaşım hakkı konusundatakındıkları tavır, bu nüfus unsurunun güç parametreleri içindeki yerinin birsonucudur.

Belli bir insan unsurunun (nüfus) belli bir mekan içinde (coğrafya) ve bellibir zaman boyutunda (tarih) sahip olduğu kimlik ve aidiyet hissi ile ürettiğideğerler dünyasına dayalı psikolojik, sosyolojik, siyasî ve ekonomik yapıtaşlarından oluşan kültür, bir ülkenin sabit güç verilerini potansiyel güçverilerine bağlayan en önemli unsurdur. Bu unsur bir taraftan sabit verilerinyaşayan süreç içinde tezahür etmesini sağlarken, diğer yandan potansiyelverileri harekete geçiren temel muharrik rolü oynamaktadır.

Ortak zaman-mekaıı idrakinden kaynaklanan güçlü bir kimlik ve aidiyet

Page 35: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hissine sahip olan ve bu his ile psikolojik, sosyolojik, siyasî ve ekonomikunsurları harekete geçirebilen kültürel yapısı oturmuş toplumlar sürekliyenilenebilen stratejik açılımlar gerçekleştirme imkanına sahiptir. Bunakarşılık kimlik bunalımı yaşayan ve bu bunalımı bir kültür buhranı halinedönüştüren toplumlar psikolojik, sosyolojik, siyasî ve ekonomikdalgalanmaların kıskacında stratejik bir açmaz içine düşerler.

2. Potansiyel Veriler: Ekonomik, Teknolojik ve Askerî Kapasite

Bir ülkenin potansiyel verileri ise kısa ve orta vadede değişebilir nitelikteolaıı ve ülke potansiyelinin kullanım kapasitesinin yansıması olanunsurlardır. Ekonomik kaynaklar, teknolojik altyapı ve askerî birikim ülkeningüç denkleminde değişken unsurlar olarak yer alır. Bu değişken unsurlarındış politika yapımında ko-ordineli ve verimli bir şekilde devreye sokulması,ülkenin uluslararası güç dengeleri içindeki ağırlığının artmasını sağlar. Bunakarşılık bu unsurların iyi bir planlama ile yeterince etkin bir tarzda yenidenyapılandırılmadığı ülkelerin uluslararası ilişkilere yansıyan gücünde ciddizaaflar ortaya çıkmaya başlar.

Uluslararası ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası dönemdeki en önemli gerilimalanları jeopolitik ve uluslararası ekonomi-politik-tir. Bu çerçevede dışekonomik ilişkileri yönlendiren ekonomi-po-litik tercihler genel stratejininönemli bir unsuru haline gelmişlerdir. Bu durum küresel ekonomi-politikrekabetin tarafı olan büyük güçler kadar, bu rekabetin hem aktörü hem deedilgen sahası konumundaki bölgesel güçler açısından da geçerlidir. II.Dünya Savaşının hemen sonrasında bağımsızlıklarını kazanan ve SoğukSavaş süresince genellikle ithal ikamesi politikalarıyla bağımsız bir ulusalekonomik alan oluşturmaya çalışan bu bölgesel güçler, seksenli yıllardanitibaren başlayan ve Soğuk Savaş sonrası dönemde gittikçe artan bir ivmekazanan ihracata dayalı kalkınma modelleri ile küresel ekonomik dengelerdeyer edinmeye çalışan politikalara yönelmişlerdir. Bu değişim süreci ekonomi-politik ile strateji arasındaki bağımlılık ilişkisini artırmış ve ekonomik çıkaralanlarını diplomasinin ana unsurları haline getirmiştir.

İç ve dış ekonomik politikalar arasındaki uyum meselesi dış politika yapımınıve bu politikaların uygulama sürecini klasik diplomatik kulvarın dışınataşırmıştır. II. Dünya Savaşından sonra as-kerî/diplomatık alanı daralmış olanJaponya’nın ekonomiyi bir strateji parametresi olarak dış politikanın

Page 36: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

merkezine oturtması bu gelişmenin en çarpıcı misallerinden birinioluşturmaktadır. De Geaulle’ün Fransız Frangının gücünü dış politikaoluşumunun ana unsuru olarak görmesinden bu yana finansal alandabüyük ekonomi-politik güçler arasında yaşanan rekabet, ekoııomi-poli-

tik rekabetin uzun dönemli stratejik rekabet içindeki konumunu sürekli teyideden bir seyir izlemiştir. Önümüzdeki dönemin uluslararası ekonomi-politikdengelerini belirleyecek gibi görünen Eu-ro-Dolar finansal rekabetinin AB ileABD arasındaki stratejik ilişkilerin tabiî bir parçası olarak devreye girmesi bukonumun son çarpıcı misalini oluşturmaktadır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ekonomik kapasitenin ulusal güç parametreleriiçindeki konumunda önemli bir mahiyet değişimi yaşanmıştır. İletişimteknolojisindeki olağanüstü sıçrama ile hızlı bir ivme kazanan küresel ölçeklikarşılıklı bağımlılık ilişkisi devlet-dışı aktörlerin ulusal strateji içindekiönemlerini artırmıştır. Bugün çokuluslu şirketler arasındaki ilişkiler devlet-ölçekli ilişkilerin de ötesinde etkiler yapabilmektedir. Bölgeselentegrasyon faaliyetleri ile birlikte daha da karmaşık bir nitelik kazanan budurum ithal ikamesi politikalarına gerekçe oluşturan ulusal ekonomikbağımsızlık kavramını temelinden sarsmaktadır.

Bugün resmi ve gayriresmi aktörlerin birlikte oluşturdukları ulusal totaletkinlik sadece devlet kontrolüne dayanan ulusal bağımsızlığın önüne geçmişbulunmaktadır. Çokuluslu şirketler, sivil toplum kuruluşları, bölgesel veuluslararası kuruluşlar gibi ulus-devlet yapılanması dışındaki aktörlerin artanetkisi küresel ölçekli makro stratejiler ile yerel ölçekli mikro stratejilerarasında önemli bir uyum problemi doğurmuş bulunmaktadır. Böylesi çokaktörlü dinamik bir konjonktürde ülkelerin göreceli güçleri buuyum problemini aşabilme kabiliyetlerine bağlıdır.

Bu çerçevede ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki üretkenliği ve etkinliği degüç parametrelerinin değişken unsurlarının başında gelir. Bir örnek alanolarak üzerinde duracağımız gibi bir ülkenin savunma sanayiinin altyapısı da,ekonomik gelişme düzeyi de, sabit kaynakların etkin bir şekildedeğerlendirilebilmesi de bu alanlarda yetişmiş insan unsuruna bağlıdır.ABD'nin hegemonik güç olarak ortaya çıkışında bilim ve teknolojik kapasitekonusunda yaptığı atılmaların rolü büyüktür. Son zamanlardagerçekleşen ekonomik zirvelerde sürekli gündem maddeleri arasında yer

Page 37: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alan telif haklan ve lisans uygulamaları da aslında bilim veteknoloji konusundaki gelişmelerin denetim gücünü elinde tutma gayretininbir ürünüdür. Japonya’yı ekonomi-politik bir dev haline geti-

reıı temel faktör de teknoloji uygulama alanında gerçekleştirilen atılımlarınticarî bir hüviyetle piyasa unsuru haline dönüştürülebilmiş olmasıdır.

Bu nedenledir kj, bilim ve teknolojik üstünlük konusunda süren rekabetSoğuk Savaş sonrası dönemin perde gerisinde süren ana gerilim alanlarındanbirisi olmuştur. Bunun sebebi de teknolojik savaşın sonuçlarının sıcaksavaşın sonuçlarından daha belirleyici olmasıdır. Sıcak savaşı bugünkazanmış görünenler teknolojik savaşın uzun dönemli galiplerine boyuneğmek zorunda kalacaklardır. Bu açıdan diınya-sisteminin merkezinioluşturan güçlerin en öncelikli hedefi teknolojik üstünlüğü eldenbırakmamaktır. Bu da sistemik güçler arasındaki mücadeleye acımasız bir içrekabet: niteliği kazandırmaktadır. Sıcak savaşlarda geçici ittifak vekoalisyonlar oluşturan güçler teknolojik savaşta karşı karşıya gelmekte ve enyoğun ittifak dönemlerinde bile karşılıklı markajı sürdürmektedirler. Askerîittifaklar geçici, teknolojik üstünlük kalıcıdır.

Uluslararası ilişkilerdeki hegemonik güç konumunu sürdürmek isteyen ABDbu gücün temel dayanağı olan teknolojik üstünlük ve kontrol kabiliyetinikaybetmemek için bir taraftan uluslararası hukuk düzenlemeleri yapmayagayret ederken, diğer taraftan başta Çin, Japonya ve AB olmak üzere rekabetgücü olan güçlerle kıyasıya bir rekabeti göze almıştır. Japonya ilemultimedya ve iletişim teknolojisi, Çin ile telif hakları ve uluslararası patentanlaşmaları, Fransa ile teknoloji casusluğu konusunda karşı karşıya gelenABD’nin hedefi gelecekteki teknolojik oluşumun nabzını ve kontrolünüelinde tutmaya devam etmektir.

Doksanlı yılların ortalarına doğru bir taraftan Japon pazarının Amerikanmallarına açılması için baskılarım artıran ABD, diğer taraftan da gelecektekiiletişim teknolojisinin öncülüğünü elinde tutmak için ciddi bir atılımbaşlatmıştır. 1995 yılı başında başkan yardımcısı Al Gore’un Amerikanhükümeti ile firmalarım küresel ekonomik hakimiyeti sürdürmek üzere ulusalbilgi ve iletişim altyapısı kurmak için işbirliğine davet etmesi ile başlayan buatılını temelde özellikle bilgi otobanları, bilgisayar iletişim ağı ve multimedyaalaniannda tekel olmak hedefini gütmektedir. Bu konuda geri kalmakta

Page 38: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olduğunu farkeden Japonya karşı bir atakla 2010 yılını hedefleyen veekonomiye 2.5 milyonluk iş kapasitesi ve yılda 1.23 trilyon dolarlık ekkaynak sağlayacak bir projeyi uygulamaya koymuştur.

ABD ile Çin arasında son yılların en önemli bunalımına yol açan telif haklarıve uluslararası pateni anlaşmaları konusu da teferruattaki bir uluslararasıhukuk anlaşmazlığından çok daha derin bir önem taşımaktadır. Meselesadece bazı Amerikan firmalarının uluslararası piyasadaki hukukunukorumak değildir. Geçtiğimiz yirmibeş sene içinde kendi oluşturduklarıteknolojinin Japon-lar tarafından büyük bir beceri ile piyasa değeri olan emtiahaline dönüştürülüp Amerikan ekonomisini kendi pazarında bile mahkumetmesi ABD yönetimini Çin’e karşı büyük bir teyakkuza sev-ketmiştir.Uluslararası ekonomik savaşta mesele sadece bir teknolojiyi geliştirmekdeğil, o teknolojiyi pratik kullanım değeri yüksek bir piyasa malzemesi halinegetirebilmektir. Japonya mucizesi bu becerinin üstünde yükselmiş veAmerikan firmalarının bir çok alanda uluslararası piyasalardaki etkisinikırmıştır.

ABD’nin Çin üzerindeki baskısının bir diğer önemli sebebi ise özellikleDoğu Asya'da yoğunlaşmakta olan yeni teknolojik gelişmeleri kontrol altındatutabilmektir. Uluslararası telif hakları ve patent anlaşmaları konusunda sahipolduğu etkin ve merkezi konum ABD’ye diğer ülkelerdeki yeni teknolojikgelişmelerin uluslararası nitelik kazanmasında önemli bir ayrıcalık ve önceliksağlamaktadır. Son yıllarda özgün buluşlar konusunda DoğuAsya'nın rolünün gittikçe artması teknolojik merkez kayması riskiniberaberinde getirmiştir. Bugün ABD içindeki önemli teknolojik atılım-lardada Amerika kökenli olmayan araştırmacıların payı artmakladır. Atlantik-eksenli dünya-sisteminin oluşturduğu uluslararası hukuk bu teknolojikkaymanın kontrol altına alınmasının en önemli aracı olarak devreyesokulmuştur. Bunun içindir .ki ABD bu patent hukukunun tanınmasınaÇin’deki insan haklan ihlallerinden daha büyük önem vermiş ve Tiaııenmenolayında uygulandığından daha büyük bir baskı oluşturmaktançekinmemiştir.

Yine 1995 yılı başlarında tırmanan ABD ile Fransa arasındaki teknolojikcasusluk bunalımı da farklı bir alanda benzer bir hakimiyet kavgasınıaksettirmektedir. Uluslararası ekonomik ve politik hnlrimivetin pn slrateiik

Page 39: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

filanlarından birisi olur ki Boeing-Airbus rekabeti bir Amerikan-Avruparekabeti niteliğine dönüşmüştür. Zamanla tam bir ticaret savaşına dönüşen burekabet Avrupa'nın Amerika'ya karşı gösterdiği en önemli başarılardan biriolmuştur. İletişim teknolojisinde ABD ve Japonya’ya karşı gerilemekaydeden Avrupa, Airbus ile uçak sanayiinde ciddi bir atılım yapmıştır.Fransa’daki ABD diplomatlarının da adının karıştığı teknolojik casuslukskandali büyük güçler arasında süren amansız mücadelenin önemli birgöstergesidir.

Gittikçe yoğunlaşan bu teknolojik savaş gelecekteki ekonomik, siyasî veaskerî savaşların da kaderini belirleyecek nitelikler taşımaktadır. ABD’nin birçok cephede sürdürmekte olduğu bu savaş aynı zamanda Amerikanhegemonyasının gelecek yüzyıldaki kaderini de ortaya koyacaktır.

Bu unsurların tümünü fiilî güç haline dönüştüren askeri kapasite de ülkeleringerek barış dönemlerindeki potansiyel kapasitesinin gerekse savaşdönemlerindeki reel güç yansımasının temel göstergelerinden biridir. Askerîkapasite, değişen konjonktüre uygun bir tarzda kendini yenileyebilen birparametre olarak hem ekonomik, diplomatik ve politik kararlardanetkilenmekte hem de bu kararların yöneliş ve uygulanış biçiminibelirleyebilmektedir. Ülkenin güvenlik parametreleri ekonomik kaynaklarınkullanım ve aktarım biçimini etkilerken, diplomatik ve siyasî ilişkilerinseyrini de önemli ölçüde belirlemektedir.

Yeni teknolojik gelişmelere ve konjonktürel değişimlere ayak uyduramayanaskerî yapılar zamanla içe dönük politik hesapların ve kaynak israfının aracıhaline dönüşme riski taşırken, yerinde ve zamanında alman stratejikkararlarla kendini yenileyebilen ve toplumsal doku ile bütünleşen askerîkapasite kullanımları ülkelerin uluslararası güç hiyerarşisinde daha üstbasamaklara çıkabilmelerinin ve politik/ekonomik etki alanıoluşturabilmelerinin önünü açarlar. Mesela Bismark’m demir yumrukluidaresinin güç kaynağını oluşturan askerî kapasite aynı zamanda siyasîalanda Alman birliğinin, ekonomik alanda ise Alman atılanının hem sonucuhem de dışa yansıyan boyutudur. Aynı şekilde Deli Petro’nun askerî yapıdagerçekleştirdiği reformlar steplerle sınırlı Moskova Prensliğini, Avrasya’yıbir bütün olarak stratejik hakimiyet alanı haline getirmeye vönelen Rusenmerval yayılmacılığına dönüştüren siyasî, ekonomik ve diplomatik

Page 40: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

unsurların fiilî güç zeminini oluşturmuştur. Bugün de Amerikan askerîyapılanması ile Amerikan ekonomisi ve diplomasisi arasında doğrudan birilişki vardır ve bu ilişki dünya anakı tasından uzakta bir coğrafî konumasahip olan ABD’yi uluslararası ilişkilerin belirleyici hegemonik gücü halinedönüştüren ana unsurlardan biridir.

3. Stratejik Zihniyet ve Kültürel Kimlik

Bir toplumun stratejik zihniyeti; içinde kültürel, psikolojik, dinî ve sosyaldeğer dünyasını da barındıran tarihî birikim ile bu birikimin oluştuğu veyansıdığı coğrafî hayat alanının ortak ürünü olan bir bilincin, o toplumundünya üzerindeki yerine bakış tarzını belirlemesinin ürünüdür. Bu açıdanbakıldığında, zihniyet ile strateji arasındaki ilişki, coğrafî verilere dayalımekan algılaması ile tarih bilincine dayalı zaman algılamasının kesişimalanında ortaya çıkar. Farklı toplumların farklı stratejik bakış açılarınasahip olmaları, aslında, bu mekan ve zaman boyutlarına dayanan farklı dünyaalgılamalarının ürünüdür.

Toplumların kendi coğrafî konumlarını eksen edinen mekan algılamaları ilekendi tarihî tecrübelerini eksen edinen zaman algılamaları, yönelişleri ve dışpolitika yapımını etkileyen zihniyet altyapısını oluşturur. Milleti ezelî birsiyasî birlik ya da hemen değişebilir bir insan topluluğu olmaktan çok,istikrarlı bir tarih sürecinin ürünü olan ve uzun tarih dilimleri içinde oluşanbir birliktelik olarak kabul edersek stratejik zihniyet aynı zamanda birkimlik bilincinin tarihî süreç içinde biçimlenmesinin ve yenidenşekillenmesinin sonucunda ortaya çıkar ve geçici siyasîdalgalanmaların ötesinde bir süreklilik arzeder.

Mesela Alman stratejik zihniyeti, Kutsal Roma-Germen İmpa-ratorluğu'nunkökenleri 9. yüzyıla kadar giden tarihî serüveni ile modem ulus devletinfelsefî temellerinin tarihî gerçeklik alanı ile buluşarak ideolojik bir altyapıkazandığı 19. yüzyıla kadar uzanan bir tarihî bilincin eseridir. Bu bilinçOrtaçağ feodal-dinî birikimi ile modern seküler-ideolojik birikiminunsurlarım birlikte barındırır. Hegel’in Alman bilincinin tarihî kökenleriniortaya koyduğu tarih yorumu ile Hitler'in III. Reich kavramı arasındakiparalellik böylesi bir stratejik zihniyet sürekliliğinin ürünüdür.

Ayru şekilde Ortodoks Rus Çarlığı ile ateist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler

Page 41: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Birliği’nin stratejik öncelikleri arasındaki paralellik ve süreklilik toplumlarmstratejik zihniyetlerinin tarih ve coğrafya gibi sabit veriler tarafından neölçüde belirlenmekte olduğunun bir göstergesidir. Rus kimlik bilincininevrensel ideolojik kimlik tanımlamaları öngören sosyalist ideolojiye rağmenvarlığını sürdürebilmesi ve Soğuk Savaş sonrası dönemde eski Marksistlerinyönlendirdiği yeni milliyetçi akımlarda kendini tekrar siyasî bir kimlik olaraküretebilmesi bu stratejik zihniyet sürekliliğinin sonucudur. Siyasi kariyerinibir sosyalist olarak oluşturan Miloseviç’m Soğuk Savaş sonrası dönemderadikal ırkçılığa dönüşen Sırp milliyetçiliğinin lideri konumuna gelmesi de buaçıdan ilginç bir misal oluşturmaktadır.

Kendi tarihimizden misal vermek gerekirse, Söğüt civarında göçerTürkmenlerin oluşturduğu küçük bir beylikten başlayarak zamanla antik yerelmedeniyet havzalarının tümüne yayılan ve insanlık tarihinin eır renkli,sinkretik ve karmaşık siyasî yapılarından biri haline dönüşen OsmanlıDevleti’ni kuran ana unsur da böyle-si bir stratejik zihniyetin altyapısınıdokuyan zaman ve mekan bilincidir. Bu stratejik zihniyet hem OsmanlıDevleti’nin atılım gücünü hem de bu atılım gücünün oluşturduğu Osmanlıdüzeninin (Pax Oıtonumica) istikrarını sağlamıştır. Geçmişikuşatan kadim kavramı da, geleceği belirleyeceği iddiasını taşıyanDevlet-iEbed Müddet kavramı da bu stratejik zihniyetin muhtevasını dokuyan bir(arılı ve kimlik bilincini yansıtmaktadır.

Gerek Osmanlı Devleti’nin çözülme sürecinde gerekse TürkiyeCümhvıriyeti'nin kuruluşundan bu yana karşı karşıya kalman uluslararasıproblemlerde ortaya çıkan en önemli gerilim alanı, bu stratejik bilincinsüreklilik unsurları ile cari uluslararası güç dengelerindeki konum arasındakifarkın doğurduğu psikolojik gerilim ve bu gerilimin kimlik bilinci üzerindekiyıpratıcı etkisidir. Bu açıdan Osm anlı-Türk stratejik bilincinin anaunsurlarının süreklilik ve değişim yönleriyle yeniden tartışılmasıyüzleşmemiz gereken en önemli meselelerden birisidir.

Kimlik, mekan ve zaman bilincinin tarihî birikim ve carî gerçekliklerçerçevesinde yeniden kurulması tarih içinde varoluşun ve insanlık birikiminekatkıda bulunabilmenin olmazsa olmaz şartıdir. Stratejik zihniyet bir varoluşiddiasına dayanmadıkça edilgenlikten kurtulabilmek mümkün değildir.Bunun içindir ki, stratejik zihniyeti oturmuş olan ve bu zihniyeti değişen

Page 42: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

şartlara göre yeni kavramlar, araçlar ve formlar ile yenidenüretebilen'toplumlar uluslararası güç parametrelerine de ağırlık koyabilmekabiliyeti kazanırlar. Bunun aksine, stratejik zihniyette radikal birkırılma yaşayarak kimlik bilincini yıpratan toplumlar tarihîvaroluşlarını tehlikeye atarken, bu zihniyeti diğer toplundan dışlayıcı biraraç olarak görerek donuklaştıran toplumlar ise ortak insanlık bilincindenkopmakta ve kendileri dışlanmaktadırlar.

Stratejik Planlama ve Siyasî İrade

Stratejik zihniyet ile stratejik planlama arasında bir muhteva-şekil ilişkisivardır. Sabit verilerin belirlediği stratejik zihniyetin muhtevası potansiyelverilerle rasyonel bir kurguya oturtulan stratejik planlama aracılığıyla elletutulur ve algılanabilir bir şekle bürünür.

Meşhur stratejisyen Cari voıı C)ausewitz taktik ile strateji arasındaki ilişkiyitanımlarken “taktik, askeri birlikleri muharebeler için, strateji isemuharebeleri nihaî savaş için kullanma sanatı-dır”4 demektedir. Hangi askeribirliğin, hangi küçük muharebede ve hangi ölçekte kullanılacağının tesbiti bumuharebelerin neticesi olan nihaî savaş ile ilgili bir hedef belirlemesi ileyapılabilir. Bu çift yönlü bir ilişkidir. Stratejik yönelişi belirlenmemiş birordunun birbirinden bağımsız küçük muharebelerde tek tek başarılarkazanması savaşın nihaî kaderini belirleyici olamaz. Aynı şekilde stratejikyönelişi teorik olarak ortaya konmuş olmakla birlikte, bu yönelişin küçükmuharebeler şeklindeki taktik altyapısı kurulamamış olan bir ordunun dabaşarılı olması mümkün değildir.

Diplomaside de durum pek farklı değildir; sadece nihaî hedefe ulaşmak içinkullanılan araçlar farklıdır. Taktik nitelikli adımların stratejik bir yönelişiçinde bjraraya getirilememiş olması zamanla stratejik yönelişin anlamını veçapını önemli ölçüde değişikliğe uğratır, çünkü bu taktik adımları atandiplomatlar kendi taktik adımlarını stratejik hedefler olarak görmeyebaşlarlar. Kendi birliğinin yürüttüğü muharebeyi savaşın tüm stratejisi olarakdeğerlendiren bir subay, ordunun nihaî savaş ile ilgili stratejisi üzerinde nederece yanlış bir yönlendirmeye yol açarsa, kendi taktik tercihini ülkenin dışpolitika ekseninin merkezi haline getirmeye çalışan bir diplomat da o derececiddi yanılgılara sebep olabilir. Osmanlı ordularının I. Dünya Savaşındadeğişik cephelerde sağladıkları üstün başarılara rağmen nihaî savaşı

Page 43: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kaybetmeleri bu gerçeğin en güzel misalidir. Kendi stratejik yönelişini tesbitedememiş olmak yüzünden Osmanlı ordularını Alman stratejisinin destekunsuru haline getiren askerî/diplomatik liderler bu stratejik bağlantıüzerindeki etkinliğini yitirdikleri andan itibaren savaşın nihaî kaderi OsmanlıDevleti’nin aleyhine seyretmeye başlamıştır.

Özellikle ittifakların geçici ve çıkar temelli olduğu, kısa dönemli taktikadımların belirleyicilik kazandığı dinamik güç dengesi yapılanmalarındabaşarılı olmanın en öncelikli şartı, uzun dönemli stratejik tanımlama ile kısadönemli taktikler arasındaki dengeyi sağlayabilmektir. Her türlü dinamikdeğişime açık olan güç dengesi yapılanmasında stratejik hedeflerini kısa veanlık taktiklere dönüştürebilme becerisi gösteren ülkeler büyük atılmalaryaparlar. Bu da diplomatik konumları mutlaklaştırmaksızm kararlı;değişik stratejik hedefler arasında bocalamaksızın esnek olmayı gerekli kılar.Bu yolla kendi hareket alanlarını genişletebilen ülkeler bu güç dengesininuzun dönemli hale dönüşmesi sürecine büyük avantajlar sağlayarak başlarlar.Soğuk Savaş döneminin bitmesinden sonra kısa süreli olarak Amerika eksenlitekelci bir yapılanmaya giren uluslararası ilişkiler bugün gittikçe hızlanan birbiçimde güçler dengesi özellikleri göstermeye başlamış bulunmaktadır.Bunu önceden faıkeden bölgesel güçler çok alternatifli politikalara ve esnekdiplomasilere yönelmişlerdir.

Böyle durumlarda bütün bu taktik adımları denetimi altına alabilecek veaskerî/diplomatik birlikleri bir maestro edası ile alıenge sokacak birstratejisyen siyasî irade yoksa, taktik nitelikli tek tek başarılar nihaî savaşınkazanılmasına yetmez. Bir ülkenin kendisine güveni ve gelecekle ilgili ufku;uluslararası ilişkilerdeki zamanlaması, müzakere sürecindeki psikolojiküstünlüğü ve inişi.. rin siyasî öncüleri belirlenmiş gündemlerin esiri olmazlar.Aksine gündem onların elinde şekillenir ve bu şekil alış o ülkeyiüçüncü ülkelerin ilişkilerinde bile etkin bir unsur haline getirir.

Siyasî irade yetersizliği dolayısıyla dış siyasetini konjonktüre!dalgalanmaların akışına bırakan ve zamanlama kabiliyetini, kaybeden ülkelerise, başkaları tarafından belirlenmiş gündemlere gösterilen anlık tepkilerinoluşturduğu karmaşık ve çelişik bir tablonun esiri olurlar. Bu tür ülkelerinsiyasî elitinin, ne çıkış noktaları ile ilgili bir birikimleri, ne de varış noktalarıile ilgili bir ufukları vardır. Atak ve belirleyici değil, savunmacı ve

Page 44: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tepkicidirler. "Çözüm için ben varım" ataklığına değil, “bunalımlarda benyoktum" savunmasına ayarlı bir psikoloji içinde davranırlar.

Bu kimliksiz seçkinler, kritik dönemlerde ön plana çıkıp belirleyici olmaktançok, farkedilmemeye ve inisiyatif kullanmamaya şartlanmışlardır. Ülkelerinidünya gündeminde etkin bir konumda tutmak yeni mesuliyetler getireceğiiçin edilgen olmayı daha emin ve risksiz bir siyaset olarak görürler.Gündemler belirlendikten sonra sahneye çıkarak müzakere masasının birucuna ilişmeye çalışırlar. Sürecin başında önde görünmekten kaçınırlar,ama bir kere de trenin kaçmakta olduğu vehmine kapılırlarsa o telaşla yerliyersiz her tür kontrolsüz ilişkiye girmeye çabalarlar. Ne olayların merkezindeolmanın güven hissine, ne de seyirci olmanın rahatlığına sahiptirler.Olaylarda merkez konumuna doğru kaydıklarında mesuliyetten kaçmayollarını ararken, devre dışı kaldıklarını hissettiklerinde merkeze bir nebzeolsun yaklaşabilmek için bütün değer ve önceliklerinden taviz vermeye hazır,kaypak bir psikolojiye bürünürler. Davranışlarına, saygı görmenin getireceğimesuliyetlerden kaçınmak ile kaale alınmamaktan korkmak arasında gidipgelen ürkek bir tavır hakimdir.

Satrancın taşlarını yönlendiren bir oyuncu mu, yoksa bir satranç taşı mıoldukları konusunda gizli bir kimlik çelişkisi yaşarlar. Oyunu yönlendiren birsatranç oyuncusu olarak atabilecekleri adımların sonuçlarından tedirgin,başkalarının oyunlarında taş olmaktan da rahatsızdırlar. Keşke ne taş, neoyun, ne de oyuncu olsaydı diye düşünmeye başladıklarında elleri ayaklarınadolaşır ve en güçlü oyuncunun gölgesinde kalmanın en güvenilir yololduğuna kendilerini inandırırlar. Ondan sonra da oyunlarını en

güçlü oyuncunun eksenindeki piyonlar savaşı kurgusuna oturturlar. Piyonlarsavaşındaki ufak başarıları bir zafer edasıyla kutlayarak atların, vezirlerin,şahların arenasında olamamanın getirdiği kimlik zaafını gizlemeye çalışırlar.Oyunun ölçeklerini değiştirebilecek nitelikte olan kimlik ve güçlerinihatırlatan heı olgudan ürkerler. Risk korkusuyla, kendi potansiyel güçlerinindalgasını arkalarına almaktansa, başkalarının reel güçlerinin akıntılarıdoğrultusunda yüzmeyi daha emin görürler. Kendi tarih vecoğrafyalarının engin ufkunda vakur, hesaplı ve kararlı bir yürüyüşeçıkmaktansa, başkalarının strateji gölgelerinde yalpalamayı tercih ederler.Onlar için tarihin birikimi değil ''fatuıa”sı, coğrafyanın stratejik potansiyeli ve

Page 45: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

zenginliği değil, büyük oyunların oyuncularına sunulacak kozları vardır.

II. İnsan Unsuru ve Strateji Oluşumunda Çarpan Etkisi

Güç. formülündeki sabit ve değişken unsurlar birbirlerini toplam olaraketkilerler. Yani tarihî, coğrafî, demografik ve kültürel unsurların bir diğeriüzerindeki etkisi toplam güce yaptıkları etki ölçüsündedir. Bunun içinformülde toplama işareti ile gösterilmişlerdir. Stratejik zihniyet, stratejikplanlama ve siyasî irade ise bütün bu unsurları çarpan etkisi ile etkiler. Yanisabit ve değişken unsurları ne ölçüde büyük avantajlar sağlarsa sağlasın,stratejik zihniyeti oturmayan, stratejik planlaması ve siyasî iradesiyeterince güçlü ve tutarlı şekilde devreye giremeyen ülkelerin güçoluşturmaları imkansızdır. Hatta bazen menfi stratejik planlama vesiyasî iradenin oluştuğu durumlarda eksi çarpan dolayısıyla sabit ve değişkenunsurların toplam güç üzerindeki etkileri negatif olarak gerçekleşir.

I. Dünya Savaşında özellikle Kafkasya ve Filistin cephelerindeki stratejikplanlama yetersizliğinin yol açtığı felaketlerin Osmanlı Devleti'nin güçdenklemini eksi çarpan etkisiyle büyük ölçüde dumura uğratmış olmasıbunun çarpıcı bir misalidir. Allahüekber Dağlarında yetmiş bin askerindonarak ölmesi, kötü bir stratejik planlamanın, değişken, bir unsur olan askeribirikimi çarpan etkisiyle zaafa uğratmasının en acı misallerinden biridir. Aynıböylece bir kaç sene sonra Kâzım Kaıabekir tarafından gerçekleştirilen veKars ve Ardahan bölgesinin kurtarılmasını sağlayan Doğu Harekatı ise yenikdüşmüş bir devletin son derece zayıflamış olan askerî birikim unsurunundoğru ve tutarlı bir stratejik planlama ile nasıl normal güç denklemininüzerinde bir performans göstermiş olduğunun güzel bir misalidir.

Aynı şekilde II. Abdülhamid dönemindeki siyasî irade oluşumunun sağladığıdiplomatik araçların ülkenin tarihî ve coğrafi sabit verilerini artı çarpanetkisiyle etkileyerek bölünmeyi engellemiş olduğu da aşikardır. Bunamukabil siyasî irade bunalımının yaşandığı II. Meşrutiyet dönemindekidalgalanmaların aynı sabit ve potansiyel verileri nasıl eksi çarpan etkisiyleetkileyerek tarihin en uzun ömürlü devletinin sonunu getirmiş olduğu da birgerçektir.

...Hitler dönemi Almanya’sı arasındaki güç farklılaşması da aynı sabit vedeğişken unsurların stratejik planlama ve siyasî irade ile nasıl farklı bir güç

Page 46: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

denklemine yol açabileceklerinin diğer çarpıcı bir misalidir. Bu gerçeğibölgemizden bir misalle de teyit edebiliriz. Suudi Arabistan'ın güçdenklemindeki en önemli unsuru olan petrol-merkezli ekonomikpotansiyel değişkenin Faysal dönemindeki siyasî irade oluşumu ilenasıl önemli bir güç unsuru haline gelmişken, daha sonraki dönemlerde siyasîirade yetersizliği dolayısıyla nasıl bir yıpranma yaşamış olduğu gözlerönündedir.

Özetle, bir ülkenin güç denklemindeki ağırlığı, sabit ve değişken verilerininstratejik planlama ve siyasî irade çarpanları ile belirlenmesi sonucu ortayaçıkar. İyi bir stratejik planlama ve siyasî irade oluşumu sabit ve değişkenunsurları zayıf bir ülkeye kendi potansiyelinin üzerinde bir güç oluşumusağlarken, tutarsız bir stratejik planlama ve zayıf bir siyasî irade, potansiyeligüçlü bir ülkenin kendi ölçeğinden daha düşük seviyelerde bir güçdenklemine sahip olmasına yol açabilir.

Bu durum bir ülkenin en temel stratejik gücünün insan unsuru olduğunuortaya koymaktadır. Sabit stratejik unsurlar olan coğrafya ve tarihideğiştirmek mümkün değildir; ancak kaliteli insan unsuru bu coğrafya vetarihe yeni ve ufuk açıcı anlamlar kazandırabilir. ...

Almanların Kutsal Roma-Geıınen İmparatorluğu içindeki dağınıklığıŞarlman’dan 18. yüzyıla kadar tarih ve coğrafya unsurlarından kaynaklananbüyük bir zaaf idi. Aynı tarih ve coğrafya verileri 11. Frederik’in elindeyoğrulmaya hazır bir hamur, Bismark’m demir yumruğunda sütunlarıyükselmiş bir bina, II, Wilhelm’in elinde küresel bir güç haline dönüştü. Bubirikimden yenilmez bir armada çıkaran Hitler aynı coğrafya ve tarihunsurlarını kötü kullandığı için büyük bir yıkımın önünü de açmış oldu.Benzer misaller büyük stratejiler geliştirmiş her toplum için geçerlidir.

Tarih ve coğrafyanın aksine stratejinin değişken unsurları arasında yer alanekonomik kalkınma, teknolojik ve askerî kapasite gibi unsurlar ise doğrudaninsan unsurunun kalite ve gücüne bağımlıdır. Nitelikli, iyi yetiştirilmiş vemillî strateji ile meşruiyet ilişkisi kurabilmiş insan unsurları bir harabedenmuazzam bir ekonomik güç çıkarabilir. Almanya ve Japonya'nın II. DünyaSavaşı sonrası gerçekleştirdikleri ekonomik atılım, ABD’nin 1929 EkonomikBunalımını aşarken gösterdiği performans insan unsuru ile millî stratejikbütünleşme arasındaki ilişkinin en çarpıcı misalleridir. Büyük ekonomik

Page 47: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hammadde potansiyeline sahip Ortadoğu ülkelerinin bu potansiyeli birstratejik güç haline dönüştüreme-mesinin en temel sebebi de sahip olunaninsan unsurunun dona-nımsızlığı ya da donanımlı insan unsuru ile siyasîsistemin stratejik tercihleri arasında sağlıklı bir meşruiyet bağınınkurulamamış olmasıdır.

Türkiye’nin stratejik yönelişindeki en ciddi mesele insan unsuru ile ilgilidir.Türkiye tarih ve coğrafya verileri ve bu verilerin tezahürünü sağlayan kültürelaltyapı açısından küresel stratejiler geliştiren bir çok ülkeyi bilekıskandıracak bir birikime sahiptir. Ancak bu yeterli değildir. Bir stratejikgücü oluşturan bütün unsurları dinamik bir şekilde yorumlayabilecek, değişenuluslararası konjonktüre uyumlu hale getirebilecek, değişik güçunsurları arasındaki koordinasyonu sağlayabilecek, kademeli güç stratejile-' ıi geliştirebilecek donanımlı ve ufku açık bir insan unsuru olmaksızın bütünbu potansiyellerden kinetik bir enerji çıkarabilmek mümkün olamaz. Budonanımda yeterli insan unsuruna sahip olunsa bile, bu insan unsuru ile siyasîsistemin stratejik tercihleri araeınHa ram bir anlamlılık ve mesruivet ilişkisikurulamazsa, bu

yetişmiş insan unsuru verimsiz alanlarda düşük kapasite ile çalıştırılmış olur.

Bir ülkenin stratejik açılımındaki en hassas ve en önemli unsur sisteminmerkezindeki siyasî irade ile toplumun donanımlı sivil insan, unsuruarasındaki meşruiyet ilişkisidir. İçinde bulunduğumuz dönemde sıkçakullanılan deyimlerle ifade edilirse, derin devletin derin millet ile buluştuğunoktadır. Milletin derinliğine ulaşamamış ve o derinlikte ortak değersisteminden kaynaklanan bir ruh bütünlüğü sağlayamamış bir devletinderinliği kaba güç haline dönüşmekten başka bir sonuç doğurmaz.

insan unsuru ile siyasî sistem arasındaki meşruiyet ilişkisinin en önemliboyutu ise güven unsurudur. Kendi insan unsuruna güvenmeyen bir devletinstratejik ufuklara açılması, toplumun potansiyelini motive edecek taktikhedefler ortaya koyması, bu hedeflere uygun araçları doğru bir zamanlama iledevreye sokabilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde, ülkenin karar vericisiyasî mekanizmalarına yabancılaşmış bir insan unsurunun stratejikbir planlamanın yönlendiricisi ya da parçası olma imkanı yoktur. Stratejikgüç, o gücü uygulayacak millete güven ile gerçek hüviyetini kazanır.

Page 48: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

III. Örnek Bir Uygulama Alanı; Savunma Sanayii

Güç Parametreleri ve Savunma Sanayii

Bir ülkenin savunma sanayii o ülkenin güç denkleminin hem sonucu hem deönemli bir parametresidir. Bu çerçevede, bir ülkenin savunma sanayiitemelde değişken verilerin ürünü olmakla birlikte yukarıda geliştirmeyeçalıştığımız güç formülünün bütün unsurlarının etkileşim alanında ortayaçıkar. Sabit veriler açısından ele aldığımızda bir ülkenin tarihi, dışpolitikasındaki genel ağırlığı nisbetinde savunma sanayiinin gelişme seyrinive yönünü de doğrudan belirler. Almanya’nın Şarlman’ın Kutsal Ronıa-Ger-men împaratorlugu'ndan bu yana kıta Avrupa'sının kuzeyden merkeze doğrugelişen ekseni ile bu eksenin Doğu Avrupa steplerindeki hinterlandınıngerektirdiği kara ağırlıklı savunma yapılan-

olduğunun güzel bit misalidir. Aynı şekilde kıtasal nitelikli Avrupa ve küreselnitelikli dünya politikalarını Avrasya kıtasını çevreleyen denizler üzerindekidenetim yoluyla kurma geleneğine sahip olan İngiltere’nin deniz ağırlıklı birsavunmayapılannıasına gitmesi de tarihî verinin strateji ve savunmaüzerindeki ağırlığını ortaya koymaktadır.

Tarih, güç formülündeki sabit bir veri olarak ülkelerin savunmayapılanmalarına doğrudan etkide bulunmaktadır. Bu açıdan OsmanlI bakiyesiolan Türkiye’nin ya da hâlâ imparatorluk yapısını değişik formlar içindesürdürme çabası gösteren Rusya’nın, böyle-si bir mirasın yükümlülüklerinidevralmayan bir Romanya'dan ya da tarihî sınırları çok az oynamış olanDanimarka’dan çok daha farklı bir savunma stratejisine yönelme zorunluluğuvardır.

Sabit veriler içinde yer alan coğrafya da savunma yapılanmasına ve sanayioluşumuna doğrudan etkide bulunmaktadır. Mesela hiç bir deniz bağlantısıolmayan ve kara nitelikleri ağır basan Avusturya gibi bir ülkenin denizstratejisi geliştirmesi de, bu stratejinin gereği olan donanma gücüne sahipolması da söz konusu değildir. Ancak ve ancak Tuna dolayısıyla su geçişyolları üzerinde işleyebilecek bir mekanizma geliştirebilir. Buna karşılıkbinlerce adadan oluşan Endonezya’nın deniz filosunu ihmal ederekkara ağırlıklı bir savunma stratejisi ile varlığını sürdürmesiimkansızdır. Dünya üzerindeki hegemonik hakimiyetini Afroavrasya

Page 49: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

anakıtası ile uzak deniz mesafesine sahip Amerika kıtasından yürütmekzorunluluğu da ABD’yi deniz, kara ve hava stratejilerinin ortak kullanımınadayalı özel askerî stratejiler oluşturmaya yöneltmiştir. Seri nakliye ve lojistikdestek imkanına sahip deniz filosunun oluşturulması ve uçak gemilerinintaşıdığı öncelik ABD’nin bu özel coğrafî konumunun zorunlu kıldığı birhusustur.

Kısa dönemde hemen değişmeyen sabit unsürlar arasında yer alan nüfus dasavunma yapılanmasını ve sanayi oluşumunu etkileyen faktörler arasındadır.Bu hem savunma sanayiinin üretim safhası, hem de üretilen silahlarınkullanım alanları ile ilgili olarak kendini göstermektedir. Yetmiş milyonlukbir Türkiye’nin savunma ihtiyaçları ile üç milyonluk Arnavutluk’un savunmaihtiyaçlarının aynı olması söz konusu değildir. Savunma sanayii stratejisi,..optimum bir tarzda kullanılması sonucunda ortaya konabilir.

Bu sabit verilerin çok yönlü etkisine rağmen savunma sanayii yapılanmasınıdoğrudan belirleyen ana unsurlar ekonomik, teknolojik ve askerî kapasitedenoluşan değişken verilerdir. Bir ülkenin tarihi, coğrafyası ve nüfus gücü neölçekli bir savunma sanayisi gerektirirse gerektirsin bunu gerçekleştirecekolan değişken veriler ulaşılan ekonomik gelişme düzeyi ve teknolojikkapasitedir. Ekonomik kalkınma stratejisini savunma ihtiyaçları ile uyumluve bütüncül bir tarzda gerçekleştiremeyen bir ülkenin savunma sanayiindegenel ekonomik dengelerden bağımsız bir şekilde önemli atılımlaryapabilmesi mümkün değildir. Bu tür ülkeler ancak ve ancak silahkaçakçılığının sağlayabildiği ölçekte silah üretimine ve şevkine uygun ülkelerkonumuna sahip olabilirler.

Ekonomik kalkınma ile güvenlik parametrelerinin öncelikleri tartışmasınınkıskacına saplanmış kalmış ülkelerin her iki alanda da ciddi ve tutarlı adımlaratabilmesi çok güçtür. Bu konuda en verimsiz uygulamalar yapan ülkeler degüvenlik parametresinin gerektirdiği harcamalar için ekonomik kalkınmayıikinci plana ittikten sonra, güvenlik için gerekli silah ve savunmasistemlerinde tam anlamıyla ithalata bağlı bir yapılanmaya giden ülkelerdir.Bu ülkeler bir taraftan kıt kaynaklarını ekonomik açıdan getirisi olmayansilah alımına yöneltirken, diğer taraftan kendi başına ekonomik bir sektörolan savunma sanayiini ihmal etmenin cezasını genellikle dış ödemelerdengesizlikleri ve silah üretiminde bağımlılık gibi bir ülkenin ekonomik ve

Page 50: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

askerî geleceğini tehdit eden sonuçlar ile görmektedir. Bu konuda en verimliçalışan ülkeler savunma sektörünü başlı başına bir ekonomik alan şeklindedeğerlendirerek bu sektörü hem kendi savunma ihtiyacını karşılayacak hemde ürettiği silahlar ve savunma sistemleri ile ekonomik getiri sağlayacakşekilde planlama yapan ülkelerdir. Üçüncü dünya ülkeleri bu tasnif içindebirinci kategoride yer alırken, gelişmiş ülkeler ikinci kategoride bulunmaktave bu yolla yeni-sömürgeci yapılanmayı garanti altına almaktadırlar.

Savunma sanayii konusunda ekonomik kapasite ve kalkınma düzeyine paralelikinci önemli unsur ise teknolojik kapasitedir. Askerî ibtivaclar ile ekonomikkalkınma ve teknolojik sıçrama arasında sanıldığından daha yakın bir ilişkisöz konusudur. Ekonomik gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan teknolojiksıçramalar askerî stratejiyi önemli ölçüde etkilemiş olmakla birlikte tersinebir süreç de söz konusudur. Bir çok önemli teknolojik buluş ve sıçrama ilkönce askerî ihtiyaçlar dolayısıyla geliştirilmiş ve bu anlamda savunma sanayiiteknolojik gelişmenin motor gücünü oluşturmuştur. Amerikan İç Savaşındakullanılan bir çok yeni teknolojik aygıtın daha sonra günlük ekonomikkullanım için üretimde kullanıldığı ve bu sahada katedilen mesafelerle de 1.Dünya Savaşında savaş teknolojisi açısından çok önemli değişiklikleryaşanmış olduğu unutulmamalıdır. Aynı şekilde özellikle uçak üretimindeII. Dünya Savaşı süresince sağlanan gelişmelerin daha sonraönemli teknolojik unsurlar olarak günlük hayata girmiş olduğu da birgerçektir. Savunma sanayiine teknolojik katkıda bulunmaksızın sadece geçicigüvenlik konjonktürlerinin zorlaması ile giren ülkeler üretim safhasındakibağımlılıklarını kısa dönemli olarak aşsalar bile uzun dönemli teknolojikbağımlılıktan kurtulamamaktadırlar.

Bir ülkenin savunma stratejisi ve buna uygun sanayi yapılanması sabitverilerin gerektirdiği maksimum ideal düzey ile ekonomik, teknolojik veaskerî kapasite arasında optimum bir uyum sağlanması sayesindebelirlenebilir ki, bu uyumu zaman içinde derinlemesine gerçekleştirecek olanunsurlar da siyasî irade ve stratejik planlama aktif faktörleridir. Dolayısıylabu çok yönlü veriler arasındaki irtibatı sağlayan ana unsur stratejik planlamave bu planlamayı hem geliştirip hem de uygulayacak olan siyasî iradedir.

Böyle bir siyasî irade ve stratejik planlama olmaksızın atılacak adımlar kısadönemli parlamalar olarak kalır ve uzun dönemde bir ülkenin genel

Page 51: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dengelerini yönlendirebileıı bir dinamo haline dönüşmez. Uzun dönemli birstratejik planlama içinde davranabilen ülkeler kalıcı birikimler sağlarken, kısadönemli konjonktüre! tepkilerle davranan ülkeler sürekli bir strateji sapmasıyaşamaya mahkum olurlar. Bu strateji sapmaları zamanla ülkenin genelsavunma yapılanmasını yok eder ve dış bağımlılığı beraberinde getirir.Savunma konusunda dışa bağımlı olan bir ülkenin bağımsız ve kalıcı birsiyasi irade oluşturması da mümkün değildir.

Uzun dönemli ve kalıcı unsurlara dayanan Amerikan, Alman ve Russtratejilerinin bu ülkelerin savunma sanayii yapılanmasını sabit ve değişkenverilerle ne ölçüde sıkı bir şekilde irtibatlandır-mış oldukları aşikârdır.ABD'nin kıta-ötesi stratejilerinin dayandığı temel ilkeler hâlâ denizjeopolitikçisi Mahan'ın bu asrın başında formüle ettiği ana esaslaradayanmaktadır. Bıı stratejik süreklilik ve oturmuş siyasî otorite ABD'yj, güçdenkleminin sabit ve değişken unsurlarının verimli kullanımıyla birhegemonik dünya gücü haline getiren temel unsurdur. Buna karşılık kendiaralarındaki rekabet yüzünden büyük silah almalarına girişen petrolzengini Ortadoğu ülkelerinin stratejik planlama ve kalıcı siyasîiradeden yoksun savunma politikaları, bu ülkeleri silah karşılığı petrol geliripompalanan bağımlı istasyonlar haline getirmiş bulunmaktadır.

2. Türkiye’nin Güç Parametreleri ve Savunma Yapılanması

Yukarıda verdiğimiz güç formülü açısından ele aldığımız zaman Türkiye'ninkendini diğer ülkelerden ayıran önemli unsurları gözönünde bulunduran birsavunma yapılanması göstermesi gerektiği açıktır. Bu savunmayapılanmasındaki tarihî faktörler, Türkiye’yi cari uluslararası' sınırlarınkonjonktürel etkisinin ötesinde bir savunma stratejisi geliştirme zorunluluğuile karşı karşıya bırakmaktadır. Osmanlı Devleti’nin tarihî ve jeopolitikzemininde doğmuş bulunan ve o mirası devralan Türkiye’nin savunmasınısadece sahip olduğu sınırlar içinde düşünmesi ve planlaması imkansızdır.

Bu tarihî miras, Türkiye’nin kendi sınırlan ötesinde de her an müdahil olmasıgereken defacto durumlar doğurabilir. Bosna ve Kosova bunalımları bununen canlı misalleridir. Balkanlar politikasını Soğuk Savaş parametreleriningetirdiği çift kutuplu yapı etrafında NATO çerçevesinde oluşturan Türkiye,doğrudan sınır komşusu olduğu Bulgaristan ile olan ilişkilerini bloklaı-arasıçelişkiler açısından, Yunanistan ile olan ilişkilerini de blok-içi

Page 52: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tehdit açısından değerlendirmiş ve hava kuvvetlerinin yapılanmasını bunagöre geliştirmiştir. Bunun için de bir gün Yugoslavya'nın dağılması ilebirlikte Drava-Sava jeopolitik eksenli Bosna bunalımına ve Morava-Vardarjeopolitik eksenli Kosova-Makedoııya bunalımına müdahil olabileceğiihtimali üzerine bir savunma yapılanması planlamamıştır. Bu nedenledir ki bubunalım ortaya çıktığı

zaman Türkiye'nin elinde bulunan uçakların Bosna semalarına vardıktansonra ancak bir kaç dakika o bölgede kalabilecek kapasitede oldukları ortayaçıkmış ve havada nakliye yapabilecek uçakların alımına yönelinmiştir.Buradan gerekli dersleri çıkarmamız halinde Türkiye'nin savunma stratejisinide, savunma sanayiini de sahip olduğu tarihî mirasın yüklediği sorumluluklargözönünde bulundurularak oluşturma zorunluluğunu görebiliriz.

Türkiye’nin coğrafyası savunma sanayii yapılanmasını doğrudanetkileyebilecek önemli unsurlar barındırmaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrilibir yanmada olmakla birlikte derinlemesine bir kara unsuru üzerine oturanTürkiye coğrafyası, bir çok ülkenin aksine kara, deniz ve hava savunmastratejilerinin ortak ve tutarlı bir şekilde geliştirilmesi ile savunulabilir. Bucoğrafî konum da savunma sanayii ihtiyaçlarını ortak kesişim alanındabelirler. 1964 ve 1967 Kıbrıs bunalımlarında ortaya çıkan amfibik harekatihtiyacı için gerekli donanma altyapısına sahip olunmamasının doğurduğu dışpolitika opsiyon daralması bunun en çarpıcı misalini oluşturmuştur. Bu askerîyetersizlik ve Johnson Mektubu, Türkiye’yi 1974 Çıkarmasını yapacak denizgücünü oluşturmaya sevketmiş-tir. Bu coğrafi faktörün en çarpıcı yansımasıTürkiye’nin Ege politikasında kendini göstermektedir. Ege'deki irili ufaklı üçbin civarındaki ada ve adacıklardan çok küçük bir kısmını elinde bulunduranTürkiye böylesi bir coğrafyanın gerektirdiği deniz gücünü oluşturma zaruretiile karşı karşıyadır.

Nüfusu hızla artarak asrın başlarındaki on beş milyondan asrın sonundayetmiş milyonluk bir nüfus potansiyeline ulaşan ve önümüzdeki otuz-kırksene içinde bu nüfusu ikiye katlayabileceği tahmin edilen Türkiye’nin buönemli veriyi değerlendirebilmek için ekonomik kapasite ile savunmaihtiyaçları, sistemleri ve yapılanması arasında kalıcı ve tutarlı bir bağlantıkurması zorunludur. İyi değerlendirildiğinde ve sağlam bir eğitimle teçhizedildiğinde ülkenin motor gücü olabilecek olan nüfus faktörü, gerekli

Page 53: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

planlamanın ve hazırlığın yapılmadığı durumlarda ciddi biristikrarsızlık kaynağı da olabilir. Türkiye gibi büyük nüfus potansiyeli iledünyanın en istikrarsız bölgesinin jeopolitik kavşak noktasında bulunan birülkenin konjonktürel tedbirlerle ayakta kalabilmesi mümkün değildir.

Türkiye’nin güç denklemindeki sabit verilerin sağladığı olağanüstü imkanlaraynı zamanda savunma yapılanması açısından önemli riskler barındıranunsurlardır. Bu riski asgariye indirerek, imkanların oluşturduğu potansiyeliharekete geçirebilmek, tarih, coğrafya ve nüfustan oluşan sabit verileri, tarım,sanayi yapılanması, ulaşım, doğal kaynaklar gibi ekonomik kapasiteunsurları ile teknolojik kapasiteyi buluşturan bir stratejik planlamaile mümkündür.

Bu noktada ekonomik kalkınma stratejisi ile savunma stratejisi arasındakiirtibat kalıcı üst stratejik unsurların ürünü olmak zorundadır. Türkiye şu anakadar bunu yapmamış olmanın sıkıntısını çekmektedir. Seksenli yıllara kadarithal ikamesine dayalı kalkınma stratejisini benimseyen Türkiye bu strateji ileuyumlu bir savunma sanayii stratejisi geliştirememiştir. Türkiye'nin, böylebir irtibat kurulamamış olması dolayısıyla 1974 Barış Harekatı önce-. sindeKıbrıs konusunda büyük sıkıntılar yaşaması da, edilgen ve tepkici stratejikyapılanmasının bir sonucudur. Yine de bu zorunluluklar, ekonomik veteknolojik kapasite ile savunma yapılanması arasındaki yakın ilişkininfarkedilmiş olması açısından önemli katkılarda bulunmuştur.

Seksenli yıllardan sonra ihracata yönelik kalkınma stratejisinin benimsendiğidönemlerde de savunma sektörünün ihracat potansiyeli yeterincedeğerlendirilememiş ve sektördeki teknolojik atılım istenilen ölçülerdegerçekleştirilememiştir. Son yıllarda denizaltı gibi bazı ürünlerde Uzak Doğupazarına girme çabalan bu eksikliğin geç de olsa farkedilmiş olduğunugöstermektedir. F-16’ların montaj bazında üretimine geçilmesi önemli biradım olarak değerlendirilebilirse de, gerçek ve kalıcı başarı yerliteknolojik katkının ar tır ılab ildiği ölçüde gerçekleşecektir. Bu uçaklarınmodernizasyonu için hâlâ dış desteğe ihtiyaç hisseden Türkiye’nin ithalatyoluyla elde ettiği uçak stokunun modernizasyonu için de sabit ve değişkengüç kapasitesi açısından kendisinden çok geride olan ülkelere kendini muhtaçhissetmesi, içinde bulunduğumuz açmazın önemli bir göstergesidir.

Türkiye Soğuk Savaş sonrası dönemle ilgili hâlâ kendi içinde tutarlı bir

Page 54: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

stratejik planlama geliştirememiştir. Savunma sanayiini de kapsayacakşekilde yeni bir stratejik planlama yapılmaksızın

gittikçe artan bölgesel ve küresel nitelikli bunalımların getirdiği meydanokumalara hazırlıklı olabilmek mümkün değildir. Bugün güç unsurları ilestratejik planlama arasındaki koordinasyon konusunda yapılan en ciddi hatasabit güç unsurlarının dinamik yorumlamasında atıl ve geç kalınmasıdır, Drşpolitika yapımında önemli sapmalara yol açan statik yorumlamalar vegecikme de aslında sabit ve değişken unsurların koordineli bir şekilde uzundönemli bir stratejik bütünlük içinde ele alınmamış olmasının bir sonucudur.Bu da bizi stratejik planlama ve siyasî irade yetersizliği problemleriyle karşıkarşıya bırakmaktadır. Toplumun siyasî, ekonomik ve zihinsel birikiminiharmanlayan yeni bir stratejik planlama yapılması ve savunma sanayiinin buçerçeve içinde, sabit güç unsurlarını dinamik bir yoruma tâbi tutacak vedeğişken güç potansiyellerini harekete geçirecek şekilde yenidenyorumlanması temel hareket noktası olmalıdır.

2. Bölüm

Stratejik Teori Yetersizliği ve Sonuçları

I. Türkiye’nin Güç Unsurlarının Yeniden Yorumlanması

Son yıllarda sık sık Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki gerçek güçpotansiyelinin ne olduğu ve bu güç potansiyelinin diplomatik açıdan neölçüde kullanılabilir nitelikte olduğu ile ilgili tartışmalara şahit olmaktayız.Bu noktadaki tesbitler ve yaklaşımlar iki uç arasında gidip gelmektedir. Kimizaman statik ve konjonktüıel bir değerlendirme ile Türkiye’nin ulaşabileceğigüç potansiyeli olabileceğinden daha düşük düzeyde gösterilerek Türkiyedışında oluşmuş bulunan güç merkezlerine endeksli politikalar meşrukılınmaya çalışılmakta, kimi zaman da Türkiye'nin sabit ve potansiyel güçunsurları yeni uluslararası konjonktüre göre dinamik bir şekilde yenidenyorumlanmaksızm ani ve ciddî bir güç patlaması yapabileceği konusunda çokfazla iyimser tahminlerde bulunulmaktadır.

Doksanlı yıllara damgasını vuran istikrarsız koalisyon hükümetlerinin kısadönemli değişken manevraları ile dış politika bürokrasisinin risksiz dışpolitika anlayışı arasında gidip gelen taktik adımların stratejik bir bütünlük

Page 55: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

oluşturamaması biraz da bu konudaki ortak bakış eksikliği nedeniyledir."Uzun ince bir yol" ile başlayan AB serüveni, “ya gireceğiz, ya gireceğiz”tavrıyla "girmesek de olur, bizim tek alternatifimiz AB değildir; onlardüşünsün” resti arasında gidip gelmiş; hasret ve iddia yüklü bir söyleminyükselttiği ‘“Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türk Dünyası” sloganı zamanla OrtaAsya ülkelerini bile tedirgin eden bir belirsizliğe ve özür dilemeye dönüşmüş;İslam Dünyasına yönelik kardeşlik ve kültürel bağlar nutku doğudan vegüneyden gelebilecek tehdit algılamalarına karışmış; sloganik batıcılık ilehissi üçüncü dünyacılık arasına sıkışan dış politika söylemi dışişleribakanlarının şahsına göre değişen bir seyir takip etmiştir.

Bu strateji eksikliğinin en önemli sebebi, dış politika yapımının ana unsurlarıolan sabit ve potansiyel verilere bakış açılarındaki tutarsız farklılaşma ile buverileri çarpan etkisiyle dış politika etkinliğine dönüştüren stratejik zihniyet,siyasî irade ve stratejik planlama konusundaki eksikliklerimizdir. Kısadönemde radikal bir değişiklik göstermesi mümkün olmadığı için dış politikayapımındaki sabit verileri oluşturan tarilı, coğrafya, kültür venüfus unsurlarına bakış, gerek siyasî elit, gerek bürokratikyapılanma, gerekse sıradan halk arasında ciddî bir farklılaşmagöstermektedir. Bir kesim tarafından dış politikadaki en önemli dayanaknoktalan arasında gösterilen tarihî ve kültürel unsurlar başka bir kesimtarafından en büyük ayakbağlan olarak telakki edilmektedir. Aynı şekildeortak bir bakış açısı ile yorumlanması gereken Türkiye'nin coğrafyası daciddî bir farklılaşmanın odak noktası olmaktadır. Türkiye'nin kendi yakınhavzası ile daha derin bir bütünleşmeye gitmesi gerektiğini düşünenler ile buhavzanın etki alanından mümkün olduğunca uzaklaşarak bölge-ötesiunsurlarla bütünleşmek gerektiğini söyleyenler arasındaki gerilim de birbaşka ayırıcı unsur haline gelmektedir. Daha objektif nitelikler taşıyannüfus konusunda bile tutarlı bir tavır sergilenmemektedir. Yeri geldiğindeTürkiye’nin en önemli kozu olarak gösterilen genç nüfus, kimi zamanlar daen büyük engeli olarak değerlendirilmektedir.

Potansiyel veriler açısından da durum pek farklı değildir. Siyasî irade veperformansa bağlı olarak kısa dönemde bile değişim gösterebildiği içinpotansiyel veriler olarak adlandırılan ekonomik, teknolojik ve askerî kapasitekonusunda da ciddî farklılaşmalar gözlenmektedir. Potansiyel kapasitenin enstratejik unsurları arasında yer alan enerji konusunda sergilenen farklı

Page 56: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tavırlar bunun en güzel delilidir.

Bütün bu verileri çarpan etkisiyle etkileyen siyasî irade konusunda ise son onyıl içinde yaşanan siyasî istikrarsızlığın getirdiği .;.ı.'i k;ıw,motİBr nprlpnivleönemli iniş çıkışlar yaşanmış-

tır. Hükümetlere bağlı olarak gidip gelen siyasî irade oluşumu hü-kümet-dışıfaktörlerin devreye girmesi ile daha da girift bir hal almıştır. Nasıl fizikte ayrıyönlerde uygulanan güçier hareket ettirilmek istenen nesneyi ya hareketsizbırakmakta ya da kararsız bir istikamete doğru yönlendirmekteyse, Türk dışpolitika yapımı da doksanlı yıllarda ritmik ve harmonik özellikten uzak birgörüntü sergilemiştir. Dış politika tercihlerindeki ani değişimlerstratejik sürekliliği önemli ölçüde zaafa uğratmaktadır. Doksanlıyıllarda Türkiye’nin dış ilişkilerindeki tek süreklilik arzeden unsur, dışişleribakanlarının sürekli değişimidir. Bu da diğer unsur olan stratejik planlamayıderinden etkilemektedir. Etkin bir planlamadan çok edilgen birdalgalanmanın tesiri altına giren dış politika yapımı iç tutarlılığını vedolayısıyla dış itibarını yitirmektedir.

Bugün bu güç unsurları konusunda yapılan en ciddî hata sabit güçunsurlarının dinamik yorumlamasında atıl ve geç kalınmasıdır. İdeolojiktercihler tarih ve kültür parametrelerini, Soğuk Savaş döneminde geçerli olanjeopolitik önkabuller coğrafya parametresini statik bir çerçeveye mahkumkılmıştır. Dış politika yapımında önemli sapmalara yol açan statikyorumlamalar ve gecikme de aslında sabit ve potansiyel unsurların koordinelibir şekilde uzun dönemli bir stratejik bütünlük içinde ele alınamamışolmasının bir sonucudur. Bu da bizi stratejik planlama ve siyasî iradeyetersizliği problemleriyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Doksanlı yıllara girerken kullandığımız iddialı dış politika söyleminindoksanlı yılların sonuna doğru gizli bir sukût-ı hayale dönüşmesinin temelsebebi bu stratejik tutarlılık eksikliğidir. İkibinii yıllarda benzer sükût-1hayallerin yaşanmaması da dış politika yapımındaki temel unsurlarkonusunda ortak bir stratejik teori zemini geliştirilebilmesine bağlıdır.

II. Stratejik Teori Yetersizliği

Türk dış politikasının en önemli zaaflarından birisi stratejik ve taktik

Page 57: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

adımların tutarlı bir teorik çerçeve içinde terkip edilememiş olmasıdır.Böylece gerek değişik bölgelerdeki taktik adımları bir-birleriyle uyumlu halegetiren bir üst strateji oluşturulmasında, eerekse taktik kademelendirmeyapılmasında ciddi zaaflar söz ko-

nusu olmuştur. Bunun neticesinde de taktik nitelikli adımlar bu adımlarıatanlar nezdinde stratejik nitelikler kazanarak ülkenin önünü tıkayan vehareket alanını daraltan sonuçlar doğurmuştur.

Türkiye'nin, iç tutarlılık açısından süreklilikarzetmekle birlikte değişenşartlara uyum gösterebilen stratejik teori geliştirme konusunda karşı karşıyakaldığı zaafın tarihî, psikolojik, kültürel ve kurumsal sebepleri vardır.

ı. Kurumsal ve Yapısal Arkaplatı

Stratejik teori yetersizliğine yol açan zaafın en çabuk ve doğrudanfarkedilebilen yönü kurumsal yapılanma ile ilgili olanıdır. Kurumsal olarakbıı tür çabalara zemin teşkil edebilecek güçte yapılar Dışişleri Bakanlığı,TBMM, dış politika yapımı ile irtibatı olan MGK, Genelkurmay ve ilgilibakanlıklar gibi diğer resmi kurumlar, üniversite ve akademik kuruluşlar,siyasi partiler, resmî, yarı-resmî ve bağımsız araştırma kurumlandır.

Dış politika yapımının siyasi ve bürokratik sorumluluğunu üstlenen DışişleriBakanlığı bu sorumluluğun doğal sonucu olarak stratejik analiz, yorumlamave alternatifler oluşturma konularında merkezî bir konuma sahiptir. Ancak,stratejik araştırma ve geliştirme konularında iyi örgütlenmiş ve zenginkaynaklara sahip ülkelerde bile dışişleri bakanlıklarının siyasî ve bürokratikniteliği alternatif bakış açılarını da ihtiva eden farklı teorik çerçevelerinortaya konmasını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bunun sebebi de, dışpolitika yapımının bürokratik niteliğinden kaynaklanan günlük işleyişin rutinritminin geniş kapsamlı ve derinlikli stratejik analiz çabasının önüne geçmesisonucunu doğurabilmesidir.

Ayrıca, dış politika yapımının siyasî boyutu kısa dönemli siyasî sonuçlarınuzun dönemli stratejik sonuçlardan daha etkin ve öncelikli olduğu bir sürecihakim kılabilmektedir. Bu durum diğer resmî kurumlar için de geçerlidir. Öteyandan ortaya konan dış politika tercihinin sosyo-politik meşruiyet zemininioluşturma çabası resmî kurumlan stratejik yaklaşımları bu

Page 58: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tercihler doğrultusunda şekillendirme çabasına yönlendirebilir ki, bu durumzihinsel ve rasyonel bir süreç olması gereken stratejik teori arayışınınbürokratik ve resmî bir nitelik arz etmesi sonucunu doğurabilir, Bu da ——::o w, iBt-rlıizeiiee ve durağanlığa vol açabilir

Stratejik teoriler ve bu teorilere dayalı analizler alternatif dış politikagerekliliklerine cevap oluşturabildikleri ölçüde geçerlilik taşırlar.Tekdüzeleşmiş ve resmîleşmiş strateji analizleri kendi kendini sınırlayan birkısır döngüye dönüşebilir. Bu resmî yaklaşımın ideolojik bir çerçeve ilebütünleşmesi ise bu kısır döngüyü statik bir açmaz ile sonuçlandırabilir.

Soğuk Savaş dönemi boyunca Amerikan ve Sovyet stratejilerinin oluşumseyrindeki farklılaşma bu çerçevede son derece öğretici bir mukayeseoluşturmaktadır. Katı ideolojik gerekçelere indirgenmiş resmî stratejikanalizlere dayanan Sovyet dış politika yapımının tekdüzeliği, değişikkaynaklardan beslendiği için farklı senaryolara açık Amerikan dış politikayapımının esnekliği karşısında tutunamamıştır. Sovyet dış politikabürokrasisinin her bir statik hamlesi, bağımsız araştırma kurumlarının vestrateji analistlerinin farklı açılar barındıran yaklaşımlarını da görebilen vebuna göre olgu-temelli tavır alabilen Amerikan dış politika yapımının çokalternatifli dinamik hamleleri ile karşılaşmıştır. Bu da zamanla Sovyet dışpolitika yapımcılarının manevra alanını daraltırken, Amerikan dış politikayapımcılarının yeni manevra alanları ve bu manevra alanlarına uygun aktörlerbulmalarını kolaylaştırmıştır.

Türk dış politika yapım süreci açısından bakıldığında herşey-den önce baştaDışişleri Bakanlığı olmak üzere resmî kurumlann stratejik araştırmalaryapabilmek için yeterli maddî ve kurumsal altyapı ile donatılmadıkları birgerçektir. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde mütevazı imkanlarla bu ihtiyacıkarşılamaya çalışan Stratejik Araştırmalar Merkezi aynı anda bir çok bölgeselolgu ile, çoğu zaman da beklenmedik bir şekilde karşı karşıya kalabilenTürkiye ölçeğinde bir ülke için gerek insan unsuru gerekse altyapı açısındanson derece sınırlı kalmaktadır. Başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere kararalma sürecinde stratejik analize ihtiyaç hisseden diğer resmî kurumlann buihtiyacı karşılayacak araçlarla donatılması ve bunlar arasında bürokratiktekdüzeliği engelleyecek sağlıklı bir koordinasyonun kurulması stratejik teorive analiz yetersizliğini aşabilmenin olmazsa olmaz kurumsal şartıdır.

Page 59: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Farklı siyasî tercihleri barındıran siyasî partilerin kendi tercihleridoğrultusunda üretken ve uygulanabilir dış politika alternatifleri geliştirmesive bunu TBMM nlatformuna taşıması da Türkiye nin alternatif stratejiarayışlarını olumlu yönde çeşitlendirebi-lecek önemli bir kaynak olacaktır.Bunun için de siyasî partilerin kendi bünyelerini rutin güncel siyasetinötesinde kalıcı ve uzun dönemli çabalara zemin teşkil edecek şekildeyapılandırmaları ve bir anlamda siyaset ve diplomasi okulu hüviyetinebürünmeleri gerekmektedir.

Siyasî partilerin böylesi bir yapı içinde kendi kadrolarını uzun dönemli birperspektif ile ülke gündemine hazırlamaları muhtemel iktidardeğişikliklerinde bürokrasi ile siyasî irade arasındaki söylem ve yaklaşımiletişimini de kolaylaştıracaktır. Hiç bir hazırlık döneminden geçmemişmuhalefet kadrolarının siyasî gücü kullanma imkanına kavuşmalarıbürokratik kadrolar ile siyasî irade arasındaki iletişimi bozarak, son derecehassas bir söylem ve taktik lcademelendirme süreci gerektiren dış politikayapım sürecini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Farklı dış politikaanlayışlarına sahip siyasî partilerin iyi tanımlanmış stratejikyaklaşımları parlamento çatısı altında dile getirebilmeleri ülkenin dahaseviyeli ve daha rasyonel dış politika tartışmalarına yönelmesinisağlayacaktır. Bazı ülkelerde görülen gölge kabine uygulamaları ancakve ancak süreklilik arzeden stratejik ve politik araştırma faaliyetleri ilebaşarılı olabilir.

Üniversite ve bağımsız araştırma kurumlarının strateji oluşumuna katkıdabulunması bn konularda yerleşik bir geleneğin vücut bulmasını ve bu katkıyısürekli lalacak sağlıklı bir altyapı ile fi-nansa! desteğin sağlanmasınıgerektirir. Bu kuramların bilgi üretiminin ve analiz kapasitesinin artışı,küresel ölçekli stratejiler geliştiren ülkelerde dış politika yapımının en önemlidestek unsuria-nndan birisi olarak görülür. Uluslararası ilişkilerde yaşananradikal değişim ve dönüşüm dönemlerinde ülkenin stratejik ufkunu açanküresel ölçekli ve kapsamlı teorik çerçevelerin oluşması ve bu çerçeveleritamamlayan bölgesel uzmanhk alanlarının doğuşu, hem dinamik şartlara dahahızlı bir .şekilde intibak edilmesini hem de ani gelişmelere sağlıklı dışpolitika reflekslerinin gösterilmesini sağlar. Bu kurumların, oluşan dışpolitika tercihlerinin sosyo-poli-tik meşruiyet zeminlerinin oluşmasınayaptıkları katkı da gözardı edilmemelidir. Üniversitelerin sadece birer eğitim

Page 60: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kurumu değil avm zamanda araştırma kurumlan olarak görüldükleri,bağımsız araştırma merkezlerinin de kalıcı finansal destek bulabildikleriortamlarda söz konusu olabilecek bu katkılar dış politikanın toplumsalkurumsallaşmasının altyapısını oluştururlar.

Türkiye'de gerek ekonomik darboğazlar gerekse artan demografik baskınıneğitim talepleri dolayısıyla üniversitelerin araştırma kurumu olmaniteliğinden uzaklaşarak gittikçe vatandaşlık eğitiminin ve meslek edinmeninsağlandığı lise-üstü eğitim kurumlan haline dönüşmesi, üniversitelerinstratejik teori ve analiz oluşumuna süreklilik arzeden katkılarda bulunmasınıengellemektedir. Üniversiteler bünyesinde değişik alanlarda ihtisaslaşmaküzere kurulan enstitülerin yeterli maddî kaynağa ve bir enstitü için gerekliolan fizikî altyapıya sahip olmamaları bu birimlerin kurumsallaşmasınıgeciktirmekte ve bu alanlardaki boşluğun sürmesine yol açmaktadır. Bununen çarpıcı misallerinden birisi, AB’ye tam üyelik müracaatının yapıldığı 1987yılından bu yana çok sayıda Avrupa Topluluğu Enstitüsünün kurulmuşolmasına rağmen, hâlâ AB ile ilgili değişik alanlarda uzman sıkıntısıçekiliyor olmasıdır.

Türkiye’de gözlenen stratejik teori yetersizliği aynı zamanda siyasetteorisyenleri ile siyaset yapımcıları arasındaki kurumsal kopukluğun da birişareti sayılmalıdır. Üniversite ve akademik çevreler ya bu tür teorikçalışmalarda yetersiz kalmış ya da siyaset yapımcıları olan bürokrat vediplomatlar ile sağlıklı bir ilişki kanalı kuramamışlardır. Bu sebepledir ki,Mahan ve Spyknıan’ın1 Amerikan küresel stratejisi, Haushofer’in Alman2,Mackinder'in3 İngiliz ve Rus stratejileri üzerindeki etkilerine benzer tarzdateori-pratik ilişkisi kuran bir yaklaşım Türkiye'de ortaya çıkamamıştır. Sonolarak Fukuyanıa4 ve Huııtington'm5 yeni dünya düzeni fileri ve küre

1 N.J. Spykman'ın Rimland teorisi etrafında geliştirdiği stratejik çerçeveiçin bkz. The Geography of the Peace, NewYoık: Harcoıırt Brace, 1944.

2 Kari Haushofer'in görüşleri için bkz. Bausteinezur Geopollcik, Bettin1928; Weltme-ere und IVelmtâchte, Berlin: Zeitgeschichte Veılag, 1941;ve Geopolitik des Pazifısc-hen Ozeans, Heidelberg: Kurt Vovvinckel Verlag,1938.

Page 61: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3 H.J. Mackinder'in özellikle Avrasya eksenli kara jeopolitiği tezi için bkz.“The Ge-ograplıical Pivot of History", Geographical Journal, 1904/23, s.421-42.

4 Bkz. E Fukuyanıa, "The End of HistoryV”, The NationalInterest, 1989/16 (Summer): 3-18 ve The End ofHistûiyand TheLastMan, (NevvYork: The Free Press, 1992). Fu-kuyama'nın TarihinSonu tezinin tenkidi ve stratejik sonuçları için bkz. 1991 yılında InternationalStudies Assuciation tarafından teıtib edilen New Diınensions in InternationalRelations konulu vıilık kongrede tarafımdan sunulmuş olan "Çivi-

sel çatışmaların Amerikan stratejisi açısından kullanımı konusunda Amerikansiyaset yapımcılarına sundukları meşruiyet sağlayıcı teorik destek ve gerekKissinger6 gerekse Brzezinski7 gibi teori-pratik uyumu konusunda özeltecrübe sahibi stratejisyenlerin çizdiği projeksiyonlar bu ilişkinin ne ölçüdeönem taşıdığını bir kez daha ortaya koymuştur.

2. Tarihî Arkaplan

Bu küresel yaklaşım ve stratejik teori eksikliğinin kurumsal yapılardakizaafları da besleyen daha derinlikli sebeplerini tarihî tecrübe birikimindearamak gerekmektedir. Bu tarihî tecrübenin en ayırdedici özelliklerindenbirisi olarak Osmanlı-Türk dış politika geleneğinin emperyal/sömürgeci birstrateji yürütmemiş olması gösterilebilir.

Büyük devletlerin klasik ulusal stratejilerini geliştirdikleri 19. yüzyıl birsömürge yüzyılı idi ve bu yüzyıl içinde Osmanlı Devle-ti'nin tek bir kaygısıvardı: İç bütünlüğü muhafaza edebilmek ve daha fazla toprak kaybedilmesiniönlemek. Bu da sınır hatları boyunca savunma stratejisine dayanan statik biryaklaşımın zamanla bir dış politika geleneği niteliği kazanmasına yolaçmıştır, Büyük devletlerin teorik çerçevelere dayalı stratejilerinin sonuçlarıortaya çıkmaya başladıkça bu hatlar geriye çekilmiş ve yeni birstatik konumu koruma gayreti içine girilmiştir.

Böylece kaybedilen her toprak parçasından sonra elde kalanın korunmasıtelaşı içine girilmiş ve sınır hatlarının ötesindeki alanlarla ilgilerkoparılmıştır. Mehter marşlarının ‘‘alalım düşmandan eski yerleri”nakaratının nostaljik havası dışında stratejik planın

Page 62: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tebliğ çerçevesinde kaleme alman CiviUzationıû Tmnsformation and theMüslim World, (Kuala Lumpur: Quill, 1994) başlıklı esere başvurulabilir.

5 Bkz. S. Huııtington, "The Gasli of Gviiizations", Foreigıı Affaiıs, 1993/72(Sum-nıer): 22-49 ve The Clash of Cmliznüous and the Remaking ofWorldOrder, (New York: Simon & Sclıuster, 1996). Bu tezin stratejik aıkaplam vetenkidi için bkz. Ahmet Davutoğlu, "The Gasil of Interests: An Explanationof the VVoıld (Dis)Order'', Perceprions, Dec. 1997 - Peb. 1998. s. 92-121.

6 Kissingcr'in Soğuk Savaş soması dönemin Amerikan stratejisi açısındanyorumlanması ile ilgili görüşleri için Diplomacy (New York: Simorı &Sclıuster, 1994) isimle eserinin "The New VVorld Order Reconsideıed"başlıklı bölümüne başvurulabilir.

7 Bkz. Zbigııietv Brzezinski, The Grnnd Clıessboard: AmericanPrimacyand Itş Geosı-

iki aşırı ucu arasında tercih yapılmıştır: Ya mutlak hakimiyet ya da mutlakterk. Hakimiyetin kaybedildiği topraklar hemen terk edilmiş ve yeni hatlarısavunma telaşı içine girilmiştir. Bu da mutlak hakimiyet ile mutlak terkarasında kalan etki alanları oluşturma, sınır hatlarını sımr-ötesi diplomatikmanevralar ile koruma, kendi stratejisini merkez edinen koalisyonlar kurma,terkedilmek zorunda kalınan topraklarda kendi stratejisine yakıtı siyasî elitbırakma, büyük güçler arasındaki çıkar çatışmalarım kullanarak taktikmanevra alanı oluşturma gibi ara taktik formülleringeliştirilmesini engellemiştir.

Bunun Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki önemli istisnalarından birisi II.Abdülhamid'in takip ettiği sömürgeler politikasıdır. II. Abdülhamid’insömürge Müslümanları üzerinde etki kurmak suretiyle oluşturduğu sınır-ötesifaktörün büyük güçlerin OsmanlI aleyhine yayılma politikalarım ne dereceengelleyip geciktirdiği açıktır. Bu nedenledir ki, Abdülhamid’in 33 yıllıkidaresinde 93 Harbi dışında ciddî toprak kayıpları yaşanmamışken bu araformülleri terkederek "ya mutlak hakimiyet ya da mutlak terk” politikasınıtekrar hayata geçiren ittihat ve Terakki döneminde kısa bir süre içindeOsmanlI’nın büyük ölçekli bir güç olma hususundaki son dayanağı olanBalkaıılar-Ortadoğu ekseni de kaybedilmiştir.

Page 63: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu iki aşırı uç arasındaki gidiş-gelişin bir sonucu olarak Os-manh-Türk dışsiyaset geleneğinin küresel stratejik ufku daralmış, taktik opsiyonları azalmış,yakın bölge üzerindeki etkinliği devre dışı kalmış ve iç siyasî çekişmeler iledış tehditlerin yönlendirdiği kısır bir döngü yaşanır hale gelmiştir. Daha daönemlisi dış politika gereklilikleri ile iç siyasî kültür arasındaki uyum birtürlü sağlanamamıştır. Bu nedenledir ki iç siyasî kültürde hakim olanideolojik söylem ve pragmatizm dış politika gerekliliklerini devre dışıbırakmıştır.

Bu konu Osmanlı-Türk dış politikasının son yüz yıllık uygulamalarındanhareketle örneklendirilebilir. Bu dönemdeki Balkanlar, Kafkasiar veOrtadoğu politikaları mutlak hakimiyet ile mutlak terk arasına sıkışmış butaktik donukluğun en canlı misalleridir. Mesela Balkanların terkinden sonraOsmanlı-Türk dış siyasî geleneğinin bu bölgeye yönelik ilgisi mutlak terkintipik göstergesi sayılabilecek göçlerle sınırlı kalmıştır. Zengin doğalkaynaklara sahip bulunan Ortadoğu ve Arap bölgelerinin terkinden sonraideolojik kurguyla de desteklenen Doğu’ya sırtını dönme politikasıuygulanmıştır. Şeyh Şamil’in ardından Kafkasların Ruslara bırakılması ileKars, Ardahan ve Erzurum yaylasının savunulması telaşına düşülmüş; Musulve Kerkük'ün uluslararası hukuk açısından bile tartışmalı sayılan terkindensonra bu bölge üzerinde ara formülleri hayata geçirmektense tamamenterkedilen bölgenin, mutlak hakimiyetin korunmaya gayret edildiği DoğuAnadolu üzerindeki menfî tesirleri önlenmeye çalışılmıştır. Nihayetsömürgecilere karşı verilen Trablusgarb direnişi ile Kuzey Afrika'nın kaybımmüteakip bu bölge ile yegâne ilgi, elli yıl sonra komünist blok karşısındaBatı’nın sadık üyesi olduğumuzun tescili için Cezayir Müs-lümanlarına karşıFransız sömürgecilerini desteklemek şeklinde tezahür etmiştir.

Balkanların terkinden sonra Osmanlı bakiyesinin kültürel ve siyasî anlamdavarlıklarını sürdürmesi konusunda yeterli gayret gösterilmediği gibi iç siyasîkültür değişimini menfî yönde etkiler düşüncesi ile Osmanlı tarih mirasınınve İslam kültürünün özellikle Bulgaristan ve Yunanistan’daki etkisinin yokedilmesi karşısında etkisiz kalınmıştır. Bulgaristan’da Osmanlı bakiyesikültürün dayanak noktaları olan dinî müesseselerin yok edilmesi karşısındasessiz kalınması Türkiye’deki dış siyaset yapımcılarının iç si-1 yasî kültür ilesınır ötesi etki alanları arasında kurduğu yanlış ilişki tarzının bir sonucudurve bunun ortaya çıkardığı menfî neticeler ancak Jıvkov döneminin nihaî

Page 64: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

asimilasyon hareketi sonucunda farkedilebilmiştir.

Bu tavrın Soğuk Savaş sonrası dönemdeki uzantısı Bosna politikasındakendisini göstermiştir. Dış politika üzerinde etkili olan bazı çevreler Bosnabunalımının ilk safhasında Izzetbegoviç’in İslâmî kimliğinden rahatsızlıkduymuş ve Türkiye’nin Fikret Abdiç benzeri seküler kimlikli liderleridesteklemesini önermiştir. Daha sonra Abdiç’in Sırplar safında yer almasıBalkanlardaki İslam kimliği ve Osmanlı mirası ile Türkiye'nin bölgepolitikası arasındaki kaçınılmaz bağımlılık ilişkisini ortaya koymuştur.Balkanlarda yıkılan her cami, eksilen her İslâmî müessese, kültürel anlamdayok olan her Osmanlı gelenek unsuru Türkiye’nin bu bölgedeki sınır ötesietkinliğinden sökülen birer temel taşıdır. Türkiye artık Bal-

kanlarda mutlak terkin sembolü haline gelmiş olan göçler politikasının yerinialacak alternatif ara politikalar üretmek zorundadır. Bu ara politikalarıntemelinde Balkanlardaki Osmanlı-tslanı kültürünün canlı tutulmasının yeralması kaçınılmazdır. Özellikle Balkanlardaki Osmanlı bakiyesi iki temelunsurun, yani Boşnak ve Arnavutların, bağımsız devletler olarak varlıklarınısürdürme çabaları, bu tabiî müttefikler ile Türkiye arasındaki ortak tarihikültür bağı temelinin desteklenmesini gerekli kılmaktadır.

Türkiye artık Balkanlar politikasını Balkan Savaşı faciasının acı hatıralarınındokuduğu ve Soğuk Savaş parametrelerinin pekiştirdiği Doğu Trakya veİstanbul’u koruma psikolojisinden de sıyrılarak değerlendirmek zorundadır.Yeni bölgesel şartlar içinde Doğu Trakya ve İstanbul’un savunması DoğuTrakya'ya konuşlandırılmış konvansiyonel birliklerden değil, Balkanlardasınırlar-ötesi oluşturulacak etki alanlarının diplomatik ve askerî anlamdaaktif bir şekilde kullanılmasından geçmektedir. Bugün Balkanlarda bölgeselçapta dinamik bir güçler dengesi yapılanması oluşmaktadır ve bunun doğalsonucu olarak ara formülleri esnek ve dinamik bir tarzda kullanma becerisigösteren ülkeler etkinliklerini artıracak; statik ve atıl kalan ülkeler ise bölgeüzerindeki belirleyici niteliklerini kaybederek gittikçe yainızlaşacaklardır.

Mutlak Hakimiyet-MutlakTerk açmazı Kafkaslar için de büyük ölçüdegeçerlidir. Erzurum yaylasının kuzey ve doğusu ile irtibatımızın fiilenkesildiği 93 Harbi'nden bu yana Kafkaslarda da benzeri bir kaderyaşanagelmiştir. O zamandan bu yana Osmanlı-Türk dış politikasının enönemli meselesi Rus-Sovyet yayılmacı stratejisinin Anadolu’nun jeopolitik

Page 65: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kilidi olan Erzurum yaylasının güney ve batısına inişine engel olmak şeklindeortaya konmuştur. Bu konumun biri başarısızlıkla, diğeri başarı ileneticelenen iki önemli istisnası olmuştur. Enver Paşa’nm maceracı tutumuAllahuekber Dağları faciasını doğurmuş; Kâzım Karabekir’in Rusyaiçindeki kargaşayı değerlendirerek gerçekleştirdiği harekat sonucunda ise soniki asır içinde Kafkaslar istikametindeki yegâne ilerleyiş sağlanmış ve Kars-Ardahan hattı geri alındığı gibi Nahcıvan konusunda belli garantiler eldeedilmiştir. Bu iki misalin ortaya çıkardığı sonuçlar macera ile basiretli ataklıkarasındaki farkı ortaya koyması bakımından bugünkü dış politikayapımcılarına önemli bir tarih dersi oluşturmaktadır.

Kâzım Karabekir’in başarısı mutlak hakimiyet kurmaya çalışan büyük çaplıaskerî harekatlar ile mutlak terki temsil eden geniş çaplı göç hareketleriaraşma sıkışmış dış politika geleneğinin temel eksikliğini de ortayakoymaktadır: Konjonktürü iyi değerlendiren, zamanlaması ve kurgusu iyioluşturulmuş, diplomatik ve askerî koordinasyonu sağlanmış, etkin vebasiretli bir tavır alış.

Türkiye’nin Kafkaslar politikasındaki uzun dönemli ihmalinin en önemlisebebi Erzurum yaylasının kuzey ve doğusunda tekrar etkin olunabileceğinedair inancın kaybolması ve yeni bir 93 Harbi faciası yaşamama kaygısındankaynaklanan psikolojik çekingenliktir. Onun içindir ki Soğuk Savaş dönemiboyunca NA-TO’nun belirlediği askerî strateji sadece Erzurum yaylasınıngüney ve batısını savunma üzerine oturtulmuş; ilerleyen Rus birliklerininKonya ovasına kadar ne ölçüde yaratılabileceğinin hesapları yapılmıştır.

Türkiye bu psikolojik savunma hissi içinde Kafkas içlerindeki doğal müttefikunsurlarını güçlendirme ve Rusların iç çelişkilerini kullanabilme hayalini bilekuramamıştır. Kafkaslar ve Orta Asya konusunda görülen politikaçelişkilerinin ve hazırlıksızlığm en önemli sebebi bu psikolojik yetmezliktir.

Türk dış politika yapımcıları bu psikolojik yılgınlığı atarak Kaf-kaslarda dadinamik ara formüllere dayalı atak bir politika izlemek zorundadırlar. Konyaovasına inebileceği düşünülen Ruslar Çeçe-nistan’da bile tutunmakta güçlükçekmişlerdir. Ama bu durumun ilanihaye süreceği düşünülmemelidir. Uygunkonjonktürel şartlarda basiretli bir atak politika ile ele geçirilecek kazanımlarihmal edilirse gelecekte Doğu Anadolu’yu savunmak içinüstlenilecek masraflar daha ağır olacaktır. Balkanlar ile bir kıyaslama

Page 66: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yapılırsa artık Doğu Trakya ve İstanbul’un müdafaası Adriyatik ve Saraybos-na’dan, Doğu Anadolu ve Erzurum'un savunması Kuzey Kafkasya veGrozni’den başlamaktadır.

Türkiye'nin Ortadoğu politikası da Mutlak Hakimiyet-Mutlak Terk açmazınınve stratejik planlama yetersizliğinin izlerini taşımaktadır. Birinci DünyaSavaşı sonunda Ortadoğu ile bütün politik, kültürel ve stratejik köprüleriatarak sırtını dönme politikası uygulayan Türkiye bu bölgenin bütün küreselilişkileri belirleyecek eücteki tabiî kaynaklarının paylaşım süreci içinde oradabeş

yüz sene süren hakimiyetinin getirdiği avantajları yeterince kulla-namamıştır.Bunun tek istisnası Fransa’nın terki ile ortaya çıkan boşluğu ve II. DünyaSavaşı öncesi belirsizlik konjonktürünü iyi bir zamanlama ile değerlendirenAtatürk’ün Hatay politikası olmuştur.

Türkiye Ortadoğu ile ilgili uygulanagelen sırtım dönme politikasının özelliklejeoekonomik çerçevedeki kayıplarını farkettiğin-de bu bölge ile ilgili kaynakve güç paylaşımının belirlenmiş statik parametreleri ile karşı karşıya kalmışve ne kültürel anlamda yabancılaşmış olduğu bölge halkı, ne de siyasî elitüzerinde yeterince etkili olabilmiştir. Halbuki Türkiye bu bölgeyiterkettiğinde OsmanlI bakiyesi bir entellektüel-siyasî elit ve bu tarihîbirikimin ürünü toplumlar-arası bir jeokültürel bütünlük söz konusu idi ve araformüller ile bu avantajlar başlıbaşına bir Ortadoğu stratejisinin temel taşlanolabilecek nitelikler taşıyordu. Şam ve Bağdat gibi bir çok Arap başşehrindeyakın zamana kadar Türkçe'yi rahatlıkla konuşabilen bir toplumsal kesimvarlığım sürdüregelmiştir. Türkiye bu kesimler ile bağlarını iyi kurmuş etkinve tarihî prestije sahip bir bölge ülkesi imajını yaratmaktansa küresel güçmerkezlerinin Ortadoğu’daki temsilcisi konumunu vurgulamayaözen göstermiş; bölgeye karşı gittikçe yoğunlaşan bir yabancılaşma sürecinegirmiştir.

Bu yabancılaşma süreci Türkiye’yi bölge üzerinde etkili olmak konumundançıkardığı gibi Güneydoğu Anadolu'nun savunması gerçeği ile de karşı karşıyabırakmıştır. Sınırlar-ötesi avantajlarını etkin bir şekilde kullanamayanTürkiye kendi iç bütünlüğü ve sınırları konusunda Avrupa-meıkezli baskılaramuhatap hale gelmiştir. Daha da kötüsü, bölgeyi beş yüz yıl elinde tutangüçlü tarihî birikimine rağmen, Türkiye, bugün bölge ile ilgili

Page 67: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

politikalarını, bölgede sadece elli yıllık geçmişe sahip İsrail’in stratejilerineen-deksleyen bir görüntü vererek bölge ile yeni bir yabancılaşma süreci içinegirmiştir. İsrail’in Suriye ile yürüttüğü barış görüşmelerinde Türkiye’nin sukaynaklarının barışın unsurları arasında yer alması bölgede dinamik çıkarilişkilerinin ne derece esnek bir dış politika pozisyonu gerektirdiğini bir kezdaha ortaya koymuştur.

Bütün bu dış politika zaaflarının oluşturduğu buz dağının arkasındapsikolojik hazırlıksızlık, stratejik teori ve ufuk yetersizliği, değişen dinamikşartlara intibak etmekte engel oluşturan statik diplomatik söylem ve iç siyasîkültür ile dış politika arasındaki uyumsuzluk problemleri yatmaktadır. Dışpolitika yapımcıları her şeyden önce sınırlar ötesi taktik oluşumlar ve iddialarkonusunda psikolojik bakımdan hazırlıklı olmak zorundadır. Bu psikolojikhazırlık, iç kamuoyunu bu yönde etkileyebilecek bir sosyo-psikolojik kültürmeşruiyeti temeli ile bütünleşmelidir.

Bu psikolojik temel Türkiye’nin jeopolitik, jeokültürel ve jeoeko-nomikgerçeklerinden hareket eden bir stratejik teori çerçevesinin hareket noktasıolmalıdır. Şu ana kadar eksikliği hissedilen stratejik teori yetersizliğiniaşabilmek için araştırma kurumlan ile siyaset yapımcıları arasında sağlıklıilişki kanalları oluşturulmalıdır. Bu stratejilerin uygulama sürecinde ise hertürlü ideolojik söylem bağnazlığından kurtulmak en öncelikli şarttır.Balkanlardaki Müslüman azınlık topluluklarını rejim muhaliflerinin sığmakyerleri, her Rusça öğreneni komünist ajanı, her Arapça bileni rejim muhalifiya da gerici olarak gören zihniyetin bizi olaylara intibakta ne derecehazırlıksız bıraktığı aşikardır. Bu yüzdendir ki seksenli yıllarda Ortadoğu’yayönelik ihracat seferberliğinde Arapça bilen eleman yetersizliği çekenTürkiye, bugün de Kafkaslar ve Orta Asya ilişkilerinde Rusça bilenelemanların ve Rusya uzmanlarının eksikliğini her düzeyde hissetmektedir.Rusya ile asırlar süren bir mücadele tarihi olan bir toplumda çekilen Rusçabilen uzman kıtlığı Soğuk Savaş dönemi boyunca Türkiye’nin siyasî elitinintoplu-muna duyduğu güvensizliğin tipik bir göstergesidir. Bunoktada Türkiye herşeyden önce iç güven problemini aşarak temas halindeolduğu bütün bölge ve toplundan tahlil edebilecek yetişmiş bir insanunsurunu çıkarmak zorundadır.

Bu durum iç siyasî kültür ile dış politika yapımı arasındaki uyumun yeniden

Page 68: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ayarlanması gerektiğinin en önemli delilidir. Halkına güvenmeyen ve içindençıktığı toplumun kültürü ile bütünleşe-mediği için ondan güç alamayan birsiyasî elit ne sınırlar-ötesi küresel ufuklara açılabilir ne de toplumun sınırlar-içi güvenlik ve birliğini sağlayabilir. Bunun içindir ki, tarihî sürekliliğinönemli göstergelerinden birisi olan stratejik zihniyetin psikolojik unsurlarımeselesi strateji oluşumunun merkezinde yer almaktadır.

3. Psikolojik Arkaplan: Bölünmüş Benlik ve Tarih Bilinci

Stratejik teori yetersizliğinin önemli unsurlarından birisi, psikolojik hazırlıkzaafının da temelini dokuyan kimlik ve tarih bilinci konusunda yaşanançelişkiler ve bu çelişkilerin stratejik zihniyet üzerindeki etkileridir. Laing’inpsikolojide artık klasikleşmiş olan The Dıvided Self (BölünmüşBenlik) başlıklı eseri bu konuda aydınlatıcı bir başlangıç noktası oluşturabilir.Bölünmüş benliklerin yol açtığı psikolojik bunalımları inceleyen bu eser,psikoloji dışında ele alındığında da, değişik bunalım alanlarmıtanımlayabilecek önemli kavramsal ve metodolojik araçlar sağlamaktadır.Laing’in özellikle ontolojik güvenlik ile benlik arasında kurduğu ilişkive mücessem/dışa yansıyan (embodied) benlik ile mücessem olmayan(unembodied) benlik farklılaşması konusunda tesbit ettiği kritik alan, baştasiyasî alan olmak üzere birçok bunalım alanını da anlamamızı kolaylaştırıyor.

Laing psikolojik bunalımların kökeninde, kişinin vücudu ile benliğiarasındaki bağın kopuşu olduğunu .söylemekte ve bu kopuşun kaçınılmaz birbenlik bölünmesini beraberinde getirdiğini ifade etmektedir. Kendi vücuduile yabancılaşan kişi zaman içinde kendi şahsî süreklilik unsurlarını dakaybetmekte ve kendini sürekli olarak kendi dışında tanımlanmış bir sahtebenlik ifalse-self) ile algılamaya çalışmaktadır. İç benlik(innerselj) ile dışayansıyan benlik [embodied self) arasındaki uçurum açıldıkça bunalımlarartmakta ve kişi hem kendisiyle hem de çevresiyle yaşadığı bir bunalımlabirentinin içine girmektedir.

Türkiye’de yaşanmakta olan çok yönlü bunalımda da iç benlik ile dışayansıyan benlik arasındaki farklılaşmanın izleri görülmektedir. Kişininvücudunun toplumlar düzeyindeki karşılığı ta-rih/mekan boyutudur.Toplumların kendi tarih/mekan boyutu ile yabancılaşması, kişinin kendivücudu ile yabancılaşarak sahte benlik içine girmesi gibidir. İtiraf edelim ki,ilkokuldan itibaren verilen yoğun tarih ve coğrafya bilgisine rağmen bir tür

Page 69: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tarihisizleşme sürecinin içinde yaşayageliyoruz. Kutladığımız yıldönümlerive bayramlar b izdeki tarih bilincim güçlendirmek yerine tarih-ötesi alanlarayönelmemize yol açıyor. 1998 yılında Cumhuıiyet’in 75.

kuruluş yıldönümü, 1999 yılında da OsmanlI’nın 700. kuruluş yıldönümükutlandı. Ancak, Cumhuriyet'in Onuncu Yıl marşını da, OsmanlI'nın mehtermarşını da metahistorik bir düzlemde algılamanın ötesinde, bugünkübenliğimizi de dokuyan hangi süreklilik unsurlarını tutarlı bir benlik bilincive toplumsal bütünlük ile ortaya koyabiliyoruz?

Süreklilik unsurları ile yüzleşemediğimiz için, kendi benliğimizin dışayansımasını, ancak karşı kutuplar oluşturdukça sağlayabiliyor ve iç benliktenkopmuş o sahte benliğin süregelmesi için sürekli başkaları ileözdeşleştirdiğimiz "diğeri'Ier -hatta düşmanlar-üretiyoruz. Kendisembollerimizin kutsiyetine sığınabilmek için başkalarının sembollerinesavaş açarak kendi bölünmüş benliklerimizin arasındaki uçurumlarıkapatmaya çalışıyoruz. Ama, ta-rih/mekan boyutundaki her kopuşun yeni birbenlik bölünmesi doğurduğunun farkına varamıyoruz.

İç benlik ile dışa yansıyan benlik arasındaki uçurumu örtbas edebilmek içinucuz zaferlerin sarhoşluğu ile ucuz yenilgilerin su-kût-u hayaline aynı ölçüdekapılıp gidiyoruz. Bir futbol maçında Almanya’yı yenişimizi Onuncu YılMarşının cezbesine bağlarken, Finlandiya hezimetini hakemin taraflıtutumuna indirgiyoruz. Bunun için de, ne başarılarımızı disiplinli birçalışmanın kaçınılmaz sürekliliği ile irtibatlandırabiliyor, ne deyenilgilerimizden dersler çıkabiliyoruz. Gerçeklerden çok, gerçek-ötesipsikolojilere yöneldikçe, kişisel düzeyde yaşanan bunalımlarda görüldüğügibi, kendi vücudumuza yani kendi tarihimize yabancılaşıyor, kendiçevremizden yani kendi mekan boyutumuzdan kopuyoruz.

Tarih hafızası ve bilinci zayıf olan bir toplumun tarihe kendi varoluş çizgisinive damgasını vurabilmesi çok güçtür. Tarihî akışı belirleme konusundaiddialı ve etken toplumlarla tarihi akış tarafından belirlenen iddiasız veedilgen toplumlar arasındaki en önemli fark da tarihi algılayış biçimleridir.

Tarih bilinci ve hafızası derin toplumlar olağanüstü zafer söylemlerine desukût-ı hayal psikolojilerine de değer vermezler; tarihî tecrübenin kendilerinesunduğu veriler ile reel güç konfigüras-yonu arasında stratejik rasyonalite ve

Page 70: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

planlama ihtiva eden bir anlamlılık ilişkisi kurarlar ve bir nakış hassasiyeti ilegeleceği dokurlar. Tarih bilinci ve hafızası zayıf, edilgen ve iddiasıztoplumlar ise

geride kalmış ya da yaşanan küçük zaferlerin sarhoşluğu ile küçükyenilgilerin ezikliği arasında gidip gelen psikolojik zaafın stratejik kararlanbelirlemesinin önüne geçemezler; bu yüzden de hep bu gelgiti yaşayan vezaferleri de hezimetleri de başkalarının iradesine bağlı olan bir konumdakalırlar.

Bu açıdan bakıldığında sık sık gündeme gelen Sevr (Sevres) senaryosutartışmalarının Cumhuriyet'in 75. yılı kutlamaları ile OsmanlI’nın 700. yılkutlamaları arasına denk gelmiş olması çok manidar bir tesadüftür. SevrOsmanlI’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinin bir dar boğazıdır. Bu dar boğazyaşanmış ve aşılmıştır. Artık yaşanmış olması ne bizim sürekli bir şekilde budarboğazın ürküntüsü içinde yaşamamızı, ne de bu dar boğazın aşılmasınısağlayan zaferin kazanımlarını hatırlayarak rehavete düşmemizi gerektirir.

Fransızlar bugünkü varlıklarını sürdürürken ve stratejik planlama yaparkenne Napoiyon’un zaferlerini sürekli yad ederek kendilerini bir zafersarhoşluğuna kaptırırlar, ne de Napolyon'un hezimetinden sonra Fransızlarızapt u rapt altına alan Viyana Kongre-si’nin ürküntüsünü nesilden nesiieaktarılan bir psikolojik zaaf olarak sürdürürler. Aynı şekilde Almanlar neBismark ve II. Wil-helm'in Alman kimliği ve birliğini sağlayan emperyalzafer sembollerini Alman strateji söyleminin merkezine oturturlar, nede onları Sevr’in bizi soktuğu dar boğaza benzer bir dar boğaza sokan Versay(Versailles)’ı kendilerinin üzerinde sürekli sallanan bir Demokles kılıcı gibigörürler. Daha yakın dönemden misal verirsek, hem Hitler’in olağanüstüaskerî zaferlerini, hem de bu zaferlerden sonra gelen ve Alman milletini tümdünya önünde tahkir ederek bölen ve lanetleyen hezimetini bizzat yaşayanAdenauer, Brandt, Schmidt ve Kohl gibi Alman liderler bu zafer-hezimetsarkacının onulmaz gelgitini sürekli yaşasalardı acaba Almanya bugün tarihsahnesine ve tarihî akışa tekrar ağırlığını koyabilen bir ülke olabilir miydi?

Stratejik bilinç tarihe, stratejik planlama bugünkü realitelere dayanmakzorundadır. Sevr’i hatırlamamız ve bilmemiz soğukkanlı bir tahlille Sevr’egiden süreçteki zaaflarımızı değerlendirmemizi sağlıyorsa bir anlam taşır;yoksa bizi pasifıze eden ve de-fansif tavra sürükleyen psikolojik bir eziklik

Page 71: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

duygusu doğuruyorsa atılım gücümüzü kırar ve veni Sevr'lerin önünü açar.Olayları tari-

ht sürekiilik çizgisi içinde görebildiğimiz ölçüde bu zaafları aşacak dirençnoktalarını da güçlendirebiliriz.

Küresel ya da bölgesel “iddia" taşıyan ülkeler çoğu zaman asırlarınyoğurduğu tarihî, coğrafî ve kültürel bir zemin üzerinde, sabit unsurlaradayalı olmakla birlikte dinamik bir şekilde tekrar tekrar yorumlanan uzundönemli vizyonlara dayalı bir stratejik zihniyet temelinde geleceğe yönelikstratejik planlama yaparlar, Dış tehdit tanımlamaları ise bu uzun dönemlistratejinin kısa dönemli taktik adımlarının hukukileştirilmesini sağlar. 19,Yüzyılda üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğunun uzun dönemliiddia taşıyan bir stratejisi vardı; yükselen Alman gücü bu stratejiye meydanokuduğu ölçüde bir tehdit tanımlaması içinde ele alınmıştı. II. DünyaSavaşından sonra küresel iddia taşıyan bir Amerikan stratejisioluşturulmuştu; komünist Sovyet tehditi bu stratejinin önüne engel koyduğuölçüde bir tehdit tanımlaması olarak taktik bir değerlendirilmeye tâbitutulmuştu. Japonların bir Pasifık stratejisi, Almanların 7B (Berlin-Budapeşte-Belgrat-Bük-reş-Boğazlaı-Bağdat-Bombay) esasına dayanan birAvrasya stratejisi vardır ve ne Almanlar ne de Japonlar kökü asırlara uzananbu iddialı stratejilerini geçici tehdit tanımlamaları ile güdükleştirmiş-lerdir.Araçlar değişmiş ama stratejik esaslar ve öncelikler sabit kalmıştır.

İddialı ülkeler kendi stratejilerine göre tehdit tanımlamaları yaparken iddiasızve edilgen ülkeler kendi tehdit tanımlamalarına göre güdük stratejileroluştururlar. Hele hele bir ülkenin hangi gerekçe ile olursa olsun kendi iççelişkilerini stratejisinin esası olarak ilan etmesi kadar zaaf göstergesi olanikinci bir durum olamaz.

Diğer ülkelerin tecrübelerinden hareketle şu soruları sormak bu çelişkiyi dahaaçık bir şekilde ortaya koymamızı sağlayabilir; IRA’nın varlığı en az üçasırlık İngiliz Milli ve Askerî Strateji Kon-septinin bu tehdit iletanımlanmasına yol açmış mıdır? Oklahoma baskınını yapan aşın Hristiyanbeyaz ırkçısı milis unsurların varlığım gerekçe göstererek, küresel nitelikliAmerikan Millî ve Askerî Stratejik Konseptinin bu milislere göre yenidendüzenlenmesi gerektiğini söyleyen bir stratejisyen kendi ülkesinde acabahangi stratejik araştırmalar enstitüsünün kapısından içeri girebilir? Soğuk

Page 72: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Savaş döneminde Almanya'da aktif olan sol terör örgütleri bu ülkenin doğuve batı stratejilerinin oluşmasında herhangi bir öncelik konusu olmuşlarmıdır? Ya da bu ülkeler kendi iç çelişkilerini temel stratejik öncelik olarakalmış ya da göstermiş olsalardı, etkin stratejiler uygulayan güçlü ve iddialıülkeler arasına girebilirler miydi? Daha da çarpıcı olması için kenditarihimizden bir misai verelim. 16. Yüzyılı Osmanlı asrı yapan Osmanlı karave deniz stratejisi bu yüzyılda yaygınlaşan Celali isyanlarını esas alan birtemelde düzenlenmiş olsaydı, OsmanlI'nın bir dünya düzeni kurma iddiasıolan Nizam-ı Âlem fikri komik ve güdük bir retorik olmaktan öteye gidebilirmiydi?

Bir ülkenin stratejisini sadece tek-eksenli bir dış tehdite göre tanımlamakufuksuzluk, iç tehdite göre tanımlamak ise stratejik dış rakiplere koz vekaynak sağlayan bir zaaftır. Soğuk Savaş sonrası dönemde tarihî ve coğrafîderinliği haiz dinamik bir Türkiye stratejisi tanımlama ve uygulamazorunluluğu ile karşı karşıya kaldığımız bir dönemde, kurumsal, tarihî ya dapsikolojik faktörlerle Türkiye’nin kendi iç çelişkilerinin yıpratıcı süreçlerinemahkum edilmesi, toplumun bütün gücünü harekete geçirebilecek ortakbir stratejik zihniyetin geliştirilmesinin önündeki en ciddi engeldir.

I Tarihî Miras ve Türkiye’nin Uluslararası Konumu

Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki uluslararası konumu ve bu konumungetireceği stratejik ve taktik hedeflerin tesbiti konusu sadece uluslararasıilişkilerin seyrini değil,; toplumun çok yönlü dönüşümünü de incelemeyigerekli kılan teorik bir çerçevede ele alınmak zorundadır. Bu açıdan tarih,coğrafya, kültür, siyaset, ekonomi ve güvenlik parametreleri geniş birperspektif içinde tahlil edilmelidir.

Tarihî birikim bir toplumun zaman boyutu içindeki konumunu belirleyentemel unsurdur. Bu nedenledir ki, tarihî birikim bir siyasî irade tarafındanstratejik zihniyetin önemli bir unsuru olarak yeniden yorumlanabilir vestratejik planlamada yeni bir eksene oturtulabilir; ancak değiştirilemez ve aslagözardı edilemez. Bu unsuru gözardı ederek konjonktüıel kaygılar içindedavranan siyasî elitler ne cari meselelerin künhüne vâkıf olabilirler, ne degelecekle ilgili sağlıklı tesbitlerde bulunabilirler. Tarihî birikimi

Page 73: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

siyasî merkezin tercih ve talimatları doğrultusunda yeniden şekillendi-ıebileceklerini düşünenler tarihin öğütücü çarkları içinde kaybolmuşlardır.

I. Tarihî Silreç İçinde Türkiye’nin Uluslararası Konumu

Tarihî birikim açısından bakıldığında, Türkiye gerek bölge-içi gerekse bölge-dışı ülkelerden çok farklı ve kendine has özelliklere sahiptir. Bu daTürkiye’nin uluslararası yapının hakim sistemik unsurları ile tarih boyusürdüregeldiği ilişkilerin farklılığından doğan tarihî sürecin bir parçasıdır, nede bu sürecin sömürgeleştirdiği ülkeler grubuna dahildir. Türkiyekonjonktürel gerekçelerle ortaya çıkmış herhangi bir ulus-devlet de değildir.Aksine, uluslararası sistemi oluşturan hakim medeniyet ile asırlar süren çokyoğun bir hesaplaşma sürecinin oluşturduğu bir tarihî mirasın eseridir.

Türkiye’nin günümüzdeki uluslararası konumunu avantaj vedezavantajlarıyla ortaya koyabilmek için bu tarihî mirasın dönüşüm seyriniortaya koymak gerekmektedir. Herşeyden önce belirtmek gerekir ki, bu tarihîmirasın kaynağı olan Osmanlı Devleti Avrupa karşısında doğrudan hakimiyetkurmuş yegâne medeniyet havzasının siyasî yapılanması idi. OsmanlıDevleti’nin kurduğu hakimiyet hem Avrupa’daki feodal yapının dağılmasısürecini doğrudan etkilemiş, hem de Avrupa'yı yeni ticaret yollarının keşfiiçin dünyaya açılmak zorunda bırakmıştır. Kanunî’nin Fransa siyasetinde degörüldüğü gibi Osmanlı Devleti bu hakimiyetini bir yandan üstün askerîgüce, diğer yandan Avrupa-içi ihtilafların etkin kullanımına dayalı diplomatikstratejiye dayandırmıştı.

Bugünkü uluslararası sistemin temelini teşkil eden 1648 West-falyaAnlaşmasının ortaya koyduğu Avrupa-içi uluslararası sistem Avrupa’nındoğusunu kontrol altında tutan çok-uluslu Osmanlı sistemi ile farklı temellereistinat ediyordu. Osmanlı Devleti bu iki farklı medeniyet havzasınınilişkisinde cephe konumundaydı. Farklı bir medeniyet havzasının cephekonumunda bulunmak, Osmanlı-Türk siyaset geleneğinin Avrupa sistemi ileilişkilerini psikolojik ve siyasî açıdan doğrudan etkileyen ve stratejikzihniyeti belirleyen sonuçlar ortaya koymuştur.

1699 Karlofça Anlaşması bu cephe ilişkisine yeni nitelikler kazandırmıştır.Bu anlaşma île Avrupa’da ilk defa toprak kaybeden Osmanlı Devleti Avrupaiçlerine ilerleme stratejisinden kaybedilen toprakları geri alma ve müdafaa

Page 74: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

stratejisine yönelmiştir. Viyana Kuşatması Avrupa için de bir dönüm noktasıolmuş ve OsmanlI karşısında oluşturulan koalisyon ilk Avrupalılık bilinci vefikrinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Bu tarihten sonra Avrupa karşısında gerileyen OsmanlI'nın Avrupa-içidengeleri bu sefer müdafaa stratejisinin bir parçası olarak kullanmaya gayretettiği bir ilişki tarzı gelişmiştir. Osmanlı Devleti’nin uluslararası konumunubelirleyen bu dönüşümün diğer iki

önemli durağı 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ve 1853-1856 KırımSavaşıdır. Küçük Kaynarca Anlaşmasında Rusların Osmanlı himayesindekiOrtodokslarla ilgili bir takım imtiyazlar elde etmesi uluslararası konum ile içbütünlük ve istikrar arasındaki belirleyicilik ilişkisinin ilk önemligöstergesidir. Ermeni ve gayrimüslim azınlıkların OsmanlI’dan kopuşsürecinin başlaması bu anlaşmada ortaya konan himaye şartının sonucudur.Böylece iik defa uluslararası konum ve güç ile ülkenin iç unsurları arasındakiilişki bu derece açık bir şekilde tebarüz etmiştir. Bu durum günümüzdede geçerli olan iç bütünlüğün uluslararası konumun önemli bir parametresiolarak ortaya çıkışının iik çarpıcı işaretidir.

Kırım Savaşı ise Osmanlı-Türk hariciye geleneğinde OsmanlI’nın dıştehditlere karşı Avrupa-içi ihtilafları kullanarak denge sağlamak suretiylesaldırganı bertaraf etme politikasının ilk misalidir. Bu politika KırımSavaşından sonra Avrupa’da sistem-içi bir unsur haline gelen OsmanlıDevleti'nin büyük güçlerin stratejik çıkarlarını dengeleyerek taktik manevraalanı kazanmasını hedeflemekteydi. Bugün de etkisini gösteren bu politikaözellikle ya-kın/etkin düşmanın uzak/potansiyel düşmanlarladengelenmesi şeklinde özetlenebilir. Avıupa-içi koalisyon ve ittifaklarıntakibine dayalı bu yaklaşım özellikle OsmanlI’nın son döneminde veSoğuk Savaş yıllarında bir dış politika geleneği halinde devam etmiştir.

II. Abdülhanıid bu denge politikasını hem ince ve esnek bir diplomasi ilerafine bir hale getirmiş, hem de bu denge politikasındaki kozlarınıartırabilmek için tarihî Osmanlı hudutları dışında kalan sömürgeMüslümanlarına dayalı uluslararası bir hinterlandı (arkabahçe) oluşturmaçabası içine girmiştir. Uluslararası sistemin sömürgecilik genel yapısına sahipolduğu ve uluslararası temel siyasî meselelerin sömürgeci güçlerin iççelişkilerinden kaynaklandığı bu dönemde İslam Dünyasında iki farklı siyasî

Page 75: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

oluşum söz konusu idi: Bir yanda Hilafet kuıumunu elinde bulunduranve sömürgeci güçlerin paylaşım kavgasına karşı ayakta durmaya çalışanOsmanlı Devleti, diğer yanda değişik sömürgeci devletler tarafındansömürgeleştirilmiş olan İslam ülkeleri. II. Abdülhamid bu iki oluşumunbirbiriyle olan yakın ilişkisinin son derece farkında olarak uluslararası sistemiçinde etkili bir şekilde kullanılmasına bağlı olduğunu düşünüyordu. Bu ikiolgu arasındaki ilişki İslamcılığa dayalı iç siyasî kültür ile uyumlu bir halegetirilmiş ve başta Hilafet olmak üzere siyasî kurumlar bu temel politikayaayak uydurmak üzere yeni bir stratejik çerçeve içine oturtulmuşlardı.

İttihat ve Terakki döneminde Türkçülük çerçevesinde yenibir hinterland tanımı yapılmakla birlikte İslam Birliği fikri, sömürgeciliğekarşı taktik bir araç olarak kullanılmaya devam edilmiştir. İttihat ve Terakkiliderleri, Osmanlı Devleti’nin uluslararası sistem içindeki yerinin ve gücününsömürgeci güçler karşısında sömürge Müslümanlarının hamisi konumundankaynaklandığının farkındaydı. Bunun için de bahsi geçen iki olgu arasındakiilişkinin sürdürülmesine büyük özen gösterilmiştir. İngiliz sömürgesisteminin iç bağlarının zayıflatılarak çökertilmesini temel hedefolarak benimseyen dönemin Alman stratejisinin bu politikanınsürdürülmesinde önemli bir etkide bulunduğunu da belirtmek gerekir.

İttihat ve Terakki döneminin dış politika tecrübesinin günümüze de ışıktutması gereken en önemli boyutu reel güç ile orantısız bir uluslararasıkonum arayışının taşıdığı risktir. İttihat ve Terakki liderlerini OsmanlıDevleti’ni i. Dünya Savaşma sokmaya sevkeden temel saik, yenilmezliğineinanılan Alman askerî gücünün de desteğini alarak Pantürkizm eksenlimilliyetçi ideallerle ani bir stratejik sıçrama yaparak yepyeni bir uluslararasıkonum kazanma hedefiydi. Savaşlar ya da geçiş dönemlerinde anistratejik sıçrama yapma hedefine yönelen güçler, böyle bir planın uygulamasafhasına konmasından önce mutlaka gerekli stratejik, psikolojik, siyasî,ekonomik ve kültürel ön hazırlığın yapılmış olduğundan emin olmakzorundadırlar. Sadece askeri güçle sağlanması düşünülen sıçramalar karşıgüçlerin doğurabileceği tehditlerden kaynaklanan büyük riskler barındırır.Ani stratejik sıçramaların barındırdığı riskleri dengeleyecek yegâne unsurtaktik kademelen-dirme ile desteklenmiş stratejik rasyonalitedir. İttihat veTerakki liderlerinin stratejik rasyonalite ve taktik kademelendirme zaafındankaynaklanan hesap hatası Doğu'nun son direniş noktasının da düşmesi

Page 76: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sonucunu beraberinde getirmiştir.

Cumhuriyet dönemi dış politikası Osmaniı Devleti’nin son yüzyıllarınadamgasını vuran bu tarihî mirasın ortaya çıkardığı reflekslerle uluslararasıkonjonktürün gerektirdiği zorunlulukların kesişim alanı üzerinde gelişmiştir.Stratejik zihniyetin derin kıvrımlarında bu tecrübe birikiminin izlerinibarındıran dış politika yapımcısı siyasî elit, refleksif savunma dürtüsü ile reelgüce orantılı bir dış politika pozisyonu arayışına yönelmiştir. Bu yıllardaİslam Dünyası tarihinin en bunalımlı döneminde bulunmakta ve her alandaciddî bir ölçek küçülmesi sürecini yaşamakta idi. Türk Dünyası ise BolşevikDevimlinden sonra tamamıyla esaret altına düşmüş bulunuyordu. BöyleceOsmaniı Devleti'nin dayandığı İstanbul merkezli ve Anadolu-Balkan eksenlisiyasî güç havzasının uluslararası hinterland oluşturma iddiasının iki önemlizemini olarak görülen İslamcılık ve Türkçülük reel anlamda öneminikaybetmiş görünüyordu. Bu durum yeni yönetimi uluslararasısistem açısından kabul edilebilir bir deklarasyona şevketti. Yenidevletin bütün uluslararası mesuliyet ve iddialardan soyutlandığını ilan edenbu deklarasyon iki temel unsuru ihtiva ediyordu: (i) Uluslararası alandaiddialı bir konum yerine Misak-ı Milli sınırlarını ve ulus-devleti müdafaastratejisi, (ii) yeni Türk devletinin yükselen Batı eksenine alternatif ya damuhalif değil, bu eksenin bir parçası olması.

Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesinde ifadesini bulan bu yeniyaklaşım, barış-eksenli idealist bir uluslararası ilişkiler çizgisini göstermeyanında sömürgeciliğin zirveye ulaştığı uluslararası konjonktürü gözönünealan ve bu çerçevede sömürgeci siste-mik güçlerle çatışmaktan kaçmanrealist bir dış politika tavrım öne çıkarmaktaydı. Böylece, yaklaşık iki yüzyıldır bir çok Batı ülkesi karşısında aynı anda sürdürülen anti-sömürgecidirenişin OsmanlI Devleti’nin üzerindeki çözücü etkisinden kaçınılmayave Osmaniı Devleti'nin bakiyesi topraklar üzerinde yeni bir uluslararasıkonum belirlenmeye çalışılıyordu. Yine de özellikle Atatürk dönemindeRusya, İran ve Afganistan gibi Avrasya güçleri ile geliştirilen ilişkiler doğuyadoğru derinliğine uzanan kısmen bağımsız

bir alternatif hiııteıland oluşturma çabası olarak görülebilir. Bu politika Batıülkeleri ile asırlar boyu süren çatışmanın izlerini taşımakla birlikte risk içereniddialı bir söylem barındırmamaktadır.

Page 77: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu deklarasyona uyumlu olarak Osmanlı Devleti’nin siyasî idealleri vekurumlan konusunda redd-i mirasta bulunan Cumhuriyet yönetimi buuluslararası konuma uygun yeni bir siyasî kültür oluşumuna yöneldi. İç siyasîbütünlüğün ve sınırların muhafazasının yükselen hakim Batı eksenini rahatsızeden siyasî kimlik ve kurumlan tasfiyeden geçtiğini düşünen siyasî elit genişçaplı reformlara girişti. Böylece Türkiye uluslararası konum itibarıyla ciddive radikal bir karar alarak kendine özgü bir medeniyet havzasının zayıf birmerkezi olmaktansa hakim Batı medeniyet havzasının güvenlik şemsiyesialtına giren bir bölgesel güç olmayı tercih etti. Bu durum toplumun siyasîideallerini, tavrını, kültür ve kuramlarım derinden etkiledi.

Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı bakiyesi toprakların bütünlüğü içinde tarihsahnesine çıkaran Lozan Anlaşması iç ve dış siyasette farklılaşan bir kimliköngörüyordu. Dış siyasette Osmanlı Devleti ile batılı sömürgeimparatorlukları arasındaki çelişkileri artırarak devleti çözülüşe götürdüğüdüşünülen İslam kimliği ve politikaları terkedilirken, iç politikada yenidevlette azınlık statüsü sadece gayrimüslimlere verilerek devletin çoğunluğadayalı kumcu unsurları din-eksenli İslam kimliği ile tanımlanıyordu.Göçmen mübadeleleri ile netleşen bu tablo neticesinde hilafetkurumunu barındırmakla birlikte çokdinli ve çokuluslu bir yapıya sahipolan Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekilirken, hilafet kurumunun ilgasıile uluslararası dinî sembollerden ve sorumluluklardan arındırılmış olmaklabirlikte ezici bir çoğunlukla tek dinli bir topluma dayanan TürkiyeCumhuriyeti tarih sahnesine çıkıyordu.

Bu çerçevede, Osmanlı Devleti’nin Anadolu’ya çekilme süreci içinde kendikaderini devletin merkezî gücüne bağlayan değişik etnik kökenli Müslümangruplar Balkanlar ve Kafkaslardan Anadolu'ya girerken, I. DünyaSavaşındaki iç gerilimler ve Lozan'da verilen azınlık statüsü ile devletleyabancılaşma süreci tamamlanan gayrimüslim unsurlar Anadolu'yuterkediyordu. Bundan sonra, Türkiye sınırları içinde kalan ortak-dinli farklıetnik gruplar

arasındaki sosyal entegrasyon ortak din bilinci ile, yurttaşlık kimliği ise ortakeğitim yoluyla sağlanmaya çalışıldı.

II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan yeni dengelerve bu dengelerin yönlendirdiği yeni sistemik unsurlar Türkiye açısından

Page 78: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Kırım Savaşı parametrelerinin geri dönüşü anlamına gelmekteydi. Yükseleneksen ile işbirliği yapılarak yakın tehdidin dengelenmesi politikası Türkiye’yiAtlantik ekseninin güvenlik örgütü NATO ile bütünleşerek Sovyet tehdidinibertaraf etmeye şevketti. Yine uluslararası sistem içinde kendine özgü birkonum elde etmekten çok, sınırları koruma dürtüsü ile ortaya çıkan bupolitika Soğuk Savaş dönemi Türk dış politikasının temel ilkesi oldu. TürkiyeSovyet tehdidinden kaynaklanan jeopolitik zorunluluklarla girdiği bugüvenlik şemsiyesi altında bulunmanın bedelini kimi zaman kendi tabiîetkinlik alanını ve diğer alternatif güç merkezlerini ihmal etmek suretiyleödeyegeldi.

Türkiye bu dönemde stratejik tercihini yükselen eksenin bölgesel ölçekliçevre ülkesi olmak doğrultusunda kullanmıştır. Soğuk Savaş parametreleriiçinde kaçınılmaz görülen bu tercihin statik bir veri olarak algılanmayabaşlanması bu eksen dışında kalan ülkelere ve bölgelere yönelik dış politikaoluşumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Milletlerin sömürgecilik karşısındakibağımsızlık mücadelelerine İstiklal Savaşı ile öncülük eden Türkiye, sömürgedev-rimleri ile bir çok ülkenin bağımsızlıklarım kazandığı bu yenikonjonktürde statik jeopolitik saiklerle sürdürdüğü tek-eksenli politikayüzünden henı kendi etkinlik alanını oluşturma şansını yitirmiş, hem de odönemde sömürge devrimler!nin oluşturduğu genel evrensel temayüle aykırıdavranmıştır. Bu durum Türkiye ile Batı ittifakı dışında kalan ülkelerarasında daha sonraki dönemleri de etkileyen psikolojik engelleroluşturmuştur. Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik şartlarındaAsya, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelere açılma konusunda karşılaştığıgüçlükler bu dönemin olumsuz etkileri olarak görülebilir.

Soğuk Savaş süresince çift kutuplu sistemin getirdiği stratejik ve taktikparametrelere sıkı sıkıya bağlı kalınması alternatif stratejilerin ve buna bağlıtaktik manevra alanlarının geliştirilmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Budönemde düşük profile dayalı .. ikinci ölçek küçülmesi ise Türk dışpolitikasının Yunanistan ile olan problemlere endekslenmiş olmasındankaynaklanmıştır.

Böylece Türk dış politikası uzunca bir süre iki önemli parametreye bağımlıkalmıştır: Sovyet tehdidine karşı Batı güvenlik şemsiyesi içinde yer alma vebu güvenlik şemsiyesi içindeki diplomatik alanı yine aynı güvenlik

Page 79: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

şemsiyesindeki Yunanistan ile olan problemlere endeksleme. Son dereceönemli bir stratejik karar olan Avrupa Topluluğuna müracaat bile Yunanistanile yaşanan blok-içi mücadelede geri kalmama kaygısının ürünü olmuştur.

Bu iki boyutlu yaklaşım Önce Johnson Mektubu, sonra da Kıbrıs bunalımı ileciddi bir yara almıştır. Johnson Mektubu Yunanistan ile yaşanan bunalımlarınblok-içi bunalımlara dönüşebildiğim ve bu konuda Türkiye’nin tek yönlü dışpolitika pozisyonunun kırılganlığım ortaya koyarken, Kıbrıs bunalımı Sovyettehdidi dışında kalan alanlardaki ulusal stratejik çıkarların tanımlanmasıve korunmasındaki öncelikler problemini gündeme getirmiştir. JohnsonMektubu Türkiye’yi başta SSCB olmak üzere Doğu Bloku ülkeleriyleilişkilerini ekonomi ağırlıklı olmak üzere tekrar gözden geçirmeyesevketmiştir. Kıbrıs bunalımında özellikle BM platformunda yaşananyalnızlık ise sömürge devrimleri ile ortaya çıkan yeni aktörlerin ihmaledilmesinin faturasını gözler önüne sermiştir. Böylece başta IKÖ olmak üzereçift kutuplu yapının doğrudan etki alanı dışında kalan bölgeler ve ülkelereaçılma gerekliliği görülmeye başlanmıştır.

Türkiye’nin Soğuk Savaş süresince egemen olan statik parametrelere vedüşük profile uyarlanmış dış politika geleneği bugünü de etkileyen önemlisonuçlar ortaya koymuştur. Heışeyden önce Türkiye bu kısa dönemliparametreler içinde ellili yıllarda yaşanan sömürge devrimlerinde olduğu gibiözellikle yetmişli yılların ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmaya başlayangüç. merkezi kaymalarını da geç farketmiş ve bu yeni güç merkezleri ileolan ilişkilerini sağlam bir zemin içinde oluşturmakta gecikmiştir. Türkiyehâlâ Asya-içi dengelerdeki değişimi ve Doğu Asya vePasifik doğrultusundaki güç merkezi oluşumunu yeterince değerlendirebilmişdeğildir.

Küresel anlamdaki bu yeni oluşumları vaktinde değerlendiremeyen Türkiyekendi bölgesinde de ciddî politika yanlışları yapmıştır. Uzun süre Ortadoğuile ilgili meselelere kayıtsız kalan Türkiye bir taraftan bölgenin jeokültüıelzeminine yabancılaşmış, diğer taraftan bölgenin zengin jeoekonomikyapısıüzerinde yeterince etkili olamamıştır, Türk ekonomisinin yetmişli yıllarınsonunda yaşadığı ve hâlâ üzerinden atamadığı yüksek enflasyonlu ekonomikkrizin yoğunlaşmasında bu kaynaklara kayıtsız kalmanın önemli bir etkisiolmuştur. Batı Bloku namına ve tarihî birikiminin aksine Ortadoğu ile

Page 80: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yabancılaşan Türkiye petrol krizinden en fazla etkilenen ülkelerin başındagelmiştir. Batı ülkeleri Ortadoğu ile olan ilişkilerini karşılıklı bağımlılıkilişkisi ile geliştirmek suretiyle petrol krizini aşarken, Türkiye bölge ülkesiolmanın risklerini üstlenen, menfaatlerini göz ardı eden bir statükoculuğamahkum olmuştur. Seksenli yıllarda takip edilen politikalarla aşılmayaçalışılan bu zaaf doksanlı yıllarda yeni ve daha kesif bir bölgeselyabancılaşma problemini beraberinde getirmiştir.

Türkiye Soğuk Savaş dönemi boyunca uluslararası konumdan çok, sınırlarboyu bir güvenlik anlayışına dayalı dış politika ve askerî stratejileroluşturmuş ve uluslararası konumu bu güvenlik anlayışının dar kapsamıiçinde yorumlamaya çalışmıştır. Mesela Bosna bunalımı esnasında ortayaçıkan Türk uçak filosunun ikmal ve kapasite açısından Balkanlarda bileoperasyon yapamayacağı gerçeği küresel ve bölgesel konumu ihmal eden vesadece sınırlar boyu güvenlik anlayışını benimseyen yaklaşımın bir ürünüdür.Tipik bir ölçek küçülmesinin sonucu olan bu durum tarihî birikiminuluslararası konumu güçlendirici imkanlarım reddeden, maliyet ve riskleriniise üstlenen bir dış politika anlayışı ile bütünlük arzetmektedir.

Soğuk Savaş sonrası dönem dinamik çerçevede müthiş bir ölçek büyümesiniberaberinde getirmiştir. Türkiye psikolojik ve stratejik açıdan hazırlıksız birşekilde kendisini küresel ve bölgesel ölçek büyümesinin içinde buluvermiştir.Bir anda Bosna ve Azerbaycan gibi sınıı-ötesi bölgelerde ciddi dış politika vegüvenlik problemleriyle karşı karşıya kalan Türkiye'nin bu anlamdabırakın lojistik ve taktik hazırlığı gerekli psikolojik altyapı ve bilgibirikimi itibarıyla bile yetersiz olduğu gerçeği ile karşı karşıyakalınmıştır. Bu durum Türkiye’nin uluslararası konumunu yenidenbelirlemek stratejik parametrelerini yeniden ayarlamak zorunda olduğugerçeğini ortaya koymaktadır.

II. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Uluslararası Konumun DışParametreleri

Soğuk Savaş döneminde uluslararası sistemin temel özelliği olan iki-kutupluyapının dağılması ile birlikte uluslararası konumu belirleyen siyasî, ekonomikve güvenlikle ilgili dış parametreler önemli değişiklikler geçirmişbulunmaktadır. Uluslararası sistem ve hukukta ortaya çıkan ve küresel güçmerkezleri arasındaki kuvvet kaymalarını aksettiren yeni unsurlar Türkiye'nin

Page 81: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

konumunu yeniden yorumlamak zorunluluğu doğuran yeni bir uluslararasısiyasî konjonktür ortaya çıkarmıştır.

Devletler uluslararası sistem içindeki konumları itibariyle stratejik ve taktikmanevra kabiliyetlerine göre dört farklı kategoriye ayrılabilir: Süperdevletler, büyük devletler, bölgesel güçler ve küçük devletler. Uluslararasısistem içinde gerek çok yönlü gerekse ikili ilişkilerdeki karşılıklıbelirleyicilik bu şema içindeki konumla doğrudan ilgilidir. Süper güçlerinstratejik planlamaları ve bunun taktik yansımaları ancak başka bir süpergücün parametreleri ile sınırlanabilir. Buna mukabil büyük devletler stratejikplanlamalarında dahi süper güçlerin taktik adımlarını gözetmekzorundadırlar. Bölgesel güçler ise stratejik ve taktik hesaplarında biryandan süper güçlerin, diğer yandan büyük devletlerinparametrelerini gözönünde tutmaksızm politika oluşturamazlar. Dolayısıylabu şemada alt kademelere doğru gittikçe stratejik planlamalardakibelirleyicilik gücü ve taktik adımlardaki esneklik kabiliyeti azalmaktadır.Küçük devletlerin ya da bölgesel güçlerin taktik esneklikleri süper güçlerinve büyük devletlerin stratejik planlamalarının çatıştığı dar alanlarda sözkonusu olabilmektedir. Bu çatışma alanlarını dinamik bir diplomasi iledegerlendirebilen bölgesel güçler hem taktik esneklik alanlarım genişletmeşansı elde edebilmekte, hem de uzun dönemde büyük devletlerdiplomasisinin bir unsuru olma yollarını açabilmektedirler. Bu tür bir hedefeyönelen bölgesel güçlerin dinamik ve esnek bir diplomasi yanında sağlam vezengin bir hinterlanda sahip olması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Bu şema özellikle iki-kutuplu uluslararası ilişki modelinin hakim olduğu II.Dünya Savaşı sonrasında belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. ABD ve SSCBiki süper güç olarak bir yandan taktik esneklik alanlarım karşı tarafın stratejikplanlamasını bozma yönünde ayarlarken, diğer yandan hinterlandlarınıgenişletme çabası içine girmişlerdir. Büyük güçler olarak addedilen Ingiltere,Fransa, Almanya, Çin, Japonya gibi ülkeler ise dış politikalarını üçtemel parametre etrafında sınırlamışlardır: (i) Kendilerince daha az tehlikelisüper gücün stratejik planlamasına uyumlu adımlar atarak güvenliklerinisağlama almak; (ii) iç ittifaklar yoluyla süper güçler karşısındaki konumlarınıgüçlendirmek (Avrupa Topluluğu buna bir örnektir); (iii) bölgesel güçlerlesüper güçleri rahatsız etmeyecek taktik ittifaklar kurmak suretiyle etkialanlarını genişleterek uluslararası sistemdeki köklü bir değişiklik esnasında

Page 82: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

avantajlı bir konuma sahip olmak.

Türkiye, Hindistan, Brezilya, Mısır, Arjantin, Irak gibi bölgesel güçler isebölgesel etki alanlarını dış politikalarını bir süper gücün konjonktürelpolitikalarına bağımlı kılmak zorunda kalmışlardır. Bu bölgesel etki alanınınsüper gücün politikalarına uyumlu olamadığı dönemlerde ise sistemtarafından cezalandırılma tehdidi ile karşılaşılmıştır ki Kıbrıs konusundauygulanan ambargo, Falk-land Savaşı ve Körfez Çıkarması bunun tipikörnekleridir.

Uluslararası hukuk ve bu hukukun öngördüğü organlar Soğuk Savaş dönemiboyunca bu hiyerarşik şemadaki güç dağılımını ak-settirmişlerdir. BM'ninyapısı ve kararlan bu durumun en çarpıcı misalidir. Bu uluslararası çerçevedeTürkiye gibi bölgesel güçler belirlenen bir konjonktürün içinde ve kısadönemde değişmeyen faktörlerle konum belirleme durumundaydılar.Uluslararası sistemdeki istikrarlı hiyerarşi ülkenin siyasî, ekonomik vegüvenlik parametrelerini çok daha statik bir tarzda kurgulandırmayıyeterli kılıyordu. NATO ve ikili anlaşmalar ile güvenlik ve diplomasiparametreleri, AT ile dış ekonomik ilişkilerin temel yöneliş çizgisi ortayakonmuş oluyordu. Bu kurgu Türk dış politika yapımcılarını uzun dönemlibağımsız stratejiler oluşturmaktansa süper ve büyük güçlerin oluşturmuşolduğu stratejik çerçevenin içinde genellikle kısa, nadiren orta dönemli taktikplanlar uygulama tercihine yöneltmiştir.

Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Sosyalist Blokun çöküşü bu şemada radikalbir değişikliğe de yol açmıştır. Cari sistemin dağılması hem politikistikrarsızlığı hem de sistemin belirsizliğinden kaynaklanan teorik ve pratiktutarsızlıkları beraberinde getirmiştir. Bu belirsizlik dönemi yeni bir sisteminoluşturulması esnasında avantajlı bir konum kazanarak bir üst kademeyesıçramak isteyen devletlere önemli bir hareket sahası kazandırmıştır.

öncelikle uluslararası ekonomi-politikte ortaya çıkan yeni güç merkezleriuluslararası sistemin Soğuk Savaş dönemindeki işleyişinin öngördüğü süpergüç-büyiik güç ayrımını temelinden sarsmıştır. Seksenli yılların sonundaekonomik olarak çöken SSCB’nin uluslararası ekonomi-politiğin en önemligüç merkezleri halinde yükselen Almanya ve Japonya ile mukayeseedildiğinde süper güç konumunu sürdürmesi zaten mümkün değildi. Sisteminöngördüğü hiyerarşi ile reel ekonomi-politik hiyerarşi arasındaki tutarsızlık

Page 83: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Soğuk Savaş dengelerini ortadan kaldıran temel faktör olmuştur. Bu yenidengesiz durum sistemik güçler arasındaki rekabeti hızlandırarak statik birhiyerarşik şemadan dinamik bir yeni hiyerarşi oluşturma çabasına geçişdönemini başlatmıştır.

Bu geçiş döneminin ilk safhasında tek süper güç olarak kalan ABD'ninönderliğinde yeni bir dünya düzeni kurulacağı fikri, Körfez ve SomaliÇıkarması gibi uluslararası operasyonlara meşruiyet kazandıran bir retorikolmaktan öteye geçememiş ve uluslararası ekonomi-politikte ortaya çıkangüçler dengesi kendi kurallarını dikte ettirmiştir. Berlin Duvarı’nmyıkılmasından bu yana yaşanan tecrübeler, özellikle Bosna bunalımı, birtaraftan uluslararası sistemin prensip ve mekanizma düzeyindekitıkanıklığını, diğer taraftan “evrensel demokratik değerler” mefhumununreelpolitik dengeler karşısındaki etkisizliğini ortaya koymuş bulunmaktadır.

Bu dönem içinde özellikle stratejik önemi büyük jeopolitik ve jeoekonoınikkuşaklar üzerinde yaşanan yoğun sıcak çatışmalar ve diplomatik gerginlikler,iki-kutuplu uluslararası sistemden güçler dengesi yapılanmasına geçişinişaretleri olarak kabul edilebilir. Bu çerçevede Soğuk Savaş sonrası dönemdetek süper güç olarak kalan ABD'nin, 19. yüzyıldaki güçler dengesindeIngiltere'nin oynadığı role benzer bir şekilde, gelişmekte olan yeni güçlerdengesi sisteminin dengeleyici garantör rolünü üstlenmesi muhtemeldir.

19. Yüzyılda tipik uygulamasını gördüğümüz güçler dengesinin bugünküfarklılığı, bu yapının, kolektif güvenlik sistemi ile birlikte ortaya çıkmışolmasıdır. BM’nin kolektif güvenlik sisteminin ana unsuru olarak bu geçişsürecindeki rolü, uzun vadeli sistem arayışları üzerinde önemli ölçüde etkiliolacaktır. Demokratikleşme sloganlarının aksine gittikçe tekelleşme temayülügösteren uluslararası ilişkilerdeki karar verme mekanizmasının ciddi biryenilenmeye girememesi halinde güçler dengesinin önemli unsurlarıile kolektif güvenlik sisteminin karar verici unsurları arasındaki çelişkilerdaha geniş boyutlu çatışmaları kaçınılmaz olarak beraberinde getirecektir.

Uluslararası sistem değişikliklerinin gündeme geldiği doksanlı yıllarınbaşlarında bu tartışmanın odak noktasını BM Güvenlik Konseyi'nin alacağıyeni şekil oluşturmuştur. BM'nin yapısında sözkonusu olacak değişikliklerinbütün ülkeleri ilgilendirecek kapsamlı bir tartışmaya yol açacak olması vebunun ortaya çıkarabileceği sıkıntılar daha önce BM Güvenlik Konseyi'nin

Page 84: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilgi alanına giren konuların ıeel ekonomi-politik dengeleri daha doğrudanyansıtan G-8’e kaydırılması sonucuna doğurmuştur. Son yıllarda büyükgüçleri doğrudan ilgilendiren Kosova benzeri önemli uluslararası meselelerinG-8 platformuna taşınması ve nihaî kararların bu platformda alınmış olmasıdikkat çekicidir. Bunda bu tür uluslararası meselelere doğrudan müdahilbulunan Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde bulunmaması ve G-8’in butür operasyonların finansmanında daha etkin olabilecek ülkeleri bünyesindebarındırması önemli rol oynamaktadır. Uluslararası ekonomi-politiğin belirleyici üst kurumu olan G-8 sistemi ile uluslararası siyasîilişkilerin teorik belirleyici üst kurumu olan BM Güvenlik Konseyi arasındakiyapı çelişkisi sürdükçe uluslararası sistemin istikrara kavuşması çok güçtür.

Kuzey Amerika, Avrupa ve Pasifik merkezli yeni ekonomi-politik güçalanlarının etkin bir tarzda ortaya çıkışı bıı etki alanları etrafında yeni kıtasalstratejilerin geliştirilmesi sonucunu doğurmuştur. Atlantik-merkezlistatükonun hakimiyetinin ciddi bir ...güçlendirmeye, diğer taraftanAsyamerika ideali ile Pasifik'te yoğunlaşan ekonomik potansiyeli kullanmayagayret etmektedir.2 Almanya ise Almanya Birliği-Avrupa Birliği-Avrasyaküresel stratejisi arasındaki bağları sağlamlaştırmaya çaba sarfetmektedir.

Öte yandan Amerika ve Avrupa ekonomileri içindeki etki gücünü artırarakküreselleşen ekonomik yapılardan en etkin bir tarzda istifade etmeyi başaranlaponya ve demografik faktörü siyasî istikrar ve ekonomik kalkınma ilebütünleştirerek yeni yüzyıla bir süper güç olarak girme hazırlığında olan ÇinBatı-dışı unsurlar olarak gittikçe artan bir ağırlık kazanmaktadırlar. Sovyetİmparatorluğumun süper güç olmasından kaynaklanan özel konumunumuhafaza etmeye gayret eden Rusya ise Avrasya’nın geçiş yolları üzerindekigeleneksel hakimiyetini sürdürme ve orta dönemde küresel bir stratejiyetemel olarak kullanma çabası içindedir. Bütün bu yeni unsurlar hemuluslararası ekonomi-politik etki alanları arasındaki rekabeti hızlandırmış,hem de bu etki alanlarının güç merkezleri ile çevre unsurları arasındakiçelişkileri artırmıştır.

Güçler dengesinin en dinamik özelliği bu yapı içinde pren-sip/ideoloji-bağımlı olmaktan çok mesele-bağımlı ve diplomatik manevralara açık kısadönemli ittifakların oluşabilmesidir. Taktik alanda geniş çaplı bir esnekliğezemin hazırlayan bu durum kimi zaman da bu esneklikten kaynaklanan

Page 85: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

belirsizliklerin kaynağı olmaktadır. Bu çelişkiler ve belirsizlikler de kendisinien çok Türkiye'nin de içinde bulunduğu stratejik kuşak üzerindehissettirmektedir. Dış politika oluşumlarını sadece uluslararası sistemiçindeki aktörlerin değişen konumlarına bağlayan ve uzun-dönemli/çok-alternatifli güç stratejileri yerine tanımlanma ve uygulanma alanları başkagüçlerce belirlenen kavramlara göre yönlendiren devletlerin yeni şartlaraintibakı son derece güç olmaktadır. Türkiye ancak ve ancak zengin tarihîbirikimini, jeopolitik ve jeoekonomik imkanlarını etkin ve tutarlı bir iç siyasîyenilenme ile birleştirebildiği takdirde gelecek yüzyılda uluslararasıkonumunu güçlendirme ve kendi etki alanını oluşturma imkanına sahipolabilir.

III. Siyasî Kültür ve Uluslararası Konumun İç Parametreleri

Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemde siyasî kimlik, kültür, kurumsallaşmave meşruiyet konularında yoğun bir tartışma ve iç muhasebe süreci ile karşıkarşıya kalmıştır. Kültürel/etnik kimliklerden anayasal vatandaşlık kimliğine,parlamenter sistemden ya-rı-başkanlık ve başkanlık sistemine, üniter devletyapısından federalizme kadar uzanan bu tartışmalar Türkiye ile ilgili sonderece kaotik bir görüntünün ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Bu tür kaotik görüntüler uzun dönemli ciddi dönüşümler yaşayan toplumlarınkısa dönemli siyasî iniş çıkışlarında kendini gösterir. Türkiye'de gittikçe dahakarmaşık özellikler taşıyan siyasî kültürün kendine has özellikleri de budönüşümleri ortaya çıkaran gerilim alanı içinde anlam kazanmaktadır. Bukaotik görüntünün aşılarak dış politika oluşumunu da olumlu yönde etkileyensağlıklı bir siyasî kültürün oluşturulması herşeyden önce Türkiye’nin siyasîkültür altyapısının kendine özgü niteliğinin anlaşılabilmesi ile mümkünolabilir. Bu niteliğin evrensel temayül ve değerlerle uyumlu bir parametrehaline dönüşmesi, iç siyasî yapılanma ile dış politika oluşumu arasındakiçelişkilerin de azaltılması açısından özel bir önem taşımaktadır.

ı. Tarihî Miras ve Siyasî Kültür Altyapısı

Bu çerçevede sorulması gereken temel soru “Türkiye'nin siyasî kültürünüdiğer toplumlardan farklılaştıran temel unsur ve bu unsurun uluslararasıkonumu etkileyen özelliği nedir?" sorusudur. Bu soruya vereceğimiz cevaphem geçmiş birikimimizi daha anlamlı bir çerçeveye oturtmamızı, hem cari

Page 86: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

siyasî kültür ve sistem problemlerimizi daha sağlıklı bir zemindetartışmamızı, hem de gelecekle ilgili projeksiyonları daha uzun dönemliperspektiflerde değerlendirmemizi sağlayacaktır.

Bu kaotik tabloyu ortaya koyan siyasî kültür Türkiye'yi siyasî sistemfarklılaşmaları gösteren bütün ülke gamlarından ayıran özgün bir nitelikaızetmektedir. Türkiye'de siyasî kültür, taşıdığı dinamik karakterle BatıAvrupa ve Amerika toplumlarının siyasî kültürlerinden önemli ölçüdeayrılmaktadır. Hakim medeniyetin siyasî birimlerini oluşturan bu ülkelerdaha az çeşitli ve daha istikrarlı siyasî kültürlere sahiptir. Kısa dönemde kesinbir avantaj gibi görülen bu olgu uzun dönemde bu toplumlarınkarşılaşacakları bunalım dönemlerindeki alternatif arayışlarımdaraltabilir. Batı ülkeleri ile Türkiye arasında siyasî kültür dinamizmi veistikrar açısından ortaya çıkan bu fark 16. yüzyılda üç kıtada daha istikrarlıbir siyasî yapı kuran Osmanlı ile aynı yüzyıllarda iç savaşların gerdiğidinamik Avrupa toplumlar! arasındaki farklılığa benzemektedir.

Türkiye’de Soğuk Savaş sonrası dönemde hızlı bir ivme kazanan siyasî kültürdönüşümü ve dinamizmi kendi bölgemizdeki Ortadoğu ülkelerinden defarklıdır. Kabile kültürünü yansıtan krallık rejimleri ile totaliter diktatörlüklerarasında sıkışmış bulunan Ortadoğu siyasî kültüm gerek siyasî meşruiyetanlayışı gerekse siyasî kurumlanır geliştirdikleri otoriter dikey iletişim türüdolayısıyla ciddi farklılıklar arzetmektedir. Bu nedenledir ki bizatihi seçimlerbile Türkiye'de Mısır ya da Iraktakinden çok daha farklı bir anlamtaşımaktadır.

Türkiye'deki bu dinamik durum, sistem değişikliğinin getirdiği karmaşadankaynaklanan başka tür bir dinamizmi yaşamakta olan Doğu Avrupa ve OrtaAsya ülkelerinden de ayrılmaktadır. Bu ülkeleıdekinin aksine Türkiye'dekidinamizm sadece elit-içi siyasî mücadelelerden değil, toplum içine yayılandaha kesif bir dönüşümden kaynaklanmaktadır.

Batılılaşma tecrübesine Türkiye ile hemen hemen aynı dönemde başlayanJaponya'da da siyasî kültür oluşumu böylesi bir dinamizm ve gerilimdoğurmamıştır. Daha otoriter yapılar altında ekonomik kalkınmagerçekleştirmek isteyen Çin ve diğer Doğu Asya ülkelerinde de kendine hasdengeler oluşmuş ve bu açıdan Tiirki-. ye’den daha kontrollü bir siyasî kültüryapılanması gerçekleşmiştir. Türkiye, siyasî kültürün dayandığı birikim

Page 87: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

itibarıyla da herhangi bir Latin Amerika veya Afrika ülkesi de değildir.

O zaman Türkiye’yi bu farklı eksene oturtan ve özgün bir siyasî kültürdinamizmi doğuran temel fark nereden kaynaklanmaktadır? Bu temel farkıTürkiye'nin zaman ve mekanla ilgili iki sabit değişkeninde, yani tarihinde vecoğrafyasında aramak gerekmektedir. Bu iki sabit değişkenin siyasî yapıüzerindeki etkileri ve uluslararası ilişkiler içinde kazandıkları yeni anlamlar,bu değişkenlerin psikolojik ve sosyolojik faktörleri de devreye sokan birdinamizme kaynaklık etmesini sağlamaktadır.

Türkiye'deki siyasî kültürü diğer topiumlardan farklı kılan en önemli tarihîfaktör, bu ülkenin geçmişte dünya anakıtasınm ana kavşak noktalarını daiçinde barındıran, özgün ve uzun ömürlü siyasî düzen kuran bir medeniyetinmerkezi olmasıdır. Bu siyasi merkezin karşı medeniyet ile girdiği cepheilişkisini zamanla kaybetmesinin siyasî yapı üzerinde yaptığı çözücü etki,toplumumu-zun siyasî kültürünü dokuyan sosyo-psikolojik altyapıyıetkilemiştir. Tanzimat ile başlayan bir süreç içinde siyasî elitiıı karşımedeniyetin normları doğrultusunda yeni bir siyasî yapı kurmaçabası Osmanlı coğrafyasındaki, toplundan tümüyle sarsan bir etkiuyandırmıştır. Bu sürecin ortaya koyduğu radikal medeniyet dönüşümüneyönelik söylem iki önemli sonuç doğurmuştur.

Birincisi, hiyerarşik bir tarzda merkezden çevreye yayılan yeni siyasî kültüroluşturma baskısının siyasî kimlik, siyasî kültür ve kumrulardaki tarihîsüreklilik unsurlarını radika) bir kırılma ile karşı karşıya bırakmasıdır. Siyasîsisteme ideolojik temel sağlayan bu radikal tarihî kırılma ile toplumdaetkisini sürdüren ve geçmiş hakimiyet dönemlerinden esinlenen tarihîsüreklilik unsurları arasındaki gerilim Türk siyasî kültürünü diğertopiumlardan ayıran temel unsurdur.

Başka hiç bir toplumda siyasî sistemin yönlendirdiği tarihî kırılma ile toplumiçinde etkisini sürdüren ve kültür altyapısındaki sürekliliği sağlayan kimlik vekurumlar arasında böylesi bir gerilim yaşanmamıştır. Yaşanan benzer bazıgerilimler ise bir sonraki siyasî başarıların sağladığı yeni merkez konumu iledaha güçlü eksenlere oturdukları için toplum nezdinde yeni sisteme meşruiyetsağlamışlardır. Mesela Fransız Devrimi ile eski rejim terkedilmiş ve iç savaşagiden bir çatışma alanı doğmuştur; ama Napolyon’un yeni Fransız değerleriniAvrupa’ya hakim kılan başarıları Fransız toplu-mundaki gerilimi dinamizme

Page 88: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönüştürmüştür. Aynı şekilde Bolşevik Devrimi Rusya’yla ..sonrasıSSCB’nin gösterdiği performans ve süper devlet konumu bu tarihî kırılmanınsiyasî sistemi çözücü etkisini yaklaşık seksen sene ertelemiştir, Batıkarşısında yenik düşen bir başka toplum olan Japon toplumunda da yenikdüşmenin getirdiği psikolojik gerilim yaşanmış, ama bu gerilim Osmanlı-Türk siyasî geleneğinde olduğu gibi süreklilik unsurlarım yok eden bir tarihîkırılma sürecini başlatmamıştır.

Türkiye bu açıdan Batı medeniyeti ile girdiği cephe ilişkisini kaybettiktensonra bu medeniyete iltihak etme iradesi gösteren, siyasî elitin elinde siyasîsistemin dayandığı kimlik, kültür ve kurumlar açısından tam bir tarihî kırılmave yeniden yüzleşme süreci yaşayan yegâne toplumdur. Bu tarihî kırılmanıngerekli kıldığı fedakârlıklara rağmen devletler hiyerarşisinde tarihîbirikimine uygun onurlu bir yer edinememiş ve iltihak ettirilmekistendiği medeniyet çevresi tarafından sürekli dışlanmış olmak -ki bunun sonörneği AB’nin 1997 Lüksemburg Zirvesinde gözlenmiş ve 1999 HelsinkiZirvesi ile telafi edilmeye çalışılmıştır- tarihî süreklilik unsurlarını ayaktatutan güçlü psikolojik altyapının devreye girmesi sonucunu doğurmuştur.Geçmişte bir medeniyetin siyasî merkezi olmuş olmanın getirdiği kendinegüven duygusu ile bugünkü devletler hiyerarşisinde bulunulan konumarasındaki farkın yarattığı gerilim başka hiç bir toplumda bu denli çarpıcı birpsikolojik etki uyandırmamıştır.

İkincisi, siyasî sistemin dayandığı tarihî kırılma çizgisi, toplumu Avrupa’yaentegre etmeye çalışırken, iç halka olarak Ortado-ğu-Balkanlar-Kafkaslardanoluşan yakın jeokültürel çevresi ile yabancılaşmaya itmiştir. Bu durum,Türkiye’nin jeokültürel çevresi ile tekrar entegre olmasını engelleyen çiftkutuplu dönemde ciddi bir iç bunalım yaratmamıştır. Ama Sosyalist Blokunçökmesi ile birlikte uluslararası sistemin çift kutuplu yapısınınçözülmesinden sonra bu jeokültürel çevre ile olan yakınlaşmanın artmışolması, topluma tarihî hakimiyet dönemlerinde siyasî merkez rolü üstlenmişolmanın verdiği psikolojiyi, kimliği ve siyasî kültür ve kurumlan tekrarhatırlatmıştır.

Böyleee sabit tarihî ve coğrafi faktörler dinamik unsurlar olarak hareketegeçmişler ve toplumsal kültürü dokuyan tarihî süreklilik unsurları ile siyasîsistemin merkezindeki elitin sürdürmeye çalıştığı kırılma çizgisi arasındaki

Page 89: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gerilimi artırmışlardır. Bugün de Türkiye'deki siyasî kültüre bir laboratuarzenginliği kazandıran temel unsur, bu zengin tarihî birikim ile Tanzimat'tanberi yaşanan ciddi medeniyet hesaplaşmasının getirdiği çok yönlü bileşimdir.

Türkiye'de yaşanan en temel çelişki bir medeniyet çevresine siyasî merkezolmuş bir toplumun tarihî ve jeokültürel özelliklerinin oluşturduğu siyasîkültür birikimi ile siyasi elit tarafından başka bir medeniyet çevresine iltihaketme iradesi esas alınarak şekillenmiş siyasî sistem arasındaki uyumproblemidir ve bu durum hemen hemen sadece Türkiye’ye has bir olgudur.Bu bölümün girişinde tarihî mirasın ana unsurlarını belirlerkenvurguladığımız gibi, Türkiye ne tarihî birikimi zayıf bir sömürge ülkesi, ne dedün-ya-sisteminin siyasî yapısı oturmuş bir merkez ülkesidir. Soğuk Savaşsonrası dönemde yaşanan ve kimi zaman kaotik bir görüntü arzedengelişmeler, bu açıdan bakıldığında, toplumun içinde yaşayageldiği tarihîsüreklilik çizgisi ile coğrafyasının ivme kazandırdığı sosyo-kültüreldinamizmin siyasî sistem üzerindeki artan etkisini gözler önüne sermiştir.

2. Tarihî Süreklilik ve Siyasî Akımlar

Sosyo-kültürel dinamizmin siyasî sistem ve yapılanma üzerinde artan etkisiSoğuk Savaş sonrası dönemde son derece hızlı ve ritmik süreçlerle yükselenve düşen siyasî akımların dayandığı kültürel zeminlerde kendini göstermiştir.Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik şartlarındaTürkiye’nin iç ve dış siyasîyaklaşımlarında yükselen akımlar ve bu akımların oluşturduğu sosyo-kültürelatmosfer bize tarihî mirasın ana damarlarım yakalama şansı vermektedir.

Son on yıl içinde uluslararası konum ve iç siyasî kültür ilişkisi açısındanyaşadıklarımız, Osmanlı Devleti’nin en uzun yüzyılı kabul edilen 19.yüzyıldan 20. yüzyıla geçiş sürecinde yaklaşık bir asırda görülen akımlarınküçük bir özeti niteliğindedir. Bu çerçeveden bakıldığında dönemin siyasîakımlarını ve bu akımların uluslararası konum arayışlarım Üç Tarz-ıSiyaset ile tanımlayan Yusuf Akçura’nın tasnifi yeni şartlara da uyumsağlamaya çalışan kendine özgü nitelikleri ile tekrar gündeme gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında devreye giren Osmanlıcılık, İslamcılık,Batıcılık ve Türkçülük hareketleri doksanlı yıllarda, yeni olmakla birlikteyakın tarih mirası içinde süreklilik arzeden söylem ve tavırlarla tekrargündeme gelmiştir. Özal’m dillendirmeye çalıştığı yeni-Osmanlıcı çizgi,

Page 90: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Refah Partisi ile siyasî platforma taşınan İslâmî söylem, 28 Şubat Süreci ileradikal bir programa dönüşen Batıcılık ve PKK terörüne yönelik tepkilerleivme kazanan ve bu ivmeyi 18 Nisan 1999 seçim sonuçlarına da yansıtanTürkçülük akımları yakın tarihimizin ana akımlarının çizgilerini bünyelerindebarındırmaktadır. Son on yıl içinde seçimlerle ortaya çıkan tablolar ve seçimmekanizması dışında devreye giren fiilî güç unsurları bu kısa zaman dilimiiçinde hem ana düşünce ve siyaset damarlarının, hem de Türkiye’nin temelbunalım alanlarının tebarüz etmesi sonucunu doğurmuş bulunmaktadır.

Osmanlı dönemindeki ilk örneklerine göre gerek taşıdıkları özellikler gerekseyükseldikleri dönemler itibarıyla ayrıştırılabil-mesi daha güç olan buakımların Türkiye’nin uluslararası konumu ile iç siyasî kültür arasındakurdukları bağlantılar aynı zamanda Türkiye'nin uzun dönemli eksenarayışlarını da yansıtan bir tablo oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığındagerek seçimlerle ortaya çıkan sosyo-politik tablo gerekse seçimler dışındagelişen elit-içi dalgalanmalar net bir çözüm tablosu oluşturmaktan çok,uzun dönemli damarların tepkilerini yansıtmaktadır. Zihinlerin karışıklığıbiraz da Türkiye’nin stratejik kimlik ve zihniyet anlamında yeni bir eksenarayışı içinde olmasındandır. Türkiye belki de tarihinin en ciddi yüzleşme veyeniden yorumlama sürecinden geçmektedir. Şimdi kısaca bu siyasîakımların geçen yüzyılda ortaya çıkışlarını ve Soğuk Savaş dönemindeyeniden gündeme gelişlerini mukayeseli bir şekilde ele almaya çalışalım.

a. Yeni-Osmanlıcılık

Fransız Devrinıi'nin oluşturduğu dinamik şartlar içinde hem Avrupa'yı sarsanmilliyetçilik dalgasının iç bütünlüğü etkilemesini önlemek, hem de 1815Viyana Kongresi ile oluşan yeni düzen içinde yer alabilmek isteyen Osmanlıidarecileri, yeni uluslararası konjonktür ile iç siyasî kültür arasında bir dengeoluşturabilmek amacıyla Osmanlıcılık akımının yönlendirdiği reformhareketlerine girişmişlerdir. Osmanlıcılık içerde yeni bir kimlik vevatandaşlık tanımı ile bölünmeyi engellemeye çalışırken, dışarda da yükselendeğerlerle uyumlu bir politika geliştirmeye gayret etmiştir.

Bu açıdan bakıldığında Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik şartlarındaortaya çıkan uluslararası konjonktüre uyumlu bir politika geliştirmeye çalışanözal’ın yeni-Osmanlıcılık etkisini barındıran iç ve dış siyasî söylemi bu yenidönemin 1987-93 yılları arasında öne çıkan ve yükselen akıntı oldu.

Page 91: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Tanzimat dönemi Osmanlıcılık akımı ile Özal'ın yaklaşımı atasındaki ortakunsurlar şu şekilde özetlenebilir: (i) Devletin uluslararası konjonktüreuyum sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması, (ii) her iki dönemde dedevletin bütünlüğünü tehdit eder şekilde yükselen milliyetçi akımların tesirinide gözetecek şekilde yeni bir siyasî kimlik ve kültür oluşturma çabası; (iiij buyeni siyasî kültür arayışında batılı değerlerle geleneksel değerler arasındauyum kurmaya çalışan eklektik bir tavrın benimsenmesidir ki, mesela NamıkKemal'in Batı’nm parlamenter sistemini İslâmî kavramlarla yenidenanlamlandırma çabasına benzer bir tutum Özal'ın Yeni Dünya Düzenisöylemi ile geleneksel değerler arasında kurmaya çalıştığı irtibattagözlenebilir; (iv) Tanzimat döneminde 18L5'te Viyana Kongresi ile oluşanAvrupa sistemine, Soğuk Savaş sonrası dönemde de derinliğine bütünleşmetrendine giren AB sistemine entegre olma çabası; (v) Viyana Kongresiningetirdiği güçler dengesi sisteminde yükselen güç olan İngiltere ile SoğukSavaş sonrası dönemde de tek süper güç konumu kazanan ABD ile uyumlustratejik arayışlar içinde olunması.

Bu çerçevede özal bir taraftan içerde II. Cumhuriyet söylemi ile Soğuk Savaşsonrası dönemin artırdığı mikro-milliyetçi atmosferin etkisini dengelemeyeçalışırken, diğer taraftan da yeni Avrupayı esas alan bir tavır geliştirmeyegayret etti. Osmanlı Devleti’nin iç bütünlüğünü güçlü Batı ülkeleri ilegeliştirilen dostluklarla korumaya çalışan Tanzimat paşalarına benzer bir dışpolitika üslubu benimseyen Özal, iç ve dış konjonktür arasında sürekli biruyum bulmaya çalıştı.

Özal’ın eklektizm ve pragmatizmi öne çıkaran bu tavrı ve söylemi,Türkiye'deki yerleşik kalıpları aşmaya çalışan aydınlar ve siyasî akımlarüzerinde de etkili oldu. Bu yüzdendir ki, birbirleriyle çelişik programlarasahip bir çok siyasî parti 18 Nisan 1999 seçimlerinde Özal mirasına sahipçıkma yarışı içine girdi.

b. Yeni Sömürgecilik ve İslamcılık

19. Yüzyılın ikinci yarısında İngiltere ve Fransa öncülüğünde tırmanışgösteren ve uluslararası ilişkilere damgasını vuran ikinci sömürgeci dalgaDoğu toplundan ve İslam Dünyası üzerinde bir şok etkisi yapmıştı. Budurum, Tanzimat döneminde sürdürdüğü Batı ile uyumlu politikalargeliştirme tavrına rağmen, kendini sahip olduğu kimlik ve kurumlar açısından

Page 92: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Doğu'nun Batı karşısındaki son direnç noktası olarak gören Osmanlıidarecilerini ve aydınlarım da derinden etkilemişti.

Bir taraftan dışarıda İngiltere’nin Hindistan, Fransa'nın Cezayir ve Rusya’nınKuzey Kafkasya ve Orta Asya’da sürdürdüğü sömürgeci yayılma, diğertaraftan içerde dış ülkelerce desteklenen gayrimüslim azınlıklarınayaklanmaları Osmanlı idarecileri ve aydınlarını yeni arayışlara yöneltti. 93Harbinin yıkımını yaşayan Sultan Abdülhamid çift yönlü bir politikageliştirdi: İç bütünlüğü garanti altına almak için devlete sadık Müslümanunsurların kimlik duygularına dayalı siyasî meşruiyetin pekiştirilmesi veİslam Dünyasında sürdürdüğü sömürgeci politikalarla Osmanlı Devleti içinbir denge unsuru olmaktan çıkıp bir tehdit haline dönüşen İngiltere karşısındaAvrupa-içi dengelere ayarlı bir reel diplomasinin devreye sokulması.

Sultan Abdülhamid’in İslamcılık politikası bu arayışın dayandığı temel eksenoldu. Japonya’ya kadar uzanan kuşak içinde OsmanlI'nın Doğuya açılmasınazemin hazırlayan ve İngiliz sömürge sistemi ile rekabeti uluslararası hatlarataşıyarak Osmanlı üzerindeki baskıların azaltılmasını sağlayan İslamcılıkpolitikası, aynı amanda bu sömürgecilik dalgası içinde ver almavan Almanva

desteği ile reel-diplomatik bir denge oluşturmaya yöneldi. Bu yeni arayışın içsiyasî kültür üzerindeki etkisi de, bu politikaya uyumlu bir şekilde, devletinMüslüman unsurlara dayalı desteğinin artırılması şeklinde tecelli etti.Böylece devlet içindeki Müslüman unsurlar özellikle bu dönemde hızlı biryükseliş gösteren okullaşma ile sosyo-kültürel ve sosyo-politik alanda dahaetkin bir hale getirilmeye çalışıldı. Böylece uluslararası güçlerin tahrikineticesinde devlete yabancılaşan gayrimüslim unsurlar karşısındagüçlendirilmeye çalışılan Müslüman unsurları esas alan yeni birstratejik kimlik ve zihniyet oluşturulmaya çalışıldı.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Körfez Savaşı ve Bosna dramı ile uluslararasısistemden dışlanan ve gerek Tarihin Sonu gerekse MedeniyetlerÇatışması tezlerinde yeni bir tehdit olarak takdim edilen İslam Dünyası,doksanlı yılların ilk yarısında 19. yüzyılın ikinci yansına benzer bir psikolojiile karşı karşıya kaldı.2 Yeni sömürgeci bir dalga ile tekrar hesaplaşmakzorunda kaldığını hisseden İslam Dünyası ve Doğu toplundan özellikleBosna’da sergilenen çifte standart ile tam bir şok yaşadı. Bu dönemde kısa birsüıe içinde ortak bir kader ve kimlik bilinci ortaya çıktı. 19. Yüzyılda anti-sö-

Page 93: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

mürgeci mücadele ile bayıaklaşan Şeyh Şamil efsanesinin yerini DudayevveAliya efsaneleri aldı. Doğu’yu dışlayan Batı karşısında onurlu bir dirençkimliği oluşmaya başladı.

Bu gelişmelerin merkezinde bulunan ve özellikle Balkanlar ve Kafkaslardayükselen tarihî bilinç ile doğrudan temasa geçen Türkiye’de İslâmî kimliğinve söylemin 1993-1996 yılları arasında siyasî platformda hızlı bir yükselişegeçmesi bu uluslararası konjonktüre uygun bir tarzda gelişti. Gorajde'dekiSırp katliamı üzerine bir gece içinde sokağa dökülen halk ortak bir kimlik vekader bilinci ile harekete geçmişti. İslâmî kimliğin yükselişi aynı zamandaSoğuk Savaş sonrası dönemde ivme kazanan ve dış kaynaklarcada desteklenen etnik milliyetçilik hareketlerine karşı ortak din bağı ile millibütünlük arasında bir bağ kurulmasını da sağlamıştı. Refahyol hükümetininAsya ve Afrika'ya açılım politikaları ile PKK terörü ve Kürt meselesinebakışı bu çerçevede özel bir anlam kazanmaktaydı. Ban ile doğrudançatışmadan Batı-dışı alanlara açılmak ve Batı ülkelerinin stratejik çıkarhesaplan ile körüklemeye çalıştığı düşünülen etnik ayrımlara karşı dinîbağları bir koruyucu kalkan olarak görmek 19. yüzyılın sonlarındakiİslamcılık politikalarını sürdüren bir tutumu yansıtmaktaydı,

c. Aydınlanma Felsefesi ve Radikal Batıcılık

19. Yüzyılın son çeyreğinde ilk temsilcilerini bulan, II. Meşrutiyetaydınlarınca benimsenerek yükselişe geçen ve tek parti dönemi uygulamalarıile hayatiyet kazanan radikal Batıcılık hareketi çıkış şartlarına uygun birşekilde bir bürokrat-aydm öncülüğüne dayanıyordu. Tarih ve metafiziktenradikal bir kopuşu beraberinde getiren .18. yüzyıl Aydınlanma felsefesininbütün öncülleri ile birlikte aktarılmasına dayanan bu hareket, uluslararasıilişkilerde Batı ile varolan tarihî çelişkileri ortadan kaldıracak ve bunauyumlu bir iç siyasî kültür oluşturacak bir zihniyet ve medeniyetdönüşümünü kaçınılmaz bir tarihî zorunluluk olarak görüyordu.

Bu yaklaşım aynı zamanda dinî, millî ve tarihî süreklilik unsurları ile bir türgerilim ve çatışma alanının doğmasına da yol açıyordu. İl erieilik - gericilikeksenine oturtulan bu gerilim Batı toplum-larımn tarihsel tecrübesinikaçınılmaz bir evrensel süreç olarak görmekten kaynaldanıyordu. Geriyitemsil eden din ve gelenek unsurları Batı ile varolagelen tarihî çelişkilerigündeme getirdiği için Türkiye’nin uluslararası konumu için de bir tür tehdit

Page 94: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

odağı olarak algılanıyordu. Bu anlayışa göre Aydınlanma felsefesinin siyasîidealleri hem iç siyasî kültürdeki gerici unsurları tasfiye edecek, hem de Batıile tam bir entegrasyonu sağlayacak yegâne esasları oluşturuyordu.

Bu yaklaşımın Soğuk Savaş sonrası dönemdeki en radikal çıkışı 28 ŞubatSüreci ile sözkonusu oldu. Bu süreç, bir taraftan dekla-ıatif bir bürokrat-aydmtavrı ve "halka rağmen halkçı” bir yöntemle iç siyasî kültürü yenidentanımlama ve şekillendirme iddiasına yönelirken diğer taraftan "Batı’yarağmen Batıcı” bir tavırla Türkiye'nin uluslararası konumunu yenidenbelirlemeye çalışıyordu. Dinî ve tarihî süreklilik unsurlarının Batı-eksenli dışpolitika oluşumunda bir Uir engel oluşturduğunu düşünen bu yaklaşım,özellikle tarihî-dinî süreklilik unsurlarının dış politikanın omurgasınıoluşturduğu Balkanlar konusunda kendi içinde ciddi çelişkiler barındırıyordu.Uluslararası ve bölgesel ilişkilerdeki yeni unsurlar ile iç siyasî kültüre yönelikpolitikalar arasındaki çelişkiler 28 Şubat Sürecinin en temel açmazlarıarasında yer aldı. 28 Şubat Sürecinde takip edilen dış politikanın İsrail ileolan ilişkilerle özdeşleştirilmesi iç siyasî gerilim alanları ile dış politikayapımı arasındaki hassas ilişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi.

d. Türkçülükten Yeni-Milliyetçiliğe

19. Yüzyılın sonlarında uyanan ve II. Meşrutiyet döneminde ittihat veTerakki ve Enver Paşa idealizmi ile fiilî siyaset alanına taşınan Türkçülükakımı da bir taraftan Alman ve İtalyan birliği hareketlerinin oluşturduğuuluslararası konjonktüre, diğer taraftan da başla Arnavut ve Arap unsurlarolmak üzere Müslüman unsurların da devletten kopuş sürecine bir tepkihareketi olarak uluslararası konum ile iç siyasî kültür arasında tutarlı birbütünlük oluşturmaya çalışmıştır. Rus Devriminin ortaya çıkardığıkonjonktür içinde Balkan-eksenli milliyetçilik hareketlerine Orta Asyaeksenli Turancılık boyutunun da katılması ile yakın tarihimizin anaakımlarından birinin temel özellikleri ortaya çıkmaya başlamıştır.Güçlü devlet motifi ile bezenmiş milliyetçilik temelli iç bütünlük veuluslararası etkinlik anlayışı İttihat ve Terakki döneminden bu yana değişikrenkler kazanmış olmakla birlikte süregelmiş Türkçülük akımının anaözellikleri olmuştur.

Soğuk Savaş sonrası dönem bu akımın yükselişini sağlayacak iki temel etkiyide beraberinde getirmiştir: Bu dönemde hız kazanan mikro-milliyetçilik

Page 95: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hareketlerinin iç bütünlük üzerindeki etkileri ve SSCB’nin dağılması ilebirlikte ortaya çıkan yeni uluslararası konjonktür. PKK faktörü akımın içsiyasî kültür ile ilgili boyutlarını tepkisel bir ivme ile desteklerken,bağımsızlıklarım kazanan Tiirkî Cumhuriyetler uluslararası konumun yeniufkunu oluşturuyordu. Bu yüzyılın başında yükselen akımın iki temelsütunu böylece yüzyılın sonunda tekrar ortaya çıkmış oldu.Abdullah Öcalan’ın yakalandığı günlerde PKK’ya verdiği destek dolayısıylakurulan irtibat bu akımın kitlesel tepkileri toplamasına zemin hazırladı. 1999seçimlerinde gerek tarihî-dinî süreklilik unsurları ile zıtlaşmayan birmilliyetçilik anlayışını benimseyen MHP’nin, gerekse Batıcılık ekseni iletutarlı bir ulusçuluk modeli geliştirmeye çalışan DSP’nin yükselişe geçmesibu konjonktürün sonucunda ortaya çıktı.

3. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Siyasî Akımlar

Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyıldan 20. yüzyıla aktarılan temel siyasî/kültürelakımlar Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik şartlarında kapsamlı bir tarihîyüzleşme ile karşı karşıya kalan Türkiye Cumhuriyeti’nin 20. yüzyıldaki sonon yılında da, değişik formlarda ama süreklilik içinde yeniden ortaya çıktı.Değişik dönemlerde birbirleri ile yeni sentez alanları da kuran buakımların uluslararası ilişkilerdeki radikal değişimle birlikte anisıçramalarla tekrar gündeme gelmesi iç siyasî kültür İle uluslararası konumarasındaki tutarlılığı doğrudan etkileyen sonuçlar doğurmuştur.'

Türkiye bu yeni dinamik konjonktürde yeni eksen arayışlarına yöneldikçetarihî temele sahip bu akımlar biraz da hazırlıksız bir şekilde seri hamlelerledevreye girdiler. Bu durum iç siyasî kültür ile uluslararası konum arasındakiilişkiyi yeniden tanımlama iddiasındaki bu akımların ciddi tutarsızlıklara vetavır değişikliklerine yönelmesine de yol açtı. Özal'ın yeni-Osmanlıcı çizgisiteorik hazırlıksızlık ve pragmatik tavır ile jurnalistik bir düzeydekalırken, siyasî platforma tutarlı bir siyasî, sosyal ve ekonomikprograma dönüşemeyen anti-Batı bir söylem ile giren Refah Partisiyaşanan siyasî tecrübeler sonucunda Batı’nın bir versiyonunu esas alanbir söylemi benimseme zorunluluğunu hissetti. Bir gerilim ortamının ürünüolan 28 Şubat Süreci ise, Batıcılığı tarih ve metafizikten kopan dogmatik 18.yüzyıl pozitivizmine indirgeyince hem Batı’daki yeni gelişmelerin dışındakalarak Batı’ya rağmen Batıcı bir nitelik kazandı, hem de iç siyasî kültürde

Page 96: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gerçekleştirmeye çalıştığı kopuş çizgisi ile yaşanmakta olan dinamik sürecintırmanan bir gerilim sürecine dönüşmesine zemin hazırladı.

Türkiye’de hemen hemen bütün partilere kaynaklık eden ve siyasî geçmişbakımından en köklü tecrübe birikimine sahip olan CHP'nın son seçimlerdegitttikçe düşen toptum desteği biraz da bu siyasî kültür geriliminde tarihîsüreklilik unsurlarına en uzak görünen siyasî parti kimliğini barındırmışolmasındandır. CHP'de tekrar yönetime gelen Deniz Baykal’m ŞeyhEdebali’ye referansla geliştirmeye çalıştığı ‘Anadolu Solu” kavramı bu zaafıgidermeye yönelik bir teşebbüs olarak bu görüşümüzü teyidetmektedir. DSP'nin çizdiği daha esnek ve tarihî süreklilik unsurlarınadaha saygılı tavır arayışının bu partinin mezkur süreçten ayrıdeğerlendirilmesi sonucunu doğurmuş olması bu partiye yönelikilginin artışına zemin hazırlamıştır.

18 Nisan 1999 seçimlerinde yükselen milliyetçi temayül de bu ani sıçramanındoğurabileceği problemlerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. ÖzellikleMHP’nin benimseyeceği tavır sadece yakın tarihimizin önemli akımlarındanbirinin tarihî seyrini etkilemekle kalmayacak, Türkiye’nin gelecektekikonumu ile ilgili bazı temel unsurların tebarüz etmesi sonucunu dadoğuracaktır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşanan tecrübeler buaçıdan dikkatle değerlendirilmek zorundadır.

Türkiye'nin iç siyasî bütünlüğü de, uluslararası konumu da son derece hassasbir denge üzerinde yeniden belirlenme süreci içindedir. Son on yıl içindedeğişik akımların yükseliş ve düşüş trendi içine girmeleri Türkiye'nin içindengeçmekte olduğu olağanüstü değişim sürecinin izlerini taşımaktadır.

Türkiye'deki hakim siyasî elitin ülkeye biçtiği sistem-içi perife-rik rol Türktoplumunun gerçeklerine, tarihî birikimine ve gelecekle ilgili ideal vebeklentilerine uygun düşmemektedir. Türk toplumu bütünü ile kendiniyeniden tanımlama çabası içerisindedir. Bu yeniden tanımlama çabasıyaşanan kimlik bunalımının tabiî uzantısıdır.

Tek yönlü ve tek eksenli bir iç siyasi kültür ve buna bağlı bir dış politikayapımının oluşması Türkiye’nin çok yönlü tarihî tecrübe birikimini yeterincedeğerlendirebilen ve farklı senaryolara uyum gösterebilen bir siyasî vediplomatik tavır geliştirebilmesini engellemektedir. Her türlü alternatife açık

Page 97: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir vizyondan, stratejik belirleyicilikten ve taktik esneklikten yoksun böylesitek eksenli biı yaklaşım ne uluslararası ilişkilerdeki eksen değişimlerinizamanında farkedebilmekte, ne de Türkiye’yi büyük güçlerin taktik...konumundan bölgede etkin ve uluslararası politikada ağırlığı hissedilen birülke konumuna yükseltecek avantajları değerlendirebilmektedir.

Bu tek-eksenli yaklaşan artık ne toplumun talep ve beklentilerine, ne deuluslararası yapı ve ilişkilerin gerçeklerine uyum gösterebilmektedir.Türkiye’de rasyonel düşünen hiç kimse artık bu kimlik zorlaması ve yönbağımlılığı içinde değildir. Türkiye'nin Doğu ile Batı arasındaki köprü rolüher zamankinden daha çok vurgulanır hale gelmiştir. Gerçekten Türkiye hemAvrupa hem Asya, hem Balkanlar hem Kafkasya, hem Ortadoğu hem deAkdeniz ülkesidir. Bu çok yönlü bileşke Türkiye’nin alternatiflerini artırmasıgerekirken statik yaklaşımlar dolayısıyla Türkiye yakın bölgesiyle ilgili birçok konuda bile edilgen bir tavır içine sürüklenmiştir.

Bu edilgenliğin ilk ve öncelikli sebebi psikolojiktir. Tarih içinde kendisineköprü olma rolü biçen toplundan bekleyen iki kader söz konusu olmuştur. Buköprü rolünü kuvvetli bir kimlik ve kendine güven psikolojisi üstüne inşaedenler insanoğlunun ufkunu açan medeniyet canlanmalarınıgerçekleştirmişlerdir. îslam medeniyeti içinde Endülüs, Osmaıılı ve Hindistaneksenleri medeniyetleıa-rası köprü ilişkisinin bir medeniyet paradigmasıiçinde yoğrulmasının en güzel misalleridir. Endülüs bu köprü rolü içindesiyasî anlamda erirken bile başka toplumlara hayat kaynağı olacakiksirler sunmuştur. Osmanlt ise medeniyet tarihinin en karmaşık ve heterojenbölgelerinde bu çeşitliljği çelişki değil zenginlik olarak gören bir anlayışla,hakim İslam paradigması içinde yeni bir medeniyet açılımını ve uluslararasıilişkiler anlamında kendine has bir siyasî düzen kurma dinamizminigöstermiştir. Batı medeniyeti içinde Rönesans canlanmasını sağlayan İtalyakültür çevresine de bu misyonu dönemin hakim medeniyeti olan İslammedeniyeti ile kurduğu köprü ilişkisi vermiştir.

Bu köprü rolünü kendine saygı ve güvenden yoksun bir psikoloji ile sadecepragmatik sathilik içinde gören toplumlar ise medeniyet tarihinde yoğunkimlik bunalımları ve bu bunalımların yol açtığı iç siyasî çatışmalarla yeralmıştır. Türk toplumu gerçekten böyle bir köprü rolünü yeni bir medeniyetaçılımına döndürebile-cekse öncelikle kendi kimliğini, psikolojisini ve siyasî

Page 98: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kültürünü yeniden inşa etmek zorundadır. Bu psikolojik yenilenmenin dışpolitika oluşumundaki uzantısı kendi hinterlandını [etki alam-arka bahçe)tanımlamak olacaktır. Kendisini başkalarının etki alanı olarak görmeyealışmış bir zihniyetin bağımsız bir etki alanı oluşturması mümkün değildir.

Böyle bir alan tanımlaması stratejik bir yönelişi ifade eder. Yoksa bu alandışında kalanları mutlak düşman olarak görmek ve onları stratejik ve taktikanlaşma ve pazarlıkların dışında tutmak demek değildir. Kültürel çevre,ekonomik ve siyasî etki alanı bu stratejik yöneliş temeli üzerine kurulur.Türkiye artık içine kapalı bir sistem oluşturarak dünya siyasî coğrafyasınınsıradan bir birimi şeklinde varlığını idame ettirme şansına sahip değildir. Yabu stratejik yönelişin getireceği çetin güçlükleri göze alarak dinamikbir medeniyet ekseni oluşturma çabasına girişecektir ya dabaşkaları tarafından oluşturulmuş bir medeniyet ekseninin edilgen-çevre unsuru olarak bütün şahsiyet ve itibarını yitirecektir.

Türkiye gerek kadîm kültürlerin siyasi tecrübe birikimini, gereksemodernleşme sürecinin en temel ve karmaşık unsurlarını barındıran çokyönlü bir larihî mirasa sahiptir. Bu mirasın ufuk açıcı sentezlerle yenidenüretilebilmesi sadece yerel problemlerin aşılabilmesi açısından değil, evrenselbunalım alanlarında etkin olunabilmesi açısından da büyük bir imkandır. Buimkanın değerlendirilebilmesi ülke içindeki iç siyasî kimlik ve kültürgerilimleri-ni azaltacak, iç muhasebeyi kolaylaştıracak ve alternatifleriçeşitlendirecek çok yönlü bir yenilenmenin ve stratejik yönelişinsağlanabilmesi ile mümkündür. Toplumsal aidiyet hissinin güçlü bir tarihî vesosyo-küitürel temele oturtulması ve bu aidiyetten beslenen bir fikirözgürlüğü ortamının oluşması böylesi zengin bir stratejik düşünceatmosferinin oluşmasının asgarî şartıdır.

2. Kısım

Teorik Çerçeve:

Kademeli Strateji ve Havza Politikaları

Page 99: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ı. Bölüm

Jeopolitik Teoriler:

Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Türkiye

I. Mekan İdraki, Coğrafi Tanımlamalar ve Haritalar

Femand Bıaudel Medeniyetler Tarihi başlıklı eserinde coğrafyanınmedeniyetlerin oluşumundaki aslî katkısını İslam medeniyeti örneğindegösterebilmek için "haritalar gerçek öyküyü anlatır”1 diyor. Gerçekten degerek bireyler, gerek bu bireylerin oluşturduğu toplumlar, gerekse dahabüyük ölçekli medeniyet birlikteliklerinin dayandığı en aslîtemel, medeniyetlerin ben idrakini3 4 oluşturan varlık bilinci ile uyumluolarak geliştirilen mekan-za-man algılamasıdır.

Güçlü medeniyet atılanlarına öncülük eden ve bu medeniyet birikimietrafında bir tür düzen oluşturan toplumlar tarih sahnesine çıktıkları an iletarih sahnesini etken bir güç olarak belirlemeye başladıkları dönem arasındakendi aslî mekanlarından hareketle bir dünya algılaması oluştururlar. Dahayalın bir coğrafî çevre idrakinden daha karmaşık bir dünya idrakine doğrugelişen bu algılama en müşahhas şeklini haritalarda bulur. Daha öncede stratejik zihniyet oluşumu ile ilgili olarak üzerinde durduğumuz gibi,coğrafya objektif bir gerçeklik olmakla birlikte haritalar bu objektifgerçekliğin bir medeniyet idraki sürecinden geçmiş sübjektif şeklidir.Medeniyetlerini astronomi ilminin merkezde yer aldığı bir varoluş idraki ilekuran Babilliler yeryüzündeki mekan algılamalarını gök cisimlerine bağlıolarak geliştirirken, İranlılar dünyayı birbirine eşit yedi daireden oluşan yedibölgeye (kişver) ayınp kendi mekanlarını dördüncü ve merkezî daireyeoturttuktan sonra diğer altı daireyi birbirine değecek şekilde bumerkezî dairenin etrafına yerleştirmişlerdi.

Coğrafya ile ilgili ilk sistematik bilgileri bir yandan Mısır üzerinden, diğeryandan Babilli bilgin Berossus’un şimdiki Bodrum Körfezinin ucundaki Cos(Stnako veya Stanchio/İstanköy) adasında M.Ö. 640 yılında kurduğu okularacılığıyla elde eden Yunanlıla-nn coğrafî idraki de kendi medeniyet

Page 100: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

havzaları genişledikçe daha kapsamlı bir şekil alan Ege-merkezli bir idraktir.Dünyayı etrafı Omımcs'larla çevrili düz bir disk gibi algılayan Homer’indünyası Yunan mekan idrakinin sınırlarım da çiziyordu. Dünyayı birsilindirin yuvarlak uç kısmı olarak çizen Miletli Anaximander de,bir dikdörtgen şeklinde haritaya yansıtan Anaximenes de (M.Ö. 500} aynıidraki Yunan şehir devletlerinin etki alanının yayıldığı bölgelere doğrugenişleterek sürdürmüşlerdir. Bu idrak Sicilya’dan Hazar Denizine kadaruzanan bir dünya öngörüyordu.

Makedonya'dan çıkarak doğuya doğru antik medeniyet havzalarım etkileşimiçine sokan sinkretik bir imparatorluk yapısı kuran Büyük İskender'le birliktemekan idraki ve bu idrake dayalı haritalar da değişmiştir. Makedonya'danMezopotomya, Hint ve Mısır'a uzanan imparatorluğunu kendi ismiylekurduğu şehirlerin oluşturduğu stratejik omurga üzerine oturtan Büyükİskender kendi medeniyet sentezinin mekan idrakini ve bu idrakin merkezanlayışını da şekillendiriyordu. Artık dünya ve coğrafya idraki İskender’inson derece stratejik bir kararla kadîm Mısır, Akdeniz ve Yunan havzalarıüçgeninde kurduğu İskenderiye’den başlayarak İskenderun üzerindenMezopotamya, İran ve Hind’e serpiştirilmiş İskender-türevli şehirlerledokunmaya başlamıştır. Bu idrakin ilmî altyapısı ve haritacılık anlamındapratik uygulaması da İskenderiye’de şekillenmiştir. İnsanoğlunun o günekadar olan zihinsel birikiminin harmanlandığı bu şehir, ilk coğrafî ölçümleriyapan Era-tosthenes, coğrafî algılama ve haritacılıkta önemli çığırlaraçan Strabo ve en önemlisi klasik dünya idrakinin oluşmasında merkezî Kirtnmınıa sahip olan Batlamyus’un çalışmalarına beşiklik etmiştir. Buçalışmalarla oluşturulan haritaların Büyük İskender'in hakimiyet alanları ileörtüşmesi ve bunun neticesinde İran ve Hind’in de coğrafî mekan idrakiiçinde yer almaları coğrafya idraki, medeniyet havzası ve siyasî hakimiyetarasındaki bağlantıyı açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

İtalya’nın ortalarında bir şehir devleti idraki ile doğan Roma da genişledikçekendisini merkez alan bir mekan idrakini hakimiyet alanına yaymıştır. Klasikharitalarda Mare Interum olarak isimlendirilen Akdeniz Romalılar için MareNostrum (bizim deniz)'dur. Batı Avrupa’dan Mezopotomya’ya,Karadeniz’den Akdeniz'e yayılan ve imparatorluğun stratejik omurgasınıoluşturan yollar ağında bütün yolların Roma'ya çtkışı aslında bir mekanidrakinin merkez tanımlamasını müşahhaslaştırmaktadır.

Page 101: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Hristiyanlıkla birlikte değişen mekan idraki ve coğrafî algılamanın en çarpıcımisali yine bir İskenderiyeli olan ve 6. yüzyılda yaşayan Cosmas(Indicopleustes) 'tır. Bilinen klasik havzaların ötesinde Habeşistan, HintOkyanusu ve Seylan’a kadar seyahatlar yapan ve Hıristiyanlığı kabul ettiktensonra Topographia Christiana isimli eseri yazan Cosmas’ın temel hedefikutsal metinlere ve kilise otoritelerinin görüşlerine uygun bir mekan idrakinicoğrafî kalıplar içinde ifade edebilmekti. Dünyanın şu anki ve Nuh Tufa-ıu’ndan önceki olmak üzere iki bölümden oluştuğunu ve Akdeniz, İran, Arapve Hazar denizleri ile körfezlerini barındırdığını söyleyen Cosmasyeryüzünün okyanuslarla çevrili olduğunu ve bu okyanusların ötesindede (Terra ultra Oceanum) insanın Tufan’dan önce yaşadığı bölgelerle Hz.Adem’in cennetinin bulunduğunu iddia etmekteydi.

Dünyanın dört uç noktasının doğusunda Hintlilerin, batısında Keltlerin,kuzeyinde İskitlerin, güneyinde de Habeşlilerin yer aldığını söyleyen Cosmasbu tanımlamaları ile bir taraftan Hristiyan varlık bilincine uygun bir mekanidrakini, diğer taraftan da Hristiyan Dünyasını merkez alan bir coğrafitanımlamanın sınırlarını ortaya koyuyordu. Bu merkez alış öylesine ilerigötürülmüştü ki, Asya’nın derinliklerinde Müslümanlara karşı başarıkazanarak Hristiyan alemini koruyan Presler John isminde bir ıahip-kralınliderliğinde mitolojik bir krallık olduğu düşüncesi geliştirilmişti. Papa III.Alexander 1177 yılında bu mitolojik krala bir mektup yazarak doktoru ilegöndermişti. Elçi doktorun bir daha geri döneme-mesinden sonra, böyle birkrallığın olmadığı ancak ve ancak Müslümanlara karşı Moğol hanı ile temasageçmek isteyen Papa IV. In-nocent’in gönderdiği Dominiken ve Fransiskenrahiplerin Asya derinliğine yaptıkları seyahatlaıdan sonra anlaşıldı.5 Aynıdönemlerde Yecüc ve Mecüc kavimleri ile ilgili geliştirilen tezlermitoloji, tarih ve coğrafya alanlarının nasıl içiçe geçtiğini gösteren misallerleyüklüdür. Ancak, bütün bu içiçe geçişlerde görülen en ciddi süreklilik unsuruantik Yunandan, Roma’ya ve Hristiyanlığa geçtikten sonra modern coğrafîalgılamalara sömürgeci kültür içinde yansıyan ben ve öteki(barbar) ayrımının coğrafî algılama biçimleri ile desteklenmesidir.

İslam medeniyetinin tarih sahnesine çıkışı da, Braudel'in de vurguladığı gibi,özel coğrafî şartlarla doğrudan ilgilidir. Kadîm medeniyet havzalarının kenarkuşağında ortaya çıkan İslam inancı kısa bir süre içinde Büyük İskenderdöneminde oluşan ve zamanla pekişen medeniyetlerarası etkileşim alanlarının

Page 102: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tümüne hakim olmuş ve ispanyadan Hind ve Çin medeniyethavzalarına kadar uzanan bir alanda yeni bir mekan idrakinin doğuşunazemin hazırlamıştır.

İlk İslam haritacıları bir taraftan Batlamyus geleneği içinde Halife Memun'asunulan ilk dünya haritasında olduğu gibi Batlamyus geleneğini daha ileriölçülere taşırken diğer taraftan Bellıî ekol içinde İslam Dünyası eksenli yenimekan idrakini yansıtan, tamamıyla özgün bir açılım gerçekleştirmişlerdir.Akımın kurucusu Belhî memleketü’l-İslâm'ın bölgelerini kapsayan haritalarüretmiş ve her bir bölgeye iklim adını vermiştir. Bu ekolun önemlitemsilcilerinden Makdisı Akdeniz-eksenli kadîm haritacılığı aşarakHint Okyanusuna yönelik önemli çalışmalarda bulunmuş ve dahaönce bilinmeyen bölgeler olarak geçen alanları geliştirdiğiharitaların kapsamı içine almıştır. Belhî ekolün Mekke-merkezli olarakyuvarlak dünya haritaları geliştirmiş olmaları ve Kuzey-Güney ayrımlarınıyeniden tanımlamaları medeniyetlerin kendi ben-idraklerin-den hareketlecoğrafi algılamalar geliştirdiklerinin önemli misallerinden birisidir. Birunî'ninilk defa Atlas Okyanusu ile Hint Okyanusu arasında bir bağlantı olduğunugösterir haritalar geliştirmiş olması, hem İslam medeniyetinin yayılımbölgeleri ile mekan idraki arasındaki ilişkiyi göstermesi, hem de daha sonraAvrupalı seyyahlarca geliştirilecek yeni coğrafya anlayışının ilk habercisiolması açısından önemlidir.

Toplumların kendi eksenleri etrafında bir mekan algılaması geliştirdiklerinindiğer çarpıcı bir misali Türk haritacılığı ile ilgilidir. 1072-1074 yıllarıarasında kaleme alman Divan-ü Lugati’t-Türk’ün yazarı KaşgarlıMahmud’un Türk boylarının dil ve lehçe bakımından tasnifini gösteren dünyaharitası Balasagun şehri merkez alınarak yapılmış ve yedi nehir bölgesi Türkkabilelerinin yerleşim alanı olarak ayrılmıştır. Avrasya derinliğindeki Balasa-gun'dan bütün kadım medeniyetlerin kesişim bölgesi üzerinde bulunanİstanbul’daki Osmanlı dönemi haritacılığına geçişte yaşanan uzun süreçmekan idrakindeki değişimin, medeniyet açılımı ve dünya düzeni kavramı ileolan ilişkisini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

1413 yılında Ahmed b. Süleyman et-Tancî tarafından yapılan ve Karadeniz’i,Atlas Okyanusunun doğusundaki Avrupa ve Afrika sahillerini, İngiltereadasını gösteren deniz haritası aynı zamanda bir mekan ufkunun erken dönem

Page 103: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yansıması olarak görülebilir. OsmanlI haritacılığının mucizevî zirvesi olanPiri Reis’in haritası ise Büyük İskender’in medeniyet sentezininİskenderiye’de oluşturduğu çekim alanının kadim birikimlerin tümünükuşatan bir benzerinin Osmanlı Devleti’nin altın çağında İstanbul’da oluşmuşolduğunu göstermektedir. 1.567 tarihli Macar Ali Reis’in Atlas’ı ile hemenhemen aynı dönemde geliştirilen Atlas-ı Hımıayun'un ihtiva ettiği dokuzharitanın kapsamı da Osmanlı düzeninin yayılım alanları ile örtüşmekte vekadîm harita geleneğine göre çok daha kapsamlı bir özellik taşımaktadır:Karadeniz ve Marmara; Doğu

Akdeniz ve Ege; Orta Akdeniz ve Adriyatik; Batı Akdeniz ve İspanya; BatıAvrupa’nın Atlantik kıyıları, Britanya adaları; Ege denizi; Mora ve Güneyİtalya; Dünya; Avrupa ve Kuzey Afrika.

Yerkürenin bir bütün olarak algılanmasını sağlayan coğrafî keşifler,kapitalizmin ön hazırlık aşamasını oluşturan merkantilizm ve belli sınırlariçinde örgütlenmiş ulus-devlet olgusunu Avrupa-diizeninin temel taşı yapanVVestfalya sisteminin birbirini takip eden bir süreç içinde devreye girmelerimodern Batı medeniyetinin mekan idraki ile ekonomik ve siyasî düzenanlayışı arasındaki yakın bağımlılık ilişkisini ortaya koymaktadır. Avrupa’yıyukarıda ve merkezde gösteren Avrupa-eksenli dünya haritalarınındoğuşu, Avrupa-eksenli ticaret sisteminin ve Avrupa modelli ulus-devlet formasyonunun yayılması ile paralel gelişmiştir.

II. Jeopolitik Teoriler ve Küresel Stratejiler

Politik yapıların fizikî çevre şartlarıyla olan ilişkisi ve bu ilişkininşekillendirdiği dinamik politik süreç ilkçağlardan bu yana sürekli olarakincelenegelmiş konular arasındadır. Ancak küresel jeopolitik ve jeostratejikteorilerin gelişmesi dünya coğrafyasının kesinlik kazanmasından sonramümkün olabilmiştir. 19. Yüzyıl yeni sömürgeciliğiyle kızışan uluslararasıhakimiyet kavgası, tarafları daha önce yerel taktik hedeflere yönelikmücadeleleri küresel stratejik hedefler doğrultusunda yönlendirmeye şevketiniştir. Bu etki dünya coğrafyasının politik açıdan mukayeseliüstünlükleri gösteren bir çerçeve içinde yeniden yorumlanmasına yolaçmıştır.

19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren dış politika karar mekanizmalarındaki

Page 104: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

belirleyici unsurların en önemlilerinden biri kabul edilerek geliştirilen küreseljeopolitik teoriler dünya hakimiyet mücadelesinde iddialı ülkeler açısındanbirbirini tamamlayıcı iki gayeye yönelmişlerdi. Bu teoriler bir taraftanöncelikli hedefler doğrultusunda taraflara son derece önemli ipuçlarısağlarken diğer taraftan bu hedeflere ulaşmak için izlenmesi planlananyayılmacı siyasetin meşruiyet zeminini oluşturuyorlardı.

Darvvin'den etkilenerek geliştirdiği devlet evriminin organik teorisi adlıteziyle siyasî coğrafyanın kurucusu kabul edilen Ratzel (1844-1904)'in ortayakoyduğu hayat sahası (Lebensraum) teorisi daha sonra batılı sömürgecidevletler tarafından yayılmacı siyasetin bilimsei gerekçesi olarakkullanılmıştır. Devleti yaşayan bir organizma olarak gören ve her yaşayanorganizma gibi devletin de beslenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen Ratzel,devletin beslenmesinin ancak yeni sahaların ilhakıyla söz konusuolabileceğini iddia ediyordu. Ona göre bu beslenme kavgasında aciz kalanunsurlar (devletler), Darvvin’in tezindeki yok olması mukadder olan unsurlargibi yok olacaklardır, Gelecekte Avrupa’nın politik öneminin saha darlığıyüzünden azalacağını gören Ratzel yeni uluslararası konjonktürde ancakAvrupa dışındaki geniş sahalarda etkisini artıracak devletlerin varlıklarınısürdürebileceğini iddia ederek yayılmacı politik stratejilere yön göstermiştir.Böylece Ratzel ve onun takipçisi olarak ilk defa jeopolitik terimini kullananKjellen (1864-1922) daha sonra geliştirilecek kaıa, deniz ve havajeopolitiğinin teorik zeminini hazırlamışlardır. Kjellen’in State.n som Lifs-form {Bir Organizma Olarak. Devlet) başlıklı eserinde ortaya attığı devletinoluşumu ve yapısı ile ilgili görüşler, bu eser 1917'de Al-manca’yaçevrildikten sonra, daha sonra gelişecek olan Alman jeopolitiğinin önemlikaynaklarından birisi olmuştur.

Madem ki devletlerin gücünü yeni sahalar üzerinde kuracakları hakimiyetbelirliyecektir, "devletlere bu yarış içinde göreli üstünlük sağlayacak bölgelernereleridir?”, “bu bölgelerde hakimiyet en optimal bir biçimde nasılkurulabilir?” ve “kurulan bir hakimiyet nasıl korunabilir?” sorulan kaıa, denizve hava jeopolitiğinin devlet politikalarını doğrudan etkileyen bir unsurolarak gelişmesine yol açmıştır.

Kara, deniz ve hava jeopolitiğinin incelenmesi küresel siyasî ve askerîstratejilerin geliştirilme sürecini anlamak ve bu stratejiler

Page 105: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

içinde Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın önemini kavramakbakımından son derece gereklidir. Asrın başında Mackinder (1861-1947)tarafından geliştirilen kara jeopolitiği, II. Dünya Savaşı yıllarında Haushofer(1869-1946) tarafından Alman, Spykman tarafından da Amerikanjeostratejisine uyarlanmıştır.

Mackinder 1904’te yayınladığı The Geogmphical Pivot of His-tory10 adlımakalesinde siyasî tarihin gelişimini jeopolitik temellere indirgeyerekyorumlamış ve dünya coğrafyasını siyasî ve askeri strateji bakımındanmihver saha (pivot area-heartland), iç kuşak ve dış kuşak alanlarına ayırmaksuretiyle öncelikli hedefleri tayin etmiştir. Böylece kara hakimiyetine dayalıbir strateji İçin öncelikli şart denizden yönelecek saldırılardan korunmuşbulunan mihver sahada hakimiyeti sağlamaktır ki, bu saha Doğu Avrupa’danbaşlayarak Asya'nın Kutup Denizine sularını boşaltan nehirlerin havzalarınıiçine alan kısım ile Orta Asya'nın andoreik drenaj bölgesidir.

Mackinder'e göre kesin dünya hakimiyetini tesis etmek için Avrasyahakimiyeti, Avrasya hakimiyeti için Heartland hakimiyeti, Heartlandhakimiyeti için Doğu Avrupa hakimiyeti gerekmektedir. Mackinder'inteorisine göre Anadolu Doğu Avrupa sahasının içinde, genelde Ortadoğu iseHeartland dışında kalan Avrasya topraklarım ihtiva eden iç kuşağınmerkezinde yer almaktadır.

Nazi jeopolitiğinin kurucusu ve ünlü Nazi liderlerinden Rudolf Hess'in hocasıolan Haushofer, jeopolitiği bütün tabiî ve İnsanî bilimleri kapsayan bir bilimdalı olarak tanımlamıştır. Böylece bir yandan geliştirdiğiLebensraum teorisiile Nazi yayılmacılığını bilimsel bir meşruiyet zeminine oturtmayaçalışmış,11 diğer yandan II. Dünya Savaşı öncesinde Alman jeostratejisinintaktik ve stratejik hedeflerini belirlemiştir. Haushofer de Mackinder gibimerkez kara kütlesinin (Avrasya) önemine değinerek Almanya’nın Ingilterekarşısında çift yönlü bir stratejiyi gerçekleştirmesi gerektiğini söylemiştir:Öncelikle merkez kara kütlesini kuşatmak ve Ingiltere’nin deniz yollarınıkesmek üzere Ortadoğu’nun işgali, daha sonra Çin ve Japonya île birliktekıtalararası bir paktın oluşturulması. Amiral Reader ve General Rommel’inbütün ısrarlarına rağmen Haushofer’in merkez kara kütlesini çevreleyen denizyollarında ve Ortadoğu’da hakimiyet kurma stratejisini terkederek Rusya'nınengin steplerinde yıpratıcı kara harekatına girişen Hitler savaşın sonucunu

Page 106: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

değiştiren jeostratejik bir hata işliyordu.

Mackinder’i, tezinde Hearüand’a gereğinden fazla önem verdiği gerekçesiyleeleştiren Spykman gerçek potansiyel hakimiyet gücünün Batı Avrupa-Türkiye-Irak-Pakistan-Afganistan-Hindis-tan-Çin-Kore-Doğu Sibirya’danoluşan kenar kuşak hattında tRimland) olduğunu iddia ederek bu hatta hakimolan gücün dünyaya hakim olacağı tezini geliştirmiştir.3 Bu tezdenhareketle Amerikan yöneümine bu kuşağa başka bir gücün hakimolmasını engelleyecek bir politika izlemesini tavsiye eden Spykman,II. Dünya Savaşından günümüze kadar etkisini sürdüren merkez karakütlesini paktlar (NATO-CENTO-SEATO) yoluyla kuşatma politikasınadayalı Amerikan jeostratejisinin fikir babası sayılabilir. Böylece, Rimlandkuşağı üzerinde NATO ile Norveç’ten Türkiye’ye, CENTO ile Türkiye'denPakistan’a ve SEATO ile Pakistan’dan kuzeyde Filipinler ile güneyde YeniZelanda'ya uzanan ve stratejik olarak birbirine eklemlenen bir stratejikkuşatma hattı oluşturulmak istenmiştir.

Spykman ayrıca potansiyel gücü yüksek bu kuşakta oluşacak bağımsızkuşağa hakim bir güç biriminin aynı zamanda hem bir kara devleti olanSSCB’yi, hem de bir deniz devleti olan ABD’yi kuşatma imkanına sahipolması sebebiyle her iki taraf için de büyük bir tehdit oluşturacağım söylemiş;bu kuşakta ortaya çıkacak böyle bir oluşuma karşı ABD, Ingiltere veSSCB'nin işbirliği yapmasını öğütlemiştir. II. Dünya Savaşı sonrasında süperdevletler arasında Tahıan-Yalta-Potsdam özel görüşmeleri sonucu şekillenendünya siyasî coğrafyası üzerinde bit yaklaşımın önemli etkisi olmuştur.Benzer jeostıatejik görüşler Brzezinski tarafından, 1980'lere doğru CarterDoktrini şeklinde formüle edilmiştir.

Ünlü stratejist Mahan tarafından geliştirilen deniz jeopolitiği kuşaklardanmerkeze, denizlerden karalara doğru gelişen bir hakimiyet stratejisi esasınadayanmışta Mihver sahaya hakim gücün yayılmacı potansiyeline karşı ancakçevre denizlerde gerçekleştirilecek bir kuşatmanın başarılı olabileceğini iddiaeden Mahan, Rusya’nın kuşatılması ve Çin’in kontrol altında tutulmasındaAmerika, İngiltere, Almanya ve Japonya’nın ortak menfaatleri olduğunubelirtmiştir. Theodor Roosevelt döneminde Amerikan jeostratejik politikasınadanışmanlık yapan Mahan Amerikan yöneticilerine iki temel stratejik hedefgöstermiştir: Savaşın sürekli olarak Amerika’dan uzak denizlerde kabul

Page 107: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

edilmesi ve Avrasya anakıtasmdaki gelişmelerin nabzını tutacak ittifaklarzinciri oluşturulması. Özellikle II. Dünya Savaşı ve akabindeki gelişmelerindeniz jeopolitiğinin temel görüşlerindeki haklılık payım pekiştirmesi biryandan ABD’yi uzak denizlerdeki hakimiyetini korumaya sevke-derken öteyandan SSCB’nin geniş Asya bozkırlarından açık denizlere inme stratejisindesüratli ilerlemeyi sağlayacak jeostratejik ve taktik politikalar geliştirmesineyo) açmıştır. Bu durum Avrasya’yı çevreleyen yarımadalardan oluşanRimland kuşağının Ortadoğu’dan Çin’e uzanan merkez hattını süperdevletlerin taktik manevralara dayalı temel rekabet sahası haline getirmiştir.

Bazı dış politika uygulayıcılarının politik bir manevra olarak ileri sürdükleri1950’lerden sonra hava jeopolitiği ve nükleer teknolojinin gelişmesi ilegeleneksel kuramların geçerliliğini yitirdiği iddiası Soğuk Savaş dönemindeher iki süper gücün Ortadoğu ve Güney Asya'da uyguladığı taktik politikalargözönüne alındığında gerçekçi görülmemektedir. Dış politika ve askerîstratejiler bütün

bu eski ve yeni unsurların karmaşık bir bileşkesinden oluşmaktadır. Şu veyabu şekilde yüksek soyutlama düzeyinde basite indirgenmiş modellerinanlaşılması jeopolitik ve jeostratejik gelişmelerin bütüncül bir çerçevedekavranması açısından son derece önemlidir.

Hava jeopolitiğinin öncüsü sayılan A.R de Seversky kara ve denizkuvvetlerinin hava kuvvetlerinin olağanüstü hakimiyet potansiyeli karşısındagöreli olarak önemlerini yitirdiklerini söyleyerek ABD yönetimine yeniunsurları gözönünde tutan bir strateji değişikliği tavsiye etmiştir. Seversky,Mackinder ve Spykman'ın kon-vansiyonel dünya haritasına alternatifolarak azirnııtal projeksiyona dayalı dünya haritasında hava jeopolitiğini esasalan strateji ve taktik öncelikli bölgeleri yeniden belirlemiştir. Çift kutupluuluslararası sistem varsayımından hareketle dünya ABD ve SSCB'nin etkisahalarını gösteren iki hakimiyet bölgesine ayrılmıştır. Seversky, nihaîhakimiyeti bu iki saha dışında kalan karar bölgesinde sağlanacak jeopolitikhava üstünlüğünün belirleyeceğini söylemiştir.5

Jeopolitik odak noktasında önemli yenilikler getirerek mihver sahayı havayollarının kesiştiği Kuzey Kutbuna yaklaştıran bu harita, Türkiye’nin deiçinde bulunduğu bölgenin jeopolitik önemi açısından incelendiğinde Mahanve Spykman'ın tespitlerini teyit edici mahiyettedir. Seversky’nin karar

Page 108: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölgesinde son derece önemli merkezî bir konumu işgal eden bu bölgeningerçek jeopolitik önemi Spykman ve Seversky’nin teorileri birarada elealındığında daha kolay anlaşılacaktır.

Nükleer teknolojik gelişmelerin klasik jeopolitik teorilerin belirlediğijeostratejik öncelikler fikrini çürüttüğü iddiası uluslararası gelişmelerinışığında tekrar ele alınmak zorundadır. ABD'nin Vietnam, SSCB’ninAfganistan müdahaleleri ve her iki süper gücün birlikte etkilemeye çalıştığıOrtadoğu’daki.siyasî gelişmeler nükleer teknolojinin devreye girmesiyleaskerî ve siyasî stratejilerin paradoksal bir özellik taşımaya başladığınıgöstermiştir.

Nükleer savaş doktrininin geliştirilmesi, beklenenin aksine, sı-nırh-yerelkonvansiyonel savaş doktrininin de önemini artırmıştır. Uzun dönemlistratejik mücadelede belirlenen nükleer hedefler temel unsur olarak öneminiartırırken, kısa dönemli taktik hedefler sınırlı konvansiyonel mücadeleesasına oturmuştur. Böylece, terör dengesinin olağanüstü tahrip ediciseviyelere ulaşması, beklenenin aksine, konvansiyonel taktik mücadeleyihızlandırmıştır. SSCB’nin Soğuk Savaşın son dönemindeki Afganistan veGüney Yemen politikaları, özellikle Afganistan'da konvansiyonel olarak sonderece önemli VVakhan Koridorunu ilhak etmesi, ABD'nin NATObünyesinde kolordular düzeyindeki birimlerin harekatları içingeliştirdiği Hava-Kara Harbi Doktrini (ALB) ve Avrupa Müttefik KuvvetlerYüksek Karargâhı’nm Varşova Paktı derinliğindeki hareketler içingeliştirdiği Birbirini İzleyen Kuvvetler Üzerindeki TaarruzDoktrini'ne (FOFA) dayalı yeni konvansiyonel savunma sentezi fikrikonvansiyonel taktik mücadelenin Soğuk Savaşın son yıllarında öne çıkışınınişaretleridir.

Küresel ölçekli nükleer güç dengesine rağmen taktik jeopolitik alanmücadelelerini yansıtan Düşük Yoğunluklu Çatışmaların (LlC-Loıv IntensityConflict) sayısı, yaygınlığı, zamanlaması ve alanları, klasik jeopolitikdengelerin rolünün Soğuk Savaş süresince azalmadığını, hatta nükleer tehditdengesinin gölgesinde daha az riskli mücadele türü olarak görüldüğünüortaya koymaktadır. II. Dünya Savaşından Soğuk Savaşın sonuna kadar olandönemde ABD'nin dolaylı ya da doğrudan müdahil olduğu 50 düşükyoğunluklu çatışmanın 30’u Rimland kuşağı üzerinde (14’ii Doğu Asya'da7,

Page 109: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

12’si Ortadoğu’da8, 6'sı Doğu Avrupa ve Akdeniz’de), 16’sı Amerikakıtasında (6’sı Orta Amerika’da, 6’sı Karaiblerde 4’ü Güney Amerika’da) ve4'ü de Afrika’da ortaya çıkmıştır.

Soğuk Savaş dönemindeki rakip kutupların çatışma alanlarını yansıtan buliste aynı zamanda deniz-eksenli bir süper güç olan ABD'nin stratejikönceliklerinin jeopolitik arkaplanını ortaya koymaktadır. Bu jeopolitikarkaplaııın etkisi Soğuk Savaş sonrası dönemdeki gelişmeleri de belirleyenana parametrelerden birisi olmuştur.

lif. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Jeopolitik Boşluk Alanları

Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu stratejik yapı, Spykman'ın Rimlandkuşağını daha kapsamlı bir teorik çerçeveye oturtan Saul Cohen’intanımlaması ile “ticarete dayalı deniz gücü’’ ile “Avrasya kıtagücü’’ arasındaki çelişki ve dengenin ürünü olan bir jeopolitik rasyonaliteyedayanıyordu. Bu jeopolitik dengenin iki süper gücü de doğrudan ofaıısif birtavır alma konusunda caydırıcı bir rol oynaması, hassas stratejik hatlarüzerinde rasyonel bir denetim mekanizmasının oluşmasına yol açıyordu.Yüksek gerilimli çatışma riski ancak süper güçlerden birisi bu hassasjeopolitik hatlara yönelik kalıcı bir hamleye yöneldiği zaman ortayaçıkıyordu. Mahan’m ABD deniz stratejisi için özel bir önem atfettiği Karaibbölgesinde söz konusu olan Küba krizi ve Sypkman’ın Rim-îand tanımlamasıiçinde bulunan Kore, Vietnam ve Afganistan bunalımları jeopolitikrasyonaliteye dayalı bu dengenin tehdit edildiği dönemlerde ortaya çıkmıştır.

Soğuk Savaşın sona ermesinin en önemli jeopolitik sonuçlarından birisi kendiiç mekanizmasıyla başlıbaşma bir denetim aracı olarak fonksiyon gören bustratejik dengenin ortadan kalkmasıdır. Avrasya kıta gücünün çözülerek gerihatlara doğru çekilmesi, boşaltılan alanlara komşu bölge güçleri ve bölge-içiküçük güç merkezleri için ciddi bir manevra alanı doğurmuştur. ABD’nin buboşluk alanlarını doldurmaya yönelmesi stratejik bir monopolün ortayaçıkmasına ve ABD’nin eskiden olduğu gibi bir kutbun merkezî gücüolmaktan çıkarak, küresel bunalım alanlarına müdahil olma kapasitesinesahip yegâne denetleyici güç olarak tebarüz etmesine yol açmıştır. KörfezSavaşı esnasında meşrulaştırın bir söylemin ana kavramı olarak kullanılan"Yeni Dünya Düzeni” bu çerçevede özel bir kullanım alanı bulmuştur.Ancak, Körfez'de iddialı bir şekilde gündeme gelen bu söylemin ana

Page 110: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

unsurlarının Bosna bunalımı esnasında tezatlar ve çifte standartlar ile ciddibir sarsıntıya uğraması, idealist uluslararası ilişkiler söyleminin yerini tekrarreel-politik güç. mücadelelerine ve denge arayışlarına terketmesi sonucunudoğurmuştur.

Bu çerçevede, klasik jeopolitik tanımlamalar ile Heartland’den Rimland’einen kuşak kuzey-güney geçiş hatları üzerinde ve Afro-avrasya anakıtasmmçıkış ve bağlantı su yolları çevresinde küresel ve bölgesel dengelerin devreyegirdiği jeopolitik ve jeoekonomik boşluk alanları oluşmuştur. En yoğun birşekilde Avrasya’nın Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’dan oluşanstratejik geçiş yolları üzerinde görülen bu jeopolitik boşluk alanları, hukukîsınır, stratejik hat, etkileşim alanları ve havzalarının girift şekilde birbirlerinegeçtiği son derece dinamik bir konjonktür ortaya çıkarmıştır. Statik çiftkutuplu bloklararası dengenin örttüğü stratejik hatlar, kendi reel jeopolitikönemleri ile tekrar sahneye çıkarken, jeo-kültürel, jeopolitik ve jeoekonomikayrım çizgilerini barındıran bu stratejik hatların uluslararası hukuk açısındangeçerli sınırlar üzerinde yaptığı baskılar bölge-içi dengelerde fiilî güçyapılanmalarının, bölgelerarası etkileşimde ise küresel denge hesaplarınınöne çıktığı çatışmaları tırmandırmıştır.

Kuzeyde Baltık Denizinden güneyde Adriyatik’e kadar inen ve Soğuk Savaşsüresince iki blokun yüzleşme alanı ve sınırı olarak görülen stratejik hat.Soğuk Savaş sonrası dönemde bir taraftan klasik Kutsal Roma-Germen dünyaile Slav Dünyası arasındaki jeo-kültürel ayrım çizgisi, diğer taraftan Avrasyastepleri ile Avrasya'ma Atlantik ve Akdeniz istikametindeki bir yarımadasışeklinde uzanan Orta ve Batı Avrupa arasındaki jeopolitik ayrım çizgisi olmaözelliği ile öne çıkmaya başlamıştır.

Bu tabiî seyir statik Soğuk Savaş dengelerinin ortaya çıkardığı suniyapılanmaları tasfiye sürecine itmiştir. Evrensel muhtevalı sosyalistideolojinin birleştirici söylemine rağmen Slav jeokültüıel-1 hattı ilebütünleşemeyen Baltık cumhuriyetlerinin SSCB'den kopuşları, iki ayrıekonomik sistem içinde kutuplaşan iki Almanya'nın çok da sancılı olmayanbir bütünleşme sürecinden geçmeleri, Çekoslovakya’daki Çek ve Slovakunsurların barışçı bir şekilde ayrılmaları, Kutsal Roma-Germen birikimine veKatolik inanç hattına daha yakın bir tarihî birikime sahip olan Polonya veMacaristan'ın süratle Batı’ya doğru kayışları ve en önemlisi Osmanlı Dev-

Page 111: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

leti’nin terk etmek zorunda kaldığı alanlarda çokuluslu ve çok inançlı biryapıyı stratejik dengelerin elverdiği ölçüde ve bu hassas sınırlar içindeyürütmeye çalışan Yugoslavya’nın son derece dramatik bir şekildeçözülmesi, küresel stratejik dengelerdeki radikal değişimin yol açtığıjeopolitik boşluk alanlarının jeokültüıel ve jeo-ekonomik faktörleri hareketegeçirmesi ile söz konusu olmuştur. Bu hareketlenme ile cari uluslararasısınırların öngördüğü hukukî alanlar anlamlarını kaybetmiş ve ıeel jeopolitik,jeokiıltürel ve jeo-ekonomik unsurlar devreye girmiştir. Bu bölgeseljeopolitik boşluk alanları en yoğun ve acı sonuçlarını Drava-Sava ekseniüzerinde bulunan Bosna ve Morava-Vardar ekseni üzerinde bulunan Koso-va’da göstermiştir.

Benzer bir durum Kuzey Kafkasya'dan başlayarak Doğu Anadolu, Kuzeyİran ve Irak üzerinden Basra Körfezi’ne inen kuşak üzerinde görülmüştür.Tarih boyunca, Mezopotamya havzasını buyandan Kafkasya ve İranüzerinden Avrasya steplerine, diğer yandan Akdeniz ve Körfez üzerindensıcak denizlere bağlayan bu hal. Soğuk Savaş döneminin statik stratejikdengesi ile birbirinden kopuk, parçalı küçük dilimlere bölünmüştü.Transkafkasya’mn SSCB tarafından tümüyle ele geçirilmesine rağmen DoğuAnadolu’nun ve İran Devrimine kadar Kuzey İran’ın Batı Bloku içinde yeratması, Avrasya kara gücünü Ortadoğu’nun jeoekonomik kaynaklarından veRimland’in jeopolitik kuşağından ırakta tutmuştu. Öte yandan, Irak veSuriye’nin Soğuk Savaş süresince daha çok Doğu Blo-kuna yakın bir tavırsergilemesi de, Batı Blokunun bu stratejik kuşağı tümüyle denetimi altınaatmasını engellemişti. Soğuk Savaş döneminde Kafkasya’yı DoğuAnadolu'dan ayıran SSCB-Türkiye sınırının aynı zamanda bloklararası birsınır olması, Kafkasya’yı Doğu Anadolu ve Mezopotamya havzalarındanayıran bir etki yapmıştı.

İki önemli olay bu stratejik kuşağı suni şekilde birbirinden koparan statikbölünmeyi derinden etkileyen sonuçlar doğurmuştur. Bunlardan birincisi İranDevrimi'dir ki, bu devrim Batı Blokunun bu stratejik hat üzerindekibağlantılarını olumsuz yönde etkilemiş ve yol açtığı tran-Irak Savaşıylaküresel statik yapıya aykırı bir bölgesel güç mücadelesini başlatmıştır,Böylece stratejik kuşağın parçalanmış hatları arasındaki çelişkiler kaçınılmazbir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır. İran’ın devrim ile tehdit ettiği bölgeselstatüyü sürdürmek üzere o döneme kadar düşman olarak gördüğü Batı

Page 112: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Blokunûan da destek bulan Irak’ın Soğuk Savaşın sonuna doğru Kuveyt’iişgale yönelmesi de bu stratejik çelişkilerin bir sonucudur.

Kafkaslardan Körfez’e ve Akdeniz’e inen stratejik kuşak üzerindeki ikinciönemli etki SSCB'nin dağılması ile birlikte oluşan jeopolitik güç boşluğuüzerindeki tabiî bağlantıların etkileşim sürecine girmeleri ile sözkonusuolmuştur. Bölgesel güçlerin bu jeopolitik boşluk alanını ani hamlelerledoldurarak güç temerküzüne yönelmeleri Kuzey Kafkasya'dan Körfez'e inenhat üzerinde uluslararası hukukça tanınmış sınırlar iledefacto güç oluşumlarıarasındaki farklılaşmanın artmasına ve fiilî durumlarla belirlenen statülerindoğmasına yol açmıştır.

Bu çerçevede Çeçenistan'ın kendi içinde bağımsız bir güç oluşturmasınarağmen uluslararası tanınmadan yoksun kalması sonucunda tanımı güç birsiyasî ünite haline dönüşmesi, Dağıstan’ın bazı bölgelerinde oluşan fiilîotonom güç alanları, Gürcistan sınırları içinde görülen Abhazya'mn bu ülkeile olan ilişkilerinin minimal bir düzeye inmesi, Azerbaycan’ın uluslararasıhukukça tanınan topraklarının yaklaşık yüzde yirmisinin fiilen Ermenistanişgali altında bulunması, Türkiye-lıak sınırının anlamım önemli ölçüdekaybetmeye başlaması, Iıak’m fiilî denetim açısından üçe

bölünmesine rağmen hâlâ tek bir ünite olarak varlığını idame ettirmesi buçelişkilerin kuzeyden güneye yayılan çarpıcı misallerini oluşturmaktadır.Kafkas petrolleri, Doğu Anadolu’nun su ve tarım potansiyeli, Kerkük veKuveyt petrol havzalarından oluşan jeoeko-nomik hattın stratejik açıdantaşıdığı olağanüstü önem bu belirsizliklerin ve smır-hat uyuşmazlıklarınınsürmesine zemin hazırlamaktadır. Büyük güçlerin bu hassas bölgeye yönelikpolitikala-rındaki dönemsel farklılaşmalar ve bölgesel güçlerin tarihî verilerlede desteklenen güç mücadeleleri Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan bujeopolitik boşluk alanım bölgesel ve küresel bir potansiyel bunalım odağıyapmaktadır.

Ticarete dayalı deniz gücü ile Avrasya kara gücü arasındaki rekabetinodaklandığı Rimland kuşağı üzerindeki üçüncü önemli r.:: stratejik boşlukalanı Orta Asya ve Orta Asya'nın denizlere açıldı-.güney kanat bölgelerindeortaya çıkmıştır. 19. Yüzyıl sömürge rekabetinin yol açtığı Büyük Oyun'unstratejik sahnesi olan bu

Page 113: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

J.. bölge, o günden bugüne, ticarete dayalı deniz gücü ile Avrasya ka-,ra gücüarasında, Afganistan'ın tampon rolü oynadığı, etki alanla-m rım belirleyen birayrım hattı konumunu sürdürmüştür. 19. Yüz-; yıl Îngiliz-Rus rekabeti ileSoğuk Savaş dönemindeki Aınerikan-Sovyet rekabeti arasındaki en temelsüreklilik unsurlarından birisi Orta Asya'nın güney bağlantı kanadınınüstlendiği bu rol olmuştur.

Soğuk Savaşı bitiren nihaî hamleler de karşılıklı etki alanlarının geçişbölgelerini ve düğüm noktalarını barındıran Afganistan üzerinde yapılmıştır.Orta Asya’dan Hint havzasına ve açık denizlere inen en önemli geçitlerin(Hayber, Khojak, Gomal) ve Orta Asya, Hint ve Çin arasındaki en stratejikkoridor olan VVakhaıı Koridorunun bulunduğu Afganistan'ın Sovyetlerceişgali kaçınılmaz bir süreci başlatmıştır. Büyük İskender’in farklı medeniyethavzalarını birleştiren büyük yürüyüşünün, Orta Asya’nın dinamik birikiminiHindistan’a taşıyarak Hint medeniyet havzasında önemli medeniyetdönüşümlerine yol açan Gazneb Sultan Mahmud’un ve Timur’un seferlerinin,19. yüzyılda iki büyük kara ve deniz imparatorluğunun yüzleştiği BüyükOyunun kader akışını belirleyen Afganistan çift kutuplu süper güç rekabetininde sonucunu ..Bu stratejik kuşağın düğüm noktalarını barındıranAfganistan'ın Sovyetlerce işgali bu kuşak üzerindeki hassas stratejik dengeyibozduğu için karşılıklı hamlelerle yürütülen stratejik mücadeleyitırmandırmıştır. Yaklaşık on yıl süren bölgesel ölçekli stratejik mücadeleninyürütüldüğü kuşağın kendine has özellikleri Kore, Küba ve Vietnamörneklerinde olduğu gibi iki tarafın da tatmin olduğu yeni bir stratejik dengeile sonuçlanmaması çift kutuplu stratejik bilek güreşinin bir taraf aleyhinenoktalanmasını kaçınılmaz kılmıştır.

Bu hassas kuşak üzerindeki stratejik mücadele bölge sınırlarının ötesindesonuçlar doğurmuştur. Orta Asya’nın güney kanadı üzerindeki mücadeleyikaybeden SSCB sadece bu stratejik kuşak ile ilgili mevziî bir gerileme iledeğil, küresel ölçekli bir daralma ve küçülme olgusu ile karşı karşıyakalmıştır. SSCB’nin küresel ölçekli daralması ve sonunda çözülerek Avrasyakara gücü olma niteliğini önemli ölçüde zaafa uğratması kuzey-güneyhattında Avrasya iç steplerini Hint Okyanusuna bağlayan, doğu-batıistikametinde de Çin'i Ortadoğu’ya irtibatlandıran stratejik kuşak üzerindeikili stratejik dengeyi bozmuştur. Bu çerçevede tarihî İpek Yolu’nun bölgeselgüçleri karşılıklı etkileşim içine sokan havza dinamikleri devreye girmiş ve

Page 114: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çift kutuplu statik dengenin baskısının kalktığı alanlarda yeni bir stratejikboşluk alanının doğmasına yol açmıştır.

Bölgesel stratejik boşluk alanlarının ortaya çıkışı bu bölgede de uluslararasıhukukça geçerli sınırlar ile küresel ve bölgesel güçlerin çıkar alanıtanımlamaları arasındaki farklılaşmayı tırmandırmıştır. Orta Asya ülkelerininbağımsızlıklarını kazanmasıyla bölgeden hukuken çekilmek zorunda kalanRusya’nın Afganistan-Ta-cikistan sınırının hâlâ Rus çıkar sınırı olduğunuilan ederek Tacikistan’daki iç savaşa müdahele etmesi, bölgede merkezî birgüç olarak sivrilen Özbekistan’ın gerek Tacikistan gerekse Afganistan’dasüren iç mücadelelere dönemsel etkilerde bulunması, çift kutuplu küreselmücadelenin üzerindeki baskısını atan Afganistan’ın bu kez de süper güçlerinetkileri dışında başta Pakistan, İran ve Hindistan olmak üzere bölgeselgüçlerin mücadele alanı haline gelmesi, bölgedeki önemli geçitlerden biriolan Mintaka Geçidini elinde tutan Çin'in gündeme getirdiği Karakulumotoyolu ile bölgeye yönelik stratejik bir etki alanı kurma çabası, bölgeninstratejik üçgeninin merkezinde yer alan Keşmir üzerindeki

mücadelenin artması, Hindistan'ın Keşmir, Çin'in DoğuTürkistan üzerindekidenetimlerini artırmak için bu bölgelere yönelik baskıları artırmaları, ortayaçıkan stratejik boşluğun yol açtığı sınır-hat çelişkilerinin ürünüdür. Büyük vebölgesel güçler arasında Orta Asya’nın zengin jeoekonomik kaynakları ve bukaynakların aktarım yollan üzerinde süren kıyasıya mücadele stratejikboşluk alanlarının doğurduğu kaotik durumu daha da karmaşıklaştırarak içsavaşların, bölgesel gerginliklerin ve stratejik mücadelenin taktikmanevralarla tırmandırıldığı çatışma odaklarının yaygınlaşmasına yolaçmaktadır.

Özetle görüldüğü gibi, çift kutuplu yapıya dayalı Soğuk Savaş dengesininortadan kalkması doğu-batı istikametindeki Rimland kuşağının kuzey-güneygeçiş ve bağlantı yolları üzerinde yayılan geniş jeopolitik ve jeoekonomikboşluk alanları doğurmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönemde jeopolitiğin artanbir önemle tekrar gündeme gelmesi ortaya çıkan bu stratejik boşluk alanlarıile doğrudan ilgilidir. Bu jeopolitik boşluk alanları bu kuşağın enönemli halkalarından birini oluşturan Anadolu yarımadasındabulunan Türkiye’yi yakından ilgilendirmiş ve temel küresel ve bölgeselstratejik tercihlerinde kaçınılmaz etkiler yapmıştır.

Page 115: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Konvansiyonel taktik mücadele ve bu mücadelenin öne çıkardığı jeopolitikdengeler Soğuk Savaş sonrası dönemin güçler dengesine dayalı dinamikşartlarında yeni unsurlarla birlikte tekrar gündeme gelmektedir. Bu da,nükleer teknolojinin getirdiği yeniliklerle önemini kaybettiği düşünülenjeopolitiğin yeniden ve daha güçlü bir şekilde uluslararası ilişkilere vedengelere ağırlığım koymasına yol açmaktadır, jeopolitik, küresel dengelerlebölgesel etkileşim alanları arasındaki bağımlılık ilişkisinin artmasına paralelolarak, artan bir önem kazanmaktadır. Jeopolitik ile jeoekonomi ve jeokültürarasındaki irtibatlar bu alanların etkileşimine dayalı yaklaşımların uluslararasıilişkileri etkileme gücünü pekiştirmektedir.

IV. Türkiye’nin Jeopolitik Yapısının Yeniden Yorumlanması

Türkiye'nin uluslararası öneminin vurgulandığı resmî, gayri-resmî hertoplantı ya da konuşmada Türkiye’nin jeopolitik konumu.., Türkiye’ninjeopolitiği değişik dönemlerde farklı açılardan önem taşıdığı halde, budeğişmeler yeterince dinamik bir tarzda yeniden yorumlanmadığı için statikbir jeopolitik görüşün dar kalıpları içinde kalınmaktadır.

Bir ülkenin coğrafyası sabit bir faktördür. Fakat bu coğrafyanın belirlediğijeopolitiğin diplomatik boyutu uluslararası güç dengelerindeki değişiklikleregöre yeniden yorumlanması ve ayarlanması gereken dinamik bir değişkendir.Bu dinamizme ayak uyduramayan yaklaşımlar jeopolitik avantajlarınönceliklerini ortaya koyma becerisini gösteremedikleri için kimi zaman buavantajların dezavantajlara dönüşmesine yol açarlar.

Türkiye jeopolitik açıdan kara ve deniz güç merkezlerinin do-ğu-batı vekuzey-güney doğrultusundaki hakimiyet alanı mücadelelerinin ve geçişbölgelerinin merkezî konumunda bulunmaktadır. Kuzey-güneydoğrultusunda Avrasya merkez kara kütlesini sıcak denizlere ve Afrika’yabağlayan iki önemli kara geçiş bölgesi (Balkanlar ve Kafkaslar) ve bir denizgeçiş bölgesi (Boğazlar) Türkiye’de kesişmekte ve bu bölgeleri jeoekonomikkaynak merkezleri olan Ortadoğu ve Hazar bölgesine bağlamaktadır. Doğu-batı doğrultusunda ise Anadolu yarımadası, Avrasya anakıtasını kuşatanstratejik yarımadalar kuşağının en önemli halkasıdır.

Kısaca özetlediğimiz bu jeopolitik özellikler tarih boyunca önemliolagelmiştir. Bunun içindir ki kavimler göçünün en önemli düğüm

Page 116: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölgelerinden biri olan Anadolu yarımadası sürekli olarak bir siyasî güçmerkezi olmaya aday olmuştur. İstanbul merkezli Anadolu/Balkan eksenininbaşka bir siyasî güç merkezine edilgen/ çevre unsur olduğu dönemleristisnadır.

Bu coğrafi ve tarihî faktörlere rağmen jeopolitiğin uluslararası önemi onukullanan diplomatik geleneğin birikim ve dehasına bağımlı olagelmiştir.Türkiye bu jeopolitik faktörü Soğuk Savaş boyunca son derece statik birçerçevede çevre unsuru olmayı kabullendiği bir ittifak bloku nezdindeitibarını ve pazarlık gücünü artıran bir koz olarak kullanmaya çalışmıştır. II.Dünya Savaşından sonra Sovyet tehdidine karşı Batı Blokunun güvenlikşemsiyesine ihtiyaç hisseden Türk hâriciyesi, jeopolitik avantajlarını, bugüvenlik ..gündemde tutmaya gayret etmiştir. Özelde ABD’nin, genelde deNATO’nun bu güvenlik şemsiyesi i!e ilgili vecibelerini göz ardı ettiği veyaTürkiye’nin başka alanlardaki pazarlık gücünün zayıfladığı dönemlerdeTürkiye'nin en önemli kozu olarak müzakere masasına konan jeopolitikkonum, dünyaya açılım stratejisinin bir parametresi olmaktan çok statükoyumüdafaa stratejisinin bir aracı olarak görülmüştür.

Soğuk Savaş parametrelerinin yok olduğu yeni uluslararası çevre içindeTürkiye jeopolitiğinin rolü de yeniden yorumlanmak zorundadır. Önceliklebu rol geçmişin statükoyu muhafaza stratejisi aşılarak değerlendirilmelidir.Küresel ve bölgesel dengelerin dinamik şekilde değiştiği bir dönemdejeopolitiği statükoyu korumak için kullanmak, zamanla jeopolitik avantajlarınkullanılamaz hale gelmesine yol açar. Jeopolitik konum başlıbaşına birdeğer değildir. Jeopolitik konum bu konuma uygun bir tarzda ortaya konanbir dış politika stratejisinin etkin aracı olması halinde değer kazanır. Buanlamda Türkiye jeopolitiğinin dış politika stratejisi içindeki yerini yenidenyorumlamak ve uluslararası çevre içinde yeni bir anlam kazandırmakzorundayız.

Bu konudaki en önemli değişim jeopolitik konuma yaklaşımda söz konusuolmalıdır. Jeopolitik konum artık sınırları müdafaa dürtüsünün yönlendirdiğibir statükoyu muhafaza stratejisinin aracı olarak görülmemelidir. Aksine, bujeopolitik konum kademeli bir şekilde dünyaya açılmanın ve bölgeseletkinliği küresel etkinliğe dönüştürmenin bir aracı olarak görülmelidir.Sınırlara dayalı yerel etkinlikten kıtasal ve küresel etkinliğe yönelmenin

Page 117: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

öncelikli şartı jeopolitiğin uluslararası ekonomik, siyasî ve güvenlikilişkilerinde dinamik bir çerçeve içinde kullanılmasına bağlıdır.

Bu dinamizmin yoğun temposu yerine statükoculuğun rahatını tercih eden birdış politika geleneği bırakın jeopolitiği küresel etkinliğe dönüştürmeyi carisınırları bile muhafaza edemeyecektir. Mesela Soğuk Savaş dönemindeTürkiye'nin bütünlüğünü SSCB’nin sıcak denizlere inmesinin önünde birengel olarak gören kimi müttefikler için bu jeopolitik konumun muhafazasıönemli iken, aynı müttefikler değişen şartlar içinde bugünOrtadoğu'da Türkiye’nin su-petrol dengesine dayalı jeoekonomik etkinliğiniuluslararası hukuk içinde görülmeyen fakat reel olarak kendini hissettirenyeni etki alanlarının oluşmasını isteyebilirler.

jeopolitik ile ilgili bu yetti yaklaşım Türkiye’nin siyasî, ekonomik vegüvenlik ile ilgili temel uluslararası parametrelerini de doğrudanetkileyecektir. Türkiye’nin gelecek yüzyıla yönelik dış politika stratejisi güçmerkezleri ile ilişkilerin alternatifli tarzda yeniden düzenlenmesi ve uzundönemli kültürel, ekonomik ve siyasî bağların sağlamiaştırıldığı birhinterland oluşturulması şeklinde özetlenebilir.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye bu dış politika stratejisini ileride uluslararasıçevreye kademeli bir tarzda açılabilmek için kullanabileceği üç önemlijeopolitik etki alanı içinde taktik önceliklere dayandırmak zarureti ile karşıkarşıyadır:

1. Yakın kura havzası: Balkanlar - Ortadoğu - Kafkaslar

2. Yakın deniz havzası: Karadeniz - Adriyatik - Doğu Akdeniz -Kızıldeniz -Körfez - Hazar Denizi

3. Yakın kıra havzası: Avrupa - Kuzey Afrika - Güney Asya - Orta veDoğu Asya

İçiçe geçen dairevî kuşaklardan oluşan bu havzalar Türkiye’nin bölgesel etkialanlarının (hinterland) kademeli bir tarzda genişletilerek uluslararası küreselkonumunun güçlendirilmesi hedefine yönelik dış politika stratejisininjeopolitik temelidir. Türkiye ancak bu jeopolitik kuşaklar arasındakigeçişkenliği ve karşılıklı bağımlılığı iyi değerlendirebiien ve bunu iç siyasî

Page 118: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kültür ile bütünleştirebilen bir yenilenme içine girerse uluslararası sisteminedilgen/çevre unsuru olmak konumundan kurtulabilir. Aksi takdirdebugünkü siyasî elit ülke jeopolitiğini başka siyasî güç merkezlerininstratejik düzenlemelerinin taktik faktörü olarak görmeye devam ederse hembu jeopolitik kuşaklar üzerindeki itibarını kaybedecek, hem de kendi içbütünlüğünü bile koruyamayan bir statükoya bağımlı olacaktır. Bu havzalarınekonomik, kültürel ve siyasî parametreler açısından iç özelliklerini vekarşılıklı bağımlılık ilişkilerini yeni bir jeopolitik teori çerçevesi içinde elealmak gerekmektedir.

2. Bölüm

Yakın Kara Havzası

Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslar

Türkiye'nin yakın kara havzası, kara sınırlarının doğrudan irtibat halindeolduğu üç bölgeyi kapsamaktadır: Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar. Bubölge tanımlamalarının objektif jeopolitik, je-oekonomik ve jeokültürelniteliklerinin iç tutarlılığı ayrıca incelenmesi gereken bir konu olmaklabirlikte, bugün uluslararası ilişkiler literatüründeki kullanımları açısından elealındığında, Balkanlar ve Kafkaslar Avrasya anakıtasmın kuzey-güneyistikametindeki iki önemli geçiş bölgesini oluşturmakta; Ortadoğu ise HintYarımadasının batısından başlayan Güney-Batı Asya’nın Kuzey Afrika ilekesişim alanı için kullanılmaktadır.

Türkiye gerek tarihî birikimi, gerek coğrafi konumu itibariyle bu yakınhavzanın ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye'nin dış politikasını doğrudanetkileyen temel meseleler de, bu politikayı şekillendiren ana unsurlar da buyakın kara havzasındaki oluşum ve gelişmelerin tabiî neticeleridir. Türkiyedaha önceki dönemlerde olduğu gibi Batı Avrupa ile bütünleşme ve bölgeötesi ittifak ilişkilerinin caz.ibesiyle bu yakın havza ile yabancılaşma hatasınadüşmemelidir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin uluslararası konum içindekisiyasî, ekonomik ve kültürel ağırlığı bu havzada sahip olduğu etkinliğe veperformansa bağlı olmaya devam edecektir. Türkiye’nin iç bütünlüğü dahi buhavza içindeki faktörlerle doğrudan ilgilidir. Balkanlar, Kafkaslar veOrtadoğu'daki gelişmeler üzerinde etkili olamayan bir Anadolu ülkesi ne bu

Page 119: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hassas jeopolitik alan üzerinde bütünlüğünü muhafaza edebilir, ne dedünyaya açılabilir.

I. Tarihî/Jeopolitik Zorunluluklar ve Balkanlar

Avrasya anakıtasımn steplerden Akdeniz’e inen temel kuşağını oluşturmakaçısından jeopolitik, Doğu ile Batıyı ayıran bölge olarak görülmesi açısındanise jeokültürel bir önem taşıyan Balkanlar, 20. yüzyıl boyunca uluslararasıilişkilerin temel bunalım bölgelerinden birisi olmuştur. Bu asrın başında,insanoğlunun o güne kadar görmediği çapta bir cihan savaşı bu böigede atılanbir kurşunla başlamıştı. Asrın sonunda ise Soğuk Savaşın bitişiyle yaşanan enyoğun çatışmalar da bu bölgede görüldü. Bölgenin hassas jeokültürel vejeopolitik ayrım hatlan uluslararası ilişkilerde yaşanan bunalımların bölgeyedoğrudan ve en sert şekilde yansıması sonucunu doğurmuştur.

Balkanlar, asrın başında uluslararası ilişkileri yönlendiren büyük güçler içinBatı sömürgeciliği karşısında gittikçe güçsüzleşen bir direnişin siyasî merkezikonumunda olan Osmanlı Devleti’nin Avrupa 'dan tasfiyesi açısından özel birönem taşıyordu. Balkan Savaşı ile Osmanlı Devieti’nin Avrupatopraklarından -Doğu Trakya hariç- tasfiyesi gerçekleştirilmiş, I. DünyaSavaşı sonrasında uluslararası siyaset, ve hukuk açısından da nihaî tasfiyesitamamlanmıştır. Seksenli yıllarda Bulgaristan'da yaşanan baskılaresnasında kaleme aldığımız bir makalede de vurguladığımız gibi1, asrınsonuna geldiğimizde Balkan meselesinin bütün karmaşıklığıyla tekrargündeme gelişi şu soruyu da son derece anlamlı kılmaktadır: “OsmanlıDevleti’nin tasfiyesi daha tamamlanmadı mı?”

Siyasî tabirlerin ortaya çıkışı bazen siyasî olayların gelişmesinden dahaönemli ipuçları verebilir. 19. Yüzyıla kadar Osmanlı'nın Avrupa topraklaniçin Avrupalılar European Turkey, Turkey d’Euro-pe, Turkey inEıırope (Avrupa Türkiyesi, Avrupa’daki Türkiye) vb. tabirler kullanırkenOsmanlı Devleti Avrupa-i Osmarıî ve Rumelî-i Şâhâne gibi isimleri tercihediyordu. Bu dönemden itibaren siyasî gelişmelere paralel olarak Türk veMüslüman imajlarını silecek yeni bir isimlendirme gerekiyordu ki, bundansonra sürekli olarak bunalım ve krizle özdeş hale gelecek iki tabir birden bubölge için kullanılmaya başlandı: Balkanlar ve Ortadoğu (veya Yakın Doğu).

"Balkanlar” ve "Balkan Yarımadası” tabirleri siyasî literatürde ilk olarak

Page 120: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

1808’de Alman coğrafyacı A. Zeune tarafından kullanıldı. 19. Yüzyılınortalarına doğru (1835) D. Omalins d’Halloy Hazar Türklerinden alındığırivayet edilen Balkan tabirini de yetersiz bularak İslav-Yunan (Slovogreece)tabirini kullanmayı tercih etmiş,

K. Ritter ise doğrudan (Halbinsel Griechenland) Yunan Yarımadası demiştir.Fischer ve Wagner gibi bazı Alman araştırmacıların ilk defa 1863’deAvusturyalI konsolos I.G. von Halın tarafından kullanılmış olan Güney-doğuAvrupa yarımadası (Südosteuropaische Halbinsel) tabirini geliştirerekyarımadayı Avrupa ismi ile doğrudan ilişkilendirmelerinin Avrupalı büyükdevletlerin bölgeye yönelik ilgilerinin yoğunlaşmaya başladığı bir dönemdeortaya çıkması kesinlikle bir tesadüf değildir. Yugoslavya coğrafyacısı Cvi-jic'in bölgenin Avrupa'daki Türkiye gibi tabirlerle herhangi bir şekilde Türkadıyla özdeşleşmesini “çirkin bir şehadet” olarak değerlendirip Balkantabirinin kullanılması gerektiğini söylemesi de bu konuda ilginç bir“şehadet'tir.

19. Yüzyılın sonlanndan itibaren birçok siyaset bilimci ve seyyahın Ortadoğutabirini özellikle Balkanları kastederek kullanmaları bu kavramın coğrafîolmaktan çok kültürel bir zıtlığı ve ayrımı ifade etmesi açısından önemlidir.Daha sonra Ortadoğu tabirinin kullanımı Müslümanlann hakimiyetsahalarının daralmasına paralel bir değişiklik geçirecek ve Doğu-Batı,Müslüman-Hristi-yan ayrımlarını da yansıtan jeokültürel nitelikli bir kavramhalini alacaktır.

Ortadoğu ve Yakın Doğu kavramları, bu açıdan objektif bir coğrafî kavramolmaktan çok Avrupa-merkezli sübjektif unsurlar barındıran jeokültürel birayrım kavramıdır. Bu sebepledir ki, gerek Ortadoğu gerekse Yakın Doğukavramlarının ihtiva ettiği alan degişen konjonktüre göre yeni niteliklerkazanmıştır. Batı siyasetçileri ve araştırmacıları bu kavramın sınırlarımOsmanlı Devleti'nin gerilemesine uygun bir tarzda yeniden tanımlamışlardır.

Balkan yarımadası kavramı ile bu bölge için Türk ve Müslüman imajlarındanarındırılmış yeni bir kimlik tesbit edilirken, Ortadoğu kavramı ile Batı ileDoğu arasında oynak bir siyasi hattın sınırları belirlenmiş oluyordu.Bulgaristan’da seksenli yıllarda tek tek kişiler düzeyine kadar inmiş bulunanisim değiştirme operasyonunun küresel düzlemdeki ilk habercileri, Balkan veOrtadoğu tabirlerinin siyaset literatürüne girmiş olmalarıdır.

Page 121: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye açısından Balkanlarda son on beş yıl içinde yaşanan gelişmelerinortaya çıkardığı diğer önemli bir sonuç da ülke içinde gittikçe artan bir önemkazanan sosyo-politik ve sosyo-küitiirel kimlik meselesinin uluslararası bireksende kendini göstermeye başlamış olmasıdır. I. Dünya Savaşı sonundayakın kara havzası üzerindeki haklarından feragat ederek Anadolu'yaçekilmek zorunda kalan Osmanlı Devletinin yıkıntıları üzerinde kurulanTürkiye Cumhuriyeti, asrın sonunda Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi ile ortayaçıkan "siyasî merkez" boşluğunu doldurma zorunluluğu ile karşı karşıyakalmıştır.

Bu zorunluluk, “Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi daha tamamlanmadı mı?"şeklindeki soruyu daha da bir anlamlı kılmaktadır. Evet, uluslararası hukukaçısından Osmanlı Devleti tasfiye edilmiştir, ama bu tasfiyenin yol açtığıjeopolitik ve jeokültürel boşluklar Balkanlarda yeni çatışma noktalarınıberaberinde getirmiştir. Bosna ve Kosova’da yaşanan etnik kıyımlardan sonragerek Boşnak gerekse Arnavut unsurların birinci derecede başvurduklarıülkenin Türkiye olması, tarihî bir zorunluluğun ve mesuliyetinkendini önemli bir dış politika parametresi olarak dikte etmesinden başka birşey değildir.

Türkiye’nin Balkanlardaki siyasî etki temeli Osmanlı bakiyesi Müslümantopluluklardır. Geçmiş dönemde bu toplulukları Türk G Selçuklu veOsmanlIlar için Rumeli kavramı da benzer bir jeokültürel özelliktaşımaktadır. Selçuklular için Anadolu Rumeli iken, Anadolu'nunİslamlaşması ve Türkleşmesi sürecinin tamamlanmasından sonra Osmanlıiçin bugünkü Ralkanlar Rumeli olarak anümava başlanmıştır.

dış politikasının yükleri gibi görerek göç yoluyla Balkanları boşaltmapolitikasının yanlışlığı bugün açık bir tarzda ortaya çıkmıştır. Türkiye şu andaBalkanlarda Osmaniı mirasına dayalı tarihî birikimin sağladığı önemliimkanlara sahip görünmektedir. Öncelikle Türkiye'nin tabiî müttefiklerikonumunda olan Müslümanların çoğunlukta olduğu iki ülkede (Bosna veArnavutluk) bu ortak tarihî birikimi tabiî bir ittifak haline döndürme iradesiortaya çıkmıştır. Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Sancak, Kosova veRomanya’daki Türk ve Müslüman azınlıklar ise Türkiye'ninBalkan politikasının önemli unsurlarıdır.

Türkiye'nin Balkanlardaki kısa ve orta dönem dış politikasının iki önemli

Page 122: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hedefi Bosna ve Arnavutluk’un istikrarlı bir yapı içinde güçlendirilmeleri vebölgedeki etnik azınlıkları güvenlik şemsiyesi altına alacak bir uluslararasıhukuk zemininin oluşturulmasıdır. Bu hukukî zemin içinde TürkiyeBalkanlardaki Müslüman azınlıklar ile ilgili meselelerde müdahale etmehakkını kazanacak bir garanti elde etme hedefini sürekli gözetmelidir.Modern dönemdeki çarpıcı bir misal olarak Kıbrıs Müdahalesi böyle birhukukî çerçeve içinde meşru kılınabilmiştir.

Türkiye’nin Balkanlarda bu tür bir hak elde etmesi ancak ve ancakTürkiye'nin kültürel ve tarihî faktörleri de sürekli gözönünde tutan aktif birBalkan politikası izlemesi ile mümkün olabilir. Aksi takdirde FenerPatrikhanesi aracılığıyla Türkiye'nin içindeki ufak Rum azınlığı ile ekümenikiddialara kalkışan Yunanistan ve Bal-kanlar-Kafkaslar çemberinde Ortodoks-Slav etkinliği kurmaya kalkışan Rusya karşısında Türkiye sadece Balkanlarüzerindeki etkinliğini kaybetmekle kalmayacak, aynı zamanda Boğazlarüzerindeki Rus ve Yunan iddiaları karşısında da dayanaksızkalacaktır. Lozan’ın sağladığı garantilerin reelpolitiğin zorlamalarıkarşısında ne derece etkin olduğu Ege adalarının silahlandırılması ileortaya çıkmış bulunmaktadır.

Türkiye asrın başındakine benzer yeni bir Balkan faciası ile karşılaşmamakiçin hem bölgedeki Osmaniı bakiyesi Müslüman toplumların gelecekleriniilgilendiren meselelerde aktif bir politika takip etmek, hem de bölge içidengeleri ve bölge dışı faktörleri etkin bir tarzda kullanarak bir Balkan Blokukarşısında yalnız kalmamaya özen göstermek zorundadır. Bölge dışı faktörleriçinde bir taraftan Rusya-Almanya arasındaki dengeler yakînen izlenmeli,diğer taraftan da bölge içindeki yakın hakimiyet merkezleri olan Avrupa veRusya karşısında uzak güç merkezleri konumundaki ABD, Japonya ve Çin iledengeleyici politikalar takip edilmelidir.

Başka bir deyişle Balkanların güvenliği Türkiye’nin baü sınırlarıdoğrultusundaki güvenlik parametreleri ile gittikçe özdeşleşmektedir. SoğukSavaş döneminde Doğu Trakya’da oluşturulan güvenlik hattı, Balkanlardüzeyinde çok taraflı ve ikili güvenlik anlaşmaları ile daha batıda birdüzlemde gerçekleştirilmeye çalışılmalıdır. Bu açıdan bölge üzerindekiRusya faktörünü dengeleyecek bölge içi ve bölge dışı güvenlik şemsiyelerioluşturmak ve özellikle Arnavutluk, Bosna ve Makedonya’nın iç güvenliği

Page 123: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve toprak bütünlüğünü garanti edici bir çerçeve plan hazırlamakkaçınılmazdır.

Bu siyasî boyut dışında Balkanlarda Türk dış politikasının ekonomik temeliulaşımdır. Bu çerçevede Balkanların Ortadoğu ve Asya ile gerek kara gereksedeniz ulaşımında etkin bir koordinasyon temin edilmeli ve bu ulaşım yollarıgerektiğinde hem işbirliği hem de bir dış politika unsuru olarak devreyesokulmalıdır. İstan-bul-Adriyatik, Istanbul-Tuna hatlarını birleştirecek ortakprojelere yönelmek suretiyle bölge içi ekonomik ve siyasî oluşumlardamerkezî bir konumda bulunulmalıdır.

II. Asya’ya Açılan Kapı ve Kafkaslar

Tarih boyunca Avrasya’nın değişik bölgelerine yayılan kavim göçlerinin enönemli kavşak noktalarından birini oluşturan ve bu nedenle de göreceli olarakküçük bir alanda son derece karmaşık bir etnik ve linguistik yapı barındıranKafkaslar, Anadolu-Akdeniz ve Step-Karadeniz nitelikli siyasî güçlerarasındaki en önemli rekabet alanlarından birini oluşturmuştur. OsmanlıDevleti’nin derinlikli ve koordineli kara ve deniz stratejisi ile Karadeniz’i biriç deniz haline getirerek kuzey steplerine sarktığı dönemlerde iç alanlardakidağınıklığa rağmen istikrarlı bir bütünlük arzeden bu bölge, Rusların kuzey-güney istikametinde Karadeniz’e ulaşan su yollarını denetim altınaalmasından sonra yaklaşık iki yüz yıl süren bir hakimiyet mücadelesine sahneolmuştur

Şeyh Şamil’in direnişinin kırılmasından sonra Güney Kafkasya'ya inen Rushakimiyet alanı 93 Harbi’yle Erzurum yaylasına kadar uzanarak Anadolu’yutehdit eder hale gelmiştir. Kâzım Ka-rabekir’in Doğu Operasyonu ile GüneyKafkasya'da kumlan kısmî dengeye rağmen Kafkaslar, Soğuk Savaşın sonaermesine kadaı Rus/Sovyet yayılım stratejisinin ana eksenlerinden birisiolagelmiştir.

Türkiye'nin NATO’ya katılmasında önemli bir etken olan Kars, Ardahan veBoğazlara yönelik Rus talepleri aslında yukarıda bahsettiğimiz tarihîrekabetin tabiî bir uzantısı niteliğindeydi. Bu taleplerin sonucundaTürkiye'nin NATO'ya girerek Soğuk Savaşın Batı cephesinde yer almasıTürk-Sovyet sınırını NATO-Varşova Paktı sınırı haline dönüştürerekKafkaslar ile Doğu Anadolu’nun suni bir perde ile bölünmesine yol açmıştır.

Page 124: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Son elli yıl içinde bölgede gözlenen istikrar bu suni perdenin oluşturduğu katıbir stratejik dengenin ürünüydü.

Türk-Sovyet sınırındaki Sarp köyünün merkezinde yer alan camiyi bile ikiyebölen bu suni stratejik sınırın Soğuk Savaş sonrası dönemde ortadankalkması, Kafkaslardaki iç dengeleri de, Türkiye’nin Kafkaslara bakış tarzınıda doğrudan etkilemiştir. Kafkaslardaki ideolojik meşruiyetle desteklenmişSovyet gücünün oluşturduğu fiilî güce dayalı dengenin örttüğü etnik, dinî velinguistik farklılıkların su yüzüne çıkması bir taraftan bölge-içiçatışmaları tırmandırmış, diğer taraftan da Rusya’nın bölgeye yönelikhesaplarında yeni unsurların devreye girmesine yol açmıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Kafkasya’nın değişen uluslararası konumu üçayrı düzlemde ele alınabilir: (i) Uluslararası küresel dengelerdeki değişim vebu değişimin bölge üzerindeki etkileri: (ii) bölgeye doğrudan müdahil olanRusya, Türkiye, İran gibi ülkelerle Hazar Denizine komşulukları dolayısıylabölge dengeleri içinde önemli konuma sahip Özbekistan, Kazakistan veTürkmenistan'ı da kapsayan bölgesel düzlem; (iii) bölgenin etnik ve dinîfarklılaşmasını da içinde barındıran bölge-içi dengeler ve çelişkiler.

Birinci düzlemle ilgili unsurlar Soğuk Savaş sonrası dönemde ciddi birdeğişim göstermiş bulunmaktadır. Çift kutuplu uluslararası ilişkilerdengesinin en belirgin bir şekilde yansıdığı bölgelerden birisi olanKafkasya’da Soğuk Savaş sonrası dönemde aralarında ABD, İngiltere,Almanya ve Japonya gibi ülkelerin de bulunduğu küresel güçlerin doğrudanmüdahil olduğu bir konjonktür ortaya çıkmıştır. Özellikle küresel ekonomi-politik rekabetin yönlendirdiği bu yeni konjonktür çokuluslu şirketlerin dedevreye girdiği stratejik nitelikli doğal kaynakların aktarım meselesineodaklanmış durumdadır. Dolayısıyla bu düzlemin kritik alanı temelde je-oekonomik bir nitelik arzetmektedir.

İkinci düzlemdeki rekabet Iıem bu küresel nitelikli rekabetin yansımalarınıbarındırmakta, hem de bölgeye doğrudan müdahil büyük ve orta ölçeklibölgesel güçlerin jeopolitik ve diplomatik manevralarını kapsamaktadır.Rusya-Ermenistan, Türkiye-Azer-baycan yakınlaşmaları İran ve Gürcistan’ıda değişik denge politikaları izlemeye sevketmektedir. Türkiye-Gürcistan veÎran-Erme-nis'taıı ilişkilerinde gözlenen gelişmeler bu açıdan ilginçbölgesel denklemler oluşturmakta ve dinamik bir diplomatik süreci

Page 125: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

beraberinde getirmektedir. Bu ülkelerin Hazar ve Karadeniz ileilgili politikaları Kafkasya denklemini Orta Asya, Ortadoğu ve Balkanlarayayan sonuçlar doğurmakta ve kendine has bölgelerarası etkileşim alanlarıoltaya çıkarmaktadır. Mesela Türk-îran ilişkilerinin Ortadoğu ’daki seyri veTürk-Rus ilişkilerinin Karadeniz ve Balkanlardaki seyri bu etkileşimalanlarından doğrudan etkilenmektedir.

Üçüncü düzlemde yer alan bölge-içi çelişkiler sıcak çatışma noktalarınıtırmandırmakta ve ikinci düzlemdeki aktörleri içine çekebilecek boyutta riskalanları oluşturmaktadır. Mesela Güney Kafkasya’daki Karabağ odaklı Azeri-Ermeni çatışması ve Kuzey Kafkasya’daki Rus-Çeçen çatışması doğrudanTürk-Rus ilişkilerinin denklemi içinde bir yere otururken, Abhazya’da 1993yılında tırmanan Gürcü-Abaza çatışması Türkiye-Gürcistan, Rusya-Gür-cistan ilişkilerini doğrudan etkilemiştir. Son olarak 1999 baharındaKabarday-Çerkez otonom bölgesinde yapılan seçimlerin hemen bir Rus veTürk lobi çatışması şekline dönüştürülmüş olması, bu içiçe geçendenklemlerin son çarpıcı misalidir. Kafkaslaıdaki çatışmalar bu süre içindeiki ana bölgede yoğunlaşmıştır: Güney Kafkasya’da Karabağ bunalımının yolaçtığı Azeri-Ermeni çatışması ve Kuzey Kafkasya'da önce Gürcü-Abaza,daha sonra Rus-Çeçen çatışmaları İle tırmanan gerilim bölgeleri.

Özellikle 1993 yılının nisan ayında yoğunlaşan Ermeni saldırıları sonunda 3Nisanda Kelbecer bölgesini ele geçirerek Dağlık Ka-rabağ ile Ermenistanarasındaki bölgeyi denetimleri altına alan Ermeniler daha sonra askerîharekatını kuzeye ve güneye doğru genişleterek Gürcistan-Azerbaycan veÎran-Azeıbaycan sınırlarına doğru ilerleme kaydetmişlerdir. Bu çatışmalarsonucunda Azerbaycan’ın yaklaşık beşte birinin Ermeni işgali altına girmişolması Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde karşı karşıya kaldığı enönemli stratejik kayıptır. Ermeni birlikleri karşısındaki yenilgi Azerbaycaniçinde de geniş çaplı iç karışıklıklara sebep olmuş ve Rus birliklerinden dedestek gördüğü iddia edilen Albay Suret Hüseyinoğlu’nun 1993 yılınınhaziran ayında Gence’de başlatarak Bakü üzerine yürüttüğü isyan neticesindeAzerbaycan'ın seçimle işbaşına gelmiş cumhurbaşkanı Elçibey 20 hazirandabaşkenti terketmek zorunda kalmıştır. İç savaşı engellemek amacıyla meclisbaşkanlığına getirilen eski Politbüıo üyesi Haydar Aliyev zamanla ülkeüzerindeki kontrolünü pekiştirerek Azerbaycan’ın yeni lideri konumunagelmiştir. Bu gelişmelerden sonra Azerbaycan meclisi eylül ayında BDT’ye

Page 126: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

geri dönme kararı almış ve kasım ayında Rusya Azebaycan ile Baküpetrolleri konusunda görüşmeleri hızlandırmıştır.

Aliyev daha sonraki yıllarda dengeleyici tedbirler alarak Türkiye’yi devredetutan politikalar geliştirmeye özen göstermişse de. bölgedeki Rus-Ermeniyakınlaşması her an yeni stratejik hassasiyetler doğuracak niteliktedir. İran’ınbölgeye yönelik politikaları da Türk-Azeri, Rus-Ermeni ilişkilerindebelirleyici ve dengeleyici bir unsur olmaktadır. Bu da Kafkaslar ile Ortadoğupolitikaları arasındaki bağımlılık ilişkisini artırmakta ve Batı Asyailişkilerinin iki önemli ayağını birbirine bağlamaktadır.

Görüldüğü gibi Ermeni-Azeri çatışması sıradan bir sınır anlaşmazlığının ötesinde sonuçlar doğurmakta ve Azerbaycan’ın iç bütünlüğünü ve istikrarını dadoğrudan belirlemektedir. Azerbaycan Türkiye için genel olarak Kafkaslarda,özel olarak da Güney Kafkasya’da en önemli stratejik müttefiktir. Bölgeselbağlantılar açısından bir mukayese yapmak gerekirse KafkaslardaAzerbaycan, Balkanlarda ise Arnavutluk istikrarlı ve güçlü bir bölgeselkonum kazanmadıkça, Türkiye’nin her iki bölgedeki ağırlığını artırabilmelikalanları içinde kalan Adriyatik ve Hazar’a yönelik politikalar geliştirebilmeside mümkün olamaz.

Türkiye genel özellikleri itibariyle Balkanlara benzeyen Kafkas-larda daSoğuk Savaş sonrası döneme gerek psikolojik, gerekse diplomatik açıdanyeterince hazırlıklı girememiştir. Bu hazırlıksızlık Soğuk Savaş şartlanmalarıile yeni ortaya çıkan konjonktürün getirdiği imkan patlaması arasında birintibak dönemi geçmesini zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluğun yol açtığıgecikmeler dinamik bir nitelik kazanan bölgesel dengelere yönelikpolitikalarda zamanlama problemi doğurmuştur.

Bu gecikmenin farkına varıldığında ise Kafkaslar bir bütün olarak yeni birçerçeve içinde ele alınamamış ve Kalkasya politikası sadece Azeri-ErmeniSavaşı sınırları içinde eie alınmıştır. Azeri-Er-meni Savaşı genel Kafkaslarmeselesinin önemli bir parçasıdır ve ancak bölgesel stratejinin ana çerçeveleriiçinde süreklilik ve tutarlılık arzeden bir çerçevede sağlıklı bir zemineoturtulabilir.

Bu nedenledir ki, öncelikle çok yönlü bir Kafkaslar politikası tayin edilmekve bu politika ile yakın kara havzasının diğer bölgeleri arasındaki bağlantılar

Page 127: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kurulmak zorundadır. Unutulmamalıdır ki, Kafkaslar, Doğu Anadolu veKörfez-Doğu Akdeniz hattını kapsayan Kuzey Ortadoğu jeopolitik olarak;Azeri petrolü, Doğu Anadolu’nun su kaynaklan ve Kuzey Irak petrolleri dejeoekonomik olarak biı bütünlük arzeönektedirler.

Bu jeopolitik ve jeoekonomik hat üzerindeki gelişmeler birbirlerindensoyutlanamazlar. Dolayısıyla bu hat üzerinde Kuzey Kafkascumhuriyetlerinden Körfez'e kadar uzanan kuşağı kapsayıcı bir Batı Asyapolitikası geliştirilmesi zaruridir. Bu Batı Asya politikası Türkiye’nin Orta-Asya ile ilişkilerini de sıhhatli bir tarzda düzenleyebilmesinin temel şartıdır.Bu bağlantılar arasındaki ilişkiler üzerinde etkili olamayan bir Türkiye ne içve dış güvenlik parametreleri arasındaki ilişkileri farkedebifir, ne deekonomik güç alanı oluşturacak kaynakları verimli bir tarzda kullanabilir.

Soğuk Savaş döneminin küresel kutuplaşmalardan kaynaklanan bölgesel suniayrım çizgileri etkisini kaybettikçe Kafkaslar, Doğu Anadolu ve Kuzey Irakarasındaki stratejik bağımlüık giderek artmış ve bu bölgeler üzerindekistratejik çatışmanın yoğunlaşmasına VOİ açmıştır. Zengin netiol alanlarınıbarındıran Kuzey Irak./ Körfez petrol alanları ve bu iki alan arasında kalanOrtadoğu’nun can damarları olan su bölgelerinin oluşturduğu GAP ekonomikalam ekonomi/politik stratejisinin birbirine kaçınılmaz olarak bağımlı kıldığıbölgelerdir. Yakın bir gelecekte bu bölgeleri birbirinden herhangi bir şekildeayrı düşünmek mümkün olamayacaktır. Jeoekonomik açıdan Irak petrol boruhattı, Bakü petrol boru hattı ve GAP projesi, gelecekleri bir diğerininbaşarısına bağlı projelerdir.

Kafkasya, öte yandan, Karadeniz ve Tuna su yolu çerçevesinde hemBalkanlar, hem Boğazlar hem de genel Avrasya stratejisinin en önemlisütunlarından birini oluşturmaktadır. Türkiye’nin Ba-kü-Ceyhan projesinidevreye sokmaya çalıştığı günlerde Rusya’nın bir taraftan Boğazları birpetrol yolu gibi kullanmaya yönelik teklifleri, diğer taraftan da Bulgaristan-Yunanistan hattını gündeme getirmiş olması, Kafkaslar-Karadeniz-Balkanlararasındaki stratejik geçişkenlikleri ve iç bağımlılık ilişkilerini ortayakoymaktadır.

III. Kaçınılmaz bir Hinterlandı Ortadoğu

Mekân tanımlaması bakımından Orta Asya, Batı Avrupa ve Doğu Afrika gibi

Page 128: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

objektif nitelikler taşımayan Ortadoğu kavramı fizikî coğrafya olarak kendiiçinde tutarlı ve kullanım itibariyle farklı bakış açıları için geçerli bir kriterlerbütününe sahip değildir. Bu kavram, kültürel, siyasî, stratejik ve ekonomikçerçevelere göre değişen dönemsel ve bağlamsal özellikler taşımaktadır. Bunedenledir ki, Ortadoğu’yu anlamlı bir bütünlük içinde tanımlayabilmek içinöncelikle jeokültürel, jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik yaklaşımbiçiminin belirlenmesi gerekmektedir.

Bu yönüyle gerek Ortadoğu gerekse bu kavramın öncülü olan Yakın Doğukavramları paradigma-kurucu değil, paradigma-ba-ğımlı kavramlardır vefarklı bakış açıları için de, farklı konjonktürler için de değişen tanımlamalaramaruz kalmaktadır. Herşeyden önce bu kavramların tanımladığı bölgenindoğu olması da ve bu doğunun orta ve yakın boyutlarını ihtiva etmesi de butanımlamayı yapan öznenin coğrafî duruşuna göre değişebilmektedir. BatıAsya gibi nesnel bir coğrafî tanımlama dünyanın değişik coğrafîmekanları..taşırken, Ortadoğu ve Yakın Doğu kavramları bu bölgeyikendisinin batısında gören bir Çinli ve Hindli için nesnel bir anlamtaşımamaktadır.

Bu kavramiann batılı teorisyenler ve siyaset yapımcıları tarafından türetilişi,kullanım biçimi ve süreci de bu sübjektifliği yansıtmaktadır. Balkanlarkavramının doğuşunda da incelediğimiz gibi Yakın Doğu kavramının siyasîve coğrafî bir kavram olarak kullanılmaya başlanması objektif fizikî coğrafyaözelliklerinden çok, kültürel sübjektivite barındıran jeokültürel hat ayrımınadayanmaktadır. Ortadoğu kavramı ise ilk defa jeopolitikçi Mahan tarafındanArabistan ile Hind yarımadaları arasında kalan ve deniz stratejisi için büyükönem taşıyan bölge için kullanılmıştır. Bugünkü İran körfezi merkezli olanbu bölge tanımlaması da fizikî özelliklerden çok stratejik özellikleredayandırılmıştır. Bu kavram daha sonra yine stratejik nitelikli olarak 1,Dünya Savaşı esnasında Ortadoğu Kumandanlığı [Middle EastCommand) şeklinde kullanılmış ve bu çerçevede yaygınlık kazanmıştır.

Dolayısıyla bu kavramın tanımlanması kavramın muhtevasını belirleyenjeokültürel, jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik çerçevelerin ortayakonabilmesi ile mümkündür ve Ortadoğu politikası bu özelliklerin tümünüihtiva eden bir çeşitlilik taşımaktadır.

Ortadoğu’nun jeokültürel açıdan tanımlanması ve bu çerçevede biryakın kara

Page 129: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

havzası olarak ele alınması bu bölgenin kültür tarihi ile doğrudan ilişkilidir.Bugün Ortadoğu olarak isimlendirilen bölge, tarihin başlangıç noktası sayılanyazının bulunmasından bu yana bir yandan insanoğlunun meydana getirdiğimedeniyetlerin beşiği olmuş, diğer taraftan dünyanın diğer bölgelerindegelişen medeniyetlerin yayılmasında kavşak noktası teşkil etmiştir. Bölgenindünya ulaşımındaki önemi Doğu ile Batı arasında sadece ticarî mallann değil,aynı zamanda kültürlerin, inançların ve medeniyetlerin transferlerinin de bubölge içinde gerçekleşmesini sağlamıştır.

Bu çok yönlü alışveriş Ortadoğu'yu -Sanayi Devrimi hariç tutulacak olursa-dünya tarihini en çok etkileyen gelişme ve değişmelerin görüldüğü bir bölgehaline getirmiştir. Bu sebeple dünya hakimiyetine yönelmek isteyen herdevlet için Ortadoğu hakimiyeti en önemli ve vazgeçilmez bir adım olmuştur.Ortadoğu, özellikle de Anadolu, bu devletler için sembolik şekliyle Frigyakördüğümü gibidir. Afroavrasya anakıtasına yönelik hakimiyet stratejisigeliştiren her güç, Büyük İskender gibi bu kördüğümü çözmek zorundadır.Bu zorunluluğun meydana getirdiği göçler ve gerek sıcak gerekse soğukharpler ile yukarda belirttiğimiz çok yönlü gelişme ve değişmeler sadecedünya tarihini ve uluslararası ilişkileri değil, aynı zamanda bu bölgedekitoplumlann objektif şartlarını da etkilemiştir. Böylece Ortadoğu'da bütüntarih boyunca iç gelişmelerle dış müdahalelerin karşılıklı etkileşimleriyleoluşan çok yönlü, dinamik bir yapı varlığını sürdüregelmiştir.

Ortadoğu, bu son derece önemli stratejik konumu sebebiyle insanlık tarihininmaddî ve ruhî planda ana çizgilerini üzerinde taşımaktadır. İlk yerleşimmerkezleri ve köylerin kurulmasıyla maddî ve ekonomik alandaki ilk yapısaldeğişiklikler bu bölgede gerçekleşmiş; insanlık tarihinin en köklü dinîgelenekleri de bu bölgeden dünya sathına yayılmıştır. Avrupa damgasınıtaşıyan 19. yüzyıl ile çokmerkezliliğin arttığı 20. yüzyıl hariç tutulacakolursa, Ortadoğu'nun tarih boyunca sürekli merkez konumunda olduğunuiddia etmek mümkündür.

Bu bölge göçler, savaşlar ve ticarî ilişkilerin yoğunluğu sebebiyle her devirdeçeşitli kültürlerin kimi zaman çatışmasına, kimi zaman izdivacına tanıkolmuştur. Bölge kimi zaman Haçlı Seferlerinde olduğu gibi iki ayrı inançsisteminin kıyasıya mücadelesini ve varoluş savaşını yaşamış, kimi zaman dabütün Asya'yı kasıp kavuran Moğol istilasında olduğu gibi dış tesirleri uzun

Page 130: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

vadede kendi bünyesinde eritmiş, muzaffer ordulara bile kendi inanç vekültürüyle birlikte kimliğini de vermiştir.

11. Yüzyılda Anadolu’nun Selçuklular tarafından fethi ve bu fethe tepkiolarak başlatılan Haçlı Seferleri bölgenin bugüne kadar süren jeokültürelayrım özelliğine kaynaklık etmiştir. Bugün Ortadoğu olarak tanımlanan bölgeHaçlı savaşlarından bu yana sadece kıtalararası geçiş bölgesi ve jeopolitiketkinlik alanı olarak değil, Doğu ile Batı arasındaki jeokültürei hat alanıolarak da kendine

Ortadoğu kavramım kullanış biçimlerini de etkilemiş ve bu kavramınkapsamının değişen uluslararası konjonktüre göre yeniden belirlenmesine yolaçmıştır.

Başka bir deyişle, İslam medeniyetinin bugün Ortadoğu olarak bilinenbölgenin tümüne hakim olması, bu bölgenin coğrafî bütünlüğü aşan birjeokültürel bütünlüğe kavuşmasına sebep olmuştur. 0 günden bu güneOrtadoğu İslam medeniyetinin hakimiyet sahası olarak kabul edilmiş; buhakimiyet sahasının genişlemesi ve daralmasına göre Ortadoğu tanımındadeğişiklikler söz konusu olmuştur.

Bu kavramın kullanılış biçimi de, bu kullanış biçiminin tarihi referansları dabölgenin jeokültürel yapısı ile jeopolitik yapısı arasındaki yakın ilişkininyansımalarıdır. Ortadoğu kavramı üzerine geniş bir çalışma yapanDavison bu kavramla ilgili olarak geçen asrın sonundan günümüze kadaryapılan tanımları inceledikten sonra Ortadoğu'yu İslam dini etrafında oluşanjeopolitik bir birim olarak tanımlamıştır. Hogarth (1902) ve Churchill’inOrtadoğu’yu asrın başında o zaman Osmanlı Devleti egemenliği altındabulunan Arnavutluk ve Balkanlardan başlatmaları Ortadoğu kavramındakijeokültürel ve jeopolitik bileşimi ortaya koymaktadır. Davi-son’a paralelolarak Poundsda Ortadoğu’nun iki temel özelliğinin İslam dini etrafındaoluşan bütünlük ve OsmanlI’dan kalan ortak tarihî miras olarak tesbitetmiştir.

Ortadoğu’nun jeopolitik yapısı bölgenin Afroavrasya anakıtası içindekimerkezî konumu ile doğrudan ilgilidir. Bölge, modern jeopolitiğin tesbitettiği kara devletlerinin açık denizlere inme siyasetinin tarihî bir delili olarakilkçağlardan itibaren Avrasya steplerinden kopup gelen kuzey-güney ve

Page 131: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

doğu-batı istikametindeki kavim göçlerine ve kültürel etkileşimi hızlandıraninsan hareketliliklerine şahit olmuştur. Ortadoğu’nun siyasî yapısı,bölgenin merkez konumunun doğal bir sonucu olarak, bölge dışından gelentesirlerden sürekli olarak etkilenegelmiştir. Ünlü jeopolitikçi Spykman dahatarihin ilkçağlarında Dicle ve Fırat vadisindeki güçsüz devletlerin Babilİmparatorluğu kuruluncaya kadar, bölge dışından gelen tesirlere karşı birleşikbir güç oluşturma zaruretim hissetmelerini jeopolitik yapının bir sonucuolarak değerlendirmekledir.

Selçuklu ve onu takiben Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyıla kadar HristiyanAvrupa karşısında sürekli başarılar kazanarak Orta Avrupa’ya kadarilerlemesi Ortadoğu’nun jeokültürel bütünlüğünü pekiştirmiş, medeniyetlerarasındaki mücadelenin bölgeden uzak sahalarda cereyan etmesiyle bölgeuzun süreli bir istikrar ve sükunet dönemini yaşamıştır. Bu yıllardaAkdeniz'in, dolayısıyla stratejik deniz yollarının, tümüyle Osmanlıhakimiyetine girmesi Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere gibi Batı Avrupaülkelerini Doğu ile ticaretlerini geliştirmek amacıyla yeni yollar aramayasevket-miştir. Bu zorunluluk, bir yandan yeni keşiflere yol açarkendiğer taraftan üç asır devam edecek olan ve bugün de izlerinisürdüren sömürgecilik devrini başlatmıştır. 18. Yüzyıldan itibarenOsmanlı sisteminin yavaş yavaş çözülmeye başlaması ile birlikte Osmanlı ilesömürgeciliğin palazlandırdığı Batı Avrupa arasındaki denge Osmanlıaleyhine bozulma dönemine girmiştir. Bu dönüm noktası Ortadoğu’daki sondönem dış müdahale tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Bölgenin jeopolitik ve jeoekonoıtıik yapısı arasındaki yakın bağımlılıkilişkisi sömürgeciliğin yükselmesinin hızlandırdığı bu denge değişimi ilebelirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Değişen bu dünya kuvvet dengesi çeşitliülkelerin, sömürge imparatorlukları ile sömürgeler arasındaki ulaşım yollarıüzerinde son derece önemli bir konuma sahip bulunan bölgeye bakış açılarımdeğiştirmiştir.

19. Yüzyılın ilk yarısında Ortadoğu bu bölgede hakimiyet kurmak isteyenAvrupalı güçlerin kimi zaman diplomatik, kimi zaman askerî saldırılarınamuhatap olmuştur. Bu yıllarda dünya hakimiyeti hırsıyla harekete geçen herlider gibi Napolyon da, Haus-hofeı ’in Hitler’e yol göstermek için bir asırsonra ortaya koyduğu jeopolitik tezi destekleyen tarihî bir hadise olarak, Hint

Page 132: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yolunu kontrol altına almak amacıyla Mısır üzerinden saldırıya geçmiş, fakatgüçlü bir direnişle karşılaşarak Akka kalesi önlerinden geri dönmek zorundakalmıştır. Sanayi Devriminin tamamlanması ile aynı zamanda sanayihammaddesi için vazgeçilmez bir kaynak ve üretim fazlası için muazzam birtüketim potansiyeline sahip geniş bir pazar olarak yeni bir jeoekonomikanlam ifade etmeye başlamıştır. Bu yeni jeoekonomik anlam, bölge üzerindesüren rekabetin niteliğini, çapım ve yönünü değiştirmiştir.

Bu dönemde Ortadoğu, kendi içinde çıkar çelişkilerine sahip İngiltere,Almanya, Fransa ve Rusya’nın Şark Meselesi adı altında formüle edilmişdiplomatik, askerî, siyasî ve kültürel saldırılarının tesiri altında kalmıştır. Biryanda sıcak denizlere inmek isteyen Rusya, diğer tarafta sömürgeleriyle olanekonomik ilişkilerini garanti altına almak isteyen İngiltere, öte yandahakimiyet kavgası içinde yeni mevziler elde etmek isteyen Fransa vegerçekleştirdiği Berlin-Bağdat hattını siyasî bir niteliğe büründürereksömürgeciliğe geç katılmış olmanın açığını kapatmak isteyen Almanya,iç politik kavgalarla yıpranmış olmakla birlikte çok yönlü diplomasi ileayakta durmaya çalışan Osmanlı Devleti üzerinden Ortadoğu'ya yönelikyoğun bir rekabet içine girmiştir.

Süper güçlerin yukarda belirttiğimiz gayesi I. Dünya Savaşı sonundagerçekleşti. Gerçi bütün çabalara rağmen Şark Meselesinin bir gereği olarakTürkler Orta Asya’ya kadar sürülememişti, ama Osmanlı Devletininhammadde açısından son derece zengin olan topraklan sömürgeci güçlerarasında paylaştırılmıştı. Bu paylaşımın Anadolu dışındaki bölümü Misak-ıMillî’nin ilam ile zamanın idarecileri tarafından da kabul edilmek zorundakalmıştır.

Bu sömürgeci yapılanma ve ona dayalı olarak ortaya çıkan siyasî coğrafyabölgede Soğuk Savaş ve Soğuk Savaş sonrası dönemde görülen gelişmeleride etkilemiştir. Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu yapılanmasının küreselbölünmelerini yansıttığı için istikrarlı bir dönem geçiren Balkanlar veKafkasya'nın aksine Ortadoğu bu dönemin bunalımlarının ve çelişkilerinin enyoğun yaşandığı alan olmuştur. Bu dönemde bölgenin jeokültürel,jeoekonomik ve jeopolitik yapısı çift kutuplu yapıya uygun özelliklerkazanmıştır. Çift kutuplu yapının meşruiyet temeli olan ideolojik ayrışmabölgenin medeniyet ve din temelli jeokültürel yapısını değiştirmiş ve bölge

Page 133: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ideolojik kültürel ayrışmanın kutuplan çerçevesinde yeni hatlar kazanmıştır.Genelde sosyalist ideolojinin yönlendirdiği Baasçı ve Nasırcı diktatorvalvaDilarla geleneksel meşruiyet sembolleri etrafında bütünleşen Batı yanlısıhanedan yapıları arasındaki farklılaşma bölgenin yeni jeokültürel ayrımölçüsü olmuş ve bu ayrım ölçüsü küresel rekabetin izlerini yansıtmıştır.Bu dönemde bölgenin jeoekonomik öneminin büyük ölçüde petrol ileözdeşleşmesi Ortadoğu bölgesi ile petrol arasında bir aynileşme doğurmuştur.Bu özdeşleşme özellikle petrol ambargosundan sonra tam bir netlikkazanmıştır.

Bölgenin Soğuk Savaş dönemindeki jeopolitik anlamı ise Amerikançevreleme (containmenı) doktrininin de temelini oluşturanSpykman’ın Rimland (çevre kuşak] tanımlaması çerçevesinde ele alınmıştır.Step devi SSCB’nin sıcak denizlere inme politikası ile ABD’nin çevrelemedoktrininin en yoğun çatışma oluşturduğu alan Ortadoğu olmuştur. ABDyönetimi Türkiye'nin kuzeydoğusundan başlayan İran ve Pakistan’ınkuzeyinden Afganistan’a uzanan bir hattı iki blokun en hassas jeopolitikkuşağı ve bir anlamda ABD çıkarlarını koruyucu kalkanın stratejik mihveriolarak görürken, SSCB aynı yıllarda tarihî jeopolitik stratejisinindoğrultusunda bir taraftan Basra Körfezini çevreleyen Afganistan-Suriye-Güney Yemen-Etiyopya hattında sağlam bir jeopolitik zemin kurmayıplanlamakta, diğer taraftan Türkiye, İran ve Irak’taki iç politika dengelerinizorlayarak Kafkasya'dan Basra’ya kolay iniş yollarını aramaktaydı. Küreselölçekli bu jeopolitik kutuplaşma, İsrail’in kurulması ve hızlı bir yayılmastratejisi takip etmesiyle birlikte ortaya çıkan bölge-içi jeokültürel vejeopolitik gerilime paralel bir seyir takip etmiştir.

Özetle, Ortadoğu’nun Soğuk Savaş süresince belirginleşen özellikleri dörtana noktada tebarüz etmiştir: (i) İdeolojik nitelikli jeokültürel kutuplaşma, (ü]petrol-eksenli jeoekonomik yapılanma, (iii) küresel stratejik rekabeti yansıtanjeopolitik hat ayrışması ve (iv) İsrail’in kurulması ile doğan ve gittikçetırmanan bölge-içi kültürel/siyasî çatışma alanı.

Ortadoğu'nun Soğuk Savaşın kendine has şartlarınca belirlenen bu temelözellikleri seksenli yıllardan başlayarak değişmeye başlamış ve Soğuk Savaşsonrası dönemde hemen hemen tümüyle dönüşerek yeni niteliklerkazanmıştır. İdeolojik nitelikli jeokültürel kutuplaşma yerini bölge

Page 134: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tanımlamasının doğuşuna da yol açmış olan din ve medeniyet eksenli birkutuplaşmaya terketmeye başlamıştır. Batı teorisyenleri ve siyasetyapımcılarınca benimsenen ve özellikle İran Devriminden sonra başlayan,Körfez Savaşına kadar ivme kazanarak devam ettikten sonra MedeniyetlerÇatışması tezi ile zirveye ulaşan yaklaşım biçimi bölgenin stratejik sonuçlarda doğuran bir din ve kültür kutuplaşmasına zemin teşkil ettiği varsayımınıöne çıkarmıştır.

Seksenli yılların başında Brzezinski’nin İslâmî uyanışı Amerikan çıkarlarınıtehdit eden bir gelişme olarak değerlendirmesinden sonra, Fukuyama’nındoksanlı yılların hemen başında Tarihin Sonu tezinde İslam Dünyasını Batıdeğerlerini tehdit eden yeni karşı kutup olarak göstermesi ve Huntington'ındoksanlı yılların ortalarına doğru İslam Dünyasının medeniyetlerçatışmasının merkezinde yer aldığını iddia etmesi bu yeni jeokültüıelkutuplaşma imajının süreklilik arzeden unsurları olarak görülebilir. Ric-hardFalk’un son derece haklı tanımlaması ile jeopolitik bir dışlamaya yönelen buyaklaşım biçimi özellikle Bosna dramından bu yana İslam Dünyasının buyeni jeokültüre! kutuplaşmanın müsebbibi değil mağduru olduğunun ortayaçıkmasıyla birlikte doksanlı yılların sonlarına doğru ivmesini kaybetmiştir.

Ancak yine de Ortadoğu'nun, Soğuk Savaş döneminin aksine, bir ideolojikkutuplaşma merkezi olmaktan çıkarak Batı-doğu, Is-lam-Hristiyandünyalarının sınır hattı olarak görülme temayülü tekrar gündeme gelmiştir.Bu durum, gerek bölge-dışı müdahaleleri gerekse özellikle totaliter idarelerinsürdüğü ülkelerde bölge-içi ve ülke-içi denklemleri de etkileyen bir unsurhaline dönüşmüştür. Önümüzdeki dönemde Ortadoğu merkezli medeniyetaidiyeti meselesinin özellikle kültür alanında daha da artan bir

önem kazanması ve bunun bölgenin jeokültürel yapısını tümüyle etkilemesikaçınılmazdır.

Bölgede bu konuda en köklü tarihî birikime sahip olan Türkiye'nin bumeseleyi iç çatışmaya dönüşmeden aşabilmesi ve yeni bir medeniyetaçılımına girebilmesi sadece ülke bütünlüğü açısından değil, bölgeningeleceği açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Son yıllarda ülkemizdeyaşanan tartışmalar biraz da bu köklü jeokültürel meselenin bir sancı halindetezahürüdür.

Page 135: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu çerçevede dışlayıcı ve çatışmacı bir üslup benimsenmesi meselenin ülkebütünlüğünü zedeleyen ve dış politika ile iç politika arasında uyum problemidoğuran bir niteliğe dönüşmesine yol açma riski taşımaktadır. Aksine, fikirözgürlüğü ortamında girişilecek yoğun bir medeniyetlerarası mukayese vemuhasebe ortamı, Türkiye’yi belki de modern dönemin en canlı ve çoğulcukültür ortamlarından birine sahip kılabilir.

Medeniyetler Çatışması tezinde Türkiye’yi ait olduğu medeniyet çevresindençıkmak isteyen ancak girmek istediği medeniyet çevresince de reddedilenbir toru countıy (parçalanmış/yırtık ülke) olarak tanımlayan Huntington’ın buülke için biçtiği konumun aksine, benimsenecek kuşatıcı ve kapsayıcı birmedeniyet aidiyeti, Türkiye'yi hem kendi içinde farklılaşmakla birliktebütünlüğünü koruyabilen bir ülke, hem de bölgesindekijeokültürel kutuplaşma temayülünü aşabilen önemli bir güç halinegetirecektir, Türkiye’nin kendi medeniyet tecrübesinden hareketle evrenselkültüre yapabileceği en önemli katkılardan birisi de bu jeokültürel dışlanmatuzağını bozarak yeni bir medeniyet açılımtna girmesi olacaktır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgenin jeoekonomik özellikleri ve çekimalanları açısından da önemli bir değişim yaşanmıştır. Soğuk Savaş süresincepetrol ile özdeşleşen bölge jeoekonomisi ve petrole bağlı dengelerinyönlendirdiği bölge jeopolitiği özellikle bölgenin su kaynakları, tarımhavzaları ve enerji kaynaklarının aktarımı çevresinde yeni unsurların etkisialtına girmiştir.

Seksenli yıllarda gerek teorik gerekse diplomatik alanda yapılan çalışmalardaöne çıkmaya başlayan su meselesi doksanlı yıllarda bölge açısından hemenhemen petrol ölçeğinde tartışılmaya ve yeni bir bölge-içi problem kaynağıolarak takdim edilmeye başlanmıştır. Bu dönemde Dicle ve Fırat’ın supotansiyelinin kullanımı meselesi Türkiye, Suriye ve Iıak arasındaki ikiliilişkilerin önemli parametreleri arasında yer almıştır. Türkiye'nin GAPprojesini safha safha devreye sokmasıyla birlikte daha da artan bit önemkazanan su kaynakları ve tarım havzaları meselesi önümüzdeki dönemde deönemini sürdürecektir.

Öte yandan İsrail’in su kaynakları konusunda çektiği sıkıntı Ortadoğu BarışSürecini de doğrudan etkilemektedir. İsrail’in Suriye ile barış görüşmeleriniçıkmaza sokma pahasına Golan tepe- -lerindeki işgali sürdürmesinde, bu

Page 136: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tepelerin stratejik önemi kadar, buradaki su kaynaklarının İsrail açısındantaşıdığı jeoekonomik önem de etkili olmaktadır. İsrail'in Suriye ilesürdürdüğü barış görüşmeleri esnasında Golan tepelerindeki işgale sonvermekle birlikte bu tepelerdeki su kaynaklarını kullanmaya devam etmetalebinde bulunması bu durumun açık bir göstergesidir. İsrail’inbu tepelerdeki su kaynaklarının kullanımı karşılığında Suriye'nin söz-konusuolan su kaybının Türkiye’den telafi edilebileceğinin diplomatik müzakereleresnasında gündeme getirilmesi de bölgedeki su kaynakları arasındakijeoekonomik ve jeopolitik bağımlılık ilişkisini ortaya koymaktadır.

Ortadoğu’nun en önemli su havzalarından birisi olan Nil'in su kaynaklarıüzerinde süren tartışmalar da gerek Ortadoğu gerekse Afrika’nın önemlidiplomatik meseleleri arasındadır. Su kaynakları ve tarım havzalarıüzerindeki bu rekabet önümüzdeki yüzyılda etkisini gösterecek küresel vebölgesel su jeoekonomisinin ve jeopolitiğinin habercileri olarak görülmelidir.Bu çerçevede, Türkiye’nin büyük malî kaynaklar aktararak sürdürdüğü GAPprojesi sadece ekonomik kalkınmanın bir parçası olarak değil, uzun dönemlijeostratejik mücadelenin önemli bir unsuru olarak da özel bir önemtaşımaktadır.

Çift kutuplu uluslararası ilişkiler sisteminin dağılmasından sonra, daha önceSosyalist Blokun hakimiyet alanı içinde kalan enerji kaynaklarının dünyaekonomisine entegre olma süreci de Ortadoğu’nun jeoekonomik önemineyeni unsurlar katmıştır. Daha önce gerek Sovyet-içi sisteme gerekse dünyanındiğer bölgelerine Karadeniz’in kuzeyinden geçerek dağılan bu kaynaklarında-

ğıtımı ile ilgili olarak Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni ve daha ekonomikaktarım hatlarının gündeme gelmesi Ortadoğu bölgesinin Kafkaslar ve OrtaAsya ile olan bağlantılarını güçlendirmiş ve bu bölgenin Batı Asya olmaözelliğinden kaynaklanan jeoekono-mik önemini artırmıştır.

Kat a ve deniz bağlantıları açısından bölgenin en avantajlı coğrafyalarındanbirine sahip olan Türkiye bu meselede de artan bir stratejik önem kazanmıştır.Bugün bölgenin önemli siyasî gelişmelerinde Kafkas petrol havzası,Güneydoğu su havzası ve Mu-sul/Körfez petrol havzası arasındaki içbağımlılık ilişkisinin önemli bir payı vardır. Gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney geçiş ve aktarım yollarının merkezinde yer alan Türkiye bu konumun

Page 137: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

getirdiği avantajları sağlam ve uzun vadeli bir stratejik planlamaile değerlendirme meselesi ile karşı karşıyadır.

Bu asrın ilk yansında başlayan ve Soğuk Savaş süresince tırmanarak küreselve bölgesel ilişkilerin merkezine oturan petrol jeoekonomisine ve buna bağlıjeopolitiğe intibakta geç kalan Türkiye, bölgenin su, tarım havzaları ve doğalenerji kaynaklarının aktarımı meselelerini uzun dönemli stratejikplanlamasının önemli unsurları olarak görmek ve gerekli hazırlıkları yapmakzorundadır. Bu, sadece jeoekononıik kaynaklar üzerindeki etkinlik içindeğil, aynı zamanda değişken bir nitelik kazanan bölgesel jeopolitiğe uyumiçin de kaçınılmazdır.

Ortadoğu'nun bölgesel jeopolitiği ve bu jeopolitiğin küresel ilişkiler ağıiçindeki önemi de Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte ciddi bir değişimyaşamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemin tanımlayıcı ve meşrulaştırınkavramı olan Yeni Dünya Düzeni ilk uygulama alanını da bu bölgedebulmuştur. Küresel ölçekli çift kutuplu yapının getirdiği statik jeopolitikhatların etkisini kaybetmesiyle birlikte gerek büyük güçlerin bölgeye bakıştarzları 'gerekse bölge-içi jeopolitik dengeler çok daha dinamik bir karakterkazanmıştır. ABD liderliğinde gerçekleştirilen ve hemen hemen bütün büyükbatılı güçlerce fiilen desteklenen Körfez müdahalesindeki ortak tavra rağmen,bu güçlerin bölge meselelerine bakışlarında farklılaşmalar tebarüz etmiştir.ABD’nin dual containment (ikili çevreleme) doktrini ile hem İran hem delıak’a yönelik dışlama tavrım sürdürdüğü bir dönemde AB üyesi ülkelerinİran ile yoğun ekonomik ilişkiler içine girmesi bu farklılaşmanın tipik birmisalidir. Fransa-Suriye ilişkilerindeki yakınlaşma, benzeri ikili ilişkilerdüzeyinde yaşanan gelişmeler de bölgede gittikçe artan bir çıkar-temelli vekısa dönemli ittifaklar politikasının gelişmekte olduğunu göstermektedir.Ortadoğu Barış Süreci içinde gerçekleştirilen ve bölgeyi tümüyle içine alan,bir çok uluslararası kongreye rağmen bölgenin küresel dengelere bağlı olarakbu dinamik jeopolitik yapıyı sürdürmesi kaçınılmazdır.

Bölge-içi dengeleri etkileyen hassas jeopolitik yapılanma da bu dinamikkarakteri beslemektedir. Sömürgeci dönemden sonra ortaya çıkan devletyapılarının şekillendirdiği siyasî coğrafya ile fizikî coğrafyanın belirlediğijeopolitik hatlar arasındaki uyumsuzluk Ortadoğu jeopolitiğinin en temelçelişkilerinden birini oluşturmaktadır. Bu uyumsuzluk aynı zamanda bölge-

Page 138: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

içi bunalımların en temel sebeplerinden biridir. Bölgenin hemen hemen bütünsınır komşusu ülkeleri arasında ciddi ölçekli anlaşmazlıklar söz konusudur.

Türkiye-lrak, Iran-Jıak, Türkiye-Suriye, Irak-Kuveyt, Irak-Suudi Arabistan,Suudi Arabistan-Yemen, Mısır-Sudan ilişkilerinde sık sık görülenbunalımların büyük çoğunluğu özünde bu çelişkinin izlerini taşımaktadır.Bunun en çarpıcı misali Türkiye-lrak smııı-nm son on beş yıl içinde, kimizaman da ikili ilişkilerden bağımsız olarak, sürekli bir hassasiyetoluşturmasıdır. İlk çağlardan buyana kuzey ve güney Mezopotamya’da yeralan iki siyasî otoritenin bu derece suni bir ayrışma çizgisi ile ayrılmamışolması, dağlardan geçen gayıitabiî siyasî sınırın reel jeopolitik unsurlarcasürekli baskı altında tutulması sonucunu doğurmuştur.

Cari siyasî sınırlar ile reel jeopolitik hatlar arasındaki uyumsuzluk Ortadoğubölgesindeki sınır anlaşmazlıklarının, tarihî tezlerle desteklenen karşılıklıiddiaların, de facto durum ile de jııre siyasî tanımlamalar arasındakifarklılaşmaların, bölge-dışı müdahale alanlarının ve değişik yoğunlukta sürençatışmaların temel sebebidir. Bölgeye yayılan jeopolitik boşluk alanlarınınortaya çıkmasına sebep olan bu durum son derece hassas olan bölgeseldengeleri bir hamle ile değiştirmek isteyen bölgesel güçlere hareketalanı açmaktadır. Irak'ın Kuveyt’i işgal etmesi bu tür çabaların entipik misalidir.

Jeopolitik boşluk alanları aynı zamanda güvenlik parametrelerini belirleyenbir unsur haline dönüşebilmektedir. De jure statünün jeopolitik güvenliğigaranti etmediği iddiasıyla ortaya çıkarılan de facto durumlar da sınır boyusüren çatışmaların en temel argümanları arasındadır. İsrail'in hemen hemenbütün sınır boylarında BM kararlarının oluşturduğu de jure statüye aykırı birşekilde güç bulundurması ve sınır ötesi fiil! güvenlik hattı oluşturması buduruma çarpıcı bir misal teşkil etmektedir.

Cari uluslararası sınırlar iie ıeel jeopolitik hatlar arasındaki uyuşmazlıkTürkiye’nin bölge politikalarını da doğrudan ilgilendiren sonuçlardoğurmaktadır. İran-Irak Savaşı esnasında oluşan ve Körfez Savaşı ile kronikbir hal kazanan Kuzey Irak'taki jeopolitik boşluk alanı Türkiye için SoğukSavaş döneminden Soğuk Savaş sonrası döneme aktarılan en önemli dışpolitika meselelerinden birisi olmuştur ve olmaya devam edecektir. Bujeopolitik boşluk alanının PKK tarafından kullanılması ve bölgeye yönelik

Page 139: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölge-dı-şı stratejik hesapların bu jeopolitik boşluk alanındayoğunlaşması bölgeyi Türkiye'nin yumuşak karnı haline getirmiştir.Uygulanan politika alternatiflerin doğurabileceği muhtemel maliyetlerbölgeye yönelik politikaların son derece hassas bir zeminde seyretmesine yolaçmıştır.

Ortadoğu'da Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan gelişmelerin enönemlilerinden birisi de Soğuk Savaş süresince Ortadoğu meselesinin odaknoktasını teşkil eden İsrail’in bölgedeki varlığı ve bunun doğurduğu çatışmaalanı ile ilgili olmuştur. I. Dünya Savaşı sonrasında İngiliz sömürge idaresialtında Filistin'e yönelik Yahudi göçü ile başlayan ve 11. Dünya Savaşısonrasında kurulan İsrail devletinin bölge ülkeleri ile yaşadığı çatışmalarlaSoğuk Savaş döneminin en sıcak meselesi haline gelen Îsrail-Arap çatışmasıSoğuk Savaş sonrası dönemde önemli bir değişim geçirmiştir.Körfez Savaşının oluşturduğu atmosfer içinde başlayan OrtadoğuBarış Süreci bu açıdan Soğuk Savaşın sona ermesinin önemli bir göstergesiolarak görülmüştür. Ortadoğu Barış Süreci ile Soğuk Savaş dönemindesistem dışı bir terörist grup olarak görülen FKÖ ve Yaser Arafat sisteminiçine çekilerek muhtemel bir barışın tarafı haline getirilirken; İsrail'in varlığıda, bu varlığı ortadan kaldırmayı temel stratejik hedef olarak benimseyenbölge ülkeleri nezdinde meşru kılınmıştır. Ortadoğu Barış Süreci esnasındaSürece taraf ve destek olan ülkelerin katılımıyla gerçekleştirilen terör veekonomi zirveleri Ortadoğu bölgesinin yeniden tanımlanmasıdoğrultusunda iddialar ortaya konmuş olmakla birlikte bölgeyi tümüylekuşatan mekanizmalar oluşturulamamıştır.

Ortadoğu Barış Sürecinden sonra gittikçe artan bir yoğunluk gösterenTürkiye-lsrail ilişkileri Soğuk Savaş süresince dikkatli bir dengepolitikası izleyen Türkiye'nin bölgeye bakışında ciddi bir değişim olduğukanaatini yaygmlaştırmıştır. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkinin üçüncütaraflara yöneiik olmayan taktik nitelikli bir ilişki olduğunun vurgulanmasınarağmen, bu ilişkinin gittikçe yaygınlık ve derinlik kazanması Türkiye ilebölgedeki Arap ülkeleri arasında ciddi bir güven probleminin doğmasına yolaçmıştır.

Ortadoğu bugün ne Soğuk Savaş şartlarının yönlendirdiği uzun dönemli birkutuplaşma yapısı içindedir; ne de sömürgeci bölüşümü yansıtan sınır

Page 140: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yapılanması istikrarlı bir gelecek vaad etmektedir. Bu dengesiz ve istikrarsızyapılanma her aktörü kısa dönemli politikalarını uzun dönemli ve kalıcı etkialanları kurma hedefi doğrultusunda yeniden oluşturmaya sevketmektedir. Buda İrak benzeri ani ve tek hamleli sıçramalara dayalı bölgeseletkinlik politikalarının yerini, Mısır, İran ve Suriye’nin doksanlıyılların ikinci yarısındaki politikalarına yansıyan şekliyle uzundiplomatik süreçlerde etkinlik temeline dayanan politikaların almasınayol açmıştır.

Türkiye’nin Ortadoğu politikası bu yeni konjonktür çerçevesinde ciddi birrevizyondan geçirilmek zorundadır. Bu asrın ilk çeyreğinde Ortadoğubölgesinin en stratejik kuşaklarım kaybeden, ikinci ve üçüncü çeyrekte bölgeile genelde bir yabancılaşma süreci yaşayan, dördüncü çeyrekte ise tekraryöneldiği bölgede inişli çıkışlı ilişkiler zinciri geliştiren Türkiye bölge ileolan ilişkilerini yeniden ve köklü bir şekilde değerlendirmek zorundadır.Özellikle AB ile yaşanan ve üyelik sürecini gittikçe imkansızlaştıran gerilimliilişkiler ağı Ortadoğu’ya yönelik kapsamlı bir bölgeselstratejinin geliştirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Aynı anda hemAvrupa'dan hem de Ortadoğu’dan kopan bir Türkiye’nin bölge ve kıta ölçekliDOİitikalarda başarılı olabilmesi mümkün değildir.

IV. Yakın Kara Havzasındaki Sınır Esneklikleri ve Komşu Ülkelerleİlişkiler

Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye’nin yakın kara havzasında yaşanan buköklü değişiklikler Soğuk Savaş süresince daha statik ve istikrarlı birgörüntüye sahip olan sınırlarında insan ha-. reketliliklerinden kaynaklananesneklikler doğurmuştur. Kıbrıs Türklerinin Anavatan’ın güvenlik şemsiyesialtında bulunma ar-; zulan, Balkanlardan gelen kitlevi göç dalgalan, seksenliyıllarda Irak-tran Savaşından, doksanlı yıllarda ise Saddam'ın baskıların-^dan kaçan mağdur insanların güneydoğu sınırlarından girişleri, Azeri-ErmeniSavaşında Nahcıvan’m Türkiye’den korunma talebinde bulunması, hatta vehatta sınırların çok ötesinde Ozbekis-tan'dan tahliye edilen Misid Türklerininiltica talepleri gibi gelişmeler Türkiye’nin sınırboylarında yoğun birhareketlenmeyi de beraberinde getirmiştir.

Bu durum önemli güç parametrelerinden olan tarih unsuru-^ nun kendiağırlığını hissettirmesinden başka biışey değildir. Os-manii Devleti’nin yedi

Page 141: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yüz yıllık birikiminin varisi olarak görülen Türkiye, yakın kara havzasındaiciinsan unsuru için hâlâ bir siyasî H“merkez olarak görülmektedir. Yakın karahavzasındaki Osmatılı s;- bakiyesi bu unsurların Türkiye’yi ya onlarıbulundukları yerde koruyacak bir güç, ya da muhtemel bir tasfiye hareketikarşısında sı-; ğınılacak nihaî bir melce olarak görmesi, Türkiye’yi tarihparametresinin yönlendirdiği yeni bölgesel misyonlarla karşı karşıyabırakmaktadır. Bu, tarihin belli dönemlerle sınırlı iradeleri aşarak günlükpolitikaya ağırlığını koymasından başka bir şey değildir.

Türkiye böyle bir gelişmeyle son derece hazırlıksız bir şekilde karşı karşıyakalmıştır, öncelikle bu tür dış unsurlarla etkili bir ilişki kurulmasını teminedecek siyasî kurumlar ve bu kurumlarm : _ özünü teşkil eden siyasî kültürünyetersizliği ciddi bir boşluk do-Y ğurmuştur. Başka bir deyişle TürkiyeCumhuriyeti bir yandan tas-fiyesini deklare ettiği Osmanlı Devleti’ninmesuliyetlerini üstlen-m mek zorunda kalırken, öte yandan bu zorunluluğunaltından kal-kılması için asgarî şart olan siyasî kültür ve kurumlardaııyoksun f. bulunmaktadır.

Türkiye’nin bölgesel anlamda daha büyük ölçekli dış politika ufuklarınaaçılması öncelikle vakın kara havzası ile irtibatını sağlayan sınır komşuları ileolan ilişkilerini yeniden düzenlemesine bağlıdır. Yalan sınır komşuları ilesürekli bunalımlar yaşayan bir ülkenin bu sınırları aşan bölgesel ve kürese!politikalar üretebilmesi imkansızdır. Mesela, ay m anda hem Bulgaristan hemde Yunanistan ile bunalımlar yaşayan Türkiye’nin etkin birBalkanlar politikası üretmesi çok zordur. Aynı şekilde, hem Gürcistan,hem Ermenistan hem de İran ile gergin ilişkiler içinde olunması da değişikalternatiflere açık bir Kafkaslar politikası takip edilmesini güçleştirir.Ortadoğu için de durum farklı değildir. İran, Suriye ve Irak ile sürekli çatışanbir dış politika konjonktürünün getireceği zararları dengeleyecek hiç biralternatif ittifak politikası yoktur,; Türkiye’nin son yıllardaki en temel dışpolitika açmazı, Gürcistan hariç (son yıllarda Bulgaristan da buna eklenebilir)bütün komşu-• ları ile konjonktüre! gerginlikler yaşadığı bir süreç içindebölgesel politikalar üretme çabası içine girilmiş olmasıdır.

Sınır boylarının ötesinde kurulan ittifaklar bu sınırlar üzerinde etkin bir faktörolarak devreye sokulabildiği ölçüde değerlidir. Türkiye’nin Bosna veArnavutluk ile girdiği ittifak ilişkileri Bulgaristan ile Yunanistan’ın bir karşı

Page 142: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

blok oluşturmasının önüne geçilebildi-ği takdirde etkin bir tarzda yürüyebilir.Aynı şekilde Azerbaycan ile girişilen ittifak ilişkisi Rusya, Ermenistan veİran arasında bir karşı denge ittifakının önüne geçebilecek dış politikaopsiyonlaıı devreye sokulabildiği ölçüde geniş kapsamlı bir petrolpolitikasının !e-melini dokuyabilir. Bunun gerçekleşmemesi sonucudur ki,bütün iyiııiyet dolu demeçlere rağmen Azerbaycan’ın Türkiye ileRusya arasında sürekli bir denge politikası gözeten yaklaşımınınönüne geçilememiştir. İsrail ile girişilen sınır ötesi ittifakın gerekçesine olursa olsun sonucu i tibariyle Türkiye’yi güney ve doğudakiyakın komşularının tümüyle aynı anda bunalımlı ilişkilere itmiş olması da,sınır boylan ile sınır ötesi ittifak arayışları arasındaki denge faktörünün tipikbir yansımasıdır.

Komşu ülkelerle ilişkilerde yaşanan bu gerilinden aşabilmek 'için yapılmasıgereken şey bu ülkelerle ilişkileri rejimler ve bürokratlar arasındaki uzun veçetin süreçten çıkararak toplumlararası ilişkilerin yoğunlaştığı ekonomik vekültürel unsurların ağırlık taşıdığı daha geniş bir zemine yaymaktır. Son ikiasır içinde Almanya ve Fransa’nın II. Dünya Savaşı sonrasında karşılıklıekonomik ve kültürel ilişkilerinin sağladığı yoğunlukla siyasî ve askerîbunalımları aşabilmiş olması bu konuda güzel bir örnektir.

Yakın komşularımızın asırlarca Osmaniı yönetimi altında kalmış olması burejimleri sürekli müteyakkız halde tutmakta ve karşı psikolojik tepkiler,müzakerelerin öncelikli şartı olan güven ortamının sağlanamamasıdolayısıyla, siyasî diyalogların etkisini -kaybetmesine yol açmaktadır.Özellikle Yunanistan bu psikolojik faktörü ince bir diplomasi ileDemokles’in kılıcı gibi sürekli olarak tepemizde tutmaktadır.

Bu engelin aşılması birbirine paralel iki politikanın birden devreye sokulmasıile mümkündür. Türkiye bir taraftan yakın kara havzasında bölgesel güvenlikve işbirliği alanındaki çalışmalara öncülük ederken diğer yandan özelliklekendisini güçlü hissettiği -^ekonomik ve kültürel alanlarda karşılıklıbağımlılık ilişkisini güçlendirecek adımlar atmalıdır.

Aslında bu çift yönlü politika daha önce Almanlar tarafından Avrupa’dadenenmiş ve başarılı da olmuştur. Almanya II. Dünya Savaşından sonra Ortave Doğu Avrupa'da geçmiş savaşlar ve hakimiyetler dolayısıyla çok dahamenfi bir psikolojik altyapı üzerinde politika yapmak zorunda kalmıştır.

Page 143: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Almanya yetmişli yıllarda Helsinki Güvenlik İşbirliği Anlaşması ile bölgededolaylı etki sağia-'maya yönelik Ostpolltikdiplomasisini aynı anda devreyesokmuştur. Bu güvenlik ve ekonomik etki alanına dayalı çift yönlüpolitika Berlin Duvarı’nın yıkılmasını sağladığı gibi, karşılıklıbağımlılığın artması ile II. Dünya Savaşında Alman tanklarının girdiğiülkelere Alman Markının yeni bir hakimiyet aracı olarak girmesisonucunu da doğurmuştur.

Türkiye de yakın komşuları ile yaşamakta olduğu güven bunalımınıaşabilmek için geniş kapsamlı bir barış planı ile ekonomik ve kültürelağırlıklı ilişkileri geliştirme paketini aynı anda devreye sokmalıdır. Komşuülkelerle ilişkilerin sürekli gergin tutulması, hele hele PKK terörüne karşı birdönem bazılarının teklif ettiği gibi bütün güney hattımızı kuşatan Suriyesınırının boydan boya elektronik aygıtlarla bir duvar gibi örülmesi türündentekliflerin yerine, Türkiye bölgede etkin olmak istiyorsa komşuları ilearasında elektronik nitelikli Berlin Duvarı olıışturmaktansa var olan duvarlarıda aşabilen politikalar üretmelidir. Türkiye’nin yakın komşuları ile olanilişkilerinin sürekli gergin tutulması da, bu sınırların kâh Kuzey İrakta olduğugibi iç savaşla, kâh İran’la olan ilişkilerde olduğu gibi ideolojik gerekçelerle,kâh Suriye örneğinde olduğu gibi arızî bunalımların kronikleştirilmesisuretiyle istikrarsızlaştı-rılması da aslında dolaylı olarak Türkiye'yi sınırlarınahapsederek kontrol altında tutmaya yöneliktir. Yapılması gereken bukorkuları aşarak Türkiye’yi kendi komşuları ile rasyonel ilişkilerkurabilen, sınır ötesi ittifaklarla da bölgesel etkinliğini artırabilen birkonuma getirmektir.

Komşularımızdan kaynaklanan dış politika riskinin azaltılması için karşılıklıbağımlılık düzeyini yükseltecek adımlar atılması belli bir hareket alanısağlayacaktır. Karşılıklı bağımlılık ilişkisi, dış politika projeksiyonu tutarlıolan ülkelerin lehine işleyen mekanizmalar üretir.

Ekonomik ve kültürel nitelikli bu mekanizmalar siyasî merkezlerdenkaynaklanan gerginliklerin tansiyonunu düşürür ve Türkiye gibi bölgeselgüçlere alternatif politikalar oluşturma şansı sağlar. Ulaşım imkanlarınıngenişletilmesi, sınır ticaretinin yaygınlaştırılması, karşılıklı kültürel mübadeleprogramlarının artırılması, iş, emek ve sermaye transferinin kolaylaştırılmasıgibi araçlar özellikle otoriter rejimlerin hakim olduğu bölgemizdeki merkezî

Page 144: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

elit kaynaklı problemlerin aşılmasında büyük kolaylıklar sağlar. Meselaulaşım, sınır ticareti gibi araçlarla Halep merkezli Kuzey Suriye’ninGaziantep ve Kahramanmaraş’ta patlama gösteren sanayi ile GAP’m tarımınaentegre olan bir yapıya kavuşturulması sınır boyunun büyük masraflarlaelektronik donanımla kontrol altında tutulmasından daha etkin bir yoldur.Türkiye ve Suriye arasındaki düzlüklerden geçen sınır, bölgeselentegrasyonların ve liberal ekonomik politikaların ağırlık taşıdığı günümüzekonomi-politiğiııde askeri yöntemlerden daha etkili bir şekilde terörün veekonomik bunalımın belini kırabilir.

Bu noktada jeopolitik-askerî gerçekler ekonomi-politik gerçeklerle uyumluhale getirilmelidir. Aynı şekilde Oniki Adanın Anadolu anakarasına dahabakımlı hale gelmesi. Kuzev Irak’ın askerî ola-

ı*ak değil, ekonomik olarak GAP hattının güney kuşağım oluşturması,Tebriz-Van-Adana, Tebriz-Tıabzon hatlarının canlandırılarak İran ve OrtaAsya kara bağlantısının devreye sokulması, Ba-tum-Trabzon-İstanbul veKöstence-Istanbul-Trabzon deniz bağlantılarının kadın ticareti için değil,gerçek bir ekonomik entegrasyon için sektörel bazda desteklenmesiTürkiye’yi bir ekonomik geçiş merkezi haline getirecek ve gerginlikleriazaltacak dış politika araçlarım oluşturacaktır.

Türkiye’nin belli aralıklarla Yunanistan ve Suriye ile gerginlikler yaşamayaalıştırılması, ağır sıklet güreşçisinin hafif sıkletlerle idman yapması gibidir veTürkiye’nin gerçek potansiyelini kullanamaması sonucunu doğurmaktadır.Türkiye artık bu ölçeklerin üzerine çıkmak ve bu ülkelerle ilişkilerini dahabüyük ölçekli politikalarının alt unsurları olarak değerlendirmek zorundadır.

Bu çerçeve içinde Yunanistan ile ilişkiler Türk dış politika oluşumundakendine has bir özelliğe sahiptir. Türk dış politikası İstiklal Savaşından buyana önemli ölçüde Yunan faktörüne bağımlı bir şekilde algılanagelmiştir.Bu durum hem Türk ve Yunan dış politika yapımcıları açısından, hem de buiki ülkeyle iigiii politikalar oluşturan diğer ülkeler tarafından böyleyorumlanagelmiştir.

Yayıldığı coğrafya sebebiyle her zaman büyük ölçekli ve en az üç bölgeselmerkezli politikalar üzerine oturan bir dış politika geleneği oluşturmuşbulunan Osmanlı Devleti’nin bakiyesi üzerinde kurulmuş olan Türkiye’nin

Page 145: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Yunanistan’a endeksli bir dış politika stratejisine bağımlı hale gelmiş olmasıaslında çok ciddi bir ölçek küçültmedir. Son yetmiş yıllık dönemde Türkdiplomatlarının psikolojilerini, planlamalarını ve her şeyden önce ufuklarımdaraltan bu olgu, bırakın küresel politikalar geliştirmeyi, bölgesel politikalarüzerine bile ciddi bir ipotek koymuştur. Sonuçta, hafif sıkletlerle idmanaçıkan bir ağır sıklet güreşçisinin düştüğü idman yetersizliğine benzer birdurum doğmuştur. Türk diplomasisi Yunanistan ölçeğini aşan her uluslararasıkonjonktür değişimine hazırlıksız ve donanımsız yakalanmıştır.

Yunanistan'a endeksli reaksiyoner dış politika arayışının kendisi başlıbaşınacılız bir gelenek oluşturmuştur. Bu ufuk darlığı sebebiyle yetmişli yıllardakipetro-dolarla yükselen Ortadoğu gerçeği do «iolesonli yılların ortalarındanitibaren önü alınmaz bir şekilde yükselişe geçen Pasifik ekseni olgusu da çokgeriden ve mesafeli bir şekilde takip edilmiş, bu bölgelerdeki gelişmeleremüdahil olabilecek bir dış politika ölçeği ve ufku geliştirilememiştir. Sov-yet-sonrası Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya olgularının yorumlanarak Türk dışpolitikasına yeni çizgiler olarak yansımasındaki gecikmenin en önemlisebeplerinden birisi de artık tepkisel bir alışkanlık haline gelmiş bulunan veEge-Kıbrıs hattına indirgenen küçük ölçekli reaksiyoner dış politikapsikolojisidir.

BM. NATO ve AB ile ilişkilerde sürekli olarak birbirlerini kollayan Türkiyeve Yunanistan’ın bu karşılıklı zaafı diğer ülkeler tarafından gerektiği andaciddi şekilde istismar edilmiştir. Bu istismar Türk-Yunan ilişkilerini Türk-Batı ilişkilerinin birincil derecede önemli bir değişkeni haiine getirmiştir.Türkiye’ye yönelik Batı-merkezli mesajlar, uyarılar, üstü kapalı tehditler hepYunanistan üzerinden gönderilmiş; Türkiye’nin dış politikada yeniarayışlara girmeye çalıştığı dönemlerde Türk-Yunan bunalımı Yunanistanlehine tırmandırılarakTürkiye tekrar ölçek küçültmeye zorlanmıştır. Süreklikendini tedirgin eden yakın bir tehditle boğuşmak zorunda bırakılan Türkiyeufkunu aksiyoner nitelikli, büyük ölçekli ve küresel nitelikli politikalaraaçamaz hale gelmiştir.

Türkiye, son yıiiarda yakın tehdit olarak yükselen Kuzey Irak olgusu dadevreye girince her iki ayağı da birer ağır yüke bağlanmış bir mahkumdurumuna düşmüştür. Böylece seri manevralarla hareket etme potansiyelizayıflatılan Türkiye'nin atılım gücü önemli ölçüde zayıflatılmıştır. Altmışlı

Page 146: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yılların başında SSCB ile yeni ve geniş kapsamlı ilişkilere girildiği günlerde,yetmişli yılların başında da Ortadoğu'ya tekrar açılma sancılarının yaşandığıbir dönemde ani tırmanışlar gösteren Kıbrıs’ta suların uzun ve statik birbekleyişten sonra doksanlı yılların sonlarında yeniden ısınmaya başlaması buaçıdan teenni ile karşılanmalıdır.

Yakın deniz havzası ile ilgili bölümde daha detaylı bir şekilde ele alacağımızgibi, Türkiye Kıbrıs’ı hiç bir zaman ihmal edemez. Ancak, bütün bir dışpolitika eksenini de belli aralıklarla gündemli, güdümlü ve suni tırmanışlargösteren tek bir dış politika olgusuna bağlayamaz. Aksi takdirde Türkiye’ninYunanistan ve Kıbrıs zaafını bilen büyük güçlere kendi dış politikahesaplarına uygun düşen her Vnninnkh'irrle hu zaafı Tiirkive’vi tedirginedecek şekilde kullanma şansı verilmiş olur. Türkiye kendi stratejikhesaplarını tehdit eden lıer olguya gereken sertlikte cevap verecek şekildehazırlıklı olmakla birlikte artık sıklet ve ölçek küçültülmesi sonucunudoğuracak hiç bir dış politika ipoteğini de kabul etmemelidir.

Toplumumuz bu son gelişmelerle birlikte özellikle yakın kara havzası ileilgili son derece dinamik bir sürece girmiştir Bu sürecin temel çelişkisicoğrafya ve tarihin yüklediği mesuliyet ve zorunluluklarla bunlarıkarşılayacak siyasî kurumlar ve kültür arasındaki dengesizliktir. Bu dengeninrasyonel bir dış politika yapım süreci ile bütünleşmesi ve uzun dönemli birstratejik planlama çerçevesinde devreye sokulması Türkiye’yi önümüzdekiyüzyılda yükselen bir güç haline getirecektir.

3. Bölüm

Yakın Deniz Havzası

Karadeniz, Doğu Akdeniz, Körfez, Hazar

I. Tarihî Arkaplan

Türkiye'nin kendi coğrafyası ile çelişkili dış politika oluşumunun en belirginyönü uzun dönemli ve koordineli bir deniz ve su yollan stratejisininoluşturulamamış olmasıdır. Hem bir yarımada olma hem de su yollarının, içdenizlerin ve körfezlerin kesiştiği bir coğrafî havzada bulunması dolayısıylaTürkiye'nin en hayatî dış politika önceliklerinden birisi bu havza üzerinde

Page 147: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etkinlik sağlayabilecek bir deniz stratejisinin geliştirilmesidir.

Tarihî veriler açık bir şekilde göstermektedir ki, Anadolu-Bal-kaneksenindeki bir ülkenin gerçek anlamda güçlü olması ancak ve ancak buekseni çevreleyen deniz ve su yollarında hakimiyet sağlaması ilemümkündür. Bizans Devleti’nin, Roma İmparatorluğumun ihtişamına sahipolmaya yöneldiği, altın çağı olan 6. yüzyıldaki lustinyen dönemi her şeydenönce ünlü stratejisyen Belisa-rius’un Doğu Akdeniz üzerinde sağladığı denizhakimiyeti üzerinde yükselmiştir. Kuzeyden gelen Rus baskısı karşısında 10.yüzyılda ortaya çıkan Bizans-Hazar yakınlaşması ve bu çerçevede oluşanBizans-Rus-Hazar güç dengeleri de deniz ve su yolları havzalarının Avrasyastepleri, Karadeniz ve Anadolu yarımadası arasındaki stratejik ilişki açısındantaşıdığı önemi ortaya koymaktadır.

Osmanlı Devleti’ni Anadolu-Balkan eksenli bir bölge gücü olmaktan üçkıtaya hakim bir dünya devleti haline getiren faktörlerin başında da Ege,Akdeniz ve Karadeniz üzerinde kurduğu hakimiyet ile Kızıl Deniz, HintOkyanusu ve Hazar gibi çevre denizlere ..daha kapsamlı bir Akdenizhakimiyeti kuran Barbaros Hayrettin Paşa’nın Osm anlı Devleti’nin bir dünyadevleti haline dönüşmesindeki rolü inkar edilemez. Bu denizler ile karabağlantılarını sağlayan Fırat, Dicle, Nil, Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don veVolga gibi önemli su yolları üzerindeki Osmanlı denetimi, engin karahakimiyetini sağlayan can damarları niteliğini taşımaktaydı.

Osmanlı-Avrupa rekabetinin en yoğun yaşandığı ve tarih sahnesine enbelirgin şekilde ağırlık koyduğu alan da deniz ticaret yolları olmuştur.Osmanlı Devleti’nin Avrasya anakıtasının iç denizlerini ve merkez-kıyıiletişimini sağlayan su yollarını denetini altına alıp kara, deniz ve kıtahavzalarım tümüyle kuşatan bir hakimiyet alanı oluşturarak Avrupa'yı yenideniz ticaret yollan bulmaya zorlaması, Avrasya-eksenli stratejik veekonomi-politik rekabeti küresel rekabete dönüştürecek son derece önemli birdeğişimi beraberinde getirmiştir. Avrupa'nın bu çerçevedeAvrasya anakıtasım kuşatan açık denizlerde oluşturduğu ekonomi-politik alanve bu alandan beslenen dünya sistemi Osmanlı Devleti'nın Avrasyabünyesinde oluşturduğu güç temerküzünü sarsmışür. Av-rupah güçlerin açıkdenizlerde ve bu açık denizlerin bağlantı havzalarında kurduğu stratejikhakimiyetin Avrasya’nın iç denizleri ve su havzaları üzerinde yaptığı

Page 148: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

baskılar, sömürgeciliğin Osmanlı Devleti’nin hayat alanını daralttığı sürecindönüm noktasını oluşturmuştur.

Bu nedenledir ki, Osmanlı Devleti’nin gerilemesi de, öncelikle çevre denizlerüzerindeki etkisini yitirmesi ve buna bağlı olarak bu su yolları üzerindekidenetim gücünü kaybetmesi, ile ivme kazanmıştır. Osmanlı Devleti’ninmerkez eksende çökmeye başlamasının dönüm noktası da 1827’de Fransız,İngiliz ve Rus ortak gücünün Osmanlı donanmasını Navarin’de tamamıylayok etmesidir. Osmanlı Devleti’nin Yunanistan isyanı ile Balkanlardabaşlayan çözülmesi de Doğu Akdeniz'deki deniz gücünün yok olmasıile doğru orantılıdır.

Bu zaafı gören Abdülaziz’in kurduğu dünyanın üçüncü büyük donanması da,bu donanma ile koordineli bir kara stratejisi oluşturulmadığı için, etkin birşekilde kullanılamamış ve gerçek bir deniz imparatorluğu olan İngiltere'yitedirgin etmemek için gizli bir potansiyel olarak ülkenin iç denizlerindetutulduktan sonra vı-jiir'fo rnriimpvp terkedilmiştir. Osmanlı Devleti’nin 19.yüzyıldaki kıt kaynaklarının atıl tutulan bir donanma için kullanılmış olması,diplomasi ile askerî güç arasında stratejik bir ilişki kurula-mamasının yolaçtığı bir durumdur.

Bu sabit coğrafî ve tarihî verilere rağmen Abdülaziz dönemindeki donanmapotansiyelinden bu yana Türkiye’nin bir deniz ülkesi olduğu gerçeği hepgözardı edilegelmiştir. Bu ihmal Osmanlı Devleti’nin son döneminde devletinfarklı coğrafî bölgelerine müdahale imkanlarını daraltmak suretiyle bubölgelerin devletten kopuş sürecini hızlandırmıştır. Bunun en çarpıcı misali,Kuzey Afrika'daki son direniş noktası olan Libya’nın, Trabiusgarp Savaşıesnasında gösterilen yerel ve taktik direniş kahramanlıklarına rağmen denizüzerinden lojistik destek sağlanamaması yüzünden elden çıkmasıdır. Benzerdurumlar Girit, Kıbrıs, Ege adaları, Yemen gibi bölgelerde de söz konusuolmuştur.

Rauf Orbay’ın Balkan Savaşı esnasında Hamidiye kruvazörünün sınırlıimkanlarıyla Ege-Adriyatik-Doğu Akdeniz-Kızıldeniz hattında vur-kaçtaktiği ile elde ettiği olağanüstü başarılar ve Çanakkale Savaşınınkazanılmasında büyük rol oynayan mayınlama faaliyetleri gerek kapasitegerekse alan olarak sınırlı küçük çaplı deniz operasyonlarının taşıdığı önemigöstermesi bakımından yakın tarihimizin istisnaî örnekleri arasında yer

Page 149: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

almaktadır. Ancak bu başarılar ne Averof zırhlısı desteğindeki bir kaçmuhripten oluşan Yunan donanmasının Balkan Savaşları esnasında yaklaşıkbir ay içinde Kuzey ve Doğu Ege adalarını işgal etmesini, ne de I. DünyaSavaşı sonunda Çanakkale Boğazı yanısıra İstanbul’un da düşman istilasınauğramasını engelleyebilmiştir.

I. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin yeterli deniz desteğinden mahrum kara-yoğunluktu askerî gücünün getirdiği zaaflarla doludur. Denizimparatorlukları olan İngiltere ve Fransa karşısında yine kara-yoğunluklu biraskerî güç olan Almanya ile yapılan askerî ittifak, bu tür ittifaklarda arananen önemli şartlardan olan tamamlayıcılık ilişkisinden yoksun olduğu için, bublokta önemli stratejik gedikler açmıştır. Küçük ölçekli muharebelerdekazanılan başarılara rağmen nihaî savaşın kaybedilmesinin en önemlinedenlerinden birisi de budur. İstiklal Savaşı sonrasındayürütülen müzakerelerin Boğazlar ve Fırat-Dicle havzasında bulunanMusul etrafında yoğunlaşması da deniz ve su yolları bağlantılarınıntaşıdığı..Cumhuriyet döneminde imzalanan Montrö (Montreux) Anlaşması ileBoğazlar konusunda sağlanan ilerlemeye rağmen, Türkiye’nin deniz gücükonusunda siirdüregeldiği zaaf kendisini en çarpıcı şekilde II. DünyaSavaşından sonraki düzenlemelerde göstermiştir. 1944 yılında Oniki Ada yıterk etmek zorunda kalan Almanların, dönemin Türk hükümetinin bu adalarıalmasını teklif etmeleri karşısında bu talep için îngilizlerden onay almayolunu teıcih eden hükümetin İngilizlerin reddi karşısında bu adalara karşıkayıtsız kalması, Türkiye’yi Ege’ye çıkamaz hale getiren gaflet zincirinin enönemli halkasıdır. Daha sonra 1946 yılında Paris’te İtalyanlarla müttefiklerarasında yapılan görüşmelere II. Dünya Savaşı dışında kalınmış olunması vesavaşın ganimetlerinden pay alma hakkımızın olmaması gerekçesiyle katılmamüracaatında bulunmama kararı alan dönemin hükümeti bu adalarınYunanistan’a verilmesine açık bir şekilde çanak tutmuştur. Böylece OnikiAda ve Rodos 10 Şubat 1947 tarihli Italyan Barış Andlaşması ilesilahtan arındırılmak şartıyla Yunanlılara verilmiştir. Daha sonra bu şaıtda ciddi bir şekilde denetleneninmiş ve Türkiye sınırlarının güvenliği süreklibir tehdide maruz kalmıştır.

II. Dünya Savaşından sonra terkedileıı Ege adalarının denetim altınaalınmaması konusundaki stratejik gafletin sonuçları bugün gözler önündedir.Türkiye Boğazlar yoluyla Rusya’nın stratejik yumuşak karnının nabzını

Page 150: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

elinde tutarken, Yunanistan da Ege adaları yoluyla Türkiye’ye karşı aynıstratejik avantaja sahip olmuştur. Türkiye'nin savaşa en yakın olduğu yerhayat alanını önemli ölçüde daraltan Ege adalarıdır ve bunun nedeni de tutarlıbir deniz stratejisinden yoksun olmak dolayısıyla yapılan affedilmezhatalardır. Kıyılarımızın hemen dibindeki kayalıklarda bile Yunanhakimiyetini gündeme getiren Kardak bunalımı bu hataların birikerek gelmişacı bir faturasıdır.

II. Soğuk Savaş Dönemi ve Türkiye’nin Deniz Politikaları

Soğuk Savaş döneminin küresel deniz stratejileri açısından taşıdığı özellikleribelirleyen temel unsur, iki kutuplu yapının uçlarının denizlere bakışları vesabit coğrafî faktörlerin bu bakışlar üzerindeki etkisidir. Tarihin gördüğü entİDİk kara devleti olan SSCB Yakın Deniz Havzası Avrasya stepderinliğindeki konumu dolayısıyla kendini defansif olarak bakıldığındagüvenlikli, ofansif bakıldığında sınırlanmış ve çevrelenmiş bir konumdahissetmiştir. Hitler’iıı yenilmez, kabul edilen ordusunu, bu coğrafi konumundefansif pozisyonlardaki avantajını kullanarak, Avrasya derinliğine çektikçeyıpratan SSCB, Soğuk Savaş döneminde aynı coğrafi konumun kendisinidenizlerden uzak tutan ve ofansif strateji alanını daraltan özelliğinin baskısınıhissetmiştir.

Soğuk Savaşın diğer kutbunu oluşturan ABD ise tam aksi bir jeopolitikkonumun sonuçlarını strateji yapımının ana unsurları olarak kullanmazorunluluğu duymuştur. Doğu ve batı sahilleri ile dünyanın iki büyükokyanusuna bakan ve Avrasya anakıtasınm deniz-aşırı alanında bulunanABD defansif ve ofansif strateji tanımlamalarını kendi bayat alanının çokötelerinde deııiz-eksenli olarak kurma tercihine yönelmiştir. ABD ile rekabetedecek muhtemel güçlerin tümünün Avrasya anakıtasında bulunması,ABD’yi Amerikan kıtasında defansif anlamda güvenli alanlar oluşturmaya,Avrasya kıtasını çevreleyen denizlerde de ofansif müdahaleye hazır süreklibir deniz gücü bulundurmaya itmiştir. Avrasya derinliğindeki karamüdahalelerinde dezavantajlı bir dııı um yaratan bu coğrafi konum özelliklejeopolitik teorisyenlerce Rimland olarak adlandırılan Avrasya kenar kuşağınayönelik operasyonlarda hem defansif hem de ofansif strateji açısındanmaliyetli olmakla birlikte önemli avantajlar getirmiştir.

SSCB'yi Avrasya derinliğine mahkum eden coğrafi konum baskısı, bu süper

Page 151: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gücü, biri Soğuk Savaş döneminin başında, diğeri sonunda iki ciddi ofansifatağa zorlamıştır. Bunlardan birincisi, Ii. Dünya Savaşının hemen sonrasındaBoğazlar konusunda Türkiye’ye yönelik yapılan ve fiilî güç tehdidibarındıran baskı; diğeri ise Soğuk Savaş döneminin sonlarına doğru bu ülkeyisıcak denizlere en yakın noktaya getiren Afganistan işgalidir. Saldırgannitelik taşıyan her iki stratejik atak da aslında bu coğrafî konumdankaynaklanan jeopolitik darboğazın yol açtığı ofansif görünümlü defansifhamlelerdir ve SSCB tarihinin en ciddi stratejik hatalarını g, oluşturmaktadır.Bu stratejik hatalar dolayısıyla Türkiye daha Soft ğuk Savaş başlamadan BatıBlokuna itilerek Boğazlar karşı kutbun eline terkedilirkeıı, Afganistan işgalibu süper gücün sonunu gertiren stratejik bir bataklık haline dönüşmüştür.

SSCB deniz kuvvetlerinin yapılanması hem bu süper gücün yaşadığı stratejikdarboğazı, hem de bu darboğazın Türkiye’nin Soğuk Savaş dönemindekideniz stratejisinin oluşumu üzerindeki etkisini açık bir şekilde ortayakoymaktadır. SSCB'niıı Avrasya kara derinliği ile sıcak denizler arasındastratejik irtibat kurma konusunda yaşadığı sıkıntılar bu ülke denizstratejisyenlerini anavatan toprağı ile doğrudan irtibatlı "donanma sahaları"ile uzak bölgelerdeki alanları kapsayan "saha dışı alanlar/out of area"ayrımı yapmak zorunda bırakmıştır. Donanma sahaları aynızamanda Avrasya steplerinin deniz açılım alanlarındaki dört Sovyet anadonanmasının faaliyet sahasını oluşturmaktadır: Kuzey, Baltık, Pasifik veKaradeniz donanmaları. Anavatan ile doğrudan irtibatlı bu donanma sahalarıdışında kalan alanlardaki operasyonlardan sorumlu olmak üzere de Akdeniz,Norveç denizi, Hint Okyanusu ve Batı Pasifik eskadraları oluşturulmuştur.

Bu donanma yapılanması Türkiye'yi Varşova-NATO, SSCB-ABDrekabetinin deniz düğüm noktalarının önemli bir halkası haline getirmiştir.Üç donanma sahası içinde doğrudan sıcak denizlerle irtibatlı ve her mevsimkullanılabilir tek alan olan Karadeniz sahası. Soğuk Savaş süresince güneyiniNATO üyesi olan Türkiye'nin. diğer bütün alanlarını da Varşova Paktı üyesiülkelerin denetim altında tuttuğu ikiye bölünmüş bir havza niteliğinisürdürmüştür. Bu donanma sahasının saha dışı eskadraların en önemli ikiunsuru olan Akdeniz ve Hint Okyanusu eskadraları ile bağlantılarının daTürkiye ve Boğazlar üzerinden olması, Soğuk Savaş dengelerinin Türkiyeaçısından oluşturduğu en hassas deniz stratejisi parametrelerinden biriolmuştur.

Page 152: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bloklaraıası dengelerin oluşturduğu bu konjonktürde Türkiye’nin blok-içisorumluluk alanları ile blok-dışı ulusal çıkar alanları arasında ortaya çıkançelişkiler bu alanlar arasında sağlıklı bir koordinasyon kurma probleminiberaberinde getirmiştir. Bunun en çarpıcı misali karşı kutbu temsil edenSSCB karşısında geliştirilen Karadeniz ve Boğazlar stratejisi ile ortak ittifaküyesi Yunanistan karşısında geliştirilmek zorunda kalınan Ege ve Kıbrısstratejileri arasındaki uyum meselesidir.

Soğuk Savaş döneminin konjonktürel şartlarından kaynaklanan bu uyumproblemi Türkiye’yi çevreleyen deniz ve su havzala-

rı ile ilgili meselelerin deniz stratejisi açısından birbirlerinden kopuk taktikalanlar olarak görülmesine yol açmıştır. Karadeniz ve Boğazlar ile ilgilimeseleler SSCB ile NATO çerçevesinde yürütülen bloklararası ilişkinin biruzantısı olarak değerlendirilirken, Ege ve Kıbrıs'ın ağırlık taşıdığı DoğuAkdeniz havzası Yunanistan ile süregelen gergin blok-içi ilişkilerinçerçevesinde ele alınmıştır. Türkiye açısından ikincil önem taşıdığınainanılan ve seksenli yıllara kadar ilgi alanı dışında kalan Basra Körfezi genelOrtadoğu politikasına, Tuna su yolu da Balkanlar politikasına indirgenmiştir.

Bu alanlara olan ilgiler de konjonktürel boyutlarda kalmıştır. Iran-IrakSavaşının gerektirdiği ekonomik boyutlar da taşıyan dış politika pozisyonuBasra Körfezine olan ilginin, Bulgaristan ile seksenli yıllarda artan gerginlikde Tuna su yoluna duyulan ilginin artmasına yol açmıştır. Bu dönemde karşıblokun mutlak hakimiyeti altında görülen Hazar deniz havzası veKaradeniz’in kuzeyindeki Dinyeper, Dinyester, Don ve Volga su yolları ileilgili hiç bir teşebbüste bulunulmadığı gibi ciddi bir teorik plan dageliştirilmemiştir.

Böylece Türkiye’nin çevresindeki deniz havzaları ve su yollan ile olan ilgisiAnadolu yarımadasını jeopolitik eksen olarak algılayan bütüncül bir stratejiçerçevesinde ele alınmamış, bloklararası ve blok-içi rekabetlerden etkilenenkoordinesiz taktik adımlar ile sınırlı kalmıştır. Bu çerçevede Soğuk Savaşsüresince bir taraftan dönemin süper gücü olan SSCB’nin Karadeniz veBoğazlardaki baskısı sürekli olarak hissedilmiş, diğer taraftan Ege'de isebasiretsizce Yunanistan'a terkedilen adalann. oluşturduğu statusr/noTürkiye’nin denizlerdeki hareket alanını önemli ölçüde daraltmıştır.

Page 153: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu ve Süveyş üzerindeki çok önemli stratejik etkiye sahip olan DoğuAkdeniz bölgesi de sadece Kıbrıs’a endeksli olarak ele alınmıştır. Kıbrısgeniş ölçekli bir deniz stratejisinin önemli bir sacayağı olarak algılanmasıgerekirken bütün deniz stratejisi Kıbrıs bunalımına göre ayarlanır halegelmiştir. Türkiye uzun dönemli bir deniz stratejisinin taktik adımları olarakdeğil, 1964 ve İ967 yıllarındaki Kıbrıs bunalımlarının dayatmast olarak NA-TO’dan kısmen bağımsız alternatif deniz politikalarına ve askerî güçoluşumuna yönelmiştir. Stratejik yönelişin taktik adımları be-

iniştir. Bu açıdan Kıbrıs bunalımı göz ardı edilerek Türk dış politikasınıngenel yönelişleri de, deniz stratejisindeki değişmeler de anlamlı bir çerçeveyeotuı tulamaz.

III. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve Yeni Deniz Stratejisinin Unsurları

Soğuk Savaş sonrası dönemin en önemli özelliklerinden birisi çift kutuplustatik yapının birbirinden ayırdığı bölgelerin yeni etkileşim alanları ilestratejik açıdan yeni bir eklemlenme sürecine girmeye başlamalarıdır. Yakınkara havzalarını incelerken de üzerinde durduğumuz ve örnek uygulamaalanlarında tekrar ele alacağımız gibi, bölgeleıarası etkileşim alanı ve stratejikeklemlenmenin en çarpıcı misalleri Türkiye’nin yakın kara havzalarmıoluşturan Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar arasında görülmektedir.

Bu stratejik eklemlenme bu bölgelerin kendi aralarındaki etkileşimalanlarında bulunan denizlere ve su yollarına yeni jeopolitik anlamlarkatmaktadır. Deniz ve su havzalarının bağlantılı oldukları kara şeritleri vederinlikleri ile olan stratejik bağımlılık ilişkisi alışagelmiş bölge tasniflerininötesinde yeni stratejik alan tanımlamaları ortaya çıkarmaktadır. Karadeniz,kendi özel önemi dışında Balkanlar ile Kafkaslar arasındaki stratejikbağlantılar açısından yeni jeopolitik anlamlar kazanırken, Mezopotamyahavzasındaki su yollarının ve bu su yollarının bitiş noktasındakiBasra Korfezi’nin stratejik önemi de Kafkaslar ve Ortadoğuarasındaki bölgesel etkileşim alanının genişlemesine ve derinleşmesineparalel olarak ciddi ölçekte artmıştır. Aynı şekilde, Türkiye’nin Soğuk Savaşsüresince değişmeyen dış politika gündemleri arasında yer alan Kıbrıs ve Egekonulan da Ortadoğu ve Balkanlar arasındaki etkileşim alanının DoğuAkdeniz'de yoğunlaşması ile birlikte yeni unsurlar kazanmıştır.

Page 154: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

. Dolayısıyla, Soğuk Savaş sonrası dönem Türkiye’nin deniz ve su yollanpolitikasını yeni bîr stratejik eksene oturtulmasını gerektiren bir konjonktürdoğurmuştur. Türkiye artık çevresindeki deniz havzalarını ve su yollarınıbloklararası rekabetin yönlendirdiği birbirinden kopuk problem alanlarıolarak Göremez. Türkiye’nin bu alanları kendi stratejik tercihleridoğrultusunda koordineli bir tarzda yeniden değerlendirmesi kaçınılmaz birzaruret halini almıştır. Mesela sadece Hazar petrollerinin nakli meselesi bileKaradeniz, Boğazlar, Ege, Doğu Akdeniz ve Basra Körfezi politikalarınınkesiştiği bir alanda oluşmaktadır.

Bunun içindir ki, bu bölgelerde yapılan hamlelerin tümü karşı hamleleriberaberinde getirmektedir. Mesela Türkiye'nin Boğazlardaki geçişidüzenlemek suretiyle yaptığı bir hamle Rusya-Bul-garistan ve Yunanistanarasında bir işbirliği cephesi oluşturmakta ve Ege’deki Yunan denetimiBulgaristan üzerinden Ege'ye aktarılacak boru hattı projesi ile devreyegirmekte; İsrail faktörü ile Türkiye-İran ilişkilerinin gerginleşmesi Hazar-Basra hattında yeni dengeler ortaya çıkarmaktadır.

Soğuk Savaş döneminin bioklararası rekabete ve NATO yükümlülüklerineayarlı konjonktürünün yerini anlık tepkilerin stratejik sonuçlar doğurduğudinamik bir süreç alınış bulunmaktadır. Bu dinamik konjonktürde anlıktepkilerdeki ufak hatalar bile uzun dönemli stratejilerde büyük sapmalarmeydana getirebilir. Bunun için de savunma tepkili Soğuk Savaşşartlanmaları terkedilerek aktif ve atak bir tavır sergilenmelidir. Denizhavzalarının stratejik değerlendirmesi bu açıdan yeniden gözden geçirilmekzorundadır.

ı. Karadeniz Havzası ve Bağlı Su Yolları

Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu yapılanmasında Türkiye’nin yakın denizhavzası olmaktan çok bloldararası kutuplaşmanın en keskin şekilde yansıdığıbir iç deniz hüviyeti taşıyan Karadeniz, kıyı ülkeler için taşıdığı potansiyelinçok gerisinde bir öneme sahip olmuştur. Karadeniz havzası etrafındakijeopolitik kutuplaşma Avrasya’nın bu en büyük iç denizinin jeoekonomiköneminin yeterince değerletıdirilememesi sonucunu doğurmuştur.

Özellikle Türkiye, kıyı ülkelerin tümünün (SSCB, Romanya, Bulgaristan)karşı blok içinde yer almaları dolayısıyla Karadeniz’de bir nevî kuşatılmışlık

Page 155: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

psikolojisinin tesiri altında kalmıştır. Bu nedenledir ki, Karadeniz ve Tuna suyolunun Türkiye'nin toplam ihracatındaki payı %6, toplam ithalatındaki payıise %7 civarında öneme sahip olan Tuna su yolunun Türk deniz ulaşımındakipayının %1'in altında olması Türkiye’nin kuzey hattını ne derece ihmalettiğinin önemli bir göstergesidir.

Bu durum Türkiye'nin kendi kıyı şeridini kullanma konusunda da geçerlidir.Türkiye’nin en uzun kıyı şeridi Karadeniz'de olmasına rağmen 120 milyontonluk yükleme ve boşaltma kapasitesinin %25’i Akdeniz’de, %21’i Ege’de,%41’i Marmara’da ve sadece %13’ü Karadeniz'dedir. Bu durum Türkiye'ningenel bir tablo olarak güneyden kuzeye akan ve Marmara Denizindeyoğunlaşan bir deniz ulaşım yönüne sahip olduğunu göstermektedir. Bu yönKaradeniz’in Türk deniz ulaşım stratejisindeki konumunun marjinalleşmesineyol açmıştır.

Soğuk Savaş döneminin sona ermesi Türkiye'nin alışılagelmiş deniz ulaşımve strateji yapılanmasında ve Karadeniz’in bu yapılanma içindekikonumunda önemli değişiklikler yapmış bulunmaktadır. Herşeyden önceVarşova Paktı’mn ve SSCB’nin dağılması ile Türkiye ilk defa Karadeniz’dekendi dışında kalan kıyıdaş unsurların ortak bloku karşısında yalnızlaşmakonumundan kurtulmuştur. Bu iki kademede gerçekleşmiştir. Birincikademede Varşova Paktı’nın dağılması ile SSCB-Romanya-Bulgaristanarasındaki ittifak bağı çözülmüş ve Türkiye’nin her üç ülke ile de ayrıdüzlemlerde ve ikili çıkarlar esasına dayalı olarak politika geliştirebilmesininönü açılmıştır. İkinci kademede SSCB'nin dağılması ile birlikte Ukrayna veGürcistan’ın da bağımsızlıklarım kazanmaları Karadeniz’deki aktörlerinsayısını artırmış ve Boğazlar üzerindeki blok baskısını ortadan kaldırmıştır.Yeni aktörlerin Karadeniz’in kuzeyindeki merkezî güç olan Rusya ileyaşadığı çelişkiler Türkiye-Uk-rayna, Türkiye-Gürcistan ilişkileriningelişmesine ivme kazandırmış ve Türkiye’yi Karadeniz'in en geniş kıyıyasahip ülkesi konumuna getirerek önemli bir diplomatik avantaj sağlamıştır.

SSCB'nin dağılmasından sonra Türkiye'nin Karadeniz’in bütün güney hattınıtutan ve bu denize en uzun kıyısı olan ülke konumu kazanması önemli birjeoekonomik imkan patlamasına yol açmıştır. Türkiye artık Karadeniz’isavunma stratejisinin bir parçası olarak sadece Boğazlarla dünyaya açılan,dolayısıyla da kuzey komşusuna karşı bir koz olarak kullanılabilen bir deniz

Page 156: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sahası olarak

Aksine, atak bir politika ile Karadeniz Türkiye’nin bir taraftan Doğu veKuzey Avrupa’ya, diğer taraftan Kafkaslar ve Orta-Asya’ya açılmasınısağlayacak bir deniz yolu olarak görülmeli ve bu doğrultuda bir altyapıçalışmasına gidilmelidir. Karadeniz İşbirliği Örgütü doğrultusunda başlamışolan çalışmaların rasyonel bir ekonomik işbirliği, ve siyasî güvenlik çerçevesioluşturmaktan çok, Türkiye'nin AB’ye karşı bir kozu olarak telakki edilmesive üye sayısı ve faaliyet alanı itibariyle çok ihtiraslı bir kapsamıöngörmesi dolayısıyla istenilen neticelere ulaşılamamıştır. Bunun yerine dahadar kapsamlı fakat daha etkin projeler geliştirilmek zorundadır.

Türkiye'nin Karadeniz ile ilgili stratejisi sadece askerî alanla sınırlı kalamaz.Bu havza özellikle ekonomik açılım için etkin bir tarzda kullanılmalıdır. Busebeple bu havzayı iç steplere bağlayan su yollarının ekonomik açıdandeğerlendirilmesi yapılarak sınır ötesi deniz ulaşımı konusunda teşvik edicitedbirler alınmalı, bu su yollarındaki ulaşıma elverişli projelergeliştirilmelidir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde bile büyük bir ulaşımağına sahip olan Kostence-Trabzon hattı mümkün olduğu ölçüde Dinyeper,Din-yester, Volga ve Don ırmaklarının çıkış noktalan ile irtibatlandırıl-malı,böylelikle Doğu Karadeniz bölgesi, Doğu Avrupa ve Asya steplerini OrtaDoğu ve Hiııt Okyanusuna bağlayacak bir ulaşım hattının pivot alanı halinegetirilmelidir.

Bu hat üzerinde KEİ ve ECO ölçekli projeler koordineli bir şekilde devreyesokularak dinamik Doğu Asya ekonomik havzasını Doğu ve Orta Avrupa’yabağlayan en kısa ve ekonomik ulaşım ağı Türkiye üzerinden sağlanabilir.Bunun için de bir yandan Karadeniz’in kuzeyindeki ülkelerle ikili ilişkilergeliştirilirken diğer yandan KEl ve ECO mekanizmaları daha etkin bir tarzdaişletilerek Doğu Avrupa-Batı ve Güney Asya bağlantısıgüçlendirilme!idir. Böyle bir yeni ulaşım ağının ortaya çıkışı GAP'taki üretimpatlamasının alternatif dünya pazarlarına sunulmasını ve Doğu Anadolu’dakiekonomik tıkanmanın aşılmasını da sağlayacaktır.

2. Avrasya’nın Stratejik Düğümü: Boğazlar

Uluslararası ilişkileri ve küresel dengeleri etkileme kapasitesine sahip 16önemli su yolu kesişim bölgeleri ve boğazlar önemlerine göre iki ana grupta

Page 157: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

toplanır. Birinci grupta küresel ulaşımda birinci derecede önemli merkezîboğazlar, ikinci grupta ise daha yerel ve kıtasal öneme sahip olanlar yeralmaktadır.

Küresel stratejik dengeler açısından büyük öneme sahip birinci grupta yeralan boğazlar küresel ticaret ve hammade akışı, jeoeko-nomik aktarım hatları,kıtalararası etkileşim bölgeleri, küresel ve bölgesel güvenlik stratejileri vegüç dengeleri açısından son derece belirleyici konumda bulunmaktadır: (i)Asya ile Avrupa'yı ayıran ve Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul veÇanakkale Boğazlan; (ii) Asya ile Afrika’yı ayıran ve Akdeniz’i Kızıldeniz’ebağlayan Süveyş Kanalı; (iii) yine Asya ile Afrika’ya ayman veKızıldeniz'i Hint Okyanusuna bağlayan Babü’l-Mendeb Boğazı; (iv) Arapyarımadası ile Asya kıtasının güney Hint kuşağını ayıran ve hammaddekaynaklan açısından son derece zengin Basra Körfezi’ni Hint Okyanusunabağlayan Hürmüz Boğazı; (v) Avrupa ile Afrika’yı ayıran ve Akdeniz’i AtlasOkyanusuna bağlayan Cebelitarık Boğazı; (vi) Asya kıtasını Endonezya veAvustralya takımadalarından ayıran Malakka Boğazı; (vii) Güneydoğu Asyatakımadalarını ayıran ve Hint Okyanusunu Pasifik Okyanusuna bağlayanSunda ve Lom-bok geçitleri ve (viii) Güney ve Kuzey Amerika’yı ayıran veAtlas Okyanusunu Pasifik Okyanusuna bağlayan Panama Kanalı.

Afroavrasya dünya anakıtasında gerek kuzey-güney gerekse doğu-batıistikametinde merkezî bir konumda bulunan, küresel ve bölgesel dengeleribelirleyen temel jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel hatların kesişim alanıüzerinde yer alan İstanbul ve Çanakkale boğazlan bu tasnif içinde kendinehas son derece önemli bir yere sahiptir. Dünya üzerinde başka hiç bir geçişbölgesi bu derece karmaşık dengelerin rol oynadığı bir coğrafi ve tarihîaltyapıya sahip değildir.

Bu özel konum Boğazlara sahip olan siyasî iradenin kader ibresini deneredeyse Boğazlara bağlayan bir sonuç doğurmuştur. Bizans’ın kademeli birşekilde çöküşü Boğazlar üzerindeki denetimi-- ni kaybetmesi ile kaçınılmazbir kader haline dönüşmüştür. Bu anlamda İstanbul’un fethi OsmanlIlarınÇanakkale Boğazı’rıı denetim altına alarak Avrupa'ya geçişleri ile başlayanbir sürecin son ve kaçınılmaz halkası olmuştur. Çanakkale Boğazı'nındenetiminin Osmanlı Devleti’ne geçişi ile Akdeniz’den, Anadolu ve Rumelihisarlarının inşası ile Karadenizden kopan Bizans'ın bir imparatorluktan bir

Page 158: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

şehir devleti haline dönüşmesi nihaî sonu getirmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kader çizgileri ile Boğazlara yönelik düzenlemelerarasında da son derece çarpıcı bir paralellik vardır. İstanbul'un fethi ileBoğazların tamamıyla Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanına girmesi dahaönce Anadolu-Balkan eksenli bölgesel bir güç olan Osmanlı Devleti’nin öncebir Avrasya, sonra da bir Afıoavrasya süper gücü haline dönüşmesinin düğümnoktasını oluşturmuştur. 1453-1484 yılları arasında süren fetihler neticesindeKaradeniz'in bir Osmanlı iç denizi haline gelmesi ile birlikte Karadeniz ileBoğazlar arasındaki karşılıklı bağımlılığa dayalı tarihî çelişki belki de tarihteilk defa tam bir hakimiyet ile çözümlenmiş ve gerek Karadeniz gerekseBoğazlar Osmanlı Devleti’nin tek taraflı tasarruflarına dayalı bir statü ileidare edilmiştir.

Bu çerçevede Boğazlar ve Karadeniz 1484-1535 yılları arasında yabancıdevletlerin ticaret ve savaş gemilerine kapalı tutulmuştur. 1535 yılındaFransa'ya, 1579 yılında İngiltere’ye ve 1612 yüında Hollanda’ya verilenticaret imtiyazlarına dayanan kapitülasyonlarla bu ülkelerin ticaret gemilerineBoğazlardan serbestçe geçme hakkı tanınmıştır. Ancak, ticaret yollarınıOsmanlı Devleti’nin hakimiyet alanlarına çekme hedefi güdülen ve yabancıdevletlere bir lütuf olarak takdim edilen bu hak Osmanlı Devleti’nin 1484-1774 yılları arasındaki mutlak egemenliğini zedelememiş; Karadenizve Boğazlar üzerindeki mutlak denetim Osmanlı Devleti’ninklasik dönemdeki Afroavrasya hakimiyetinin en temel unsurlarından birisiolmuştur.

1774 yılında Küçük Kaynarca Anlaşması ile Rus ticaret gemilerineBoğazlardan serbest geçiş hakkı tanınması bu anlamda gerek OsmanlıDevleti’nin kader çizgisi, gerekse Boğazların bu kader çizgisi içindeki yeribakımından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Daha önce tanınan veOsmanlı Devleti açısından etken irade yansıtan bir lütuf niteliği taşıyanserbest geçiş haklarının yerini edilgen taviz niteliği taşıyan ve yabancıgüçlerin Osmanlı Devleti üzerindeki dolaylı etkisini yansıtan ikili ve çokaktörlü düzenlemelerin alması, Osmanlı Devleti’nin uluslararası güçhiyerarşisindeki yelinin düşmesi ile Boğazlar üzerindeki denetimini kademelibir şekilde kaybetmesi arasındaki paralelliği ortaya koymaktadır.

Bundan sonra Boğazların statüsü sadece Boğazlan elinde bulunduran

Page 159: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin güç ibresi değil, uluslararası ilişkilerdeki güç dengesikaymalarının da önemli bir göstergesi olmaya başlamıştır. 19. YüzyıldaRusya ile İngiltere arasında süren ve yüzyıla damgasını vuran Avrasyahakimiyet rekabetine dayalı Büyük Oyıın'nn da, 20. yüzyılın ikinci yarısınadamgasını vuran Soğuk Savaşın da en doğrudan yansıdığı alan Boğazlarolmuştur. 1774 yılında Küçük Kaynarca Anlaşması ile ticaret gemilerineserbest geçiş hakkı kazanan Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin iç bunalımlarınıda kullanarak 1798 yılında imzalanan İstanbul Anlaşması ile savaş gemilerineharp durumunda geçiş hakkını garanti altına almasından sonra 1805 yılındaimzalanan Osmanlı-Rus ittifak Anlaşması ile Osmanlı Devleti’ni yabancıdevletlerin savaş gemilerine Karadeniz’e çıkma izni vermeme yükümlülüğüile bağlaması, Avrasya kara ekseninde yükselen Rus gücünün OsmanlıDevletı'ni Karadeniz ve Boğazlar üzerinden kademeli bir şekilde denetimaltına aldığını gösteren önemli köşetaşları olmuştur.

Bu konjonktür aynı dönemde Avrasya kıyı şeridi üzerinden içlere doğrustratejik bir açılım içine girmeye başlayan İngiltere’yi harekete geçirmiş veIngilizler 1809 yılında akdedilen Kale-i Sultaniye (Çanakkale] Anlaşması ileOsmanlı Devleti'nden barış zamanında Boğazlan hiç bir yabancı devletinsavaş gemilerine açmama taahhüdü almışlardır. 1829 Edirne Anlaşması ileBoğazların OsmanlI Devleti ile savaş durumunda olmayan devletlerin ticaretgemilerine, Rus gemileri ile aynı şartlar altında olmak üzere,açıklığı yükümlülüğü kabul edilirken, Rusya 1833 Hünkar iskelesi Anlaşmasıile Osmanlı Devleti’nden Çanakkale Boğazı’m Rusya lehine bütündevletlerin savaş gemilerine kapama taahhüdü almıştır.

1774-1840 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin Rusya ve İngiltere arasındakirekabetteki rolünü yansıtan ikili anlaşmalarla belirlenen Boğazlar statüsüOsmanlı Devleti, İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve Prusya arasındaimzalanan 1840 Anlaşması ile birlikte bir çok devletin müdahil olduğu çoktaraflı anlaşmalarla belirlenmeye başlamış ve uluslararası düzenlemelerinönemli gündem maddelerinden birisi olmuştur. Bu anlaşma iletaraflarca benimsenen Boğazların barış zamanında yabancı devletlerin savaşgemilerine kapalılığı ve ticaret gemilerine açıklığı ilkesi 1841 LonclıaSözleşmesi, 1856 Paris Sözleşmesi. 1871 Londra Anlaşması ve 1878 BerlinAnlaşması ile teyid edilmiştir. Ayrıca, 1871 Londra Anlaşmasında OsmanltDevleti’ne, lüzum görüldüğü takdirde, Boğazları barış zamanında ittifak

Page 160: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

halinde olduğu devletlerin savaş gemilerine açma yetkisi tanınması budönemde tırmanmaya başlayan ittifaklar ve bloklar politikasının Boğazlarınstatüsüne yansıyan bir yönü olarak değerlendirilebilir.

Boğazların kendine sahip olan devletlerin kaderi üzerinde sahip olduğu rolünen önemli göstergelerinden birisi Osmanlı Dev-leti'nce bir varolmamücadelesi olarak algılanan Çanakkale Savaşıdır. I. Dünya Savaşınınkaybedilmesinden sonra imzalanan Mondros Mütarekesi ile Boğazlarınkıyılarındaki askerî tesislerin İtilaf devletlerince işgal edilmesi ve uluslararasıulaşımın işgal kuvvetlerince denetlenmeye başlanması ile Osmanlı Devletifiilen Boğazları surlarla denetim altına alan Fatih karşısında suriçinde mahsur kalan bir şehir devleti haline dönüşen Bizans’ınkaderini yaşamaya başlamıştır. Sevr Anlaşması ile uluslararası Boğazlarkomisyonunun kurulması ve Çanakkale Boğazı’nın Avrupa kıyılarınınYunanlılara verilmesi ile birlikte Boğazların statüsü ile OsmanlI Devleti’ninkaderi arasındaki bağlantı tarihî tecrübe şeklinde bir kez daha teyid edilmiştir.

Lozan Anlaşması ile birlikte kabul edilen Boğazların Tâbi Olacağı UsuleDair Mukavelename ile yapılan düzenlemede savaş ve barış durumugözetilmeksizin ve deniz ve hava ayrımı yapılmaksızın mutlak bir ulaşımserbestliği öngörülerek bir anlamda Türkiye'nin egemenlik alanı Boğazlarınuluslararası kullanımı adına ciddi şekilde daraltılmıştır. Öte yandanKaradeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin güvenlik kaygıları giderilirken, 15-20kilometreye kadar olan Boğazlar kıyısına ve Marmara adalarınagayriaskerî statü tanınarak Türkiye’nin kendi sınırları içinde kalan iç deniz vesu yolu hükmündeki bu bölgeler üzerindeki egemenlik hakkı önemli ölçüdesınırlandırılmıştır. Ayrıca âkit devletlerin temsilcilerinden oluşan BoğazlarKomisyonu’nun Boğazlar konusunda yetki sahibi olması Türkiye'nin içbütünlüğünü ve sınırlarını koruma hakkını zedeleyen bir statü doğurmuştur.

1936 yılında imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’ninegemenlik alanını sınırlayan bu statüyü Türkiye lehine değiştirerek biranlamda Lozan Anlaşmasının yol açtığı egemenlik zaafları ile ilgili önemlibir boşluğu doldurmuştur. Bu sözleşme ile Boğazlar Komisyonu kaldırılarakyetkileri Türkiye’ye devredilmiş, sadece Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin değil,Türkiye’nin de güvenlik kaygıları gözönünde bulundurularakTürkiye’ninBoğazlar ve Marmara'da askerî alan bulundurabilmesi sağlanmıştır.

Page 161: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye’nin kendini bir savaş tehlikesi altında hissetmesi durumundaTürkiye lehine belli düzenlemeler getirilmesi, havadan geçiş serbestliğiilkesinin özellikle savaş uçakları ile ilgili olarak Türkiye’ninyetkileri çerçevesinde sınırlandırılması, Türkiye ile savaş halindebulunan ülkelerin ticaret gemilerinin Boğazlardan geçememesi ve Türkiye'ninbu durumda gerekli gördüğü düzenlemeleri yapma ve geçiş yapan gemileridenetleme hakkının bulunması gibi unsurlar Türkiye’nin Boğazlar üzerindekiegemenliğini güçlendirmesi bakımından, bir açıdan İstiklal Savaşı ile eldeedilen zaferin neticesinin alınması ve Boğazlar üzerinde gecikmiş bir hakteslimi olarak görülebilir.

Montrö Sözleşmesi Boğazlar konusunda 1774’ten beri süregelen Rusbaskısını önemli ölçüde azaltan ve Türkiye’nin egemenlik alanını genişletensonuçlar doğurmuştur. Bu statüden rahatsız olan SSCB II. Dünya Savaşınıngalipleri arasında bulunma ayrıcalığını da kullanarak Boğazlarla ilgili olarak18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılda sürdürdüğü baskı ve denetimpolitikasını savaşı müteakib tekrar devreye sokmuştur. SSCB’nin Boğazlarile Kars ve Ardahan bölgelerine yönelik talepleri Montrö’de oluşturulanstatüye yönelik ilk ciddi tehdidi oluşturmuştur. Bu tehdit bir taraftan SoğukSavaşın ilk habercilerinden birisi olurken, diğer taraftan Türkiye’nin II.Dünya Savaşı süresince sürdürdüğü tarafsızlık politikasını terkederek BatıBloku içinde yer alma yönünde stratejik..bir anlamda 19. yüzyıl başlarındakimekanizmalar tarihî süreklilik çizgisi içinde devreye girmiştir. Avrasya karagücü olan Rusya'nın Boğazlara yönelik baskısı karşısında Avrasya’yıkapsamlı bir deniz stratejisi ile kuşatma hedefine yönelen İngiltere ve buikil' rekabeti bir denge unsuru olarak devreye sokan Osmanlı diplomasisindenoluşan üçlü yapı yeni aktörlerle birlikte tekrar gündeme gelmiştir. II. DünyaSavaşını Berlin’den Pasifik’e uzanan bir Avrasya step imparatorluğu gücüolarak bitiren SSCB’nin Boğazlar üzerindeki baskısı ile Avrasya’yı Rimlandstratejisi ile denizden ve kıyı ülkelerden kuşatmaya yönelen Amerikanstratejisi arasındaki onulmaz jeopolitik çelişki Türkiye’yi klasik Osmanlıdiplomasisinin yolunu takip etmeye yönlendirmiştir.

SSCB ile Türkiye arasında yaşanan! Boğazlar bunalımı Soğuk Savaşdöneminin hem ilk habercileri arasında yer almış, hem de yaklaşık 50 yılsürecek olan bu dönemin en kırılgan bunalım alanlarından birisi olmuştur.Dört Sovyet ana donanmasından biri olan Karadeniz donanmasının açık

Page 162: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

denizlere çıkış noktasının, karşı blok üyesi olan Türkiye tarafındanMontrö’nün verdiği yetkilerle tutulmuş olması SSCB’nin Soğuk Savaşsüresince devam eden kuşatılmışlık psikolojisinin en çarpıcı unsuru olmuştur.

Görüldüğü gibi uluslararası ve bölgesel dengelerin her önemli değişimkavşağında Boğazlar gündeme gelmekte ve sadece Boğazlardaki statüdenetkilenen tarafların değil, bir çok farklı aktörün de aynı anda devreyegirmesine yol açmaktadır. Boğazların Osmanlı denetimine geçişi Osmanlıhakimiyetinin Afroavrasya ölçekli olarak derinleşerek genişlemesini sağlamışve bu hakimiyetten bunalan Avrupa güçlerini yeni deniz yolları aramayaşevketmiş; Küçük Kaynarca Anlaşması ile Boğazlar üzerinde artan Rusbaskısı sadece Osmanlı-Rus dengelerinin değil, Avrasya’da Rusya lehinedeğişen güç temerküzünün habercisi olmuş ve Asya ölçekli İngiltere-Rusyarekabetinin en hassas noktasını oluşturmuş; 1840 yılında imzalanan çoktaraflı Boğazlar Sözleşmesi Avrupa diplomasisindeki güçler dengesi için yenibir gösterge teşkil etmiş; Çanakkale Savaşı I. Dünya Savaşının kaderinietkileyen sonuçlar doğurmuş; II. Dünya Savaşının hemen öncesindeimzalanan Montrö Sözleşmesi Avrupa-içi güç dengelerinin Türkiye lehineişlemesinin sonucu ortaya çıkan çift kutuplu yapının ilk çarpıcı sonuçlarındanbirisi yine Boğazlar üzerinde görülmüştür.

Soğuk Savaş sonrası dönemde yeniden şekillenen küresel ve bölgeseldengeler sonucunda Boğazların öneminin tekrar gündeme gelmesikaçınılmazdır. Türkiye hem bu değişimlerin Boğazlar üzerindeki muhtemeletkilerini, hem de Boğazlara sahip olmaktan kaynaklanan konumununTürkiye’nin strateji arayışlarına katacağı unsurları yeniden tanımlamazorunluluğu içindedir.

Soğuk Savaşın sona ermesi ve önce Varşova Paktı’mn, sonra da SSCB’nindağılması Boğazları da yakından ilgilendiren son derece önemli sonuçlardoğurmuştur. Birincisi, Karadeniz havzası ile ilgili tahlilimizde devurguladığımız gibi, Varşova Paktı’nııı ve SSCB'nin dağılması ileTürkiye'nin Karadeniz'de kendi dışında kalan kıyıdaş unsurların ortak blokukarşısında ilk defa yalnızlıktan kurtulması Boğazlar üzerindeki tek taraflıblok baskısını ortadan kaldırmış ve Türkiye’yi Karadeniz'in en geniş kıyıyasahip ülkesi konumuna getirerek hem genel uluslararası ve bölgesel dengeler,hem de Boğazlar açısından önemli bir diplomatik avantaj sağlamıştır.

Page 163: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Soğuk Savaşın sona ermesinin Boğazlarla ilgili doğurduğu ikinci önemlideğişim bu stratejik su yolunun jeopolitik ayrım hattı olma özelliği dışındaözellikle jeoekoıtomik ve jeokültürel ayrım ve etkileşim hattı olarakgörülmeye başlanmasıdır. Soğuk Savaş sonrasında Boğazlarla ilgili yaşananen yoğun tartışmaların Hazar petrolünün aktarımı meselesinde ortaya çıkmasıjeoekonomik önemin artışının çarpıcı bir göstergesi olarak görülebilir. Öteyandan Boğazların doğu-bat: ayrımlarının ve jeokültürel hatlarının kesişimnoktası olarak görülmesi de artan bir sıklıkta gündeme gelmeye başlamıştır.Bu çerçevede Boğazlar artık güvenlik parametresinin ağırlık taşıdığıjeopolitik önemin ötesinde küresel ve bölgesel ölçekli jeoekonomik vejeokültürel yapılanmanın da odak noktalarından birisi olmaktadır.

Türkiye Montrö Sözleşmesi çerçevesinde Boğazlarla ilgili yaptığı tüzükdüzenlemeleri ile yeni jeoekonomik konjonktüre uyum göstermeyeçalışmıştır. Rusya’nın Hazar petrollerinin taşınması için önerilen Bakü-Ceyhan hattını bloke edebilmek için petrolün aktarılması buradan tankerlerleBoğazlar üzerinden taşınması fikrinin dünyanın en büyük metropollerindenbirisi olan İstanbul için doğuracağı telafisi güç risklere karşı yapılan bu tüzükdüzenlemeleri yerinde ve zamanında bir tepki olmuştur.

Boğazlar gibi Afroavrasya anakıtasının stratejik düğümünü elinde tutmakbüyük avantajları ve riskleri beraberinde getirir. Türkiye Soğuk Savaşıngetirdiği dinamik uluslararası konjonktürde Boğazlarla ilgili olarak genelstratejik çerçeve içinde tutarlılık arzeden ve riskleri minimuma indirirkenavantajları maksimuma çıkaran esnek bir diplomasi yöntemi geliştirmekzorundadır.

Montrö’nün öngördüğü çerçeveden sapmadan, Türkiye'nin ticari ve kültürelmerkezi olan İstanbul’un güvenliği ile Boğazların statüsü arasındakibağımlılığı gözönünde bulunduracak şekilde Türkiye'nin denetimininartırılması öncelikli hedef olmalıdır. Dünyanın başka hiçbir boğaz ve su yolugeçiş hattı üzerinde İstanbul çapında bir şehir bulunmamaktadır ve bu durumiki açık denizi bağlaması dolayısıyla uluslararası su yolu kabul edilenBoğazlara kendine has bir özellik katmaktadır, öte yandan Türkiye’ninen önemli üretim ve ticaret merkezlerinin Marmara Denizi etrafında gelişmişolması da Boğazlanır Türkiye’nin genel güvenlik parametreleri içindekiönemini ortaya koymaktadır. Türkiye Boğazlar üzerinde yaptığı tasarrufları

Page 164: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uluslararası barışçıl geçişleri engellemek için değil, kendi iç hayat alanınıngüvenliğini sağlayabilmek için gerçekleştirmekte olduğunu sağlam birdiplomatik mantık ve söylem ile hukukileştirme zorunluluğu ile karşıkarşıyadır.

Özetle, Boğazlar Türkiye’nin en önemli stratejik avantaj kaynaklarındanbirisidir. Bu stratejik avantaj kaynağının tutarlı bir strateji, rasyonel birdiplomasi ve iyi bir zamanlama ile kullanılabilmesi sadece Türkiye’ninSoğuk Savaş sonrası dönemin şartlarına intibakı açısından değil, uzundönemli stratejik kaderi açısından da büyük önem taşımaktadır.

3. Doğu Akdeniz Havzası: Ege ve Kıbrıs

Ege ve Kıbrıs, Soğuk Savaş süresince Türkiye’nin yakın deniz havzasınıdoğrudan ilgilendiren ve önemleri hiç bir zaman azalmayan iki önemligündem maddesini oluşturmuştur. Soğuk Savaş önemli gündem maddesininTürkiye açısından taşıdığı öneme yeni unsurlar katmıştır. Bu yeni unsurlarınbaşında yukarda bahsettiğimiz yeni bölgesel etkileşim alanı ve stratejikeklemlenme gelmektedir.

Balkanlar ve Ortadoğu bölgelerinin etkileşim ve geçiş alanları üzerindebulunan Ege ve Kıbrıs meseleleri, bu bölgeler arasındaki etkileşimin artmasıile stratejik açıdan hem birbirlerine hem de diğer bölgesel meselelereeklemlenmeye başlamışlardır. Bu da Soğuk Savaş sonrası dönemde ciddi içdeğişiklikler yaşayan her İlci bölgenin uluslararası meselelerinin gerekmuhteva gerekse zamanlama açısından etkileşim içine girmelerine yolaçmaktadır.

Bu etkileşim özellikle Doğu Akdeniz bölgesinin yeni bir deniz etkileşimhavzası olarak önemini artırmıştır. Ege ve Kıbrıs gibi Doğu Akdeniz havzasıiçinde yer alan meseleler artık bizatihi önemleri dışında bölgelerarasıetkileşimden kaynaklanan özel önemi haizdirler. Bu nedenledir ki, gerekbölgelerarası etkileşim alanları ile ilgili meselelerde, gerek Kıbrıs ve Ege gibiferî meselelerde Türkiye'nin sadece bir Ege ülkesi değil, daha genel birçerçevede Adriyatik’ten İskenderun Körfezine ve Süveyş Kanalına kadaruzanan bölgede bir Doğu Akdeniz ülkesi olduğu gerçeği gözönündebulundurulmak zorundadır. Genelde Akdeniz, özelde Doğu Akdeniz stratejisibelirlenmeksizin ve bu strateji yakın kara ve kıta havzalarına yönelik

Page 165: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

politikalar ile koordine edilmeksizin ne Ege ne de Kıbrıs meseleleri stratejikbir bütünlük içinde değerlendirilebilir.

Türkiye’nin Kıbrıs ve Ege politikası da Soğuk Savaş sonrası konjonktürçerçevesinde yeniden gözden geçirilmelidir. Eğeden soyutlanmış ve KıbrısRum Kesimi ile güneyden çevrilmiş bir Türkiye’nin dünyaya açılma kapılarıönemli ölçüde sınırlanmış demektir.

a. Deniz Hayat Alanı ve Ege

Ege Denizi Afroavrasya dünya anakıtasmm kuzey-güney istikametindeki enönemli deniz bağlantısını oluşturmaktadır. Benzer bir konuma sahip olanKızıldeniz ve Basra Körfezi’nin aksine her üç kıtaya da son derece optimumbir uzaklıkta bulunan ve herhangi bir kara engeli ile karşılaşmaksızın her üçkıtaya da açılabi-len Ege denizi, bu yönüyle sadece bu denize kıyıdaş olanTürkiye başta.. olmak üzere her üç kıta ile ulaşım ve ticaret bağına ihtiyaçhisseden bütün bölgesel ve küresel güçler için birinci derecede stratejiköneme sahiptir.

Bu küresel ölçekli önem bir çok bölgesel unsurla da desteklenmiştir. Balkanyarımadasının Anadolu yarımadası ve Ortadoğu ile ilgili bütün jeopolitik,jeostıatejik, jeoekoııomik ve jeokülttire! etkileşiminde belirleyici bir konumasahip olan bu geçiş denizi kendi içinde de binlerce ada, adacık ve kayalıktanoluşan girift bir yapı arzetmektedir. Kuzey Ege, Kuzey Sporat, Kiklat, DoğuEge, Oni-ki Ada ve Güney Ege adaları şeklinde altı ana grupta tasnifedilen Ege adaları, aralarında oluşturdukları stratejik geçişlerleEge’nin bütüncül stratejik önemini artıran alt stratejik hatlaroluşturmaktadırlar. Toplam yüzölçümü 23.000 kilometrekare civarındaolan Ege adaları deniz alanının %10 kadarına eşit bir yer işgal etmektedirler.

Ege adalarının yoğunluklu bir şekilde Yunanistan'ın elinde bulunmasıTürkiye’nin yakın deniz havzası politikalarının en önemli darboğazınıoluşturmaktadır. Ege’deki temel problem kaynağı jeolojik ve jeopolitikgerçeklik ile cari statüko arasındaki onulmaz çelişkidir. Ege Denizindekiadaların Anadolu yarımadasının jeolojik yapısının tabiî bir uzantısı olmasınave bunun ortaya çıkardığı jeopolitik zorunluluklara zıt bir siyasî bölüşümünuluslararası antlaşmalarla Yunanistan lehine belirlenmiş olması kıta sahanlığı,kara suları, hava sahası ve FIR hattı, komuta ve kontrol alanları ve adaların

Page 166: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

silahlandırılması gibi sorunlara beşiklik etmektedir. Yunan adalarının önemlibir kısmının Anadolu'ya yönelik askerî harekatlarda birer atlama taşı olarakkullanılabilecek kadar yakın olması ve Türkiye’nin Marmara DenizindenAkdeniz’e geçişini sağlayan su koridorlarının bu adalar tarafındansarılmış bulunması Türkiye tarafından çok ciddi bir güvenlik açmazıolarak değerlendirilirken, Yunanistan adalara sahip olmaktan kaynaklananavantajım, Ege su havzasının tümüne şamil etmeye yönelik bir stratejik çabaiçinde olagelmiştir. Ege’yi Akdeniz’e bağlayan Skarpanto, Kasos, Kithara,Spathi, Karpatos ve Marmaris geçitlerinin bu adalar tarafından çevrilmişolması Türkiye’nin Karadeniz-Marmaıa-Akdeniz bağlantısını önemli ölçüdeetkilemektedir.

Türkiye’nin de desteklediği 6 miilik karasuları esasına göre şekillenen caristatükoya göre bile Ege Denizinin sadece %8.8’i Türkiye’ninbakimiyetindedir. Yunanistan’ın beğenmediği bu statükodaki payı ise %35’ibulurken, Ege’nin %56.2’lik kısmı açık denizlerdir. 12 millik uygulamayageçilmesi halinde ise Türkiye fiilen Yunanistan’ın izni olmadan Ege’yeçıkamaz hale gelecektir. Bu durumda açık denizler Ege’nin %26’sınagerilerken, Yunanistan’ın hakimiyet alanı %63.9’a çıkacak ve EgeYunanistan'ın bir iç denizi halini alacaktır. Türkiye’nin payı ise %10civarında olacaktır.

Yunan tezinin geçerlilik kazanması Türkiye’yi sadece stratejik birkuşatılmışlık ile karşı karşıya bırakmayacak, ekonomik faaliyetlerini dedoğrudan etkileyecektir. Bir misal ile ortaya koymak gerekirse, Türkiye’nindış ticaretinin yaklaşık %88'i deniz ulaşımı ile sağlanmakta ve bu ulaşımınAkdeniz kıyılarına doğrudan ulaşan kısmı dışındakileri (yaklaşık %65) EgeDenizinden geçmektedir. Bir başka açıdan bakıldığında, 49 milyon nettonilatoluk 15.200 adet gemi Ege geçişli olarak Ege, Marmara ve Karadenizlimanlarına, yaklaşık 15 milyon tonilatoluk 4.687 adet gemi ise Akdenizbölgesi limanlarına giriş ve çıkış yapmaktadır. Son bir yıl içinde Türkiye'deişlenen 20.500.000 ton ham petrolün yaklaşık %85’i de Akdeniz ve Ege’yigeçerek Nemrut, Aliağa, Tüpraş, Ataş ve Botaş rafinerilerine ulaşmaktadır.Türkiye limanlarının yaklaşık 120 milyon tonluk yükleme ve boşaltmakapasitesinin bölgelere dağılımı da Ege’nin Türkiye’nin ticarî yapısı içindekivazgeçilmez konumunu ortaya koymaktadır. Bu kapasitenin yaklaşık %25’iAkdeniz, %21’i Ege, %41'i Marmara ve %13’ii Karadeniz bölgesinde

Page 167: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bulunmaktadır. Ege'nin özellikle Marmara ve Karadeniz kapasitesiningeçiş havzası olduğu da gözönüne alınırsa bu geçiş denizinintaşıdığı jeoekonomik önem daha da açık bir şekilde anlaşılabilir.

Ege’de, Türkiye’nin hayat alanını daraltan cari statükoyu bile yeterligörmeyerek daha da yayılma politikası izleyen Yunanistan ile olangerginlikler genel bir deniz stratejisi çerçevesinde yeniden değerlendirilmekzorundadır. Bunun da en önemli aracı Türkiye’nin Ege’deki uluslararasıalanları daha etkin bir şekilde kullanacak güçlü bir ticaret filosuna sahipolmasıdır. Yunanistan’ın bu konudaki üstünlüğü sadece Ege’deki denetimalanının genişliğinden değil, sahip olduğu deniz taşıma kapasitesindenkaynaklanmaktadır.

Bir bağlantı denizi olan Ege Denizinin daha etkin bir tarzda kullanılması iseancak ve ancak bu denizin diğer deniz havzaları ile olan ilişkisinin kurulmasıile söz konusu olabilir. Türkiye gerçek anlamda bölgesel bir güç olmairadesinde ise, Ege’den Adriyatik’e, Süveyş'ten Kızıldeniz üzerindenKörfez’e uzanan deniz yollan üzerinde siyasî ve ekonomik etkisin i artırmakzorundadır. Karadeniz ve Ege Denizini açık denizlere açan hernoktadaTürkiye'nin etkin bir politika takip etmesi kaçınılmazdır.

Türkiye’nin Ege gibi hassas konularda uzun dönemli politikalarınıetkileyecek hatalar yapmamaya özen göstermesi gerekir. Kardak bunalımıesnasında Türkiye’nin Avrupa ülkeleri nezdinde-ki teşebbüsleri esnasındadağıtılan haritalarda Kardak kayalıklarının Yunanistan’ın iddia ettiği şekilde12 mil sınırları içinde gösterilmiş olması Türkiye'nin egemenlik iddialarınızedeleyen affedile-meyecek bir hata olmuştur. Bu tür hassas konulardadevletin değişik birimleri arasında ortaya çıkan iletişimsizlik büyükdiplomatik sıkıntılara yol açmaktadır.

Yunanistan’ın 1953 yılındaki görüşme talebinden bu yana donmuş bulunanEge’deki adalarla aııakıta arasındaki kayalıkların hakimiyeti sorunundabunalım sürecinde yapılan hatalar bununla kalmamıştır. Türk tarafının 1995yılının Aralık ayı başında Kardak kayalığına çarpan Türk bandıralı gemininkurtarılması çalışmasına Yunan tarafının da ortak edilmesine göz yummasıbu kayalıklar üzerindeki egemenlik hakkı konusunda net bir tavra sahipolmadığı sinyalini vermiştir. Bu sinyali alan Yunan tarafı da Türkiye'deki odönemdeki siyasî belirsizliği de kullanan bir zamanlama ile uluslararası

Page 168: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hukuk açısından açık bir hükme bağlanmamış olan bu kayalıklarla ilgili biroldu-bitti oluşturma çabası içine girmiştir.

Gelişmelere gecikmeli olarak müdahil olunmuş olması Yunan tarafınıntaleplerinde katı bir tutum sergilemesine zemin hazırlamıştır. Olay belli birtırmanma süreci içine girdikten sonra da farklı sinyaller gönderilmeye devamedilmiştir. Bir taraftan bu kayalıkların kesin olarak Türk tarafınınegemenliğinde olduğu vurgulanırken, diğer taraftan meselenin gerilim öncesistatükoya döndükten sonra müzakereler yoluyla çözülmesi gerektiği tezisavunulmuştur. Böylece hem gerilim öncesindeki statükonun Türkiyeaçısından kesin bir egemenlik alanı oluşturmadığı zımnen kabul

edilmiş, hem de gelecekteki çözüm arayışlarında egemenlik konusunda kesinbir müzakere pozisyonuna sahip olunmadığı intibaı verilmiştir. Kısa dönemdeesnek bir tavırla bunalımı aşma açısından başarı gibi gözüken bu durum uzundönemde egemenlik konusunda muğlak bir tavra yol açabilir. Bu da Ege'dezaten Türkiye açısından son derece hassas olan dengeyi son derece menfi birşekilde etkileyebilir.

Meseleyi sıradan bir kayalık olarak görmemek gerekmektedir. Türkiye dahaönce yapılan ciddi diplomatik ihmallerle Ege’de ge-rilenebilecek en sonnoktaya gelmiş bulunmaktadır. Bundan sonra verilecek her taviz Türkiye'ninEge’deki, dolayısıyla Akdeniz-Ka-radeniz bağlantısındaki hayat alanının yokolması neticesine kadar gidecek vahim sonuçlar doğurabilir.

Kardak bunalımının ortaya koyduğu bir başka husus Ege konusunda Türkiyeile Yunanistan arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların kısa bir süre içindeuluslararası bir nitelik kazanma potansiyeli göstermesidir. ABD’nin Kardakbunalımındaki tavrı bunun son çarpıcı misallerinden birini oluşturmuş veABD’nin Avrupa'nın hinterlandı ile ilgili stratejisini daha açık bir şekildeortaya koymuştur.

Kardak kayalıkları konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında yaşananegemenlik tartışması ABD’nin Balkanlar, Ege ve Doğu Akdeniz üzerindekistratejik üstünlüğü ile son bulmuştur. Bu bunalımdan ne kendi topraklarıolduğunu iddia ettiği kayalıklar üzerindeki egemenliğini müzakere masasınagetirmeye dayalı çelişkili tavrı ite Türkiye, ne de büyük iddialarla adayaçıkardığı askerlerini geri çekmek zorunda kalarak komik bir gerilim şovuna

Page 169: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yol açan Yunanistan kârlı çıkmıştır. Bu bunalımın gerçek aktörü ve kazançlıtarafı ABD’dir.

Son gelişmeler göstermektedir ki, ABD Doğu Avrupa iie Ortadoğupolitikaları arasında dinamik bir ilişki kurarak hem Avrupa'nın hinterlandınıkontrol altında tutmak, hem de SSCB’nin dağılmasından sonra Balkaıılar-Ortadoğu ekseninde ortaya çıkan jeopolitik alan boşluğunu doldurmakistemektedir. Ege ve Kıbrıs, kara bağlantısı açısından Doğu Avrupa-Ortadoğu, deniz bağlantısı açısından ise Adriyatik-Dogu Akdeniz-Körfezhattının iki önemli ayağıdır. Temelde Ortadoğu için konuşlandırılmış olanİncirlik

üssünden kalkan Amerikan uçaklarının Kardak kayalıklarının boşaltılmasınanezaret etmiş olması bu bölgeler arasındaki stratejik bağımlılığı gösterenönemli bir işarettir.

Bundan sonra Kıbrıs sorunu bu stratejik planlama içinde daha etkin birşekilde gündeme gelecektir. Kıbrıs ve Malta’nın -daha sonra da muhtemelenbazı Kuzey Afrika ülkelerinin- AB'ye kabulü ile Akdeniz’e doğru kayacakolan Avrupa etki alanına karşı ABD şimdiden askerî ve diplomatik denetimmekanizmalarını kurmak istemektedir. Bu noktada NATO ve AB reelpolitikçerçevesinde sürmekte olan uzun dönemli bir rekabetin kurumsal araçlarıolmaktadır. AB’nin ekonomik etki alanının yayıldığı her bölgedeNATO veya doğrudan ABD yeni bir barış misyonu üstlenmektedir.Balkanlarla ilgili uygulama bölümünde de ele alacağımız gibi Kosova iMüdahalesi ile NATO’nun genişleme planları arasındaki zamanlama ayarı bustratejik yönelişi teyit eden bir gelişme olmuştur.

Bugün Doğu Avrupa-Balkanlar-Adriyatik-Ege-Doğu Akdeniz-Ortadoğu veKörfez arasında çok dinamik bir etkileşim alanı oluşmuş bulunmaktadır.Balkanlar ve Ortadoğu bunalımları arasındakı eş-zamanlılık ile Ege ve Kıbrısbunalımlarının ayarlı sıklıklarla tırmanması böylesi bir etkileşim hattınıntebarüz etmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Balkanlar ile Ortadoğu’yubirleştiren bu etkileşim hattı üzerinde yeni hamlelerin geliştirilmesikaçınılmaz olacaktır.

Türkiye’nin bu etkileşimden olumsuz yönde etkilenmemesi için Balkanlar-Ortadoğu ve Adriyatik-Doğu Akdeniz-Körfez hatlarında ortaya çıkan yeni

Page 170: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

stratejik hesaplaşmaların ve hamlelerin orta ve uzun dönemde ııe tür sonuçlardoğurabileceği dikkatle takip edilmelidir.

b. Türkiye’nin Stratejik Kördüğümü: Kıbrıs

Avrupa, Asya ve Afrika’ya hemen hemen eşit uzaklıkta olması açısındandünya anakıtası içinde merkezî bir konuma sahip bulunan Kıbrıs, Girit ilebirlikte su geçiş yollarının da kesiştiği bir hat üzerindedir. Asya ve Avrupa’yıayıran Boğazlar ile Asya ve Afrika’yı ayıran Süveyş Kanalı arasında yer alanKıbrıs aynı zamanda Avrasya-Afıika bağlantısının en önemli su havzalarıolan Körfez ve Hazar havzaları ile Aden ve Hürmüz su yollarının da nabzınısömürge devirlerini kapatan îngilizlerin Kıbrıs’ta hâlâ üs bulundurmalarınında, adanın Soğuk Savaş süresince en sıcak bunalım alanlarından birisiolmasının da temelinde bu ihmal edilemez stratejik konum vardır.

Kıbrıs'ı ihmal eden bir ülkenin küresel ve bölgesel politikalarda etkinolabilmesi mümkün değildir. Küresel politikalarda etkin olamaz; çünkü buküçük ada Asya-Afrika, Avrupa-Afrika, Avrupa-Asya arasındaki stratejikbağlantıları doğrudan etkileyecek bir konuma sahiptir. Bölgesel politikalardaetkin olamaz; çünkü doğu ucuyla Ortadoğu’ya yönelmiş bir ok gibi duranKıbrıs adası, batı sırtıyla da Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kuzey Afrika’dakistratejik dengelerin temel taşı durumundadır.

Dönemlerin niteliklerinden bağımsız olarak zaten son derece önemli olan bujeostratejik konum, Soğuk Savaş sonrası dönemdeki yeni dengelerle birlikteyeni unsurlar kazanmıştır. SSCB’nin dağılması Orta Asya’dan Avrupa’yagiden enerji ve ticaret hattının Batı Asya, Doğu Akdeniz ve Güney Asya’nmalternatif yollar olarak gündeme gelmesine yol açmıştır. Bu yeni hattar isterdoğrudan İskenderun Körfezi ve Doğu Akdeniz'e, isterse dolaylı olarakGüney Asya’dan Aden ve Süveyş üzerinden, ya da Karadeniz veBoğazlar üzerinden, Doğu Akdeniz’e insin, Kıbrıs sabit bir parametreolarak güzergâh üzerinde bulunmaktadır.

Orta Asya-Avrupa bağlantısının Karadeniz'in kuzeyinden sürmesinde Rusyaile birlikte menfaati olan Almanya’nın, Kıbrıs Rum Kesimi’ni AB’ye almakkonusunda gösterdiği iştiyak, biraz da etkisinin ABD’ye göre zayıf olduğugüney hattı.üzerinde önemli bir stratejik ayak elde etme çabasının birürünüdür. Kıbrıs’ın AB’ye girişi ile birlikte İskenderun Körfezi ve Doğu

Page 171: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Akdeniz çıkışı üzerindeki kontrolünü artıracak olan Avrupa aynı zamandaOrtadoğu bölgesine de müdahil bir konum kazanacaktır. Musul ve SuudiArabistan petrollerinin de Doğu Akdeniz’e yöneldiği düşünülürse bubölgenin enerji hatları açısından taşıyacağı merkezî konumun gelecekteküresel rekabetin en temel parametrelerinden biri olacağı açıktır. PKKfaktörünün devredışı kalmasıyla Doğu Anadolu kara geçiş yolu üzerindekigüvenlik problemi halledilme süreci içine girerken Bakü-Ceyhan hattının önplana çıktığı günlerde petrolün akacağı İskenderun Körfezi'nin cıkıs böleesinlan Kıbrıs'a füzelerinin yerleştirilmesi planlanarak bunalımıntırmandırılması kesinlikle bir tesadüf değildir ve arkasında küresel rekabetunsurları barındırmaktadır.

Küresel rekabetin bölgesel politikalar ile kesiştiği ikinci önemli alan daSoğuk Savaş sonrası konjonktürde kaderleri birbirlerine daha da bağlı birhale gelen Ortadoğu ile Balkanlar üzerindeki etki kurma mücadelesidir.Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu yapı içinde birbirinden kopuk gibigörünen bu iki bölge arasındaki karşılıklı etkileşim ciddi bir artışgöstermektedir. Ortadoğu’daki bunalımlar Balkanlara yansırken,Balkanlardaki dengeler Ortadoğu’yu daha doğrudan etkilemektedir. KörfezSavaşının hemen sonrasında Yugoslavya’nın parçalanma sürecine girmesi,Ortadoğu’daki ittifak arayışlarının Balkanlarda yeni dengeler doğurması budeğişimin önemli işaretleri arasındadır. Mesela Türkiye-Israil, Yunanistan-Suriye ilişkilerindeki paralellik Balkanlardaki gergin Türk-Yunan ilişkilerininOrtadoğu’ya yansımasının bir sonucudur. Doğu Akdeniz bu ilişkilerde kendiiç dengeleri olan yeni bir alan olarak ortaya çıkarken, Ortadoğu'yu çevrebölgelerden koparan klasik ayrımlar anlamlarını kaybetmektedir.

Bölgelerin bu şekilde karşılıklı etkileşim içine girmeleri zaten son derecedinamik şartlar içinde seyreden Soğuk Savaş sonrası dönemin dengelerinidaha da hassas kılmakta ve tarafları kaygan bir zeminde esnek bir diplomasitakip etmeye zorlamaktadır. Artık gerek küresel gerekse bölgesel dengeleraçısından birbirinden bağımsız bir Balkanlar ve Ortadoğu politikası değil,merkezinde Doğu Akdeniz’in olduğu bir Ortadoğu-Balkanlar politikası vardırve bu politikada Kıbrıs en temel araçlardan birisidir. AB Kıbrıs’ı bünyesinekatmaya hazırlanırken, ABD’nin dönemsel nitelikli yeni barış inisiyatifleribaşlatması da, Rusya’nın adaya S-300 füzelerini göndermeye çalıştığıdönemde bu tırmandırıcı girişime paralel olarak yeni bir barış planı

Page 172: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hazırlamış olması da bu değişen stratejik konumun bir sonucudur.

Kıbrıs'a Rus füzelerinin yerleştirilmesi planı ile birlikte Türk-Yunanilişkilerinin kronik meselesi olan Kıbrıs’ın bir anda Türk-Rus ilişkilerininönemli bir parametresi haline dönüşmesi adanın bu çok yönlü stratejikkonumu ile ilgilidir. Doğu Akdeniz bölgesinin istikrarsızlastırılması ve petrolçıkartılması Rusya'ya Hazar petrol havzası ve nakil yolları konusundakipolitikalarında önemli bir diplomatik manevra alanı kazandıracaktı.

Türkiye Hazar petrollerinin Rusya’nın Novorossisk Limanı üzerindentaşınması görüşünün karşısına temelde iki argüman ile çıkmıştır. Bunlardanbirisi Boğazlarda deniz trafiğindeki tehlikeli yoğunluk, diğeri ise güzergâhüzerinde bulunan Kafkasya’daki siyasî gerginliklerdir. Çeçenistan’dakibunalımı dondurarak zaman kazanan Rusya Kıbrıs Rum Kesimine füzesatışına dayalı karşı bir diplomatik atakla Türkiye’nin öne sürdüğü Bakü-Ceyhan hattında da benzer bir güvenlik meselesinin olduğu tezinigüçlendirecek bir adım atmıştı. Doğu Anadolu’da yaşanan PKK teröründekidüşüş Rusya’nın Bakü-Ceyhan güzergâhındaki karayolugüvenliği meselesine dayalı genel argümanında bir zayıflık doğurmuştu. Füzesatışı dolayısıyla Ceyhan Limanı’nın açıldığı Doğu Akdeniz'de Kıbrıs eksenliortaya çıkması muhtemel yeni bir gerginlik Rusya’nın eline önemli bir kozdaha sunmaktaydı. Rusya Hazar petrolleri ile ilgili her yeni inisiyatifte DoğuAkdeniz’de istikrarsızlığa yol açabilecek olan Kıbrıs kartını Türkiyekarşısında tekrar devreye sokmaya çalışacaktır. Kıbrıs’ta ortaya çıkabilecekher yeni gerginlik ve savaş ihtimali Türkiye’nin Bakü-Ceyhan hattıkonusundaki stratejik konumunu olumsuz yönde etkileyecektir. Bu denklembölgelerarası etkileşimin belki de en çarpıcı misallerinden birisinioluşturmaktadır.

Bu çerçeve içinde Kıbrıs ne sıradan bir Türk-Rum etnik problemi, ne desadece süregelen bir Türk-Yunan gerginliğidir. Bütün bu dengelerdendoğrudan etkilenen bir konumda bulunan Türkiye, Kıbrıs politikasını, sınırlıbir Türk-Yunan denkleminden çıkararak değerlendirmek zorundadır. Kıbrısaıtan bir hızla bir Avrasya ve Ortadoğu-Balkanlar (Batı Asya-Doğu Avrupa)meselesi haline gelmektedir. Kıbrıs politikası bu yeni stratejik çerçeveyeuygun bir tarzda yeni bir stratejik çerçeveye oturtulmalıdır.

Kıbrıs meselesinin Türkiye açısından önemi temelde iki ana eksende ele

Page 173: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alınabilir. Birincisi Türkiye’nin tarihî sorumluluklarının bir sonucu olarakoradaki Müslüman Türk toplumunun güvenliğini sağlamaya yönelik beşerînitelikli eksendir. Osmanlı Devleti'nin küçülmesi ile birlikte terkedilentopraklarda kalan Müslüman unsurların güvenlik ve sürekliliği her zamanOsmanlı-Türk dış politikasının temel parametrelerinden birisi olagelmiştir.Bu konuda bir bölgede gösterilen zaafın yol açacağı dalga etkisi sürekli birteyakkuz halini gerekli kılmaktadır. Kıbrıs Türk toplumunun güvenliği vekorunması konusunda gösterilecek bir zaaf dalga dalga Batı Trakya veBulgaristan'a -hatta ve hatta Azerbaycan ve Bosna'ya-yayılabilir. Bunedenledir ki, Kıbrıs Türk toplumunun korunması sadece bu toplulukaçısından değil, diğer Osmanlı bakiyesi toplulukların geleceği açısından dabüyük önem taşımaktadır.

Kıbrıs meselesinin ikinci önemli ekseni ise bu adanın coğrafi konumununjeostratejik açıdan taşıdığı önemdir. Bu eksen oradaki insan unsurundanbağımsız olarak bizatihi hayatî önemi haizedir. Orada tek bir Müsiüman Türkoimamış olsa bile Türkiye’nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır. Hiç birülke kendi hayat alanının kalbinde yer alan böyle bir adaya kayıtsız kalamaz.Nasıl üzerinde ciddi bir Türk nüfus kalmamış olan Oııiki AdaTürkiye açısından önemini korumaya devam ediyorsa ve nasıl hiç bir be-.şerîuzantısı olmadığı halde ABD, Küba ve diğer Karaib adaları ile doğrudanilgileniyorsa, Türkiye de Kıbrıs ile iıısanî unsur dışında stratejik olarak dailgilenmek zorundadır.

Bu jeostratejik önemin de iki önemli boyutu vardır. Birincisi dar ölçeklistratejik önemdir ki, Doğu Akdeniz’deki Türkiye-Yuna-nistan, KKTC-KıbrısRum Kesimi dengeleri ile ilgilidir. Bu durum en çarpıcı bir şekilde sonyıllarda yaşanan füzeler krizi ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Kıbrıs’ayerleştirilmesi düşünülen füzeler Yunaıı-Rum ittifakının askerî potansiyelininEge'deki adaların ulaşım alanlarının ötesindeki Anadolu topraklarını da tehditedecek güce ulaşması ihtimali bizatihi Kıbrıs'ın güvenliğininötesinde stratejik boyutlar ihtiva etmekteydi. Güney ve tç Anadolu’yumenzili içine alacak böylesi bir tahdit Ermenistan, Rusya veSuriye’den herhangi birinin de bu ittifaka doğrudan ya da dolaylı desteksağlaması ile Türkiye’nin hiç bir güvenlikli alanının kalmaması sonucunudoğurabilirdi. Böylesi bir tehdit ihtimali yüzer bir üs niteliğindeki Kıbrıs’ınAnadolu yarımadasının total güvenliği açısından taşıdığı önemi bir kez daha

Page 174: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ortaya koymuştur.

Jeostratejik önemin ikinci boyutu ise geniş ölçekli stratejik ilgilidir.Ortadoğu, Doğu Akdeniz, Ege, Süveyş Boğazı, Kızıldeniz ve Körfezüzerinde stratejik hesaplar yapan hiç bir küresel ve bölgesel güç Kıbrısadasını ihmal edemez. Kıbrıs bütün bu bölgelerin hepsine öylesine optimumbir uzaklıktadır ki, her birini doğrudan etkileyecek bir parametre niteliğitaşımaktadır. Türkiye bu parametre üzerinde yetmişli yıllarda elde ettiğistratejik avantajı statüyü korumaya yönelik defansif bir Kıbrıs politikasınınunsuru olarak değil, diplomatik nitelikli ofansif bir deniz stratejisinintemel dayanaklarından birisi olarak değerlendirmelidir. Bu çerçevede Kıbrıs,Türkiye’nin Hazar-Karadeniz-Boğazlar-Ege Denizi-Doğu Akdeniz-Süveyş-Basra Körfezi hattından oluşan yakın deniz kuşağı ile ilgili genel bir denizstratejisinin kilit unsuru olarak özel bir önem taşımaktadır.

4. Basra Körfezi ve Hint Havzası

Türkiye’nin bölgesel ve küresel etkinliğini kıtasal etkinliğe dönüştürebilecekdiğer iki önemli deniz havzası ise Basra Körfezi ve bu körfezin Kızıldenizüzerinden Akdeniz, Hürmüz Boğazı üzerinden Hint Okyanusuna açılanbağlantı alanı ve havzasıdır. Türkiye'nin dünyanın en önemli enerjikaynaklarına sahip olan Körfez’e bu kadar yakın olmakla birlikte bölgeüzerinde bu derece etkisiz olması dış politika geçmişinin en önemlizaaflarından birisidir.

Ortadoğu ve Körfez politikalarının seksenli yıllara kadar genel bir ihmaleuğraması bu bölgenin zengin kaynaklarından uzak kalmasına yol açmıştır.Türkiye hâlâ Körfezde ilgili meselelerde ancak ve ancak İncirlik havaüssünün menzil sahası kadar ilgili olabilmektedir. Ne Körfez’e kıyı ülkelerTürkiye'yi önemli bir bölge gücü olarak görmekte, ne de küresel güç odaklarıTürkiye’ye müzakere tarafı olarak yaklaşmaktadırlar. Son Ortadoğu BarışSürecinde Türkiye'nin açık bir şekilde devre dışı bırakılması da aslındabüyük güçlerin Türkiye’yi Ortadoğu’nun zengin jeoekonomikkaynaklarından uzakta, Avrupa kapılarında bekletilen ve gerektiğinde sığayaçekilen edilgen bir ülke statüsünde tutmak istediğini açık bir tarzda ortayakoymuştur.

Türkiye seksenli yıllardaki ekonomik patlamasını Ortadoğu ve Körfez

Page 175: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölgesi ile kurduğu akılcı ilişki biçimi sayesinde sağladığı..avantajlarunutulmamalıdır. Bunun için de Basra Körfezi ile Doğu Akdenizbağlantısının Türkiye üzerinden gerçekleşmesi vazgeçilemeyecek bir stratejiköncelik olarak devrede tutulmalıdır. Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasıdönemde yaptığı en önemli stratejik hatalardan birisi bu bağlantı hattınındevre dışı tutulmuş olmasıdır. Unutulmamalıdır ki, Bağdat vilayeti OsmanlıDevleti’nin Asya'daki etkinliğinin anahtarı durumundaydı. Türkiye açısındanda durum pek farklı değildir. Fırat-Dicle su yollan ileMezopotamya havzasının kuzeyinde bulunan bir ülkenin bu havzanındenize açılım noktalarına ilgisiz kalması düşünülemez.

Bu ilgi çevre ülkeleri tedirgin edebilecek askerî ittifak arayışlarından çok,ortak güvenlik sistemi anlayışına dayanan ekonomik bağlantılarlasağlanabilir. Helsinki Güvenlik İşbirliği çerçevesi ile Avrupa’daki ekonomikişbirliği arasında kurulan korelasyon bölgenin ortak güvenlik anlayışı ilejeoekonomik kaynaklarının kullanılması arasında kurulması ve bu uyumunöncülüğünü Türkiye'nin yapması bölgesel etkinlik için önemli avantajlarsağlayabilir.

5. Hazar Havzası

Hazar Denizi ise Türkiye’nin Orta-Asya’ya açılmasındaki kilit denizhavzasıdır. Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan arasındaHazar Denizi konusunda Rusya karşısında gerçekleştirilecek bir işbirliğiTürkiye’nin Orta Asya politikasının temel esaslarından biri olmakzorundadır. Türkiye'nin Kafkaslar-Hazar-Orta Asya bağlantı politikası üçtemel taktik prensipten hareket etmek durumundadır: (i) Kuzey Kafkascumhuriyetlerinin Rusya Federasyonu içindeki statülerinin kademeli birşekilde güçlendirilerek Hazar-Karadeniz bağlantısının bu cumhuriyetlerüzerinden gerçekleşmesini temin etmek, fil) İran ile ideolojikgerilimlerle gölgelenen ilişkilerin dinamik ve rasyonel bir ekonomikişbirliği çerçevesinde sağlamlaştırılarak Rusya’nın Orta-Asya veKafkaslar üzerindeki etkisini dengelemek ve (iii) Orta Asya ülkeleriarasındaki her türlü işbirliğini teşvik etmek. Bu hedeflerin kısadönemli problemlerle göz ardı edilmesi Sovyet İmparatorluğu’nunRusya İmparatorluğu şeklinde geri dönüşüne zemin hazırlayarak Türki-

Türkiye’nin Hazar Denizi havzasına doğrudan müdahil olması zordur. Ancak

Page 176: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bu havza üzerindeki etkinlik bu havzayı diğer deniz havzalanna bağlayacakulaşım hatlan üzerindeki etki ile sağlanabilir. Deniz bağlantısından yoksunolan Orta Asya ülkelerinin Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyaya açılmasıiçin dört alternatifleri bulunmaktadır. Birincisi Hazar Denizinin kuzeyindenRusya aracılığıyla Avrupa ve Atlantik’e, İkincisi doğudan Çin aracılığıylaPasifik’e, üçüncüsü güneyde Afganistan üzerinden Hindistan ve Pakistanaracılığıyla Hint Okyanusuna, dördüncüsü ise Hazar Denizinin güneyindenİran ve Türkiye aracılığıyla Akdeniz’e. Bu yollar açısındandeğerlendirildiğinde Batıya açılım konusunda Türkiye, İran ve Rusyaarasında ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. Ara yollar olarak gündemde tutulanHazar Denizi üzerinden Kafkaslar-Karadeniz bağlantısı Türk-Rusilişkilerinde, İran üzerinden Basra bağlantısı Türk-İran ilişkilerinde birrekabet ortamı oluşturmaktadır.

Türkiye’nin böylesi bir konjonktürde sahip olduğu en önemli avantaj buaçılımın güney ve kuzey kanadını tutan İran ve Rusya ile aynı anda ortakprojeler geliştirebilecek bir konumda olmasıdır. Fakat bu potansiyel avantajınesnek ve dinamik bir diplomasi ile desteklenememesi sonucunda son yıllardabu konuda ciddi bir zemin kayması yaşanmıştır. Türldye bölgeye sistemikgüçlerin temsilcisi olarak giren ülke imajı ile hem Rusya hem de İran ileilişkilerinde dengesizlikler yaşamıştır. Bu durum aslında çıkarları tamamençatışan İran ve Rusya’nın konjonktüre! alanlarda yakınlaşması sonucunudoğurmuştur.

Türkiye'nin Balkanlar-Kafkasya-Kuzey Ortadoğu yakın kara havzası ve OrtaAsya-Doğu Avrupa-Kuzey Afrika yakın kıta havzaları iie sağlıklı ilişkilerkurabilmesinin en öncelikli şartı uzun dönemli ve koordineli bir denizstratejisi oluşturmasıdır. Bu stratejinin siyasî, ekonomik ve askeri boyutlarıbirbirlerini destekleyici unsurlar olarak devreye sokulmalı; bölgesel ittifak veentegrasyon faaliyetleri bu çerçevede değerlendirilmelidir.

I Yakın Kıta Havzası

Avrupa, Kuzey Afrika, Güney Asya, Orta ve Doğu Asya

Soğuk Savaş dönemindeki Türk dış politika oluşumunun en çarpıcı

Page 177: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

özelliklerinden birisi, kıtalararası bağlantıları da ihtiva eden küresel ölçeklidaha statik stratejik parametrelerle, göreceli olarak küçük ölçekli bölgesel veikili bunalım alanlarının dinamik seyri arasında bir tür uyumluluk kurabilmeçabasıdır. Çift kutuplu yapının kendi doğasının gereği olarak kutuplararasıdengeleri ilgilendiren kıta-ölçekli politikalar süper ve büyük güç ölçeğindeolmayan bölgesel güçlerin dış politika karar mekanizmalarının ve ilgialanlarının daha küçük ölçekli ve bölgesel nitelikli problemlere yönelmesineyol açmıştır.

Küresel ve kıtasal nitelikli bunalımlarda kutuplararası ilişkilerin belirlediğiparametrelere bağlı kalma zorunluluğu Türkiye gibi bölgesel güçleri buparametrelerle, kendilerini doğrudan ilgilendiren bunalım alanları arasındadenge ve uyum kurmaya yönelik politikalara sevketmiştir. Türk dışpolitikasının, 1945-1990 yılları arasındaki seyrine bakıldığında bu durum çokaçık bir şekilde kendini göstermektedir.

Yaklaşık yarım asrı bütan bu süre içinde Türkiye, blok-içi sorumluluklarınıngereği olarak katıldığı Kore Savaşı müstesna, kendi sınır boylan ve bölgealanları dışında bir dış politika etkinliğine yönelmemiştir. Doğrudanilgilendiği problem alanları da Kıbrıs, Ege, Batı Trakya, Kuzey Irak veBulgaristan’daki Türk azınlığı gibi genellikle yakın kara ve yalcın denizhavzasını ilgilendiren konular olmuştur. Uygun küresel konjonktürlerin doğruve etkin bir şekilde değerlendirildiği durumlarda bu bunalım alanlarındamesafe alınırken, küresel dengelerin izin vermediği durumlarda daha dikkatlive bunalımı uzun dönemde çözücü yollar benimsenmiştir.

Bu çerçevede küresel çift kutuplu dengenin son derece hassas bir seyir takipettiği ve dikkatlerin bu dengeler içinde Ortadoğu’daki çatışmalara yöneldiğibir konjonktürde gerçekleştirilen. Kıbrıs Harekatı, Amerikan ambargosu gibiblok-içi sıkıntılar doğurmakla birlikte, hedeflenen bir statükonun doğmasınısağlamıştır. Buna mukabil, iki kutuplu ilişkilerde başlayan yumuşamadöneminde söz konusu olan Bulgaristan'daki Türk azınlıkları ile ilgilimeseleler zamana yayılarak çözülme cihetine gidilmiştir.

Küresel statik parametreler dolayısıyla Soğuk Savaş dönemi Türk dışpolitikası genelde Yunanistan iie ilişkilere ayarlı bir seyir takip etmiştir. Buda Türkiye’nin dikkatlerinin bölge-ötesi ufuklara yönelmesini engellemiştir.Kıta-ölçekli stratejik bir tercih olan AB ile ilişkiler dahi bir yandan blok-içi

Page 178: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dengelere, diğer yandan Yunanistan ile yaşanan diplomatik rekabeteayarlanmıştır.

Türkiye’nin doğrudan temasta bulunduğu yakm kara havzası ile olanilişkilerini belirleyen bölgesel politikalar ile küresel nitelikli eksen kaymalarıarasındaki uyum meselesi her şeyden önce Soğuk Savaş sonrası dönemingetirdiği konjonktür açısından yeniden ele alınmak zorundadır. Türkiye'ninYakm Kıta Havzası tanımlaması ile hedefimiz, bölgesel ve küresel ölçeklipolitikalar arasında geçışkenliği sağlayan kıta bağlantılarının tesbitedilebilmesidir. Bu da Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni kıtave havza tanımlamaları çerçevesinde ele alınabilir.

Page 179: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

I. Soğuk Savaş 5onrası Dönemde Kıta ölçekli Politikalar veTanımlamalar

Seksenli yıllarda iki kutuplu sistemin sarsılmaya başlaması, Amerika’nınuluslararası örgütler yoluyla kurduğu düzen ile Avrupa’nın çıkarlarıarasındaki çelişkilerin artışı ve Pasifik’te yeni bir ekonomi-polıtik alanınortaya çıkışı II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan uluslararası ekonomik vepolitik sistemi ciddi bir değişim süreci ile karşı karşıya bırakmıştır. Hâlâetkisini sürdürmekte olan bu değişim sürecinin ortaya çıkardığı belirsizliklersistemin önemli güçlerini yeni kıta ve havza tanımlamaları yapmayayöneltmiştir.

Bu tanımlamalara uygun politika arayışları entegrasyon ve bloklaşmateşebbüslerinin hızla artmasına yol açmıştır, tçiçe gelişen ve kimi zamanilginç çelişkiler barındıran bölgesel entegrasyon faaliyetlerinde farklıdürtülerle hareket eden üç ülke grubunun etkili olduğu söylenebilir:

(i) Yeni uluslararası ekonomik ve politik konjonktür içinde elinde alternatifkozlar bulundurmak isteyen büyük güçler;

(ii) Çift kutuplu statik yapının dağılmasından sonra uluslararası ilişkileriçindeki konumunu yeniden tanımlamak zorunda kalan bölgesel güçler;

(iii) tç siyasî kültür içinde yaşadığı kimlik krizini ya da uluslararasıilişkilerdeki yalnızlığını dünya-sistemine entegrasyon ile aşmaya çalışanülkeler.

Böylece, Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel ölçekli statik dengenindağılması ile birlikte çift kutuplu jeopolitik bölünmenin yerini kıta ölçekli vekıtalararası bloklaşmalar almıştır. Bu çerçevede jeopolitik, jeokültürel vejeoekonomik havzalar büyük güçlerin stratejileri çerçevesinde yenidenanlamlandırılmıştır.

Soğuk Savaşın çift kutuplu bölünmesini kendi bünyesindeki demir perde ileyaşayan ve göreceli bir önem kaybına uğrayan Avrupa, seksenli yıllardansonra derinleşmesini hızlandıran AB ile yeni bir kimlik ve çekim alanıoluşturmaya başlamıştır. 1992 yılında imzalanan Maastricht Anlaşması ile

Page 180: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bütünleşme sürecinde önemli mesafeler alan AB, bu süreci doğuya doğrugenişleme programı ile kıtayı kuşatıcı bir niteliğe büründürmüştür.Avrupa artık iki süper gücün mücadele ve savunma alanı olmaktan çıkarakkendi çekim alanını oluşturan klasik bir merkez haline dönüşmektedir.

1993 yılında kabul edilerek AB’nin önemli unsurlarından birisi haline gelenOrtak Dış Siyaset ve Güvenlik Politikası (CFSP) birliğin küreseldengelerdeki stratejik değişimlere yönelik politikalarında uyum sağlamayıhedef edinmişse de, AB’nin Bosna bunalımında yeterince etkin bir ortakpolitika geliştirememesi bu çabaları olumsuz yönde etkilemiştir. Bu ortakstrateji arayışı doksanlı yılların sonuna doğru NATO’ya paralel bir güvenlikörgütlenmesi kordinasyonuyla geliştirilen Avrupa Güvenlik ve SavunmaKimliği konusunda 1999 VVashington Zirvesinde özellikle kararmekanizması ve operasyonel yetki konusunda atılan adımlar Avrupa kıtasınınuluslararası ilişkilerdeki konumunu önemli ölçüde güçlendi rm ektedir.

Kosova'ya yönelik hava harekatından sonra bölgeye giren güçlerin ağırlıklıbir şekilde AB üyesi ülkelerden oluşması bu etki alanının yayılmaktaolduğunu göstermektedir. NATO ve AB’nin üye tabanındaki farklılaşmalarönümüzdeki dönemin en hassas konuları olmaya devam edecektir. Türkiyegerek Avrupa'nın yeni konumu gerekse AB-NATO ilişkileri konusundabirinci derecede etkilenebilecek ülkeler arasındadır.

Soğuk Savaş süresince kendi kıtasının uzağındaki Afroavrasya dünyaaııakıtasını Sovyet tehdidine karşı korunulacak stratejik hatlar çerçevesindedeğerlendiren ABD, bu yeni konjonktüre intibak için bir yandan Atlantikeksenli yapılanmayı BM’yi ayakta tutarak ve NATO’yu yaygınlaştırarakkorumaya çalışırken, diğer yandan artan bölgesel kutuplaşma temayülüneayak uydurmaya gayret etmiştir. ABD, Bretton Woods ve GATT sistemineilk darbeyi vuran Avrupa entegrasyonuna karşı kademeli bir bölgeselbloklaşma tepkisi göstermiştir. Bu çerçevede önce Kanada ve Meksika ilebirlikte NAFTA (Nort America Free Trade Agreement / KuzeyAmerika Serbest Ticaret Anlaşması) kurulmuş; daha sonra Kuzey veGüney Amerika arasındaki işbirliğini geliştirmeye çalışan organizasyonlarınrolü artırılmış ve nihayet Pasifik eksenini kontrol altında tutmak ve alternatifbir çekim alanı oluşturmak için APEC’e (Asian Pasifte Economic Council /Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği) for-mellik kazandırılmaya çalışılmıştır.

Page 181: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ABD kendi coğrafyasından da kaynaklanan bir zorunluluk ile çift yönlü birsentez ve denge politikası geliştirmeye özen göstermektedir. Bir Trans-Atlantik örgütü niteliğindeki NATO atacılığıyla ABD'nin Atlantik kimliğiöne çıkarılarak Avrupa bağlantısı korunurken, doksanlı yıllarda formel birniteliğe dönüştürülmeye çalışılan APEC aracılığıyla ABD’nin Pasifik kimliğive Asya bağlantısı geliştirilmeye çalışılmaktadır. NAFTA ile KuzeyAmerika’yı konsolide eden ve Güney Amerika’yı kendi etki alanında tutanABD, NATO ve APEC ile çift kanatlı bir kıta-ölcekli nolitika velkt irmovp\rr»_

nelmiştir. Bu kıta-ölçekli politikalar BM Güvenlik Konseyi yapılanması ilesiyasî olarak. G-8 ile de ekonomi-politik olarak ıçiçe geçen küresel niteliklerkazanmıştır.

ABD, Avrupa ülkelerinin, özellikle de Almanya’nın, gündeme getirebileceğiAvrasya stratejisine karşı Asya’ya bakışını yeniden tanımlamaya1 veAsyamerika (Asiamerica) sentezini bayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu uzundönemli strateji Amerika'nın dünya anakıtası olarak bilinen Afroavrasyatemel kara kütlesinden izole edilmesi ihtimali karşısında geliştirilmektedir.Almanya’nın Asya’nın değişik bölgelerinde yoğunlaşan ekonomik etkialanları Amerika’nın Asya’ya yönelik uzun dönemli bloklaşmaçabalarının temel sebebidir.

Uluslararası ekonomik ilişkilerdeki ağırlığı doksanlı yılların ilk yarısındahıziı bir tırmanış gösteren ve 1997 bunalımına rağmen önemini koruyanDoğu Asya bölgesinin ekonomi-politik konumu yeni stratejik tanımlamaarayışlarında hâlâ önemli bir parametre durumundadır. Bu bölge içinkullanılan terminolojiler bile ülkelerin uzun dönemli stratejileriniyansıtmaktadır. ABD ve Avustralya bölge için özellikle Pasifik teriminikullanarak bölgeyi bir kıta (Avrasya) ile değil, bir deniz ile (Pasifik)tanımlamaya özen göstermektedir. Bunun temel sebebi böyle birtanımlamanın Amerika ve Avustralya’yı doğal olarak içine alması, Pasifik ilekıyısı bulunmayan Almanya ve diğer Avrupa ülkelerini dışlamasıdır.Almanya ise gittikçe artan bir dozda Avrasya terminolojisine ağırlıkvermektedir, çünkü Avrasya tanımlaması da yeni ekonomi-politikçekim alanı olan Doğu Asya ile klasik çekim alanı olan Avrupa arasında birbağ kurmakta ve ABD'yi dışlamaktadır.

Page 182: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu iki güç merkezini dengelemek ve kendi bağımsız çekim alanınıoluşturmak isteyen ülkeler ise Doğu Asya ve Asya kimliği tanımlamalarınıyaygınlaştırmak istemektedirler. Avrasya ve Asyamerika tanımlamalarınınbaskısı altında kendilerine tutarlı ve kuşatıcı bir kimlik arayışı içine giıenDoğu Asya ülkeleri doksanlı yılların başlarında bir taraftan Amerika veAvrupa ile dengeli ilişkiler kurmaya özen gösterirken, diğer taraftanekonomik ivme kaynaklarını dış yatırımlardan bölge-içi dinamiklere çekmeyeçalışmışlardır. Bu çerçevede Doğu Asya-eksenli EAEC (Doğu AsyaEkonomik Forumu) fikri benzeri teşebbüsler bölge-içi bir dayanışma çabasıolarak istenilen sonuçlan vermemişse de, yükselen Asya kimliğinin ifadeediliş biçimi olarak başhbaşına önem taşımışlardır.

Bu arayış, kendi içinde birçok iç çelişki ve tarihî düşmanlıklar barındıranDoğu Asya’da özellikle ekonomi ağırlıklı işbirliği ve bloklaşma temayülünücanlı tutmaktadır, Genelde Asya'nın, özelde Doğu Asya’nın kimlik ve ortakjeokiiltürel ve jeoekonomik hat oluşturma çabasının başarısı kıtanınönümüzdeki yüzyıl içindeki konumunu belirleyecek önemli unsurlararasındadır. ’

Tam bir kültürel mozaik niteliği taşıyan Asya kıtası uzun dö- f nemde bu üççekim alanının karşılıklı etkileşimleri ile yeni blok-laşnıa tecrübelerine şahitolacaktır. Çin ve Hindistan gibi iki de- : mografik devi, Japonya gibi birekonomik devi, Rusya gibi bir step ® devini ve dünyanın en stratejik hattınıoluşturan Rimland kuşağı üzerinde İslam Dünyasının en büyük güçlerinibanndıran bu kıta, î# stratejik mücadelenin önemli sahnelerinden birisiolmaya devam edecektir.

Kıta ölçekli jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel havzaların Jf yenidentanımlanması süreci diğer büyük ve bölgesel güçleri de 5 yeni kıta ve havzaölçekli arayışlara itmiştir. Soğuk Savaş dönemi-nin ikinci süper gücününmirasçısı olan Rusya bir taraftan BDT 5 (Bağımsız Devletler Topluluğu)çerçevesinde eski SSCB’nin etki alanı mirasını sürdürmeye çalışırken, diğertaraftan Türkiye’nin girişimi ile başlayan KEl (Karadeniz Ekonomikİşbirliği)'ne katıl- § ma kararı almıştır. Sonra da 1993 yılında bu iki bölgeselişbirliği te- 3 şebbüsü ile çelişkili bir şekilde Slav ülkeleri arasında bir ortakpa- | zar kurma teşebbüsünü başlatan Rusya karşı karşıya kaldığı iç siyasî veekonomik bunalımlar dolayısıyla bu alternatif bloklaşma çabalarını

Page 183: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

birbirleriyle tutarlı bir stratejinin parçası olarak değil, konjonktürel kaygılarınağırlık taşıdığı çelişkili taktik arayışlar olarak sürdüregelmiştir.

Daha önemsiz olmakla birlikte Kazakistan’ın teklif ettiği Avras- ?? ya Birliğiprojesi, Apaı theiddöneminin bitmesinden sonra dünyaya açılan GüneyAfrika Cumhuriyeti’nin Güney ve Doğu Afrika ile. .

Güney ve Doğu Asya arasındaki ülkeleri kapsayan deniz-eksenli bir Afro-Asya birliği olarak takdim ettiği Hint Okyanusu İşbirliği Örgütü ve OrtadoğuBarış Süreci içinde bölgesel ekonomik işbirliği çerçevesinde gündeme gelenve Kuzey Afrika ile Batı Asya'yı bünyesine alan genişletilmiş yeni Ortadoğukavramı kıta-ölçekli değişik proje arayışları olarak zikredilebilir.

II. Küresel ve Bölgesel Güçlerin Yakın Kıta Havzası Politikaları

Kıtaların ve kıta-eksenli havzaların stratejik açıdan yeni anlamlar kazanmasıözellikle iki grup ülke için özel bir önem ifade etmektedir. Birinci grup,küresel strateji uygulama kabiliyeti olduğu için bir çok kıta-eksenlihavzalardaki dengeleri aym anda gözetmek zorunda olan ülkelerden oluşur.Mesela başta ABD ve Almanya olmak üzere Çin, Fransa, İngiltere, Japonyave Rusya gibi ülkeler aynı anda birçok kıtadaki dengeyi gözeterek küreselölçekli politika geliştirirler.

Bunlardan kimisi ABD gibi bütün havzaları bütün yönleriyle gözetmezorunluluğu hissederken, kimileri özellikle bir alanı, kimileri ise bir havzayıöne alarak politika geliştirirler. Mesela Japonya'nın ekonomi-politik alanınıöne çıkarması ve bütün kıtalarda bu yönde süreklilik arzeden bir stratejikplanlama gerçekleştirmesi öncelik verilen alanda derinleşerek bütün küreselsatha yaygın bir politika takip edilmesinin en çarpıcı misalini oluşturur.Buna mukabil Rusya’nın eski SSCB’nin jeopolitik hakimiyethavzalarına yönelik politikalara ağırlık vermesi bir mekanda derinleşerekbu mekanın bütün alanları ile ilgilenmeye dayalı kıta-eksenli politikaya birörnek teşkil eder.

Bu zorunluluklar onların diplomasi yapım ve uygulama alanlarını da belirler.ABD bütün kıta-eksenli havzalara dayalı politikaları tutarlı bir stratejikplanlama bütünlüğü içinde yürütmeye çalışırken, Japonya’nın ekonomi-politik ağırlıklı stratejik tercihi dış politika yapımında MlTI’nin (Dış Ticaret

Page 184: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve Sanayi Bakanlığı) öne çıkmasına yol açmaktadır. Rusya’nın stratejikmanevra kabiliyeti de hâlâ Kızıl Ordu’nun yakın kıta havzası üzerindekietkinliği ile sınırlıdır. Rusya'nın küresel gücü bu etkinliğin artırılması içindiplomatik bir altyapı sağladığı ölçüde küresel politikalarla kıta-ekseıılipolitikalar arasında bir tür uyum ortaya çıkmaktadır.

İkinci grup ülkeler ise tarih ve coğrafya parametrelerinden kaynaklananözellikler dolayısıyla birçok kıta-eksenli havza ile aynı oranda ilgilenmekzorunda kalan bölgesel güçlerden oluşmaktadır. Bu gruba giren ülkelerin enbelirgin temsilcileri arasında Türkiye, Mısır, İran, Ukrayna ve Hindistanzikredilebilir. Bu ülkelerin yakın kıla havzaları ile ilgili tavırlarını kısacatahlil etmek yakın kıta havzası tanımlamamızı açıklığa kavuşturmamızı veTürkiye’nin stratejik konumunu bu açıdan ele alış biçimimizi ortayakoymamızı kolaylaştırabilir.

Aynı zamanda hem bir Ortadoğu ve Batı Asya, hem bir Akdeniz veKızıldeniz, hem de bir Kuzeyr ve Doğu Afrika ülkesi olma özelliği taşıyanMısır stratejik konumu ve tarihî mirasının getirdiği jeo-küliürel özelliklerdolayısıyla Asya, Afrika ve Akdeniz dengelerini gözeten bir politika takipetmek zorundadır. Bu konumu Mısır'ı, küresel ve kıta-eksenli havzapolitikalarını aynı anda takip etmek zorunda olan Osmanlı Devleti'ne bağlıolduğu dönemde de Ortadoğu, Kızıldeniz, Afrika ve Hint Okyanusupolitikalarının merkez üssü haline getirmiştir. Mısır'ın 19. yüzyıldakisömürgeci rekabetin en yoğun yaşandığı ülkelerden birisi olması da buözelliği dolayısıyladır. Napolyon’u Mısır’a çeken, bu ülkeyi İngilizsömürge sisteminin kilidi haline getiren, Süveyş'i Soğuk Savaşın enyoğun çatışma alanlarından birisi haline dönüştüren sebep de, temelde buülkeye çok yönlü diplomatik, siyasî ve askeri hareket kabiliyeti kazandıran buyönüdür.

Modern Mısır’a damgasını vuran Nasır'ın geliştirmeye çalıştığı Mısırkimliğinin ana unsurları olarak zikredilen coğrafyaya dayalı Afrikahlık, diledayalı Araplık ve tarihe dayalı Mısuîılık nosyonları bu çok yönlü jeokültürelyapının bir yansımasıdır. Mısır’ı Ortadoğu dengelerinde savaş zamanında da,barış dönemlerinde de öne çıkaran; Afrika politikasının önde gelen ülkeleriarasında gelmesine zemin hazırlayan temel özellik de bu çok yönlü kıtailişkileridir. Bu ülkeyi Soğuk Savaşın en sert yıllarında Üçüncü Dünya ve

Page 185: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Tarafsızlar BLolcu hareketinin yürütücü ülkeleri arasında yer almasınınsebeplerini de, ideolojik yönelişten çok bu konumun getirdi gi kendine hasşartlar içinde ele almak gerekir.

İi'an da, tarihî ve coğrafî özellikler dolayısıyla, bir çok kıta-ek-senli havza ileaynı anda ilgilenme zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Büyük İskender'den buyana genelde Asya ile Avrupa, özelde de Orta Asya ile Batı Asya ve DoğuAvrupa arasındaki geçiş bölgelerinden birinin üzerinde bulunan İran, değişikyönleriyle farklı kı-ta-eksenli havzalara bakan bir niteliğe sahiptir. Aynızamanda hem Orta, hem Batı, hem de Güney Asya ile irtibatlı olan İran,bir taraftan Hazar Denizi ve hatta Karadeniz, diğer taraftan da Körfez ve HintDenizi dengelerinden etkilenmektedir.

Batıda Mezopotamya doğuda da Maveramı nehir' in oluşturduğu iki büyükkadîm medeniyet havzası arasında yer alan İran, jeo-kültüreJ çeşitliliği dekendi içinde barındırmaktadır. Orta Asya’dan kopup gelen hareketli vedinamik Turanı unsurların yerleşik devlet geleneğine İran coğrafyasıüzerinden geçerek oturmaları bu jeo-kültürel özelliğin bir sonucudur.Stratejik ilerlemesini Avrupa içlerine doğru yönlendiren Osmanlı Devleti’ninsürekli olarak İran’ı gözeten bir doğu politikası geliştirmek zorunda kalmasıİran’ın bu jeokiiltürel ve jeopolitik konumunun tesiri dolayısıyladır.

Sömürgecilik döneminde Biiyük. Oyunun iki aktörü olan Rusya ve İngilteretarafından etki sahalarına bölünen İran’ın kuzey ve güneyi de bu sömürgecigüçlerin imparatorluk niteliklerini göstermekteydi. İran’ın Orta ve KuzeyAsya’ya bakan yönünü temsil eden Kuzey İran’ı etki sahasına alan Rusyatipik bir step devleti iken, Körfez ve Hint Okyanusuna bakan güneyinikontrol eden İngiltere deniz nitelikli emperyal yapısını bu coğrafyayayansıtmıştır.

Soğuk Savaş süresince en yoğun ideolojik mücadele alanlarından biri olanİran’ın İslam, devriminden sonra kademeli bir şekilde denge politikalarınayönelmesi de bu tarih ve coğrafya faktörünün bir sonucudur. Humeyni’nindevrimci çizgisinden Rafsan ca-ni’nin pragmatik politikasına ve nihayetHatemi’nin reformist tavrına kadar İran süreklilik arzeden bir dış politikarasyonalitesini devrede tutmaya çalışmıştır. Bir taraftan Asya’ya açılanyönüyle Çin, Hindistan ve Rusya ile son derece realist ilişkilere girenİran, diğer taraftan devrimci retorik ve ABD’nin dışlama politikası karşısında

Page 186: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Avrupa ülkeleri ile çıkar-temelli ilişkilerini geliştirmiştir.

parametrelerini aynı anda gözeten politikalar takip etmesi, Türkiye’yi deyakından ilgilendiren çok yönlü yakın-kıta havzası politikaları geliştirmesineyol açmaktadır.

En önemli Asya güçlerinden biri olan Hindistan da çok yönlü bir kıta havzasıpolitikası takip etmeye çalışan ülkeler arasında yer almaktadır. Güney, Doğuve Orta Asya politikalarını kıta-öl-çekli dengeleri gözeten ikili diplomasilerlegeliştirme zorunluluğu, bu ülkeyi Pakistan, Çin ve Rusya başta olmak üzereönemli Asya ülkeleri ile bölge-ötesi kaygıları da kapsayacak şekildeilişkiler geliştirmeye zorlamaktadır. Öte yandan merkez! bir Hint Okyanusuülkesi olması da Hindistan’ı Pasifik’ten Doğu ve Güney Afrika'ya kadaruzanan bir hatta geniş ölçekli bir strateji takip etmeye zorlamaktadır.

Hindistan’ın tarihî birikimi bu çok yönlü coğrafi özelliğin etkisindegelişmiştir. 14. Yüzyıla kadar dünya ekonomisinin en yoğun çekimalanlarından birini oluşturan Hint bölgesi, Babür hanedanı dönemindeAsya’nın en önemli güçlerinden birisi olarak altın çağını yaşamıştır. 16.Yüzyıla damgasını vuran ve Avrasya'nın güney hattını kuşatan batıdaOsmanlı, ortada Safevî ve doğuda Babür devletleri Orta Asya kökenlidinamik Türk unsurunun yerleşik kadîm medeniyet havzalarını İslammedeniyet birikimi ile harmanlamalarının ürünüdür.

Batı ile doğu arasındaki kırılma noktası, bu üçlü havzanın kapitalizm veSanayi Devrimi’nin getirdiği ekonomik ivme ile harekete geçen Avrupa-eksenii güçlerin İslam medeniyetinin ortak paydası ile bütünleşen Asya-eksenli kadîm kültürlere yönelik baskısı ile ortaya çıkmıştır. Hindistan da buözellikleri dolayısıyla bu kırılma noktasının odaklarından birisinioluşturmuştur. İngiliz-Al-man, İngiliz-Rus, İngiliz-Fransız sömürgerekabetinin Hindistan ile doğrudan ilgili bölgelerde cereyan etmesi bununsonucudur.

Hindistan’ın Soğuk Savaş süresince Üçüncü Dünya ve Tarafsızlar Blokunıınöncüleri arasında yer alması da bu coğrafî ve tarihî faktörlerin sağladığıçokyönlü bağlantı imkanlarıyla sözkonusu olmuştur. Muazzam birdemografik faktörü de arkasına alan Hindistan bugün bu çok yönlü stratejikkonumun getirdiği kapsamlı yakın kıta-havzası imkanlarıyla bölgesel güç

Page 187: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

konumunu nükleer ka-

Avrasya steplerinin geçiş yolu üzerinde bulunan Ukrayna ise bir yönüyleAvrupa'ya, diğer yönüyle step derinliğinde Asya’ya bakması dolayısıyla çokyönlü kıta havzası politikası takip etmek zorunda olan bölge güçlerindenbirisidir. Doğu-batı istikametinde Asya-Avrupa kara bağlantısının, kuzey-güney istikametinde de Baltık-Karadeniz su yolları bağlantısının kesişimalanındaki coğrafi konum bu ülkenin son derece önemli bir denge unsuruolmasını sağlamaktadır. Ukrayna’nın özellikle 17. yüzyıl Osmanlı-Rus-Lehistan dengelerindeki önemi bu coğrafî konumun tarihî bir tezahürüdür.Osmanlı Devleti’nin Avrasya dengelerini kontrol edebilme kabiliyeti bubölge üzerindeki denetimi ile pekişmiştir. Öte yandan Rusları ıssız KuzeyDenizinin meçhul halkı olmaktan çıkararak önce bir kıta devleti, sonra da birdünya gücü haline getiren en temel amillerden birisi de Ukrayna üzerindengerek Doğu Avrupa gerekse Karadeniz’e müdahil olma gücü kazanmalarıdır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Rusya için en ciddi zaaf Ukrayna’nın,dolayısıyla da Volga dışında kalan ve özellikle Dinyeper ve Dinyesternehirleri ile bunların arasında kalan bölgelerin kaybı ile ortaya çıkmıştır.1Rusya’nın emperyal bir güç haline gelmesini sağlayan bu bölgenin kaybıSovyet-sonrası Rus gücünün zayıflamasının da ana göstergelerinden birisiolmuştur. Ukrayna’nın bu bölgedeki varlığını sürdürebilmesi ve gücünüartırabilmesi de çok yönlü kıta ilişkilerini diplomatik bir ustalıklayürütebilmesine bağlıdır. Doğu Avrupa’da sözkonusu olabilecek Rus-Almanetkinlik rekabetinin dengeleyici gücü olması mukadder olan Ukrayna’nınbu konumu Türk-Ukrayna ilişkilerinin gelecekteki önemini de açık birşekilde ortaya koymaktadır.

III. Türkiye’nin Yakın Kıta Havzasının Ana Unsurları

Türkiye, bu bölgesel güçlerle kıyas edildiğinde, belki de en karmaşık kıtahavzası politikaları gerektiren Özel bir konumda bulunmaktadır. Bu bölgeselgüçlerden bir kısmı tek bir anakıta bağlantısına (Hindistan ve İran gibi), birkısmı tek bir deniz ile doğrudan

irtibata (Ukrayna gibi], bir kısmı ise temelde tek bir su yolu etrafındaşekillenen yeterince çeşitlenmemiş bir tabiî coğrafyaya sahip iken (Mısır/Nilörneğinde olduğu gibi), Türkiye aynı anda bir çok kıta bağlantısı kurabilen,

Page 188: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bil çok deniz ve su yolu havzası ile doğrudan temas halinde olan ve sonderece çeşitlenmiş tabiî coğrafya özelliklerine sahip olan bir ülkedir.

Türkiye'nin yakın kıta havzası politikasının ana unsurları bu çeşitlilik içindeve yakın kara ve yakm deniz bağlantıları ile ortaya konabilir. Özetlemekgerekirse Türkiye, Trakya üzerinden bir Balkanlar, kuzey kıyı şeridi ile birKaradeniz, Erzurum yaylası üzerinden bir Kafkas, Harran üzerinden birMezopotamya ve Ortadoğu, güney deniz şeridi ve İskenderun Körfeziüzerinden bir Doğu Akdeniz ülkesidir.

Bu yakın kaıa ve deniz havzaları aytıı zamanda Türkiye'nin yakın kıtahavzasının özelliklerini de belirlemektedir. Balkanlar bağ- J lantısı Türkiye’yidoğrudan bir Doğu Avrupa ülkesi yaparken, Orr t tadoğu bağlantısı Batı Asyaülkesi özelliğini ortaya koymaktadır. • Karadeniz üzerinden Doğu Avrupa veAvrasya steplerinin su yolla-': rina müdahil olabilen Türkiye, Kafkaslarüzerinden Hazar ve Orta. ^ Asya, Doğu Akdeniz üzerinden Güney-batı Asyave Kuzey Afrika' 1§ dengelerinde yer almaktadır.

Boğazların özel konumu bu çeşitliliğe kıtalararası geçiskemik ; boyutunu dakatmaktadır. Boğazlar, Avrasya anakıtasımn kuzey-: güney ve dogu-batıistikametindeki geçiş yollarının düğüm noktasinı oluşturmaktadır. Buyüzdendir ki, kadîm Avrasya dengelerinden bu yana özel bir önemi haizbulunan Boğazlar, modern jeopolitiğin de eıı yoğun stratejik ilgi alanlarındanbirisi olagelmiştir.

Boğazlar gibi günümüz Türkiye’sinin bulunduğu coğrafî alan da Avrasyatarihinin kıta-ölçekli hakimiyet sağlayabilen güçlerinin beşiği olmuştur.Anadolu, Darius’un Avrasya’ya bir bütün olarak hakim olma idealinin ürünüolan Pers İmparatorluğu, doğu-batı istikametindeki ilerleyişinin geçişbölgesini oluşturmuştur. Büyük İskender’in sınırlı Makedonyacoğrafyasından engin Asya derinliğine geçerek ilk büyük ölçekli Avrasyadevletini oluşturması sürecinde de bu coğrafya bir güç temerküz alanıolmuştur. Kadîm imparatorluk yapılarının en gelişmişi kabul edilen Romaİmparatorlusu Ha hir cninpv Akdeniz devleti olmaktan bir dünva gücüolmaya geçiş sürecinde özellikle Anadolu ve Mısır'ı iki temel hakimiyet alanıolarak kullanmıştır. Bizans’ın 6. yüzyıldaki parlak dönemi de bu çok yönlükıta dengelerini gözeten bir politikanın sonucunda doğmuştur.

Page 189: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Nihayet çok yönlü kıta ölçekli siyasî yapıların en yaygını ve en uzunömürlüsü olan Osmanlı Devleti’nin temel omurgası da bu coğrafyadaoluşmuştur. Batı Anadolu'da Sakarya havzasının sınırlı alanında tarihin enginderinliğine atılan tohum üç kıtanın en temel su yollarını oluşturan Tuna(Avrupa), Fırat (Asya) ve Nil (Afrika) havzalarına uzandığı zaman güçlü birdevlet niteliği kazanmış; Karadeniz'in kuzeyinden engin steplere,Kafkasya’dan tabiî coğrafî ayrım hatlarına, Ege'den Batı Akdeniz’e,Ktzıldeniz'den Hind’e, Kuzey Afrika’dan Büyük Sahra’ya uzandığı zaman iseDevlet-i Ebed Müddet iddiasını bir idealden reel bir politik güce dönüştürenjeopolitik altyapıya sahip olmuştur.

Tarihte Afroavrasya anakıtasınm en önemli havzalarını birleştiren böylesi birgücün oluşması siyasî ve askerî anlamından öte anlamlar taşımaktadır.Osmanlı Devleti’nin kadîm medeniyet havzalarının tümünü harmanlamagücü ve kapasitesi bu çok yönlü jeostratejik hakimiyet alanının ortayaçıkışının da altyapısını oluşturmuştur. Bu yönüyle Osmanlı Devleti, sadecebir askerî güç olarak değil, insanlık birikimini bünyesinde bütün renkleriyletaşıyan son kadîm kültür haritasını oluşturma özelliği ile de tarihî bir önemesahiptir.3

Osmanlı Devleti uzun yüzyıllar alan daralma sürecinde de bu jeostratejik vejeokültürel omurgayı muhafaza etmeye çalışmıştır. Terkedilen her Osmanlışehri istilacı barbar güçlerce tahrip edilene kadar hakim olduğu jeokültürelhavzaların bütün yönlerini yansıtan kadîm çizgileri bünyesinde barındırmayadevam etmiştir. Bunun son çarpıcı misali Saraybosna’dır. Bu anlamdaOsmanlı şehirlerinin Batı medeniyet unsurlarınca çözülüşü veya bizzat tahribikadîm insanlık birikiminin de tarih sahnesinden çekilme süreci olarak tezahüretmiştir.

Osmanlı Devleti’nin bu çok yönlü jeokültürel özelliği Türkiye'nin kıtalararasıjeokültürel rolünün de tarihî temelini oluşturmaktadır. Huntington’ın Doğuile Batı arasında parçalanmış bir kimliğin en çarpıcı misali olarak takdimettiği Türkiye bu tarihî birikimin derinliğini kavradığı ölçüde tekrarkıtalararası geçişken-liğin ve harmanlamanın zengin jeokültürel altyapısınıoluşturabilir. Bu da dogmatik bir zihniyetle değil, kadîmi bütüncül bir şekildekuşatan ve bugünü hakkınca kavrayan bir bakış açısı ile mümkündür.jeokültürel geçiş ve harmanlanma havzaları bu konumun hakkını verenleri

Page 190: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gelecek medeniyetlerin merkezi, bu konumu ve kimliği hiçe sayanları isetarihin edilgen ve tarihsizleşen unsurları yapar.

Osmanlı Devleti sınır boylarından gerileme döneminde de çok yönlü yakınkıta havzası politikalarından kopmayacak bir coğrafyada tutunmayaçalışmıştır, itina boylarında uzun süre direnilme-si, Erzurum yaylasının herne pahasına olursa olsun savunulması, Bağdat-Mısır hattında sürekli birdayanak oluşturulmaya çalışılması hep bu politikanın ürünüdür.

Birinci Dünya Savaşından geriye kalan Osmanlı bakiyesinin . hayat alanımtanımlayan ve bu yönüyle Türkiye Cumhuriyeti'nin ilerdeki coğrafi alanınınmeşruiyetini de belirleyen Misak-ı Millî sınırları da bu çabayı yansıtmaktadır.Doğu ve Batı Trakya ile Balkanlarda, dolayısıyla da Avrupa’da tutunmaya,ihtilaflı doğu vilayetlerine yönelik politika ile Kafkaslarla irtibatıkaybetmemeye, güney sınırları ile de artık devletten kopması mukadder Arapcoğrafyası ile çizilecek hatta Ortadoğu'dan kopmamaya çalışan gizli birsavunmacı irade bu belgenin ruhuna egemen olmuştur.

Osmanlı Devleti’nin sömürgeci güçlerle olan ve sınır-ötesi ve kıta-ölçekliboyutlar da içeren çelişkiler dolayısıyla yüzyüze kaldığı savaşlar vebunalımlar bu mirası devralan Türkiye Cumhuriye-ti’nin dış politikasınınözellikle ilk dönemlerde değişik satıhlarda ülkenin gücünü dağıtan kıtasalmücadele alanlarına girmemeye ve kendi varlığını millî sınırlar içindegüçlendirerek korumaya yönelik politikalara sevketmiştir. Atatürk'ün "YurttaSulh Cihanda

Sulh” ilkesinin arkaplanıııda konjonktüre! nitelikli bu realist dış politikamuhasebesi bulunmaktadır. Milli bağımsızlığı korumakla birlikte İngiliz veFransız sömürge güçleri Üe kıtasal ölçekli çatışmaya girmemeye çalışan bupolitika, dönemin uluslararası konjonktürünün realist bir çerçevededeğerlendirilmesinin üründür. Türkiye’nin II. Dünya Savaşı süresince her ikicepheden gelen bütün baskılara rağmen tarafsız kalmaya sevkeden temel amilde budur.

II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan konjonktür ve resmî deklarasyonlaraaçık bir şekilde yansıyan Sovyet tehdidi Türkiye’yi kıta-ötesi bağlantılarkurmaya tekrar zorladı. Türkiye’nin Soğuk Savaş dönemindeki en temelstratejik yönelişi NATO çerçevesinde ve Atlantik-eksenli olarak gerçekleşti.

Page 191: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Buna paralel olarak yürütülen AB girişimi hem ABD-Avrupa hem de Türk-Yunan dengelerinden etkilenen bir süreç ile inişli-çıkışlı bir seyir takip etti.Bu stratejik tercihlerle uyumlu bir şekilde devreye giren BağdatPatkı, CENTO ve RCD ise Türkiye’nin Atlantik-eksenli temel stratejik yönelişin in gerektirdiği bölgesel sorumluluk alanlarının sonucunda ortaya çıktı.Bu dönemde böylesi dolaylı sorumluluk alanları dışında Asya ve Afrika,Türkiye’nin genelde ilgi alanı dışında kaldı.

Türkiye, Soğuk Savaş dönemi Türk dış politikasını yönlendiren kıta-ölçeklibu temel tercihin bölgesel politikalar ile çatıştığı problem alanlarında vebunalım dönemlerinde İslam Konferansı Örgütü benzeri çabalarla Asya veAfrika ülkeleri ile olan ilişkilerinde yeni kanallar oluşturmaya çalıştı. Türkdış politikasının Soğuk Savaş dönemindeki en temel problem alanı olanKıbrıs ile ilgili ABD ve Avrupa’dan gelen olumsuz tepkiler Türkiye’yi yenidış politika arayışlarına zorlayan temel etken oldu.

Soğuk Savaş sonrası dönemin ortaya çıkardığı yeni konjonktür Türkiye’ninkendi kıta bağlantılarım yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılmaktadır. Herşeyden önce yeni teknolojik araçların olağanüstü bir ivme kazandırdığıküreselleşme olgusu ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılığı ve bu karşılıklıbağımlılıktan doğan dış politika alternatiflerindeki ve araçlarındaki çeşitliliğidaha önceki dönemlerle kıyaslanmayacak ölçekte artırmıştır.

Öte yandan uluslararası ekonomi-politik ve diplomatik güç merkezli birgüçler dengesi politikasına yönelmesi sonucunu doğurmaktadır. Sömürgecidönemlerde ve Soğuk Savaş şartlarında netlik ifade etmek zorunda olan blokve ittifak tercihleri gittikçe esnemekte ve bu tercihlerdeki kısa dönemli dengedeğişikliklerinden etkilenebilecek gri alanların yoğunluğu artmaktadır.İdeolojik nitelikli ayrım çizgileri yerlerini çıkar alanları ve güçdengelerine dayalı dinamik süreçlere bırakmaktadır. Bu değişim büyükgüçler arasındaki rekabetin kapsam ve yoğunluğunu belirlemekte ve farklı dışpolitika tercihlerinin daha kısa süreli değişimlerle ortaya çıkmalarına yolaçmaktadır.

Bugün ne asrın başında olduğu gibi herhangi bir sömürge topluluğunun üyesiolma baskısı, ne de Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu yapısının getirdiğiideolojik nitelikli kategorik ayrım çizgileri temel belirleyici olma özelliğinesahiptirler. Karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin karmaşık bir çeşitlilik arzettiği

Page 192: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bu dönemde mümkün olan en çeşitli ve yaygın ilişkiler ağını mümkün olanen derin ve uyumlu koordinasyon ile tutarlı bir dış politika bütünühaline dönüştüren ülkeler uluslararası konjonktürün güç dağılımında görecelibir ağırlığa sahip olurken, geçmiş dönemlerin saplantıları, ile tek yönlü ve tekölçekli politikalar geliştiren ülkeler göreceli bir etkinlik ve güç kaybınınsonucunda blok-içi ve kıta-içi dengelerin edilgen ülkesi konumunadüşmektedirler.

Jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik güç merkezlerinin ve geçiş alanlarınınüzerinde bulunmayan ülkeler bu konuda riski de avantajı da düşük birkonuma sahip oldukları için derinlikten ve koordinasyon kaygısından yoksundaha tekdüze stratejiler geliştirebilir. Ancak, Türkiye gibi hemen hemen herkıyı ve kara şeridi derinlemesine bir yakın kıta havzası politikasınınomurgasını oluşturacak özelliklere sahip bir ülke, kıta ölçekli politikalaraçısından hem büyük avantajları, hem de büyük riskleri dengeli ve uzundönemli politikalarla sürekli bir şekilde değerlendiren bir dış politikastratejisi geliştirmek zorundadır. Sahip olunan jeopolitik, jeokültürel vejeoekonomik özelliklerin getirdiği avantaj ve imkan patlamasının yolaaçabileceği hesapsız bir dış politika hayalciliği de, bu özelliklerindoğurabileceği risklerin yönlendirdiği çekingen ve durağan tavırlar da aynıölçüde zararlıdır.

Bu avantajlar ve riskler özellikle kıta-ölçekli stratejik yönelişlerde kendinigöstermektedir. Yakın kara ve deniz havzası ile ilgili bölgesel politikalartemelde bu stratejik yönelişin taktik kademe-lendirilmesi olduğu içinbütüncül bir dış politika anlayışı herşey-deıı önce kıta-ölçekli tanımlamalardatutarlılık ve vizyonun sağlanabilmesi ile mümkündür.

Türkiye yakın kıta havzaları açısından beş ana alan ile ilgili stratejiktanımlama ve planlama ihtiyacı içindedir: (i) Avrupa, (ii) Asya Derinliği, (iii)Atlantik Faktörü, (iv) Afrika Açılımı ve (v) Kıtalararası Etkileşim bölgeleri:Stepler, Kuzey Afrika, Batı Asya vb.

ı. “Avrupa” Kavramındaki Dönüşüm ve Türkiye

Avrupa, gerek coğrafî gerekse tarihî derinlik açısından, birinci derecedeönem taşıyan yakın kara havzası niteliği taşımaktadır. Coğrafî ve tarihîparametreler açısından bakıldığında, Türkiye Avrupa kıtasının ve tarihinin

Page 193: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tabiî bir parçasıdır. Avrupa coğrafyasının Avrasya bütünlüğü içindekikonumu da Türkiye coğrafyası gö-zönüne alınmaksızın anlamlı ve tutarlı birçerçevede tanımlanamaz. Öte yandan Türkiye coğrafyasında odaklanan tarihîgelişmeler anlaşılmaksızın ve yorumlanmaksızın Avrupa tarihini yazabilmekde çok güçtür.

Avrupa’nın Türkiye’nin yakın kıla havzası politikası içindeki yerinin ortayakonabilmesi için Öncelikle bu kıtanın jeopolitik tanımlama açısından yaşadığıdönüşümü anlamlandırmak gerekmektedir. Herşeyden önce, Türklye-Avrupailişkileri genelde Türkiye-AB ilişkilerine indirgenmektedir. Soğuk Savaşdöneminde Avrupa'nın tarihî arkaplan ve siyasî yapılar açısından Batı Avrupaile özdeşleşmesinden kaynaklanan bu yaklaşım biçimi yakın kıta havzasıtanımlaması açısından yetersiz kalmaktadır, Türkiye-AB ilişkileri Türkiye'ninAvrupa kıtası içindeki konumu açısından en temel parametrelerden birisiolmakla birlikte yegâne belirleyici unsur olarak görülmemelidir, Türkiye’ninAvrupa içindeki konumu AE’nin tarihî ve coğrafi çerçevesinin ötesindeunsurlar barındırmaktadır.

Bu unsurlar Soğuk Savaşın, bitişi ile birlikte tekrar Avrupa sahnesine gelenOrta ve Doğu Avrupa unsurları ile birlikte yeni boyutlar kazanmıştır. Buboyutların bir yakın kıta havzası içinde değerlendirilmesi gerektirmektedir.Coğrafî olarak Urallaıdan Atlantik’e, İskandinav yarımadasından Akdeniz’ekadar uzanan coğrafî alanı kapsayan Avrupa temelde Asya’nın kuzey-batıistikametindeki bir uzantısı niteliğindedir. Avrupa’nın Asya’dan ayrı bir kıtaolarak değerlendirilmesi coğrafî olmaktan çok tarihî, siyasî vekültürel unsurlarla ilgilidir. Modem dönemin siyasî yapılanmasıolan VVestfalya ulus-devlet sisteminin de, bu dönemin ekonomikyapılanmasının temelini oluşturan sermaye terakümüne dayalı kapitalizminde Avrupa’da ortaya çıkmış olması, bu coğrafî alanın kendine özgü bir kıtaolarak değerlendirilmesinin arkaplanım oluşturmaktadır.

Avrupa'nın etno-politik yapılanmasının temelleri Ortaçağlardaki kavimgöçlerine kadar götürülebilir. Önce Germen, Anglosakson ve Frankların,arkasından da dalgalar halinde Slav ve Turan kökenli kavimlerinKaradeniz’in kuzeyinden Avrupa içlerine doğru sarkması neticesinde bukavimlerin Roma împaratorluğu’nun tarihî kalıntısı üzerinde ortaya çıkandeğişik sentezlerle yeni siyasî yapılara kavuşması modern dönemin ulus-

Page 194: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

devlet oluşumlarım da etkileyen sonuçlar doğurmuştur. Kutsal Roma-Germenİmpa-ıatorluğu’nun bütünleştirici çabalan ile feodalizmin parçalayıcı etkileriarasında uzun bir süre bütünİeşme-parçalanma sarkacı içinde gidip gelen kıtanihayet Westfa!ya sistemi ve Fransız Devrimi ile gittikçe belirginlik kazananulus-devlet yapılanmasına sahne olmuştur.

Özellikle 16. yüzyıldan sonra ivme kazanan ve Avrupa dengeleriniuluslararası sistemin merkezine yerleştiren ekonomik, siyasî ve kültürelgelişmeler, ulusal stratejilerin geliştirilmesi ve^sömür-gecilik çabaları ilebirlikte 19. yüzyılı bir Avrupa yüzyılı yapmıştır. 19. Yüzyılda yoğunlaşan ve20. yüzyılın ilk yarısını da tamamıyla etkisine alan bu Avrupa-merkezliyapılanma, bu dönemde iki dünya savaşma da yol açan Avrupa-içiçelişkilerin de su yüzüne çıkmasına yol açmıştır.

II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan çift kutuplu yapılanma ve SoğukSavaş dönemi Avrupa’nın tarihinde gördüğü en ciddi marjinalleşme sürecinide beraberinde getirmiştir. Uluslararası güç dengesinin biri KuzeyAmerika’da (ABD) diğeri Avrasya derinliğinde (SSCB) egemenlik kuran ikisüper güç tarafından belirlen-

meye başlaması Avrupa kavramının kendisinin de dönüşmesine yol açmıştır.Bu dönemde Avrupa önemli ölçüde Batı Avrupa ile özdeşleşirken, VarşovaPaktı bünyesinde kalan Orta ve Doğu Avrupa bölgeleri genel bir Doğukavramı ile anılmaya başlamıştır. Daha önce genelde Asya ülkeleri içinkullanılan Doğu kavramı Soğuk Savaş süresince Avrupa-içi geçerliliği olanve uluslararası ilişkilerde Sovyet Paktı’nı tanımlayan bir muhtevaçerçevesinde kullanılmaya başlamıştır. Böylece hem Avrupa hem de Doğukavramı yeni kavram muhtevası kazanmıştır.

Uluslararası marjinalleşmeye bir tepki olarak doğan ve Alman-Fransızeksenli yeni bir güç temerküzü oluşturmaya yönelen Avrupa Birliği fikri vekavramı Avrupa'nın Batı Avrupa ile özdeşleşmesine yol açan süreci daha dahızlandırmıştır. 1975 Helsinki Zirvesi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliğiKonferansı bu kavramın sınırlarını en azından söylem düzeyinde tekrarUrallara doğru yaymıştır. Ancak yine de çift kutuplu yapılanmanın kategorikayrımları egemenliğini sürdürmüştür.

Soğuk Savaşın sona ermesinin belki de en çarpıcı sonuçlarından birisi

Page 195: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Avrupa kıtasının bütün boyutları ile tarih sahnesine geri dönüşüdür. Doğu veBatı Berlin’in şehir düzeyinde Doğu ve Batı Almanya’nın ülke düzeyindebütünleşmesi Avrupa kıtasındaki Batı ve doğu ayrımlarının da yavaş yavaşyok olmasının önünü açmıştır. AB ve NATO’nun genişleme planlan Avrupasınırlarım Orta ve Doğu Avrupa’ya doğru yayarken önemli bir nitelikdönüşümü yaşayan AGİT’in sorumluluk alanları Avrupa kavramınıngeleneksel sınırların da ötesine geçerek Avrasya’ya doğru yayılmasısonucunu doğurmuştur.

Bu yeni siyasî coğrafya Avrupa kavramının uluslararası algılanışını önemliölçüde genişleten sonuçlar doğurmuştur. Bu durum Avrupa’nın kültürel,tarihî ve siyasî kurumsallaşma ile ilgili kendine özgü tanımlamalarınınyeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Bugün Avrupa böylesi bir kıtatanımlamasının sancılarını yaşamaktadır. Türkiye de bu sancılarınmerkezinde bulunan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’de aynı zamandabir tür Avrupalılaşma olarak da görülen Batılılaşma ve modernleşme çabalarıile özdeşleşen Avrupa tanımlaması kültürel ve ideolojik bir bo-vnr ihtivaederken, varolan Avrupa sınırları içinde bir yakın kıta havzası tanımlamasıdaha çok jeopolitik boyutlar taşımaktadır. Birinci tanımlama daha çok BatıAvrupa ve özellikle de Almanya’m doğu sınırları ile biterken, ikincitanımlama kendi mantığı içinde Rusya'yı da içine alacak şekilde bir jeopolitikalanı öngörmektedir.

Avrupa’yı yakın kıta havzası çerçevesinde bir değerlendirmeye tâbi tutmakikinci tanımlamayı öne çıkaran bir bakış açısını gerekli kılmaktadır; çünküTürkiye'nin Batı Avrupa ile ilgili olan bütün ilişkileri de Doğu ve OrtaAvrupa bağlantısı ile anlamlı ve süreklilik arzeden bir coğrafî boyutkazanabilir. Böylesi bir tanımlama çerçevesinde Türkiye’nin Soğuk Savaşsonrasında belirginlik kazanan Avrupa kıta havzası içindeki konumu beş ayrıboyut ile ele alınabilir: Birincisi, Türkiye Doğu Trakya bağlantısı ile hemBalkanlar hem de Doğu Avrupa ülkesidir. İkincisi, Karadeniz bağlantısıile kuzey-doğu step Avrupa’sı parametreleri içindedir. Üçüncüsü, Ege veDoğu Akdeniz kıyıları ile bir Güney Avrupa ülkesidir. Dördüncüsü, SoğukSavaş döneminde sürdürdüğü kurumsal bağlantılarla Batı Avrupa sistemininbir parçasıdır. Nihayet beşincisi ise Türkiye’nin Avrupa'nın doğu-batıistikametinde Asya ile, kuzey-güney istikametinde de Afrika ile sahip olduğukıta bağlantıları içindeki özel ve vazgeçilmez bir konuma sahiptir.

Page 196: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye Avrupa’ya dönük yeni bir kıta havzası tanımlamasında bütün buunsurları gözeten bir bakış açısı geliştirmek zorundadır. Türkiye'nin önemlistratejik araçları arasında yer alan ve ilerleyen bölümlerde derinlemesine elealacağımız NATO, AB, AGİT ve KEÎ gibi uluslararası örgütlerle olanilişkiler de bu yeni değerlendirme ile Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamikşartlarına intibak etmeyi sağlayacak özel stratejik anlamlar kazanacaklardır.

2. Asya Derinliği

Türkiye’nin yakın kıta havzası stratejisinin yeniden tanımlama ihtiyacıhissedilen en önemli ayağını Asya oluşturmaktadır. Asya’nın Türkiye’ninyeni strateji arayışları çerçevesinde artan öneminin uluslararası konjonktür veTürkiye’nin kıta üzerindeki özel konumu ile ilgili çok temel sebepleri vardır.

Asya, uluslararası konjonktür açısından, Soğuk Savaş sonrası dönemin enyoğun değişim geçiren kıtası olmuştur. SSCB’nin dağılması kıtanınjeopolitik, ieoekonomik ve ieokültürel özelliklerini ve ayrım hatlarınıetkilemiştir. Bu durum bir yandan küresel öt-'' çekli stratejiler geliştirmekapasitesine sahip büyük güçlerin kıtaya bakışlarını değiştirirken, diğeryandan bölgesel güçlerin bu değişim sürecinde ortaya çıkan jeopolitik boşlukalanlarını doldur-- ma çabalarında rekabet içine girmelerine yol açmıştır.Önceki sayfalarda da vurguladığımız gibi AB ve bu birliğin üyesi ülkelerAvrasya kavramı ile Asya’da kıta-ölçekli bir derinlik kazanmaya çalı-şırken;ABD, NAFTA ve APEC üzerinden hayata geçirmeye çalıştığıı Asiamericakavramı ile Asya ile olan okyanus-bağlantılı ilişkisini', ııi yeni bir stratejikhavza tanımlaması çerçevesine oturtmuştur. §C Kıta-ötesi güçlerin bakışaçılarındaki bu temel stratejik değişim ^ ' Asya kıtasının uluslararası ilişkileriçindeki ağırlığını ve bu ağırlı-Ür- ğın yönünü de önemli ölçüde etkilemiştir.Daha önce klasik jeopo-& litik teoriler çerçevesinde kıtanın kuzeyindeki stepderinliğini elin-de tutan SSCB ile kıtanın güneyindeki kenar kıyı kuşağını(Rinter land) kontrol etmeye çalışan ABD arasındaki çelişki Kore, Vietnamve Afganistan gibi Soğuk Savaş döneminin en yoğun çatışma alan-larınındoğuşuna sebep olmuştu. Bugün\se kıta-ölçekli jeopolitik, g$' jeoekonomikve jeokültürel bunalım alanlarının yayılımı çok daha ^ ' çeşitli ve karmaşıkunsurlar taşımaktadır.

Avrasya-Asyamerika denkleminde çelişkinin yönü 19. yüzyıldaki sömürgecirekabetin ürünü olan Büyük Oyundan Soğuk Savaşın sonuna kadar süren ve

Page 197: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

jeopolitik bir nitelik taşıyan klasik ku-zey-güney istikametinden daha çokjeoekonomik ağırlıklı doğu-batı istikametine dönmüş görünmektedir. DoğuAsya’da ortaya çıkan finans-ağırlıklı ekonomik alan ile Orta Asya’da yenikaynak paylaşımları doğuran jeoekonomik alan, kıtanın Soğuk Savaş sonrasıdönemde uluslararası güç kaymalarını etkileyebilecek bir önem kazanmasınayol açmıştır.

Bu durum, küresel ölçekli güçler dışında kıtanın önemli güçlerini de yenidenge arayışlarına yöneltmiştir. Başta Rusya, Çin ve Japonya gibi kıtanınuluslararası ilişkiler hiyerarşisinde önemli konuma sahip ülkeleri olmak üzereHindistan, Pakistan, han ve Endonezya gibi önemli kıta güçleri kıta-içidengelere yönelik tavırlarında yeni arayışlara yönelmişlerdir. Kazakistan veÖzbekistan gibi yeni bölgesel güçlerin de devreye girmesi Asyadiplomasisinin daha da hassas ve karmaşık bir nitelik kazanmasına sebepolmuştur.

Diğer küresel ve bölgesel güçlerin, değişen konjonktüre paralel olarak,Asya’nın kendi stratejileri içindeki yerini tekrar yorumlamaya çalıştığı birdönemde Türkiye’nin Orta Asya, Batı Asya, Orta Doğu ve Karadenizhavzaları ile ilgili kıta-ölçekli stratejik öncelikleri tanımlamadan bölgeselpolitikalar oluşturmuş olması kotı-jonktürel değişikliklerden etkilenen bir dışpolitika yapımına yol açmış bulunmaktadır.

Bugün, Milan Hauner 1990 yılında Rusya’nın Asya Heart-landini inceleyenve bunun ABD açısından konumunu yeniden değerlendiren Wlıat isAsia toUs? (Bizim İçin Asya Nedir?/Ne anlam ifade eder?) başlıklı eserine benzerbir çalışmanın Türkiye için de yapılması zarureti vardır. Türkiye açısındanAvrupa'nın taşıdığı önem bir çok açılardan ele alınmıştır. Avrupa’yıTürkiye’nin kaçınılmaz durağı olarak görenler de, bu kıtadaki büyükgüçleri Türkiye'nin her meselesinin baş müsebbipleri olarak değerlendirenlerde, düşüncelerini değişik biçim ve çerçevelerde ifade ede-gelmişlerdir.

Ancak, Asya’nın Türkiye için özellikle jeopolitik ve jeokültürel açıdan neanlam ifade ettiği pek de açık bir şekilde ortaya konamamıştır. Gizemli DoğuAsya, nostaljik Orta Asya ve Batı araştırma kurulularınca sık sık Türkiye’yeyönelik yakın tehdit tanımlamasına giren Batı Asya (Orta Doğu) kalıplarınınbelirlediği bakış açısı, gerek Asya kıtasında yaşanmakta olan ve dünyasisteminin ekono-mi-politiğini etkileme gücü kazanan hızlı değişimin,

Page 198: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gerekse bu değişimin de ivme kazandırdığı yeni konjonktürde Asyakıtasının, Türkiye açısından değişen stratejik değerinin yeterinceanlaşılamaması sonucunu doğurmuştur.

Asya kıtasının küresel ilişkiler çerçevesinde kazanmakta olduğu yeni konum,Türkiye’nin jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik öneminin yönünü veniteliğini değişime uğratan yeni stratejik unsurlar katmıştır. Türkiye’nin,Soğuk Savaş süresince klasik jeopolitiğin Avrasya’da şekillendirdiği step-kenar kuşak çelişkisi çerçevelinde, step gücünün sıcak denizlere inmesinikıta-ötesi gücün, yani ABD’nin, kenar kuşağı kontrol etmesine dayalı olarakengelleyen konumu, yerini Asya’nın doğu-batı derinliğinde taşıdığı stratejikönemle desteklenmiştir. Bugün Türkiye'nin Asya derinliğindeki dengelerdekikonumu ve bu derinlikteki bölgesel bunalım alanlarındaki etkinlik kapasitesiAvrasya’nın geleneksel Kuzey-Gü-ney jeopolitik diyalekt iğlkadarönemkazanmaktadır. Türkiye'nin ~ Asya kıtasındaki jeopolitik konumu artıkkıtanın doğu-batı istika-metindeki geçiş yollan ve kuzey-giineyistikametindeki jeopolitik 1 ayrını hatları ile birlikte değerlendirilmekzorundadır.

Türkiye'nin jeokültürel yapısı ve bu yapının dış politika stratejisi üzerindekietkisinde de Asya kıtasındaki değişmelere paralel değişmeler gözlenmektedir.Tanzimat’ın ilanından bu yana Tür-^ kiye’nin stratejik kimlik ve yönelişininodağını oluşturan Avrupa jeokültürel alanı, belki de ilk defa ciddi bir Asyabağlantısı ile yeni gş§i nitelikler kazanmaktadır. Gerek Soğuk Savaş sonrasıdönemde H Asya’daki akraba unsurların bağımsızlıklarını kazanması,gerekse bu süreç içinde Avrupa ile olan ilişkilerde yaşanan gerilimler, Tür-If'kiye’yi yeni bir jeokültürel kimlik ve havza tanımlaması yapmaya ?zorlamaktadır, tçinde barındırdığı kültürel ve etnik unsurlarla birli likte Asyakökenli Türk ana kimliği dışında Balkanlar, Kafkaslar ve jgggir Ortadoğukökenli Avrasya otantik kimliklerini de barındıran Türkiyedee, Asya derinliğiile Avrupa bağlantısını kuşatıcı bir şekilde bütünleştirebilen yeni birjeokültürel hinterland tanımı yapmak... Bunda içinde bulunulan Avrasyageçiş coğrafyasının rolü kadar, bütün bu Avrasya unsurlarını 600yüzyıl bünyesinde barındıran Osmanlı tarih birikiminin de önemli bir payıvardır.

Soğuk Savaş süresince ekonomik yapısını AB ile bütünleşme alternatifi

Page 199: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çerçevesinde yapılandırmaya çalışanTürkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemdedikkatlerini Asya'da ortaya çıkmaya başlayan yeni jeoekonomik alanlara veenerji havzalarına çevirmiştir. Bavul ticareti ile tırmanan Rusya ve DoğuAvrupa pazarına olan ilgi ve Orta Asya’daki ekonomik kaynaklara yönelikstratejik bakış açısı Türkiye’nin yeni bir jeoekonomik tanımlama çabasıiçinde olduğunun tipik göstergeleridir.

Asya derinliğinin taşıdığı önem ve Avrupa ile yaşanan sıkıntılar Türkiye'yi,bu jeoekonomik konumu esas alacak şekilde, Asya’ya yönelik dış politikaaraçlarını yeniden tanımlamaya ve yeni dış politika araçları oluşturmayayöneltmiştir. Soğuk Savaşın hemen sonrasında Türkiye'nin girişimiyleECO'nun (Ekonomik İşbirliği Orrrıitiii Oıta Acva ülkeleri ve Afganistan’ıkapsayacak şekilde ge-

nişletilmesi yeniden tanımlama çabasına, yine Türkiye’nin girişimi ilebaşlatılan KEl (Karadeniz Ekonomik İşbirliği) teşebbüsü de yeni araçoluşturma gayretlerine misal teşkil etmektedir.

3. Afrika Açılımı

Türkiye'nin dış politikasında en ciddi ihmale uğramış kıta bağlantısıAfrika’dır. Afrika kıtasına Yavuz Sultan Selim’in Mercidabık seferi iletemasa geçen ve daha sonra Kuzey Afrika’daki hakimiyet yanında Kızıldenizüzerinden Doğu Afrika ve Hint Okyanusu politikası geliştirmeye çalışanOsmanlı Devleti daha yakın bir zamana, yani bu asrın başlarına kadar,Avrupa ve Asya ülkesi olma yanında aynı zamanda bir Afrika ülkesi idi.Osmanlı Devleti için Mısır Afrika, Ortadoğu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusupolitikalarının kilit ülkesidir.

Kırım Hanlığının kuzey stepleri ve Avrasya politikaları içindeki rolünün birbenzeri Mısır için güney çöl ve deniz havzalarına yönelik olarak biçilmiştir.Balkanlar-Anadolu omurgası üzerinde Bo-ğazlar-îstanbul eksenli bir Avrasyadevleti olarak yükselen OsmanlI, Kırım Hanlığım kuzey, Mısır’ı da güneykıta derinliği için stratejik kanatlar olarak kullanmıştır. Her iki bölgenin degenel idari yapı içinde özel statülere sahip olmasının temel sebebi de budur.Bu konum, gerileme döneminde de geçerliliğini sürdürmüştür. 18. YüzyıldaVahhabi ayaklanmasına karşı Mısır’ın, Kus Kazaklarının akınlanna karşıKırım’ın oynadığı frenleyici rol bu iki bölgenin kıta derinliği içindeki

Page 200: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

rollerinin bir sonucudur. Bu rollerin etkisini kaybettiği ve iç dengelerinsarsıldığı 19. yüzyıl başlarında Rusların merkezî eksenin Balkanlar ayağım,devlete isyan eden Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa’nm Anadoluayağını zaafa uğratması ve her iki halde de doğrudan İstanbul ve Boğazlarıntehdite maruz kalması da coğrafi parametrelerin bu iki bölgeye yüklediği özelkonum ile ilgilidir.

Osmanlı Devleti’nin Libya, Tunus ve Cezayir politikaları da hem batıAkdeniz dengeleri hem de güneye yönelik sahra derinliği kazanma hedefiaçısından ciddi bir Afrika boyutu kazanmıştır. Kartacalıların Roma,Müslüman Arapların Katolik güney Avrupa ülkelerine karşı kazandığıbaşarılardan sonra ilk defa Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika hakimiyetiüzerinden Akdeniz’de etkinlik kazanma ve bu etkinlik ile AvrUDa’vıdenizden denetim altında tut-

e- ma politikasını asırlarca başarıyla sürdürülen stratejik bir hedef olarakgörmüştür. Roma’nın altın çağından sonra Akdeniz’in tümüne yayılan ikincibüyük deniz hakimiyetini gerçekleştiren OsmanlI Devleti’nin bupolitikasında Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki etkinliği kadar KuzeyAfrika’daki İdarî, diplomatik ve askerî becerisi de rol oynamıştır.

fe Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’dan Büyük Sahra derinliğinde kurduğudinî, kültürel ve ticarî bağlar Afrika’mn sömürgeciler tarafından paylaşıldığı19. yüzyılda anti-sömürgeci hareketlerin iç . dayanışmasına zeminhazırlamıştır. Batı Afrika’da Senusi, Doğu 'Afrika’da Mehdi hareketlerininanti-sömürgeci karakteri Osmanlı F Devleti'nin sömürgecilik karşısındakidirencine paralel bir seyir takip etmiştir. Asker şevkini yaparken bile güçlükçekilen Trablus-1 gaıp’ın devletin en bunalımlı döneminde son denizaşırıaskerî harekat olarak cansiperane bir şekilde savunulması hâlâ sürmekle olancihan Ölçekli ve yakın kıta eksenli bir stratejik bilincin sonucudur.

İstiklal Savaşının anti-sömürgeci karakteri Afrika'daki özellikle Müslümantoplulukların ortak kader bilincini uyarmış ve daha : sonraki sömürgedevrimleriniıı ilk habercisi olarak heyecan uyan-“ dırmıştır. Ancak,Afrika’daki geniş sömürge topraklarının bağımsız devletler haline dönüştüğüII. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki .'dengeler ve çift kutuplu uluslararasıilişkiler yapılanması Türkiye-Afrika ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir.SSCB’nin oluşturdu-: ğu yakın ve doğrudan tehdit Türkiye'yi daha uzak kıta

Page 201: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

havzaları ile olan ilişkilerini bu tehdit ekseninde görmeye'zorlamıştır.

Türkiye’nin bu tehdit dolayısıyla klasik sömürge imparatorluklarının daiçinde bulunduğu Batı Bloku içinde yer alması tarihin ilginç bir ikilemiolarak Türkiye’nin sömürgelerin bağımsızlık hareketlerine mesafeli birşekilde yaklaşması sonucunu doğurmuştur. Bu bağımsızlık hareketlerindekiMarksist unsur ve etkiler Türkiye’nin iç ve dış stratejik tercihleri ile uyumsuzgörülmüştür. Bu stratejik tercihler bağımsızlık hareketlerinin liderlerinin dahakısa bir süre önce anti-sömürgeci mücadelenin öncüsü olarakgörülen Türkiye’nin doğu ve güney nezdindeki imajını değiştirmiş ve Batınındoğudaki ileri karakolu gibi görülmesine yol açmıştır. O dönemde TarafsızlarBlokunun öncüleri arasında yer alan Hindistan, Mısır, Yugoslavya veEndonezva gibi ülkelerle olan ilişkilerin

düşük bir profilde seyretmesi Türkiye'nin, çoğu Tarafsızlar Bloku üyesi olanAfrika ülkeleri ile ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiştir. Siyasî kariyerinive şöhretini hapiste bulunduğu Soğuk Savaş şartlan içinde geliştirenMandela’ııın Türkiye’ye yönelik tepkilerinde bu dönemde Afrika aydınlarıarasında oluşan Türkiye imajının olumsuz izlerini görmek mümkündür.

Soğuk Savaş şartlarının ortadan kalkması Türkiye'nin Afrika’ya yönelikpolitikasını yeniden gözden geçirmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Afrika'dakigelişmelere tümüyle ilgisiz kalmak veya bütün sömürgeci birikime rağmenhâlâ bakir kaynaklara sahip olan bu kıtayı bir geri kalmış ülkeler topluluğuolarak görüp küçümse- v mek Türkiye ölçeğinde tarihî ve coğrafî faktörleresahip bîr bölgesel güç için mazur görülemez bir zaaf oluşturmaktadır.Türkiye’nin Afrika ülkelerinin ağırlıklarını hissettirdiği BM Genel Kuru-, lu’ndaki ilgili her kararda ciddi bir yalnızlık yaşaması bu zaafınbir sonucudur.

Karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin gittikçe artacağı önümüzdeki yüzyıl içindeülkelerin güçleri küresel ölçekli bütün etkinlik alanlarındaki özgülağırlıklarının toplamı ile ölçülecektir. Dolayısıyla bir -ülkenin gücü sadecekendi çevresindeki fiilî gücü ile değil, değişik havzalardaki ekonomik,kültürel ve diplomatik etkinliği ile değer ? bulacaktır. Türkiye bu çetinetkileşim yarışında geri kalmak istemiyorsa başta Afrika olmak üzere şu anakadar yeterince ilgi kuramadığı bölgelere bakış açısını değiştirmekzorundadır. Nasıl ki Afrika ile hiç bir doğrudan bağlantısı olmayan

Page 202: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Japonya’nın küresel ekonomik etkinliğinde Afrika pazarının da ciddi bir payıolmuşsa, küresel etkinliğini artırma hedefini gözetecek bir Türkiye’ninde uluslararası ekonomi-poîitik rekabetteki önemli havzaları yakından takipetmesi gerekmektedir. İlk safhada özellikle kültürel ve ekonomik alandayoğunlaşacak yeni bir Afrika açılımı için herşey-den önce dış politika yapımpsikolojisinde bir yenilenme yaşanmak zorundadır.

4. Kıtalararası Etkileşim Bölgeleri: Atlantik, Stepler,

Kuzey Afrika, Batı Asya

Türkiye’nin yakın kıta havzası politikalarının en hassas alanları kıtalararasıetkileşim bölgeleridir. İki ya da üç kıtanın iç dengelerini avnı andaetkileyebilecek nitelikteki eecis kuşaklarından

oluşan bu etkileşim bölgeleri aynı zamanda yakın kara, yakın deniz ve yakınkıta havzaları politikalarının stratejik uyumu açısından büyük önemtaşımaktadır. Yakın kıta havzaları ile ilgili daha büyük ölçekli politikalarınyakın kara ve deniz havzaları ile ilgili daha küçük ölçekli ve daha güncelpolitikalarla tutarlı bir bütün oluşturabilmesi bu geçiş bölgelerindeki stratejikkademelendir-menin başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesine bağlıdır.

Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren kıtalararası etkileşim bölgeleri dört anabaşlık altında ele alınabilir:

fa) Amerika ve Avrupa kıtaları arasındaki Atlantik havzası;

(b) Avrupa ve Asya kıtaları arasında yer alan engin Doğu Avrupa ve Uralstepleri;

(c) Avrupa ve Afrika kıtalarını ayıran Akdeniz’in güney kuşağını oluşturanKuzey Afrika; ve

(d) bir yandan Asya ile Afrika'yı, diğer yandan Asya ile Avrupa’yı birbirinebağlayan Batı Asya ya da daha yaygın kullanımıyla Ortadoğu.

a. Amerika ve Avrupa Kıtaları Arasındaki Atlantik Havzası

Kadîm tarihten bu yana medeniyetlerarası coğrafî geçiş havzalarını oluşturan

Page 203: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bu kıtalararası etkileşim bölgeleri Soğuk Savaş ile birlikte yeni anlamlarkazanmışlardır. Bu yeni anlamlar bir taraftan küresel denge unsurlarını, diğertaraftan da bölgesel rekabet alanlarını dönüşüme uğratarak bu bölgelerledoğrudan irtibatlı güçlerin bakış açılarını etkilemiştir. Türkiye her dörthavzadaki değişimlerden doğrudan etkilenebilecek ve aynı zamanda daonları etkileyebilecek bir konumda bulunmaktadır. Türkiye'ninkendi bölgesini aşarak kıta ölçekli etki alanları kurabilmesi biraz dabu etkileşim bölgelerindeki ağırlığına bağlı olacaktır.

Kuzeyde Avrupa ile Kuzey Amerika’yı, güneyde ise Afrika ile GüneyAmerika’yı ayıran Atlantik havzası modern dönemde Avrupa merkezligüçlerin Avrupa kıtası dışındaki rekabetlerinin odaklandığı alanlardan birisiolmuştur. Önce Papalığın devreye girmek zorunda kaldığı 16. yüzyılın ilkyarısındaki Portekiz-İspanya rekabeti, sonra 17. yüzyılda Otuz YılSavaşlarını müteakib iki büyük deniz imparatorluğuna dayalı olarak yükselenİngiltere-Hollanda rekabeti, daha sonra da 18. yüzyıl başlarında VerasetSavaşları ile başlayan ve Amerikan bağımsızlık hareketine kadar ivmekazanarak tırmanan İngiltere-Fransa rekabeti ve nihayet 20. yüzyıl başında ilkbüyük dünya savaşına yol açan İngiltere-Almanya rekabeti öncelikle Atlantikhavzasında odaklanmıştır.

Avrupa-içi güç dengeleri ile Atlantik ve Atlantik-ötesi güç dengeleriarasındaki belirleyicilik ilişkisi modem dönemin en temel uluslararası sistemparametrelerinden birisi olagelmiştir. 20. Yüzyıla kadar genelde Avrupa-içidengeler Atlantik-ötesi etkilerde bu- ; : lunurken, 20. yüzyılla birlikte veözellikle de II. Dünya Savaşından ^ sonra belirleyicilik yönü Amerika lehinedeğişmeye başlamıştır. I Soğuk Savaş döneminin en belirgin özelliği Atlantikkavramının ® Amerika-eksenli bir nitelik kazanmasıdır. Atlantikhavzasındaki güç dengesinin Amerika eksenli olarak değişimi Avrupa'yımodern dönemde ilk defa edilgen bir konuma iterken çift kutuplu yapınin işdenge unsurlannın Avrasya stepleri (SSCB) ile Atlantik (ABD) ara- 2 snıdaşekillenmesine yol açmıştır. Avrupa tarihi boyunca rekabet S| halinde olanAlmanya, Fransa ve İngiltere gibi güçleri AB etrafında j; biraraya getiren entemel saik Avrupa’yı bu edilgen konumdan çı- .. karma gayretidir. Atlantik-eksenli güç yapılanmasının fiilî yansı--ması olan NATO (Kuzey Atlantikİttifakı)’nun Soğuk Savaş dönemi-^ ve sonrasında taşıdığı misyon buetkileşim bölgesinin taşıdığı -önemi ortaya koymaktadır.

Page 204: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Atlantik havzasının Soğuk Savaş dönemindeki stratejik anlam îv ve önemiSoğuk Savaş sonrası dönemde önemli değişiklikler yaşa- t mıştır. Bu havzaSoğuk Savaş süresince Avrasya steplerinin jeopolitiğinden ve alternatif birekonomi-politik yapılanmadan güç alarak yükselen Sovyet tehdidine karşıortak bir savunma merkezini ' : oluşturmaktaydı. Soğuk Savaşın sona ermesive Sovyet tehdidinin ortadan kalkması Atlantik havzasının bir ortak ittifakhattı olmaktan çıkarak uluslararası ekonomi-politik ve stratejikyapılanmanın merkez alanı haline getirmiş bulunmaktadır.

Uluslararası ekonomi-politik hiyerarşinin en üst kuruntunu V oluşturan veküresel ekonominin denetim gücünü elinde bulunduran G-8’in Japonya,İtalya ve Rusya dışındaki beş üyesi Atlantik havzasına doğrudan kıyısı olanülkelerdir. AB bağlantısı dolayısıy- ' la İtalya’nın da bu havza ile olan ilişkisidüşünüldüğünde Sanayi Devrimi ile dünya-sisteminin merkezine yerleşenAtlantik havzasının ekonomi-politik dengelerde hâlâ merkezî bir konumsahip olduğu söylenebilir. Soğuk Savaş sonrası dönemin fiilî müdahale gücüaçısından küresel stratejik hiyerarşinin üst kurumu konumuna gelen ve bukonumu Kosova Müdahalesi ile gittikçe meşruluk kazanan NATO da ismi ilede açıkça temsil edildiği gibi temelde bir Atlantik kurumsallaşmasıdır.

Ekonomi-politik ve stratejik hiyerarşide etkin güçlerin Atlan-tik-eksenlikurumsallaşmada yer almaları bu havzanın Soğuk Savaş sonrası dönemdegittikçe sistemik güç unsurlarının rekabet alanı haline gelebileceğinigöstermektedir. AB-NAFTA ekonomi politik rekabeti ile ABD-AB stratejikrekabeti diplomatik ittifak söyleminin perde gerisindeki hegemonikmücadelenin gittikçe artan bir dozda gündeme gelmesine yol açacaktır.Sovyet tehdidi karşısında gerileyen ve Amerikan stratejik korumaşemsiyesine sı-ğınıldığı Soğuk Savaş yıllarında dahi De Gaulle’tindiplomasisine yansıyan anti-Amerikan söylem ve tavırlarla desteklenenAvrupa kimliğinin AB'niıı etkinlik alanının derinlemesine ve genişlemesineartırılmaya çalışıldığı Soğuk Savaş sonrası dönemde tırmanışa geçmesitabiîdir. NATO’nun 1999 VVashington Zirvesinde Avrupa ülkelerininoperasyonel gücünün artması yönünde kararlar alınması bunun bir işaretiolarak görülmelidir.

Özetle söylemek gerekirse, modern dönemin en önemli kıtalararası etkileşimbölgelerinden olan Atlantik havzasında Soğuk Savaş döneminin ortak tehdit

Page 205: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

algılamasının yerini iç rekabete açık ve dinamik bir konjonktür almaktadır.Soğuk Savaş döneminde stratejik kaderini Atlantik havzası ile bütünleştirenTürkiye bu yeni konjonktürden en fazla etkilenecek ülkeler arasındadır. AB-Türki-ye ve NATO-Türkiye ilişkileri yanında Türkiye’nin ikili ilişkilerini deetkileyebilecek sonuçlar doğuran bu yeni konjonktür karşısında Türkiye’ninAtlantik-eksenli iç rekabet unsurları arasındaki dengeleri kollayan vedoğabilecek rekabet merkezlerinden herhangi bili ile tümüyle cepheleşmeyiengelleyen bir diplomatik tavrı geliştirebilmesi riskleri azaltacaktır. Atlantik-eksenli ekonomi-politik ve stratejik güçlerin Türkiye üzerinden bir rekabetegirişmeleri Türkiye’nin sadece bu ülkeler ile olan ilişkilerini değil kendiunsurlar ihtiva etmektedir. I. Dünya Savaşı öncesi ortaya çıkan Avrupa-içiittifak bloklaşmalarında diplomatik ve stratejik esnekliğini kaybeden OsmanlıDevleti’nin bu bloklaşmadan en fazla zararlı çıkan ülke olmuş olduğuzihinlerden çıkmamalıdır. Türkiye Atlantik'in iki yakasındaki kıta dengelerinide etkileyebilecek muhtemel bir Avrupa-Amerika rekabetinin yol açabileceğiküresel ve bölgesel sonuçları yakînen takip etmeye ve gözetmeye dayalıbir diplomatik esnekliği sürekli muhafaza etmek zorundadır. ABve NATO'nun Doğu Avrupa ve Balkanlara doğru genişleme planları buçerçevede özel bir Önem taşımaktadır. «

Türkiye NATO bünyesinde Soğuk Savaş döneminde kazandığı : prestij veetkinliği bu ilişkilerin önemli bir unsuru olarak kullanmalıdır. SoğukSavaştan muzaffer çıkan NATO cephesi olduğuna i ve Türkiye de NATO'nunüyesi olduğuna göre, Türkiye galipler safında olduğunun ve bu galibiyetinbedelini en fazla ödeyen üye ül-' kelerden biri olduğunun bilincinde olarakAtlantik-eksenii küresel : ve bölgesel düzenlemelerde aktif ve etkin bir rolalmaya yönelik kendine güvenli bir diplomatik ataklık göstermelidir.

b. Doğu Avrupa Stepleri ve Karadeniz

Avrupa ve Asya kıtaları arasında hem geçiş hem de etkileşim -s alanıoluşturan doğu-batı hattında Vistül Irmağından Urallara ka- . . dar uzananstep kuşağı da Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte ciddi bir değişimeuğramıştır. Soğuk Savaş süresince genelde Doğu ve Batı bloklarını ayırandemir perdenin doğu yakasında yer alan bu kuşak klasik Avrupa jeokültürelayrım hattındaki Germen-Slav etki alanları farklılaşmasında Slav birikimininürünü olan SSCB’nin etki alanına terkedilmişti. Böylece klasik Slav-

Page 206: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

modern Sovyet etki alanı kıtalararası etkileşim alanı olan bu kuşağıaşarak Orta Avrupa içlerine kadar ilerlemiş ve Doğu Almanya’yı da etki alanıiçine alarak klasik dönemlerin Kutsal Roma-Germen alanına nüfuz etmişti.

Soğuk Savaşın sona ermesiyle ortaya çıkan jeopolitik boşluk alanlarının enönemlilerinden birisi Avrupa ve Asya dengelerini ayrı ayrı, Avrasyadengelerini de bir bütün olarak etkileyebilecek olan bu kıtalararası etkileşimkuşağı üzerinde ortaya çıktı. Doğu-batı istikametinde step kara geçişi vekuzey-güney istikametindeki stı vnlları özerinde sevreden tarihî lrsunm crhı-lerinin t-ocicim alsı-

rıı olan bu bölge Soğuk Savaş sonrası dönemde insan hareketlilikleri, etnik vedinî yüzleşmeler, ekonomi-politik yapı değişimleri açısından tam bir bunalımkuşağı konumundadır.

Bu bunalım Avrasya dengelerindeki değişimi de bünyesindebarındırmaktadır. Klasik Avrupa oluşumu olan ve Kutsal Roma-Germentarihî birikimi üzerinde yükselen AB ile Asya steplerinin derinliğindengücünü alan Slav-Rus etki alanı arasındaki ayrım hattı doğuya doğru kaymışbulunmaktadır. 19. Yüzyıl Avrupa dengelerine damgasını vuran Rus-Almanya da Çar-Kayzer rekabeti ekonomi-politik yeni unsurlarla tekrar sahneyeçıkmakta ve bu kıtalararası etkileşim alanı üzerindeki stratejik oyunuetkilemeye başlamaktadır. 19. Yüzyılda bu rekabeti dengeleyebilmek içinbu kuşak üzerinde tampon ülkeler oluşturma ve varolan ülkeleride güçlendirme politikası takip eden İngiliz stratejisinin yerini de SoğukSavaş sonrası dönemde bu hat üzerindeki muhtemel jeopolitik rekabetidenetim altına almak üzere NATO güvenlik şemsiyesini bölgeye sokmayaçalışan Amerikan stratejisi almış görünmektedir.

Tuna’dan Volga’ya uzanan su yollarını (Tuna, Vistül, Dinyeper, Dinyester,Don ve Volga) ve Urallardan Kuzey Alplere kadar uzanan step kara geçişkuşağını bünyesinde barındıran bu kıtalararası etkileşim bölgesi sadeceAvrupa ve Asya dengeleri açısından değil bir bütün olarak Avrasya dengelerive küresel dengeler açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Etnikçatışmalardan beslenen Bosna ve Kosova bunalımlarının kısa bir süredebölgesel bunalım niteliğini aşarak küresel stratejik oyunun bir parçasıhaline gelmesine daha kuzeydeki bu etkileşim bölgesi üzerindedenetim kurma çabasının da önemli bir tesiri olmuştur.

Page 207: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Çift kutuplu Doğu-Batı dengesinin statik yapısından Avrasya ölçekli stratejikoyunun dinamik yapışma geçişte ciddi stratejik intibak sıkıntısı yaşayanTürkiye bu kıtalararası etkileşim bölgesindeki her adımı da yakînen takipeden bir diplomatik dinamizm sergilemek zorundadır. Klasik Alman ve Rusetki alanı politikaları ile kendi yakın kara havzası olan Balkanlar veKafkasLarda yüzleşmek zorunda olan Türkiye bu yakın kara havzalarıüzerindeki politikası ile kıtalararası etkileşim bölgesinin derinliğindegerçekleştirebileceği politikalar arasında uygulama ve zamanlama açısın-

Kıtalararası geçiş bölgesindeki bölgesel güçlerin istikrarlı ve güçlü bir yapıyakavuşmaları ve kıta-ölçekli muhtemel stratejik rekabetler karşısında dirençgösterebilmeleri Türkiye’nin stratejik çıkarları arasındadır. Bu bölge ile ilgiliklasik dengeler tekrar ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede Kutsal Roma-Germen ve Ortodoks Siav-Rus etki alanlarının yayılma tehlikesi karşısında odönemde bu kıtalararası kuşak üzerinde etkinlik kurabilecek konumdakiİsveç ve Lehistan ile denge politikaları oluşturan 16 ve 17. yüzyıl OsmanlIdiplomasisinin tahlili bu konuda ilginç tarihî ipuçları sağlayabilir. Lehistan veİsveç’in zayıflaması Osmanlı Devleti’niıı 17. yüzyılın ikinci yarısındanitibaren önce Rus, sonra da Germen baskısını Balkanlarda hissetmeyebaşlamasına yol açmıştır.

Türkiye’nin Baltık ülkelerinden başlayarak bir taraftan Ukrayna ve Moldovyaüzerinden Karadeniz’e, diğer taraftan Orta ve Doğu Avrupa üzerinden deAdriyatik'e inen kuşaktaki ülkelerin güçlendirilmesine yönelik politikalardaABD ile ortak bir çıkar alanı mevcuttur. Bu çıkar alanı ile başka birkıtalararası geçiş bölgesi olan Atlantik havzası bünyesindeki Avrupa-Amerika ilişkilerindeki çelişkiler arasındaki uyum da Avrasya ölçekli stratejiarayışlarının en problematik alanlarından birini oluşturmaktadır. Türkiyebu uyumu sağlayabilmek için bir taraftan bu kuşak üzerindeki ülkelerle ikilive çok yönlü ilişkilerini kalıcı diplomatik araçlarla güçlendirirken, diğertaraftan bölgeye müdahil olabilecek büyük güçler arasındaki ittifak ve dengekayışlarım daha yakından takip etmek zorundadır. AB dışında kalmanınalternatif maliyeti NATO bünyesinde bu bölge için geliştirilecek politikalardaaktif bir misyon üstlenmekle ve bu misyonu KEİ ile uyumlu bir taktikplanlama ile gerçekleştirmekle aşılabilir.

Özellikle yakın kara havzasında Balkanlar ve yakın deniz havzasında

Page 208: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Karadeniz ile ilgili politika bu kıtalararası etkileşim bölgesi ile doğrudanilgilidir.

c. Akdeniz ve Kuzey Afrika

İnsanlık tarihinin en önemli medeniyet havzalarına beşiklik eden AkdenizAfroavrasya dünya anakıtasmın her üç kıtayla da bağlantılı yegâne iç deniziolması hasebiyle belki de kültürel, ekonomik ve siyasî açıdan en yoğunkıtalararası etkileşim bölgelerini kurmaları sonucunu doğurmuştur.

Sömürge devrimleri ile Akdeniz’in Avrupa yakasındaki sömürgeci güçlerinAsya ve Afrika yakası üzerindeki hakimiyetlerinin kırılmasına rağmen hâlâbir tür bağımlılık ilişkisinden bahsetmek mümkündür. Kuzey Afrika'dakiFransız etkisi bugün Fransada vücut bulan Kuzey Afrika demografikunsurunu doğurmuştur. îtalya-Libya, Fıansa-Suriye ilişkilerinde de sömürgedönemlerinden kalan benzer izler yakalamak mümkündür. Kuzey Afrikaülkelerinin AB’nin muhtemel genişleme senaryoları içinde yer alıyorolması bu kıtalararası geçişkenlik alanının taşıdığı önemi ortaya koymaktadır.Sovyet etkisinin Doğu Avrupa'da oluşturduğu blok karşısında Akdeniz veKuzey Afrika'ya doğru yönlendirilen genişleme çabalarının Soğuk Savaşınsona ermesiyle birlikte Orta ve Doğu Avrupa’ya yönelmiş olması AB’nin biryakın çevre kuşağı olan Kuzey Afrika'ya yönelik ilgilerini azaltmış değildir.

Avrupa ve Asya ile Avrupa ve Afrika arasındaki kıtalararası geçiş bölgelerinioluşturan Doğu Avrupa stepleri ile Kuzey Afrika AB’nin merkez güçleritarafından çevre hinterlandı olarak algılanmaktadır. Batı ve Güney Avrupa’daKutsal Roma-Germen tarihî birikimi üzerine yükselen AB Orta ve DosuAvrupa'daki Sovyet tehdidi döneminde güneye yani Akdeniz ve KuzeyAfrika'ya doğru genişleyerek İslam medeniyet havzası ile temasa geçmeyitercih ederken, Orta ve Doğu Avrupa üzerindeki Sovyet tehdidinin ortadankalmasından sonra doğuya doğru genişleyerek Ortodoks-Slav kuşağıile temasa geçmeye yönelmiştir. Seksenli yılların ortalarındaihtimal dahilinde görülen Türkiye’nin AB üyeliğinin doksanlı yıllarınbaşlarından itibaren genişleme planlarının gittikçe dışına itilmesi biraz da bustratejik değişimin bir sonucudur. AB bünyesindeki Kuzey ve Güney Avrupaülkeleri ayrımı da bu kuşaklara bakışta önemli farklılıklar ortaya çıkmasınayol açmaktadır.

Page 209: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Akdeniz eksenli kıtalararası etkileşim kuşağının doğrudan ilgilendirdiğiülkelerin başında Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları ile doğrudan irtibat imkanıolan Türkiye gelmektedir. Akdeniz'e en uzun kıyısı bulunan ülkeler arasındayer alan Türkiye yakın deniz havzası itibarıyla bir doğu Akdeniz ülkesi,yakın kıta bağlantıları itibarıyla ise genelde bir Akdeniz ülkesidir.Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkeleri ile ilişkileri sadece tarihi ve nostaljikbağlar dolayısıyla değil, yakın kıta bağlantıları dolayısıyla da büyük bîrönemi haizdir. AB sürecinin dışına itilerek Doğu Avrupa'danuzaklaştırılmaya çalışılan Türkiye'nin yeni sömürgeci bir dalga ile KuzeyAfrika’ya yönelecek bir AB etkinlik alanı karşısında bu bölgeden de kopmasıTürkiye’nin Akdeniz ülkesi kimliğinde ciddi zaafların doğmasına yol açar.Türkiye gerek Afrika derinliğinde bir uluslararası etkinlik alanıkazanabilmek, gerekse Akdeniz sathındaki dengelerde söz sahibi olabilmekiçin yakın deniz havzası politikasının parçası olan Doğu Akdeniz veOrtadoğu politikası ile yakın kara havzası politikalarının parçası olanBalkanlar ve Adriyatik politikaları arasında stratejik bir köprü kurmak ve bustratejik bakış açısını Orta Akdeniz ve Kuzey Afrika politikaları iledesteklemek zorundadır.

d. Batı Asya ve/veya Ortadoğu

Jeokültürel bir tanımlama olarak ele aldığımız ve Türkiye’nin yakın karahavza politikaları çerçevesinde incelediğimiz Ortadoğu kendi iç dengeleriitibarıyla taşıdığı önem dışında coğrafî konum açısından son derece önemlibir başka kıtalararası etkileşim bölgesini oluşturmaktadır. Coğrafî olarak BatıAsya tanımlamasının tekabül ettiği alan ile Ortadoğu kavramının kendisi içinkullanıldığı bölge, Kuzey Afrika hattı istisna edilirse, hemen hemenbütünüyle örtüşmektedir.

Bu bölge Türkiye açısından üç ayrı perspektiften önem taşımaktadır.Bunlardan birincisi bölgenin bizatihi kendisinin Türkiye’nin yakın kaı ahavzası içinde yer alması ve bölgesel politikalarının odak noktalarından birinioluşturmasıdır. İkincisi ise bölgenin Türkiye'nin doğrudan müdahil olduğuyakın deniz havzalarının kıyı hatlarını ve hinterlandını bünyesindebarındırmasıdır. Üçüncüsü ise bölge üzerinden yakın kıta bağlantılarınınsağlanabilmesi ve bölgenin gerek Asya gerekse Afrika derinliğineyönelik politikalarda önemli bir geçiş alanı oluşturmasıdır.

Page 210: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilk iki perspektif Türkiye’nin yakın kara ve deniz bağlantıları açısından elealınmış bulunmaktadır. Bu noktada vurgulamak istediğimiz husus, bölgeninkıta derinliği politikalarında bir kıtalararası etkileşim ve geçiş havzası niteliğiaçısından taşıdığı önemdir. Türkiye bir yandan Hazar, Kafadeniz, DoğuAkdeniz, Kızıldeniz ve Körfez bağlantdarı dolayısıyla Afroavrasya içdenizlerinin hemen hemen tümüne kıyı teşkil eden, bir diğer yandanMaveraünne-hir’den başlayarak Mezopotamya üzerinden Nil havzasınaulaşan kadîm tarım havzalarını bünyesinde barındıran, dünyanın en önemlijeoekonomik aktarım hatlarına sahip olan bu bölge üzerinde bütün kıtabağlantılarını da gözeten gerek zaman gerekse mekan değerlendirmesiaçısından derinlikli bir dış politika stratejisi geliştirmedikçe kendi sınırlarınıaşabilen bir stratejik ufuk yakalayamaz.

Özetle vurgulamak gerekirse bütün önemli küresel ve bölgesel güçlerin kendiyakın kıta havzalarını yeniden tanımlamakta olduğu, bu kıta havzasıtanımlamalarına uygun bölgesel politikalar geliştirdiği bir dönemde TürkiyeSoğuk Savaş döneminden kalan bir alışkanlıkla ve statik küresel dengelervarsayımıyla kendi bölgesel ilgi alanlarıyla sınırlı bir dış politika yapımımsürdüremez. Türkiye’nin gerek kendi sınırlan boyunca güvenliğininsağlanması, gerek bölgesel ilgi alanlarında etkinliğinin sürmesi ve gereksedeğişen şartlara daha çabuk intibak edebilme kabiliyetini kazanması kademelibir dış politika stratejisinin yönlendirdiği yakın kıta havzası derinliği ile sözkonusu olabilir.

Türkiye'nin jeopolitik ve uluslararası stratejik konum itibarıyla yeni bir kıtahavzası tanımlaması yapması Avrupa sistemi içinde periferik bir role soyunandış politika yapılanmasının temel .. tek yönlü bir uluslararası konum arayışıiçinde olamaz. Kaldı ki hedef güçlü bir ekonomi-politik statü elde etmekseekonomik kaynakların yoğunlaştığı ve küresel ekonomik dönüşümlerinhızlandığı merkezlere yönelmekte fayda vardır.

Uluslararası ekonomi-politikte görülen yeni dönüşümler ve jeoekonomikkaynak paylaşımı bölgeler açısından ele alındığında 21. yüzyıl, başlarında birAsya, sonlarında ise bir Afrika yüzyılı olmaya aday görünmektedir. Orta veBatı Asya’daki ekonomik kaynaklar ve son yaşanan bunalıma rağmen DoğuAsya’da demografik unsurlarla da desteklenerek süren ekonomik dinamizmile gittikçe ağırlığını hissettiren Asya kıtasını ihmal eden bir dış

Page 211: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

politika stratejisi Türkiye’nin 21, yüzyılın sonunda da Brüksel koridorlarındaüyelik tavizleri koparmaya çalışan bir ülke statüsünde kalmasına yolaçacaktır.

Türkiye bulunduğu coğrafî konum açısından Avrupa ile ilişki-, lerden uzakkalamaz ve bu ilişkilerin düzeyi Türkiye’nin uluslara--rast konumunuetkilemeye devam edecektir. Ama Türkiye’yi sadece Avrupa ve Atlantikparametrelerine bağımlı hale getirmek ve alternatif güç merkezlerinin oluşumçizgisinin dışında tutmak her şeyden önce uluslararası ekonomi-politiğinkendi iç yapısına Ve gelişim seyrine uygun düşmemektedir. Türkiye Avrupaile birlikte kendi yakın kıta havzasını Kuzey Afrika - Güney Asya - DoğuAsya - Orta ve Kuzey Asya şeklinde görmek durumundadır. Yakın kara vedeniz havzasında etkin bir konum elde etme stratejisinin ana unsurlarındanbiri de bu havzaları kıtasal anlamda kuşatan bölgelerle ilgili meseleleriyakînen takip etmek ve alternatif politikalar oluşturabilmektir.

Page 212: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3. Kısım

Uygulama Alanları:

Stratejik Araçlar ve Bölgesel Politikalar

1. Bölüm

Türkiye’nin Stratejik Bağlantıları ve Dış Politika Araçları

Soğuk Savaşın sona ermesinin küresel ve bölgesel dengeler üzerinde yaptığıetkiler Türkiye’nin yakın kara, deniz ve kıta havzalarının stratejik karakterinibüyük ölçüde değiştirmiştir. Bu derin değişim dalgası, bir çok benzer ölçekteülkede görüldüğü gibi, Türk dış politika yapımcılarını da önce şaşırtmış, dahasonra biraz da hayalciliğe varan ciddi bir ölçek büyültme çabasına yöneltmişve nihayet doksanlı yılların ikinci yarısından itibaren tedirginlik doğuran birbekleyişe ve yeni stratejik konum arayışına sürüklemiştir.

SSCB'nin dağılma süreci içinde dönemin cumhurbaşkanının Azerbaycan ileolan mezhep farklılığına dayalı olarak yaptığı Kafkas politikası tanımlaması,Körfez Savaşı süresince bu savaşın neticesi ile ilgili olarak ortaya çıkan birkoyup beş alma yönünde beklentiler ve buna tezat teşkil edecek şekilde ülkebütünlüğü ile ilgili yaşanan tedirginlikler, AB’nin genişleme planlarında yeralmamış olmamızın doğurduğu siikut-ı hayal ilk dönemde yaşananşaşkınlığın yansımaları olarak değerlendirilebilir. 1992’den itibaren sık sıkkullanılmaya başlanan “Adriyatik’ten Çiıı Şeddine Türk Dünyası1' tezi,ECO’nun Orta Asya’yı da içine alacak şekilde genişletilmesi, KEl’ninkurulmasına öncülük edilmesi sınır-ötesi alanlarla ilgili olarak ölçekbüyültme çabasına yönelik inisiyatif yüklü adımların habercisi olmuştur. Budönem Refahyol iktidarınca geliştirilen D-8 projesine kadar uzatılabilir.Ülke-içi tartışmaların ve kutuplaşmaların kısmî bir artış gösterdiği, bölgepolitikalarında Suriye ile ilgili yaşanan Abdullah Öcalan krizinde olduğu gibiülke sınırı gerilim-bütünleşme sarkacı içinde seyrettiği, komşu ülkelerlekonjonktürel nitelikli gerilimlerin yaşandığı, iç siyasî kültürde ve dış politikayapımında tek eksenli arayışların arttığı üçüncü dönemde dinamik

Page 213: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uluslararası ve bölgesel konjonktürün getirdiği refleksif tepkiler öneçıkmıştır.

Dış politika oluşum psikolojisinde son on yıl içinde yaşanan bu iniş çıkışlarınciddi bir muhasebesini yaparakTürk dış politikasının stratejik yönelişi ile buyönelişin araçlan arasında yeni bir anlamlılık ilişkisi kurmak önümüzdekiyüzyıla yönelik teorik stratejik hazırlığın temel meselesidir. Bu anlamlılıkilişkisini tanımlayan stratejik teorinin değişen uluslararası konjonktürçerçevesinde rasyonel bir diplomatik retorik içinde ifade edilmesi ve pratik„ uygulama alanı bulabilmesi de dış politika yapımcılarının dina- ' nıikuluslararası konjonktüre uyum gösterecek şekilde kendiniyenileyebilmelerine bağlıdır. Bu anlamda Türkiye'nin Soğuk Savaş'S döneminin kendine has şartları içinde geliştirdiği ittifak ilişkilerine dayalıdış politika araçları ile Soğuk Savaş sonrası dönemde öne çıkan projelereyönelik dış politika araçlarının, bu araçların dinamik uluslararasıkonjonktürde yaşadığı dönüşümleri de göz önüne alan bir stratejik bütünlükiçinde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'nin Soğuk Savaş dönemi ve sonrası geliştirdiği ittifak 1 ve işbirliğiilişkileri biraraya getirildiğinde aslında kendi içinde çeşitlilik ve bütünlükihtiva eden bir görüntü vermektedir. Soğuk Savaş döneminde ortaya çıkan veTürkiye’nin bugüne kadar aktif üyeliğini sürdürdüğü NATO, AB ve İ.KÖ;Soğuk Savaş sonrası dönemde gündeme getirilen veya yeniden yapılandırılanECO, KEÎ, Türk Dünyası zirveleri ve D-8 gibi yapılar, küresel ve bölgeselbağlantılar itibarıyla kimi zaman kendi içinde çelişkiler de barındıran birçeşitlilik arzetmektedir.

Soğuk Savaş döneminin üç temel aracı üç farklı gerekçeye dayalı üç temelbağlantıyı özellikle yakın kıta havzası politikaları açısından hâlâsürdürülebilir niteliktedir. NATO Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini önceleyenAtlantik bağlantısı, AB yakın kıta havzası bölümünde ele aldığımız tarihî birdiyalektiği bünyesinde taşıyan Avrupa bağlantısı, İKÖ ise tarihî etki alanımda kapsayan Asya ve Afrika derinliğindeki doğu ve güney bağlantısıaçısından temel stratejik araçlar olarak önemlerim korumaktadır. Ancak, herüç örgüt de Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni unsurlarla ciddi dönüşümlergeçirmiştir. Bu örgütlerin geçirdiği dönüşümlerin Türkiye’nin yakın kıtahavzaları politikası ve bu politikanın gerektirdiği bağlantılar açısından

Page 214: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yeniden değerlendirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Soğuk Savaş döneminin bu temel stratejik araçları Soğuk Savaş sonrasıdönemin getirdiği dinamik konjonktüre uygun bir şekilde yeni unsurlarlatakviye edilmişlerdir. ECO’nun Orta Asya ülkelerini içine alacak şekildegenişlemesi, KEt’nin kurulması, Türk zirvelerinin mutad bir nitelikkazanması ve D-8 projesi yakın kara, kıta ve deniz havzaları politikalarıarasında önemli bağlantılar kuran bir çerçeve oluşmasını sağlamışgörünmektedir. ECO ve KEÎ Doğu Avrupa ve Batı Asya'yı kapsayan Avrasyakıtalararası etkileşim havzaları açısından olduğu kadar Karadeniz ve Hazardeniz havzaları ' açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Mutad Türkzirveleri Türkiye'nin Orta Asya derinliğine nüfuzu açısından, D-8 deSoğuk Savaş döneminde ihmal edilen Güney ve Doğu Asya ile Afrikabağlantılarım devreye sokması açısından öne çıkmıştır.

Bütün bu stratejik araçlar ve bağlantılar kağıt üzerinde ele alındığındagerçekten etkileyici bir dış politika çeşitlendirilmesi ve bütünlüğü ortayaçıkmaktadır. Ancak, hemen hemen bütün bu stratejik araçların tek tekkulanımıyla ilgili önemli problemler vardır. NATO ve AB'nin genişlemeplanlarının Türkiye açısından doğurduğu intibak problemleri, ECO veKEİ’nin kurumsallaşma problemleri, Türk Dünyası zirvelerinin bir türlüseremonyal özelliklerden sıyrılarak ortak bir dış politika platformu olmayadönüşeme-mesi ve hemen hemen hiç bir küresel ve bölgesel problem içinaktif bir sonuç doğuramaması, D-8’in daha bir araç olarak devreye girmedenönemini kaybederek gündemden düşmesi, bu araçların iç yapısı ile ilgilihemen zikredilebilecek problemler arasındadır.

Bu stratejik araçların uyumlu bir bütün içinde kullanılabilmesi ise çok dahageniş kapsamlı bir problem alanıdır. ABD ve Avrupa arasındaki her türlüdiplomatik çelişkinin doğrudan yansıdığı NATO ve AB politikalarının süreklive dakik bir uyum içinde sürdürülmesi, Soğuk Savaş sonrası döneminkonjonktüründe hemen her etkileşim alanları, özelde de Türkiye-lran veTürkiye-Rusya ilişki- | leri açısından ciddi iç çelişkiler barındıran ECO, KEİve Türk zirve- x lerinin bir diğerini engelleyen değil destekleyen bir hüviyetebüründürülmeieri Türk dış politikasının esneklik ve uyum pıoble-T matiklerini oluşturmaktadır.

Türkiye’nin diplomatik esneklik ve stratejik uyum bakımından güçlük

Page 215: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

doğuran bu derece çeşitli dış politika arayışlarına yönelmesi Soğuk Savaşsonrası dönemin dinamik şartlarının tahrik ettiği bloklaşma temayülününTürk dış politikasına doğal bir yansıması -> olarak değerlendirilebilir. Dahaönce de zikrettiğimiz gibi Soğuk Savaşın statik şartlarından Soğuk Savaşsonrası dönemin dinamik r|| şartlarına geçiş süreci bir çok küresel ve bölgeselaktörü çok alter- -ğ, natifli dış politika arayışlarına yöneltmiştir.

Bu durum Türkiye’nin dış politika tercihlerini ve yapım meka- ^ nizmalarımda değiştirmiştir. Türkiye’nin son on yılda kendi böl-gesinin sınırlarını daaşan bir çok ekonomik ve siyasî ittifak arayış- 'g larına yönelmesi ve kıta-ölçekli açılım çabalarına girmesi bu tabiî ^ değişimin bir sonucudur. Ancak,böylesi dinamik bir döneme ge-jf rekli diplomatik, ekonomik ve siyasî altyapı hazırlığı yapmaksızın.. giren Türkiye diğer bazı bölgesel güçler gibiuzun dönemli utitegrasyon faaliyetlerinden çok birbirleriyle çelişkili taktikadımlar al- I mayı tercih etmiş görünmektedir. Stratejik bir öngörü veplanlama# çerçevesinde birbirleriyle taktik koordinasyonusağlanabilecek olan bu adımlar, çelişkili tavırlar yüzünden önceliklerkonusunda’ ciddi şüpheler uyandırmış ve projelerin büyük ölçüde kağıtüzerinde kalmasına yol açmıştır.

Türkiye bütün bu bloklaşma çabalan içinde taktik manevra kabiliyeti yüksekbir coğrafyada bulunmaktadır. Bu coğrafyanın sağladığı avantajlar bir çokbloklaşma teşebbüsü için gerçek bir çekim alanı oluşturabilir. Ancak bugünTürkiye'deki siyaset yapımcıları Öncelikle bu tür bir çekim alanı oluşturmakile mekanizmalarını oluşturmuş bir blokun çevre unsuru olmak arasında ciddive uzun dönemli bir tercih yapmak zorundadırlar. Böylesi bir tercih bütün bustratejik araçları bir bütün içinde yeniden değerlendirmeyi zorunlukılmaktadır. Böylesi bir değerlendirme NATO, AB, AGİT. İKÖ ve ECO gibiSoğuk Savaş döneminden Soğuk Savaş sonrası döneme aktarılan uluslararası.. Soğuk Savaş sonrası dönemde geliştirilmiş yeni projeleri de kapsamakzorundadır.

1. NATO’nun Yeni Stratejik Misyonu Çerçevesinde Atlantik Ekseni veTürkiye

NATO’nun, 50. kuruluş yıldönümünde gerçekleştirilen Was-hingtonZirvesinde bir yandan yeni ülkeleri bünyesine katarak genişlemesi, diğeryandan yeni bir stratejik misyon tanımlaması ile Ü derinlemesine bir

Page 216: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sorumluluk alanı kazanması, ABD’nin kendi denetimindeki uluslararasıkurumlan ve ittifak yapılanmalarını Soğuk Savaş sonrası şartlara intibakettirme çabasının bir sonucudur. Uluslararası sistem içinde hegemonik birgüç olarak yükseltmesini bu kuramlara ve ittifak yapılanmalarına borçlu olanABD, aynı araçları Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik şartlarına :uyumluhale getirmeye çalışmaktadır.

Bu uyum çabası Türkiye’nin de içinde bulunduğu NATO üyesi .ülkelerin buittifak örgütüne bakışlarında daha değişken ve kon-jonktürel bir tavrayönelmelerine yol açmaktadır. Her ülke kendi 1 stratejik çıkarları ileNATO’daki bu uyum çabası arasında yeni den-i geler oluşturmayaçalışmaktadır. Türkiye, ittifakla ilgili değişken tavırların öne çıktığı budinamik dönemden NATO’nun yeni stra-| tejik misyonunun ve araçlarınındaha açık bir şekilde tanımlandığı istikrarlı döneme geçiş sürecinde NATOile ilgili olarak kendi kstratejik çıkarlarını önceleyen daha kalıcı birpolitikanın teorik ve pratik altyapısını oluşturmak zorundadır.

ı. Amerikan Stratejisi ve NATO

ABD’yi 11. Dünya Savaşı sonrası sistemin hegemonik gücü haline getirentemel unsur, uluslararası hukukun ve bu hukuku hayatta geçiren uluslararasıkuramların, bu ülkenin siyaset yapımcıları ' tarafından son derece etkin birşekilde kullanılmış olmasıdır.

BM’nin oluşumu Avrupa-merkezli sömürgeci sistemin dağılması jşüreci ilekoşut bir şekilde gerçekleştirilirken, IMF ile uluslararası finanstaki sterlin vefrank blokları dağıtılarak Amerikan dolan dünya fınans sisteminin merkezineoturtulmuş; dünya ticaret sistemini yeniden düzenleyen GATT ile ticarî akış,Dünya Bankası ile de kalkınma programları Amerikaıı-eksenli bir sistemyapılanmasının temel araçları haline getirilmiştir. Dolayısıyla güç merkezininAvrupa'dan Atlantik’e kaydırılması da, ABD’nin önceki dönemin Avrupa-eksenli sömürgeci güçleri ikame -başka bir deyişle de ekarte- ederekuluslararası sistemin en belirleyici aktörü haline gelmesi de, uluslararasıhukukun ve uluslararası kurumlar bütününün eseridir. Gerek siyası gerekseekonomik güç merkezlerinin Atlantik’e doğru kayması buna paralelorganizasyonların ve hukukun devreye sokulması ile gerçekleştirilmiştir.

NATO, bu çerçevede, Avrasya anakıtasmın uzağında büyük bir ada-kıta

Page 217: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

devleti konumundaki ABD’nin, II. Dünya Savaşından Avrasya anakıtasmınmerkezî gücü olarak çıkmış bulunan SSCB'yi çevreleyerek denetim altınaalma politikasının Avrupa ayağı olarak kurulmuştu. Daha sonra CENTO veSEATO’nun da devreye sokulması ile SSCB Norveç’ten Uzak Doğu’yakadar uzanan bir hat üzerinde kuşatılarak denizlere ulaşmasının önünegeçilmeye çalışılmıştır. Soğuk Savaş süresince denizlerden uzak engin birstep devleti niteliğinden kurtulamayan SSCB, askerî-nükleergücünü ekonomi-politik güç ile destekleyebilme kabiliyetini kaybettikçe çiftkutuplu sistemin karşı gücü olma özelliğini de yitirdi.

ABD’nin bu yüzyıldaki Avrasya’ya yönelik kıta-ötesi çıkarmalar veharekatlar tarihi aynı zamanda ABD önderliğindeki Atlan-tik-merkezlidünya-sisteminin temel özelliklerini ve dönüşüm safhalarını ortayakoymaktadır: 1942 Normandiya Çıkarması, 1950 temmuzundaki Mac Arthuryönetiminde ve BM şemsiyesi altındaki Kore Çıkarması, 1964 Ağustosundabaşlayan Vietnam Çıkarması ve Savaşı, 1990-91 Körfez Çıkarması ve Savaşıve 1999 Kosova Harekatı.

Bu durum ABD jeopolitiğinin tabiî bir sonucudur. Tipik bir deniz devletiolan ABD diinya-sisteminde liderliği elde etme ve sürdürme politikasını kıta-aşırı hava operasyonlarına ve hava destekli deniz çıkarmalarına dayalıkonvansiyonel müdahale ve caydırıcı nükleer üstünlük stratejileri iledesteklemiştir. Normandiya Çıkarması ABD'nin Avrupa-içi çelişkilerikullanarak dünva-sistemi-

nin liderliğini tescil ettirmesini sağlamıştır. Kore Çıkarması ABD'ninAvrasya’yı kenar ülke ve yarımadalar ile kuşatma stratejisinin askerîyansımasıdır. II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan çiftkutuplu sisteminilk ciddî çatışma alanı olan Kore Müdahalesi aynı zamanda ABD'nin kürese)hakimiyetini uluslararası organizasyonlar ile meşru kılma politikasının ilkuygulaması olmuştur. En kapsamlı uluslararası organizasyon olan BM.bundan sonra ABD’nin kendi stratejisine meşruiyet kazandırmada en önemliaygıtı olmuştur.

Sovyet vetosunun etkin bir şekilde işlediği Soğuk Savaşın tırmanmadönemlerinde Amerikan müdahaleleri uluslararası meşruiyetten çok, reelpolitik araçlara dayanmıştır. Daha defansif nitelikli kıta-içi Domuzlar KörfeziÇıkarması ve ofansif Vietnam Müdahalesi bu gerginliğin en üst tehlike

Page 218: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sınırına çıktığı ve Amerikan müdahalelerinin en meşruiyetsiz ve sevimsizgöründüğü dönemlerdir. Savaşı sürekli uzak bölgelerde tutma taktiğigüden VB D, Küba Füzeler Krizi ile ilk defa doğrudan tehdit altında kaldığınıhissetmiş ve riskli Domuzlar Körfezi Çıkarmasını göze almıştır. DomuzlarKörfezi ve Vietnam'daki başarısızlıklar ABD’yi doğrudan lconvansiyonelmüdahalelerden çok, nükleer üstünlük stratejilerine ve diplomatik kuşatmataktiklerine yöneltmiştir. Amerikan kamuoyunda konvansiyonelmüdahalelere karşı büyük bir tedirginlik psikolojisi yaratan VietnamMüdahalesindeki başarısızlık Çin ile kurulan diplomatik ilişkiler ve Ortadoğuayağındaki önemli bölge gücü olan Mısır'ın saf değiştirmesi iledengelenmeye çalışılmıştır.

Vietnam müdahalesinden çıkartılan en önemli ders Avrasya’ya yönelikAmerikan müdahalelerinin niteliği ile ilgili olmuştur. Kore’de BM şemsiyesiile yürütülen müdahale küresel ölçekli Amerikan stratejisi için önemli birköşetaşı olurken, ABD’nin tek başına giriştiği Vietnam harekatı ciddi birpsikolojik ve stratejik zaafa dönüşmüştür. ABD Vietnam tecrübesinden sonraAvrasya’ya yönelik stratejik müdahaleleri tek aktörlü olarak yürütmemeyeözen göstermiştir. Devrimden sonra İran’a, Sovyet işgalinden sonraAfganistan’a yönelik politikalarda Vietnam benzeri bir tek-aktörlü mü-

yaya yönelik harekatların uluslararası bir meşruiyet alanına ya da genişölçekli bir ittifak dengesine dayanmasını bir ön gereklilik olarak görmüştür.

Küba, Panama, Haiti gibi Amerika kıtasına yönelik müdahaleleri tek başınayürüterek bölgenin tümüyle kendi güvenlik inisiyatif alanı olduğunu gösterenABD, diğer bütün büyük güçlerin stratejik manevra alanına giren Avrasya’yayönelik harekatlarda kıta-içi destek dengelerinin oluşmasına özengöstermiştir. Bu politika, aynı zamanda, harekat-öncesi meşruiyet ve harekat-sonrası düzenlemeler için uygun bir altyapı oluşturulmasını sağlamıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde de bu ana çizgi sürmüştür. Soğuk Savaşın sonaermesi ve çift kutupluluğun dağılmasından sonra deniz-aşırı havaoperasyonlarına ve çıkarma harekatlarına dayanan konvansiyonelmüdahaleler tekrar etkin bir stratejik yöntem olarak gündeme gelmiştir, çiftkutuplu sistemin dağılması ile ortaya çıkan bölgesel dengesizlikler, küreselhakimiyetini tescil etmek isteyen ABD'ye bu yönde uygun imkanlar vekonjonktürler sağlamıştır. Sovyet vetosunun etkisini kaybettiği bu dönemde

Page 219: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

BM ' yoluyla çıkarmalara meşruiyet kazandırılması da Amerika’ya önemli birtaktik esneklik kazandırmıştır.

BM’nin küresel stratejileri meşru kılmak için etkin bir şekilde kullanıldığı budönemin simgesi yine bir Amerikan çıkarması ile sembolleşmiştir: KörfezÇıkarması. Kore Çıkarması gibi Amerika liderliğindeki çok-uluslu bir askerîmüdahale olan Körfez Çıkarması da Atlantik-merkezli küresel hakimiyetitescil ve müdafaa etmek amacı ile meşru kılınmıştır.

Kosova’ya yönelik NATO operasyonu ABD'nin Avrasya stratejisininsüreklilik unsurlarını ihtiva etmektedir. Körfez Savaşını BM’nin ortakgüvenlik ilkesi ile yürüten ABD, Kosova Operasyonunu da Avrupa’dakistratejik dengenin muhafazasını yeni misyon tanımlaması olarak benimseyenNATO’nun ittifaklar dengesi ile sürdürmektedir.

Normandiya Çıkarması ile Avrupa-içi dengelere Batı Avrupa üzerindenmüdahale ederek küresel hakimiyet mücadelesinde öne çıkan ABD, SoğukSavaş sonrası dönemde de Doğu Avrupa'ya yönelik NATO operasyonları ilebu hakimiyetini, Avrupa üzerindeki etkinliğini teyid etmek suretiyle, korumaçabası içindedir. Banşçı NATO operasyonları Polonya, Macaristan ve ÇekCumhuriyeti üzerinden Doğu Avrupa’ya yayılma şeklinde tecelli ederken,askeri ve fiilî operasyonlar Soğuk Savaş sonrası düzenlemelere direnmeyedevam eden ve bu direnci kapsamlı bir etnik kıyıma dönüştüren Sırbistan’ayönelik olarak gerçekleştirilmiştir.

II. Dünya Savaşından bu yana süren gelişmeler göstermiştir ki, ABD’ninküresel düzendeki merkezî konumunun anahtarı Avrasya stratejisidir. Bustratejinin temel unsuru da kıta-aşırı müdahale kapasitesi ve ittifaklarpolitikasıdır. Soğuk Savaş süresince çift kutuplu bir uluslararası sahnedecereyan eden bu lıegemonik düzen jeopolitiği, Soğuk Savaş sonrası düzendede bir güçler dengesi içinde etkisini sürdürmeye devam edecektir. ABD,Avrasya içindeki diğer büyük güçlerin konumlarını ve stratejik tercihleriniyeni dengeler kurarak yönlendirmeye devam ettiği sürece küresel dengeleyicikonumunu koruyacaktır. BM böyiesi bir dengeleyici ve belirleyici konumunmeşruiyet altyapısını sağlarken, NATO vurucu gücünü ve askerî garantörlükkurumunu oluşturacaktır. NATO’nun Kosova Operasyonu bu açıdan sadecebölgesel değil küre sel olarak da özel bir anlam ifade etmektedir.

Page 220: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve NATO'nun Yeni Misyon Arayışı

Soğuk Savaş sonrası dönemde Varşova Paktı'nın dağılması, varoluşgerekçesini bu paktın Avrupa’daki muhtemel yayılmasını durdurma üzerineoturtmuş olan NATO için de bir kimlik ve misyon tanımlaması probleminidoğurdu. Berlin Duvarının yıkılmasının getirdiği iyimser hava ve o günlerdeyaygınlaşan Yeni Dünya Düzeni söylemi NATO benzeri askerî ittifakörgütlenmelerinin rolünün azalacağı yönündeki iyimser projeksiyonlara yolaçmıştı. Bu iyimser projeksiyonların sahipleri NATO'nun misyonunundaraltılarak zamanla AB’nin kendi bağımsız savunma yapılanmasınıkurdukça devre dışına çıkacak bir geçiş dönemi örgütü niteliği kazanmasınıöngörüyordu. Buna karşılık daha realist bir yaklaşım sergileyenler NATO'nunmisyonunu askerî nitelik taşımayan tehditlere de cevap verecek şekildegenişletilmesinin kaçınılmaz olduğu kanaatini vurgulayarak, bu örgütünAvrupa-elcsenli caydırıcı niteliğinden küresel misyonlara sahip aktif bir güçhaline dönüşmesi

1991 Roma Zirvesinden çıkan yeni stratejik konsept bu farklı görüşleringölgesinde şekillendi ve NATO’nun yeni misyonunu dört ana noktayaindirgedi: ti] Avrupa'da demokratik kurumların gelişmesi ve anlaşmazlıklarınbarışçıl yoldan çözümlenmesine dayanan istikrarlı bir güvenlik ortamınınsağlanması; (ii) üyelerin güvenliği açısından risk oluşturması muhtemelgelişmeler konusunda gerekli koordinasyonu sağlayacak bir Atlantik-ötesiforum niteliği kazanması; (iii) NATO üyesi devletlere yönelik birsaldırı tehdidine karşı ortak savunma ve caydırıcılık görevinin yerinegetirilmesi; (iv) Avrupa içindeki stratejik dengenin muhafazası.

Bu temel hedefler arasında en önemlisi olan Avrupa içindeki stratejikdengenin muhafazası meselesi aynı zamanda NATO'nun önemli aktörlerininbu örgüte bakış tarzlarını da yansıtmaktaydı. NATO'yu yeni uluslararasıkonjonktürde de Atlantik-ötesi etkinliğinin en temel araçlarından biri olarakgören ABD, örgütü yeni bir yapılanma ile uluslararası düzenin fiilî garantörükonumuna getirmek isterken başta Almanya olmak üzere AB’nin kıta ülkelerisiyasî yükümlülükler içermeyen ve AB'nin hareket alanını daraltmayan biryapılanma hedeflemekteydi. İngiltere ise bu iki farklı bakış açısınındengeleyicisi olarak ABD'nin yanında yer almaya devam etti. Kıta içindeartan Alman etkisi, İngiltere gibi ülkeleri NATO'nun etki alanının

Page 221: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

genişlemesi alternatifini öne çıkarmalarına yol açtı.

1991 Roma Zirvesindeki "Avrupa içindeki stratejik denge”nin muhafazaedilmesi hedefinin temel varsayımı böylesi bir statik dengenin varlığı idi.Halbuki o zirveden 1999 VVashington Zirvesine kadar geçen sekiz yıllık süreAvrupa’daki stratejik dengenin dinamik bir hüviyet kazandığını gösterdi.Bosna ve Kosova bunalımlarının aldığı seyir ve bu seyir içinde NATO üyesiülkeler arasında çıkan görüş farklılıkları stratejik dengenin farklıyorumlanmakta olduğunu ortaya çıkardı.

Avrupa-içi mekanizmaların Bosna bunalımında sergilediği zaaf ve iradeyetersizliği ve Batı Avrupa Birliğinin gelişmesinin yavaşlığı Avrupa’dakidinamik stratejik denge değişmelerinin ancak ve ancak NATO tarafındangeniş çaplı bir savaşa yol açmadan kontrol altına alınabileceğidoğrultusundaki görüşleri güçlendirdi. 1999 VVashington ZirvesindeNATO'nun misyon derinliği ka-

zanması konusunda ciddi bir muhalefetin görülmemesi, son sekiz yıl içindeyaşananların böylesi bir stratejik tanımlamayı yeterince meşru kılmışolmasındandır. Ya da olayı denklemin diğer tarafından değerlendirirsek, belkide bunalımlara yönelik müdahalelerin sürekli gecikerek gerçekleştirilmişolması böylesi bir meşruiyet zemininin oluşması arzusundandır. Son Kosovabunalımındaki zamanlama ve operasyon kapsamı da bu konuda ilginçunsurlar ihtiva etmektedir.

3. Kosova Operasyonu ve NATO’nun Küresel Misyon Tanımlaması

Kosova Operasyonunun zamanlaması, kapsamı ve yönteminin ortayakoyduğu gerçek, bu operasyonun Kosova ve bölge dengelerinin ötesindestratejik hesaplara dayandığını ortaya koymaktadır. Bu operasyonunNATO’nun genişleme planları çerçevesinde Polonya, Macaristan ve ÇekCumhuriyeti’ni resmen bünyesine katacağı ve NATO'nun stratejikmisyonunun yeniden tanımlanacağı zirve öncesinde gerçekleştirilmesi birtesadüf değildir. Soğuk Savaş dengelerinin sarsılmasından sonra Orta veDoğu Avrupa'da ortaya çıkan jeopolitik boşluk alanını doldurmaya kararlıolan NATO ve ABD, Polonya’dan Adriyatik’e inen kuşak üzerinde yeni birdengeleyici stratejik rol üstlenmektedir. Bu stratejik kuşak üzerinde en ciddiaskerî güce sahip olan ve bu gücü denetimsiz bir saldırganlık içinde kullanma

Page 222: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

temayülünü Bosna'da göstermiş olan Sırbistan’ın askerî gücü bu operasyonlabelli bir düzeyin altına indirilmek istenmektedir. Operasyonun özellikle havasavunma sistemine yönelmesinin ana sebebi de budur. Kosova’da etnikkıyımı yapan bu savunma sistemi değildir; ancak bu hava savunmasistemi, ileriye yönelik olarak, NATO’nun caydırıcılık ve etkinlikgücünü tehdit edebilecek yegâne unsurdur.

Bu çerçevede NATO için bugünkü Kosova problemi kadar NATO üyeliğikesinleşen Macaristan ile Sırbistan arasında çıkabilecek olan Voyvodinaproblemi de önem kazanmaktadır. Macar nüfusun yoğunluklu olarakbulunduğu Voyvodina konusunda çıkması muhtemel Sırp-Macar çatışması,Macaristan’ın NATO’ya girmesinden sonra artık bölgesel bir problemolmaktan çıkarak bir NATO operasyonlarında sadece Kosova’daki etnikkıyımın durdurulması değil, Sırp askerî gücünün tümüyle denetim altınaalınabilecek düzeye indirilmesi hedeflenmektedir.

Bütün bu gelişmeler göstermektedir ki NATO, üyelerine yönelik saldırılaraayarlı bir savunma ittifakı olmaktan çıkarak yönlendirici, belirleyici vedenetleyici bir üst stratejik örgüt konumuna gelmektedir. Başka bir deyişle,IMF aracılığıyla fiııans hareketlerini, Dünya Bankası aracılığıyla krediakışlarını, Dünya Ticaret Örgütü ile ticarî ilişkileri yönlendiren ve belirleyenAmerikan hege-monik düzeni, NATO ile de stratejik dengelerin seyrinidoğrudan yönlendirmeye ve denetlemeye çalışacaktır. Bu yeni konum Avru-pa-içi dengeler kadar II. Dünya Savaşından sonra oluşmuş olan BM sisteminide etkileyebilecek ölçekte bir gelişmedir. BM’nin meşruiyetini aldığı ulusalegemenlik alanı tanımlamaları ile uluslararası norm ve hukuk alanıtanımlamaları arasında olan gri ve muğlak alan bundan sonraki küresel düzenarayışlarını büyük ölçüde etkileyecektir.

4. NATO’nun Yeni Stratejik Misyonu ve Türkiye

NATO’nun Türkiye’nin strateji tanımlamaları içinde taşıdığı önem dört anabaşlık altında ele alınabilir: (a) NATO'nun küresel stratejik misyonu, (b)ABD-Türkiye ilişkileri, (c) Avrupa-Türkiye ilişkileri, (d) genişleme planlarıçerçevesinde Doğu Avrupa ve Balkanlar bölgesinin NATO içindeki önemi,(e) Avrasya dengeleri çerçevesinde Rusya ile ilişkiler.

a. NATO’nun KUresel Misyonu ve Türkiye

Page 223: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Uluslararası fiilî güç kullanım kapasitesi bakımından Soğuk Savaş sonrasıdönemin yegâne örgütlü gücü olan NATO’nun bu dönemde üstlenmeyeyöneldiği düzen kurucu ve koruyucu rol, bu örgütün özellikle Avrasya’yıdoğu-batı doğrultusunda kuşatan ve kuzey-güney derinliğinde kesenjeopolitik hatlar üzerindeki stratejik derinliğini güçlendirmeyi zorunlukılmaktadır. Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu statik dengenin dağılmasıile ortaya çıkan jeopolitk boşluk alanlarım denetim altına almaksızın kalıcıbir uluslararası düzen oluşturabilmek mümkün değildir.

Türkiye’nin yakın kara, deniz ve kıta havzaları ile ilgili konumunuincelediğimiz bölümlerde teferruatlı bir şekilde incelediğimiz gibi,Afroavrasya anakıtasında sahip olduğu merkezî jeopolitik konum Türkiye'yiküresel dengeler içinde özel bir konuma sahip kılmaktadır. Gerek Avrasya’yıdoğu-batı istikametinde kuşatan Rimlanâ hattına, gerekse kuzey-güneyistikametinde keserek engin steplerle sıcak denizler arasında kara bağlantılarıkuran Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya stratejik hadanna müdahilolabilecek denizlerarası ve kıtalararası etkileşim kuşaklarınınüzerinde bulunan Türkiye bu konumuyla NATO'nun yeni küreselstratejik misyon tanımlaması için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Çift kutuplu yapının dağılması ile Türkiye’nin jeopolitik önemini, dolayısıylada NATO nezdindeki pazarlık gücünü kaybettiğini iddia eden görüşlerinaksine uluslararası ilişkilerde tebarüz etmeye başlayan çok aktörlü güçlerdengesi yapılanınastTürkiye'nin jeopolitik konumunu yeni unsurlarla daha dagüçlendirmiştir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan sıcak çatışmariski yüksek jeopolitik boşluk alanlarına yönelik bir düzen arayışıTürkiye’nin dolaylı ya da doğrudan ilgisi dışında değildir.

Türkiye'nin NATO’nun yeni misyonu ile ilgili alanlarda sahip olduğujeopolitik önem ve etki kapasitesinin küllî bir dış politika etkinliğinedönüşebilmesi Türkiye’nin kendi yakın kara ve deniz havzasındaki stratejikağırlığına bağlıdır. Önümüzdeki dönemin en önemli dış politikaproblemlerinden birisi Türkiye’nin bölgesel politikaları ve tercihleri ileNATO'nun küresel misyon tanımlaması ve uluslararası düzen arayışıarasındaki uyum meselesi olacaktır. Bu uyumun her iki taraf açısından dahassasiyetleri gözeten bir rasyonellik içinde gerçekleştirilememesi bir taraftanTürkiye’nin kendi havzasına yabancılaşması, diğer taraftan NATO ile

Page 224: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gerilimli ilişkilere girilmesi riskini barındırmaktadır.

Türkiye’nin NATO adına bölgesel operasyonlarda aktif rol alması kimizaman Türkiye’nin NATO ile ilişkili olmayan bölgesel hesaplarınıetkileyerek kendi havzası ile bir tür yabancılaşmaya yol açabilecekken,bölgesel hesaplan önceleyen bir politika Türkiye’nin NATO nezdindekistratejik güvenilirliğinin tartışılmasına ve bu doğrultuda yeni baskılarınoluşturulmasına sebep olabilir. Körfez Savaşı süresince ve sonrasında İncirliküssünün kullanımı meselesi bu diplomatik açmazı sürekli gündemdetutmuştur. Diplomatik beceri biraz da böylesi açmaz durumlarında ortayakonan zamanlama ve esneklik performansı ile ölçülür. Türkiye'nin jeopolitikkonumuna sahip olan bir ülkenin bu tür uyum problemleri ve açmazlarla karşıkarşıya kalması kaçınılmazdır. Stratejik önceliklerin tesbiti, stratejik araçlarınuyumu ve taktik planlamanın esnekliği jeopolitik avantajların stratejikaçmazları engelleyeceği gibi stratejik manevra alanlarının genişlemesini desağlayacaktır.

b. NATO ve Türkiye-ABD İlişkileri

Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan bunalımlı dönem ve sürekli tırmanangerilimler NATO’yu Türkiye’nin Batı Dünyası ile olan ilişkilerinin en önemlistratejik aracı haline getirmiştir. Türkiye-AB ilişkilerindeki problemlerinNATO üyesi Avrupa ülkelerini de önemli ölçüde etkilemesi, Türkiye-ABDikili ilişkisinin Türkiye-NATO ilişkilerinin ana eksenine oturması sonucunudoğurmuştur.

Bu zorunluluk Türkiye-NATO-ABD ilişkisinde son derece dramatik birdeğişimin yaşanmasına yol açmıştır. Soğuk Savaş döneminde Türkiye-ABDilişkileri temelde Türkiye-NATO ilişkilerinin önemli bir parçası olarakgörülür ve NATO-dışı ikili ilişkiler kendi alanları ile sınırlı kalırken, SoğukSavaş sonrası dönemde Türkiye-NATO ilişkileri Türkiye-ABD ilişkilerinintabiî bir uzantısı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin artan stratejik ağırlığı da budeğişimde önemli bir etkide bulunmuştur. Bu yeni konjonktür, Türkiye-NATO ilişkilerinin Türkiye-ABD, Türkiye-AB ve ABD-AB ilişkilerininkesişim alanında seyretmesi sonucunu doğurmuştur. Türkiye, Türkiye-ABilişkilerinde yaşanan tıkanmaların alternatifi olarak Türkiye-ABD ilişkilerini

Page 225: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

öne çıkarmaya ve NATO ile olan ilişkilerini bu eksene dayandırmayaçalışırken, ABD özellikle Balkanlar, Doğu Avrupa ve Ortadoğu bölgelerindebazı Avrupa ülkeleri ile olan çelişkilerini Türkiye faktörü ile aşmaya veTürkiye-ABD ilişkilerini bir taraftan NATO’nun küresel ve bölgeselmisyonlarının bir aracı, diğer taraftan da NATO’nun ortak alanı dışında kalanAmerikan stratejik çıkarlarının tamamlayıcı bir unsuru olarak görmeyeyönelmiştir.

Son yıllarda Ortadoğu’daki dengeler için sık sık dile getirilen ABD-lsraii-Türkiye ekseni ve Avrupa ülkelerinin bu eksen dışında kalan ülkelerle olanilişkilerini geliştirme çabalan bu çapraz denge ilişkilerinin ilginç bir misalinioluşturmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye-ABD ilişkileriningündem maddeleri arasında yer almaya başlayan Hazar petrol havzası ve OrtaAsya ile ilişkiler iki ülke arasındaki ikili ve çok yönlü ilişkilerinetkileşim alanına giren bir başka bölgesel unsurdur.

Bu çapraz denge ilişkilerinin belki de en çarpıcı misali NATOmüdahalesinden sonra Balkanlarda oluşan konjonktürdekendini göstermektedir. Tarihi Germen ve Slav jeokültürel etki alanınıdengelemek üzere Boşnak ve Arnavut unsurların geleceği ileilgilenme zorunluluğu hisseden ve bunu NATO’nun bölgepolitikalarına yansıtan ABD ile bölgeye doğrudan müdahil olma imkanıolmayan Türkiye’nin çıkar alanları arasında bir tür yakınlaşma doğmaktadır.AB üyesi ülkelerin Balkanlara yönelik politikalarındaki tutarsızlıklarbölgedeki bunalımların tırmanışında ABD-Türkiye ilişkilerinin öne çıkmasısonucunu doğurabilir.

Türkiye-AB ilişkilerinin NATO çerçevesinde özel öneme sahip olduğu birbaşka alan ise AB'nin ve NATO’nun Doğu Avrupa ve Balkanlara yönelikgenişleme planlan ile ilgilidir. Türkiye'nin AB’nin genişleme planlarınındışında tutulmaya devam edilmesi önümüzdeki dönemin Avrupacoğrafyasının sınırları ile ilgili değişik projeksiyonları gündemegetirmektedir. AB’nin doğuya doğru genişlemesini sürdürmesi sonucundaAB'nin doğu sınırlarının kuzeyden güneye Rusya, Ukrayna ve Türkiyehattına kadar uzanması ihtimali Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ve Rusya-ABD ilişkilerini Avrasya dengelerinin önemli unsurları halinedönüştürecektir. Bu çerçevede AB’nin doğu sınırlarında NATO üyesi

Page 226: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olmakla birlikte AB üyesi olmayan tek ülkenin Türkiye olacak olmasıTürkiye’yi ABD-Rusya-AB dengelerinin etkileşim alanına sokacaktır. ABve NATO üyelerinden oluşan Batı Blokunun önümüzdeki dönemdeki enciddi iç çelişkilerinden birisi Türkiye’nin bu özel konumu olacaktır. Budurum da NATO üyesi olmakla birlikte AB üyesi olmayan Türkiye veABD’yi ittifakla ilgili politikalarda benzer tavırlar almaya sevkedebilir.

c. NATO ve Tilrkiye-Avrupa İlişkileri

Washington Zirvesi gerek NATO-Türkiye gerekse Türkiye-Avru-pa ilişkileriaçısından da son derece önemli bir kavşak oluşturmuştur. Daha önce de birçok kez vurgulamaya çalıştığımız gibi, yeniden yapılanmasında alacağı rol vebu rolün getireceği sorumluluklar ile ilgilidir; çünkü birçok NATO üyesiülke, Türkiye’yi hâlâ bir stratejik ortak olarak değil, ucuz insan gücü icabettiğinde kullanılabilecek bir destek stratejik kaynak gibi görmekte veTürkiye'yi Avrupa içinde müdahil bir konumda tutmaktansaOrtadoğu operasyonlarında aktif hale gelecek belirsiz bir statüde bekletmeyiuygun görmektedir.

Washington Zirvesinde Türkiye’nin yerinde çabalarıyla engellenen Avrupamerkezli son teşebbüs bazı müttefik ülkelerdeki bu bakış açısının tipik birgöstergesiydi. Bu teşebbüs, Avrupa Savunma ve Güvenlik Kimliği sürecindeAvrupa-içi ihtilaflarda Türkiye'yi karar süreci dışında bırakırken uygulamadadevreye girecek NATO mekanizmaları ile Türkiye’nin başkalarının aldığıstratejik kararların sorumluluklarına ortak edilmesini öngörüyordu. Böylesibir statü Türkiye'yi kararlarda etkili olmayan ancak kararların getirdiği bütünriskleri üstlenen bir konuma itmekteydi. Bu yönüyle de tek taraflı bir GümrükBirliği versiyonu intihası vermekteydi.

Türkiye'nin son derece haklı karşı teşebbüsü bu hamleyi şimdilikdurdurmuştur. Ancak, müttefik ülkeler Türkiye’ye yönelik ikinci sınıf ortakstatüsü mantığını yürütmeye devam ederlerse benzer problemlerle gelecektede karşılaşılabilir. Bunun engellenmesi ve Türkiye’nin Avrupa içinde demüdahil ülke olabilmesi Türkiye'nin başlıbaşına bir Doğu Avrupa veBalkanlar stratejisi geliştirmesine ve bu stratejiye uyumlu bir NATOpolitikası oluşturmasına bağlıdır. Bu açıdan, Türkiye NATO’nun yenidenyapılanmasında, kendisine, Doğu Avrupa içinde özel bir konum kazandıracaköncelikler almaya çalışmalıdır.

Page 227: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

d. NATO’nun Genişleme Planları ve Türkiye

NATO’nun yeniden yapılanmasındaki en hassas husus ise Orta ve DoğuAvrupa’ya yönelik genişleme planlarıdır. Türkiye bu genişleme planlarınıngeleceği konusunda ciddi bir hazırlık yapmak ve bu planlarınınuygulanmasında merkezî bir konumda bulunmak zorundadır. Bu konudaTürkiye’nin ilkeli, kararlı ve tutarlı bir politika geliştirmesi güvenilirlikaçısından büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda ABile olan ilişkilerindeki tıkanmayı NATO genişleme planlarına yansıtmasıistenilen sonucu vermemiş ve bir güven bunalımının doğmasına yol açmıştır.

Önce NATO’nuıı genişlemesi ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında paralellikkurulacağının ve AB üyeliğinin gerçekleşmemesi halinde NATO’nungenişleme planlarının bloke edileceğinin deklare edilmesinden yaklaşık birsene sonra NATO’nun ABD’nLn taleplerinin de ötesinde genişlemesi içinAB üyesi ülkelerle birlikte harekete geçilmesi bu açıdan ciddi bir çelişkioluşturmuştur. Dış politikada sürdürülen blöf tavrı o derece sakıncalıdır ki,gereği yapılmayan imalı tehditler zamanla o tehditi yönelten ülkelerinaleyhi ne işlemeye başlar. Böylesi blöfler zamanla bir güç gösterisinden çıkarve tam bir zaaf görüntüsü halini alır. Ondan sonra da bir gün gerçekten güçlüolunan konuda bir karşı tavır geliştirilse bile, gerekli etkinliği sağlamakmümkün olamaz.

Bu tutarsız ve değişken tavır dışında NATO’nun genişleme planlan ile ilgiligenel bir strateji geliştirilmemiş olması da ilerde ciddi zaaflar doğurabilecekbir husustur. Türkiye’nin Balkanlar ve Doğu Avrupa politikası ile NATOiçindeki konumu arasında doğrudan bir ilişki kurmaksızın kısa dönemlikonjonktüre! adımlar atılması doğru değildir.

Genel olarak bakıldığında NATO’nun Doğu Avrupa’ya yayılmasıTürkiye'nin ittifak içindeki ağırlığı konusunda, biri miisbet diğeri menfi, ikiayrı yönde etkide bulunabilir. Birinci etki Türkiye'nin Orta ve Doğu Avrupaülkeleri ile daha yoğun bir temasa girmesidir ki, bu durum ilerde Türkiyeaçısından kullanılmaya müsait bir dış politika atmosferi doğurabilir. Dahaönce Güney Kanatta yalnızlık hisseden ve bütün hesaplarım Yunanistan’ıittifak içinde dengelemeye yönelten Türkiye, bu ülkelerin katılımı ile renkdeğiştirecek olan ittifak içinde ortak tavır geliştirebileceği daha fazla ülkebulabilir. İkinci ve menfi etki ise, ittifak içindeki coğrafî yakınlığı

Page 228: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olan ülkelerin sayısının artışı Türkiye'nin jeopolitik değerinipazarlama gücünün azalmasına yol açar.

Bu iki etkinin optimum bir şekilde dengelenmesi Türkiye’nin başlıbaşma birDoğu Avrupa ve Balkanlar stratejisi geliştirmesine ve bu stratejiye uyumlubir NATO politikası oluşturmasına bağlıdır. Bu açıdan, Türkiye,sürdüremeyeceği blöfler yapmaktansa, NATO’nun yeniden yapılanmasında,kendisine, Doğu Avrupa içinde özel bir konum kazandıracak öncelikleralmaya çalışmalıdır.

Bu çerçevede ittifakın Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibidevletlerin Orta ve Doğu Avrupa’ya genişlemesi için daha esnek bir tavırgeliştirilirken, Balkanlara doğru yayılması konusunda çok daha dikkatli veteenni içeren bir politika geliştirme zorunluluğu vardır. NATO içindekiBalkan ülkelerinin sayısının artırılması Türkiye'nin Doğu Avrupa üzerindekihesaplarda sahip olacağı diplomatik ağırlığını azaltır ve Türkiye'nin yine risküstlenen bir Güney Kanat ülkesi olarak Ortadoğu’da kullanılması sonucunudoğurabilir.

Bunun için, NATO’nun genişleme planlarında Romanya ve Slovenya ilebirlikte Bulgaristan’ın da ittifaka girmesi için çok istekli bir tavırsergilenmesini anlamak biraz güç görünüyor. Türkiye’nin Balkanlarda birSırp-Yunan Bloku oluşması karşısında Romanya ve Bulgaristan'la iyi ilişkilergeliştirmesi zaruridir, Ancak bu ülkelerin hepsinin birden NATO içinde yeralması Türkiye'nin Balkanlarda NATO üyesi olmak dolayısıyla sahip olduğuönemli bazı avantajların kaybolmasına yol açabilir. Ayrıca değişen dengelerbu ülkelerin NATO içinde de bir blok şeklinde Türkiye karşıtı bir tavrayönelmesine de yol açabilir. Bulgaristan’la seksenli yıllarda yaşanangerginlikte Türkiye’nin NATO ittifakı içinde olmanın getirdiği bazıavantajları kullanmış olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca Bulgaristan ile Rusyaarasındaki tarihi yakınlığın NATO içindeki hesaplarda doğurabileceğisakıncalar da unutulmamalıdır.

NATO’nun girdiği bu genişleme süreci, Türkiye’yi, kendi politikasınıyeniden tanımlama zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Genel birstratejik yenilenme gerçekleştirümeksizin NA-TO’nun genişlemesi için çokesnek bir tavır takmılması ilerde çok önemli sakıncalar doğurabilir.Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına kabulünde yapılan hesap ve

Page 229: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

pazarlık hatasının yol açtığı zaaflar ve problemler unutulmamalıdır.

Türkiye NATO ve Avrupa içinde etkinlik kazanmak istiyorsa, NATO ileilgili misyonunu ve katkısını yeni yapılanma içinde Ortadoğu’ya değil, DoğuAvrupa’ya yönelik olarak yapmalıdır. Türki-ye’nin, NATO bünyesinde, birOrtadoğu ülkesi olarak değil de, bir Doğu Avrupa ve Balkan ülkesi olarak rolalması, Türkiye’nin hem Balkanlara müdahil olmasını sağlayacak, hem deAB üyesi olmamaktan doğabilecek zaafları kısmen de olsa giderecektir. Aksitakdirde. Ortadoğu’da üstlenilmesi muhtemel misyonlar bölgesel riskleriartıracağı gibi Türkiye’nin iç dengelerini de olumsuz yönde etkileyecektir.

Türkiye'nin Stratejik: Bağlantıları ve Dış Politika Araçları

Soğuk Savaş döneminde NATO’nun en çok risk ve maliyet üstlenmiş ülkesiolan Türkiye’nin şimdi ittifaka yeni katılan ülkelerle aynı düzeyde, hatta dahada alt düzeyde, bir konuma razı olmaması gerekir. Fransa nasıl ittifakın askerîkanadına girişini NATO’nun Akdeniz'deki komutasının bir Avrupalıyaverilmesine bağlıyor ve genişleme stratejisini de bu politika ileilişkilendiriyorsa, Türkiye de NATO'nun Doğu Avrupa'daki komutaoluşumunda belli öncelikler kazanmaya ağırlık vermelidir. Bunun için deittifaka yeni katılacak ülkelerle ikili temaslar artırılmalı ve bu ülkelerinde desteğini alacak bir yol izlenmelidir.

e. NATO ve Türkiye-Rusya İlişkileri

Türkiye'yi II. Dünya Savaşı sonrasında NATO’ya girerek kaderini Atlantikekseni ile bütünleştirmeye sevkedetı temel saik Rusya'nın Boğazlar ve Kars-Ardahan üzerinde oluşturduğu tehdit ve bu tehdidin Rus yetkililerce açık birdeklarasyon halinde ifade edilmesiydi. Bugün de Türkiye-Rusya ilişkileriNATO-Türkiye ilişkilerinin önemli bir boyutudur.

Soğuk Savaşın galip bloku olan NATO ile Soğuk Savaş sonunda hem kendiittifak örgütü olan Varşova Paktı’nı, hem de içinde merkezî bir konuma sahipolduğu SSCB'yi kaybeden Rusya arasındaki ilişkiler Soğuk Savaş sonrasıdönemin en ilginç uluslararası ilişkiler meselelerinden birisidir. Rusya’nın birtaraftan NATO üyesi Batı ülkelerinin ekonomik yardımına ihtiyaç hissetmesi,diğer taraftan da hâlâ doğrudan müdahil olmaya çalıştığı bazıbunalım alanlarında süper güç refleksi göstermesi bu ilişkinin kalıcı ve

Page 230: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

rasyonel bir hüviyete bürünmesini engellemektedir. Rus birliklerin KosovaOperasyonu sonrasında bir oldu bitti ile Priştine havaalanını işgal ederekneredeyse NATO’nun karşı kutbu gibi davranması bu çelişkili durumun sonçarpıcı misalini oluşturmuştur.

Bu çelişkili durumun arkaplanmda NATO'nun genişleme ve etki alanı kurmahattının Rusya'nın Soğuk Savaş süresince hayat alanı tanımlaması içindegördüğü jeopolitik kuşakların örtüşmesi vardır. Rusya’nın bir taraftan ABD-eksen)i olarak NATO'nun, diğer taraftan Almanya-eksenii olarak AB’ningenişlemesinin karşısında steplerin içlerine doğru itildiğini hissetmesi buülkenin süper güç dönemini görmüş lider kadrosu için hazmedilebilir birdurum değildir. En ifrat temsilcisini fivinovvski’nin salısivetinde bulan burefleksif dış politika tavrı NATO ile Rusya arasında zaman zaman tırmanangerilimin temel saiîderi arasındadır.

II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye açısından son derece katı dengeleriçinde ortaya çıkan NATO-SSCB denklemi bugün daha esnek ve manipüleedilebilir bir nitelikte sürmektedir. NATO’nun doldurmaya çalıştığı jeopolitikboşluk ajanlarının aynı zamanda tarihî Osmanh/Türk-Rus/Sovyet/Rus rekabethatları olması sebebiyle NATO-Rusya ilişkilerinde doğabilecek bunalımlarınTürk-Rus ilişkilerine yansıma riski hâlâ yüksektir. Türkiye bu tarihî rekabettebelki de Prut Savaşından bu yana en avantajlı konjonktürlerden biriniyakalamış durumdadır. Kırım Savaşında daha kısa süreli olarak elde edilenavantajlı konuma benzer bir durum daha kalıcı unsurlar ihtiva edecek şekildebugün mevcuttur. Bu avantajlı konjonktürü "Adriyatik'ten Çin Seddi’ne" gibihissi söylemlerle Rusya’yı tedirgin edici bir şekilde gündeme getirmek de,daha sonra bunun için özür dileyerek eldeki kozları müzakere masası dışınaitmek de diplomatik rasyoııalitenin kabul edebileceği bir durum değildir.Türkiye NATO üyeliğinden kaynaklanan ve Rusya’nın boşalttığı jeopolitikboşluk alanlarına yönelme imkanı tanıyan konjonktürü dengeli ve rasyonelbir tarzda değerlendirmek zorundadır.

Türk-Rus ilişkilerindeki bu tarihî rekabet boyutu dışında her iki ülkeyiyakınlaştıran ve ilerde daha da yakın ilişkilere zorlaması muhtemel olanfaktör doğuya doğru genişlemeye devam eden AB’nin her iki ülkeyi dedışlama temayülü içine girmesidir. Bu dışlanmışlık ilişkisi Türk-Rusilişkilerine yeni boyutlar getirebilir. Avrasya dengelerini önemli ölçüde

Page 231: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etkileyebilecek olan böylesi bir yakınlaşma ve her iki ülkenin NATO ve ABDilişkilerinin çekim alanını da devreye sokabilecek olması küresel dengelerinikili ilişkileri belirleme gücünü ortaya koymaktadır.

II. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)

Soğuk Savaş döneminden Soğuk Savaş sonrası döneme kendini dönüştürerekgiren, Türkiye'nin kuruluşundan beri üye olduğu diğer önemli bir uluslararasıörgüt de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİTj'dır. AGİT’insürekliliği (25 yıl) ve kapsamlılığı (54 üye, 8 gözlemci üye) bu örgütünuluslararası ilişkilerin realist ve idealist boyutlarına cevap verebildiğinigöstermektedir. Reel güç yapılanmasına hitap etmeyen ve bu yapılanmalaragöre kendini yenileyemeyen bir örgütün süreklilik kazanabilmesi mümkündeğildir. Öte yandan, gerek üye yapısı gerekse misyonu açısından kapsamlılıkşartını yerine getiremeyen bir yapının da idealist kriterlere dayalı birçerçeveye oturtulabilmesi çok güçtür.

Bu iki şart aynı zamanda uluslararası örgütlerin iki yarı düzlemini ortayakoymaktadır. Soğuk Savaş süresince bir konferans olarak çalışan ve AGİKolarak anılan, Soğuk Savaş sonrası dönemde ise bir örgüt yapısına kavuşarakAGİT şeklini alan örgüt, kuruluşundan bu yana bu iki şart ve düzlemingereğini yerine getirme çabası içinde olmuştur. AGİK'in kuruluş safhasındakirealist boyutu o dönemin Soğuk Savaş şartlarının izlerini taşımaktadır.Yetmişli yılların başında ilk defa SSCB tarafından gündeme getirilen,ancak özellikle ABD ve NATO tarafından reddedilen Avrupa-ölçeklibir güvenlik ve işbirliği konferansının toplanması fikrinin hayata geçirilmesiSSCB ile Avrupa ülkelerinin o dönemdeki stratejik konumlarınınuzlaşmasının bir ürünü olmuştur.

SSCB'nin böyle bir teklifi gündeme getirmesinin o dönemle ilgili üç. temelgerekçesi vardı. Birincisi; küresel ölçekli bütün tarafları biraraya getirenAvupa-ölçekli bir konferansın toplanması, II. Dünya Savaşından sonra diğerAvrupalı güçlerce meşru görülmeyen Avrupa’daki bölünmeye ve DoğuAvrupa’daki Sovyet egemenliğine meşruiyet kazandıracaktı. İkincisi;Avrupa-içi çok taraflı bir diplomasi kulvarının oluşması büyük güçlerarasında dışlanmış bir durumda olan SSCB’ye manevra alanı sağlayacak veABD’nin diğer Avrupalı güçler üzerindeki tek taraflı etkinliğinidengeleyen bir sonuç doğuracaktı. Üçüncüsü ise, özellikle 1968

Page 232: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Çekoslovakya olayı ile saldırgan ve işgalci bir görüntü sergileyen SSCB,uluslararası diyaloga ve barışa açık bir ülke imajı oluşturabilecekti.

Bu realist gerekçelerin benzerleri Avrupa ülkeleri için de geçer-liydi. II.Dünya Savaşından büyük bir tahribatla çıkan Avrupa ülkeleri, savaşsonrasında Avrupa dışında, biri Atlantik’te, diğeri Avrasya steplerinde oluşaniki süper gücün sürdürdüğü Soğuk Savaştan da yorgun düşmüştü. Kendimerkez alanları güvenlik altında bulunan süper güçlerin mücadelelerininAvrupa üzerinde yoğunlaş-matı haçta Pranca VP Almanva olmak üzereAvrupalı güçlerin manevra alanını daraltan sonuçlar doğuruyordu. Altmışlıyılların sonunda De Gaulle liderliğindeki Fransa ile ABD arasında özelliklemali alanda yoğunlaşan tartışmalar, Almanya tarafından Brandt dönemindebaşlayan Ostpoîitik açılımları hep bu konjonktürün ürünleridir. AvrupalIgüçlerin ABD'nin edilgen partnerleri gibi görülmekten duydukları rahatsızlıkda bu konferansın psikolo-jik/diplomatik arkaplanını oluşturan realistunsurlar arasındaydı.

ABD ve NATO'nun böylesi bir oluşuma ilk anda karşı çıkması da realist birtepld olarak değerlendirilmedir. AvrupalI güçler ile SSCB arasında oluşacakplatform Avrasya kıtasının çok uzağında, bu kıta üzerindekidiplomatik/stratejik rekabete etkide bulunmak zorunda olan ABD içinsakıncalı bir durum oluşturmaktaydı. Ayrıca böylesi Avrupa-ölçekli biryapılanma, Kuzey Atlantik güvenlik, sisteminin merkezinde olan ve KuzeyAmerika ile Avrupa’yı stratejik bir kuşakta bütünleştiren NATO'nunmisyonunu daraltan unsurlar ortaya çıkarabilirdi. NATO ile AGÎK/AGİTarasındaki bu çelişki Soğuk Savaş sonrası dönemde de etkisini sürdürmüştür.

AGİK süreci o dönemdeki Türk dış politikasının temel yönelişleri ile deuyumlu bir gelişme olmuştur. Johnson Mektubunun getirdiği şoktan sonratek-eksenli dış politikayı terkederek çok boyutlu arayışlara yönelen ve buarayışlar çerçevesinde SSCB ile ilişkilerini geliştirmeye başlayan Türkiyeiçin de bu süreç uygun bir dış politika konjonktürü oluşturuyordu.

ABD’nin direncinin de kırılmasıyla 1975 Helsinki Zirvesi ile hayata geçenAGlK’in idealist boyutu ise blokiararası diyalog ve silahsızlanma etrafındadokunmuştur. Aynı dönemde gerçekleştirilen SALT görüşmeleri ile HelsinkiZirvesi Soğuk Savaşın terör dengesinin yumuşatılmasında önemli rollerüstlenmiştir. NATO ve Varşova Paktı üyesi ülkeler dışında Avrupa’nın

Page 233: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tarafsız ülkelerini de kapsayan 34 katılımcı ülke ile dönemin en kapsamlıuluslararası platformlarından birini oluşturan bu konferansın sonundaimzalanan Helsinki Nihai Senedi daha sonraki birçok uluslararası hukukkriterlerine ve uygulamalarına kaynaklık etmiştir.

Bu idealist çerçeve ile realist güç yapılanmasının kesiştiği alanda doğanAGİK gerek süreklilik gerekse kapsamlılık açısından Soğuk Savaş döneminiaşan etkide bulunan örgütlerin başında gelmektedir. AGtK'in bu özelliği,örgütün Soğuk Savaşı bitiren süreçte de öne çıkmasını sağlamıştır. Gorbaçov,Prestroika ve Glasnost uygulamalarını Ortak Avrupa Evi kavramı ilebütünleştirerek sunmuştur. Doğu ve Batı Almanya’nın birleştirilmesi,Almanya-Rusya ilişkilerinin yeni bir boyut kazanması, Doğu Blokuülkelerinin Avrupa sistemine entegre edilme süreçleri de AGİK iie başlayanAv-ıupa-merkezli ve Avrupa-ölçekli diplomasi oluşumunun bir uzantısıolarak görülebilir. Soğuk Savaş döneminin bitişi ile yaşanan geçiş sürecindeAB’nin de hem derinleşme hem de genişleme süreçlerini birarada yaşamayabaşlaması AGlK'in AB nezdindeki önemini daha da artırmıştır.

Çift kutuplu yapılanmanın mantığı içinde başlarda AGİK’e teenni ileyaklaşan ABD de bütün Avrasya’yı kuşatan bu örgütü Soğuk Savaşın bitişiile yaşanan geçiş sürecinde işlevsel önemi artan bir stratejik araç olarakgörmeye başlamıştır. ABD'nin uluslararası güvenliğin patronajlığını üstlenentek süper güç niteliği kazanması bu ülkeyi Avrasya’nın bunalım alanlarındakioperasyonlar için uygun diplomatik/stratejik araçlar bulmaya ve geliştirmeyeyöneltmiştir. Hukukî yaptırım gücü olmamakla birlikte siyasî ağırlığı olanAGİK ile stratejik anlamda operasyonel gücü olan NATO arasındaki uyummeselesi bu dönemde ABD’nin Avrasya ölçekli politikaları açısından önemlibir dış politika meselesi olma niteliğini sürdürmüştür.

1994 Budapeşte Zirvesi ile birlikte bir forum ve konferans olma niteliğindençıkarak sürekli sekreteryaya sahip bir uluslararası örgüt olma niteliğikazanan, dolayısıyla AGlK’ten AGİT’e dönüşen, Doğu Bloku’nundağılmasından sonra ortaya çıkan yeni devletlerle birlikte Kanada’nın batıucundaki Vancouver’dan Rusya'nın doğu ucundaki Vladivostok’a kadaruzanan 55 üyeye ulaşan bu yapı uluslararası ilişkilerin önemli kurumlarındanbirisi halini almıştır. AGİT, toplantılara gözlemci işbirliği partneri statüsü ilekatılan Japonya ve Güney Kore ile Pasifik’e; Cezayir, Tunus, Fas, Mısır,

Page 234: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

İsrail ve Ürdün ile de Akdeniz ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanmaktadır.

AGİT’in bu önemi, küresel, Avrasya-ölçekli ve bölgesel nitelikli üç ayrıdüzlemde ele alınabilir. Bu üç düzlemin de idealist ve realist unsurlar taşıyannitelikleri vardır. Küresel düzlemde ele alındığında, örgüt ısrarla temelmisyon olarak vurgulayageldiği insan idealist hedeflerle, Soğuk Savaş sonrasıpragmatik bir söylem ile gündeme getirilen ancak bir türlü tutarlı bir felsefive stratejik çerçeveye oturtulamayan Yeni Dünya Düzeni arayışının önemlibir platformu hüviyetindedir. "Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiserliği" ve"Demokratik Kurumlar ve İnsan Haklan Ofisi” gibi araçlarla ve özelliklebunalımlı ülkelerde yapılan seçimlerde üstlendiği gözlemci statüsü ile üyeülkelerin insan hakları ve özgürlükler konusundaki tutumlarını denetlemekteve bu konudaki ihlalleri engellemeye dönük çabalarda bulunmaktadır.

örgütün küresel düzlemde tanımladığı misyonun içinde realist unsurlar daihtiva eden bir başka boyutu ise doğrudan örgütün yapısı ile ilgilidir.AGİT’in Vancouver’dan Vladivostok'a kadar uzanan kuzey ülkelerindenoluşması örgüte küresel ekonomi-politik yapılanmada söz konusu olanKuzey-Güney ayrımının kuzey kanadının forumu niteliği vermektedir. Bu daörgüte, özellikle küresel ekonomik dengesizliklerin giderilmesinde özel birkonum kazandırmaktadır. G-8 ülkelerinin yedisini üye olarak,sekizincisini (Japonya) de gözlemci olarak bünyesinde barındırmasıörgütün küresel ekonomi-politik sorumluluk alanını ortaya koymaktadır. Öteyandan, BM Güvenlik Konseyi daimî üyelerinden de Çin dışındaki dördününbu örgüt bünyesinde bulunması, örgütün küresel siyasî sorumluluk alanınıgöstermesi yanında son derece önemli bir platform olma niteliğini de ortayakoymaktadır.

İkinci düzlem örgütün yayıldığı coğrafî alanın bütünü ile ilgilidir. ÖrgütKuzey .Amerika ve Avrasya’nın kuzey hattını tümüyle kuşatmaktadır. Buyönüyle de Avrasya, Avro-atlantik (Kuzey Atlantik), Asyamerikabağlantılarının kesişim hattını oluşturmaktadır. Bu coğrafi alanın küresel vebölgesel güç dengelerinin önemli ölçüde belirlendiği, bu dengelerde sözkonusu olan kaymaların trendinin ortaya çıktığı ve muhtemel bunalımodaklarının tebarüz ettiği bir alan olması, silahsızlanma, çatışmalarınönlenmesi ve bunalım çözücü mekanizmaların oluşturulması gibi hedefleriörgüt faaliyet alanının merkezine yerleştirmektedir. Özellikle Soğuk Savaş

Page 235: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sonrası dönemde ortaya çıkan bunalım alanlarının çoğunun örgütün yayıldığıcoğrafî alan içinde ve kenarında yer alması bu misyona daha da önemli birnitelik katmıştır. Çatışmaların önlenmesi ve kriz yönetimi çerçevesindeKarabag, Bosna, Kosova, Hırvatistan, Tacikistan ve Çeçenistan gibibölgelerde üstlenilen sorumluluklar AGİT’i Soğuk Savaş sonrası döneminmerkezi önemi haiz uluslararası örgütlerinden birisi haline getirmiştir.

Üçüncü düzlem ise örgütün doğuş gerekçesi olan Avrupa güvenliği ileilgilidir. İlke bazında 1975 Helsinki Zirvesinden beri süren, Soğuk Savaşsonrası dönemin en ciddi silahsızlanma faaliyeti olan AKKA [AvrupaKonvansiyonel Kuvvetler Anlaşması) ile ivme kazanan ve eıı müşahhasşeklini 1996 Lizbon Zirvesinde kabul edilen Avrupa Güvenlik ModeliBildirgesinde bulan bu düzlemdeki sorumluluklar ve faaliyetler sadece kıta-içi barış ve dengeler için değil, dünya barışı için de büyük bir önemtaşımaktadır. Bu asrıda yaşanan iki dünya savaşının da Avrupa-içiçelişkilerden kaynaklandığı düşünülürse Avrupa-içi barışın dünya barışı içinbir ön-şart niteliği taşıdığı söylenebilir. Son iki düzlem örgütün NATOile olan ilişkilerinde de gri bir sorumluluk alanının ortaya çıkmasına yolaçmıştır.

AGÎT’in bu üç düzlemdeki sorumluluk ve faaliyet alanları da Türkiye içinözel önem taşıyan unsurlar ihtiva etmektedir. AGİT’in insan haklan,demokratikleşme ve temel özgürlükler gibi küresel sorumluluk alanları bukonuda sıkıntılı bir geçiş süreci yaşayan Türkiye’nin iç siyasî parametreleriile uluslararası bağlantıları arasında karşılıklı bir etkileşim alanıoluşturmaktadır. Türkiye'nin bu konularda kendine güvenen ve kendi içdinamiklerinden kaynaklanan istikrarlı adımlar atması durumunda AGİTbünyesindeki rolü pekişerek artacaktır. Böylesi bir durumda Türkiye’ninözellikle Balkanlar ve Kafkasiardaki ihlaller konusunda kendi stratejiktercihleri ile uyumlu adımlar atması da kolaylaşacaktır. Aksitakdirde Türkiye’nin kendi iç siyasî çelişkilerini, kutuplaştırcı bir gerilime veinsan hakları ve özgürlük alanlarını daraltıcı bir sürece dönüştürmesidurumunda ise, bu konulan temei üyelik ilkeleri kabul eden AGİT benzeriörgütlerdeki etkisi azalacağı gibi, bu örgütlerden gelebilecek tepkilere demuhatap olabilecektir.

Yine küresel misyonun bir unsuru olarak, Kuzey-Güney kutuplaşmasında bir

Page 236: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bağlantı ülkesi olan Türkiye bu ekonomi-politik gerilimle ilgili önemli rollerüstlenebilir. Bu konuda Türkiye'ye öncelik kazandıracak bir diğer husus da,... Bu durum Türkiye’ye özellikle G-20'nin Güney ülkelerinin AGÎTnezdindeki temsilciliği konumunu kazandırabilir. Şu ana kadar sürdüregeldiğiKuzey ve Batı ülkesi görünümündeki ısrarını bırakarak güneye dönükprojelere de ağırlık vermesi ve Kuzey-Gü-ney gerilimini azaltıcı rolleresoyunması, Türkiye'nin küresel önemini ve etkinliğini artıracaktır.

Avrasya-ölçekli ikinci düzlem ise Türkiye’nin stratejik çıkarları açısındanmerkezî bir önem taşımaktadır. Bu düzlemde AGİT faaliyetlerinden en fazlaetkilenebilecek ve bu faaliyetleri en fazla etkileyebilecek ülkelerin başındagelmektedir. Türkiye’nin yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzalarıiçindeki konumu böylesi bir etkinliğin jeopolitik temelini, Balkanlardan OrtaAsya’ya kadar uzanan tarihî bağları da jeokiiltürel zemininioluşturmaktadır. AGİT’in Soğuk Savaş sonrası dönemde bu çerçevedemüdahil olduğu Bosna, Arnavutluk, Kosova, Karabağ, Tacikistan ve Çeçenis-tan gibi bunalım bölgelerininTürkiye’nin doğrudan ilgi alanına giren bölgelerolması, bu örgütün Türkiye’nin uluslararası konumu ve dış politika yapıntıaçısından ne derece büyük bir önem taşıdığını müşahhas bir şekilde ortayakoymaktadır. Türkiye bu konularda örgüt içindeki atmosferi sürekli birşekilde takip etmek ve gerekli görülen bütün girişimlerde aktif rol oynayacakbir pozisyon belirlemek durumundadır. Aksi takdirde ortaya çıkan defactodurumlardan olumsuz bir şekilde etkilenilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Benzer bir durum AGİT’in Avrupa bünyesinde üstlendiği misyonla dailgilidir. AKKA’nın birinci derecede ilgilendirdiği ülkelerin başında gelenTürkiye, Avrupa-içi her yeni düzenlemenin mutlaka içinde olmak ve budüzenlemelerin muhtemel sonuçlarını gözönüne alan politikalar geliştirmekzorundadır. Türkiye’nin NATO içindeki konvansiyonel güç ağırlığı, AGlT’ingerek Avrasya gerekse Avrupa ölçekli faaliyetlerinde ülkemizi önemliaktörlerden birisi haline getirmektedir.

Özetle Türkiye’nin AGİT içindeki etkinliği, Avrupa ile olan ilişkileri,Avrasya güç dengeleri içindeki konumu, NATO bünyesindekisorumlulukları, küresel ekonomi-politik ve diplomatik ağırlığı açısındanbüyük bir önem taşımaktadır. İstanbul’daki son AGİT Zirvesi bütün buaçılardan önemli bir gösterse olmuştur

Page 237: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

III. İKÖ: Afroavrasya’mn jeopolitik ve Jeokültürel Etkileşim Hattı

İslam Konferansı Örgütü'nün bir stratejik araç olarak değerlendirilmesi içinöncelikle bu örgütün kapsadığı stratejik alanın tarihî ve coğrafî derinliğinitesbit etmek gerekmektedir. İslam Konferansı Örgütü'nün ilgi alanı ismindende açıkça anlaşıldığı gibi Müslüman toplundan bünyesinde barındıran İslamDünyasıdır. İKÖ'nün stratejik değerini ortaya koyabilmek için İslamDünyası tabirinin sınırlarını, özelliklerini ve değişim sürecini anlamlandırmazarureti vardır.

ı. 20. Yüzyılda İslam Dünyası:

Kavramsal ve Siyasal Değişim

Statik bir jeokültürel tanımlama gibi kullanılan İslam Dünyası kavramıaslında son derece dinamik bir anlam değişimi sürecini yaşamıştır.2 İslamDünyası bu asrın başında büyük güçlerin stratejik paylaşım planlarınınodağında bulunan Osmanlı Devleti ile bu güçlerin paylaşımını tamamladığısömürge topraklarından oluşmaktaydı. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşıile Osmanlı Devletimin Doğu Trakya dışındaki bütün Avrupatopraklarından çekilmesiyle birlikte İslam Dünyası kavramı Avrupaboyutunu kaybederek tamamıyla bir Afro-Asya olgusu olarakgörülmeye başlanmıştır. Bolşevik Devriminin Karadeniz'in kuzeyi,Kafkaslar ve Orta Asya'da yürüttüğü acımasız kimliksizleştirme veasimilasyon politikası ile bu olgu birleşince Altınordu ve Osmanlı Devle-ti’nce sürdürülen İslam medeniyetinin Avrasya cephesi tam anlamıylaçökmüş oldu.

Sömürgeci devletler iki dünya savaşı arasında İslam Dünyası’m Afro-Asyanitelikli bir sömürge coğrafyası olarak idrak etmişlerdir. Bu dönemdeTürkiye, İran ve Afganistan dışındaki bütün Müslüman toplumların şu ya dabu sömürge idaresi altında yaşıyor olması coğrafi olarak Afro-Asya olgusuolarak görülen İslam Dünya’nın ekonomik gerilik, siyasî bağımlılık vekültürel bunalım ile özdeşleşmesini beraberinde getirmiştir. Toynbee'ninİslam medeniyetini Batı medeniyeti karşısında can çekişen medeniyetlerkategorisine koyduğu dönem bu dönemdir.3

İkinci Dünya Savaşını takip eden dönemde yaşanan sömürge devrimleri

Page 238: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

İslam Dünyası kavramının muhtevasını da önemli ölçüde değişimeuğratmıştır. Hint altkıtasmdaki diğer topluluklardan İslam kimliği ile ayrılanPakistan devletinin kurulması sadece bu döneni için değil, İslam tarihi için deönemli bir dönüşüm noktası olmuştur. İslam kimliğini esas alan bir ulus-devletin ortaya çıkışı modern İslam siyasası için yeni bir olgu olma ötesinde,İslam kimliğinin sömiirge-karşıtı bir nitelikle tekrar uyanışa geçişinin işaretiolmuştur. Ardarda kurulan bağımsız ulus-devletlerle birlikte İslam Dünyasıkavramı Asya ve Afrika'da yoğunlaşan sömürge topraklarını tanımlamak içinkullanılan bir kavram olma niteliğini kaybederek Müslüman topluluklarıbarındıran ulus-devletlerin sınırlarının kapsadığı alanlardan oluşan coğrafî vesiyasî bir kavram olarak kullanılmaya başlamıştır.

Anti-sömürgeci mücadele ile kurulan ulus-devletlerin oluşum süreci İslamDünyasındaki İslamcılık, milliyetçilik ve sosyalizm akımlarının değişiksentezler çerçevesinde batılı güçlerle gerilim yaşadığı bir dönemibaşlatmıştır. Asrın başında Balkanlarda düğümlenmiş görünen Doğumeselesinin II. Dünya Savaşını müteakiben İsrail'in kurulması ile birlikteFilistin’e taşınması ve Ortadoğu’nun çift kutuplu Soğuk Savaş döneminintemel çatışma alanı haline dönüşmesi bu gerilimi daha da tırmandırmıştır.Böylece İslam Dünyası genelde Afro-Asya merkezli totaliterrejimlerin dünyası, özelde ise Ortadoğu meselesinin tarafı olarakgörülmeye başlanmıştır.

Mescid-i Aksa’ya yönelik bir saldırı sonrasında 1969 yılında kurulan tslamKonferansı Örgütü temelde bu dönemin izlerini taşımaktadır. OsmanhDevleti’nin tasfiyesi ile birlikte İslam Dünya-sı'nı anti-sömürgeci bir saiklemobilize etme meşruiyeti iddiası taşıyan merkezî gücün kaybolmasındansonra ilk defa tek bir örgüt bünyesinde biraraya gelerek ortak bir siyasî tavırgeliştirme çabası içine giren tsiam Dünyası İKÖ bünyesindeki ulus-devletlerin toplam coğrafî alanı olarak görülmeye başlanmıştır.

Bu dönemde üye ülkelerin çoğunun batılı güçlerle bir şekilde gerilimliilişkiler yaşıyor olması sembolik unsurlarla desteklenen Örgütün reaktif birnitelik ile gelişmesine yol açmıştır. iKÖ'nün Filistin meselesine bağlantılı birsaikle kurulmuş olması bu örgütün Arap Dünyasınca Özel bir önem taşımasısonucunu doğururken, Pakistan Hindistan ile yürüttüğü mücadelede, TürkiyeKıbrıs bunalımında, Endonezya Doğu Timor, Malezya Mindanao

Page 239: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

meselelerinde iKÖ'yü Önemli bir stratejik destek unsuru olarakgörünüştür. İslam Dünyası bünyesindeki gerginlikler, ihtilaflar ve içsavaşlarda bunalım-çözücü bir mekanizma olarak önemli bir başarıgösteremeyen örgüt özellikle üye ülkelerin dış dünya ile olan meselelerindeortak bir tavır geliştirilebilen durumlarda etkin olabilmiştir.

İKÖ'nün bu reaktif niteliği zamanla özellikle örgüt bünyesinde veya örgütlebağlantılı olarak geliştirilen yan kuruluşlarla başlı başına bir yapı olmayabaşlamıştır. Ticarî ve Ekonomik işbirliği Da-îmî Komitesi (COMCEC),Ekonomik. Sosyal ve Kültürel İşler Komisyonu (ICECSA), AnkaraEkonomik, Sosyal ve istatistiksel Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC),Dakka Teknik Eğitim ve Araştırma Merkezi (ICVTTR), Kazablanka TicaretGeliştirme Merkezi (ICDT), Cidde Bilim, Teknoloji ve Gelişme Merkezi(IFSTAD), İslam Kalkınma Bankası (IDB], İslam Ticaret ve Sanayi OdalarıBirli-ği-Karaçi (ICCICE), İslam Tarih, Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi(IRCICA) gibi kuruluşların devreye girmesi İKÖ ve bağlantılı yapıların İslamDünyasındaki yatay iletişimi artırıcı bir rol oynamasını sağlamıştır.

Yine de bu dönemde İslam Dünyası etkin bir medeniyet ekseni olmaniteliğinden çok uzaktadır ve iki kutuplu uluslararası ilişkiler sistemininedilgen unsuru konumundadır. İKÖ de bu çift kutuplu yapılanmanın etkilerinidoğrudan hissetmiş ve çoğu zaman ortak politikalar geliştirme konusundayetersiz kalmıştır. İKÖ çatısı altında biraraya gelen ülkeler yaptıkları bloktercihlerinin gerektirdiği politikalarla İKÖ bağlantısı arasında stratejik biruyum kurmada.. başarısız olmuşlardır.

2. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve 21. Yüzyılda İslam Dünyası

Soğuk Savaş sonrası dönemde İslam Dünyası jeopolitik ve jeo-kültürelaçıdan kökten bir değişim süreci içine girmiştir. Bu değişim süreci aynızamanda İslam Dünyasının 21. yüzyıldaki görünümünün de ilk ipuçlarınıvermektedir.

Birinci değişim İslam Dünyası kavramının kapsamı ile ilgilidir. İslamDünyasının artık sadece bir Afro-Asya (Afrika-Asya) değil, aynı zamanda birAvrasya (Avrupa-Asya) olgusu olduğu gerçeği su yüzüne çıkmaktadır.Arnavutluk’tan Kazan'a, Bosna'dan Çeçenis-tan'a, Kırım'dan Tacikistan'akadar yayılan geniş bir coğrafyada İslam kimliğini bir Avrasya kimliği haline

Page 240: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönüştüren jeokültürel bir uyanış yaşanmaktadır. Seksenli yıllarda AvrupaGüvenlik ve İşbirliği Anlaşmasına taraf olan tek Müslüman ülkeTürkiye ikenbugün bu sayı dokuza çıkmış bulunmaktadır. Birçok uluslararası meseleninarka planında da bu değişimin sancıları yatmaktadır. Seksenli yıllardabolşevizmin ateist nitelikli saldırıları karşısında Afganistan'da ve GüneyAsya’daki İslam kimliğini korumaya gayret eden Müslümanlar bugünBosna’da, Çeçenistan’da, Kazan’da farklı kimliklere sahip olmanın siyasîsonuçlarına katlanmaya ve yeni siyasî-kültürel çerçeveler oluşturmayaçalışmaktadırlar. OsmanlI ve Altınordu devletlerinin yıkılması ile ortadankalkan İslam medeniyetinin Avrasya kimliği ve boyutu son derece dinamikunsurlarla tekrar tarih sahnesine çıkmaktadır.

İslam Diinyası’nm Avrasya kimliği ve boyutunun önem kazanması küresel vebölgesel dengeler açısından olduğu kadar Türkiye'nin uluslararasıkonumunun jeokültürel derinliği açısından da son derece büyük bir önemtaşımaktadır. İslam kimliğinin ve kültürünün Avrasya derinliğinde güçkazanması sanıldığının aksine Türkiye açısından bir tehdit değil, önemli birstratejik imkan oluşturmaktadır. Bu bölgelerdeki Slav ve Rus etkisini kıracaken önemli unsur İslam kimliğinin sağladığı karşı kültürel direnişgücüdür. Avrasya derinliğindeki Türk unsurların Sovyet asimilasyonukarşısında kimliklerini muhafaza edebilmelerinde dinî bilincin önemli bir rolüolmuştur. Bu bilincin zayıflaması bölgeyi tekrar Rus kültür etkisine açık birhale getirecektir. Öte yandan bu bölgedeki Türk kökenli Müslümanunsurların İslam Dünyası içinde etkin bir hale

gelmesi Türkiye'nin bu dünya içinde de gerek kurumsal gerek siyasîetkinliğinin artması anlamına gelecektir.

İslam Dünyası kavramı ile ilgili yaşanan ikinci büyük değişim Müslümantoplulukların demografik dağılımı ile ilgilidir. Sömürgeci idareler hariçtutulursa, Müslümanlar tarih boyunca genelde Müslüman siyasî otoriteleraltında yaşamışlardır. Diğer dinî ve kültürel topluluklarla ilişkiler de hepDarii'l-İslâm dahilinde olmuştur. Genellikle ticarî nitelikli bireysel bulunuşlardışında İslam Dünyası ile dış dünya arasındaki ayrım çizgisi hep belirginhatlarla çizilmiş ve genellikle İslam devletlerinin yayılmalarına vegerilemelerine bağlı olarak değişmiştir. 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonrahızlanan ve 21. yüzyıla girerken artık yaygın bir demografik olgu olarak

Page 241: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gözlenen önemli olgulardan birisi de büyük ölçekli ve kitlesel nitelikliMüslüman toplulukların kendi iradeleriyle özellikle Avrupa ve ABD'deyaşıyor olmalarıdır. Genelde Kuzey Afrikalıların özelde CezayirlilerinFransa’da; Hint, Pakistan ve Malay kökenlilerden Ingiltere’de; Türklerinbaşta Almanya olmak üzere bütün Avrupa'da; İslam Dünyasının bütün farklıköşelerinden gelen değişik Müslüman toplulukların ABD'de oluşturduklarıtopluluklar geçici ve küçük ölçekli kültürel azınlıklar niteliğinden hızlauzaklaşmakta ve ikinci ve üçüncü nesillerin devreye girmesiyle kalıcıve etkin demografik/kültürel unsurlar haline dönüşmektedir.

İslam dininin başta ABD'de olmak üzere bir çok Batı ülkesinde ikinci büyükdin olması İslam medeniyetinin evrensel kültürel ve siyasal alan içindekirolünü, etkisini ve katkısını artırma yanında, bu çağa kadar çok daha homojenetnik-dinî-kültürel yapıya sahip olan Batı ülkeleri için de ciddi bir meydanokuma niteliği taşımaktadır. Bu toplulukların dışlanması Batı ülkelerininsürdüregeldik-leı i insan haklarına dayalı söylem ile çelişirken, siyasal vekültürel sistemin bir parçası haline gelmeleri Batı’nın din ve etniktemelli ayrımcı ve ırkçı unsurlarını harekete geçirmektedir.

Bu demografik değişim ile birlikte artık İslam Dünyası çoğunluğuMüslümanlardan oluşan ulus-devlet sınırları ile sınırlı değildir. Başta ABD,Avrupa ülkeleri ve Rusya olmak üzere diğer ülkelerdeki Müslümantoplulukların durumu ve bu konuda yaşanan gerilimler her an bütün İslamDünyasını ilgilendiren bir mesele halini almakta ve bu coğrafyada ciddidalgalanmalara sebep olmaktadır. Bu toplulukların bir kader birliği bilincinegelişleri ise İslam ; kimliğini ortak bir azınlık bilincinin parçası halinegetirmektedir. Soğuk Savaş öncesi dönemde başlamakla birlikte SoğukSavaş sonrası dönemde daha da ivme kazanan diğer önemli bir değişim iseİslam medeniyet havzasının ciddi bir kültürel uyanış süreci içine girmesidir.Bu durum sadece İslam Dünyası ile de sınırlı değildir ve çok daha evrenselbir arayışın izlerini taşımaktadır. Bu asrın j başlarında Toyırbee benzerimedeniyet tarihçileri tarafından daimi sömürgecilik rüzgarını arkasına almışBatı medeniyetince tasfiyesi kaçınılmaz gibi görünen kadîm insanlıkbirikiminin ürünü olan ;| medeniyet havzalarının hemen hemen tümükendilerini yenile- 'j me, kültürel referanslarını tekrar keşfetme, bureferansların sosyal ve ahlakî yansımalarını yeniden kurma süreci içinegirmişlerdir. Özellikle Çin, Hint ve İslam medeniyet havzalarında görülen

Page 242: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bu canlanma Batı-merkezli tarih ve kühür idraklerini sarsmaya başlamış vealternatif arayışları hızlandırmıştır. Çin ve Hint havzasının | demografik gücüile İslam medeniyet havzasının jeopolitik öneminin ivme kazandırdığı buyönelişler insanlık birikiminin gittikçe çeşitlenmesinin önünü açan bir tarihîdönemeç oluşturmuştur.

Siyasî, ekonomik ve kültürel alanda gözlenen bütün bunalım belirtilerinerağmen İslam medeniyet havzasındaki bu arayış da Müslüman topluluklarınkadîm köklere sahip kendi kültür para- M metrelerini harekete geçirmiştir.

Bu medeniyet canlanması ile birlikte gözlenen dördüncü önemli değişim isebu canlanmanın Soğuk Savaşın bitişi ile birlikte bir küresel tehdit algılamasıhaline dönüşmesidir. Bu süreç içinde İslam kavramının bir sıfat olarakterörizm, fundamentalizm, bomba, radikalizm gibi takılarla birlikte anılmasıjeopolitik dışlamaya yönelik psikolojik bir şartlandırmaya zeminhazırlamıştır. Körfez Savaşında Saddam-karşıtı koalisyonda da bir çokMüslüman ülke yer almasına rağmen anti-Saddam kampanya anti-İslam kampanyaya dönüştürülmüş, IRA'nm terörist faaliyetleri bir Katolikterörü olarak anılmazken İslam Dünyasındaki bireysel şiddet eylemleri İslâmîterör olarak adlandınlmış, Hindistan’ın elindeki atom bombası Hindu Bombadiye tammlanmazken Pakistan’ın sahip olduğu atom bombası İslam't bomba(Islamic Bomb) olarak isimlendirilmiş, yeryüzüne yayılmış bütün büyükdinlerde gözletilen gelişmeler İslam dini sözkonusu olduğunda özel birfunda-mentalizm tanımlaması ile anılmıştır. Miloseviç Ortodoks, MarcosKatolik kimliklerinden arındırılmış diktatörler olarak görülürken, İslamDünyası’ndaki çoğu Batı ülkelerinin desteği ile ayakta duran diktatöryalyapıların liderleri ile İslam özdeşleştirilerek gündeme getirilmiştir.

Bu dışlayıcı yaklaşımın en çarpıcı teorik temelleri Fukuya-ma'nın TarihinSonu ve Huntington'm Medeniyetler Çatışması tezleriyle ortaya konmuştur.Fukuyama İslamiyet'i Tarihin So-nu'rm getiren Batı değerlerine karşı yegânealternatif, İslam Dünyasını da karşı-lcutup olarak görürken, İslamDünyasındaki medeniyet canlanması gerçeğini stratejik hesaplara aıaç olamkkullanan Huntington İslam Dünyası’nın sınırlarının kanla çizildiğini, İslammedeniyetinin başta Batı olmak üzere bütün diğer medeniyetlerle çatışmaiçinde olduğunu öne sürmüştür. Bu tezden hareketle katı bir kategorikayrımla West-Rest (Batı-Diğerleri) şeklinde bir kutuplaşma öngören

Page 243: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Huntington'm batılı stratejisyenlere diğer medeniyetler arasındakifarklılıkların körüklenmesi yolunda tavsiyelerde bulunması bu tezinulaşabileceği stratejik riski açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Doksanlı yılların ortalarında gündemi işgal eden bu yaklaşımın aksine Is'lamDünyası Soğuk Savaş sonrasındaki gelişmelerde ciddi bir stratejikmağduriyet hissine kapılmıştır. Dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinioluşturmakla birlikte başta BM olmak üzere hiç bir etkin uluslararası örgütteyeterince temsil edilmeyen Müslüman, toplulukların Bosna, Kosova, Filistin,Çeçenistan, Karabağ, Keşmir, Burma gibi bunalım bölgelerinde karşı karşıyakaldığı problemler İslam Dünyasında ciddi karşı tepkiler oluşturmuştur.Özellikle Bosna bu anlamda bir şok etkisi yapmış ve uluslararası sistemin güçmerkezlerinin Müslüman topluluklar söz konusu olduğunda çifte standartuyguladığı konusundaki kanaatler İslam Dünyasındaki kaygıları artırmıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde İslam Dünyasına yönelik tehdit algılaması vebunun doğurduğu jeopolitik dışlama6 çabası aslında arkaplanında jeopolitik,jeokültürel ve jeoekonomik gerekçeler olan bir tür stratejik pragmatizminürünüdür. Bu tehdit algılaması yönünde görüş beyan edenler de kendi içindefarklı yapılar ve çelişkiler de barındıran İslam Dünyası'nm bir bütün olarak neaskerî, ne siyasî, ne de ekonomik bir karşı kutupoluşturmadığının farkındadır. Bu açık reei duruma rağmen böylesi biralgılamanın pompalanması ve Soğuk Savaş sonrası donemde çatışmaodaklarının İslam Dünyasında yoğunlaşmasının buna delil gösterilmesi, biranlamda, bu coğrafyada sözkonusu olan uluslararası operasyonlara meşruiyetsağlamaya yönelik çabalardır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde bunalımların ve çatışma alanlarının İslamDünyasında yoğunlaştığı doğrudur. Ancak bunun nedeni İslam medeniyetininve Müslümanların bir karşı-kutup oluşturması değil, bu dünyanın sahipolduğu jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik özelliklerdir. Soğuk Savaşsonrası dönemde Avrasya boyutu da canlanan İslam Dünyası Afroavrasyaanakıtasımn en stratejik kuşağım oluşturmaktadır. Kuzey-güneydoğrultusunda Kafkasya’dan Doğu Afrika'da Tanzanya’ya, doğu-batıdoğrultusunda Pasifik’teki Fiji’den Fas’a kadar uzanan bu coğrafya mihverbölgeyi (Heariland) çevreleyen kenar kuşağı (Rirrıland) hemen hementamamıyla kapsamaktadır. Avrasya boyutunda ortaya çıkan yeni bağımsız

Page 244: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

devletlerin İKÖ’ye katılmasıyla birlikte mihver bölgeden kenar kuşağa inenbütün temel kara ve deniz geçiş yollan bu coğrafyaya dahil olmuştur.

Bu jeopolitik özelliği ticaret yolları açısından jeoekonomik hatları dakapsayan bir misalle pekiştirmek gerekirse, dünyanın en önemli dokuz denizgeçiş yolundan sekizi (Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul veÇanakkale boğazları, Akdeniz'i Hint Okyanusuna bağlayan Süveyş Kanalı veAden Boğazı, Basra Körfezi’ni Hint Okyanusuna bağlayan Hürmüz Boğazı,Hint ve Pasifik okyanuslarındaki geçişlerin yapıldığı Malakka, Sunda,Lonıbok ve Mataram boğazları) hemen hemen tamamıyla İKÖ üyesiülkelerin sınırları içinde kalırken, Cebelitarık bir kıyısıyla bu coğrafyaiçindedir. Daha tali bir konumda bulunan İngiliz Kanalı ve Danimarkageçişleri dışındaki bütün Afroavrasya geçiş yollan İKÖ bünyesindekalmaktadır. Öte yandan Ortadoğu ve Orta Asya gibi ilgilibölgelere ayırdığımız bölümlerde de incelediğimiz gibi başta petrol vedoğal gaz olmak üzere en stratejik hammadde kaynakları, minareller yanındaher türlü iklim şartlarını barındıran tarım havzaları da bu coğrafyanın öneminiartırmaktadır.

Yeryüzünün jeokültürel yapısı incelendiğinde de bütün kadîm medeniyetlerindoğduğu ılıman kuşakta bulunan bu coğrafya son derece çeşitli kültürbirikimlerinin harmanlandığı kapsamlı bir medeniyet havzasınıoluşturmaktadır. Önceki satırlarda da vurguladığımız gibi ciddi bir kültürhesaplaşması yaşayan bu havzanın önemli gerilimlere sahne olması databiîdir.

Doksanlı yılların ortalarına egemen olan dışlayıcı tavır doksanlı yıllarınsonlarına doğru bir yumuşama sürecine girmiştir. Medeniyetler Çatışması,tezinin Batı-dışı dünyada yaptığı olumsuz yankılar batılı stratejisyenleri veliderleri yeni diyalog arayışlarına sev-ketmiştir. Bunun sembolik ve kurumsalaçılımları da devreye ^sokulmuştur. ABD’nin resmi törenlerine Müslümandin adamlarının da katılması, İngiliz Lordiar Kamarasına Müslüman, Hinduve Sih üyelerin atanması. Clinton’ın Türkiye ve Hindistanörneklerinde olduğu gibi diğer medeniyet havzalarına beşiklik ve merkezliketmiş olan ülkelere yaptığı gezilerde bu medeniyet havzalarının insanlıkbirikimine yaptığı katkıları özellikle vurgulaması bu yeni yaklaşımın izleriolarak görülebilir.

Page 245: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bugün bir çok Batı lideri İslam, Çin ve Hînd medeniyet havzaları gibiinsanlık nüfusunun ve birikiminin büyük bir kısmını.. uluslararası bir düzenkurabilmenin mümkün olmayacağını görmektedir. Ayrıca yukarıdazikrettiğimiz Batı ülkelerinin iç demografik yapıları da Batı-dışı kültürlerintopluluklarını artık Batı ülkelerinin kaçınılmaz unsurları haline getirmişbulunmaktadır.

Bu yeni olgu medeniyet tarihi ve etkileşimi açısından son derece dinamik birsürecin habercisi niteliğinde çelişkileri beraberinde getirmektedir. Bu durumözellikle objektif bir coğrafî tanımlama olmaktan çok etnik-dini-kültürel birkimlik tanımlaması gibi algılanan Avrupa için geçeriidir. Sahip olduklarınıekan idraki dolayısıyla gittikleri coğrafyaya kendi kültürlerini de taşıyanMüslüman topluluklar ile kendi mekanlarını merkez ittihaz ederek bumerkez etrafında bir kültürel kimlik oluşturan AvrupalIlar arasındakiilişki her iki taraf için de son derece önemli dönüşümlere gebedir.

Özellikle sömürgecilik döneminde siyasî yayılmanın medeniyetin merkeziolan Avrupa’nın çevre coğrafyayı kontrol altına alma çabası olarak görülmesiAvrupalılığı coğrafi bir terim olmaktan çıkarmış, bir medeniyetin kimlikterimi haline dönüştürmüştür. Kendisini coğrafi bir merkez ile tanımlamayaözen gösteren AvrupalIlar başka kimlikleri de coğrafya ile sınırlamayakalkmışlardır. Onlar için İslam bir Doğu ya da Asya-Afrika olgusudur veöylece de kalmalıdır. AB-Türkiye ilişkilerinin gerilimli safhalarındaçarpıcı bir şekilde tebarüz eden bu tarihî/psikolojik yaklaşım bugünreel zeminini kaybetmek üzeredir. Tank bin Ziyad'ın ordularının Pire-nelerde,Meızifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ordularının da Viya-na’dadurdurulmasından bu yana Avrupa’nın saf bîr Hristiyan kimlik ileözdeşleşmesi yaşanan son gelişmelerle birlikte artık sürdürülmesi güç birvarsayım haline dönüşmüştür. Yeni dönemde artık çok daha fazla içiçegeçmiş jeokültürel haritalar ortaya çıkacaktır. Türkiye gibi medeniyetlerarasıetkileşimin yoğun olduğu sınır ve geçiş bölgelerinde bulunan ülkeler bujeokültürel değişimi önemli bir stratejik parametre olarak değerlendirmekzorundadır.

Page 246: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3. Türkiye ve İslam Dünyası

Türkiye ile İslam Dünyası arasındaki ilişkiler bu asır içinde gerek Türkiye'ningerekse genelde İslam Dünyasının yaşadığı dönüşümler çerçevesinde ciddidalgalanmalar göstermiştir. Asrın başında İslam Dünyasının manevî vepolitik birliğini temsil eden kurumunu bünyesinde barındırması açısındansadece kendisınırları içindeki toplulukların değil, bu sınırların ötesindekiMüs«

lüman toplulukların sorumluluklarım da üstlenen Osmanlı Devleti bu açıdanbakıldığında çift yönlü bir stratejik yöneliş baskısı hissediyordu. OsınaniıDevleti’nin bu konumu, getirdiği imkanlarla yüklediği sorumluluklararasında bir uyum kurma problemini de beraberinde getiriyordu.

Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran Osmanlıcılık, İslamcılıkve Türkçülük akımlarında bu uyum arayışının izleri açık bir şekildegörülmüştür. Bu konum Osmanlı idarecilerini çok daha geniş ölçekli birstrateji/dipiomasi uygulamaya sevket-miştir. Bu geniş ölçeklistrateji/dipiomasi çabası bir taraftan OsmanlI Devleti’nin manevra ve etkinlikalanlarım genişletirken, diğer taraftan sömürgeci büyük güçlerle OsmanlıDevleti arasındaki çelişkileri ve hesaplaşmaları derinleştiriyordu. OsmanlıDevleti’nin İslam Dünyası derinliğindeki uluslararası etkinlik alanıile sömürgeci ülkelerin iç çelişkilerinin aynı anda arttığı dönemlerde bukonum devlete küresel ölçekli bir güç niteliği kazandırırken, bu etkinlik ilesömürgeci güçler arasındaki çelişkilerin aynı anda azalma gösterdiğidönemlerde uluslararası baskıların yoğunlaşması sonucunu doğuruyordu.

I. Dünya Savaşı ile birlikte bu çift yönlü uyum kurma çabasının sınırlarınagelindi. İslam Dünyası üzerinde yoğun sömürgeci egemenlik alanlarına sahipolan İngiltere, Fransa ve Rusya'nın aynı cephede Osmanlı Devleti ile karşıkarşıya gelmesi yeni bir uyum kurma teşebbüsünü imkansız kılmıştır.Rusya'da yaşanan devrim Osmanlı için kısa dönemli yeni bir manevra alanıaçarken, OsmanlI Devleti’nin İslam Dünyasına yönelik sımr-ötesietkinliğinden aynı ölçüde rahatsız olan Ingiltere ile Fransa’nın savaş sonrasıdüzen konusundaki ortak teşebbüsleri Osmanlı Devleti’nin hayat alanınıgittikçe daraltan sonuçlar doğurmuştur.

Page 247: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu tecrübelerin birikimi üzerinde kurulan Cumhuriyet'in oluşum sürecindeİslam Dünyası ile ilişkiler gerek uluslararası konum, gerekse iç siyasetaçısından yeni bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştır. Bu çerçevenin anaönermeleri şu şekilde özetlenebilir: (i) I. Dünya Savaşından sonraki sınırkayıpları ile Anadolu ölçeğinin aksine daha homojen ve millî bir nitelikarzetmektedir. fii) Asırlarca İslam Dünyası'mn sorumluluğunu üstlenenTürkiye’nin yeni nitelikleri ile İslam Dünyası’m tümüyle temsil etme özelliğide, bu temsilden doğan yükümlülükleri yerine getirme gücü de yoktur, ki bugörüş Hilafetin kaldırılmasının temel argümanlarından biri olmuştur, (iii)Yeni devletin uluslararası alanda tanınabilmesi Misak-ı Millî sınırlan içindegücüyle orantılı makul ve rasyonel bir uluslararası konum elde etmesi ilemümkün olabilir, (iv) Bu konumun bir hayat alanı bulabilmesi için OsmanlıDevleti’nin İslam Dünyası derinliğine yönelik sınır-ötesi etkinliğinin büyükgüçler nezdinde ortaya çıkardığı çelişkilerin kıskacından kurtulmakgerekmektedir.

Bu önermelerin çerçevesini oluşturduğu uluslararası konum arayışı ile laik veulusal nitelikli bir devlet kurma yönündeki iç siyasî dönüşüm çabasınınbirleşmesi Türkiye ile İslam Dünyası’mn kader çizgisinin ayrıştığı bir tabloortaya çıkarmıştır. Osmanlı Devleti ile sembolik bağlan sürekli koruyan veİstiklal Harbi’ni de Batı sömürgeciliği karşısındaki son direniş olarakdestekleyen sömürge idaresi altındaki Müslüman toplumlarda ciddidalgalanmalar oluşturan bu tablo radikal bir değişimin izlerini taşımıştır.

Buna rağmen, Cumhuriyetin ilk döneminde Müslüman top-lumlara dönükpolitikalar yeni bir diplomatik söylem ve uygulama ile sürdürülmeyeçalışılmıştır. Bu dönemin yegâne bağımsız İslam ülkeleri olan İran veAfganistan ile geliştirilen ilişkiler bunun ilginç örneklerini oluşturmaktadır.1928 yılında Afganistan kralı Ema-nullah Hanin Ankara ziyareti esnasındaimzalanan antlaşmanın birinci maddesinde iki ülke arasında ebedî bir dostlukkurulacağının vurgulanması ve Türkiye'den Afganistan’a yoğun biröğretmen, doktor ve eğitimci subay gönderilmesi dikkatçekicidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan sınır ihtilaflarından sonra Iranile geliştirilen ilişkiler de aynı yoğunlukta sürdürülmüştür. Türkiye’yi ziyareteden diğer önemli bir devlet başkanmın da İran şahı Rıza Pehlevi olmasıDoğu’ya dönük politikanın izlerini taşımaktadır. 1935 yılında İtalya’nınHabeşistan'a müdahalesinin ortaya çıkardığı konjonktürde Türkiye, İran ve

Page 248: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Irak arasında Cenevre'de akdedilen antlaşmadan sonra bu üçlüyeAfganistan’ın da ka-tiLması ile 1937’de oluşturulan Sadabad Paktı'nm yinebu dönemde gerçekleştirilen Balkan Paktı ile birlikte Türkive’nîn on

iki dış inisiyatifinden birisi olması Türkiye'nin bu yeni dönemde de Doğuderinliğini kaybetmeme politikasının bir devamı olarak görülebilir. Budönemde ilişkilerin sömürge idaresi altındaki Müslüman topluluklardan çokuluslararası hukuk açısyıdan bağımsız Müslüman ülkelerle yürütülmesi veSadabad Paktı misalinde olduğu gibi İngiltere denetimindeki Irak'mİngiltere’nin onayı ile bu pakta dahil olması Türkiye’nin batılı güçleritedirgin etmeyecek bir Doğu politikası sürdürmeye çalıştığım göstermektedir.

II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan çift kutuplu yapılanma ile sömürgedevrimlerinin aynı süreç içinde gerçekleşmesi Türkiye'nin İslam Dünyası ileolan ilişkilerindeki pergelin biraz daha açılması sonucunu doğurmuştur.Sovyet tehdidi karşısında sömürgeci ülkelerin de içinde bulunduğu BatıBloku ile stratejik bir birlikteliğe giren Türkiye ile bağımsızlıklarını bu blokiçinde yer alan İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika gibi ülkeler karşısındakazanan İslam ülkeleri arasında ciddi bir psikolojik/stratejik duvar örülmeyebaşlamıştır. Sömüıge-karşıtı ilk ulusal kurtuluş mücadelesini yapanTürkiye’nin özellikle Cezayir ve Süveyş bunalımında takındığı tavır odönemde milliyetçi ve anti-sömürgeci dalgalanmalar ile çalkalanan İslamDünyası nezditıde ciddi bir prestij kaybını beraberinde getirmiştir. Türkiye budönemde Batı Bloku içinde yer alan tek Müslüman ülke olmanın avantajınıyapıcı ve aktif bir diplomasi ile kullanamadığı gibi, bu konumda bulunmanınfaturasını başta BM olmak üzere uluslararası forumlarda yalnızlaşaraködemek zorunda kalmıştır. Aslında bu dönemde Türkiye’nin aym anda hemBatı Bloku içinde yer alması, hem de doğunun önemli bir temsilcisikonumunu sürdürebilmesi ciddi bir diplomatik manevra ve uluslararasıetkinlik alanı için kullanılabilirdi,

Kıbrıs konusunda yaşanan blok-içi gerilim ve yalnızlaşma Türkiye’yi birtaraftan SSCB ile yeni ilişkiler kurmaya, diğer taraftan bu konuda yegâneuluslararası destek unsur olarak görülen tslam Dünyası ile olan ilişkileriniyeniden gözden geçirmeye yöneltmiştir. Bu arayışın İKÖ’nlin kurulduğudönemle paralellik avzetmesi bu ilişkilerin yetmişli yıllarda ivmekazanmasına yol açmıştır. Bu politika seksenli yıllarda daha da

Page 249: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yaygınlaştırılarak sürdürülmüştür. Ancak, yetmişli yıllarda Kıbrıs bunalımıve onun bir sonucu genelde Batı karşıtı bir yöneliş olarak görülebilecek olanbu politika, seksenli yıllarda Afganistan’ın işgali ve İran Devrimi sonrasındaortaya çıkan konjonktürde başta ABD olmak üzere Batı’mn da desteğinialan bir şekle dönüşmüştür.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye’nin İslam Dünyası ile olan ilişkilerdebir çok faktörün tesiri altında farklı çekim alanlarına yönelmiştir. SSCB’indağılması ile birlikte Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da yaşanangelişmeler İslam Dünyası nda II. Dünya Savaşı sonrası dönemi andırır yenibir sömürge devrimi dalgası yaşanmasına yol açmıştır. Özellikle Bosna’daİslam kimliğine yönelik etnik kıyım politikası bu dünyada ciddi bir tepki veheyecan uyandırmıştır. Doksanlı yılların ilk yarısına egemen olan buatmosfer, Türkiye'nin İslam Dünyası nezdindeki öneminin tekrar gündemegelmesi sonucunu doğurmuştur. Özellikle Bosna konusundaki gelişmelertslam ülkeleri arasındaki diplomatik ve stratejik ilişkilerin yoğunlaşmasına veTürkiye'nin de bu yoğunluk içinde önemli roller üstlenmesine yol açmıştır.İKÖ bünyesinde oluşturulan Temas Grubu çerçevesinde İslam ülkeleriarasında yoğunlaşan diplomatik ve askerî temaslar Türkiye’yi önemli birkavşak ülke konumuna getirmiştir. Orta Asya’ya açılmayı düşünen birçok tslam ülkesi de Türkiye'yi bu alanayönelik ekonomik ve siyasî açılımınodak ülkesi olarak görmeye başlamıştır.

Türkiye ile İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin Cumhuriyet dönemindeki enyoğun ritmini yaşarlığı bu atmosfer doksanlı yılların ikinci yarısından itibarenradikal bir değişiklik yaşamıştır. Bunda birisi dış, diğeri iç iki önemli faktörönemli bir rol oynamıştır. Dış faktör Türkiye ile İsrail arasında diplomatikalanda nadir görülen bir hızla seyreden ilişkilerin mahiyet ve yoğunluğudur.Ortadoğu bat ış görüşmelerinin başlamasından sonra bir çok İslam ülkesiİsrail ile diplomatik ilişkiye girmiş ve özellikle ekonomik alandaki blokajkaldırarak bu diplomatik ilişkileri rutin temaslar haline dönüştürmüştür.Ancak aralarında Fas ve Umman gibi Arap ülkelerinin de bulunduğu buülkeler ilişkilerin normalleşmenin ötesinde bir ittifak haline dönüşmemesineve Filistin başta olmak üzere merkezî Arap ülkeleri ile temasınkaybedilmemesine Özel bir özen göstermişlerdir. Türkiye'nin İsrail ile olanilişkilerinin çok kısa bir süre içinde normalleşmeden taktik işbirliğine, oradanda oenU m.

Page 250: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çekli stratejik ittifak görüntüsüne bürünmesi ve bu hızlı seyrin İsrailtarafından özellikle sürekli bir şekilde gündemde tutulması İslam ülkelerininTürkiye'ye bakışım olumsuz yönde etkilemiştir. İsrail ile yoğunlaşanilişkilerin Türkiye ile zaten gergin ilişkiler içinde bulunan Suriye tarafındanda sürekli bir şekilde İKÖ platformuna taşınması bu görüntüye daha da kalıcıbir nitelik kazandırmıştır.

İç faktör ise özellikle 28 Şubat Süreci ile daha da tırmanan iç siyasî gerilimtablosudur. Bu gerilim içinde Türkiye’nin dışa yansıyan görüntülerindeözellikle din ve vicdan hürriyeti konusunda yaşanan sıkıntıların sürekli yeralması Türkiye için ciddi bir dış imaj problemi doğurmuştur. Bosna'da İslamkimliği ve kurumlanın korumak üzere harekete geçen ülkelerin başında gelenTürkiye’nin kendi içinde din! sembolleri yıpratan gerilimli bir tablosergilemesi ve bu tablonun İsrail ile ilişkilerin yoğunlaştığı bir konjonktürdeseyretmesi çift yönlü bir etki ile Türkiye'nin tsiam ülkeleri nezdindekiitibarını önemli ölçüde zedelemiştir. Türkiye'nin bu konjonktürde müracaatettiği İKÖ Genel Sekreterliği adaylığı için Türkiye'ye en yakın olagelmişülkelerden bile destek sağlanamamış olmasında doksanlı yılların ikinciyarısında yaşanan bu gelişmelerin izlerini görmek mümkündür.

Türkiye bütün bu tecrübe birikimini ideolojik saplantıdan uzaklaşan biryöntem ile değerlendirerek İslam Dünyası’na yönelik bakış açısının anaunsurlarını yeniden belirlemek zorundadır. Türkiye artık ne OsmanlıDevleti’nin son döneminde olduğu gibi İslam Dünyası’nın sorumluluğunutaşıma gibi özel bir konuma sahiptir, ne de İslam toplumdan ile giriştiğiilişkiler dolayısıyla bütün büyük güçlerle hesaplaşma riski ile karşıkarşıyadır. Ortadoğu ile ilgili bölümümüzde daha teferruatlı bir şekilde elealındığı gibi, psikolojik reflekslere dayalı tepkiler Türkiye’nin sadece İslamülkeleri ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemekle kalmamakta, aynızamanda Asya ve Afrika derinliğindeki diplomatik manevra alanını önemliölçüde daraltmaktadır.

Çift kutuplu statik bloklaşma yapısının dağıldığı, küreselleşme ile birlikteyatay etkileşimin büyük bir ivme kazandığı Soğuk Savaş sonrası dönemdeülkelerin diplomatik ağırlıkları sadece güç merkezlerine yakınlıkları ve bumerkezler nezdindeki önemleri ile genel uluslararası prestij ile ölçülmektedir.Tehdit algılamalarına dayalı uluslararası etkinlik yerini hızla aktif diplomatik

Page 251: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

manevra kabiliyetine, kültürel özgüvene dayalı saygınlığa, jeo-kültürel vejeoekonomik etki alanına dayalı uluslararası etkinliğe terketmektedir.

Türkiye şu ana kadar uyguladığı politikalarda ECO ve ÎKÖ başta olmak üzereİslam Dünyasındaki uluslararası örgütleri gerçek bir işbirliği alanı olarakgörmektense diğer uluslararası aktörler ile olan ilişkilerinde pazarlık gücünüyükselten bir destek unsur olarak değerlendirdiği intibaını vermiştir. Bunedenledir ki, Türkiye’nin İslam Dünyası ile olan ilişkileri Türkiye-AB veTürkıye-ABD ilişkilerinin reaktif bir türevi olarak görülmüştür, Bu tavır hemİslam Dünyası nezdindeki inandırıcılığın kaybolmasına sebep olmuş hem deAB ve ABD gibi aktörler üzerinde beklenen etkiyi yapmamıştır.

Türkiye İslam Dünyası ile olan ilişkilerini yukarıda çerçevesini çizdiğimizuluslararası konjonktür içinde yeniden değerlendirmek zorundadır.Türkiye’nin her vesile ile zikredilegeldiği gibi doğu ile Batı, Asya ile Avrupaarasında kültürel, siyasî ve ekonomik bir köprü rolünü oynayabilmesi için heriki taraf nezdinde de özgüvene dayalı güçlü bir kültürel aidiyet hissi, istikrarlıbir tavır, psikolojik reflekslerden uzak ağırbaşlı ve rasyonel bir duruşbelirlemesi gerekir. İslam Dünyasına yönelik muhtemel tehditsenaryolarını Batı’ya, Batvnin stratejik argümanlarını Doğu’ya taşıyan birgörüntü konjonktiirel getiriler sağlasa da, kalıcı ve saygın bir uluslararasıkonum elde edilmesini imkansız kılar.

Türkiye’nin tarihî ve coğrafî derinliği, kültürel etkileşimin arttığı, otantikmedeniyetlerin canlanma sürecine girdiği bir dönemde olağanüstüstratejik/kültürel imkanlar sunmaktadır. Önümüzdeki yüzyıl kendi yerelkültür parametrelerini evrensel değerler haline dönüştürebilen toplunılarasadece itibar değil, önemli bir stratejik açılım imkanı da verecektir. Kadiminsanlık birikiminin en önemli unsurlarını bünyesinde barındıran, İslammedeniyet birikiminin en rafine kültürel mirasına sahip olan, Batılılaşmasürecinde ciddi bir medeniyetlerarası etkileşim alanı oluşturan Türkiye bukonumunu kalıcı bir medeniyet açılımına öncülük edecek şekildekullanmalıdır. Aksi takdirde birarada tutulduğunda estetik bir hürün-

lük arzedecek unsurlar birbirini yok eden reaktif unsurlar haline dönüşür.Türkiye’nin Doğu nezdindeki derinliği kültürcl/stratejik alanda büyük birimkandır ve İKÖ ile ilişkiler bu imkanın rasyona-lize edilmesi doğrultusundakullanılmalıdır. Merkezi İstanbul’da bulunan ve İKÖ kurumlan arasında

Page 252: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

saygın bir yere sahip olan IR-CICA’nın bu yönde etkin bir şekildedeğerlendirilmesi önemli bir katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin kendi iççelişkilerini aşarak mede-niyetlerarası etkileşimin ve kültürlerarası alışverişinmerkezi haline dönüşmesi uluslararası stratejik köprü rolünün enöncelikli şartlarından birisidir.

İslam Dünyası’nın jeopolitik derinliği de Türkiye için son derece önemlistratejik unsurlar taşımaktadır. İslam Dünyası’nın uluslararası bunalımlarınyoğunlaştığı alanlardan oluşmasının temel sebebi de budur. Türkiye'ninkendisinin de içinde bulunduğu bu jeopolitik alan içinde siyasî bir etkinliğesahip olması genel uluslararası stratejik etkinliğin önünü açacaktır. Bu alanıyok farzetmek de, bu dünyaya sırtını dönmek de jeopolitik geçiş alanlarıüzerinde bulunan Türkiye için sürdürülebilir bir tavır olmaniteliğini kaybetmektedir.

Öte yandan, Batı ülkelerinde Müslüman azınlıkların lehine gözlenendemografik değişimden belki de en fazla etkilenecek ülkelerin başındaTürkiye gelmektedir. Bu toplulukların Batı ülkelerinde artması kesin olankültürel, siyasî ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi bu ülkelerde önemlibir insan unsuru barındıran Türkiye için iyi değerlendirilmesi halinde büyükbir imkan iken, iyi değerlendirilememesi durumunda her an karşı etkidoğurabilecek potansiyel bir güçtür. Türkiye bu demografik değişim unsurlarıile yabancılaşmayan bir tavır geliştirerek hem kültürel hem de siyasal alandaciddi bir temsil kabiliyeti kazanabilir.

tslam Dünyası ile olan ilişkiler uluslararası ekonomi-politik etkinlik açısındanda büyük bir önem taşımaktadır. Bu dünyada yoğunlaşan doğal kaynaklar,hızla artan pazar kapasitesi, ulaşım ve ticaret imkanları uluslararası ekonomi-politik güç kaymaları için önemli bir faktör teşkil etmektedir. İKÖTürkiye'nin Asya ve Afrika derinliğinde ekonomik aktivitelere yönelebilmesiiçin önemli bir araç konumundadır. Seksenli yılların başlarında İKÖbünyesindeki ekonomik ilişkilerin artırılması için üstlenilen katalizör rolününyeni bir ivme kazanarak sürdürülmesi Türkiye'nin AB başta olmak üzerediğer önemli ekonomi-politik güç merkezleri nezdindeki konumunu dagüçlendirecektir.

Genelde İslam Dünvası’na, özelde İKÖ’ye yönelik stratejik bir bakış açısınıngeliştirilebilmesi ve bir tutarlılık içinde devreye sokulabilmesi için her şeyden

Page 253: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

önce bu konulardaki yerleşik psikolojik varsayımların aşılabilmesigerekmektedir. İslam Dünyası’m geri kalmış bir topluluklar bütünü, İslamkültürünü gerilik gerekçesi olarak gören bir yaklaşım ile bu topluluklarayönelik rasyonel bir diplomasi geliştirilebilmesi mümkün değildir. İkinciönemli şart, başta İKÖ olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar nezdindekitemsil şartıdır. Şu ana kadar süıdüregelinen politikanın doğal bir sonucuolarak Türkiye’nin bu tür örgütlerin sekreteryalarındaki katılımı genellikle altdüzeyde kalmıştır. Türkiye’ye ait kontenjanlar uzun süre açık kalmış,bölgesel nitelikli kontenjanlarda da aday gösterilmemiştir. Mesela İKÖbünyesinde şu ana kadar gerek Genel Sekreter gerekse Genel Sekreteryardımcılıkları düzeyinde temsil edilmemiş olunması bu konudaki tavrıntipik bir göstergesidir. Bu konudaki psikolojik ve diplomatik hazırlıksızlıkTürkiye'nin 2000 yılında yaptığı genel sekreterliğe, aday gösterme teşebbüsüile bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Türkiye Asya ve Afrika'ya yönelik işbirliği ve entegrasyon çabalarında öncübir rol oynamak istiyorsa her şeyden önce bu örgütlerin sekreteryalarındakiağırlığını acilen artırmalı ve gerek ortak işbirliği alanlarınınprojelendirilmesinde, gerekse bunalım çözücü mekanizmalarınoluşturulmasında etkili olacak politikalar ve teklifler geliştirmelidir. Bukonuda atılacak adımların geciktirilmesi siyasî söylem ile gerçek dış politikapozisyonu arasındaki uçurumun daha da açılması sonucunu doğuracaktır.

4. İKÖ’nün Geleceği ve Reorganizasyonu

Soğuk Savaş sonrası dönemde bütün uluslararası örgütler ciddi birreorganizasyon süreci içine girmişlerdir. Her bir örgüt kendi hedeflerini,kurumsal yapısını, işleyiş biçimini yeni konjonktüre uygun bir hale getirmeçabası içine girmiştir. Böylesi bir yeniden yapılanma ihtiyacı belki de en fazlaİKÖ için geçerli iken, bu konuda en yetersiz adımlar bu örgüt bünyesindeatılmıştır. İKÖ'ııün

yeni şartlara intibak edecek herhangi bir ciddi değişim öngörmemiş olması buörgütün uluslararası etkinliğini önemli ölçüde zaafa uğratmıştır.

İKÖ herşeydeıı önce ciddi bir zihniyet değişimi geçirmek zorundadır. SoğukSavaş şartlarında ve Filistin'deki gelişmelerin etkisi ile doğan ve yapılananörgütün o günden bu yana belki de en belirgin özelliği olayları geriden takip

Page 254: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etmesi ve reaksiyoner nitelikli tepkiler göstermesidir. Üye ülkelerin ortak birtavırda birleşebildiği Bosna gibi bunalımlarda nisbî bir etkide bulunan bureaksiyoner tepkiler genelde yetersiz kalmaktadır. Bu açıdan bakıldığındaIKÖ gerek üye ülkeler arasındaki bunalımların çözümünde, gerek üyeülkelerin dış dünya ile ilgili çıkarlarının korunmasında, gerekse İslamDünyası'nın kültürel, ekonomik ve siyasî etkinliğinin artırılmasında istenilendüzeyde bir performans gösterememiştir.

İKÖ'nün uluslararası alanda saygın bir yer edinebilmesinin öncelikli şartıinisiyatif kullanabilen aktif bir yapıya kavuşturulmasıdır. Özellikle İslamDünyasının iç bunalımlarının aşılmasını, üye ülkeler arasındaki çıkarçatışmalarının azaltılmasını sağlayacak bunalım çözücü mekanizmalarıngeliştirilmesi İKÖ’nün saygınlığım artıracaktır. Gerek îıan-lrak Savaşı,gerekse Körfez bunalımı esnasında işletilemeyenbu mekanizmalar, örgütedönük beklentilerin bir sukut-ı hayale dönüşmesine yol açmıştır.

ÎKÖ’nün reaksiyoner tavırdan aksiyoner inisiyatiflere yönelmesinin diğerönemli bir şartı da kurum yapılanmasının yeni şartlara uygun düşecek şekildeyeniden ele alınmasıdır. Bütün bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi iseörgüt sekreteryasımn bütün üye ülkeleri kuşatacak şekilde ve örgütün temelhedeflerini gerçekleştirebilecek bir profesyonellik temelinde kurulabilmesiile mümkündür. Sürekli takip ve koordinasyon görevi üstlenecek örgütsekreteryasımn yapılanması üye ülkelerin bu örgüte yükledikleri misyonu veverdikleri önemi de yansıtan bir göstergedir.

Özellikle Üçüncü Dünya ve İslam Dünyası ile ilgili uluslararası örgütlerdesözkonusu olan bu genel zaaf ECO bünyesinde de söz konusudur. Meselaİslam Konferansı Örgütü’nün istenilen düzeyde etkin olamamasının temelsebebi örgütün sürekli bir işlev üstlenen sekreteryasımn objektif ve rasyonelbir şekilde değil, ülkelerin iç pazarlıklarının oluşturduğu sübjektif bir alandaoluşturulmuş olmasıdır. Dolayısıyla da ağırlığı olan üye ülkelerin dış politikayapılanmasındaki tedirginlik ve kaygıları örgüt sekreteryasma doğrudanyansımaktadır. Bu da örgütün üye ülkeler arasındaki bunalımları aşmadayeterince etkin olamaması yanında diğer uluslararası aktörlerle doğrudantaraf olacak şekilde devreye girememesi sonucunu doğurmaktadır. İKÖ’nünKörfez bunalımında arabulucu olarak devreye girememesi ve Bosnabunalımında yeterli ağırlığı koyamaması bir yandan örgüt sekreteryasımn bu

Page 255: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

konularda etkili olabilecek bir iç yapıya, diğer yandan da yeterli siyasî iradedesteğine sahip olamamasından kaynaklanmaktadır.

Örgütün kurumsal yapılanması ile ilgili zaafı gösteren en çarpıcı misallerdenbirisi genel sekreterliğin seçiminde uygulanan kriterlerdir. Üye ülkelerinAsya, Afrika ve Arap ülkelerinden oluşan üç kategoride değerlendirilmesi vebu kategorileri temsilen her dönem bir genel sekreter atanması örgütün doğuşşartlan gözö-nüne alındığında doğru görünse bile, bugünkü İslamDünyası gerçekliğine uygun düşmemektedir. Herşeyden önce Asya,Afrika ve Arap ülkeleri kategorileştirmesi kendi içinde tutarlıdeğildir. İKÖ’nün Filistin meselesinin tırmandığı günlerde geneldeArap ülkelerinin etkisi altında kurulmuş olmasının izlerini taşıyanbu kategorilerden ikisi kıtayı, biri etnik bir tanımlamayı esas almaktadır. Öteyandan böylesi bir tasnif temsil adaleti açısından da çok uygun değildir.SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerlebirlikte İslam Dünyası’nın nüfus açısından yaklaşık üçte ikisini barındıranAsya ülkelerinin üçte birlik bir rotasyona tâbi tutulması da ciddi bir çelişkioluşturmaktadır. Bu temsil zaafı ÎKÖ'nün personel yapısında daha da büyükölçülere ulaşmaktadır.

İslam Dünyası’mn bugünkü durumu resmedildiğinde ve bu resimçerçevesinde gelecekle ilgili bir projeksiyon söz konusu olduğunda önemligenel bütün içinde birbirine biraz daha yakın olan beş jeokültürel/demografikalanın ortaya çıkmakta olduğu söylenebilir. Hemen hemetı her biri 200-250milyonluk bir kitleyi barındıran bu beş jeokültürel/demografik alan doğu-batıistikametinde şu şekilde tasnif edilebilir; (i) Malayca konuşan ve temeldeEndonezya, Malezya ve bölgedeki ada topluluklarından oluşan Indo-Malaybölgesi; (ii) Urduca ve Bengalce konuşan ve ortak bir tarihî geçmişi paylaşanPakistan, Bengaldeş ve Hint altkıtasından oluşan Güney Asya topluluğu; (iii)SSCB'nin dağılmasından sonra daha da belirgin bir nitelik kazanan vegenelde Türkçe konuşan Doğu Avrupa, Batı ve Orta Asya grubu(tarihî/kültürel etkileşim ve coğrafi konum açısından İran da bu grup içindemütalaa edilebilir) ;

(iv) Arapça konuşan Ortadoğu ve Kuzey Afrika grubu; (v) genelde Havsa veSvahili dillerini konuşan Sahra-güneyi Afrika grubu.

Bu tasnife altıncı bir grup olarak demografik güçlerinin artışı dışında

Page 256: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uluslararası etkinlik açısından gelecekte son derece önemli rollerüstlenebilecek olan Batı ülkelerinde vatandaş statüsü kazanan Müslümantopluluklarla değişik Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerinde önemli varlıklaroluşturan azınlık Müslümanları da eklenmelidir. Önümüzdeki dönemde buMüslüman toplulukların kaderini gözönünde bulundurmayan bir politikanınbaşarılı olması mümkün değildir.

Kültürel kalıplara ve kategorik ayrıştırmalara dönüştürüime-mesi gerekenböylesi bir tasnif İslam Dünyasının örgüt bünyesinde adilane temsili veetkinliğin artırılması açısından büyük kolaylıklar getirebilir. Kapsamlı veyaygın bir temsil örgütün üye ülkeler nezdiııdeki meşruiyetini artırmasıyanında, bunalım alanlarının doğru bir zamanlama ile değerlendirilebilmesive kısa dönemli acil politikalar geliştirilebilmesi açısından da büyük bir katkısağlayacaktır.

ÎKÖ’niin aşması gereken diğer önemli bir zaafı da politika oluşumu veuygulaması esnasında ortak siyasî iradeyi devreye sokabilecek birmekanizmadan yoksun olmasıdır. Karar alma aşamasını güçleştiren üyeülkeler arasındaki tavır farklılıkları bu kararların uygulama safhasında dahada belirgin bir şekilde ortaya çıkmakta ve örgütü atıl bir konuma mahkumetmektedir. AB ve BM örnekleri de etüd edilerek ortak karar alma veuygulama mekanizmasını etkin kılacak yeni araçlar ve kurumsal yapılaroluşturma zorunluluğu İKÖ’nün yeniden yapılandırılması sürecinin en temelmeselelerinden birisidir.

Son dönemde genel sekreterlik statüsüne de aday olarak İKÖ nezdindekietkinliğini artırmak iradesi sergileyen Türkiye herşey-deıı önce kendisinintemsil kabiliyetini de artıracak bu tür kapsamlı bir yeniden yapılanmaprojesini geliştirmek ve bu çerçevede üye ülkeleri de motive edecek stratejikhedefler ve araçlar ortaya £ koymak zorundadır. Bu da genelde İslamDünyasına, özelde de İKÖ’ye bakışı tümüyle gözden geçirmeyi gerekli kılanbir süreç ile sözkonusu olabilir.

IV. ECO: Asya Derinliği

Türkiye nin Asya derinliğine yönelik olarak Soğuk Savaş sonra- : sı dönemdegiriştiği ilk teşebbüs Türkiye, İran ve Pakistan’ın üye 1 olduğu ECO’nun OrtaAsya ülkelerini ve Afganistan’ı içine alacak şekilde genişletilmesidir.

Page 257: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

CENTO ve RCD duraklarından geçerek yaklaşık otuz yıllık bir süreç içindebugünlere ulaşan ECO, yeni -şekliyle gerek jeopolitik gerekse ekonomi-politik kaynakların dağılımını Orta. Batı ve Güney Asya’nın en stratejikkesişim alanlarım birarava getiren bu genişlemenin ortaya çıkardığıdinamizm ve yeni ufuklar son sekiz yıl içindeki durağan politikalarla stratejikbir belirsizliğe ve anlamsızlığa dönüşme temayülü göstermiştir. Nebu genişlemenin ortak zemini ve alt yapısı ile ilgili temel stratejik tercihlerortaya konabilmiş, ne de ülkeler arasındaki ilişkileri derinleştirebilecekmekanizmalar oluşturulabilmiştir.

Bu yetersizliklerin sebepleri aslında genel iktisadi işbirliği ve entegrasyonfaaliyetlerinin başarı şartlarını da ortaya koymaktadır. Bu ekonomik işbirliğiçabasında genişleme ile derinleşme arasında sağlıklı bir koordinasyonkurulamamasmın temel sebebi, üye ülkelerin stratejik tercihleri arasındasağlıklı bir optimizasyo-nun sağlanamamış olmasıdır. AB gibi daha köklü veekonomik temeli daha güçlü olan işbirliği çabalarında bile derinleşmeninen önemli faktörü olan bu optimizasyoıı ECO ülkeleri arasında hemen hemenhiç gerçekleştirilememiştir.

Üye ülkelerin kendi ulusal ekonomik stratejileri arasındaki çelişkilerigidererek ortak stratejik çıkarın belirlediği alanın, tekil stratejik çıkarlarımaksimize edeceğine dair olan inanç, ekonomik işbirliği örgütlerinin teme!dayanak noktasıdır. Bu da ancak ve ancak tekil ve ortak stratejilerinuyumlulaştırılması ile mümkündür. ECO, Soğuk Savaş sonrası dönemdekazandığı yeni yapı ve kimlik içinde bu konuda ikna edici adımlarıatamamıştır. Aksine üye ülkelerin tekil stratejileri ile ortak çıkarlar arasındakifarklılaşma gittikçe artmış ve üye ülkeler diğer ekonomik entegrasyonçabalarına doğru yönelme eğitimi içine girmişlerdir.

Bu da ECO’yu kendi çıkarları için tehlikeli bulan Rusya ve Hindistan gibiülkeleri harekete geçirmiş ve ECO üyesi ülkeler arasındaki çelişkilerinişbirliği konusundaki siyasî iradeleri etkileyebilecek boyutlara ulaşmasına yolaçmıştır, Mesela Türkiye'nin ECO’nun genişleme kararı almasından hemensonra bir taraftan da Karadeniz işbirliği Örgütü çabası içine girerek İran’ıdevre dışı bırakacak şekilde Rusya'ya yakınlaşması, Orta Asyaülkelerinin BDT bünyesine daha aktif bir şekilde dönmeleri, İran’ın Rusyaile olan ikili ilişkilerini özellikle Kafkasya ekseninde geliştirmeye yönelmesi,

Page 258: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Pakistan ile Afganistan arasındaki ilişkilerin Hindistan’ın etkin bölgeselpolitikaları ile bir bunalım dönemine girmesi, ECO ülkeleri arasındakikarşılıklı güven ve ortak çıkar ilişkisi anlayışının sarsıntı geçirmesi sonucunudoğurmuş ve ilişkilerin derinleşmesine engel olmuştur.

Büyük ölçekli diplomatik tercihler ile daha dar kapsamlı ekonomik çıkartercihleri arasında ortaya çıkan bu çelişkili durum. ECO ülkeleri arasındakikısa dönemli siyasî ihtilafların uzun dönemli ekonomik işbirliği alanlarıüzerine ipotek koyması ile neticelenmiştir. Böylece ekonomik işbirliğialanlarım genişleterek siyasî yakınlaşma sağlaması gereken ECO, ortakekonomik çıkarların kısa dönemli siyasî ihtilaflara kurban edildiği bir forumhaline dönüşmüştür.

ECO'nun etkin bir örgüt olarak tekrar devreye girebilmesinin öncelikli şartıtekil siyasî iradeler ile ortak ekonomik çıkar arasında rasyonel bir bağkurulabilmesidir. Sürekli olarak birbirlerini kollama ihtiyacı üzerinediplomasi yapmaya çalışan ülkelerin kuracağı ekonomik ilişkiler zaman vesabır isteyen uzun dönemli bir süreci gerektirir. AB’nin çekirdeğini oluşturanAlmanya ve Fransa arasındaki güven ortamının tekrar kurulmasının uzun veçetin bir süreç içinde gerçekleştiği unutulmamalıdır.

Bu çerçevede ECO’nun kurucu üyeleri olan Türkiye, tran ve Pakistanarasındaki ilişkiler örgütün ileriye yönelik başarısı ve Türkiye’nin Asyaderinliği kazanmasında üstlenebileceği rol açısından büyük bir önemtaşımaktadır. Türkiye-lran ve Türkiye-Pakistan ilişkileri birbirine tamamıylazıt iki sebepten dolayı böylesi derinliğine bir işbirliği için gerekli rasyonel birzemin kazanamamıştır. Türkiye-lran ilişkilerinin tarihî birikiminden dekaynaklanan ve kendi içinde sürekli bir gizli şüphe içeren bir teenni vekollama sürecinde seyretmesi, Türkiye-Pakistan ilişkilerinin de aksineson derece nostaljik bir iyimserliğe dayanması her iki ilişki biçiminin dekalıcı bir işbirliği çabasının asgari şartı olan rasyonellik ve süreklilik ilkesinizaafa uğratmaktadır. ECO’nun sağlıklı bir şekilde işlemesini ve Türkiye’ninAsya derinliğine zemin hazırlayan bir diplomatik araç haline dönüşebilmesiniengelleyen bu zaaf ikili ilişkilerin yeniden yorumlanmasını kaçınılmazkılmaktadır.

Türkiye-lran ilişkileri Ortadoğu, Kalkaslar ve Orta Asya'dan oluşan asgari üçkanatlı bir çerçeve içinde seyretmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemin

Page 259: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dinamik şartlan her üç bölgede de son derece karmaşık güç dengeleriniberaberinde getirmiş bulunmakta dır. Küresel ve bölgesel dengeler arasındakietkileşim ile daha da karmaşık bir nitelik kazanan bu güç dengeleri tarihiderinliği haiz Türk-İran ilişkilerinin konjonktürel nitelikli dalgalanmalaryaşamasına yol açmıştır. Batı Asya'nın bu iki önemli gücü her üç bölgede dekarşılıklı bağımlılık ve rekabet sarkacı içinde seyreden ilişkileri yeni birdengeye oturtmakta güçlük çekmektedir. Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrasıdönemde Avrasya ölçekli stratejilerinde ABD ağırlıklı bir yönelişe girmesi,buna mukabil ABD’nin çifte kuşatma politikası ile İran'ı dışlayan bir stratejibenimsemiş olması Türk-İran ilişkilerindeki yeni denge arayışlarını olumsuzyönde etkilemiştir.

Bu durum ECO'nutı oluşum seyri ile konjonktürel konumu arasında da bir türuyumsuzluk ortaya çıkarmıştır. Temelde ABD öncülüğünde Sovyet tehdidikarşısında güneyde bir ittifak hattı oluşturmak üzere kurulan CENTO’nundevamı niteliğindeki ECO Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD’nin stratejikçıkarları ileTürki-

ye’nin Avrasya derinlikli politika oluşturma çabaları arasında çelişkili birkonumda kalmıştır. Aynı dönemde ECO’nun diğer önemli üyesi olan ve buörgütün merkezini kendi başkentinde barındıran İran’ın ABD’nLn kendisinidışlayan politikalar karşısında başta Rusya, Hindistan ve Çin olmak üzereAsya ülkeleri ile yoğun temaslara yönelmesi Türkiye ile İran’ın küresel vebölgesel tercihleri arasındaki pergelin açılması sonucunu doğurmuştur, ikiliilişkilerdeki bu yeni unsurlar ECO’nun Orta Asya ülkelerini de kapsayacakbir etkinliğe kavuşmasını engellemiştir.

Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya ile ilgili bölümlerde daha detaylı birşekilde üzerinde durduğumuz gibi, Türkiye her şeyden önce İran’la olanilişkilerini tekil biı konumdan çıkararak genel Asya -özellikle de Batı Asya-politikasının çerçevesi içinde yeniden tanımlamak zorundadır. İran’ınTürkiye'nin Asya politikasında sahip olduğu ağırlık Türkiye’nin İran’ınAvrupa ve Batı politikasında sahip olduğu ağırlık ile birbirini tamamlayan birbütünlük arzet-mektedır. Her iki ülkenin Ortadoğu bölgesinin geneliüzerindeki ağırlığı da bu bütünlüğü tamamlayıcı unsurlar ihtivaetmektedir. Bu daTürkiye-İran ilişkilerinde ciddi bir ortak çıkar boyutununolduğunu göstermektedir.

Page 260: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu ortak çıkar alanı gözardı edilerek çatışma noktalarını ve ABD benzeriküresel güçlerin konjonktürel stratejik hesaplarını esas alan bir politika takipetmek Türkiye'nin bölgesel ağırlığını zayıflatır. Bir an için Türkiye ile İran'ıngerek ideolojik gerekse re-elpolitik açıdan bölgesel gerilim kutuplanolduklarım kabul etsek bile bu kutuplar arasında sürekli gerilim artırıcıpolitikalar takip etmek ABD’nin dış politika geçmişi ve anlayışı ile deuyumlu değildir. Soğuk Savaşın en yoğun olduğu dönemlerde karşıkutbu temsil eden SSCB ile detant politikasını başlatan ABD,bölgesel gerginliklerin azaltılması amacıyla Türkiye-tran ilişkilerindebir detant döneminin başlamasını rasyonel bir diplomatik gelişme olarakgörmelidir. Nitekim, İran’da Hatemî'nin iktidara gelişinden sonra ABD'ninİran politikasında da ciddî bir yumuşama gözlenmeye başlamıştır. Aslındagerçek siyasî güç ve irade, detant dönemlerinin eseri olmaktadır. ABD’nindetant politikası da Alman-/-ı,f,irti,VrH Ao ÇnftııV <?ava« apruinlikleriniazaltmanın da ötesinde etki atanını yaymaya dayanan uzun dönemli birstratejik hesabın ürünüdür.

Türkiye de yeni bir Doğu ya da Asya stratejisi dönemini başlatma ve İran ileilişkilerini bu çerçevede yeniden değerlendirme ihtiyacı ile karşı karşıyadır.Türk-İran ilişkilerinin ortak çıkar alanlarını gözeten rasyonel bir zemindeseyretmeye başlaması şu ana kadar bir ekonomik işbirliği örgütündenbeklenen verimliliği ve etkinliği göstermemiş bulunan ECO'nun da yenidenyapılanmasını ve üzerinde bulunduğu jeostratejik kuşağın gerektirdiğidinamizme kavuşmasını sağlayabilir. ECO’nun bir bütün olarak daha etkinbir stratejik araç haline dönüşebilmesi önemli ölçüde Türk-Iran ilişkilerindekipsikolojik unsurların yeniden kurulabilmesine bağlıdır.

Tüıkiye-Pakistan ilişkileri ise aksi yönde bir psikolojinin gölgesi altındakalmıştır. Dış politikada bazen ileri düzeydeki iyi ilişkiler ülkeler arasındakiilişkilere hakim olan verimsizliği örten bir etkide bulunur. Siyasî ilişkiler oderece iyi seyretmektedir ki, bu ülkeler arasındaki dış politika ilişkisidikensiz gül bahçesi olarak görünür ve ilişkilerin olduğu gibi sürmesine yolaçan statükocu bir tavır her iki ülkenin dış politika yapımcılarına egemenolur. Karşılıklı olarak gönderilen diplomatlar kendi ülkelerindeymişçesinerahat hareket ettikleri için ilişkilerde aksayan yönlere vurguda bulunmazlar.Bu tür nostaljik dış politika ilişkileri aslında rasyonel ve atılımcı bir dışpolitika yapılanmasının önündeki en önemli engellerden birdir. Dış politika

Page 261: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yapımında nostaljik dostluklar da nostaljik düşmanlıklar gibi gerçek durumugörmeyi engelleyen bir perde oluşturur.

Türkiye-Pakistan arasındaki ilişkiler bu tür nostaljik dostluk ilişkisininmüsbet ve menfî yanlarını son derece çarpıcı bir şekilde yansıtmaktadır.Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişki sanıldığı gibi sadece Hintmüslümanlarmın İstiklal Savaşı’ııa, Türkiye'nin de Pakistan’ın bağımsızlıkmücadelesine verdiği destek ile başlamış değildir. Aksine bu iki ülkeninkültürel yapılarını belirleyen ve ortak Unsurları pekiştiren çok köklü bir tarihîgeçmişten bahsetmek mümkündür.

Bu iki toplum medeniyetler tarihinin uzun dönemli seyrinde birbirinebenzeyen bir etkileşim alanının tesiri altında kalmışlardır. Pakistan veTürkiye'yi benzeştiren tarihî faktör bu iki ülkenin kültürel hamurunun daİslam medeniyet havzasına giren iki dinamik göçebe medeniyet unsurununköktü bir yerleşik medeniyet ile hesaplaşmış olmasıdır. GaznelileriHindistan’da Hint medeniyeti ile. Selçukluları Anadolu’da Doğu Romamedeniyeti ile İslam medeniyetinin öncüleri olarak karşılaştıran tarihîgerçeklik bugünkü Pakistan ve Türkiye gerçekliklerinin oluşum tohumlarıdır.Delhi'nin 1197'de Müslüman Gurlular tarafından fethi ile 1176’da 11. KılıçArslan’m Myriokephalon savaşında Bizans imparatoru II. Komnenos’üyenerek Anadolu’daki Selçuklu hakimiyetini pekiştirmesi bu iki coğrafyanınortak kader çizgilerinin ürünüdür. Bu birikimler üzerine yükselen Osmanlı veBabür devletleri İslam medeniyetinin Balkanlaı-Anadolu ekseni ile Hindistaneksenlerindeki zirve noktalarıdır. Bu iki medeniyet ekseninin estetik zirveleriolan olan Selimiye ve Tac Mahal de aynı dönemin eserleridir.

1856 Osmanlı Islahat Fermanı ile .1857 Ayaklanmasından sonra Hindistan’ındoğrudan İngiliz yönetimine bağlanması arasındaki paralellik de bu ikieksenin Batı medeniyeti ile hesaplaşma sürecinde karşı karşıya kaldığıkavşaklardaki ortak çizgileri sergilemektedir. Osmanlı hilafetininyıkılmasından sonra ilk defa bir devletin İslam kimliği vurgulanarak ortayaçıkışının Pakistan'da gerçekleşmiş olması da uzak coğrafyalardaki benzerkader çizgilerini paylaşan bu iki toplum arasındaki benzerlik vetamamlayıcılık ilişkisini ortaya koymaktadır.

Bu tarihî yakınlığı tam bir siyasî dostluğa dönüştüren ilişki biçimi ne yazık kibugüne kadar bu toplumlar arasındaki geçişkenli-ği artıran verimli bir seyir

Page 262: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

takip edememiştir. Basit bir misal ile göstermek gerekirse 1994 yılı esasalındığında Türkiye’nin Pakistan'ın toplam ithalatındaki payı da {0.52%)ihracatındaki payı da (0.54%) yüzde 1 seviyesinde bile değildir. 1995 yılındaekonomik ilişkide bir canlanma görülmüşse de toplam ticaret hacmi yinede 250 milyon dolar (244.4 milyon dolar) seviyesinin altındadır.

Bu düşük seviyeye gerekçe olarak iki ülkenin benzer üretim biçimlerine veekonomik yapılara sahip olması gösterilmekte ise de bu yeterince inandırıcıdeğildir. Bu tür benzer ekonomik yapılara sahip ülkeler ortak projelerleüçüncü ülkelerde ciddî bir ekonomik etki alanı oluşturabilirler. AyrıcaÖzellikle ECO mekanizması daha etkin bir şekilde çalıştırılarak Orta Asya’yayönelik ortak politikalar ve projeler üretilmelidir. Ama bütün bu projelerinbaşarılı olması için her iki tarafı da rehavete sürükleyen nostaljik iyi ilişkibiçiminin daha etkin bir ortaklığa dönüştürülmesi gerekmektedir. Böyle birkonjonktürde gerek Orta Asya ülkelerine gerekse Asya’nın ekonomik vepolitik dengelerinde gittikçe ağırlığı artan Çin'e yönelik ortak bir açılımsergilenmelidir. Türkiye-Pakistan ilişkilerindeki tarihî derinlik ve sıcaklıkPakistan'ı Türkiye açısından kapsamlı ve dinamik bir Asya stratejisiningüvenilir kilit ülkesi yapmaktadır.

ECO benzeri ekonomik işbirliği çabalarının başarısının ikili, ilişkilerle ilgilibirinci şartı tamamlayan ikinci önemli şartı ise uzun dönemli stratejikhedefler ile kısa dönemli projeler arasında derinlemesine bir uyumungerçekleştirilmesidir. Liderler ve dışişleri bakanlan düzeyindeki toplantılardavurgulanan genel ve uzun vadeli hedeflerin, projelerin oluşturduğu bir altyapıile desteklenmemesi, zamanla örgütün retoriği ile pratiği arasında ciddibir boşluk doğmasına yol açar. Bunun tam zıddı olarak sürekli teknisyenlerdüzeyinde yürütülen ve detay düzeydeki projeler üzerinde yoğunlaşantemaslar da siyasî irade ve yönlendirmenin yeterince vurgulanmamasıdolayısıyla rutin düzeyde kalmaya mahkum olur. ECO'nun çalışmalarındagörülen önemli aksaklıklardan birisi de, iç organizasyondan çok dışa yönelikmesajlar içeren zirveler ile detaylarda sürekli uzayan teknik görüşmelerarasında sıkışıp kalan bir gündemin sınırları dışına çıkılamamasıdır.

Bu ikilemin aşılabilmesi ancak ve ancak siyasi irade ile teknik çabalararasındaki koordinasyonun sıhhatli bir şekilde yapılması ile mümkün olabilir.Bu da teknisyen bürokratlar düzeyindeki temasların siyasî irade içeren

Page 263: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

zirvelerin öncesinde ve sonrasında verimli bir şekilde yürütülmesine bağlıdır.Ön hazırlığı üye ülkelerin ortak çıkar ve hedeflerini gözetecek şekildeyapılmış olan zirve toplantılarının ortaya çıkardığı siyasî irade bürokratlarınzirve sonrasındaki uygulamaları için önemli bir ivme kazandırır. Buuygulamaların da belli aralıklarla yine siyasîler tarafından denetlenmesi uzundönemli stratejik hedeflerin kademeli bir şekilde kısa dönemli projeleredönüştürülebilmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.

KEİ: Stepler ve Karadeniz

Yakın deniz havzası ile ilgili bölümde de üzerinde durduğumuz gibi SoğukSavaş sonrası dönemde Türkiye’nin en köklü değişim yaşadığı deniz havzasıKaradeniz olmuştur. Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu yapılanmasındaTürkiye'nin yakın deniz havzası olmaktan çok bloklararası kutuplaşmanın enkeskin şekilde yansıdığı bir iç deniz hüviyeti taşıyan Karadeniz, kıyı ülkeleriçin taşıdığı potansiyelin çok gerisinde bir öneme sahip olmuştur.Karadeniz havzası etrafındaki jeopolitik kutuplaşma Avrasya’nın bu enbüyük iç denizinin jeoekonomik öneminin yeterince değerlendirile-nıemesisonucunu doğurmuştur.

Soğuk Savaş döneminde Türkiye dışmdaki bütün Karadeniz ülkelerinin DoğuBloku içinde yer alması, bu denize dönük politikaların tamamıyla dahaküresel ölçekli politikalar muvacehesinde belirmesine yol açmıştı. Bu daTürkiye’nin Karadeniz havzasını millî stratejik planlamanın bir parçası olarakdeğerlendirebilme şansını önemli ölçüde azaltmıştı.

Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu yapının Türkiye aleyhine tam birkategorik blok ayrımına tâbi tuttuğu bu havzada yeni dönemde hem bölgeselişbirliği, hem de Türkiye'nin yakın kara ve deniz havzalarına dönük politikasıaçısından ciddi bir stratejik açılım potansiyeli doğmuştur. Bu potansiyelidinamik bir stratejik unsur haline dönüştürmek üzere devreye sokulan KEİ,bu yönüyle önemli bir boşluğu doldurabilecek bir adım olarak görülmüşve kısa zamanda önemli bir ilgiye mazhar olmuştur. İlk olarakAralık 1990’da Ankara’da düzenlenen bir konferansta gündeme gelen proje,1991’deki hazırlık safhasından sonra 25 Haziran 1992’de İstanbul'da yapılanzirvede imzalanan bildirge ile hayata geçirilmiştir. Türkiye, Rusya, Ukrayna,Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan gibi Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerdışında Karadeniz ile dolaylı irtibatı olan Moldovya, Arnavutluk, Yunanistan,

Page 264: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Azerbaycan ve Ermenistan’ın üye olarak katıldıkları işbirliği örgütünde dahasonra gelen talepler üzerine Tunus, Mısır, Slovakya, Polonya ve İsrailde gözlemci statüsü kazanmışlardır.

KEİ kuruluş bildirgesinde örgütün niteliklerini tanımlarken ve özelliklebildirgenin V. maddesinde AGtK ilkelerine yapılan atıf ve VII. maddede ABüyelik süreçlerinin olumsuz etkilenmeyeceğine dair teyit edilen vurguörgütün uluslararası konumunun tanımlanmasındaki dış çerçeve unsurlarıbelirlemiştir.

Üye ülkelerin konjonktürel konumlarının da verdiği ivme ile hemen ilgigören KEl örgütlenmesini ve organlarını oluşturma sürecini de benzeriyapılanmalarla kıyaslandığında kısa sayılabilecek bir sürede tamamlamıştır.Olağan toplantılarını altı ayda bir yapma kararı alınan Dışişleri BakanlanToplantısının en yüksek karar alma organı olduğu örgüt bünyesinde zamanlaİstatistik Veri ve Ekonomik Bilgi Değişimi, Ticarî ve Sinaî İşbirliği, Tarım veTarım Sanayii, Banka ve Finans, Ulaşım ve İletişim, Çevre Korunması, Bilimve Teknoloji başlıklı kalıcı çalışma gruplan oluşturulmuştur. Kuruluşaşamasında sekreterya işlerinin dönem başkanı olan ülke tarafındanyürütülmesi kararlaştırılmasına rağmen zamanla doğan ihtiyaç dolayısıylamerkezi İstanbul'da olan bir sekreterya oluşturulmuştur.

Bu oluşumu takip eden süreç içinde Karadeniz Ekonomik İşbirliğiParlamenterler Birliği, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi (KEİK), KEİİstatistik Veri ve Ekonomik Bilgi Değişimi Eşgüdüm Merkezi ve KEİ Ticaretve Kalkınma Bankası’nın oluşması ile birlikte örgüt yaygın ve kapsamlı birhüviyet kazanmıştır.

Örgütün kısa zamanda ilgi görmesinin ve bu ilgiye paralel süratli biryapılanmaya yönelmesinin bir kısmı kalıcı faktörlerden oluşan, bir kısmı daüye ülkelerin içinde bulunduğu konjonktürel şanlar içinde çok geçerli siyasîve ekonomik gerekçeleri vardı. Temel kalıcı faktör Karadeniz’in Avrasyaekonomi-poiitiği içinde sahip olageldiği merkezî konumdur. Aslında SoğukSavaş döneminin getirdiği kategorik kutuplaşma arızî bir parçalanmadönemini temsil ediyordu. Tarih boyunca Avrasya ölçekli en önemli denizve kara bağlantıları bir şekilde Karadeniz hattından geçmekteydi. Karadeniz'içevreleyen bölgeler Avrasya merkezli bu konumun değişik yönlerdekibağlantılarını sağlayan kilit konumuna sahiptiler. Karadeniz'in Kafkaslarla

Page 265: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Hazar'a bağlanan doğu yakası, Asya derinliğine uzanan hattı; batı kıyıları vebu kıyılardan Avrupa derinliğine uzanan Tuna havzası, Avrasya’nın Avrupakanadına olan irtibatlarım; Anadolu yarımadası ve Boğazlar, Akdeniz veAfıoavras-

ya bağlantılarını; Dinyeper, Dinyester, Don ve Volga nehirleri ile işlerlikkazanan kuzey kuşağı da geniş step bağlantılarını barındırmaktaydı. Çiftkutuplu yapılanmanın getirdiği kategorik kutuplaşma bu bağlantılarınAvrasya ölçekli bir ekonomi-politik havza oluşturmasını mümkünkılmıyordu. Çift kutuplu yapının oluşturduğu sunî örtü ortadan kalkıncaKaradeniz’i çevreleyen bölgelerin iç bağlantıları tabiî bir şekilde tekrar suyüzüne çıktı. Diğer önemli bir kalıcı faktörde bu denizi çevreleyen bölgelerinve ülkelerin iklim ve coğrafî farklılıklardan doğan potansiyeli bir ekonomiktamamlayıcılık ilişkisine sahip olmalarıdır.

Konjonktürel siyasî faktörlerin başında Türkiye ve Yunanistan dışında tümüDoğu Bloku üyesi olan ülkelerin bu blokun dağılması ile birlikte ciddi birsiyasî boşluk ve uluslararası konum tanımlanması ihtiyacı içine girmişolmaları gelmektedir. O dönemde AB üyelik başvurusu sürekli askıda tutulanTürkiye’nin de alternatif arayışlar içinde olması katalizör rolünü oynamasınınönünü açmıştır. KEl'ye üyelik konusunda istekli davranan ülkelerinönemli bir kısmının aynı dönemde başka işbirliği ve entegrasyon çalışmalarıiçine girmiş olmaları bu konjonktürel ihtiyacın çarpıcı bir göstergesidir.Konjonktürel ekonomik faktörün başında ise yine Türkiye ve Yunanistandışında hemen hemen hepsi sosyalist ekonomik yapılanma geçmişine sahipolan ve süratle piyasa ekonomisi şartlarına intibak etmeye çalışan ülkelerinbu bunalımı aşarken bölgesel piyasa imkanlarından istifade etme çabalarıgelmektedir. Bu dönemde eski sosyalist ülkelerin tümünün ekonomik daralama ve küçülme yaşıyor olmaları bu tür teşebbüslere olan ilgilerini artırıcıbir etki yapmıştır.

Böylesi hızlı bir ivme ile kurulan KEİ özellikle doksanlı yılların ikinciyarısından itibaren etkinliğini önemli ölçüde kaybetmeye başlamıştır. Buivme kaybının en temel sebebi, üye ülkelerin örgütü kalıcı faktörlere dayalıaksiyoner nitelikli bir yapı olarak değil, konjonktürel ihtiyaçlara cevapverebilecek reaksiyoner bir yapı olarak görmeleridir. Her ne kadar örgütünkuruluş bildirgesinde bu işbirliğinin herhangi bir başka işbirliği teşebbüsüne

Page 266: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alternatif teşkil etmediğinin vurgulanmış olması dahi üye ülkelerin bu yapıyımerkeze alan bir siyasî irade göstermediklerini ortaya koymaktadır.

Ayrıca bu vurguya rağmen üye ülkelerin büyük çoğunluğu bu yeni yapıyıdiğer teşebbüsler için bir alternatif koz olarak görme temayülü içinegirmişlerdir. Diğer işbirliği ve entegrasyon çabaları ile olan ilişkiler ICEl'ninderinlemesine gelişmesini yavaşlatan etkiler yapmıştır. Üye ülkelerin AB ileolan ilişkileri bu açıdan dikkat çekici unsurlar ihtiva etmektedir. Zaten üyeolan Yunanistan dışında Bulgaristan ve Romanya’nın da AB’nin genişlemeplanları içinde yer edinmesi, Türkiye'nin önce Gümrük Birliğianlaşmasını imzalayarak AB’yi merkeze alan bir dış ekonomik ilişkilerçerçevesine yerleşmesi, sonra da Helsinki Süreci ile aday statüsü kazanması,Rusya'nın G-8 çerçevesinde AB'niıı lokomotif ülkeleri ile ayrı bir düzlemdeilişkiye girmesi üye ülkelerin dikkatlerinin değişik alanlara yönelmesisonucunu doğurmuştur. Yine benzer bir şekilde Türkiye’nin ECO ve KEÎarasında Rusya ve İran İle olan ilişkilerinde alternatif alanlara oynuyorgözükmesi, Rusya’nın Slav kökenli eski SSCB ülkeleri ile daha yakın birekonomik ortaklık arayışı içine yönelmesi bu reaksiyoner tavrın değişikyansımaları olarak görülebilir.

Konjonktürel faktörlerin etkisini yansıtan diğer önemli bir başarısızlık nedenide KEÎ'nin AB’de yaşanan tecrübenin aksine kısa bir süre içinde hemkontrolsüz bir genişleme hem de çok ihtiraslı bir derinleşme temayülünegirmiş olmasıdır. KEÎ'nin önce Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerden başlayarakkademeli bir genişleme stratejisi yerine Balkanlar ve Kafkaslardaki çevreülkelerin de bünyeye alınması hem ortak bir siyasî irade oluşma sürecinibaltalamış; hem de zaten kendi içlerinde bunalımlı bir dönem yaşayan buülkelerin iç çelişkilerini örgüt yapısına taşımıştır. Bu yapı içinde gerilimliilişkiler içindeki üye ülkeler karşılıklı temas imkanı bulmuşsa da bu temaslardiplomatik zemin yoklama safhasından işbirliği safhasına geçecek boyutaulaşmamıştır.

AB tecrübesi ile karşılaştırıldığında hemen göze çarpan üçüncü birbaşarısızlık nedeni de KEÎ bünyesinde AB’deki Ahnan-Fran-sız ekseninebenzer bir Türk-Rus ekseninin bir sürükleyici lokomotif olarak devreyesokulamamış olmasıdır. Avrupa’daki Alman-Fransız rekabetine benzer birtarihî çelişkiyi Karanediz’i çevreleyen hatlar üzerinde yaşayan Türkiye ve

Page 267: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Rusya’nın ortak siyasî iradesi olmaksızın böylesi bir teşebbüsün nihaî birbaşarıya ulaşması zordur. Karadeniz AB'de Alman-Fransız rekabetiniişbirliğine dönüştüren Ruhr havzası gibi Türk-Rus rekabetinin ortakekonomik çıkar alanı olarak görülmedikçe KEt’nin reel bir canlılıkkazanması mümkün değildir.

Doğru bir zamanlama ve yerinde bir inisiyatifle başlatılan KEİ hâlâTürkiye’nin önemli stratejik araçlarından biri konumunu sürdürmektedir. Buönem üç ayrı düzlemde ele alınabilir. Birinci düzlem KEİ’nin temelde birekonomik işbirliği örgütü olarak Türkiye’nin uluslararası ekonomi-politikyapılanma içindeki etkisine olumlu katkıda bulunma potansiyelidir. 325milyonluk bir pazarı bulunduran bu örgüt sadece iç ekonomik işbirliğiaçısından değil, daha geniş ölçekli uluslararası ekonomi-politik etki açısındanda önemli bir konuma sahiptir. Bu önemin reel bir stratejiketkinliğe dönüşebilmesi için bu örgütün Türkiye’nin diğer stratejik araçları iletutarlı bir çerçeveye oturtulması gerekmektedir. Türkiye’nin AB, ECO veKEİ ile ilgili stratejik planlamaları birarada ve tutarlı bir çerçeve içinde elealınmaksızın Türkiye’nin bu üç örgüt ile olan ilişkilerini de birbirinidestekleyecek bir etkinlikte kullanabilmesi çok güç olacaktır. G-20platformunun oluşması bu karşılıklı etkileşimi daha da artırmışbulunmaktadır. Türkiye'nin Rusya dışında G-20 platformunda bulunan tekKEİ üyesi ülke olması Türkiye'nin doğu-batı, kuzey-güney bağlantılarınıkullanabilme potansiyelini artırmıştır. Türkiye KEl’yi bir fanusta gelişenesnek bir platform olarak değil, uluslararası ekonomi-politik etkinliğiniartıracak önemli bir stratejik destek ayağı olarak görmelidir.

Bu bakış açısını destekleyecek ikinci düzlem ise KEÎ üyesi ülkelerden oluşanhavzanın çok-taraflı (multilateralj ilişkilerinin Türkiye için taşıdığı önemdir.Bu çok-taraflı ilişkilerin gerçek bir çekim alanı oluşturması bütün üyeülkelerin ortak etkinliğini artıran sonuçlar doğuracaktır. Hele hele şu anakadar genelde olumsuz etki yapmakla birlikte bundan sonra daha rasyonel birzeminde ele alınması mümkün olan Kafkaslar ve Balkanlarla ilgili bölgeselbunalımlarda KEİ’nin bunalım çözücü bir mekanizma olarakkullanılabilmesi, başta bu örgütün kurulmasında inisiyatif gücünü kullananTürkiye olmak üzere bütün taraflara önemli bir uluslararası prestijkazandıracaktır. Böylesi bir etkinlik de KEİ ile AGİK arasında bir Daralellikve bu iki yapıya yönelik stratejide bir uyum gerekmektedir. Bu çok-taraflı

Page 268: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

siyasî etkinliğin başarıya ulaşması da ancak ve ancak üye ülkelerin karşılıklıbağımlılıklarının maksimize edilebildiği ortak ekonomik projelerlegerçekleştirilebilir.

Üçüncü düzlem ise KEl’nin ikili ilişkileri etkileyebilecek önemli birdiplomatik temas alanı oluşturması ile igilidir. Bu ilişkilerin merkezinde de,daha önce de vurguladığımız gibi Türkiye-Rusya ilişkileri vardır. Ne KEl’nin başarısı Türkiye-Rusya ilişkilerinin seyrinden soyutlanabilir; ne deTürkiye-Rusya ilişkileri KEİ’nin oluşturduğu ortak diplomatik alandanbağımsız düşünülebilir. Os-manlı-Rus,Türkiye-SSCB rekabetlerinin temelsahnesi konumuna sahip olan Karadeniz belki de ilk defa karşılıklı çıkarlarınuzlaşmasına zemin teşkil edebilecek bir yapıya sahip olmuştur. Türkiye-Rusya ilişkilerinin Karadeniz’i merkez alan başka aktörlerin de bulunduğu birarenada seyretmesi olumsuz olduğu kadar olumlu etkiler de yapabilecek birolgudur. Osmanlı-Rus denkleminde Karadeniz bu iki toplum arasında net birparçalanmaya şahit olmuştu. Genelde 1774’e kadar Osmanh ağırlığınınhakim olduğu, bu tarihten sonra da Rus etkinliğinin sürekli arttığı buhavzada, II. Dünya Savaşı konjonktüründe her iki taraf da SSCB lehine birgüç dağılımında radikal bir şekilde karşı karşıya gelmiştir. Şimdi bu havzanınUkrayna, Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan gibi başka aktörlerin debulunduğu bir yapıya kavuşması ikili ilişkilerle çok-taraflı ilişkiler arasındabir tür uyum gerekliliğini de beraberinde getirmiştir. Özellikle Ukrayna’nınbir denge unsuru olarak devreye girmesi bölge dengeleri açısından da,KEİ’nin başarısı açısından da değerlendirilmesi gereken bir olgudur.

Özetle KEÎ önemli bir stratejik araç olarak yeniden değerlendirilmelidir. Buinisiyatifin başlatıcısı olan Türkiye, şu ana kadar yaşanan tecrübelerinışığında, örgütün reaksiyoner nitelikten süratle sıyrılarak kalıcı aksiyoner birniteliğe dönüşmesi çabalarını hızlandırmalıdır. Bu çerçevede kısa dönemlisansasyonel girişimlerden çok uzun dönemde etki yapacak ve havza-içiiletişimi artıracak altyapı çalışmalarına yoğunlaşmak, hükümet-dışı aktörleride devrede tutan yatay etkileşimi artırmak gerekmektedir.

Yakın deniz havzası bölümünde de vurguladığımız gibi AB, KEl ve ECO'nunkoordineli bir şekilde devreye sokulması Türkiye'yi Avrasya ölçekliekonomi-politik iletişim hattının merkez ül-

keşi haline dönüştürebilir. Bunun için de bir yandan Karadeniz’in

Page 269: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kuzeyindeki ülkelerle ikili ilişkiler geliştirilirken, diğer yandan KEÎ ve ECOmekanizmaları daha etkin bir tarzda işletilerek Doğu Av-rupa-Batı ve GüneyAsya bağlantısı güçlendirilmelidir. Yoksa KEİ ve ECO gibi Türkiye'ninmerkezinde bulunduğu örgütlerin AB’ye takviye ya da alternatif unsur olarakgörülmesi hem bu Örgütlerin varoluşlarım anlamsızlaştıracak, hem deTürkiye'nin AB ile olan ilişkilerindeki Asya derinliğinin zaafa uğratılmasısonucunu doğuracaktır,

VI. D-8 ve Asya-Afrika Bağlantıları

II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan yakın Sovyet tehdidi, Türkiye’nindış politikasının Soğuk Savaş döneminde Batı’ya dönük ve Atlantik-eksenlibir yörüngede seyretmesine yol açan bir süreç başlattı. Diğer ikili ve bölgeselilişkiler hep bu temel eksenle ilgili olduğu ölçüde geliştirildi. SSCB'den gelentek yönlü tehdit tanımlamasının getirdiği bu Soğuk Savaş stratejisi taşıdığıstatik nitelik dolayısıyla bir çok bölgenin ve alternatif dış politika açılımınınönünü kesti.

Soğuk Savaş döneminin sona etmesi Türkiye'nin dış politikasında psikolojikhazırlığı dahi oturmamış olan beklenmedik bir hareketlilik doğurdu. AB’yetam üyelik müracaatı Batı Bloku içinde yeni bir kapı aralama çabası olurken,SSCB’nin dağılması ile birlikte kaçınılmaz bir şekilde ağırlığını hissettirentarihî ve coğrafî faktörler Türkiye'nin batı dışında kuzey, doğu ve güneyyönlerinin de farkına varması sonucunu beraberinde getirdi. ECO'nun OrtaAsya istikametine doğru yayılarak üç üyelik bir Batı Asya işbirliğiörgütünden Batı ve Orta Asya’yı kucaklayan ve dünyanın en önemli stratejikkuşaklarından birini oluşturan on üyelik bir yapıya bürünmesi Türkiye’dekianti-doğu önyargısının aşılmasında önemli bir etki yaptı. Daha sonraoluşturulan Karadeniz İşbirliği Örgütü de Türkiye’nin daha önce tehdit yönüolarak gördüğü kuzey istikametine açılmasını sağladı. Bu işbirliği çabası ileDoğu Avrupa, Balkanlar, Urallar ve Kafkasya’ya uzanmaya çalışanTürk diplomasisi tek yönlülüğün getirdiği felç halinden kurtulmaya başladı.

Bu teşebbüslerle birlikte Türk dış politikası NATO, AB, ECO ve KElçerçevesinde Atlantik’ten Urallara, Avrupa'dan Orta Asya’ya yayılanalanlarda bölgese] politikalar geliştirmeye başladı. Uluslararası ekonomi-politikte ağırlığı her geçen gün artan Doğu Asya ve zengin kaynaklara sahipolan Afrika bu açılım teşebbüslerinde hâlâ ihmal edilen bölgeler arasındaydı.

Page 270: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

D-8 teşebbüsü bu zaafların aşılması yönünde anlamlı bir çerçeveyeoturmaktaydı. Her şeyden önce bu teşebbüs içinde yer alan Endonezya veMalezya’nın Doğu Asya’ya, Mısır ve Nijerya'nın da Afrika'ya yapılacak biraçılım için önemli üs niteliği taşıyacak ülkeler olması Türkiye'nin yakın kıtahavzası politikalar açısından önemli bir zaafı giderecek unsurlar ihtivaediyordu. Ayrıca, üye ülkelerin gerek insanlık nüfusunun beşte birine yakınbir nüfusa sahip olmaları, gerekse Afroavıasya anakıtasım doğu-batıistikametinde kuşatan son derece önemli bir jeostratejik kuşağı elindebulunduruyor olmaları bu projenin ortaya çıkardığı potansiyel açısındanönemli bir altyapı oluşturmaktadır.

ECO, KEİ ve D-8 gibi Türkiye’yi Soğuk Savaş süresince alışılagelmişufukların dışına taşımaya çalışan projelerin en temel zaafı bu politikalarınrasyonel bir zeminde değerlendirilmemesi ve kısa dönemli bunalımların etkisialtında motivasyonunu kaybetmesidir. KEl’nin Rusya ile, ECO’tıun da İranile yaşanan kısa dönemli gerginliklerden etkilenmesi çok boyutlu bir dışpolitika açılımını engellemiştir. Son olarak da D-8 iç politikadakiçekişmelerin eksenine oturtulmuş, stratejik bir araç olarak daha su yüzüneçıkmadan atıl bir hale getirilmiştir.

VII. Uluslararası Ekonomi-politik ve G-20

Soğuk Savaş sonrası dönemde bir taraftan Soğuk Savaş dönemininuluslararası yapılanma araçları yeni nitelikler kazanırken; diğer taraftan yeniuluslararası örgütler ve araçlar devreye sokularak uluslararası sistemin yenidengelere oturması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede mesela BMGüvenlik Konseyi göreceli bir güç kaybına uğrarken, ekonomi-politik birmisyonla kutulan G-8, uluslararası sistemde ortaya çıkması muhtemelboşluğu dolduracak şekilde yeni görev alanları belirlemeye ve büyük güçlerarasındaki en üst forum niteliği kazanmaya başlamıştır. G-8’in Haziran 1999Köln Zirvesinde alınan ilke kararından sonra 25 Eylül 1999'da kuruluşudeklare edilen G-20 bu çerçevede özel bir önem taşımaktadır. Türkiye'nin dedavet edildiği G-20 grubunun işlevsel rolünün anlaşılabilmesi ve Türkiye’ninbu çerçevedeki konumunun değerlendirilebilmesi için G-8 grubunun SoğukSavaş sonrası dönemde geçirmekte olduğu dönüşümün anlaşılmasıgerekmektedir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde önemi gittikçe artan ve uluslararası ilişkiler

Page 271: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ağının merkezine yerleşmeye başlayan G-8'in Önce G-7 şeklinde doğuşu,aslında II. Dünya Savaşından sonra kurulan ve Soğuk Savaşın sona ermesinekadar etkisini sürdüren uluslararası meşruiyet yapılanması ile reel güçyapılanması arasındaki farkın giderilmesi çabasının bir sonucudur. 11. DünyaSavaşının suçlu mağluplan olan Almanya ve Japonya’nın ulaştıkları ekono-mi-politik güç, başta ABD olmak üzere sistemin meşru merkez güçlerini buülkeleri de içine alacak ekonomi-politik nitelikli yeni forumlar ve örgütlerkurmaya itmiştir. Bu süreçte, maliyetleri gittikçe artan uluslararasıoperasyonların finanse edilmesi ihtiyacı da etkili olmuştur.

Uluslararası ekonomi-politik sistemin işleyişine katkıda bulunan güçlerinzamanla kendi meşruiyet alanlarını da oluşturmaya başlamaları G-8’inekonomi-politik ağırlığım diplomatik ağırlığa da dönüştürmesine yolaçmıştır. Ekonomi-politik kapasitesi açısından bu yapıya katılma imkanıolmayan Rusya’nın diplomatik ve nükleer gücü dolayısıyla örgütealınmasıyla bu dönüşüm hem meşruiyet hem de ivme kazanmıştır. Böylecegittikçe daha sık aralıklarla toplanmaya başlayan G-8, faaliyet alanını vemisyonunu da kademeli bir şekilde geliştirmiştir. G-8 zirvelerindeKosova'dan Keşmir ve Kıbrıs’a kadar uzanan müzakereler bu örgütün,BM'yi bir tür meşrulaştırma aracı olarak kullanma kapasitesine sahip reel birgüç yapılanması niteliğine dönüşmekte olduğunu ortaya koymaktadır.

Küresel strateji geliştirme kapasitesine sahip her büyük gücün, örgütün buniteliğinden kendine özgü beklentileri vardır. ABD, G-8 üzerinden birtaraftan uluslararası ekonomi-politik sis temin işleyişindeki patronaj rolünüsürdürmeye, diğer taraftan da uluslararası siyasî işleyişin ıeel yükünü diğergüçlere de yansıtmaya çalışmaktadır. Böylece ABD ıeel operasyonların vediplomatik manevraların uygulamasında G-8’i devreye sokarken bu öıgiitiçinde çıkacak muhtemel problem alanlarında da BM Güvenlik Konseyi ninmeşrulaştırıcı etkisini devrede tutabilecek araçlara sahip olmaktadır.

Bugün her iki yapıyı da en etkin bir şekilde kullanabilecek yegâne güçABD’dir. G-8’in artan etkisi ile açılan yeni alan Almanya ve Japonya'nın BMGüvenlik Konseyi’ne girme yönündeki dolaylı baskılarını da gereksizkılmıştır. ABD malî destek de ihtiva eden acil operasyonlar için G-8’i, süreçgerektiren diplomatik bunalım alanları için ise BM Güvenlik Konseyi’nidevrede tutmakta ve bütün bu yapıların dengeleyici gücü olma esnekliğinin

Page 272: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

getirdiği avantajları kullanabilecek bir konumda bulunmaya özengöstermektedir.

Soğuk Savaş süresince II. Dünya Savaşının psikolojik yükünü taşımakzorunda kalan Almanya ve Japonya için G-8 malî faturalar karşılığındameşruiyet kazanılan bir örgüt konumundadır. Doksanlı yılların başlarındatartışılan ve her iki gücü de BM Güvenlik Konseyi'ne almaya yöneliksenaryoların devre dışında tutulması bu iki ülke için de G-8’i uluslararasıilişkilerde etkinliğin en doğrudan aracı kılmıştır.

Özellikle NATO ve AB içindeki konumunu da etkin bir şekilde devreyesokan Almanya bu üç yapı arasında kurduğu koordineli diplomatik ilişki ilekendisine son derece önemli bir diplomatik alan açmış bulunmaktadır.Almanya’nın 1999 yılındaki Kosova Operasyonu süresince ve sonrasındayürüttüğü etkin politika temelde böylesi bir diplomatik manevra alanınınürünüdür. G-8'iıı batılı ya da Avrupalı olmayan yegâne üyesi olan Japonya dauluslararası ekonomi-politikte temerküz eden gücünü G-8 üzerinden küreselölçekli bir foruma yansıtmaktadır.

G-8’e sonradan dahil olan ve bir ölçüde de yaptığı sürpriz ataklarla kendiniörgüte empoze eden Rusya ise G-8'i hem uluslararası alandaki etkinliğinikorumak, hem de iç ekonomik rehabilitasyonuna dış kaynak aktarabilmekiçin son derece pragmatik bir tarzda kullanmaktadır. Rusya’nın Kosovabunalımı süresince takip ettiği sürpriz hamlelere dayalı taktiği bu pragmatikpolitikanın en çarpıcı misallerinden birini oluşturmuştur. Örgütün diğerönemli güçleri olan İngiltere ve Fransa ise G-8'deki güçlerini BM GüvenlikKonseyi ne, BM Güvenlik Konseyindeki güçlerini de G-8’e transfer edereksistemin dengeleyici ve meşrutlaştırıcı güçleri konumunu sürdürmeyeçalışmaktadırlar.

Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası ekonomi-politik sistem açısındanböylesi merkezî bir konum kazanan G-8'in daha geniş bir platform niteliğindeolan G-20 grubunu oluşturma kararının arkasında ekonomi-politik ve siyasînitelikli gerekçeler vardır. 1999 Köln Zirvesinde alman “sistematik önemtaşıyan ülkelerin Bretton VVoods'un kurumsal sistemi çerçevesindediyalogları için informal. bir mekanizma oluşturma" kararı ile birarayagetirilen ülkelerin seçimi bir anlamda bölgesel ve küresel ekonomi-politiksistemin pivot ülkelerini de ortaya koyan ipuçları vermektedir. Uluslararası

Page 273: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

malî istikrarın sağlanması için sanayileşmiş ülkelerle yükselen pazarülkelerinden oluşan daha geniş bir platform niteliği taşıyan bu yeni oluşumdaG-8 bünyesindeki sekiz ülke dışında Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çiıı,Endonezya, Hindistan, Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Koreve Türkiye yer almaktadır. AB, IMF ve Düııya Bankası temsilcilerinin debulunduğu bu platform için Tayland ve Malezya gibi bazı Asya ülkeleri deüyelik için yoğun talep ve temaslarını sürdürmektedir.

Malî konularla ilgili istişarî bir platform olarak düşünülen G-20’nin süreçiçinde daha geniş kapsamlı roller üstlenmesi beklenebilir. Sanayi ülkeleriarasında benzer bir şekilde dar bir misyon ile başlatılan G-7 tecrübesininzamanla geçirdiği dönüşüm bu konuda Önemli ipuçları ihtiva etmektedir.Ülkelerin seçimi bu görüşümüzü teyid eder nitelik arzetmektedır. G-20'ninkompozisyonuna bakıldığında üç önemli kriterin gözönünde tutulduğuanlaşılmaktadır: (i) Uluslararası ekonomi-politik ve siyasî sistem açısındanmutlaka sistem içinde bulunması gereken ve dışlanması durumunda ciddiriskler barındıran büyük ölçekli demografik güçler; (ii) bölgesel temsilkabiliyeti olan, dolayısıyla da uluslararası eko-nomi-poiitik sistemin kuşatıcıbir niteîik arzetmesini sağlayan ülkeler; (iii) değişik kültür ve medeniyethavzalarını temsil kabiliyeti olan ülkeler; (iv) ekonomik çapı itibarıyla yademografik kapasitesi, ya pazar dinamizmi ya da doğal kaynak potansiyeliaçısından önem tasıvan ülkeler.

Birinci kriter Çin ve Hindistan gibi dünya nüfusunun önemli bir kısmınıbarındıran ülkeleri kapsamaktadır. Bu ülkelerin uluslararası ekonomi-politiksistemin işleyişinin dışında tutulması yeni küresel kutuplaşmalara yolaçabilecek riskler barındırmaktadır. BM Güvenlik Konseyj'nde küreselsiyasal sistem içinde önemli bir konuma sahip olan Çin’in uluslararasıekonomi-politik sistemi yönlendiren G-8 bünyesinde yer almaması bizatihiönemli bir çelişki oluşturmaktadır. Siyasî alanda sosyalist söylemisürdüren Çin'in kapitalist küresel ekonomi-politik sistemin çarklarıiçinde tutulması sistem açısından özel bir önem taşımaktadır.

İkinci kriter küreselleşme söylemine uyumlu bir bölgesel dağılımıgerçekleştirmeye yöneliktir. Bu dağılımda Çin, Japonya ve Güney Kore DoğuAsya’yı; Endonezya Güneydoğu Asya’yı; Hindistan Güney Asya’yı; RusyaDoğu Avrupa ve step Avrasya’sını; Türkiye Batı (kısmen de Orta) Asya’yı;

Page 274: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Suudi Arabistan Ortadoğu’yu; Güney Afrika Cumhuriyeti Afrika’yı;Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya Avrupa’yı; ABD ve Kanada KuzeyAmerika’yı; Meksika Orta Amerika’yı; Arjantin ve Brezilya GüneyAmerika’yı; Avustralya Güney Pasifik ve Avustralya’yı temsil etmektedir.Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan yoğun bölgesel entegrasyon çabalarınınpivot ülkelerini oluşturan bu ülkelerin sistem içine çekilmesi ve bu sistem içikonumlarına informel nitelikli de olsa bir muhteva kazandırılması uluslararasıekonomi-politik düzenin kapsayıcı bir şekilde vaygınlaştırılabilmesiaçısından büyük bir önem taşımaktadır.

Üçüncü kriterle özellikle Medeniyetler Çatışması tezinin ortaya çıkardığıgerilimli atmosferi aşarak değişik medeniyet, din ve kültür havzalarınauluslararası ekonomi-politik işleyiş içinde temsil imkanı tanımak vekapitalizmin yerel kültürlerle olan ilişkisi yeni bir zemine oturtulmakistenmektedir. Bu işlev hemen hemen bütün medeniyet havzalarınıncanlanma sürecine girdiği ve küreselleşmenin getirdiği araçlarla daha daküresel anlamda etkin ve görünür bir nitelik kazanacağı önümüzdekidönemde daha da özel bir önem taşıyabilir. Bu açıdan bakıldığında ÇinKonfüçya-nişt/Budist; Japonya Şintoist/Budist; Hindistan Hind;Endonezya, Suudi Arabistan ve Türkiye değişik bölgesel kimlikleri debarındıran İslam; Güney Afrika, Afrika; Meksika, Brezilya ve Arjantin Latin;Ingiltere, ABD ve Kanada Protestan/Anglo Sakson; İtalya ve FransaLatin/Katolik; Almanya Germen/Katobk/Protestan: Rusya Slav/Ortodokskimlikleri ile tebarüz etmekte ve küreselleşmeye uygun sinkretik bir tablooluşturmaktadır.

Dördüncü kriter ise bu oluşumun deklaratif niteliği ile doğrudan ilişkilidir.Uluslararası finansal istikrarın sağlanması ve ekono-mi-politik dengelerinyerine oturması üç ana ekonomik alanın irti-batlandırılmasına bağlıdır: Doğalkaynaklar, üretim ve tüketim havzaları. Sadece sanayileşmiş ülkelerinoluşturduğu G-8 yoğun ve teknolojik üretim havzalarını kapsamaktadır.Dolayısıyla bu ülkeler arasında aslında üretim için gerekli doğal kaynaklarındenetimi ve üretim sonrası tüketim alanları açısından diğer ülkelerüzerinde seyreden bir iç rekabet söz konusudur. Bu rekabetin doğurabileceğiçıkar çatışmalarının azaltılması, üretim bloku şeklindeki G-8 ile pazar vedoğal kaynak bloku olan diğer ülkeler arasında cari Kuzey-Güney şeklindekikutuplaşmanın önlenmesi de doğal kaynak ve tüketim alanı itibarıyla büyük

Page 275: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

önem taşıyan ülkelerin sistem içinde devrede tutulması yoluyla bu oluşumunönemli işlevlerinden birisi olacaktır. Grup için kullanılan "yükselenpiyasalar" tanımlaması da bu kritere uygun bir tanımlamadır. Bu çerçevedeÇin, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Arjantin, Meksika ve Türkiye gibiülkeler yoğun ve dinamik nüfusun ortaya çıkardığı geniş piyasa vepazar imkanları açısından önem taşırken, Suudi Arabistan, Endonezyave Meksika gibi ülkeler başta petrol olmak üzere sanayinin ihtiyaç hissettiğidoğal kaynaklar açısından öne çıkmaktadırlar.

Şu anda uluslararası mali istikrarla sınırlı bir misyon tanımlaması yapılan veilk resmi toplantısı maliye bakanlan düzeyinde yapılan G-20’nin uluslararasısistemde zamanla nasıl bir rol üstleneceği işleyiş süreci içinde belirmeyebaşlayacaktır. Ancak Kuzey-Güney gerginliğinin arttığı, uluslararasıörgütlerin işleyişinde ciddi bir temsil, dolayısıyla da meşruiyet bunalımınınsöz konusu olduğu, uluslararası sistemin daha yaygın bir temsil ve katılımmekanizmasından yoksun olduğu bir dönemde bu tür ara organların önemliroller üstlenmesi beklenebilir.

Bu roller hem idealist hem de realist unsurlar açısından önem taşımaktadır,idealist yaklaşım açısından önemlidir, çünkü Soğuk Savaş sonrası gittikçeyaygınlaşan ve temel meşruiyet zemini halini alan demokrasi söyleminerağmen uluslararası örgütler hâlâ yoğun temsil ve katılım sıkıntısı çekilenoligarşik yapılara sahiptir. Realist anrlan önemlidir, çünkü gerilinden esneticive çatışma

alanlarını daraltıcı bunalım çözücü mekanizmalar ve geçi^ rolü üstlenecek araorganlar olmaksızın reel güç kutuplaşmalarının doğrudan ya da dolaylıçatışmalara dönüşmesini önleyebilmek çok güçtür. Gelir dağılımının aşırıölçülerde bozulduğu. açİık sorununun kitlesel ve kıtasal bir nitelik kazandığı,Üçüncü Öünya ülkelerinin borç stoklarının dayanılmaz ölçülere ulaştığı,finansal araçlar kullanarak yapılan manipülasyonlarla çok büyükölçekli kaynak ve güç aktarımının yapılabildiği bir ortamdauluslararası düzeninin istikrara ve dengeye kavuşması çok güçtür.Hiyerarşik gerilimleri yumuşatıcı etki yapması muhtemel G-20 benzeriörgütler böylesi bir konjonktürde özel bir konum kazanacaklardır.

Bu çerçevede Türkiye’nin G-20 üyesi olması sınırlı malî alanın ötesindedeğerlendirilmesi gereken bir olgudur..Bu değerlendirme birisi Türkiye'nin

Page 276: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dış politikasının temel parametreleri ile ilgili genel, diğeri özellikle G-8 ve G-20 platformlarının yapısı ile ilgili daha özel iki ayrı düzlemde yapılmalıdır.

Genel düzlemde bu üyelik Türkiye’nin dış politika yapımındaki temelyaklaşımının revizyonunu gerektirmektedir. Türkiye şu ana kadarsürdüregeldiği, genelde yakın bölgeleri kuşatan ve tehdit algılamalarınadayalı güvenlik parametrelerini önceleyen dış politika yaklaşımının sınırlarınıaşmak zorundadır. Küresel ekoııo-mi-politik ve kültürel problemlerde görüşüolmayan ve sözü dinlenmeyen bir ülkenin sadece güvenlik parametrelerinedayalı bir uluslararası itibar kazanması artık çok güçtür. G-20 üyeliği iyideğerlendirilebilirse, sömürgeci güçlere karşı ilk bağımsızlık mücadelesiniyapmakla birlikte Soğuk Savaş şartlarının getirdiği konjonktürde sürekli Batı-Kuzey ülkelerinin periferisinde bir görünüm sergileyen ve Doğu-Güneyülkeleri ile yabancılaşan dış politika tavrının olumsuz birikimi aşılabilir.Uluslararası ekonomi-po-litikte görülen yeni dönüşümler ve jeoekonomikkaynak paylaşımı bölgeler açısından ele alındığında uluslararası rekabetinsürdüğü alanlar itibarıyla 21. yüzyıl başlarında bir Asya, sonlarında isebir Afrika yüzyılı olmaya aday görünmektedir.

G-20’ıtin üyelik kompozisyonu Türkiye’ye bu alanlarda önemli bir açılımimkanı sağlamaktadır. Türkiye’nin ekonomik alanda ku-zey/güney, kültürelalanda Doğu/Batı denklemlerinde bir köprii rolü üstlenmesi herşeyden öncebir peıiferi ülkesi görüntüsünden sıyrılmakla mümkün olabilir. ..böylesi biryaklaşım Türkiye'nin genel uluslararası itibarını olduğu kadar Kuzey ve Batıülkeleri nezdindeki önemini de artıracaktır.

Özel düzlemde ise G-8’in biraz önce üzerinde durduğumuz uluslararasıağırlığı gittikçe artan konumu ile ilgilidir. G-8'in son yıllarda bunalım alanlarıolarak ele aldığı ve üzerinde opeıasyonel planlamalar yaptığı konularTürkiye'nin doğrudan ilgi alanına giren konulardır. Kosova ve Kıbrıskonularının bu platformda, yani G-8’in 1999 zirvesinde ele alınış biçimi vevarılan sonuçlar bu konuda önemli bir sinyal olmuştur. 1999 zirvesindeKıbrıs ile ilgili alman karar Türkiye’nin bu örgütün kazanmakta olduğumerkezî konumu yeniden değerlendirmesini zorunlu kılmıştır. G-7döneminde örgütün ekonomi-politikle sınırlı görünen yapısı dolayısıylakısmen kayıtsız kalan Türkiye, özellikle Rusya'nın örgüt-içi ilişkilerdedevreye girmesinden sonra bu yeni konumdan belki de en olumsuz yönde

Page 277: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etkilenebilecek ülkeler arasında yer almaktadır. Kıbrıs meselesi dolayısıylaBM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Sekreterliği ile hep hassas veyagerilimli dönemler yaşayan Türkiye şimdi de G-8 baskısının oluşturacağıyeni bir diplomatik kıskaç ile karşı karşıya kalma riskinin yükünütaşımaktadır.

Aslında bu tür bunalım alanlarına müdahale yetkisini nereden aldığıuluslararası hukuk açısından her zaman tartışmalı olan G-8’in Kıbrıskonusunda aldığı karar bu örgütünTürkiye’nın de doğrudan müdahit olduğubölgesel bunalım alanları ile ilgili operas-yonel roller üstlenebileceğini birkez daha ortaya koymuştur. Türkiye’nin G-20 üyeliği bu tür bunalımalanlarında ve geçiş dönemlerinde manevra alanı sağlayabilecek bir özelliktaşımaktadır.

G-20 benzeri platformlardaki üyelik imkanları, bu platformların daha sınırlımisyon tanımlamalarının ötesinde, küresel ve bölgesel etkinlik potansiyeliolarak değerlendirilmelidir. Bu da bütün bu platformlarda etkin bir diplomasitakip etmekle mümkün olabilir. Türkiye artık uluslararası itibarını sadeceKuzey ve Batı ülkelerinin periferisinde bulunmaktan değil, kendi yakın kara,deniz ve kıta havzalarındaki etkinliğinden ve küresel gelişmelerdeki özgür veözgün tavrından almak zorundadır.

Page 278: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Bölüm

Stratejik Dönüşüm ve Balkanlar

Çift kutuplu yapının dağılması ile birlikte bu kutupların Avrasya sathındakiyüzleşme alanlarında bölgesel istikrar unsurlarım zayıflatan ciddî stratejik vejeopolitik boşluk alanları doğdu. Bu durum özellikle II. Dünya Savaşındansonra, Soğuk Savaşın katı demirperdesinin getirdiği statik denge dolayısıyla,yaklaşık yarım asır fiilî çatışma görmemiş olan Avrupa kıtasını derindenetkiledi. Soğuk Savaşın nükleer silahları da kapsayan terör dengesietkisini kaybedince uluslararası ve bölgesel çelişkilerden kaynaklanan sınırlıkonvansiyonel çatışına alanları için uygun bir zemin oluşmuş oldu.

Doğu Avrupa'nın Baltık ülkelerinden Macaristan'a kadar inen kuzey hattı bubunalımlı geçiş dönemini küçük çatışmalar ve rızaya dayalı bölünmelerledaha az sıkıntı ile atlatırken, etnik ve dinî farklılaşmanın karmaşık birjeoküllürel yapılanma ürettiği güney kanadı, yani Balkanlar, tarihîgerekçelerle meşruiyet kazandırılmaya çalışılan konvansiyonel ve paramiliterçatışmaların odağı haline geldi.

Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren Bosna ve Kosova’nın bu çatışmalarınodağında yer alması, önemli ölçüde bu jeopolitik boşluk alanı ile jeokültürelyüzleşme alanının kesişim hattında bulunma-larındandır. Balkanlarjeopolitiğinin dayandığı iki temel eksenden Drava-Sava eksenin in merkeziHırvatistan ve Sırbistan arasında kalan Bosna-Hersek’te; Sırbistan,Makedonya, Bulgaristan ve kısmen de Yunanistan arasında kalan Momva-Vardar ekseninin ..Dünya Savaşı ve Soğuk Savaşın Balkan jeopolitiğindetemel dayanak unsurları olan bu iki eksenin aynı zamanda yoğun jeokül-türelyüzleşme ve ayırım hatları olması, küresel ve bölgesel aktörlerinBalkanlardaki stratejik düğüme olan ilgisini kamçılamıştır. Miloseviçönderliğindeki Sırp yönetiminin barbar tavrı, bu jeopolitik ve jeokültürelilgilerin çatıştığı ve uluslararası hukukun ıeel-politiğe feda edildiği bir dönümnoktasında, kendine bir manevra imkanı bulmuştur.

Bosna ve Kosova bunalımlarını, birbirleriyle ilgili üç ayrı düzleminoluşturduğu çelişkilerin kesişim alanında değerlendirmek gerekmektedir.Bunlardan birincisi küresel aktörlerin müdahil olduğu uluslararası ilişkiler

Page 279: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sistemi düzeyindeki çelişkiler; İkincisi Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz çevrehatlarını da içine alan Balkan-eksenli bölgesel çelişkiler; üçiincüsü ise Bosnave Kosova’mn birinci dereceden komşuları ile olan ilişkilerinde ortaya çıkanve bölgedeki jeokültürel bölünmüşlükten kaynaklanan daha küçük ölçekliama daha doğrudan çelişkiler düzlemidir. Bir yandan bu düzlemlerin içyapılarından kaynaklanan, diğer yandan bıi düzlemler arasındaki ilişkilerdeortaya çıkan unsurları birlikte ele almak, bunalımın bütün veçhelerini ortayakoyabilmenin öncelikli şartıdır.

I. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Sistemik Çelişkiler ve Balkanlar

Soğuk Savaş sonrası dönemde Yugoslavya’nın bölünmesi ile başlayan,Bosna’da yaşanan etnik kıyım ile tırmanan ve Kosova bunalımı ile yeninitelikler kazanan Balkanlar Meselesi gittikçe bölgesel nitelikli bir çatışmaolmaktan çıkarak uluslararası sistemin ve bu sistemin merkezindeki güçlerinkader ibresi olma sürecine girmiş bulunmaktadır. Bu çerçevede Balkanlar,henı II. Dünya Savaşı somasında ortaya çıkmış uluslararası örgütlerin, hemde yeni dönemin güç merkezlerinin sınanma alanı olmaktadır. Uluslararasısistemde değer ve mekanizma düzeyinde yaşanan belirsizlikler bu çatışmaalanına doğrudan yansımakta; gerek küresel gerekse kıta-ölçekli güçdengelerindeki değişimler en çarpıcı etkilerini yine bu alanda göstermektedir.

Bu açıdan 1999 baharında gerçekleştirilen Kosova Müdahalesinin küreselölçekli strateji geliştirme potansiyeline sahip bütün büyük güçlerin müdahilolduğu bir diplomatik ve askerî tablo ortaya çıkarmış olması dikkat çekicidir.Bu nedenledir ki, Soğuk Savaş sonrası Balkanlarda yaşanan gelişmeleri tahliletmek sadece bölgesel bir analizi değil, uluslararası sistemin ana unsurlarınıda kapsayan daha geniş ölçekli analizi gerektirmektedir.

Bosna ve Kosova bunalımlarım tırmandıran sistemik çelişkiler üç ana başlıkaltında ele alınabilir: fi) ABD-Avrupa/Almanya arasındaki küresel çıkarçelişkisi, (ii) Avrupa içinde İngiltere/Fransa, Almanya ve Rusya arasındakikıta-ölçekli çelişkiler ve (ili) güç-ek-senli bu çelişkilerin uluslararası hukukve örgütler düzeyinde yol açtığı çelişkiler.

Uluslararası ilişkilerin sistem düzeyindeki çelişkileri açısından bakıldığında,bu sistemik çelişkilerin en sert ve doğrudan yansıdığı iki bölge olan Ortadoğuve Balkanları edilgen kılan bunalımlar arasındaki zamanlama ayan son derece

Page 280: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilginç bir ipucu oluşturmaktadır. Soğuk Savaş dönemindeki çift kutupluyapının en sert ve en suni ikili bölünmeye tabi tuttuğu bu iki bölge, SoğukSavaş sonrası dönemde ortaya çıkan dinamik uluslararası konjonktürde kendietkinlik alanlarını genişletmek isteyen büyük güçler arasındaki çelişkilerin deen doğrudan ve birbirine paralel bir şekilde yansımasına şahit olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında, Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemi Yeni DünyaDüzeni söylemi ile tekrar kurma çabasının gündeme getirilmesine zeminhazırlayan Körfez Savaşı ile bu söylemin bütün temel unsurlarınınreelpolitiğin acımasız dengelerine kurban edildiği Bosna bunalımı arasındakizamanlama ve süreklilik ilişkisi son derece dikkat çekicidir. Körfez Savaşınınbitmesinden ve Ortadoğu’daki Amerikan hakimiyetinin küresel birgüvenlik söylemi ile pekişmesinden kısa bir süre sonra küresel güçlerarasındaki çatışma alanı Balkanlara kaymıştır.

Bu paralellik bir satranç oyununun karşılıklı hamleleri şeklinde bir seyir takipetmiştir. İrak'm silah teknolojisindeki Alman patentini gören ABD. KörfezSavaşı ile gerek küresel gerekse bölgesel dengelerin nihaî belirleyicisiolduğunu tescil etmeye yönelik bir Yeni Dünya Düzeni kavramı geliştirerekuluslararası bütün aktörleri seferber etme becerisi göstermiş ve bunun reelgücünü de Körfez Savaşında ispat etmiştir.

Bu de facto üstünlüğü kabul etmek zorunda kalan Almanya öncülüğündekiAvrupalı güçler bir taraftan diplomatik bir karşı hamle ile (Oslo Süreci veMadrid Konferansı) Ortadoğu Barış Sürecini Avrupa eksenine çekmiş; diğertaraftan da başka bir de facto durum yaratan Yugoslavya’nın bölünmesisürecini başlatarak Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın da kendi etki alanınagirdiğini tescil etmek istemiştir. Büyük güçler arasındaki bu parçalanmasüreci Körfez Savaşı süresince kullanılan uluslararası kamuoyu ve Bandeğerleri gibi normatif kavramların yıpranmasına yol açmış ve reelpolitikunsurların uluslararası sistem üzerindeki etkisini artırmıştır.

Soğuk Savaş sonrası uluslararası düzen ve çatışma alanları ile ilgili üretilentezler de bu iki bunalım alanındaki gelişmeleri meş-rulaştıııcı ve yönlendiriciöğeler barındırmaktadır. Francis Fuku-yama’mn Tarihin Sonu tezi Batımedeniyetinin ve değerlerinin mutlak zaferini yeni bir uluslararası düzeninana unsuru olarak ilan etmek suretiyle Körfez Savaşı öncesi meşrulaştırıcı birrol üstlenirken, Samuel Huntington'm Medeniyetler Çatışması tezi

Page 281: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Balkanlardaki bunalımı Batı-dışı medeniyetlerin de sorumluluk sahibi olduğuyeni bir çatışma alanı olarak takdim etmek suretiyle Sırpların işlediği insanlıksuçlarını ve bu suçlara dolaylı katkıda bulunan Batı ülkelerinin sergilediğiçifte standardı örten bir tez ortaya koymaya çalışmıştır.

Balkanlardaki bunalımın ilk safhasında ABD Körfez bölgesinde sağladığıkesin üstünlük karşılığı Doğu Avrupa’nın, NATO’yn genişletmeoperasyonları dışında, genelde Avrupa’nın özelde Almanya’nın etki alanınakaymasına sınırlı bir şekilde göz yummuştur. Bu çerçevede Avrupa-içiçelişkilerin nabzını son derece soğukkanlı bir diplomasi ile tutan ABD bukarşı hamlelerin Balkanlar üzerindeki etkisini doksanlı yılların başlarındanitibaren yakın takibe almıştır.

Nitekim Almanya’nın bu dolaylı etki alanı bölüşümünün sonucundaYugoslavya'nın bölünmesi sürecini bir süper devlet adayı psikolojisi ileyürütmesi ve etki alanını Slovenya ve Hırvatistan üzerinden Adriyatik'edoğru genişletmesi Avrupa-içi dengeleri harekete geçirmiştir. BM GüvenlikKonseyi kararı ile devreye giren Ingiliz-Fransız bloku, klasik Germen-Slavrekabetini dengeleyen üçüncü bir unsur olarak Bosna'daki statünün Sırbistanlehine devamını sağlayan müdahale-karşıtı bir politika takip etmeyebaşlamıştır. Avrupa'da artan Alman etkisinden kaygı duyan îngı-liz/Fransızdiplomatik ve askerî misyonu bir denge unsuru olmanın tabii psikolojisiiçinde risk üstlenmeksizin bunalımı uzun dö-. neme yayarak dondurmataktiğini izlemiştir. Bosna'daki etnik kıyıma dayanan statükonunhukukileşmesini isteyen Rusya’nın desteğini kazanan bu politika Bosna’dakikatliamın iki yıl süre ile seyredilmesi sonucunu doğurmuştur.

Büyük güçler arasındaki küresel ve kıta-ölçekli bu çelişkiler etnik kıyımınzamana yayılarak etkin bir şekilde sürdürülmesine zemin hazırlamıştır. Busüreç Almanya ile ABD arasında gerçekleşen çift yönlü bir optimumuzlaşmaya dayalı Dayton Anlaşması ile sonuçlanmıştır. Bu anlaşmanınhemen öncesinde gerçekleşen askerî harekatlar ve anlaşmanın bizatihi kendisibir taraftan Hırvatistan’ın sınır bütünlüğünü sağlayarak Almanya’nın etkialanının Adriyetik’e inmesini temin etmiş, diğer taraftan da Bosna’ya,dolayısıyla Balkanlar ve Doğu Avrupa’ya Amerikan güçlerinin girmesinihukukileştirerek ABD’yi bölgenin temel belirleyici meşru gücü halinegetirmiştir.

Page 282: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bosna bunalımını son derece etkin bir diplomasi için kullanan ABD böylecehem Avrupa’nın bunalım çözme ve güç kullanma konusu ndaki iç zaaflarımortaya koymuş, hem de ABD ve NATO olmaksızın Avrupa’nın iç güvenlikmeşelerinin çözülemeyeceğini göstererek fiilî olarak bölgeye girme şansı eldeetmiştir. Dayton sürecinden sonra da NATO, AB’nin ekonomik olarakyayıldığı her alana, bir güvenlik unsuru olarak girmeye başlamıştır. Bunundiplomatik anlamı Avrupa'nın ekonomik etki alanının güvenliğinin NATO veABD’nin fiilî gücü ile sağlanması demektir.

Bu açıdan bakıldığında Bosna’yı tanımlanması güç bir politik varlık halinevetiren Davtnn Anlaşması nihai bir küresel rekabetin bölgesel bunalanalanlarına yayılmasını kontrol eden geçici bir bunalım erteleme operasyonuolarak görülebilir. Bosna'da hâlâ Bosna halkının egemenliğine dayalı nihaîbir çözüme ulaşılamamış, aksine bunalımın dondurulmasına ve bu sürecinNATO ve ABD güçlerince yönlendirilmesine dayanan geçici bir statübelirlenmiştir.

1999da Kosova Müdahalesinin sürdüğü günlerde tekrar tırmanan Brckobunalımı bu geçici statünün her an yeniden çatışmaya dönüşebileceğinin açıkbir göstergesi olmuştur. Bosnada halen geçici barışı sağlayan unsur,uluslararası hukuka dayalı bir egemenlik hakkının kullanımı değil,konjonktürel sistemik güç dengelerinin sağladığı geçici istikrardır. Bugünsakin gibi görünen Bosnada uluslararası sistemik güçlerin iç çelişkilerindenher an etkilenebilecek bir hassasiyet sürmektedir.

Büyük güçlerin sistemik düzeydeki çelişkileri ve bu çelişkilerin yol açtığıdengeler açısından Bosna ile Kosova bunalımları arasında çok önemlisüreklilik unsurları ile birlikte ciddi çıkar farklılaşmaları da mevcuttur.Ortadoğu ve Balkanlar arasındaki bölgelera-rası etkileşim çerçevesinde ilginçbir kıyas ile diyebiliriz ki, Kosova bunalımının 1998 başlarında OrtadoğudaKörfez Savaşından sonra sıcak savaşa en çok yaklaşılan bir bunalımın hemenakabinde, tırmanmaya başlamış olması bir tesadüf değildir. Ne 1991deBağdat’ın bombalanmasından bir iki ay sonra eski Yugoslavyadaçatışmaların başlaması bir tesadüftür, ne de 1998 başlarında böyle birbombalamanın eşiğinden dönülmesinden hemen sonra Koso-va’nınpatlaması. Bosna bunalımında etkin rol üstlenen Fransa ve Rusya’nın 1998başlarında ABD’nin lıak'a müdahalesine yeşil ışık yakmamaları

Page 283: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Balkanlardaki güç dengelerini de etkilemiştir. Almanya bu kez usta birdiplomasi ile ABD yanında yer alır gözükmüş ve Avrupa-içi parçalıdiplomasiyi bu kez bir esneklik aracı olarak değerlendirmiştir. ABD’ninKosova’daki bunalıma 1998 başlarında son derece sert çıkışlarla tepkigöstermesi de, Sırbistan’ın bölgesel etkinliğini kendi küresel etkinliğinin birparçası olarak gören Rusya ile bu etkinliğe lojistik destek sağlayan gelenekselSırp dostu Fransa’ya yönelik bir mesaj içermektedir.

Fransız (Anglo-Frank) blokunun Kosova sürecinde de öne çıkması ve NATOmüdahalesi öncesinde yapılan görüşmeler esnasında NATO kararlılığımolumsuz yönde etkileyen bir tavır takınmasıdır. Suplara tekrar tekrar tanınansüreler caydırıcılığı zayıflatmış ve Bosna'daki insanlık suçLannın ağıryükünü taşıyan Sırpların ulus-lararası diplomaside tekrar meşruiyetkazanmasına yol açmıştır. Ingiliz-Fransız blokunun müdahale öncesi barışgörüşmeleri esnasında Bosna'ya göre daha sert bir söylem benimsemeleride Bosna tecrübesinden ders almış olmaktan değil, Dayton ile birliktebölgeye kaçınılmaz olarak giren ABD’nin bölge politikasındaki ağırlığımyitirmeme çabasından kaynaklanmıştır.

Kosova konusundaki etkisizliğin bölgeye yayılabileceğini ve gerek Bosnagerekse Makedonya'daki ABD ve NATO güçlerini zaafa uğratabileceğinidüşünen ABD bu kez zamanlama konusunda daha hassas davranmazorunluluğu hissetmiştir. Öte yandan yaklaşan NATO zirvesi ile ittifakbünyesine katılacak olan Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya ile birlikteaynı zamanda bir Orta ve Doğu Avrupa örgütü haline dönüşecek olanNATO'nun bölgedeki ağırlığının Kosova'daki bunalımın seyrinden önemliölçüde etkilenebilecek olması da NATO'nun müdahale yönündekikararlılığını olumlu yönde etkilemiştir.

ABD artık NATO üzerinden Orta ve Doğu Avrupa'da doğrudan müdahil birkonumdadır ve bu konum bölge problemlerini Amerikan stratejisinindoğrudan unsurları haline dönüştürmektedir. Bu nedenledir ki, NATOmüdahalesi sürecinde ve sonrasında kendi içinde çatlama yaşayan tngiliz-Fransız-Rus blokunun hareket alanı Bosna’ya göre daralırken, kıta-içi güçlerarasındaki diplomatik esneklik alanım etkin bir şekilde kullanan Almanyaönemli bir manevra kabiliyeti kazanmıştır.

Bölgede ABD ve NATO’nun artan etkisinin Rusya’yı ciddi şekilde tedirgin

Page 284: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etmesi yine tarihî bir refleks ile Fransa ve Rusya arasında bir yakınlaşmadoğmasına yol açmıştır. Doğrudan bir ABD etkisinden çok NATO'nun çoktaraflı etki alanının devreye girmesini tercih eden Almanya ise gelişmeleritipik bir Alman soğukkanlılığı ve disiplini ile takip etmiş ve II. DünyaSavaşından sonraki ilk Alman askerî güç kullanımına uluslararası ve ulusalmeşruiyet zemininin önünü açmıştır. Avrupa-içi dengeler açısındanFransa'ya, uluslararası dengeler açısından ABD'ne yakın duran İngiltere denihaî kertede denge kurucu bir rol üstlenmeye çalışmıştır.

Kosova'ya yönelik bu çıkar ve bakış farklılaşmaları bölgeye giren KFORgüçlerinin bölge balkı ile olan ilişkilerine de yansımıştır. Rusların dahamüdahale sonrası kontrol alanları ile ilgili görüşmeler sürerken de facto biradımla Kosova’ya girerek Priştine havaalanında denetimi ele geçirmeleri bufarklılaşmanın ilk çarpıcı işareti olmuştur. II. Dünya Savaşından sonra ilkdefa askerî bir güç halinde bölgeye geri dönen Almanya'nındenetimindeki Prizıen’de Sırp azınlık ile Alman askerleri arasındamüdahalenin ille çalışmaları yaşanırken, Sırplaı a tarihî yakınlık hissedenRusya ve Fransa'nın denetimindeki bölgelerde Arnavutlarla banşgücü askerleri arasında fiilî güç kullanımına varan yoğun ihtilaflar söz-konusu olmuştur. Nihaî statünün belirlenmesinde söz konusu olacak gecikmeve KFOR misyonunun belirsiz bir süre ile uzaması bu tür çatışmalarıntırmanmasına ve farklı ülkelere mensup barış gücü askerlerinin sergilediğifarklı tavırlarla iç çatışmalar ve çelişkiler yaşanmasına yol açabilir. Bu daBalkanlar ve Kosova’nın küresel ve kıta-ölçekli çıkar çatışmalarının küçükbir sahnesi olmasına sebep olabilir.

Kosova Müdahalesi ile uluslararası alanda etkinlik kazanan önemli sistemikunsurlardan birisi de NATO'nun küresel dengeler çerçevesinde kazanmaktaolduğu yeni misyondur. Soğuk Savaş sonrası dönemde çift kutuplu yapınındağılması kürese] dengelerde Avrupa sahnesinin tekrar merkezî bir konumkazanmasını beraberinde getirmiştir. Çift kutuplu yapıda Afrika'dan Küba’ya,Kore'den Latin Amerika'ya kadar uzanan ideolojik/stratejik mücadele sathı bubölgelerdeki tırmanmanın küresel ölçekli bir savaşa dönüşebileceği kaygısınıartırıyordu. Kore ve Küba bunalımları bunun tipik misalleridir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ise, bu dönemin belirleyici gücü olan ABD,Avrupa dışındaki gerilim alanlarının bölgesel Ölçekte tutulabileceğinin

Page 285: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

farkındadır. Buna mukabil, Avrupa-içi bunalımlar daha önceki iki dünyasavaşı örneğinde olduğu gibi küresel ölçekli gerilimlere zemin teşkiledebilecek unsurlar barındırmaktadır. Onun içindir ki, Amerika küresel barışıkoruma misyonu biçtiği NATO’ya özellikle Avrupa sathında daha yaygın vederinlemesine bir görev alanı oluşturmaktadır.

Kosova Müdahalesinin, bu çerçevede, NATO'nun yeni misyonunun tekrar vedaha net bir şekilde tanımlandığı 25 Nisan’daki 50. kuruluş yıldönümününhemen arefesinde ve Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'nin ittifakakatılma süreci ile eşzamanlı olarak gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir.1991 Roma Zirvesinde ilan edilen yeni stratejik konseptte “ittifakın Avrupaiçindeki stratejik dengeyi muhafaza edeceği”nin vurgulanması ve o gündenbugüne bu hedefte yapılan revizyonlar değerlendirilmedikçe bu müdahaleninküresel dengeler üzerindeki etkileri anlaşılamaz.

Bu açıdan bakıldığında, Kosova’ya yönelik müdahalenin hedefi sadeceKosova'daki insanlık trajedisini durdurmakla sınırlı değildir. NATO’nun Ortave Doğu Avrupa’da oluşmakta olan yeni stratejik dengelerin merkezineoturmaya başladığı bu yeni dönemde saldırgan politikalarını sürdürenMiloseviç’in sahip olduğu askerî ve stratejik güç törpülenmek ve denetimaltına alınmak istenmiştir. Yugoslavya’nın Soğuk Savaş süresince Avrupa'nınüçüncü büyük askerî gücü olduğu da düşünülürse bu törpülemenintaşıdığı anlam daha da netlik kazanmaktadır. Önümüzdeki dönemde stratejiktırmanmanın temelde Avrupa ve Ortadoğu eksenli olacağını düşünen ABD,NATO-eksenli olarak Avrupa'da, Amerikan askerî gücü olarak daOrtadoğu’da bir stratejik güvenlik alanı oluşturmaktadır.

Bu çerçevede Kosova Müdahalesinin NATO’nun genişleme planlarıçerçevesinde Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’ni resmen bünyesinekatacağı ve NATO’nun stratejik misyonunun yeniden tanımlanacağı 1999Washington Zirvesi öncesinde gerçekleştirilmesi bir tesadüf değildir. SoğukSavaş dengelerinin sarsılmasından sonra Orta ve Doğu Avrupa’da ortayaçıkan jeopolitik boşluk alanım doldurmaya kararlı olan NATO ve ABD,Polonya’dan Adriyatik’e inen kuşak üzerinde yeni bir dengeleyici stratejik rolüstlenmektedir. Bu stratejik kuşak üzerinde en ciddi askeri güce sahip olan vebu gücü denetimsiz bir saldırganlık içinde kullanma temayülünü Bosna’dagöstermiş oian Sırbistan’ın askeri gücü bu operasyonla belli bir düzeyin

Page 286: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

altına indirilmek istenmiş ve bu hedefe büyük ölçüde ulaşılmıştır.Operasyonun özellikle hava savunma sistemine yönelmiş olmasının anasebebi de budur. Kosova'da etnik kıyımı yapan bu savunma sistemi değildir;ancak f bu hava savunma sistemi, ileriye yönelik olarak, NATO’nuncaydırıcılık ve etkinlik gücünü tehdit edebilecek yegâne unsurdur. Kör- \ îezSavaşı ile nasıl sadece Kuveyt’in bağımsızlığı değil Ortadoğu'da sıradan birbölgesel gücün çok üstünde bir askerî kapasiteye sahip olan Irak'ın bukapasitesinin bölgedeki güçler dengesinin gerektirdiği makul bir sınırın altınaindirilmesi hedeflenmişse, son Kosova müdahalesinde de sadece Kosova'dakietnik kıyımın durdurulması değil, Soğuk Savaş döneminde DoğuAvrupa’daki dengelerin üzerinde bir askerî güce sahip olan Yugoslavya’nıngücü özellikle hava savunma sistemleri açısından direnebilir ölçülerin altınaçekilmiştir.

Bu çerçevede NATO için Kosova problemi kadar NATO üyeliği kesinleşenMacaristan ile Sırbistan arasında çıkabilecek olan Voy-vodina problemi deönem kazanmaktadır. Macar nüfusun yoğun- 4 luklu olarak bulunduğuVoyvodina konusunda çıkması muhtemel Sırp-Macar çatışması,Macaristan’ın NATO’ya girmesinden sonra artık bölgesel bir problemolmaktan çıkarak bir NATO-Sırp çatış-masına dönüşme riski taşımaktadır.Bunun içindir ki, NATO operasyonlarında sadece Kosova’daki etnik kıyımındurdurulması değil, Sırp askerî gücünün tümüyle denetim altına alınabilecekdüzeye indirilmesi hedeflenmiştir.

Bütün bu gelişmeler göstermektedir ki, NATO, üyelerine yönelik saldırılaraayarlı bir savunma ittifakı olmaktan çıkarak yönlendirici, belirleyici vedenetleyici bir üst stratejik örgüt konumuna gelmektedir. Başka bir deyişle,IMF aracılığıyla finans hareketlerini, Dünya Bankası aracılığıyla krediakışlarını, Dünya Ticaret Örgütü ile ticarî ilişkileri yönlendiren ve belirleyenPax Americana NATO ile de stratejik dengelerin seyrini doğrudanyönlendirmeye ve denetlemeye çalışacaktır. Bu yeni konum Avrupa-içidengeler kadar II. Dünya Savaşından sonra oluşmuş olan BM sisteminide etkileyebilecek ölçekte bir gelişmedir. BM’nin meşruiyetini aldığı ulusalegemenlik alanı tanımlamaları ile uluslararası norm ve hukuk alanıtanımlamaları arasındaki gri ve muğlak alan bundan sonraki küresel düzenarayışlarım büyük ölçüde etkileyecektir.

Page 287: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

II. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Bölge-içi Dengeler

Balkanlar Soğuk Savaş süresince çift kutuplu yapılanmanın bir yansımasıolarak bölgesel dengelerden çok küresel dengelerden etkilenen bir konumdaidi. Soğuk Savaş sonrası dönemin en önemli sonuçlarından birisi bölgenin içdinamiklerinin ve karmaşık etnik/dinî yapısının bölgesel politikalarıdoğrudan etkileyecek şekilde devreye girmesidir. Bu durum, büyük güçlerinküresel stratejileri ile bölgesel güçlerin bölge-ölçekli politikaları arasındayeni bir etkileşim alanı doğurmuştur.

Böylece mesela Soğuk Savaş süresince özellikle Tito döneminde SSCB’ninetki alanı dışında kalmaya özen gösteren ve bu anlamda küresel ve bölgese)politikalar açısından özgün bir denge unsuru haline gelen Yugoslavya’nınbölünmesi ile bu devletin merkezî kütlesini oluşturan Sırbistan, Rusya-eksenli bir politikaya yönelirken, SSCB’nin bölgedeki uyduları şeklindehareket eden Bulgaristan ve Romanya daha bağımsız bir politika oluşturmaçabası içine girmişlerdir.

Soğuk Savaş süresince Batı Bloku içinde yer aldığı için Yugoslavya iledengeli politikalar izlemeye çalışan Yunanistan, Soğuk Savaş sonrasındaSırbistan’a yaklaşmış ve bu ülke ile özellikle Arnavutluk ve Makedonya'yıortak bir şekilde denetlemeye dayalı politikalar geliştirmeye çalışmıştır.Yugoslavya’dan kopan Sloven-ya ve Hırvatistan, Balkan ülkeleri olmaktanuzaklaşarak İtalya ve Almanya’ya yaklaşan Orta Avrupa ve Adriyatikülkeleri olma yoluna girmişler ve bu anlamda Avusturya ve Macaristan’abenzer bir konu ma yönelmişlerdir. Romanya Tuna havzasının getirdiğiavantajla güneye yönelik bir Balkan politikasından çok, Orta Avrupaile Karadeniz arasındaki köprü rolünü önceleyen bir politika geliştirmeyebaşlamıştır. Türkiye ise bir taraftan bölge içi bunalımlarla hazırlıksız birşekilde karşı karşıya kalırken aslında kendi tarihi ile yüzleşme zorunluluğuiçine girmiş; diğer taraftan da bölge içindeki dengelerin çekim alanındanuzaklaşmamaya çalışmıştır.

Bu şartlar bazı tabiî ittifaklarla birlikte değişen şartlara uyum sağlayan geçicive esnek uzlaşma alanlarını da beraberinde getirdiği politikalarında büyükölçüde anlaşma içinde olan Sırbistan ve Yunanistan arasındaki ittifak ilekaderlerini tarihî bir insiyak ile Türkiye'nin bölgedeki ağırlığına bağlı görenve hem Sırbistan hem de Yunanistan ile ihtilaflı ilişkiler içinde olan Bosna,

Page 288: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Arnavutluk ve Türkiye arasındaki ittifak zikredilebilir. Sırbistan ile yaşadığıuzun savaş ve Dayton Anlaşmasının Bosna’da Hırvatlar veBoşnaklar arasında öngördüğü federatif yapı dolayısıyla ikinci grubayakın bir politika içinde gözüken Hırvatistan yine de bölge-içi çelişkilerinBosna’ya yansıdığı durumlarda bunalımın seyrine göre değişen esnek birtarafsızlık içinde olmayı tercih etmektedir.

Kosova bunalımının yayılmasının en çok etkileyeceği ülkelerin başında gelenMakedonya aynı zamanda Balkan meselesinin düğüm noktasınıoluşturmaktadır. Bağımsızlığına ve ülke bütünlüğüne karşı hem Sırbistan,henı Yunanistan hem de Bulgaristan’dan kaynaklanan baskılar karşısındakalan Makedonya aynı zamanda ülke nüfusunun takriben yarısını oluşturanArnavutlarla ciddi problemler yaşamaktadır. Bu da Makedonya'yıbölgesel dengelerin ve gücün kayış istikametine doğru tavır almayasevketmektedir.

Makedonya ve Batı Trakya konusunda Sırbistan ve Yunanistan ile ciddiçelişkileri olan ve her iki bölgede de tarihî hak iddiası taşıyan Bulgaristan bukonularda Türkiye’ye yakın olmakla birlikte, Türk azınlığın varlığıdolayısıyla etnik haklar konusunda konjonk-tüıel olarak Sırp-Yunan ittifakınayakın bir politika takip edebilecek olması, Bulgaristan'ın bölgesel rolünekritik bir konum kazandırmaktadır. Romanya ise bunalıma doğrudan tarafdurumunda olmadığı için ekonomik çıkarlarını önceleyen konjonktürel birtavır belirlemeye çalışmaktadır. Romanya’nın Kosova müdahalesi sonrasındabölgeye geçmek isteyen Rus birlikleri ile ilgili olarak takındığı tavır bukonjonktürel bakış açısının izlerini taşımaktadır. Ancak Kosova müdahalesisonrasında denetim altına alman güneydeki etnik çatışma kuzeye doğruyayılır ve Transilvanya’daki Macar azınlığı da hareketlendirirse ve buhareketlenme Sırbistan’ın Voyvodina bölgesindeki Macar azınlıkla paralel birşekilde gelişirse muhtemel bir Sırp-Romen yakınlaşması sözkonusu olabilirki, bu durum özellikle Tuna’nın seyir güvenliğini doğrudan etkileyeceği içinBalkanlar probleminin artmasına yol açabilir. Ancak Macaristan'ın AB’ııinilk beş, Bulgaristan ve Romanya’nın ise ikinci beş aday ülkeleri arasında yeralması böylesi etkin nitelikli bir çatışmanın bu ölçekte yayılmasını ve buülkelerin sert bir tavır içine girmesini engelleyecektir.

Bölgeye yönelik NATO müdahalesinden sonra fiilî güvenlik tehdidinin ve

Page 289: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etnik çatışma riskinin önemli ölçüde denetim altına alınması Balkanlardakijeopolitik hatlar ile jeokültiirel hatların kesişim noktalarındaki hassasiyetiortadan kaldırmamıştır. Gerek Dayton Anlaşmasıyla Bosna’da, gerekseNATO müdahalesi ile Ko-sova'da oluşturulmaya çalışılan düzen kalıcı birbarışı sağlama konusunda hâlâ yeterli bir garanti oluşturmamaktadır. Drava-Sava jeopolitik hattı üzerindeki Boşnak- Hırvat-Sırp jeokültürel çatışma alanıile Morava-Vardar jeopolitik hattı üzerindeki Arnavut-Sırp-Makedonjeokültürel çatışma alanı etnik ayrım hatlarından bölgesel çevreye yayılmariski taşımaya devam etmektedir.

İti. Bosna Bunalımı ve Dayton Anlaşması

Dayton Anlaşmasının üzerinden beş yılı aşkın bir süre geçmiş olmasınarağmen Bosna-Hersek devleti hâlâ kendi sınır egemenliğini tümüylesağlayabilir bir iç bütünlük kazanamamıştır. Bu durumun temel sebebi büyükölçüde Dayton Anlaşmasının taraflar arasında yol açtığı statü eşitsizliğidir.Etnik temizlik suçlusu işgalci Sırplar, 1992 Nisanından Dayton Anlaşmasınakadar geçen süreç içinde önce Bosnalı Sırplar olarak meşrulaştırılmışlar,daha sonra da Bosna Sırp Cumhuriyeti tanımlaması ile devlet kurucu unsurlarolarak takdim edilmişlerdir. Bir tarafta Sırp tarafı Cumhuriyet tanımlaması ilekonsolide olurken diğer tarafta Müsiii-marı-Hırvat tarafı bir federasyonolmanın bütün çelişkilerini barındıran bir nitelik arzetmektedir. BöyleceSırplar kendilerine ait bölgede tanı bir otonom statü temin ederken,Müslümanların diplomatik ve askeri pozisyonu Hırvat faktörü ile denetimaltına alınmıştır. Dayton Anlaşmasını takip eden aylarda Müslümanlarile Hırvat)ar arasında özellikle Mostar’da yaşanan gerginlik, anlaşmanınyumuşak karnım ortaya koymuştur.

Dayton Anlaşması öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ülkeninönemli büyük şehirleri olan Saıaybosna ve Tuzla’da Müslümanların, BanjaLuka’da da Sırpların denetimlerinin pekiştiğini gören Hrrvatlar, Mostar'ıkendi merkez üsleri haline getirmek istemektedirler. Savaş süresince lojistikbağlantılardan koparılarak Bosna içlerine hapsedilmek istenen Müslümanlarise Mostar’ın deniz bağlantısı ve lojistik destek için bir kilit durumdaolduğunun farkındadırlar. Mostar'ın mutlak anlamda Hırvat kontrolüneterk edilmesi Müslüman-Hırvat federasyonunun can damarının Hırvatlarıneline verilmesi demektir. Bu da statüsü tam bir belirginlik kazanmamış olan

Page 290: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Mostar’ı Müslümanlar ile Hırvatlar arasındaki en temel çatışma alanlarındanbirisi haline getirmektedir.

Dayton Anlaşmasının öngördüğü seyahat özgürlüğü, mültecilerin geridönmesi, seçim kayıtlarının herkesin savaş öncesindeki ikametine göreyapılması, savaş suçlularının cezalandırılması gibi esaslarının öngörülenkapsamda uygulanamaması, anlaşmanın ülke siyasî yapısının yenidenkurulmasına dayalı bir istikrar ortamından daha çok uluslararası garantilerleyürürlükte kalmasını sağlamaktadır. Bu şartlar sağlanmadan yapılan seçimler,Bosna’da yapılan etnik kıyımın ortaya çıkardığı siyasî ve demografikstatünün dolaylı da olsa tanınması anlamına gelmiştir.

Savaş öncesinde hemen hemen tamamıyla Müslüman olan, ve BMtemsilcilerinin önünde tarihin gördüğü en acımasız etnik kıyımın yapıldığıSrebrenica ve civarındaki bölgede hâlâ tek bir Boş-nakm bulunmamasıDayton Anlaşmasının sağladığı statünün meşruiyetini tartışmaya açmaktadır.Savaş süresince yoğun etnik kıyınım yaşandığı Vişegrad, Srebrenica, Zvornikve Foça gibi Doğu Bosna şehirlerinin ve Drina boyundaki Müslümanhakimiyetindeki bölgelerin otonom Sırp Cumhuriyeti topraklan olaraktescil edilmesi, Dayton Anlaşmasındaki etik-reelpolitik dengesizliğin tipik birgöstergesidir. Hele hele Srebrenica ve Zepa gibi BM’nin gözetimi altındakitlesel katliamların yapıldığı güvenlik bölgelerinin, eldeki açık savaş suçudelillerine rağmen Sırplara verilmiş olması hiç bir uluslararası hukuk değeriile bağdaştırılamaz. Sırpları Bosna’dan sonra Kosova'da da yeni bir etnikkıyını politikası uygulama konusunda cesaretlendiren temel saik DaytonAnlaşmasındaki bu etik-reelpolitik dengesizliktir.

Evrensel insanlık ve uluslararası hukuk değerlerinden çok reel-politiğindiplomatik izlerini taşıyan Dayton Anlaşması bu yönüyle uluslararasısistemik dengelerin ortaya çıkardığı konjonktürel bir anlaşmadır.Konjonktürel kaygılar anlaşmada herkesi memnun etmeye çalışan muğlakifadelerin hakim olmasına yol açmış görünmektedir. Bu da taraflarınanlaşmayı kesin bir çözüm şekli olmaktan çok nihaî hesaplaşmayı erteleyentaktik bir adım olarak değerlendirmeleri sonucunu beraberinde getirmektedir.Uluslararası kamuoyunda etnik kıyım suçunun yükünü taşıyan Sırplar buanlaşma ile üzerlerindeki psikolojik baskıyı atarken, Hırvatlar Hırvatistan’ıniç konsolidasyonunu sağlayan uygun konjonktürü Bosna’daki Hırvatların eşit

Page 291: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

statüsü ile daha da güçlendirme imkanı kazanmışlardır. Bir varoluşmücadelesini bütün imkansızlıklara rağmen sürdüren Boşnaklar ise Dayton’u,etnik kıyımın bütün yükünü taşıyan yorgun halkın kendini toparlamasınaimkan tanıyan ve ülkenin uluslararası hukuk açısından iç bütünlüğününominal de olsa tescil eden bir metin olarak kabullenmişlerdir. Bununiçindir ki, Dayton sonrası Bosna’daki stratejik hassasiyetleruluslararası garantilerin getirdiği rehaveti değil, uzun dönemde kalıcı birbarışı sağlayacak olan gerçek bir teyakkuz halini gerekli kılmaktadır.

Dayton Anlaşmasının ortaya çıkardığı siyasî bölünme ile stratejik güvenlikhatları arasındaki uyumsuzluk, Bosna'da sürmelere olan statünün diğerönemli bir zaaf noktasını oluşturmaktadır. Bu durum özellikle Boşnaklar içinbiiyiik bir önem taşımaktadır. Hır-vatlar ve Suplar kendilerinin güvenlikleriniHırvatistan ve Sırbistan ile bir bütünlük içinde değerlendirdikleri için stratejikgüvenlik hatları açısından ciddi bir derinliğe sahiptirler. Buna mukabil OrtaBosna’da temerküz eden Müslümanlar deniz bağlantısı itibarıyla Hırvatlar,kara derinliği ve Dritıa su yolu üzerindeki stratejik kuşak itibarıyla Sırplartarafından kuşatılmış durumdadırlar.

Bosna-Hersek'in, uluslararası garantilere dayalı Dayton Anlaşması benzeristatülerin ötesinde, jeopolitik olarak yaşayabilir bir stratejik derinlikkazanması dört önemli stratejik şartın sağlanabilmesine bağlıdır. Bunlardanbirincisi Orta Bosna’dan Mostar üzerinden denize ulaşan stratejik hattın ülkebütünlüğünün temel omurgalarından biri olarak ekonomik ve siyasîbütünleşmenin önemli bir aracı haline gelmesidir. Bu hat üzerindesağlanacak ekonomik geçişkenük ve ortak çıkar alanı Boşnak-Hırvatfederasyonunun da en ciddi dayanaklarından birini oluşturacaktır. Aksine, buhat üzerinde yaşanacak bir çatışma, önce Boşnak-Hırvat fe- 4 derasyonununçatlamasına sonra da Bosna-Hersek devletinin tümüyle çözülmesine yolaçabilecek bir risk barındırmaktadır.

İkincisi, Sırplar tarafından en yoğun etnik temizlik hareketinin S yapıldığıDrina hattı üzerinden Orta ve Doğu Bosna bağlantısının | sürdürülmesidir.Dayton Anlaşmasında öngörülen serbest dolaşımın en stratejik öneme sahipolduğu bölge bu hattır. Bu hat üzerindeki yegâne dayanak olan Saıaybosna-Gorajde bağlantısı güç- 'l lendirilmeli ve bu bağlantının kademeli bir şekildeZvornik ve Fo- | çaya doğru kaydırılması planlanmalıdır. Bu hat, gerek

Page 292: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bosna-Her-sek devlet inin Sırbistan tarafından yeniden tehdit edilmemesi,gerekse Orta Bosna’daki Müslüman Boşnak nüfusun kader birliği ettiğiSancak ve Kosova ile irtibatlarının sürmesi açısından büyük bir önemtaşımaktadır. Drina hattı ve Doğu Bosna Osmanlı bakiyesi unsurların varoluşmücadelesi açısından Balkan jeopolitiğinin en hassas kuşaklarından birinioluşturmaktadır. Supların etnik kıyım projelerinde en büyük ağırlığı bubölgeye vermelerinin temel sebebi de budur. Bosna-Hersek yetkilileri DaytonAnlaşmasından nihaî statüye geçiş sürecinde bu bölgenin tekrar ülkeninmerkezi ile bütünleşmesine yönelik projeleri kademeli bir şekildedevreye sokmak zorundadırlar.

Doğu Bosna'nın tamamıyla Suplara mutlak anlamda terki sadece Bosna’dakideğil, Balkanların tümündeki dengeler açısından son derece tehlikelidir.Sancak ve Kosova ile Bosna arasındaki bağları koparmak BoşnaklarıHırvatların, Sancak ve Kosova'yı ise tamamıyla Sırpların etki alanına terketmek demektir. Dayton Anlaşmasından sonra Sırplann bunalımı Kosova’yayayma cesareti bulması biraz da bu stratejik kuşağın zayıflamasıdolayısıyladır. Bu açıdan Bosna’nın fiilen Drina hattı ile irtibatınınkesilmemesi büyük önem taşımaktadır. Bunun yolu da en azından Gorajdearacılığıyla Drina üzerinde bir köprü başı tutmaktır.

Bosna-Hersek’in yaşayabilir bir devlet olarak güvenliğini teminedebilmesinin üçüncü jeopolitik gerekliliği Saraybosna’dan başlayarakPrijedor ve Doboj üzerinden Brcko’ya uzanan ve Sırp denetimindekibölgeleri fiilen ikiye ayıran kuzey-güney hattı üzerindeki hakimiyetinipekiştirmesidir. Bu bat üzerinde doğabilecek bir zaaf ülkenin tekrarbölünmesinin önünü açabileceği gibi, Drina-Sava hattı üzerinden Adriyatik’eyönelmeyi hedef edinen Büyük Sırbistan idealinin tekrar gündeme gelmesinesebep olabilir.

Bosna-Hersek’teki Boşnak nüfusun iç bütünlüğü açısından önem taşıyandördüncü gereklilik ise Orta Bosna ile Bihaç arasındaki irtibatın sağlamtemeller üzerine oturtulmasıdır. Bu durum Bosna Savaşı esnasında olduğugibi Bihaç’m tamamıyla ayrıştırılmış bir getto haline gelmemesi açısındanolduğu kadar Orta Bosna’nın batı istikametinde bir derinlik kazanmasıbakımından da büyük bir önem taşımaktadır. Boşnak-Hırvatfederasyonunun ikinci yumuşak karnı bu hat üzerinde bir iç denetim

Page 293: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çelişkisinin yaşanma ihtimalidir.

Bosna Savaşı süresince taraflar arasında en ciddi çatışma alanlarını oluşturanbu hatlar barış döneminde de ülke bütünlüğünün sağlanmasının asgariunsurlarını oluşturmaktadır. Kendi geleceğini Bosna-Hersek devletininyaşayabilmesine bağlı gören Boşnak nüfus için bu hatlar üzerinde içentegrasyonu sağlayacak ekonomik bağlantıların ve ulaşım imkanlarınıngeliştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Bosna-Hersek devletinin kendi iç bütünlüğünü sağlayarak yaşayabilirliğininjeopolitik şartlarını gerçekleştirmekten uzak görünen Dayton Anlaşması,gerek anayasal çerçeve gerekse reel askeri ve stratejik durum açısından ciddiboşluklar barındırmaktadır. Bosna devletinin sınır bütünlüğü zikredilmektefakat ne bunu koruyacak olan Bosna ordusunun alacağı yapı ortayakonmakta, ne de Cumhuriyet statüsü tanınan Sırpların tek taraflı birkararırım uluslararası müeyyidesi belirtilmektedir. Bunun tek garantisianlaşma sonrasında Bosna’ya yerleştirilen NATO ülkeleriağırlıklı uluslararası güçtür.

Reel durum açısından bakıldığında, bu anlaşma ile eski Yugoslavya topraklanüzerinde Sırbistan ve Hırvatistan güçlerini kendi bölgelerinde konsolideederlerken, Bosna-Hersek eski Yugoslavya’nın bütün iç çelişkilerinibarındıran ve yeni bunalımlara açık bir çatışma alanı haline getirilmişbulunmaktadır. Bunalımı Bos-na-Hersek'de dondurma diplomasisinin bu ikidevletin Bosna-Hersek üzerinden kendi güçlerini pekiştirmeleri sonucunudoğurması ihtimali hâlâ yüksektir. ..Müslümanların Sırbistan yönetiminininsafına terkedilmesinin acı sonuçlan Dayton Anlaşmasından iiç sene sonraKosova’da kendini göstermiştir.

Dayton Anlaşmasının müzakereleri sürecinde bunalımı Bosna’da dondurmataktiği karşısında başta Türkiye olmak üzere İslam Dünyası EskiYugoslavya'nın tümüne yönelik bir konferans konusunda ısrarlı olmalıydı.Sırbistan’daki Müslüman topluluklar konusunda gerekli garantilerialmaksızın Bosna’daki Sırplaı a özel cumhuriyet statüsü verilmesi, bölgedekiMüslümanların durumunu önemli ölçüde zaafa uğratmıştır. Bosna’dagerçekleştirilen etnik kıyımdan kısa bir süre sonra hemen hemen aynıyöntemlerin Kosova’da uygulanmış olması bu zaafın açık bir göstergesidir.

Page 294: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Sırbistan ve Hırvatistan üniter konumlarını güçlendirirken Müslümanlarınçoğunlukta olduğu Bosna-Hersek Cumhuıiye-ti’nin geleceği, muhtevasımuğlak bir anlaşmanın getireceği barışa bağlanmıştır. Bu durum da geneldeBalkanlardaki Müslüman topluluklar için özelde Boşnaklar için yeni tehditunsurları barındırmaktadır. Balkanlardaki Osman!) bakiyesi unsurlar barışnutuklarının iyimser havasına kapılmaktansa bu tehdit unsurlarına karşı herzamankinden daha fazla teyakkuz halinde bulunmak ve bu anlaşmanınmuğlak muhtevasını belirleyecek askerî güce, stratejik etkinliğe vediplomatik üstünlüğe ulaşmak zorundadır.

Bosna Savaşı süresince yaşanan acı tecrübeler göstermiştir ki, bütünuluslararası çabaların ve barış görüşmelerinin ötesinde Bosna’yı yaşatacakolan en önemli unsur Boşnakların siyasî bağımsızlık iradesi ve bu iradeninfiilî güç olarak askerî alanda kendisini göstermesidir. Tarih boyunca hiç birmillet başka bir milletin lütfü ve vesayeti ile bağımsızlığını garanti altınaalamamıştır. Boşnakların bunca acılara rağmen gösterdikleri olağanüstüdireniş ve irade bu ülkenin nihaî statüsüne yansımalı ve başka bir çok örnektegörüldüğü gibi bir milletin acıları başka milletlerin stratejik hesaplarınakurban edilmemelidir.

IV. NATO Müdahalesi ve Kosova’nın Geleceği

Balkanlardaki bölgesel dengeler içinde jeopolitik kritik hatlar ile jeokültürelkuşaklar arasındaki çelişkilerin doğrudan yansıdığı Arnavut-Makedonunsurların yüzleştiği jeokültüıel kuşağı oluşturan bölgedir. Her iki stratejikkuşağı da Yugoslavya'nın merkezî etnik gücü olarak Soğuk Savaş süresinceelinde tutan Sırpların Miloseviç önderliğinde tanımladıkları Büyük Sırbistanideali, temelde bu stratejik kuşaklar üzerindeki demografik yapıyı değiştiripetnik ve dinî olarak monolitik bir yapı kurmaya yönelik bir projeydi.Etnik kıyım ve fiilî baskılardan kaynaklanan göçlerlegerçekleştirilmesi düşünülen bu yapının kara jeopolitik alanı ilgilikuşaklardan oluşurken Adriyatik deniz bağlantısının kopmaması esasalınıyordu. Böylece Tuna’dan Adriyatik’e uzanan Sırp jeopolitik hayat alanıtanımlaması bu hayat alanının içindeki Boşnak ve Arnavut unsurları hemstratejik bir düşman hem de dış destekten yoksun kolay bir hedef halinegetiriyordu.

Doğu Bosna'daki etnik temizlik ile hedefine kısmen ulaşan bu hayat alanı

Page 295: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tanımlaması Krajina’nın Hırvatların eline düşmesiyle Adriyatik ayağındaciddi bir zaafla karşı karşıya kalmıştır. Bosna Savaşından askerî anlamdaciddi bir kayıp görmeden çıkan ve Day-ton Anlaşması ile Doğu Bosna'dakietnik temizliğin doğurduğu statünün tescil edilmesini sağlayan Sırbistan butecrübenin ışığında iç konsolidasyonunu pekiştirmek için Kosova'ya yöneliksindirme ve göçe zorlamaya dayalı etnik temizlik harekatına girişti.

Sırplar açısından Kosova’yı Bosna’dan farklılaştıran dört temel unsur vardır.Birincisi Kosova’mn demografik yapısı iie ilgilidir. Nüfusun yaklaşık %90’ıArnavutlardan oluşan Kosova Bosna’nın aksine demografik olarak çok dahayeknesak bir yapı arzetnıekte-dir. Bu yapı Bosna’yı izole ederek etnik kıyımısürdürmeyi tercih eden Sırpların Kosova’ya yönelik etnik temizlikharekatında Kosova’daki Arnavutları komşu ülkelere, özellikle Arnavutlukve Makedonya’ya sürerek demografik bir yapı değişikliğini zorlamayayönlendirmiştir.

Bu durum ikinci temel farklılığın da tebarüz etmesini sağlayan bir jeokültüıelatmosfer oluşturmuştur. Kosova’da iç sosyo-kültü-rel ve sosyo-politikentegrasyonu yüksek, dolayısıyla kültürel asimilasyona ve etkileşime sonderece dirençli bir toplumsal yapının varlığı, Sırpların Kosova’yı kendilerininanavatanı olarak gösteren tarihî iddialarla birleştiğinde etnik/dinîyüzleşmenin hemen net saflara dönüşmesine yol açan bir konjonktürdoğurmuştur. Dinî HmiUfc farklılaşmakla birlikte dil konusunda birbirineyaklaşan ve Soğuk Savaş süresince daha yüksek bir entegrasyon düzeyisağlamış olan Sırplar ve Boşnakların aksine Sırplar ve Arnavutların sosyalentegrasyonu en düşük düzeylerde kalmıştır. Bu nedenledir ki, Sırpların etnikkıyımı başlatmaları Sırplarla beraber ve yanyana yaşamaya alışmış Boşnaklariçin beklenmedik bir şok etkisi yaratırken, asabiyet bağlan kuvvetliArnavutlar için zaten varolan bir farklılaşmanın tırmandırılması olarakalgılanmıştır.

Balkanların jeokültürel yapısını yansıtan üçüncü önemli farklılaşma isebölge-içi dengelerle doğrudan ilgilidir. Bosna'da etnik temizliğin muhatabıolan Boşnaklar, Sırplarla Hırvatların doğu ve batı istikametindeki baskılarıkarşısında Orta Bosna’da neredeyse bir gettoya sıkıştırılmışken, Kosova’dakiArnavutlar gerek Makedonya gerekse Arnavutluk’taki Arnavut unsurlarla hiçbir zaman teması kaybetmeyerek sürekli bir lojistik destek ve sığınma imkanı

Page 296: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bulmuşlardır. Arnavutların direniş kapasitesini artıran bu durum aynızamanda Kosova bunalımının Bosna’nın aksine bütün Balkanlara yayılmariskini artırmıştır. NATO’yu Kosova’ya müde-lıaleye sevkeden amillerdenbirisi de bu jeokültürel dağılımın ortaya çıkardığı yayılma riskidir.

Sırpların Kosova’ya yönelik etnik temizlik hareketini güçleştiren bu üçunsurun aksine Kosova’mn statüsünden kaynaklanan dördüncü unsur Sırplaraönemli bir manevra alanı kazandırmıştır. Bosna-Hersek’in aksineYugoslavya’nm Soğuk Savaş dönemindeki siyasî yapısında kurucucumhuriyet statüsüne sahip olmayan ve özel bir statü ile idare edilenKosova’nın bu statüsünün de 1989 yılında Sırplar tarafından ortadankaldırılması, Yugoslavya’nın dağılma ve kurucu cumhuriyetlerin tanınmasürecinde Kosova’nın devre dışında kalmasına yol açmıştır. Kosova’dakihassas durumun farkında olan Sırplar bu statü değişikliği ile Kosova'yıSırbistan tarafından doğrudan idare edilen bir bölge haline getirmek suretiyleKosova meselesini bir uluslararası hukuk ihlali olmaktan çıkararak bir ulusalmesele haline dönüştürmeye çalışmışlardır. Nitekim NATO müdahalesiesnasında Çin ve Rusya gibi BM Güvenlik Konseyi ülkelerin en ciddimuhalefeti, üye bir ulus-devletin içişlerine müdahale noktasında olmuştur.

Uluslararası statünün sağladığı bu avantajlı konumu istismar eden Sırbistan1998 baharında .. kademeli bir strateji benimsemiştir, Bunalımın ilksafhasında her türlü uluslararası tepkiyi içişlerine müdahale olarak görerekreddeden Sırbistan, Paris görüşmeleri esnasında tngiliz-Fransız blokununmüzakere sürecini uzatan taktikler kullanarak bunalımı zamana yaymapolitikası takip etmiştir. Bosna'daki tecrübeden hareketle Batı ülkeleriarasındaki yaklaşım farklarının uluslararası müdahaleyi geciktireceği kanaatiMiloseviç’i Kosovalı Arnavutlarca kabul edilen anlaşma metnini reddetmeyeşevketin iştir.

Miloseviç’in değişen uluslararası konjonktürü ve ABD’nin Balkanlardasistemik çelişkileri de barındıran tavır değişikliğini görememesi bu hesaplarıntutmamasına yol açmıştır. Bunun üzerine Miloseviç yönetimi müdahaleninbaşlamasından sonra biraz da müdahalenin kara desteğinden yoksunoluşunun getirdiği konjonktürü istismar ederek hava operasyonuyla sınırlıaskerî harekat konusundaki ısrarı zorlamaya başlamıştır. Bu dirençle birtaraftan NATO ülkelerinin müdahaleye bakış açılarında bir takım

Page 297: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

farklılaşmaların ortaya çıkarak müdahale blokunun çatlaması, diğer taraftanda kara desteğinden yoksun hava operasyonunun tırmandırdığı gerilimleKosova halkının Arnavutluk ve Makedonya’ya göçe zorlanması hedefedinilmiştir.

Gerçekten de kara harekatına yönelik gerekli lojistik hazırlığın yapılmamışolması hava operasyonlarının ilk safhasında karada yürütülen etnik temizlikharekatının ivme kazanmasına yol açmıştır. Muhtemel bir kara harekatı içinen azından 6 hafta gerekli olduğunun NATO yetkililerince ifade edilmesi deSırplara bir zaman esnekliği tanımak suretiyle etnik temizlik harekatınınhızlandırılmasına zemin hazırlamıştır. Müdahale sonrasında ortaya çıkarılantoplu mezarlar hava operasyonuyla sınırlı harekatın bu zaafını açık bir şeküdeortaya koymuştur.

"Arnavut Meselesi"ni bir Yugoslavya meselesi olmaktan çıkararak bölgeyeyaymaya yönelik Sırp politikası bir taraftan NATO güçlerinin teyakkuzunuartırırken, diğer taraftan Ballcanlardaki bölge-içi denge mekanizmalarınıharekete geçirmiştir. Makedonya bünyesinde ortaya çıkacak en küçük birhareketlenme ve değişme, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk ve Türkiye’yi..doğrudan ya da dolaylı müdahil olma ihtimali taşıyan ülkeleri tedirginetmiştir.

Sırbistan da bu durumu görmüş ve "Arnavut Meselesi’’ni bir Yugoslavya veSırbistan meselesi olmaktan çıkararak genelde bir Balkan, özelde de birMakedonya meselesi haline dönüştürebilecek bir göç dalgası oluşturmayaçalışmıştır. Türkiye için de en kritik hat bu çerçevede belirginlik kazanmıştır.Ancak, özellikle böl-ge-içi dengelerin nabzını iyi tutan ABD'nin ısrarı veAlmanya’nın son derece akıllı manevralarla müdahaleyi bitirmeye yönelikdiplomatik adımların çekim alanını Rusya’nın da miidahil olduğu Avrupa-içikurunılara yöneltmesi Sırbistan’ın bu senaryoya yönelik direncini öncezayıflatmış daha sonra da kırmıştır.

Bununla birlikte, Sırp askerî güçlerinin çekilmesi ve KFOR’un Kosova’dadenetimi ele geçirmesi bunalımın nihaî çözümü için yeterli değil gerekli biradımdır. Kosova Meselesinin en hayatî boyutları hâlâ çözüm beklemektedir.Sistemik ve bölge-içi çelişkilerin getirdiği açmazlar Kosova’nın geleceği ileilgili diplomatik ve siyasî süreci etkilemeye devam etmektedir.

Page 298: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Kosova meselesinin geleceği ile ilgili problemleri üç kademede ele almakmümkündür. Birinci kademe bunalımın ana odak noktası olan Kosova’nmstatüsü ile ilgilidir. Kosovalı Arnavutlarca müdahale öncesinde imzalanananlaşma Sırpların saldırgan tutumunun tescil edilmesi ve müdahaleyönündeki baskıları artırması bakımından olumlu unsurlar ihtiva etmişse denihaî çözüm ve otonominin mahiyeti konusunda muğlak ifadeleriçermekteydi. Kosova’da gelinen son nokta Sırp ve Arnavutların birlikteortak bir siyasî hayat alanı oluşturmasını iyice güçleştirmiştir. Ortayaçıkan yoğun güvensizlik ortamı, geçici çözümleri ve garanti altına alınmamışsınırlı özerklik tanımlamalarını gittikçe devre dışına itmekte ve nihaî çözümalternatiflerini azaltmaktadır. Sırplar için de Ar-navutlar için de "ya hep yahiç” formülü ön plana çıkmakta; bu durum da fiilî güç destekli diplomasininesneklik alanım daraltmaktadır: Sırpların Soğuk Savaş döneminde çok dahayüksek bir sos-yo-kiiltürel entegrasyon süreci yaşadıkları Boşııaklarlabirarada yaşamayı dahi içlerine sindiremedikleri bir güvensizlikortamında Arnavutlarla ortak bir devletin unsurları olmayı benimsemeleri çokgüçtür. Kosova’nın geleceği üzerinde oynayan güçler bu konuda artıkmüdahale öncesinden daha sınırlı opsiyonlara sahiptir.

Prensipte Kosova'mn iç egemenliğe dayalı bir otonomiye sahip olması hâlâtemel çözüm alternatifi olarak sunulmaktadır. Ancak, soyut bir otonomialternatifinden çok otonominin muhtevası önem taşımaktadır. Yugoslavyaiçinde Karadağ benzeri kurucu bir statü ya da Bosna içindeki SırpCumhuriyeti gibi iç sınırları egemenlik alanı şeklinde tanımlanmış bir defacto otonomi benzeri bir çözüm Kosova’nm geleceği için bil' kıyas niteliğitaşıyabilir. Yoksa Sırbistan içinde tanınan kültürel/ekonomik ağırlıklı birotonomi, Kosova için herhangi bir güvenlik ve istikrar garantisioluşturmayacaktır. Daha önce çok daha kuvvetli bir otonomininSırp yetkililerce merkezî bir kararla kaldırıldığım bilen Kosovalılariçin otonomi ancak ve ancak iç egemenlik alanının net olarak tanımlandığı birdurumda kısmî bir çözüm niteliği taşıyabilir.

İç egemenliğin en bunalımlı alanı da güvenliğin KPOR misyonundan sonranasıl sağlanabileceği sorusu ile ilgilidir. KKO’nun silahsızlandırılmasıuluslararası garantörlüğün söz konusu olduğu müdahale sonrası dönem içinbir gereklilik olarak görülebilir. Ancak, nihaî statüde iç egemenliğin fiilî güçboyutunun nasıl temin edileceği çözülmeden Kosova bölgesinde istikran

Page 299: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sağlayabilmek çok zordur.

Bunalımın bölge-içi dengeleri ilgilendiren ikinci kademesinde en ciddimesele, parçalanmış Arnavut demografik yapısından kaynaklanan "ArnavutMeselesi”nin geleceği ile ilgilidir. Kosova meselesinin nihaî çözümü buaçıdan öncelikle Arnavutluk ve Makedonya’yı, daha sonra da hemen hemenbütün bölge ülkelerini ilgilendirmektedir. Kosova meselesinin Balkanlannmerkezî problemi olan "Arnavut Meselesi”ni de harekete geçirmesi ihtimalibölge dengeleri açısından en kritik alanı oluşturmaktadır. Bunalım esnasındaKosova’dan Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan’a ve oradan daTürkiye’ye yönelen göç bölge-içi dengelerde ciddi risk alanlarıoluşturmuştur. Özellikle kendi içinde son derece hassas bir etnik/dinî dengebarındıran Makedonya’nın konumu son derece kritiktir. Şu anda Kosova’dakiKFOR askerî gücü dolayısıyla dondurulmuş görünen bu mesele gelecekte deözellikle Türkiye açısından bölgenin en hassas gündem maddeleri arasındayer aldı.

Daha önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi uluslararası güçlerinsistemik çelişkileri Kosova'nın geleceği ile ilgili üçüncü kademeyioluşturmaktadır. Kosova’nın cari statüsünde değişen en önemli unsuruluslararası bir gücün garantörlüğüdür. Ancak bu gücün sınırları ve iççelişkileri de bölgenin geleceğini belirleyecek ve olumsuz yöndeetkileyebilecek unsurlar ihtiva etmektedir. KFOR'un Kosova’yakonuşlanması sürecinde Özellikle İngiliz, Fransız ve Rus denetim bölgeleriile ilgili ciddi kaygılar duyulmaktaydı. Nitekim, Rusya’nın Priştinehavaalanını işgal ederek denetim dışı defacîo bir durum yaratması veMitroviça ve Priştine'de Arnavut nüfus ile İngiliz ve Fransız güçleri arasındaçatışmalar yaşanması bu kaygıları pekiştirmiştir. Kosovada yeni statününçerçevesinin belirlenerek sivil yönetimin oluşturulmasına kadar yaşanacaksüreç en kritik dönemi oluşturacaktır.

Kosova bunalımının gerek uluslararası düzlemdeki yansımalarından, gereksebölge-içi dengelerdeki etkisinden Türkiye adına çıkarılması gereken önemlidersler vardır:

(i) Soğuk Savaş sonrası dönemin değişken ve dinamik şartlan küreselnitelikli uluslararası rekabetin hassas bölgesel kuşaklara hemen ve doğrudanyansıması sonucunu doğurmaktadır. Her yansıma da küresel uluslararası

Page 300: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tercihler ile bölgesel politikalar arasında esnek ama süreklilik arzeden birilişkinin kurulmasını ve bu ilişkinin belli periyotlarla yeniden ayarlanmasınıgerekli kılmaktadır. Mesela Türkiye’nin AB'den dışlanması ve ABD-îsraileksenli bir genel stratejik tercihe yönelmesi hem Ortadoğu’daki hem deBalkanlardaki politikaları doğrudan etkilemektedir. Bu noktada küreselstrateji esnekliğini azaltan her adım bölgesel politikalarda da bir tıkanmameydana getirmektedir.

(ii) Böylesi bir konjonktür stratejik esnekliğini artıran ülkeler için.önemlidış politika avantajları oluştururken, bu esnekliği kaybeden ülkelerinrisklerini artırmaktadır. Bu anlamda Kosova’da gerilim 1998 başlarındatırmanırken, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'uı Lehensraum kavramım,teorik olarak haklı bir çerçevede olsa bile, maksadını aşan bir şekildekullanarak Almanya ile yersiz

ken, Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in gerek Ortadoğu gerek Balkanlardayüzyüze temaslarla inisiyatif oluşturma çabaları ise dış politika rasyonalitesiaçısından doğru unsurlar ihtiva etmiştir. Dinamik uluslararası şartlar heraktörle sürekli teması kaçınılmaz kılmaktadır. Bu aktörün karşı safta yeralması, teması aktörün niyetlerini görebilmek açısından daha da anlamlıkılabilir.

(iii) Küresel rekabetin Balkanlara yansıması tarihî etki alanlarını daberaberinde getirmektedir. 19, Yüzyıl Avrupa diplomasisi içinde bu rekabetikisi ilerleyen, bir diğeri gerileyen üç tarihî mirası karşı karşıya getirmiştir.Yükselen etki alanlardan birisi Alman birliğinin gerçekleşmesinden aldığıhızla doğu ve güneye doğru ilerleyen Kutsal Roma-Germen mirasıdır ki,kuzeyde Polonya’dan güneye Avusturya ve Macaristan üzerinden Hırvatistanve Adriya-tik'e inmektedir; İkincisi ise Rusların Üçüncü Roma idealiniyansıtan ve daha sonra sosyalist ideolojiye dönüşerekDemirperde’nin doğuşuna yol açan Ortodoks-Slav etki alanıdır ki, kuzeydeBese-rabya'dan başlayarak Bulgaristan ve Sırbistan üzerinden Yunanistan’ıda içine alarak Ege ve Adriyatik’e yönelmektedir. İlerleyen bu iki eksenkarşısında gerileyen Osmanlı ekseni kuzeyde tarihî Lehistan politikasına,güneyde ise Balkanların otantik kavimleri olan Boşnak ve ArnavutlarınOsmanlı kültürü ile özdeşleşen altyapısına dayanmaktaydı. Dengeci Ingilizpolitikası ise Germen ve Slav unsurlar arasında eski Yugoslavya benzeri

Page 301: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tampon siyasî oluşumlar oluşturmayı hedef edinmişti.

Bu dengeler bugün de üç aşağı beş yukarı sürmektedir. Maalesef kabul etmekzorunda olduğumuz bir gerçek de, Türkiye’nin, Almanya ve Rusya’nın kendietki alanlarını koruma yönündeki etkinliklerine orantılı bir etkinliğigösterecek güce sahip olmamasıdır. Bunun için de, Balkan bunalımıneredeyse bölgedeki İslam ve Osmanlı kimliğinin tasfiye hareketi halinedönüşmüştür. Son Bosna ve Kosova bunalımları bunu açık bir şekildegöstermiştir.

Ancak, 19. yüzyıldan farklı olarak yeni konjonktürdeki en önemli faktörABD’dir ki, ABD’nin bölgesel etkinliğini Germen ve Slav etkinlik alanlarıdışında kalan unsurlara dayandırmasını gerekli kılmaktadır. Macar, Hırvat veSloven unsurların Almanya’ya; Sırp unsurların Rusya’ya; Bulgar, Rumen veYunan unsurların koııjonktürel olarak her iki tarafa da yakın olabilecek birpolitika —uir, otmpve meyilli olduğunu gören ABD, ister istemez Arnavut veBoşnak unsurlan bölgenin dengeleyici aktörleri olarak devrede tutmayaçalışacaktır. Türkiye bu noktada Almanya ve Rusya'yı karşısına almadan vebu ülkelerle diplomatik teması kesmeden, ABD ile kesişen bölgeselhesaplarının realize edilmesine çalışma lıdır.

(iv) Balkanlarda özellikle Sırplar ve Yunanlılar tarafından sıksık depreştirilen anti-Osmanlı ve anti-Tiirk imajı karşısında Türkiye'ninküresel rekabet unsurlarını bölgeye dikkatli bir şekilde yansıtmasızorunludur. Türkiye’nin bölgeye müdahil olmasını sağlayacak diplomatik vereel araçlar oluşturulmalıdır. OsmanlI’dan tevarüs edilen siyasî kültürün vekurumlanıl reddi Balkanlar politikası açısından önemli bir açmazdoğurmaktadır. Herkes Boşnak ve Arnavut unsurlara olan tarihî ve kalbîyakınlığımızı bilmektedir; ancak bunun uluslararası legal araçları yoktur.İçerde İslâmî kültür oluşumlarını bir tehdit gibi gören yaklaşım Kosova’da veBosna'da bu kimliğin muhafazasını savunmakta güçlük çekmektedir;çünkü Sırplar her iki bölgede kendilerine karşı mücadele eden unsurları İslamfundamentalizminin temsilcileri olarak göstermektedir. AIi-ya İzzetbegoviçkarşıtı propaganda bu konuda önemli bir misal teşkil etmektedir. Türkiyeözellikle Balkanlarla ilgili olarak iç siyasî kültür ile dış politika yapımıarasında yeni denge ve uyum ölçüleri oluşturmak zorundadır.

Bu çerçevede Türkiye'nin Balkanlar politikasının ana unsurlan şu şekiide

Page 302: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

özetlenebilir:

ı. Tarihî Miras ve Balkanlar

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda egemen olmasından bu yana Osmanh-Türkgeleneksel Balkan politikasının iki temel dayanak grubu vardır: Boşnaklar veArnavutlar. Balkanların bu iki yerleşik kavmi İslam’ı seçerek Katolik-Ortodoks-İslam ya da Roma/Ger-men-Rus-Osmanh sacayağına dayalı Balkanjeoktıltüründe ağırlıklarım İslam ve Osmanlı ayaklarına koymuşlardır. Bunedenledir ki, OsmanlI'nın güçlü olduğu dönemlerde Osmanlı adınaBalkanlarda büyük etki kazanan bu kavimler, OsmanlI’nın zayıflamasındanve çöküşünden sonra en büyük darbelere duçar olmuşlardır.

..Arnavutların ve Boşnakların Balkanlarda istikrarlı ve etkili olmadığı birkonjonktürde Türkiye'nin Doğu Trakya ve Anadolu’da huzurlu olmasımümkün değildir. Bosna-Hersek hâlâ Türkiye’nin Orta Avrupa içlerineuzanan siyasî, ekonomik ve kültürel bir ileri karakolu durumundadır.Arnavutluk ise Türkiye’nin Balkanlar politikasının barometresidir.Arnavutluk’tın Balkanlardaki istikrar ve güvenliğini sağlamak için destekolamayan bir Türkiye’nin bölgede kalıcı bir etkide bulunmasımümkün değildir.

Daha önce de vurguladığımız gibi Türkiye’nin Balkan ve Kafkaspolitikalarındaki rolleri açısından Arnavutluk ve Azerbaycan benzerkonumlara sahiptirler. Bu konum Türkiye'nin hem yakın kara hem de yakındeniz havza politikalarının kaderini belirleyecek özellikler taşımaktadır.Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Adriyatik politikasında Arnavutluk, HazarDenizi politikasında da Azerbaycan belirleyici bir ağırlık taşımaktadır.

Boşnakların ve Arnavutların geleceği jeokültürel açıdan da, jeopolitik açıdanda Balkanların anahtarı durumundadır. Balkanlardaki kaygan ve değişkenbölgesel ilişkiler arasında Türkiye açısından değişmeyen en önemli stratejiköncelik ve unsur Osmanlı bakiyesi olan ve kendi kaderlerini Türkiye’ninbölgesel gücüne ve ağırlığına bağlayan toplumlann kendi bölgelerindekalarak güvenliklerini temin etme meselesidir. Bu durum Türkiye için sadeceyerine getirilmesi gereken bir mesuliyet ve yük değil, aynı zamandaBalkanlardaki etkinlik alanı oluşturmanın en önemli aracıdır. Kuzeybatıistikametinden başlayarak Bihaç-Orta Bostıa-Doğu Bosna-Sancak-Kosova-

Page 303: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Arnavutluk-Makedonya-Kırcaali-Batı Trakya hattı ile Doğu Trakya'ya ulaşankuşak Türkiye açısından Balkan jeopolitiğinin ve jeokültürünün hayat damarıniteliğindedir.

Dikkat edilirse Suplar Bosna Savaşında bu hat üzerindeki bağlantıları kesmehedefine yönelmişler ve bir taraftan Doğu Bosna’yı işgal ederek Orta Bosnaile Sancak ve Kosova arasındaki irtibatı koparmışlar, diğer taraftan Bihaç’ıkuşatma altında tutulan bir ada şeklinde izole etmeye çalışmışlardır. Savaşındaha sonraki dönemlerinde Bihaç ile Orta Bosna arasındaki irtibat tekrarkurulurken Doğu Bosna'daki etnik temizlik harekatı Sancak ile Bosnaarasındaki irtibatı tamamıyla yok etmiştir. Bugün çatışmaların Kosova’da,özellikle bölgenin kuzeyde Sancak ve batıda Arnavutluk irtibat noktalarındayoğunlaşması da bir tesadüf değildir. Kosova bu kuşağın Boşnak nüfusunçoğunlukta olduğu Bosna-Sancak ekseni ile Arnavut nüfusun çoğunluktaolduğu Makedonya-Arnavutluk ekseni arasındaki irtibatın merkezîcoğrafyasını oluşturmaktadır.

Kosova’nın tasfiyesi kuzeydeki Boşnak unsuru bir Orta Avrupa azınlığıhaline dönüştürürken, Arnavutları Balkanlara yayılan etnik bir grup olmaktançıkarıp Adriyatik’e sıkışmış bir topluluk haline getirecektir. Bu fiilen kendiniTürkiye ile kader birliği içinde gören unsurların birbirinden kopanlarakmarjinalleştirilmesi su- i' retiyle Osmanb bakiyesinin tümüyle tasfiyesininson halkası anla-mma gelecektir.

Bu kuşakta yaşayan topluluklann iç güvenliklerinin sağlanma- p sı, kültürelvarlıklarının muhafazası, ekonomik ve sosyal altyapılarının güçlendirilmesi,kuşak üzerindeki topluluklar arasındaki ile- T? tişimin artırılaraksürdürülmesi Türkiye'yi bölgede hem barış hem 3 de gerginlikkonjonktüründe güçlü kılacaktın Aksi takdirde bu ku-şağm demografikolarak çözülmesi ve tasfiye edilmesi Türkiye’nin Balkanlardaki etkinliğininbüyük ölçüde azalmasına yol açacaktır.

2. Bölgelerarası Bağımlılık

Türkiye'nin bu stratejik hedefe ulaşabilmesi küresel ve bölgesel dengelerigözetmesine bağlıdır. Türkiye'yi diğer Balkan ülkelerinden farklılaştıran veönemli bir stratejik avantaj sağlayan en temel özellik Türkiye'nin aynızamanda bir Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kafkasya ülkesi olmasıdır. Başka

Page 304: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hiç bir Balkan ülkesi bu denli çok yönlü bir dış politika alanına sahipdeğildir.

Daha önce de vurguladığımız gibi, bugün bu bölgesel alanlar arasında birkarşılıklı bağımlılık ilişkisi vardır ve bunu manevra alanını sürekligenişletmeye dayanan esnek bir dış politika anlayışı ile en iyi kullanabilecekolan ülke Türkiye’dir. İyi değerlendirildiğinde büyük avantajlar sağlayacakolan bu bölgelerarası bağımlılık ilişkisi, iki ucu keskin kılıç gibi, iyikullanılamadığı zaman ciddi riskler de üretebilir. Balkanlar ve Ortadoğu’nunkesiştiği bir alan olan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesi bu bölgelerdekizaaflardan en doğrudan etkilenebilecek dış politika alanlarıdır. Türkiyebu bölgelerle ilgili politikalar arasındaki koordinasyonu sürekli takip edecekbir yakın havza stratejisi geliştirmek zorundadır

3. Bölge-içi Dengeler

Bölgelerarası bağımlılık ilişkisinde küresel güçleri ve dengeleri gözetmesigereken Türkiye, Balkanlara yönelik politikada da bölge-içi dengeleri süreklitakip eden aktif ve etkin bir diplomasi geliştirmek zorundadır. BölgedeKosova eksenli olarak içiçe geçen üç halkadan bahsetmek mümkündür.

Birinci halka Kosova (dolayısıyla Sırbistan)-Arnavutluk ve Makedonya'danoluşan iç halkadır ki, burada Arnavut etnik kimliğinin bölünmesindenkaynaklanan çelişkiler ağırlık taşımaktadır. İkinci halka Yunanistan,Yugoslavya (genişletilmiş Sırbistan) Bulgaristan, Türkiye ve Bosna-Hersek’ten oluşmakta ve bunalımın yayılmasındaki ilk doğrudan müdahilülkeleri kapsamaktadır. Üçün-cüsü ise bu iç iki kuşaktaki dengelerietkileyebilecek olan ülkeleri kapsamaktadır ki bunlar Bosna'ya müdahilolabilecek Hırvatistan, Voyvodîna bölgesine müdahil olabilecek olanMacaristan ve sahip olduğu coğrafî konumla bütün bu dengelerietkileyebilecek olan Romanya’dır. Bu üç halka ile ilgili olarak da koordinelibir diplomasi uygulamak gerekmektedir.

Bu çerçevede birinci halka içindeki dengelerin Türkiye açısından en önemliönceliği Arnavutluk’un her açıdan güçlü bir yapıya kavuşturulması ve buülke ile Balkanlara yönelik en kapsamlı işbirliği çabasının yürütülmesidir. Bukonuda ortaya çıkacak zaaflar Yunanistan ve İtalya’nın Arnavutluküzerindeki etkisinin Türkiye aleyhine artması sonucunu doğuracaktır.

Page 305: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Arnavutluk’u sarsan banker krizinde Türkiye’nin yeterince süratli ve etkin birdestek sağlayamaması Yunanistan'a önemli bir alan açmıştır. Kosova krizininilk günlerinde Arnavutluk başbakanının Yunanistan’dan arabuluculuktalebinde bulunması bu konuda Türkiye açısından dikkat çekici ve uyarıcı birgelişme olmuştur.

Arnavutluk bunalımı, etkileri ve sonuçlan açısından, Bosna-Hersek’ten çokdaha derin bir bölgesel çatışmaya dönüşme potansiyeli taşımaktadır.Boşnakların -Sancak hariç- yoğun olarak Bosna-Hersek sınırları içindeyaşaması, bu bunalımın, doğru olmamakla birlikte, Bosna-Hersek ilesınırlandırılması çabalarının başarılı olmasını sağlamıştır. Hırvatistan veSırbistan’ın doğrudan karşL karşıya geldiği kısa dönemli çatışmalar hariç,bunalım Bosna-Hersek sınırları içinde dondurulmuştur. Boşnaklarınaksine, Arnavutların Arnavutluk dışında yoğun bir şekilde Kosova veMakedonya'da yaşıyor olmaları, Sırbistan ve Yunanistan’ın bunalımadoğrudan müdahil olmaları sonucunu doğurmaktadır. Balkanlardaki bunalımodağının Boşnaklaıdan Amavutlara doğru kaydırılması daha yaygın birbölgesel çatışmanın ilk sinyalleri olarak ciddi kaygılar uyandırmaktadır.

Bu birinci halkanın en hassas noktası ise Makedonva-Arnavut-lukilişkileridir. Makedonya’da yaşayan Arnavutların karşı karşıya kaldığıproblemler dolayısıyla sürekli gerilen bu ilişkinin kopması diğer ülkelerin buiki ülke üzerindeki baskılarını artırması sonucunu doğuracaktır. Türkiye heriki ülke nezdindeki ilişkileri yoğunlaştırarak bir taraftan ikili ilişkileriniyileştirilmesine çalışırken diğer taraftan Makedonya’daki Arnavutların entabii vatandaşlık haklarını en etkin bir şekilde kullanabilmeleri için ikna edicibir rol üstlenmelidir. Bu çerçevede Sırbistan, Yunanistan veBulgaristan tarafından baskı altında tutulan Makedonya Devletininvarlığının ülkenin takriben yarısını oluşturan Arnavutlarla birliktekorunabileceği anlatılmalıdır.

İkinci halkada yer alan ülkelerin iç ittifak arayışları sürekli karşı ittifaklarladengelenmek zorundadır. Burada en temel husus Bulgaristan’ın Sırp-Yunanittifakına yönelmesiyle oluşacak Türkiye-karşıtı bölgesel bir ittifakın önünegeçmektir. Muhtemel bir Sırp-Yunan-Bulgar bloku Türkiye’nin bölgedekihayat damarı olan stratejik kuşak üzerindeki baskıların artmasına,Makedonya’nın dağılmasına ve Türkiye’nin Bosna ve Arnavutluk ile

Page 306: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilişkilerinin fiilen kopmasına yol açar. Bunun için de Bulgaristan’la ilişkilerhem ikili hem de çok yönlü zeminde geliştirilmeli; hatta mümkünseBalkanlarla ilgili problemleri izleyecek iki taraflı bir komisyon oluşturulmasısağlanarak Bulgaristan’ın nabzı sürekli olarak tutulmalıdır.

Üçüncü halkada yer alan Romanya, Macaristan, Slovenya ve Hırvatistan gibiülkelerle temaslar artırılmalıdır. Özellikle Romanya ile zaten çok iyi durumdaolan ekonomik ilişkiler daha da yaygınlaştırılmalı ve muhtemel bir Balkankrizinde Romanya ve Tuna üzerinden geçen ulaşım hattı açık tutulmalıdır.

4. Bölgeyi Kuşatıcı Politikalar

Türkiye bu iç çelişkilerin ve risklerin farkında olmakla birlikte bölgeyitümüyle kuşatan politikalara ağırlık vermelidir.

vede Balkan Zirvesi ve Güneydoğu Avrupa Platformunda aktif ve sürükleyiciroller üstlenilmelidir.

Balkanların tümünü kapsayan ortak projelere öncülük edilmesi Türkiye'ninbölgedeki ağırlığını artıracaktır. Mesela Bosna'da yaşanan kültürkatliamından sonra küçük ölçekli bir Balkan UNESCO su oluşturularakbölgenin kültürel dokusunun ortak bir şekilde korunması gündemegetirilmelidir; çünkü bu kültür tasfiyesinden en büyük zararı Osmanlı-Türkkültür mirası görmektedir. Yine Balkan ülkeleri bünyesindeki farklıkültürlere sahip etnik toplulukların kültür ve eğitim haklarının sağlanmasıiçin ortak bir çalışma teklif edilebilir; böylesi bir mutabakat özellikle Kosovave Batı Trakya için uygun bir zemin oluşturabilir.

Bölge içindeki gerilimi düşürmek ve ortak çıkar alanları oluşturmak içinekonomi ağırlıklı projeler üretilmelidir. Bir ara gündeme gelen Balkanotoyolu gibi projeler dışında KEl’nin de devreye girebileceği daha genişölçekli yatırımlara öncülük yapılmalıdır.

5. Balkan Politikasında Küresel Stratejik Araçlar

Bu noktada Türkiye’nin kullanabileceği biri sistemik diğeri alternatif iki araç,vardır. Sistemik araç, içinde Türkiye’nin de bulunduğu NATO’dur.NATO’nun bunalımla ilgili devrede tutulması ve Türkiye’nin NATO içindeki

Page 307: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

rolünün Ortadoğu’dan çok Balkanlar ve Doğu Avrupa ile ilintilendirilmesiBalkan politikamız açısından büyük bir önem taşımaktadır. Meselenin AB veBM forumlarında yoğunlaşması Türkiye'nin etki alanını azaltacaktır. Dahaönce de sık sık vurguladığımız gibi. Türkiye'nin NATO içindeOrtadoğu’ya yönelik bir rol üstlenmesi Türkiye’yi risk üstlenen edilgen birülke yaparken, Balkanlara ve Doğu Avrupa’ya yönelik bir rol,Türkiye’yi daha etken ve kendisini dışlayan Avrupa karşısında daha güçlükılacaktır. Böyle bir tanımlama gelecekte bölgede Türkiye’yeyalcın Boşnaklar ve Arnavutlara yakın politika geliştirmek zorunda kalacakolan ABD’nin tercihlerine de yakın olacaktır.

NATO'daki sistemik rol dışında ikinci önemli araç ise kısmen sistem-dışıolarak görülebilecek olan İKÖ çerçevesindeki konumdur. TürkiyeBalkanlardaki bunalımları İKÖ forumuna etkin bir şekilde taşıyarakbölgedeki İslam-Osmanlı kimliğinin korunmasını doğrudan değil, anonim birİslam Dünyası meselesi olarak gündeme aetirmek zorundadır. Papamındoğrudan müdahil olduğu ve görüş beyan ettiği bir konjonktürde Arnavut veBoşnakiarı Anadolu coğrafyası ile bütünleştiren dinî/kültürel kimliklerinikoruyacak bir teşebbüsün eksikliği hissedilmektedir. Sahipsiz kalanBoşnak ve Arnavutlar .kültürel kimliklerini kaybetme tehlikesi içinegireceklerdir ki, bu tasfiye planının başarısı anlamına gelecektir. Bosnabunalımı esnasında Batı Temas Grubundan dışlanan Türkiye'nin içindebulunduğu İKÖ Temas Grubunun varlığının dahi bir faktör olarak önemli birmisyon ifa etmiş olması unutulmamalıdır.

Bosna'da tereddütle kaybedilen zamanın nelere mal olduğu unutulmamalıdır.İKÖ'nün devrede tutulması sistemik güçleri diplomatik olarak baskı altındatutabilmek açısından özel bir önem taşımaktadır. Bosna bugün lıerşeyerağmen varlığını koruyorsa bunun iki sebebi vardır; sistemik güçlerarasındaki ihtilaflar ve İslam Dünyasından sağlanan psikolojik ve diplomatikdestek. Bugün her iki unsur da devrede olmalı ve Kosova bir taraftan BM veNATO diğer taraftan İKÖ nezdinde çift yönlü bir küresel mesele olarakgündemde tutulmalıdır. Kosova meselesinin lolcalize edilerek unuttuvulmasıbölgedeki Türkiye yanlısı Arnavut unsurların tümden tasfiyesi anlamınagelecektir.

Türkiye, Kosova’daki Sırp katliamı ve onun sonucunda gerçekleşen NATO

Page 308: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

müdahalesi ile tekrar gündeme gelen Balkanlar ile ilgili stratejiyi, bunalımdanbunalıma hatırlanan ve revize edilen bir dış politika meselesi olmaktançıkarmalı ve uzun dönemli projeksiyonlara ayak uydurabilecek bir takım,temel önceliklere ve ilkelere göre yeniden belirlemelidir. Yeni Bosnaların veKosovalaıın yaşanmaması herşeyden önce böylesi bir dış politikavizyonunun eseri olabilir. Unutulmamalıdır ki, Osmanlı Devleti'nin kaderiBalkanlarda çizilmiştir. Balkanlarda sınır ötesi etki alanları kuramayan birTürkiye’nin genel uluslararası ilişkilerde de, bölgesel dengelerde de etkinolabilmesi mümkün değildir. Türkiye bir taraftan Kosova ölçeğindeBalkanlardaki çıkarlarını korumaya yönelik stratejik ve taktik adımlargeliştirmeye yönelirken, diğer taraftan da yeni küresel düzen arayışının anaunsurlarını takip ederek gelişmelerin muhtemel seyrinin doğurabileceğisonuçlar konusunda gerekli girişimlerde bulunmak zorundadır.

3, Bölüm

I Ortadoğu: Küresel Ekonomi-Politik ve Stratejik Dengelerin Kilidi

I. Ortadoğu’nun Uluslararası Konumunu Etkileyen Faktörler

Ulusiararası ilişkilerde tahlil kabiliyetini geliştirmek istediğimizöğrencilerimize verdiğimiz ilk prensiplerden bir tanesiuluslararası ilişkilerdeki ıeel durumu görebilmek için sınırları bir an içingözö-nünde tutmaksızın haritayı alıp incelemeleridir. Bu temrin, özellikleuzun dönemli projeksiyonlarda ve küresel ve bölgesel dengelerietkileyebilecek güçteki ülkelerin stratejik tercihlerindeki kaymalarıanlamlandırmada ufuk açıcı bir altyapı sağlar.

Sınırlar uluslararası ilişkiler ve hukuk için sabit bir veridir; ancak bu verikimi zaman güç denklemindeki değişimlerin uzun dönemli etki alanlarınıgörebilmemizi de engeller. Seksenli yıllarda zihinlerindeki uluslararasıilişkiler dünyasının varolan sınırlarının ilelebed süreceği varsayımı ile hareketeden stratejistler SSCB ve Yugoslavya'nın dağılma sürecinin doğurabileceğiyeni konjonktürün belirleyici reel unsurlarım anlamakta giiçiük çekmişlerdi.

Ortadoğu’da sınırlar son derece kötü örülmüş bir duvarı andırmaktadır. Bukötü örülmüş duvardan herhangi bir taşı oynatmanın duvarı yıkmak anlamınagelebileceğini bilen ve yıkılan bir duvarın altında kalmak istemeyen

Page 309: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uluslararası aktörler değişik taşları eş-zamanlı bir şekilde oynatarak duvarıyıkmadan yeni bir şekil vermeye çalışmaktadır. Bu da diplomasi oyunundakihamleleri çeşitlendirmekte; aktörlerin karşılıklı pozisyonlarını esnek birze~ tpicrar tekrar yeniden değerlendirmelerini kaçınılmaz kılmaktadır. Sondönemde ortaya atılan bir çok bölge-içi ittifak projesine rağmen kaiıcıittifakların oluşmayışınm ve oluşanlarının da son derece hassas bir yapıarzetmelerinin en temel sebebi budıır.

Yakın kara havzası ile ilgili bölümde de ele aldığımız gibi Ortadoğutanımlaması nesnel bir coğrafi tanımlama olmaktan çok kül-tür-bağımlıniteliği öne çıkan bir jeokiiitürel tanımlama olma özelliği taşımaktadır. Bunedenledir ki, 20. yüzyılın başında Balkanları da kapsayacak şekildekullanılan bu kavram yüzyıl süresince politika yapımcılarının vearaştırmacıların bakış açılarını yansıtan farklı ve çoğu zaman çelişiktanımlamalarla kullanılagelmiştir.

En dar şekliyle Mısır’dan İran'a uzanan Nil ve Mezopotomya havzalarınınarası için, en geniş şekliyle de Fas’tan Pakistan’a kadar yayılan, başka birdeyişle Atlantik’ten Ganj havzasına kadar uzanan bölge için kullanılan bukavram tarihî/dinî çerçeve olarak özellikle İbrahim! gelenekte odaklaşmaklabirlikte kadîm insanlık birikimini, medeniyet aidiyeti ve jeokültürel havzaolarak İslam kimliğini, jeoekonomik kaynak alanı olarak petrolü, fizikîcoğrafya olarak kurak bozkır ve çöl iklimini, stratejik olarak Avrasya’yaçevreleyen Rimland kuşağının merkezî hattını çağrıştıracak unsurlarlaanılagelmiştir.

ı. Coğrafî ve jeopolitik Faktör

Ortadoğu kavramının kültür-bağımh muhtevası bir kenara bırakılarakkapsadığı alan gözöniinde bulundurulduğunda bu alanın en bariz özelliğiAfroavrasya dünya anakıtasının kesişim alanım oluşturuyor olmasıdır. Bubölge kara havzası açısından Asya’nın batısını, Afrika’nın kuzeyini,Avrupa’nın doğu sınırlarım barındırmaktadır. Deniz havzaları açısından elealındığında da, Akdeniz’in güneyi ve doğusu, Karadeniz ve Hazar’ın güneykıyıları bu bölgenin deniz hat sınırlarını oluşturmaktadır. Kızıldeniz ve Basragibi önemli iç deniz ve körfezler ise tümüyle bu bölgede yer almaktadır.

Jeopolitik kavramlarla ortaya koymak gerekirse, Ortadoğu kara jeopolitiği

Page 310: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

açısından Avrasya'nın kalbinde bulunan Heartland!i merkez alan birstratejinin Afroavrasya dünya anakıtasına yönelecek açılımının kilit bölgesinioluşturmaktadır. Böylesi bir açılımın Asya’nın doğusuna ve güneyine yönelikseyri Afroavrasya ana kıtasının merkezinden uzaklaşmayı beraberindegetirirken, batı istikametinde Avrupa’ya dönük açılım Atlantik okyanusu ilenoktalanmaktadır. Avrasya’nın merkezinden Ortadoğu istikametinde birstratejik yöneliş ise Afroavrasya anakıtasımn merkezinden çevresine yönelikher türlü açılımı mümkün kılmaktadır.

Rusya’nın stratejik tarihi bu Afroavrasya jeopolitiğinin önemli bir misalinioluşturmaktadır. Rusya/SSCB'nin mihver bölgeden Doğu ve Orta Asyaistikametindeki yayılması bu ülkeyi bir Asya gücü haline getirmekle birliktebu yayılma dünya anakıtasını kuşatacak sonuçlar doğurmamıştır. Bunamukabil Rusya/SSCB’nin Ortadoğu istikametinde Balkanlar ve Kafkasyaüzerinden yürüttüğü her stratejik hamle küresel dengeleri etkileyen sonuçlardoğurmuştur.

Bu durum Alman-îngiliz sömürge rekabeti için de büyük ölçüde geçerlidir.Almanya’nın her iki dünya savaşında da İngiliz sömürge sisteminin kilidiniaçamaması, Afroavrasya’mn bu merkez kesişim alanında egemenliğisağlayamaması ile doğrudan ilgilidir. Almanya ve İngiltere’nin Osmanlıpolitikalarında bu jeopolitik zorunluluğun önemli izleri vardır.

Kara jeopolitiğinin Rimlatıd (kenar bölge) hattına dayalı güçleri açısındanbakıldığında da bu bölge Avrasya’yı kuşatan hattın merkezini oluşturmaktave Avrasya’ya yönelik her türlü müdahalenin üs potansiyellerinikapsamaktadır. Avrasya’yı çevreleyen Kore - Çin - Hind-i Çin - Hind - Arap- Anadolu - Balkanlar - İtalya -İber - İskandinav yarımadalarından oluşankenar kuşağın merkezinden iki önemli yarımadayı (Arap ve Anadolu)tümüyle, iki yarımadayı (Hind ve Balkanlar) doğrudan etkileşim, ikiyarımadayı da (İtalya ve İber) deniz kıyı komşuluğu ile etkileme potansiyelibarındıran Ortadoğu, kara jeopolitiğinin Soğuk Savaş dengelerinede yansıyan iç mantığında vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Kenar kuşak hassasiyetini de gözeten deniz jeopolitiği açısından elealındığında da bölge, deniz-eksenli güçlerin Afroavrasya stratejilerininmerkezinde bulunmaktadır. Gerek İngiltere gerekse ABD’nin deniz-ağırlıklıstratejileri için Ortadoğu hem karşı stratejik gücün hakimiyetine kesinlikle

Page 311: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

terkedilmemesi gereken bir savunma hattı, hem de Avrasya içlerine ve kıyıdenizlerine yö -ııelik strateiik egemenliğin ofansif nitelikli üssü konumundaolagelmiştir. Dünyada birinci derecede önemli dokuz stratejik deniz geçişyolundan beşinin doğrudan (İstanbul ve Çanakkale boğazları, Süveyş Kanalı,Aden ve Hürmüz geçişleri), birinin de dolaylı (Cebelitarık) olarak bölgedebulunması bölgenin deniz jeopolitiği açısından taşıdığı önemi ortayakoymaktadır.

19. Yüzyılda sömürgeci rekabetin, 20. yüzyılın ikinci yarısında da çiftkutuplu ideolojik rekabetin jeopolitik hesaplaşma bölgesi niteliğini koruyanOrtadoğu'nun jeopolitik yapısı Soğuk Savaşın bitişi ile birlikte yeni özelliklerkazanmıştır. Soğuk Savaşın küresel dengelere ayarlı konjonktürü ve bukonjonktür içinde ortaya çıkan nükleer potansiyele dayalı “terör dengesi”,Ortadoğu benzeri jeopolitik önemi haiz bölgelerdeki stratejik çatışmaunsurlarını sınırlıyordu. Küresel dengeler bölgesel jeopolitik etkinlikalanlarının daha üst düzey stratejik ilişkilerde belirlenmesine yol açıyordu.Bu durum da bölgesel jeopolitiğin öneminin göreceli bir şekilde azaldığıyönünde bir intiba doğuruyordu. Uzun menzilli füzelerin, Yıldız Savaşlarınınstratejik senaryoları belirlediği çift kutuplu bir yapılanma sabit coğrafyaparametrelerine dayalı jeopolitik yaklaşımların geçerliliğini tartışma konusuyapıyordu.

Soğuk Savaşın bitişi ile birlikte küresel dengelere ayarlı bölgesel stratejikparametrelerin değişmesi ve yerel unsurların ağırlığının artması bölgeninklasik jeopolitik teoriler içindeki yerinin tekrar önem kazanmasına yolaçmıştır. Süper güçler düzeyinde tes-bit edilen üst güvenlik şemsiyelerindenkaynaklanan etki alanlarının ortadan kalkması, bir taraftan uluslararasıilişkilerdeki ağırlığını artırmaya başlayan diğer küresel aktörlerin bölgeyedönük bakışlarını etkilerken, diğer taraftan bölge-ölçekli stratejiler geliştirmekapasitesine sahip bölgesel güçlerin manevra alanını genişletmiştir. Budurum stratejik çıkar çelişkilerinin yoğunlaşmasına ve düşük düzeyli çatışmaihtimallerin artmasına yönelik sonuçlar doğurmuştur.

Bölgenin jeopolitik açıdan yeniden değerlendirilmesini gerekli kılan diğerönemli bir faktör de çift kutuplu yapı içinde daha keskin hatlarla bölünmüşolan Balkanlar ve Kafkaslardaki bu statik ayrımın dağılması ile birliktebölgelerarası jeopolitik etkileşimin kısa bir sürede ve son derece etkin bir

Page 312: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

şekilde devreye girmesidir. Türkiye'nin yakın kara havzasını oluşturan bubölgeler arasındaki jeopolitik etkileşimin artışı, bu bölgeler arasındaki geçişhavzalarının yeni jeopolitik anlamlar kazanmasını da beraberinde getirmiştir.İlgili bölümlerde daha detaylı bir şekilde incelendiği gibi, Kafkaslardaki çiftkutuplu dönemdeki katı stratejik ayrım hattının yok olması Kafkaslar-Mezopotamya-Basra ve Hazar-Doğu Akdeniz bağlantılarının yeni jeopolitikhatlar olarak öne çıkmasına yol açarken, Balkanlardaki değişim DoğuAkdeniz’i Balkanlar ile Ortadoğu’nun jeopolitik etkileşim alanı halinedönüştürmüştür.

Stratejik parametrelerdeki bu değişim bölgede son derece dinamik bil-konjonktür ortaya çıkarmıştır. Bu dinamik konjonktürün getirdiğidalgalanmalardan istifade etmek isteyen Irak gibi bölge güçleri ofansifhamlelere yönelirken, bu jeopolitik belirsizliğin getirebileceği riskleri hesapeden ve bu riskleri minimize ederek bölgedeki etkinliğini sürdürmek isteyenABD bölge üzerinden küresel yapılanmayı tekrar düzenleme çabası içinegirmiştir. Körfez Savaşı bu dinamik jeopolitik konjonktür içinde bütüntarafların bölgeye bakışındaki değişimi hem yansıtmış, hem debölgeye dönük stratejik hesapların yeniden yapılmasını gerektirmiştir.

2. Tarihî ve Jeokültürel Faktör

Ortadoğu’yu diğer bölgelerden farklılaştıran en temel özelliklerden birisi desahip olduğu tarih derinliğinin getirdiği jeokültürel özelliklerdir. Yakın karahavzası tahlilinde de vurguladığımız gibi, insanlığı etkileyen en köklükültürel, dinî ve düşünsel açılımların bu bölgede gerçekleşmiş olması bubölgenin tarih parametrelerini ve jeokültürel yapısını stratejik tahlilin entemel unsurları arasında görmeyi gerekli kılmaktadır.

Bölgenin Afroavıasya dünya anakıtası merkezindeki coğrafî konumu kültüreletkileşimlere son derece uygun bir zemin hazırlamıştır. Bu bölge merkezlikültürel oluşumların insanlık tarihini derinden etkileyen evrensel niteliklisonuçlar doğurması bölgeyi evrensel ve yerel nitelikli kültürel yüzleşmelerin,karşılaşmaların ve hesaplaşmaların alanı haline getirmiştir. En dar anlamıylakadîm Mezopotamya ve Mısır havzalarına, en geniş anlamıyla da do-ğu-batıekseninde Hindistan’dan Atlantik’e, kuzey-güney ekseninde deKaradeniz’den Büyük Sahra’ya kadar uzanan coğrafyada ta-, ;kî irinlisi o-ıirh'i kültürlere beşiklik etmiş olan bölgede hemen hemen hiç bir stratejik

Page 313: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

mesele tarih referansı olmaksızın sağlıklı bir şekilde değerlendirilemez.

Bunun en çarpıcı misalini Ortadoğu Barış Sürecinin düğümlendiği KudüsMeselesi oluşturmaktadır. Dünyanın üç önemli Ortadoğu kökenli evrense]dininin en önemli merkezlerinden birisi olan Kudüs Meselesi bu yönüylesadece bölgesel nitelikli bir bunalım alanı değildir. Müzakere masasındakitaraflar Kudüs sözko-nusu olduğunda iki siyasî aktörün temsilcileri olmaktançıkarak dünya sathına yayılmış üç büyük dinin temsilcileri niteliğikazanmaktadırlar. Kudüs’te, bu şehrin tarihi içinde görülen en uzun dönemliegemenliklerden birini kuran Osmanlı mirasının bu açıdan değerlendirilmesiTürkiye'ye bölgesel barış çabalarında önemli bir konum kazandırmaktadır.Bu konumun diplomatik bir başarıya dönüştürülebilmesi Ortadoğu’nunjeokültürel ve tarihî derinliğine nüfuz edebilmekle mümkündür. Bu çarpıcıörnekte olduğu gibi birçok bölgesel görünümlü mesele, bölge-dışı aktörleride doğrudan müdahil kılacak nitelikte bir jeokültürel ve tarihî derinliğesahiptir.

Antik dönemde Mısır, Mezopotamya, Anadolu ve Iran merkezli otoriteleraltmda bulunan Ortadoğu, önce Büyük İskender daha sonra da Romaimparatorluklarının eklektik imparatorluk yapıları altmda büyük ölçekli birsiyasî bütünlüğe kavuşmuştur. Bu eklektik imparatorluk yapıları bölgedeortaya çıkan dinî ve kültürel akımların çevre havzalara yayılmasınıkolaylaştırmıştır. İslam medeniyetinin doğuşu ve yayılışı ile birlikte tekrar tekbir siyasî otorite altında toplanan Ortadoğu, o günden bugüne geneldeİslam medeniyet havzasının coğrafî bütünlük alanı olarak görülmüştür. Batı-merkezli tarih ve coğrafya tanımlamalarında bölgenin doğu ve İslam ileözdeşleşmesi bu jeokültürel bütünlüğün bir yansımasıdır. Haçlı savaşları ilekeskinleşen bu jeokültürel ayrım, Selçuklu-Osmanlı egemenlik dönemleri ileTüıklerin de bu karşı cephenin öncüleri olarak görüldüğü bir yaklaşımbiçimine dönüşmüştür. Ortadoğu’daki Osmanlı asırları, bölgenin İslammedeniyet havzası kimliği merkez alınmakla birlikte kültüre! ve diniçeşitliliğin korunduğu bir tarih dilimini oluşturmuştur. Doğu-Batı, Islam-Hris-tiyan yüzleşmesinin genelde Orta ve Doğu Avrupa’da cereyan ettiği buasırlarda Ortadoğu İslam medeniyet birikimi etrafındaki ortak jeokültürelbütünlüğün korunduğu bir havza niteliğini muhafaza etmiştir.

Kendi içinde kültürel, dinî ve etnik çeşitlilik barındıran bu jeokültürel havza

Page 314: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bütünlüğü, sömürgeciliğin yayılması ve Osmanlı sisteminin dağılması ilebirlikte etnik ve dinî farklılıkların katı siyasî kimlikler haline dönüştüğü birjeokültürel parçalanma alanı halini almıştır. Küçük Kaynarca Anlaşması ileRusların, 19. yüzyıldaki sömürgeci/misyoner faaliyetler ile hemen hemenbütün AvrupalI dinî ve siyasî aktörlerin kültürel olarak müdahil olmayaçalıştıkları bu bölge kısa sürede dış tesirlere açık, edilgen bir kültür havzasıniteliği kazanmıştır. Osmanlı Devieti’nin tasfiyesinden sonra kurulansömürge yapılarının oluşturduğu eğitim sistemi ve kültür politikası seçkinlerdüzeyinde ciddi bir kimlik bunalımı ortaya çıkarmış ve halk-aydmçatışmasını körükleyici zihniyet parametrelerinin tohumlarını atmıştır.

Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi ile bölgede yaşanan jeokültürel farklılaşma veparçalanmaya yol açan biri dış diğeri iç iki önemli unsurdan bahsedilebilir.Dış unsurlar sömürgeci yayılma ile devreye giren Avrupa-merkezli etkiler veII. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası bir siyasî irade ile kurulan İsraildevletidir. Bu iki olgu, 8. yüzyıldan bu yana genelde İslam medeniyetbirikimi ile özdeşleşen bölgenin jeokültürel karakterini değiştirmiştir.Böyiece kendi tarihî referanslarım bölgeye yönelik olarak kuran Hristiyanlarve Yahudiler bölgede siyasî etkinlik alanı kazanmışlardır. Daha önce OsmanlıDevieti’nin millet sistemi içinde korunaklı kültürel dokular şeklinde varlığını,sürdüren unsurlar, yeni bir siyasî bilinç ve egemenlik alanı oluşturma çabasıiçine girmişlerdir. Sömürge idareleri tarafından da desteklenen bu çabanın ençarpıcı iki sonucu Yahudi kimliği ve dinî/tarihî referanslara dayalı olarakkendi iç meşruiyet alanım oluşturan İsrail devleti ile çokkültüriüOrtadoğu mozayiğinin küçük bir nümunesi olmakla birlikte genelde Hristi-yanların egemenliğine dayalı olarak kurulan Lübnan devletidir.Bu devletlerin ortaya çıkışı, bölgenin jeokültürel yapısı ile siyasî egemenlikalanları arasında ciddi bir doku uyuşmazlığı problemini beraberindegetirmiştir.

Jeokültürel parçalanmayı beraberinde getiren ikinci önemli si-vasî gelişmeözellikle Arap Dünyasını temelden sarsan ulus-devlet oluşumudur. Yeni ulus-devletlerin kurulması, oluşan her bir ulus-devietin meşruiyet zemininindayanacağı yeni bir kültürel kimlik ve tarihî referansı gerekli kılmıştır.Müslüman-Arap-Suriyeli birisi ile Müslüman-Arap-Iraklı birisi arasındakifarkın, farklı ulus-dev-Ietleri oluşturacak bir siyasî kültür farklılaşmasınazemin teşkil etmesine dayanak olacak düşünceler ve yapılar, bölgenin yeni

Page 315: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tanımlarla daha küçük ünitelere bölünmesinin önünü açmıştır. Mezhep vekabile farklılıkları da bu jeokültürel parçalanmayı daha mikro bölünmelere vekutuplaşmalara götürecek unsurları beraberinde getirmiştir. Arapmilliyetçiliğinin bu süreç içinde karşı karşıya kaldığı açmazlar ve yüzleşmekzorunda olduğu problemler, geleneksel yapılarla modern siyasî oluşumlararasında ortaya çıkan gerilimin çarpıcı izlerini taşımaktadır.

Bu jeokültürel parçalanmanın Ortadoğu'nun jeopolitik ve jeoe-konomiközellikleri dolayısıyla uluslararası ilişkilerin merkezinde ve çekim alanındabulunduğu bir dönemde yaşanması, küçük farklılıkların dahi büyük ölçeklistratejik çatışmaların aracı haline gelmesi sonucuna yol açmıştır. Lübnan'dayaşanan uzun iç savaş süresince gerek uluslararası gerek bölgesel gereksemikro düzeyde ortaya çıkan stratejik çelişkiler ve koalisyonların jeokült ürelarkap-lanı bu etkileşimin en çarpıcı sonuçlarım gözler önüne sermiştir.

Bir asır öncesine kadar kendi içinde farklı yerel kimlikleri ba-nndırmaklabirlikte bütüncül bir jeokültürel havza niteliği taşıyan Ortadoğu, bugünkeskinleşme temayülü gösteren bir jeokültürel parçalanma ve buparçalanmanın getirdiği siyasî, dinî ve etnik kutuplaşma potansiyellerinibünyesinde barındırmaktadır. Bölgenin ana otantik gruplarını oluşturan Türk,Arap, Acem ve Kürt unsurların farklılaşmalarının stratejik hesaplarlatırmandırılma riskini taşıması, bölgeye bu asır içinde küresel güçlerinsağladığı güvenlik şemsiyesi altında yerleşerek siyasî egemenlik alanıoluşturan Ya-hudilerin bölgenin diğer kültürel gruplan ile yaşayageldiklerikül-türel/siyasî gerilim, ulus-devJetlerin ortaya çıkarmaya çalıştıkları değişikölçeklerdeki ulusal kimlikler arasındaki çelişkiler, jeopoli-tik/siyasî ayrımhatları ile jeokültürel ayrım hatları arasındaki farklılaşmalar normal şartlardamüsamaha ile karşılanabilecek kültürel farklılaşmaların çok kısa sürede birbunalım odağı haline dönüşmesine ve gerek küresel gerekse bölgeselgüçlerce hemen stratejik bir parametre olarak algılanmasına yol açmaktadır,Ortadoğu’da kalıcı bir barışın sağlanabilmesi heışeyden önce bu jeokül-türelparçalanmanın doğurabileceği siyasî risklerin azaltılmasına bağlıdır.Bölgenin zengin jeokültürel arkaplanı parçalayıcı değil tamştırıcı vebütünleştirici bir doğrultuda değerlendirilmedikçe, geçici siyasî barış planlankalıcı bir bölge düzeni oluşturacak bir zemin sağlayamaz.

Bölgenin zengin jeokültürel haritasını beş asır kalıcı bir düzen altında siyasî

Page 316: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

riski asgariye indirerek korumayı başaran Osmanlı tarih mirasına sahip olanTürkiye’nin bu mirası stratejik bir dayanak olarak kullanabilmesi, sadeceTürkiye'nin bölge politikaları açısından değil, bölgede adil ve kalıcı bir düzenkurabilmek açısından da büyük bir Önem taşımaktadır. Türkiye bujeokültürel parçalanmanın bir tarafı, hatta bir mağduru gibi davrandıkça bumirası hakkınca değerlendiremez. Öte yandan Türkiye artık bölgeye sırtınıdönerek yahut bölgede küresel aktörlerin tavırlarına bağımlı edilgen bir tavırtakınarak derin perspektifli bir bölge stratejisi geliştiremez.

Şu çok açık bir gerçektir ki, bölgenin hiç bir siyasî problemi Türkiye’ninmiras edindiği, ama hakkını da hiç bir zaman yeterince veremediği, Osmanlıarşivleri olmadan anlaşılamaz ve hukukî bir zeminde tartışılamaz. Bölgedekijeokültürel parçalanmanın tarihî temelleri, dönüşüm seyri ve objektif birharitası da ancak ve ancak bu arşivlerin kullanılması ile mümkün olabilir.Bunun belki de en çarpıcı misalini Ortadoğu Meselesinin düğümlendiğiKudüs’ün geleceği ile ilgili tartışmalar oluşturmaktadır. Türkiye'nin bütün butarihî mirasa rağmen Ortadoğu Barış Sürecinde etkin bir aktör gibigörülmemesi ve görüşlerinin dikkate alınmaması, biraz da Türkiye’ninbölgenin jeokültürel dokusuna ve bu dokunun parçalanmasından kaynaklananproblemlerine yeterince önem ver-meyişindendir. 2000 yılının Temmuzayında başarısızlıkla sonuçlanan Filistin-İsrail görüşmelerinden sonra Kudüskonusunda devreye giren Türkiye’nin teorik hazırlıksızlığı bu süreç içindedaha bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Türkiye kendi iç bütünlüğü açısındanda, bölgede etkin bir strateji uygulama kapasitesi açısından da, bölgeninjeokültürel ve tarihî faktörlerini gözeten bir yaklaım gerekmektedir.

Page 317: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3. Jeoekonomik Faktör

Uluslararası ekonomi-politik kaynak dağılımı açısından bakıl- ;İ dığmdaOrtadoğu genelde petrol ile özdeşleşen bir coğrafya olarak görülmektedir.Modern dönem için doğru olan bu yargı aslında Ortadoğu'nun ekonomi-politik tarih içinde oynadığı rol açısından değerlendirildiğinde eksikkalmaktadır. Bütün büyük medeniyet havzalarının doğduğu ılıman iklimkuşağının merkezinde bulunan bölge, antik dönemden bugüne tarımpotansiyeli ve ticaret ; aktarım hattı olmak bakımından başlı başına büyük birönem ta- S şımıştır. Mezopotamya ve Nil havzalarının tarım toplumunun ge-lişiminde oynadığı rol, Ortadoğu yu çöl ve kuraklıkla özdeşleştiren .1 modemdönem yaklaşımını önemli ölçüde tekzip etmektedir. Su-yun bir doğal kaynakolarak Ortadoğu'da taşıdığı önemin anlaşıl-ması büyük tarımmedeniyetlerinin doğduğu bu havzanın ekonomik tarihi çerçevesindeanlaşılabilir.

Bu tarım potansiyelini daha da önemli kılan ve Ortadoğu'yu uluslararasıekonomi-politik tarihin merkezine yerleştiren en temel olgu ise Afroavrasyaanakıtası içindeki hemen hemen bütün 3 ulaşım ve ticaret yollarının moderndönemde Ortadoğu olarak adlandırılan bölge ile doğrudan ve dolaylı ilişkiiçinde olmasıdır. Do-ğu-batı istikametinde Akdeniz havzası ile Çin arasında,kuzey-gü-ney istikametinde ise Karadeniz’in kuzeyindeki stepler ileAkdeniz ve Mısır arasında yürütülen ticaret Ortadoğu’yu ekonomi-politik bireksen haline getirmiştir. Hint Okyanusu kıyılarında seyreden ve Çin ve Hintile Mısır ve Doğu Afrika’yı birbirine bağlayan ticaret yolları da Ortadoğubölgesinin güney sahilleri üzerinden seyretmiştir. Ortadoğu bölgesininAkdeniz. Anadolu, Karadeniz, Kızılde-niz ve Basra sahillerinde gelişen limanşehirleri ile kara ticaretinin seyrettiği Avrasya boyunca kavşak noktalarımoluşturan ticaret şehirleri Afroavrasya ölçekli bu ekonomik yapılanmanınaktarım hatlarını ve atardamarlarını oluşturmuştur.

Avrupa’da önce merkantilist, daha sonra da endüstriyel sömürgeciliğe dayalıyeni bir ekonomi-politik merkezin ortaya çıkışı ve bu merkezin Afroavrasyaölçekli ve genelde Asya-merkezîi ekonomi-politik yapılanmanın temeldinamiklerini dönüştürmeye başlaması Ortadoğu’nun jeoekonomik özelliğineyeni boyutlar katmıştır. Ortadoğu, bu dönüşüm süreci içinde üretimteknolojisini

Page 318: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

geliştirmekle birlikte doğal kaynaklardan önemli ölçüde mahrum olan BatıAvrupa ile doğal kaynaklara sahip olmakla birlikte bunları üretimteknolojisine Avrupa ölçeğinde dönüştürecek araçlara sahip olmayan doğuarasında bir tür doğal kaynak aktarım hattı rolünü üstlenmeye başlamıştır.İngiliz sömürge sisteminin Mısır-merkezli Ortadoğu projeksiyonu Hintyolunun açık tutulması ile ilgilidir. Almanya'nın Osmanlı politikasında dabunun alternatifini oluşturma çabası gizlidir. Ortadoğu’nun bu jeoekonomiközelliği bölgenin sömürge rekabetinden en derin etkilenen bölgelerin başındagelmesine yol açmıştır.

Uluslararası ekonomi-politik dengenin Asya’dan Avrupa'ya kaymasısürecinde Sanayi Devrimini de doğrudan ilgilendiren bir olgu olarak enerjikaynaklarına duyulan ihtiyacın artması, petrolü stratejik bir araç, Ortadoğu'yuda bu stratejik aracın jeoekonomik havzası olarak stratejik bir rekabet alanıhaline dönüştürmüştür. Böylece Ortadoğu sadece ticarî ve doğa! kaynakaktarım hattı olarak değil, doğal kaynak stoku olarak da başlıbaşına önemlibir stratejik konum kazanmıştır. Ortadoğu'nun dünya petrol rezervlerininönemli bir bölümüne sahip olması bölgenin stratejik yapılanmasında ve gerekküresel gerekse bölgesel güçlerin bu yapılanma içindeki pozisyon alışlarındaönemli bir etki yapmıştır ve yapmaya devam edecektir.

Petrolün uluslararası ekonomi-politik güçler açısından taşıdığı hayatî önembu doğal kaynağa dayalı bir stratejik planlamanın geliştirilmesini zorunlukılmıştır, öyle ki, petrol uluslararası politika nın modern dönemdeki ikiönemli çatışma alanı olan jeopolitik ve ekonomi-politiğin kesişim alanındason derece belirleyici bir rol oynamaya başlamıştır. Daha önce çorak veönemsiz alanlar olarak görülen coğrafî alanlar petrolün bulunmasından sonraklasik jeopolitik yaklaşımları dönüştüren merkezî bir jeostratejikönem kazanmışlardır. Bu yeni jeostratejik önem, petrolün ekoııomi-po-litikgüç rekabeti içindeki rolünün olağanüstü bir tırmanış göstermesi ile birlikteuluslararası ilişkiler arenasının temel parametrelerinden birisi olmuştur.

Bu parametre Ortadoğu'nun uluslararası konumu ile iç yapısal dönüşümüarasında doğrudan bir bağımlıhk ilişkisi oluşturmuştur (I. Dünva Savaşındansonra bölgede ortaya çıkan ulus-devletlerin yapılanması petıol unsuru ileilişkili bir eksende gelişmiştir. Çift kutuplu uluslararası ilişkilerde de buparametrenin izlerini yakalamak mümkündür. Suudi Arabistan ve Körfez

Page 319: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ülkeleri gibi geleneksel kabilevî yapılara dayalı devletler petrol kaynaklarınınBatı kapitalizminin çarklarına akmasına aracı rolü oynayan bitişlev üstlenirken, Arap milliyetçiliğine dayalı sosyalist idareler altında DoğuBloktına yakın bir tavır gösteren totaliteı-ideolojik yapılı devletler doğalkaynakların devletleştirilmesi suretiyle petrolü devletin önemli bir stratejikkozu olarak görme temayülü içine girmişlerdir. Bu kutuplaşma bölgenindoğal kaynaklarının etkin kullanımını engellediği gibi, süper güçlerarasındaki çelişkilerin bölgesel problemler haline dönüşmesinin de önünüaçmıştır. Bölgede bu dönemde yaşanan iç siyasî gelişmelerde de petroledayalı uluslararası stratejik rekabetin önemli bir rolü olmuştur ki, buna ençarpıcı misal İran'daki Musaddık olayıdır.

Batılı güçlerin Ortadoğu’da İsrail’e destek veren tavırlarını sürdürmesi iletırmanan süreçte başta Suudi Arabistan kralı Faysal olmak üzere gelenekselrejimlerin ortak bir tepkiye yönelmeleri petrolün bölgesel bir stratejik kozolarak kullanılmasını sağlayan bir süreci başlatmıştır. Bu dönemde uygulananpetrol ambargosu, petrol üreticisi ülkelerden oluşan OPEC’in uluslararası birgüç kazanmasına yol açmıştır. Batı ülkeleri ise petrol ambargosu ileekonomi-politik yapılarının doğal kaynaklara bağımlı kırılgan özelliğinifarketmişler ve Ortadoğu politikalarında daha da yönlendirici, manipüle edicive belirleyici bir tavrı benimsemeye başlamışlardır. Özellikle uluslararasıekonomi-politik yapının patronajlığı görevini yürüten ABD, Avrupalı güçlerekıyasen petrole daha az bağımlı olmakla birlikte, petrolün bu gücününkaynağını kontrol etmedikçe uluslararası ekonomi-politik rekabetin ritminitutamayacağını farketmiştir.

Yetmişli yılların sonlarında yaşanan iki önemli gelişme petrole dayalıstratejik rekabetin seyrini büyük ölçüde etkilemiştir. ABD liderliğindeimzalanan Canip David Anlaşması Ortadoğu'daki bölgesel blokajı kırarken,iki büyük petrol üreticisi ülke olan İran ve Irak arasındaki savaş OPEC’inortak tavır belirleme gücünü ve petrolün bir stratejik koz olarak kullanılmakapasitesini önemli ölçüde daraltmıştır. Savaş giderlerinin bu ülkelerin petrolgelirlerine bağımlılığını artırması petrol fiyatlarının düşmesine yolaçmıştır. Öte yandan, bu ülkelerin silah alımına yönelttiklerikaynaklar petrolden elde edilen gelirlerin tekrar Batı finansalsistemine dönmesini temin etmiştir. Sadece savaşan iki ülkeyi değil,çevredeki daha küçük ölçekli ülkeleri silahlanmaya sevkeden bu konjonktür,

Page 320: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu’da petrol üzerinden oluşan finansal birikimin silah ticaretiüzerinden tekrar Batı’ya akmasını sağlamıştır. 1. Körfez Savaşında İrantehdidi, II. Körfez Savaşında da Irak tehdidi algılaması petrol zengini Basraülkelerini uluslararası güvenlik garantisi arayışına sevketmiştir.

Soğuk Savaşı bitiren sıcak savaşın Ortadoğu'da yaşanması da bu stratejikdengeleri ve yönelişleri belirleyen petrole dayalı bölge jeoekonomisininönemli bir rolü vardır. Yeni Dünya Düzeni kavramı ile Körfez Savaşıarasındaki ilişki petrolün küresel ve bölgesel düzeni etkileme gücünügöstermektedir.

Bu asrın başında bütün bölge üzerinde egemen olan ve petrol jeostratejisiniyönlendirme kapasitesine sahip olan Osmanlı Dev-leti’niıı külleri üzerindekurulan Türkiye’nin petrole dayalı bu dengelerde hemen hemen tamamenedilgen bir konumda kalmış olması bölgeye yönelik politika açısındanüzerinde dikkatle durulması gereken bir olgudur. Yetmişli yıllardaki petrolkrizinden en büyük darbeyi yiyen ülkelerin başında gelen ve yetmişliyılların sonunda petrol kuyruklarına mahkum olan Türkiye, doksanlı yıllardada Körfez Savaşından en ciddi ekonomik kayıplarla çıkan ülkeler arasındayer almıştır.

Türkiye açısından önemli bir diğer bölgese! jeoekonomik unsur ise sonyıllarda gittikçe artan bir önem kazanan bölgenin su kaynaklan meselesidir.Ortadoğu'daki su meselesi bölge-içi ittifak ve çatışma ihtimallerinietkileyebilecek potansiyel bir çatışma alanı olma niteliği kazanmaktadır. Bupotansiyel çatışma alanını ortaya çıkaran en önemli sebeplerden birisiOrtadoğu'nun jeoekonomik kaynakları ile ulus-deviet sınırlarının oluşturduğucari siyasî yapılanma arasındaki uyumsuzluktur. Sömürgeci dönemin ayrımçizgilerini barındıran Ortadoğu'nun sunî sınırlara dayalı haritası su ve petrolkaynaklarının tek bir siyasî yapıda toplanmasının pncrpiipnmesi esasınadayandırılmıştır.

Bölgedeki doğal kaynakların değişik siyasî aktörler arasındapaylaşılmasından kaynaklanan jeoekonomik parçalanmanın doğal bir sonucuolarak aynı ülkeden doğan ve denize dökülen büyük nehir hemen hemen yokgibidir. Fırat ve Dicle Türkiye, Suriye ve İrak arasında; Asi Lübnan. Suriyeve Türkiye arasında; Yermuk Ürdün ve Suriye arasında her an ihtilafçıkarabilecek bir konuma sahiptir. Buna dünyanın en uzun nehirleri arasında

Page 321: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yer alan Nil'in doğal bölünmesini de katarsanız bölgenin artan tarımihtiyacım besleyecek su kaynaklan ile ilgili sıkıntı daha açık bir şekildetebarüz etmektedir.

Soğuk Savaş şartları ve çift kutuplu yapılanma bu jeoekonomik parçalanmaparametrelerini daha üst stratejik müzakerelerin parçası halinde tutuyor vebölgesel parçalanmayı statik hatlarda muhafaza ediyordu. Soğuk Savaşınsona ermesi ile birlikte bu statik yapının çözülmesi, jeoekonomik vejeopolitik etkileşimin hızlandığı geçiş bölgelerini potansiyel stratejik çatışmaalanları haline dönüştürmüştür. Bu çerçevede Kuzey Kafkasya’dan,güney hattının doğusunda Körfez’in, batısında ise Doğu Akdeniz’inbulunduğu Kuzey Ortadoğu hattına kadar olan bölge jeostratejik açıdan tekbir bütün niteliği kazanmaya başlamıştır. Bu açıdan Kafkasya’daki petrol,Doğu Anadolu’daki su, Musul ve Körfez’deki petrol kaynakları konusundakigelişmeler jeoekonomik ve jeopolitik yapıl anma açısından karşılıklıetkileşim çerçevesinde birlikte ele alınmak zorundadır.

Bu yeni stratejik durum Türkiye'nin hayatî önemi haiz projelerinin başındagelen GAP ve GAP ile doğrudan ilgili su kaynaklarım da yenidendeğerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. Soğuk Savaşın Doğu ve Batı bloklarıarasındaki sınırlara dayalı statik yapılanması Türkiye-SSCB sınırını sunîolmasına rağmen istikrarlı bir ayrını hattı haline getirmişti. SSCB-Suriye,SSCB-Irak, ABD-îsraiI, ABD-İran ilişkilerindeki ittifak yapılanmaian daDoğu-Batı blokları arasındaki bu statik konumun Türkiye’nin güney ve doğusınırlarında da göreceli bir istikrar doğurmasına yol açmıştı. GAP projesibu konjonktür içinde planlanmıştı. Ama özellikle İran Devrimi ve SSCB’ninçözülmesi ile Doğu-Batı blokları arasındaki dengelere dayalı sunî istikrarınsona ermesi ve gerçek jeostratejik faktörlerin devreye girmesi ile birliktedurum değişti. Bu da bu jeostratejik hat üzerindeki bütün meselelerinbirbirieriyle daha dinamik bir etkileşim alanı oluşturmasına yol açtı. Buçerçevede batılı ülkelerin su meselesine ve GAP'a bakışlarında hem değişmehem birbirieriyle farklılaşma yaşanmaya başladı. Bu sebeple Türkiye DoğuAnadolu, GAP ve su meseleleri konusunda artık Soğuk Savaşınstatik dengelerinin verdiği rahatlık içinde değildir. Küresel vebölgesel güçlerin bu konulardaki politikası da Soğuk Savaş döneminegöre çok daha dinamik ve her türlü ihtimale açık çok opsiyonlu bir balegelmiş bulunmaktadır.

Page 322: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye Soğuk Savaş döneminde su, petrol ve Ortadoğu meselelerini Doğu-Batı Bloku arasındaki genel ilişkilere dayandırmaktaydı. Batı ile yaşanansıkıntılı dönemler ve ekonomik bunalımlar esnasında Türkiye bölgeye vepetrole daha çok ilgi duymakta, Sovyet tehdidinin arttığı ve Batı ile dahasıcak ilişkiler yaşadığı dönemlerde ise politikasını başta ABD olmak üzerebatılı güçlerin önceliklerine endekslemekteydi. Bugün artık bölge-dışıfaktörlere endeksli bu politikayı sürdürebilme şansı zayıflamıştır.Aksine Türkiye Kuzey Kafkasya’dan Körfez'e kadar uzanan ve gerek su-petrol kaynaklarının dağılımı, gerekse küresel jeopolitik yapılanma içindekiyeri açısından bir bütünlük arzeden bu jeostratejik kuşak ile ilgili uzundönemli stratejisinin temel esaslarını tekrar belirlemek ve bu stratejinin kısave orta vadeli taktik adımlarını bütün bu bölge ile olan ilişkilerini birbirieriylebütünleştiren bir çerçevede yeniden kurmak zorundadır.

Bölgedeki su potansiyeli ile ilgili jeoekonomik bunalım boyutu gözöniindetutulmakla birlikte bu problemin konjonktüre! dalgalanmalar oluşturduğunuda unutmamak gerekir. Ortadoğu’daki su kaynaklan ile ilgili potansiyelçatışma konusu şu ana kadar hiç bir zaman gerçek ve aktif bir çatışma alanıhaline dönüşme ihtimali taşımamıştır. Bu meselenin sık sık aktif çatışmaalanı halinde gösterilmesi gerçek bir durumu aksettirmekten çokbölge-içimanipü-lasyon taktiklerini yansıtmaktadır. Su kaynaklarının kullanımındançıkacak savaş senaryolarının genellikle Ortadoğu’da önemli savaş ve barışsüreçlerinin yaşanmakta olduğu dönemlerde gündeme getirilmesi, bumeselenin aktif bir çatışmaya dönüşecek nitelikte olmaktan çok bölge-içidengeleri etkilemek için kullanılan, gerek küresel gerekse bölgesel aktörlertarafından manipülasyona uygun bir potansiyel çatışma alanı olduğunu ortayakoymaktadır.

Su meselesinin gündeme getirildiği dönemler incelendiğinde iki ana unsurgöze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi bölge-içi dengelerin yenidenşekillendirildiği savaş ve barış süreci dönemleridir. Türkiye ile Irak arasındasu meselesi ile ilgili olan gerginliğin özellikle Körfez Savaşı öncesindetırmandırılmış olması dikkat çekicidir. Aynı şekilde Ortadoğu barışgörüşmeleri süreci içinde de kritik her safhada su meselesi temel gündemmaddesi haline getirilmektedir. Bunun mantığı da gayet açıktır. Savaş vebarış süreci içinde gerek İsrail’in gerekse büyük güçlerin geniş çaplıbölgesel ittifakları engellemesi ve her etkin bölge gücü ile tek tek bir barış ya

Page 323: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

da savaş süreci yaşaması sağlanmak istenmektedir. Böylece bir çok bölgeselaktörü doğrudan ilgilendiren su meselesi taviz ve tehdit unsuru olaraktutulmak suretiyle bölge-içi ihtilafların genişlettiği bir diplomatik manevraalanı ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan ele alındığında, gerek 1995 sonlarındagerekse 2000 yılı başlarında yürütülen İsrail-Suriye barış görüşmelerinde sumeselesinin, Türkiye’nin su kaynaklarını da ilgilendirecek şekilde, tekrartekrar gündeme getirilmesi dikkat çekicidir.

Su meselesi ile ilgili gerilimlerin tırmanması ile ilgili ikinci dikkat çekiciunsur ise bölgelerarası etkileşim ve zamanlama meselesidir. Balkanlar veKafkaslarla ilgili gelişmelerin yoğunlaştığı ve Türkiye'nin diplomatikilgisinin bu bölgelere yöneldiği dönemlerde su meselesinin ve bu meseleyebağlı güney tehdit algılamasının gündeme getirilmesi karşı diplomatikhamleler ile ilgili görülebilir. Her iki halde de potansiyel bir çatışma unsuruolan su meselesi diplomatik manevra alanı açacak şekilde tırmandırılmakta,daha sonra bunalım kendi tabiî seyrine ıücu etmektedir.

II. Küresel Güçler ve Ortadoğu

20. Yüzyılda uluslararası ilişkiler açısından üç ana dönüşüm yaşanmıştır.Bunun birincisi I. Dünya Savaşının, İkincisi II. Dünya Savaşının, üçüncüsüise Soğuk Savaşın sona ermesini müteakib gerçekleşmiştir. I. DünyaSavaşının akabinde Avrupa'daki klasik imparatorluklar yıkılmış, ulus-devletolgusu ve ideolojik temelli çatışmalar imparatovluklaıarası hakimiyetçatışmalarının yerini almaya başlamıştır. II. Dünya Savaşı sonrasındasömürge impara-torluklarının yerini Avrupa dışındaki alanlarda ortaya çıkançok sayıda ulus-devlet almış ve ideolojik temelli çift kutupluluk uluslararasısistemin temel özelliği olmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise biryandan çift kutuplu sistem dağılırken, diğer yandan uluslararası sistemintemelini oluşturan prensip ve yapılarda ciddi bunalımlar ortaya çıkmış, ulus-devlet olgusu bir çok ülkede meşruiyet bunalımına bağlı olarak sarsıntıgeçirmeye başlamıştır. Bu durum uluslararası sistemin unsurları olan ulus-devletleri ortaya çıkaran faktörleri ve bu devletlerin varlık sebeplerinitartışma gündemine getirmiştir.

Bu üç ana dönüşümü ortaya çıkaran savaşlar ve siyasi gelişmeler Avrupa'dacereyan ederken bu dönüşümün en geniş çaplı sonuçları Ortadoğu’yuetkilemiştir, f. Dünya Savaşı neticesinde bölgede gerçekleşen sömürgeci

Page 324: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölüşüm ile bölgenin asırlardır süren ve son olarak da Osmanlı Devletitarafından daha geniş kapsamlı bir bütün içinde muhafaza edilen İslammedeniyeti kimliği etrafında şekillenmiş jeokültürel ve jeopolitik karakteriparçalanmıştır. Bölgenin Müslüman toplulukları arasındaki çatışmaunsurları tahrik edilerek bölgenin ekonomik kaynakları sömürgecigüçlerin operasyonlarına uygun hale getirilmiştir.

Osmanlı Devled’nin dağılması sonrasında bölgede egemenlik kuran İngilizve Fransız sömürge yapılarının kendi aralarında oluşturdukları etki alanlarıhâlâ geçerliliğini sürdüren siyasî sınırların oluşmasında önemli bir roloynamıştır. Sömürge yapılarının gayritabiî bölüşümü II. Dünya Savaşısonrasında ortaya çıkan ulus-devletlerin siyasî sınırları ile jeopolitik,jeoekoıtomik ve jeokültürel hatlar arasında uyumsuzluklar oluşturmuştur. II.Dünya Savaşından sonra oluşan BM sistemi çerçevesinde garantialtına alman siyasî sınırlar ile jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik ge-çişkenlikler arasındaki farklılaşma hemen hemen bölge ülkelerinin tümünüilgilendiren hat-smır problemlerinin doğmasına yol açmıştır.

II. Dünya Savaşını müteakiben İsrail’in kurulması ve II. Dünya Savaşınınsebeplerinden biri olan anti-semitik ırkçılığın gündemden ihraç edilmesiSoğuk Savaş döneminin genel dengelerini de, bölge üzerindeki yansımalarınıda doğrudan ilgilendiren sonuçlar doğurmuştur. Bu sonuçlar çoğu zaman sonderece çelişik siyasî tabloların ortaya çıkmasına da yol açmıştır. İsrail'inkurulması bir taraftan bölgedeki sömürge yapılan üzerinde doğan Arap ulus-dev-letleıin hat ve sınır uzlaşmazlıklarından kaynaklanan iç meseleleriniortak düşman karşısında dondurmaya sevkederken, diğer taraftan küreselölçekli Soğuk Savaş kutuplaşmasının bölgedeki dev-rinıci-radikal-totaliterArap devletleri ile geleneksel-ılımlı Arap sultanlıkları arasındaki rejimfarklılaşmasının küresel ve bölgesel ittifaklara yansıyan bir kutuplaşmayadönüşmesine sebep olmuştur. Nasır ve Baas hareketlerinin estirdiği rüzgârArap milliyetçiliğinin anti-Batı ve anti-İsrail psikolojileri ile de desteklenecekşekilde sosyalizmle buluştuğu bir eksen oluşturmuştur. Kürese! çift kutupluyapılanmanın sonucu olarak sağlanan Sovyet desteği bu sentezin ürettiğirejimlere hayat alanı açarken, Batı ülkeleri bir taraftan İsrail’in hayat alanınıgaranti altına almaya, diğer taraftan geleneksel Arap rejimlerini korumaya vedevrimci-radikal Arap rejimlerini dönüştürmeye çalışmıştır.

Page 325: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu'ya olan etkileri açısından bakıldığında I. ve II. Dünya Savaşı ileilgili sonuçların bir benzeri de Soğuk Savaşı bitiren süreç için geçerliolmuştur. Aynen ilk iki sıcak dünya savaşı gibi Soğuk Savaş da temeldeAvrupa-içi çelişkilerden kaynaklanmış ve bu çelişkilerin yol açtığı güçdengesine dayalı kutuplaşmalarla kendi dinamiklerini ortaya koymuştur. Buasırda görülen küresel ölçekli üçüncü kutuplaşma olan Soğuk Savaşın bitişineyönelen süreç Orta ve Doğu Avrupa’da başlamışken bu sürecin en doğrudanetkileri aynen daha önceki dünya savaşlarında olduğu gibiOrtadoğu'da görülmüştür. Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanan ve SoğukSavaşın sonunu getiren siyasî dönüşüm Yugoslavya hariç tutulursa geneldezamana yayılan yeni dengeler oluştururken, aynı süreç Ortadoğu'da öncebütün büyük aktörlerin müdahil olduğu bir savaşa, sonra da belirsizlikalanlarının yoğunlaştığı yeni bunalım bölgelerinin dogmasına yol açmıştır.

Soğuk Savaşın Eski Düzeni Doğu Avrupa’da çözülürken Yeni DünyaDüzeni’nin dayandığı kabul edilen demokrasi ve insan haklan gibikavramların Ortadoğu’da yol açabileceği dalgalanmalar, sistemik güçleribölgedeki düzenin çok da fazla değiştirilmeden yeni küresel sisteme entegreedilmesi tercihine yöneltmiştir. Saddam'm saldırgan politikası hem küreselölçekli Yeni Dünya Düzeni'nin meşruiyet zemini bulmasını, hem de caribölgesel dengelerin değiştirilmeden sürdürülmesini kolaylaştıran bir etkiyapmıştır. Küresel ve bölgesel aktörlerin Ortadoğu’ya bakışındaki değişiminana unsurlarım ortaya koymak Ortadoğu'daki bu yapılanmanın ipuçlarını dagörmemizi sağlayacaktır.

Uluslararası ilişkilerde küresel ölçekte strateji belirleme gücüne sahip ülkeleröncelikle kendi güç unsurlarını maksimize edecek çıkar alanlarım ve bu çıkaralanlarında söz konusu olabilecek potansiyel gerilim ve çatışma konularımbelirlerler. Bu belirleme kısa, orta ve uzun dönemli ittifak alternatiflerini vedeğişik kademeler içinde diplomatik gerginlikten sıcak savaşa kadar gidençatışma opsiyonlarını ortaya koyar. Dış politika stratejisinin taktik safhalaraindirgenmesi bu opsiyonlann uygun bir zamanlama ile devreye sokulmasınıgerekli kılar. BÖylesi bir küresel stratejik rekabetin belki de en dinamik birşekilde seyrettiği bölge Ortadoğu olagelmiştir.

ı. Amerikan Stratejisinin Temel Parametreleri ve Ortadoğu

ABD’nin önemli bir uluslararası güç olarak dünya politikasına girdiği

Page 326: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönemden bu yana sürekliliğini muhafaza eden temel stratejik ilkeler busüper gücün küresel ve bölgesel önceliklerini de ortaya koymaktadır: (i)Savaşların Amerika kıtasının uzağında tutulması ve zorunlu olduğu hallerdemümkün olan en uzak hatta kabullenilmesi: (ii) Afroavrasya politikasındaetkin olacak stratejik ve diplomatik araçların oluşturulması; (iii) Amerikakıtası dışındaki güç dengelerine ve stratejik risk unsurlarına müdahilolabilecek bir deniz gücünün sürekli devrede tutulması.

İlk basit formülasyonlarını deniz jeopolitiğinin öncü ismi Amiral Mahan’ın20. yüzyılın başında ABD Başkanı Roosevelt'e yaptığı tavsiyelerde bulan buyaklaşım ABD’nin dünya politikasındaki ağırlığının artması ile birlikteyaşanan tecrübelerle .. BM gibi uluslararası örgütlerin devreye girmesiyleküresel bir nitelik arzeden, yeni savaş teknolojisi ve füzeler ile daha karmaşıkbir askerî boyut kazanan ve ABD'nin İngiltere’den küresel deniz gücününmirasını devralmasıyla bölgesel stratejik kademelere indirgenen bu stratejikpozisyonun en kırılgan ve belirleyici halkası Ortadoğu olmuştur.

Çift kutuplu Soğuk Savaş döneminde Ortadoğu ABD açısından bukutuplaşmanın jeopolitik karşılaşma hattını oluşturan kenar kuşağın merkezîbölgesini temsil etme yanında, kapitalist Batı Blokunun ekonomik varlığı veüstünlüğü için hayatî önemi haiz doğal kaynakların jeoekonomik alanıkonumundaydı. Ortadoğu’da kontrolü kaybetmek hem jeopolitik hem deekonomi-politik açıdan küresel dengenin karşı kutup lehine değişmesianlamına gelecekti. İki süper gücün bu dönemdeki en çetin ve ensürekli yüzleşmelerinin bu bölgede cereyan etmiş olması bu açıdan dikkatçekicidir.

ABD gerek Soğuk Savaş döneminde, gerekse Soğuk Savaş sonrası dönemdeiki temel parametre arasında diplomatik ve stratejik bir uyum kurmaya çalıştı:Bölgenin küresel jeopolitik ve ekonomi-poiitik dengeler içindeki rolü vebölgeiçi güç yapılanması.

Bu nedenledir ki ABD, Soğuk Savaş döneminde bir taraftan SSCB ileyürüttüğü küresel rekabette bölgedeki stratejik üstünlüğü ele almayaçalışırken diğer taraftan bölge-içi dengeleri gözeten bir politika geliştirmeyeçalışmıştır. Küresel rekabetin karşı kutbu olan SSCB’nin bölgesel etkinliğinikırma mücadelesi ile bölge-içi denge taktikleri arasında sağlanmaya çalışılanince ayar bölgeye yönelik Amerikan stratejisinin omurgasını teşkil etmiştir.

Page 327: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ABD’nin bölge-içi denge değişimlerini gözeten ittifaklar oluşturmaçabası, Ortadoğu politikasının kaygan zemininde süreldi değişken birdiplomatik bloklaşma sürecine sebebiyet vermiştir. Ortadoğu’nun güçlerdengesi parametrelerine yatkın yapısı bu tür diplomatik manevraların hayatalanı bulmasına zemin hazırlamıştır.

ABD, ellili ve altmışlı yıllarda Arap milliyetçiliği ile sosyalizmi sentezleyenNasırcı ve Baasçı ekollerin yayılmasını, hem Sovyet bölgesel etkinliğinin biruzantısı olması, hem de özellikle İsrail'in güvenliğini tehdit edebilecek bölge-içi güç temerküzü oluşturma ihtimali açısından engellemeye çalıştı. Süveyşve Suıiye bunalımlarına yönelik tavır ile CENTO’nun oluşturulması budoğrultuda karşı-denge oluşturmaya yönelik adımlardı. Ortadoğu'nungüneyinde Mısır merkezli Arap milliyetçiliğine karşı Ortadoğu’nunkuzeyinde Türkiye-îran-Pakistan eksenine dayalı CENTO yapılanmasıküresel rekabetin odağı olan SSCB ile bölgesel karşı-cepheyi oluşturanNasırcı güçler arasında bir direnç bloku oluşturma hedefine yönelikti.

Soğuk Savaşın sonuna yaklaşıldığı seksenli yıllarda Ortadoğu’da yaşanandeğişim bu diplomatik esneklik alanının izlerini taşımaktadır. Seksenli yıllaragirerken ABD’nin Ortadoğu politikasını derinden etkileyen iki önemli olayyaşandı: Canip David ve İran Devrimi. Camp David Anlaşması ile İsrail ilkdefa merkezî bir Arap gücü olan Mısır ile masaya otururken aslında Mısır’ınABD’nin Ortadoğu güçler dengesindeki en önemli müttefiklerinden biriolma konumu pekişiyordu. Camp David ile Mısır sistemik güçlerinmerkezine çekilirken Şalı'ın devrilmesi ve Devrim ile İran karşıkutba geçiyordu. İran Devrimini ilk kutlayan lider de o zaman Amerika veİsrail karşıtlığını Filistin davasının en önemli dayanağı yapan Yaser Arafatidi.

Daha sonra yaşanan İran-Irak Savaşı ve Lübnan bunalımları ABD açısındanbu yeni dengenin izlerini taşıyordu. Camp David sonrasında oluşan RedCephesi ABD’nin Ortadoğu politikasındaki manevra alanını daraltırken İrankarşısında oluşan Mısır-Irak eksenli Arap Bloku Devrimin ABD yanlısı Arapülkelerine taşınmasını engelleyen diplomatik ve psikolojik bir duvaroluşturmaktaydı. Bu perspektiften ele alındığında, gerek İran-îrak Savaşıgerekse Lübnan bunalımı ABD’nin bölge-içi manevra alanı açısından işlevselbir öneme sahipti. Nitekim İran-Irak Savaşı ile İran bloke edilirken, Lübnan

Page 328: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

İç Savaşının getirdiği konjonktür FKÖ’nün Lübnan'dan, dolayısıyla daİsrail’in güvenliğini ve ABD çıkarlarını tehdit edebilecek merkezî Arapekseninden kopuşuna yol açmıştır.

Ancak bu süreç Soğuk Savaş sonrası dönemde daha da tebarüz edecek olanbir olguyu beraberinde getirdi. SSCB’nin bölgesel etkinliği zayıfladıkçaküresel rekabet unsurları ABD açısından önemini göreceli bir şekildekaybederken, bu kez blok-içi farklılaşma unsurları daha net tanımlamakzorunda kalırken Avrupa ülkeleri ve genelde AB bütün taraflarla dengeliilişkiler geliştirmeye özen gösterdi. Nitekim ABD ile İran arasındaki ilişkilertamamen durduğu dönemlerde Avrupa ülkelerinin İran’la olan ticarî vediplomatik ilişkileri dengeli ve kademeli bir gelişme gösterdi.

Gerek küresel gerekse bölgesel dengelerin yeniden kurulma süreci içinegirdiği ve bu süreçte ABD’nin başat rolünün öne çıktığı tarihî bir dönemeçnoktasında yaşanan Körfez Savaşı başta ABD olmak üzere bütün küresel vebölgesel güçlerin bölge ile ilgili stratejik pozisyonlarını yeniden gözdengeçirmelerine yol açtı. Bu anlamda Körfez Savaşı sadece BM üyesi birülkenin başka bir ülkeyi istila etmesi ile ilgili iki taraflı bir ihtilafınçözümlenmesi ve saldırganın bertaraf edilmesi ile sınırlı kalmamıştır. ABD,Saddam’ın saldırgan politikasının yol açtığı konjonktürü, uluslararasımedyayı da son derece etkin kullanan başarılı taktik bir planlama veuygulama ile. daha büyük ölçekli stratejik hedefler için kullanmıştır.

Bir kıyas ile ortaya koymak gerekirse, Afroavrasya anakıtasın-daki düzeneağırlığını Normandiya Çıkarması ile koyan, uluslararası hukuka dayalıörgütlerin etkin kullanımım ilk defa Kore Çıkarması ile başaran ve çiftkutuplu yapının bir kutbunun liderliğini perçinleyen ABD, Körfez Çıkarmasıile de yeni bir uluslararası düzenin geçiş sürecini başlatmıştır. Ancak, küreseldengeler ve uluslararası ekonomi-politik güç yapılanması açısındanNormandiya Çıkarması ofansif nitelikli aktif bir müdahale iken, KörfezÇıkarması ofansif görünümlü olmakla birlikte statükoyu korumaya yönelikdefansif unsurlar da ihtiva etmektedir. ABD Körfez Savaşı ile sadeceSaddam'a değil, uluslararası ekonomi-politik rekabet gücü kazanan Almanyave Japonya gibi küresel aktörlere ve Soğuk Savaşın bitmesi ile birlikte ortayaçıkan dinamik konjonktürü kullanarak güç denklemindeki ağırlığını artırmakisteyen bölgesel güçlere de mesaj vermiştir.

Page 329: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ABD’nin kurmaya çalıştığı yeni düzen açısından ele alındığm-,da KörfezSavaşının üç ana hedefi gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenebilir:Birincisi, küresel düzenin bizatihi kendisi ile ilgilidir. Kurulması düşünülenYeni Dünya Düzeninin kritik alanı, Doğu Blokunurr dağılması ile birlikte teksüper güç olarak uluslararası sistemin garantörlüğü misyonunu üstlenenABD’nin bu saran-

törlüğün getireceği operasyonel maliyet ile uluslararası ekonomi-politik güçdağılımı arasındaki denge meselesidir. ABD yetkilileri ABD'nin, SoğukSavaşın galibi olmasına rağmen, uluslararası eko-nomi-politik güçdengesinde ciddi bir kan kaybı yaşamakta olduğunun farkındaydı. SoğukSavaş döneminde kendi stratejik koruması altında bulunan Almanya veJaponya gibi ülkelerin kaydettiği ekonomik kalkınma ile Soğuk Savaşsüresince ABD’nin askerî maliyetler arasındaki dengesizlik, yeni döneminçözülmesi gereken ilk ciddi sistemik problemi idi. Genişleyenimparatorlukların bu genişleme ile doğan masrafların artışını karşılayacakkaynak bulamadıkları andan itibaren düşüşe geçtiklerini bilenAmerikalı stratejisyenler, ki Paul Kennedy gibi tarihçilerin analizleri bukanaatlerin yaygınlaşmasını kolaylaştırmıştır, uluslararası ekonomi-politikgüç ile askerî/jeopolitik yükümlülükler arasında yeni bir denge kurma çabasıiçine girmişlerdir.

Körfez Savaşı bu çabada önemli bir rol oynamıştın ABD Körfez Savaşısürecinde ve sonucunda küresel dengelerle ilgili şu ciddi mesajları vermiştir:(i) Uluslararası düzen ABD'nin hukukî ve reel-politik patronajlığında yenidenyapılanmalıdır; (ii) bu düzenleyici fonksiyonun gerektirdiği maliyetler budüzenin oluşturduğu güvenlik ile ekonomi-politik güç elde eden aktörlercepaylaşılmalıdır; (iif) uluslararası ekonomi-politik yapılanmanın stratejikdoğal kaynaklarını barındıran Ortadoğu ABD'nin tekelci güvenlik şemsiyesialtındadır, ki bu mesaj temelde Körfez Savaşı öncesinde Irak ve İran gibiABD karşıtlığı ile bilinen bölgesel güçlerle yoğun ilişki geliştiren ve silahteknolojisi aktaran AvrupalI güçleredir ve nihayet (iv) yeni düzeningerektirdiği uluslararası örgütlerin meşruiyet sağlayıcı rolü ABD’nin siyasîiradesine bağlıdır, ki BM kararlarının son on yıl içindeki seyri bu mesajıpekiştirmiştir.

Körfez Savaşının ABD açısından ikinci önemli hedefi çift kutuplu yapıya

Page 330: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

göre şekillenmiş bölgesel dengelerin yeniden kurulmasıdır. Soğuk Savaşsüresince kaışı kutbun tehdidi karşısında kendi müttefiklerini korumayaayarlı politika takip eden ABD Soğuk Savaş sonrasında bütün bölgeaktörlerini yönlendirmeye dayalı bir taktik belirlemiştir. Seksenli yılların RedCephesi dağılmış, Irak ve Libya gibi tümüyle sistem dışına itilen aktörlerdışındaki bütün Arap ülkelerini içeren diplomatik/ekonomik nitelikli bölgeselplanlar devreye sokulmuştur.

Bu yeniden kurulma sürecinde FKÖ ve Suriye gibi Soğuk Savaş süresinceABD karşıtı olan aktörler sistemin içine çekilirken, Ortadoğu'da DoğuAvrupa'daki dönüşüme benzer ciddi kitlesel dalgalanmalar getirebileceksiyasî yapı değişikliklerinin yaşanmamasına özen gösterilmiştir. Böylecezaten varolan aktörler yeni konumlar elde ederken, statükoyu bozucuunsurların gelişmesine engel olunmuştur. Körfez Krizi ile birlikte gelenekselkrallık rejimleri-bürokratik diktatörlükler arasında sıkıştırılmış olan kitlelerinDoğu Avrupa benzeri yaygın siyasî katılıma dayalı yeni alternatif arayışlarıöncelikle ertelenmiş, daha sonra da ya sindirilmiş ya da ka-nalize edilmiştir.Körfez krizi öncesinde, Ürdün ve Tunus başta olmak üzere birçok Ortadoğuülkesinde kitlesel katılıma dayalı yeni siyasal meşruiyet zeminleriarayışlarının yaygınlaşması yeni-sö-mürgeci yapılanma için ciddi bir tehditteşkil etmekteydi. Körfez krizi ile birlikte bu taleplerin yerini tekrarbürokratik diktatörlük -ler-krallıklar tahterevallisi almıştır.

Körfez Savaşının getirdiği olağanüstü konjonktür bürokratik ve gelenekse]diktatörlüklerin yapısını korurken, bu yapıların uluslararası tercihlerindedeğişiklikler meydana getirmiştir. Körfez Savaşı ile başlayan doksanlı yıllarIrak'rn sistem dışına itilmesi ile FKÖ’nün sistem içine çekilmesi sürecininbirlikte işlediği yeni bir denge ortaya çıkarmıştır. Körfez Savaşında bir ikiistisna dışında bütün bölge ülkelerini Irak’a karşı harekete geçirmeyibaşaran ABD, SSCB’nin çöküşünün askerî zaferini Körfez'de yaşamıştır.

ABD’nin Körfez Savaşından sonra Irak’a karşı sürdürdüğü kontrollügerginlik politikası bu bölgesel dengeler çerçevesinde özel bir önemtaşımaktadır. ABD Körfez Savaşından bu yana İrak ile ilişkilerini “kontrollügerginlik” esasına göre yürütmektedir. Bu politika iki uç noktadan kaçan birseyir içinde takip etmektedir. Ne Saddam rejimine nihaî darbe niteliğitaşıyacak geniş kapsamlı bir harekat yapılmakta; ne de Irak’m meşru bir üye

Page 331: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olarak uluslararası sisteme geri dönüşüne izin verilmektedir.

Uluslararası meşruiyetini 1991 yılındaki BM Güvenlik Konse-yi'nin lrak'ıııtüm kitle imha silahlarını yok etmesini öngören 687 sayılı ateşkes kararındanalan bu “kontrollü gerginlik" politikası ABD'ye Soğuk Savaş sonrasındaortaya çıkan belirsizlik döneminde bölgedeki fiilî etkinliğini sürekli olarakhissettiren önemli bir

manevra alanı sağlamıştır. O dönemden bugüne belirli aralıklarla yaşanangerginlikler stratejik bir hedeften çok taktik manevra alanları ile sınırlıkalmıştır. Son olarak 1999 yıls başlarında tırmanan gerilim esnasında verilenimajın aksine çok yaygın bir askerî müdahale ihtimali sınırlı görülmektedir.Bütün Irak’ı kapsayacak ve kara harekatını da gerektirecek çapta bir askerîmüdahalenin ABD’nin çıkarları açısından da, uluslararası destek açısındanda yeterli gerekçeleri yoktur. BM Güvenlik Konseyi üyelerinden sadeceİngiltere'nin desteklediği, Fransa, Rusya ve Çin’in teenni ile yaklaştığı,Körfez Savaşına destek vermiş Arap ülkelerinin karşı çıktığı bir harekatınbölgede kalıcı bir denge sağlaması mümkün değildir. Ayrıca bir çok tarafülkede aktif bir Irak tehdidinin olmadığı bir konjonktürde gerginliğinböylesine tırmandırılmasının arkasındaki gerçek sailcin o dönemde Monicaskandali ile sarsılan Clinton’ın Amerikan kamuoyundaki itibarınıgüçlendirmeye yönelik bir adım olduğu ile ilgili ciddi tereddütler oluşmuştur.Yine de Irak'a karşı sürdürülen kontrollü gerginlik politikasıbölgedeki olağanüstü durumun sürmesini sağlayarak bu süper gücünbölge üzerindeki opeıasyonel kabiliyetini artırmıştır.

Olaya Irak açısından yaklaşıldığında da, ilginç bir şekilde, Irak’ııı daABD’nin kontrollü gerginlik politikasından çok fazla rahatsız olmadığı,aksine konumunu meşrulaştırıcı kısmî bir fayda sağladığı söylenebilir.ABD'nin her tehdidi ve kısmî müdahalesi Saddam’ın ülke içindeki, Irak'm daArap kamuoyu nezdindeki itibarını korumasını sağlamaktadır.

Körfez Savaşının üçüncü önemli hedefi ise İsrail’in uzun dönemligüvenliğinin bir daha tehdit edilemeyecek bir şekilde güvence altınaalınmasıdır. Körfez Savaşını müteakiben başlayan Ortadoğu barışgörüşmeleri ile birlikte İsrail’in yeni bir stratejik açılım ile uluslararasıarenadaki yalnızlıktan kurtulması bu yeni bölgesel konjonktür ilesağlanabilmiştir.

Page 332: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Avrupa Güçleri ve Ortadoğu

Soğuk Savaş sonrası dönemde tek süper güç olarak uluslararası düzeningarantörlüğünü üstlenmesine ve bu konumunu Ortadoğu ile ilgili küresel vebölgesel dengelere çok etkin bir şekilde yansıtmış olmasına rağmen,ABD’nin doksanlı yıllar süresince Ortadoğu’da mutlak bir manevra alanıkazanabildiğini iddia etmek güçtür. Bunda Soğuk Savaş süresince Batı Blokuiçinde ABD ile uyumlu politikalar geliştirme zorunluluğu hisseden Avrupalıgüçlerin daha özerk politika arayışlarına yönelmesi yanında, Çin ve Rusyagibi Ortadoğu politikalarını küresel etkinliğin önemli bir göstergesi olarakgören Asyalı güçlerin de rolü de vardır.

Soğuk Savaş süresince katı bir bloklaşmayı gerekli kılan çift kutupluyapılanma ABD ile Avrupalı müttefikler arasındaki bölgesel politikafarklılıklarını örten sonuçlar doğuruyordu. Ortadoğu bölgesiy le ABD'ye göreçok daha köklü tarihî ilişkileri olan Avrupa ülkeleri, Soğuk Savaş süresincebu tarihî bağların gerektirdiği ulusal politikalarla küresel çift kutupluyapılanmanın gerektirdiği blok politikaları arasında ciddi çelişkiler yaşadı.AB’nrn ortak dış politika yapım süreci bu ilişkilere daha da girift bir özellikkazandırdı. Bıı çerçevede her Avrupa ülkesi üç düzlemli bir politika arayışınayönelmek zorunda kaldı: (i) İçinde ABD’nin de bulunduğu Batı Blokupolitikası; (ii) farklı AB üyesi ülkelerin çıkarlarını uyumlulaştırmaya çalışanAB ortak dış politikası ve nihayet (iii) her ülkenin kendi tarihî, coğrafî veekonomik tercihlerini yansıtan ulusal dış politika.

Bu düzlemler arasında uyum sağlama çabasındaki İngiltere, Fransa veAlmanya gibi Avrupalı büyük güçler ve ABD arasında Ortadoğu’ya bakışkonusunda yaşanan farklılaşmalar ilginç çelişkileri de beraberinde getirmiştir.Bu çelişkiler değişik dönemlerde farklı şekillerde tecelli etmiştir. II. DünyaSavaşından Ortadoğu'da anti-söntürgeci ulus-devlet yapılarının oluştuğusömürge devrim-lerinin tamamlanmasına kadar olan süreçte Ortadoğu’dasömürgeci bir geçmişe sahip olan İngiltere ve Fransa birbirlerine daha yakınbir tavır sergilerken, halkların kendi kaderlerini tayin ilkesini daha I. DünyaSavaşında vaz' etmiş olan ABD, blok çıkarları ile bu temel ilke arasında ciddibir gerilim yaşamıştır. Bu dönemde Fransa Cezayir, İngiltere de Süveyşbunalımlarında sömürgeci bir • tepki ile hemen askerî müdahaleyeyönelirken, ABD daha diplomatik ve esnek bir tavır benimsemiştir, özellikle

Page 333: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Süveyş bunalımında tngiliz-Fransız ortak tavrı ve ABD’nin bu tavrıyumuşatma çabalan dikkat çekicidir. İngiltere ve Fransa'nın ortaksömürgeci geçmişi bu ülkeleri Ortadoğu’ya dönük sertlik politikalarınasevkederken, sömürgeci uluslararası yapının dağılarak bu yapının ulus-devletlere dayalı BM sistemince ikame edilmesini PaxAme-ricana’nın önemlibir ön şartı olarak gören ABD Sovyet-karşıtı kü-resel blok çıkarları ile blok-içi bölgesel çıkar farklılaşması arasında kalmıştır.

Bu dönemde özellikle ABD ile Ingiltere arasında yaşanan farklılaşmaparadigma-içi dönüşümün tarihteki en ilginç örneklerinden birinioluşturmuştur. Deniz gücüne dayalı enıperyal yapılara sahip olan her ikidevlet için de Ortadoğu kaçınılmaz bir geçişin arenası olmuştur. Ingilteresömürge imparatorluğunun dağılma süreci içinde Avrasya kenar kuşakhattından ve bu hat üzerindeki üslerinden çekilmek zorunda kaldıkça doğanboşluğu kaçınılmaz bir şekilde ABD doldurmaya başlamıştır. Cariuluslararası konjonktür ve Sovyet tehdidi İngilizleri daha önce I. ve II. DünyaSavaşlarında Almanlara karşı koruduğu sömürge hatlarını kendi iradesiyleABD’ye terketme zorunluluğu ile karşı karşıya bırakmıştır. ABD ise Almantehdidi karşısında yardımlarına koştuğu Ingiltere ve Fransa'nın sömürgeimparatorluklarını dağıtan bir süreci başlatmakla paradigma-içi liderliğialmıştır.

Ancak bu durum Soğuk Savaşın ilk dönemindeki bu ilginç çelişkiyi deberaberinde getirmiştir. İngiltere bu zorunluluğun yol açtığı stratejikbüzülmeyi daha sonraki dönemde kıta-Avıupası güçleri ile ABD arasında birtür dengeleyici fonksiyon ile aşmaya çalışmıştır. ABD de Ingiltere'yi sürekliittifak çizgisi içinde tutarak onların Ortadoğu'daki sömürge tecrübelerini vebirikimlerini kullanma imkanı yanında Avrupa-içi dengeleri manipüle etmeşansı bulmuştur. ABD ve İngiltere'nin bu çerçevede daha sonra sürekli veuyumlu bir ittifak görüntüsü vermelerine rağmen II. Dünya Savaşı sonrasındaIngiltere ve ABD arasında yaşanan paradigma-içi çelişki psikolojik ve taktikdüzeydeki etkisini sürdürmüştür.

Sömürge devrimlerinin tamamlanması ve Ingiltere ve Fransa gibi Avıupalıgüçlerin kendi kıtalarına çekilmesinden sonra başlayan ikinci dönemde iseABD özellikle Arap-İsrail gerginliğinin tırmandığı dönemlerde çok dahasertlik yanlısı bir tavır geliştirirken Avrupa ülkeleri Ortadoğu'da Arap

Page 334: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

toplumlann hissiyatını gözetir bir tavra yönelmişlerdir. Petrol krizi ile ivmekazan bu süreçte Avcına ülkeleri bir vandan eski sömürgeleriyle olanilişkilerini yeniden tanımlama çabası içine girerken, diğer yandan ABDegemenliğini esneten bir Ortadoğu politikası benimsemeye başlamışlardır. DeGaulle sonrası Fransa bu konuda başı çekmiştir. Özellikle Katolik Avrupaülkeleri Ortadoğu’da artan İsrail etkinliğini dengeleyecek bir tarzda Arapülkelerine yakınlaşmıştır. Fransa-Suriye, Fransa-Lübnan, Fransa-Cezayir,ttalya-Libya ilişkilerinin seyri bu konuda çarpıcı örnekler oluşturmaktadır.

11. Dünya Savaşının müsebbibi olarak savaş sonrasında bir içe kapanmadönemi yaşayan Almanya ise yetmişli yıllarda başlattığı Ostpolink ile paralelbir açılma politikası benimsemiştir. Bu politikanın Ortadoğu’ya dönüksonuçları da zamanla kendini göstermiştir. Özellikle ekonomik ilişkilerdeyoğunlaşan ve Almanya’nın sömürge geçmişi olmamasından da beslenen buaçılım, zamanla AB politikalarını da etkileyecek düzeye ulaşmıştır. Bununnetice-sindedir ki, seksenli yıllarda ABD ile çelişkili politikalaryürüten Ortadoğu ülkelerinin Avrupa ile olan ilişkilerinde ciddi biryoğunlaşma gözlenmiştir.

ABD ile Avrupalı ülkeler arasındaki bölgesel politika farklılaşmasındagözlenen bu temayül Körfez Savaşı öncesindeki Alman-ya-İran, Fransa-lran,Almanya-lrak, Fransa-lrak ve Fransa-Suriye ilişkileri ile bariz bir şekilalmıştır. Irak'm Kuveyt'i işgal ettiği 1990 Ağustosundan müttefikmüdahalesinin başladığı 1991 başlarına kadar süren diplomatik süreçte de builişkilerin izleri kendini göstermiştir. Bu süreçte İngiltere ABD'ye yakın birpozisyon belirlerken, Fransa son ana kadar Irak ile teması sürdürerekarabulucu konumunda kalmayı tercih etmiş, savaş kaçınılmaz bir halegelince de galipler safında yer alabilmek için saldırılarda önemli birıoi üstlenmiştir. Almanya ise savaş süresince müttefik safında görünmeklebirlikte, II. Dünya Savaşı sonrasında kendisine konan yasakları gerekçegöstererek müdahaleden uzak durmuştur.

Ortadoğu’daki ABD egemenliğini pekiştiren Körfez Savaşına Avrupa'nındolaylı olmakla birlikte simgesel önemi büyük olan karşı diplomatik atağıOrtadoğu Barış Sürecinin Oslo-Madrit ekseninde başlatılmasıdır. Bu süreçAvrupa’nın Ortadoğu politikasında tekrar etkinlik kurma çabasının birgöstergesi olmuştur. Körfez Savaşından sonra Almanya’nın Yugoslavya’daki

Page 335: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

taşları yerinden oynatacak şekilde Hırvatistan ve Slovenya’yı tanıması da sondamgasını vuracak olan bölgelerarası etkileşimin ilginç bir şekilde temayüzetmesi sonucunu doğurmuştur. Bu etkileşimi gösteren çarpıcı bir çapraz ilişkisavaş ve barış süreçleri ile ortaya konabilir. Körfez Savaşı ABD'ninöncülüğünde başlatılmış ve yürütülmüş iken Ortadoğu Barış Süreci öncelikleAvrupalı güçlerin girişimi ile Avrupa’da başlatılmıştır. Buna karşılıkBalkanlarda taşlar Almanya tarafından oynatılmış ve savaş Avrupalı güçlerceyürütülmüşken, Bosna barışı ABD öncülüğünde Dayton’dagerçekleştirilmiştir.

Soğuk Savaşın çift kutuplu statik dengesinin sarsılması AvrupalI güçlereOrtadoğu’da önemli bir manevra alanının açılmasını sağlamıştır. Blokbaskısının azalması, AB genelinde ve her bir AB üyesi ülke düzeyinde dahaesnek bir politika geliştirme çabasını beraberinde getirmiştir. Bugün deOrtadoğu’da genelde bir Amerikan etkinliği gözlenmekle birlikte ABD ilegerginlik yaşayan önemli Ortadoğu ülkeleri ile Avrupa arasındaki ilişkiler herdüzeyde gelişmektedir. Körfez Savaşı ve ABD’nin çifte-kuşaünapolitikasına rağmen Almanya ve Fransa gibi AB'nin merkezini teşkil edenülkelerle İran ve Suriye gibi genelde ABD-kaışıtı kampta yer almış ülkelerarasındaki ilişkiler bunu teyid eder niteliktedir. ABD ile İsrail’i stratejik bireksen olarak gören Arap ülkeleri de Avrupa'yı bu stratejik ekseni dengeleyicibir faktör olarak görmektedir. ABD’nin İsrail yanlısı görüntüsü değişmedikçeSSCB’nin boşalttığı dengeleyici faktör alanını genelde AB'nin, özelde deAlmanya ve Fransa’nın doldurması beklenebilir.

2000 yazında Camp David’de Barak ile Arafat arasında Kudüs’ün geleceğiile ilgili görüşmelerde Clinton’ın İsrail yanlısı bir görüntü vermesinin hemenakabinde Arafat’ın başta Avrupa ülkeleri olmak üzere önemli küresel vebölgesel güçleri ziyarete başlaması bu dengenin işlemekte olduğunu gösterenbir başka çarpıcı örnektir. Ortadoğu Barış Sürecinin en kırılgan noktasınıoluşturan Kudüs'ün nihai statüsü konusunda özellikle Vatikan ve KatolikAvrupa ülkelerinin müdahil olma arzulan Arap-Avrupa yakınlaşmasınıartıracak sonuçlar doğurabilir. Çünkü içinde Hristiyan Arapları da barındıranFilistin idaresi altında bir Kudüs Avrupa için bir bütün olarak Yahudilerinegemenliğine verilmiş bir Kudüs’ten daha takdire şayandır.

3. Asya Güçleri ve Ortadoğu

Page 336: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Rusya, Çin ve Japonya gibi önemli Asya güçleri de Ortadoğu’daki bölgeseldengelerle ve bu dengelerin kıtasal ve küresel sonuçları ile doğrudan ilgilidir.Hem Asya hem de Avrupa stratejik parametreleri içinde politika geliştirmekzorunda olan Rusya’nın bölgeye yönelik yaklaşımı ciddi bir tarihî derinlikiçermektedir. Rus Çarlığı’nm Kudüs’e giden Rus hacılar ve OsmanlıDevleti'nin Ortodoks nüfusu konusunda elde ettiği ayrıcalıklardan buyana Ortadoğu politikasını genel stratejisinin en temel unsurlarından birisiolarak gören Rus stratejik zihniyeti bu konuda ideolojik kalıpları aşan birsüreklilik göstermiştir.

Çarlık Rusya’sının Ortodoks unsurları kullanarak Osmanlı aleyhine güneyeyayılma stratejisi SSCB döneminde yeni araçlarla sürdürülmüştür. II. DünyaSavaşından sonra oluşan çift kutuplu yapıda, ideolojik eksenli çok daha etkinbir ittifak zemini bulan SSCB ikili ve çok yönlü ittifaklarla bölgesel güçlerdengesinin bir kutbunu oluşturmuşlardır. Ellili yıllardaki devrimcidalgalanma ile beslenen, altmışlı yıllarda Ortadoğu’da kurulanbürokratik/askerî yapılarla sağlam bir zemin bulan bu etki yetmişli yıllarınsonundan itibaren çözülmeye başlamış ve Soğuk Savaşın bitişi ilebirlikte ciddi bir düşüş yaşamıştır. Yetmişli yallardaki çözülmenin arkapla-mnda Sovyet desteğindeki Arap rejimlerinin İsrail karşısında aldığı yenilgilerkadar, SSCB’nin ideolojik niteliği dolayısıyla diplomatik esnekliği olmayandış politika yapımının da tesiri vardır. SSCB’nin Afganistan işgalinintırmandırdığı anti-Sovyet tepki, Ortadoğu’daki Müslüman kitlelerinSSCB’den kopuşunun son ve en önemli halkasını oluşturmuştur.

SSCB’nin dağılmasından sonra defansif bir tavırla Doğu Avrupa, Kafkaslarve Orta Asya hattında egemenlik koruma telaşı içine giren Rusya’nınOrtadoğu üzerindeki etkinliği önemli bir zaaf göstermiştir. Irak'a yönelikABD müdahalelerinin tırmanış gösterdiği dönemlerde BM düzeyinde görülenRus diplomatik etkinliği dışında Rusya aktif diplomasi anlamındaOrtadoğu’da Önemli mevziler kaybetmiş bulunmaktadır. Yine de baştaSuriye ve İrak olmak üzere Ortadoğu’daki milliyetçi-sosyalist rejimler, anti-Batı tepkiler gerektiği dönemlerde Rusya’yı bir dayanak noktası olarakgörmeye devam etmektedir. Bütün bu etkinlik kaybına rağmenRusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki statüsü ve Avrasya dengelerindekiönemli konumu bu ülkeyi her an Ortadoğu parametreleri içinde etkin kılacakaraçlar sağlamaktadır.

Page 337: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Avrasya dengelerinin yükselen gücü Çin ise Ortadoğu’ya dönük politikasındaSoğuk Savaş döneminde Tarafsızlar Bloku çerçevesinde geliştirdiği çizgiyiyeni unsurlarla takviye ederek sürdürmektedir. Tarafsızlar Bloku oluşumunuküresel etkinlikte önemli bir unsur olarak kullanan ve yetmişli yıllardaüçkutupluluk (tripo-larity) kavramının doğuşuna yol açacak şekildedeğerlendiren Çin, ABD ve Sovyet etkisine karşı daha otonom bir Ortadoğupolitikası geliştirme çabasındaydı. O dönemde Tarafsızlar Bloku’nun önemliliderlerinin de Ortadoğu'da bulunması, Çin'in bu politikasını destekleyici birrol oynamıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Ortadoğu’daki Batı etkinliğine karşı en cidditepkiler de Çin’den gelmiştir. Hemen hemen her Amerikan müdahalesiBM’de doğrudan ya da dolaylı bir Çin tepkisi ile karşılaşmıştır. Ortadoğupolitikasındaki etkinliğin sağladığı küresel prestiji çok iyi bilen Çin’inönümüzdeki dönemde bu bölgede süreklilik arzeden politikasını daha dagüçlendirmesi beklenebilir. Bu çerçevede ABD-tsrail eksenine karşıSSCB’nin doğurduğu boşluk pragmatik alanda Avrupa tarafından, dahaideolojik alanda da Çin tarafından doldurulabilir. Bu çerçevede Avrupaile Çin arasında olabilecek muhtemel bir yakınlaşma sadece bölge için değil,küresel dengeler için de önemli sonuçlar doğurabilir.

Coğrafî konum olarak Asya’da bulunmakla birlikte ekonomi-politik sınıflamaaçısından Batı Bloku içinde değerlendirilen Japonya Ortadoğu'nun enerjikaynaklarına en çok bağımlı ülkelerin başında gelmektedir. Japonya'nınOrtadoğu’ya dönük bu hayatî ilgisi bu ülkeyi de Ortadoğupolitikasınuvönemli aktörlerinden birisi haline getirmektedir. Japonya’nın buyönünü çok iyi değerlendiren ABD Ortadoğu’ya dönük operasyonlardaJaponya’nın Fınans gücünü kullanma temayülü içinde olagelmiştir.

III. Bölge-içi Dengeler ve Ortadoğu

ı. Bölge Jeopolitiği ve Stratejik Üçgen Mekanizması

Ortadoğu jeopolitiğinin en temel coğrafî ve tarihî dengeye bakmakgerekir.Tarihî kökleri Hitit-Asur-Mısır. Bizans-Selçuklu-Fatimî, Os-manh-Safevî-Meınluk ilişkilerine kadar götürülebilecek olan bu bölgesel dengefaktörü, Asya, Avrupa ve Afrika'dan oluşan ana dünya kıtasının suyolları iletemel deniz bağlantı yollarının kesiştiği merkez üçgenini oluşturmaktadır.

Page 338: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Modern dönemde, petrole dayalı ilişkiler olgusunun daha da renklendirdiğibu stratejik üçgen, uluslararası aktörlerin bölge ile ilgi planlarında gözönünde bulundurmak zorunda oldukları en temel parametrelerden birisi -nioluşturmaktadır.

Mısır-Türkiye-îran bölgesel üçgenindeki ilişkiler sistemik güçlerin hassasdengeler ile oynadığı bir alan oluşturur. Bu üçgen içindeki ilişkiler takipedilirse bölge ile ilgili yeni düzenlemelerin nabzı da tutulabilir. Mesela elliliyıllarda Süveyş Bunalımı sonrasında Nasır'm dışlanması ile Bağdat Paktıiçinde Türkiye ile İran’ın birbirine yakınlaşması arasındaki ilişki ve builişkinin sonuçları bizim bugünkü bölgesel dengeler konusunda ilginç derslerçıkarmamızı sağlayabilir. Yetmişli yıllara kadar sistemik güçlerin çıkarlarınıtehdit eden Nasır yönetimindeki Mısır'a karşı gerçekleştirilen İran-Türkiye(Pakistan ve tasa süreli Irak destekli) yakınlaşması bölgesel güçler dengesi vebu dengenin uluslararası belirleyici aktörleri açısından büyük önem taşıyordu.Iran Devimlinden sonra ise, Ortadoğu diplomasi tarihi içinde sürekli olarakbirbirlerini kollayan ve soğuk bir ilişki sürdüren Türkiye ve Mısırbirbirlerine yaklaşmaya başlamışlardır. Batı'da altmışlı yıllara egemenolan Nasır imajı ile seksenli yıllara egemen olan Humeyni imajı arasındakibenzerlikler karşılaştırıldığında nasıl bir dengenin kurgulandırıldım anlamakdaha kolay olur.

Bu dengeler göstermektedir ki, bölge dışı aktörler açısından bu üç ülkedenikisinin aynı anda dışlanması bölge için kaldırılamayacak bir yükoluşturmaktadır. Bu üç ülkeden herhangi ikisi arasında sistem dışındaoluşacak bir ittifak büyük bir tehdit kaynağı olarak değerlendirilmektedir.Bunun için de aslında sürekli olarak birbirlerini kollamaya ayarlanmış bu üçülkeden biri dışlanırken diğer ikisi mutlaka sistemin içine çekilmektedir.

Şu ana kadar bu denge içindeki hakem rolünü Türkiye oynuyorgözükmektedir. Türkiye her iki dışlama sürecinde de bir taraftan dışlananfaktörle dengeli ilişkiler kuran, diğer taraftan da sistem-içi taraf ile ittifakoluşturan bir tavır izlemiştir. Şimdi de Batı ülkeleri İran ile dengeli ilişkilersürdüren Türkiye’yi keskin bir sistem-içi role soyunan Mısır’ın safınaçekmeye çalışmaktadır. Bu ittifakların en ayırıcı vasfı da sistem dışına itilenülkenin -yetmişli yıllara kadar Mısır, seksenli yıllardan sonra İran- İsrail’itehdit eder bir politika izlemesidir.

Page 339: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Sanki bir tahtarevaili ile karşı karşıyayız. Mısır dışlandıkça İran sisteminmerkezine yerleşmekte ve Türkiye ile desteklenmekte, Mısır sistem içinekaydıkça İran sistem dışına itilmekte ve Türkiye'nin pozisyonu da bu yenidengeye uyarlı hale getirilmektedir.

Bölgede uzun süreli bir barışın en temel şartlarından birisi bu üç ülkeninrasyonel bir zeminde işbirliği içine girmesidir. Böylesı bir rasyonel zemininbölge-İçi manipülasyonlaıa engel olacağını bilen dış faktörler sürekli olarakikili ittifaklarla denge politikası sürdürmektedirler. Türkiye bu türmanipülasyonlara uyarlı bir politika takip etmektense dengeli bir bölgeselstrateji ile bu kutuplar arasındaki gerginliği azaltan bir yol izlemelidir. Buhem Türkiye'nin çıkarlarına daha uygun, hem de bölge barışı için dahaemin bir yoldur. Bu diplomatik beceriyi gösterebilen birTürkiye, bölge-içidengelere her an ağırlık koyabileceğini de göstermiş olacaktır.

Bu dış üçgenin dengeleri Irak-Suriye-Suudi Arabistan iç üçgeni ile girift birilişkiler ağı oluşturur. Aslında Ortadoğu’daki ittifakları ve karşılıklı dengeleritahlil ederken daha küçük ölçekli ve bu dengelerde daha edilgen konumdabulunan Ürdün-Filistin-Lüb-nan üçgenini de gözönünde bulundurmakgerekir. İsrail ile doğrudan cephe ilişkisinde bulunan Ürdün-Fiiistin-Lübnanüçgenindeki dengeler büyük ölçüde dış üçgenlerdeki ilişkilertarafından belirlenir.

Bu üçlü dengeler diyalektiği Ortadoğu’da içiçe geçen çok renkli bir satrançoyununu ortaya çıkarır. İttifakların genellikle çıkar-temelli ve geçici olduğubu satranç oyununda güçler dengesinin her türlü ihtimale açık acımasızoyunları sergilenir. Aktörler bir diğerini kollayarak sergiledikleri diplomasisatrancında kendi çıkarlarına en uygun ittifaklarla diğer rakip ülkeleri bertarafetmeye çalışırlar.

Bu dinamik satranç oyununda sistem ve ideoloji benzerliklerinden çok ayaktakalmak için gerekli güç potansiyelini elde etmede etkili olmaktadır. Baasideolojisi ve sistemi çerçevesinde siyaset yapan Irak ve Suriye arasındasürekli değişiklik gösteren ilişki biçimleri bunun en iyi isbatıdır. Bu giriftilişki biçimleri Arap Dünyasının liderliği konusundaki rekabetle daha dadeğişken bir nitelik kazanmıştır.

Üçgenler arasındaki dengelerde genelde dış üçgenin hiç bir tarafı iç üçgenin

Page 340: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bütün unsurlanmn karşı tarafla bütünleşmesine imkan vermemektedir. Bu türdurumlarda hemen 2+1 koalisyonu 1+2 karşı-koalisyonu iledengelenmektedir. Mesela Bağdat Paktı oluşumu esnasında iki dış bir içüçgen unsurundan oluşan Türki-ye-İran-Irak yakınlaşması hemen bir dış ikiiç üçgen unsurundan oluşan Mısır-Suıiye-Suudi Arabistan yakınlaşmasınıdoğurmuştur.

Nasır liderliğindeki Mısır'ın Ortadoğu’daki güç eksenini kendi doğrultusundaşekillendirme çabasından bu yana Ortadoğu, statükoyu değiştirmek isteyengüç ile bu gücün karşıtı ittifaklar arasındaki denge ilişkisinin belirlediği güçmücadelelerine şaline olmuştur. Nasır’ın Suriye ile birleşerek 1 Şubat1958’de kurduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti’ne tepki olarak 14 Şubat’taÜrdün ve Irak’ın Arap Birliği kurduklarım ilan etmesi bu denge ilişkisininilk ciddi tezahürüdür. Bu tepkiler içinde 14 Temmuz 1958’deIrak’ta gerçekleşen darbe üzerine lrak’m da Nasır yönetimine yakınlaşmasıkarşısında bu kez Suudi Arabistan, Tiirkiye-lran eksenine yaklaşarak 2+1ittifakını doldurmuştur. Suudi Arabistan krahnın Bağdat Paktı ülkelerinemüdahalede bulunma çağrısı sonrasında özellikle Türkiye ve İran’ın birittifak ilişkisine girmesi dış ve iç üçgen arasındaki denge ilişkisinin tabiî birtezahürüdür. Dış üçgende bulunan bir ülkenin iç üçgendeki iki ülke ile aynıanda yakınlaşarak dengeyi bozmaları diğer ülkeleri bir karşı ittifakoluşturmaya sevketmektedir. Yemen îç Savaşındaki Mısır-Suriye-frakittifakına karşı Iran tarafından da desteklenerek oluşan Suudi Arabistan-Ürdün ittifakı da bu denge ilişkisinin bir sonucudur.

Mısır’ın Camp David sonrasında devre dışı kalmasıyla Irak ekseninde ortayaçıkan gelişmeler de bu genel denge yaklaşımına uygundur. 26 Mart 1979’daimzalanan Camp David Anlaşmasından bir gün sonra Aıap Ligi’nin 19üyesinin Bağdat’ta biraraya gelmesi bu yeni gelişmenin bir yansımasıdır.Bundan sonra Aı ap Birliği düşüncesinin liderliğine soyunan Irak’ın Iran ilesavaşa girmesi karşı ittifakların oluşması sonucunu doğurmuştur. ArapDünyasında Irak'ın etkisinin artması karşısında İran'a yaklaşan Suriye,Ortadoğu'nun denge ülkesi haline gelmiştir. Bu gelişmeler seksenli yıllarınortasında İran-Suriye yakınlaşması karşısında Suudi Arabistan ve Mısır'ınIrak’a yakınlaşması ile neticelendi. Böylece dış ve iç üçgen arasında yenidengeler oluştu. Dış üçgenin diğer ülkesi Türkiye bu gelişmeleri aktiftarafsızlık ile takip ederek, dengenin, dolayısıyla statükonun sürmesine

Page 341: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

katkıda bulunmuş oldu. Mısır’ın Türkiye tarafından da desteklenerek tekrarArap Dünyasına girme şansı elde etmesi bu denge ilişkilerinin sonucudur.

Irak'ın Kuveyt Çıkarması bu dengelerin yeniden ayarlanmasını gerekli kıldı.İran’a karşı Irak’a destek veren Mısır ve Suudi Arabistan ile o dönemdeİran'a yakın duran Suriye karşı bir ittifak oluştururken bu dengelerin ortayaçıkardığı konjonktür İran’ı Irak’a nefes aldıran bir tutum sergilemeyesevketmiştir. Bunalımın ilk günlerinde Suudi Arabistan-Mısır-Suriye ittifakıkarşısında Irak-İran-Ürdün yakınlaşması doğmuş; dış üçgenin kilit ülkesiTürkiye’nin de birinci blok yanında yer alması ile sistemik güçlerinOrtadoğu’daki dengeyi bozmak isteyen Irak’ı devre dışıbırakmaları kolaylaşmıştır. Bu dönemde Ürdün, Filistin ve Lübnanliderlerinin gösterdikleri değişken tavır, dış ve iç üçgenlerde ortaya çıkandenge değişikliklerine uyum çabasıdır.

Ortadoğu’da denge ve statükonun devamı dış ve iç üçgenlerde birbirine denkkuvvetlerin ittifakına bağlıdır. Onun için bu üçgenlerde sistemik güçleraçısından iki ülke birbirine yakınlaştırılırken üçüncü ülkenin sistem-dışınaitilmesi oynanan oyunun bir gereğidir. Doksanlı yılların ortalarında İrankarşısında gerçekleştirilmeye çalışılan Türkiye-Mısır-tsrail yakınlaşması da,Türkiye karşısında su meselesi etrafında yönlendirilmeye çalışılan Irak-Suriye yakınlaşması da hep bu denge hesapları içinde anlam kazanmaktadır.

Ortadoğu’daki genel dengeler içinde Mısır-Türkiye-tran dış üçgeni ile Suriye-Iıak-Suudi Arabistan iç üçgeni arasındaki dengelerde daha edilgen konumdaolan daha da küçük bir iç üçgen vardır. Ürdün-Lübnan-Filistin’den oluşan buedilgen üçgene Körfez Savaşından sonra önemli ölçüde Kuzey lıak dakatılmış bulunmaktadır. Bu jeopolitik dengeler ıeel güç faktörleri açısındanküçük bir ülke olan Ürdün'ü bölgesel politikaların kilit ülkesikonumuna nrntirvmetir Rölopnin îeonolitik vaDilanması Ürdün’e tipikbir tampon ülke pozisyonu kazandırmıştır. Bir yandan Filistin ve Batı Şeriabağlantısı üzerinden İsrail, Suudi Arabistan, Irak ve Suriye gibi ülkelerarasında tampon ülke konumunda bulunan Ürdün, diğer taraftan da AkabeKörfezindeki konumuyla Mısır-Irak, Mısır-Suriye ve Suriye-Suudi Arabistanilişkilerinde tampon bir rol üstlenmektedir. Bu tampon konum, Ürdün’ü,gerek Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki gerekse Arap ülkelerinin kendiaralarındaki lojistik rekabetin en önemli unsurlarından birisi kılmıştır. 1967

Page 342: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve 1973 yıllarında Irak'm Ortadoğu savaşına lojistik destek sağlamasındaönemli bir misyon üstlenen Ürdün, İran-Irak Savaşında da Irankarşısında oluşan Arap blokunun Irak’a desteğinde bir tür köprü rolünesahip olmuştur. Ürdün’ün Körfez Savaşının ilk safhasında yürüttüğütarafsızlık politikası da aslında bu konumun zarurî bir sonucu idi.

Bölgedeki jeopolitik yapılanmaya dayalı denge hesaplan edilgen liderlerintavırlarında da kendini göstermektedir. Dış üçgenlerdeki dengeleri kollayanpolitikalar geliştirmek zorunda olan bu ülke ve topluluk liderleri değişendengeleri bir borsa takibi titizliği ile takip eden çok seyyal bir ilişkiler ağıgeliştirmek zorundadırlar. Bu liderler kısa süreli dalgalanmaları değerlendirenanlık tavırlar sergileyerek ayakta kalma mücadelesi verirler. Kimi zamankullanılan iddialı söylemlerin ötesinde hep hesaplı ve pazarlıklı davranırlar.Kurdukları ittifaklarda her an kaçabilecekleri bir açık kapı bırakırken,kutuplaşma ve zıtlaşma durumlarında karşı kutbun sürekli dışlanmayacağıintibaını verecek tavırlar sergilerler.

Ürdün kralı Hüseyin’in Ortadoğu'nun Tilkisi lakabı ile anılmasına yol açanince diplomasisi, Yaser Arafat’ın dönemsel dalgalanmaları atlatmasınısağlayan değişken eksen politikası, Barzani ailesinin Irak, Türkiye, İran veSuriye arasında geliştirdiği her türlü ihtimale açık kısa süreli ittifak geleneği,Lübnan'da Canbulad ve Cemayel gibi etkili aileler arasında gidip gelenpolitik çekim merkezleri hep bu dengelerin ürünüdür. Bu liderler güçmerkezlerinin kayış seyri ile ilgili koku alabildikleri ölçüde ayaktakalabileceklerinin farkındadırlar. Onun için de koku alma mesafesinikoruyan bir ilişki biçimi sürdürürler. Alınan kokuya göre her an dönüşyapabilme marjını muhafaza eden bir ittifak anlayışına sahiptirler. Bölgeülkeleri de böylesi bir esnekliğin her an kendilerine de yarayabileceğinidüşünerek bu liderlerin varlıklarım sürdürmelerine gizli bir destek verirler.

Ürdün'de Kral Hüseyin, Filistin’de ise Yaser Arafat bu liderlikyapılanmasının tipik örneklerini teşkil etmektedir. Kral Hüseyin’in bölgedengeleri içinde ikili ve çok taraflı ilişkilerde geliştirdiği her türlü opsiyonave kısa dönemli koalisyon ihtimallerine açık diplomasisi Ortadoğudaki güçdengesi yapılanmasının küçük ölçekli bir aktör tarafından nasıl en etkin birşekilde kullanılabileceğinin çarpıcı bir misalidir. Bir taraftan bölge-dışıfaktörleri bölge-içi güç oluşumu için etkin bir şekilde kullanan, diğer taraftan

Page 343: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sürekli böl-ge-içi satranç oyununun denge oyuncusu konumunu koruyan KralHüseyin kritik bir bölgede yalnızlaşmadan güç oyununu oynayabilen birdiplomatik esneklik geliştirmiştir.

Ürdün’ün Kral Hüseyin tarafından etkin bir diplomasiye dayanak teşkil edentampon jeopolitik konumu Hüseyin sonrası dönemde de Ortadoğu’nunönemli unsurlarından biri olmaya devam edecektir. Kral’ın bu açıdanOrtadoğu’daki iki belirsizlik bölgesi (Irak ve Filistin) ile ilgili nihai kararaşamasının dayattığı bir dönemde vefat etmesi, Ürdün'ün bu stratejikkonumunun daha da önem kazanmasına yol açmıştır. ABD’nin bu geçişsürecinde yeni Kral Abdullah lehine yönlendirmede bulunmasının veKral’a ve Ürdün’e yönelik iltifatkâr tavrın en yüksek düzeylerde dilegetirilmesinin önemli sebeplerinden birisi de Ürdün'ün hem etkileyebileceğihem de etkilenebileceği bu iki belirsizlik bölgesinin kaderi ile ilgilidir. GerekIrak'taki fiilî bölünmüşlüğün alacağı yeni şekillenme, gerekse Kudüs’ün veFilistin'in nihaî siyasî statünün berraklaşmasında uygulanacak politikalarınkilit ülkelerinden birisi Ürdün olacaktır.

Böylesi kritik bir safhada veliahtlık döneminde sürdürdüğü dengeli veağırbaşlı tavrı ile Ortadoğu’daki bölge-içi diplomasi oyununda tecrübeli birlider görünümü kazanmış olan Haşan yerine, gerek annesinin İngiliz olması,gerekse eğitimindeki Batı ağırlığı dolayısıyla Ortadoğu ve Arap kimliğindençok batılı bir görüntü sergileyen tecrübesiz Abdullah’ın Ürdün’ün başınagetirilmesinde bu konjonktürün de etkisi olmuştur. Bu açıdanAbdullah dönemi muhtemelen Ürdün’ün Ortadoğu-içi dengelerdekikonumunda bir zayıflığa yol açacaktır. Buna mukabil ABD ve İsrail ile olanilişkilerde etkiye daha çok açık bir Ürdün politikası gündeme gelebilir.Ürdün'ü Ortadoğu'da öne çıkaran unsur, jeopolitik konumun Kral Hüseyintarafından pragmatik ve dengeli bir diplomasiye araç kılınmış olmasıdır. KralAbdullah’ın bu diplomatik beceriyi ne derece göstereceği sadece Ürdün’ündeğil, bölgenin kaderini de etkileyecektir.

Yaser Arafat’ın ilginç bir seyir takip eden siyasî çizgisi iç üçgen içindekiliderlik yapılanmasının diğer çarpıcı bir örneğini teşkil etmektedir. Siyasîkariyerine, üslubundan siyasî söylemine, kıyafetinden sakalına kadar radikaldevrimci bir çizgi ile başlayan Arafat’ı salon diplomasisinin labirentlerinegetiren tavır değişikliklerinde denge hesaplarına dayalı bu liderlik türünün

Page 344: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

izleri vardır. Altmışlı yıllarda Nasır ile birlikte Arap milliyetçisi ve sosyalist,İran Devriminin başlarında Humeyni ile birlikte İslam devrimcisi ve anti-emperyalist olmayı bilen Arafat, Körfez bunalımının başında uluslararasıkoalisyona karşı Saddam yanlısı bir Arap milliyetçisi imajından sonraOrtadoğu Barış Sürecinin gerektirdiği Amerikan-îsrail ekseni ile uyumlu,uzlaşmacı bir söylem ve siyaseti de gerek kendisi gerekse çevresi nezdindemeşru gösterebilmiştir. Ürdün Kralı Hüseyin’in Körfez bunalımında vesonrasında Bağdat ile Batı arasında sürdüregeldiği politika ile Arafat’ınpolitikası arasında bu açıdan önemli bir nitelik benzerliği vardır. Bulunduğukonumu birinin babasından verasetle, diğerinin ise devrimci bir örgütlenmeile almış olmalarının bu nitelik benzerliğini ortadan kaldırması da mümkündeğildir. Benzer bir kıyas son yıllardaki politikaları ile Barzani ve Talabaniaçısından da yapılabilir. Birinin aşiret temelli iiderliği ile diğerinin dahaentellektüel ve devrimci söyleme dayanan liderliği kıyas edildiğindesürdürdükleri esnek ve değişken politikalar açısından büyük bir fark olmadığıgörülecektir.

2. Arap Dünyası’nın İç Dengeleri: Arap Milliyetçiliği’nin Bunalımı veSiyasî Meşruiyet Meselesi

Soğuk Savaş dönemini sona erdiren Körfez Savaşının bölgede cereyan etmişolması bölge-içi dengeleri ve bu dengelerin uluslararası konjonktür içindekiönemini ciddi bir değişikliğe uğratırken, bu savaşın iki Arap ülkesi arasındakibunalımdan kaynaklanmış olması da Arap Dünyasında geniş kapsamlı birbunalımın ortaya çıkışma yol açmıştır. Sanıldığının aksine, Körfez Savaşınıtakip eden Ortadoğu Barış Süreci uzun dönemli bir barış stratejisinden çokkısa dönemli taktik manevralara dayandığı için her iki bunalımı dayoğunlaştıran bir etkide bulunmuştur.

Bölgedeki kaotik durum büyük ölçüde, Osmanlı egemenliğinden sonradağılan, ancak Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu yapısı içinde NATO-Varşova Paktı ve Arap-İsrail gerginliği zeminine oturan bölge-içi güçyapılanmasının yeni bir dengeye oturama-masınm bir sonucudur. Bugünbölgenin bütün önemli güçleri Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni birbölgesel strateji geliştirme ihtiyacı içindedir ve bu ihtiyaç uluslararası vebölgesel konjonktür içinde cevaplanamadığı için ikili ilişkilerde ve bölgeseldengelerde karşılıklı gerilim alanlarının oluşmasına yol açmaktadır.

Page 345: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Soğuk Savaş sonrası dönemde genelde Arap Dünyasını, özelde de Suriye veIrak gibi Türkiye'nin komşusu olan ülkeleri stratejik tanımlama açısından birbunalım sürecine sokan en temel olgu iç siyasî meşruiyetin ve bu meşruiyetedayalı dış politika yapımının temel aracı durumunda olan Pan-Arap söylemile ulus-deviet olgusunun yerel ve bölgesel gerçeklikleri arasındaki çelişkidir.Bu Arap ülkelerini tarih sahnesine çıkaran sömürge geçmişi ile ulus-devletindış politika hedefleri arasındaki çelişkiler Arap Dünyasının yumuşak karnıdurumundadır. Hemen hemen her Arap ülkesi, özellikle Mısır, Suriye ve Irak,kendi ulus-devlet gerçekliğini temel alan bir Arap Birliği politikasıgeliştirmekte ve bunu siyasî meşruiyetin ve dış politika yapımının temeldireği haline getirmektedir. Farklı ulus-devlet olgularına dayanan bu Arapbirliği stratejileri kaçınılmaz bir şekilde birbirleriyle çelişmekte veArap Dünyasını iç çatışmaların ve gerginliklerin rasyonel işbirliği alanlarınıyok ettiği bir bunalım labirentine sokmaktadır.

Bu durum, Arap Birliği söylemi ile ulus-devlet olgularının sınırları arasındakifarklılaşmanın bir sonucudur. Bu nedenlidir ki, her Arap ülkesi kendisininolması gerekenden daha dar sınırlara hapsedildiğini düşünmekte ve bölgeselstratejilerini bu farklılaşmayı yok edecek şekilde dizayn etmektedir. MeselaSuriye kendi sınırlarını aşan tarihî bir misyon sahibi olduğu görüşünü ısrarlabir ulusal mutabakat vurgusu olarak dile getirmektedir. Kendisini Arapçı-lıkfikrinin ve AraD kimliğinin doğduğu merkez olarak gören Suriye, Pan-Suriyehedefini Pan-Arap hedefinin önşartı olarak görmekte ve Suriye-merkezlikademeli bir Arap birliği fikrini ulusa! stratejinin eksenine oturtmaktadır. Bukademeli stratejiye göre Suriye kendisinden koparılan doğal uzantılar olarakgördüğü Lübnan, Ürdün, Filistin ve Hatay’ı da kapsayan Şam-merkezli veDoğu Akdeniz eksenli Büyük Suriye’yi Pan-Arap idealininkaçınılmaz önşartı olarak görmektedir. Doğu Akdeniz eksenli olmasıaçısından Levant Strateji olarak adlandırılabilecek bu strateji Suriye'yi birtaraftan Arap olmayan bölge ülkeleri ile (Türkiye ve İsrail) bir karşılıklıgerilim alanına soktuğu gibi diğer taraftan-da bölgenin diğer Arap unsurlarıile karşı karşıya getirmektedir.

Benzer bir durum Irak için de geçerlidir. Arap birliğinin Bağdat merkezli veBasra-eksenli bir alanda gerçekleştirilebileceğini düşünen Irak, Kuveyt,Mezopotamya, Şattü’l-Arap ve İran'ın Ku-zistan bölgelerini de kapsayanBüyük Irak idealim Pan-Arap hedefinin önşartı olarak görmektedir. Bu da

Page 346: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Irak’ı bir taraftan bölgenin Arap olmayan ülkeleri ile (İran ve Türkiye), diğertaraftan da bölgenin diğer Arap ülkeleri ile karşı karşıya getirmektedir. Mısırda aynı hedefi Kahire-merkezli ve Kuzey-Afrika eksenli birçerçevede gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Pan-Arap ideali ile ulus-devlet stratejileri arasındaki bu farklılaşmanın ençelişik tarafı ise, bu Arap ülkelerinin Arap olmayan ülkelerden çok diğerArap ülkeleri aleyhine genişleme stratejileri izlemeleridir. Suriye'nin Lübnan,Irak’m Kuveyt politikaları bunun en çarpıcı misalleridir. Mısır’ın Sudan’ınkuzeydoğusundaki ihtilaflı bölgeyi işgal etmesi de bunun bir başka misalinioluşturmaktadır. Kendileri de sömürge geçmişinin ürünü olan ulus-devletle-rin kendi sınırlan dışında etki alanı oluşturarak Arap birliği kurma çabalan,bu açıdan, Arap Dünyasının Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşamakta olduğubunalımın belki de en temel sebebidir.

Soğuk Savaş döneminde Pan-Arap idealine yönelik Nasırizm ve Baasideolojileri bu kademeli stratejik çerçeve oturmakta idi. Bu ideolojilerin ikitemel direği olan Pan-Arabizm ve sosyalizm biri bölgesel, diğeri uluslararasıkonjonktürü ilgilendiren iki önemli parametre olmuştur. Suriye’nin SSCB ileimzaladığı yirmi yıllık stratejik ittifak anlaşması ve Irak’m Sovyet desteklisilahlanma politikası bu iki parametrenin kesiştiği alanlarda oluşmuştur.

SSCB'nin yıkılması ve çift kutuplu yapının dağılması ile birlikte Suriye veIrak rejimlerine meşruiyet temeli sağlayan seküler, totaliter ve sosyalist Baasideolojisinin dayandığı Arap birliği ve sosyalizm parametrelerinin sarsılmasısonucunu doğurmuştur.

Irak’ın Kuveyt’i işgali Pan-Arap idealine giden Büyük Irak hedefinigerçekleştiremediği gibi, Îran-Irak Savaşında ortaya çıkan Arapdayanışmasını da yok etmiş ve bunun da ötesinde Irak’ın parçalanma sürecinibaşlatmıştır. Suriye’nin Lübnan, Filistin ve Ürdün politikaları dabeklenildiğinin aksine Suriye’nin etki alanını genişletmemiş, aksine GüneyLübnan’ın İsrail işgaline girmesine, Ürdün ve Filistin’in de Ortadoğu BarışSüreci çerçevesinde Suriye’den çok İsrail etki alanına yakınlaşmasına yolaçmıştır.

Öte yandan aynı Baas ideolojisine dayanan Suriye ve Irak rejimleribirbirlerini dengeleme politikaları çerçevesinde Türkiye, İran ve Suudi

Page 347: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Arabistan ile denge diplomasileri geliştirme ihtiyacı içine girmişlerdir. Irak’ınyetmişli yıllarda Kerkük-Yumurtalık boru hattını devreye sokarak Suriyeüzerinden geçen hatta alternatif oluşturması ve bu çerçevede Türkiye ileekonomik açıdan en rasyonel ilişkilere giren Arap ülkesi konumuna girmeside, Suriye’nin Îran-Irak Savaşı süresince İran ile yakın stratejik ve diplomatikilişkiler içinde bulunması da Arap ülkelerinin bu stratejikaçmazının ürünleridir. Büyük Suriye ve Büyük Irak politikalarınınçatıştığı yerde Pan-Aıap ideali değil, denge manevraları devreye girmektedir.Bu durum Mısır-Irak ve Mısır-Suriye ilişkileri açısından da çok farklıdeğildir.

Bu anlamda Soğuk Savaş döneminin Nasırizm ve Baas-temelli ideolojik vestratejik çerçeveleri bugün anlamlarını büyük ölçüde yitirmiş görünmektedirve Arap Dünyası yeni arayışlara yönelmektedir. Edvvard Said gibi bir çokArap düşünür bu bunalımı anlamlandırma çabası içine girmişlerdir. Ancak,uluslararası konjonktür ve bu konjonktürün destek verdiği yerel totaliteryapılar bu arayışların önünü kesmektedir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Ortadoğu’da gözlenen dinamik güçler dengesiözellikleri bu bunalımı gözler önüne seren ve kimi zaman da konjonktüreldalgalanmalarla tırmandıran sonuçlar doğurmuştur. Ortadoğu bugün neSoğuk Savaş şartlarının yönlendirdiği uzun dönemli bir kutuplaşma yapısıiçindedir; ne de sömürgeçi bölüşümü yansıtan sınır yapılanması istikrarlı birgelecek va-ad etmektedir. Bu dengesiz ve istikrarsız yapılanma her aktörükısa dönemli politikalarını uzun dönemli ve kalıcı etki alanları kurma hedefidoğrultusunda yeniden oluşturmaya sevketmektedir. Bu da Irak benzeri anive tek hamleli sıçramalara dayalı bölgesel etkinlik politikalarının yerini,Mısır ve Suriye’nin son politikalarına yansıyan şekliyle uzun diplomatiksüreçlerdeki etkinlik temeline dayanan politikaların almasına yol açmıştır.

Arap Dünyasındaki karşılıklı dış politika oluşumu, bir ring içinde karşı tarafıtamamen yıkıcı yumruk atmadan faullu darbelerle birbirini ringdendüşürmeye çalışan yirmi boksörün mücadelesine benzemektedir. Süregelenbu mücadele aslında her boksörün ayakta kalması için kaçınılmazolduğundan, bu mücadelenin dengeci ruhuna aykırı davranan aktörler kısa birsüre için ring dışına atılmaktadırlar. Nedir bu mücadelenin dokunulmazprensipleri? Birincisi, hiç bir aktör tek başına bütün diğer boksörlerin

Page 348: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

mücadele alanım daraltan bir hamle yapamaz. Irak Kuveyt'in işgali yoluylaböylesi bir çabaya giriştiği için devre dışına itilmiştir. İkincisi, bu mücadelealanının iç dengelerini tümüyle sarsacak şekilde dış aktörlerle ittifakagirilemez. Mısır da Camp David Anlaşması sonrasında bu sebeple kısa birsüre Arap ringinin dışında tutulmuştur. Bu tür hamlelerle devre dışına itilenaktörün eski yerini alabilmesi ancak ve ancak dengeye tam bir uyumgöstermesine bağlıdır. Daha önce Mısır'ın yaşadığı bu tecrübeyi yakınzamanda Irak'ın da yaşaması pek şaşırtıcı olmayacaktır.

Bu mücadele alanında sürekli birbirlerini kollayarak ayakta durmaya çalışanaktörler belli aralıklarla bu alanın iç bütünlüğünü muhafaza etmek üzere ortakdüşmanlara ihtiyaç hissederler. Milliyetçilik hareketlerinin psikolojikaltyapısını dokuyan ortak düşman olgusunun gerçek bir meşruiyet zemininesahip olmayan Arap rejimleri için en önemli dış politika gerekliliklerindenbirisi olması bu nedenledir. İsrail ile her dönemde gizli temaslarını sürdürmüşolan Arap rejimlerinin bu temaslara rağmen son yıllara kadar sürekli anti-lsrail retoriğine dayalı bir dış politika takip etmesi, İran-lrak Savaşı esnasındaIran-karşıtı bir Arap cephesinin oluşması ve Türkiye'nin İsrail ile giriştiğiyakın işbirliği politikasından sonra Türkiye-karşıtı bir dalganın hızlayayılması, çıkış gerekçelerinin haklılığı ya da haksızlığı bir yana, temelde buihtiyacın bir tezahürüdür. İleride de üzerinde duracağımız gibi, Türkiye ArapDünyasındaki bu bunalımı ve bu bunalımın oluşturduğu psikoloji/politikatmosferi yeterince sağlıklı bir şekilde değerlendiremediği için İsrail’eyönelen tepkileri üzerine çeken bir konumda kalmıştır. Bu nedenledir kiTürkiye doksanlı yılların sonlarına doğru Ortadoğu’daki diplomasilabirentinde ciddi bir alan daralması ile karşı karşıya kalmıştır.

Bugün Arap Dünyası bu iç mücadelenin izlerini yansıtan bir kararsızlık vegüçsüzlük dönemi yaşamaktadır. Edward Said’in de teyit ettiği bu güçsüzlükdönemi iç enerjisini etkin ve verimli kullanamayan bu dünyanın dıştehditlerin sağladığı meşruiyet temeli ile ayakta kalma çabasına yolaçmaktadır, Arap milliyetçiliği bu nedenle önemli bir nitelik değişimiyaşamaktadır. Bu anlamda ellili, altmışlı yıllarda yükselen Arap milliyetçiliğiaktif, ofansif ve iddialı bir akımdı. Doksanlı yıllardaki Barış Süreci içindeyeniden di-ıiltilmeye çalışılan Arap milliyetçiliği ise det'ansif, denetimaltında tutulan ve dış bölgesel aktörlere karşı her an kullanılabilecekbir potansiyel olarak bekletilen bir milliyetçilik olacaktır. Ortadoğu’daki

Page 349: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

istikrarın sürmesi ve bu istikran tehdit edebilecek kitlesel muhalefethareketlerinin kontrol altında tutulması için başta ABD olmak üzere bölge-dışı sistemik aktöılerce de desteklenen bu kontrollü milliyetçilik bölgedepotansiyel gerginlik alanları oluşturmaktadır ki, bu durum Türkiye’nin demüteyakkız olması gereken bir konjonktür ortaya çıkarmaktadır.

Altı yıllık aradan sonra 1996’da Kahire’de toplanan Arap Zirvesi ArapDünyasındaki bu politik temayüller açısından büyük önem taşımaktadır.Görünüşte bu zirve Arap ülkeleri dışındaki bölgesel güçlere -yani sırasıylaİsrail, Türkiye ve İran'a- tepkisel nitelikler taşımıştır. İsrail seçimlerindensonra Netanyahu hükümetinin programına yansıyan sert politika dolayısıylaİsrail'e, İsrail ile imzaladığı stratejik anlaşma dolayısıyla Türkiye’ye, Körfezbölgesinde etki alanı kurma politikası dolayısıyla İran’a yönelik tepkilerbu zirvenin dış faktörlerin yönlendirdiği bir tepkisel zirve olduğu intibaınıgüçlendirmiştir.

Zamanlama itibarıyla tepkisel nitelikli görünen bu zirve bir başka açıdanbakıldığında Arap Dünyası içinde yaşanmakta olan meşruiyet bunalımını veArap ülkelerinin siyasî yapılarının hısset-+ı<n iHpninıiV hnsln&n asmacabası olarak da özel bir önem taşımaktadır. Kabile kültürünün sürdüğükrallıklar ile otokratik diktatörlüklerin hakim olduğu Arap Dünyasının siyasîeliti bu yapıları sürdürebilmek için dış faktörlere dayalı meşruiyet araçlarınıkulla-nagelmiştir. İngilizleriıı desteği ile yürütülen Osmanlı-kaışıtımilliyetçilik hareketleri asrın ilk yarısında, II. Dünya Savaşından bu yanasüregelen îsrail-karşıtı cephe oluşturma çabalan da asrın ikinci yarısında Arapsiyasî elitinin davranış kalıplarım belirleyen önemli araçlar olmuştur. Buaçıdan Şerif ve Suud ailelerinin geleneksel referanslara dayalı sembolikretoriği ile Baas ve Nasır hareketlerinde kaynağım bulan milliyetçilik vesosyalizm sentezli totaliter yapıların devrim retoriği aynı zeminipaylaşmışlardır.

Soğuk Savaş sonrası dönem bu iki yapılanma biçiminde de ciddi birmeşruiyet bunalımının doğmasına sebep olmuştur. Petrol kartının yetmişli veseksenli yıllardaki stratejik değerini önemli ölçüde yitirmesi, ArapDünyasındaki bölünmeler ve SSCB endeksli radikal Arap ülkelerindekiçözülmeler bu meşruiyet bunalımının şiddetini önemli ölçüde artırmıştır. Dışfaktörlere karşı yürütülen mücadelenin radikal söylemine oturan Arap

Page 350: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

milliyetçiliği Barış Süreci ile ciddi bir uzlaşma ve esneme görüntüsüverirken, Batı ve İsıail-karşıtı söylemin ekseni İslâmî hareketlere kaymıştır.

Ellili yıllardan yetmişli yılların sonuna kadar radikal ve anti-sistemik unsurlariçeren Arap milliyetçiliği seksenli yıllardan sonra gittikçe artan bir hızlasistemik bir karakter taşımaya başlamıştır. Mısır’ın ülke bazında, YaserArafat’ın kişi bazında yaşadığı iniş-çıkışlı çelişik tavırlar, bu meşruiyetbunalımının yansımalarından başka bir şey değildir. Bu bunalım MüslümanArap kitlelerinin bu siyasî elite hızla yabancılaşmasına ve anti-sistemikmuhalefet hareketinin İslam-eksenli bir karakter kazanmasına yol açmıştır.Filistin’de uzlaşmacı Arap milliyetçisi Yaser Arafat ile İslâmî muhalefethareketi olan HAMAS arasındaki farklılaşma bu değişimin tipik birtezahürüdür. Arap ülkelerinde siyasî katılımı engelleyen totaliter ve baskıcıyapılanmanın temelinde Arap siyasî eliti ile toplumsal taban arasında yaşananbu meşruiyet bunalımı vardır. Herhangi adil bir demokratik süreç içindeellerindeki siyasî gücü kaybedeceklerinin farkında olan Arap rejimleriBatı destekli diktatoryal yapılarım sürdürecek yeni bir radikal söylem aravısıiçindedirler.

Bu yeni arayış açısından bakıldığında tepkisel nitelikli Arap Zirvesinin yenibir Arap milliyetçiliği dalgası yaratmaya yönelik unsurlar taşımıştır. Böylesibir dalganın Arap siyasî elitinin meşruiyet bunalımını aşmasına yardımcıolacağını, dolayısıyla da Batı yanlısı rejimlerin İslam-eksenli muhalefethareketleri tarafından yıpratıhnasımn önüne geçileceğini farkeden ABD deanti-sis-temik bir karakter kazanmadıkça bu yeni milliyetçilikdalgasını destekleyecektir.

Türkiye’nin İsrail ile imzalamış olduğu anlaşma bu açıdan zamanlamaitibarıyla büyük önem taşımaktadır. Sadece Israil-karşı-tı bir dalga Arapmilliyetçiliği için yeterli değildir; çünkü bu anti-sistemik İslâmî muhalefetinde sürdüregeldiği bir tavırdır, Dolayısıyla sadece İsrail-karşıtı bir tavır buülke ile süregelen Barış Sürecinin mimarı olan Arap rejimlerinin politikasınıniflasının ve İsra-ii-karşıtı İslâmî muhalefet hareketlerinin haklılığının tescilianlamına gelirdi.

Bu açıdan bakıldığında, Türkiye-İsrail ilişkilerinin stratejik bir düzlemdehızla gelişmesi Arap rejimleri için Arap milliyetçiliğine dayalı meşruiyetalanını güçlendiren bir gerekçe olarak kullanılmıştır. Böylece bir İslam ülkesi

Page 351: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olmakla birlikte İsrail safında olan bir ülkenin de karşı cephede yer alması,Ortadoğu'daki temel meselenin bir İslam meselesi değil, bir Arap meselesiolduğu doğrultusundaki Arap milliyetçiliği tezinin tekrar yükselmesisürecini doğurmuştur. Toplumsal meşruiyet desteğini kaybetmiş olanArap siyasî eliti bu anlaşmayı yeni Arap milliyetçiliği dalgasınıntemel dayanağı haline getirmektedir.

İşin ilginç yanı sistem-içi bir Arap milliyetçiliği dalgası da bugün en fazlaABD tarafından istenen bir olgu haline gelmiş bulunmaktadır. Ellili vealtmışlı yıllarda Nasır önderliğindeki anti-siste-mik Arap milliyetçiliğidalgasına karşı tavır koyan ve Camp David Anlaşması ile bu dalgayı sistemiçine çeken Amerika, bugün yükselen anti-sistemik İslam muhaleti karşısındasistem-içi bir Arap milliyetçiliği dalgasını desteklemektedir. ABD’nin enbüyük ekonomik yardım paketine mazhar olan Mısır'ın bu yeni dalganınliderliğine soyunması da bu sebeple manidardır. Türkiye ise teknik »itoimı;rUrluftıı iHHia »Hilpn hir anlasmavı strateiik bir adım haline dönüştürerekbölgesel politikalardaki hareket esnekliği açısından ciddi bir zaafa düşmüşbulunmaktadır; çünkü sistemin merkez güçlerinin desteğine sahip bir Arapmilliyetçiliği akımının yükselmesinin ortaya çıkaracağı konjonktürTürkiye’nin bölge politikaları açısından çok önemli riskler barındırmaktadır.İngiliz destekli Arap milliyetçiliğinin yol açtığı sonuçlar ve Ittihad veTerakki’nin bu sonuçları hazırlayan sertlik politikalarınınetkileri unutulmamalıdır.

Arap Dıinyası'ndaki siyasî meşruiyet bunalımı ve Arap milliyetçiliğindeyaşanmakta olan dönüşüm, bu ülkelerin siyasî liderlik yapılanmalarını daetkilemektedir. Arap ülkelerinde sömürge idarelerinden sonra kurulan veSoğuk Savaş süresince bölge politikasında etkin olan siyasî yapılarda geneldeiki tür liderlik yapılanması öne çıkmıştır: Modern ideolojik çerçevelerle yenibir siyasî meşruiyet çerçevesi oluşturmaya çalışantotaliter/bürokratilc diktatörlükler ve geleneksel meşruiyet kalıplarımkullanmaya çalışan krallıklar.

Totaliter/bürokratik liderlik yapılanmalarının en çarpıcı misalleri Araptoplumunu tepeden tabana doğru seküler, milliyetçi ve sosyalist ilkeleretrafında yeniden şekillendirmek isteyen liderlerin ve totaliter partilerin idareettiği Mısır, Suriye, Irak, Cezayir, Libya, Tunus gibi ülkelerde ortaya

Page 352: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çıkmıştır ve etkilerini halen devam ettirmektedir. İlk öncülerini SuudiArabistan, Fas ve Ürdün’de bulan geleneksel meşruiyet kalıplarına dayalıliderlik yapılanması ise daha sonra Basra Körfezi’nde kurulan küçükdevletlere ve petrol şeyhliklerine yayılmıştır.

Ortadoğu’daki Arap rejimlerinde ortak bir nitelik olarak görülen ve kimiülkelerde geleneksel, kimi ülkelerde de devrimci retorik ile meşru kılınanotokratı k/karizmatik liderlik yapılanmasının kökenleri anlaşılmaksızınOrtadoğu politikasının ince kıvrımlarına nüfuz etmek çok güçtür. Buotokratik/karizmatik liderlik yapılanmasının biri bu ülkelerin iç bünyeleri,İkincisi bölge politikası, üçüncüsti ise uluslararası sistemle ilgili olmak üzereüç önemli sebebi vardır. İç politik bünye ile ilgili sebep, bu ülkelerinsömürgeci dönem kalıntısı siyasî yapılarıdır. Arap ülkelerinin çoğu, özelliklepetrol şeyhlikleri, sağlam bir siyasî kültür oluşumu ve siyasî müesseseleşmeolması son derece güç bir siyasî meşruiyet bunalımı doğurmuştur. Sömürgecigüçler bu ülkeleri harita üzerinde ortaya çıkarmış; fakat siyasî oluşumlarınıbağımsız bir şekilde tamamlamalarına izin vermemiştir.

Böylece dili, dini, etnik kökeni ve dili aynı olan bu toplulukların ayrı ayrıdevletler oluşturmalarının yegâne gerekçesi olarak güçlü liderliklerin ya daailelerin oraya çıkarak ya da çıkartılarak boşluğu oldurmaları kaçınılmazolmuştur. Başka bir deyişle, siyasî liderlik devleti ikame etmiştir. 1950'lerdeMısır halkı için Mısır’dan önce Nasır’a bağlılık önemlidir; çünkü NasırMısır'ın ötesinde bütün Arap ideallerinin sembolüdür. Bugün İrak halkı Sad-dam ile devleti özdeşleştirmektedir; çünkü Şaddanım şahsiyetinde Irakboyutlarını da aşan Arap ideallerini kavramak mümkün olmaktadır.Dolayısıyla karizmatik şahsiyetler siyasî oluşumdaki boşlukları doldurmaktave küçük Arap devletçiklerinin halklarım daha üstün bir ideal için motiveedebilmektedirler. Böylece mesela Iraklı olmakla Aıap olmak arasındakiikilem ortadan kalkmaktadır. Bu üstün idealleri gerçekleştirme şansı olmayanküçük şehy-likler ise, olmayan kahramanlar türeterek kendi küçükülkelerinin kültürel meşruiyetlerini kuvvetlendirmek istemektedirler.Kuveyt tarih kitapları bu konuda Kuveyt’in Osmaniı Devleti’ne karşı hiç birzaman olmamış olan bağımsızlık savaşlarında üstün kahramanlıklargöstermiş hayalî kahramanların ilginç örneklerini yansıtır. Özetle, siyasîoluşumdaki eksiklikler karizmatik lider tipi için uygun bir zeminoluşturmaktadır.

Page 353: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bölge politikası ile ilgili ikinci sebebe gelince; bu, bölgede sürekli tehditunsuru olan ve bu ülkelere yönelik yayılmacı hedefler taşıyan İsrail’invarlığıdır. İsrail’le şimdiye kadar yaptığı her savaşı kaybetmiş olan Araplarbu tehdite karşı kuvvetli askerî ve siyasî liderliklerin gerekliliğineinandırılmışlardır.

Uluslararası sistemle ilgili sebebe gelince; bu da sadece Arap ülkeleri vetoplumları için değil bütün İslam ülkeleri ve toplumla-rı için geçerlidir. Butoplumlar haklı ve acı örnekler sonucunda uluslararası sistemin objektif veadil bir mekanizmaya sahip olduğuna dair güvenlerini büyük ölçüdeyitirmişlerdir. Filistin’le ilgili BM kararlarının uygulanmaması, İsrail'inGüney Lübnan'ı işgal etmesine sessiz kalınması, Bosna’daki soylarımteşebbüsüne uzun süre seyirci kalınması gibi olgular bu ülkelerdekigüvensizliğin otokratik liderlik yapılanmaların sürmesi doğrultusundakullanıl' masını beraberinde getirmiştir. Soğuk Savaş süresince ve sonrasındayaşanan benzer örnekler sebebiyle Müslüman topluluklarda egemen olangüvensizlik psikolojisi karizmatik liderliklerin oluşturduğu istikrargörüntüsünde güvenlik sağlamaya yönelik bir psikolojik/kültürel atmosferindoğuşuna zemin hazırlamaktadır.

Ortadoğu Arap ülkeleri liderlik yapılanması itibariyle ciddi bir istikrargörüntüsü vermektedir. Bu bölgede siyasî gücü elinde bulunduranlargenellikle ölüm, şifasız bir hastalık, suikast gibi zaruri haller zuhur etmedikçesiyasî gücü terketmemektedirler. Bugün Arap Dünyasının en önemliülkelerinde siyasî gücü elinde bulunduranlar en az onbeş yıllık bir liderlikgeçmişine sahipler. Ürdün kralı Hüseyin, Irak, lideri Saddam, Suriye lideriHafız Esed, Mısır lideri Hüsnü Mübarek, Fas kralı Haşan dünyanın çokbüyük bir siyasî ve ekonomik değişim yaşadığı Soğuk Savaş dönemininve sonrasının değişmeyen liderleri konumunu sürdürmüşlerdir.

Arap Dünyasındaki bu tablo siyasî istikrar ile meşruiyet arasında her zamandoğrudan bir ilişki olmadığını gösteriyor. Siyasî istikrar eğer siyasîmeşruiyetin en önemli göstergesi olmuş olsaydı Arap toplumlarımn siyasîmeşruiyet düzeyinin en yüksek olduğu toplumlar olması gerekirdi. HalbukiArap Dünyasında yaşanan siyasî lider istikran siyasî katılıma dayalı birmeşruiyetin değil siyasî katılımın engellenmesine dayalı zoraki birdayatmanın eseridir. Bu nedenledir ki Arap Dünyasındaki istikrar topluma ne

Page 354: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

siyasî ve sosyal güvenlik ne de ekonomik kalkınma motivasyonuverebilmektedir. Aksine siyasî gücü 99.5%luk oy oranlarıyla elegeçirdiği iddia edilen diktatörlüklerde siyasî liderlik süresi uzadıkçabireylerin özgürlük alanları daralmaktadır.

Siyasî baskı korkusu içinde yaşayan bu insanların temel meselesi siyasîliderlik ile çatışmaya girmeden asgari hayat şartlarım temin etmeye çalışmakhaline gelmektedir. Bu da toplumun kapasite kullanımım en asgarî düzeyeindirmektedir. Arap toplumlarımn siyasî tecrübesi toplumsal meşruiyettemeline dayanmayan siyasî istikrarın gerçekte bir değer taşımadığım ortayakoymuş bulunuyor. Aksi geçerli olmuş olsaydı Ürdün kralı Hüseyin'in ya daIrak diktatörü Saddam'ın sağladığı istikrarın İtalya’da kısa süreli liderlikleredayalı koalisyonlardan daha başarılı olmuş olması gerekirdi.

Toplumun devre dışı bırakıldığı siyasî değişim süreci Arap Dünyasına zahirîbir siyasî istikrar görünümü veriyor. Bugün Arap toplumlarınm siyasetindekien. önemli mesele siyasî yönetim değişikliğinin toplum nezdinde meşruiyetiolan bir süreç olarak görülmemesidir. Arap Dünyasının siyasî liderlikoluşumunun aile-içi hesaplaşmaların belirlediği krallıklar ile ordu-içihesaplaşmaların belirlediği diktatörlükler arasında sıkışıp kalmış olmasınıntemel sebebi de budur. Cezayir, Tunus, Ürdün gibi ülkelerde siyasî katılımdenemelerinin başarısızlığı bir yandan iç siyasî kültür problemlerini, diğeryandan da dış unsurlarla iç siyasî yapı arasındaki bağımlılık ilişkisini ortayakoymuş bulunmaktadır.

Ortadoğu’daki Arap ülkelerinde siyasî sistemin meşru kanalları ileyaşanmayan siyasî liderlik değişimi liderlerin biyolojik ömürlerinintamamlanması ile gerçekleşmeye başlamıştır. Ortadoğu'daki iki ana liderlikyapılanmasını oluşturan totaliter/bürokratik diktatörlüklerde de gelenekselkabilevî liderliklerde de bu anlamda bir değişimin ilk örnekleri görülmeyebaşlanmıştır.

İkinci türün yaşayan sembol şahsiyeti olan ve Suudi Arabistan kralı Faysal’ınbir suikaste kurban olmasından sonra bu modelin en karizmatik liderikonumunu kazanan Kral Hüseyin’in vefatı ve Suudi Arabistan kralı Fahd’ınsağlık durumunun kötüleşmesi gerekçesi ile yönetim yetkilerini fiilen kardeşiPrens Abdullah’a devretmesi görünüşte bu ülkelerde ciddi siyasî bunalımlardoğurma-mıştır. Ancak bu sembol şahsiyetlerin devre dışı kalması klasik

Page 355: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

liderlik modelleri ile ilgili meşruiyet zemini tartışmalarım beraberindegetirebilir. Bu ülkelerin çoğu Batı’da eğitim almış yeni neslinin siyasî katılımtalepleri, sağlıklı bir geçiş süreci ve kurumsallaşma yaşanmaması durumundabu ülkelerde orta dönemde ciddi gerilimler doğurabilir.

Totaliter/bürokratik diktatörlükler türünün en uzun ömürlü lideri olan HafızEsed'in vefatı da bu modelle ilgili ilk ciddi geçiş tecrübesi niteliği taşımıştır.Aynı türün diğer önemli bir şahsiyeti olan Tunus lideri Burgiba’nmvefatından sonra Tunus'ta yaşanan kısa dönemli demokrasi tecrübesininyarattığı kitlesel dalgalanmanın da muhtemel tesiriyle bu geçiş için emin biryol bulmaya çalışan Suriye’deki Nusayri azınlığa dayalı siyasî elit çözümü,Hafi? PsprTin oöiu Beşşar’ı başa getirmekte bulmuştur. Azınlıkdayanışmasmın da önemli rol oynadığı bu tercih, totaliter/bürokratik yapılarıncumhuriyetçi ve devrimci retoriğe rağmen aslında kabi-levî bir yapıyadönüştüklerinin en çarpıcı misalini oluşturmuştur.

Kral Hüseyin’in ve Hafız Esed'in vefatları yine de Ortadoğu’daki statik siyasîliderlik yapılanmasında ortaya çıkması muhtemel değişimlerin ilk işaretleriolarak görülebilir. Soğuk Savaşın sona ermesine rağmen Soğuk Savaşşartlarında ortaya çıkan siyasî yapıları muhafaza etmeye çalışan Arap ülkeleribugün çok ciddi bir siyasî meşruiyet bunalımı ile karşı karşıyadır.Eğitimlerini sömürge dönemlerinde alan ve Soğuk Savaşın Ortadoğuparametrelerinin sınırları içinde siyaset yapmaya alışmış Arap liderliğininyaşayan örnekleri önümüzdeki dönemde liderlik konumlarını doğal bir sonlanoktalayacaklardır. Hastalıklan ve siyasî yıpranmaları artık gizlenemez birşekilde gözlenen ve yakın dönemde ölümleri ya da siyasetten çekilmelerisürpriz olmayacak olan Arafat, Saddam, Mübarek ve Kaddafi gibi sembolşahsiyetlerin de devre dışı kalmaları Arap Dünyası’ndaki siyasî kültür ve yapıbunalımının yaygın bir şekilde gündeme gelmesinin önünü açabilecektir.

Bu otokratik yapıların çözülmesi, Arap Dünyasında ellili ve altmışlı yıllardagözlenen siyasî hareketliliğe benzer bir dinamizmi ve belirsizliği ortayaçıkarabilir. Bu açıdan, Ortadoğu'ya dönük stratejik ve taktik analizler veplanlar yapan aktörler bu değişimin ritmini ve sosyo-kültürel parametrelerinigözönünde bulundurmak zorundadır.

Page 356: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3. İsrail’in Yeni Stratejisi ve Ortadoğu

Milletlerin siyasî tercihleri, uluslararası stratejileri ve ilişki türleri ile tarihîtecrübe birikimleri ve bu birildmi şekillendiren dünya görüşleri arasındadoğrudan bir belirleyicilik ilişkisi vardır. İsrail’in bir bölge gücü olarakOrtadoğu’da doğuşu da kitabımızın ilk bölümünde ele aldığımız stratejikzihniyeti oluşturan tarih ve coğrafya parametreleri ile yakından ilgilidir.İsrail’in Soğuk Savaş sonrası dönemde geliştirdiği yeni stratejinin anaunsurları ve bu stratejinin İsrail toplumundaki yansımaları da ancak ve ancakYahudi Meselesinin tarihî seyrinden kaynaklanan bu zihniyet arkaplanı ilesağlıklı bir şekilde anlaşılabilir.

a. Tarihî Arkaplan

İsrail sadece Ortadoğu'da 20.700 kilometrekarelik (işgal altındaki topraklarhariç) bir alana ve yaklaşık beş milyonluk bir nüfusa sahip herhangi bir ulus-devlet değildir. İsrail semitizm, anti-se-mitizm, Siyonizm ve Yahudilik gibitarihî derinliği olan faktörlerin ortaya çıkardığı bir siyasî unsur olarak dahageniş boyutlu bir tarzda tahlil edilmek zorundadır. Aksi takdirde siyasîolayların kısa dönemli gelişim seyri ile tarihî olayların uzun dönemlidönüşüm seyri arasındaki bağlantıları yakalayabilmek mümkün olamaz.İsrail devletini ortaya çıkaran insan unsuru Yahudi toplumununtarih hafızasının oluşturduğu kimlik, dünya görüşü ve tecrübe birikimininürünüdür. Bu toplumun siyasî davranış kalıpları, tepkileri, planları, başarılarıve zaafları bu uzun sürecin eseridir.

Yahudi kimliği bu kimliğin temelini teşkil eden Tevrat'ın öngördüğü seçilmişYahudi toplumu inancı ile tarih içinde dünyanın dört bir köşesine yayılanYahudi toplulukların serencamı arasındaki ilginç bir bileşkeden oluşur. Bubileşke kimi zaman uzlaşmaz zıtlıkları ve tezatları, kimi zaman da son derecekaynaşmış katı iç oluşumları beraberinde getirmiştir. Tevrat’ın öğretisidoğrultu1 sunda teorik olarak kendini seçilmiş ve dünyayı yönetmeayrıcalığına sahip yegâne etnik grup olarak gören Yahudilerin son ikibin beşyüz yıllık tarihî realite içinde sürekli tahkir edilen, sürülen, dağınık birtoplum tecrübesi yaşamış olmaları Arthur Koestler'in Yahudi Nörozu olaraknitelediği toplum psikolojisini ortaya çıkaran temel unsurdur.

Page 357: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Yahudi toplum psikolojisinde Yahudi teolojisinin öngördüğü seçilmiş milletdogması ile sosyal realitedeki diğer toplumlarırı hakimiyeti altında yaşamanıngetirdiği azınlık psikolojisi arasındaki gidiş gelişin ortaya çıkardığı kimlikKoestler’in deyimiyle kendine özgü bir "anormallikler” bileşkesidoğurmuştur. Sosyolojik ve psikolojik anormallikler ve çelişkileri en iyi tahlileden düşü-

mirlerin Yahudilerden çıkmış olmasında da tarih içinde yoğrula yoğrulapekişmiş bu birikimin önemli bir payı olsa gerek. Spino-za’nın felsefe-teolojiarasındaki çelişkiyi, Marks’ın ekonomik sınıflar arasındaki çelişkiyi,Freud’un psikolojik çelişkileri ve anormallikleri izah etmek üzere ortayakoydukları teorik çerçeve ve çözümler bu tarihî toplum psikolojisinin değişikakisleri olarak değerlendirilebilir.

Tarihî serencamın oluşturduğu bu psikoloji, Yahudileri birbir-ieriylebağlantılı üç temel gayenin etrafında bütünleştirmiştir: Farklı toplumrealiteleri ve siyasî konjonktür içinde varlığını idame, muhtemel tehlikelerkarşısında her an taşınabilir bir güç oluşturma ve bu gücü teorik seçilmiştoplumun misyonu doğrultusunda kullanma. Bu üç gaye de Tevrat'ınöngördüğü dünya görüşü açısından tam bir sosyal meşruiyet kazanmıştır.Kendisini diğer toplumlardan farklı misyona sahip üstün bir topluluk olarakgören diğer bazı milletlerde de müşahede edildiği gibi dünya görüşüile sosyal realite arasında kurulan bu meşruiyet ilişkisi Yahudi toplu-munaazınlık oldukları dönemlerde direnme, güç sahibi oldukları dönemlerdemutlak anlamda hükmetme becerisi kazandırmıştır.

Farklı toplumlar içinde varlığını idame ettirme ve tarihî misyonugerçekleştirme çabası Yahudi bireyin psikolojisinde yerellik ile evrensellikarasında bir gerilim alanı doğurmuştur. Ortaçağ boyunca bu çağların getirdiğiyerellik içinde gettolara sıkışmış ikinci bir yerellik yaşayan Yahudiler aynızamanda gelecekte seçilmiş millet olarak kuracakları evrensel hakimiyetidealini yaşatmaya çalışmışlardır. Yahudi toplumunun varlık sebebi olan dinîöğreti hem yerelligin, hem de evrenselliğin Yahudi toplumpsikolojisinde çelişik ama vazgeçilmez unsurlar olarak nesilden nesileaktarılmasını sağlamıştır.

Geçen yüzyıl içinde Yahudi aydınlanmasına ve siyonizmin siyasî bir ideolojiolarak ortaya çıkışına öncülük eden şahsiyetlerin siyasî ve entellektüel

Page 358: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

serüvenleri bu çelişik ama toplumun misyonu itibariyle birbirleriyleuzlaştırılmaya çalışılan özellikler açısından ilginç ipuçları vermektedir.Mesela sosyalizmin insanları tek tek eşit bireyler olarak ele alan evrenselideolojisine önemli katkılarda bulunmuş Moses Hess’in aynı zamanda etniktemelli Siyonist ideallerin öncüsü olması Yahudi bireyindeki evrensellik ileyerellik arasındaki çatışmanın yol açlığı şahsiyet bölünmesinin en güzelmisalidir. 1835 yılında günlüğüne "ne Yahudileri birarada toplayabilen ne dedinî ihtiyaçları karşılayabilen Musevi şeriatı ölmüştür, gerçek anlamdaevrensel din ancak Hristiyanlıktır’’diye yazan Moses Hess 1862 yılındayazdığı Roma ve Kuüiis adlı eserinde Yahudi Meselesinin ancak kutsaltoprakların yeniden düzenlenerek Yahudilerin burada yerleşmesi ileçözülebileceğini söyleyerek modern siyonizmin kurucusu olmuştur. Evrenselsosyalist ideolojinin gelişmesi doğrultusunda Marks’ı da etkilemiş olanHess tam bir yerellik ürünü olan siyasî siyonizmin kurucusu olurken yine birYahudi olan Marks insanların tam eşitliğini savunan evrensel komünizminkurucusu olmuştur.

Yahudi kişiliğinde entellektüel düzeyde görülen bu çatışma siyasî tavırda dakendini göstermiştir. Avrupa’daki anti-semitik saldırılar karşısında barışçıl veevrensel mesajlar veren Yahudiler Ortadoğu coğrafyasında aynı saldırganyöntemleri benimseyen bir siyasî tavrı kendi içlerinde meşru kılabilmişlerdir.1982 yılındaki Lübnan işgalinde Hristiyan güçlerle birlikte Sabra ve Şatillakamplarında Filistinli çocuk ve kadınları öldüren Yahudi askerlermuhtemeldir ki Nazi kamplarında soykırıma tabi tutulan insanların çocuklarıidiler.

Etnik üstünlük ve seçilmişlik dogmasını nesilden nesile aktaran toplumlardabu ikili tavrın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu dogma bu toplumları zayıfoldukları dönemde başka toplumlann baskıları karşısında mağdur vebarışsever, güçlü olduklarında ise hakim ve baskıcı kılabilmektedir. Benzerbir çelişki Hint yarımadasında tam bir etnik üstünlük dogması ile kastsistemini kuran Ari ırkının tecrübesinde de görülebilir. Bu dogmanın dinî birtemel ile meşru kılınmış olması çelişkiyi daha da bariz kılmaktadır.İnsanoğlunun bir anne ve babadan (Adem ve Havva’dan) geldiği inancı ileBeni İsrail’in seçilmişliği ve tarihî misyonu inancını aynı potada meczetmeyeçalışan Yahudi öğretisi biyoloji ile tarihi karşı karşıya getirmektedir.Nazizmin etnik ideolojisine karşı insanoğlunun eşit olduğu fikrini mizah ile

Page 359: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ortaya koymaya çalışan Şario ile

Filistin’de acımasız bir etnik arınma gerçekleştiren Yahudi liderler aynıgeleneğin ürünüdürler. Bu geleneğin tarih içindeki dönüşümleri ııi ortayakoymadan İsrail’in bugünkü Ortadoğu realitesi içindeki yerini ve BarışSürecinin bu çerçeve içindeki anlamını kavramak mümkün değildir.

Yahudi tarihi Babil sürgününden İsrail’in kurulmasına kadar bir sürgün veazınlık tarihidir. Yahudi kimliği ve toplum psikolojisinin oluşmasında butarihin önemli bir payı vardır. Özellikle 1179 yılındaki Üçüncü LateranKonsili'nin Yahudilerle birlikte yaşamaya cüret eden Hristiyanların afarozedileceğine karar vermesi getto sisteminin dinî temelini oluşturdu. Yahudilerişehrin diğer kesimlerinden duvarlarla ayrılmış bölgelerde yaşamaya zorlayanve bu bölgelerden çıkışı ancak belli zamanlarda özel izinlere bağlayan busistem hem anti-semitizmi hem de siyonizmi besleyen sosyal bir temeloluşturmuştur. Yaşadıkları bu tecrübe Yahudileri bir taraftan kehillot&ûıverilen kuvvetli iç organizasyonlara, diğer taraftan muhtemel tehlikelere karşıgüvenli ve bankerlik gibi hareket kabiliyeti yüksek ekonomik alanlarayöneltti. 1694 yılında Frankfurt'ta yaşayan Yahudilerin ekonomik faaliyetleriüzerinde yapılan bir araştırma cemaatin %70’inin başta bankerler olmaküzere tüccarlardan, %10-15’inin özellikle cemaat işleri ile görevliprofesyonellerden, %10’unun ise zenaatkârlardan oluştuğunu ortayakoymuştur Getto sistemi kimi Yahudileri vaftiz olarak Hristiyan toplumlabütünleşme çabasına yöneltmiş ise de Hristiyanlar tarafından converso(dönme) ya da nuevos cristianos (yeni Hristiyanlar) şeklinde isimlendirilerekgetto dışında da özel muameleye tâbi tutulmaktan kurtulamamışlardır.Hristiyanlığa katılmakla bile Hristiyanlar nezdinde Yahudi kanının kirindenkurtulamadıklarım farkeden Yahudiler güvenlikleri için bir taraftan toplumasirayet çabalarını artırmışlar, diğer taraftan Yahudi aydınlanmasınıteşvik edecek iç dayanışmayı artırmaya çalışmışlardır.

Avrupa'daki bu tecrübenin ortaya çıkardığı Yahudi Meselesi soh üç asırda üçönemli dönüşüm geçirmiştir. Bu üç dönüşümde bu asırların son on yıllıkdönemlerindeki önemli değişikliklerle şekillenmiştir. Birinci dönüşüm 18.yüzyılın son on yılında Fransız Devrimini müteakiben ortaya çıkmıştır.Fransız Devrîminin getirdiği eşitlikçi ilkeler Yahudilerin gettolara sıkışmışbir cemaat olma statüsünden siyasal haklara sahip bireyler olma statüsüne

Page 360: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

geçiş sürecini başlatmıştır. Yahudi tüccar ve entellektüel elitinFransız Devrimine sağladığı desteğin arkasında Hristiyanhğın özünde varolananti-semitik öğenin kırılması gayes^ vardı.

Bu süreç içinde Yahudiler toplumun diğer kesimlerine sirayet etme imkanıkazanmışlardır. Bu yeni statü Yahudilerin kendi kimliklerini de yenidentartışmaya başladıkları bir dönemi açmıştır. Napolyon’un Yahudi cemaatiyeniden organize etmek üzere ve Sanhedrin adım verdiği Yahudileri temsileden liderlerden oluşan komisyona sorduğu sorular Yahudilerin ortaya çıkanulus-devlet oluşumunda karşılaştıkları temel çelişkileri de ortaya koymaktadır“Yahudiler Fransızları eşit kardeşler olarak mı, yoksa yabancılar olarak mıgörmektedirler? Her iki halde de Yahudi hukuku Fransızlara ne şekildedavranmayı öngörmektedir? Fransa’da doğan ve Fransız hukukuna tâbi olanYahudiler Fransa'yı vatanları olarak benimsemekte midirler? Yahudi hukukuonları kendi kardeşlerinden faiz almaktan men etmekte midir? Aynı hukukçerçevesinde yabancılardan faiz alınmakta mıdır?" Medeni hukuk ve Yahudicemaatinin iç organizasyonu ile ilgili diğer bir çok sorunun daha yer aldığı buoturumlarda Napolyon Yahudilerin Fransız toplumuna ve ulus-devletineentegrasyonunun kritik alanlarını tesbit etmeye çalışmıştır. Bu ilişkiNapolyon açısından Fransa içindeki düzenlemelerin ötesinde uluslararasıstratejisinde de önemli bir yer tutuyordu. Avrupa'daki yerleşik dinihanedanlıklar sisteminin yıkılması konusunda Yahudilerle ortak bir çıkardabir-leşilebileceğini ve Avrupa'da yaygın bir şekilde bulunanYahudi toplulukların gücünden istifade edilmesinin öneminikavrayan Napolyon Yahudileri 1798 yılında başlattığı Mısır seferine katılarakvaad edilen toprakları kurmaya davet etmiştir. Bazı Katolik yazarlar bu ilişkiyüzünden Napolyon'un gizli bir Yahudi olduğunu iddia etmişlerdir.

Napolyon’un Avrupa hanedanlıkları karşısında elde ettiği başarı KatolikAlman ve Ortodoks Slav anti-semitizmi karşısında Ya -hudilerin durumunugüçlendirmiştir. Yahudi aydınlanmasının ve reformasyonun bu dönemdehızlanmış olması da bir tesadüf değildir. Yine bu dönemde Yahudi asıllıBenjatnin Disraeli’nin İngiltere başbakanlığına kadar gelmiş olması bireyselentegrasyonun önemli bir siyasal sonucu olarak değerlendirilebilir. FakatNapol-yon seferlerinin getirdiği dalga ikinci safhada Alman ve Slavmilliyetçiliğinin gelişmesi ile birlikte yeni bir anti-semitik akımında güçlenmesine sebep teşkil etmiştir.

Page 361: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu karşılıklı milliyetçilik 19. yüzyılın sonunda modern Yahudi tarihiaçısından ikinci önemli dönüşümü beraberinde getirmiştir. Moses Hess'inhayatının iki döneminde farklı çizgiler ortaya koymasına sebep olan budönüşüm 1896’da gerçekleşen Siyonist Kongre ile kesin bir nitelikkazanmıştır. 18. Yüzyılın son on yılında getto psikolojisinden sıyrılarakiçinde bulundukları toplumlaıa siyasal bireyler olarak nüfuz eden Yahudiler19. yüzyılın son on yılında bu siyasal bireyleri milliyetçi bir siyasal ideolojietrafında bi-raraya getirmiştir. Bu yeni dönüşüm teorik temeliniSiyonizmin babası olan Theodor Heızl’in Judmstaat (Yahudi Devleti) adlıeserinde, pratik temelini ise Birinci Siyonist Kongrede bulmuştur. Ya-hudileri dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar aynı siyasal topluluğun şuurluüyeleri olarak niteleyen Siyonist Kongre Fransız Dev-rimini müteakib tek teksiyasal birey niteliği kazanan Yahudileıin evrensel bir siyasî ve ekonomikgüç halinde ortaya çıkışını meşru kılmıştır. Dinî cemaat niteliğini gittikçeetnik/siyasî niteliğe dönüştüren bu oluşumun hedefi de Herzl’in kitabınınadında somutlaşmıştır: Yahudi Devleti. Böylece bu bölümün başlarındaortaya konmuş olan üç temel hedefin uyumlu bir tarzda gerçekleştirilmesimümkün hale gelmiştir.

. Bu dönüşümün uluslararası siyasî ve ekonomik güç merkezinin Atlantik’ekaymakta olduğu bir dönemde gerçekleşmiş olması da bir tesadüf değildir.Birinci dönüşümü Fransa’da gerçekleştiren Yahudi toplumunun ikincidönüşümü için uygun şartlar Atlantik ekseninde ortaya çıkmıştır. Anti-semitik akımların en zayıf olduğu İngiltere ve yeni ilkelerle birlikte yeniimkanlar da sunan Amerika, kıta Avrupa’sında yaygınlaşan milliyetçiakımlara karşı yeni bir güvenlik alanı oluşturmuşlardır. Bunu daha 19. yüzyılbaşlarında far-keden Yahudi liderler güç merkezinin Amerika'ya doğrukayışına hem destek olmuşlar hem de bu oluşumdan istifade etmeyeçalışmışlardır. Rotshield ve kariyerine bu ailenin yanındabaşlayarak yükselen Belmont ailelerinin Amerika'daki büyük projeleresağladıkları maddi kaynaklar bunun en güzel misalleridir. Yeni dünyadaetkili olabilmek için dinini de değiştiren August Belmont’un ABD’de,D'ısraeli’nin İngiltere’de sahip oldukları güç Yahudilerin kıta Avrupa'sındanAtlantik’e yönelik bu eksen kaymasında ne derece etkili olduklarının ikiilginç misalidir.

Hitler’in Ari ırkçılığından kaynaklanan yayılmacı stratejisinin iki temel

Page 362: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

özelliği olan anti-semitik tavır ve güç merkezini tekrar Kıta Avrupasmaçekme çabası bu açıdan birbirini tamamlayan unsurlardır. Ari ırkını üstün ırkolarak görmenin seküler/ideolojik formu olan Nazizm ile Yahuditeolojisinden kaynaklanan .seçilmiş millet doğmasının teolojik/ideolojikformu olan Siyonizm arasındaki mücadele böyle bir eksen kayması ileparalellik arzetmektedir.

Güç merkezinin Atlantik eksenine kayışı Yahudi toplumuna SiyonistKongrenin belirlediği nihai hedefi gerçekleştirmek için uygun zeminsağlamıştır. Bu asır içinde iki dünya savaşını ve Soğuk Savaşı müteakiportaya çıkan üç önemli uluslararası değişim Avrupa’daki Yahudi Meselesininkademeli bir şekilde Ortadoğu'daki İsrail Meselesine dönüşmesine zeminhazırlamıştır. I. Dünya Savaşı neticesinde Osmanlı Devleti’nin dağılmasınımüteakip Ortadoğu’da ortaya çıkan hakimiyet boşluğu İngiliz ve Fransızmanda yönetimleri ile doldurulmaya çalışılmıştır. Bölge dışından gelenbu müdahale Şark Meselesi adı altında Ortadoğu'nun asırlardır İslam kimliğietrafında şekillenen jeopolitik ve jeokültürel kimliğini değiştirmeye yönelikbir sürecin uzantısıdır. Ermeni ve Rum etnik temelli hareketlerin Anadolu’datstiklal Harbi neticesinde başarısız kalmalarından sonra bu kimlikbütünlüğünü zedelemeye yönelik üçüncü atılım savaşı miiteakib gittikçe artanve Ingiliz manda yönetimince desteklenen Yahudi göç hareketidir. Bu açıdanbakıldığında İsrail Devleti'nin kuruluşunun temel taşı olan 1917 yılındakiBalfour Bildirisi, 1920 San Remo Konferansı ve Filistin üzerindeki İngilizmandasının Milletler Cemiyeti tarafından 24 Temmuz 1922de kabulü ilebirlikte gerçekleşmeye başlayan Yahudi göçü birbirlerini tamamlayanadımlardır. Bu adımlar Yahudileri nerede olurlarsa olsunlar tek bir ulusolarak tanımlayan Siyonist Kongre ve Atlantik ekseninin Avrupa-merkezliuluslararası sisteme karşı ortaya koyduğu Wilson Prensipleri ile meşrukılınmışlardır. Bu göçlerle Filistin’de 1905’te 80.000 civarında olan Yahudinüfus 1925’te 110.000’e, 1939’da 500.000’e ulaştı. Böylece Ingiliz mandasıdenetiminde İsrail devletinin kuruluşu için gerekli altyapı gerçekleşmiş oldu.

b. Bir Ulus-devlet Olarak İsrail ve Küresel/Bölgesel Dengeler

Göçlerle ortaya çıkan bölgenin etnografik yapısına yabancı bu kitleseleklemlenmenin II. Dünya Savaşından sonra İngiliz sömürge yönetiminin sonaermesi ve İsrail’in oluşması ile birlikte bir ulus-devlete dönüşmesi

Page 363: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu’nun Islam-merkezli jeokültürel ve jeopolitik bütünlüğü üzerindesarsıcı bir etki yapmıştır.

İsrail devletinin bir ulus-devlet olarak ortaya çıkışı Yahudi Meselesinin yeniboyutlar kazanmasına yol açmıştır. Her şeyden önce Batı bu yolla asırlardırAvrupa coğrafyasında Yahudi-Hristiyan çatışması olarak algılanan YahudiMeselesini Müslüman-Yahu di çatışmasına dönüştürerek Ortadoğu’ya ihraçetmiştir. Bu tarihe kadar İslam coğrafyasında hiç bir zaman Avrupadakinebenzer bir Yahudi Meselesi söz konusu olmamıştır. Aksine İslam DünyasıAvrupa'daki anti-semitik. Hristiyan zulmünden kaçan Yahudilere sürekliolarak bir güvenlik alanı sağlamıştır. Savaş sırasında söz konusu olan bir kaçihanetin cezalandırılması dışında İslam tarihi Yahudilere veya herhangi birdinî/etnik gruba yönelik katliam veya getto uygulamalarına şahit olmamıştır.Yahudilerin Abbasi, Endülüs ve Osmanlı dönemlerinde sahip oldukları haklarve sosyal mevkiler bunun en güzel misalleridir.

Avrupa ve İslam ülkelerinde söz konusu olan farklı uygulamaların en önemlisebebi Yahudilere bakış tarzındaki farklılıktır

Hristiyan Avrupa, Yahudileri Hz. İsa’nın, dolayısıyla Tann’mn katilleri(Godkiller) olarak görmüş ve bu cürümden -ilk günah inancında olduğu gibi-bütün Yahudi neslini mesul tutmuştur. Bu anlayış zamanla Ari kökenli biranti-semitizme dönüşmüştür. Müs-lümanlar ise hiç bir etnik gruba ayrıcalıktanımayan inançlarının tabiî gereği olarak ne Yahudileri siyonizminöngördüğü gibi seçilmiş bir millet, ne de anti-semitizmin öngördüğü gibiTanrı'nın öldürülmesi günahından arınması mümkün olmayan kanı kirli ikincisınıf insanlardan oluşan bir güruh olarak görmüştür. Aksine İslamtoplumlarında hakları İslam hukukunca garanti altına alınan kitah ehli olarakYahudiler Hz. Peygamber’i kendi içinden çıkaran Arap kabilelerininmüşriklerinden daha üstün bir statüye sahip olagelmiştir.

İsrail'in kurulmasından sonra da Müslümanların bu konudaki tavırlarıdeğişmemiştir. İsrail’in Filistin'de ve Lübnan’da sürdürdüğü soykırım vekatliamlara tepki olarak hiç bir Müslüman ülkede Yahudi azınlıklara karşıtoplu bir saldırı hareketi söz konusu olmamıştır. Asırlar önce söz konusu olanolaylar yüzünden yaşayan Yahudi nesilleri mesul tutan AvrupalIlar ilk günahtelakkisi ile hareket ederken hiç bir insanın cürmü dolayısıyla diğer insanlarıncezalandırılmayacağı inancı ile davranan Müslümanlar aynı dönemde

Page 364: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yaşayan Yahudilerin davranışları yüzünden diğerlerini cezalandırmayı dahidüşünmemişlerdir.

Özetle söylemek gerekirse, Avrupa'da asırlardır süren Yahudi MeselesiHristiyan teolojisinden kaynaklanan anti-semitik bir hareket iken II. DünyaSavaşından sonra Ortadoğu'ya empoze edilmiş olan İsrail meselesine karşıbölgedeki Müslüman toplumların gösterdiği tepki politik temelli anti-siyonistbir tepkidir. Yahudilerin seçilmiş bir millet olduğu ve vaad edilmiş topraklarave ayrıcalıklara sahip olduğu temelinden hareket eden Siyonistsöyleme dayalı bir hareket içinde olmayan Yahudilerin Müslüman toplum-larda herhangi bir problemleri söz konusu olmamıştır. Peygamberleri ve ilköncüleri de Samî ırkından olan İslam dini geniş Sami ve Arî kitleleri içindebarındıran yegâne din olarak içinde her iki yöndeki ırkçı sapmaların da yeralmadığı bir siyasî gelenek İsrail’in kurulması ile birlikte Atlaııtik-eksenliBatı hem Yahudi Meselesini yabancı bir coğrafyaya ihraç etmiş, hem deşuuraltla-nnda yer etmiş olan günah çıkarma psikolojisi ile asırlardırsürdürdükleri anti-semitik ırkçılığın en son misali olan Nazizm için gereklidiyeti ödemiştir. Bu psikoloji ile ABD’nin stratejik hesapları ve SiyonistKongrenin öngördüğü hedefler belli bir kesişim alanında buluşmuştur.Nazizm ile özdeşleştirilen anti-semitizme duyulan tepki İsrail'in işlediği insanhakları suçlarını dile getirmeyi bile engellemiştir. Anti-semitizm ile anti-siyonizm arasındaki fark ortaya konamadığı için hiç bir zaman anti-semitikbir tavra sahip olmadığı halde İslam Dünyası ve Filistin halkı Avrupa’nınanti-semitizm günahının bedelini ödemek zorunda bırakılmıştır.

Soğuk Savaş dönemi, İsrail Devleti’nin bu jeopolitiğe yabancı bir unsurolarak kendisini tanımak istemeyen bölge ülkeleri ile sürekli bir çatışmasıhalinde geçmiştir. I. Dünya Savaşı sonrasında bölgeye kitlese! olarak göçeden, II. Dünya Savaşından sonra bu kitlesel birikimi devlet halinedönüştüren Yahudiler Soğuk Savaş’ı sonrasında yeni ve belki de daha köklübir dönüşümü hedeflemektedirler. 1. Dünya Savaşından sonra bölgeyekitlesel bir şekilde eklemlenen Yahudi toplulukları varlıklarını yerleşik Araptopluluklarına karşı Ingiliz sömürge idaresinin desteğinde verdiklerimücadele ile pekiştirmeye çalışmışlardı. Avrupa’da toprak sahibi olmalarıasırlarca yasaklanan Yahudiler İngiliz sömürge idaresinin politik, diğerülkelerdeki Yahudilerin maddi destekleriyle elde ettikleri topraklarda köksalmaya gayret etmişlerdir. II. Dünya Savaşından sonra kurulan İsrail ise

Page 365: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölge ülkeleri ile ilişkileri açısından uyum problemli politik bir yapı olarakortaya çıkmıştı. Stratejik anlamda ABD’nin, sportif ve kültürel anlamdaAvrupa’nın parçası olarak ' görülen İsrail bölge ile ilişkilerini Soğuk Savaşsüresince sürekli çatışma psikolojisi içinde yürütmüş, bölgenin kaçınılmaz birunsuru olabilmek için sürekli genişleme stratejisi takip etmiştir.

Başka bir açıdan bakıldığında İsrail Soğuk Savaş döneminde bir taraftanOrtadoğu'da bölge-içi ilişkiler anlamında bir getto psikolojisini yaşarkendiğer taraftan Filistin'de işgal ettiği topraklardaki Arapları ikinci bir gettoyahapsetmiştir.... Bu stratejik dönüşümün en önemli gerekçesi İsrail’in küreseldüzenlemelerin gündeme geldiği bir dönemde Ortadoğu’nun yerelliğinefazlaca hapsolmuş olduğunu farketmesidir. Bu durum önceki sayfalardaortaya koymaya çalıştığımız Yahudi psikolojisindeki yerellik ile evrensellikçelişkisinin en çarpıcı sonuçlarından birisidir. Atlantik hegemonyasınınOrtadoğu coğrafyasında sınırlı bir gettoya sıkışmış karakolu görünümü,asırlar boyu varlığını ekonomik mobiliteye uyarlamış Yahudi toplumu içinuygun bir taktik pozisyon temin etmiyordu. Aynca SSCB’nin dağılmasıylaortaya çıkan jeoekonomik ve jeopolitik güç boşluklarını doldurmak üzere sözkonusu olacak küresel düzenlemeler için taktik manevra alanlarınıgenişletmek İsrail açısından hayatî bir önem arzetmekteydi.

c. Soğuk Savaş Sonrası Dönem ve İsrail’in Yeni Stratejisi

Körfez Müdahalesi İsrail için bu dönüşümü sağlayacak uygun bir zemintemin etti. Bu müdahale sonucunda İsrail ile çatışmacı politikayı sürdürenArap ülkeleri tedip edilmiş ve İsrail'in bölgeye entegre edilmesinde yeni birsafha açılmıştır. Soğuk Savaş döneminde kendisi için gerekli güvenlik alanınıtemin etmek amacıyla sürekli yayılma politikası izleyen İsrail bu yenidönemde barış yoluyla bölgeye sirayet kabiliyeti kazanma stratejisi izlemeyebaşlamıştır. Bu çerçevede önce FKÖ ile imzalanan barış' anlaşmasını Ürdünile imzalanan barış anlaşması takip etmiş, daha sonra da bir çok İslam ülkesiile doğrudan ve dolaylı görüşmeler süreci başlatılmıştır. FKÖ ve Ürdün'ün,Körfez Savaşı esnasında Irak yanlısı politika izledikleri düşünülürse buoperasyonun tedib edici rolünü ne ölçüde gerçekleştirmiş olduğu rahatlıklaanlaşılabilir. Irak’ın yediği darbenin akisleri Filistin halkını temsil kabiliyetiaçısından sıkıntı çekmekte olan FKÖ ve pragmatik politikaları şiaredinmiş olan Ürdün’den gelmiştir.

Page 366: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye, Mısır ve Fas gibi ülkelerin bu sürece katılarak İsrail ile ilişkileridaha da sıklaştırması Ortadoğu’da taşların yerinden oynamakta olduğunuortaya koymaktadır. İsrail bu gelişmelerden sonra verdiği sınırlı özerklikkarşılığında bölge içi taktik manevra kabiliyetini önemli ölçüde artırmıştır.Bu adım, kuruluşundan bu yana bölgeye yabancı kalmış bu ülkeye bölgeninaslî ve etkin bir gücü -Urr,-ı nitpjjpi kazandırmıştır. Bu taktik alangenişlemesinden sonra İsrail'in bölge içi ihtilafları çok daha etkin bir şekildekullanabilmesi mümkün olacaktır. İsrail böylece diplomatik etki alanı ilegüvenlik alanı arasında dinamik bir ilişki kurmuş bulunmaktadır.

Son barış süreci ile Fransız Devriminin Yahudi topluluklar üzerindeki etkisiarasında ilginç bir benzerlik vardır. Fransız Devrimi Yahudileri toplumundiğer kesimi ile entegre olamayan ve olması mümkün görülmeyen birtopluluk olmaktan çıkarmış, topluma hukukî ve politik olarak entegre olmahakkı kazanmış tek tek vatandaşlar haline getirmiştir. Böylece FransızDevriminin getirdiği yeni prensipler etrafında Yahudiler bulunduklarıtoplumların her kesimine nüfuz etme şansı kazanmışlardır. Bunun gibi sonbarış sürecine kadar Ortadoğu jeopolitiğine bir ur gibi yerleştirilmiş olarakgörülen İsrail devleti bu süreç sonunda bölgeyi oluşturan diğer devletlere eşitbir ulus-devlet niteliği kazanmış ve bu niteliğin meşruiyeti bu döneme kadarİsrail’i dışlayan ülkeler tarafından da tescil edilmiştir.

İsrail’i bölgeye nüfuz etmeye yönelten bu stratejik değişikliğin en önemlisebebi uluslararası ekonomi-politik yapıda kendini göstermeye başlayan güçkaymasıdır. Uluslararası ekonomi-politikte güç merkezinin Atlantikekseninin tekelinden çıkarak çok kutupluluğa doğru seyretmesi İsrail’iuluslararası manevra kabiliyetini genişletecek daha geniş perspektifli birstrateji oluşturmaya yöneltmiştir. İsrail Atlantik ile olan stratejik çıkarilişkisini sürdürmekle birlikte uluslararası yapıda daha çeşitlendirilmiş ilişkitarzlarına girme çabası bölgesel blokajı kıran bir barış stratejisi takipetmeyi gerekli kılmıştır. Bu yüzden bölgeye intibakını en kısa zamandatamamlayarak gerek küresel gerekse bölgesel alanda yeniaçılımlara yönelmeyi düşünen İsrail, bölgedeki varlığı sadece hakimeksene dayayan bir ülke konumundan çıkmaya çalışmaktadır. İsrailliderlerinin FKÖ ile barış sürecini neredeyse ABD’den bağımsızolarak Avrupa’da başlatmaları, daha sonraki dönemde de özellikle Asya veAfrika’ya yönelik girişimlerini artırmaları dikkat çekicidir.

Page 367: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

İsrail devletinin kuruluşu Atlantik ekseninin ve bu eksendeki kozmopolityapının eseridir. Yeni eksen yönelişlerindeki iki önemli güç olan Almanya veJaponya’nın Yahudi kültürü gibi üstün etnik köken inancına dayalı olmasıYahudiler için bu eksenlere nüfuzda önemli engeller oluşturacaktır. ÖzellikleAvrupa'da başlayan yeni-milliyetçi hareketler İsrail'i muhtemel bir an-ti-semitik dalgaya karşı hem kendi nüfuz bölgesini oluşturmaya hem deBosna'da olduğu gibi bu milliyetçi hareketlerden muzda-ıip olmaya başlayanMüslüman kesim ile ittifak arayışlarına yöneltmiştir. İsrail’in öncelikli hedefiuluslararası Yahudi finaııs gücünün de desteğini alarak kendi nüfuz bölgesinioluşturmaktır. Bölge içinde ve bu bölge ülkelerinin etkin olduğu, SoğukSavaş döneminde Üçüncü Dünya, Soğuk Savaş sonrasında Güneyülkeleri olarak adlandırılan ülkeler nezdinde kötü bir sicile sahip olan İsrailOrtadoğu’daki statükoyu sürdürerek kendi nüfuz bölgesinioluşturamayacağım farketmiştir.

İsrail ayrıca gerek ekonomik kaynaklar gerekse ekonomik dinamizmaçısından ekonomi-politik güç merkezinin Asya'ya doğru kaymaktaolduğunun farkındadır. Gerçekten de Avrupa ve Atlantik’teki sermaye vetecrübe birikimine rağmen ekonomik kaynak ve dinamizm açısından gelecekyüzyılda uluslararası ekonomi-po-litikteki hegemonya savaşı Asya üzerindeolacaktır. İsrail Soğuk Savaş süresince İngiltere sömürge imparatorluğunundevamı niteliğindeki Singapur ve Hong Kong gibi ülkeler istisna edilirseAsya ülkeleri ile problemli bir dönem geçirmiştir. İsrail bu ilişkileri yenidendüzenleyerek Asya'ya nüfuz etmenin ancak ve ancak bölgede meşruiyetkazanmak ve Barış Sürecini gerçekleştirmekle mümkün olacağını anlamıştır.Bu nedenle İsrail Barış Sürecinin getirdiği yeni imaj ile birlikte Çin,Hindistan ve Endonezya gibi nüfus açısından Asya’nın en büyük ülkelerineyönelik diplomatik bir atağa geçmiştir. İsrail'in Orta Asya ülkeleri ile engeniş çaplı ekonomik ilişkilere giren ülkeler arasında bulunması ile budiplomatik atak biraraya getirildiğinde İsrail’in değişen stratejisinde Asya’nınrolü daha da iyi anlaşılabilir.

Soğuk Savaş süresince varlığını ve siyasî geleceğini uluslararası güçmerkezini teşkil eden ülkeler ile geliştirdiği ilişkilere bağlayan İsrail bu sınırlıilişkilerin küreselleşmenin hız kazandığı yeni dönemde yeterli olamayacağınıbilmektedir. Bu hem küresel hem de bölgesel strateji için geçerli bir tesbittir.Küresel düzlemde sınırlı diplomatik ilişkilerin getirdiği engelleri aşmaya

Page 368: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yönelen İsrail bölgesel olarak da daha etkin olabilmenin taktik araçlarını eldeetmeye çalışmaktadır. Bölgesel stratejideki bu değişikliğin en önemli sebebide İsrail'in dar bir şeridi askerî yolla savunmaya yönelik Soğuk Savaş dönemistratejisinin kendisini aslında Ortadoğu’nun iki önemli kaynağı olan su vepetrolden uzak tuttuğunu görmesidir. Bu kaynakları askerî yollarla kontroletmenin imkansızlığı İsrail’i barışçı yollarla bu kaynaklarla buluşmastratejisine yöneltmiştir.

İsrail'in Soğuk Savaş sonrası dönemdeki stratejisi ve bu strateji içindeuygulamaya konan Barış Süreci küresel arkaplanın dışında önemli bölgeselunsurlar da ihtiva etmiştir. İsrail bir taraftan yükselen İntifada hareketinidurdurmak, diğer taraftan küresel etki alanını genişletebilmek için yerel birtakım tavizler vermek zorunda olduğunun farkına varmıştır ki, son barışsüreci bu stratejinin bir yansımasıdır. Pasif direnişin son dönemlerdeki enbaşarılı uygulamalarından birisi olan ve Filistin davasının terörleaynıleştirilmeye çalışılan imajını tümüyle değiştiren İntifada hareketi İsrail’ibu yerel tavizleri kendi stratejisine uygun bir konjonktür ile vermek zorundabırakmıştır. Barış Süreci ile bu konjonktürü yakalayan İsrail bu süreci küreseletki alanını genişletmek için uygun bir zemin olarak kullanmıştır.

Bu yeni strateji İsrail içinde özellikle Batı Şeria’ya yerleştirilmiş Yahudileraçısından ciddi bir ikilem doğurmuş bulunmaktadır. Anlaşmazlıkların kutsalel-Halii (Hebron) şehri üzerinde yoğunlaşmış olması tarihî iddialarla yenistratejik gereklilikler arasındaki uyumsuzluğun bir sonucudur. İsrailyayılmacılığı kutsal metinlerle de desteklenen belli bir psikolojinin ürünüdürve bu bölgeye yerleştirilen Yahudiler kutsal bir misyonun öncüsü olarakalgılana-gelmişlerdir.

Bu açıdan İsrail'in dış politikası son barış sürecine kadar kutsal metinlerin,tarihî iddiaların, jeopolitik gerekçelerin ve seçilmiş millet psikolojisininkesiştiği bir alan içinde yayılmacı stratejiyi hukukileştirmek amacınayönelmişti. Mesela Bati Şeria’daki en büyük Yahudi yerleşim merkezi el-Halil şehrî kenarında Kir’iath Aıba’da kurulurken bu gayri hukukî durumTevrat’taki bir rivayete istinaden hukukileştirilmek istenmiştir. Bu rivayetegöre (Tekvin. 23: 1-20) Hz. İbrahim 127 yaşında ölen hanımı Hz. Sara’yıdefnetmek için bölgedeki Hittites kavminden bir yer göstermelerini istemiştir.Bu kavimden Ephron adiı şahıs kendi arazisine gömebileceğim söylemişse de

Page 369: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Hz. İbrahim arazinin bedelini mutlaka ödemek istemiş ve 400 Şekelkarşılığında araziyi içindeki bir mağara ve ağaçlarıyla birlikte satın almıştır.Yahudiler Batı Şeria’yı işgal ettiklerinde Hz. İbrahim'in satın aldığı buarazinin miras yoluyla onun torunları olan Yahudilere geçtiğini iddia ederekyerleşime açmışlardır. Arapların Hz. İbrahim’in torunları olduklarıiddiasına karşı da, Arapların Hz. İbrahim'in köle Hz. Hacer’den doğanoğlu Hz. İsmail’in soyundan geldiklerini, dolayısıyla gayrimeşru olduklarıiçin mirasa hak kazanamayacaklarını iddia etmişlerdir. Bugün işgal altındakitopraklardaki en büyük yerleşim merkezlerinden biri bu alan üzerindedir veson anlaşma sürecindeki en büyük tartışmalar da bu yerleşim merkezlerikonusunda olmuştur. Buraya yerleştirilen Yahudiler hem tarihî misyonlarıhem de büyük dedelerinden kalan mirası savundukları iddiası ile butoprakları terket-memek hususunda direnmektedirler.

. Ulusal stratejisini dinî sembol ve kutsal metinlerdeki iddialara dayandıranİsrailli aşın kanat temsilcileri fundamentalizmin ve milliyetçiliğin kesiştiği birsiyasal kültür oluşturmuştur. Bugün İsrail yönetiminin ortaya koyduğu sınırlıbarış sürecine bile tahammül edemeyen aşırı sağcılar böyle bir siyasalkültürün ürünüdür. Herhalde tarihte hiç bir millet asırlar boyu sürekliliği olaııve dini metinlerle takdis edilmiş böylesi bir siyasal kültür ve stratejiye sahipolmamıştır. Bu yaklaşıma göre asırlar önce ödenen 400 Şekel, Filistinlilerinellerindeki cari tapuları nasıl geçersiz kılmaktaysa nesilden nesile aktarılanseçilmiş millet ve vaad edilen topraklar iddiası da Yahudi-dışı toplumlaraleyhine bir yayılma stratejisini meşru kılmaktadır. Avrupa’daki gettolardankurtul an Yahudiler bu siyasal kültürün bir sonucu olarak Filistinliler içinsadece bir getto geleceği düşlemektedirler. İsrail’in bugünkü yöneticilerininküresel ve bölgesel mekanizmalara nüfuz edebilmek için yerelyönetim düzeyinde bazı tavizler vermek zorunda kalmış olmalarınınİsrail toplumunda ortaya çıkardığı sıkıntının kaynağı İsrail'in dinî sembol veiddialarla dış politika stratejisi arasında doğrudan bağ kurma geleneğindearanmalıdır.

İsrailli stratejisyenler bugün İsrail’in kurulmasını sağlayan psikolojik/kültürel/diııî sembollerle cari küresel/bölgesel konjonktür arasında yeni birdenge oluşturma çabası içindedirler. İsrail'in küresel ve bölgeselstratejisindeki bu yeni unsurların taktik safhaları şu şekilde ortaya konabilir:(i) Barış Süreci neticesinde İsrail'in sınırlarındaki ihtilaf konularını hallederek

Page 370: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir güvenlik şeridi oluşturmak; (ii) bu güvenlik şeridi içinde bölgede meşruve eşit haklara sahip bir ülke olarak entegrasyon sürecini tamamlamak; (iii)İsrail ile çatışma döneminde kendi aralarındaki ihtilafları ertelemepsikolojisindeki bölge ülkelerinin bu barış sonrasında ortaya çıkacak iççelişkilerini aktif bir diplomasi ile kullanabilir bir diplomatik esneklikkazanmak; (iv) bölgenin jeoekonomik kaynaklanın kullanabilmek için gereklimeşru ilişkiler ağını kurmak ve bu konuda uluslararası Yahudi finansmanındesteğinde çokuluslu projelere yönelmek; (v) bölgesel meşruiyetin getirdiğiyeni açılımla öncelikle Asya’da olmak üzere Güney ülkeleri ile diplomatikve ekonomik ilişkilerini geliştirmek; (vi) bu ilişkiler ağının getirdiği imkanlarve değişik ülkelere yayılmış Yahudi grupların sağladığı avantajlar ileOrtadoğu'nun yerelliğinden çıkarak küresel strateji oluşumlarında etkin birrol üstlenebilmek.

Özetle belirtmek gerekirse Barış Süreci İsrail’deki bu strateji değişikliğiarayışının öncelikli şartı olarak ortaya çıkmış taktik bir adımdır. İsrail,Yahudi tarihinin en önemli dönüşümlerinden biri olan bu strateji değişikliğinikendisi için en uygun zamanlama ile yapabilme becerisini göstermiştir.Körfez Savaşı sonrasında Arap ülkelerini çok zayıf ve uluslararası ilişkilerdeyalnızlaşmış bir anda yakalayan İsrail uygun gördüğü şartlarda bir barışyapma şansı elde etmiştir. Bu durum ayrıca Arap ülkelerindeki siyasî elitinyaşadığı meşruiyet bunalımının yoğunlaştığı bir döneme rastlamış olması daİsrail’in bu barış yoluyla Arap ülkeleri arasındaki ve içindeki çelişkilerikullanma ve tırmandırma imkanı bulmasını da sağlamıştır. FKÖ, seksenliyıllarda İsrail’i insan haklan açısından çok zor duruma düşüren ve etkin birmücadale yöntemi olan İntifada Barış Sürecine kadar İsrail’in temel başağrısıiken özerk yönetiminin kurulmasından sonra Araplar arası bir mesele halinedönüşmüştür. FKÖ ile lntifada’nın motor gücü olan HAMASarasında gittikçe gerginleşen ilişkiler İsrail’in taktik adımının ne derece etkiliolduğunu ortaya koymaktadır.

İsrail’in bu stratejiyi ve onun gerektirdiği adımları atabilmek için önceliklebölgede İsrail'e yönelik güven bunalımını çözmek zorundadır. Bu güvenbunalımım çözmek için bu dönüşüm ile birlikte Yahudi teolojisindenkaynaklanan tarihî iddialarda da ciddi bir reformasyona gitmesikaçınılmazdır. Başka bir deyişle Fransız Devrirpi sonrası Yahudi toplumundayaşanan dönüşüm sürecinde Napolyon’un yönelttiği türde sorular bugün için

Page 371: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

de geçerliliğini sürdürmektedir: “İsrail, Yahudileri Filistin’e göçe motiveeden va-ad edilen topraklan kontrol altına alma idealini nasıldeğerlendirmektedir? Vaad edilen topraklar bugünkü İsrail sınırlarınınötesinde Fırat’tan Nil’e kadar uzandığına göre bu coğrafyada yaşayanülkelerin toprak bütünlüğü İsrail açısından ne kadar anlamlıdır? Ari ırkınınüstünlük iddiasından büyük ızdırap görmüş Yahudiler kendi seçilmiş milletinançlarını nasıl telif edeceklerdir? Nerede olurlarsa olsunlar Yahudileri tekbir ulus olarak tanımlayan Siyonist Kongre prensiplerini kuruluşunun esasıkabul eden İsrail diğer ülkelerde yaşayan Yahudileri o ülkelerin vatandaşlarıolarak mı, yoksa İsrail stratejisinin önemli unsurları olarak mı görmektedir?Geçmiş dönemde bölge içinde hayat alanı bulabilmek için etnik ihtilafları veiç çelişkileri etkin bir şekilde değerlendiren İsrail bundan sonra da bupolitikasını sürdürmeye devam edecek midir? Filistin meselesini, özündeEriha ve Gazze meselesi olarak değil, Kudüs meselesi olarak değerlendirenMüslümanların Doğu Kudüs üzerindeki haklan bu yeni çerçevede nasıl elealınacaktır?”

Bu ve benzeri sorular çözülmedikçe Yahudi toplundan etnik dogmatizmedayalı ilkel bir yerellik ile evrensellik arasındaki gerginliği yaşamaya devanıedecek ve sadece Müslümanlarla değil Yahudi olmayan bütün diğertoplumlarla birlikte yaşama meselesi varlığını sürdürecektir. Bu tarihîmeselenin çözülebilmesi için öncelikli şart sadece İsrail stratejisinin revizeedilmesi değil Yahudi zihniyetinin ciddi bir reformasyondan geçirilmesidir.Aksi takdirde İsrail’in bölgesel ve küresel politikaya nüfuzu, tarihîYahudi Meselesini çözmeye yaramayacağı gibi Avrupa’da gittikçe güçlenenyeni-milliyetçilik hareketleri ile vahim sonuçlar doğuracak yeni bir anti-semitik dalgaya da yol açabilir. Ortadoğu Barış Süreci içinde İsrail'deliberaller ile Ortodoks Yahudiler arasında yaşanan tartışmalar ve aşırı sağcıpartilerin sürece yönelttiği tepkiler İsrail’in kendisinin de çok ciddi birdönüşüm yaşamakta olduğunu göstermektedir.

4. Bölgesel Dengeler ve Ortadoğu Barış Süreci

Ortadoğu Barış Süreci büyük ölçüde Soğuk Savaş sonrası dönemde ortayaçıkan küresel ve bölgesel konjonktürün bir ürünüdür. Soğuk Savaşın sıcak birsavaş ile bitişinin sembolü olan Körfez Savaşı küresel ölçekli bir güçkullanımına dayanıyordu. Körfez Savaşını müteakib gerçekleştirilen ve bir

Page 372: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

barış süreci olmak açısından bu savaşı dengeleyen Ortadoğu Barış Süreci deküresel ölçekli bir çaba ile desteklenmiştir. Oslo ve Madrit süreçleri ileAvrupa’da başlatılan ancak zamanla ABD’nin himayesinde yürütülen busüreç küresel barış döneminin başlangıcı olarak özel bir sembolik/diplomatikanlam taşıyordu. Körfez Savaşı yeni dönemde problem kaynağıolabileceklerin nasıl cezalandırılacağını gösterirken, Soğuk Savaş dönemi ileözdeşleştirilen Ortadoğu bunalımını çözmek iddiası taşıyan Ortadoğu BarışSüreci küresel nitelikli bir barış mekanizmasının nasıl işletilebileceğini ortayakoymaya çalışıyordu.

Bu idealist/iyimser barış söylemine ve çerçevesine rağmen sürecin kendisison derece realist unsurlara dayanıyordu. Küresel dengeler açısındanbakıldığında Körfez Savaşı Yeni Dünya Düzeni çerçevesindeki bütün idealistgerekçelere rağmen ABD'nin realist güç manevralarını yansıtırken, OrtadoğuBarış Süreci gerek Avrupalı büyük güçlerin gerekse ABD’nin realistdiplomatik manevralarına dayanıyordu.

Bölgesel güçler açısından da bakıldığında bu realist tablo daha da belirgin birnitelik kazanmaktaydı. Önemli bölgesel aktörlerin Soğuk Savaşın bitişinimüteakib karşı karşıya kaldığı siyasal dönüşümler Ortadoğu Barış Sürecineyaklaşım tarzlarını da etkilemiştir. Bu dönemde bu aktörlerin temel iç ve dışsiyasal bunalım alanları ve bunları çözüm çabalan şu şekilde özetlenebilir: (i)Sürecin doğrudan tarafı olan İsrail için bu dönemdeki en önemlimesele Soğuk Savaş süresince karşı karşıya kaldığı uluslararası vebölgesel nitelikli dış meşruiyet problemini aşabilmektir; ii) Sürecindiğer tarafım oluşturan Arap ülkeleri bu dönemde Körfez Savaşının daha datırmandırdığı bir iç siyasal meşruiyet problemi ile karşı karşıyadır; (iii)Sürece karşı temel bölgesel direnç ve muhalefet odağını oluşturmasımuhtemel olan İran, Humeyni dönemindeki devrimci dış politika çizgisindenRafsancani döneminin pragmatik/realist dış politika çizgisine geçiş döneminiyaşamaktadır; (iv) Sürecin doğrudan tarafı olmamakla birlikte bölgedekiağırlığı bakımından dengeleri etkileyebilecek konumda olan Türkiyeyeni uluslararası konjonktüre intibak ve Körfez Savaşınındoğurduğu, özellikle Kuzey İrak merkezli bölgesel istikrarsızlıklara uyumçabası içindedir.

Bu dengeler içinde devreye giren Ortadoğu Barış Süreci temelde İsrail'in dış

Page 373: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

meşruiyet arayışı ile Arap ülkelerinin iç meşruiyet bunalımlarının kesiştiğialanda ortaya çıkmıştır. Olaya İsrail açısından bakıldığında İsrail, son dereceiyi bir zamanlama ile, Arap ülkelerinin gerek iç gerekse dış politikada enciddi bunalımlarından birini yaşadığı bir dönemde Sürecin başlatılmasınayeşil ışık yakmıştır. Arap ülkeleri ise Körfez Savaşında yıprananprestijlerini Filistin’de ileri bir mevzi kazanarak aşma çabasınayönelmişlerdir. Barış Sürecine duyulan bu karşılıklı ihtiyaç ‘‘toprak karşılığıbarış” formülüne hayat kazandırmıştır. Bu sürece en yoğunmuhalefeti göstereceği beklenen İran’ın dış politikada girdiği revizyondönemi bu ülkenin tepkilerinin Lübnan odaklı çıkışlarla sınırlanmasına yolaçarken, Irak ve Libya gibi sürece karşı olan ülkelerin uluslararası sistemdendışlanmışlıkları Arap-içi direnç unsurlarının törpülenmesini sağlamıştır.Türkiye ise Körfez Savaşının oluşturduğu özellikle Kuzey Irak merkezli riskalanları ile Ortadoğu Barış Sürecinin getirdiği atmosfer arasındaki bağlantıyıSuriye-PKK işbirliğine karşı İsrail ile ilişkilerin yoğunlaştırılmasıdoğrultusunda kullanmıştır. Bu tercih Türkiye'nin bölgede sürdüregeldiğidenge politikasında İsrail ağırlığının artmasına, dolayısıyla daTürkiye’nin İsrail’in dış meşruiyet oluşturma çabalarında katalizör bir rolüstlenmesine yol açmıştır.

Ortadoğu Barış Süreci özellikle sürece doğrudan taraf olan aktörlerin sürecebakışlarını etkileyen üç ana safhadan geçmiştir. Birinci safha Eriha’nınFilistin tarafına terki ile otonom bir Filistin yönetiminin oluşturulmasıdır ki,bu safha nisbeten problemsiz bir şekilde geçmiştir. Böylesi bir problemsizgeçiş, bu safhanın temelde bir İsrail-Filistin meselesi düzleminde ve busınırlar içinde müzakereye taraf olan İsrailli ve Filistinli yetkililerce elealınabilecek nitelikte olmasındandır. ... İsrail Eriba gibi Filistin ölçeğinde bileküçük sayılabilecek bir toprak parçası karşılığında ihtiyaç hissettiğidış meşruiyet alanını açarken, Filistinliler Îsrail-Arap çatışmasının başladığıkırklı yıllardan bu yana ilk defa ileri bir mevzi elde etmenin ve 1967Savaşından sonra ilk defa sürgünden anavatana dönmenin tatmininiyaşamışlardır. Bu karşılıklı tatmin Süreçle ilgili iyimser atmosferinyaygınlaşmasını kolaylaştırmış ve Sürece direncin kırılmasını sağlamıştır.

İkinci safha olarak görülebilecek olan Batı Şeria ve Gazze’de bağımsız birsiyasal entite olarak Filistin Devleti’nin doğuşu ise çok daha sancılı birdönem olmuştur. Bu safhada mesele bir İsra-il-Filistin meselesi olmaktan

Page 374: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çıkarak genelde bir Îsrail-Arap meselesi olma niteliği kazanmıştır. Doğacakolan Filistin Devletimin, bağımsız bir devletin yaşayabilir olmasının önşartıolan iç çoğrafi bütünlük, iç ekonomik yeterlilik, kaynaklarm dağılımı gibimeselelerde karşı karşıya kaldığı zaaf unsurları Sürecin özellikle İsrailtarafından yavaşlatılmasına yol açmıştır.

İlk safhada elde etmeyi amaçladığı dış meşruiyet alanını elde eden İsrail birtaraftan doğacak Filistin Devleti’nin kendi denetimi altında yarı-bağımsız birstatüde kalmasını sağlayacak şekilde toprak devirlerini geciktirirken, diğertaraftan Suriye ve Lübnan'ı da içine alabilecek genel bir Îsrail-Arap barışıhedefini de Filistin ile yürümekte olan müzakerelerin bazen tamamlayıcıbazen alternatif bir unsuru olarak gündemde tutmaya çalışmıştır.Filistin'in bir devlet olarak sahip olması gereken toprakların statüsü vedevletin egemenlik alanı belirsiz kaldıkça Filistinliler arasındaki tedirginlikve Sürece olan güvensizlik yaygınlaşırken, İsrail elde ettiği uluslararası vebölgesel meşruiyet alanının sağladığı manevra kabiliyeti ile sürekli birgeciktirme politikası izlemeye başlamıştır. Sürecin tamamlanarak Kudüs'ünnihaî statüsünün tartışılmaya açılacağı planlanan 1999 yılma gelindiğinde bileFilistin yönetiminin hâlâ Batı Şeria ve Gazze'de birbirinden kopuk vesavunulması •giiç dar alanlarda sınırlı biı egemenliğe sahip olması sürecinİsrail tarafından nasıl ince bir zamanlama ayarı ileyürütüldüğünü göstermektedir.

Sürecin en riskli ve kırılgan safhası olan Kudüs'ün nihaî statüsü da gerilimlerve tıkanmalar beraberinde gelmiştir. Herşey-den önce Kudüs’ün tartışılmayabaşlanması ile birlikte rasyonel/realist diplomatik seyir yerini kültürel/tarihînitelikli psikolojik etkenlerin devreye girdiği bir sinir harbine terketmeyebaşlamıştır.

Kudüs’ün tarihî ve sembolik önemi gözönüne alındığında aslında bubeklenen bir gelişme olmuştur. Nihayetinde Eriha bir İs-rail-Filistin meselesi,Batt Şeria ve Gazze bir İsrail-Arap meselesi düzleminde tutulabilirken Kudüsbütün İbrahim'i dinler nezdin-deki önemi dolayısıyla hemen küresel ölçeklibir bunalım haline dönüşebilmektedir. Aslında Ortadoğu ile ilgili meselelerinbölge ölçekli bir bunalım düzeyinde tutulamamasınm temelinde de bu özellikvardır. Ruanda, Somali, hatta Balkanlardaki bunalımlar bölgeylesınırlandırılabilirken, genelde Filistin'in özelde de Kudüs'ün taşıdığı tarihî

Page 375: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

önem bu bunalım alanının bölgeye hapsedilmesini güçleştirmektedir. Kudüsile ilgili her mesele hemen dünya nüfusunun yaklaşık yansını oluşturanMüslüman, Hristiyan ve Yahudi toplulukların ilgi odağı halinedönüşmektedir.

Bu durum tarafların müzakere pozisyonlarını da etkilemektedir. Barakgörüşmelerde bir taraftan Kudüs'ün terkini tarihi Yahudi davasına ihanetolarak gören radikallerin baskısını hissederken, diğer taraftan İsrailDevleti'nin kendi meşruiyetini üzerine kurduğu sembolik/tarihî/teolojikdeğerlerle çelişkiye düşmenin sıkıntısını yaşamaktadır, Arafat için bu durumdaha kapsamlı bir problem oluşturmaktadır; çünkü Batı Şeria ve Gazzekonularında ait olduğu Filistinlileri temsil konumundan emin olan Arafatmesele bütün İslam Dünyasının ilgisinin yöneldiği Kudüs noktasınageldiğinde temsil gücünü kaybetmektedir. 2000 yazında Camp Da-vid’deBarak ile Arafat arasında yürütülen müzakerelerde Kudüs'ün statüsü ile ilgiliolarak ortaya çıkan tıkanmadan Arafat'ın sorumlu tutulması bu yetkisizlikpsikolojisi anlaşılmadan gerçekçi bir zemine oturamaz. İsrail'in uluslararasıhukukun bütün normlarına aykırı olarak işgal altında tuttuğu Doğu Kudüsüzerindeki egemenliğini terketmeye yanaşmaması karşısında Arafat’ınherhangi bir tavize zorlanması bu kutsal şehrin taşıdığı ve bütün İslamDünyasını ilgilendiren önem dolayısıyla Arafat’ın temsil kabiliyetininüzerinde bir beklentidir. Arafat Doğu Kudüs’ün, özellikle de Mescid-iAksa’nın egemenliğini İsrail’e terkeden bir anlaşmayı ne kendi halkı, ne Araptoplumları, ne de genel İslam Dünyası nez-dinde anlatabilir. Böylesi bir tavizArapların toplu olarak verebileceği bir tavizin bile ötesindedir; çünkü böylesibir tavizin oluşturabileceği dalgalanma bu ülkelerin zaten hassas olanmeşruiyet zeminlerinin daha da kaymasına yol açacaktır.

Canip David’de yaşanan bu tıkanmadan sonra Eylül ayında tırmanan gerilimne gelişimi ne de arkaplamnda taşıdığı potansiyel açısından tesadüfi ya dasürpriz bir gelişmedir. Herşeyden önce sembolik bir ismin (Sabra ve Şatillakatliamlarının sorumlusu görülen Ariel Sharon), sembolik bir günde(Perşembe günü ki ertesi günün Cuma olması dolayısıyla kitlesel bir tepkiyihesap eden bir zamanlama yapılmıştır) ve sembolik bir mekana (Mescid-iAksa) sembolik olmayan bir askerî güçle (bini aşkın bir güvenlikgücü) girmesi siyasal, toplumsal ve diplomatik sonuçlan hesap edilmemişolan bir gelişme olarak görülemez. Arafat’ın bütün uyarılarına rağmen

Page 376: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Baıak’m bu girişimi engellememesi bu tür adımlarda zamanlama faktörünüçok iyi değerlendiren İsrail’in Banş Sürecini durduracak böylesi bir gelişmeyien azından öngördüğü intibaı uyandırmaktadır. İsrail Ortadoğu Barış Süreciile elde ettiği kazanından da elden çıkarmadan Kudüs üzerindekiegemenliğini sürdürecek bir formül arayışmdadır. Dolayısıyla da meseleKudüs’ün nihaî statüsünün görüşüleceği bir safhada Barış Sürecini neredeysesona erdirecek bir provokasyona göz yummuştur. Kontrollü bir gerginliğinKudüs'ün nihaî statüsü ile ilgili kararı erteleyecek olması İsrail lehine olanstatünün sürmesine zemin hazırlayacağı için İsrail açısından tercihedilmektedir: Böylesi bir gerilim Ortadoğu Barış Sürecinin her safhasındasürekli taviz verir konumu dolayısıyla ciddi bir prestij ve meşruiyet kaybınauğrayan Arafat’ın da en azından kendi konumunu konsolide etmesinisağlayacak olması her iki tarafın da müzakere psikolojisinden uzaklaşmasısonucunu doğurmuştur.

2000 sonbaharı itibarıyla üç farklı gelişme senaryosu söz konusudur: (i) BarışSürecine kaldığı yerden ve aynı psikolojik şartlarda devam edilmesi; (ii)gerilimin tırmanarak kapsamlı bir savaşa dönüşmesi; (iii) kontrollü gerginlikpolitikasının gölgesinde statünün sürdürülmeye çalışılması. Yaşanan bu çaptabir gerilimden sonra Barış Sürecinin ilk safhasındaki ritmi, psikolojikhazırlığı ve siyasî iradeyi tekrar ve aynı ölçekte oluşturabilmek zordur. Öteyandan bu gerilimin kapsamlı bir bölgesel savaşa dönüşmesine yolaçacak uluslararası ve bölgesel faktörlerin oluşması da çok güçtür.Uluslararası sistemik güçler de bölgesel güçler de böylesi bir riskiüstlenmekten uzak görünmektedir. Ancak meselenin gittikçe kronikleşmesiFilistin ölçeğini aşan tepkilerin doğmasına da zemin hazırlayabilir.Gelişmelerin bu safhasında en gerçekçi beklenti bu gerilim ortamınınKudüs'ün nihai statüsü ile ilgili belirsizliğin ortadan kalkmasına kadarsürmesidir. İsrail hükümeti, kendi lehine olan statünün korunması anlamınagelecek böylesi bir ertelemede fayda gördüğü için Ariel Sharon’un bugerilimin tırmanmasını sağlayan provokasyonu karşısında sessiz kalmıştır.

Görünen odur ki, Soğuk Savaş sonrası bunalım alanlarında takip edilen“aşılamayan bunalımı dondurma" politikası büyük ölçüde. Filistin için degeçerli olabilecektir. Irak, Bosna, Kosova ve Karabağ örneklerinde olduğugibi de facto durum ile de jure durum arasındaki farklılaşma geçiçi birdondurma işlemine dönüşmektedir. Genelde Kudüs özelde de Mescid-i Aksa

Page 377: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

meselesi çözülmeden Filistin ve Ortadoğu meselesinin de çözülebilmesi çokgüçtür. Doğrudan bir formülle ortaya koymak gerekirse Ortadoğu meselesiFilistin meselesine, Filistin meselesi Kudüs meselesine, Kudüs meselesi deMescid-i Aksa meselesine indirgenebilir.

Kudüs meselesinin gündeme gelmesi küresel ve bölgesel aktörlerin bunalımave sürece yaklaşım biçimini de kaçınılmaz bir şekilde etkilemektedir veetkilemeye de devam edecektir. AB’nin son gerilimde Filistin tarafınınpozisyonuna ABD’den daha yakın bir tavır takınmış olması KatolikDünyasının Kudüs' ün statüsüne verdiği önem dolayısıyladır. HristiyanArapların muhtemel bir Filistin egemenliğinde daha fazla söz sahibi olacakolması Kudüs üzerindeki Hristiyan hassasiyetinin siyasî iradeye yansımasınısağlayacaktır. Böylesi bir belirsizlik konjonktürünün kuruluşu da Mescid-iAksa'ya yönelik bir tecavüz üzerine kurulan İKÖ’ye üye, Arap olmayanMüslüman ülkeleri de devreye sokacaktır.

Ortadoğu Barış Sürecinde yaşanan bu belirsizlik Türkiye'nin sadece süreçleilgili pozisyonunu değil, genel Ortadoğu politikası-cnnnpioı- rir»mırahilîr Rusüreç içinde Türkiye'nin gerek Arap olmayan bir Müslüman ülke, gerek ABadayı bir bölge ülkesi, gerekse ABD ile yakın stratejik ilişkilerde bulunan birNATO ülkesi olma konumu etkin bir diplomasi rolünü beraberindegetirebilir. Bu çerçevede İKÖ, AB, ABD nezdinde sürdürülecek temaslarKudüs şehrinin tarihî mirasmı ve arşiv belgelerin de elinde bulunduranTürkiye’ye önemli bir diplomatik konum kazandırabilir.

IV. Ortadoğu Politikasının Temel Dinamikleri ve Türkiye

ı. Uluslararası Konjonktür Açısından Türkiye’nin Kuzey OrtadoğuPolitikası

Soğuk Savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik stratejik rekabet ortamıTürkiye'nin yeni bölgelerarası strateji arayışlarında ve Ortadoğu politikasınınşekillenmesinde en fazla dikkate alması gereken hususlardan biridir. Bölge-dışı büyük güçlerle bölge-içi dengeler arasındaki dinamik ilişki, küreselfaktörlerle bölgesel konjonktür arasındaki ilişkinin kesişim alanınıoluşturmaktadır. Fransa’nın Suriye'nin, İngiltere’nin de Irak’ın sömürgegeçmişi üzerindeki etkileri; Almanya’nın Berlin-Bağdat demiryolu projesinekadar uzanan bölge politikası; Rusya’nın tarihi Avrasya stratejisinin.

Page 378: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ortadoğu unsuru ve hepsinden önemlisi uluslararası sistemin hegemonikgücü olan ABD’nin Ortadoğu politikasını yönlendiren yegâne güç olmairadesi Türkiye’nin bölgesel politikalarındaki önemli parametrelerdir. AB-Türkiye ilişkilerindeki bunalım, Rusya ile Türkiye arasında süregelenAvrasya stratejisi çelişkisi ve ABD’nin özellikle Irak ve Kürt politikasındayeni opsiyonlara açık tavrı Türkiye’nin bölgesel ağırlığını etkileyebilecekönemli unsurlardır.

Soğuk Savaş döneminin çift kutuplu statik yapısı etkisini kaybettikçeTürkiye’nin Ortadoğu-Kafkaslaı-Balkanlar üçgenine da-yalı.yakın karahavzası politikasını da radikal değişikliğe uğratmış bulunmaktadır. Daha önceNATO-Varşova Paktı dengesine dayalı statik Balkanlar ve Kafkaslarpolitikaları daha küçük ölçekli iç dengeleri stratejik ortama dinamik faktörlerolarak sokarken, Ortadoğu bölgesi de yeni stratejik anlamlar kazanmayabaşlamıştır.

1. Dünya Savaşından Soğuk Savaş sonuna kadar bölgeye doğrudan müdahilolmamaya çalışan ve NATO ve AB gibi bölge-ötesi yapılanmalara dayalı dışpolitika stratejileri geliştiren Türkiye bugün kendini bu bölgelerin içparametrelerinin labirentinde bulmaktadır. Bölgede Iran-Irak Savaşı ilebaşlayan aktif tarafsızlık politikası, Kuzey Irak müdahaleleri, Suriyegerginliği ve İsrail ile yürütülen stratejik işbirliği çerçevesinde aktif vemüdahil taraf olnıa politikasına dönüşmüş bulunmaktadır. Ancak, yeni biruluslararası ve bölgesel stratejik planlamadan çok, PKK, su ve petrol boruhatları gibi biraz da dış faktörlerce belirlenen parametrelerin etkisiyle ortayaçıkan bu arayış hâlâ sağlam bir stratejik tanımlama ve temele oturmamışgözükmektedir. PKK faktörünün devre dışına itilmesinden sonra Suriyepolitikasının nasıl geliştirileceği, Irak’m Körfez Savaşı sonrasındakibölünmüşlüğünün ne tür sonuçlar doğuracağı, hassas Türk-İran ilişkilerininhangi eksende yürütüleceği gibi sınır boylarını ilgilendiren sorular yanındabölge-içi ve bölge-lerarası dengelerin ne tür etki alanları oluşturduğu ve buetki alanlarının hangi güvenlik risklerini getirebileceği yönündeki sorular datutarlı bir stratejik tanımlama ihtiyacını ortaya koymaktadır.

2. Ortadoğu Jeopolitiğindeki Değişim ve Türkiye’nin Kuzey Ortadoğu(Doğu Akdeniz-Mezopotamya) Politikası: Türkiye-Suriye-Irak

Soğuk Savaş sonrası dönemin belki de en önemli sonuçlarından birisi

Page 379: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bölgelerarası etkileşim alanlarının yeniden tanımlanmasını gerektiren birkonjonktür doğurmuş olmasıdır. Çift kutuplu yapı dolayısıyla daha öncekidönemde birbirleriyle kopuk gibi görünen bölgeler arasındaki ilişkiler radikalbir şekilde değişmiş ve her türlü iç etkileşime açık yeni bir dinamik boyutkazanmıştır. Soğuk Savaş döneminde küresel düzeydeki çift yönlükutuplaşmanın sıradan yansımalarına dayanan bölgesel politikaların karşılıklıetkileşim alanları genişlemiş ve çok aktörlü bir nitelikkazanmıştır. Türkiye’nin Kuzey Ortadoğu politikası ve bu politikanıngözetmek zorunda olduğu Türkiye-Suriye-Irak dengeleri, Balkanlar,Kafkaslar ve Ortadoğu'dan oluşan yakın kara havzasının stratejik etkileşimalanı çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Bölgelerarası stratejik etkileşim bir taraftan bölgesel güçlere voni manpvraalanları acarken, diğer taraftan da yeni güvenlik Stratejik Derinlik riskleri ileyüzleşme zorunluluğu doğurmaktadır. Mesela Türkiye bu bölgelerde artıksadece NATO’nun bir üyesi olarak değil, kendi ulusal stratejilerini degözeten bir bölgesel aktör olarak davranmak zorundadır. Diğer bölgeselaktörler için de durum farklı değildir. Mesela Suriye de artık SSCB'ninstratejik bir müttefiki olmanın ötesinde unsurlar içeren politikalar geliştirmeihtiyacı içindedir. Bölgesel aktörlerin manevra alanları genişlerken süpergüçlerin güvenlik şemsiyelerinin daralması, bu yeni bölgelerarasıetkileşim alanlarının önemini daha da artırmaktadır.

Bundan sonra bölgelerarası etkileşim alanlarının ortaya çıkardığı dinamikkonjonktürü doğru bir zamanlama ve tutarlı bir stratejik planlama iledeğerlendirebilen bölgesel güçler önemli mevziler kazanırken, bu dinamikkonjonktürün avantajlarım değerlendiremeyen güçler ciddi güvenlik riskleriile karşı karşıya kalacaklardır. Artık, birbirinden bağımsız bölge politikalarıdönemi değil, birbirlerini etkileyen ve belirleyen bölgelerarası etkileşimstratejileri ön plana çıkacaktır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiyeaçısından Kafkaslar-Ortadoğu-Balkanlar yakın kara havzasının geçişbölgesinde bulunan Kuzey Ortadoğu bölgesi ya da daha spesifik birtanımlama ile Doğu Akdeniz-Mezopotamya havzası, dolayısıylada Türkiye'nin güney sınırları, bu kuşak üzerindeki karşılıklı dengeler veetkileşimler açısından önemli bir konuma sahiptir.

Kafkaslar ve Ortadoğu bölgelerinin etkileşim alanı Mezopo-tamya-Basra

Page 380: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hattı, Balkanlar ve Ortadoğu bölgelerinin etkileşim alanı Ege-Doğu Akdenizhattı, Balkanlar ve Kafkaslar bölgelerinin etkileşim alanı ise Karadeniz-Tuna-Boğazlar hattıdır. Dolayısıyla. Kafkaslar-Ortadoğu-Balkanlar yakın karahavzasının ortak etkileşim alanı Karadeniz-Ege-Doğu Akdeniz-Mezopotamya-Basra kuşağını kapsamaktadır ki bu bölge Ortadoğu’nunmerkezini ve kuzeyini teşkil etmektedir. Bu bölgeleri ilgilendiren herpolitika, stratejik bir bütünlük içinde değerlendirilmek zorundadır. Budurum ikili ilişkileri de doğrudan yönlendiren, kimi zaman dabelirleyen etkiler yapmaktadır. Bunun içindir ki, bölgelerarası etkileşimaçısından Tiirkiye-Suriye ve Türkiye-Irak ilişkileri böylesi bir stratejik ortamiçinde ve biri Mezopotomya-Basra, diğeri Doğu Akdeniz hattından oluşan ikitemel hat üzerinde seyretmektedir.

Soğuk Savaşın çift kutuplu dengelerinin çözülmesi ile birlikte karşılıklıbağımlılık ilişkisi artan Kafkasya ve Ortadoğu bölgelerinin jeoekonomik vejeopolitik geçiş havzası Kuzey Kafkasya’dan başlayan stratejik kuşağıMezopotamya üzerinden Basra körfezine, Toroslar ve Harran üzerindenDoğu Akdeniz’e indirmektedir. Birinci hat Türkiye’nin Irak politikasının,ikinci hat ise Suriye politikasının en temel unsurlarıdır.

a. Mezopotamya-Basra Hattı:

Kafkaslar ve Ortadoğu, Soğuk Savaş süresince iki süper gücün stratejikparametrelerine dayalı iki ayrı bölge politikasının etki sahası içindebulunagelmişti. Bu açıdan Tiirkiye-SSCB sınırı sadece iki devletin sınırıdeğil, iki ayrı kutbun ve paktın sınırı niteliğindeydi ve bu özelliği dolayısıylasüper güçler arasındaki nükleer terör dengesine bağlı olarak çok istikrarlı vestatik bir görünüm arzedi-yoıdu. Türkiye-Suriye ve Türkiye-Irak ilişkileri deSSCB’nin Suriye ve Irak ile giriştiği stratejik işbirliği çerçevesinde, aynıölçekte olmasa bile belli bir istikrar düzeyini tutturmuştu.

İran-lrak Savaşı ve Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte her iki bölgenin debu istikrarlı niteliği ciddi bir sarsıntı geçirmeye başladı. Bu durum sınırlarınyeni anlamlar kazanması sürecini de beraberinde getirdi. Soğuk Savaşdöneminin çift kutuplu yapılanmasında NATO stratejileri içinde Akdeniz veOrtadoğu'ya (Basra’ya) yönelen Sovyet yayılmacılığına karşı bir bariyer gibigörülen Doğu Anadolu bölgesi de bu çerçevede Kafkaslar ve Ortadoğuarasındaki bölgeleraıası etkileşim alanının yeni sınır hattı olarak görülmeye

Page 381: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

başlandı. Bu dönemde bölgedeki su kaynaklan ile ilgilibunalım senaryolarının artması ve PKK terörünün yeni bir faktörolarak uluslararası destek bulması kesinlikle bir tesadüf değildir. Türkiye’ninİran-lrak Savaşının doğurduğu otorite boşluğunu kapatmak için Kuzey Irak'ayönelik sınır ötesi operasyonlarda bulunmasının da bu dönemde başlamasıdikkat çekicidir.

Bugün Kafkaslar ile Ortadoğu arasındaki bölgelerarası etkileşim daha datebarüz etmiş bulunmaktadır. Bu etkileşim alanının eksenini de DoğuAnadolu’dan Körfez’e inerek Kafkasya’yı Hint açık denizine bağlayanMezopotarnya-Basra hattı oluşturmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’ninkontrolündeki Kuzey Mezopotamya ile Irak’ın kontrolündeki GüneyMezopotamya arasındaki ilişki yeni boyutlar kazanmış bulunmaktadır. Kuzeyve Güney Mezopotamya arasında süregelen ve Akad-Sümer, Asur-Babil,Bizans-Sasani. Bi-zans-Selçuklu, Osmanlı-İran ilişkilerinde görülen tarihîçelişki ve karşılıklı bağımlılık ilişkisi yeni bir nitelik ile tekrar tarihsahnesine çıkmış bulunmaktadır.

Hazar petrolleri - Mezopotamya su havzası ve GAP - Musul ve Basra petrolbölgeleri, bu geçiş hattı üzerinde petrol-su-petrol dengesinden oluşan yeni birbağımlılık ilişkisi doğurmuştur. Körfez krizinden sonra tırmanışa geçen PKKterörü biraz da bu jeoe-konomik bağımlılık ilişkisinin ürünüdür. Kafkaslar-Doğu Anado-lu-Mezopotamva havzalannm en kolay geçiş yolu Suriyeüzerin-dendir. Yüksek dağlarla kaplı Irak sınırı ve Kuzey Irak ise I.Dünya Savaşının olağanüstü şartlarında ortaya çıkan ve bu havzayı suni birşekilde bölen arızi bir alternatif konumundadır. Kendisi petrol kaynaklanaçısından fakir olan Suriye bu geçiş bölgesi niteliği ile önem taşırken, Irakjeoekoııomik kaynak hattının en önemli merkezi konumundadır. Türkiye,Suriye ve Irak ile olan ikili ilişkilerini de kapsayan bir bölge stratejisigeliştirirken Kafkaslar ile Ortadoğu arasındaki Mezopotomya-Basra eksenligeçiş hattının geleceği ile ilgili planlan da gözetmek zorundadır.

b. Doğu Akdeniz Hattı ve Türkiye-Suriye İlişkileri

Kafkaslar-Ortadoğu-Balkaıılar yalcın kuşağının Türkiye açısından ikinciönemli kesişim bölgesi Doğu Akdenizdir. Türkiye artık birbirindensoyutlanmış Ege ve Kıbrıs gibi problem alanlarını da içine alan bir DoğuAkdeniz politikası geliştirmek ve bu politikayı Türk-Yunan ilişkilerinin kısır

Page 382: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dengesinin ötesinde düşünmek zorundadır. Doğu Akdeniz politikasıKaradeniz-Boğazlar-Ege hattını da, Adriyatik-Girit-Kıbrıs hattını da,Ortadoğu merkezini kuşatan Süveyş-Kızıldeniz-Basra battım da ve nihayetBakü (Hazar)-Cey-han hattını da kuşatan bir deniz stratejisine dayanmakzorundadır. Altık Hazar-Karadeniz-Ege-Adriyatik-Doğu Akdeniz-Kızılde-niz-Basra yakın deniz havzasındaki her gelişme bir diğeri ile kaçınılmaz birbağımlılık ilişkisine sahiptir ve Doğu Akdeniz bu ilişkilerin merkezinde yeralmaktadır.

Türkiye-Suriye ilişkisi de Doğu Akdeniz politikası ve dengeleri açısındanözel bir öneme sahiptir. Kendisi de Doğu-Akdeniz merkezli bir tür Levant.Stratejisi geliştirmeye çalışan Suriye'ye yönelik politika, doğu-batı eksenindeİskenderun Körfezinden Adriyatik'e, kuzey-güney ekseninde BoğazlardanSüveyş’e uzanan Doğu Akdeniz ile ilgili stratejik planlamanın kaçınılmaz birparçasını oluşturmaktadır ve bu yönüyle ikili ilişkiler yanında bölgeselilişkiler zemininin karşılıklı dengelerini de gözetmek zorundadır.

Türkiye, Yunanistan, İsrail, Mısır, Suriye ve hatta Libya ve İtalya arasındakiilişkiler artık bu bölgesel konjonktürün bir parçası olarak gelişecektir.Balkanlar ve Ortadoğu bölgesinin iç hatlarında ortaya çıkan bunalımlar veikili ve çok taraflı denge ilişkileri de etkilerini Doğu Akdeniz kuşağınayansıtacaktır. Türkiye-İsrail ilişkisinin Suriye-Yunanistan ilişkisi ile birdenkleme oturması da, Doğu Akdeniz merkezli bu yeni jeostratejinin birürünüdür. İtalya'nın PKK terörünün tırmandığı dönemlerde sözde Kürtparlamentosuna sağladığı destek de, Kaddafi’nin dengesiz gibi görünençıkışları da, bu denklem içinde bir yere oturmaktadır.

Bu yeni denklemde bundan sonra kalıcı ittifak ilişkilerinden çok dinamikdenge ilişkileri devrede olacaktır. Aktörler de bu anlamda kendi çıkarlarınıönceleyen değişken ve dinamik bir politika takip edeceklerdir. Türkiye ileittifak ilişkisine giren İsrail’in bir taraftan da Suriye ile Ortadoğu Barış Süreciiçindeki ilişkisinin kapılarını açık tutmaya çalışması, Türkiye ile Suriyearasındaki su problemini Ortadoğu Barış Sürecindeki faktörler arasınayerleştirmesi ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile silah alışverişi içindeolması dikkat çekicidir. İsrail’in Türkiye ile Suriye arasındaki Öcalankrizi sürecinde takip ettiği bilinçli sessizlik politikası da bölgeseldengelerdeki hassas seyrin bir sonucudur.

Page 383: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bundan sonra bölgede atılan her adım dinamik bir karşı dengenin oluşmasınayol açacaktır. Türkiye de bu çerçevede kalıcı gerginlik ve ittifakpolitikalarından çok denge denklemlerinin kısa dönemli seyirlerinde dahiaktif olarak tavır sergileyen müdahil bir aktör tavrına yönelmelidir. OrtadoğuBarış Süreci de bu çerçevede sadece bir Arap-îsrail anlaşmazlığı olarakgörülmemeli ve Türkiye’nin bölgesel politikasının içinde yeni bir anlamkazanmalıdır. Bu sürecin daha önceki safhalarında gözlemci olarak dahibulunmayan Türkiye’nin süreç içinde daha aktif bir rol benimsemesi sadecebölgese] etkinlik açısından değil, Türkiye’nin güvenlik parametreleriaçısından da önemlidir; çünkü bu yeni dinamik konjonktürde Kıbrıs, Filistinve Kürt meselelerinin birbirlerini etkileme biçimleri de değişecektir.Rusya'nın S-300 füzelerini Kıbrıs'a yerleştirme planı Kıbrıs'ı artık ikili birproblem alanı olarak değil, bölgesel bir bunalım alanı olarak göstermeçabasına dayanıyordu. Rusya bu adımla aslında kendi petrol stratejisinebüyük darbe vuracak olan Bakü-Ceyhan hattının iniş noktasında kronik birbunalım yaratarak Doğu Akdeniz'i petrol geçiş bölgelerinin dışına itmeyeçalışmaktaydı. Son Türkiye-Suriye gerginliğinin petrol boru hatlarınıntartışılacağı konsorsiyum toplantısının hemen öncesine rastlaması bu açıdanciddi bir zamanlama zaafı doğurmuştur.

Bütün bu dengeler gözetildiğinde Türkiye, Suriye ile olan ilişkilerini dahabüyük ölçekli bir Doğu Akdeniz politikasının ve bu politikanın dayandığı birdeniz stratejisinin parçası olarak değerlendirmeli ve bölge ile doğrudan vedolaylı ilgili bunalım alanları ve denge politikalarını birlikte ele almalıdır. Buaçıdan Türkiye’nin manevra alanını daraltacak kalıcı ikili kutuplardankaçınarak olu şabilecek karşı denge gruplarını engellenmeli ve mümkün olanen geniş alanda bölgesel politikalar geliştirilmeye çalışılmalıdır.

Bu genel ilkeye karşılık Türkiye-Suriye ilişkilerinin gerek Soğuk Savaşsüresince gerekse Soğuk Savaş sonrası dönemde süregelen ve Öcalankrizinde bir değişim gözlenmekle birlikte tekrar eski rotasına oturan seyri ikikomşu ülke arasında benzeri az görülecek ve hiç bîr rasyonel diplomasianlayışına sığmayacak bir atalet, ve inisiyatifsizlik örneği oluşturmaktadır.Her iki ülke de bir diğerinin en uzun kara sınırına sahiptir ve TürkiyeSuriye'nin kuzeye ve batıya, Suriye de Türkiye’nin güneye açılan kapısıniteliğindedir. Şu anda bir çatışma alanı olarak görülen ortak su havzalarıkullanımı yanında tarım, ticaret ve ulaşım alanlarında olağanüstü bir ilişki

Page 384: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

potansiyeli mevcuttur.

Açık coğrafî, ekonomik ve jeopolitik zorunluluklara rağmen iki ülkearasındaki ilişkiler sürekli birinci raundu oynanan ve boksörlerin karşılıklıolarak birbirlerini tarttıkları bir boks maçını andırmaktadır. Bu karşılıklıtartma psikolojisi iki ülke arasındaki diplomasinin temel ve değişmez niteliğihalini almıştır; ne taraflar birbirleri ile yakm bir çatışma alanına girmekte, nede raundu bitirip dostça yeni bir ilişki dönemi başlatmaktadır. Bu nedenledirki, bırakın geniş ve kapsamlı bir savaşı hiç bir sıcak çatışma dahi yaşamamışolan bu iki ülke arasındaki ilişkiler, her ikisinin ayrı ayrı çatıştıkları ülkelerleolan ilişkilerden daha alt düzeyde kalmıştır. Bugün Türkiye-Yunanistan,İsrail-Suriye ilişkilerindeki temas ve diplomatik çeşitlilik Türkiye-Suriyeilişkilerinden daha fazladır.

Tarafların bu psikolojilerinin ve diplomatik ataletlerinin farkında olan diğertaraflar ise bu durumu sonuna kadar istismar etmekte ve tarafları ikili, üçlümaçlarda zayıf ve edilgen bir müttefik olarak yanlarında tutmayaçalışmaktadırlar. İsrail'in Türkiye, Yunanistan'ın Suriye politikaları bitmeztükenmez Türkiye-Suriye gerginliğinin her iki tarafı da yıprattığı durumlardaivme kazanmaktadır.

Ortak tehdit algılaması ile girilen ittifak ilişkilerinde kârlı çıkan taraf, buortak tehdİtin manevra alanını daralttığı müttefiki mahkum durumda bırakantaraf olmaktadır. Türkiye-Suriye ilişkilerindeki gerginliğin Türkiye’yisıkboğaz ettiği alanlarda İsrail, Suriye’yi sıkboğaz ettiği alanlarda iseYunanistan ortak tehdit tanımlamasından kaynaklanan ittifakı daha etkin birşekilde kullanan taraf olmaktadır. İsrail’in, Türkiye ile Suriye arasındaki suihtilafını Orta Doğu Barış Süreci içine katarak Golan tepelerindeki sukaynaklarının İsrail’in denetimine bırakılması karşılığında Suriye’ninkaybedeceği su potansiyelinin Türkiye’den karşılanması fikrini İsrail-Suriyegörüşmelerinde ortaya atması da, Yunanistan'ın Türkiye-Suriye gerginliğinikullanarak Kıbrıs konusunda Arap alemini nötralize etme çabaları da, buittifakların etken tarafı olma pozisyonunun ürünüdür. Türkiye ile Suriyearasındaki diyalogsuzluk sürdükçe kazanan taraflar Yunanistan ve İsrailolacaktır.

Potansiyeli takriben denk olan dost komşularla diplomasi yürütmek ve gücüyoklanabilen düşman taraflarla savaş yapmak kolaydır. Zor diplomasi,

Page 385: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

potansiyeli denk olmayan dostlarla girişilen ittifak ilişkilerinde ve mayınlıalanda seyreden gergin komşuluklarda; zor savaş da gücü tam bilinemeyendüşmanlarla ve aniden saf değiştirerek düşman haline gelmiş, dost bilinenmüttefiklerle yapılan savaşlarda söz konusu olur. Türkiye’nin diplomatikbaşarısı Pakistan'la ya da Çin'le yürütülen ilişkilerde değil, Yunanistan'la,Suriye’yle, İran'la, ABD ve Almanya ile yürütülen ilişkilerde belli oluı.

Sık sık gündeme getirilen ve özellikle bölgesel bunalım dönemi çatışma alanıdoğurma ihtimali düşüktür, çünkü Suriye Türkiye ile. savaşı göze alarak sumeselesinde mesafe alamayacağının farkındadır. Her şeyden önce iki ülkearasındaki askerî denge ve jeopolitik konum Suriye’nin aleyhindedir ve İliçbir sıcak çatışma Fırat ile Dicle'yi Türkiye'nin denetimi dışına çıkaracaksonuçlar doğurmaz.

Su meselesi Suriye açısından ancak ve ancak bir diplomatik baskı unsuruolarak belli aralıklarla gündeme gelebilir. Ama Suri-ye-Türkiye arasındakigerginlik başka sebeplerle ilgili olarak daha fazla tırmanış gösterebilir, ki buda doğrudan ne Türkiye ne de Suriye Ue alakalıdır. Böylesi bir çatışma sumeselesini belli aralıkla ortaya çıkaran ikinci unsur ile ilgilidir. Sumeselesinde zamanlamayı belirleyen ikinci ana unsur Türkiye’nin Balkanlarve Kafkaslarla ilgili dikkatlerinin yoğunlaşmasıdır. Türkiye'de bubölgelerle ilgili yoğun bir ilgi uyandığı dönemlerde ya da bu bölgelerleilgili bazı diplomatik hamlelerin gerektiği dönemlerde güney tehlikesi ve sumeselesi gündeme getirilmektedir. Türkiye’nin diplomatik ve askerîdikkatinin Balkanlar ve Kafkaslardan çekilmesi gerektiği zamanlarda Suriye-Türkiye ilişkilerindeki gerginlik tekrar tırmanışa geçmektedir.

Bir komşuyu yok saymak ya da sürekli bir gerginlik diplomasisi yürütmekaslında bir zaafın işaretidir. Gergin ilişkilerde inisiyatif kullanabilen tarafaynı zamanda kendine güvendiğini ve gücünden şüphe etmediğini degöstermiş olur. Türkiye-Surîye ilişkilerinin özellikle ekonomik alandageliştirilmesi, kabına sığamayan Anadolu potansiyelinin tabiî uzantısışeklindeki güney alanlarına daha etkin bir şekilde nüfuz etmesinisağlayacaktır. Ekonomik alışverişin önündeki engellerin kalkması Konya,Kayseri ve Ada-tıa’dan Kahramanmaraş ve Gaziantep istikametine doğrugelişen ekonomik dinamizm alanının sınır ötesi bir nitelik kazanarak Halepve Şam’a, hatta daha da güneye doğru genişlemesine yol açacaktır. Gergin

Page 386: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

siyasî ilişkilerin en etkili ilacı ortak ekonomik çıkar alanının oluşturulmasıdır.

Türkiye’nin güney komşularıyla ilişkileri Ortadoğu bölgesinin iç dengeleriaçısından da önem taşımaktadır. Daha önce de vurguladığımız gibi,Ortadoğu’nun tarihî güç eksenleri Anadolu/Kuzey Mezopotamya havzası(Türkiye), Nil/Suveyş havzası (Mısır) ve Güney Mezopotamya-lran havzası(İran) dış üçgeninden oluşmaktadır. Suriye-Irak-Suudi Arabistan iç üçgeni budış üçgenin dengelerine göre şekillenmektedir,

İsrail’in bölgeye yabancı niteliğine rağmen Ortadoğu’da tutunabilmesi de budengeleri etkin bir şekilde takip ve yönlendirme becerisindenkaynaklanmaktadır. İran-Irak Savaşı süresince oluşan İran-Suriye ve Irak-Mısır-Suudi Arabistan ittifakları da bu dengelerin ortaya çıkardığı birsonuçtur. Son Suriye bunalımında Mısır ve İran'ın hemen devreye girmesi debu dengelerin bir ürünüdür. Dolayısıyla gerek Türkiye-Suriye, gerek Türkiye-İsrail, gerekse Türkiye'nin diğer bölge ülkeleriyle olan ikili ilişkilerinde takipedilecek politikada bu dengelerin mutlak surette gözönünde bulundurulmasıgerekmektedir.

Bu üçlü yapılanma içinde Irak ve Suriye politikaları kaçınılmaz bir şekildeMısır ve İran politikalarım da devreye sokacaktır. Tiirki-ye-îran-Irak üçgeniMezopotamya-Basra hattının, Türkiye-Suriye-Mısır üçgeni Doğu Akdenizhattının iç dinamiklerini belirleyen dengeler oluşturmaktadır. Bu üçlüilişkilerde Türkiye dışlanan ve yalnızlaşan taraf olmamaya azami özenigöstermek zorundadır. Bu ülkelerin hemen hemen tamamıyla bunalımlıilişkiler sürdüren ve doğrudan ya da dolaylı savaş yaşayan İsrail dahi bu üçlüdengeleri son derece etkin bir diplomasi ile gözetmektedir.

Türkiye hangi gerekçe ile olursa olsun bu üçlü dengelerde ikili kutuplarlakarşı karşıya kalmayacak bir esneklik içinde olmalıdır. Türkiye’nin önemliekonomik avantajlar da elde ettiği îıan-Irak Savaşı süresince takip ettiği aktiftarafsızlık politikasının başarısı bu üçlü dengeyi son derece iyi takip etmişolmasındandır. Ne kadar güçlü olursa olsun hiç bir ülke Ortadoğu'daki buhassas üçlü dengelerde yalnız kalınanın yükünü kaldıramaz. Irakin gerek İrangerekse Kuveyt savaşlarında hesap edemediği temel unsur budur ve askerîüstünlük bu unsurun doğurduğu diplomatik esneklik zaafını ortadankaldıramamıştır. Ortadoğu’da diplomatik esneklik altyapısından yoksun hiçbir askeri üstünlük kalıcı bir zafer getiremez.

Page 387: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

3. Türk-Arap İlişkileri Açısından Türkiye’nin Politikası

a. Tarihi/Psikolojik Arkapian

Türk-Arap ilişkileri gibi çok köklü tarihî derinliği haiz ilişkilerin güncelstratejik dengeler içindeki seyrini tahlil etmek için sadece varolan siyasîparametreleri değil, bu siyasî parametrelerin ortaya çıktığı zemini de çokyönlü bir şekilde ele almak gerekir, özellikle stratejik zihniyeti belirleyentarihî, psikolojik ve sosyo-kültürel unsurları gözönünde bulundurmayan birtahlil mekanik bir güç tahlili olmanın ötesine geçemez.

Bugünkü ilişkileri olumlu ve olumsuz yönde etkileyen tarihî ar-kaplanı ileTürk-Arap ilişkileri kültür-siyaset etkileşimleri açısından tarihte az görülendinamik bir seyir takip etmiştir. Benzer bir etkileşim Avrupa’da Germen-Roma, Asya’da ise Japon-Çin ilişkilerinde söz konusu olmuştur. Siyasîyapılanma açısından daha dinamik ve hareketli toplulukları oluşturanGermenlerin Roma’nm Hristiyanlığını, Japonların Çin’in Budizmini kültürübelirleyen bir din ve dünya görüşü olarak almaları gibi, Orta Asya’danhareketli ve dinamik siyasî kitleler olarak o dönem Arap egemenliğindeolan bölgelere giren Türkler de İslamiyet’i benimseyerek çok yönlübir medeniyet dönüşüm süreci içine girmişlerdir. NasılHristiyanlık Germenlerin, Budizm Japonların tarihî kimliğini bir medeniyetidrakine dönüştürmüşse İslamiyet de Türklerin daha sonra kuracaklarıSelçuklu, Babür ve Osmanlı gibi büyük ölçekli siyasî yapıların medeniyettemelini oluşturmuştur.

Arapların Emevî ve Abbasî dönemlerinde ortaya koydukları kültürel birikimbu medeniyet yapısına intikal ederken Türklerin Asya-derini iki isiyasî/askerî dinamizmi ve örgütlenme becerileri bütün Arap coğrafyasınıetkilemiştir. İran’ın köklü birikiminin izlerini de taşıyan bu etkileşim OsmanlıDevleti’nin kültür ve siyaset dokusunu belirlemiştir. Bugün Arapcoğrafyasının başkentleri olarak görülen Kahire, Şam ve Bağdat gibi şehirlerhâlâ Osmanh-Türk izlerini barındırır. Buna karşılık İstanbul’da zirveyeulaşan hat sanatı Arap yazısının sanat zerafetine bürünmüş şeklidir. Urfa,Konya ve Bursa gibi klasik Türk şehirleri de Arap coğrafyasındakalan benzer şehirlerle şehir dokusu itibariyle bir kültürbütünlüğünü sürdüregelmişlerdir.

Page 388: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu ortak etkileşim alanı Fransız Devrimi ile yaşanan ulusçuluk akımlarınınOsnıanlı kültür-siyaset coğrafyasında yol açtığı idrak parçalanması ilezayıflamıştır. Ulus-devlet oluşum sürecinin getirdiği ulusal kimlik ve siyasetyapılanması ihtiyacı, bu parçalanmayı bir tür "öteki" algılamasının doğuşunazemin teşkil edecek bir psikolojik tepkiye dönüştürmüştür. Sömürgecigüçlerin etkisi ve I. Dünya Savaşında yaşanan gelişmeler bu algılamayı tahriketmiştir. Bu dönemden itibaren Türk milliyetçileri bağımsız bir Türkkültürünün oluşabilmesi için Arap tesirinden kurtulmayı olmazsa olmaz şartolarak görmeye; Arap milliyetçileri ise Arapların tekrar siyaset sahnesinedönüşünün Türk siyasetinin etkisinden arınmakla mümkün olabileceğikanaatini bir önkabul olarak benimsemeye başlamışlardır. Bu çerçevede Türkentellektüelleri Arap etkisinde geliştiği varsayılan Selçuklu-Osmanlıbirikimini atlayarak îslam-öncesi Türk kültürü ile moderniteyiirtibatlandırmaya çalışırken, Arap entellektüelleri Arap Dünyasının baskıaltında tutulduğunu düşündükleri Selçuklu-Osmanlı dönemlerini atlayarakEme-vî-Abbasî dönemine atfen yeni bir siyasal yapı ve kültür oluşturmayaçalışmışlardır.

Özellikle I. Dünya Savaşından sonra Arap-yoğunluklu topraklardaki Türkidaresinin sona ermesi ve sömürge idarelerinin kurduğu eğitim sürecindeyetişen Arap eliti -ki bugün Arap siyasetinin yaşlı temsilcileri bu neslemensuptur- Selçuklu-Osmanlı dönemlerini Arapların tarih sahnesindenitildiği, dolayısıyla da yaşanan gelişmeleri takip edemediği bir tarih dilimiolarak görmeye başlamışlardır. Bu nesil Arap entellektüelleri için 1258'deBağdat’ın düşerek Abbasî Devleti’nin fiilen yok olduğu tarih ile modernArap milliyetçiliğinin ve Arap ulus-devletlerinin doğduğu tarih arasındakidönem, özellikle de OsmanlI egemenliğindeki (1516-1918) dönem tarihidrakinin dışına itilmiştir. Albert Hourani bu açmazın Arap tarih bilinciüzerindeki tarihsizleşme etkisini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır:"Arap tarihi ile ilgili eski kitaplarda bu dönemle (1516-1918) ilgili fazla birşey bulamazsınız. Ben bir keresinde bu Arap tarihlerinden birinin yazarına budönemi için aslında bir Arap tarihinin fiilen olmadığı gerekçesini ilerisürmüştü." Bu bakış açısında, Osmanlı egemenliği olmasaydı ArapDünyasının yıkıcı Batı sömürgeciliği ile belki de bir kaç asır önce yüzleşmekzorunda kalacağı ve muhtemelen de aynı dönemde sömürgeci idareler altındakalan diğer bir çok bölge gibi yoğun bir tasfiyeden geçeği ihtimali gözardıedilmektedir. Osmanlı egemenliğinin Arap Dünyasının gelişmesini

Page 389: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

engelleyen sömürgeci bir yapı değil, bu asırlarda dünyanın değişikbölgelerinin bir kasırga gibi kültür tasfiyesinden geçiren Batı sömürgeciliğikarşısında koruyucu bir kalkan olduğu anlaşılmaksızm sömürge eğitimindengeçen Arap en-tellektüelleriııdeki anti-Osmanlı imajını kırmak çok güçtür.

Yaklaşık dokuz asırlık Selçuklu-Osmanlı asırlarını tarih idrakinin dışına itenher iki tepki de bir tür "tarihsizleşme” problemati-ğini beraberindegetirmiştir.9 Bu yaklaşım biçimleri Batı’daki ulus-devlet oluşum tecrübesinide yeterince.îzleyememenin sonucunda tepki uçları haline dönüşmüşlerdir.Bu yaklaşımın aksine Roma ve Vatikan’ı bünyesinde barındıran İtalya’nınulus-devlet oluşumu da, Germen unsurları bünyesinde barındıranAlmanya'nın ulus-devlet haline dönüşmesi de ortak Kutsal Roma-Ger-mentarihî tecrübe birikimini reddederek değil, gerek kültürel gerekse kurumsa]düzlemde bu tarihî tecrübe birikimini kullanarak gerçekleşebilmiştir.

Selçuklu-Osmanlı birikimlerinin modernleşme önünde bir engel teşkil ettiğikonusunda ittifak eden her iki tepki de bir diğerinin kendisi üzerindekietkisini modernleşememenin gerekçesi olarak görmüşlerdir. Bu dönem Türkseçkinleri için modernleşememenin önündeki engel Arap etkisindeki kültürbirikimidir, dolayısıyla da bu birikimi temsil eden coğrafyanın tesirindenkurtulmadan modernleşmek mümkün olamaz. Bu nedenledir ki, geneldeTürk seçkinlerindeki Ortadoğu imajı kültürel yönüyle terkedilmesi gerekengeri kalmışlığı temsil ederken, I. Dünya Savaşındaki tecrübelerden beslenensiyasî yönüyle de mümkün oldukça uzak durulması gereken bir askerî/siyasîrisk alanıdır. Edebî formunu Fa-lih Rıfkı’mn Zeytindağı romanında, popülerformunu ne Arabın yiizii ne Şam’ın şekeri deyişinde bulan bu algılama biçimiTürk diplomatlarını, araştırmacılarım ve siyaset yapımcılarınıöylesine etkilemiştir ki, bölgeye dönük tahliller hemen hemen tümüyledış kaynaklardan beslenir olmuştur. Türkiye’nin bölgeninkültürüne, siyasetine ve iç dengelerine yabancılaşması, hatta bir ölçüdekopuşu, bölgedeki değişmelerin ritmini yakalama imkanını yok etmiş veArap imajı ile ilgili oluşan genel önkabuller dış politika yapımının merkezineyerleşmiştir.

Arap seçkinleri için ise Arapların modernleşememelerinin sebebi Araplar ileBatı arasında bir perde teşkil eden Türk bariyeridir, dolayısıyla da Araplarınrüştünü ispat etmesi Türk etkisinden kopuşla mümkün olabilir. Dört asırlık

Page 390: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Osmanlı hakimiyeti Ortadoğu'nun Türk olmayan unsurları arasında DoğuAvrupa uluslarının Almanlara, Doğu Asya topluluklarının Japonlaraduydukları türden bir gizli hayranlıkla keskin red psikolojisinidoğurmuştur. Arapların tarih sahnesine dönüşünü Türk etkisinden kopuşabağlayan bu yaklaşım biçimi gizli bir kendini ispat dürtüsü ile birle-şitıcekarşı bir kopuşu beraberinde getirmiştir. Türkiye ile Suriye'nin coğrafî vekültürel olarak bu kadar yakın olmakla birlikte diplomatik ve siyasî olarak buderece birbirinden uzak oluşları, ancak ve ancak bu karşılıklı kopuşpsikolojisi ile izah edilebilir. Bölge insanının duygusal karakteri bu karşılıklıkopuş psikolojilerinin rasyonel diplomasiyi baskı altına almasına yol açmaktave karşılıklı çıkarları maksimize edebilecek ortak unsurlar dahi rasyonel birmüzakere süreci içinde görüşülememektedir.

Özellikle seçkinlerin bilinçaltlannı etkileyen bu karşılıklı algılamabiçimlerinin oluşturduğu psikolojik engeller Türk-Arap ilişkilerinindiplomatik düzeydeki seyrini de, küresel ve bölgesel düzeydeki muhtemelkatkılarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu etkilerin farkında olmaklabirlikte rasyonel bir ilişki geliştirmeksi-zin Türk-Arap ilişkilerinin sağlıklı birzemine kavuşması güçtür. Çok yakın bir döneme kadar devlet tecrübesinesahip olmayan ülkelerinin bu konuda psikolojik tepkilerle davranması mazurgörülebilir; ancak Türkiye gibi bölgede yaklaşık dört asırlık mutlak vekesintisiz egemenlik kurmuş bir tarihî mirasa sahip bir devletin bu psikolojikengelleri aşarak bölgeyi bütün unsurlarıyla anlayabilen, tahlil edebilen,yönlendirebilen ve kuşatabilen bir stratejik yaklaşım biçimi geliştirmesigerekir.

b. Ortadoğu Dengeleri ve Türk-Arap İlişkileri

I. Dünya Savaşında İngiltere’nin etkisiyle de tırmanarak yaşanan olumsuztecrübeler ile bu tarih anlayışı birleşince Türkiye ile Ortadoğu'nun Arapunsuru arasındaki ilişkilerde meydana gelen bu kopuş psikolojisi iki dünyasavaşı arasındaki dönemde birikerek ve artarak derinleşmiştir. II. DünyaSavaşı sonrasında ortaya çıkan çift kutuplu yapılanma bölgesel politikalardaoluşmaya başlayan bu karşıtlıkları besleyen sonuçlar doğurmuştur. Bukopuş psikolojisi hem Türkiye’nin hem de II. Dünya Savaşındansonra sömürge devrimleri ile bağımsızlıklarını kazanan Arap ülkelerinin çiftkutuplu blok yapılanmasına bölgesel politikalar açısından hazırlıksız

Page 391: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yakalanmasına yol açmıştır.

II. Dünya Savaşından hemen sonra kuzeyden gelen Sovyet tehdidi baskısınıderinden hisseden ve bu nedenle Batı Blokuna kayan Türkiye, Ortadoğu'daortaya çıkan her yeni devletin muhtemel bir Sovyet müttefiki olmasınındoğurabileceği kıskaca karşı psikolojik, diplomatik ve taktik hazırlığı iyiyapılmamış refleksler göstermiştir. Stratejik nitelikli bir bölgeselplanlamadan çok bu blok-eksenli reflekslerin sonucunda İsrail'i ilk tanıyanülkeler arasında yer alınması, Süveyş bunalımı konusunda takınılan tavır,Bağdat Paktı’nın kurulması ve Suriye ile savaşın eşiğine gelinengerilim zaten varolan psikolojik birikimi siyasî bir karşı kutup algılamasınadönüştürmüştür. Bu dönemde Batı ülkelerine karşı anti-sö-mürgeci bir siyasîsöylem ve mücadele geliştirmeye başlayan Arap kamuoyunda Türkiye bu kezsömürge ülkelerinin bölgedeki stratejik ortağı olarak görülmeye başlanmıştır.Türkiye’nin mensubu bulunduğu Batı Blokunun genel tercihleriyle uyumlubir şekilde geliştirdiği bölge politikası sadece bölgeyle ilgili sonuçlardoğurmakla kalmamıştır. Anti-sömürgeci söylemi alternatif bir uluslararasısiyasî bloklaşmanın merkezine yerleştiren ve çoğu sömürge devrimleri ilekurulmuş olan ülkelerden oluşan Tarafsızlar Bloku nezdinde de ciddi biritibar kaybına yol açan bu politika doğunun ilk anti-sömürgeci bağımsızlıksavaşını yapmış Türkiye için önemli bir uluslararası yalnızlaşma sürecine desebep olmuştur.

Altmışlı yıllarda Türkiye’nin Kıbrıs, Arap ülkelerinin de Filistin eksenindeyaşadığı gelişmeler her iki tarafın da bölge politikalarını blok-eksenü küreselpolitikalardan ayrıştırmaları sonucunu doğurmuştur. 1964 Kıbns bunalımıesnasında ABD ile yaşanan gerginlik ve Johnson Mektubu Türkiye'nin tek-yönlü ve blok-eksenli dış politika yapılanmasında ciddi bir değişimin önünüaçarken, 1967 Savaşından alınan yenilgiden sonra Nasır liderliğindekiArap milliyetçiliğinin düşüşe geçmesi de Mısır başta olmak üzere radikalArap ülkelerinin tavırlarım gözden geçirmelerine yol açmıştır.

Her iki tarafın iki ulusa] mesele etrafında yaşadığı şoklar farklı yönlerde dışpolitika revizyonuna sebep olmuştur. Türkiye lohn-son Mektubundan sonrabir taraftan SSCB ile ilişkilerini geliştirirken diğer taraftan ilerleyen yıllardabu konuda BM’deki yalnızlığını giderebilmek için başta İKÖ üyesi ülkelerolmak üzere Tarafsızlar Bloku ülkeler nezdindeki ilişki boşluğunu giderici

Page 392: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çabalar içine girmiştir. Arap ülkeleri de bir taraftan kendi aralarında farklıblok tercihlerinden doğan çelişkileri giderici adımlar atmaya, diğer taraftanda özellikle Mısır örneğinde olduğu gibi 1967 yenilgisinden kısmen sorumlututtukları SSCB ile ilişkileri gözden geçirmeye başlamışlardır.

Karşılıklı diplomatik destek ihtiyacının getirdiği pragmarik konjonktürtarihî/psikolojik engellerin devre dışı kalmasına yol açınca Türk-Arapilişkileri yetmişli yıllarda iyileşme temayülüne girmiş, seksenli yıllarınbaşlarında ise yoğun ekonomik bağlantılarla ortak çıkar alanları oluşmayabaşlamıştır. Türkiye ile Irak’ı ortak bir çıkarda biraraya getiren Kerkük-Yumurtalık boru hattı gibi projeler bu dönemin eseridir. Seksenli yılların ilkyarısında Mısır, Irak ve Suudi Arabistan gibi önemli Arap ülkeleri ile farklıeksenlerde ve farklı araçlarla geliştirdiği ilişkiler Türkiye’nin bölgeüzerindeki etkinliğini artırmıştır. Jran-lrak Savaşında takip ettiğiaktif tarafsızlık politikası ile Irak üzerindeki etkinin artırılması, Camp DavidAnlaşmasından sonra diğer Arap ülkeleri tarafından dışlanan Mısır'ın tekrariKÖ’ye dönüşünün sağlanması, Îran-Irak Savaşı dolayısıyla güvenlik riskialtında bulunan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile güvenlikbağlantılarının kurulması Türkiye'nin belki de I. Dünya Savaşındaki geriçekilişinden sonraki en etkin Ortadoğu politikasının doğuşunu sağlamıştır.

Ortadoğu'da yaşanan üç önemli gelişme bu trendin değişmesine yol açmıştır.İran-Irak Savaşının sona ermesi, Körfez Savaşı ve Barış Süreci. Bölge barışıiçin önemli bir adım olan ve Türkiye’nin de desteklediği İran ile Irak arasındayapılan ateşkes bölge-içi güç dengelerinde Irak lehine bir tablonun ortayaçıkmasına yol açtı. Irak, İran’a karşı ciddi bir askerî başarı saglayamamasınarağmen Arap ülkelerinden gelen malî destek ile İran-karşıtı küresel güçlerdengelen silah desteği aracılığıyla savaş sonunda gerek Arap ülkeleri arasındakidengeyi, gerekse genel bölge dengelerini etkileyebilecek bir silah stokunasahip oldu. Irak’ın lehine ortaya çıkan bu güç dengesizliği bir taraftan İran'akarşı süren uzun savaşta Irak’ı Arap Dünyasının koruyucu kalkanı gibi görenSuudi Arabistan, Mısır ve Suriye gibi ülkeleri tedirgin ederken, bu ülkeyledoğrudan sınırı bulunan ve savaş süresince bu sınır boyunda ortayaçıkan boşluklardan mustarip olan Türkiye’yi de yeni bir dengearayışına yöneltti. Bu dönemde tırmandırılan su meselesi ve güneytehdidi tanımlamaları Doğu Bloku ülkelerindeki değişim ilebirieşince Türkiye’nin dikkatleri kuzeyden güneye çevrilmiş oldu. Bu

Page 393: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönemde PKK teröründe de gözlenen artış ve PKK’nm Suriye’de barınıyorolması güneyden gelen tehdit algılamalarını pekiştiren bir etki yaptı.

Irak’m, elindeki silah stokunu Kuveyt üzerinden kalıcı bir jeopolitik veekonomi-politik ranta çevirme teşebbüsünün tetikledi-ği II. Körfez SavaşıTürkiye'nin bölge politikaları ve Arap ülkeleri ile olan ilişkilerinde önemlietkiler yapmıştır. Herşeyden önce bu savaş küresel dengeler ile bölgeseldengeler arasındaki etkileşimi • maksimum düzeye çıkarmıştır. Bu da baştaTürkiye olmak üzere küresel dengeleri gözetme zorunluluğu hissedenülkelerin bölgesel manevra alanlarım darakmıştır. Türkiye’nin uluslararasıkoalisyonun liderliğini üstlenen ABD'den daha talep gelmeden boru hattınıkapatması ve incirlik üssünü askerî operasyonlara açması ' yanında üstdüzeyde ofansif bir söylem benimsemesi Arap Dünyasında ellili yıllardaoluşan batılı güçlerin desteğiyle ’da operasyonlara girişen Türkiye imajınıtekrar uyandırmıştır. Irak’m oluşturduğu tehditten tedirgin olan Arap ülkeleribile bu durumdan rahatsızlık duymuşlardır.

Bu savaş sonucunda Irak’ın fiilen üçe bölünmesinin kuzeyde ciddi bir güçboşluğu doğurması ve Türkiye içinTürk-Irak sınırını sadece dış güvenlik içindeğil, iç güvenlik için de hassas bir hat haline dönüştürmesi karşılıklıgüvensizliği daha da pekiştirmiştir. Bu hattın PKK sızmaları ile içe doğru,Türkiye'nin karşı müdahaleleri ile de Irak derinliğine doğru esnemeyebaşlaması Tiirkiye-Irak sınırım sadece iki ülke arasındaki sınır olarak değil,birTürk-Arap sının olarak gören Arap ülkelerinin karşı tepkilerini doğurmayabaşlamıştır. Daha sonraki dönemlerde Irak’ın cezalandırılmasına yönelikincirlik çıkışlı her askerî operasyon Türkiye ile Arap ülkeleri arasındakigerilimi artmcı bir etki yapmıştır. Özellikle Irak’m komşu Arap ülkelerineyönelik aktif tehdidinin bitmesinden sonra bu operasyonlara yönelik ortakArap tepkileri operasyonu yapan ABD ve İngiltere dışında Türkiye'ye deyönelmeye başlamıştır. Bu anlamda Türkiye uluslararası hukuk ile carijeopolitik konjonktür arasında ortaya çıkan belirsizliğin bölgesel faturasınıüstlenmek zorunda bırakılmıştır. Türkiye’nin bu yolla uğradığı ekonomikkayıplar, tırmanan iç güvenlik problemi ile ilgili stratejik tablonun merkezineyerleşmeye başlayan su meselesi Türkiye ile Arap Dünyası arasındaki çıkarçatışmalarını artırıcı bir rol oynamıştır.

Böylesi bir konjonktürde başlayan Ortadoğu Barış Süreci Türk-Arap

Page 394: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye’nin bu sürecin merkezindeyer almaması ve bu sürecin özellikle ekonomik alanla ilgili toplantılarına dahiaktif bir üye olarak çağrılmaması Türkiye'nin bölge üzerindeki etkinliğinizayıflatmıştır. Türkiye'nin bu zayıflığı giderecek şekilde bütün bölgeyikuşatacak projelere yönelmek yerine Barış Sürecinin sağladığı uygunkonjonktürde İsrail ile yoğunlaşan ilişkilere girmesi, Türk-Arapilişkilerindeki deklare edilmemiş gerilimi su yüzüne çıkarmıştır. Taktikgerekçelerle başlatılan İsrail ile ilişkilerin zamanla özellikle ortak güvenlikalanlarına yönelmesi, bu ilişkinin Arap ülkelerince stratejik bir ittifak gibialgılanması sonucunu doğurmuştur. İsrail ile üst düzeyde yürütülen temaslarOrtadoğu’da ABD destekli bir Türk-tsrail-Ürdün ekseni doğmakta olduğuyolundaki senaryolarla birleşince Türkiye ile zaten problemli ilişkileri olanSuriye gibi harekete geçirme şansı oluşmuştur.

Ellili yıllarda Batı sömürgecilerine, altmışlı ve yetmişli yıllarda İsrail’e,seksenli yıllarda İran’a yönelik Arap milliyetçiliğinin tehdit algılamasıdoksanlı yılların ortalarında Türkiye'ye doğru yönelme riski taşımayabaşlamıştır. 1996 yılındaki Arap Zirvesi bu yönelişin izlerim yansıtmıştır.

Arap Dünyasındaki bunalımın Türkiye’nin de Soğuk Savaş sonrası dönemdeortaya çıkan yeni stratejik ortamı değerlendirme süreci içine girdiği birdönemde yaşanmış olması, Türkiye-Suriye ve Türkiye-lrak ilişkilerinin hızlıbir ivme ile yeni bir dinamik ortama girmesi sonucunu doğurmuştur. Irak’taortaya çıkan boşluğun Kuzey Irak problemine endekslenen Irak politikasını,PKK terörü ve bu terörün sağladığı uluslararası desteğin bu faktöreindirgenen Suriye politikalarım devreye sokmuş bulunması, karşılıklıilişkilerin gerilmesini tırmandırmıştır.

c. Ortadoğu ile İlgili Projeksiyonlar ve Türk-Arap İlişkilerinin Geleceği

Küresel ve bölgesel parametrelerin yeniden belirlendiği bir konjonktürde vegerek Türkiye’nin gerekse bir bütün olarak ve tek tek Arap ülkelerinin ciddibir dönüşüm süreci içinde bulunduğu bir dönemde Türk-Arap ilişkilerininrasyonel bir zeminde tekrar kurulabilmesi sadece tarafların karşılıklı çıkarlarıaçısından değil, bölgesel barış açısından da büyük bir önem taşımaktadır.Böylesi rasyonel bir zemin herşeyden önce karşılıklı psikolojikrezervlerin aşılması, ortak bir bölge kaderi bilincinin yerleşmesi vekarşılıklı ilişkilerin kürese] denge kaymalarının yönlendirmesine

Page 395: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bırakılmaması ile mümkün olabilir.

Bu çerçevede Türkiye her şeyden önce Arap Dünyası’nın nabzını süreklitutabilen, Arap toplumların bünyesindeki sosyal, kültürel ve siyasaldeğişimin ritmini yakalayabilen bir bakış açısını diplomasinin ön hazırlıksafhası olarak geliştirmek zorundadır. Mesela Hafız Esed sonrası Suriye’ninalacağı yeni şekil ancak ve ancak son yıllarda Suriye’de gözlenen sosyaldeğişme süreci anlaşılarak yorumlanabilir ve bu ülkeye yönelik diplomasiancak böyle bir yorum üzerinde sağlıklı bir zemine kavuşabilir.

Böylesi bir hazırlık safhasında Arap toplumlanm tek bir kategoriyeindirgeyen genellemeci ve yüzeysel yaklaşımdan kaçınılmalıdır. Böyle biryaklaşım Fas’tan Umman’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan ve bu yaygıncoğrafyada farklı küi-türel/siyasî özellikler taşıyan toplumlar arasındakiönemli nüans-lann görülmesini ve değerlendirilmesini güçleştirirken ArapDünyasını bir blok olarak görme temayülü de karşı-milliyetçilik duygularınıpekiştirir.

Gelecekle ilgili projeksiyonlar açısından bakıldığında Türkiye’nin bölgeselpolitikaları açısından en tehlikeli konjonktür karşı-milliyetçilik akımlarınınyükselmesidir. Özellikle büyük güçlerce desteklenen milliyetçilik hareketleriTürkiye’nin Ortadoğu politikası için en tehlikeli dış politika opsiyonudurumundadır. Milliyetçilik hareketlerinin yükseldiği bir Ortadoğukonjonktürü, Türkiye'nin bölgede doğrudan etki kurma yollarım kapatacak veTürkiye’yi diğer aktörlere bağımlı politika oluşumlarına mahkumbırakacaktır. Türkiye'nin ellili ve altmışlı yıllarda bölgede yaşadığıyalnızlaşmanın arkaplanında yükselen Arap milliyetçiliğinin izleri vardır.Türkiye’nin özellikle Arap milliyetçiliğinin tırmandığı bir Ortadoğu'da etkinolabilmesi demografik açıdan mümkün değildir. Milliyetçilik akımlarının veetnik-temelli siyasî hareketlerin tırmandırılması Osmanlı bakiyesi bütünunsurları barındıran Türkiye’nin iç bütünlüğü açısından da büyük sakıncalardoğuracaktır.

Bunun içindir ki Türkiye'nin Arap ülkelerini Türkiye-karşıtı bir milliyetçilikpotasında birleştirecek konjonktürlerden kaçınması gerekir. Suriye ileyaşanan bunalım esnasında sık sık gündeme getirilen Arap Dünyasınınbölünmüşlüğü ve etkisizliği görüşü doğru gibi görünse de, kendi içindebölünmüş olan Arap ülkelerinin özellikle tepki hareketlerinde biraraya

Page 396: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gelebildiği ve Tarafsızlar Bloku başta olmak üzere bir çok uluslararasıforumu harekete geçirebildikleri unutulmamalıdır. Uluslararası forumlardaRum ve Ermeni lobisinden sonra Arap lobisini de karşısına alan birTürkiye'nin etkin diplomasi takibinde önemli engellerle karşılaşacağı birgerçektir.

İsrail ile çok hızlı bir süreçte ve yayılarak gelişen, bu yönüyle de iddiaedildiği taktik ve sınırlı niteliğinden uzaklaşarak stratejik bir görünümkazanan ilişkiler dolaylı olarak Arap milliyetçiliği dalgasının yükselmesineyardımcı olmuş bulunmaktadır. Ortadoğu Barış Süreci ile İsrail’in Arapülkeleri ile olan ilişkileri kademeli bir Min-ino »irerken Türkive’nin ilişkilerikademeli bir bozulma trendi kazanmıştır. Türkiye-Suriye gerginliğindensonra Suri-ye-lsrail barış görüşmelerinin başlaması bu hassas dengenin nasıldeğişebileceğini gözler önüne sermiştir.

İsrail ile geliştirilen ilişkilerin gölgesinde Suriye ve Irak gibi Arap ülkeleri ileyaşanan ikili gerilimlerin bu ikili niteliğinden uzaklaşarak bütün ArapDünyasını karşısına alacak bir politikanın takibi, Türkiye’nin fiilen bölgedendışlanması anlamına gelecektir. Ortadoğu politikasındaki en büyük risk genişcepheli bir bloklaşma hareketinin karşısında yalnız kalmaktır. Kendisi debirArap ülkesi olan Mısır’ın Camp David Anlaşmasından sonra diğerArap ülkeleri tarafından bir blok şeklinde dışlanmasının Mısır’ın bölgeseletkinliğini ne derece olumsuz etkilemiş olduğu unutulmamalıdır. KörfezSavaşından sonra bölgede tam bir yalnızlaşma yaşayan Irak örneği isebölgedeki güçler dengesi parametrelerini dikkate almayan politikaların riskyönünü göstermektedir.

Muhtemel bir kutuplaşma ihtimalinin en önemli engelleyici tedbiri Arapülkeleri ile teketek yürütülen ikili ilişkilerin çeşitlendirilerek ve karşılıklıçıkar alanlarım genişletecek şekilde derinleştirilerek geliştirilmesidir. Böylesibir politika odaklaşmış tepkilerin getirebileceği riskleri azaltacaktır. Tüıkiye-Ürdün ilişkilerinin genel seyri ile Camp David sonrası Türkiye-Mısır ilişkileridiplomatik açıdan, Kerkük-Yumurtahk boru hattının devreyegirmesinden İıan-Irak Savaşının sonuna kadar olan dönemdeki Tüıkiye-îrak ilişkileri, Kıbrıs bunalımı esnasında ve ortak müteahhitlik projelerininyoğunlaştığı seksenli yıllardaki Türkiye-Libya ilişkileri ortak çıkar alanlanacısından ikili ilişkilerin rolünü gösteren önemli örnekler oluşturmaktadır.

Page 397: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Zaruri olarak ortaya çıkan bir kutuplaşma ihtimali karşısında da, bölgedekiArap olmayan diğer Müslüman ülke olan İran ile ilişkilere özengösterilmelidir. Türk-Arap ilişkilerinin tıkandığı noktada devreye girebilecekTürk-Iran ilişkileri bölgesel yalnızlaşmayı azaltacak yegâne faktördurumundadır. Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerinin Tüık-Arap-İrandengesinde Türkiye’nin yalnızlaşmasına yol açacak sonuçlar doğurmamasınadikkat etmesi, Suriye ve frak politikalarını da kapsayan bölge politikalarınınönemli bir unsuru konumundadır.

Türk-Arap ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir hususküresel dengeler ..karşılıklı kutuplaşmaya yol açacak şekilde istismaredilmesinin önüne geçilmesidir. Türkiye’nin Arap kamuoyu tarafındanküresel dengelere dayalı başka ülkelerin hesaplarının pivot ülkesi gibigörülmesi bu küresel aktörün kimliğinden bağımsız olarak Türkiye’ninbölgesel imajını ve etkinliğini zaafa uğratmaktadır. Türkiye bölgeye sonradanentegre olmuş bir ülke olmadığı gibi, kon-jonktüıel davranma lüksü deolmayan bir ülkedir. Kısa-dönemli taktik hesaplar kalıcı stratejik imajbozukluklarına yol açmamalıdır. Türkiye’nin bölgedeki tarihî derinliği vetecrübe birikimi Türkiye'nin herhangi küresel bir blokun ya da gücünbölgedeki uzantısı imajı ile ters düşmektedir. Arap kamuoyundakiTürkiye-karşıtı lobilerin istismarına açık böylesi bir imaj sadece Türk-Arap ilişkileriaçısından değil, bölgesel etkinlik açısından da sakıncalıdır.

Bu tür olumsuz imaj oluşumlarının önüne geçilebilmesi her-şeyden önceyatay iletişimin ve kamuoyu oluşturma mekanizmalarının etkin bir şekildekullanılmasına bağlıdır. Genelde Ortadoğu’da, özelde Türk-Arap ilişkilerindeetkin olunmak isteniyorsa üst düzey diplomatik temaslardaki dikey etkinlikdışında yatay iletişim etkinliği de kazanılmak zorundadır.

4. Türkiye-İsrail İlişkilerinin Küresel ve Bölgesel Boyutları

Soğuk Savaş sonrası dönemde gerek bölgedeki genel dengeleri gerekseTürkiye’nin bölgedeki konumunu doğrudan ilgilendiren en önemligelişmelerden birisi Türkiye-îsrail ilişkilerinde yaşanan hızlı ve kapsamlıgelişmelerdir. Türkiye-İsrail ilişkilerinin İsrail’in kuruluşundan bu yana gelensüreçteki gelişmesine baktığımızda bu ilişkinin biri küresel diğeri bölgeselparametrelerle ilgili iki düzlemde seyrettiğini görmekteyiz.

Page 398: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

a. Küresel Boyut

Küresel parametrelerin temelinde II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkanuluslararası konjonktürde İsrail’in bir devlet olarak ortaya çıkışını sağlayanuluslararası güç ekseni ile Türkiye'nin bu dönemde Sovyet tehdidi dolayısıylayapmak zorunda olduğu blok tercihi arasındaki uyum yatmaktadır. İsrail'inbir bölge gücü olarak tarih sahnesine çıkışını incelediğimiz bölümde devurguladığı-..Atlantik İngiltere-ABD eksenınin desteği ile söz konusuolmuştur. Türkiye de II. Dünya Savaşında söz konusu olan Sovyet tehdidiniaynı eksen doğrultusunda stratejik bir tercih yaparak aşmıştır. Bu küreseleksen paralelliği İsrail açısından Türkiye'yi kaçınılmaz bir bölgesel partnerkonumuna getirirken, Türkiye bölgesel politika oluşumunda İsrail’in küreselbağlantılarını ve özellikle ABD bünyesindeki ve üzerindeki etkisini sürekligözönünde bulundurmuştur.

Bu küresel eksen paralelliğinde İsrail’in bölgesel nitelikli bir ulus-devletolma niteliğinden çok, başta ABD olmak üzere küresel güçler üzerinde baskıgücüne sahip uluslararası Yahudi lobisinin gücü etkili bir rol oynamıştır. Buaçıdan bakıldığında, Türkiye-ls-ıail ilişkileri Türkiye-ABD ilişkileri ilekarşılıklı bir geçişkentik özelliği taşımıştır. Özellikle Rum ve Ermenilobilerinin Türkiye-karşıtı etkinlikleri, Yahudi lobisinin desteğini bir karşı-denge unsuru olarak gündeme getirmiştir. Yahudi lobisi de bu dengeleyicirolünü Türkiye-lsrail ilişkilerinin önünü açıcı şekilde kullanmayaözen göstermiştir.

İsrail’in ABD üzerindeki bu etkisinin küresel ve blok-içi faktörleri yan destekunsurları olarak harekete geçirmesi Türkiye’nin İsrail ile olan bölgeselnitelikli ilişkilerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturmuştur. Bir taraftanbölgedeki Arap ülkelerinin taleplerinden, diğer taraftan da blok-içi etkilerdengelen bu çift yönlü baskı, Türkiye’nin bölgesel politikalarında dengearayışlarına ve dalgalanmalara yol açmıştır. Özellikle Sovyet baskısı vebölgede sosyalist yayılma tehdidinin yüksek olduğu, dolayısıyla da blok-içidayanışmanın önem kazandığı ellili yıllarda bu kıskaçtan kaynaklananpolitika zigzaglaıı dikkat çekici olmuştur.

1964 Kıbrıs bunalımı ve Johnson Mektubu ile başlayan ve yetmişli yıllarınortalarında Amerikan ambargosu ile tırmanan süreçte Türk-Amerikanilişkilerinde yaşanan sıkıntılar Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerini de bir

Page 399: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

küresel parametre olarak etkilemiştir. Türkiye’nin bu dönemde SSCB ileözellikle ekonomik ilişkilere girmesi ve İsrail’in özellikle 1967 Savaşındansonra sadece Arap ülkelerince değil, başta Tarafsızlar Bloku üyeleri olmaküzere Batı dışındaki bütün ülkelerce dışlanması Türkiye'nin İsrail ile olanilişkilerinde teenni ile davranmasına yol açmıştır. Petrol bunalımı ile daha daaçıklık kazanan, İsrail’lr ilişkilerin Türkiye tarafından ikinci katiplikdüzeyine indirilmesi ile en üst düzeye çıkan bu yaklaşım biçimi küreselparametrelerin radikal bir değişikliğe uğradığı Soğuk Savaş sonrası dönemdeterkedilmiştir.

Soğuk Savaşın sona ermesi ile ABD'nin tek süper güç niteliği kazanması vebu niteliğini Körfez Savaşı ile Ortadoğu üzerinden deklare ederek YeniDünya Düzeni kavramını öne sürmesi, bu Yeni Dünya Düzeni ile birlikteOrtadoğu’da da yeni bir yapılanmaya gidileceği kanaatini pekiştirmiştir. Bukanaat Soğuk Savaş döneminde ABD ile olan blok ve ittifak ilişkilerikonjonktürel nitelikli düşük düzey sıkıntılara rağmen kesintisiz süren ikiOrtadoğu ülkesi olan Türkiye ve İsrail'in bu düzenlemelerde mihver ülkekonumunda olacakları ile ilgili beklentiler ve senaryoların yaygınlaşmasınısağlamıştır.

Ortadoğu Barış Sürecinin İsrail üzerindeki uluslararası blokajları kaldırmasıSoğuk Savaş döneminde yaşadığı çift yönlü baskı karşısında İsrail ileilişkilerini genellikle deklare edilmemiş pozisyonlarda sürdüren Türkiye'nindaha rahat davranmasına yol açmıştır. İsrail ise Türkiye gibi Soğuk Savaşdöneminde temel küresel blok tercihlerinde paralel davrandığı ülkelerle olanilişkilerini derinleştirerek daha önce ele aldığımız yeni stratejisi içindiplomatik ve ekonomi-politik açılımlar sağlamıştır. Öte yandan İsrail’inözellikle SSCB’nin boşalttığı alanlarda etkin bir politikaya yönelmesi, aynıalanlara yönelik doğal bir stratejik ilgi duyan Türkiye ile bu ülkeninOrtadoğu-dışı alanlarda, da ABD-eksenli politikalarda işbirliği yapabileceğikanaatini yaygınlaştırmıştır.

Çabuk ve esnek nitelikli taktik hamlelerin yönlendirdiği dinamik güçlerdengesinin seyrettiği uluslararası ilişkiler konjonktüründe bu tarz sabitnitelikli ve stratejik görünümü statik bloklaşma görünümleri zamanla bugörünüm veren aktörlerin hareket alanını daraltıcı bir etki yapar. Böylesiittifak ilişkilerinde bu görünümü aşan esneklikte davranan aktörler kendi

Page 400: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alanlarım açarken, özellikle deklaratif ve seremonyal nitelikli hamleler yapanaktörler bir alan daralması ile karşılaşırlar. Türkiye-Israil ilişkilerinde debenzer sonuçlar ortaya çıkmış görünmektedir. İlişkilerin derinleştiği ilkdönemlerde her iki taraf için de küresel tercihler bölgesel aktörlerle ilişkileraçısından alternatif maliyetler oluşturmaya başlamıştır.

Bu ilişkinin sağladığı imkanlar İsrail açısından yeni alanlar açarken,ilişkilerin deklaratif, seremonyal, kimi zaman da ideolojik görünümlü boyutuTürkiye’nin diğer ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiştir. ABD-İsrail-Türkiyeüçgeni şeklinde formüle edilen yakınlaşma, Türkiye'nin başta AB olmaküzere Çin ve Rusya gibi diğer küresel aktörlerle olan ilişkilerinde bellirezervlerin oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Öte yandan başta İKÖolmak üzere Asya-Afrika grubu ülkelerle olan ilişkilerde de bustatik görünümlü diplomatik angajman belli bir yük oluşturmaya başlamıştır.

b. İsrail’in Bölgesel Stratejisi, Ortadoğu Barış Süreci ve Türkiye-İsrailİlişkileri

İsrail'in bölgedeki konumunu incelediğimiz bölümde de vurguladığımız gibi,bölgede kendini dar bir şeride hapsolmuş hisseden ve ciddi bir güvenlikproblemi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini stratejik parametrelerin merkezineyerleştiren İsrail için bölgedeki varlığın ve etkinliğin üç temel şartıolagelmiştir: (i) Uluslararası güvenlik desteğinin ve hukukî meşruiyettemelinin sağlanması; (ii) ilk planda bir Arap-İsrail problemi olarak algılananOrtadoğu problematiğinde Arap-olmayan Ortadoğu unsurlarının aktifdesteğinin ya da en azından pasif tarafsızlığının sağlanması; (iiij Arapülkelerinin bir blok haline gelmesini önleyecek manevralarla Araplar arasıdengelerin ritminin kontrol edilmesi.

Daha çok küresel boyut çerçevesinde ele aldığımız birinci şart özellikleABD'nin aktif desteği ve uluslararası örgütü bu destek çerçevesindeyönlendirmesi ile temin edilmiştir. İsrail aleyhine BM'de alman bir çokkararın ABD tarafından veto edilmesi bunun açık bir göstergesidir.

İkinci şart İsrail’in kuruluşundan beri sürdüregeldiği politikanın önemli birunsurudur. İsrail'in kuruluşundan hemen sonra geliştirilen dış çevre(Peripheıy Pact) kavramı İsrail'in Arap ülkelerini çevreleyen İran, Türkiye veEtiyopya gibi Arap olmayan ülkelerle yakın işbirliği içine girmesini

Page 401: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

öngörüyordu. O dönemde Ben Gurion'un Türkiye'yi gayriresmî ziyaretindede öngörülen bu işbirliği o günden bu güne İsrail’in sürekli gözönündebulundurduğu bil parametre olmuştur. Şah döneminde İran ile yürütülen ya-kın ilişkide de aynı yaklaşımın izleri vardır. Bu ülkelerin Arap ülkeleriyleyaşadığı çelişkiler bölgesel manevra alanı açısından İsrail için büyük birönem taşımaktadır. Bu çerçevede İran’da Şah'm düşmesi ile birlikte yaşanangelişmeler İsrail’in bölgesel denge oluşturma çabalarında bir zaafoluşturmuşsa da, Mısır Camp Da-vid Anlaşması ile diplomatik anlamdaenterne edilmiş olduğu için İsrail’in total bir bölgesel risk ile karşı karşıyagelmesi söz konusu olmamıştır.

Arap olmayan ülkelerle geliştirilen ilişkiler İsrail için özellikle daha dinamikkonjonktürün hakim olduğu geçiş dönemlerinde göreceli olarak istikrarlıbölgesel politikalar oluşturabilmek açısından büyük bir önem taşımaktadır.Soğuk Savaşın sona ermesiyle ortaya çıkan dinamik konjonktürde İsrail’inKörfez Savaşı ve Ortadoğu Barış Süreci ile oluşan son derece uygunkonjonktürü de kullanarak Türkiye ile kademeli bir şekilde daha yakınişbirliğine yönelen adımları kararlı bir şekilde yürütmesi bu açıdan genelbölgesel strateji içinde süreklilik arzeden bir unsur niteliğindedir.

Bölgesel stratejinin üçüncü şartı olan Arap ülkelerinin bir blok halinegelmemesi ise gerek Arap politikasının iç dinamikleri, gerek uluslararasıbağlantıların etkin kullanımı, gerekse Arap ülkeleri arasındaki ikili ihtilaflaryoluyla gerçekleştirilmiştir. Bu bölümün başında ele aldığımız üçgenmekanizması dinamikleri İsrail tarafından son derece etkin bir diplomasi vegerektiğinde reelpolitik güç kullanımı ile yöhlendirilebiimiştir. Tek tek Arapülkelerinin İsrail ile yürüttüğü ilişkilerin seyri bunun ilginç örnekleri ileyüklüdür. İsrail’in Ürdün ve Suudi Arabistan politikalarındaki İngiltere veABD bağlantılı süreklilik unsurları, bir dönem radikal Arap politikasınınöncüleri olan Mısır ve FKÖ’niin İsrail ile doğrudan ilişkiler sathına çekilmesiesnasında uygulanan çok opsiyonlu diplomasi, İran için tehdit odağı halinegelen ve Arap Dünyasında kitlesel hareketlenmeler doğurabilecek bir karizmaoluşturan ellili yıllardaki Nasır Mısır’ının ve seksenli yılların sonlarındakiSaddam lrak’ının diğer kimi Arap ülkelerini de içine alan karşı koalisyonlarlaetkisiz kılınması gibi politikalar bu açıdan dikkate şayan tecrübeler veunsurlar ihtiva etmektedir.

Page 402: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Soğuk Savaş sonrası dönemde hızlı ve kapsamlı bir ivme göste ren Türkiye-İsrail ilişkileri İsrail açısından bu üç dayanağı da güçlendiren etkileryapmıştır. Bölgenin en önemli güçlerinden biri olan Türkiye'nin İsrail ileyakın ilişkilere girmesi İsrail’in uluslararası meşruiyet çabalarınıgüçlendirmiştir. Arap-olmayan dış çevre ülkelerinden birinin yakın stratejikişbirliği içine çekilmesi ve bunun Arap kamuoyunda doğurduğu Türkiye-karşıtı atmosfer, problemler yumağı olan Ortadoğu’daki tek çelişkili alanıntsrail-Arap ilişkileri olmadığını, Türk-Aıap ilişkilerinde de benzergerilimlerin olabileceğini göstermesi bakımından dikkatlerin bölge sathınayayılmasını sağlamıştır. Üçüncü şart açısından da bakıldığında, Türkiye’yeyönelik takınılacak tavır Arap ülkeleri arasında da yeni taktik farklılaşmalarayol açmıştır. Kahire Zirvesinde yürütülen müzakereler bu farklılaşmalarınizlerini yansıtmaktadır.

Buna karşılık Türkiye resmî deklarasyonlarda İsrail ile yürütülen ilişkilerinhiç bir üçüncü tarafa karşı olmadığını ısrarla vurgulayarak bu ilişkinin kendialanını daraltmasını engellemeye çalışmıştır. Ancak ilişkilerin hızlı gelişmegösteren seyri ve kapsamı bu konudaki bölgesel tedirginliklerin aşılmasınıengellemiştir. Bu ilişkinin PKK’yı destekleyen ve Yunanistan ile Türkiye-karşıtı bir bağlantı oluşturma çabasında olan Suriye’ye karşı taktik nitelikliolduğu, anti-terör istihbaratını güçlendirmeye yönelik olduğu, Türkiye’ninaskeri modernizasyon projeleri için yeni imkanlar oluşturduğu gibiargümanların da Türkiye’nin doksanlı yılların sonuna doğru bölgedekidiplomatik manevra alanının daralmasını önlemediği aşikardır. Bugün Arapülkelerinden gelmesi muhtemel baskılar bir çok Arap ülkesini Türkiye ileilişkilerde mesafeli davranmaya yöneltmektedir. Bu tavır kademeli bir şekildeİslam Konferansı örgütii’nün diğer üyelerine de yayılmaktadır ki, sonİKÖ toplantısında Türkiye'nin genel sekreterlik için aday olmasına hemenhemen hiç bir destek bulunamamasında bu ilişkinin oluşturduğu psikolojikatmosferin önemli bir payı olmuştur.

Ayrıca bu ilişki Türkiye gibi bölgenin tarihî ve coğrafi derinliği haiz en güçlüülkesinin Ortadoğu Barış Sürecinde etkin bir rol almasını sağlayamadığı gibibu süreçte edilgen bir faktör gibi görülmesine de yol açmıştır. Türkiye-lsrai)ilişkilerinin ilk safhasında bölgenin diğer aktörleri ile yaşanan gerilimi telafiedecek bir sonuç da Türkiye’nin her iki taraf nezdinde de diplomatik ağırlıkkazanan bir konum elde etmesiydi. Ancak bu da gerçekleşemedi.

Page 403: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi ile ilgili ekonomik ve siyasîmuhtevalı toplantılarda merkezî bir rol almadığı gibi barış görüşmelerisürecinde de görüşü alınan bir konumda bile görülmedi. Bu konuda 2000yılının Temmuz ayında gerçekleşen Barak-Arafat görüşmelerinden sonraortaya çıkan uygun konjonktürün de çok iyi değerlendirilebildiğini söylemekgüçtür.

Gerek Ortadoğu'nun yeniden yapılanması, gerekse Türkiye-İs-ı aililişkilerinin bu yapılanma içindeki yeri yeniden değerlendirme gerektirenunsurlar barındırmaktadır. Birincisi, Körfez Savaşı sonrası dönemdeOrtadoğu’da ortaya çıkan Barış Süreci ve yeniden yapılanma çabalarmdaTürkiye'nin misyonu güvenlik ile ilgili konularla sınırlanmış gibi bir görüntüortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu yapılanmada Türkiye, güvenlik meselesi ileilgili konularda aktif olarak gündemde tutulurken ekonomik konulardaözellikle devre dışında bırakılmıştır. Irak, Suriye ve İran gibi ülkeleri denetimaltında tutabilmek için. Çekiç Güç başta olmak üzere bölgedeki bir çokgüvenlik yapılanmasının maliyetini paylaşan Türkiye, Ortadoğu’nunekonomik kaynaklarının yeniden dağıtılmasını planlayan ekonomikzirvelerde aktif bir şekilde yer almadığı gibi, Kerkük-Yumurtalık petrol boruhattı gibi daha önceki kazanımla-rmı da kaybetmiştir.

Güvenlik maliyeti ile ekonomik çıkar arasındaki bu dengesizlik, Türkiye’ninBatı Bloku ile kurduğu ilişkilerin en temel özelliğidir. Geçmişte NATO’nungüney kanadının güvenlik yükünü taşıdığı halde uzun yıllar AB’ninekonomik rantından uzakta tutulan Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemde deOrtadoğu’da İsrail ve Batı ülkelerinin güvenlik yükünü paylaşan amaekonomik kaynaklardan uzak tutulan bir konumda tutulmak istendiğikuşkusu uyanmaktadır. Ortadoğu’nun ekonomik kaynakları üzerinde şu veyabu şekilde söz hakkına sahip olmadan bu bölgede güvenlik jandarması rolünesoyunmak ve bu yolla kendi iç güvenliğini sağlamaya çalışmak, çok kolaygörünen ama çok riskli bir oyundur. ..

İkincisi, İsrail güvenlik meselesi ile ilgili olarak da kendi manevra alamnıaçık tutma becerisini göstermektedir. İsrail, bir taraftan Türkiye ile güvenlikişbirliği görüşmeleri yaparken diğer taraftan aynı günlerde Kıbrıs RumKesimi'ne uzaktan kumandalı casus uçakları, zırhlı piyade taşıyıcıları veelektronik muhabere sistemleri satma teklifinde bulunmuştur. İsrail'in Rusya

Page 404: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve Fransa’dan sonra Kıbrıs Rum Kesimi'ne silah sağlamaya çalışanüçüncü önemli ülke olması dikkat çekicidir. Türkiye-Suriye gerginliğiyaşandığı günlerde İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizmann'm Güney KıbrısRum Kesimi'ne yaptığı resmî ziyaret hem Doğu Akdeniz’deki dengeler, hembölgelerarası etkileşim hem de İsrail’in sürdüre-geldiği diplomatik esneklikalanı açısından dikkat çekici özellikler taşımaktadır.

Bir İsrail cumhurbaşkanının Kıbrıs Rum Kesimi’ne gerçekleştirdiği ilkziyaret olması bakımından da özel bir önemi bulunan bu temas bölgedekidiplomasi oyununun ne derece karmaşık bir labirent içinde seyretmekolduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Weizmann bu gezide, Türkiye ileİsrail arasındaki askerî ve stratejik işbirliği konusundaki kaygılarım ve Rumhalkının hissiyatını ifade eden Kierides’e cevaben üç temel vurgudabulunmuştur: 1. Türkiye-İsrail stratejik işbirliği ilişkisi kesinlikle RumYönetimine karşı bir nitelik taşımamakta ve bu çerçevede İsrail’e özel bîryükümlülük getirmemektedir. 2. Türkiye-Suriye gerginliğinin tırmanmasıdurumunda da İsrail'den Suriye’ye yönelik herhangi bir ikinci cephe durumusözkonusu olmayacaktır. 3. Kendi sıkıntıları ile uğraşan İsrail’in Türkiye ileRum Kesimi arasında Kıbrıs’ta çözüme yönelik bir arabuluculuk girişimindebulunması söz konusu değildir.

Bu ifadeler İsrail’in Türkiye ile yürütülen stratejik işbirliği ile îs-rail-Rum/Yunanistan ve Israil-Suriye/Arap ilişkileri konusunda çizdiği ince ayrımhatlarını ortaya koymaktadır. Bu ayrım, İsrail’in ince bir diplomasi ile her üçhatta da kendisi açısından riskleri as-, gariye indiren bir politika gütmekteolduğunu göstermektedir. Dikkat çekici husus İsrail’in Türkiye ile yürüttüğüişbirliği süreci içinde gerek Rum kesimi ile gerekse Yunanistan ile olanilişkilerini de sıcak tutma konusunda gösterdiği hassasiyettir. İsrail ileyürütülen işbirliği sürecinin meşruiyetini Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi-Suriye arasındaki ittifakı dengeleme çabasına oturtan görüşlerin aksine busüreç içinde Îsrail-Rum Kesimi ilişkileri de sıcak bil' gelişme göstermiş vesilah ticareti de dahil geniş bir alana yayılmıştır. Bu süreç içinde Türkiye'ninSuriye ve Arap Dünyası ile ilişkileri gerilirken, İsrail’in Kıbrıs Rum Kesimive Yunanistan ile ilişkileri gelişme temayülü içine girmiştir.

İsrail yetkilileri kendileri açısından haldi bir tercihle Israil-Tür-kiye ve İsrail-Rum-Yunan ilişkilerini birbirinden bağımsız işleyen iki hat üzerinde

Page 405: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yürütmeye çalışmışlardır. Bu da onlar açısından anlaşılır bir tercihtir, çünküİsrailli yetkililer Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'ninDoğu Akdeniz bölgesine sarkan ucu olduğunun farkındadır ve bölgelerarasıetkileşimi gözeten bir esneklik payı bulundurmaktadır.

Üçüncüsü, İsrail'in Suriye ile yürüttüğü barış görüşmelerinin gerek 1995ayağında gerekse 2000 ayağında Golan’m terki ile Doğu Anadolu'nun sukaynakları konusunda kurduğu ilişki Türkiye’nin stratejik güvenliğini büyükölçüde belirleyecek bir önem taşımaktadır. Ortadoğu’da hızla değişendengeler arasında değişmeyen yegâne unsur bölgenin su ve petrol kaynaklarıile diplomatik mücadele arasındaki yakın ilişkidir. Ortadoğu’da doğrudan yada dolaylı olarak su veya petrole dayanmayan savaş da olmaz; bu kaynaklarındağılımının tartışılmadığı bir barış süreci de. İlk defa 1995 tsrail-Suriyegörüşmeleri sürecinde dönemin İsrail başbakanı Şimon Peres, Golantepelerindeki su kaynakları konusunda kesin bir mutabakat sağlanmadanSuriye ile bir anlaşmaya varılamayacağını beyan ettikten sonra bu konudakiçözümün Golan’m Suriye’ye terk edilmesi halinde bile su kaynaklanüzerindeki İsrail egemenliğinin sürmesi ve Suriye’nin bu konudaki sukaybının Türkiye'deki su kaynaklarından karşılanması olacağını ifadeetmiştir. Yani bu yaklaşıma göre İsrail muhtemel bir anlaşmadan sonra dabölgenin en önemli su rezervini barındıran ve özellikle de İsrail’in suihtiyacının 30%’unu karşıladığı Taberiye gölünü besleyen Golan’daki sukaynaklan üzerindeki kontrolünü sürdürecektir. Böylece İsrail anlaşmadolayısıyla herhangi bir su rezervi kaybına uğramayacaktır. Buna mukabilGolan tepelerinin toprağına sahip olacak olan Suriye verdiği bu tavizdolayısıyla kaybettiği su kaynaklarını Türkiye üzerinden sağlayacaktır.

Daha sonra 2000 yılındaki görüşmelerde de dile getirilen bu görüşOrtadoğu'daki dengelerin ne kadar kaygan bir zeminde seyrettiğini bir kezdaha ortaya koymuştur. Türkiye artık İsrail ile yürüte-geldiği ilişkilerin pasifve edilgen tarafı görüntüsünden sıyrılarak bu ilişkileri genel Ortadoğupolitikası ve bu politikanın bölgelera-rası etkileşim alanları ile ilgili sonuçlarıçerçevesinde yeni bir değerlendirmeye tâbi tutma ihtiyacı ile karşı karşıyadır.Bölgenin bütününe dönük kapsayıcı stratejiler geliştirilmeden ortayakonan ikili taktik ilişkilerin stratejik mihver haline dönüşmesidinamik uluslararası konjonktürde kısıtlayıcı sonuçlar doğurmasıkaçınılmazdır. Ortadoğu’daki gelişmeler bugün Türkiye’ye her dönemde-

Page 406: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kinden daha fazla etkinlik kazandırabilecek özellikler taşımaktadır.

5. Tarihî Derinlikten jeopolitik Etkileşime Türkiye-İran İlişkileri

Yakın kıta havzası ile ilgili bölümde bir örnek ülke olarak kısaca üzerindedurduğumuz gibi İran’ın en önemli özelliklerinden birisi bu ülkeyi jeopolitiketkileşim alanı haline getiren bölgeler ve kıtalararası geçiş niteliğine sahipolmasıdır. İran’ın tarihi seyrini de etkileyen bu özellik bu ülke ile Türkiyearasındaki benzerliklerin de temelini oluşturmaktadır, İran da Türkiye gibiherhangi bir bölgeyle sınırlandırılabilecek veya tek bir jeopolitik havzayaindirgenebilecek bir ülke değildir.

a. Türk-İran İlişkilerinin Jeopolitik ve Tarihi Arkaplani:

Türk ve Iran jeopolitiği arasında yapılacak bir mukayese hem bu ülkeninjeopolitik özelliklerini hem de Türk-îran ilişkilerinin coğrafi zorunlulukalanlarını ortaya koyacaktır: (i) İran da Türkiye gibi Asya-Avrupa güneybağlantısının ana geçiş hattı üzerinde bulunmaktadır ve bu iki ülke kuzeydeRusya'nın tek başına sağladığı step geçişinin alternatifini güneyde ılımaniklim kuşağındaki daha girift bir tabiî coğrafya üzerinden birliktesağlamaktadır; (ii) her iki ülke de Avrasya analcıtasının kuzey-güney merkezigeçiş hattını oluşturan Kafkaslarla doğrudan sınıra sahiptir ve Türkiye bukuzey-güney geçiş hattının batı yakasını oluşturan Balkanlara, İran da doğuyakasını oluşturan Orta Asya-Afgan-Hint hattına komşudur; (iii) Avrasyakıtasının dört önemli iç denizi ve körfezinden ikisinin bağlantısı Türkiye(Karadeniz ve Akdeniz), diğer ikisinin bağlantısı ise İran (Hazar ve BasraKörfezi) üzerinden sağlanmaktadır; (iv) her ikisi de temel özellikleriitibarıyla Batı Asya gücü olan bu iki ülkeden Türkiye Güney Avrupa, İran iseGüney Asya ile doğrudan irtibatlıdır ki bu Avrasya anakıtasının güneybağlantıları açısından büyük bir önem taşımaktadır; (iv) bu çerçevedeTürkiye Af-roavrasya anakıtasının kesişim alanında bulunan Ortadoğubölgesinin Avrupa bağlantısını, İran ise Asya bağlantısını oluşturmaktadır;(v) Avrasya anakıtası için geliştirilen jeopolitik kavramlar kullanılarak birtanımlama yapılırsa Rimland (kenar kuşak)’in merkezi hattını oluşturan bu ikiülke Heartland (mihver alan)’a egemen olan gücün (Rusya) baskısını sürekliolarak hissetmişlerdir ki bu özellik iki ülkenin modern dönemdeki siyasî vestratejik tercihlerini etkilemiştir.

Page 407: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu jeopolitik özellikler Anadolu coğrafyası ile İran’ı stratejik açıdan birbirinebağımlı kılınıştır. Tarih bize bu karşılıklı bağımlılığın ilginç örneklerinisunmakladır. Anadolu'nun Balkanlarla olan irtibatı da gözönüne alındığındaAvrasya kıtasının güney kuşağım harmanlayan büyük ölçekli siyasî yapılarbu bağımlılığı stratejik bütünlüğe dönüştürebildikleri ölçüde başarılıolmuşlardır. Persierden Büyük İskender’e, Bizans'tan Sasanîlere veSelçuklulara, OsmanlI’dan Safevîlere kadar uzanan bölge tarihi, Balkan-lar-Anadolu-İran hattının karşılıklı etkileşiminin eseridir. İmparatorluğununçekirdeğini İran’da kurduktan sonra Anadolu’da em-peryal yapınıntemerküzünü sağlayan ve emperyal açılımını Balkanlara taşıyan Darius’undoğu-batı doğrultusundaki stratejik yayılması Büyük İskender’de bir aynaetkisiyle batı-doğu istikametinde kendini göstermiştir. İmparatorluğununçekirdeğini Balkanlarda oluşturduktan sonra Anadolu’da emperyal temerküzüsağlayan Büyük İskender de stratejik açılımını İran üzerinden Hind’e doğrugerçekleştirmiştir. Roma/Bizans-Sasanî dengesi Darius ve Büyük İskender’inAvrasya’nın güneyini kuşatan stratejik sarkacının uzun asırlar süren birstratejik denge haline dönüşmesini sağlamıştır. İran’ın İslam egemenliğinegirmesi bu dengeyi aynı zamanda bir İslam-Hıistiyan dengesinedönüştürmüştür.

Türklerin yoğun göçlerle ve dinamik bir askerî/siyasî güç olarak İran’agirmeleri Darius sarkacının biraz daha doğu-eksenli olarak yeniden tarihsahnesine çıkmasını sağlamıştır. Orta Asya’daki dinamik ve hareketli göçebegeleneğinden yerleşik devlet geleneğine geçiş sürecinde devletin çekirdeğiniMaveraünnehir'in batısında (Dandanakan) oluşturan Selçuklular güçtemerküzünü İran’da sağladıktan sonra stratejik açılımlarını Anadoluistikametinde gerçekleştirmişlerdir.

İran ve Turan gelenekleri arasındaki bu etkileşim uzun dönemli siyasetsosyolojisi dönüşümü açısından da son derece önemli ipuçlarıbarındırmaktadır. Selçuklu Türklerini İran’a taşıyan Alparslan hareketliTuran kültürünün sembolik bir isimlendirmesi olarak hem Alp hem deArslan'dır; buna mukabil bu hareketli kitleleri yerleşik İran kültürüne intibakettirerek Büyük Selçuklu Devleti’ni kurumsallaştıran Melikşah ise hem Melikhem de Şah’tır. Alparslan’ın hareketli göçebe kültüründen gelenyardımcılarının yerini de Melikşah döneminin yerleşik düzenin kurulmasınıda yansıtan sembol ismi olan Nizamülmülk almıştır.

Page 408: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

16. Yüzyıldan sonra oluşan Osmanh-Safevî dengesi hem bahsi geçenjeopolitik bağımlılıktan kaynaklanan zorunlulukların hem de bu siyasaldönüşümün izlerini taşımıştır. OsmanlIlar Selçukluların yaşadığı süreci batıyadoğru yayarak ve daha da pekiştirerek yaşamışlardır. Bu açıdan bakıldığındaOrta Asya’dan gelen hareketli ve dinamik kültürü İran yerleşik kültürsüzgecinden geçerek Anadolu’ya taşıyan Selçuklu birikimi üzerinde kurulanOsmanlı Devleti yeni siyasî yapının çekirdeğini Anadolu’da,temerküzünü Balkanlarda gerçekleştirmiş; stratejik açılımını da batıistikametinde Orta Avrupa'ya, doğu istikametinde İran'a, kuzeyistikametinde s teplere, güney istikametinde de Mısır ve Hind Okyanusunadoğru gerçekleştirmiştir. Osmanlı Devleti’ni uzun ömürlü kılanjeopolitik unsurlardan bir tanesi de doğu balı istikametindeki Darius sarkacıile, batı-doğu istikametindeki Büyük İskender sarkacını bir bütün olarakgerçekleştirmiş olmasıdır. Bu başarının kuzey ve güney istikametindekistratejik yayılmalar ile desteklenmiş olması OsmanlI Devleti'ni Afro-Avrasyakıtasının iç stratejik bütünlük taşıyan en uzun ömürlü siyasî gücü halinedönüştürmüştür. Selçuklu-Osmanlı birikimi ile kıyaslandığında daha sonraİran'a giren Turanı" unsurlara dayanan Safevîlerin Mezopotamya’danMavera-ünnehir'e ve Hind'e kadar uzanan egemenlik alanları Osmanlı-Sa-fevîdengesini, Bizans-Sasani dengesine benzer bir şekilde, Avrasya kıtasınıngüneyini kuşatan bu jeopolitik iç bütünlüğü parçalayan bir rekabetedönüştürmüştür. Bu iki devletin farklı mezhep tercihleri jeopolitik rekabet iledinî rekabetin kesiştiği kalıcı bir rekabet dengesinin oluşmasına yol açmıştır.

Bütün bu tarihî ve coğrafi faktörler açısından bakıldığında Os-manlı/Türkiye-Safevî/tran ilişkisi bir açıdan Almanya-Fransa ilişkisine benzemektedir. Aynıjeokültürel ve jeopolitik hattın üzerin de bulunan bu ülkelerin kaderleri,savaşsalar da ittifak etseler de, birbirlerinden tamamen koparılamaz.OsmanlI'nın gövdesini Anadolu'ya dayayarak Avrupa içlerine yönelik yaptığıolağanüstü atılım biraz da Anadolu ve Iran coğrafyasını bütünleştirenSelçuklu mirası üzerine oturmuştur. Bu miras, Şarlman imparatorluğununAlmanya ve Fransa’nın Avrupa’yı tekbir bünyede bütünleştirme çabalarınayaptığı tarihî tesire benzemektedir. Almanya-Fransa ilişkilerinde olduğu gibi,Türkiye ve İran kimi zaman anlaşmazlığa düşseler de, birbirlerini asla ihmaledemezler.

Bu iki Batı Asya gücünün karşılaşma ve yüzleşme hattı genelde bugünkü Irak

Page 409: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

coğrafyasını oluşturan ve Doğu Anadolu’ya uzanan Bağdat-Diyarbakırhattıdır. Almanya-Fransa rekabetinin Alsace-Lorraine hattına benzeyen buhat üzerindeki kalıcı ve dengeli egemenlik iki tarafın kalıcı bir barışayönelmesini sağlarken, bu hat üzerindeki jeopolitik bölünme iki gücünrekabetini kızıştırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin bu hat üzerinde oluşturduğukalıcı egemenlik Osmanlı-îran sınırım bölgenin en istikrarlı sınırı halinedönüştürmüştür. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra bu hattın güneyinde oluşanIngiliz egemenliği karşılıklı rekabet psikolojisini tırmandıran jeopolitik vetarihî unsurları tekrar devreye sokmuştur. Irakta halen yaşanan istikrarsızlıktabu hassas dengelerin de önemli bir payı bulunmaktadır.

Benzer tarihî ve coğrafî özellikler, bu iki ülkenin modern dönemdeki siyasalgelişim seyrini de hem dış hem de iç faktörler açısından etkilemiştir. Dışfaktörler açısından ele alındığında her iki a«ır ininde küresel ölçekli stratejilergeliştiren deniz ve kara güçlerinin rekabet alanı olarak görülmüştür.Osmanlılar bu çerçevede 19. yüzyılda İngiliz-Rus dengesini devletin hayatalanının önemli bir parametresi olarak görürken, İran da aynı dönemdekuzeyindeki Rus etki alanı ile güneyindeki İngiliz etki alanı arasındapaylaşılmış olmanın sıkıntılarını yaşamıştır.

Bu rekabet 20. yüzyılın ikinci yarısında da önemli ölçüde varlığımhissettirmiştir. SSCB II. Dünya Savaşı’dan sonra Türkiye’den Boğazlardaimtiyaz ile Kars ve Ardahan’ı talep ederken, İran'dan da Kuzey İran’ın petrolkaynakları üzerinde imtiyaz talep etmiştir. Kuzey kara gücünden gelen butehdit her iki ülkeyi de deniz gücü ağırlıklı Batı güvenlik şemsiyesineyöneltmiştir. Türkiye bu güvenlik şemsiyesini demokrasiye geçiş ilesağlarken İran. Şah idaresinde Batı ile bağlantılı otoriter bir rejimeyönelmiştir.

Bütün bu etkilet iç siyasal rejim dönüşümlerinde de önemli paralelliklerortaya çıkarmıştır. Türkiye’nin II. Meşrutiyet'e yöneldiği yıllarda İran'da daözellikle 1905-1911 yıllan arasında anayasal meşrutiyet tartışmalarıyaşanmıştır. Türkiye’de Cumhuriyet ilan edilmesinin hemen arafesinde deİran’da 1921-1923 yıllan arasında Cumhuriyet tartışmaları gündemegelmiştir. II. Dünya Savaşından sonra her iki ülkede görülen demokrasi-otoriterizm dalgalanmaları Türkiye’de kesintilerle de olsa demokrasininuygulanmasını beraberinde getirirken; İran, Şah’ın katı otoriter idaresine

Page 410: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

mahkum olmuştur. Yetmişli yıllarda her iki ülkede gözlenen yaygın kitlehareketleri İran’da bir devrime, Türkiye’de ise bir askeri müdahaleye yolaçmıştır. Doksanlı yılların özellikle ikinci yansı ise her iki ülkenin deideoloji-devlet ilişkisini ve gerilimini yoğun bir şekilde yaşadığı bir dönemolmuştur. İç siyasi gündemi belirleyen ideoloji-devlet ilişkisi dış politikayapımını da doğrudan etkilemiş ve bu ülkelerin gerek bölgesel politikalarınagerekse ikili ilişkilerine yansımıştır. İkili ilişkilerde dönemsel iniş-çıkışlaryaşanmasına sebep olan bu yansıma yine de iki ülkenin karşılıklı ilişkisindetarihî tecrübe birikimine dayalı rasyonel/pragmatik boyutun zamanla devreyegirmesini önleyememiştir. Bu nedenledir ki, Türkiye-İran sınırı Soğuk Savaşsonrası dönemin geçiş sürecinde bölgenin en istikrarlı sınırı olma niteliğinisürdürmüştür.

Soğuk Savaş sonrası dönemin küresel ve bölgesel konjonktürü, Türkiye-İranilişkilerinin bütün bu coğrafî ve tarihî derinlik Ortadoğu: Küresel Ekonomi-Politik ve Stratejik Dengelerin Kilidi unsurları da gözönünde bulundurularakyeniden değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu yeniden değerlendirmesüreci coğrafî/tarihî zorunluluklar ile konjonktürel/sistemik özelliklerarasında yeni bir uyum kurma çabası olarak başlıbaşına özel bir önemtaşımaktadır.

b. Türklye-İran İlişkilerinin Küresel Boyutu:

İran Devriminin anti-Amerikan ve anti-sistemik özelliği ve bu devriminözellikle Ortadoğu’da yolaçabileceği dalgalanmalarla ilgili projeksiyonlarİran’ın bölgesel etkisinin ötesinde küresel ölçekli bir önem kazanmasına yolaçmıştır. Bu nedenledir ki, devlim ile başlayan ve Rehineler Krizi iletırmanan ABD-lran gerginliği İran’ı seksenli yıllarda küresel ölçekli birgerilimin tarafı haline getirmiştir. ABD’nin İran’ı uluslararası alanda dışlamaçabaları bu ülkeyi Şah döneminin ABD-eksenli klasik çizgisinindışına çıkarak SSCB, AB ve Asyalı güçlere yaklaşürmışür. İran'ınAvrasya ölçeğinde sürdürdüğü yeni dış politika alanı oluşturmaçabaları özellikle Rafsancani’nin pragınatik restorasyon döneminde ağırlıkkazanmıştır.

Türkiye'nin aynı dönemde 12 Eylül askeri müdahalesinin de etkisiyleAvrupa’dan uzaklaşması ve hâlâ temel küresel tehdit olarak SSCB'yi görüyorolması ABD’nin stratejik eksenine daha da derinlemesine yönelmesi

Page 411: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sonucunu doğurmuştur. Bu dönemde Tür-kiye-İran ilişkileri küreseltercihlerle bölgesel denge zorunlulukları arasında uyum kurma çabaları ilegeçmiştir. Türkiye seksenli yıllarda küresel stratejik tercih olarak İran'ınaksine ABD'ye yönelmesinin ortaya çıkardığı gerilim alanının Türk-Iranilişkilerine yansıması beklenirken ekonomi-politik ve bölgeselzorunluluklar aksine bir yönelişi beraberinde getirmiştir. Türkiye’ninyetmişli yılların sonunda yaşadığı yoğun ekonomik krizden sonrabenimsediği ihracata dönük ekonomik politikalar Ortadoğupiyasalarını Türkiye açısından stratejik önemi haiz alanlar halinedönüştürürken, İran-Irak Savaşının yol açtığı bölgesel dengeler Türkiye’yiaktif tarafsızlık politikasına yöneltmiştir. Iran da Irak ile yürüttüğü savaşşartlan içinde batıdaki ikinci büyük sınırını teşkil eden Türkiye ile olanilişkilerinin gerilmemesine özen göstermiştir.

Bu karşılıklı zorunluluklar her iki ülkenin siyasî ve bürokratik plilinde ikiliilişkilerde zaten varolagelen teenni ve ihtiyat politikasının sürmesinisağlamıştır. Bu dönemde özellikle ABD-merkezli olarak geliştirilen İranAzebaycam'mn parçalanmasına yönelik senaryolara Türkiye’nin ihtiyatlı vemesafeli bir tavır sergilemesi küresel ve bölgesel tercihler arasındakurulmaya çalışılan dengenin bir yansıması olarak görülmelidir.

Soğuk Savaşın sona ermesi ve SSCB’nin dağılması ile birlikte küreseltercihlerle bölgesel dengeler arasındaki rasyonel uyumun oluşturduğu istikraryerini karşılıklı bağımlılık ile rekabetin dokuduğu dinamik bir konjunktürebıraktı. SSCB’nin dağılmasının özellikle Kafkaslar ve Orta Asya'da yol açtığıjeopolitik boşluk alanları Türkiye ile İran’ın hem birbirine olan ihtiyacını vebağımlılığını artırdı, hem de küresel tercihlerle bölgesel dengelerarasındaki çelişkilerin yol açtığı rekabet alanlarım genişletti. ABD’nin İranve Irak’a uygulamaya başladığı çifte-kuşatma politikası ile Türkiye'nin yenijeopolitik boşluk alanlarına ABD’nin stratejik ortağı olarak girme tercihiarasındaki paralellik Türk-İran ilişkilerinin rasyonel nitelikli bölgesel ve ikiliilişkiler boyutlarının küresel tercihlerin gölgesinde kalması sonucunudoğurmuştur.

ECO mekanizmalarının Türk-îran ilişkilerindeki Avrasya ölçeğindekikarşılıklı bağımlılığı ortak çıkar alanlarına dönüştürememesi küreseltercihlere dayalı rekabet ilişkisinin bölgesel dengelere dayalı

Page 412: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

rasyonel/pragmatik politikaların önüne geçmesine yol açmıştır. Bu durumdoksanlı yılların ortalarından itibaren Türkiye’nin Ortadoğu politikalarındaİsrail lehine ivme kazanan gelişmelerle daha da belirgin bir hal almıştır. Budönemde dış politika yapımı ile iç siyasal/ideolojik tercihler arasındakibelirleyicilik ilişkisinin her iki taraf nezdinde de artış göstermesi Türk-İranilişkilerindeki periyodik gerilimleri tırmandırmıştır.

Doksanlı yılların sonuna doğru Türk-İran ilişkilerini etkileyen küreseldengelerde yeni unsurlar devreye girmeye başlamıştır. Bu unsurlardanbirincisi ABD-İran ilişkisi ile ilgilidir. İran seçimlerinde Hatemi’ninkazandığı başarı ve dış politikada vermeye başladığı mesajlar Îran-ABDilişkilerindeki sert söylemin yumuşamasını beraberinde getirmiştir. İran’ın dışpolitikadaki dışlanmışlıktan kaynaklanan rahatsızlıkları ile ABD’nin özellikleOrtadoğu ve Orta Asya politikalarında İran faktörünü devre dışında tutmaçabasının yol açtığı manevra alanı daralmaları ikili ilişkilerin karşılıklı olarakyeniden değerlendirilmesi sürecini hızlandıracaktır. Bu durum doğal olarakTürk-İran ilişkilerindeki ABD faktörünün de yeni bir çerçeveye oturtmasınıgerektirecektir.

İkinci önemli unsur Türkiye’nin küresel tercih olarak Helsinki Zirvesisonrasında AB ile girdiği yeni süreç ile ilgilidir. Türkiye-AB ilişkilerindekiyoğunlaşma ister istemez ortak dış politika yapım alanını da etkisinealacaktır. ABD'nin aksine Ortadoğu politikasında tıan faktörünü sürekli birşekilde devrede tutan AB ile Türkiye'nin dış politika tercihlerindekimuhtemel yakınlaşma Avrasya anakıtasının güney hattını batı-doğuistikametinde kesen Türkiye-Iran hattının AB açısından önemine yeniunsurlar katacaktır. Tür-kiye-AB-ABD ilişkilerindeki yeni unsurlarla İran-AB-ABD arasındaki yeni unsurlar Türkiye-tran ilişkisinin Avrasyadengelerinin önemli parametrelerinden birisi haline getirmeye adaydır.

Üçüncü unsur ise Putin döneminde tekrar Avrasya ölçekli politikalarayönelen ve bu çerçevede İran. Hindistan, Çin ve Japonya gibi Asya güçleri ileolan ilişkilerini geliştirmeye çalışan Rusya'nın bu parametrelerde alacağıkonumla ilgilidir. Doksanlı yıllarda söz konusu olan İran-Rusyakınlaşmasının Türkiye'nin Avrasya ölçekli politikaları üzerinde yaptığıetkiler gözönüne alındığında Asya güçleri arasında artması muhtemel ilişkilerTürkiye’nin İran politikasını da doğrudan etkileyebilecek unsurlar

Page 413: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

taşımaktadır.

Küresel dengelerde söz konusu olabilecek olan ve uluslararası sistemdekidinamik konjonktürden beslenen bütün bu gelişmeler Türk-İran ilişkilerininbölgesel nitelikli unsurlarını da doğrudan ilgilendirmektedir.

c. Türk-İran İlişkilerinin Bölgesel Kanatları

Türkiye ve İran'ın çok yönlü jeopolitik yapılanması bu iki ülke arasındakiilişkilerin, dolayısıyla da Türkiye’nin İran’a dönük politikasının, en azındanüç kanatlı olmasını gerektirmektedir: Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya. Heriki ülkenin de temelde birer Batı Asya ülkesi konumunda bulunmaları gerektek tek bu bölgelere yönelik politikalarda gerekse bu bölgeler arasındakietkileşim alanlarında her iki ülkenin de bir diğerini gözeten politikalargeliştirmesini kaçınılmaz kılmaktadır.

Bu çerçevede İran’ın bu üç bölge arasında bir geçiş ülkesi konumunda daİran faktörünü gözönünde bulundurmasını stratejik bir zorunluluk halinegetirmektedir. Herşeyden önce belirtmek gerekir ki, dinamik uluslararasıkonjonktürün bu üç bölge üzerindeki etkileri ve iki ülke arasındaki ilişkilerintarihî derinliği, Türkiye-îran ilişkilerinin sadece üçüncü taraflarla ilgiliküresel tercihlerin sıradan bir uzantısı olarak değerlendirilmesinigüçleştirmektedir. Bölge ötesi büyük güçlerin bu ilişkilerin belirleyici unsuruhalinde tutulması bu tarihî birikime de, reelpolitik gerçekliklere de aykırıdır.Çarpıcı bir kıyas ile ortaya koymak gerekirse, şu anda geçerli olan Tüıkiye-lran sınırının tarihi (1639 Kasr-ı Şirin) bile ABD'nin tarihinden (1774) veAlman birliğinin sağlanmasından (1871) daha eskidir.

Özellikle SSCB'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni durum Türkiye'ninKafkaslar ve Oıta Asya politikalarındaki İran ağırlığını önemli ölçüdeartırmıştır. Daha önce NATO-Varşova Paktı ya da Türkiye-SSCB ilişkilerinindoğal ve statik bir boyutu gibi görülen Kafkaslardaki stratejik yapılanma yenidönemde küresel güç dengeleri ile Tüık-Rus-lran bölgesel dengelerininkesişim alanında şekillenmeye başlamıştır. Bölgeyi kuşatan önemli güçlerolarak Türk-Rus-îran çapraz dengelerinin bölgede daha yerel güç niteliğindebulunan Gürcü-Azeri-Ermeni dengeleri ile olan karşılıklı ilişkisi bölgeyi sonderece dinamik çıkar ilişkilerinin seyrettiği bir alan haline getirmişbulunmaktadır.

Page 414: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Benzer bir durum Orta Asya için de geçerlidir. İlgili bölümde daha detaylı birşekilde incelendiği gibi Orta Asya’da ortaya çıkan jeopolitik boşluk alanıABD ve AB gibi küresel güçler yanında Rusya, Çin, Hindistan, Iran, Japonyave Pakistan gibi Asya güçlerini de devreye sokmuş bulunmaktadır.Türkiye’nin doksanlı yıllarda, seksenli yıllardakinin aksine, küreseltercihlerin bölgesel politikalar üzerindeki baskısını dengeleyememesinin birsonucu olarak Iran faktörünü sadece rekabet odağı olma niteliği iledeğerlendirerek yürüttüğü politikalar Türkiye’nin bu bölgelerde ABD,Avrupa ve Rusya karşısındaki dış politika esnekliğini zaafa uğratmıştır.

Türk-İran ilişkilerinin üçüncü kanadını oluşturan Ortadoğu bölgesi daha dahassas ve kırılgan denge unsurları barındırmaktadır. İran’ın Türkiye’ninOrtadoğu politikasındaki önemi birbiriyle ilişkili farklı düzlemlerde elealınabilir. Birincisi, Ortadoğu bölgesini kuşatan güç dengeleri içinde tarihi vejeopolitik olarak ağırlık merkezlerini oluşturan Türkiye-tran-Mısır üçgeniiçinde Türk-İran ilişkilerinin taşıdığı önemle ilgilidir. Daha önce de üzerindedurulduğu gibi bu ağırlık merkezlerindeki güç dengeleri Ortadoğu'nun genelstratejik yapılanmasını doğrudan belirlemektedir ve bu açıdan Türk-îranilişkileri özel bir önem taşımaktadır.

Bu jeopolitik güç merkezlerine dayalı ikinci önemli boyut bu üçgenin aynızamanda Ortadoğu’nun Türk-Arap-Acem havzalarından oluşan ve bölgeninen temel yerleşik etno-kültürel dağılımını yansıtan jeokültürel hat iledoğrudan ilgilidir. İran ve Türkiye'nin Ortadoğu’nun Arap olmayan iki büyükülkesi olmaları bu ülkelerin ikili ilişkilerini Arap ülkeleri ile olan ilişkilerineyansıtan unsurlar taşımaktadır. Arap dünyasında İran-Irak savaşısüresince yükselen İran-karşıtı ve Türkiye-îsrail ilişkilerininyoğunlaştığı doksanlı yılların ortalarında yükselen Türkiye-karşıtımilliyetçi dalgalanmalarda Mısır’ın oynadığı rol bu açıdan dikkatçekicidir. Iran böylesi bir Arap milliyetçiliği dalgalanmasına karşılıkSuriye ile ilişkilerine ağırlık vererek kapsamlı bir blokaj ile karşılaşmamayaözen gösterirken, Türkiye özellikle Ürdün’e dönük politikalarında benzer birtavrı sürdürmeye çalışmıştır.

Türk-İran ilişkilerinin bölge-içi dengeleri etkileyen üçüncü boyutu Ortadoğubölgesinin bereketli kuzey hilal hattını oluşturan Mezopotanıya-Basra hattı ileilgilidir. Osmanlı-lran dengelerinin de şekillendiği bu hat üzerinde bulunan

Page 415: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Irak’ın mezhep ve etnik nitelikleri itibarıyla taşıdığı iç çelişkiler ve SoğukSavaş sonrası dönemde Irak-eksenli yaşanan bunalım Tiirk-lran ilişkilerinigerek bu hattın jeopolitik geleceği, gerekse Irak’ın siyasi geleceği açısındanÖnemli bir faktör haline getirmiş bulunmaktadır. Dünyanın en zengin petrolrezervlerini de barındıran bu hat üzerindeki küresel ve bölgesel rekabetin enhassas dengelerinden birini Türki-ye-lran ilişkileri oluşturmaktadır.

İki ülke arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası dönemde gerek karşılıklıbağımlılık gerekse rekabet özellikleri ile hassas bir nitelik kazanmasına sebepolan dördüncü boyut Kafkaslar ile Ortadan hülleleri arasındaki iç bağımlılıkilişkisinin artışıdır. Bu içbağımlılık Hazar’ın güneyinden Doğu Karadeniz'ekadar uzanan ve Mezopotamya-Basra hattının kuzeyini oluşturan Tiirk-İranetkileşim kuşağını önemli bir stratejik geçiş alanı haline getirmişbulunmaktadır. Bu durum bu kuşak ile Mezopotamya-Basra hattının kesişimalanına Batı Asya dengelerinin stratejik kilidi niteliği kazandırmıştır. Bu daTürk-İran ilişkilerinin belirleyici etkisini önemli ölçüde artırmıştır.

Bu boyutlara göre daha dolaylı bir nitelik taşıyan bir diğer boyut ise İran’ınBasra Körfezi'nin bütün doğu yakasını oluşturan bir ülke olarak aynı,zamanda bir Güney Asya ülkesi niteliği taşımasıdır. İran’ın dünyanın enönemli enerji üretim ve aktarım merkezlerinin başında gelen BasraKörfezi’nde sahip olduğu özel konum gelecekte küresel ve bölgesel dengelerarasındaki etkileşimi artırabilecek ve Türkiye'nin Ortadoğu politikasınıetkileyebilecek özellikler taşımaktadır.

Bıı çerçevede bir başka önemli husus da Basra Körfezi ile Doğu Akdeniz’inTürkiye’nin ilgi alanına giren deniz havzaları olarak taşıdıkları karşılıklıetkileşim potansiyelidir. Basra Körfezi temelde bölgesel dengeler açısındanbir İran-Arap dengesini kendi içinde barındırırken. Doğu Akdeniz havzası birTürk-Arap-îsrail ilişki havzası niteliği taşımaktadır. Türk-İran ilişkilerininseyri bu iki havza arasındaki etkileşimi de, bu havzalar arasındakidengeleri de doğrudan etkileyebilecek nitelikler taşımaktadır.Türkiye’nin Körfez bölgesindeki küçük Arap şeyhlikleri üzerindeki etkisiile, İran’ın Lübnan üzerindeki etkisi de karşılıklı ilişkilerin çapraz yönleriniortaya çıkarabilecek unsurlar haizdir.

Bütün bu boyutlar ortaya koymaktadır ki, Türk-İran ilişkileri Ortadoğudengelerinin en temel belirleyici faktörlerinden birisidir. Türk-İran

Page 416: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ilişkilerinin diğer iki önemli kanadı olan Kafkaslar ve Orta Asya dengelerininOrtadoğu ile oluşturduğu etkileşim havzaları bu belirleyiciliği daha daartırmış bulunmaktadır. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya gibi bölgeselkanatlarla ilgili politikaların genel Asya politikası çerçevesinde dengeli vekoordineli bir şekilde yürütülmesi Türk-İran ilişkilerinin temelinioluşturmaktadır, Böy-lesi kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım Türkiye'ninyakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzası politikaları açısından da büyükbir önem taşımaktadır.

6. Küresel ve Bölgesel Dengeler Açısından "Kürt Meselesi”, Kuzey Irakve Türkiye

Daha önce çok kötü örülmüş bir duvara benzettiğimiz Ortadoğu'dakiuluslararası sınırlar ile reel unsurlar arasındaki pergelin bugün en fazla açılanucu Irak ve Filistin’dedir. Belirsizlik içindeki bu iki bölge arasındaki eş-zamanlt oluşumların arkaplanında da bu gerçek yatmaktadır. Irak ve Irak’takibelirsizliğe bağlı olarak gittikçe uluslararası bir nitelik arzeden "KürtMeselesi" de bu açıdan soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmek zorundadır.

Uluslararası hukuk söyleminde cari sınırların korunmasını öne çıkarmaklabirlikte reeipolitikte de fcıcto etkinlik alanları oluşturmaya çalışan büyükgüçlerin sınır kavramını aşan çıkar tanımlamaları çerçevesinde "KürtMeselesine bakışlarının jeopolitik, je-oekonomik ve jeoetnik/jeokültüreltemellerini soğukkanlı bir şekilde belirlemeden geleceğe yönelik sağlıklıprojeksiyonlar yapabilmek çok güçtür. "Kürt Meselesi”nin Soğuk Savaşınson döneminde tırmanış göstermesi de bu açıdan son derece ilginç bir boyutihtiva etmektedir.

a. “Kürt Meselesinin Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeoetnik/jeokültürelArkaplanı

Kürt nüfusun yayıldığı coğrafyayı gözönüne aldığımızda “Kürt Meselesininküresel ve bölgesel dengelerde taşıdığı önemi ve bölge içinde bir belirsizlikunsuru haline dönüştürülmesinin arkapia-nındaki temel sebebi anlamak dakolaylaşır. Bu coğrafya, kendi içinde jeopolitik bir bütünlük oluşturması güçbir geçiş alanını oluşturmaktadır. Ortadoğu ve Avrasya’nın en önemli geçişalanlarından birini oluşturan bu coğrafya bu yönüyle küresel vebölgesel rekabetlerin çekim alanı haline gelirken, jeopolitik bir iç

Page 417: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bütünlük oluşturamaması dolayısıyla da istikrarsızlık kaynağı olmaktadır.

Bölgenin bir geçiş alanı niteliği taşımasını sağlayan ve "Kürt Meselesi”ninjeopolitik arkaplanmı oluşturan ikisi kıtasal, diğerleri daha bölgesel dört ananitelikten bahsedilebilir. Birincisi, bölgenin Avrasya anakıtasının doğu-batıekseninde Hazar Denizinin güneyinden geçen kıtasal bağlantının en kritikgeçiş hattı üzerinde bulunmasıdır. İkincisi ise kuzey-güney eksenindeAvrasya steplerini güney denizlerine bağlayan dört önemli geçiş kuşağınınbiri olan Kafkasları (diğerleri Balkanlar, Afganistan/Hayber ve Tibet/Hind-iÇin) bir hat ile Basra Körfezi’ne, bir diğer hat ite Doğu Akdeniz’e bağlayanjeopolitik bağlantı hattının da bu bölge üzerinde olmasıdır.

Daha bölgesel nitelikli bağlantılar açısından ele alındığında da, üçüncü olarakbu bölge Iç Anadolu havzasını bir taraftan Mezopotamya havzasına, diğertaraftan İran üzerinden Asya derinliklerine bağlamaktadır ki Türkiyeaçısından bu bağlantı son derece büyük bir önem arzetmektedir. Dördüncüolarak Karadeniz-Hazar-Bas-ra-Doğu Akdeniz deniz bağlantısının karasalmerkezi de "Kürt Meselesinin jeopolitik arkaplanmın önemli özellikleriarasındadır. Bu jeopolitik arkaplandır ki, başta ABD olmak üzere önemliAvrupa güçlerini ve Rusya’yı meselenin içine doğru çekmekte ve Avrasyaüzerindeki jeopolitik rekabet kaçınılmaz bir şekilde bölgeye yansımaktadır.

Geçiş bölgesi açısından bu derece önemli bir konuma sahip olan bucoğrafyanın bir iç. jeopolitik bütünlük oluşturamamasının en önemli sebebidoğrudan bir deniz bağlantısının olmayışıdır. Bu da bu coğrafyanın denizbağlantısı olan bir bölge ülkesi ile bütünleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır.Küresel ölçekli büyük bir gücün güvenlik garantisi bile bu coğrafyanınbağımsız bir jeopolitik alan oluşturması için yeterli olamaz. Bunun farkındaolan büyük güçler de bölgesel güçler ile olan ilişkilerinde bu olguyu Önemlibir parametre olarak gündemde tutmaktadır.

“Kürt Meselesi”nin jeoekonomik aıkaplanında ise bu jeopolitik yapınınkaçınılmaz olarak kurduğu petrol-su-petrol dengesi yatmaktadır. Kafkasya veHazar petrollerini Mezopotamya su havzası üzerinden Körfez petrolkaynaklarına bağlayan jeoekono-mik hat bölgeyi uluslararası rekabetin odaknoktasına çeken diğer önemli bir unsurdur. Türkiye'nin GAP projesi ile bujeoekonomik hattın merkezinde yeni bir kaynak-güç ilişkisi kurmayabaşlaması diğer güçlerin bu meseleye yönelik ilgilerini artırmış ve belki

Page 418: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

de PKK terörünü tırmandıran bölge dışı tahriklerin bir tür gerekçesi olmuştur.

’ Daha geniş ölçekli Ortadoğu Meselesini daha dar ölçekli Kürt Meselesihaline dönüştürme çabalarının arkasında da bu jeoekonomik altyapı vardır.Orta Asya'dan Akdeniz, Avrupa ve Hint Okyanusuna uzanan enerjikaynaklarının aktarım hatlarının oluşturduğu yeni reel coğrafya da carisınırları aşan bölgesel inisiyatif alanlarının devreye sokulmasına yolaçmaktadır.

“Kürt Meselesi’’nin jeokültürel/jeoetnik temelinde de Kürt nüfusunOrtadoğu’nun diğer üç önemli yerleşik unsuru olan Türk, Arap ve Acemnüfusun etkinlik alanlarına yayılmış olması yatmaktadır. Bu sebepledir ki buüç temel unsur ile ilişkili politika geliştiren her büyük güç Kürtleri şu ya dabu şekilde stratejik denklemin bir yerinde kullanmaya çalışmaktadır. Yetmişliyıllarda Sovyet yanlısı Baas rejimi karşısında baba Barzani liderliğinde birIrak meselesi haline dönüşen Kürt Meselesi, İran Devriminden sonra bir İranmeselesi haline getirilmiştir. Soğuk Savaşın sona erme sürecinin getirdiğidengelerde Türkiye’nin Asya derinliğini tehdit eden PKK terörü ile birTürkiye meselesi haline getirilen Kürt Meselesi. Körfez Savaşına koşut birtarzda da oğul Barzani öncülüğünde bir Irak meselesi olma niteliğinisürdürmüştür.

Önümüzdeki dönemde de bu jeoetnik yapılanma her türlü istismara açık birgörünüm aızetmektedir. Gerek Türk, Arap ve İran devletleri içinde, gereksebu devletler arasında vuku bulacak ihtilafların körüklenmesinde büyükgüçlerce her an kullanılma tehlikesi içinde olan Kürt nüfus bu stratejikoyunun sürekli mağduru haline gelmektedir.

Bölgedeki aşiret yapısının doğurduğu asabiyet bu jeoetnik parçalanmayı dahada mikro düzeylere indirgemekte ve istismara açık yapısını tahrik etmektedir.Son on yıl içinde Kuzey Irak ve Afganistan’da yaşananlar mikro-etnikbölünmenin sonuçlarını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.Özellikle aşiret kültürünün oluşturduğu siyasî birlikler arasında İbnHaldun’un asabiyet teorisini teyid eder şekilde süren katı rekabet unsurlarıbütün tarafların gücünü uzun dönemde törpüleyen bir kısır döngüoluşturmaktadır. Dıştan bir gözlemcinin hemen farkedebildiği bu kısır döngüolgusu, döngü içinde bulunan taraflar tarafından yeterince kavranamadığı içinkısa dönemli başarılar nihai zaferin habercisi olarak yorumlanmakta ve bu

Page 419: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

psikoloji içinde gerçekleştirilen karşılıklı hamleler her yeni döngüde dahayıkıcı tesirler yapmaktadır.

Bu tür asabiyet temelli güç rekabetlerinde rasyonel bir bunalım çözücümekanizmanın devreye girerek taraflarca meşru ve laflar ile başlayanfarklılaşmaları dahi büyük ölçekli silahlı çatışmalara dönüştürebilmektedir.Grupların iç dinamiklerinin baskısı her türlü rasyonel çözüm arayışlarınıengellemektedir. Başka bir deyişle, grup prestiji ve onuru akla baskınçıkmaktadır..Böyle-si bir psikolojik savaş atmosferinde yokolmakuzlaşmaktan daha uygun bir alternatif haline gelmektedir. Kan davalarınınaileler arasında yol açtığı küçük ölçekli çatışmalar ile iç savaşıntarafları arasındaki büyük ölçekli çatışmalar arasında gerek psikolojik altyapıgerekse mantık silsilesi açısından hemen hemen hiç bir fark yoktur. Karşıtarafa son darbeyi vuran yeni bir karşı darbe yemenin tedirginliğiniyaşamakta, darbe yiyen ise sözde onurunu kurtarmak uğruna mukabil darbeiçin en uygun konjonktürü ve fırsatı kollamaktadır. Böylece imkanlarıdeğerlendirme sanatı olan diplomasi yerine öldürücü darbe vurmaya yönelenaskerî fırsatçılık devreye girmektedir.

Tarafların bu psikolojisini yakından bilen ve takip eden dış aktörler, buçatışmanın sürmesinin kendilerine sağladığı müdahale avantajının sürmesiiçin çoğu zaman bunalım çözücü bir rol üst-lenmektense nihai galibinolmadığı bîr denge halinin sürmesini tercih etmektedirler. Bu da gerilemekteolan tarafa sağlanan lojistik destek ile gerçekleştirilınektedir. Satrançoyununda taşların kimliklerinden çok oyun içinde oynayabilecekleri rol önemtaşımaktadır. Bütün bu oyun içinde en çok kaybeden de kısır döngüde dahahızlı döndükçe zafere yaklaştığı vehmine kapılan, ama her dönüşte daha fazlaenerji ve kaynak kaybeden bölge halkları olmaktadır.

Bu jeoetnik yapılanma ile jeoekonomik kaynak alanlan arasındaki etkileşimOrtadoğu'nun geleceği ile ilgili projeksiyonlarda yeni bunalım senaryolarınınkaynağım teşkil etmektedir. Bu tesbıt üzerinde yoğunlaşan geleceğe yönelikprojeksiyon 20. yüzyılın ikinci yarısında Filistin-eksenli Arap-İsrail gerilimiile özdeşleşen Ortadoğu meselesinin 21. yüzyılın ilk yarısında su ve KürtMeselesi üzerinde yoğunlaşan bir Türk-Arap-İran gerginliğine dönüşmesidir.Soğuk Savaş sonrası tehdit senaryoları içinde ele alınan güney faktörü vezamanla bölgesel bunalım analizlerinin merkezine oturtulan su meselesi,

Page 420: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Filistin ve petrol eksenli Ortadoğu proble-matiginin kademeli bir şekildeönemli ölçüde Filistin-petrol denklemine oturtulan Ortadoğu meselesi son onyıl içinde Kürt-su denklemine dönüştürülmeye çalışılmış ve bunda da önemlibir mesafe alınmıştır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde Filistin, Irak ve Kürt meselelerindeki eş-zamanlılık (senkronizasyon) bu açıdan dikkat çekici boyutlardadır. KörfezSavaşını takip eden doksanlı yıllarda Ortadoğu'nun barış bölgesinin, dahaönceki dönemlerin aksine, Filis-tin-Ürdün eksenine, savaş ve bunalımbölgesinin ise Irak-Körfez eksenine kaymış olması, bu yeni projeksiyonuntaşıdığı anlam açısından özel bir öneme sahiptir.

Yeni bunalım odağının Irak’a kaymış olması son derece önemlidir, çünküIrak Ortadoğu'daki otantik Müslüman toplulukların bütün çelişkilerinibarındıran bir özelliğe sahiptir. Bir taraftan Türkmen-Kürt-Arap-Acem etnikunsurlarını, diğer taraftan da Sünni-Şii mezhep unsurlarım barındıran ve buunsurları kendi iç bölgesel dengelerine yansıtan Irak, Ortadoğu’nunjeopolitik, jeo-kültürel ve jeoekononıik kilidi konumuna gelmiştir.

Seksenli yıllara damgasını vuran tran-Irak Savaşı süresince İran’la, doksanlıyılların başında giriştiği Kuveyt macerası ile hemen hemen bütün büyük Arapülkeleriyle çatışan ve bu çatışmalar esnasında tırmanan PKK terörü ve KuzeyIıak dengeleri dolayısıyla Türkiye ile sürekli bölgesel gerilimler yaşayan vebu bölgesel gerilimler! uluslararası güçlere verdiği manipülasyon imkanlarıile daha da derinleştiren Saddam yönetimi bu projeksiyonların önünü açan birmanivela rolü oynamaktadır. Doksanlı yıllar boyunca Ortadoğu'daki askerîhareketlilik ve risk İsrail ve Filistin sınır boylarında değil, Irak sınırboylarında ve Mezapotomya-Körfez derinliğinde olmuştur. Kuzey Iraktakietnik-temelli gerilim ile güney Iraktaki mezhep-temelli gerilimin eş-zamanlıtırmanışlar göstermesi bunun önemli bir göstergesidir. 1999 yılında Kuzeyİrakta yeni oluşumlara yönelindiği bir dönemde Şii ulemadanAyetullah Sadr’m öldürülmesi de gözönüne alındığında Irak’ın buprojeksiyonların öngördüğü gerilim alanları açısından taşıdığı önem bir kezdaha anlaşılır.

Ortadoğu’nun yakın geleceği ile ilgili bölgesel barışı tehdit edebilecek engeniş kapsamlı tehlike Türk, Acem, Arap ve Kürt unsurlarıyla çatışmaçıkartılması ve sürekli problem kaynağı olan bir kangren haline

Page 421: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönüştürülmesidir. Seksenli yıllarda İran-Irak Savaşı esnasında sürdürdüğüdengeli politika ile böylesi bir kangrenleşme temayülüne set çeken Türkiye.PKK terörünün devre dışı kalmasından sonra da bölgeyi kuşatıcı barışinisiyatiflerine öncülük etmelidir.

Îran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı ile tırmanan PKK terörü açıkçagöstermiştir ki, bölgesel barışı temin etmeden iç barışı sağlamak da zordur.Türkiye’nin OsmanlI'nın bölge politikası ile ilgili tecrübelerinden çıkaracağıönemli dersler vardır. Ortak tarihî tecrübe dolayısıyla "Kürt Meselesi"neyönelik en kalıcı, soğukkanlı ve kuşatıcı politika da Türkiye’den beklenebilir.

Türkiye bu jeoekonomik, jeopolitik ve jeoetnik unsurları da gö-zönündebulundurarak en azından bin yıllık bir tarihi ortak olarak şekillendirdiği farklıkökenden gelen bütün unsurları barıştıran ve kuşatan bir kültürel açılımsağlamalıdır. Abdullah Öcalan'ın yakalanması büyük güçler açısından yenibir stratejik oyunun başlamasından başka bir şey değildir. Türkiye, ne kendibölgesel çıkarlarının ne de bölge insanın bölge-dışı güçlerce istismaredilmesine izin verecek bir stratejik basiret göstermek zorundadır.

b. Küresel Aktörler, Belirsizlik Alanları ve “Kürt Meselesi”

Artık kronikleşen iki belirsizlik alanı olan Filistin ve Irak'm siyasî egemenlikalanı ile ilgili net düzenlemler yapılmaksızın Ortadoğu’da cari uluslararasıhukuk sınırları ile defacto durum arasındaki gerilimin giderilmesi mümkündeğildir. Kuzey Irak ve “Kürt Meselesi” bu eksende gerek bölgesel gerekseIrak-merkezli olarak problemlerin odağında yer almaktadır. Bölgeseldengeler ve olayların gelişimindeki zamanlama açısından bakıldığındaönümüzdeki dönemde Ortadoğu’da artık kronikleşen iki belirsizlik alanınınnetleşmesi gündeme kaçınılmaz olarak gelecektir. Bunlardan birincisi 2000yılının Eylül ayında nihaî statüye kavuşması planlanan Filistin’in yeniniteliğinin ne olacağı meselesi, diğeri de egemenlik alanı ile bölünmüşlükarasında hassas bir dengede gidip gelen Irak'm statüsü ile birlikte güney vekuzey Irak’ta bu belirsizlik döneminde ortaya çıkan statüsüz yapılarıngeleceğinin netleşmesi.

Körfez Savaşı sonrasında Saddam’ı iktidardan indirerek Irak’m uluslararasıhukuk ile tanımlanmış sınırları içinde yeni bir rejim oluşturamayan ABDönderliğindeki sistemik sınırlarına dokunmaksızın budama yolunu tercih

Page 422: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etmişler ve 36. paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyinde defacto birdurum ortaya çıkarmışlardır. Böylece Irak’ın hukukî gücü ile fiilî gücüarasında bir fark doğmuş ve Saddam’ın tamamıyla kınlamayan siyasî veaskerî gücü BM kararlan ile bu iki paralel arasında sınırlandırıl-mayaçalışılmıştır.

Böylesi bir statüko ABD stratejisi açısından Saddamsız ama uluslararasıhukukun öngördüğü sınırlar içinde bütünlüğünü korumuş bir Irakalternatifinden daha uygun gelmiştir, çünkü BM sistemince dışlanmış vegücü kırılmış Saddamlı bir Irak ABD’nin bölgedeki manevra alanınıgenişletmekte ve meşruiyet kazanmış müdahale imkanlarını artırmaktadır.Çekiç Güç ve diğer Amerikan stratejik askerî birliklerinin bölgedekonuşlandırılmasını meşru kılan bu statüko, bölgede yeni bir otoriteoluşturmak isteyen Kürt gruplara yakılan yeşil ışık ile desteklenmişse de sonbeş yıl içinde Kuzey Irak’ın uluslararası hukuk açısından anlamkazanamayan durumu süregelmiştir. Türkiye, İran ve Suriye'nin bölgeselhesapları da devreye girdiğinde ittifakların anlık güç kaymalarınagöre şekillendiği tipik bir küçük ölçekli güç dengesi yapılanmasıortaya çıkmış ve statükonun belirsiz bir şekilde sürmesini sağlamıştır.

ABD'nin gerek Kuzey Irak'taki belirsizlik ve iç çekişmelerde, gerekse Irak’ıfiilen üçe bölen statükodaki uzun dönemli stratejik hesabı ve prensibi açıktır:Bölgeyi mümkün olduğunca daha küçük ölçekli birimlere indirerek bölgeselgüç temerküzü gerçekleştirebilecek ülkelerin sayısını azaltmak ve bu küçükölçekli birimlerin iç çekişme ve ittifaklarını kullanarak müdahil pozisyonunusürdürebilmek. Bu stratejik hesabın arkasında da küresel güçmerkezleri karşısındaki arbiter (arabulucu/denge sağlayıcı) konumunumuhafaza ederek küresel sistemin Atlantik eksenine dayalıözelliğinin sarsılmasının önüne geçme hesabı vardır. Ortadoğu’da etkigücü azalmış bir Amerika'nın Avrupa ve Doğu Asya karşısındaki güçpozisyonu büyük bir zaaf gösterir. Ortadoğu’nun daha küçük ölçekli güçmerkezlerine ayrılması İsrail’in stratejik hesaplan ile de tam bir uyumarzetmektedir.

Kuzey Irak’taki Kürt gruplar bu konjonktürün kendilerine bir devlet kurmaşansı tanıyabileceği konusunda sürekli bir beklenti ’ kollayan tutumlarınınbu beklentinin net bir şekilde masaya konulmasını sürekli geciktirmiş

Page 423: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olması,, gerek böylesi bir devlet oluşumu konusunda özellikle Türkiye’yiikna etmekte güçlük çeken ABD yönetimini ve gerekse de böylesi birdevletin doğuracağı stratejik sakıncaları hisseden Türkiye, Iran ve Suriye’ninrahatsızlıklarını donduran bir statü doğurmuştur. Bu hedef için bölge-ötesi güçler olarak ABD ve Ingiltere'ye, bölgesel güçler olarak da kimi zamanTürkiye'ye, kimi zaman da İran’a yakınlaşan, değişken ve esnek bir politikatakip eden Kürt gruplar, ABD ve Avrupa’nın küresel hesaplan ile Türkiye,İran ve Suriye’nin bölgesel hesaplarının kesişim alanlarında kendilerine birhayat alanı açmaya çalışmışlardır. Barzani'nin tekrar Saddam’a yakınlaşanson politika değişimi, böylesi bir hayat alanının en iyimser ihtimalle bileözerklik ötesine geçemeyeceğini gördüğü anda gerçekleşmiştir.

İran destekli Talabani karşısındaki konumunun zayıflamakta olduğunu görenBarzani, çok yönlü hesapların kesiştiği bir ortamda doğan belirsiz birstatükonun sağlayabileceği garantisiz gelecek hesaplan yapmaktansa, dahaönce denenmiş olduğu için uygulanabilir gördüğü realist bir hedefe doğrukaymıştır, Türkiye’nin tercihinin de Irak’m bütünlüğünü koruması yönündedeğişmekte olduğunu gören Barzani, ulaşabileceği en iyi hedef olarakgördüğü kapsamlı bir özerkliğin ancak ve ancak Irak bünyesindegerçekleşebileceğini farkederek konjonktürel olarak kimi zamansatrancın Irak ayağına kayma temayülü göstermiştir.

ABD ve İngiltere’nin Irak üzerindeki askerî baskılarım periyodik bir ritim ilesürdürmesi, Irak’ta kontrollü gerginlik politikaları ile bugüne kadar süregelenbelirsizliğin genelde Ortadoğu, özelde Filistin ile ilgili bağlantılı bir şekildedoğurabileceği sonuçlarla doğrudan ilgilidir. Kürt Meselesini bu eksendetemelde Irak probleminin bir unsuru olarak gören ABD en azından meseleninbu safhasında Kürt Meselesini temelde Türkiye ile ilişkilerdeki problemalanlarından biri olarak gören Avrupa’dan farklılaşmaktadır. ABD ileAvrupa’nın Kürt Meselesine bakıştaki farkı özetle vurgulamak gerekirse,ABD Kürt Meselesini ilk safhada temelde Irak probleminin bir parçası olarakgörürken, Avrupa aynı meseleyi temelde Türkiye meselesi olarakgörmektedir. Kürt Meselesinin Irak sınırları içinde ele alınması da ABD’ninbu meseledeki çıkarlarını bütünüyle tanımlayamamaktadır.

Türkiye ise her iki tavırdan da ciddi bir tedirginlik hissetmeyisürdürmektedir. Avrupa'nın Kürt Meselesini Türkiye'nin AB müracaatının bir

Page 424: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

unsuru yapma yanında başta Yunanistan ve Almanya olmak üzere Avrupaülkeleri ile yürütülen ikili ilişkileri de etkileyen bir temel problem alanıolarak görmesi Türkiye’de hemen ve doğrudan tepkiler doğurmaktadır.ABD’nin Kürt Meselesini Irak ekseninde çözmeye yönelmesi ise ilk raunddadoğrudan bir çatışma doğurmuyor görünse de, ikinci raundda Kuzey Irak'takioluşumun Türkiye içinde yapacağı etkiler dolayısıyla Türkiye'nin ABD’nintavrına da şüphe ile yaklaşmasına yol açmaktadır. Özellikle ABD’nin Kuzeyİraklı liderleri Türkiye’yi bilgilendirmeksizin IVashiııgton’da birarayagetirmesi bu konuda kuşkulan daha da artırmıştır.

Gelişmelerin kesişim noktası da işte tam bu çerçevede ortaya çıkıyorgözükmektedir. Türkiye’nin, gerek incirlik üssünün Irak'a karşı yoğun şekildekullanılmasının doğurduğu rahatsızlık, gerekse Kuzey Irak ile ilgiligirişimlerin sonuçları konusunda duyduğu kaygılarla, haklı olarak Irakpolitikasında bir denge arayışına yönelmesi ve Tarık Aziz'i Ankara'da misafiretmesi Abdullah Öca-lan’ın yakalanmasında etkili olmuştur. AbdullahÖcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi süreci bilinmemekteyse de gerekYunanistan'ın ikna edilmesinde gerekse Kenya Operasyonununyürütülmesinde ABD’nin dolaylı ya da doğrudan bir etkide bulunmuş olmasıçok yüksek bir ihtimaldir. ABD’nin bu konudaki desteğinin Irak ve Filistinmeselelerindeki belirsizliklerin çözülmesine kadar sürmesi de muhtemeldir.

ABD bu yolla Türkiye’ye şu mesajı vermiştir: Abdullah Öca-lan’myakalanması ile artık Türkiye içindeki Kürt Meselesi kendi iç alanına veTürkiye’nin tam denetimine çekilmiş bulunmaktadır; dolayısıyla da Irak’mstatüsünün ve Kuzey Irak'taki gelişmelerin Türkiye'yi tedirgin eden yönleriasgariye inmiştir. ABD, böylece Kuzey Irak’taki gelişmeleri kendi içbütünlüğünün bir parçası olarak gören Türkiye’nin kaygılarının bittiğinidüşünmekte; dolayısıyla da Türkiye’yi Irak ile işbirliğine sevketmesimuhtemel saiklerin ABD Irak’la ilgili bundan sonraki hamlelerdeTürkiye’nin daha esnek bir tavra yöneleceği kanaatini beslemektedir.

Avrupa ise Türkiye-AB ilişkileri ile Kürt Meselesi arasında kurduğudoğrudan bağlantının Kürt meselesini aslında bir Avrupa meselesi halinegetirdiğini görmekte ve Irak konusunda ulaşılacak herhangi bir çözümün, bumeselenin Avrupa ayağındaki sıkıntıları gidermeyeceğini farketmektedir.Genelde Avrupa, özelde Yunanistan Öcalan’ın yakalanma sürecinde

Page 425: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

diplomatik açıdan çok kötü bir imtihan vermiştir. Özellikle Türkiyekarşısında PKK kartını kullanan Yunanistan’ın düştüğü açmaz, problemlialanlarda doğrudan diplomatik araçlarla dolaylı operatif araçlar arasındadenge kınamamanın ne tür sonuçlar doğurabileceğinin en çarpıcımisallerinden biri olmuştur.

Abdullah Öcalan'ın yakalanması ile ne Ortadoğu denklemi çözülmüş ne deTürkiye’nin bölge ile ilişkilerinden kaynaklanan satranç oyununun hamlelerisona ermiştir. Çok daha dikkatle yürütülmesi gereken yeni ve belki de riskidaha yüksek bir oyun başlamaktadır. PKK konusunda Türkiye’ye destekverdiğini her fırsatta deklare eden ABD bundan sonra Ortadoğu'ya yönelikhamlelerinde Türkiye’nin kendi tercihlerine yakın bir politika benimsemesinitalep edecektir. Bu taleplerin özellikle Irak ve Filistin'deki belirsizliklerinsona erdirilmesine doğru daha da yoğunlaşacağı unutulmamalıdır. öte yandanterörist bir örgütle aynı safa düşmeme kaygısıyla Türkiye’ye yönelikbaskılarda dikkatli davranmak zorunda kalan Avrupa ülkeleri de aslındaAbdullah Öcalan'ın yakalanması ile önemli bir ayakbağından kurtulmanınverdiği rahatlık içinde taleplerini artıracaktır. Helsinki Zirvesinden sonra bubakış açısı daha da perçinlenmiş ve özellikle Kopenhag Kriterleriçerçevesinde Ortadoğu kapsamlı Kürt Meselesinin Avrupa'da bir Türkiyemeselesi olarak görülme temayülü güçlenmiştir.

c. İç Siyasî Kültür ve Bölgesel Etkinlik

Ortadoğu’daki küresel ve bölgesel dengelerin odağında bulunan ve her türlüistismara açık bir nitelik arzeden "Kürt Meselesi” Türkiye’yi gerek dışpolitika ve bölgesel stratejik planlama, gerekse iç bütünlük ve sosyo-kültiirelve sosyo-poiitik entegrasyon açısından doğrudan ilgilendirmektedir. Bumeselenin taşıdığı jeopolotik çok boyutlu bir karakter arzetmektedir.Öcalan'ın yakalanması bu boyutların daha soğukkanlı değerlendirilebilmesiaçısından önemli bir fırsat olarak görülmelidir.

Türldyede mesele ya PKK ve terör eksenli olarak bir siyasî güvenlikproblemi ya da ekonomik gerilik eksenli olarak bir "Doğu Meselesi" olarakgörülmüştür. Bu iki husus da meselenin önemli boyutlarım ihtiva etmekteysede uzun dönemli ve kalıcı bir çözüm için bizatihi yeterli değildir. AbdullahÖcalan’ın yakalanması ile PKK’mn Türkiye sınırları içinde gerçekleştirdiğiterör tehdidinin tamamen yok edilmesi durumunda bile, Iraktaki belirsizlik ve

Page 426: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Kuzey Irakta her an karakter değiştirebilecek siyasî statü varoldukça "KürtMeselesi”ninTürkiye’nin ve bölgenin gündeminden düşmesini beklemek çokgüçtür.

Aksine, belki de Abdullah Öcalan'ın yakalanması “Terör Meselesinin devredışı kalmasıyla "Kürt Meselesi"nin daha açık ve doğrudan bir şekilde ifadeedilmesi sonucunu doğurabilir. Bu durum özellikle Kuzey Irak’takidüzenlemeler konusunda Türkiye'nin terör rezervini sürekli bir Demokleskılıcı gibi üzerinde hisseden Amerikan diplomasisi için geçerlidir. AbdullahÖcalan’ın yakalanmasından sonra Incirlik’ten Kuzey Irak’a yönelikoperasyonların neredeyse rutin bir nitelik kazanması ve bütünikazlara rağmen Kerkük-Yumurtalık boru hattına yönelmiş olmasıdikkat çekicidir.

Öte yandan, bölgenin ekonomik kalkınmasının meseleyi uzun dönemdeçözebileceği kanaati de, doğru unsurlar ihtiva etmekle birlikte, sonucubelirsiz bir iyimserliği kendi içinde barındırmaktadır. Ekonomik kalkınmanıngetirdiği ilişkiler ağının kimi zaman bu tür gerilim alanlarım daha datırmandırdığı yönünde önemli alan çalışmaları mevcuttur. Yugoslavya’nınparçalanmasının ülkenin en gelişmiş ekonomik altyapısına sahip olanSlovenya’dan başlaması, SSCB’den kopan ilk devletlerin yine göreceli olarakçok dalta iyi bir ekonomik altyapıya sahip olan Baitık ülkeleri olması dikkatçekicidir.

Tarihî tecrübelerimizden de biliyoruz ki, 19. yüzyıldaki en kapsamlı bölgeselekonomik kalkınma projelerini Tuna ve Bağdat vilayetlerinde uygulayanOsmanlı Devleti, her iki vilayetini de, iç gerilim alanlarını istismar edebilendış konjonktür etkisiyle kaybetmiştir. Ayrıca, ekonomik olarak bugünlekıyaslanamayacak şekilde geri olan bölge halkının I. Dünya Savaşında Rıısdestekli Ermeni hareketine karşı Osmanlı Devleti ile, Kurtuluş Savaşında dabatılı güçlerce desteklenen Yunan istilacılarına karşı Anadolu hükümeti ilekader birliği yapmış olmaları da aidiyet hissi ile ekonomik kalkınma arasındamutlak bir bağımlılık ilişkisi olmayabileceğini ortaya koymaktadır. Bugündaha iyi durumda olan bölge halkının problemlerini istismar eden PKK'nınYunanlılarla ve Ermenilerle birlikte bir cephe oluşturmuş olması, üzerindehassasiyetle durulması gereken bir olgudur. Ekonomik kalkınma iç ve dışkonjonktürü birbirine bağlayan bu tür meselelerde önemli bir araç

Page 427: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olmakla birlikte, ana ekseni oluşturan yegâne araç niteliğinde değildir.

Meselenin uzun dönemli ve kalıcı çözümü kültürel, ekonomik, siyasî vediplomatik boyutların entegre bir şekilde yeniden değer-lendirilebilmesinebağlıdır. Bu boyutların hiç biri tek başına yeterli değildir. Bütün bu boyutlarıihtiva eden ve belirleyen temel çözüm unsuru ise kültürel, ekonomik ve siyasîmeşruiyetin temelini oluşturan aidiyet hissidir. Bir siyasî sistem, birekonomik düzen ve nihayet bir kültürel çevre toplumun bütün kesimlerinikuşatan bir aidiyet hissi doğuramıyorsa, dış jeopolitik çıkarçatışmalarından beslenen bu tür iç gerilim alanlarının yeni niteliklerle tekrartekrar gündeme gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Böylesi bir dönemde Türkiye bir taraftan kendi içinde ülke bütünlüğünügerçek bir siyasî meşruiyet anlayışı ile pekiştiren bir restorasyon sürecinegirmek, diğer taraftan da Ortadoğu üzerindeki küresel ve bölgesel dengelerigözeten ve kapsamlı bir uygulama planına oturtulan bir dış politikastratejisine yönelmek zorundadır. Yoksa içerde ve dışarıda yenikutuplaşmalar ve düşmanlar üretmeye dayalı bir söylem AbdullahÖcalan’dan daha yıkıcı ve bölücü sonuçlar doğurabilir. Toplumun bütünkesimlerini ve ülkenin bütün bölgelerini aynı vatandaşlık bağı ile kuşatan birsiyasî kültür geliştirmeksizin dış faktörlerin iç yapımızı etkilemesinin ününegeçebilmek mümkün değildir.

Bugün parçalanmış görünen ve bu parçalanmışlık içinde bölge üzerindehesap kuran büyük güçlerce istismara açık bir yumuşak karın oluşturan “KürtJeopolitiği" uzun dönemde aidiyet hissini en yoğun bir şekilde yaşadığıbölgesel bir güç ile bütünleşme süreci içine girecektir. Uzun dönemdemeselenin odak noktası bölge halkının aidiyet hissini pekiştiren bir kaderbirliği meşruiyeti ile çözümlenecektir.

Bu aynı zamanda Ortadoğu bölgesinin genel meşruiyet ve aidiyetprobleminin de bir yansımasıdır. Türkiye teröre ciddi bir darbe vurulduğu budönemde toplumsal aidiyet hissini sarsma riski taşıyan bir söylem yerine,terörist grup ile Kürt halkını ayrıştıracak ve masum bölge halkım yeni biraidiyet hissi ile kucaklayacak kültürel, siyasî ve ekonomik politikalargeliştirmek zorundadır.

Bu noktada Türkiye bölgeye müdahil olmak isteyen büyük güçlere ve Kürt

Page 428: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

nüfus barındıran diğer bölge ülkelerine göre önemli avantajlara sahiptir.Herşeyden önce yaklaşık bin yıl birlikte yaşamış olmakla birlikte etniknitelikli hiç bir çatışmaya taraf olmayan Türk ve Kürt nüfus Batı karşısındason direniş noktası olan OsmanlI Devleti’ni birlikte savunmuşlar ve busavunmanın yetersiz kaldığı bir dönemeçte de İstiklal Harbini birlikteyürütmüşlerdir.

Sabit veriler olan ortak tarih, coğrafya, din ve kültür unsurları Anadolu'nundeğişik bölgelerinde yaşayan bu insanların ortak bir sosyal aidiyet hissi ilekaynaşmalarını sağlamıştır. PKK, bütün çabalarına rağmen, Kürt nüfus içindeyeterli bir destek bulamamışsa bunun sebebi sadece alman askerî tedbirlerdeğil, bu aidiyet hissinin getirdiği ortak hayat alanı bilincidir. Tarihî birikimile desteklenen bu aidiyet hissinin zaafa uğratılması PKK'dan daha tehlikelisonuçlar doğurabilir.

Geleneksel unsurlardan kaynaklanan ve toplumu birarada tutan bu aidiyethissinin modern destekleyici aracı vatandaşlık bilincidir. Toplumun bütününühiç bir ayırıma tâbi tutmadan kucaklayan bir vatandaşlık bilinci ve hukukuoluşturmaksızın toplumsal aidiyet hissini siyasî meşruiyet alanınataşıyabilmek mümkün değildir.

Dolayısıyla, kültürel, ekonomik ve siyasî çözüm tekliflerinin dayanmasıgereken iki ana ilke olmalıdır: (i) Toplumun aidiyet hissini bir bütün olarakgüçlendirmek ve bu aidiyet hissini pekiştirecek tarihî, dinî, kültürel ve coğrafiunsurları desteklemek; (ii) siyasî meşruiyetin temeli olan eşit vatandaşlıkbilincini hiç bir dış müdahaleye ihtiyaç hissettirmeksizin garanti altına almak.

Türkiye gerek dış konjonktür gerekse iç siyasî kültür açısından son derecekritik bir dönemden geçmektedir. Topluma yeni bir atılım gücü kazandıracakana unsur toplumsal aidiyet hissinin sağlam bir zeminde yenidenkurulmasıdır. Toplumsal gerilimi tırmandıran ve değişik toplum kesimlerinibiıarada tutan kültüre] dokuyu zayıflatan bir söylem, bazı kulaklara hoş gelsebile, basiret sahibi zihinlerde akis bulmamalıdır.

Ortadoğu politikasındaki belirsizliklerin, çatışma alanlarının ve tırmanmatemayülü gösteren stratejik risk unsurlarının aıkap-lamnda jeopolitik,jeokültürel ve jeoekonomik parçalanmanın izleri vardır. Jeopolitikparçalanma kendi içinde bir bütünlük arze-den jeopolitik havzaların ve hat

Page 429: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uzantılannııı farklı siyasî birimler arasında paylaştırılmasının bir ürünüdür.Jeokültürel parçalanma, yine iç bütünlük arzeden kültür gruplarının katıpolitik çerçevelerle koparılması ya da içiçe geçen kültür grupları arasındakiortak zeminin zayıflatılmışından kaynaklanmaktadır.Jeoekonomik parçalanma ise doğuşu, aktarımı ve kullanımı bir bütünarzeden ekonomik kaynakların farklı siyasî yapılar arasında dengesizbir şekilde dağıtılmış olmasının sonucudur.

Jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik parçalanmanın örtüştü-ğü alanlarkronik ve her an tırmanmaya hazır çatışma alanlarım, bunlardan ikisininörtüştüğü alanlar konjonktürel dalgalanmalar gösteren bunalım alanlarını,birinin olduğu alanlar ise potansiyel gerilim alanlarını oluşturmaktadır.Ortadoğu, her üç parçalanmanın da izlerinin görüldüğü bir bölgedir.Sömürgeci dönemde belirlenen çıkar alanlarından ulus-devletyapılanmalarına dönüşüm sürecinde ortaya çıkan siyasî birimlerin belirlediğisınırlar ile bu jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik parçalanma arasındakiçelişkiler bölgeyi uluslararası ilişkilerin bunalım potansiyeliyüksek bölgelerinden birisi haline getirmiş bulunmaktadır.

Türkiye, bölgede sahip olduğu tarihî ve coğrafî derinlik ile bu jeopolitik,jeokültürel ve jeoekonomik parçalanmanın yol açabileceği bunalımlarıönceden görebilen ve soğukkanlı bir şekilde de-ğerlendirebilen aktif bir bölgepolitikası geliştirmek zorundadır. Bu parçalanma karşısında edilgen bir tutumtakınmak Türkiye’nin bölgesel etkinliğini yok etmek yanında iç ve dışgüvenliği ile ilgili

ciddi riskler de doğurabilir. Böylesi bir parçalanmanın saiklerinin,aktörlerinin ve sonuçlarının sıradan bir seyircisi olarak kalmak ise mümkündeğildir. Soğuk Savaş sonrası dönemin dinamik konjonktürü, statik veedilgen tavır geliştiren ülkeleri kısa sürede diplomatik sürecin devre dışınaitmektedir.

Bölgenin son jeopolitik, jeokültıirel ve jeoekonomik bütünlüğünün tarihîmirasçısı olan Türkiye, bu jeopolitik, jeokültüre! ve jeoekonomikparçalanmayı aşabilen ve bölgeyi bir bütün olarak kuşatabilen bir stratejikyaklaşım geliştirmek ve bu yaklaşımı taktik bir esneklik içinde kademeli birşekilde uygulamaya koymak zorundadır. Böylesi bir stratejik yaklaşım,Türkiye’nin sadece bölge üzerindeki etkinliğini artırmakla kalmayacak, aynı

Page 430: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

zamanda, küresel dengelerle bölgesel dengeler arasında hiç bir aktörün gö-zardı etmesi mümkün olmayan bir işlev üstlenmesini de sağlayacaktır.

Soğuk Savaşa damgasını vuran "Ortadoğu Meselesi”, Soğuk Savaş sonrasıdönemde çok boyutlu çelişkiler taşıyan daha da karmaşık bir nitelikkazanmıştır. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Ortadoğu-Balkanlar eksenli bir cihandevletinin büyük güçlerin müdahil olduğu etnik çatışmalarla kaybedildiği birtarihi tevarüs eden Türkiye Ortadoğu'ya dönük politikasında jeopolitikparçalanmanın risklerini minimize eden, jeoekonomik parçalanmanın kaynakdağılımı üzerindeki etkilerini denetim altında tutan vejeokültürel parçalanmanın çözücü etkilerini yok eden bölgesel politikalargeliştirmek zorundadır. Özellikle bu parçalanmanın kesişim alanları üzerindeuzun dönemli projeksiyonlara dayalı, stratejik koordinasyonu ve taktikkademelendirmesi iyi yapılmış politikalar geliştirme ihtiyacı vardır.

Ortadoğu'ya 21. yüzyılın ilk yarısında damgasını vuracağı düşünülenjeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel gerilimler konusunda çok ciddi veteenni yüklü bir tavır geliştirilmelidir. Balkanların jeokültürel yapısınıyeterince değerlendiremeyen bir siyasî elitin girdiği Balkan macerası ileBalkanları kaybettikten sonra în-gilizlerin kışkırttığı Türk-Arap gerginliği ileOrtadoğu omurgasını da yitirerek Anadolu’ya çekilmek zorunda kalan veOsmanlı mirasından, imparatorluğun Müslüman-etnik tablosunu tümüyle ..busenaryoları kapsamlı bir bölgesel strateji çerçevesinde değerlendirmekzorundadır.

Filistin ve petrol boyutlarıyla özdeşleşen Ortadoğu Meselesine Soğuk Savaşşartları içinde mesafeli ve dengeli bir şekilde yaklaşan ve doğrudan müdahiiolmayan bir politika geliştiren Türkiye, istese de istemese de, 21. yüzyılayönelik Irak-Kürt ve su eksenli bu yeni projeksiyonun merkezindebulunmaktadır. Böylesi bir konjonktürde Türkiye’nin tutarlı bir Avrasyastratejisi içinde bir Asya derinliği kazanması kaçınılmaz bir stratejik terciholarak önemini korumaktadır. Bu Asya derinliğinin olmazsa olmaz şartı daOrtadoğu politikası üzerindeki etkinliktir. Bu etkinliğin en önemli aracıolmakia birlikte en riskli alanı da olan ve petrol ve su havzalarını birleştirenKuzey ve Güney Mezopotamya politikaları, aynı zamanda, bu yeni stratejikprojeksiyonda öne çıkarılması muhtemel olan Kürt ve Irak meselelerini dekapsamaktadır.

Page 431: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye’nin Asya derinliğine dayalı Ortadoğu politikası, bölge-lerarasıetkileşimi gözönünde tutan ve bu etkileşimin ortaya çıkardığı gerilimalanlarını esnek ve tutarlı bir strateji ile aşabilen bir üst-politikamn ayrılmazparçası oiaıak görülmelidir. Bu açıdan Türkiye, Ortadoğu’da çıkarılmasımuhtemel etnik-temelli gerginliklerin kısa dönemli ve taktik tarafıolmaktansa, kapsayıcı bir jeo-küitürel tanımlama ile bu gerginliklerin uzundönemli çözüm merkezi olma konumunu kazanmalıdır. Bu dagerekTürkiye’nin iç siyasî kültürünün bölücü-kutuplaştırıcı tavırlardanuzaklaştırılarak bütünleştirici bir niteliğe bürünmesi, gerekse Ortadoğu’dabölgesel barış kurucu rolünün benimsenmesi ile sağlanabilir. Kendi, içindekimlik bölünmesi yaşayan ve devlet-toplum ilişkisi zaafa uğratılmış birTürkiye'nin bu yeni projeksiyonlarda yeni risklerle karşılaşması kaçınılmazolacaktır.

Ortadoğu politikasında başarılı olmanın asgari şartları Ortadoğu’yujeokültürel ve jeoekonomik olarak kuşatan sağlam bir strateji, diplomatik veaskerî taktiklerin koordinasyonunu sağlayacak esnek bir dış politika ve bubölgenin küresel politikalardaki etkisini değerlendirebilen basiretli birkademelendirme becerisidir, Bunun için de gerekli stratejik yaklaşımın anaunsurları şu şekilde özetlenebilir: (i) Bölgeye dönük diplomatik açılımlarıolumsuz yönde etkileyen psikolojik engelleri ..yakından takip eden vederinlikli projeksiyonlarla değerlendirebilen araştırma merkezi, üniversiteenstitüleri gibi kurumsal yapıların oluşturulması ve varolanlarıngeliştirilmesi; (iii] küresel dengeler ile bölgesel reelpolitik arasında sağlıklıbir irtibat kurulması; (iv) bölgeyi bütünüyle kuşatıcı projeler üretilmesi; (v)bölge barışını güçlendirecek ortak çıkar alanlarmın oluşmasına öncülükedilmesi; (vi) bölge barışında jeopolitik ve jeokültürel risk alanları oluşturankarşı milliyetçi bloklaşmaların engellenmesi; (vii) ikili ilişkilerçeşitlendirilerek odaklaşmış tepkilerin azaltılması; (viiij Ortadoğu BarışSüreci başta olmak üzere bütün bölgesel problem alanlarında etkin, aktif veinisiyatif gücü yüksek bir yaklaşımın benimsenmesi; (ix) Türkiye’ninbölgedeki imajını güçlendirecek yatay ilişkilere ve iletişime ağırlık verilmesi.

Bütün bu unsurların devreye sokulması için herşeyden önce Ortadoğu'yuAraplardan oluşan bir problem bölgesi olarak gören basitleştirici yaklaşımterkedilmelidir. Sağlıklı bir Ortadoğu politikası geliştirmeksizin küreselstrateji kademelendirmesi yapabilmek de; yakm kıta havzası politikalarını

Page 432: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yönlendiren genel bir Asya politikası geliştirmek de; Akdeniz, Kafkasya veBasra gibi yakın kara ve deniz havzalarını ilgilendiren bölgelere dönükdiplomatik açılımlar sağlamak da mümkün olamaz.

Page 433: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Ü. BÖLÜM

I Avrasya Güç Denkleminde Orta Asya Politikası

Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrasında hızlı ve nostaljik bir atmosfer ilebaşlayan, daha sonra kısmî bir rasyonelliğin ve teenninin devreye girdiği OrtaAsya politikası, geçen yaklaşık on yıllık süre içinde kazanılan tecrübelerışığında soğukkanlı bir şekilde yeniden değerlendirilmek zorundadır. Böylesibir değerlendirme Orta Asya’nın uluslararası konumunu etkileyen faktörler,Türkiye’nin genel dış politikası içinde Orta Asya'nın yeri, Orta Asya’dayaşanan hızlı dönüşüm, bu dönüşümün Türkiye ile olan ilişkilerde oynadığırol ve diğer küresel ve bölgesel güçlerin Orta Asya politikalarının gelişimseyri konularında yoğunlaşmak zorundadır.

Soğuk Savaş döneminin bitmesinin doğrudan etkilediği bölgelerin başındaOrta Asya gelmektedir. Çift kutuplu sistemin çözülmesi ve SSCB’nindağılması Orta Asya’nın uluslararası güç yapılanması ve Avrasya dengeleriiçindeki yerini radikal bir şekilde değiştirmiştir. Çift kutuplu sisteminöngördüğü statik kutuplaşma Orta Asya’nın kendine has coğrafî ve tarihîparametrelerinin devreye girmesini engellemekteydi. Bu statik yapınındağılması bölgenin siyasî sınırları ile jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürelhat ve havzalar arasındaki uyum problemini beraberinde getirmiştir. Bölgeningerek kendi içinde gerekse Avrasya dengeleri içinde sahip olduğu özelliklerbu hat ve havzalar arasındaki geçişkenliği ve karşılıklı etkileşimi artırmıştır.Bu yeni konumun ana parametrelerinin belirlenmesi Türkiye'nin bölgeyeyönelik stratejisinin ana unsurlarının tanımlanmasını da kolaylaştıracaktır.

I. Orta Asya'nın Uluslararası Konumunu Etkileyen Faktörler

ı. Coğrafî ve Jeopolitik Faktör

Coğrafî anlamda Asya’nın kıtayı çevreleyen okyanus ve deniz havzalarındanen uzak bölgesi için kullanılan Orta Asya tabiri, ku-zey-güney istikametindeSibirya’dan Hint altkıtasını steplerden ayıran Himalayalara kadar olanbölgeyi, doğu-batı istikametinde de Ura!-Hazar hattından Moğolistan vegeleneksel Çin bölgesine kadar uzanan alanı kapsamaktadır. Dünyadaokyanuslardan en uzak alanlardan birini oluşturan, bu yönüyle de kara

Page 434: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

özellikleri belirgin olan bu bölgenin oluşturduğu jeopolitik havza büyükölçekli Avrasya kara imparatorluklarının yayılma alanlarınamerkezlik etmiştir. Cengiz ve Timur imparatorlukları bu jeopolitiközelliğin en çarpıcı tarihî misalleridir.

Bu tarihî misalleri 16. yüzyıldan itibaren ivme kazanarak Avrasya’yı doğuyave güneye doğru kateden Rus emperyal yayılması ile de destekleyenMackinder, bu havzayı Doğu Avrupa'ya kadar uzanan steplerle birliktedeğerlendirerek Mihver Bölge {Re-artland) nin alanları içinde görmüştür.Modern kara jeopolitiğinin temel varsayımları arasına giren bu yaklaşımbiçimi Avrasya'ya dönük modern stratejik rekabetin seyri ile daha da tebarüzetmiştir. 19. Yüzyılda Rusya ve İngiltere arasında süren Büyük Oyunrekabetinin ayrım hattının da, 20. yüzyılın ikinci yansına egemen olan ABD-SSCB Soğuk Savaş rekabetinin ayrım hattının da temelde bu bölgenin güneykuşağı üzerinde oluşmuş olması bölgenin coğrafî özelliklerinden kaynaklananjeopolitik önemini sürekli gündemde tutmuştur.

Coğrafî ve jeopolitik tanımlamalardaki ortak unsurlara rağmen, büyükgüçlerin her biri bölgenin coğrafî sınırları ile ilgili farklı bakış açılarıgeliştirmişlerdir. Bu bakış açıları, ilgili güçlerin stratejisyenierinin kendicoğrafî mekanlarından ve tarihî tecrübelerinden kaynaklanan stratejikzihniyetlerinin izlerini taşımaktadır. Bu arkaplan Asya’nın kıta-içi tasnifi ileilgili kategoriler üzerinde de tesirli olmuştur. Asya’nın güney kuşağım doğu-batı istikametinde kesen sömürge komuta alanlarına bölen İngiliz stratejisinintanımladığı Ortadoğu ve Hint komuta alanları bir taraftan ayrı komutamerkezlerine bağlı komşu alanları birbirine yabancılaştırırken diğer taraftaniçiçe geçen kesişim hatları oluşturmuştur. Mesela, Ortadoğu komuta alanıkuzey kuşağında Kuzey Afrika’dan geçerek Mısır üzerinden İran’a kadaruzanırken, güney kuşağında Sudan ve Doğu Afrika'yı da bünyesinealmaktaydı. Öte yandan Hint komuta alanı ise Hong Kong’dan Mısır’a kadaruzanan ve Güney ve Güneydoğu Asya ile Ortadoğu’yu birbirine bağlayan biralanı kapsamaktaydı. Orta Asya birinci komuta alanının doğusunu, ikincikomuta alanının ise kuzeyini oluşturan bölgeyi kapsıyordu.

ABD’nin Soğuk Savaş döneminde sürdürdüğü yaklaşım da Spykman’mjRim&mrf kuşağı tanımlaması çerçevesinde hemen hemen aynı jeopolitikyaklaşımı sergiliyordu. Avrasya’yı kuşatan okyanuslarda deniz-ağırlıklı

Page 435: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hakimiyet oluşturan küresel bir gücün Avrasya’nın kara derinliğine bakışınıyansıtan her iki jeopolitik yaklaşım için de Orta Asya bir yönüyle step-merkezli kara gücünün temerküz alanı, diğer yönüyle de kara ve denizgüçlerinin rekabetlerinin yoğunlaştığı geçiş havzasıdır.

Modern dönemde Avrasya derinliğindeki kara gücünün temsilcisi olan Rusyave SSCB liderlerinin jeopolitik algılamasında ise Orta Asya [SrednyayaAziya) Fas’tan Basra Körfezi'ne kadar uzanan Yakın Doğu (Blizhniy Vostok)ile Pasifik Okyanusu kıyılarına bakan Uzak Doğu {Dal'niy Vostok) arasındakalan Orta Doğunun (Sred-niy Vostok) bir parçasıdır. Rus yayılmasına paralelbir şekilde güney ve doğu istikametine dönük olarak şekillenen bu tanımagöre Ortadoğu ve Orta Asya sınırlan batıda Kafkaslar ve Basra Körfezindenbaşlamakta ve doğuda Moğolistan’a, güneyde Hint yarımadasına kadaruzanmaktaydı. Bu ayrım sadece jeopolitik bir ayrım hattı değil, Osmanlı ileİran ve Hint Dünyasını ayıran jeokül-türel bir ayrım hattı olarak dakullanılmıştır.

İlk defa 1829 yılında Alexander von Humboldt tarafından kullanılan veAlman ve Fransız literatüründe yaygınlık kazandıktan sonra Rusça’yaTsentral'nya Aziya şekli nde geçen Merkezî Asya tabiri denize irtibatıolmayan bütün Asya toprakları için kullanılmıştır ki, bunun jeopolitikkarşılığı Rusya'nın Avrasya mihveri {Heartland]dir. Jeopolitik olmaktan çok,jeoetnik bir tanımlama olarak kullanılan İç Asya (Vnuuvayaya Azıya) tabiriise Türkistan ve Moğolistan'ı kapsayacak şekilde 40. ve 50. paraleller arasıiçin kullanılmıştır.

Bu coğrafî ve jeopolitik çerçeve içinde 19. yüzyılda Büyük Oyun rekabetindeİngiltere karşısında, 20. yüzyılın ikinci yarısında da Soğuk Savaş rekabetindeABD karşısında Avrasya mihverini elinde tutan Rusya ve SSCB’nin güneyve doğuya yönelik en önemli stratejik ayağını oluşturan Orta Asya her ikirekabette de küresel ölçekli statik dengelerin edilgen unsuru konumundakalmıştır. Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte Orta Asya jeopolitiğindekien önemli değişim Avrasya ölçeğinde süren statik jeopolitikdengenin çözülmesi ile birlikte başta Orta Asya olmak üzere budengenin oluşum hattındaki bölgelerde önemli bir jeopolitik boşlukalanı doğmuş olmasıdır.

Bu jeopolitik boşluk alanı Avrasya politikasındaki bölgesel aktörler ile Orta

Page 436: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Asya bünyesindeki bölge-içi aktörlere önemli bir manevra alanı açmış ve sonikiyüzyıldır belki de ilk defa Orta Asya'nın kendi iç dinamiklerini devreyesokan yeni bir stratejik konjonktürün ortaya çıkmasına yol açmıştır. BugünOrta Asya'da küresel, kıtasal ve bölgesel dengelerin içiçe geçtiği ve karşılıklıolarak birbirlerini etkilediği son derece dinamik bir jeopolitikyeniden yapılanma süreci söz konusudur. Türkiye gibi aktörlerinbölge üzerinde gelecekte sahip olacakları etki bu jeopolitik yenidenyapılanma sürecinde oynayacakları role bağlı olacaktır.

2. Tarihî ve Jeokültürel Faktör

Coğrafî olarak Avrasya kara kütlesinin denizlerden en uzak merkezî ekseninioluşturan Orta Asya, yeryüzünün bu en büyük kara kütlesinin denize açıldığıbölgelerdeki yerel medeniyet havzaları ile hem siyasî hem de kültürel açıdanson derece dinamik bir ilişki içinde bulunagelmiştir. Hareketli Orta Asyakültürü yerleşik Hint, İran ve Çin medeniyet havzaları ve daha sonra Rusetkisinde

i Bu tanımlamalar vc kullanışlarındaki değişim için bkz. Milan Hauner,"Soviet Eıı-ıasiaıı Enıpire and Indo-Persian Corridor", Problemi ofCommunism, (January-February 19B7), s. 25-27 ve Milan Hauner, What isAsia to Us? Boston; Unwin Hyman, 1990, s. 72-73.

kalacak olan engin step kültürü ile doğrudan ve çok yönlü bir etkileşim içindeolagelmiştir.

Orta Asya merkezli insan hareketliliklerinden kaynaklanan yoğun göçler kimizaman bu yerleşik medeniyet havzalarım harmanlayarak yeni sentezleroluşturmuş, kimi zaman da bu bölgelerden gelen etkiler Orta Asya’nınkültürel, siyasî ve ekonomik yapısını köklü değişimlere uğratmıştır.Selçukluların İran’da, Gaznelilerin ve Babürlülerin Hindistan’da, Moğollarve Kubilay’ın Çin’de, Timur'un Moskova Prensliğine kadar uzanan enginstepler üzerinde ortaya çıkardıkları siyasî ve kültürel hakimiyet alanları OrtaAsya merkezli etkileşimin ürünleri olmuştur.

Bu etkileşimin tarihî ve jeokültürei ekseni klasik tanımlamaları kullanırsakİran, Hind ve Turan havzalarının kesişim alanı üzerinde oluşmuştur. OrtaAsya’nın güneyi (özellikle Maveraünnehir) ve Afganistan'ı kapsayan bu alan

Page 437: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Iran, Turan ve Hind arasındaki ge-çişkenlikleıin belirlendiği bir kırılma alanırolünü oynamıştır. Büyük İskender Karadeniz ve Hazar’ın güneyindenseyreden Avrasya hakimiyetini bu alanda düğümlemiş; Gazneli MahmudTurandan Hind’e yönelen atanlarının temerküz hattını bu alandakurmuş; Cengiz’in orduları bu alandaki hakimiyetten sonra İran veHind’e yönelik akınların önünü açmıştır.

1197'de Delhi’nin fethinden sonra bu üç tarihî ve jeokültürei hattın da İslammedeniyetinin merkezi haline dönüşmüş olması İran, Turan ve Hindarasındaki ilişkilerin İslam medeniyeti içindeki liderlik mücadelesi halindeseyretmesi sonucunu doğurmuştur. Sömürgeciliğe kadar sürecek bu iç liderlikrekabetinin ilginç bir yönü de bu rekabeti üç havzada da sürdüren unsurlarınhemen, hemen tamamının Turan kökenli insan unsurundan kaynaklanmışolmasıdır. Timur’un kurduğu siyasî hakimiyet Oıta Asya merkezli enkapsamlı yayılmalardan birinin ürünüdür ve Turan, Iran ve Hindeksenlerindeki hakimiyetten sonra bu üç havzanın batısında bulunan Osmanlıile kuzeyinde bulunan Rusya’ya yönelmiştir. Semerkand’ı bir Avrasyamedeniyet merkezi haline dönüştüren bu yayılma Orta Asya merkezli veTuran nitelikli son büyük ölçekli hakimiyet alanını oluşturmuştur. İslammedeniyeti ve Turan kökenli siyasî hakimiyet açısından bakıldığında bir içrekabet olarak görülebilecek olan Bayezid-Timur rekabeti bir anlamdaAvrasya ölçeği içinde Akdeniz-Balkanlar-Anadolu havzası ile Turan-lran-Hind rekabetinin en çarpıcı misalini oluşturmuştur.

Orta Asya Timur'un kurduğu siyasî hakimiyetten sonra hanlıklar arasındabölüşülürken İslam medeniyeti bünyesindeki iç rekabette Balkanlar-Anadolu(Osmanlı), İran (Safevî), Orta Asya (Özbek), Hin d (Babüıl hakimiyetalanları öne çıkmıştır. Bu hakimiyet alanlarının yerleşik medeniyetbirikimleri ile Orta Asya kökenli idareci insan unsuru arasındaki etkileşimlerİstanbul, Konya, İsfahan, Şiraz, Semerkand, Buhara, Delhi ve Lahor gibimedeniyet ekseni şehirlerin doğmasına yol açmıştır. Bütün bu iç rekabeterağmen sağlanan kültürel ve stratejik atılım 16. yüzyılda Viyana’dan Çin’ekadar uzanan alanda ortak bir jeokültürel havzanın oluşmasını sağlamıştır.

Bu rekabette mezhep farklılıkları dolayısıyla Osmanlı-Iran, Iran-Özbek, tran-Hind ilişkileri gergin geçerken İran ve Rus faktörüne karşı Osmanlı-Özbek,Portekiz ve İngiltere faktörüne karşı da Osmanlı-Hind ilişkileri genellikle

Page 438: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ittifak ilişkisi içinde seyretmiştir. Sokullu Mehmed Paşanın RuslarınAstrahan’a inmesine yönelik stratejik bir tepki olarak görülebilecek olanDon-Volga kanal projesi ve Astrahan seferi Osmanlı-Orta Asyailişkilerindeki Rus faktörünün, Yavuz Sultan Selim'den IV Murad döneminekadar süren Osmanlı-Özbek temaslarında Safevî faktörünün, Şeydi AliReis'in Hind seferi ve Türkistan seyahatlerinde sömürgecilikfaktörünün izlerini görmek mümkündür.

18. Yüzyılın ortalarından itibaren Rusların Osmanlı üzerinde Doğu Avrupa,Kırım ve Kafkasya’da; Orta Asya üzerinde de Kazak bozkırlarında kurduğubaskı Osmanlı ile Orta Asya arasındaki kader ortaklığını pekiştirirken,İngilizlerin Mısır ve Hind’i eksen alan sömürgeci yapılanması Osmanh-Hindyakınlaşmasını bir varoluş ittifakı haline dönüştürmüştür. Bu kaderortaklıkları 15. ve 16. yüzyıllarda yükselen Avrasya İslam medeniyetihavzalarını ve ortak jeokültürel alanı bu kez anti-sömürgeci mücadelenindayanışma alanı haline dönüştürmüştür. Bu süreç içinde Osmanlı ve OrtaAsya havzalarında canlanan Türkçülük akımları ile Osmanlı veHind havzasında yükselen İslamcılık akımları hep bu Avrasya vizyonununizlerini taşımıştır. Batılı güçlerden gelen baskılar karşısında bir Avrasyaderinliği kazanmak isteyen Osmanlı yöneticileri bu kader ortaklığını stratejikbir parametre haline dönüştürmeye çalışmışlardır. Hem II. Abdülhamid'inİslamcılık siyasetinde, hem de onu tahttan indirerek işbî*çim>"ğeien.jttLhadTejalckuım Türkçülük ve İslamcılık siyaset leriıiıfc, bu izleri görmekmümkündür. İkpal’in Balkan şehitleri ve Edirne savunması*için Lahordayazdığ?şiirde de, Enver Paşa’nın Orta Asya’daki dramatik sonunda daAnadolu-Hind-Orta Asya arasındaki bu kader ortaklığı idrakinin yansımalarıyakalanabilir.

Orta Asya’nın modern siyasî tarihi Avrasya tarihinin bu genel çerçevesiiçinde özel bir anlam kazanmaktadır. 19. Yüzyılda, Rusların engin kuzeystepleri üzerinden güneye, Ingilizlerin Hindistan üzerinden kuzeye doğruilerleyişleri ile birlikte Orta Asya sömürgeciliğin kıskacı altına girmiştir.Rusların Avrasya’yı doğrudan kontrole dayalı kara jeopolitiği ile IngilizlerinAvrasya’yı kuşatmaya ve deniz kıyılarından merkeze yönelik yayılmayadayalı deniz jeopolitiği arasındaki rekabetin oluşturduğu Büyük Oyun'unkurbanı olan Orta Asya kültürel, siyasî, ekonomik ve demografik bir dağılmave çöküş dönemi yaşamıştır.

Page 439: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Böylece Orta Asya belki de tarihinde ilk defa çevre medeniyet havzalarınınbaskı altında tuttuğu edilgen bir bölge durumuna düşmüştür. Bu çöküşünortaya çıkardığı bunalımlar hem iç bütünlüğü çözmüş, hem de dış etkilereaçık bir konjonktür doğurmuştur. Bu çöküşün en kötü dönemi Rusya'nın veÇin’in, komünist idarelere geçerek, Orta Asya’yı doğudan ve batıdan tamanlamıyla sömürgeleştirmeleri olmuştur.

Soğuk Savaş sonrasında yaşanan başdöndürücii değişmelerle beklenmedik birşekilde tekrar hürriyetlerine kavuşan bölge ülkeleri çelişkili ve karmaşık birdönüşüm süreci içine girmişlerdir. Türkiye bu dönüşüm sürecinin bu bölgehalklarını ortak kader anlayışına yönelten tarihî ve jeokültürel temelinigüçlendiren bir psikolojik dayanışmayı cari güç dengelerini gözeten rasyonelbir strateji ile bütünleştirmesi halinde Avrasya derinliğindekijeokültürel boyut ile stratejik rasyonaliteyi birlikte değerlendirebileceğibir manevra alanı oluşturabilecektir. Aksi takdirde jeokültürel derinliğisürekli vurgulamak Avrasya stratejisi üzerinde etkin diğer aktörleri tedirginederken, jeokültürel derinliği gözardı eden bir yaklaşım bu bölge halklarınıortak bir stratejik paydaya yöneltebilirle kabiliyetinde zaaflara yol açacaktır.

Demografik ve Ekonomik Faktör

Demografik açıdan ele alındığında Orta Asya'yı stratejik açıdan farklılaştıranen temel özellik kendisini çevreleyen bölgelere göre son derece az bir nüfusyoğunluğuna sahip olmasıdır. Kuzeydeki Sibirya kıyısı bölgeler elealındığında bu özellik daha da belirginleşmektedir. Bir kaç çarpıcı kıyaslaortaya koymak gerekirse, tek başına AB ülkelerinin toplam alanından dahafazla alana sahip olan Kazakistan AB’nin yaklaşık onbeşte biri (17 milyon)bir nüfusa sahip iken Çin'in yüzölçümünün yaklaşık altıda birinikapsayan Doğu Türkistan nüfusun yaklaşık altmışta birinioluşturmaktadır. Bütün Afrika kıtasının yaklaşık yarısına tekabül eden biralana sahip olan Sibirya’nın nüfusu ise sadece 40 milyondur.

Bu nüfus yapılanması uzun dönemli stratejik seyir açısından son dereceönemli unsurlar ihtiva etmektedir. Avrasya bir bütün olarak ele alındığındaÇin ve Hindistan bir milyarı aşan nüfuslan ile güney ve doğuda son dereceyoğun nüfus baskısı altında olan ülkelerdir. Rusya’nın merkezinde vebatısında yoğunlaşan Slav nüfus ile AB’nin doğuya doğru genişleyen haritasıda gözönüne alındığında Avrasya'nın doğu, güney ve batısında gittikçe

Page 440: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yoğunlaşması muhtemel nüfus baskısı karşısında Orta Asya göreceli olarakbu nüfus baskısının yönelebileceği potansiyel alanlardan birinioluşturmaktadır. Tarih boyunca hemen hemen her istikamette dışarı doğruinsan hareketliliklerine kaynaklık yapan Orta Asya’nın zorunluluklarkarşısında kendisinin çekim alanı oluşturma ihtimali önümüzdeki yüzyıl içingözönünde bulundurulması gereken bir ihtimaldir.

Dünya nüfusunun ve enerji kaynaklarının dörtte üçünü, toplam üretiminyüzde altmışım barındıran Avrasya’nın jeoekonomik özellikleri ve kaynaklarıile bu anakıtanın merkezini teşkil eden Orta Asya’nın demografik yapısıarasındaki dengesizlikler bölgeyi muhtemel stratejik rekabetin önemlialanlarından birisi haline getirebilecek özellikler taşımaktadır. Mesela, hızlıekonomik gelişme trendinin yol açtığı enerji sıkıntısı ile karşı karşıyabulunan Çin'in önümüzdeki yıllarda enerji talebinin yaklaşık yüzde sekseninikömürden karşılayacağı, buna mukabil de dünya kömür rezervinin yineyaklaşık yüzde sekseninin Rusya’nın Sibirya ve Uzak Doğu bölgelerinde yeraldığı düşünülürse Avrasya'da tırmanması muhtemel stratejik rekabetinjeoekonomik temelleri daha rahat anlaşılabilir. Çin’in insan kaynağı fazlasıile Orta Asya ve Sibirya’nın doğal kaynak fazlalığı arasındaki dengeproblemi Avrasya dengelerinin önemli jeoekonomik gerilim alanlarındanbirini oluşturmaya adaydır.

Orta Asya, doğal kaynaklar açısından, içinde barındırdığı insan unsurunundeğerlendirme potansiyelini çok aşan bir kapasiteye sahiptir. Asrın başındaAvrasya mihver alanının Kuzey Amerika'nın toplam doğal kaynak ve mineralpotansiyeline eş bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen ve bu yargıyıjeopolitik teorilerine önemli bir dayanak kılan Mackinder’in yaklaşımı sonverilerle büyük ölçüde teyid edilmiş görünmektedir. Orta Asya, gündemeağırlığını koyması bakımından daha yaygın bir şekilde bilinen ve tartışılandoğal gaz ve petrol kaynakları dışında stratejik açıdan son derece önemlimineral kaynaklarına da sahiptir.

Ülkeler bazında genel bir değerlendirme yaparsak, Tengiz petrolkaynaklarından yılda elli milyon ton civarında bir üretim yapmayı planlayanKazakistan ayrıca zengin doğal gaz, kömür, bakır, çinko, talyum, cardamom,bizmut ve altın kaynaklarına sahiptir. Ülkenin özellikle kömür ve altınkaynakları dikkat çekicidir. SSCB’nin 1989 yılı itibarıyla kömür üretiminin

Page 441: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yüzde yirmisi Kazakistan’da üretilmekteydi. Tamamen Moskova tarafındandenetlenen yıllık altın üretimi ise 500 ton civarındaydı. Elektronikmühendisliğinde, roket yapımında ve nükleer güç istasyonlarında kullanılanzengin talyum, bizmut ve cardamom kaynakları stratejik mineraller açısındanKazakistan’ı önemli bir konuma getirmektedir.

Doksanlı yılların başındaki 85 milyar metreküp yıllık üretimle BDT ülkeleriarasında ikinci, dünyada dördüncü büyük doğal gaz üreticisi konumundabulunan ve ispatlanmış gaz rezervi 2.8 trilyon metreküp, tahmini toplam gazrezervi ise 13 trilyon metreküp civarında olan Türkmenistan ise bu temelkaynağı dışında petrol, altın, kömür, platin, kalsiyum klorid, sülfür,potasyum, barit, iyot, magnezyum, bromür, sülfat, cıva, bentonit, celestine veozoserit ..vs minerallere sahiptir. Türkmenistan’ın iç tüketiminin çok düşükdüzeylerde olduğu düşünülürse, bu kaynakların dış dünyaya ihracatının ve buihracatın takip edeceği güzergahın nasıl bir stratejik önem kazandığı daharahat anlaşılabilir,

Orta Asya'da göreceli olarak daha yoğun bir nüfusa ve tarihî birikim ile dedesteklenen merkezî bir siyasî öneme sahip olan Özbekistan bu zenginjeoekonomik kuşağın önemli bir halkasını oluşturmaktadır. GüneyAfrika’dan sonra dünyanın önemli altın üreticileri arasında yer alanÖzbekistan, aynı zamanda doğal gaz ve petrol ihracatçısıdır. Uluslararasıpiyasa değeri 1 milyar doları bulan gümüş üretimine sahip olan Özbekistanyaygın olarak bilinen bu kaynaklarının dışında zengin kömür, bakır, uranyumve çinko kaynaklarını barındırmaktadır. Özbekistan’ın yoğun ve kalitelipamuk üretimi de ülkenin tarım potansiyeli açısından büyük bir önemtaşımaktadır. Diğer iki Orta Asya cumhuriyeti olan Kırgızistan veTacikistan’da da başta maden cevheri, altın, cıva ve bakır olmak üzere zenginmineraller bulunmaktadır.

Kafkaslar bölgesinde bulunmakla birlikte Hazar Denizine olan kıyısı vejeokültürel irtibatı dolayısıyla Orta Asya bölgesinin doğal bir uzantısı gibigörülen Azerbaycan’daki zengin petrol, doğal gaz, kobalt ve demir piritikaynakları da gözönüne alındığında bölgenin jeostratejik önemi daha da açıkbir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yanlış sanayileşme stratejisinin yol açtığıçevre felaketlerine rağmen dünyanın hâlâ en bakir alanlarını oluşturan bölgeönemli potansiyelleri bünyesinde barındırmaktadır. Mesela, derinliği

Page 442: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ile meşhur Baykai Gölü tek başına dünyanın toplam tatlı su kaynaklarınınbeşte birine sahiptir.

Böyiesi zengin doğal kaynaklara sahip olan Orta Asya’nın bu kaynaklarınınuluslararası ekonomi-politik sistemin üretim çemberinin içine sevkedilmesimeselesi Avrasya ölçekli stratejik kaynak aktarımı, ve ticareti meselesiniberaberinde getirmektedir. Bu problem aslında tarihî bir arkaplana dasahiptir. İktisadî tarihin en önemli ticaret yolu olan ve bütün Avrasya’yıdoğu-batı istikametinde birleştiren ipek Yolu klasik dönemlerde böyiesidinamik bir aktarım hattını oluşturuyordu. Bu jeoekonomik aktarım hattıaynı zamanda Hind, Çin, Ortadoğu, Akdeniz ve Avrupa arasındakijeokültürel etkileşimi de yönlendiriyor ve AvmcvnV,

zey-güney istikametlerinde birleştiren bir rol oynuyordu. Orta Asya'nınmerkezî bir role sahip olduğu bu jeoekonomik hat önce Hint Okyanusuüzerinden geçen yeni ticaret yollarının keşfi ile önem kaybetmeye başlamış,daha sonra da Rusya’nın Kafkaslar ve Batı Türkistan’ı, Çin’in DoğuTürkistan'ı ve İngiltere'nin Hint aldatasım istila etmesiyle ciddi birparçalanma yaşamıştır. 19. Yüzyılda kuzeyde Rusya'dan, güneydeIngiltere’den ve doğuda Çin'den gelen emperyal/sömürgeci baskılar İpekYolu eksenli klasik Avrasya ekonomisini tamamıyla çökerterek OrtaAsya’nın bağımlı bir ekonomik alan haline dönüşmesine zemin hazırlamıştır,ipek Yo-lu’nun önemini kaybetmesi ve devre dışı kalması aynı zamanda OrtaAsya’nın modern dönemde Ortodoks/sosyalist Rus/Sovyet İmparatorluğu,Konfuçyanist/sosyalist Çin imparatorluğu ve Protestan/ kapitalist İngilizimparatorluklarının oluşturdukları yeni merkezlerin periferisi olma sürecinihızlandırmıştır.

Sovyet Impaıatoriuğu’nun çöküşü ve zengin doğal kaynaklarıyla OrtaAsya’nın tekrar bir çekim alanı haline gelmesi klasik İpek Yolu omurgasınadayalı Avrasya ekonomisinin tekrar canlanması için bir ümit ışığı olmuştur.Ancak, uluslararası ekonomi-politikte etkin olan büyük güçler Orta Asya’nındoğal kaynaklarının stratejik transfer hatları üzerinde yeni kontrolmekanizmaları kurarak Orta Asya’yı edilgenleştiren yeni-sömürgeciyapılanmayı sürdürmeye çalışmaktadırlar. Orta Asya’nın tekrar önemkazanması Sovyet sistemindeki periferileşme sürecini ikame edecek yenisüreçler oluşturmakla değil, kaynakların en rasyonel bir şekilde kullanımını

Page 443: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

sağlayacak bir ekonomi-politık yapılanma ve yönelişle mümkün olabilir.

II. Sovyet Sonrası Dönem ve Orta Asya'daki Dönüşüm

Sovyet sisteminin çöküşünün Orta Asya’da yol açtığı hızlı dönüşüm kültürel,ekonomik ve siyasî nitelikli üç ana başlık altında değerlendirilebilir. Kültüreldönüşümün en çarpıcı yanı Orta Asya'daki kimlikler üzerinde yaptığı etkidir.Yetmiş yıllık Sovyet politikasında kimlik meselesi, yerel toplulukları, birisi,ideolojik üst Sovyet kimliği ile sistemle bütünleştirme; diğeri, alt yerelkültür ;io nnio^cpi anlamda çözme hedefine yönelik çift uçlu bir denklemeoturtulmuştu. Böylece bir taraftan sistemin ortak kimliği oluşturulmayaçalışılırken diğer taraftan sisteme yönelebilecek muhalefet akımları altkimlikler teşkil edilerek birbirleriy-le dengelenmişti. Bunun için de ideolojiknitelikli supranasyona-list kimlik olan Sovyet kimliği güçlendirilirkeıı, yinesupranasyo-nalist nitelikli dinî kimlik olan İslam tam anlamıyla yokedilmeye çalışılmıştı. Dil temelli bütünleştirici Türk kimliği de Özbek,Türkmen, Karakalpak, Kırgız, Kazak, Uygur gibi alt kültür kimlikleriile parçalanmıştı.

Soğuk Savaş sonrasında kimlik farklılaşması ve aidiyet hissi yeni unsurlarlabirlikte daha da kompleks bir hal almıştır. Dinî kimiik, dil temelli ulusalkimlik, sınır temelli ulus-devlet kimliği ve etnik kimlik, değişik düzlemlerdeetkili olabilmekte ve birçok kültürel, siyasî ve ekonomik iletişime aracılıkedebilmektedir. Mesela bir Karakalpak hem Müslüman, hem Türk, hemÖzbekistan vatandaşı, hem de belli bir otonomiye sahip Karakalpak toplulu-ğundandır. Bazılarının hâlâ eski sosyalist kimliği de sürdürmeye çalıştıklarıdüşünülürse, kültürel ve toplumsal kimlik konusunda ortaya çıkan farklılaşmave çeşitlenme kendini açık bir şekilde göstermektedir.

Ateist bir eğitim politikası ile İslam kimliğini, küçük ölçekli etnik kimliklerigeliştirmeyi hedef edinen yerelleştirme (nativizati-on) politikası ile Orta Asyadüzeyinde bütünleşmeyi sağlayabilecek Türk kimliğini yok etmeye çalışanSovyet sisteminin çöküşü, bütünleştirici reel kimliklerin etkisini artırması içinuygun bir zemin temin etmiştir. Ancak geçen süre içinde gerek eğitimsistemi gerekse yeni Orta Asyalı aydın prototipi konusunda yeterli atılmalarınyapılamamış olması ve altyapı yetersizlikleri dolayısıyla varolan statükoyusürdürme çabalarının ön plana çıkması bütünleştirici kimliklerin etkisiniengellemiş ve kimi siyasî provokasyonlarla yerel kimlikler arasındaki

Page 444: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çatışmalar körüklenmiştir.

Ekonomik yapıda da geçiş dönemi problemleri etkisini sürdürmektedir. OrtaAsya'nın Sovyet döneminde oluşmuş periferal ekonomik yapısı temelde ikiönemli sonuç doğurmuştur: Sosyo-eko-nomik ve sosyo-politik yapınınmonolitik yapısı ve dış ekonomik ilişkilerdeki bağımlılık.

Rus ekonomisine irrasyonel bir bağımlılığa yol açan özellikleri tasfiyeedilmeye başlanmışsa da, ekonomik yapının tam bir dönüşüme uğradığınıiddia edebilmek güçtür. Ekonomik sistemin ve ku-rumların yenidenyapılanması ve yeni bir kamu idaresi ile dinamik bir bürokrasi anlayışınınyerleşmesi, köklü bir zihniyet ve sistem değişikliği zaruretini beraberindegetirmektedir. Her geçiş döneminde ortaya çıkan bunalımlar Orta Asyaekonomilerinde de kendini göstermiş, geniş çaplı bir dönüşümün sağlıklı birşekilde gerçekleşmesini engellemiştir.

İç ekonomik yapıdaki bu bunalım dış ekonomik ilişkilerde süregelenbağımlılık ilişkisi gerçeğinde de kendini göstermektedir. Denetim altındatutulan entegre bir ekonomik düzen kurmayı hedef edinen Sovyet sistemizamanla merkezî Slav cumhuriyetleri ile periferal Orta Asya cumhuriyetleriarasında irrasyonel bir bağımlılık ilişkisi doğurmuştur. Sovyet sistemini tekbir birim olarak gören ve iç bölgesel otonomiler oluşmasını engelleyendevletçi yapı gerek üretim özelliklerini gerekse tüketim kanallarını Moskova-merkezli bir çerçevede düzenlemişti. Bu ekonomik planlama anlayışıcumhuriyetler ve bölge bazında dengeli ve kendi kendine yeten ekonomik içüniteler doğmasını da, bu cumhuriyetlerin doğrudan dünya ekonomilerineaçılmalarını da engellemiştir.

Bağımsızlıklarını kazanan her cumhuriyet öncelikle bu tekelci ekonomikyapının kendi ihtiyaçları ile üretim yapıları arasında muazzam bir uçurumdoğurmuş olduğunu farketmişlerdir. Mesela Sovyet pamuk üretiminin%65'ini sağlayan Özbekistan’da ciddi bir tekstil sanayinin geliştirilmemişolması ve bütün bu üretimin Slav cumhuriyetlerindeki tekstil sanayiinehammadde şeklinde değerlendirilmiş olmasının getirdiği çarpıklıkbağımsızlıkla birlikte bütün açıklığı ite ortaya çıkmış bulunmaktadır. Butekelleşme sadece bölgesel üretim-tüketim ilişkilerinde değil, stratejikbakımdan önemli görülen sanayiler üzerindeki etnik denetimde de kendinigöstermektedir. Mesela Tataristan’daki savunma sanayii tesislerinde çalışan

Page 445: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

uzman ve işçilerin büyük çoğunluğu hâlâ Rustur.

Bağımsızlık sonrasında yaşanan geçiş dönemi sosyo-ekono-mik ve sosyo-politik meşruiyet, ekonomik zihniyet ve kurumsallaşma açısından ciddisancıları da beraberinde getirmiştir. Geniş gerektiren bu döneme hazırlıksızgirilmiş olması belli sektörlerde ciddi üretim düşüşlerine yol açmıştır. Eskiyapı ve alışkanlıkların yeni bir söylem çerçevesinde sürmesi iyiniyetliatılmalardan da istenen neticelerin alınmasını engellemiştir.

îç ekonomik sistemin verimli bir hale dönüştürülmesi, Orta Asyaekonomilerinin avantajlı olduğu sektörlerde ciddi bir dış açılım içinegirilmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerle ekonomiye dinamizmkazandırılması, özelleştirme programları ile verimsiz bürokratik işleyiştenrasyonel bir ekonomik uygulamaya geçilmesi, fînans yapısının re-organizasyonu Orta Asya’daki ekonomik dönüşümün önemli problemalanları olmaya devam etmektedir.

Siyasî alanda da geçiş dönemi sancılarını yaşayan Orta Asya cumhuriyetlerisistem-içi süreklilik unsurları ile kaotik çatışma alanları arasındaki hassasdengeyi korumaya çalışmaktadır. Tacikistan’da yaşanan iç. savaş. Karabağ veÇeçenistan meselesi, bazı bölgelerde bağımsızlığın ilk yallarında yaşananetnik çatışmalar, Sovyet dönemindeki etkin siyasî kadroların çok büyük birdeğişiklik olmadan yapıyı sürdürme çabalarını nisbetenkolaylaştırmıştır. Geçen süre içinde özellikle Orta Asya cumhuriyetlerindehızlı bir siyasî dönüşümden çok, istikrarlı bir geçiş sağlama yöntemitercih edilmiş görünmektedir.

III. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Uluslararası Güçler Dengesi ve OrtaAsya

Soğuk Savaş süresince çift kutuplu yapılanma içinde Doğu Blo-ku’nun Asyamihverini oluşturan Orta Asya, Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkanjeopolitik boşluk alanı çerçevesinde küresel, kıtasal ve bölgesel stratejigeliştiren bütün aktörlerin ilgi alanı içine girmiştir. Bu ilgi Asya’nıngenelinde oluşmaya başlayan güçler dengesi parametrelerinin Orta Asya'dakistratejik yapılanmaya yansıması sonucunu doğurmaktadır. ABD, Almanya,Fransa, İngiltere, Rusya, Çin ve Japonya gibi küresel ölçekli stratejigeliştirme gücüne sahip aktörler, Türkiye, Hindistan, Pakistan, Iran hatta

Page 446: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkmenistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve Tacikistan gibi bölge-içi güçlerarasındaki yatay ve dikey ilişki ve ittifak biçimleri bu güçler dengesiparametrelerinin gittikçe karmaşık ve hassas bir nitelik taşımasına yolaçmaktadır.

Bu çerçevede Orta Asya’nın uluslararası konumundaki değişime büyükgüçlerin ve bölgesel aktörlerin gösterdiği tepkiler üç ana tahlil düzleminde elealınabilir: 1. Küresel dengeler içinde Orta Asya ve büyük güçlerin stratejikbakışları; 2. genelde Asya’daki, özelde de bölgedeki değişmelerdenetkilenebilecek ve bu değişimleri yönlendirebilecek ölçekteki bölgeselgüçlerin stratejik bakışları ve 3. bölge-içi aktörlerin dengeler karşısındastratejik konum belirleme çabaları.

ı. Küresel Güçler ve Orta Asya

Yukarıda çerçevesini çizdiğimiz jeopolitik, jeoekonomik, jeo-kültürel vedemografik faktörleri gözönünde bulunduran küresel aktörler Soğuk Savaşdöneminde Orta Asya ile ilgili olarak geliştirdikleri stratejik projeksiyonlarıradikal bir şekilde gözden geçirmişler ve yeni şartlara uygun bir stratejikbakış açısı geliştirmeye çalışmışlardır. Başta ABD olmak üzere AB vebünyesindeki önemli aktörler (Almanya, İngiltere ve Fransa), bölgede sahipolduğu stratejik etkiyi sürdürmeye çalışan Rusya, aralarında Çin ve Japonyagibi ekonomik ve demografik devlerin bulunduğu Asya kökenli güçlerbölgeye dönük olarak uluslararası ekonomi-politik ve jeopolitik dengelerigözönünde bulunduran yeni politikalar oluşturmuşlardır.

Çift kutuplu yapının çözülmesi ile birlikte uluslararası sistemin veorganizasyonların belirleyici gücü haline gelen ABD'nin bölgeye dönükpolitikaları radikal bir değişim geçirmiştir. ABD, Soğuk Savaş süresince,mihver bölgeden (Heartland) kenar kuşağa {Rim-land) yönelebilecekstratejik tehditlere ayarlı bir Avrasya politikası takip etmişti. ABD’ninVietnam’a doğrudan, Afganistan’a ise dolaylı olarak müdahil olması Avrasyaölçekli stratejik dengeyi koruma çabasının bir sonucuydu.

Soğuk Savaşın sona ermesi ve bu stratejik dengenin Batı Bloku lehine hemenhemen tümüyle değişmesi ve bu çerçevede Batı Bloku açısından bir zaferolmakla birlikte küresel stratejik dengenin patronajlığını üstlenen ABDaçısından yeni stratejik riskleri barındıran bir konjonktür doğurmuştur. ABD

Page 447: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bu yeni konjonktürde stratejik nitelikli küresel ekonomi-politik kaynakdağılımı ile Avrasya güç dengeleri arasında bir uyum sağlamaya ve bugüç dengeleri içindeki kıtasal ve bölgesel güç unsurlarının nabzını tutmayadayalı bir stratejik çerçeve geliştirmeye gayret etmiştir.

Uluslararası ekonomi-politik dengeler açısından daha önce Doğu Bloku’nunoluşturduğu statik yapıda büyük ölçekli bir paylaşım mücadelesine sahneolmayan bölgeler uluslararası ekonomi-politik rekabete açıldıktan sonra yenipaylaşım hesaplarının konusu olmaya başlamışlardır. Öte yandan çift kutupluyapıda çok dalıa belirgin olan jeopolitik unsurların parçalanarak çok farklısiyasî aktörlerin etki alanına girmesi uluslararası ekonomi-politik rekabeteparalel seyreden bir jeopolitik alan mücadelesinin de önünü açmıştır.

Bu bölgelerin başında da Orta Asya gelmektedir. Soğuk Savaş süresinceDoğu Bloku ve SSCB bünyesinde bir paylaşım mücadelesine sahneolmaksızın SSCB merkez eliti tarafından Sovyet ekonomisinin kapasitesiölçüsünde kaynaklan kullanılan Orta Asya, o dönemde dinamik bir seyirtakip eden kapitalist ekonomi-politik paylaşım alanının dışında bulunuyordu.Soğuk Savaşın bitmesi ile birlikte uluslararası ekonomi-politik paylaşımdayer almak isteyen ve bunun için de çetin bir çıkar çatışmasını göze alabilecekolan devletlerin ve çokuluslu şirketlerin bu kaynakların kullanımında sözsahibi olmak istemeleri son derece zengin stratejik kaynaklara sahip olanbölgeyi hassas bir çıkar çatışması alanı haline dönüştürmüştür. Bu durumjeopolitik rekabet açısından da geçerlidir. Daha önce Doğu Bloku’nunoluşturduğu jeopolitik kalkan içinde gerek diğer küresel güçlerin gereksebölgesel güçlerin jeopolitik ilgisinin önemli ölçüde dışında kalan bölge dahaküçük ölçekli devletlerin etki alanına bölündükçe yeni jeopolitik hesaplaraaçık bir nitelik kazanmıştır.

Bu durumun ortaya çıkardığı stratejik boşluk alanının bölgeyi uluslararasıstratejik denge ve barışın korunması açısından riskli bir alan haline getirmişolması ABD’nin bölgeye yönelik ilgisinin odak noktasını oluşturmaktadır.ABD kendini çift yönlü bir hesap geliştirmek zorunda hissetmektedir: (i)ABD’nin uluslararası ekonomi-politik ve jeopolitik çıkarları maksimizeedilmesi; (ii) bu stratejik boşluğun uluslararası sistemin istikrarı açısından yolaçabileceği risklerin giderilmesi.

ABD'nin bu iki hedefi birlikte gerçekleştirmesi tutarlı, derinlikli ve çok

Page 448: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alternatifli bir Avrasya politikası sürdürebilmesine bağlıdır. ABD’ninAvrasya’dan kopuk bir ada-kıta devleti olması bu ülkenin “Avrasya'dakistratejik riskleri tek başına üstlenmeksi-zin Avrasya’da etkin olma"ya dayalıbir politika geliştirmesini gerektirmektedir. Bu politikada risk üreten iki uçnokta vardır: Avrasya’dan kopmak ya da Avrasya'daki stratejik rekabetin herunsurunda müdahil olmak. Avrasya’dan kopuk bir strateji ABD'yi küresel birgüç olmaktan uzaklaştırırken, her alanda müdahil olmak son derece maliyetlive riski yüksek bir jandarma rolünü beraberinde getirecektir.

Bu iki uç arasında, riski azaltan ve stratejik etkinliği artıran optimum çözümarayışı ABD yetkililerini Avrasya dengelerinin nabzını tutabilen birdiplomasi geliştirmeye ve jeopolitik geçiş alanlarında doğrudan ya daittifaklar aracılığıyla sürdürülecek kontrol mekanizması kurmayayöneltmektedir. Avrasya'da oluşan dinamik güçler dengesinin dengeleyici veyönlendirici dış aktörü konumunu pekiştirmeye çalışan ABD bu rolüngerektirdiği diplomatik manevra alanını açık tutmaya özen göstermektedir.

Bu çerçevede ABD yetkilileri bir taraftan kısa dönemde Avrasya’da bir karşıkoalisyon kutbu ile karşı karşıya kalmayı engelleyebilecek diplomatikmanevra alanım koruyabilmek için güçler dengesinin nabzını kontrol etmegerekliliğini, diğer taraftan da orta dönemde Avrasya’yı kuşatan bir güvenliksisteminin kaçınılmazlığını görmektedir. ABD, AB ve Japonya’nınuluslararası ekonomi-politik dengeler içindeki konumları ile Çin veRusya’nın Asya-içi jeopolitik dengeler içindeki karşılıklı konumlarını dagözeten bir stratejik denge arayışını Orta Asya’yı doğrudan ilgilendiren birparametre olarak görmektedir. Orta Asya’ya yönelik ekonomi-politik vejeopolitik etki alanı oluşturma çabalarının küresel bir bunalıma dönüşmemesibu güçler arasındaki dengelerin korunmasına bağlıdır. Bu dengeler de hemkürese] ilişkilere hem de Avrasya denklemi içindeki güc faktörlerinedoğrudan bağlıdır. Bu açıdan AB-Rusya, Almanya-Rusya, AB-Japonya, Çin-Rusya, Çin-Japonya ve Rus-ya-Iaponya ikili ilişkilerinin seyri ve bu seyrinortaya çıkarabileceği kısa dönemli ve çıkar merkezli ittifakların yolaçabileceği yeni dengelerin ABD’nin küresel konumunu doğrudanetkileyebüecek olması bütün bu aktörlerin doğrudan müdahil olabileceği OrtaAsya gibi bölgelerdeki ABD politikasının hassas bir ayar içindeoluşturulmasını gerekli kılmaktadır.

Page 449: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Öte yandan Avrasya ölçekli istikrarın korunması ve yüksek maliyetlioperasyon gerektirebilecek risklerin azaltılması için NATO’nun etkinlikalanının doğuya doğru kaydırılması, AGÎT benzeri kıtayı kuşatan örgütlerindevrede tutulması, Avrupa içinde ve Asya-Pasifik’te oluşan güvenlikmekanizmaları ile Orta Asya'daki irtibatların peldştirilmesi gibi unsurlarABD açısından büyük bir önem taşımaktadır. Özetle ABD hem uluslararasıörgütlerin aktif kullanımı yoluyla, hem de güçler dengesinin sağladığımanevra imkanlarıyla coğrafî olarak çok uzak olduğu Avrasya’dastratejik ritmi kontrol eden konumunu sürdürmeyi uzun dönemliküresel etkinliğin olmazsa olmaz şartı olarak değerlendirmektedir. Bugereklilik Türkiye gibi jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik açıdan güçlü vederinlikli Avrasya bağlantısına sahip bölge güçlerine ABD açısından önemlistratejik aktörler konumu kazandırmaktadır. Bazı Amerikanstratejisyenlerinin Türkiye’ye yeni dönemin mihver ülkeleri arasında özel birkonum vermelerinin arkasında bu stratejik gerekçe vardır.

Soğuk Savaş süresince Doğu Bloku’nun ve SSCB’niıı merkezî gücü olan veSSCB’nin dağılmasından sonra da bu yapının uluslararası varisi konumunusürdüren Rusya Orta Asya’daki etkinliğini sürdürebilmeyi küresel bir aktörkonumunu muhafaza edebilmenin öncelikli şartlan arasında görmektedir.Bunun tarihî, jeopolitik ve ekonomi-politik gerekçeleri de Rus-Sovyetstratejik zihniyetinin önemli parametreleri arasında mevcuttur. Yakınkıta havzası ile ilgili bölümde Asya çerçevesinde de değerlendirdiğimiz gibi,Rusya'nm tarih sahnesine önemli bir güç olarak çıkışı, Rusların 16.-18.yüzyıllar arasında Baltık, Karadeniz, Hazar ve Pasifik'te sağlam stratejikdayanaklar elde etmesi ile devreye giren jeopolitik arkaplan ile mümkünolmuştur. Baltık ayağı Doğu Avrupa kıta bağlantısının, Karadeniz ayağıBalkanlar ve Kafkaslar kıta bağlantısının, Hazar ayağı Kafkaslar ve OrtaAsya bağlantısının, Pasifik ayağı da Sibirya-Oıta ve Doğu Asya kıtabağlantılarının oluşmasını sağlamıştır. Bu bölgelerin stratejik olarakRusya’nın etki alanı altına girmesi, demografik olarak Ruslaştırılması veekonomik olarak Rusya’ya bağımlı hale getirilmeleri Moskova Prensliğininzamanla Rus İmparatorluğu’na dönüşebilmesinin güç parametrelerinioluşturmuştur. SSCB'yi çift kutuplu sistemin iki temel gücünden biri halinegetiren unsurlar arasında da bu jeopolitik zeminin önemli bir payı vardır.

Rus/Sovyet stratejik tarihi içinde bu bölgelerin herhangi birinde sözkonusu

Page 450: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olan kayıplar başka bölgelerdeki yayılmalarla telafi edilmiştir. Mesela 19.yüzyılın ortalarında yaşanan Kırım Savaşındaki yenilgi Orta Asya'ya yönelikRus yayılması ile telafi edilmiştir. Avrasya ölçekli bu tür ayarlamalar Rusiaraçısından büyük bir önem taşımaktadır. Soğuk Savaşı ideolojik ve ekonomikaçıdan tam bir yenilgi ile kapatan Rusiar, kendilerini küresel güçhaline getiren jeopolitik zeminin ayaklarının altından kaymakta olduğunufarketmekte ve bu zemini güçlendirecek yeni bir stratejik bakış açısıgeliştirmeye çalışmaktadırlar. Soğuk Savaş sonrası düzenlemelerle DoğuAvrupa’yı ekonomik olarak AB’ye, stratejik olarak da NATO’ya terkeden,Ukrayna’nın bağımsızlığını almasıyla Karadeniz'de ciddi bir stratejik zaaflakarşı karşıya kalan Rusya, Hazar-ek-senli Kafkasya ve Orta Asya etkinliği ilebu zararları telafi edecek psikolojik ve jeopolitik açılımlar gerçekleştirmeyehayatî bir önem atfetmektedir.

Orta Asya'daki etkinliğini kaybetmesi durumunda küresel bir güç olmaötesinde bir Avrasya gücü olma niteliğini de kaybedebileceği kuşkusunuyaşayan Rusya, Avrasya ölçeğinde yaşanan güçler dengesi sistemi içinde herbir aktörle kendi pozisyonunu karşı taraf nezdinde anlamlı kılan diplomatikbir yol takip etmeye yönelmektedir. ABD'ye Avrasya'da ortaya çıkanjeopolitik boşluk alanındaki istikrarın sağlanmasında en temel güç olmakonumuna sahip olduğunu göstermeye özen gösteren Rus yetkililer,Rusya'nın kendi içinde ve mücavir bölgede zayıflamasının Avrasya'da yolaçabileceği güvenlik boşluklarının dünya barışını tehdit edebileceği riskinisürekli gündemde tutmaktadır. NATO ile yürütülen müzakerelerde takınılantavır, Çeçenistan’da yürütülen operasyonlara yönelik meşruiyet arayışları,Çin’in yükselen ekonomik ve askerî gücünü dengeleyebilecek yegâne Asyaaktörü olma konumu ile ilgili doğrudan ve dolaylı göndermeler, Rusya’mnAvrasya’daki istikrarın korunmasındaki en yetkin partner olduğu konusundaABD’yi ikna etme çabalan olarak görülebilir.

ABD ile ilişkilerde Avrasya'daki istikrarı öne çıkaran Rusya, genelde AB,özelde Almanya ile olan işbirliği çabalarında Avrasya’da ekonomi-poütikpartner olma vurgusuna daha fazla ağırlık vermektedir. AB'nin doğuyayayılması ve tabiî sınır olarak Rusya ile temasa geçmesi AB’nin Avrasyaderinliği kazanması açısından Rusya’yı öne çıkaran unsurlar oluşturmaktadır.Gorbaçev ile başlayan Ortak Avrupa Evi söylemi Soğuk Savaş sonrasıdönemde de Rusya'yı Avrupa’dan kopmayan bir Asya gücü konumunda

Page 451: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tutma çabası ile sürdürülmüştür.

Batı Bloku ile bu dengeleyici ilişkileri yürüten Rusya, Çin ile olan ilişkisindeise Asyalılık ve Batı-dışı tepki ortaklığı vurgusunu devrede tutmaya özel birönem vermektedir. Putin’in 2000 yılında Japonya’da yapılan G-8 zirvesiöncesinde, uluslararası ekonomi-politik sistemin ana unsurlarını oluşturan buyapınır, dışında bulunan ve kapitalist sisteme geçiş çabasındaki başarısınarağmen hâlâ sistemik bir güç gibi görülmeyen Çin'i ve sistemintamamen dışında tutulan Kuzey Kore'yi ziyaret etmesi bu açıdan sonderece anlamlı bir mesaj olmuştur. Rusya bir taraftan da buyaklaşımı besleyecek şekilde Orta Asya Cumhuriyetleri ve Çin ile birlikteortak güvenlik toplantıları düzenlemektedir. Rusya güçler dengesiningetirdiği pragmatik alanı kullanarak Orta Asya üzerinde kendisiyle nihaî biregemenlik mücadelesine girmeyi kaçınılmaz gördüğü Çin'e karşı ABD kartımAvrasya istikrarı sloganı ile devrede tutarken, Çin ile girdiği ilişkilerindüzeyini ve temposunu yükselterek ABD karşısındaki konumunugüçlendirmeye çalışmaktadır. Rusya’nın klasik emperyal araçlarıylaAvrasya’daki güçler dengesinin yeniden oluşumu arasında bir uyum bulmayaçalışan Putin, bir taraftan Rus politikasındaki kaosu aşarak Kafkaslar ve OrtaAsya başta olmak üzere etkinlik alanlarını yeniden oluşturma, diğer taraftanda uluslararası düzeyde meşruiyet ve saygınlık kazanma çabası içindedir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni stratejik açılımlar ve opsi-yonlar arasındaalternatif stratejiler oluşturma konusunda farklı perspektifler kazananAlmanya da gerek AB bünyesinde gerekse ulusal dış politika oluşumundagenel Avrasya stratejisi ve bu strateji içinde Orta Asya’nın yeri konusundayeni arayışlara yönelmiştir. Almanya’nın stratejik yönelişi açısından gittikçedaha fazla önem kazanmaya başlayan Avrasya faktörü özellikle ekonomi-po-litik alanda küresel ölçekli rekabetin izlerini taşımaktadır. Özellikle NAFTA-AB rekabetinin tırmanması ya da Almanya'nın Avrupa içinde Ingİliz-Fransızeksenli bir blokla karşı karşıya kalması durumunda Almanya açısından dahada büyük bir önem taşıması muhtemel olan Avrasya opsiyonıı Almanya'nınAsya derinliğine yönelik politikalarım yoğunlaştırması anlamına gelecektir.

Almanya’nın Asya derinliğine yönelik politikalarını geliştirmesi Almanya-Rusya ilişkilerine Avrupa-içi denge parametrelerinin ötesinde küresel biranlam da katacaktır. Almanya-Rusya ilişkisinin Avrasya eksenli olarak

Page 452: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gelişmesi, özellikle Orta Asya’nın doğal kaynaklarının Rusya-Doğu Avrupa-Almanya hattı üzerinden Avrupa'ya aktarılması başta olmak üzerejeoekonomik faktörler açısından Almanya’nın doğu stratejisine uygun birnitelik taşımaktadır. Almanya’nın Çin, Hindistan ve İran ile sürdüregeldiğiyoğun ekonomik ilişki ve dış yatıl ımlar Almanya’nın Asya projeksiyonu vebu üç ülke arasında bulunan Orta Asya'ya bakışı açısından son derece önemliipuçları oluşturmaktadır.

Alman tarihî stratejik bilinci içinde de özel bir yeri olan Avrasya kavramınınözellikle uluslararası ekonomi-politik rekabetin bir unsuru olarak devreyegirmesi Orta Asya’yı doğrudan ilgilendiren sonuçlar doğurmaktadır. AB’ninüretim kapasitesi ile bu birliğin pazar ve doğal kaynak ihtiyacı arasındakiuçurum Almanya'yı ister istemez AB şemsiyesi altında ya da kendi ulusalstratejisinin bir parçası olarak diğer ekonomik havzalara ve hammaddekaynakları açısından zengin bölgelere yöneltecektir.1 Orta Asya buaçıdan hem bir doğal kaynak havzası hem de bir bağlantı ve geçişbölgesi olarak büyük bir önem taşımaktadır.

Bu çerçeve içinde genelde Asya, özelde Orta Asya, Almanya'nın öncelikliaçılım alanlarından birisi olmaya adaydır. ABD'nin NAFIA ile Amerikakıtasındaki ortak çıkar ve birlik bilincini, APEC ile Asya-Pasifik’te birAsiamerica kavramını uyandırmaya çalıştığı, Japonya'nın doğrudandillendirmese bile Doğu Asya ve Pasifik ekseni etrafında bir ekonomikarkabahçe oluşturduğu, Çin’in Doğu Asya’daki Cm diasporasına dayalı genişbir ekonomik etki alanı kurmaya çalıştığı bir dönemde Almanya’nın Avrasyaeksenli bir stratejik açılıma yönelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Almanjeopolitikçi Kari Haushofer’in İkinci Dünya Savaşında geliştirdiği askerîağırlıklı Trcmskontinental Blok (Amerika, Avrasya, Asya-Pasifik) kavramıbugün uluslararası ekonomi-politik hatlar olarak tekrar gündeme gelmektedir.

Bu stratejik yönelişin Avrasya güç dengeleri açısından orta ve uzun dönemdeciddi riskler barındırması Almanya’yı teenniye ve soğukkanlı bir yolizlemeye yöneltmektedir, çünkü Almanya’nın AB şemsiyesi altında birAvrasya stratejisine yönelmesi ABD'yi, kendi ulusal stratejisinin bir parçasıolarak böyle bir açılıma yönelmesi de başta İngiltere ve Fransa olmak üzerediğer Avrupa ülkelerini rahatsız edecek sonuçlar doğurabilir. Böylesi birrekabet ortamının doğurabileceği riskler ekonomi-politik rekabet unsurlarının

Page 453: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ortak konsorsiyumlarla aşılmasına dayalı politikaların oluşturulmasına yolaçmaktadır. Bir çok ulusal nitelikli aktörü aynı anda bünyesinde barındırançokuluslu şirketlerin Orta Asya’da süren ekonomi-politik paylaşımmücadelesinde öne çıkması bu açıdan dikkate şayandır.

Böylesi bir güçler dengesi konjonktüründe Rusya stratejik kilit ülke konumukazanırken, Çin uluslararası ilişkilere daha fazla ağırlık koyma şansı eldeedecektir. Muhtemel bir Alman-Rus işbirligine Çin’in de katılması Avrasya-eksenli kara devletleri ile Avrasya'yı çevreleyen okyanuslara dayalı denizimparatorlukları arasındaki tarihî rekabetin tekrar uyanmasına yol açabilir ki,bu durum tarihin görebileceği en çetin kutuplaşmalardan birinin tohumununatılması anlamına gelir. Bu tür bir kutuplaşmanın risklerini rasyonel birşekilde gören Almanya Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrasya-ABDdengeleri açısından son derece dikkatli bir politika takip etmiş ve dış politikakademelendirmesinde Avrupa-içi yapılanmalara ağırlık vermiştir. Yine deönümüzdeki dönemde uluslararası ve Avrupa-içi dengenin hassas rekabetalanlarının Asya üzerinde seyredeceği unutulmamalıdır. Fransa ve İngilteregibi AB’nın diğer önemli güçleri de AB'nin ortak Avrasya politikası ile kendiulusal stratejileri arasında uyum sağlama problematiği yaşamaktadırlar.Fransa’nın Almanya, İngiltere’nin de ABD’ııin stratejik çıkartanımlamalarına daha yakın bir tavır içinde oldukları bu denklemde Avrupa-içi ve BatıBloku dengeleri de etkili olmaktadır.

Küresel ölçekli önemli Asya güçleri arasında yer alan Japonya ve Çin deSoğuk Savaşın bitmesi ile birlikte genelde Asya'ya, özelde Orta Asya’yayönelik stratejik bakış açılarını yeniden düzenleme ihtiyacı hissetmişlerdir,SSCB’nin aksine ekonomik hayatta gerçekleştirdiği kademeli liberalleşmeyisiyasî alana yansıtmayan Çin, Soğuk Savaş sonrası dönemde, Tianenmenolayı ve Doğu Türkistan ile Tibet’te yoğunlaşan muhalefet hareketleriistisna edilirse, ciddi bir iç siyasî çalkantı yaşamaksızın önemli bir ekonomikbüyüme gerçekleştirdi. BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak uluslararasıdüzenin belirleyici aktörleri arasında bulunan Çin’in gösterdiği bu ekonomikperformans ve sahip olduğu olağanüstü demografik güç Çin’i eksen alanAvrasya ölçekli stratejik analizlerin geliştirilmesine yol açtı. Huııtingtonbenzeri kimi batılı strate-jisyenler Çin’i muhtemel bir Batı-karşıtı blokunbaşat gücü olarak gösterirken, Brzezinski gibi diğer bazı stratejisyenler iseÇin'in artan jeopolitik etki alanının ABD’nin Avrasya ölçekli çıkarları ile

Page 454: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

çatışmayabileceği, aksine bu çıkarlar doğrultusunda yönlendirilebileceğitezini ileri sürmektedir.

Çin'in önemli bir uluslararası aktör olarak yükselişi Güneydoğu Asyaekonomisinde önemli bir paya sahip olan Çin diasporasının gücü ile dedesteklenmek suretiyle kıta-ölçekli önemli bir çekim alanı oluşturmaktadır.Güneydoğu Asya da Çinlilerin sahip oldukları 500 önemli şirketin toplamekonomik değerlerinin 500 milyar doları aşması ve Çin’e akan ve budiasporadan da beslenen yıllık yabancı sermayenin 50 milyar doları geçmesisiyasal alanda sosyalist söylemi sürdüren Çin’in ekonomik alanda kapitalistuluslararası ekonomi-politik yapılanmayı etkileyebilecek bir potansiyeleulaştığını göstermektedir. Çin'in bu konumu gerek uluslararası ilişkilerdekigerekse Çin’i çevreleyen bölgelerdeki problem alanlarında bu ülkeyi etkinkılacak araçlar sağlamaktadır.

Dünyanın en yoğun nüfuslarından birine sahip olan Çin ile Orta Asyaarasındaki hammadde ve demografik yapı dengesizlikleri bu ülkenin orta veuzun dönemli stratejik projeksiyonlarında Orta Asya'nın önemli bir yertutmasını beraberinde getirmektedir. Bu projeksiyonlar Çin’in ekonomik vesiyasî bağlantılarını etkilemektedir. Çin uzun dönemde Doğu Asya’dakiekonomik/demografik genişleme ile Orta Asya ve Ortadoğu'nun kaynakzenginliği arasında stratejik bir irtibat kurulmasının kaçınılmazlığınıgörmekte ve bu çerçevede gerek iç kaynaklarını gerekse dış bağlantılarınıharekete geçirmeye çalışmaktadır. Çin’in küresel nitelikli stratejik dengelerdealacağı tavır Asya-içi güç yapılanması kadar Ortadoğu ve Pasifik dengelerinide etkileyecek unsurlar barındırmaktadır. Orta Asya sahip olduğu konumdolayısıyla bu stratejik hesapların kesiştiği bir alan oluşturmaktadır.

Çift kutuplu yapı içinde Doğu Bioku bünyesinde yer aldığı için statik birayrıma tâbi olan Orta Asya’nın Çin’e yakın bölgeleri bugün bu statik korumaşemsiyesini kaybetmiş olmak dolayısıyla Çin etkisine açık bir nitelikkazanmışlardır. Mesela daha önce bir süper güç olan SSCB’nin sınır boyuolarak statik bir güvenlik hattı içinde bulunan Kırgızistan bugün küçükölçekli bir ülke olarak Çin’in doğrudan komşusu haline gelmiştir. Çin’inSSCB gibi bir süper güç yerine çok daha küçük ölçekli aktörlerle karşıkarşıya gelmesi Çin’in Orta Asya’ya yönelik stratejik iştihasım kabartacakbir konjonktür doğurmuştur.

Page 455: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Orta Asya Çin’in iç siyasî yapısı açısından da özel bir önem taşımaktadır.Çin'in uluslararası platformlarda görülen iki önemli problem alanı olan DoğuTürkistan doğrudan, Tibet ise dolaylı olarak Orta Asya ile bağlantılıdır. DoğuTürkistan’da yaşayan Uygur, Kazak ve Kırgız Türklerinin SSCB’denbağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile yakm kültürelakrabalık bağları olması Çin açısından iç ve dış ilişkileri birbirinebağlayan bir sonuç doğurmaktadır. Çin'in çok sayıda etnik ve liııguistikunsurlar barındırması ve insan hakları açısından başta ABD olmak üzereuluslararası sistem açısından eleştirilmesi Doğu Türkistan, Tibet ve İçMoğolistan gibi Çin’in merkezî karakterinden farklılaşan topluluklarıbarındıran bölgeleri Çin'in yumuşak karnı haline getirmektedir. Çin OrtaAsya dengelerinde etkin bir konum kazanarak bu hassas alanlardakimuhtemel zaafları da örtmeye çalışmaktadır.

Uluslararası ekonomi-politik güç yapılanmasının önemli belirleyicilerindenbirisi olan Japonya, ABD ve AB ile olan ilişkilerindeki dengeyi sürekligözönünde tutmakta ve Asya politikalarını bu çerçevede şekillendirmeyeözen göstermektedir. Bu ekonomi-politik dengenin bir benzeri deJaponya’nın Asya-içi jeopolitik dengelerine bakışında kendinigöstermektedir. Güneydoğu Asya'da kurduğu ekonomik etki alanı konusundaÇin ile, kuzeydoğuda da tarihî ihtilaf alanları çerçevesinde Rusya ile rekabetiçinde bulunan Japonya Asya'daki Çin-Rus jeopolitik dengesininkendisini doğrudan etkileyebileceğinin farkındadır. Bu da Çin ile Rusyaarasındaki jeopolitik rekabetin en doğrudan karşılaşma alanı olan OrtaAsya’ya özel bir önem kazandırmaktadır. Orta Asya'daki rekabetin doğrudantarafı görünmeyen Japonya bölge üzerinde seyreden ekonomi-politik vejeopolitik rekabette önemli bir denge unsuru olma konumu kazanabilir. OrtaAsya’nın dış finansai desteğe olan ihtiyacı ile Japonya'da yaşanan Doğu Asyakrizine rağmen hâlâ varolan finansai fazla arasındaki muhtemelgeçişkenlik de bu rolü pekiştirecek sonuçlar doğurabilir.

2. Asya-içi Dengeler, Bölgesel Güçler ve Orta Asya

Küresel aktörlerin Soğuk Savaş sonrası dönemde genelde Asya, özelde OrtaAsya ile ilgili stratejik pozisyonlarında gözlenen radikal değişme Asya-içidengelerde etkili kıtasal ve bölgesel güçleri ..değişmelere ayak uydurmaya,diğer taraftan kendi bölgesel konumlarını kıta-ölçekli stratejik parametreleri

Page 456: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etkileyebilecek şekilde güçlendirmeye çalışmaktadırlar. Soğuk Savaşdengelerinin çözülmesi ile birlikte ortaya çıkan stratejik boşluk ve buboşluk konusunda küresel güçlerin yeni denge oluşumlarında sergilediklerirekabet bölgesel güçlerin hareket alanını genişleten sonuçlar doğurmuştur.

Asya-içi dengeler açısından bakıldığında ııisbeterı olarak daha küresel ölçekliaktörler olarak kabul edilebilecek olan Rusya, Çin ve laponya dışında kalanHindistan, Pakistan, İran ve Türkiye Orta Asya dengelerini doğrudanetkileyebilecek araçlara sahiptir. Orta Asya çevresinde yer alan bu aktörlerindışında biraz daha geniş bir halka içinde yine Asya güçleri olan Kore,Endonezya, Malezya ve Singapur başta olmak üzere diğer güneydoğu Asyaülkeleri, İsrail ve hatta Avrasya ülkesi olmakla birlikte tarihî ve siyasîbağlarla Orta Asya ile irtibatlı olan Ukrayna da Asya-içi dengelerde OrtaAsya'daki güç yapılanmasını etkileyebilecek konumda ülkelerdir.

Orta Asya’yı merkez almak üzere içiçe geçen hatlar ve dengeler oluşturan buAsya-ölçekli yapılanmada Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle Türkiye,Rusya, İran, Pakistan, Hindistan ve Çin arasındaki ilişkiler kıta-içi stratejikdengeleri ve bu dengelerin küresel ve bölge-içi dengelerle olan irtibatnoktalarını etkileyen sonuçlar doğurmuştur. Orta Asya mihver bölgesindenkenar kuşağa inen stratejik nitelikli koridor ve geçiş yollan ile Avrasya’yıdoğu-batı istikametinde kesen enerji, ulaşım ve ticaret hatları bu kıta ve bölgegüçlerini karşı karşıya getirmiş ve genellikle kısa-dönemli ve çıkar-temelliittifak arayışlarına yöneltmiştir. Bünyesinde bulundurduğu Hayber, Khojakve Gomal geçiş yollan ve Wakhan koridoru ile Orta Asya'dan Hint altkıtasınageçişin atardamarlarını kontrol eden Afganistan'da Soğuk Savaş dönemindeçift kutuplu sistemin bir sonucu olarak başlayan, Soğuk Savaşın bitmesi ilebirlikte bütün bu kıta ve bölge güçlerinin değişik biçim ve ölçülerde müdahiloldukları bir iç savaşa dönüşen çatışmalar aslında kıta-ölçekli stratejikdengelerin izlerini taşımaktadır. Büyük İskender’in Asya seferinden bu yanastratejik tampon bölge niteliği taşıyan bu hattın genelde Asya, özelde OrtaAsya stratejik dengeleri verine oturmadan istikrara kavuşması önemlidir.

Soğuk Savaş döneminde Avrasya mihver bölgesinin merkez gücü olmakonumunu Orta Asya'daki egemenliğine dayalı olarak koruyan veAfganistan'da hakimiyet kurarak tampon bölge üzerinden güneye sarkmayaçalışan SSCB birikimini devralan Rusya Soğuk Savaş sonrası dönemde ilk

Page 457: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tepki olarak bu kritik stratejik kesişim alanı üzerindeki etkisinikaybetmemeye çalışmıştır. SSCB'nin dağılması ile birlikte tırmanan Tacik içsavaşına doğrudan müdahalede bulunulması ve Afgan-Tacik sınırınınRusya’nın bir ileri sınırı olarak deklare edilmesi Rus-Sovyet-Rus stratejikzihniyetindeki sürekliliği ve bu süreklilik içinde aktarılan Orta Asyaparametrelerini ortaya koymuştur.

Bu stratejik zihniyete göre Rusya’nın sınırları uluslararası hukuk açısındanKazakistan’ın kuzeyine ve Hazar’ın doğusuna çekilmiş olsa da jeopolitik hatsınırlarının Avrasya'nın stratejik düğümünü oluşturan Afgan-Tacik-Keşmirüçgeninde olduğu iddiasını taşımaktadır. Çin-Hindistan ve Hindistan-Pakistan arasındaki sınır anlaşmazlıkları ve bu anlaşmazlıklara dayalıittifaklar da Orta Asya’nın hemen güneyindeki bu jeopolitik düğümbölgesinin kıta dengeleri açısından taşıdığı önemi ortaya koymaktadır.Mintaka geçişini kontrol eden Çin’in Karakurum geçişi ve bu geçişte stratejikbir öneme sahip olan yol bağlantıları üzerinde de denetim kurmaya çalışması,Hindistan ve Pakistan’ın Keşmir üzerinde süıdü-regeldikleri mücadeleninSoğuk Savaşın sona ermesinin yol açtığı jeopolitik boşlukla daha da tırmanışgöstermesi kıta-öiçekli ve bölgesel güçlerin stratejik hesaplarınınçatışmasının sonuçlarıdır. Bu açıdan Soğuk Savaş döneminde oluşanHindistan-Rusya ve Çin-Pakistan ittifakları yeni şekillerle sürdürülmektedir.Afganistan ve Kafkaslardaki dengelerin İran’ı da Hindistan-Rusya ittifakınayakın bir çizgiye getirmesi bu güçlerin nasıl ince stratejik hesaplar içindeolduğunu ortaya koymaktadır.

Orta Asya’nın güneyinde süren bu stratejik rekabet Orta Asya'nın batısındada çetin ve dinamik bir nitelik kazanmıştır. SSCB'nin dağılmasından sonraTürlüye'nin inisiyatifi ile ECO’nun Orta Asya ülkelerini ve Afganistan’ıkapsayacak şekilde genişletilmesi Türkiye-İran-Pakistan kuşağında birstratejik temerküz oluşturmuştur. flk anda Orta Asya’nın Hazar’ıngüneyinden geçen Av-—Koöianrısını ve tarihi İpek Yolu ekonomi-politiğinicanlandıracağı düşünülen bu hamlenin hem Rusya’yı hem de ABD’yitedirgin etmiş olması bu önemli çıkar uzlaşmasını zamanla bu örgütün üçtemel ülkesi arasında bir tür çıkar çatışmasına dönüştürmüştür. ABD, İran’ınECO üzerinden Avrasya sisteminde etkin bir konum kazanma ihtimalinden,Rusya da bu adımın tarihî Türk-Rus rekabetinde Türkiye'nin stratejikpotansiyelini güçlendirmesi ihtimalinden dolayı tedirgin olmuştur. Öyle ki bu

Page 458: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

adım üzerine Hindistan'ı ziyaret eden ABD senatörü Pressler, Hinduyetkilileri kuzeyde oluşmakta olan İslam kuşağına karşı uyarma ihtiyacıhissetmiş, Rusya da Türkiye’nin etkinliğini önlemeye yönelik hamleleri arkaarkaya yapmaya başlamıştır.

Türkiye’nin Rusya’nın tedirginliğini gidermek ve AB’ye bir alternatif mesajulaştırmak için KEl’yi devreye sokması bu kez İran’ı ECO konusundatedirginliğe sevketmiştir. Türkiye'nin bu süreç içinde ABD ile ortak stratejiarayışları içine girmesi ve birlikte bir Orta Asya açılımına yönelmesi Rusyaile İran’ı birbirine yaklaştırmıştır. Özellikle petrol ve doğal gaz boru hatlankonusunda son derece farklı alternatiflerin sürekli gündeme getirilmesi budinamik seyirdeki denge değişmelerine intibak edebilmeçabalarının ürünüdür.

Özetle, doksanlı yılların ikinci yarısında Rusya, Çin, Hindistan ve İranarasında ikili ve üçlü çerçevede yoğunlaşma temayülü içine giren ilişkilerTürkiye’nin genel Asya stratejisi ve Orta Asya politikası açısından ciddiyetletakip edilmesi gereken bir süreci başlatmış bulunmaktadır. Rusya bir taraftanNATO ile anlaşma masasına otururken, diğer taraftan NATO’nungenişlemesi karşısında Doğu Avrupa’da kaybettiği mevzileri Asya içindeyeni dengeler oluşturarak aşma çabası içindedir. Batı tarafından dışlanmatehlikesi içinde bulunan İran ve ABD ile zaman zaman bunalım yaşayan Çinde Asya içinde oluşacak bir güç konsolidasyonunda fayda mülahazaetmektedir. İran ve Rusya ile zaten iyi ilişkiler içinde bulunan Hindistan da,Pakistan'ın ABD desteği ve Taliban aracılığıyla Afganistan’da kurduğuhakimiyeti dengeleyecek bir biçimde bu iki ülke ile olan ilişkilerini daha dageliştirme yolunu tercih etmektedir. Rusya’nın dış kredi ve NATO politikasıile Çin kartı arasında kurduğu korelasyon ve yaptığı zamanlama, diplomasioyununun inceliklerini yansıtan özellikler..uluslararası ekonomi-politiksistemin merkezî gücünü oluşturan G-8 zirvesinden hemen önce hâlâ sistem-dışı aktörler gibi gözüken Çin ve Kuzey Kore’yi ziyaret etmesi dikkateşayandır. Soğuk Savaş döneminde ABD Çin kartım SSCB’ye karşıkullanıyordu. Şimdi Rusya aynı kartı gerektiğinde kullanılmak üzeıe elindetutmaya çalışmaktadır.

Asya içinde ortaya çıkan bu dengeler Orta Asya ülkelerinin dış politikapozisyonunu da etkilemektedir. Demografik, ekonomik ve siyasî açıdan Çin,

Page 459: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Hindistan ve Rusya'dan gelebilecek tek yönlü ya da koordineli bir baskıkarşısında direnme gücü zayıf olan Orta Asya ülkeleri bu devler arasındakendilerine hayat alanı açmaya çalışmaktadır. 1997 yılında Rusya ve Çininöncülüğüyle bölge ülkeleri arasında bir sınır güvenlik anlaşmasıimzalanması ve belli bir istikrar politikası takip edilmesi bu açıdan sonderece ilgi çekicidir. Orta Asya’yı çevreleyen Rusya, Çin, İran ve Hindistanarasında geliştirilen ilişkiler NATO'nun genişleme planlarına karşı bir Asyacephesi oluşmakta olduğunun ilk işaretleri olarak değerlendirilebilir.

Rusya’nın ekonomik açıdan rehabilitasyon sürecine girmesi ile Rus-Çınyakınlaşmasının eşzamanlı olarak gerçekleşmesi Türkiye açısından çoksakıncalı bir dış politika konjonktürü ortaya çıkarabilir. Rus-Çinyakınlaşmasının Orta Asya üzerinde yapacağı baskı bölge ülkeleriniuluslararası ekonomi-politik güç merkezleri tarafından rehabilite edilmeyeçalışılan Rusya ile ilişkilerini güçlendirmeye sevkedecektir. Kazakistan veKırgızistan’ın Rus-Çin yakınlaşmasına uygun adımlar atmaya başlaması bukonuda klasik Orta Asya dengelerinin işlemeye başladığını göstermektedir.

3. Bölge-içi Dengeler

Bu küresel ve kıtasal faktörler siyasî, kültürel ve ekonomik açıdan çok çetinbir dönüşüm yaşayan Orta Asya’nın bölge içi dengelerini de etkilemektedir.Orta Asya'nın son on yıl içinde beklenenden çok daha az bir iç çatışmayasahne olmasına rağmen gerek küresel ve kıtasal aktörlerin bölgeye yönelikrekabetlerinin doğurduğu dinamik konjonktür, gerekse bölge-içi çıkarçatışmalarına yol açabilecek unsurlar bölgenin orta ve uzun vadede istikrarakavuş..

Dünya ölçeğinde II. Dünya Savaşından sonra yaşanan sömürge devrimleribenzeri bir olguyu Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşayan Orta Asyatoplumları emperyal bir yapıdan teritoryal ulus-devlet yapılanmasına geçişinsancılarını yaşamaktadır. Orta Asya’daki dönüşümü incelerken devurguladığımız gibi bu durum İngiliz ve Fransız sömürgeimparatorluklarından koptuktan sonra aynı jeokültürel yapıda farklı ulus-devletler oluşturmak zorunda kalan Arap Dünyasının karşılaştığı problemlerebenzer problemler ortaya çıkarmıştır. Herşeyden önce ortak dil, din ve kültürunsurlarına rağmen Sovyet döneminden kalan etnik tanımlamalar ve bu etniktanımlamaların doğurduğu biz-öteki ayrımları bölge ölçekli bir jeoktiltürel

Page 460: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

parçalanmayı beraberinde getirmiştir. Özbek, Kırgız, Kazak, Türkmen veTacik unsurların içiçe yaşadığı alanların siyasî sınırlar ile ayrılmış olması vebu siyasî sınırlar içinde kalan ulus-devletlerin her birinin kendi territoryalulusal kimlik ve egemenlik alanlarını kurma çabalan karşılıklı kaygıların vetedirginliklerin kaynağı olmaktadır.

Bu jeokültürel parçalanmayı destekleyen jeoekonomik kaynak paylaşımısorunları potansiyel bunalım odakları olmaya adaydır. Ülke sınırlarının tarihîve jeopolitik geçerlilikleri ile ilgili tartışmalar bu parçalanmaları jeopolitikrisk alanlarına rahatlıkla dönüştürebilecek unsurlar ihtiva etmektedir: Çarpıcıbir misal vermek gerekirse Özbekistan-Kırgızistan sınırı Sovyet idaresinceöylesine bir yapıda çizilmiştir ki, Kırgızistan’ın kuzeybatısı ile güneybatısıarasındaki seyahat ancak ve ancak Özbekistan sınırlan içinde kalan Ferganavadisi üzerinden yapılabilmektedir. Kırgız tarihçilerinin Fergarıa vadisininFlokand egemenliği altında uzun bir dönem Kırgız idaresi altında kaldığınadayalı tarih argümanları ile bu jeopolitik parçalanma biraraya getirildiğindeiki ülke arasında ciddi bir çatışma potansiyeli söz konusu olmaktadır.

Jeokültürel, jeoekonomik ve jeopolitik parçalanmadan kaynaklanan karşılıklıiddialar ve argümanlar Orta Asya cumhuriyetlerini Arap ülkelerine benzer iççatışma potansiyelleri ile karşı karşıya bırakma riski taşımaktadır. Bütün birBatı Türkistan'ın tarihî olarak kendi egemenlikleri altında bulunduğu,bölgenin Semerkand ve Buhara gibi tarihî merkezlerinin kendi sınırlarındaolduğu kanaatini taşıyan Özbekistan sahip olduğu insan potansiyeliningöreceli üstünlüğünü de gözönünde bulundurarak bölgede daha etkin bir rolüstlenmeye çalışmaktadır. Buna mukabil Avrasya steplerini birbirinebağlayan olağanüstü bir coğrafyaya sahip olan Kazakistan bu coğrafyanıngetirdiği avantajları kullanarak Asya’daki küresel ve kıtasal dengelerin kilitunsuru konumunu öne çıkarmaktadır. Zengin doğalgaz kaynaklarına sahipolan ve bu kaynaklara dayanarak kısa zamanda bölgenin finansal veekonomik gücü haline gelme ümidi taşıyan Türkmenistan da bu gücü bölgeetkinliğine dönüştürme yolları arayacaktır. Türkmenistan ile Özbekistanarasındaki insan unsuru ve doğal kaynaklar açısından varolan ciddi uçurumbu ülkeler arasındaki ilişkileri Irak-Kuveyt benzeri çelişkilere gebe kılabilir.Kendi kültür merkezlerinin Özbekistan sınırları içinde kaldığını düşünenTacikler ile kendi tarihî ve ekonomik alanlarının parçalandığını düşünenKırgızlar karşısında Özbeklerin her iki ülkeyi de tabiî arkabahçe gibi

Page 461: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

algılaması da potansiyel bir bunalım kaynağı olmaya adaydır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgede yaşanan jeokültürel, jeoekonomik vejeopolitik parçalanma ile bahsi geçen iç bunalım unsurları, SSCB geçmişinedayanan siyasî kariyerleri açısından zaten otokratik rejimlere temayüllii olanliderleri yine Arap tecrübesine benzeyen siyasî yapılar kurmayayöneltmektedir. Son on sene içinde Azerbaycan'daki tartışmak değişim hariçbölgedeki siyasî aktörler hemen hemen hiç değişmemiştir.Türkmenistan’da bu yapılanmanın daha da ötesine geçilerek Türkmenbaşıhayatının sonuna kadar doğal lider ilan edilmiştir.

Bütün bu bölge-içi faktörler bahsi geçen küresel ve kıtasal güç dengelerikarşısında bölge-içi unsurları daha kırılgan yapmaktadır. Asya-içidengelerdeki hassas seyir ve tarihî Rus-Çin rekabetinin doğurduğu tedirginlikhemen hemen bütün Orta Asya ülkelerini mümkün olduğunca ABD yanındagörünmeye sevketmekte-dir. ABD'nin Soğuk Savaşın galibi konumuuluslararası saygınlık ve ekonomik kalkınma arayışı içindeki bu ülkelerinABD’ye yakın durma çabalarının gerekçelerini oluşturmaktadır. Öte yandanbölgede insan unsurunun gücü ile öne çıkan Özbekistan doksanlı yıllarınsonlarına doğru Rusya’nın desteğini alarak bir ortak etkinlik alanı kurmayaçabalarken, Kazakistan Rus-Çin dengesinin kendi irin kaçınılmaz olduğubilinci ile diplomatik esnekliği yüksek bir politika takip etmektedir. Birtaraftan kıta-ölçekli dinamik rekabet konjonktürü içinde, diğer taraftanÖzbekistan ve Kazakistan gibi bölge-içi güçler arasında ayakta durmayaçalışan Kırgızistan ise bunu daha açık bir siyasî yapı ile sağlamayaçalışmaktadır. Kırgızistan’ın bölgede demokrasiye en yakın uygulamayayönelmesi bu açıdan dikkate şayandır.

Sahip olduğu doğal kaynakları mümkün olan en maksimum getiri ile dünyapiyasalarına ulaştırma çabasını sürdüren Türkmenistan ise bu doğalkaynakların tabiî müşterisi olan veya bu kaynaklar üzerindeki etki alanı ileuluslararası ve bölgesel güç oluşturmaya çalışan kıta ölçekli aktörleribirbirleriyle dengeleyen ve her birine yeşil ışık yakan bir politikasürdürmektedir. Bir taraftan Türkiye ile en yakın ilişkiler geliştiren bölgeülkesi olan, diğer taraftan İran ile sahip olduğu ulaşım ve ticaret ilişkisiniyoğunlaştıran, öte yandan belli aralıklarla Rusya’ya yakın mesajlargönderen Türkmenistan Batı Asya’daki rekabetin kendi üzerinden

Page 462: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

seyretmekte olduğunun bilinci ile bir tür denge diplomasisi uygulamaktadır.Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana yıpratıcı bir iç savaş yaşayanTacikistan ise bütün bu dengelerin en edilgen ülkesi olma özelliğine sahiptir.

Öte yandan, Orta Asya'yı çevreleyen kıta-ölçekli güçler arasındaki budengeler bölge-içi aktörleri de kendi anaforu içine çekmektedir.Özbekistan’ın Afganistan iç savaşında Pakistan destekli Tali-ban karşısındaHint-Rus-İran ittifakınca desteklenen muhalefet cephesi içinde yer alması,Türkmenistan’ın 1997'de Iran-Hindis-tan-Türkmenistan üçlü anlaşmasınakatılması, Kazakistan ve Kırgızistan’ın Çin-Rus-Hint dengelerini kollayan birdiplomatik seyyali-yet sergilemeleri, Özbekistan’ın Tacik iç savaşına müdahilolması, Türkmenistan ve Azerbaycan’ın Batı Asya’daki Türkiye, Rusyave İran arasında diplomatik bir labirent hassasiyeti içindeilişkilerini sürdüregelmeleıi hep bu güç dengelerinin dolaylı sonuçlarıdır.

IV. Türk Dış Politikası ve Orta Asya Stratejisi

ı. Söylemden Stratejiye Türkiye’nin Orta Asya Politikası

Türk dış politika yapımında Orta Asya ile ilgili son on yıl içinde yaşanangelişmeler sadece bu bölgede önemli dersler ve tecrübeler edinilmesinisağlamıştır. Bu tecrübelerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi aynı andabir çok yakın kara, deniz ve kıta havzalarında strateji geliştirmek veuygulamak zorunda olan Türkiye’nin bundan sonraki benzer ölçekteetkilerde bulunacak dış politika açılımları için büyük bir önem taşımaktadır.Bu unsurlar hazırlık safhası ve uygulama safhası ile ilgili iki ana başlıkaltında toplanabilir.

a. Psikolojik, Teorik ve Kurumsal Hazırlıksızlık Türkiye’nin Soğuk Savaşsonrası dönem Orta Asya politikasının değerlendirilmesinde öncelikle çokyönlü uluslararası konjonktür değişimlerinin yaşandığı dönemler için gerekliolan hazırlık safhası ele alınmak zorundadır. Türkiye maalesef Soğuk Savaşınsona ermesi ile ortaya çıkan uluslararası dinamik konjonktüreintibak noktasında da, bu konjonktürle birlikte çok kısa bir süredeTürkiye’nin en temel dış politika alanlarından birisi haline gelenOrta Asya'ya dönük stratejilerin geliştirilmesi konusunda da ciddi bir önhazırlık yetersizliği ile karşı karşıya kalmıştır.

Page 463: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu hazırlıksızlığın ilk görünen belirtisi psikolojik alanda yaşanmıştır. TürkiyeOrta Asya ile ilgili gelişmelerin ilk safhasında gerek seçkinler gerekse halkdüzeyinde soğukkanlı bir diplomasinin ilk şartı olan rasyonel değerlendirmeyapabilmek için gereken psikolojik teenniyi devreye sokamamıştır. OrtaAsya’nın bir strateji ve siyasî kültür parametresi olarak hemen hemen hiçgündemde olmadığı bir dönemden gündemin birden merkezine yerleştiğibir döneme geçiş psikolojik bir hazırlık sürecinin yaşanmasını engellemiştir.îlk dönemde gösterilen ani, nostaljik ve hissi tepkiler ve bu tepkilere dayalıolarak geliştirilen, psikolojik ön hazırlığı iyi yapılmamış deklarasyonlar, budeklarasyonlara muhatap olan taraflarla rasyonel bir dış politika ilişkisigeliştirilmesini güçleştiren tepkiler doğurmuştur. Orta Asya ülkelerindebüyük ve çoğu da karşılıksız kalma riski taşıyan beklentiler oluşturan budeklarasyonlar, bölge üzerinde tarihî ve coğrafî derinliğe dayanan hazırlıklıpolitikalar geliştirme süreci yaşayan kıtasal ve bölgesel güçleri tedirginetmiştir. Bu tedirginliği dengelemeye yönelik olarak atılan adımlar da busefer karşı etki uyandıran sonuçlar doğurmuştur. Psikolojik hazırlıksızlığındaha çabuk su yüzüne çıkmasına yolaçtığı..stratejik analiz ve kurumsalyapılanma ile ilgili alanlardır. Türkiye böylesi bir radikal değişim sürecinestratejik analiz gücü ve yetkinliği olan kurumsal yapılardan yoksun birşekilde girmiştir. Değişim sürecinin başında genelde Asya, özelde ise OrtaAsya ile ilgili teorik çalışma yapan hiç bir destek kurumunun olmaması,üniversitelerin ve diğer araştırma kuramlarının hâlâ Soğuk Savaş dönemindenkalan birikimlere dönük yapılara sahip olması nedeniyle sağlıklı stratejikanalizler yapacak ve bu analizler çerçevesinde psikolojik tepkilerindozunu düşürerek rasyonel politikaların önünü açacak bir atmosfer oluşa-mamıştır. Türk diplomasisinin Soğuk Savaş süresince özellikle Türk-Yunangerilimlerine ayarlı bir arkaplan içinde faaliyet göstermiş olması bu stratejikanaliz boşluğunun diplomatik çevrelerce kapatılmasını da mümkünkılmamıştır.

Bu hazırlıksızlığın birisi tarihî, diğeri ise ideolojik iki temel sebebi üzerindedurulabilir. Modem Türk diplomasi tarihi, kökenlerine gidilirse Karlofça’dan,biraz daha yakın dönem esas alınırsa Tanzimat'tan bu yana, temelde Avrupaparametrelerini kollayan ve Ortadoğu/Balkanlar ekseninde savunma hatlarınayoğunlaşan bir arkaplana sahiptir. Bu dönemde stratejik zihniyet, kültürelve psikolojik faktörler, kurumsal yapılanma, dış politika refleksleri daha çokAvrupa-merkezli büyük güçlerin diplomasi kulvarlarına ayarlı bir seyir takip

Page 464: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

etmiştir. Diplomatik gelenekle ilgili bu arkaplan Asya-ölçekli stratejikoluşumlar için yeterli bir tecrübe birikiminin oluşmasını engellemiştir.

İkinci önemli sebep genellikle stratejik bakış açısını yönlendiren ideolojiktavır alışla ilgilidir. Bu da biri Batılılaşma tecrübesi, diğeri de Soğuk Savaşkonjonktürü ile ilgili iki ana grupta toplanabilir. Batılılaşma tecrübesi ve butecrübenin öngördüğü Avrupa'ya dönük politika oluşturma çabası geneldeAsya, özelde Orta Asya'ya dönük psikolojik, teorik ve kurumsal hazırlığı birölçüde anlamsızlaştırırı ış, en azından ikincil bir konuma indirmiştir.İttihat ve Terakki'nin rasyonel hiç bir stratejik hesaba dayanmayan Oı ta Asyapolitikasının ve Enver Paşa macerasının stratejik zihniyeti oluşturantoplumsal hafızada edindiği yer Doğu'nun ve Asya'nın geri kalmışlığınadayanan Aydınlanma felsefesi varsayımları ile birieşince Orta Asya uzun süreTürkiye'nin siyasî ve kültürel atmosferinde en azından kayıtsız kalınan birbölge olmuştur.

Stratejik hazırlığı engelleyen ikinci ideolojik parametre Soğuk Savaş şartlarıile ilgilidir. Soğuk Savaşın katı ideolojik kalıpları içinde Orta Asya'nın DoğuBloku ve SSCB bünyesinde kalması, bölgeye yönelik herhangi bir hazırlıkgerektirmeyen çok daha statik bir yaklaşım biçimini egemen kılmıştı. İkiblokun karşılaştığı alanlarla ilgili stratejik kararların süper güçlerce alındığı,dolayısıyla da bu güçlerin doğrudan etki alanına girdiği bölgelerdeki stratejikpozisyonun hemen hemen hiç değişmediği bu konjonktür bölgeye dönükhazırlıkların gereksiz görülmesine sebep oluyordu. Bu statik konumunideolojik kalıplarla kategorik kutuplara indirgenmesi bölgeye dönükçalışmaların önünde engeller oluşturuyordu. Bu çalışmalar ya sınırlı alanlardabizzat resmi kanallarca yürütülüyordu, ya da tamamen ihmal ediliyordu. Odönemde sivil kişi ve kuruluşların ilgileri hemen karşı kutbun ideolojiktemsilcisi gibi algılanmalara yol açıyordu. Daha önce de vurguladığımız gibi,bu durum en stratejik komşumuz olan Rusya’nın dilinikullanabilen araştırmacıların bile yetişmesini imkansız kılıyordu.

Dış politika yapımını olumsuz yönde etkileyen psikolojik, teorik ve kurumsalhazırlıksızlık böylesi radikal bir değişimin yaşandığı Soğuk Savaş sonrasıdönemin ilk yıllarında ciddi bir insan unsuru sıkıntısını beraberindegetirmiştir. Psikolojik ağırlıklı iddialı söylemin gerektirdiği adımlan atacakinsan unsurunun devreye sokulamaması dış politika etkinliğini önemli ölçüde

Page 465: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

zaafa uğratmıştır. Geçen on yıla rağmen hâlâ bölge politikalarındauzmanlaşmış ve Rusça başta olmak üzere bölge dillerini ve lehçelerinietkin bir şekilde kullanabilen eleman sıkıntısı yaşanmaktadır, StratejikKoordinasyon ve Kademelendirme Soğuk Savaşın sona ermesini veSSCB'nin dağılmasını takip eden ilk dönemde planlı ve rasyonel bir dışpolitika açılımından çok, ani tepkilere dayalı nostaljik ve hissi bir yaklaşımınbenimsenmiş olması, özellikle bu hissi yaklaşımın prim topladığı ilkdönem sonrasında ciddi tutarsızlıkların ve aksaklıkların oluşmasınayol açmıştır. Sovyet sonrası dönemin hızlı ve dinamik değişimine hazırlıksızyakalanmamız hem Orta Asya'da yaşanmakta olan bunalımlı geçiş sürecinerasyonel ve planlı tepkiler gösterilmesini engellemiş, hem de Orta Asyapolitikası ile diğer bölgesel politikalar arasında sağlıklı bir koordinasyonkurulmasını imkansız kılmıştır.

Her şeyden önce Orta Asya'nın genel Türk dış politika stratejisi içindeki yerive önemi yeterince incelenmemiştir. Bu sadece Orta Asya ile ilgili değil,genel Asya politikası ile ilgili önemli bit eksikliktir. Bu eksiklik, genel Asyastratejisi ile özel Orta Asya politikası arasında tutarlı, kademeli ve koordineîibir ilişki biçiminin oluşmasını engellemiştir.

Diğer bir çok ülkenin, değişen konjonktüre paralel olarak, Asya'nın kendistratejileri içindeki yerini tekrar yorumlamaya çalıştığı bir dönemde OrtaOsya, Batı Asya, Ol ta Doğu ve Karadeniz havzaları ile ilgili genel stratejiköncelikleri tanımlamadan bölgesel politikalar oluşturmuş olmak, konjonktüreldeğişikliklerden etkilenen bir dış politika yapımına yol açmış bulunmaktadır.Bu açıdan bakıldığında, Türk dış politika yapımında her zaman hissedilenkademelendirme ve koordinasyon eksikliği en çarpıcı şekilde Orta Asya ileilgili gelişmelerde kendini hissettirmiştir.

Türk dış politika yapımının farkb bölgesel politikalar ile ilgilikoordinasyonda karşı karşıya kaldığı sıkıntı Türkiye’nin kendine has coğrafîözelliklerinden de Önemli ölçüde etkilenmektedir. Avrasya’daki bir çokönemli aktörün aksine Türkiye, coğrafyasmm büyüklüğünün çok ötesinde birjeopolitik çeşitlenme ile karşı karşıyadır: Yakın kara, deniz ve kıta havzalarıile ilgili değerlendirmelerimizde teferruatlı bir şekilde ele aldığımız gibi,Türkiye aynı anda ve aynı yoğunlukta bir çok bölge ile ilgilenmekzorundadır. Bir lavaş ile ortaya koymak gerekirse Türkiye ile

Page 466: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kıyaslanmayacak derecede büyük ölçekli coğrafî ve demografik yapıya sahipolan Çin, temel özellikleri itibarıyla bir Doğu Asya ve Pasifik ülkesi,Hindistan bir Güney Asya ve Hint Okyanusu ülkesi iken, Türkiye bu ülkeleregöre daha küçük ölçekli coğrafyasına ve insan unsuruna rağmen aynı anda birDoğu Avrupa ve Batı Asya, bir Balkanlar, Kaf-kaslar ve Ortadoğu ülkesiolmak yanında Afroavrasya anakıtasmm en önemli deniz havzalarına yadoğrudan ya da dolaylı müdahil olabilecek bir konuma sahiptir.

Bu konum bölgesel politikalar arasındaki koordinasyon ihtiyacım dış politikaoluşumunun en temel meselesi haline getirmektedir. Türkiye'nin müdahilolduğu bölgeler arasındaki jeopolitik, je-oekonomik ve jeokültürel ayrımçizgilerinin Soğuk Savaş sonrası dönemde gittikçe anlamsızlaşmayabaşlaması ve bölgelerarası et-

kileşimin büyük bir hız kazanması bu koordinasyon ihtiyacını daha daartırmıştır. Türkiye’nin Orta Asya politikası kimi zaman bu koordinasyoneksikliğinden olumsuz yönde etkilenmiştir. Mesela ECO ve KEİ’nin hedef vearaçları konusunda yaşanan çelişkilerin Ona Asya’ya yansıması geneldeolumsuz seyretmiş ve kendi alanlarında önemli işlevler üstlenebilecek bu ikiörgütün bu alanlarla ilgili konularda bile atalete düşmesine yol açmıştır.

Orta Asya’ya dönük politikalarla ilgili diğer önemli bir koordinasyon zaafı dadış politika etkinliğinin resmî aktörleri ile yatay iletişimi hızlandıran sivilaktörleri arasında yaşanmıştır. Orta Asya’nın yeni bir alan olarak devreyegirmesi özellikle ekonomik ve kültürel sahada büyük bir potansiyel işbirliğialanının doğmasına ve karşılıklı insan akınmın süratle artmasına sebepolmuştur. Ancak önemli bir karşılıklı etkileşim alanı doğurabilecek olan buyatay iletişim hattı resmî aktörlerce yeterince teşvik edilmediği, yön-lendirilmediği, kimi zaman da denetlenmediği için özellikle ekonomik alandamaceraperest girişimlere ve sukut-ı hayallere zemin hazırlamıştır.

Ülkenin makrostratejik yaklaşımını belirleyen ve yönlendiren resmî aktörlerarasındaki uyum ve koordinasyon problemi de diğer önemli bir etkendir.Azerbaycan'da yaşanan iç siyasî bunalımlarda Türkiye adına sergilenentavırlarda ve tercih edilen politikalarda resmî aktörler arasında ortaya çıkanfarklılaşmalar bu koordinasyon probleminin çarpıcı bir misali olarakzikredilebilir.

Page 467: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Özetle Türkiye'nin Orta Asya politikasında psikolojik, teorik ve kurumsalhazırlıksızlık, mikrostrateji ile makrostrateji arasındaki uyum, bölgelerarastetkileşimin öne çıktığı alanlardaki kademe-Iendirme problemi, kurumlararasıkoordinasyon ve dinamik şartlara uyum sağlamanın asgari şartı olan taktik-strateji bağlantısı konularında önemli sayılabilecek zaaflar gözlenmiştir. Bugeçiş döneminde Türkiye’de yaşanan siyasî istikrarsızlığın da beslediği dışpolitika önceliklerini tanımlamada yaşanan gelgitler, bu zaafların kısadönemde dış politika açmazlarına dönüşmesine yol açmıştır. Türkiye’nin buzaafları diğer aktörlerin manevra alanını genişletmiştir. Rusya’nın Putin ilebirlikte bölgeye yeni bir aktörmüşçesine tekrar nüfuz edebilmesi biraz daTürkiye'nin zaaflarının yol açtığı manevra alanı dolayısıyladır.

Page 468: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

2. Türkiye'nin Orta Asya’ya Yönelik Stratejik Öncelikleri

Soğuk Savaş sonrasında Avrasya ekseninde yaşanan gelişmeler temeldeDoğu Avrupa ve Orta Asya'da odaklanmıştır. Balkanlar Doğu Avrupa ileAkdeniz, Kafkaslarda Orta Asya ile Karadeniz arasındaki etkileşim açısındanönemli gelişmelere şahit olmuştur. Orta Asya’nın Türk dış politikasındakiyeri ve öneminin anlaşılması için her şeyden önce Türkiye'nin yukarıdazikredilen küresel, kıtasal ve bölgesel aktörlerle olan ilişkilerinin genelAvrasya dengeleri içindeki yerini tanımlamak gerekmektedir.

a. Küresel Aktörler ve Türkiye’nin Orta Asya Politikası

Küresel aktörlerin Soğuk Savaş sonrası dönemde Orta Asya’ya dönük bakışaçılarındaki değişmeler kıtasal ve bölgesel güç olarak çok yönlü bir jeopolitikönem taşıyan Türkiye'yi doğrudan etkilemiştir. Soğuk Savaş döneminde BatıBloku'nun güvenlik örgütü olan NATO'nun Asya derinliğine sahip yegâneüyesi olan Türkiye’nin önemi Doğu Bloku'nun çökmesine rağmenazalmamış, aksine daha karmaşık denklemler içinde çok boyutlu bir nitelikkazanmıştır. Soğuk Savaş döneminde Doğu Avrupa’dayoğunlaşan uluslararası stratejik gerilim alanının Avrasya derinliğine veBalkanlar ve Kafkas] ar koridorlarına doğru yayılması bir güvenlik örgütüolan NATO’nun misyon alanını ve tanımlamasını da daha doğuya doğrukaydırmıştır.

NATO'yu yeni dönemde daha kapsamlı uluslararası misyonlarla donatmayaçalışan ABD'nin Asya derinliğinde etkin konuma sahip olan bir müttefikolarak gördüğü Türkiye’ye bakışı da bu çerçevede yeni unsurlar kazanmıştır.Karadeniz ve Hazar’ın kuzeyinden geçen hatta Almanya ve Rusya gibi diğerküresel ölçekli güçlerle aynı stratejik alanda bulunmak zorunda olan ABDkendisi için Soğuk Savaş dönemi boyunca da büyük stratejik önemtaşıyan kenar kuşak bölgesinin merkezini oluşturan Avrasya’nıngüney hattında çok daha fazla aktörle stratejik denge kurmak zorundaolduğunun farkındadır. Bu güney hattının ABD’nin bir dönem çiftekuşatmapolitikası uyguladığı Irak ve İran’ı da kapsıyor olması, bu bölgedeki stratejikdengeler açısından, Türkiye’ye kaçınılmaz bir stratejik ortak niteliğikazandırmaktadır. Asya dengeleri içinde de kuzey ve kuzeybatıda Rusya,doğuda Çin, güneyde de Hindistan'ın baskın gücü karsısında ..ABD’yi

Page 469: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

jeoekonomik ve jeopolitik açıdan önemli stratejik riskler barındıran bubölgede Türkiye'ye dayalı, politikalar geliştirmeye sevketmektedır.

ABD’nin Türkiye'yi Avrasya dengelerinde önemli bir bölgesel stratejikpartner olarak görmesi ve bu doğrultudaki senaryoların yaygın bir şekildekullanılması yeni konjonktürde Asya dengelerine küresel bir aktöründesteğini alarak girme temayülü içindeki Türkiye’de de genellikle uygun birstratejik seçenek olarak görülmüştür. Özellikle AB-Türkiye ilişkilerindesıkıntıların yaşandığı ve Türkiye-Rusya rekabetinin keskinleştiği dönemlerdebu stratejik yakınlık Türkiye açısından daha da özel bir önem taşımayabaşlamıştır.

Avrupa Birliği’nce aday ülkeler arasına alındığı Helsinki Zirvesinden sonraTürkiye diğer bölgesel politikalarda olduğu gibi Orta Asya ile ilgilipolitikalarda da ABD-AB dengesini tekrar ayarlama ihtiyacı ile karşıkarşıyadır. Bu ihtiyaç, doksanlı yılların ortalarında yoğunlaşan ve temeldeTürkiye’nin Ortadoğu politikasını şekillendirmekle birlikte Orta Asyapolitikasında da etkili olan ABD-jsrail eksenine dayalı yaklaşımın AB’ninOrta Asya tercihleri ile dengelenmesi zorunluluğunu beraberinde getirecektir.

Önümüzdeki dönemde ABD-AB-Rusya küresel dengelerinin Orta Asya'yayansıyış biçimi Türkiye’nin bu bölgeye dönük politikalarında önemli bir roloynayacaktır. Türkiye bu küresel dengelerdeki ritmi ve eksen değişmeleriniiyi takip etmesi durumunda Orta Asya denkleminde güç kaymalarınıetkileyebilecek bir aktör pozisyonu kazanabilir. Böyle bir durumda Türkiyeile küresel konum itibarıyla daha dolaylı ilişkilere sahip olan Japonya ve Çinile yürütülen ilişkilerin yoğunluğu ve etkinliği Türkiye’nin bu dengelerdekimanevra alanını daha da genişletecektir.

Buna karşılık Türkiye'nin stratejik esneklik alanını iyi kullanamaması, taktik-strateji uyumunu sağlayamaması, diplomatik manevra kabiliyetini daraltmasıgibi durumlarda bu küresel dengelerdeki muhtemel ittifak ve güç kaymalarıbelki de en olumsuz sonuçlarını Türkiye üzerinde gösterecektir. Bununiçindir ki, Türkiye küresel, kıtasal ve bölgesel güçler arasındaki çaprazilişkileri ve bu ilişkilerin küresel dengeleri etkileme biçimini en yakındanizlemek zorundadır.

b. Asya Dengeleri ve Türkiye’nin Orta Asya Politikası

Page 470: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Asya kıtasının iç dengeleri açısından bakıldığında da benzer bir tablogeçerlidir. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin belki de en önemlisonuçlarından birisi Avrupa’ya göre çok daha köklü bir siyaset ve diplomasigeleneğine sahip olan Asya'nın bütün bu renkli yapısıyla tarih sahnesine geridönme sürecine girmiş olmasıdır. Son iki yüzyıldır önce sömürge, sonra daideolojik imparatorlukların tesiri ile kendi stratejik iç dengesini ve budengenin gerektirdiği diplomasi birikimini yitiren ve genelde İngiltere,Fransa, Rusya ve ABD gibi lata-dışı aktörlerin etkisi altında kalan Asyabu anlamda tarihî bir dönemeçtedir.

Modern Avrupalı aktörlere göre tarihin derinliğine doğru uzanan Çin, Hind,İran, Turan, Japon vb. geleneklere dayalı Asya tecrübesi yeni parametrelerlediplomasi sahnesindeki yerini almaktadır. Daha geleneksel unsurlarıbünyesinde barındıracak olan bu yeni parametrelere intibak edemeyenaktörler Asya denkleminde güç kaybedeceklerdir. Mesela Konfüçyanistdeğerlerin Çin siyasî tarihi içindeki yeri ve Çin diplomatik davranışımetkileyiş biçimini gözönünde bulundurmayan bir yaklaşımın kültürelfaktörlerin diplomatik ilişkiler üzerindeki etkisini değerlendirme şansıolmayacaktır. Benzer ölçüler Hind, Japon, Turan ve İran havzaları için degeçerlidir.

Asya kültür haritasının diplomatik sahnesine ağırlığını koymaya başlamasıaslında Türkiye gibi bu haritadan beslenen ve hemen hemen bütün bubirikimlerle şu veya bu şekilde temasta buluna-gelmiş olan bir ülke içinönemli avantajlar sağlayacak bir unsurdur. Ancak Türkiye'nin özellikleseçkinler düzeyinde bu kültür haritasına yabancılaşma zaafı yanında buhavzaların ruhuna nüfuz ederek etkileyebilecek bilgi ve beceriye sahip insanunsuru konusunda hemen hemen tamamıyla yetersiz olması Asyadengelerini anlama ve yönlendirme gücünü kırmaktadır.

Yine çarpıcı bir misal ile ortaya koymak gerekirse, Asya'nın do-ğu-b.atı vekuzey-güney uç eksenleri açısından Türkiye, Rusya, Japonya ve Çinarasındaki karşılıklı dengeler gelecekte özel bir önem kazanacaktır. Türkiyeile Rusya arasında sözkonusu olan ve Batı Asya’yı kuzey-güneyistikametinde etkileyen tarihî rekabetin bir benzeri Doğu Asya'da Japonya ileÇin arasında geçerlidir. Buna karşılık da Çin ile Rusya arasında Orta Asyaüzerinden, Rusya ile Japonya arasında da Rusya’nın Pasifik kıyıları ve

Page 471: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Sakhalin adaları üzerinden bir rekabet söz konusudur. Bu ilişkilerdeki herçapraz ittifak teşebbüsü Orta Asya’yı doğrudan etkileyecektir. Bu açıdan elealındığında Orta Asya’daki uzun vadede etkili olmak isteyen bir Türkiye, budörtlü arasındaki ilişkilerin ritmik seyrini sürekli takip etmek ve Türk-Rus,Tüık-Japon ve Türk-Çin ilişkilerini bu seyre göre ayarlamak zorundadır. Bukıta ölçekli ilişkilerin küresel aktörlerle bağlantısı Avrasya dengelerinin geneluluslararası ilişkileri etkileme gücünü de ortaya koymaktadır. Mesela ABD-Japonya işbirliği karşı bir çapraz ittifak tepkisi olarak Rus-Çinyakınlaşmasını beraberinde getirirken ABD-Çin ilişkilerindeki iyileşme AB-Rusya-Japonya ilişkilerine yeni boyutlar katacaktır.

Bu çok yönlü denklemler bütün bu aktörlerin stratejik zihniyetine nüfuzedebilen ve bu stratejik zihniyetin günümüz reelpoliti-ğine yansımalarınıgörebilen bir stratejisyen prototipini gerekli kılmaktadır. Bu gereklilik açıkbir şekilde ortada iken, bu zorunluluğun gereğini yerine getirecek insanunsuru ne stratejisyen. ne diplomat ne de ara unsurlar olarak yeterli değildir.Bugün Çin kültür haritası içinde Çin siyaset ve diplomasi geleneği takipedebilen, bu tarihî tecrübe birikimini cari reelpolitik içindekimuhtemel tepkilerini anlayabilen ve tabiî bütün bunlar için de Çince'yikullanabilen yetişmiş insan unsuru yoktur. Benzer bir durum Japonya,Hindistan ve Güneydoğu Asya ülkeleri için de geçerlidir.

c. Orta Asya’nın Dünyaya Açılması ve Batı Asya Rekabeti

Deniz bağlantısından yoksun olan Orta Asya ülkelerinin Soğuk Savaş sonrasıdönemde dünyaya açılması için dört alternatifleri bulunmaktaydı: Birincisi,Hazar Denizinin kuzeyinden Rusya aracılığıyla Avrupa ve Atlantik’e;İkincisi, doğudan Çin aracılığıyla Pasifik’e; üçüncüsü, güneyde Afganistanüzerinden Hindistan ve Pakistan aracılığıyla Hint Okyanusuna; dördüncüsüise Hazar Denizinin güneyinden İran ve Türkiye aracılığıyla Akdeniz’e. Buyollar açısından değerlendirildiğinde Batı’ya açılım konusunda Türkiye, İranve Rusya arasında ciddi bir rekabet yaşandı. Ara yollar olarak gündemdetutulan Hazar Denizi üzerinden Kafkaslar-Karadeniz bağlantısı Türk-Rusilişkilerinde, İran üzerinden Basra bağlantı.. ortamı oluşturdu.

Rusya ve İran’ın bölgenin kendi üzerlerinden dünyaya açılması yolundayaptıkları ataklar, alternatif stratejiler takip eden bu üç ülkenin elde ettilderidış politika sonuçlarını mukayese etmemizi gerekli kılmaktadır. Bu üç ülke

Page 472: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Soğuk Savaş sonrası şartlara intibak edebilmek için birbirinden farklı üç yoltakip etti. Rusya bölge ülkelerinin siyasî eliti ve kurumlan üzerindekisosyalist dönemden gelen etkisini kullanmaya dayalı bir politika izlerken,Iran uluslararası sisteme rağmen reelpolitik yoluyla bölgesel etki kurmaya,Türkiye ise özellikle başta ABD olmak üzere uluslararası sis-tenıik güçlerindesteğini alarak bölgeye nüfuz etmeye yönelen stratejiler geliştirdiler.

Rusya iç siyasî yapısındaki çalkantılar ve ekonomik bunalıma rağmenbölgenin siyasî eliti üzerindeki etkisini kullanarak bölge ülkelerinin iç siyasîmekanizmaları üzerinde SSCB döneminde kurduğu doğrudan etkiyi dolaylıyönlendirmeye dönüştürmeye çalıştı. Bunun için de bir taraftan bumekanizmaların sürmesine çalışırken, diğer taraftan özellikle Kafkaslar veTacikistan politikaları ile askerî güce dayalı reelpolitik taktiklere yöneldi.Rusya, bu stratejide, özellikle Amerika'nın bu ülkeyi tekrar ayaklanüzerinde tutabilme gayretlerini de etkin bir şekilde kullandı. Ermenistanve Gürcistan ile yapılan askerî anlaşmalarla Kafkaslar geçidini tutan Rusyason olarak Putin döneminde Orta Asya ülkeleri ile imzaladığı bir dizianlaşmayla da jeoekonomik aktarım güzergâhı konusunda önemli kazanımlarelde etti.

İran ise uluslararası sistemik güçlerle olan çatışma ve dışlanma ilişkisinigözönünde bulundurarak bir taraftan Rusya ile rasyonel bir çıkar ilişkisinegirerken, diğer taraftan bölgenin iç yapısını ve dengelerini iyi etüd eden biryaklaşım sergilemeye çalıştı. İran’ın bölge dengelerine dayalı politikası,bölge ülkelerindeki siyasî elitin İslâmî gelişmelerden duydukları kaygılararağmen İran karşıtı bir politika izlememeleri sonucunu doğurdu. İran bölgedeistikrarsızlığa yol açacak bir devrim dalgası oluşturmaktan çok, cariyapıları gözeten, dolayısıyla da bölgesel reelpolitiğe uyum sağlamaya çalışandaha rasyonel bir politika izleyeceği intibaını verdikçe hem bölgenin siyasîelitindeki kaygıları dağıttı, hem de başta ABD olmak üzere sistemik güçlerindışlama çabalarını etkisiz kıldı. İran’ın karşı denge politikaları bu ülkeninbölgede dışlanma teşebbüslerini sonuçsuz bıraktı.

Uluslararası sistemden dışlanmaya çalışılan İran, Meşhed-Se-rahs-Tecendemiryolu projesi, Azerbaycan'ın Şalideniz petrol yataklarından elde ettiğipay ve Kazakistan ile petrol nakli konusunda imzaladığı anlaşmalar yoluylakolayca devre dışına itilecek bir ülke olmadığı mesajını göndermiştir. Bu

Page 473: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

politika bölgesel etkinlik ile uluslararası sistem baskısı arasındaki hassasdengeyi göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Aktifdiplomasiye dayalı bölgesel etkinliği başarılı bir şekilde kullanan birülkenin uluslararası sistemin baskılarına karşı taktik avantajlarsağlayabileceğinin en önemli ve ilginç göstergelerinden birisi İran’ın OıLa Asya diplomasisidir.

Geçmiş tecrübe birikimine dayalı olarak bölge eiitini kullanan Rusya vezorunlu olarak bölge reelpolitiğine uyum göstermeye çalışan İran'ın aksineTürkiye, Orta Asya'ya yönelik dış politikasını başta ABD olmak üzereuluslararası sistemik güçlerin stratejik tercihleri ile uyumlu bir ekseneoturtmaya çalıştı. Küresel dengeler açısından avantajlı görünen bu dış politikapozisyonu bölgesel dengeler ve yapıların yeterince etkin bir şekildedeğerlendirilmediği durumlarda karşı dengelerin oluşmasına yol açan birtablo oluşturdu. Sistemik küresel güçlerin sağlayacağı düşünülen dış desteğeduyulan güven dolayısıyla hem Rusya hem de İran ile aynı anda yaşanangerginlikler Türkiye'nin bölge politikalarındaki taktik esnekliğinizayıflatmıştır. Son yıllarda Özbekistan örneğinde olduğu gibi bölgenin siyasiliderlik kadrosu ile yaşanan gerilimler bu taktik esnekliğin tümüyle devredışına itildiği durumlar da doğurmuştur. Türkiye'de sık sık yaşanan hükümetbunalımları da etkin ve koordineli bir politikanın kararlı bir şekildesürdürülmesini güçleştirmiştir.

Bölgesel politikalar arasındaki koordinasyon eksildiğinden en çok etkilenenbölgelerden birisi Batı Asya olmuştur. Bu bölgenin Ortadoğu ve Orta Asyaarasında son derece önemli bir geçiş havzası oluşturması Ortadoğu ve OrtaAsya ile ilgili stratejik tercihlerde ciddi çelişkiler yaşanmasına yol açmıştır.ECO’nun Orta Asya'ya doğru genişletilmesi Iran ile yakın bir işbirliğinizarurî olarak gündeme getirmiştir. Ancak, Iran ile IsraiJ arasındaki kronikgerilim Türkiye-îsrail ilişkilerinin stratejik bir niteliğe dönüşmeye başladığıdoksanlı vıiların ortalarından sonra Batı Asya dengelerine de yansımayabaşlamış ve ECO’nun etkin bir işlev üstlenmesini olumsuz yöndeetkilemiştir.

Batı Asya’nın kuzey hattında Rusya, güney hattında da İran ile yaşananperiyodik gerginlikler Türkiye’nin manevra alanını da-raltmıştır. Rusya ileyaşanan gerginlikler büyük ümitlerle devreye sokulan KEİ’nin etkinlik

Page 474: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kazanmasını engelleyerek kuzey hâtûndaki manevra kabiliyetini azaltırken,İran ile yaşanan periyodik gerginlikler ECO’nun güney kuşağında işlevsel birrol üstlenme imkanını yok etmiştir. ECO ve KEl gibi bölgesel nitelikliörgütlerin etkili kullanımı yerine, sadece bölge-dışı sistemik faktörlere dayalıpolitikalar geliştirilmiş olması bu üç ülke arasındaki rekabete en avantajlıbaşlayan ülke olan Türkiye’nin zamanla etkinliğinin azalmasına yol açmıştır.Bu da uluslararası sistemik güç merkezleri ile olan ilişkisini bölgesel etkinliktemeline dayandırmayan bölge güçlerini bekleyen kaçınılması güç birneticedir. Bu açıdan Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya politikalarındaortaya çıkan zaafların temelinde aynı sebep vardır.

Coğrafya nın ortaya koyduğu basit bir gerçek vardır. Orta Asya ile karabağlantısı kurmak isteyen bir Türkiye’nin Rusya ve İran ile aynı anda birçatışmaya girmesi de, bu ülkelerden herhangi biri ile sürekli bir gerginlikyaşaması da doğru değildir. Yapılması gereken şey, bu tür dinamik şartlardahareket alanını daraltan değil genişleten bir diplomasi uygulamaktır. Bukonuda Rusya’nın son yıllarda uygulamaya çalıştığı diplomasi örnekgösterilebilir. Rusya ile Çin’in Orta. Asya üzerindeki çıkar çatışması, Türkiyeile İran’ın çıkar çatışmasından çok daha büyük ölçeklidir. Buna rağmenRusya ile Çin'in karşılıklı siyasî irade ile yakınlaşma sürecine girmeleri Batıkarşısındaki konumunu güçlendirmek isteyen Rusya’nın da, Tayvanyüzünden ABD ile gergin ilişkiler yaşayan Çin'in de hareket alanımgenişletmiştir. Türkiye ise gerek Rusya gerekse İran ile ilişkilerinde periyodikgerginlikler yaşayarak müzakere gücünü önemli ölçüde zaafa uğratmıştır.Böylece bir taraftan ABD’yi Türkiye güzergâhına zorlama şansını yitirmiş,diğer taraftan da Hazar Denizinin güneyinden geçen lran-Türkiye hattınımüzakere masasının dışında tutarak Rusya’nın Türkiye karşısındaki hareketalanını genişleten vaniıs bir vol takin etmiştir

Türkiye’nin bölgesel politika uygulamalarında gözlenen en ciddi zaaflardanbirisi dış politika alanları arasındaki taktik bağlantıları da gözeten büyükölçekli stratejiler geliştirilememiş olmasıdır. Bölgelerarası etkileşim ile ilgilisonuçlar görülmeden uygulanan politikalar orta dönemde ciddi manevra alanıdaralmalarına yol açmaktadır. Türkiye’nin jeopolitik konumu farklıaktörlerin stratejik tercihlerine dayalı statik politikaları değil, her türlüalternatifi değerlendirebilen çok yönlü dinamik politikaları gereklikılmaktadır. Nasıl akıllı bir tacir elindeki pazar alternatiflerini daraltmazsa,

Page 475: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

akıllı bir diplomat da elindeki dış politika opsiyonlarını azaltmamalıdır.

Türkiye bundan sonra gerek küresel gerekse kıtasal dengeler açısındanAvrupa ile yoğun temas halinde olmakla birlikte Asya diplomatik havzasıiçinde strateji geliştirmek zorundadır. Bu zorunluluk uzun dönemli birperspektif ile değerlendirilmedikçe Asya dengelerinde etkin bütün büyükgüçlerin yoğun bir faaliyet içinde bulundukları Orta Asya üzerinde sağlıklıbir strateji geliştirebilmek ve uygulayabilmek çok güçtür.

Orta Asya Türkiye’nin derinlemesine bir Asya stratejisi oluşturmasınınanahtarı konumundadır. Türkiye bir yandan ABD ve AB gibi Asya dışıülkelerle girdiği ilişkileri Asya içinde kullanabilme becerisini göstermek,diğer yandan Asya-içi dengelerdeki değişmeleri sürekli takip ederek bubölgede bir blok karşısında yalnız kalmayacak akt if bir diplomasi takipetmek zorundadır. Bu da Türkiye’nin Asya-Avrupa denklemi içindekistratejik önceliklerini tes-bit ederek Orta Asya ile olan ilişkilerini bu zemindegeliştirmesini gerekli kılmaktadır. Büyük ölçekli bir Avrasya stratejisi ileOrta Asya’ya yönelik dış politika arasında kurulacak tutarlı ve uzun dönemlibir ilişki Türkiye’nin küresel etkinliği için önemli bir alt yapı oluşturacaktır.

Öte yandan Türkiye’nin bölgeye yönelik politikası açısından bakıldığında,küresel, kıtasal ve bölgesel aktörlerle ilişkiler ne düzeyde seyrederseseyretsin, bölgedeki uzun dönemli kalıcı tesiri bölge-içi faktörlerianlayabilme, kullanabilme ve yönlendirebilme kabiliyetine bağlı kalacaktır.Tarihindeki en yoğun ve kapsamlı dönüşümlerinden birini yaşan Orta Asyatoplumlanııın psikolojilerinı ve çelişkilerini, liderlik ve elit formasyonlarımyeterince sağlıklı bir şekilde değerlendiremeyen bir yaklaşım geçiciparıltıların ötesinde kalıcı bir etkinlik kuramaz. Sürecin başında yaşananhissi tepkiler, asırların biriktirdiği psikolojik bir patlama olarak anlaşılabilirve maruz görülebilir. Ancak artık bu kısa dönemli hissi tepkilerin yerini buçok yönlü dönüşümlerin nabzını tutabilen ciddi analizlere dayalı rasyonel birstratejik planlama anlayışı almalıdır.

S. Bölüm

I Avrupa Birliği: Çok Boyutlu ve Çok Düzlemli Bir İlişkinin Tahlili

Yaklaşık 40 yıllık bir süreçten geçerek bugüne gelen Türkiye-AB ilişkileri,

Page 476: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yakın kıta havzaları ile ilgili olarak ele aldığımız son derece yoğun bir tarihîderinliğe sahip olan Türkiye-Avrupa ilişkilerinin modern döneme yansıyanve süreklilik arzeden bir devamı mahiyetindedir. Bu ilişkinin tarihî vepsikolojik arkaplanı ile diplomatik ve rasyonel görünümü arasındakibağlantılar Türkiye'nin diğer bölge ve ülkelerle olan ilişkisinden çok farklıboyutları beraberinde getirmektedir. Türkiye’nin Avrupa kıtası içindekikonumu, bir bütün olarak AB ile olan ilişkileri, AB üyesi ülkelerleyürüttüğü tek tek ilişkilerin oluşturduğu girift kompozisyon bir dışpolitika analizinin sıradan unsurlarının çok ötesinde bir bakış açısını gereklikılmaktadır.

Her türlü hissîlikten ve son dönemlerde gittikçe tırmanan ideolojik vesloganik söylemden bağımsız bir soğukkanlılıkla yapılması gereken böyle birdeğerlendirme, AB’nin uzun dönemli stratejik dönüşümü ve bu dönüşümünuluslararası ilişkiler tarihi içindeki yeri, Türkiye'nin medeniyet kimliğiçerçevesinde stratejik yöneliş açmazları ve nihayet AB-Türkiye ilişkilerininbu stratejik tercihlerin kesişim alanı içindeki seyri başlıklarından oluşan vebirbirinin içine geçen çerçevelerde ele alınmalıdır. Böylesi kapsamlı birdeğerlendirme Türkiye’nin üyeliği konusundaki engellerin anlaşılmasını dakolaylaştıracaktır.

AB-Türkiye ilişkilerinin bütün yönleriyle, kapsamlı ve derinlikli bir şekildeanlaşılmasını engelleyen en temel etken bu ilişkinin tahlili ile ilgili çabalardatakip edilen yöntemdir. Bu ilişkinin talep oHtion Vıir mpvt-pvlp. mlpn edpnbir ndav arasında görülmesi ve bu çerçevede yorumlanması üç temel yöntemproblemini beraberinde getirmektedir. Birincisi, bu ilişki biçimi iki statik yapıvarsayımına dayanmaktadır. Tarihî akış dondurulup bir resim çekildiğindedoğru gibi görünen bu yaklaşım biçimi gerek AB ve Türkiye’nin yaşamaktaoldukları dinamik süreci, gerekse bu iki yapı arasındaki ilişkinin kendisindenkaynaklanan dinamik unsurları gözardı etmektedir. Ne AB iç çelişkileriniaşarak oturmuş statik bir yapıdır; ne de Türkiye istenildiği an mekanik birşekilde tekrar kurgulanabilecek bir hüviyet arzetmektedir.

Aksine, AB Avrupa tarihinin en dinamik ve en yoğunluklu bir değişimsürecinden geçmekte ve yeni niteliklerle sürekli bir şekilde kendinidönüştürmektedir. Türkiye ise belki de tarihinin en geniş kapsamlıhesaplaşmalarının, bunalımlarının ve yüzleşmelerinin yaşandığı ve genç

Page 477: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

nüfusun bu dinamizmin ivmesini katlayarak artırdığı bir dönüşüm sürecininetkisi altındadır. Yerleşik kültür kalıpları, sosyal normlar ve ideolojikçerçeveler yeni unsurlarla sürekli bir evrilme içine girerken, AB ilebütünleşme sürecinin öncüleri olan seçkinler bu evrilmenin nabzını tutabilmeyeteneklerini aynı hızda yenileyememenin sıkıntılarını yaşamaktadırlar.Dolayısıyla, AB-Tüıkiye ilişkileri, talep eden ve edilen iki statikyapının değil, sürekli kendini yenileyen iki dinamik yapının ilişkisidir. Hemhedef tahtasının hem de bu tahtaya yöneldiği düşünülen okun sürekli konumdeğiştirerek hareket ettiği bir ilişkinin anlaşılması ancak ve ancak dinamikunsurları gözönünde bulunduran çok boyutlu ve çok düzlemli bir yönteminbenimsenmesi ile mümkün olabilir.

Bu dinamik ilişki sürecinin statik bir şekilde yorumlanmasından kaynaklananikinci yöntem engeli, bu ilişkinin tek yönlü seyrettiği yanılsamasıdır. Ne ABne deTürkiye, birbirleriyle olan ilişkilerini, sadece iki aktörün olduğu ve buiki aktörün tek yönlü bir ilişkinin şartlarım karşılıklı olarak kabul ettikleri birboşlukta yürütmektedirler. AB Türkiye ile olan ilişkilerini küresel, kıtasalve bölgesel faktörlerle birlikte ele alırken Türkiye de aynıfaktörlerin etkilerini ilişkilere yansıtmaktadır. Mesela AB’nin Türkiye’ninyakın kara havzasını oluşturan Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlara yönelikpolitikalarının seyri ile Türkiye ile olan ilişkilerinin seyri arasındaki uyummeselesi tek yönlü bir ilişkinin sınırınin çok ötesindedir. Ayrıca AB'nin birbütün olarak ilişkisi ile üye ülkelerin ikili ilişkileri arasındaki uyum meseleside ilişkilerin çok yönlü çıkarlar bileşkesinin yansımalarını taşımaktadır.Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkilerin AB-Türkiye ilişkilerininakış seyri üzerindeki etkisi son derece açıktır. Son Helsinki zirvesinde Türk-Yunan ilişkilerinin AB-Türkiye ilişkilerine vurduğu damga da çok yönlüilişki biçiminin izlerini taşımaktadır.

Üçüncü temel yöntem problemi ise ilişkilerin tek düzlemde seyreden birnitelik taşıdığı varsayımından kaynaklanmaktadır. Bu ilişkinin bir çokdüzlemin karşılıklı etkileşiminden oluşan çok daha karmaşık bir özellikarzetmesi, tek-düzlemli tahlillerin ulaştığı aşırı genellemeci sonuçlananlamsız kılmaktadır. Çok düzlemli bir tahlil yönteminin uygulanmasınıgerekli kılan bu durum, iki dinamik aktör arasındaki -ki bu aktörlerden birisikendi içinde de çok sayıda aktörü barındırmaktadır- değişken ilişki sürecininçok yönlü özelliklerinin tabiî bir sonucudur.

Page 478: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu yöntem problemlerini de gözönüne alarak, AB-Türkiye ilişkilerinidiplomasi, ekonomik/sosyal yapı, hukuk, strateji ve mede-niyet/kültürdüzlemlerinden oluşan beş ayrı çerçevede ve bu çerçevelerin gerektirdiğizaman ve yöntem boyutlarını da ihtiva edecek şekilde ele almaya çalışacağız.

1. Diplomatik/Siyasî İlişkiler Düzlemi

Bu düzlemin en temel özelliği siyasî rasyonalite, diplomatik esneklik vepragmatizm gerektirmesidir. Günbegün işleyen diplomatik seyir içinde kısadönemli ve kimi zaman da ani kararlara dayalı bir nitelik taşıyan bu düzlemtarihî, psikolojik ve kültürel unsurların izlerini taşımakla birlikte diplomatikilişkilerin çıkar ilişkisine dayalı soğuk ve formel yönünü ön planaçıkarmaktadır. İlişkinin tek yönlü akışım mutlaklaştıran ideolojik söylemlerve kitle düzeyinde mazur görülmekle birlikte diplomasi düzeyindemazur görülmeyecek psikolojik refleksler, bu düzlemin objektif bir şekildetahlil edilebilmesini mümkün kılmamaktadır.

... AB’yi bir Hristiyan Klubü olarak takdim eden Avrupalı siyaset yapımcılarıda, bu ilişkiyi iki uç refleksle ya asırlık bir rüyanın gerçekleşmesi ya daSevr’in mimarı olan Avrupa sömürgeciliğinin yeni bir versiyonu olarak görenTürkiye kaynaklı tepkiler de, bu düzlemin gerektirdiği soğukkanlılıktankopuşu beraberinde getirmektedir. Özellikle Türkiye'nin gerek siyasetyapımcıları gerekse seçkinler düzeyinde iç siyasete dönük psikolojikreflekslere dayalı tepkiler göstermesi AB ile yürütülen diplomatik ilişkilerinyoğun bir bütünleşme-cepheleşnıe sarkacının getirdiği gelgitlerdenetkilenmesi sonucunu doğurmuştur.

1959 yılında kamuoyunda hemen hemen hiç tartışılmadan, Yunanistan ilediplomatik rekabete dayanan son derece pragmatik bir kararla başlatılanilişkiler sürecinin altmışlı ve yetmişli yıllarda, çağdaşlaşma ile sömürgecilikretorikleri arasında ve ithal ikamesi politikaları ile çelişik konumu dolayısıylasürüncemede kaldıktan sonra 1987’deki tam üyelik müracaatı ile birlikte inceuzun bir yola dönüşmesi bu ince ve uzun yoldaki her dönemecindiplomatik rasyonaliteden çok psikolojik bir refleksle değerlendirilmesineyol açmıştır. Bahsettiğimiz gerilim, ilişkilerin her safhasında ritmikbir bareketlilik ile kendini göstermiştir.

Türkiye’nin AB’ye ortaklık başvurusunu yaptığı 3 Temmuz 1959 tarihinde

Page 479: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

başlayan ilişkiler 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ilediplomatik süreç açısından bir çerçeveye oturmuştur. Türkiye’nin ithalikamesi politikası ile koruma altına aldığı sanayisi, AB’nin de serbestdolaşım hakkının getireceği insan akını konusunda sürdürdüğü rezervler,altmışlı ve yetmişli yıllara egemen olan inişli çıkışlı diplomatik sürecinkarşılıklı gerekçelerini oluşturmuştur. 1980 yılına kadar bu çerçeve içindetarafların karşılıklı rezervleri ile inişli çıkışlı bir seyir takip eden süreç 12Eylül Müdahalesi ile durma noktasına gelmiştir. İlişkilerde seksenli yıllarınortalarından itibaren görülen canlanmada bem AB’nin hem de Türkiye’ninyeni ekonomik ve diplomatik araçlarla etkinliklerini artırma çabaları etkiliolmuştur. .. Özal’ın yine kamuoyunda çok da fazla tartışılmadan kullandığıinsiyatif ile yapılan tam üyelik müracaatı her iki taraf için de diplomatikhazırlık süreci bakımından sürpriz bir gelişme olmuş, ancak buna rağmenkısa bir süre içinde Türkiye'de tam üyelikle ilgili gerek muhteva gereksezamanlama açısından aşırı iyimser bir beklentinin oluşmasına yol açmıştır.

Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte dikkatlerini güneye doğru genişlemeplanlarından doğuya doğru genişleme planlarına çeviren ve Almanya'nın Ortave Doğu Avrupa’da artan etkisine paralel bir seyir takip eden gelişmelerilişkilere yeni boyutlar katmış ve işlemekte olan diplomatik süreçtekiaktörlerin çeşitlenmesine yol açmıştır. Seksenli yılların sonlarındakibeklentilerin aksine doksanlı yılların başlarında Türkiye'nin tam üyelikmüracaatında bekleme odasındaki statüsündeki belirsizliğin yoğunlaşması ilebirlikte iyimserliğin yerini tekrar sukut-ı hayal almıştır. PKKTıın Avrupa’dadestek bulmasının bu sukut-ı hayali bir tür “öteki” algılamasına dönüştürmüşolması diplomatik süreci de etkileyen sonuçlar doğurmuştur.

Gümrük Birliği süreci bu psikolojik gerilimin sarkacında işlemeyebaşlamıştır. Tek yönlü bir iradeyi göstermesi bakımından diplomatikesneklikten ve ekonomik rasyonaliteden uzak bir tavrı simgeleyen "yagireceğiz, ya gireceğiz” sloganı ile yürütülen Gümrük Birliği görüşmelerisonucunda imzalanan anlaşma, duygusal bir söylemle, asırlık rüyanıngerçekleştiği bir olay olarak değerlendirilmiştir. Aşırı iyimser bir duygusallıktaşıyan bu tepki, Türkiye’nin aday ülkeler arasına alınmasının reddedildiği veözel bir statü ile beklemeye alındığı 1997 Lüksemburg Zirvesinde tamaksi bir duygusal tepkiye dönüşmüş ve Avrupa-karşıtı psikoloji diplomatikrasyonaliteyi aşan bir muhteva kazanmıştır. Sevr söylemi ile ivmesi artan bu

Page 480: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

karşıtlık psikolojisi Abdullah Öcalan'ın Avrupa'ya sığındığı dönemlerdetoplumsal bir yaygınlık kazanmıştır. 1999 yılının ilk yarısına egemen olan veAB’nin Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden bir karşı kutup olarakgörülmesine yol açan bu atmosfer, 1999’un ikinci yarısında özellikle 17Ağustos depremi sonrası gelişmelerle birlikte ani bir değişime uğramıştır.AGİK Zirvesinden Helsinki Zirvesine geçiş sürecinde daha da belirginleşenbu psikoloji değişimi Helsinki Zirvesi ile tekrar Gümrük Birliğininimzalanıldı örmemdeki duvgusal iyimserliğe dönüşmüştür.

Avrupa Birliği ile yürütülen ilişkilerde süregelen bu psikolojik gelgit, aşıniyimser duygusallığjn egemen olduğu dönemlerde teenninin, düşmanlıkdeklarasyonlarını da içeren aşırı kötümser duygusallığın egemen olduğudönemlerde de soğukkanlılığın devreye girmesini engellemektedir.Siyasilerden seçkinlere ve toplum kesimlerine son derece hızlı bir şekildeyansıyan bu gelgit psikolojisi bu tür geçiş dönemlerinde çok daha soğukkanlıdiplomasi uygulaması gereken diplomatların manevra alanını dadaraltmakta ve adım adım derlenecek müzakere süreçlerini ya hızlı vekontrolsuz adımlarla yürüyen ya da tamamıyla duran, hattagerileyen, diplomatik dalgalanmalara dönüştürmektedir. Psikolojik reflekslerkimi zaman diplomatik sürecin bir unsuru olarak da kullanılabilir. Ancak, sıksık devreye giren ve süreci tümüyle egemenliği altına alan psikolojikgelgitler, bir araç olmaktan çıkarak, diplomasinin ayak bağları halini alırlarki, bu durum AB-Türkiye ilişkilerinin neredeyse değişmez niteliği halinialmış bulunmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, Helsinki Zirvesinde alınan sonuç da sağlıklı vesoğukkanlı bir değerlendirmeye tâbi tutulmaksızın tekrar aşırı duygusaliyimserliğin oluşturduğu bir çerçeveye indirgenmiştir. Konu ile ilgili ikibakanın, biri zirve kararlarının tarihî bir fırsat olduğunu savunan, diğeri aynıkararların Türkiye’nin menfaatlerine karşı olduğu tezini kabul eden iki farklıgörüş beyan etmesi dahi zirve kararlarının aslında mutlak ifadeler ihtiva edenbir söylemle değerlendirilmesinin doğru olmayacağını ortaya koymuştur.Buna rağmen gerek Yunanistan ile ilişkilerde yaşanan gelişmeler, gerekse içsiyasî konjonktür bu kararların diplomatik sonuçlarının objektif bir şekildedeğerlendirilmesine imkan tanımamış ve yine aşın iyimser bir psikolojinindiplomatik sürece egemen olmasına yol açmıştır.

Page 481: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Helsinki Zirvesinin en önemli sonuçlarından birisi 2004 gibi çok da uzunolmayan bir tarih hedefi ortaya konarak diplomatik sürece bir zamanboyutunun katılmış olmasıdır. Bu dönemde her-şeyden önce diplomatik süreçsık sık yaşanan iyimseıiik-sukut-ı hayal karşıtlık sarkacının labirentindenkurtarılmalı ve diplomatik sürecin gerektirdiği rasyonalite ve esneklik genelstratejik tercihler çerçevesinde devreye sokulmalıdır. Stratejik düzlemde dahateferruatlı bir şekilde ele alacağımız gibi Türkiye gerek küresel, gerek kıtasal,gerekse bölgesel stratejik tercihlerinde genel olarak Avrupa, özel olarak daAB faktörlerini temel parametrelerden birisi olarak sürekli gözönündebulundurmak zorundadır.

Helsinki Zirvesi ile ortaya konan çerçeve ve bu çerçevenin belirlediğikonjonktür çok daha dinamik bir diplomatik sürecin izlerini taşımaktadır.Genel olarak ele alındığında Helsinki Zirvesi ile bir kez daha kendisine atıftabulunulan Kopenhag Kriterleri iç ve dış politika arasındaki kategorik ayrımıesnetmekte ve iç politikadaki gelişmeleri dış politikayı doğrudan etkileyenunsurlar haline getirmektedir. Artık diplomasi kulvarları ve koridorları ilesınırlı dış politika yapımı anlamını kaybetmekte ve total birdiplomasi uygulaması kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu durum diplomasiile iç politikaya dönük bürokrasi arasındaki kesişim alanlarını artırmakta vebu aktörler arasındaki koordinasyonu dış politika yapım sürecinin odakmeselelerinden bil isi yapmaktadır. Maastricht Kriterleri açısındanbakıldığında benzer bir durum diplomasi ile ekonomi bürokrasisi arasındageçerli olmaktadır. Ulusal egemenliği öne çıkaran ekonomi-politik araçlar ileHelsinki Sürecinin gerektirdiği uluslararası etkileşim alanı arasındaki ilişkibundan sonra psikolojik refleksleri kaldıramayacak hassasiyetler taşıyacaktır.

Türkiye'nin ana dış politika gündem maddeleri için de son derece dinamik birdiplomatik süreç başlamaktadır. Helsinki Süreci daha önce Türkiye ileYunanistan arasında ikili ilişkiler düzleminde ele alınan Kıbrıs ve Egemeselelerini AB'nin de müdahil olabileceği çok (en az üç) boyutlu birdiplomatik sürecin içine çekmiş bulunmaktadır. Helsinki Zirvesinde almankararların Türkiye tarafından onaylanması Türkiye'nin bu temel meselelerleilgili süıdü-regeldiği diplomatik pozisyonlarda ciddi bir değişimanlamına gelmektedir. Ege meselesinin uluslararası hukuk organlarıaracılığıyla çözümü Türkiye'nin bu meselenin Lahey Adalet Divanı’nagidilmeksizin ikili görüşmelerle çözülmesi gereken bir mesele olduğu

Page 482: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yönündeki görüşü ile ilgili pozisyonu Helsinki Zirvesinin öngördüğü süreç ileterkedilmiş görünmektedir. Aynı şekilde, Kıbrıs’ın Türkiye’nin üye olmadığıuluslararası organizasyonlara üye olmasını engelleyen anlaşmalara dayanarakKıbrıs Rum Kesi-mi’nin AB’ye üyeliğine blokaj uygulayan Türkiye’nin zirvekararla-" ;ıQ k„ tavrında da değişikliğe gitmesi bu dinamik konjonktiirün yeniişaretleri olarak görülmelidir. Ayrıca 2004 gibi bir tarihin ortaya konmasıkronikleşen problemleri uzayan müzakerelere bağlamaya yönelik statüko-merkezli diplomasi yapımının sürdürülmesinin artık güç olduğunu ortayakoymaktadır. Zirve kararları ile Yunanistan her iki meselede de ciddi birmanevra alanı kazanırken AB bir bütün olarak ve birliğin önemli üye ülkeleriolarak Ege ve Doğu Akdeniz’e yönelik politikalarda önemli mesafe almışbulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında AB’nin etkinlik alanı DoğuAvrupa'dan sonra Güney-doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’e kaymışbulunmaktadır ki, bu durum AB’nin. dış politika etkinliğini artıran sonuçlardoğuracaktır.

Türkiye’nin gelecekte AB ile diplomatik/siyasî düzlemde yürüttüğü ilişkisürecinde karşı karşıya kalacağı en ciddi problem alanları AB’nin Ortak DışPolitika (CFP: Common Foreign Policy) yapımındaki bölgesel tercihler ileTürkiye'nin sürdüregeldiği bölgesel politikalar arasındaki uyum meselesiolacaktır. Şu anda gündemde olmamakla birlikte, yakın bir gelecekteTürkiye’nin özellikle Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar gibi yakın karahavzaları ile ilgili tercihleri ile AB’nin son derece karmaşık bir süreçtengeçerek oluşturmakta olduğu dış politika tercihleri arasındayaşanması muhtemel gerilimlere şimdiden ayak uydurabilecek ve bu gerilim-leri Türkiye’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda aşabilecek bir diplomasibecerisi gösterebilmesi Türkiye'nin gerek bu bölgelere gerekse AB’yeyönelik politikalarının en temel meselelerinden birisi olacaktır. Şu ana kadarher üç bölgede de daha çok ABD ile uyumlu politikalar sürdüren Türkiye'ninfarklılaşan küresel, kıtasal ve bölgesel tercihler karşısında alacağı tavır ve butavrın AB politikaları ile uyumlu hale getirilmesi meselesi ilişkileringeleceği konusundaki en kritik alanlardan birini oluşturmaktadır.

Bu konularda günbegün atılan diplomatik adımların orta ve uzun vadeliperspektifte birbirleriyle tutarlı bir bütün oluşturması daha kapsamlı vederinlikli bir stratejik planlamanın olmazsa olmaz şartıdır. Aksi takdirdebirbirleriyle çelişik reflekslerden, biri diğerinin etkisini yok eden anlık

Page 483: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

tepkilerden ve derinlemesine stratejik bir perspektif içermeyen günlük tavıralışlardan oluşan bir diplomasi uzun dönemde daha oturmuş bir dış politikayapım ^denesine sahİD olan AB'nin Türk diplomasissini bilme kapasitesininartışına yol açabilir. Şu ana kadar sürdürdüğü politika ile, Türkiye’nin tamüyelik müracaatım en uzun döneme yayarak ilişkilerin ritmini elinde tutmabecerisini gösteren AB, bundan sonra da çelişik tepkileri de gerekçegöstererek Gümrük Birliği ile elde ettiği tavizleri koruyan ve talep edilenkonumundan kaynaklanan etkin pozisyonunu kullanarak sürecin belirleyiciunsuru olma özelliğini sürdürmeye çalışacaktır. Türkiye’nin kabulü halindeortaya çıkması muhtemel maliyetlerle Türkiye’nin AB'den kopması iledoğabilecek riskler arasında bir optimizasyon sağlamaya dayanan ABpolitikası karşısında Türkiye artık psikolojik reflekslerden kaçınarak kendimanevra alanını genişletecek ve her türlü gelişmeye alternatif politikalarlayaklaşabilecek bir diplomatik dinamizm kazanmak zorundadır.

II. Ekonomik/Sosyal Analiz Düzlemi

Ekonomik ve sosyal yapı ile ilgili düzlem günbegün işleyen diplomatikdüzlemden daha uzun dönemli bir perspektifi gerekli kılmaktadır. Ülkeninseçtiği ekonomik kalkınma modeli, dış ekonomik ilişkiler perspektifi,sektorel tercihler ve öncelikler gibi ekonomik yapı ile doğrudan ilişkilikonular, girilen entegrasyon sürecine bakışın da ana parametrelerinioluşturur.

Bu açıdan bakıldığında AB-Tüıkiye ilişkilerinin üç ana safhadan geçtiğisöylenebilir. Ankara Anlaşmasının imzalandığı 1964 yılından seksenli yıllarakadar süren birinci safhada ithal ikamesi politikasını temel kalkınma yöntemiolarak benimseyen Türkiye gümrük politikaları aracılığıyla iç sanayisinikoruma ve geliştirme çabası ile AB’ye entegrasyon çabası arasındakiçelişkiyi yaşarken, AB serbest dolaşım ilkesi ile Türkiye’den Avrupa’yadönük göç baskısının doğurduğu kaygılar arasındaki çelişki ile yüzleşmekzorunda kalmıştır. Türkiye, gelişmiş bir sanayi altyapısına ve buna dayalırekabet gücüne sahip Avrupa mallarının serbest dolaşımına, Avrupa da sonderece dinamik bir özelliğe ve nüfuz edebilme kabiliyetine sahip Türknüfusun serbest dolaşımına rezerv koymaya çalışmıştır. Mal ve insandolaşımı ile ilgili bu karşılıklı tedirginlik bu safhada ilişkilerin biraz dabilinçli bir şekilde yavaşlatılmasınai bu karşılıklı rezervler Ankara

Page 484: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Anlaşmasının uygulamasında entegrasyon sürecinden çok karşılıklı çıkarilişkilerinin öne çıktığı bir yaklaşım tarzını egemen kılmıştır. AB gümrüktarifelerini ve tarife-dışı engelleri 1973 yılı itibarıyla kaldırırken, Türkiye’ninen temel ihracat kalemleri olan tekstil ve tarım ürünleri ile ilgilirezervlerini sü rdürmüştür. 1973 yılında Almanya'nın AB üyesi ülkelerdışından gelen göçmen işçi alimim yasaklaması ve takip edilensüreçte Türklere vize uygulamasını başlatması ile birlikte insan dolaşımı ileilgili ortaya çıkan Türk-Alınan gerginliği AB-Türkiye ilişkilerini doğrudanetkileyen ana konulardan biri haline gelmiştir.

Buna mukabil Türkiye de gümrük indirimleri konusunda anlaşmanınöngördüğü uygulamaları geciktirmiştir. 1973 ve 1976 yıllarında yapılanindirimler dışında ortak dış gümrük tarifeleri uygulaması da, tarımpolitikalarındaki uyum da sürekli ertelenmiştir. Ekonomik ilişkilerin ticaretinliberalleşmesine dayalı boyutunu tek-yönlü bir taviz olarak değerlendirenTürkiye, bu tavizin karşılığını görmediğini düşündüğü dönemlerdeliberalleşme yönündeki adımlar konusunda teenni ile davranmayayönelmiştir. Bu dönemde AB’nin seksenli ve doksanlı yıllara göre çok dahamütevazı bir seyir takip eden iç bütünleşme süreci de Türkiye’nin builişkiyi zamana yayarak sanayisinin yeterince olgunlaşmasınıbeklemeye dayalı yaklaşımını sürdürmesini kolaylaştırmıştır. Çıkarların uz-laştırılmasında karşılaşılan güçlükler 1978 yılında beş yıllık moratoryumuygulamasını bile gündeme getirmiştir.

Seksenli yıllarla birlikte başlayan ikinci safhada birbiriyle çelişik iki görüntüöne çıkmıştır. Türkiye’de gerçekleşen askerî müdahale siyasî ilişkilerde çokciddi sıkıntıları beraberinde getirirken, 24 Ocak kararlan ile birlikte tercihedilen yeni ekonomik modelin öngördüğü kalkınma stratejisi AB-Türkiyeilişkilerinin ekonomik boyutunu canlandırabilecek gelişmelerin önünüaçmıştır. Avrupa’da askerî bir idare altında bulunan Türkiye'ye yöneliktenkitler ve kurumsal dışlamalar ilişkilerin geneline yansıyan birgerginliği beraberinde getirmiştir. Öte yandan, Türkiye’nin ithal ikamesipolitikasını terkederek temel kalkınma stratejisi olarak ihracata dayalıkalkınma modeline yönelmesi ticaretin liberalleşmesi konusunda süregelentedirginliklerin aşılmasını kolaylaştırmıştır. İlişkilerin ekonomik olmaktançok siyasî gelişmelerin olması yeni kalkınma modelinin getirdiği avantajlarınetkisini göstermesini engellemiştir.

Page 485: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Bu dönemin diğer önemli özelliği de, özellikle Alman ekonomisindekicanlanmanın rüzgarını da arkasına alan AB’nin bütünleşme sürecinin ivmekazanarak bu birliğin önemli uluslararası çekim alanlarından biri halinegelmeye başlamış olmasıdır. İthal ikamesi politikasını terketmeye yönelenTürkiye’nin ekonomisini dışarıya açması bir önceki safhada söz konusu olankorumacı refleksi etkisiz kılınıştır. Buna mukabil AB’nin serbest dolaşım ileilgili rezervi güçlenerek sürdürülmüştür. Bu rezervin gerekçeleri de gittikçeekonomik alandan siyasal ve kültürel alana kaymıştır. Türkiye’deki askerîidare döneminde artan iltica talepleri siyasî gerekçelerin dozunu artırırken,Batıda yeniden yükselmeye başlayan ırkçı temayüller kültürel unsurları dadevreye sokan sonuçlar doğurmuştur.

Türkiye’nin 1987'deki tam üyelik müracaatı bu yeni safhanın bir ürünüolmuştur. Seksenli yılların ortalarında Türkiye’nin artan ihracatla gösterdiğiekonomik performans müracaatın psikolojik altyapısını hazırlamıştır. Buyıllarda ekonomik politikalardaki öncelikler ve tercihler değişmiş ve küreselekonomiye entegrasyonla uyumlu yapısal bir dönüşüm söz konusu olmuştur.AB’nin İspanya, Portekiz ve Yunanistan'ı tam üyeliğe alarak Akdeniz’edoğru genişlemesi de Türkiye'nin tam üyelik müracaatının zamanlamasınıetkilemiştir.

Türkiye'nin tam üye olmadan Gümrük Birliği’ne girmesi ile başlayan üçüncüsafha entegrasyon süreçleri ve AB tecrübesi açısından da ilk olma niteliğitaşımaktadır. Türkiye böylesi bir modeli benimsemekle ilişkilerin seyri vetarafların talepleri açısından ilk safhadan itibaren birbirlerini dengeleyenunsurlar olarak gözüken serbest mal ve insan dolaşımı arasındaki irtibatıntamamen kopmasını kabul ederek AB’nin yetmişli yıllardan beri sürdürdüğüpolitikayı kabul etmiş ve klasik pozisyonunu terketmiştir. Serbest insandolaşımı ile ilgili bütün sınırlamalar artarak devam eder ve sadece göçmenişçilere değil, işveren ve profesyonel düzeydeki yöneticileri de kapsayan vizeuygulamaları katı bir şekilde sürerken, Türkiye'nin kendi pazarını tamamıylaAB’ye açması Türkiye’nin politikaları ile tamamıyla çelişkili, seksenliyılların strateji daha önceki bölümlerde incelediğimiz yakın kara, yakın denizve yakın kıta havzaları politikalarını gözönünde tutan bir coğrafi derinlikanlayışına dayanmak durumundadır. Türkiye'yi kendi yakın havzalarınınekonomik potansiyeline yabancılaştırarak sadece AB’ııin ekonomikparametrelerine eklemleyecek politikalar Türkiye’nin AB karşısındaki

Page 486: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kırılgan özelliklerini daha da has-saslaştıracaktır. Türkiye yeni ekonomiketkinlik alanları oluşturdukça AB nezdindeki göreceli ekonomik ağırlığını daartıracaktır.

III. Hukukî Analiz Düzlemi

Hukukî analiz düzlemi temelde Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasî,ekonomik ve sosyal yapının gerektirdiği hukukî çerçeve ile AB’ninderinleşmesine bütünleşme süreci için öngördüğü temel hukuk ilkeleriarasındaki uyum problemi ile ilgilidir. Bu uyum problemi sıradan formelmevzuat uyum sürecinden daha derin unsurlar ihtiva etmektedir. Mevzuatuyumu ile ilgili problemler temel ilkelerle ilgili psikolojik arkaplanın izlerinitaşımaktadır.

Bu analiz düzleminin kritik eşiği doğrudan egemenlik kavramı ile ilgilidir.AB benzeri entegrasyon çabalan herşeyden önce birliği oluşturan ulus-devletlerin ulusal egemenlik anlayışlarının bir üst egemenlik alanım kabuledecek şekilde dönüşmesini öngörmektedir. Gerek birlik bünyesindeoluşturulan kurum ve organların yetki alanları ve bu alanların ulus-devletdüzeyinde benzer işlevler üstlenen kurum ve organlarla ilişkileri, gerekseortak dış politika, ortak tarım politikası, ortak para politikası gibi bir ulus-dev-letin temel egemenlik alanları içine giren konularda ulusal düzeyi aşansiyasî kararların doğuracağı hukukî sonuçlar birlik üyeliği ile ulusalegemenlik arasındaki gri alanları oluşturmaktadır. Kopenhag kriterleri bu grialanlar konusunda birliğin olmazsa olmaz ilkelerini ortaya koymaktadır.Genel ilkeler olarak ele alındığında fazla problemli görülmeyen demokrasi,insan hakları, azınlık hakları gibi kriterler, uygulama alanına yönelindiğindeAB-Türkiye ilişkilerinin her iki taraf açısından da en kritik konularınınbaşında gelmektedir.

..Entegrasyon süreci açısından haklı görülebilecek bu husus, Türkiye’dekiyerleşik ulus-devlet merkezli egemenlik anlayışı ve tarihî bilinçaltına dayalısiyaset psikolojisi ile ciddi çelişkiler barındırmaktadır. Herşeyden önce üyeve diğer aday ülkelerin aksine. Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupalı güçlerinAnadolu'yu paylaşma planlarına karşı yürütülen bir İstiklal Savaşınınsonucunda kurulmuş olması, Türkiye’deki siyasî karar sürecini psikolojikaçıdan etkileyen tarihî bilinçaltına dayalı bir refleksi devreye sokmaktadır.Ulus-devletin egemenlik alanının daraltılması ile etnik-ternel-li azınlık

Page 487: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hakları kavramı biraraya getirildiğinde bu refleks, çoğu zaman devletin en üstmakamlarınca da dile getirilen Sevr psikozuna dönüşmektedir.

Osmanlı Devleti’nin Avrupalı güçlerce önce din-temelli, daha sonra da etnik-temeili farklılaşmalarla bölünerek küçültültnesinin getirdiği tarihî tecrüberefleksi, başka ülkeler için çok daha objektif unsurlar taşıyan Kopenhagkriterlerinin Türk siyaset yapımcıları tarafından kuşkuyla ve teenniylekarşılanmasının temel sebebidir. Osmanlı Devleti’nin külleri üzerinde doğanTürkiye Cumhuri-yeti'nin Lozan’da gerekli egemenlik ve güvenlikgarantilerine kavuştuğunu düşünen siyaset yapımcıları Lozan dengelerinindeğişmesinin doğurabileceği risklere karşı son derece hassas birtavır benimsemektedirler. Lozan'da din-temelli olarak tanımlanan azınlıkkavramının AB’ye entegrasyon süreci ile birlikte bu kriterler çerçevesindeetnik-temelli olarak yeniden tanımlanması ve AB’niıı bu çerçevede bir Kürtpolitikası benimsemiş olması Lozan dengeleri iie AB ilişkilerinin en kırılganunsurunu oluşturmaktadır.

Hukukî analiz düzlemini bu çerçevede doğrudan etkileyen diğer önemli birsiyaset psikolojisi parametresi de Türkiye'de yerleşik olan Türkiye’ninkendine özgü nitelikler taşıyan bir ülke olduğu varsayımıdır. Avrupalımakam ve yetkililerce objektif gibi görünen bir çok kriter, bu varsayımışığında Türkiye açısından kendi, şartlarına uydurulması gereken dahasübjektif unsurlar taşımaktadır ve bu nedenle de belli bir esneklik içinde elealınmak zorundadır. Bu varsayım ciddi şekilde tartışılmaya açılmaksızm heraday için uygulanacak kriterlerin objektif niteliklerinin ne anlama geldiği veuygulamada ortaya çıkabilecek sübjektif alanların aşılabil-m«i mp^İPİftriveterince anlaşdamayacaktır.

Bu nedenledir ki, mevzuata dair formel hukuk çerçevesi ile ilgilidüzenlemelerden önce bu düzenlemelerin Türk siyasetinin ve devlet yapısı veanlayışının temel parametreleri içindeki yerinin açıklığa kavuşmasıgerekmektedir. Varolan karşılıklı çelişkiler düzeltilmedikçe masaya getirilenher formel hukuk düzenlemesi yeni kuşkulan beraberinde getirecektir.İlişkilerin eşit ve sağlıklı bir düzlemde yürütülebilmesi için AB yetkililerineegemen olan ve Türkiye'nin düzeltilmesi gereken hasta bir yapıya sahipolduğu kanaati ve bu kanaatin yol açtığı deklaratif ve buyurgan tavır,karşı tarafın hassasiyetlerini ve psikolojilerini gözardı etmeyen onurlu bir

Page 488: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

müzakere tarafı tavrına dönüşmek zorundadır. Aksi takdirde tarihi reflekslerdiplomatik rasyonaliteııin hukuk formeiliğinin çok ötesinde etkilerdebulunmaya devam edecektir. Türkiye ile ilişkileri yürütürken takınılacakyeni-sömürgeci bir tavır Türkiye'nin egemenlikle ilgili kaygılarını artıracakve zaten iç siyaset yapısı gereği yapılması gereken düzenlemelerin bile tepkiile karşılanmasına yol açacaktır.

Buna karşılık Türkiye kendi iç siyasî, ekonomik ve sosyal yapısı ile ilgilizaten gerçekleştirmek zorunda olduğu yapısal değişiklikleri AByönlendirmesi ve şemsiyesi olmaksızın da yürütecek bir siyasî irade ortayakoymak zorundadır. Bu siyasî irade bir taraftan AB bünyesindeki dinamikseyri takip etmek, diğer taraftan da şu ana kadar sürdürülegelen önemliçelişik tutum ve tepkileri yeni bir dengeye oturtmak zorundadır. Kabuledilmek istenmese de, AB’ye giriş süreci ulusal egemenlik alanlarınındönüşmesini beraberinde getirmektedir. Tahkim yasası bu dönüşümün ençarpıcı misallerinden birisidir. Hem klasik egemenlik kavramını tümüylesavunmak, hem de AB'ye girişi en stratejik hedef olarak göstermek ciddi birçelişki oluşturmaktadır. Kendisi bizatihi federal bir yapı oluşturan ABbünyesine katılmak üniter devletin egemenlik kavramını esnetecek sonuçlardoğuracaktır. Bu sonuçlara hazırlıklı olmadan AB’yi çağdaşlaşma retoriğininbir önşartı görerek meşrulaştırmak, sonra da onun gereğini sürekli tehiretmeye çalışmak zaman kazanmaya yönelik bir maslahat olarakdeğerlendirilebilir. Ancak bu tavır, Türkiye’nin uzun dönemli stratejikhedefleri konusunda net tercihlerde bulunmasını da sürekli olarak geciktirir.

Öte yandan iç siyaset içindeki yerleşik etki alanlarını muhafaza ederek deKopenhag Kriterlerinin iki temel unsuru olan demokrasi ve insan haklanilkelerini yerine getirebilmek çok güçtür. Siyasal alanı denetim altındatutmaya çalışan anayasal çerçeve ve bu çerçevenin öngördüğü sistemikkontrol mekanizmaları ile bu kriterleri uzlaştırabilmek de çok güçtür.

Bu noktada kendi toplumu üzerinde yeterli meşruiyet araçlarına sahip olandevletlerin çekinmesini gerektirecek bir durum yoktur. Burada temel meselesiyasal meşruiyet alanı ile yeni egemenlik alanı arasında anlamlı bir bütünlükoluşturup oluşturula-mayacağı meselesidir. Hukukî düzenlemeler bumeşruiyet alanı ile bütünlük arzettiği ve toplumsal değişmelere uyguncevaplar üretebildiği oranda bahsettiğimiz temel çelişkileri ve

Page 489: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

korkuları aşacak bir çerçeve oluşturabilir. Aksi takdirde AB’ye intibak süreciiçin tepeden gelen düzenlemeler bir müddet sonra toplumsal meşruiyetalanım kaybedebilir ya da bu süreçteki olumsuz gelişmelere bağlı olaraktamamıyla iptal edilebilirler. Türkiye siyasal kültürü, psikolojiyi, kurumlanve sistemi yemden inşa etme ihtiyacı ile karşı karşıyadır. Bu inşa faaliyetiolmaksızın yapılacak hukukî düzenlemeler yeterli toplumsal meşruiyetten vemotivasyondan yoksun kalacaktır.

IV. Stratejik Analiz Düzlemi

Uluslararası ilişkilerde yeni bir düzen arayışının ortaya çıktığı dönemlerdebütün toplumlar bu yeni düzen arayışının içinde alacakları konumla ilgilidinamik bir teorik ve pratik sürecin içine girerler. “Biz bu Yeni DünyaDüzeninin tarihî akışı içerisinde neredeyiz ve bulunduğumuz coğrafya buyeni düzende nasıl bir anlam ifade ediyor” sorusu böylesi geçiş dönemlerindehangi güç ölçeğinde olursa olsun bütün toplumların seçkinlerinin ciddi veyoğunluklu bir şekilde ilgilenmek ve cevaplamak zorunda oldukları bir somhalini alır. İçinde diplomatik, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî altsoruların da bulunduğu bu temel soruya verilen muhtemel cevaplar bu soruyacevap arayan toplumun dünyada kendisini nerede gördüğü ile ilgili genel birstratejik tahlilin ana çerçevesini de oluşturur. Burada stratejik tahlilin anadayanak unsuru o toDİumun kendi tarihî birikimini ve coğrafî mekânımyeniden anlamlı çerçeveye oturtmasıdır ki, bu durum bu tahlilindiplomatik/siyasî, ekonomik/sosyal ve hukukî düzlemlerden çok daha uzundönemli bir boyut taşımasını gerekli kılar.

Uluslararası düzenle bir şekilde ilgili bütün aktörleri yeni bir stratejikanlamlılık oluşturmaya sevkeden bu tür kapsamlı ve yaygın arayışlargenellikle büyük ölçekli savaşlar sonrasında ortaya çıkar. Otuz Yıl Savaşlansonrasında oluşan VVestfalya sistemi, Napol-yon savaşları sonrasmda oluşanViyana Kongresi sistemi, I. Dünya Savaşından sonra oluşan Cemiyet-iAkvam ve II. Dünya Savaşından sonra oluşan BM sistemi ve çift kutupluyapılar bu arayışlara hem zemin olmuşlar hem de bu arayışlarıyönlendirmişlerdir. Soğuk Savaş da, farklı nitelikler taşımakla birlikte, çiftkutuplu sistem içinde süren dolaylı bir savaştı. Dolayısıyla, bu savaşın bitişide bu savaşın süregeldiği uluslararası düzenin temel parametrelerinideğiştirmiştir. Bu değişim, küresel, kıtasal ve bölgesel aktörlerin konumlarını

Page 490: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

yeniden belirleme çabalarını kaçınılmaz kılmıştır.

Bu zorunluluk Türkiye için de geçerlidir ve çalışmamızın değişikbölümlerinde de üzerinde durduğumuz gibi çok kapsamlı bir yenidenanlamlandırma meselesini beraberinde getirmiştir. AB ile yürütülenentegrasyon süreci olmasa da geçerli olacak olan bu zorunluluk buentegrasyon süreci ile yeni boyutlar ve nitelikler kazanmaktadır. Bu nitelikleraynı zamanda stratejik düzlemle ilgili tahlillerde AB'nin nerede durduğusorusuna tahlilin diğer unsurları ile tutarlı bir tanımlama yapma ihtiyacınıaçık bir şekilde ortaya koymaktadır. Daha önce ele aldığımız düzlem veyapılarla ilgili yönelişleri de etkileyecek olan bu tanımlamalar daha uzundönemli tarih ve coğrafya derinliğine dayanan bir analiz düzlemini gereklikılmaktadır. Böylesi bir analiz küresel, kıtasal ve bölgesel ölçeklerde sağlıklıbir zemine oturabilir. AB ile yürütülen entegrasyon sürecinin her birölçekteki etkisi farklı olacaktır.

ı. Küresel Boyut

Soğuk Savaşın sona ermesi AB’nin de, Türkiye’nin de küresel dengeleriçindeki konumunu büyük ölçüde etkilemiştir. Soğuk Savaş süresince siyasî,ekonomik ve askerî parametreler açısından bir bütün olarak değerlendirilenBatı Blokunuıı Avrupa-merkezli bölgesel bir ekonomik entegrasyon ünitesiolarak çift kutuplu blok yapılanmasının bir ekonomik alt bilimi gibi görülenAB özellikle Varşova Paktı'nm dağılması ve Almanya'nın birleşmesi ilebirlikte gittikçe artan bir hızla önce Batı Bloku içinde özerk bir hüviyetkazanmış, daha sonra dâ Maastricht Anlaşmasından sonra başlıbaşı-na birgüç ve çekim alanı halini almıştır. NAFTA’nın Kuzey Amerika'da, APEC'inPasifik'te yeni ekonomi-politik yapılanmalar olarak devreye girmesi AB’yikuzeyden güneye doğru inen üçlü ekono-mik-politik çekim alanlarının(Kuzey Amerika-Avrupa-Pasifik) Avrupa ayağı gibi görülmesine zeminhazırlamıştır. Böylece AB Soğuk Savaş döneminde aynı zamanda ekonomi-politik bir bütünlük arzeden Batı Blokunun bir alt ünitesi olma vasfındançıkarak kapitalist işleyişe sahip Batı Blokunun diğer merkezlerine alternatifteşkil eden yeni bir merkez niteliği kazanmıştır.

Bu durum siyasî ve askerî güvenlik alanlarını ilgilendiren stratejik bakış açısıiçin de geçerlidir. Soğuk Savaş süresince Batı Blokunun güvenlik şemsiyesinioluşturan NATO çerçevesinde kendi güvenlik konseptlerini kuran Avrupa

Page 491: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ülkeleri Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte sadece ekonomik alanda değil,siyasal ve stratejik alanda da bütünleşme sürecine hız vermişlerdir.AET’den AT’ye, oradan da AB’ye geçiş, böylesi siyasal ve stratejik alanıda kapsayan bir bütünleşme iradesinin ürünüdür. Batı Bloku içindeki özerklikalanını gittikçe genişleten ve iç kurumsallaşmaya dayalı derinlemesinebütünleşme sürecine hız veren AB, küresel dengeler içinde artık kendi başınabir değer ifade etmektedir. 19. Yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısındauluslararası sistemin merkezinde bulunan, II. Dünya Savaşından sonra ise biriAvrasya derinliğinde, diğeri Atlantik ufkunda güç merkezi haline dönüşen ikikutuplu yapıda önemini kaybeden Avrupalı güçler bugün ABnezdinde güçlerini birleştirerek küresel sistem içindeki manevraalanlarını genişletmeyi sürdürmektedirler.

Uluslararası sistemin belirleyici güç merkezi olmakla iki kutup arasındakimücadele alanı olmak arasında büyük bir gerilim yaşayan Avrupai) güçlerAB’nin uluslararası dengeler içindeki yeni konumu ile daha büyük ölçekli birgüçler dengesinin aktörlerinden birisi olma süreci içindedirler. Bu süreçiçinde AB’yi bekleyen önemli imtihan, birlik üyesi ülkelerin ulusal çıkarlarıile AB’nin

içinde hem bir bütün olarak hem de üye ülkeler olarak etkin bir konumkazanabilme çabasıdır. AB’nin iç ve dış dinamikler arasında dengeli birstrateji oluşturmasına yönelik bu çaba, birliğin önümüzdeki yüzyılda küreseldengeler içinde alacağı yeri de belirleyecektir.

Türkiye de Soğuk Savaş sonrası süreç içinde benzer bir strateji değişimibaskısını yaşamıştır. Soğuk Savaşın statik dengeleri içinde Batı Bloku üyesiolarak çok daha belirli parametreler içinde strateji geliştirmeye alışmış olanTürkiye, Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte kendi yakın havzası ile sonderece yoğun bir stratejik ilişki içine girmeye başlamıştır. Türkiye, bu yoğunstratejik ilişkiyle bir taraftan kendi coğrafyasındaki manevra alanını açarve bu manevra alanındaki tarihî referansları tekrar gündeme getirirken, diğertaraftan bu manevra alanının getirdiği riskleri yeni stratejik güvenliktanımlamaları ile aşmaya çalışmıştır.

Bu durum dış uluslararası konjonktürden de doğrudan etkilenmiştir. Dahaönce aynı stratejik bütünlük içinde görülen ABD ve AB arasındaki pergelinaçılmaya başlaması, AB içindeki aktörlerin özellikle Balkanlar gibi bölgesel

Page 492: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

politikalarda farklılaşan tercihlerde bulunmaya başlaması, Rusya'nın ideolojikbir imparatorluktan sıyrılmakla birlikte klasik Rus stratejisininparametrelerine geri dönme süreci yaşaması, Çin’in büyük bir Asya gücüolarak bütün küresel forumlarda etkinliğini artırması gibi unsurlarTürkiye’nin küresel dengelerde çok yönlü tercihlerde bulunmazorunluluğu hissetmesine yol açmıştır.

Bu açıdan bakıldığında AB-Türkiye ilişkileri küresel konumu ciddi birdeğişim yaşayan ve bu dinamik değişim içinde yeni stratejik bağlantılarkurarak etkinliğini artırmaya çalışan tarafların ilişkisi olarak son derecehassas bir seyir takip etmiştir. Bu hassasiyet karşılıklı etkileşimlerinoluşturduğu stratejik alanın sürekli kaygan bir nitelik taşımasına yol açmıştır.Tütkiye-AB ilişkilerindeki her gerilim Türkiye’yi küresel ilişkilerde ABDeksenine mahkum kılarak stratejik esnekliğini azaltırken, bu ilişkilerdeAvrupa-merkezli bir yoğunlaşma başta ABD olmak üzere diğer küreselaktörlerle olan ilişkileri yeniden tanımlama zorunluluğu doğurmaktadır.Türkiye bundan sonra da uluslararası ilişkilerdeki kaotik durum çözülene vedaha istikrarlı bir güç dengesi oluşana kadar. AB ile olan ilişkilerini, özellikleABD-AB-Rusya üçgeninde ortaya çıkacak küresel güç dengesi kaymalarınınnabzını tutarak yönlendirme çabası içinde olmak zorundadır. AB-Türkiyeilişkileri küresel dengeler açısından bir boşlukta seyretmemektedir veTürkiye'nin stratejik çıkarları bu dengelerde tek bir aktörle yalnızkalmamakta yatmaktadır. Aktörlerle ilişkilerdeki yalnızlaşma Türkiyeaçısından stratejik bir edilgenliği beraberinde getirecektir ki, bununuzun dönemli stratejik maliyeti Türkiye’nin kıtasal ve bölgesel etkinliğindekendisini gösterir.

2. Kıtasal Boyut

Bu küresel denge değişimleri kıta-içi stratejik dengeleri de doğrudanetkilemiştir. Soğuk Savaş süresince Batı Avrupa’ya yoğunlaşan bir ekonomikentegrasyon faaliyeti olarak görülen AB, Soğuk Savaşın bitmesi ile birlikteseksenli yıllarda güneye, Akdeniz'e doğru yönelen genişleme stratejisinidoğuya yönelterek Avrupa kıtasının tümünü ortak bir aidiyet altında toplayanbir birlik haline dönüşmeye başlamıştır. Böylece Avrupalılık kıtakimliği AB’nin çekirdek ülkelerinin daha önce çok daha sınırlı olarak yo-mmlayageldikleri AB üyeliği kimliğini genişletme yönünde bir baskı

Page 493: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

oluşturmuştur.

Bu durum Avıupa-ölçekli kıta güvenlik konseptinin geliştirilmesinikaçınılmaz kılmıştır. Önce Varşova Paktı’nın, daha sonra da SSCB'nindağılması ile ortaya çıkan yeni aktörlerin AB’ye üyelik talepleri sıradan birentegrasyon faaliyetinin sınırlarını çoktan aşarak bir kıta stratejisi halinialmaya başlamıştır. Bu durum Avrupa güvenliğinin ana unsuru olan NATOile AB arasındaki geçişken-lik alanlarının muğlaklaşmasına ve Avrupa'daortaya çıkabilecek güvenlik boşluklarının nasıl ve hangi mekanizma ilegiderileceği konusunda yeni tartışmaların ve görüşlerin ortaya çıkmasınayol açmıştır. NATO-AGİT-AB ilişkilerindeki geçişkenlikler ve bu geçiş-kenlikler konusunda söz konusu olabilecek görüş farklılıkları hâlâ Avrupa-ölçekli stratejik yaklaşımların en kritik alanlarından birini oluşturmaktadır.

AB'nin Batı Avrupa’da yoğunlaşan çekirdek üyeleri ile Doğu Avrupa'dayoğunlaşan çevresel üyeler arasındaki ilişkilerin ortaya çıkardığı kıta-ölçeklistratejik yönelişlerle ilgili meseleler Avrasya eksenli yeni bir kıtatanımlaması iie daha da girift bir hal almıştır. Avrasya kavramının yaygınkullanımı ile Avrupa ve Asya sınırlarını da aşan daha büyük ölçekli bir kıtastratejisi tanımlamasının yapılmaya başlanması Avrupa’nın stratejik sınırlarıkonusunda ciddi bir esnekliğin doğmasına yol açmıştır. Bu esnekliğinsürmesi halinde AB’nin doğrudan ilgi alanına girecek coğrafî alanlarda dave bu alanların getirebileceği risk ve avantajlarda da ciddi bir ölçek büyümesibeklenebilir.

Bu durumdan en doğrudan etkilenecek aktörlerin başında Türkiye, Rusya veUkrayna gibi Avrasya ölçekli kıta stratejisi tanımlamalarının kaçınılmazolarak göze almak zorunda oldukları kuzey ve güney geçiş hatlarının kavşakülkeleri gelmektedir. Avrasya stratejik kıta tanımlamasının geçiş güçlerinioluşturan bu üç ülke arasında Türkiye’yi farklılaştıran temel özellik,Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde AB ile aynı blokta bulunması ve AB ileolan anlaşmalara dayalı ilişkilerin hemen hemen Soğuk Savaşınbütün dönemlerinde sürmüş olmasıdır. NATO içindeki yükümlülükleri gereğiSoğuk Savaş süresince son derece yoğun bir güvenlik politikası oluşturan vebu politikalar çerçevesinde SSCB’nin Avrupa üzerindeki baskılarınıazaltacak şekilde Kafkaslarda sürekli bir cephe ülkesi konumunu sürdürenTürkiye’nin bir çok AB yetkilisinin zihninde AB bünyesine alınması çok güç

Page 494: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olan üç Avrasya ülkesinden birisi olarak görülmesi çarpıcı bir çelişkioluşturmaktadır.

Türkiye de Soğuk Savaşın bitmesi ile birlikte ortaya çıkan dinamikkonjonktür içinde kıta bağlantılarının stratejik sonuçlarını tekrardeğerlendirme ihtiyacı hissetmiştir. Türkiye'nin hem bir Avrupa hem de birAsya ülkesi olması, Avrupa ile Asya arasında jeokültürel geçiş hattı üzerindebulunması gibi unsurlar Avrupa ile Asya arasındaki stratejik hattın esneklikkazanması ile birlikte yeni unsurlar getirmiştir. Türkiye son on yıl içinde birtaraftan kendisine Orta Asya'da açılan yeni stratejik alan içindeAsyalılığı tekrar keşfederken diğer taraftan Avrupa’dan kopmadan ve ABile çelişkiye düşmeden bir Avrasya stratejisi geliştirmenin sıkıntılarınıyaşamıştır. Türkiye tarih ve coğrafyası ile Asya’ya, stratejik ve ekonomiktercihleri ile Avrupa'ya irtibatlı olmak arasında anlamlı bir ilişki kurmakzorundadır. Avrasya kavramının uluslararası strateji literatüründe yaygın birkullanım alanı bulması bu acıdan Türkiye için bir avantaj olarak görülmelidir.Türkiye AB ile olan ilişkilerinde Asya derinliğini ihmal etmeyen bir stratejikpozisyon geliştirmek zorundadır. Aksi takdirde ne Avrupa nezdindekendi tarih ve coğrafya derinliğinden kaynaklanan bir itibar sahibi olabilir, nede Asya’nın kadîm stratejik kulvarlarında sözü dinlenen bir ülke olabilir.

3. Bölgesel Boyut

Türkiye’nin yakın kara havzasını oluşturan bölgelerin Soğuk Savaş sonrasıdönemde kazandığı yeni stratejik anlamlar AB-Tür-kiye ilişkilerini deetkileyebilecek boyutlar taşımaktadır. Herşey-den önce Balkanlar, Ortadoğuve Kafkasiardan oluşan bu bölgelerin hem AB hem de Türkiye nezdindekiöneminde ciddi değişimler yaşanmıştır.

Soğuk Savaş süresince Doğu Avrupa’nın güneye uzantısı şeklinde algılananBalkanlar bu yönüyle heın AB hem de Türkiye tarafından içinde bulunulançift kutuplu yapıda karşı-kutupla temasa geçilen bölge olarak hem büyükölçüde statik hem de hassas bir bölge olarak görülüyordu. Bu ilişkilerdedenge ve geçiş ülkesi görünümü kazanan Yugoslavya kutuplararası temasıngerilimi azaltan bir role sahipti. AB’ııin bu bölge ile doğrudan temasageçen önemli ülkelerinden Almanya OstpoUtik ’ûe doğuya dönükpolitika arayışlarında Balkanlara ilgisini sürdürürken, Fransa ve İngiltere ikiliilişkilerle bölgesel alanda etkili olmaya çalışıyorlardı. Fransa'nın Romanya

Page 495: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

üzerindeki tarihî etkisi bu ikili ilişkilere açıklayıcı bir misal teşkil etmektedir.Aynı dönemde Türkiye bölgeye yönelik ilgisini iki temel unsura yöneltmişti:(i) Çift kutuplu yapının getirdiği gerilim alanları ki, Bulgaristan’la ilişkilerdeyaşanan sıkıntılar bunun çarpıcı bir misalini oluşturmaktadır; (ii)Yunanistan'la ikili ilişkilerde yaşanan blok-içi gerilimler ve bunun yol açtığıbölge-içi denge arayışları. Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yaşanandalgalanmalar ve bu dalgalanmaların Balkanlar üzerindeki etkileri dışardatutulacak olursa Soğuk Savaş süresince Türkiye ve bir bütün olarak ABve AB’niıı önemli üyelerinin ulusal politikaları arasında bölgeye bakışkonusunda ciddi çelişkiler olmamıştır. NATO bünyesindeki ortak stratejikplanlamalar bu aktörlerin bölgeye bakışım büyük ölçüde birbirineyaklaştırmıştır.

Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde bu aktörler arasında Balkanlara yönelikstratejik bakışta ciddi bir değişim gözlendiği gibi, ortaya çıkan bölgeselproblem alanlarına bakışlarda, uzlaşılmasL güçleşen farklılaşmalar sözkonusu olmuştur. Bu değişimin en gözle görülür testi Bosna’da yaşanmıştır.AB’nin Almanya, Fransa ve İngiltere gibi önemli üyelerinin Bosnameselesine bakışındaki farklılaşmalar AB’nin bir bütün olarak ortak birstrateji geliştirmesini güçleştirmiştir. Öte yandan bölgedeki gelişmelerdenbirinci derecede etkilenebilecek ülkeler arasında yer alanTürkiye’nin yaklaşımı da hem AB'nin ortak politika arayışları, hem de üyeülkelerin yaklaşımları ile önemli çelişkiler barındırmaya başlamıştır.

Tarihî faktörlerin devreye girmesi ile Almanya’nın Doğu Avrupa veBalkanlara yönelik etki alanını statükoyu zorlayıcı bir şekilde genişletmesi,Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin de statükoyu koruyucu bir tavır sergilemesiYugoslavya’nın parçalanması ve Bosna bunalımları sürecinde Türkiye'yitedirgin eden bir tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Türkiye bir taraftanAlmanya öncülüğünde bölgenin tümüyle AB’ye entegre olması sonucundabölgede yalnızlaşma riski karşısında rahatsızlık duyarken, diğer taraftanözellikle Bosna bunalımı esnasında Fransa ve İngiltere'nin sürdürdüğü karşı-denge politikalarının bölgede Türkiye’nin en ciddi risk faktörü olarakgördüğü Sııp-Yunan hattını güçlendirmesinden tedirgin olmuştur. Bu durumTürkiye’yi haklı olarak bölgede AB’ye karşı NATO etkinliğini öncelemesineve bu konuda da ABD ile daha yakın bir stratejik pozisyon belirlemesine yolaçmıştır. ABD’nin Bosna ve Kosova bunalımlarından sonra bölgedeki

Page 496: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Osmanlı bakiyesi Boşnak ve Arnavut unsurların güvenliği ile Balkanlardakiistikrar arasında kurduğu bağlantılar, ABD ile Türkiye arasındaki bölgeyedönük yakın stratejik pozisyonu daha da güçlendirmiştir.

Balkanlar, önümüzdeki dönemde AB-Türkiye ilişkilerinin önemli bölgeselanahtarlarından birisi olmaya devam edecektir. Tavafların bölgeye yönelikpolitikalarındaki farklılaşmaların derinleşmesi sadece bölgeye yönelikçelişkileri artırmakla kalmayacak aynı zamanda AB-Türkiye ilişkilerini veentegrasyon sürecini de olumsuz yönde ekileyecektir.

Diğer önemli bir yakın kara havzası olan Kafkaslarla ilgili genel stratejiktablo da benzer özellikler taşımaktadır. Çift kutuplu yapının statik bir hatoluşturduğu Kafkaslarda Türkiye ve bir bütün olarak AB ve AB'nin önemliüyeleri arasında stratejik açıdan ciddi bir paralellik vardı. Türkiye'nin SoğukSavaş süresince Kafkaslarda SSCB ve Varşova Paktı’na açtığı cephe Avrupaüzerindeki baskıları nisbî bir şekilde azalttığı için başta Almanya olmak üzereAB üyeleri Türkiye’yi kaçınılmaz bir stratejik ortak olarak görürken, Türkiyede SSCB’nin IL Dünya Savaşı sonrasında dikte ettiği talepler karşısındaNATO bünyesinde Avrupa ile kurduğu kader ortaklığım bölgesel tehditleridengeleyen stratejik bir güvenlik garantisi olarak değerlendiriyordu.

Çift kutuplu yapıya dayanan Soğuk Savaş parametrelerinin belki de enradikal değişikliklere yol açtığı bölgelerin başında gelen Kafkaslardakibölgesel ölçekli stratejik değişimler AB ile Türkiye arasında süregelenstratejik kader ortaklığının yerini ciddi çıkar çelişkilerinin almasına yolaçmıştır. Özellikle Hazar petrol havzasının doğal kaynaklarının aktarılmasıile ilgili politikalardaki farklılaşmalar ve bölgeye yönelik politikalardaözellikle Rusya ve Almanya arasında sözkonusu olan müzakereler ve ortaktavır arayışları bölgedeki ABD-AB-Rusya-Tiirkiye denklemindekidengelerin dinamik bir nitelik kazanmasına yol açmıştır. Türkiye’ninKEt'yi oluşturmada öncülük etmesinin Soğuk Savaş sonrası döneminilk yıllarında AB ile yaşadığı bunalımlarla ilişkilendirilınesi ve AB'ye biralternatif gibi sunulması bu denklemlerdeki hassasiyetin ilk önemligöstergelerinden birisi olmuştur.

Bu denklemdeki ikili yakınlaşmalar karşı dengeler oluştururken hiç bir aktördiğer üçlü karşısında yalnız kalmamaya özel bir çaba sarfetmektedir. Kimizaman İran'ın da denklem içinde yer alması AB-Rusya İkilisinin yakınlaştığı

Page 497: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dönemlerde bu denklemdeki alternatif oluşumların çeşitlenmesi sonucunudoğurmakta ve Ortadoğu bölgesine de sarkma potansiyeli gösteren yenidengelerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu açıdan bakıldığındaKafkaslardaki konjonktürel etkiye açık dinamik yapılanma ve dengeler AB-Türkiye ilişkilerinin seyrini etkileme potansiyeli taşıyan önemli bir bölgeselparametre olmaya devam edecektir.

AB-Türkiye ilişkileri Ortadoğu bölgesi sözkonusu olduğunda da ha Ha giriftstratejik ilişki ağlarını bünyesinde barındırmaktadır.

AB ile Türkiye arasındaki çelişki potansiyeli taşıyan bölgesel ölçekli stratejikfarklılaşmalar Ortadoğu bölgesi söz konusu olduğunda, Balkanlar veKafkasların aksine, Soğuk Savaş dönemine kadar uzatılabilecek unsurlarbarındırmaktadır. Ortadoğu’da sömürge geçmişi olan Fransa ve İngiltere gibiülkeleri de bünyesinde barındıran AB bir bütün olarak ve birliğin üyesiülkeler olarak Soğuk Savaş süresince Ortadoğu’da çift kutuplu yapınınbarındırdığı statik dengelerin dışında daha özerk politikalar geliştirmeye özengöstermiştir. Bu nedenledir ki, NATO bünyesinde stratejik ortaklık içindebulundukları ABD ile AB ülkeleri arasında bölgeye dönük politikalardafarklılaşmalar yaşanmıştır. ABD’nin bölgesel strateji açısından tehdit unsuruülkeler olarak gördüğü İran, Suriye ve Irak benzeri ülkelerin özellikleAlmanya ve Fransa ile yakın siyasî ve ekonomik ilişkileri sürdürmesi bununaçık bir göstergesidir. Benzer bir zorunluluk karşısında kalan ve özellikleseksenli yılların başlarında Ortadoğu’da daha etkin bir politika oluşturmaçabası içine giren Türkiye de Ortadoğu’da dönemsel dalgalanmalar gösterenpolitikalar takip etmiştir.

Soğuk Savaşın bitişinde önemli dönemeç noktalarından birini oluşturanKörfez Savaşı bütün bu aktörleri Irak karşısında birleştirmiş görünmesinerağmen gerek savaş öncesi diplomaside gerekse savaş sonrasıdüzenlemelerde ABD ile AB arasındaki stratejik yaklaşım farklılıkları dikkatçekici olmuştur. Almanya’nın seksenli yılların ortasından itibaren artan birşekilde Irak ile teknolojik ve ekonomik ilişki içinde bulunması, Fransa’nınKörfez bunalımının savaşa doğru seyrettiği günlerde Irak'a yönelik yoğunbir diplomasi atağı sürdürmüş olması, Ortadoğu Barış Sürecinin Avrupa'dabaşlatılması gibi faktörler bu açıdan değerlendirildiğinde AB’ninOrtadoğu’da ABD’den farklılaşan bir strateji arayışını sürdürdüğü

Page 498: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

söylenebilir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Ortadoğu'da etkisini artıranABD-lsrail eksenine rağmen Fransa'nın Suriye, Fransa ve Almanya’nın İranile olan ilişkilerini özellikle ekonomik alanda artırarak sürdürmeleri bufarklılaşmanın önemli bir göstergesi sayılmalıdır.

Türkiye'nin Soğuk Savaş sonrası dönemde seksenli yıllarda takip ettiğipolitikadan uzaklaşarak İsrail ile iyi ilişkileri de aşan stratejik yakınlaşmayadayalı bir politika benimsemesi ile gündeme gelen ABD-İsrail-Türkiye ekseniortasında Ortadoğu'ya dönük politikalarda sözkonusu olan stratejikfarklılaşmayı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. AB, bugün Ortadoğu’daABD ve Türkiye’nin en problemli ilişkilere sahip olduğu İran ve Suriye gibiülkelerle yakın ilişkilerini sürdürmektedir. Türkiye’nin Ortadoğupolitikasında yeni açılımlara girmemesi ve ABD-İsrail eksenine katı birşekilde sadık kalması durumunda AB ile Türkiye'nin ortak bölgesel stratejigeliştirmesi çok güç olacaktır ve bölgede çıkabilecek her bunalımdafarklılaşması muhtemel politikalar tarafların ilişkilere ve entegrasyonsürecine bakış açısını etkileyecektir. Bu konuda da ilişkileri gerebilecek enriskli alan ABD-İsrail eksenine yakın duran Türkiye ve AB ile ilişkileriniyoğun bir şekilde sürdüren Suriye ve İran yanında yalnızlıktan kurtulmayaçalışan Irak’ı doğrudan ilgilendiren Kürt meselesi ve Kuzey İrak’tn statüsükonusu olacaktır.

Özetle söylemek gerekirse, stratejik düzlemde etkili olan bölgesel politikalarkonusunda AB ile Türkiye’nin sürdüregeldiği pozisyonlarınuzlaştınlabilmesi, entegrasyon sürecinin en çetin alanlarından birinioluşturmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde Balkanlar, Kafkaslar veOrtadoğu’da sürdürülegelen politikalarda sözkonusu olan farklılaşmalarbundan sonrası için de ortak bir stratejik planlama yapılmasınıgüçleştirebilecek unsurlar taşımaktadır. Türkiye bir taraftan kendi jeopolitikkonumunu merkez alan, diğer taraftan da bu unsurları tutarlı bir çerçeveiçinde uzlaştırabilen yeni bir stratejik bakış açısı geliştirmek zorundadır. Aksitakdirde AB ile girişilen entegrasyon süreci bölgesel çıkarları karşı karşıyagetiren bir çatışma alanı haline dönüşebilir.

4. İkili Bir Stratejik Analiz Örneği: Tarihî Derinlik ve Soğuk SavaşSonrası Dönemde Tiirkiye-Almanya İlişkileri

Türkiye-Almanya ilişkileri Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte tarihinin en

Page 499: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

kritik geçiş dönemlerinden birini yaşamaya başlamıştır. Modern dönemdePrusya’nın Avrupa içinde yeni bir güç merkezi olarak doğuşundan bıı yanagenellikle doğal müttefik konumunu sürdüren bu iki ülke arasında belki de ilkdefa karşılıklı bir güvensizlik ve ihtiyat payı taşıyan bir diplomatikatmosfer oluşmuş bulunmaktadır. Kimi zaman diplomatik söylemlerede yansıyan bu durumun arkaplanı açık bir şekilde ortaya konmadıkçailişkilerin uzun dönemde sağlıklı bir şekilde seyretmesi güç olacaktır.

Prusya/Almanya ve Osmanlı/Türkiye devletlerinin modern siyası tarihiçindeki yakınlaşmaları 18. yüzyıl Avrupa dengelerine kadar götüıülebilir. 18.yüzyılda temelde Avrupa'nın kuzeyindeki üç ülke ile güneyindeki üç ülkearasında bir rekabet sürmekteydi. Batı Avrupa’da İngiliz-Fransız, OrtaAvrupa’da Prusya-Avusturya, Doğu Avrupa'da da Rusya-Osmanlı arasındasüren kıyasıya rekabet bu ülkeleri çapraz denge politikalarına yöneltmişti.Kuzey ülkeleri lehine gelişen bu rekabet zamanla Ingiltere-Avusturya (Na-polyon karşıtı koalisyonda olduğu gibi), Prusya-Osmanlı (II. Fre-derik ve II.VVilhelm/Sultan Abdülhamid'in politikalarında olduğu gibi) ve Rusya-Fıansa(I. ve II. Dünya Savaşı politikalarında olduğu gibi) yakınlaşmalarımberaberinde getirmiştir.

Bu denge arayışları içinde kimi zaman Napolyon’un Rusya seferinde olduğugibi istisnaî iniş-çıkışlar yaşanmışsa da, bu dengelerin ana çizgileri ile bugünekadar sürdüğü söylenebilir. 18. Yüzyıldan bu yana İngiltere Avrupa-içidengeleri kontrol edebilmek için Prusya/Almanya ile Rusya arasındaAvusturya benzeri tampon ülkeleri koruma politikasını sürdürürken, Avrupa-içi her denge değişiminde bir tür Fransız-Rus yakınlaşması kendinigöstermiştir.

Bu çerçevede tarihî süreklilik çizgisi içinde bakıldığında Prusya/Almanya veOsmanlı/Türkiye’nin son iki yüzyıllık dış politika tercihlerinde birbirineyaklaşmasında iki temel stratejik unsur özel bir ağırlığa sahip olmuştur.Bunlardan birincisi, gerek Orta ve Doğu Avrupa’da yükselen güç olanPrusya/Almanya’nın, gerekse Balkanlar-Ortadoğu ve Kafkasiardahakimiyetini sürdürmeye çalışan Osmanlı/Türkiye’nin son iki yüzyıllık siyasîtarih içinde Rusya/SSCB’nin batı ve güney istikametindeki ilerleyişikarşısında ortak bir tehdit algılamasına sahip oluşlarıdır. Prusya Orta veDoğu Avrupa'da tabiî bir hinterland etkisi ile modern bir devlet

Page 500: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

olarak doğarken ister istemez Asya steplerini arkasına alarak Avrupa'yasarkmaya çalışan Rusya gibi bir step devi ile hesaplaşmak zorunda kalmıştır.Osmanlı Devleti de aynı step devinin baskısını hem Balkanlar hem deKafkaslar üzerinden hissedegelmiştir. Daha önce İsveç-Osmanlı ilişkilerindegörülen Rusya’nın batı ve güney istikametindeki yayılmacı politikalarınıdengeleme çabası İsveç’in göreceli olarak zayıflaması ve Prusya’nınyükselmesi ile yeni bir nitelik kazanmıştır. 11. Fıederik’in Osmanlı’ya ittifakteklifi ile başlayan Prusya-Osmanlı ilişkileri böylesi ortak jeopolitikzorunluluğun sonucu idi.

Bu durum Soğuk Savaş dengelerine kadar da bir süreklilik içinde devametmiştir. SSCB’nin bir taraftan Doğu Avrupa, diğer taraftan Kafkaslar,Balkanlar ve Boğazlar üzerinde II. Dünya Savaşından hemen sonra başlayanSoğuk Savaş süresince yoğunlaşarak artan baskısı bu tarihî dengemekanizması çerçevesinde Türkiye ve Almanya’yı stratejik bir hat üzerindetekrar buluşturmuştu.

Bu ilişkilerin tarihî süreklilik içindeki ikinci önemli unsuru Almanya'nınOsmanlı Devleti’ni doğrudan etkileyebilecek bir sömürge geçmişine sahipolmamasıdır. Bu nedenledir ki, İngiltere'nin sömürge politikalarının birtaraftan Osmanlr üzerinde paylaşım hesaplarına yöneldiği, diğer taraftan daAlmanya ile küresel bir ekonomi-politik rekabete girdiği dönemlerdeOsmanlı-Aiman-ya ilişkileri hızlı bir ivme ile gelişme temayülü göstermiştir.Hele hele İngiliz-Rus yakınlaşmasının olduğu dönemler tabiî bir şekildeortaya çıkan Osmanlı-Alman birlikteliğini kaçınılmaz kılmıştır. I. DünyaSavaşında ortaya çıkan ittifak böylesi bir sürecin sonucudur. KUT M

Savaşında Rusya karşısında İngiltere’yi yanında bulan Osmanlı DevletiAlmanya'nın ittifak arayışlarına teenni ile yaklaşırken, sömürgeci İngiltere ileyayılmacı Rusya’nın yakınlaştığı dönemlerde Almanya’ya yakınlaşanpolitikalara ağırlık vermiştir.

Alman stratejik zihniyeti de iki ülke arasındaki bu yakınlaşmayı özellikleAvrasya stratejik safhasına geçişin olmazsa olmaz şartı olarak görmüştür.Berlin-Bağdat demiryolu projesinin devreye girişi böylesi bir stratejik bakışaçısının tipik bir göstergesidir.

Almanya-Osmanlı ilişkilerinin kısa bir özetini vermek gerekirse, bu ilişkiAlmanya’nın Avrupa içindeki Mittellage konumu ile Osmanlı Devleti’nin

Page 501: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Avrasya geçiş yollarındaki Mittellage konumunun jeopolitik kesişim alanınınbir ürünüdür. Her iki ülke de bu jeopolitik kesişim alanını Rusya ve İngilterekarşısında stratejik bir optimizasyona yöneltmek istemiştir. tngiliz-Rusyakınlaşmasının olduğu dönemlerde bu optimizasyon çabası azamî ölçüyeulaşırken, İngiliz-Türk ya da Alman-Rus yakınlaşmasının olduğu dönemlerdeittifak arayışlarına olan ilgi ve ihtiyaç azalmıştır.

II. Dünya Savaşı süresince Türkiye’nin gerek Almanya’dan gerekseİngiltere’den gelen baskılara direnmesi, dönemin idarecilerinin tarihî birrefleks ile İngiliz-Rus ittifak denkleminin karşısında yer almamaya, amadenklemi güçlendirici bir konumda da bulunmamaya özen göstermeleıindendir. Savaşın ilk yıllarında Almanya'nın başarılarına rağmen onunsafında savaşa girmeyen Türkiye, savaşın sonunda da İngiliz-Rus ittifakınaen son katılanlar arasında yer almıştır.

Bu çapraz dengeler ve tarihî reflekslerin II. Dünya Savaşından sonra da yenisöylem ve tavırlarla sürdüğü söylenebilir. Değişen en önemli olguİngiltere’nin rolünü ABD’nin üstlenmiş olmasıdır. 19. Yüzyılın step deviRusya’nın evrensel sosyalist ideolojinin kazandırdığı motivasyon ile birdünya devi haline dönüşmesi gerek Orta ve Doğu Avrupa, gerek Balkanlar veBoğazlar, gerekse Kafkaslar ve Ortadoğu üzerindeki baskıların artışısonucunu doğurmuştur. Bu da Alman-Türk stratejik ortaklığına sadece askerîaçıdan değil, ekonomik açıdan da önemli bir boyut kazandırmıştır.Bölünmüş Almanya’nın batı kanadı kendi ekonomik sistemininişleyişinin adale gücünü II. Dünya Savaşında budanmamış taze ve gençTürk nüfusundan alırken, Türkiye de Sovyet tehditleri karşısında tercih ettiğiBatı Bloku jçindeki ekonomik potansiyelinin kaynağını yükselen Almanekonomisinin döviz ve ihracat kapasitesinden temin etmeye çalışmıştır.

Türkiye bu dönemde ABD ile artan güvenlik işbirliğini Almanya ileyoğunlaşan ekonomik işbirliği ile birbirini tamamlayan dış politika unsurlarıolarak görmüştür. Bu da Soğuk Savaş süresince gelişen Türkiye, Almanya veABD arasındaki çapraz ikili ilişkilerin çelişik değil, birbirlerini destekleyennitelikte seyretmesini sağlamıştır.

Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte ortaya çıkan uluslararası konjonktürTiirk-Alman ilişkilerinin bu temel parametrelerini ciddi şekilde etkilemiştir.Herşeyden önce küresel dengelerde ikili yapının dağılması ve klasik güçler

Page 502: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dengesinin ağırlığını hissettirmesi arasındaki çelişki, Almanya’nın AB’yebakışını da, Türkiye'nin AB'ye müracaaüm değerlendiriş biçimini deetkilemiştir. Türkiye’nin stratejik önemindeki değişim ve Orta ve DoğuAvrupa’da Almanya lehine doğan boşluk bu bölgedeki ülkelerin AB’yeüyelik müracaatlarına öncelik verilmesine yol açmıştır.

Stratejik önceliklerdeki bu değişim Soğuk Savaş süresince Türk-Almandostluğunun köprüsü olarak görülen göçmen işçilere bakışı da etkilemiştir.İki Almanya’nın birleşmesinin doğurduğu ekonomik ve sosyal sıkıntılarAlmanya’nın ülkedeki Türklerin konumunun bir tür nüfus baskısı olarakgörülmesine sebep olmuştur. Bu yeni konjonktürde, Türkiye'nin AB'ye üyeolmasının getireceği serbest dolaşım hakkı Almanları ciddi şekilde tedirgineden bir unsur haline dönüşmüştür.

Böylece, Soğuk Savaş süresince Sovyet tehdidinin önündeki en önemliengeller arasında görülen Anadolu’daki genç ve dinamik Türk nüfusu, butehdidin kalkışı ve AB içindeki dengeler dolayısıyla Avrupa’ya yönelik birnüfus tehdidi olarak algılanmaya başlanmıştır. ideolojik nitelikli SoğukSavaşın bitmesinden sonra medeniyet temelli yeni bir Soğuk Savaşdeklarasyonu olarak algılanan Medeniyetler Çatışması tezi bu yaklaşımımaalesef bir tür dışlamaya dönüştürmüş bulunmaktadır.

Türkiye'de uyanan Avrupa'dan dışlanma ve yalnızlaşma psikolojisikamuoyunda ve siyasî elitte Avrupa’ya yönelik kuşkulu bakışıyoğunlaştırmıştır. PKK’nın Avrupa’daki faaliyetleri ve Kürt ve Kıbrısmeselelerinin Türkiye-AB müzakerelerinde Avrupa'nın önşartları şeklindealgılanış biçimi bu kuşkuyu millî bütünlüğe yönelik bir tür tehditalgılamasına dönüştürmüştür.

Öte yandan Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte ortaya çıkan yeni bölgeseletkinlik alanlarına bakışta da ciddi farklılaşmalar gözlenmiştir. Orta Asya’nındoğal kaynaklarının Avrupa'ya aktarılması ile ilgili seçeneklerdeKaradeniz’in güneyinden ve Anadolu üzerinden geçen yolu temel stratejikçıkar olarak gören Türkiye ile ana hatlanyla Karadeniz’in kuzeyinden veyaTuna üzerinden geçen yola sıcak bakarak Rus tezine yakınlaşan Almanyaarasındaki bakış tarzı farklılığı buna bir misal olarak zikredilebilir.

Bu noktada öne çıkan diğer önemli bir boyut da Avrasya-içi en-tfiprasvon

Page 503: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

faaliyetlerinin Alman ve Türk stratejik tercihleri ile olan uyum-çelişkiilişkisidir. Baltık ülkeleri arasındaki Baltık Denizi işbirliği çabası,Türkiye'nin öncülüğü ile başlatılan Karadeniz Ekonomik İşbirliği, Rusya-merkezli Slav ülkelerini biraraya getirmeye çalışan projeler ve Balkanülkelerini kapsayan değişik eksenli teşebbüsler, son yıllarda devreye girmeyebaşlayan Güneydoğu Avrupa Forumu benzeri çalışmalar ve bütün budiplomatik adımların AB ile olan ilişkileri AB'nin merkez gücü olanAlmanya ile bu birliğin dışına itilerek yalnızlaştırılmak istendiğini düşünenTürkiye arasındaki çelişkileri artırmaktadır.

Her iki ülkenin gerek NATO bünyesinde gerekse bölgesel bağlantılardolayısıyla müdahil olduğu Balkanlar ile ilgili meselelerde de ortak bir tavırarayışından çok, kuşkulu bir yaklaşım sezilmektedir. Balkanlardakimeselelere NATO müdahalesini millî çıkarları için daha uygun gören Türkiyeile bu bölge ile ilgili nihaî çözümün AB’den geçtiğini düşünen Almanyaarasındaki görüş farklılıkları Türk-Al-man ilişkilerini etkilemeye devamedecektir. Son olarak Almanya'nın bölgede Türkiye'nin tabiî müttefikleriarasında yer alan Bos-na-Hersek, Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya’yıAB’ye davet etmesi kısa ve orta vadede birliğe katılması güç görünenTürkiye'de ciddi kaygılar uyandırmaktadır. Bu ülkelerin AB içindeYunanistan ile birlikte bulunması ve zamanla Türkiye dışındaki bütünBalkan ülkelerinin birlik bünyesine alınması ihtimali Türkiye’nin Balkanlarayönelik politikalarını Türkiye-Avrupa ilişkilerinin bir parametresi halinegetirebilir ki, bu durum Türkiye için önemli sakıncalar ihtiva etmektedir. Butür projeksiyonların oluşturduğu kuşkular Türk-Al-maıı ilişkilerinin Türkiye-AB ilişkilerindeki problem alanlarının tümünden birden etkilenmesiniberaberinde getirmektedir.

AB-Türkiye ilişkilerinde ortaya çıkan tıkanmaların fiilî problem alanlarınataşınması Türkiye'nin AB ve Almanya'dan çok, NATO ve ABD eksenlerinedayalı dış politika seçeneklerine ağırlık vermesine yol açmaktadır, Bu yöneiişNATO-AB ye ABD-Almanya ilişkilerindeki problem alanlarının Türkiye-Almanya arasındaki ikili ilişkilere de yansımasına sebep olmaktadır. SonNATO zirvesinde NATO’nun Avrupa içindeki müdahalelerde karar vermesürecinin Türkiye'nin üye olmadığı AB mekanizmalarına bağlanmasınındoğurduğu bunalım bunun son çarpıcı misalini teşkil etmektedir. Türkiye bukonuda haklı olarak kendisinin karar verme sürecinde bulunmadığı bir or-

Page 504: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

eanın alacağı kararların yükümlülüklerini taşımasının mümkün olmadiğınıbeyan ederek bu düzenlemeye karşı çıkmış ve kararın tashihini sağlamıştır.

Özetle, Türkiye-Almanya ilişkileri, Soğuk Savaş sonrası dönemde ortayaçıkan bu konjonktürde, dinamik güçler dengesinin olduğu tarihî örneklerinaksine bir bunalım sürecine girmiş görünmektedir. İkili ilişkilerde karşılıklıgüven ve işbirliği ortamının istenilen düzeyde oluşturulamaması, Balkanlarve Ortadoğu başta olmak üzere bölgesel bunalım alanlarına bakıştakifarklılıklar, Türkiye-AB ilişkilerindeki tıkanmalar, ABD, Almanya ve Rusyaarasındaki ilişkilerin yeni unsurlarla Soğuk Savaş döneminin statikdengelerinin dışına çıkmış olması gibi olgular ikili ilişkileri doğrudanetkilemektedir.

Ancak, gerek siyasî tarih içindeki tecrübeler, gerekse reel jeopolitik veekonomi-politik dengeler Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilere bu türkonjonktürel etkilerin ötesinde boyutlar katmaktadır. Bu çerçevede kalıcıortak çıkar alanları Türkiye ve Almanya’nın ilişkilerdeki konjonktürelsıkıntıları rasyonel bir bakış açısı ile aşmasını zorunlu kılmaktadır. NeAlmanya ele aldığımız stratejik tercihlerden herhangi birinde Türkiye'yiihmal edebilir; ne de Türkiye küresel ve bölgesel dengelerde Almanya ileolan ilişkilerini gözardı eden bir dış politika yapımına yönelebilir. İkiliilişkilerde rasyonel, iki ülkenin müdahil olduğu bunalım alanlarında esnek birpolitika takip edilmesi bu geçiş sürecinin sağlıklı bir şekilde aşılmasınayardımcı olacaktır.

Page 505: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

V. Medeti İye t/Kültür Dönüşümü Düzlemi

ı. Yeni-Gelenekçi Bir Tepki Olarak AB’nin Tarihî Arkaplam

Uzun dönemli medeniyetler tarihi perspektifinden bakılarak tarihî derinlikiçinde değerlendirildiğinde, AB Batı medeniyetinin yeni-gelenekçi tepkisiniteliğindedir. Medeniyetler hegemonik dönemlerinin sonlarınayaklaştıklarında ve değer-mekanizma uyumuna bağlı iç dengelerinde sarsıntıgeçirmeye başladıklarında, evrensel ve kuşatıcı bir açılımdan çok kendiiçlerine ve merkezî coğrafyalarına kapanma temayülü içme girerler. BugünDoğu Avrupa içlerine doğru genişlemeye çalışan AB aslında Türkiye’ninüyeliği konusunda takınageldiği tavırla bir tür içe kapanma temayülü içinegirmiş bulunmaktadır. Seksenli yılların sonunda Türkiye ve Kuzey Afrikaülkeleri gibi farklı medeniyet aidiyetlerine sahip toplamlara açılmayı tartışanAB Soğuk Savaş dönemde Avrupa’nın Kutsal Roma-Germen birikiminiöııceleyen bir genişleme stratejisini benimsemiş görünmektedir.

Kültürel ve tarihî faktörler açısından farklı bir medeniyet havzasına aitolduğu düşünülen Türkiye'ye yönelik politika böylesi bir ye-ni-gelenekçitepkinin ürünüdür. Kendi kıtası içinde genişlediğini düşünen Avrupa aslındabu zihniyetle kendi içine kapanmakta ve Kutsal Roma-Germenİmparatorluğunun tepkilerini gösterir bir tavır sergilemektedir.

Avrupa tarihi incelendiğinde, Roma İmparatoriuğu'nun mirası ile ilgili gizlibir diyalektiğin işlediğini ve Avrupa'daki diplomasi-sa-vaş ikileminin budiyalektik içinde gerçekleştiği görülebilir. Şari-man’ın Kutsal Roma-GermenİmparatorîuğuTıu, üç varis arasında paylaştıran 843 tarihli Verdun Anlaşmasıile ortaya çıkan sınırlar bugünkü Fransa ve Almanya'nın tabiî alanları veproblem bölgeleri ile hemen hemen birebir uyuşmaktadır. Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, bu bölünmeden sonra ilk defa Habsburg hanedanınınhanedanlar arası evliliklere dayanan diplomasisi ile birleştirilmiş; bu birleşmekarşısında oluşan Protestan koalisyonunun ortaya çıkardığı hesaplaşma, 1648VVestfalyasistemi ile noktalanan OtuzYıl Savaşlarına yol açmış ve KutsalRoma-Germen mirası tekrar bölünmüştür. Daha sonra Napolyon aynı mirasıbütünleştirmiş; ona karşı oluşan koalisyon sonucunda da Avrupa-içibölünmüşlüğü yansıtan Viyana Kongresi sistemi ve güçler dengesidoğmuştur. Aynı mirası Almanya etrafında toparlamaya çalışan Bismark ve

Page 506: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

II. Wilhelm'in stratejileri I. Dünya Savaşma, Hitler’in çabası II. DünyaSavaşma yol açmıştır.

Avrupa Birliği, bu mirasın askeri araçlar yerine ekonomik ve siyasî araçlarlatekrar toparlanma çabasından başka bir şey değildir. Bundan sonraki süreçteBirliğe katılması düşünülen ülkeler arasındaki ayrım bile bu mantığıyansıtmaktadır. İlk altıya oluşturan ülkelerin dördü (Macaristan, Polonya,Sloveııya, Çek Cumhuriyeti) bu mirasın tabiî yayılım alanı içindedir ve bukatılımlara birlikte Kutsal Roma-Germen mirası tekrar toparlanmış olacaktır.İkinci altı ülke içine girenler ise genellikle ya Bizans-Slav, ya da Osmanlıetki alanı içinde kalmış bulunan Doğu'yu kapsayan ülkelerdir ve belki debirleşme süreçleri bu açıdan biraz daha sancılı olacaktır.

Ancak bu genişlemenin Avrupa-içi diplomasi oyununu tümüyle devıe dışıbırakarak kalıcı bir bütünleşme ve barışı sağlayacağını düşünmek yanıltıcıolacaktır. Yine tarihin bize öğrettiği bir ders vardır ki, Avrupa-içi herbütünleşme çabası kendi içinden karşı güçlerini çıkarmakta ve iç hegemonikçatışma zamanla son derece yıkıcı savaşlara dönüşebilmektedir. Birliğinderinlemesine gelişmesi yani varolan üyelerle daha sıkı bir birliğe doğruyönelmesi ile üye sayısı artırılarak yaygınlaştırılması tercihleri aslında biridiğerini geciktiren iki yönlü bir çekim alanı oluşturmaktadır. Biriiğinderinleşme tercihi ile sıkı bir birlik haline dönüşmesi yeni üyelerin intibakımgüçleştirerek yaygınlaşmayı geciktirmektedir. Buna mukabil yaygınlaştırmatercihi, yeni üyelerin cari yapıya intibakları için gereken geçiş sürecidolayısıyla, derinleşmeyi engellemektedir.

Görünen o ki, AB'nin önemli güç merkezleri olan Almanya, İngiltere veFransa gibi sürükleyici ülkeler arasında bu konuda bir mutabakat hâlâsağlanmamıştır. Bu konudaki görüş farklılıkları çekim alanlarının güçoranlarına göre işleyen ve çelişkili bir seyir takib eden bir sürecin devreyegirmesine yol açmaktadır. İngiltere'nin -özellikle muhafazakar iktidarlardöneminde- ulusal egemenlik alanından fedakârlık gerektirecekderinlemesine gelişme formüllerini süreldi olarak engellemeye çalışmasıkarşısında başta paıa politikası olmak üzere bir çok alanda daha sıkı birbirlikten yana tavır koyan Almanya ve Fransa’ma süreci hızlandırma çabalarıiki ayrı bütünleşme düzleminin eşzamanlı bir şekilde varlığım öngören ikivitesli Avrupa fikrinin ortaya atılmasına yol açmıştır. Birlik içinde yeni

Page 507: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dengelerin oluşmasına yol açacak olan bu görüş derinleştirme veyaygınlaştırma çabalan arasında bir orta yol bulma arayışıdır. Net bir stratejiktercih barındırmayan bu çelişkili tutumlar, AB’nin gerek iç işleyiş gerekse dışilişkiler konusundaki karar sürecinin çok yavaş işlemesine yol açmaktadır.

İngiltere’nin Avrupa-içi derinleşme çabalarına gösterdiği direnç, Fransa’nındil milliyetçiliği ve uluslararası ilişkilerde bağımsız güç alanı oluşturmaçabalan, Almanya'nın stratejik opsiyon farklılaşması, muhtemel bir içhesaplaşmanın nüvesi olabilecek ölçekte etkenlerdir. Ayrıca Slovenya dışındakalan esk? Yugoslavya bakiyesi alan hâlâ ortak bir çözüme ulaşılamamışproblem konularından biridir. Avrupa diplomasisinin iç zaafımn Bosnakonusunda nasıl bir anda n.-ttün hnsmerivle tecessüm ettiği de gözlerden ıraktutulmamaladır.

Özetle karşımızda tek bir Batı olmadığı gibi, her zaman tek bir Avrupa daolmayacaktır. Bütün bütünleşme çabalanna rağmen, karşımızda her zaman iççelişkilere ve çıkar çatışmalarına yol açabilecek güçlü ulusal stratejilerin deyer aldığı bir Avrupa diplomasi geleneği vardır. Bu durum AB ile bir bütünolarak yürütülen ilişkiler ile birlik üyesi ülkeler ile yürütülen ikili ilişkilerarasında ince bir diplomasi ayarını gerekli kılmaktadır.

2. Cepheleşme/Biitünleşme Sarkacında Tarihî Arkaplan ve AB-Türkiyeİlişkileri

Türkiye-Avrupa ilişkileri tarihte çok az örneği görülen bir ikilemi kendiiçinde barındırmaktadır. Coğrafî ve tarihî parametreler açısından bakıldığındaTürkiye Avrupa kıtasının ve tarihinin tabiî bir parçasıdır. Avrupacoğrafyasının Avrasya bütünlüğü içindeki tabiî ayrım hatları gerek karagerekse deniz bağlantılan açısından, Türkiye coğrafyası gözönünealınmaksızın anlamlı ve tutarlı bir çerçevede tanımlanamaz.

Öte yandan Türkiye coğrafyasından kaynaklanan tarihî gelişmeleranlaşılmaksızın ve yorumlanmaksızm Avrupa tarihini yazabilmek de çokgüçtür. Türkiye coğrafyası içinde vücud bulmuş kadîm medeniyetlerinAvrupa kültürüne ve kimliğine yaptıkları katkı olmaksızın ilk moderniteninbaşlangıcı sayılan 11. ve 12. yüzyıla kadar insanlığın medeniyet birikimineciddi bir katkıda bulunmamış ve medeniyetlerarası etkileşim hatlarınındışında kalmış olan Batı Avrupa merkezli modern Batı medeniyetinin tarihî

Page 508: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

bir eksene oturtulabilmesi mümkün değildir.

Yaklaşık aitı asır kıtanın önemli bir bölümünü bizzat hakimiyeti alünda tutan,diğer bölümündeki gelişmeleri de kurduğu ittifak ilişkileri ve diplomatikmüdahale araçları ile etkileyen Osmanlı Devle-ti’nin tarihi anlaşılmaksızınAvrupa tarihini yazabilmek ve bu tarihin iç dengelerindeki değişmeleriyorumlayabilmek de çok güçtür. Osmanlı Devleti Avrupa içlerine ilerlerkende, kıtanın merkezinden doğusuna doğru çekilirken de, Avrupa siyasî tarihinidoğrudan etkileyen en önemli güçlerden birisi olmuştur. Orta Avrupa veAkdeniz’e yönelik ilerleme döneminde Batı Avrupa'da temerküz edenAvrupalI güçleri yeni ticaret yollan aramaya zorlayan Osmanlı Devleti Avru-pa-içi dengeleri doğrudan belirleyebilecek ve yönlendirecek bir güceulaşmıştır.

Osmanlı Devleti’nin oluşturduğu Millet sistemi ile Batı Avrupa’daVVestfalya düzeni ile şekillenmeye başlayan uius-devlet yapılanmasıarasındaki çelişkiler Orta ve Doğu Avrupa tarihinin hâlâ süren en temelçelişkilerinin altyapısını oluşturmuştur. Fransız Devri-mi’nin ivmekazandırdığı milliyetçi akımlar Osmanlı siyasî düzeninin kendine has şartlarıiçinde yeni nitelikler ve unsurlar kazanarak tarih sahnesine çıkmışlardır.Osmanlı Devleti gerileyerek Doğu Trakya hattına çekilirken de bu kıtanıngeleceğini belirleyecek dinamikleri arkasmda bırakmıştır.

Bu derece içiçe geçmiş ilişkiler iki farklı medeniyet havzasının yüzleşmesininürünü olan Avrupa-Osmanlı ilişkilerinin günümüze kadar yansıyan yönlerinive her iki medeniyetin varislerinin tarihî tecrübe birikiminden kaynaklananzihniyet parametrelerini anla-maksızm ilişkileri sağlıklı bir zemindedeğerlendirebilmek çok güçtür. Malazgirt Savaşı ile Avrupa’nın ön kapısıniteliğindeki Anadolu'ya giren Selçuk Türklerine tepki olarak başlatılan HaçlıSavaşları bu yüzleşme ve cepheleşme ilişkisinin başlangıç noktasınıoluşturur.

Bu yüzleşme ilişkisinin yaklaşık dokuz yüz yıllık seyri açısından kendi içindebütünlük arzeden üç ana dönemden oluştuğu söylenebilir. İlk üç yüz yıllıkdönemde 11071-1355) yüzleşme Ön Asya’da, yani Avrupa’nın eşiğindeseyretmiştir. Bu dönemde Selçuklu-Bizans, Haçlı-Selçuklu, Osmanlı-Bizansilişkileri Avrupa’daki Türk imajının ilk tohumlarını atmış ve karşılıklı tarihîbilinç şekillenmeye başlamıştır. Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin, dönemin

Page 509: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Hristiyan Avrupa bilincinin karşı medeniyet olarak telakki ettiği İslammedeniyetinin ve Doğu’nun önüne geçilmesi güç bir dinamik unsuru olarakgörülmesi, gittikçe güçlenen bir Türk imajı olarak Avrupazihniyetinin "öteki'’ tanımlamasının merkez unsuru haline dönüşmüştür.Haçlı seferleri esnasında yaşananlar benzer bir "öteki" bilincinihenüz Anadolu’ya girmiş bulunanTürk unsurların bilinçlerine deyerleştirmiştir. Bu “öteki” bilincine rağmen her iki güç de kendi arkabahçe-lerinden ve tarihî birikimlerinden gelen çelişkilerle iç zaaflar yaşamıştır.Selçuklu-Moğol ve Latin-Bizans çatışmaları, bu yüzleşmenin iç çelişkiler detaşıyan dinamik bir süreci kendi içinde barındırdığını ortaya koymaktadır.

Osmanlı Türklerinin Avrupa kıtasına geçişleri ile başlayan ve II. Viyanakuşatmasına kadar sürdüğü söylenebilecek olan Osmanlı Devleti, kadîmmedeniyet havzalarının tümünü kendi bünyesinde barındırarak yükselen veüç lataya yayılan hakimiyet alanının en yoğun bir şekilde tecessüm edenunsurlarını Doğu Avrupa’da yeniden şekillendiren bir güç halinedönüşmüştür. OsmanlI’nın Roma'dan sonraki en istikrarlı düzeni (PaxOttomanica) kurduğu bu dönemde Batı Avrupa iç savaşlar, salgın hastalıklarve din çatışmalarının yönlendirdiği dinamik ve son derece bunalımlı bir tarihîsüreç yaşamaktaydı.

Bu dönemde Osmanlı bu yüzleşmenin yükselen ve etkin gücü, Avrupa(özellikle Batı Avrupa) ise bu ilerleme karşısında direnmeye çalışan, edilgengücü konumundadır. Avrupa’da modern merkezî devlet oluşumunun siyasîteorisyeni olarak görülen Bodin Osmanlı düzenim Fransa için örnek alınmasıgereken bir model olarak görürken; Kutsal Roma-Gerıneııİmparatorluğu’ndaAventinus gibi aydınlar Osmanlı sistemini överekbu sistemin kendi imparatorluk yapılarına aktarılması gerektiğini vurgulamış,Fronsperger ve Schvvendi gibi İmparatorluğun önde gelen stratejisyenleri vekomutanları modern ordu sistemine geçerken Osmanlı askerî düzenindenistifade edilmesi gerektiğini vurgulamışlardır.1 Bu dönemin sonunugetiren H. Viyana kuşatması Osmanlı karşısında ortak bir Avrupabilincinin de doğuşuna yol açmıştır.

Son üç yüz yıllık dönemde ise yüzleşmenin dengesi Avrupa lehinedeğişmiştir. Endüstri Devrimi ile ekonomik, Fransız Devrimi ile kültürel vesiyasî bir atılım gerçekleştiren Avrupa bu dönemde kendi iç çelişkilerinin ve

Page 510: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

rekabet unsurlarının da etkili olduğu süreç ile Avrupa dışındaki bütünmedeniyet havzalarını sömürgeleştirerek Avrupa düzenini evrensel kılmayaçalışırken Osmanlı için yeni bir ‘'öteki” kavramsallaştırması geliştirmiştir. Bukez Osmanlı ilerleyen Avrupalı için Doğu'nun kadîmin ve İslam’ın Avrupahakimiyeti karşısında direnen son gücünü ve Avrupa ile diğer medeniyethavzaları arasındaki ayrım çizgisini temsil etmiştir.

Osmanlı Devleti ise AvrupalI güçlerin bu ilerleyişi karşısında bu dönemin ilkyarısında (1683-1839) kendi sistemini muhafaza ederek direnmeye çalışmış,ikinci yarısında ise (1839-1987) Avrupa sistemine intibak ederek bu sisteminkurucu unsuru olan medeniyet havzası ile bütünleşmeye yönelmiştir.Tanzimat ile başlayan intibak dönemi Kırım Savaşı sonrasında diplomatikolarak Avrupa sisteminin bir parçası olma çabasına dönüşmüştür.

Bu intibak dönemi Cumhuriyet'in muasır medeniyet düzeyine ulaşma idealiile mutlak bir yöneliş haline gelirken, AB'ye tam üyelik müracaatı ile nihaîsafhasına girmiştir. İntibak ve bütünleşme çabasının bütün idealist söyleminerağmen, Osmanlı-Türk bilincinde de Avrupa yeni bir "öteki" tanımlamasıiçinde her an ülkeyi küçültecek ve parçalayacak senaryolar üreten bir karşıkutup olarak görülmeye devam edilmiştir. AB’ye nihaî üyelik sürecininyaşandığı son on yıllık dönemde aynı zamanda Avrupa karşıtlığına dayalı birkarşı milliyetçilik oluşumunun yaşanmaya başlanması bu güvensizliğin birürünüdür.

Bugün Avrupa-Türkiye ilişkilerinde cepheleşme/bütünleşme sarkacınınoluşturduğu bu ikilemin izleri görülmektedir. Bu izler rasyonel bir diplomatiksüreç olarak işlemesi gereken AB-Türkiye ilişkilerini de etkisi altına almaktave karşılıklı güvensizlik ortamının doğurduğu atmosfer, ilişkileri inişli çıkışlıbir seyre dönüştürmektedir. Türkiye, Avrupa kıtası içindeki konumunu tarihive coğrafi unsurları da gözeten rasyonel bir yeniden tanımlamaya tâbitutmaksı-zın AB ile olan ilişkilerini de, genel dış politika parametrelerinide sağlıklı bir zemine oturtamaz.

Herşeyden önce özellikle son İlci asrın zihin dünyasına damgasını vuranAvrupa-merkezli tarih idraki ve medeniyet akışı şemaları,4 hem bu anlayışındoğduğu Batı medeniyeti havzasında, hem de gittikçe kendi idrakleriniyeniden kurma çabası içine giren Batı-dışı yerel medeniyet havzalarında ciddibir meydan okumayla karşı karşıya kalmış bulunmaktadır. Aydınlanma

Page 511: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

felsefesi ve bu felsefeye dayalı sömürgeci/oryantalist bakış açısmın dayandığıtemel varsayımlar bugün geçerliliklerini yitirmeye başlamışlardır. İnsanlıktecrübe birikiminin tümüyle tek bir nehre akarak Batı medeniyetinde sonbulduğu ve diğer medeniyet havzalarının zamanla yok olacağına yönelikbeklentilerin aksine özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren hızlı birivme ile canlanma ve alternatif oluşturma temayülüne giren Batı-dışımedeniyet idrakleri ve havzaları önümüzdeki yüzyıl içinde çok ciddimedeniyet hesaplaşmalarının, sentezlerinin, yüzleşmelerinin veetkileşimlerinin habercisi sayılmalıdır.

Önümüzdeki dönem bütün medeniyetlerin tek yönlü ve mono-litik birBatılılaşma ve Avrupalılaşma tecrübesine yöneldikleri 19. yüzyılın tümüneve 20. yüzyılın ilkyarısma egemen olan modernizasyon anlayışlarının değil,insanlık birikimine kendi tarihî tecrübelerine dayalı katkıda bulunmaçabalarının yoğunlaştığı ve karşılıklı kültürel etkileşimin hız kazandığı birdönem olacaktır. Yerel medeniyet değerlerinin antik kalıntılar gibi görüldüğüideolojik ve dogmatik modernleşme söylem ve uygulamalarının yerini, kendizaman ve mekan idraklerini yeniden keşfetmekle birlikte bütün insanlığınarayışına çözüm üretebilecek evrensel açılımlara yönelen farklı medeniyettecrübeleri alacaktır. Bu anlamda, Batı-dışı medeniyet havzaları sömürge-sonrası modernleşme tecrübesini yeni bir eksene oturturken, Batı da doğuerdemini tekrar keşfetme çabası içine girecektir.

Böylesi bir dönemde farklı medeniyet birikimlerine beşiklik etmiş, Batı-dışıson büyük medeniyet tecrübesinin merkezi olmuş ve canlanmakta olanmedeniyet havzaları arasında da tam bir jeokül-türel geçiş niteliği taşıyanTürkiye için olağanüstü imkanlar sözkonusudur. Türkiye medeniyetlerarasretkileşimi doğrudan etkileyebilecek kendi özgün tecrübe birikimini veniteliklerini hayata geçirebilirse sadece AB ile olan ilişkilerde değil,küreselleşme sürecinin getirdiği bütün bunalım alanlarında son derece itibarlıve onurlu bir yere sahip olur. Bunun aksine, AB ile girilen entegrasyonsürecinin her olumlu safhasında total bir tarih reddi ve Avrupa yönünderadikal bir medeniyet kırılması söylemi benimsenirse, karşı karşıya kalınanher olumsuz tavırda da psikolojik bir refleksle vulgarize Avrupa-karşıtlığıyapıhrsa ne sağlam ve süreklilik arzeden bir kültürel aidiyet kimliğioluşturulabilir, ne de temasa geçilen toplumlar nezdinde bir saygıkazanılabilir. Tarihte hiç bir zaman etken olma becerisi göstermemiş tarihsiz

Page 512: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

toplumlara has bir onursuzluk da, hiç bir kültürel etkileşime giremeyentepkisel bir içe kapanma da, yeni dönemde toplumsal atılım gücümüzükıracak yanlış tavırlardır.

Son iki asırlık tecrübe göstermiştir ki, bir toplumun kültür ve medeniyetaidiyetinin radikal bir şekilde dönüştürülebilmesi sadece uluslararasıkonjonktürün, radikal bir entellektüel tercihin ya da siyasî bir deklarasyonunsonucu olarak gerçekleştirilemez. Mao'nun Kültür Devrimindeıı sonra Çin'deKonfüçyanist değerlerin yeni bir ivme kazanması, bütün klasik Ortokos/Slavdeğerleri feodal kalıntılar olarak gören Sovyet Devriminden yetmiş yıl sonrabu değerlerin devlet başkanlığı seremonilerine kadar tekrar keşfedilmesi,uzun sömürge tecrübelerinden sonra İslam ve Hint medeniyethavzalarının kendini tekrar keşfetme ve yeniden kurma çabalan içine girmesibunun değişik misallerini oluşturmaktadır. Medeniyetlerin kendi sürekliliğinikoruyabümesi, kendini yeniden üretebilmesi ya da yeni bir yapıya bürünmesiçok daha uzun dönemli zihinsel, felsefi, yapısal ve kurumsal süreçlerinürünüdür.

Türkiye örneğinde bu süreçler belki de en özgün nitelikleri taşımaktadır ve butoplumun gelecek perspektifini oluşturabilecek seçkinleri her şeyden önce busüreçlerin zihinsel arkaplanım, sosyo-psikolojik temellerini, değişim ve akışritmini anlamak, değerlendirmek ve yorumlamak zorundadır. Toplumuistediği anda, istediği kararla değişecek bir yığın olarak görmek, bu sürecindışında ve üstünde bir tavırla tek-boyutlu ve tek-yönlü bir dogmatizmeyönelmek neo-oryantalist bir tavırdan başka bir şey değildir. Bu anlamdaAB ile yaşanan dinamik ilişkinin uzun dönemli medeniyetlerarası etki-ipsimsüreri içinde değerlendirilmesi yepyeni bir yaklaşımın benimsenmesi ilemümkün olabilir. Bu yaklaşım kısa dönemli psikolojilerden ve siyasîhesaplardan uzak tutulmalıdır.

Bu çerçevede sorulması gereken temel sorulardan birisi Türkiye’yi AB’ninmerkez ülkelerinden ve aday ülkelerinden ayıran niteliklerin he olduğusorusudur. Mesela niçin Avrupalı seçkinler ve siyaset yapımcıları nezdindeSlovakya’nın, Estonya’mn, Romanya’nın, Bulgaristan’ın üyelik süreci birmedeniyet tartışması başlatmıyor da Soğuk Savaş süresince AB’nin merkezülkeleri ile stratejik anlamda kader birliği yapmış olan Türkiye’nin üyeliği birmedeniyet problematiğini beraberinde getiriyor? Hatta ve hatta niçin AB-Ja-

Page 513: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ponya ya da AB-Çin ilişkilerinde çok daha rasyonel bir süreç egemenolabiliyor da doğrudan temas içinde olan ve üyelik süreci içinde bulunanTürkiye ile olan ilişkilerde medeniyet ve kültür farklılığı olumlu biretkileşimden çok olumsuz bir dışlama konusu olarak gündeme getiriliyor?

Bunda yukarıda incelediğimiz tarihî tecrübenin önemli bir rolü vardır.Türkiye diğer aday ülkelerin aksine Avrupa’nın yarısına yakın bir bölümündebugünkü AB'nin merkez ülkelerinden farklı bir medeniyet aidiyeti ile egemenolmuş ve Avrupa tarihinin akışını belirlemiş bir tarihî geçmişin varisidir.Farklı bir medeniyet aidiyetine sahip olan Çin ve Japonya’nın Avrupaüzerinde böylesine bir egemenliği olmamıştır. Öte yandan Avrupa-merkezlisömürgecilik döneminde de Türkiye böylesi bir sömürgeci dalgaya karşıdirenebilmiş nadir ülkelerden birisidir. Bu durum Avrupa seçkinlerinde vesiyaset yapımcılarında öteki algılamasının Türkiye ile özdeşleşmesi sonucunudoğurmuştur.

AB’nin yetmişli yıllarda ekonomik ve sosyal gerekçelerle karşı çıktığı serbestdolaşım hakkının seksenli yılların sonlarından itibaren gittikçe kültür vemedeniyet aidiyeti ile ilgili bir problem şeklinde kendini göstermiş olmasınınarkasında da bn psikolojik arkaplan vardır. Artan ırkçı temayüller ve İslam-karşıtı psikoloji AB’nin çoğulculuk idealini tümüyle gözardı eden bir tavrayönelmiştir. Bosna bunalımı İslam medeniyetinin Avrupa kimliği konusunubir kez daha gündeme getirmiş olmasına rağmen bu kriz esnasında takınılantavır AB’nin temel ilkeleri konusundaki samimiyetinde ciddi tereddütlerdoğurmuştur.

Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tezi ve bu tez içinde Türkiye’nin ikimedeniyet arasında parçalanmış ülke olarak takdim edilmesi uzun dönemlimedeniyet etkileşimi sürecinin stratejik bir hedef için nasıl bir manivela gibikullanılabileceğinin çarpıcı ve tehlikeli yüzünü göstermiştir. Batı-dışımedeniyet havzalarındaki kültürel canlanmayı stratejik bir tehdit gibigösteren ve batılı stratejis-yenlere bu medeniyet havzaları arasındakiçelişkileri manipüle etmeyi öneren Huntington’myaklaşımı sadece Batı-dışımedeniyetlerin, özellikle de İslam ve Çin medeniyetlerinin, ciddi tepkilerinemaruz kalmamış, aynı zamanda West-Rest (Batı-Digerlcri) gibi kategorik birayrımın doğuracağı riskleri sezen batılı seçkinler ve siyaset yapımcılarınezdinde de ciddi kuşkular uyandırmıştır. Clinton’ın 1999 sonlarındaki

Page 514: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Türkiye ve 2000 başlarındaki Hindistan ziyaretlerinde bu ülkelerin medeniyetgeçmişlerinin insanlık birikimine yapabilecekleri katkılara özel atıflardabulunması Medeniyetler Çatışması tezinin doğurduğu güvensizlik ortamınıgidermeye yönelik mesajlar olarak görülmelidir. Gerçekten dünya nüfusunundörtte birini oluşturan Çin’i ve dünya nüfusunun yaklaşık diğer dörtte birinibarındıran ve dünya jeopolitiğinin en hassas kuşağını ve geçiş yollarını elindetutan İslam Dünyasını karşı-medeniyet kutupları olarak gören bir yaklaşımındünya düzeni oluşturmada ne derece riskli sonuçlar doğuracağı açıktır.

Bu tez en çok Türkiye gibi medeniyetlerarası geçiş bölgeleri üzerindebulunan ve tarihteki etkin konumu dolayısıyla rahatlıkla öteki kategorilerinesokulabilecek olan ülkeleri yakından ilgilendirmektedir. Bu açıdanbakıldığında, Huntington'ın parçalanmış ülke tanımlamasına sebep olan farklıve kimi zaman da değişik medeniyet tecrübelerini yaşamış olmak uzundönemli perspektifte bir risk değil, önemli bir zenginliktir. Yeter ki, ülkeninkültür hayatını yönlendiren seçkinler ve siyasî geleceğini şekillendiren siyasetyapımcıları bu farklı tecrübeleri sosyo-kültürel ayrışma halinedönüştürmesinler ve bu tecrübelerden özgün bir açılımın ufkunu yakalayacakbeceriyi gösterebilsinler. Maalesef son on yıl içinde yaşananlarTürkiye’nin seçkinlerinin bu konuda yeterli psikolojik özgüvene, kültürelaidiyet hissine, tarih bilincine, zihinsel donanıma sahip olmadığınıgöstermiştir. Bugün yapılması gereken, AB sürecini de etkileyecek olankültür parametreleri ile ilgili önyargıdan uzak, ufuk açıcı ve derinliklibir açılımın önündeki engelleri kaldırmaktır.

AB-Türkiye ilişkileri hem insanlık birikiminin genelini ilgilendirenmedenivetlerarası etkileşim, hem AB’nin çoğulcu niteliği hem de Türkiye’ninengin medeniyet tecrübe birikimini harekete geçirebilme kabiliyeti açısındanönemli bir test olacaktır. Bu konuda AB'yi bekleyen temel test Avrupa-merkezli Kutsal Roma-Germen kimliği ve sömürgeci tecrübe ile post-kolonyal dönemin çoğulcu Avrupa kimliği arasındaki gerilim ile ilgilidir. AB’nin klasik Avrupa parametreleri içinde Kutsal Roma-Germen birikimine,yani inanç olarak Hristiyanlığa, tarihî tecrübe olarak Roma birikimine,dinamik insan unsuru olarak Germen kavimlere dayalı bir çerçevedetanımlanması inanç olarak Hristiyan olmayanların, Roma siyaset geleneğinibir şekilde tevarüs etmemiş olanların ve etnik orijin olarak Ariunsurdan gelmemiş olanların dışlandığı bir yapı demektir.

Page 515: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Gizli bir sömürgeci bilinci ve bu bilincin dayandığı ırk ve din fanatizminibarındıran böylesi bir yaklaşım sadece bütün bu unsurların dışında görülen(belki Doğu Roma tarih tecrübesi hariç) Türkiye'nin dışlanmasını değil,AB’nin çoğulculuk konusunda da ciddi bir zaaf göstermesi sonucunuberaberinde getirecektir. Bu durum sadece AB’nin evrensel bir ilke olarakbenimsediği çoğulculuk ilkesinin zamanla dumura uğraması sonucunudoğurmakla kalmayacak, aynı zamanda AB’nin büyük aktörlerinin iç siyasîve sosyal yapısında da önemli etkilerde bulunacaktır, çünkü bu ülkeler artıkgeçen yüzyıldaki monolitik ve homojen yapılara sahip değillerdir. Baştaİngilitere, Fransa ve Almanya olmak üzere, özellikle şu veya bu şekildesömürgeci bir geçmişe sahip otan Avrupa ülkeleri gittikçe çok daha fazlakozmopolit bir sosyo-kültürel yapıya dönüşmektedirler. Bu ülkelerin tümüsömürgeci dönemde mallarını sömürdükleri ülkelerin bu kez insanlarınınakınlarına uğramakta ve yeni bir çehre kazanmaktadırlar. Hint kökenlilerinİngiltere'de, Cezayir kökenlilerin Fransa'da artan dinamik nüfus baskısı buolgunun bir yansımasıdır. Bu ülkelerin futbol takımlanna kadar yansıyan buçeşitlenme zamanla bu ülkelerin Avrupa kimliğini çok daha esnek birtanımlamaya tâbi tutma zorunluluğu ile karşı karşıya bırakacaktır. Buyüzleşme bütün Avrupa için aslında bir demokrasi ve çoğulculuktesti anlamına gelecektir, çünkü şu anda Avrupa-kökenli olmayan AvrupalInüfus gerek siyasî katılımda, gerek kamu idaresinde, gerekse hukuk alanındanüfusları ölçüsünde temsil edilmemektedirler.

Bu noktada gelecekle ilgili iki senaryodan bahsedilebilir. Birinci senaryodabu temsil probleminin aşılarak Avrupa-kökenli olmayan yeni AvrupalIlarınsistemin içine adil bir şekilde çekilmesi Avrupa kimliğinin uzun dönemdedönüşmesine yol açacak ve Kutsal-Ro-ma-Germen prototipine dayalı kimliktanımlamasının aşınması sonucunu doğuracaktır. Bu medeniyet tarihiaçısından bakıldığında, İbn Haldun’un Asabiyet tezinin yeni bir misaliniteşkil edecektir. Başta AB olmak üzere batılı sistemik güçlerin güneydengelen nüfus baskısı konusundaki tedirginlikleri ve nüfus zirveleri ile dünyanüfusunu denetim altına alma çabaları böylesi bir senaryonun oluşturduğupsikolojinin ürünüdür.

İkinci senaryo olarak eğer bu yeni AvrupalIların Avrupa sistemi içineçekilmesinin engellenmesi sözkonusu olursa Kutsal-Roma-Germenprototipine dayalı klasik Avrupa kimliği korunabilir, ancak AB’nin kendisini

Page 516: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

küresel bir güç haline getirecek çoğulculuk ilkesi tümüyle devre dışı kalmışolur. Bu tavır, ayrıca bir yandan Avrupa-kökenli olmayan AvrupalIlarınBatıdan tasfiyesini öngören ırkçı temayülleri hortlatırken, diğer yandan ciddisosyo-etnik çatışmaların ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu çerçevede AB’ninTürkiye’nin üyeliğine yönelik tavrı aynı zamanda çok daha derindenseyreden bir Avrupa bunalımının geleceği ile ilgili ciddi ipuçları verecektir.Avrupa bu testi er ya da geç yaşamak ve kendi tarihi ile bir kez dahayüzleşmek zorunda kalacaktır.

Türkiye’nin yaşamakta olduğu ve gelecekte daha da doğrudan yüzleşeceğitemel problem ise uzun dönemli perspektif içinde kendi özgün medeniyetbirikim ve kimliğini bütün insanlığa açık yeni formlarla üretebilme veuluslararası ilişkilerde saygın bir yer edinebilme çabası ile bu kimlik arasındabir uyum kurabilme meselesidir. Bu mesele aynı zamanda Türkiye’yi kimlikaçısından parçalanmış bir ülke olarak gören Huntington benzeri yaklaşımlarınöngörüsünün de test edilmesi olacaktır. Önümüzdeki yüzyılda uzundönemli medeniyet dönüşümü itibarı ile sahip olduğu tarihî birikimi deger-lendirebilen, kendine güvenden kaynaklanan güçlü bir psikolojik altyapıyasahip olan ve bulunduğu coğrafyayı kendine merkez edinebilen ve bu zaman-mekan idrakinde kendi içinde tutarlı bir stratejik zihniyet geliştirmeklebirlikte son derece rasyonel ve esnek bir diplomasi uygulayabilen ülkeler öneçıkacaktır.

Bu çerçevede gelecekte ülkeler sahip oldukları jeopolitik, jeostratejik vejeokültürel derinlik ile uluslararası ilişkiler hiyerarşisinde sağlam bir yeredinebileceklerdir. Bu açıdan Türkiye için riskli gibi görülen alanlar aynızamanda en büyük imkanları ve avantajları oluşturmaktadır. Türkiye'nintarihî derinliğe dayanan bir medeniyet aidiyetine sahip olmakla birlikte enyoğun Batılılaşma tecrübesini de yaşamış olması, iyi değerlendirildiğinde,yeni dönemin temel özelliği olan medeniyetlerarası etkileşimin en sağlıklıörneklerinden biri oluşturulabilir ki, böylesi bir örnek stratejik yönelişin deönünü açabilir. Aksi bir tutum Türkiye’yi sürekli karşılıklı iç tehditalgılamaları ile uğraşan ve total toplumsal enerjisini içe dönük olarakharcayan kısır bir döngüye sokar.

Bu açıdan Batılılaşma/çağdaşlaşma söylemi ile medeniyet aidiyeti vemilli/yerel kimlik arasındaki gerilimin aşılması Türkiye’yi bekleyen en ciddi

Page 517: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

medeniyet hesaplaşmalarından birini oluşturmaktadır ki, girilen AB süreci buhesaplaşmayı derinlemesine ve yaygınlığına etkileyen yan sonuçlardoğuracaktır. Türkiye’de çoğu zaman varsayılan görüşün aksine Türkiye ABile onurlu bir ilişkiyi kendi jeokültürel aidiyet derinliğini reddedereksağlayamaz. Aksine, bu derinlik tahkim edildikçe ve yeni açılımlar içinuygun bir zemin haline dönüştükçe hem AB ile ilişkilerde hem de geneluluslararası zeminde saygın bir konum elde edilebilir. Türkiye hakkındaAB’ye giriş doğrultusunda olumlu görünen bir karar alınan her zirvesonrasında medeniyet ve kültür kırılmasının nihayet tümüyle gerçekleştiğirüyası ile sloganik bir tavır içine giren bir toplumun uluslararası alandakendisine saygı duyulan bir zemin kazanabilmesi çok güçtür. Kendi tarihîvaroluşunun jeokültürel derinliğini reddeden bir toplumun çetin birmüzakerenin tarafı olarak görülmesi de mümkün olamaz. Jeokültürelanlamda ne ölçüde derinliğe sahip olursak AB üzerinde de o ölçüde etkinolabiliriz.

Özetle önümüzdeki dönemde stratejik ya da demografik güce sahip olmaklabirlikte kendi yerelliğinden evrensel mesajlar üretebilen medeniyet havzalarıöne çıkacaktır. Bu çerçevede AB belki de Avrupa tarihinde iik defa gerçektenkuşatıcı ve çoğulcu bir kültür havzası oluşturabilme imtihanı ile karşı karşıyakalırken, Türkiye sahip olduğu jeokültürel ve tarihî derinliği kapsamlı birmedeniyet açılımına dönüştürebilme imtihanını yaşayacaktır.

AB’nin bu süreçte yaşamakta olduğu imtihan en az bizim yaşadığımızimtihan kadar çetindir. AB, Türkiye ile olan ilişkilerini germesi ve kendietnik/dinî kabuğuna çekilip Türkiye'yi dışlaması durumunda sadeceTürkiye’yi kaybetmiş olmayacak, yeni sömürgeci bir dalgayı ve görüntüyüortaya çıkaracaktır. Böylesi Avrupa-mer-kezli yeni sömürgeci bir anlayışAB’yi Avrupa kıtasına hapsedecek sonuçlar doğurabilir. Türkiye ileyürütülen süreçte sık sık görüldüğü gibi ekonomik, siyasî ve diplomatikproblemlerin kültür farklılığına gerekçe teşkil etmesi için kullanılması uzunsüre devam ettirilebilecek bir politika değildir. Türkiye AB’yi artık kendijeokültürel derinliğini terkederek her ne suretle olursa olsuneklemlenebileceği ve bu yolla kendi iç çelişkilerini aşabileceği bir medeniyetmerkezi olarak görme temayülünü de, sık sık depreşen Türkiye'yi bölmeyeçalışan Avrupa imajını körükleyen savunmacı refleksi de terketmekzorundadır. Önce tarihî, felsefî derinliği ihtiva eden zihniyet boyutunu esas

Page 518: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

alan bir perspektif benimsemek, sonra da diğer bütün alanları bununla birliktedeğerlendiren ve her birini kendi mantığı içinde ele alan bir yaklaşımgeliştirmek zorundayız. Türk toplumu günün birinde ileriye yönelik olarakinsanlık tarihine ciddi bir katkıda bulunacaksa, bu kendisini tarihte özgünkılan jeokültürel derinliğinden hareketle mümkün olabilir.

VI. Tarihî Reflekslerin Kıskacında Türkiye-AB İlişkileri

Türkiye-AB ilişkileri bu tarihî miras ile diplomatik rasyonalite arasında gidipgelen bir seyir takip etmektedir. Rasyonel ve teknik düzeyde yürümesigereken diplomatik süreçlerde dahi hiç umulmadık tarihî/psikolojik zihniyetparametrelerinden kaynaklanan refleksler devreye girmektedir. Her fırsattaevrenselliği ve çoğulculuğu temel Avrupa ilkeleri olarak vurgulayan Avrupalıliderler ve entelektüeller Türkiye ile ilişkiler sözkonusu olduğunda sık sıkAvrupa kim -lik ve kültürünün Hristiyan temelini gündeme getirirken;Türkiye, bütünleşmek üzere kendi iradesiyle müracaat ettiği AB’yi, kimizaman bütünüyle, kimi zaman da bazı üyelerini öne çıkararak, Türkiye'yibölme senaryolarının merkezinde görmekte ve bunu diplomatikdeklarasyonlara yansıtmaktadır.

Bu tarihî/psikolojik arkaplan ile reel coğrafî ve diplomatik konumunçelişkileri arasında inişli çıkışlı bir seyir takip eden bu ilişki birimi. AB’ningenişleme planları çerçevesinde Türkiye açısından ciddi risklerbarındrrmaktadır. Daha önceki bir çok çalışmamızda da belirttiğimiz gibi, ABTürkiye'nin üyelik müracaatından bıı yana son derece soğukkanlı bir tercihile Türkiye’yi bünyesine almaksızın ve tam olarak reddetnıeksizin birbekleme sürecinde tutma tavrım sürdürmüştür. Bu bekleme sürecini mümkünolan en uzun zamana yayarak ilişkileri askıda tutan özel bir statü oluşturmaya yönelen AB, rasyonel bir diplomasi aktörü olarak, Türkiye’nin tamüyeliğinin doğuracağı riskleri üstlenmeksizin, Türkiye'nin dışlanmasınındoğurabileceği riskleri bertaraf etmeye çalışmaktadır. Yani, kendisi açısındanöylesi bir optimum çözüm arayışı içindedir ki, bu opümum çözümün getirdiğikonjonktürde Türkiye’den en büyük tavizleri alıp en az ödemeyi yapmakmümkün olabilsin. Bunun da en pratik formülü, Türkiye’yi bağlamaklabirlikte AB'yi serbest ve esnek bırakan bir özel statü oluşturulması ya dabekleme sürecinin mümkün olduğunca uzatılmasıdır. Özel statü için uygunbir araç olan GB devreye sokularak Türkiye kısa bir süre için tatmin

Page 519: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

edilmiştir.

Eğer diğer bekleyen ülkeler için bir karar alma zorunluluğu olmamış olsaydı,GB ile istenen diplomatik sonuç AB açısından elde edilmiş olacaktı. Ancak,diğer bekleyen ülkelerden gelen baskılar, AB’yi Türkiye ile ilgili istenendendaha önce bir karar almaya zorladı. Yine de bu karar GB sürecininbelirsizliğini sürdürecek bir karar olmuştur. Lüksemburg Zirvesinden sonragündeme gelen 11+1 formülü böylesi bir belirsizliğin matematikselsimgesidir.

AB'ce dile getirilen insan haklan, Kıbrıs, Ege, ekonomik parametreler gibiunsurlar Türkiye’yi sürekli bir belirsizlik içinde tutma politikasınıngerekçeleri değil, bahaneleridir. Yani bu unsurlar olduğu için böylesi birkarar alınmamakta, belirsizlik stratejisi uygulandığı için bu unsurlar öneçıkarılmaktadır. Bu unsurların oluşması AB’nin zaten uygulamayı düşündüğüve uygulayageldiği stratejinin uygulanmasını kolaylaşürmaktadır. Türkiye birgün insan hakları hususundaki eksikliklerini AB istediği için değil, kendiinsanına ve toplu-muna saygı duyduğu için düzeltme iradesi gösterdiği zamanuluslararası ilişkilerde saygın bir konum kazanacaktır.

Bu rasyonel diplomasi oyununun psikolojik arkaplam yakın kara havzası ileilgili bölümde ele aldığımız Türkiye-Avrupa ilişkilerinin tarihî seyri ileilgilidir. Başka bir kültür çevresine ait olan, nüfusu kalabalık ve dinamik birTürkiye'nin AB’ye girişi, tarihi çok iyi okuyan AB yetkililerinikaygılandırmaktadır. Roma İmparatorluğunu çözen dinamik Germen ve Hunatanlarının benzeri bir baskı ile karşı karşıya olduklarını düşünen AByetkilileri, güney ülkelerinden gelen bu baskının Avrupa'ya en yatan ucuolarak Türkiye'yi görmektedirler. AvrupalI lider ve aydınların büyükçoğunluğu, Türkiye'yi, kültürel olarak İslam-merkezli doğunun, ekonomik vesiyasî olarak da güneyin bir uzantısı olarak görmektedir. Bu nedenle,Türkiye'yi hazmı güç bir unsur olarak gören AvrupalIlar, tam üyeliğe evetdememekte, ama hayır demenin getireceği maliyetleri de hesap ederekilişkileri askıda tutmaktadırlar.

Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanangelişmelerle birlikte AB'ye üyelik için yeni adayların devreye girmesiyledaha da kronik bir nitelik kazanan bu politika, daha başından "uzun ince biryol” olarak deklare eden Türkiye'nin şüphelerinin artmasına ve ilişkilerin

Page 520: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

gerilmesine yol açmıştır. Birliğin üye sayısının 27’ye çıkartılması planlananönümüzdeki 15-20 yıllık genişleme döneminde Türkiye’nin adı yeralmamaktadır. Bu da Birliğin Türkiye ile ilgili tercihinin, "GB ile denetimaltında tutulmakla birlikte tam üyeliğe alınmaması" şeklinde belirlendiğiniortaya koymaktadır. Avrupa Türkiye üe olan ilişkilerini Türkiye’nin başkaeksenlere ve arayışlara kayışını engelleyen ama tam üyelik ile ilgili hiç birgarantiyi içinde barındırmayan bir düzeyde kalmasını istemektedir.

Gümrük Birliği sürecinin en tehlikeli yanı da budur. Türkiye kendi iç ve dışekonomik parametrelerini Avrupa'ya uyarlarken, Avrupa Türkiye'nin birlikile ilişkilerinde tam anlamıyla karar bağımsızlığına sahip olmaktadır. AB'ninher önemli karar öncesinde Yunan vetosu yoluyla Türkiye'den taviz koparmaşansı mevcutken, Türkiye’nin AB’ye ya da bu birlik üyesi ülkelere karşıherhangi bir yaptırımı devreye sokma hakkı bulunmamaktadır. Bu ilişkibiçimindeki belirsizliğin sürmesi, Türkiye'nin uluslararası ekonomiktercihlerini ciddi bir şekilde sınırlayacak ve gittikçe Avrupa’ya ortak değilbağımlı bir ekonomik yapılanma oluşacaktır.

Çok açık bir şekilde görülmektedir ta, Gümrük Birliği politikası ;iûTiirHvo’vi stnnnmil: hinterlandı içinde tutan AB, Türkiye'nin demogıafîkgücünün serbest dolaşım hakkı ile Avrupa üzerinde baskı yapmasınıengellemeye çalışmakta ve ekonomik rasyonaliteye ve kendi ilan ettiğievrensel değerlere aykırı jeokültürel bir dışlama politikası takip etmektedir.Ekonomik olarak Avrupa’ya tek taraflı olarak eklemlenmiş, ancak jeokültürelolarak dışlanmış bir Türkiye, cepheleşme/bütünleşme sarkacının kıskacı içinealınmaya çalışılmaktadır.

Bu kıskacın stratejik bir çıkmaza dönüşmemesi Türkiye'nin çeşitlendirilmişbir yakın kıta havzası politikasını uzun dönemli bir stratejik planlamaçerçevesinde devreye sokabilme kabiliyetine bağlıdır. Önümüzdeki yirmiyıllık dönemde Doğu Avrupa ile tümüyle bütünleşmiş bir AB karşısındaTürkiye’nin yalnızlaşmasını engelleyecek alternatif kıta havzası politikalarıoluşturularak her türlü alternatife açık bir manevra alanı geliştirilmesizorunluluğu Türkiye'nin yakın gelecekteki en temel stratejikparametrelerinden birisi olacaktır.

Türkiye ne coğrafî ne de tarihî olarak Avrupa’dan kopabilir. Ancak, Avrupaile ilişkilerde yeni bir dönemin başlayabilmesi, tarihî/psikolojik zihniyet

Page 521: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

parametrelerinin rasyonel diplomatik süreçleri etkisi altına almamasınabağlıdır. Askıda tutulan bu ilişki biçiminin yol açtığı kısır döngüdençıkmanın öncelikli şartı Türkiye’nin dış ilişkiler stratejisini, AB’yi de içinealan, ama kesinlikle tek bir faktör olarak ona indirgemeyen, bir bakış açısı ileyeni bir değerlendirmeye tâbi tutmaktır. Rasyonel bir zeminde yapılacakböylesi bir yeniden değerlendirme, iç siyasî yapılanma açısından da büyükbir önem taşımaktadır. Türkiye'de seçkinleri de, siyaset yapımcılarım da bunoktada bekleyen en ciddi sorumluluk diplomatik sürecin getirdiğirasyonalite ve esneklik ile medeniyetlerarası etkileşim sürecinin gerektirdiğiderinlik ve uzun dönemli perspektifi tutarlı bir bütün içinde geliştirebilmek vebunu siyasî, ekonomik, sosyal ve hukukî pratiğe aksettirecek bir özgüvenoluşturabilmektir.

SonuçStratejik teorileri kahcı kılan temel unsur tasvir, açıklama ve anlamadüzlemlerindeki nesnellik ile anlamlandırma ve yönlendirme düzlemlerindekiöznellik arasında sağlıklı bir irtibat kurabilme kabiliyetleridir. İçinde yaşananstratejik realitenin uluslararası konjonktür çerçevesinde ortaya konabilmesi,anlamlandırma ve yönlendirme düzlemlerindeki öznel perspektifi hemsağlam bir zemine dayandırır, hem de uygulanabilir politikalara dönüştürü-lebilmesini sağlar.

Bu stratejik teorileri kalıcı kılan diğer önemli unsur ise bu yaklaşımlarıninceleme nesnesi olarak merkeze aldığı ülkenin/toplu-mun sabit verileri olantarihini ve coğrafyasını, daha soyut bir ifadelendirme ile, zaman ve mekanboyutlarını kapsayan çift yönlü bir derinlik ile incelenmesidir. Geçmiş-konjonktür-gelecek bağlantısını kuracak olan tarihî derinlik bir yandanyaşanan realitenin zaman boyutu içinde kavranabilmesini sağlarken diğeryandan her bir uygulama alanındaki aktörlerin algılamalarının,davranış biçimlerinin ve stratejik zihniyetlerinin bu boyut içindekietkisini ortaya koyar. Tarihî derinliğine nüfuz edilememiş biruluslararası ilişkiler alanının konjonktürel yönünü tasvir etmeye çalışmakincelenen kişinin hafıza kayıtlarını yok sayarak bir psikoloji tahlili yapmayabenzer. Böylesi bir tahlilin konjonktürel bunalımları anlayabilmesi de,stratejik bir süreklilik içinde gelecek perspektifi çizebilmesi de mümkün

Page 522: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

değildir.

Coğrafî derinlik ise incelenen ülkenin/toplumun mekan sürekliliğini gösterirve karşılıklı etkileşim içinde olduğu stratejik alanı tanımlar. Bir toplumun içparametreleri, etkileşimde bulunduğu bölgesel alanlar ve genel uluslararasıkonjonktür arasında da içiçe geçen daireler şeklinde doğrudan bir bağımlılıkilişkisi vardır. Bu daireler arasındaki hukukî ayrımlara işaret eden sınırlar, ..belirlenmeye başlar ve yeni bir anlamlılık çerçevesi oluşana kadar kaçınılmazbir esneme yaşarlar. Dinamik dönemlerde yapılan kapsamlı coğrafî derinlikanalizlerinin iç tutarlılığı, kalıcı stratejik yönlendirme kriterlerinin başındagelir.

Kalıcı ve kapsamlı bir stratejik yaklaşım geçmiş-konjonktür-ge-lecekbağlantısını kurabilen bir tarihî derinlik analizi ile iç-bölge-sel-uluslararasıparametreler arasında sağlıklı bir geçişkenlik kurabilen coğrafî derinlikanalizinin kesişim alanında ortaya çıkar. Bir ülkenin stratejik derinliğininzeminini oluşturan jeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik unsurlar bu kesişimalanı içinde anlamlılık kazanır.

Türkiye'nin stratejik derinliğini ortaya koymaya çalıştığımız bu eserde bustratejik zeminin teorik boyutu ile pratik uygulama alanları arasındakiilişkileri ve etkileşimi göstermeye çalıştık. Birinci kısımda bu stratejik analizezemin teşkil eden kavramsal ve tarihî çerçeve tanımlandı. Bu kavramsal vetarihî çerçeveden hareketle, ikinci kısımda, Türkiye'nin öznel şartlarınınoluşturduğu stratejik derinliğin ana esasları teorik bir çerçevede incelendi.Son kısımda ise bu ana esasların hayata geçirilmesini sağlayacak stratejikaraçlar ve bölgese! politikaların tarihî ve coğrafî derinliğe dayalı uygulamaalanları gösterilmeye çalışıldı.

Genel bir tasvir çerçevesinde ele alındığmdaTürkiye tarih, coğrafya, nüfus vekültür gibi sabit veriler açısından total güç kapasitesini reel gücedönüştürebilecek köklü bir altyapıya sahiptir. Ancak stratejik anlamda büyükavantajları beraberinde getiren bu durum aynı zamanda ciddi riskleri debünyesinde barındırmaktadır.

Türkiye’nin coğrafî derinlik anlamında oturduğu zemini tahlil ederken yakınkara, yakın deniz ve yakın kıta havzaları gibi tanımlamalar geliştirdik ve ilgilibölümlerde bu havzaların iç yapılarım ve uluslararası sistem içindeki

Page 523: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

konumlarımTürkiye'nin stratejik yapılanmasındaki önemleri açısından elealdık. Böylesi bir analiz Türkiye'nin cari sınırları gözöniine alınarakyapılacak bir tasvirin ötesinde yeni açıklama, anlama ve anlamlandırmazeminleri oluşturmaktadır. Türkiye'yi çevreleyen Balkanlar-Kafkaslar-Ortadoğu kuşağından oluşan yakın kara havzası, Karadeniz-Bogazlar-Marma-ıa-Ege-Doğu Akdeniz-Kızıldeniz-Basra-Hazar iç denizleri ve su geçişyollarından oluşan yakın deniz havzası ve nihayet Avrupa-Ku-zey Afrika-Batı ve Orta Asya'dan oluşan yakın kıta havzası ayrı olarak dünyaanakıtasınm merkezini, tarihî olarak da insanlık tarihinin ana damarınınşekillendiği alanları kapsamaktadır.

Bu nedenledir ki, Türkiye'nin bu alanlar içinde karşı karşıya kalabileceği yada bir şekilde müdahil olabileceği hiç bir uluslararası ilişkiler olgusu tekboyutlu bir tasvir ile anlaşılamaz. Bunun son derece doğal bir sonucu olarak,Türkiye'nin bu uluslararası ilişkiler olgularına ve çerçevelerine yönelik dışpolitika oluşumu da tek yönlü ve tek eksenli nitelik taşıyamaz. Aksine, herbir havza ile ilgili uluslararası ilişkiler olgularının bu havza bütünlüğüiçindeki çok boyutlu tahlilinin ötesinde bu havzalar arasındaki etkileşimin deanlaşılabilmesi gerekmektedir. Bu etkileşim alanlarındaki dış politikaritminin sürekli takip edilmesi ve Türkiye'nin stratejik tercihleri açısındanyönlendirilebilmesi stratejik bir analizin ve dış politika yapımının olmazsaolmaz gereklilikleri arasındadır.

Türkiye'nin birbirinden farklı özelliklere sahip olmakla birlikte birbirlerİyleetkileşim içinde bulunan yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzalarınınoluşturduğu zeminde strateji geliştirme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmasıavantaj ve riskleri en üst düzeye çıkarabilecek bir çeşitliliğe sahiptir. Türkiye’nin kendi bünyesinde barındırdığı farklı tarihî tecrübeler de bu zeminlerleilişkisi bakımından dinamik bir etkide bulunmaktadır. Teknolojik, ekonomikve askeri kapasiteden oluşan potansiyel verilerin bu dinamik çerçevedendoğrudan etkilenmesi dönemsel sıçramalar ya da tıkanmalara yol açmaktadır.

Sabit ve potansiyel verilerdeki bu dinamik çeşitlilik ve diyalektik etkileşim,stratejik oluşumda çarpan etkisine sahip faktörlerin ağırlığını artırmaktadır.Türkiye için de bugün temel mesele tarih ve coğrafya sabit verilerini etkin birşekilde kullanabilecek, kültür faktörünün birleştirici ve kuşatıcı niteliğini öneçıkarabilecek, dinamik nüfus unsurunu harekete geçirebilecek ve bu sabit

Page 524: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

verilerden hareketle ekonomik, askerî ve teknolojik kapasiteyi maksimumdüzeyde artırabilecek bir stratejik zihniyeti uygun bir stratejik planlama vetutarlı bir siyasî irade ile devreye sokabilmektir. Stratejik zihniyet, stratejikplanlama ve siyasî irade düzeyinde yaşanan bunalımlar sabit ve potansiyelverilerin sağlayabileceği avantajları azalttıkça stratejik risk unsurlarınıartırmaktadır.

Soğuk Savaş sonrası konjonktürde Türkiye ile ilgili yapılan tasvirlerin mihverülke (pivotal State) ile parçalanmış ülke (tom co-ııtıtry) uçları arasında gidipgelmesi aslında bu çok yönlü dinamizmde gerilim yaşıyor gibi görülmesi bilekendi içinde barındırdığı güç potansiyelinin bir işareti sayılmalıdır. Farklıparçaları bünyesinde asırlarca barındırmış olan ve dinamik bir konjonktürdebu farklı parçaların çekim alanlarında diyalektik bir gerilim yaşayanbir toplum, bu parçalardan yeni ve iddialı bir bütünoluşturabilme potansiyelini de kendi özünde taşır. Bir ülkeyi parçalanmışolmakla birlikte aynı zamanda mihver kılan ana damar da budur.

Bu stratejik çerçeve, kendi ana bünyesine farklı aşılar almış bir ağacınbirbirinden çok farklı toprak türlerinin bulunduğu zeminlerde aynı anda köksalmaya, büyümeye ya da tutunmaya çalışması gibi dinamik ve diyalektik birçeşitlilik barındırmaktadır. Bu ağacın beslendiği her bir farklı toprak türündenkendi bünyesinde barındırdığı farklı aşılara uygun besleyici kaynaklarsağlaması ağacın külli zenginliğini ve kuşatıcılığını artırırken, bu zeminler veaşılar arasındaki farklılaşmanın doğurduğu uyumsuzluklar ağacınkendi kaynaklarını tüketmesi ve karşılıklı çelişkilerle İçten içeçökmesi sonucunu doğuracaktır.

Kişiler gibi topiumlarm da güçleri aynı zamanda zaaflarıdır; ya da tersindenbir söyleyişle zaaf görüntüleri aynı zamanda kendilerini bir iç muhasebe iledönüştürebilecekleri güç potansiyelleridir. Güç kaynaklarını iyikullanamayan ve harekete geçiremeyen topluluklara bu güç kaynakları zaafodakları şeklinde geri dönerken, bunalım kaynaklarını bir hayatiyet belirtisiolarak güce dönüştürebilen topluluklar için bu zaaf unsurları dahi yeni güçkaynakları oluştururlar.

Medeniyet tarihi ve bu tarihin şekillendirdiği siyasî tarihte bunun sayısızmisalleri mevcuttur. Stratejik teoriler gibi stratejik açılımlar da bunalımdönemlerinde yaşanan parçalanmışlıklara üretilen cevapların eseri olmuştur.

Page 525: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Alman stratejisinin temelini dokuyan disiplin ve dakik kararlılığın temelindeKutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun asırlar süren parçalanmışlığındanAlman birliğine geçişin sancıları vardır. PaxBritannica'yı tarih sahnesineçıkaran kurumlann ilk nüveleri İngiliz İç Savaşı'mn parçalanmış tablosununiçinde oluşmuştur. Fransız kimliğinin ve stratejisinin temel unsuru olarakgörülen dil ve kültür milliyetçiliği mezhep savaşları ile parçalanmış Fransa'yıbütünleştirme çabası veren Kardinal Richeliue’nun eseri olduğu gibi,Napolyon dönemi Fransız egemenliğinin sütunları Devrim Fransa’sınınparçalanmışlığı içinde yükselmiştir. SSCB'yi Soğuk Savaş döneminin ikincisüper gücü konumuna getiren süreç de devrim ve parçalanma sancılarınıneseri olmuştur. 20. Yüzyılı Amerikan yüzyılı yapacak olan temel değerler,kurumlar ve mekanizmalar 19. yüzyılın ortalarında yaşanan îç Savaşın külleriarasında tarih sahnesine çıkmıştır. Amerikan İç Savaşım ortayaçıkaran toplumsal parçalanmışlıklardan kaynaklanan temel bunalım unsurlarıaynı zamanda Amerikan çokkültürlüiüğünün de hazırlayıcısı olmuştur. Buözelliği tarihî tecrübemizden bir misalle desteklemek gerekirse, OsmanlıDevleti'ni, daha önce bir çok benzeri görülmüş bir devlet niteliğindençıkararak, Fatih döneminde gerçek bir dünya gücü haline dönüştüren temelyapı ve kurumlar da en son acı misali Anadolu beyliklerinin parçalanmasürecinde gözlenen siyasal parçalanma tecrübesinden alınan derslerinsonucunda şekillenmiştir.

Özetle, kendi bunalımından ve parçalanmışlığından dahi güç üretebilentoplumlar tarihe ağırlık koyma hakkını ve imtiyazını da elde ederler. Aksine,kendi güç unsurlarını bile bunalım kaynağı olarak gören ve bu şekilde takdimeden toplumların mevcudiyetlerini sürdürebilme şansları dahi olamaz.

Dinamik bir süreç içinde bu dinamizmin kaçınılmaz parçası olarak farklınitelikte ve düzeyde bunalımlarla yüzleşmek zorunda kalan toplumlarınkimileri bu bunalımları içine kapanarak, kimileri ise alabildiğine bir stratejikaçılma ile bu bunalımlara meydan okuyarak aşmaya çalışırlar. Bir kıta devletiolan ABD’nin iç savaş sonrası yaşadığı izolasyon politikası, bir ada devletiolan Japonya'nın sömürgecilikle karşılaştıktan sonra kapılarını dışdünyaya kapatarak bir iç temerküz alanı oluşturma çabası içekapanarak bunalımı aşma çabasının başarılı misalleri arasında yer alır.

Bazı toplumların tarihî tecrübeleri ve coğrafi konumlan ise buna kesinlikle el

Page 526: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

vermez. Dünya anakıtasının merkezinde ya da je-ostratejik havzalarınkesişim bölgelerinde bulunan veya çok kültürlü bir yapıyı kendi paradigmasıiçinde sürdüregelmiş olan top-lumların dış faktörlere tepki olarak içekapanmaları ise ya mümkün değildir; ya da kısa dönemli olarak mümkün olsadahi çözüm üretici değildir. Bu şartlarda içe kapanan toplumlar ya dışfaktörlerle ya da iç parçalanmaya yol açan bunalım çelişkileri ile içten içeçözülmeye girerler.

Türkiye ikinci grup ülkeler arasındadır ve içe kapanarak değil, yeni birözgüven ve iddia ile dışa açılarak bunalım unsurlarını güç unsurları halinedönüştürebilir. Dünyanın kuzey-güney ve doğu-hatı istikametindeki enstratejik kuşağının merkez hattı üzerinde bulunan Türkiye’nin içe kapanmasıcoğrafî açıdan mümkün değildir. Türkiye'yi 20. yüzyılın konjonktürei şartlarıiçinde ortaya çıkan sıradan ulus-devletlerden ayıran tarihî miras farkı da içekapanmayı imkansız hale getirmektedir.

Bu tarihî miras farkının ayırdedici özelliği tesbit edilmeksizin Türkiye'ninneden bu denli kapsamlı bir dinamik stratejik ortamda bulunduğu sorusununaçıklama, anlama ve anlamlandırma çerçevesi geliştirilemez. Türkiye’yi aynıyakın kara ve deniz havzalarında yer alan ülkelerden ayıran temel özellikvurgulanmaksızın açıklayıcı bir cevap oluşturmak da çok güçtür. MeselaSuriye'nin Ortadoğu'daki, Bulgaristan'ın Balkanlardaki, Gürcistan'ın Kafkas-lardaki konumundan Türkiye'yi ayıran ve bu yakın kara havzalarını birbirineirtibatlandıran ana özellik aynı zamanda Türkiye'nin böylesi dinamik birstratejik ortamda bulunmasının da gerekçesini oluşturmaktadır.

Bu ana özellik yakın kara ve deniz havzası politikalarını doğrudanilgilendiren tarihî merkez konumu ile irtibatlı bir şekilde orta-, ya konabilir.Tarihî merkez konumunun ana unsurlarından birisi, Türkiye'nin, 20. yüzyılabir çok jeopolitik, jeoekonomik ve jeokül-türel parçayı bir bütün halindebünyesinde barındıran büyük ölçekli siyasal yapı (imparatorluk) olarak girensekiz ülkeden biri olan Osmanlı birikimi üzerinde kurulmuş olmasıdır. Bubüyük üniteden küçük ünitelere bölünme esnasında yaşanan her jeopolitik,jeoekonomik ve jeokültürel parçalanma böylesi büyük siyasal yapılarınmerkezi konumunda bulunan ülkeleri tarihî bir sorumluk ve yüzleşme alanıile karşı karşıya bırakmıştır.

Asrın başında imparatorluk yapılarına sahip olan ve bu yapıların I. ya da II.

Page 527: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

Dünya Savaşı neticesinde çözülmesine şahit olan İngiltere, Rusya, Almanya,Fransa, Avusturya-Macaristan, Çin ve Japonya da benzer bunalımlarıyaşamış ve kendi özgün sentezleri ile bu bunalımdan konjonktüreiuluslararası şartlara uyum gösterebilen yeni siyasal üniteler çıkarma çabasıiçine girmişlerdir.

Bütün bu ülkeler de Osmanlı gibi yoğun bir jeopolitik, jeoekonomik vejeokültürel parçalanma yaşamışlar ve bu parçalanmanın yol açabileceğizaafları yeni stratejik araçlarla aşmaya çalışmışlardır. İngiltere,Commonwealth sistemi, İngiliz dilinin egemenliği ve kendisini stratejikaçıdan ikame eden ABD ile sahip olduğu para-digmatik yakınlığı kullanarakstratejik ağırlığını sürdürmeye çalışırken, Rusya önce ideolojik birdönüşümün sağladığı motivasyonla bir süper güç haline gelmiş sonra aynıideolojik çerçevenin çöküşü ile yeni kapasitesine uyumlu bir küçülme süreciile hesaplaşmak zorunda kalmıştır. Almanya kaybettiği emperyal birikimitekrar toparlayarak bir dünya gücü haline gelebilmek için iki dünya savaşıçıkarmayı göze alırken, Fransa Avrupa-içi diplomatik dengelerle sömürgebirikimi arasında rasyonel bir optimizasyon yapmaya çalışmıştır, ikiemperyal Asya ülkesinden biri olan Japonya, Almanya örneğine benzerşekilde Pasifik'teki etki alanını askerî güçten ekonomik etki alanına kadardeğişik stratejik araçlarla tekrar kurmaya çalışmış, Çin ise Rusya örneğinebenzer şekilde bir ideolojik dönüşüm ile yeni bir merkez konumukazanmaya gayret etmiştir. Bu ülkelerden yalnızca Avusturya-Macaristantabii sınırları içinde küçülerek sınırlı bir etki alanına doğrugerilemeyi kabullenmiştir. Bunun da temel sebebi aynı havza içindekiemperyal sorumlulukların Almanya tarafından üstlenilmiş olmasıdır.

Büyük ölçekli siyasal yapılardan küçük ölçekli siyasal yapılara yönelik budaralmayı kendi Anadolu-eksenli mihver alanına çekilerek burada yeni birsiyasal rejim kurarak durduran Türkiye'nin zamanla kendi coğrafyasının vetarihinin tabii zorunlulukları ile yüzleşmesi ve bu yüzleşmeden kaynaklananbunalımlarla hesaplaşması kaçınılmazdır. Türkiye'nin dünya anakıtasınınmerkezindeki coğrafi konumu bu yüzleşmeye daha da çetin bir boyutkatmaktadır. Mesela hakimiyeti altında tuttuğu bölgelerle kendi anavatanıarasında doğrudan irtibat olmayan Ingiltere'nin bu bölgelerdeki jeopolitik,jeoekonomik ve jeokültüıel parçalanmanın etkisini hissetmesi çok dahadolaylı olmuştur. Hatta, kimi zaman İngiltere kendisi bu tür parçalanmaları

Page 528: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

hızlandıracak sınır oluşumlarına yol açarak dolaylı etki alanını korumayaçalışmıştır. Benzer bir durum Fransa ve Japonya için de geçerlidir.

Buna mukabil Osmanlı Devleti'nin bugünkü Türkiye Cumhuı i-yed'nin yakınkara havzaları olan Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu'dan çekilmesi ve yakındeniz havzaları üzerindeki etki alanını kaybetmesinin doğurduğu jeopolitik,jeoekonomik ve jeokültürel parçalanmadan kaynaklanan her türlü bölgeselbunalım alanı Türkiye'yi doğrudan etkilemektedir. Bu etki çift yönlü olaraksürmektedir. Kimi zaman Türkiye'nin kendi içinde yaşadığısiyasal, ekonomik ve kültürel dalgalanmalar bu havzalardakigelişmeleri doğrudan etkilemekte, kimi zaman da Türkiye bu havzalardakigelişmelerden etkilenmektedir. Bu etkilenmenin eşzamanlı olarak seyrettiğidinamik dönemlerde yoğun iç hesaplaşmalar ve dış bu Soğuk Savaş sonrasıdönemde kısa bir süre içinde yaşanan iniş çıkışlar bunun son örnelderinioluşturmaktadır. Soğuk Savaş benzeri statik uluslararası konjonktürlerdekontrol altında tutulan bu etkileşim, küresel ve bölgesel belirsizlik alanlarınınarttığı dinamik uluslararası konjonktürlerde çok yönlü ve derinlikli biryüzleşme ve hesaplaşma sorumluluğunu beraberinde getirmektedir.

Bu yüzleşme ve hesaplaşma, hakkı ile yapıldığında bir zaaf değil, bir güçkaynağıdır. Soğuk Savaş sonrası dönemde çift kutuplu statik yapılanmanınörttüğü jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültii-rel faktörlerin devreye girmesiylebirlikte Türkiye'nin kendisini Balkanlar-Ortadoğu-Kafkaslardan oluşan enyakın kara havzasından, yalcın deniz havzasına ve yakın kıta havzasına doğrugenişleyen bir hâle içinde bir çok bunalımla karşı karşıya bulması, birrisk alanı oluşturduğu gibi önemli bir potansiyel etki alanı daoluşturmaktadır. Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı çelişkiler, tedirginlikler vegerginlikler de aslında bu yeni coğrafî/tarihî çevreye uyum göstermeçabasının sonuçlarıdır.

Böylesi bir konjonktürde Türkiye'nin kendi içine kapanarak bu yüzleşme vehesaplaşmanın ortaya çıkardığı meydan okumayı aşabilmesi çok güçtür. Butür dinamik konjonktürlerde ve dış etkilere açık bir coğrafyada içe kapananve sürekli iç tehdit ve risk unsurlarını tartışan bir ülkenin derinliğine birçözülme ile karşılaşma riski artar. Aksine, kendi tarihî tecrübe birikimindenözgün bir stratejik zihniyet kurabilen, bunun araçlarını oluşturabilen vebu stratejik zihniyeti doğru bir yöntemle uygulayabilen ülkeler, sadece kendi

Page 529: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

iç çelişkilerini aşmakla kalmaz, önemli stratejik ve kültürel açılımlar dagerçekleştirirler.

Türkiye'nin en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz ise,mesele bu açılımın ne tür bir psikoloji ile, hangi yöntem ve kuramlarlagerçekleştirilebileceği meselesidir. Daha önceki bölümlerde teferruatlı birşekilde incelendiği gibi, Türkiye'nin stratejik derinliğinin yakın kara, yakındeniz ve yakın kıta bağlan-tılan ile yeniden tanımlanması; bu derinliğinjeokültürel, jeopolitik ve jeoekonomik boyutlarının dış politika parametreleriolarak kapsamlı bir değerlendirmeye tâbi tutulması; bu değerlendirmeningerektirdiği stratejik araçların dengeli ve koordineli bir bütünlük içindedevreye sokulabilmesi ve nihayet uygulama alanlarında ön hazırlıkları iyiyapılmış, rasyonel ve uzun dönem perspektifine ..daha istikrarlı uluslararasıkonjonktürlere daha uygun şartlarda girilmesini sağlayacaktır.

Unutulmamalıdır ki, Soğuk Savaş fiilen bitmiş olmakla birlikte Soğuk Savaşsonrası dönemin uluslararası dengelerini ve hukukunu belirleyecek olan nihaîdüzenlemeler ve anlaşmalar halen yapılmamıştır. Bu açıdan ele alındığındaSoğuk Savaşı bitiren ateşkesler yapılmış, ancak yeni güç dengelerini yansıtannihaî düzenlemeleri de kapsayan geniş ölçekli bir yeni dünya düzenioluşturulamamıştır. Bosna, Karabağ, Filistin, Kosova ve Kuzey Irak gibibir çok bunalım alanında bunalımın nihaî çözümünden çok dondurulmasıyolunun tercih edilmesi de aslında yeni düzenin ana parametrelerininbelirlenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Belirsizliklerle dolu bu dinamik geçiş dönemini stratejik tutarlılık ve esneklikiçinde değerlendirebilen ülkeler oluşacak yeni düzene çok daha avantajlı birpozisyonla gireceklerdir. Soğuk Savaşın galipleri safında bulunan ve bununiçin Soğuk Savaş süresince çok ciddi bir bedel ödeyen Türkiye'nin SoğukSavaş sonrası dönemde bu bedelin karşılığını aldığım söyleyebilmek çokgüçtür. Soğuk Savaşın bitişinden sonraki on yıl içinde hissî dışpolitika söylemi dışında reel parametrelerde sürekli sınır boyu ve sınır ötesistratejik risklerle karşı karşıya kalan, Soğuk Savaşın mağlubu olan ülkelerAB adayı statüsü kazanırken AB ile ilişkilerinde iniş-çıkışlar yaşayan,Avrupa ordusunun kurulması sürecinde dışlanma tehlikesi karşısında NATOüyeliğinin içinin boşalması riski ile karşılaşan ve nihayet son olarak da birsoykırım müsebbibi olarak takdim edilmek suretiyle psikolojik/diplomatik bir

Page 530: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

dışlanma baskısını üzerinde hisseden Türkiye çokyönlü bir stratejikyenilenme ihtiyacı içindedir.

Bu stratejik yenilenme herşeyden önce yeni bir stratejik anlamlandırmaçerçevesini ve bu çerçevenin dayandığı yeni bir duruşu gerekli kılmaktadır.Bu anlamlandırma sürecinde temel çıkış noktası toplumsal psikolojinin birözgüven ile yeniden inşa edilmesidir. Bütün bir dünyanın karşılıklı etkileşimsüreci içine girdiği bir dönemde özgüvenini ayakta tutabilen toplumlar yenigüç merkezlerinin nüvelerini oluşturacaklardır. Bunun aksine, özgüveninikaybederek başka toplumların çevre unsurları olmayı kabullenenler isepsikolojik bir yıkımdan sonra stratejik bir çözülüşü de yaşama tehlikesi ilekarşı karşıya kalacaklardır.

Bu psikolojik özgüven yenilenmesinin olmazsa olmaz şartı daoluşturulmasıdır. Daha önce bir çok kez de vurgulamış olduğumuz gibitoplumların uluslararası ilişkilerdeki konumu zaman ve mekan sabiteler! olantarih ve coğrafya sütunları üzerinde yükselir. Kendi tarih ve coğrafyalarımyeniden anlamlandırma gücü gösteremeyen toplumlann atılım yapma güçleriolmadığı gibi yeni şartlara intibak etme kabiliyetleri de olamaz. Hiç bir resmîya da gayriresmî ideoloji ve dış politika söylemi, toplumlar) tarih-ötesi (zaman-ötesi) bir konuma sıçratamaz, coğrafya-ötesi (mekan-öte-si) birboşluğa da yerleştiremez.

Tarihte edilgen değil etken olmak, tarihi okumak değil yazmak ideal veiddiasındaki her toplum, önce içinde bulunduğu sabit veriler olan zamanı vemekanı yeniden yorumlamak zorundadır. Mekan açısından bakıldığında kimitoplumlar sadece belli bir coğrafyaya aittir. Bu toplumların o coğrafyadandiğer mekanlara açılımı sadece istila ve sömürgeleştirme hedefine yöneliktir.Yayıldıkları mekandaki toplumlarla kaynaşma ve birlikte bircoğrafyayı paylaşma idealleri yoktur. Kendi coğrafyaları mutlak merkez,diğer bütün coğrafyalar ise mutlak periferidir. Belli bir dünya görüşünü deyansıtan bu mekan anlayışının en son ve tipik misali başta İngiliz ve Fransızsömürgeciliği olmak üzere batı yayılmacılığıdır. İn-gilizler Hindistan’a budünya görüşü ve mekan anlayışı ile gitmişler ve mümkün olan en büyük çaplıkaynak aktarımım gerçekleştirdikten sonra asıl coğrafyalarına geridönmüşlerdir.

Bazı toplumlar ise dünya görüşleri itibarıyla kuşatıcı, ait olduk-lan coğrafya

Page 531: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

itibarıyla köprü durumundadırlar. Bu toplumlar tarihî geçiş yolları üzerindeseyyal haldedirler ve gerek yükseliş gerekse düşüş dönemlerinde kendimerkez vatan tanımlarını sürekli değiştirerek o coğrafyada yaşayan diğerunsurlar ile kaynaşma yolunu seçerler. Medeniyet tarihindeki simgesel birmisalle göstermek gerekirse, Tarık bin Ziyad'ın gemilerini yakınası sadecebaşarılı bir askerî taktiğin değil, aynı zamanda mekan anlamında kuşatıcıbir dünya görüşünün yansımasıdır. Tarık bin Ziyad için evrensel bir dünyagörüşünün merkez coğrafyası değil, her türlü kavimle bira-rada yaşanabilecekbir ufuk coğrafyası vardır. Onun için Endülüs, bu ülkedeki çokkültüılü yapıyıtümüyle yok eden Katolik tspanyol-lar gelene kadar, bir çok farklı kavim vekültürün asırlar boyu bir potada kaynaştığı kuşatıcı bir köprü coğrafyasıolmuştur. Aynı şekilde Orta ve Batı Asya'dan Hindistan’a akan MüslümanTürk topluluklar da, İngiliz sömürgeciliğinin aksine, o bölgelere yerleşmeküzere bir siyasî otorite oluşturmuşlardır. Bunun içindir ki, Hindistan, Babiiregemenliğinde çok yönlü ve çok kültürlü bir medeniyet etkileşimine sahneolmuştur.

Osmanlılarm Balkanlara yönelişi de farklı değildir ve benzer bir kültürelçeşitliliğin istikrar içinde yaklaşık beş asır sürmesini sağlamıştır. ilk öncülerMostaı 'ın da ötesinde Balagay Külliyesini kurarken yeni bir coğrafyanınufuklarını da göstermişlerdir. Aynı tavır gerilerken de sürmüştür. 19. Yüzyılortalarında Namık Kemal için Vatan Silistre'dir; 20. yüzyıl başlarındaMehmet Akif için Çanakkale’dir. Etnik köken itibarıyla Anadolu'yu merkezgörmesi gereken Namık Kemal’in Türk, Balkanları merkez vatan görmesigereken Mehmet Akif'in Arnavut oluşu da bu tanımlamada hiç mi hiç etkilideğildir. Avrupa istikametine doğru ilerlerken Viyana önlerinde düşenler ileAvrasya hakimiyeti için Ruslar tarafından Karadeniz’in kuzeyindeki Özikalesinde kılıçtan geçirilenler, Asya ideali için Allahüekber Dağlarındadonanlar ve Anadolu'nun kalbini savunmak İçin Sakarya’nın suyunukanlarının rengine dönüştürenler hangi kökenden olurlarsa olsunlar aynıtarih/mekan anlayışının ve aynı milletin unsuruydular.

Dolayısıyla bu stratejik zihniyet yenilenmesini destekleyecek temel stratejikyöneliş de kategorik ayrışmaların yerini jeokültiirel ve jeostratejik niteliklibütünleşmelerin almasıdır. Bu bütünleşme zorunluluğunu yakın dönemtarihimizde sürekli tartışılagelen As-yalılık-Avrupalılık ya da doğu-batıdiyalektiği çerçevesinde örnek-lendirebiliriz. Avrasya ana kıtasının doğu-batı

Page 532: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve kuzey-güney istikametindeki hatlarının kesişim bölgelerinde bulunanköprü ülkelerinden birisi olan Türkiye sıradan Avrupalılık ve Asyalılıkarasında süregelen anlamsız kategorileştirmelerin tesirinden kurtularak uzundönemli strateji ve bu stratejinin gerektirdiği jeokültürel altyapının temelunsuru olan kimlik meselesinde kapsamlı bir yenilenme süreci içine girmekzorundadır.

Uluslararası ekonomi-politik yapılanma açısından kuzey-güııey arasında,uluslararası jeokültürel yapılanma açısından doğu-batı arasında bir geçiş hattıüzerinde bulunan Türkiye, bu konumunun yeni bir jeoekonomik, jeopolitik vejeokültürel parçalanmaya yol açmasını önleyen bir strateji geliştirmekzorundadır. Aksine, bu konum Türkiye'nin bölgesel ve küresel rolünü artıranbir jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel bütünleşme aracı olarakgörülmelidir.

Yine tarihî bir tecrübe ve misal ile ortaya koymak gerekirse, do-ğu-batıistikametinde ilerleyen Selçuklu-Osmanlı tarihî birikimi için Asya-Avrupailişkisi yay ile ok ilişkisi gibidir. Yay geriye doğru ne kadar gerilirse okileriye doğru o denli hızla gider. Bu nedenledir ki İran'daki hakimiyetinipekiştiren Selçuklu Devleti bir ok hızıyla Anadolu'da ilerlemiş; Anadolubirliğini kurarak Asya yayını geren Osmanlı’nın Avrupa yönündekiilerlemesi önlenemez bir ivme kazanmıştır. Coğrafi kavramlar bile bu ilişkibiçimini yansıtacak şekilde muhteva değiştirmiştir. Her iki halde de RumeliAvrupa ya da batı istikametindeki ilerleyişin yeni merkezi olarakgörülmüştür. Selçuklu için Rumeli şimdiki Anadolu’dur -bununiçin Mevlana’mn ismi Celaleddin-i Rumi'dir-, Osmaniı için ise Balkanlardır.Ne yay ne de ok bu ilişki biçiminde ikincil konumda değerlendirilebilir.Mesele yayı ve oku yerli yerince ve birbirini destekler tarzda kullanacakstrateji iradesinin oluşturulmuş olmasıdır.

Toplumlarm uzun dönemli kimlikleri ve bu kimliklerin yönlendirdiğistratejileri, araçlardan bağımsız bir şekilde etkide bulunurlar. Bu stratejilerinaraçları kimi zaman askeri, kimi zaman kültürel, kimi zaman ekonomik, kimizaman ise bütün bu unsurları içeren kapsamlı bir medeniyet oluşumu vehakimiyeti olabilir. Öncelikli mesele, hangi araçların hangi zamanlama ilekullanılması olduğu kadar, hangi stratejik kimlik ve zihniyetin hangihedefler doğrultusunda harekete geçirileceği meselesidir. Araçlar

Page 533: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

ve zamanlama bu meseleden sonra kaçınılmaz olarak devreye girerler.Mesela Selçuklu-Osmanlı birikimindeki askerî ilerleme, bugün uluslararasıekonomik ilişkiler açısından yeni bir tanımlamaya oturtulabilir. Türkiye'ninekonomisini ve uluslararası ekonomik ilişkilerini AB çerçevesine indirgeyenve sadece bu boyut ile sınırlayan bir yaklaşım yaysız bir oku eli ilebilinmeyen bir istikamete atma tavrı sergilemektir. Onun için de ok ile hedefarasında hiç bir mantıklı ilişki kurulamadığı gibi yayın gerilim gücünüoluşturan toplumsal motivasyon da gerçekleştirilememiştir. Asya'yaayaklarını sağlam basamayan bir Türkiye’nin gözlerini ve ufkunu Avrupa'yadikebilmesi de güçtür. OsmanlI'nın Asya derinliğinde bunalım yaşadığıdönemlerde Avrupa'daki ilerleyişinin yavaşlaması gibi, Asya'daki ekonomikve siyasî potansiyelini harekete geçiremeyen bir Türkiye'nin, AB içinde,Avrupa'ya pazar ve turistik mekan olmaktan başka şansı ve seçeneği deolamaz.

Askerî/siyasî ve ekonomik stratejiler arasında zamanlama farkı ile birlikteortava çıkan uyumun en canlı misalleri Japonya ve Almanya'nın II. DünyaSavaşı esnasındaki askerî yayılım stratejileri ile II. Dünya Savaşı sonrasıuyguladığı uluslararası ekonomik stratejiler arasındaki uyumdur. II. DünyaSavaşında Alman tanklarının girdiği her bölgede bugün Alman markı veekonomik etkisi, Japon donanmalarının ulaştığı her noktada Japon ekonomikmodeli hakimdir.

Yayı hakkınca gerebilen toplumlar oku da istediği uzaklığa istediğizamanlama ile gönderebilen toplumlardır. Ne yayı unutarak oku rastgele sağasola gönderenler, ne de oku unutarak yayı sürekli sloganik tarzda germekleuğraşanlar uzun dönemli kimlik ve strateji oluşturabilirler. Yapılması gerekenşey, yayı Türkiye'nin sınırlarının ötesindeki potansiyelini de kapsayacakçapta ve ölçekte gerebilmek, oku da rasyonel bir stratejik planlama ile iddialıbir ufuk perspektifi arasında uyum sağlayan bir hedefe, aynıanda yöneltebilmektir.

Yoğun bir medeniyet bunalımının yaşandığı, insanoğlunun bütün doğrularımyeniden kurma çabası içine girdiği, bu çerçevede de bütün tarihî kültürbirikimlerini yeniden keşfetmeye çalıştığı bir dönemde Türkiye gibi köprüülkelerin farklı medeniyet birikimlerini bünyesinde barındırıyor olmaları yenibir medeniyet açılımı için ciddi bir kaynak oluşturmaktadır. Bizi diğer

Page 534: AHMET DAVUTOĞLU - Turuz · 2019. 5. 17. · Ahmet Davutoğlu, 1959 yılında Konya/Taşkent’te doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi

toplutnlar-dan farklılaştırarak tarih sahnesine Özel bir konumlaçıkartacak olan da temelde bu özgün niteliklerimizdir.

Modernite Avrupa-meıkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme isekaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikiminitarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır.Mesnevi'nin ABD'de en çok satan kitaplar arasında yer alması, İslamiyet’inbir çok batı ülkesinde ikinci büyük din haline gelişi, Hind ve Çinmedeniyetlerinin klasik değerlerinin hızlı bir yükseliş trendine girişi,Huntington'ın öngördüğü gibi sadece bir medeniyet çatışmasını değil, yeni birmedeniyet sentezi ve açılımını gerekli kılacaktır. Tarihî birikimi böylesibir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye,tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütünoluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğuile karşı karşıyadır. Mihver bir ülke olan Türkiye bunu yapabilmesidurumunda jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik bütünleşmeyigerçekleştiren merkez bir ülke konumu kazanacaktır.

----------

Medeniyetler arası Etkileşim ve Türkiye-AB İlişkileri

Türkiye-AB ilişkUeri medeniyetler tarihi ve medeniyetlerarası etkileşimaçısından bakıldığında her parametresi ile incelenmesi gereken son dereceözgün bir nitelik taşımaktadır. Üçer asırlık üç dönem içinde ele aldığımıztarihî derinlik boyutu yeni niteliklerle yeni bir dönemin başlangıcınınişaretlerini vermektedir. Bu durum sadece diplomatik, ekonomik, sosyal vehukukî düzlemlerde değil, kültür ve medeniyet etkileşimi çerçevesinde de sonderece canlı, çok-bo-vutlu ve dinamik bir sürecin izlerini taşımaktadır.


Recommended