+ All Categories
Home > Documents > İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast...

İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast...

Date post: 13-Aug-2020
Category:
Upload: others
View: 2 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
124
Temmuz Ağustos 2009 Yıl 19 Sayı 114 Temmuz Ağustos 2009 Yıl 19 Sayı 114
Transcript
Page 1: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİ

Mehmet Güneş İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti. DİYARBAKIR - SİVEREK - ŞANLIURFA YOLU

Temmuz Ağustos 2009 Yıl 19 Sayı 114

Temm

uz Ağustos 2009Yıl 19

Sayı 114

Page 2: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

“Those heroes who shed their blood

and lost their lives...!

You are now lying in the soul of a

friendly country, therefore rest in

peace…

There are no differences between

the johnnies and the mehmets to us

where they lie side by side here in

this country of ours...

You, the mothers who sent their

sons from countries far away, wipe

away your tears. Your sons are now

lying in our bosom and are in peace.

After having lost their lives on this

land they have become our sons as

well.”

“Bu memleketin toprakları üstünde

Kanlarını döken kahramanlar!

Burada, dost bir vatanın

Toprağındasınız.

Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.

Sizler, mehmetçiklerle yan yana koyun

Koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe

Gönderen analar!

Gözyaşlarınızı dindiriniz.

Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.

Huzur içindedirler ve huzur içinde

Rahat rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra,

Artık bizim evlatlarımız

Olmuşlardır.”

1934 yılı Anzak Anma Törenleri’ne Atatürk’ün gönderdiği mesaj

1934

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Her şeyi nazar boncuğu ile koruyamazsınız!

Deprem içinYapı denetimini yaptırın - Doğru malzeme kullanın - Mesleki eğitim almış işçi istihdam edin

Deprem sigortası yaptırın

Page 3: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

editördenDenizin kokusu ve güneşin parlaklığı gözlerimizi kamaştırdı.

Ülkemizin eşsiz güzelliklerini göremez ve başkalarına anlatamaz olduk.

Bir ülke düşünün; yeraltında her metresi başka tarihi zenginlikler barındırdığı için metro inşaatları aksıyor.

Bazı köylerimizde bahçe duvarlarında ise maalesef antik sütunlar kullanılıyor.

Ve bizler hala yabancı konuklara mevsimlik turizmi anlatmaya çabalıyoruz.

Diğer taraftan medeniyetlerimizi, tarihimizi ve doğal güzelliklerimizi ne kendimiz geziyor ne de konuklara gezdiriyoruz.

Ülkemizde yılın 12 ayında turizm faaliyeti yürütüleceğine inanıyoruz.

Bu düşüncelerle sizlere ülkemizde denizin dışında da güzelliklerin varlığını hatırlatmak istiyor, güneş kadar tarih de yolumuzu aydınlatır diyoruz.

Tüm bunları dergimizde ayrıntıları ile sizlerle paylaşıyor ve paylaşabildiklerimizin paylaşamadıklarımızın çok küçük bir bölümü olduğunu vurguluyoruz.

Ülkemizin turizm açılımına ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve olası açılımı destekliyoruz.

Diğer yandan mesleki eğitim, meslek standartları ve ulusal mesleki yeterlilikler önümüzdeki dönemde de hedefimizdir.

Bu hedeflere ulaşmak ve geliştirmek için çabalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.

Bu vesile ile 30 Ağustos Zafer Bayramınızı ve Ramazan Bayramınızı kutluyoruz. Sağlıcakla kalınız…

Page 4: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Başyazı

Page 5: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Mehmet Şükrü KOÇOĞLUBaşkan

Günü yaşayanlar gelecek nesilleri düşünmeden hareket

edebilmekte, bizlerin gördüğü güzellikleri torunlarımızın

görüp göremeyeceği endişesini taşımamaktadırlar.

Diğer yandan tarihi, doğayı ve medeniyetleri geçmişten

miras değil, gelecekten ödünç aldığına inanan duyarlı

insanlar ise statükoculukla eleştirilmektedir.

Yüzyıllardır aynı şekilde muhafaza edilmiş kentleri gezen

ve bununla gurur duyanlar ile “Birkaç ağaç kesilse ne

olur; hem buradan kesip başka yere dikeriz. Yıktığımız

tarihi yapıların yerine dikilen binanın önüne/içine

maketini yaparız.” diyenler, birbirlerinin ülke sevgisini

sorgulamaktadır.

Milliyetçilik, saf hamasi duyguların ifadesi değildir.

Ülke sevgisi, ülkenin tüm değerlerine sahip çıkıp onları

koruyarak gelişmektedir.

Yeraltı suyunun önemine, denizin temizliğine, toprağın

saflığına ve kültüre önem verenler de bu vatanın

evladıdır; dünya nimetlerinden kaygısızca yararlanılması,

tahrip olursa nasıl olsa teknoloji ile daha sonra

hallinin mümkün olduğunu söyleyenler de bu ülkenin

vatandaşıdır.

Deniz ve güneşten ibaret mevsimlik turizm yerine yılın

tüm aylarını kapsayan, denize ve güneşe de önem veren

ancak tarihe, kültüre, medeniyetlere, doğaya ve insana

yönelik turizmi daha fazla önemseyen bir anlayışın

desteklenmesini öneriyoruz.

Onbinlerce yıllık tarih ve görkemli medeniyetlere ev

sahipliği yapmanın, ülkemizde herkese onur, güven ve

huzur verdiğine eminiz.

Yeşilin ve denizin birleştiği güzelim koylarımızın

betonlaşmaması, binlerce yıllık yapıların korunması ve

bu yapıları ayakta tutan kesme taşların sökülüp yeni

binalarda kullanılması gibi en basit çılgınlığın artık

rüyalarda olmasını istiyoruz.

Şimdi herkesi, bu duyguları dünya ile paylaşmaya

çağırıyoruz.

Saygılarımla…

Geçmişten bugüne uzanan;

Anane, gelenek/görenek, kültür ve medeniyetler

köklerimizi ve tarihimizi öğrenmemizi sağlayarak bizi

geleceğe taşımaktadır.

Göktürklerin yurdunda Yenisey'de Elegeş Anıtı’nda,

Türk Alp Urungu’nun bugün hala Göktürkçe “Ben Kürt

halkının hanıyım.” diye seslenişi; bu kültür, bu yazılı

kaya ile günümüze kadar gelmemiş olsaydı, Türk ve

Kürt halkının Orta Asya’da bir arada yaşadığını ve bu

kardeşliği nasıl anlayacaktık?

Tarihi bilip yeni nesillere aktarmak için atalarımızın izleri

rehberimiz olmalıdır.

O izlerin rehberliğinden ayrılıp, geçmişe/tarihe saygı

duymadan inşa ettiğimiz şehirler, tarihi yapıların ve

kentlerin yanında soluk ve kimliksiz kalmaktadır.

Son sel felaketinde 16’ncı yüzyılda büyük usta Mimar

Sinan’ın yaptığı köprü dimdik ayakta kalırken, 21’inci

yüzyılda yapılan köprünün sulara teslim olması da

kimlikli yapıların kimliksiz yapılardan daha sağlam

olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Tarihten yoksun olan milletler, tarihe ve kültürlere özlem

duymaktadırlar. Tarih üzerinde oturan bizler için de aynı

duyarlılıktan bahsetmekte zorlanıyorum.

Teknolojide en hızlı gelişen toplumlar tarihini ve

ananelerini muhafaza etmekte, yaşamakta ve hem

gelecek nesillerle hem de dünya ile paylaşmaktadırlar.

Ülkemizde ise geçmişi, tarihi, geleneği ve çevreyi

korumak ile teknoloji, modern yaşam, hızlı şehirleşme

değerleri arasında gidip gelen görüşler vardır. Bu çelişen

görüşler rant ile doğanın kavgası olarak da karşımıza

çıkabiliyor.

Kentlerin, turizm alanlarının inşası ve çevrenin

korunması konusunda hep iki görüş karşı karşıya

gelmektedir.

Birinci görüş, tarihi ve doğal güzelliklerin muhafazası,

yeşilin sökülüp betonlaşmaması, yapılaşmanın yeni

alanlara taşınması yoluyla eski yapıların korunmasını

savunmakta; ikinci görüş ise eski yapıların yıkılarak daha

büyük binaların yapılması, denizi, doğayı umursamayan

büyük tesislerin inşası fikirlerine sıcak bakmaktadır.

Gelecekten ödünç aldığımız dünya

Page 6: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi

M. Şükrü KOÇOĞLU Sorumlu Müdür

H. Necati ERSOY Yayın Kurulu Genel Sekreteri

Derya KARADEMİR Yönetim Yeri

4. Cadde 719. Sokak No:3Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 441 43 50 (pbx)Faks: 0312 441 36 43 e-mail: [email protected] www.intes.org.tr "İnşaat Sanayi Dergisi ®

556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır" İNTES Kuruluş Tarihi

5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayi Dergisi

Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir.

İNTES İnşaat Sanayi Dergisi'nin adı da dahil olmak üzere tamamı

üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir.

Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir

şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.

Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten yazılı

izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir.

Yayın Türü

Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir

İki ayda bir yayımlanır, abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım

Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. ŞtiTuran Güneş Bulvarı 4.Cad. 90. Sok 1/3 Yıldız / Çankaya - Ankara Tel: 0312 440 87 07Faks: 0312 440 12 92 e-mail: [email protected] Basım

TŞOF Trafik Matbaacılık San. Tic. A.Ş. AnkaraTel: 0312 267 08 97 - 98Faks: 0312 267 06 93 Basım Tarihi ve Yeri

7 Ekim 2009 Ankara

içindekilerÇevre gerçeği, önümüzdeki yüzyılda turizmin temel yönlendiricilerinden birisi olacaktırProf. Dr. Veysel EROĞLU Çevre ve Orman Bakanı

Bitki örtüsü zenginliğimiz ülkemizi cazibe merkezi haline getirecekOsman KAHVECİ Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürü

İŞKUR, Turizmin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacının farkındadırNamık ATA Türkiye İş Kurumu Genel Müdürü

Sivil havacılıkta 5 yıl içinde “Türk Modeli” oluştuDoç. Dr. Temel KOTİL Türk Hava Yolları Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi, İcra Komitesi Üyesi

Türk turizminin en önemli avantajı, sahip olduğu esnek yapısıyla krizlere direnç göstermesidirDr. Turgut GÜR Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye, turizmde artık bir markadırBaşaran ULUSOY Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı

Termal turizmin başkenti olma yolunda bir kent: AfyonkarahisarBurhanettin ÇOBAN Afyonkarahisar Belediye Başkanı

Dünya turizminin ilgi odağı: AntalyaProf. Dr. Mustafa AKAYDIN Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı

Yaşayan müze kent: BursaRecep ALTEPE Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı

Dinlerin buluştuğu aydın bir kent: EdirneHamdi SEDEFÇİ Edirne Belediye Başkanı

Türkiye’nin aydınlık yüzü: İzmirAziz KOCAOĞLU İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı

Tüm dünya Kemer’de buluşuyorMustafa GÜL Kemer Belediye Başkanı

En güzel yeşil, en güzel mavi, her zevke uygun eğlence merkezleri ile farklı bir belde: MarmarisM. Ali ACAR Marmaris Belediye Başkanı

Muğla’nın ayrıntıda kalan güzelliklerini fark etmek gerekiyorDr. Osman GÜRÜN Muğla Belediye Başkanı

8 bin yılın emaneti: Selçuk - EfesHüseyin Vefa ÜLGÜR Selçuk-Efes Belediye Başkanı

Şanlıurfa: 11.500 yıllık tarihi ile insanlığa ışık tutuyorDr. Ahmet Eşref FAKIBABA Şanlıurfa Belediye Başkanı

Akdeniz’in parlayan yıldızı: TekirovaYusuf ÜRAS Tekirova Belediye Başkanı

8-11

12-13

14-15

16-17

18-21

22-23

36-39

24-25

40-41

26-29

42-43

44-45

46-47

48-49

50-51

30-33

34-35

6 Dosya Turizm ve Çevre

Page 7: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

54 Proje İnşaattan turizme, istihdama, ülke tanıtımına yatırım

66 Ufuklar ENR listesine giren firmalar

69 Akreditasyon İnşaat sektöründe yeterlilik belgesi verilme sürecinde ilk adımlar atıldı

70 Geleneksel Toplantı Güncel konuların değerlendirilmesi

74 Farklı Pencere Geçmişten günümüze Türkiye’de kukla sanatı

78 AB Proje Sertifikasyon ve işe girişler

Yeni proje fikirleri

80 Röportaj Turizm, Türkiye’nin vitrinidir Oktay VARLIER

82 Mali Pencere İhracata yönelik devlet yardım ve teşvikleri Murat TOKMAKKAYA

88 Görüş Müteahhitlerimiz yurtdışında Türk işçisi istihdam edemiyorDr. Müh. Aytekin AKAGÜN

Libya, inşaat sektörünün dışa açılımında önemli bir kapıdırDr. Mustafa AŞULA

92 Bakış Turizm tesisleri açısından çevre hukukuHale TANRIKULUFethi Oytun GÜRSOY

94 Hukuk Kamu İhale Mevzuatı'nda şikayet ve itirazen şikayet

Volkan SIRABAŞI

98 Eğitim Yolu ‘Kule vinç operatörü’, ‘endüstriyel boru montaj’ ve ‘panel sistem demiryolu ustası’ inşaat sektörünün ulusal meslek standardı olarak Resmi Gazete’de yayımlandı

102 Şifre Sosyal düzen kurulmasında insanlar mı başarılı, bal arıları mı? Yaşar ÖZKAN

108 Haberler

114 Yeni Yayınlar

116 Summary

52 Kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı

Page 8: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Herşeyin Bir Bedeli Olmalı! Var...Turizm ve Çevre

Page 9: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Turizm ve çevreye emek verenler anlatıyor...

Page 10: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 11: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

8 - 9

Prof. Dr. Veysel EROĞLUÇevre ve Orman Bakanı

Günümüzde insanların tabiatla baş başa kalmak istemesi turizm açısından ormanların önemini artırmıştır. Ormanlarımız, farklı türleri barındırması ve tabii güzelliği ile turizm açısından önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.

Milli parklar, tabiat parkları, tabiat koruma alanları, özel çevre koruma alanları bakımından önemli bir zenginliğe sahip olan ülkemizde hayvanların tabii hayat alanlarıyla birlikte korunması, geliştirilmesi, toplumun bilinçlendirilmesi gibi konularda çalışmalar hızla devam etmektedir.

Bugüne kadar Bakanlığımızca, 41 adet Milli Park, 35 adet Tabiat Parkı, 31 adet Tabiatı Koruma Alanı, 105 adet Tabiat Anıtı ilan edilmiştir.

Vatandaşlarımıza tabiatla baş başa kalacakları ortamlar oluşturulması gayesiyle şehir bitişiğindeki ormanlık alanları, 2003 yılında uygulamaya konulan proje ile kent ormanlarına dönüştürüyoruz.

Dünyada keşfetmek maksatlı olarak yapılan

eko turizm, son yıllarda ülkemizde de sık sık

gündeme gelmekte fakat sadece yayla turizmi

olarak düşünülmektedir. Oysa bir bütün olarak

ele alınması gereken eko turizm, sosyal ve

kültürel faaliyetleri de içine alan, geniş alanlarda

birçok aktiviteyi kapsayan bir etkinliktir.

Yayla turizmi, ornitoloji (kuş gözleme) turizmi,

foto safari, akarsu sporları (kano-rafting) çiftlik

turizmi, botanik (bitki inceleme) turizmi, bisiklet

turları, atlı doğa yürüyüşü, kamp-karavan

turizmi, mağara turizmi, dağ turizmi ve doğa

yürüyüşü turizmi açısından ülkemiz oldukça

zengin bir potansiyele sahiptir.

Ülkemiz, yaklaşık 8000 km uzunluğundaki

sahilleri, çeşitli uygarlıklardan kalan zengin

tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra iklimsel

çeşitliliği sebebiyle olağanüstü bir bio çeşitliliğe

sahiptir ve tek başına bütün bir Avrupa kıtası ile

karşılaştırılabilir.

Çevre gerçeği, önümüzdeki yüzyılda turizmin temel yönlendiricilerinden birisi olacaktır

Page 12: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Temmuz Ağustos 2009

Ilıman kuşakta bulunan ülkelerin biyolojik çeşitliliği ile karşılaştırıldığında, ülkemizdeki hayvan (fauna) biyolojik çeşitliliğinin oldukça yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Tanımlanan canlı türleri içinde en büyük rakamı omurgasızlar grubu oluşturmaktadır. Omurgasız hayvan türü sayısı yaklaşık 19.000’dir ve bunlardan yaklaşık 4000 tür/alttür endemiktir.

Ülkemizde 460 kuş, 161 memeli, 141 sürüngen, 480 deniz balığı ve 236 tatlı su balığı türü yaşamaktadır. Bugüne kadar belirlenen toplam omurgalı hayvan türü sayısı 1500’e yakındır.

Türkiye’nin, bitki (flora) türleri bakımından sahip olduğu zenginliği anlamak için Avrupa kıtası ile karşılaştırmak yeterli olacaktır. Tüm Avrupa kıtasında 12.500 açık ve kapalı tohumlu bitki türü varken, sadece Anadolu’da yaklaşık 11.000 tür bulunmaktadır. Bunların yaklaşık üçte biri Türkiye’ye has yani endemik türlerdir. Endemiklik oranının oldukça yüksek olduğu Türkiye florası, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından da oldukça zengindir.

Zengin bir flora ve faunadan söz edebildiğimiz ülkemizde bu zenginliğin sürekliliği, yaşam alanlarını korumamıza bağlıdır.

Bu proje muhtevasında 107 adet kent ormanı kuruluşu gerçekleştirdik ve 2008 yılı sonu itibariyle 56 il ve 10 ilçede olmak üzere toplam 66 adet kent ormanını halkımızın hizmetine sunduk. Şu an itibariyle de 40 adet kent ormanı çalışması devam etmektedir.

Ormanlar, yağış rejimini düzenlemesinin ve çölleşmeyi önlemesinin yanında flora ve faunayı da barındırır. Bu yüzden Bakanlığımız ülke topraklarımızın % 27’sini oluşturan orman varlığımızın oranını % 30’lara çıkarmak için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Fidan üretimi ve ağaçlandırma çalışmaları hızla devam etmekte, her yıl 350 milyon fidan toprakla buluşturulmaktadır.

Cumhuriyet tarihimizin en büyük “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği”ni ilan ederek “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Eylem Planı” hazırladık.

Bu eylem planı kapsamında 2008–2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin hektar, diğer bir ifade ile yaklaşık olarak Trakya büyüklüğünde bir sahada ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve ormanların iyileştirilmesi çalışması yapılacaktır.

alakalı analizlerin önceden yapılması, çevrenin kirlenmeden önce korunması gerekir. Biz Bakanlık olarak bunun gayreti içerisindeyiz. Çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz.

Bakanlığımız tarafından denizlerin, gerek karadan gerekse deniz araçlarından kaynaklanan kirliliğinin önlenmesi maksadıyla ulusal ve uluslararası pek çok proje ve çalışma yürütülmektedir.

8333 kilometre kıyı uzunluğuna sahip denizlerimizin su kalitesi, Bakanlığımız tarafından 198 istasyon ile sistemli olarak izlenmektedir.

Mavi bayraklı plaj ve marinalarımızın sayısı her geçen gün artıyor. 2003 yılında 139 olan mavi bayraklı plaj ve marina sayısı bugün 300’e yükselmiştir. Bunlardan 286’sı plaj olup Türkiye mavi bayraklı plaj sayısı bakımından dünya dördüncüsüdür.

Mavi bayrak alan plaj ve marinaların sayısının giderek artması gerek ulusal gerekse uluslararası platformda memnuniyetle karşılanmaktadır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerce de yürütülen bu çalışma, sürekli ve dengeli

Günümüzde hükümetlerin gündeminde gittikçe daha fazla yer tutmaya başlamış olan çevre gerçeği, önümüzdeki yüzyılda önemini daha da arttıracak ve uluslararası ilişkiler sisteminin temel yönlendiricilerinden birisi olacaktır. Bu sebeple; küresel düzeyde, sürdürülebilir kalkınma maksadına ulaşılabilmesi için çevre ve ekonomi politikalarının bütünleştirilmesi ve ülkeler arasında dayanışma temeli üzerinde geliştirilecek bir işbirliğinin sağlanması gerekmektedir.

Turizm, global olarak gittikçe önem kazanırken Avrupa Birliği’nin de geçtiğimiz yıllarda turizm alanındaki faaliyetlere giderek ağırlık verdiği gözlenmektedir.

Kıyı şehirlerimiz tabii güzellikleri, ekonomik kalkınmışlıkları sebebiyle hızlı bir nüfus artışıyla karşı karşıyadır. Bu durumun ortaya çıkardığı hızlı yapılaşma, altyapıların tamamlanamaması, turizm bakımından önem arz eden yörelerin tabii güzelliklerini gölgelemektedir.

Kirlenmiş bir çevrenin temizlenmesi için yapılacak harcamalar, kirlenmemiş bir çevrenin korunması için yapılacak harcamalardan daha fazladır. Dolayısıyla çevre ekonomisi ile

turizm ilkelerinin gerçekleştirilmesi açısından da

örnek teşkil etmektedir.

Ülkemizde, Bakanlar Kurulu’nca ilan edilen

-Gölbaşı, Tuzgölü, Ihlara Vadisi, Uzungöl,

Göksu Deltası, Pamukkale, Belek, Kekova,

Patara, Fethiye-Göcek, Köyceğiz-Dalyan, Datça-

Bozburun, Gökova ve Foça olmak üzere- 14 adet

Özel Çevre Koruma Bölgesi mevcuttur.

Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Dalyan-İztuzu,

2008 yılında İngiltere’de Avrupa’nın en iyi

korunan açık alanı seçilmiştir.

Bu zenginliklerimiz ve tabiata olan saygımız

turizm açısından da önemli mesafe kat etmemizi

sağladı. 2008 yılı verilerine baktığımızda 2007

dönemine göre gelen turist sayısında % 18 artış

sağlanmıştır.

Çevre ve Orman Bakanlığı olarak bütün bu

çalışmalarla gayemiz; daha yeşil, daha güzel,

daha temiz ve daha yaşanabilir bir Türkiye

hedefini gerçekleştirmektir. Bu hedefe ulaşmak

için var gücümüzle çalışıyoruz.

Page 13: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

10 - 11

Ilıman kuşakta bulunan ülkelerin biyolojik çeşitliliği ile karşılaştırıldığında, ülkemizdeki hayvan (fauna) biyolojik çeşitliliğinin oldukça yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Tanımlanan canlı türleri içinde en büyük rakamı omurgasızlar grubu oluşturmaktadır. Omurgasız hayvan türü sayısı yaklaşık 19.000’dir ve bunlardan yaklaşık 4000 tür/alttür endemiktir.

Ülkemizde 460 kuş, 161 memeli, 141 sürüngen, 480 deniz balığı ve 236 tatlı su balığı türü yaşamaktadır. Bugüne kadar belirlenen toplam omurgalı hayvan türü sayısı 1500’e yakındır.

Türkiye’nin, bitki (flora) türleri bakımından sahip olduğu zenginliği anlamak için Avrupa kıtası ile karşılaştırmak yeterli olacaktır. Tüm Avrupa kıtasında 12.500 açık ve kapalı tohumlu bitki türü varken, sadece Anadolu’da yaklaşık 11.000 tür bulunmaktadır. Bunların yaklaşık üçte biri Türkiye’ye has yani endemik türlerdir. Endemiklik oranının oldukça yüksek olduğu Türkiye florası, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından da oldukça zengindir.

Zengin bir flora ve faunadan söz edebildiğimiz ülkemizde bu zenginliğin sürekliliği, yaşam alanlarını korumamıza bağlıdır.

Bu proje muhtevasında 107 adet kent ormanı kuruluşu gerçekleştirdik ve 2008 yılı sonu itibariyle 56 il ve 10 ilçede olmak üzere toplam 66 adet kent ormanını halkımızın hizmetine sunduk. Şu an itibariyle de 40 adet kent ormanı çalışması devam etmektedir.

Ormanlar, yağış rejimini düzenlemesinin ve çölleşmeyi önlemesinin yanında flora ve faunayı da barındırır. Bu yüzden Bakanlığımız ülke topraklarımızın % 27’sini oluşturan orman varlığımızın oranını % 30’lara çıkarmak için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Fidan üretimi ve ağaçlandırma çalışmaları hızla devam etmekte, her yıl 350 milyon fidan toprakla buluşturulmaktadır.

Cumhuriyet tarihimizin en büyük “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği”ni ilan ederek “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Eylem Planı” hazırladık.

Bu eylem planı kapsamında 2008–2012 yılları arasında 2 milyon 300 bin hektar, diğer bir ifade ile yaklaşık olarak Trakya büyüklüğünde bir sahada ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve ormanların iyileştirilmesi çalışması yapılacaktır.

alakalı analizlerin önceden yapılması, çevrenin kirlenmeden önce korunması gerekir. Biz Bakanlık olarak bunun gayreti içerisindeyiz. Çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz.

Bakanlığımız tarafından denizlerin, gerek karadan gerekse deniz araçlarından kaynaklanan kirliliğinin önlenmesi maksadıyla ulusal ve uluslararası pek çok proje ve çalışma yürütülmektedir.

8333 kilometre kıyı uzunluğuna sahip denizlerimizin su kalitesi, Bakanlığımız tarafından 198 istasyon ile sistemli olarak izlenmektedir.

Mavi bayraklı plaj ve marinalarımızın sayısı her geçen gün artıyor. 2003 yılında 139 olan mavi bayraklı plaj ve marina sayısı bugün 300’e yükselmiştir. Bunlardan 286’sı plaj olup Türkiye mavi bayraklı plaj sayısı bakımından dünya dördüncüsüdür.

Mavi bayrak alan plaj ve marinaların sayısının giderek artması gerek ulusal gerekse uluslararası platformda memnuniyetle karşılanmaktadır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerce de yürütülen bu çalışma, sürekli ve dengeli

Günümüzde hükümetlerin gündeminde gittikçe daha fazla yer tutmaya başlamış olan çevre gerçeği, önümüzdeki yüzyılda önemini daha da arttıracak ve uluslararası ilişkiler sisteminin temel yönlendiricilerinden birisi olacaktır. Bu sebeple; küresel düzeyde, sürdürülebilir kalkınma maksadına ulaşılabilmesi için çevre ve ekonomi politikalarının bütünleştirilmesi ve ülkeler arasında dayanışma temeli üzerinde geliştirilecek bir işbirliğinin sağlanması gerekmektedir.

Turizm, global olarak gittikçe önem kazanırken Avrupa Birliği’nin de geçtiğimiz yıllarda turizm alanındaki faaliyetlere giderek ağırlık verdiği gözlenmektedir.

Kıyı şehirlerimiz tabii güzellikleri, ekonomik kalkınmışlıkları sebebiyle hızlı bir nüfus artışıyla karşı karşıyadır. Bu durumun ortaya çıkardığı hızlı yapılaşma, altyapıların tamamlanamaması, turizm bakımından önem arz eden yörelerin tabii güzelliklerini gölgelemektedir.

Kirlenmiş bir çevrenin temizlenmesi için yapılacak harcamalar, kirlenmemiş bir çevrenin korunması için yapılacak harcamalardan daha fazladır. Dolayısıyla çevre ekonomisi ile

turizm ilkelerinin gerçekleştirilmesi açısından da

örnek teşkil etmektedir.

Ülkemizde, Bakanlar Kurulu’nca ilan edilen

-Gölbaşı, Tuzgölü, Ihlara Vadisi, Uzungöl,

Göksu Deltası, Pamukkale, Belek, Kekova,

Patara, Fethiye-Göcek, Köyceğiz-Dalyan, Datça-

Bozburun, Gökova ve Foça olmak üzere- 14 adet

Özel Çevre Koruma Bölgesi mevcuttur.

Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Dalyan-İztuzu,

2008 yılında İngiltere’de Avrupa’nın en iyi

korunan açık alanı seçilmiştir.

Bu zenginliklerimiz ve tabiata olan saygımız

turizm açısından da önemli mesafe kat etmemizi

sağladı. 2008 yılı verilerine baktığımızda 2007

dönemine göre gelen turist sayısında % 18 artış

sağlanmıştır.

Çevre ve Orman Bakanlığı olarak bütün bu

çalışmalarla gayemiz; daha yeşil, daha güzel,

daha temiz ve daha yaşanabilir bir Türkiye

hedefini gerçekleştirmektir. Bu hedefe ulaşmak

için var gücümüzle çalışıyoruz.

Page 14: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Bitki örtüsü zenginliğimiz ülkemizi cazibe merkezi haline getirecek

rekreasyonel ve estetik kaynak değerlere sahip olan orman içi dinlenme yerini ifade ederken; orman içi dinlenme yeri, halkın günübirlik dinlenme ve piknik ihtiyacını karşılamak amacıyla düzenlenen alanları ifade etmektedir. Kent ormanı ise geleneksel piknik anlayışının dışında, daha çok ormanların sağlık, spor, estetik, kültürel ve benzeri gibi sosyal fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak, aynı zamanda teknik ormancılık faaliyetleri ile yöredeki flora ve faunanın da tanıtılması amacıyla metropoller, iller ve büyük ilçeler gibi yerleşim yerleri bitişiğinde veya civarında düzenlenen alanları kapsamaktadır.

Bu rekreasyon alanlarında;

a. Doğal ekosistem bozulamaz,

b. Gerekli hallerde her türlü teknik ormancılık müdahalesi yapılır,

c. Genel Müdürlüğün onayı olmadan statü değiştirilemez,

ç. Belirlenen kullanma ve yararlanma amaçları dışında herhangi bir faydalanmaya müsaade edilmez.

Mesire yeri olarak ayrılacak alanlarda aşağıdaki kriterler aranır;

a. Orman rejimi içerisindeki sahalar olmalıdır,

b. Rekreasyonel kullanım talebi olmalıdır,

Ormanlar insan yaşamına sağladıkları çok yönlü faydalar sebebi ile dünyanın ortak değerleri arasında yer alan en önemli doğal kaynaklardır. Ormanların günümüzde daha çok öne çıkan sosyal ve ekolojik yararlarından toplumun optimal düzeyde faydalanması için mevcut orman kaynaklarını etkin bir şekilde korumak, geliştirmek ve sürdürülebilir bir anlayışla işletmek çağdaş ormancılığımızın temel prensiplerindendir.

Ormanlarımızın sürdürülebilir bir anlayışla işletilmesi noktasında ülke turizmine katkısından üst düzeyde faydalanmak, ayrıca sosyal ve ekolojik yararlarından insanların istifade etmesini sağlamak için gerekli çalışmaları, Genel Müdürlüğümüz eylem planları arasına almıştır. Bu konuda yürüttüğümüz çalışmalar www.ogm.gov.tr sitemizden ayrıntılı olarak takip edilebilmektedir.

Orman Genel Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa yaptığı çalışmalarla turistlerin ve yerli halkın ormanlardan daha verimli istifade edebilmeleri için mesire yerleri, orman içi dinlenme yerleri ve kent ormanları düzenlenmiş, buraların faaliyetleri yönetmelikle standart hale getirilmiştir.

Mesire yeri, ormanların sosyal, kültürel ve estetik fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak amacıyla ormanlık alanlardan ayrılan

c. Yöresel talebi karşılayacak nitelikte ve yeterli büyüklükte olmalıdır,

ç. Heyelan veya sele maruz bulunmamalı, jeolojik açıdan sakıncalı yerler dışında olmalıdır,

d. Yol, su, elektrik gibi altyapı imkanlarına veya bu tesislerin; ekonomik, idari, yasal, topografik yapı gibi özellikler açısından kolaylıkla getirilebileceği bir konuma sahip olmalıdır.

e. Üzerinde yapılacak tesis ve donatılar, çıkarılacak teknik izahname kapsamında öngörülen doğal dokuyu bozmayan nitelikte, kalıcı ve çok katlı olmayan, genellikle ahşap ağırlıklı malzemeden olmalıdır.

Yukarıda sayılı kriterler çerçevesinde;

a. Orman içi dinlenme yerinde; giriş kulübesi, otopark, piknik üniteleri masa, ocak, tuvalet, çeşme, büfe, kamelya, yağmur barınağı, kır gazinosu veya lokantası, çocuk oyun alanları ve mini spor alanları,

b. Kent ormanında; giriş kulübesi, otopark, ziyaretçi tanıtım merkezi, yürüyüş yol ve patikaları, çocuk oyun alanları, mini spor alanları, doğal gezinti köprüleri, büfe, kır kafeteryası, gözlem kulesi, seyir terasları, oturma grupları, dinlenme alanları, yağmur korunakları, arberetum, ormancılık uygulamaları tanıtım alanları, flora ve fauna tanıtım alanları, çeşme, tuvalet, doğal ve yapay su göletleri,

yerel halkın ürünlerini sergilediği geçici sergi alanları, alışveriş ünitesi gibi tesisler ve donatılar bulunur.

Yukarıda ana başlıkları ile paylaştığımız mesire yerleri, orman içi dinlenme yerleri ve kent ormanları ile ilgili olarak çalışmalar devam etmekte, buradan istifade edecek olan yerli, yabancı tüm insanların rahatsız edilmeden tamamen doğal ortamda tatillerini yapabilmeleri için Genel Müdürlüğümüz titizlikle çalışmaktadır.

Ayrıca Orman Genel Müdürlüğünün kent ormanlarının kurulması ve geliştirilmesi ile ilgili faaliyetleri www.ogm.gov.tr.kentorman/turkiye.htm adresinden takip edilebilmektedir.

Çeşitli coğrafi özellikleri, coğrafi farklılığın getirdiği iklim çeşitliliği, üç kıta arasında doğal bir köprü olması Anadolu Yarımadası’nı dünyada benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahip kılmıştır. Avrupa’nın tamamında var olan bitki sayısı toplam 12.500 adet iken bu sayı ülkemizde 11.000 adettir.

Ülkemiz bitki çeşitliliği açısından ise Avrupa’dan üstündür. Zira dünyada sadece belli bir bölgede yetişen veya anavatanı belli bir bölge olan (endemik) bitkiler açısından ülkemiz Avrupa’dan üstün olmanın da ötesinde dünyanın birkaç bölgesinden biridir. Avrupa’nın endemik bitki sayısı toplam 2750 adet iken bu sayı ülkemizde 3000 adettir. Sadece Antalya ilimizdeki endemik

bitki sayısı 600’dür.

Türkiye haricinde Avrupa’nın en çok endemik bitkisine sahip ülkesi Yunanistan, 800 endemik bitkiye sahiptir. Turizmde ülkemize rakip ülke olan İtalya’nın endemik bitki sayısı 712’dir. Dikkat edileceği üzere ülkemizin vilayetleri Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılabilmekte ancak Avrupa kıtası toplamda Türkiye’den daha fakir kalmaktadır.

İşte bu orman zenginliği ülkemizi turizm açısından tam bir cazibe merkezi yapmakta ve turizm çeşitliğinin artmasındaki en önemli kaynak olmaktadır. Ormanlarımızın sağladığı faydalarla; av turizmi, sağlık turizmi, gençlik turizmi, botanik turizmi, yayla turizmi, dağcılık, rafting ve kuş gözlemciliği gibi belli başlı turizm çeşitleri rahatlıkla turist çekebilmekte ayrıca dünyada oldukça yeni bir kavram olan eko turizme ülkemiz coğrafyası, doğal potansiyeli ve özellikle endemik türleri, flora ve faunası ile dünyada eşine az rastlanır bir zenginlikle katkıda bulunmaktadır.

İnşaat Sanayii Dergisi’nin vasıtası ile bu önemli konuda ana başlıkları sizlerle paylaşmış olmaktan mutluluk duyuyor ve ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi konusunda herkesin üzerine düşeni yapması gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Page 15: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

12 - 13

Osman KAHVECİÇevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürü

rekreasyonel ve estetik kaynak değerlere sahip olan orman içi dinlenme yerini ifade ederken; orman içi dinlenme yeri, halkın günübirlik dinlenme ve piknik ihtiyacını karşılamak amacıyla düzenlenen alanları ifade etmektedir. Kent ormanı ise geleneksel piknik anlayışının dışında, daha çok ormanların sağlık, spor, estetik, kültürel ve benzeri gibi sosyal fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak, aynı zamanda teknik ormancılık faaliyetleri ile yöredeki flora ve faunanın da tanıtılması amacıyla metropoller, iller ve büyük ilçeler gibi yerleşim yerleri bitişiğinde veya civarında düzenlenen alanları kapsamaktadır.

Bu rekreasyon alanlarında;

a. Doğal ekosistem bozulamaz,

b. Gerekli hallerde her türlü teknik ormancılık müdahalesi yapılır,

c. Genel Müdürlüğün onayı olmadan statü değiştirilemez,

ç. Belirlenen kullanma ve yararlanma amaçları dışında herhangi bir faydalanmaya müsaade edilmez.

Mesire yeri olarak ayrılacak alanlarda aşağıdaki kriterler aranır;

a. Orman rejimi içerisindeki sahalar olmalıdır,

b. Rekreasyonel kullanım talebi olmalıdır,

Ormanlar insan yaşamına sağladıkları çok yönlü faydalar sebebi ile dünyanın ortak değerleri arasında yer alan en önemli doğal kaynaklardır. Ormanların günümüzde daha çok öne çıkan sosyal ve ekolojik yararlarından toplumun optimal düzeyde faydalanması için mevcut orman kaynaklarını etkin bir şekilde korumak, geliştirmek ve sürdürülebilir bir anlayışla işletmek çağdaş ormancılığımızın temel prensiplerindendir.

Ormanlarımızın sürdürülebilir bir anlayışla işletilmesi noktasında ülke turizmine katkısından üst düzeyde faydalanmak, ayrıca sosyal ve ekolojik yararlarından insanların istifade etmesini sağlamak için gerekli çalışmaları, Genel Müdürlüğümüz eylem planları arasına almıştır. Bu konuda yürüttüğümüz çalışmalar www.ogm.gov.tr sitemizden ayrıntılı olarak takip edilebilmektedir.

Orman Genel Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa yaptığı çalışmalarla turistlerin ve yerli halkın ormanlardan daha verimli istifade edebilmeleri için mesire yerleri, orman içi dinlenme yerleri ve kent ormanları düzenlenmiş, buraların faaliyetleri yönetmelikle standart hale getirilmiştir.

Mesire yeri, ormanların sosyal, kültürel ve estetik fonksiyonlarını halkın hizmetine sunmak amacıyla ormanlık alanlardan ayrılan

c. Yöresel talebi karşılayacak nitelikte ve yeterli büyüklükte olmalıdır,

ç. Heyelan veya sele maruz bulunmamalı, jeolojik açıdan sakıncalı yerler dışında olmalıdır,

d. Yol, su, elektrik gibi altyapı imkanlarına veya bu tesislerin; ekonomik, idari, yasal, topografik yapı gibi özellikler açısından kolaylıkla getirilebileceği bir konuma sahip olmalıdır.

e. Üzerinde yapılacak tesis ve donatılar, çıkarılacak teknik izahname kapsamında öngörülen doğal dokuyu bozmayan nitelikte, kalıcı ve çok katlı olmayan, genellikle ahşap ağırlıklı malzemeden olmalıdır.

Yukarıda sayılı kriterler çerçevesinde;

a. Orman içi dinlenme yerinde; giriş kulübesi, otopark, piknik üniteleri masa, ocak, tuvalet, çeşme, büfe, kamelya, yağmur barınağı, kır gazinosu veya lokantası, çocuk oyun alanları ve mini spor alanları,

b. Kent ormanında; giriş kulübesi, otopark, ziyaretçi tanıtım merkezi, yürüyüş yol ve patikaları, çocuk oyun alanları, mini spor alanları, doğal gezinti köprüleri, büfe, kır kafeteryası, gözlem kulesi, seyir terasları, oturma grupları, dinlenme alanları, yağmur korunakları, arberetum, ormancılık uygulamaları tanıtım alanları, flora ve fauna tanıtım alanları, çeşme, tuvalet, doğal ve yapay su göletleri,

yerel halkın ürünlerini sergilediği geçici sergi alanları, alışveriş ünitesi gibi tesisler ve donatılar bulunur.

Yukarıda ana başlıkları ile paylaştığımız mesire yerleri, orman içi dinlenme yerleri ve kent ormanları ile ilgili olarak çalışmalar devam etmekte, buradan istifade edecek olan yerli, yabancı tüm insanların rahatsız edilmeden tamamen doğal ortamda tatillerini yapabilmeleri için Genel Müdürlüğümüz titizlikle çalışmaktadır.

Ayrıca Orman Genel Müdürlüğünün kent ormanlarının kurulması ve geliştirilmesi ile ilgili faaliyetleri www.ogm.gov.tr.kentorman/turkiye.htm adresinden takip edilebilmektedir.

Çeşitli coğrafi özellikleri, coğrafi farklılığın getirdiği iklim çeşitliliği, üç kıta arasında doğal bir köprü olması Anadolu Yarımadası’nı dünyada benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahip kılmıştır. Avrupa’nın tamamında var olan bitki sayısı toplam 12.500 adet iken bu sayı ülkemizde 11.000 adettir.

Ülkemiz bitki çeşitliliği açısından ise Avrupa’dan üstündür. Zira dünyada sadece belli bir bölgede yetişen veya anavatanı belli bir bölge olan (endemik) bitkiler açısından ülkemiz Avrupa’dan üstün olmanın da ötesinde dünyanın birkaç bölgesinden biridir. Avrupa’nın endemik bitki sayısı toplam 2750 adet iken bu sayı ülkemizde 3000 adettir. Sadece Antalya ilimizdeki endemik

bitki sayısı 600’dür.

Türkiye haricinde Avrupa’nın en çok endemik bitkisine sahip ülkesi Yunanistan, 800 endemik bitkiye sahiptir. Turizmde ülkemize rakip ülke olan İtalya’nın endemik bitki sayısı 712’dir. Dikkat edileceği üzere ülkemizin vilayetleri Avrupa ülkeleri ile karşılaştırılabilmekte ancak Avrupa kıtası toplamda Türkiye’den daha fakir kalmaktadır.

İşte bu orman zenginliği ülkemizi turizm açısından tam bir cazibe merkezi yapmakta ve turizm çeşitliğinin artmasındaki en önemli kaynak olmaktadır. Ormanlarımızın sağladığı faydalarla; av turizmi, sağlık turizmi, gençlik turizmi, botanik turizmi, yayla turizmi, dağcılık, rafting ve kuş gözlemciliği gibi belli başlı turizm çeşitleri rahatlıkla turist çekebilmekte ayrıca dünyada oldukça yeni bir kavram olan eko turizme ülkemiz coğrafyası, doğal potansiyeli ve özellikle endemik türleri, flora ve faunası ile dünyada eşine az rastlanır bir zenginlikle katkıda bulunmaktadır.

İnşaat Sanayii Dergisi’nin vasıtası ile bu önemli konuda ana başlıkları sizlerle paylaşmış olmaktan mutluluk duyuyor ve ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi konusunda herkesin üzerine düşeni yapması gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Page 16: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

İŞKUR, turizmin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacının farkındadırUzun zamandır işgücü piyasamızda büyük bir dönüşüme tanık oluyoruz. Bu dönüşümlerin başında istihdamın sektörel dağılımında meydana gelen büyük çaplı değişim yer almaktadır. Sektörel dağılımdaki değişim ve sektörlerin kendi içinde yaşadığı gelişmeler işgücü piyasamızı yeni fırsatlarla fakat aynı zamanda yeni zorluklar ve risklerle karşı karşıya bırakmıştır.

1988 yılında toplam 17 milyon 755 bin kişilik istihdamın sadece yüzde 32’si hizmetler sektöründe yer alırken, 2000 yılında 21 milyon 580 bin kişilik istihdamın yüzde 40’ı hizmetler sektöründe çalışmaya başlamıştır. Nisan 2009 döneminde ise 20 milyon 698 bin kişilik istihdamın yüzde 51,2’si hizmetler sektöründedir. Son yirmi yılda hizmetler sektöründe 20 puanlık bir artış söz konusudur. Hizmetler sektörünün bu derece büyümesinde turizmin ve onunla bağlantılı istihdam alanlarının payı çok büyüktür. Dolaylı etkilediği 36 sektör ile Türkiye ekonomisi içinde önemli bir yere sahip olan turizm sektörü, işsizlikle mücadele ve istihdamın geliştirilmesinde de vazgeçilmez önemdedir. Üstelik turizm sektörü, diğer sektörlere göre daha az maliyetle ve daha kısa sürede istihdam yaratma özelliğine sahip istihdam dostu bir sektördür. Hazine verilerine göre, ortalama olarak bir kişiye istihdam yaratmanın 293 bin TL’ye mal olduğu ülkemizde, bu rakam turizmde 107 bin TL’ye yani genelin yüzde 36’sına düşmektedir.

Bugün turizmde istihdam edilenlerin sayısı hakkında kesin bir rakam telaffuz etmek zor görünmektedir. Bunun başlıca nedeni,

bu sektörde istihdam edilenlerin önemli bir kısmının sosyal güvenceden yoksun oluşu ve işlerin mevsimsel özellik arz etmesidir. Ancak ülkemizde 1,5 milyonu doğrudan, 1,5 milyonu da dolaylı yoldan olmak üzere yaklaşık 3 milyon kişinin turizm sektörüyle ilişkili olarak istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla istihdamdakilerin yaklaşık yüzde 10-15 arasındaki bir kesiminin turizmle doğrudan veya dolaylı ilişkide olduğunu kabul etmemiz lazım.

Ülkemiz, doğru politikalar ve gerekli ilgi ve yatırımlarla 2003 yılından bu yana yıllık turist sayısını iki katına ve bir yılda turizmden elde ettiği geliri de üç katına çıkarmıştır. Tabii bu sürede, turizm ve turizmle bağlantılı sektörlerde çalışanların sayısında yüzde yüze yakın bir artış yaşandığını görmemiz gerekir. TÜİK verilerine göre, 2007 yılında yaklaşık 18,5 milyar dolar olan toplam turizm geliri 2008 yılında yüzde 18,5 artarak yaklaşık 22 milyar dolara çıkmıştır. 2008 yılında cari fiyatlarla yaklaşık 950 milyon TL olarak gerçekleşen gayrisafi yurtiçi hasılamızı düşündüğümüzde bunun yaklaşık yüzde 3,5’inin turizm gelirlerinden elde edildiği görülmektedir.

Ülkemiz tarihte birçok farklı kültüre beşiklik etmesi, son derece temiz plaj ve koylara sahip olması ve dört mevsimin bir arada yaşanması gibi özellikleri nedeniyle turizm için bir çekim merkezidir. Daha çok kıyı bölgelerimizde yoğunlaşan turizm hareketliliğini, doğal çevremizi korumak şartıyla, kapsamlı projelerle ve tesis-işletme yerine insan-tabiat odaklı anlayışla tüm ülkeye yaymayı başarabilirsek istihdamda çok büyük artışlar sağlamamız kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkacaktır.

Page 17: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

14 - 15

Namık ATATürkiye İş Kurumu Genel Müdürü

tarafından 200 bin işsize mesleki eğitim ve 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi verilecek ve iş tecrübesi olmayan gençlere deneyim kazandırmak ve iş bulma olanaklarını artırmak amacıyla verilecek işbaşı eğitimleri çerçevesinde meslek lisesi, dengi ve üstü eğitim mezunu 100 bin genç stajyer olarak istihdam edilecektir.

Turizm sektörü gibi küresel rekabete her yönüyle açık bir sektörde verimliliğin, rekabetin ve sürdürülebilirliğin sağlanması ancak kalifiye insan gücü ile gerçekleştirilebilir. Hizmet sektörü içinde yer alan turizm sektöründe, gelişme ve başarı fiziki donanımların yanında, büyük çapta, hizmeti sunan insanların niteliğine bağlıdır. Turizm sektörü, doğrudan insanlarla ilgili bir sektördür. Hizmeti sunan da alan da insandır. Burada büyük görev, hizmeti sunan kişilere düşmektedir. Dolayısıyla nitelikli eleman-kalifiye insan gücü büyük anlam kazanmaktadır. Turizm sektörü son yıllarda çağdaş ölçülerde hizmet sunacak önemli oranda kalifiye elemana kavuşmuşsa da hala çalışanların nicelik ve nitelik olarak sektörün ihtiyacını yeterince karşılayamadığını; kaliteli ve tecrübeli istihdam yaratabilmenin turizmde yer alan firmaların başlıca sorunu olmaya devam ettiğini biliyoruz. Bu nedenle, sektörde önceliklerden biri beşeri sermaye yatırımlarına gereken önemin verilmesidir.

İŞKUR olarak mesleki eğitim faaliyetlerimizde turizm sektörü her zaman önemli bir yer işgal etmiştir. Sadece Ocak-Temmuz 2009 döneminde Kurumumuz tarafından turizm sektörüne yönelik düzenlenen aşçı, aşçı yardımcısı, bahçıvan, bar servis elemanı (bar

Üstelik bu gelişmelerin sağlanması durumunda, turizm sektörünün doğrudan ilişkili bulunduğu 36 sektör üzerinde yaratacağı dolaylı ve zincirleme etkiler ile işsizlikle mücadelede önemli bir katkı elde etmiş olacaktır.

İŞKUR, kamu istihdam kurumu olarak turizm sektörünün istihdam yaratma potansiyelinin farkındadır. Bununla birlikte, turizmin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacının da farkındadır. Öncelikle, iş arayan her üç kişiden birinin mesleki yeterliliğe sahip olmadığı ve mevcut mesleki eğitimin işgücü piyasasındaki gelişmelerle paralellik arz etmediği genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizde, kalifiye insan gücü sıkıntısını gidermeye yönelik mesleki eğitim faaliyetlerimiz ve bununla bağlantılı aktif işgücü politikalarımız geniş ölçekli ve etkin bir tarzda tüm sektörlere yönelik olarak sürdürülmektedir. Sadece 2009 yılının ilk altı ayında yaklaşık 72 bin 714 insanımız bu mesleki eğitim faaliyetlerimizden yararlanmıştır.

İŞKUR, Hükümetimizin istihdamı teşvik edici uygulamaları ve kapsamlı yasal düzenlemeleri sayesinde ülkemizdeki mesleki eğitim konusunda lokomotif görevi üstlenmeye başlamıştır. Özellikle, 26 Mayıs 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5763 sayılı Kanun ile mesleki eğitime İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ciddi bir kaynak ayrılmıştır. Nitekim 2009 yılı için yaklaşık 510 milyon TL kaynak ayrılmış, 2010 yılı için de önemli bir kaynak bu amaçla kullanılacaktır. Yine, son “Teşvik ve İstihdam Paketi” ile yaklaşık 120 bin işsizimiz “Toplum Yararına Çalışma Programları (TYÇP)” kapsamında geçici istihdam edilecek, İŞKUR

boy/bar komi), barmen, bulaşıkçı (steward), çamaşırhane elemanı, folklorik bebek yapımcısı, garson, kat görevlisi, kat şefi, komi, kongre ve fuar hostesi, oda görevlisi, resepsiyoncu, servis garsonu, soğuk mutfak aşçısı, turizm danışma elemanı ile turizm ve otelcilik elemanı mesleklerinde 2 bin 814’ü erkek, 2 bin 307’si kadın olmak üzere 5 bin 121 kişiye mesleki eğitim verilmiştir.

Öte yandan uluslararası kaynaklarla yürüttüğümüz 17 milyon euroluk “Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi”, AB 2008 Yılı Mali Programlaması kapsamında yürütülecek olan 23 milyon euroluk “Gençlerin İstihdamının Arttırılması Projesi” ve 20 milyon euroluk “Aktif İstihdam Tedbirleri Projesi (AİPP)-2” çalışmalarımızda turizm sektörü öncelikli alanlarımızdan biridir. AİPP-2 kapsamında halen turizme ilişkin çeşitli mesleklerde 765 kişinin katıldığı 9 projemiz devam etmektedir.

Tüm bu çalışmalarımız içerisinde turizm sektörüne yönelik işe yerleştirme çalışmalarımız da aktif programlarımızla eş zamanlı olarak devam etmektedir. Nitekim Temmuz sonu itibariyle 2009 yılında işe yerleştirdiğimiz 58 bin 362 kişinin yüzde 8,8’i yani 5 bin 140 kişi turizm sektöründe işe yerleştirilmiştir.

Önümüzdeki dönemde, tüm çalışmalarımızda turizm sektörü daha da önemli bir yer tutacak, bu sektörden gelecek istihdamı artırmaya ve işgücü niteliğini geliştirmeye yönelik projelere ve tekliflere kapımız açık olacak, sektöre desteğimiz sürecektir.

Page 18: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Sivil havacılıkta 5 yıl içinde “Türk Modeli” oluştu

Ülke Turizminde Hava Ulaşım Ağının Önemi ve Türk

Hava Yolları

Sizlerden aldığımız güçle, sürekli daha iyiyi hedefliyor ve

sorumluluğunu her noktada hissettiğimiz Türkiye’nin bayrak

taşıyıcısı olma gururuyla uluslararası alandaki etkinliğimizi

artırıyoruz.

Tüm bu çabalarımızın sonucunda her geçen gün daha da

iyi sonuçlara imza atıyoruz. Bunlardan birkaçını sizlerle

paylaşmak ve Türk Hava Yolları olarak nasıl bir gelişim

süreci içerisinde olduğumuzu aktarmak istiyorum.

Türk Hava Yolları, Avrupa Hava Yolları Birliği (Association

of European Airlines – AEA) verilerine göre 2009 yılının

Ocak-Mayıs döneminde taşınan yolcu sayısı bakımından

Avrupa’nın dördüncü büyük havayolu oldu. Yüzde 10

yolcu artışıyla 8,9 milyon kişiye hizmet veren Türk Hava

Yolları; Almanya’nın Lufthansa, Fransa’nın Air France ve

İngiltere’nin British Airways şirketlerinin hemen ardında yer

alıyor. Bundan sonraki hedefimiz, ilk üç sıra içerisinde yer

almak. 2008 yılı verileriyle karşılaştırıldığında Avrupa’da

yolcu sayısını ve trafiğini artırabilen tek havayolu şirketi

olarak, son dönemde başarıyla uyguladığımız stratejilerimiz

ve sizlerin teveccühü sayesinde bu hedefe en kısa sürede

erişeceğimize inanıyorum.

Bir diğer önemli ve sevindirici gelişme de havacılık

sektöründe son derece önemli bir yere sahip olan Aviation

Week Dergisi’nin yaptığı değerlendirme sonucunda elde

ettiğimiz konumdur. Dergi, beş farklı başlıkta ele aldığı ve

sağlıklı bir şirket yapısına sahip olmayı temel alan kapsamlı

bir araştırma sonucunda bir sıralama oluşturdu.

Türk Hava Yolları olarak, dünyadaki tüm

havayollarını kapsayan bu sıralamada 4. olmanın

mutluluğu içerisindeyiz. Bir önceki yıl 13. sırada

yer alan Ortaklığımız, bu yıl 9 sıra yükselerek

en çok gelişim gösteren havayolu şirketi olma

unvanını da kazandı.

Türk Hava Yolları Türkiye’yi İstanbul

Üzerinden Dünyanın Dört Bir Yanına Bağlıyor

Türkiye’nin köklü şirketlerinden biri olan,

geçtiğimiz 20 Mayıs’ta 76. yaşını kutlayan Türk

Hava Yolları, güçlü birikimiyle geçmişi geleceğe

bağlarken, Türkiye’yi de İstanbul üzerinden

dünyanın dört bir yanına bağlıyor.

Türkiye’de 35 milyon insanımız uçuyor. Sivil

havacılıkta Türkiye, dünyada görülen büyümenin

4 katına erişti. Dünyada 4 yılda büyüme yüzde

89, Türkiye’de ise yüzde 369. Krize rağmen

Türk Hava Yolları uçmaya devam ediyor.

Vatandaşlarımızın verdiği destek ve güvenle

oluyor bütün bunlar. Sivil havacılıkta 5 yıl içinde

“Türk modeli” oluştu. Yap-İşlet-Devret modeli ile

özel sektöre yaptırdıkları havaalanları sayesinde

hem istihdam oluşturuluyor hem de devletin

kasasına para giriyor.

Türk Hava Yolları’nın 25 milyona yakın yolcu

sayısı, taşıdığı transit yolcudaki yıllık yüzde

40’lık artış oranı, İstanbul’u hava taşımacılığının

önemli merkezlerinden biri olmaya aday hale

getiriyor. Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi

konumu, eşsiz kültürel zenginlikleri ve tarihi ile

bu noktada İstanbul’un şansını arttırmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş

yıldönümü olan 2023 yılı için kurduğumuz

hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için tüm

gücümüzle çalışıyoruz. İstanbul’un, dünyanın

en önemli 10 aktarma merkezinden biri olması

için Türk Hava Yolları olarak üzerimize düşeni

yaptığımız gibi, sektörün diğer oyuncuları da bu

konuda aynı istikamette çalışmalarını yürütüyor.

Turizmde dünya 8’inciliğine yerleşen Türkiye’nin

havacılık sektöründe de aynı başarıyı

göstermemesi için hiçbir sebep bulunmuyor.

Bütün bunların ışığında günümüz ihtiyaçlarını

karşılayacak nitelikte ve büyüklükte yeni hava

limanlarına, mevcut hava limanlarımızın renove

edilerek genişletilmesine ihtiyaç olduğu açık ve

bu yöndeki hazırlıklar da tüm hızıyla sürüyor.

İstanbul Silivri’de yeni ve oldukça büyük bir

uluslararası havalimanı yapılacağını, yapılan

açıklamalardan takip ediyoruz. Erzincan Hava

Limanı’nın yenilenmesinin ardından Kars,

Batman, Elazığ, Afyonkarahisar ve Adana hava

limanlarının yenileceğini biliyoruz. Ayrıca pek

çok ilimizde de yeni havalimanları yapılması ve

mevcutların yenilenmeleri için planlar yapılıyor.

Türk Hava Yolları Endonezya’dan Pasifik’e

Tüm Dünyaya Yayılıyor

Son dönemde Ukrayna’nın Lviv, Kanada’nın

Toronto, İsveç’in Göteburg, Libya’nın Bingazi,

Brezilya’nın Sao Paulo, Senegal’in Dakar,

Rusya’nın Ufa kentlerine uçuşlar başlattık.

En kısa zamanda Endonezya’nın başkenti

Cakarta’ya, İtalya’nın Bologna kentine de uçuş

başlatacağız.

Uzun vadede ise Pasifik Asya’yı içine alacak

şekilde, tüm dünyada uçuş ağımızı genişletmeye

devam etmek istiyoruz. Bu kapsamda,

Avustralya, Vietnam, Filipinler, Mynmar gibi

ülkeleri de uçuş ağımıza dahil etmek istiyoruz.

Tüm dünyada yaşanan global krize rağmen

atılımlarını sürdüren Türk Hava Yolları, filosunu

büyüterek 130 uçağa, dünya üzerindeki uçuş

noktalarını artırarak 154 noktaya ulaşmıştır

ve daha da önemlisi net karını önemli oranda

artırarak küresel bir oyuncu haline gelmiştir.

Türk Hava Yolları olarak, uçuş emniyeti, hizmet

kalitesi, ürün yelpazesi ve rekabetçilik açısından

tercih edilen ve Avrupa’nın önde gelen havayolu

olma misyonuyla çıktığımız yolculuğumuzda her

geçen gün yeni başarılara imza atıyoruz.

Aynı şekilde, yurtiçinde de uçuş noktalarımızı

artırmaya devam edeceğiz.

Page 19: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

16 - 17

Doç. Dr. Temel KOTİLTürk Hava Yolları Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi, İcra Komitesi Üyesi

Ülke Turizminde Hava Ulaşım Ağının Önemi ve Türk

Hava Yolları

Sizlerden aldığımız güçle, sürekli daha iyiyi hedefliyor ve

sorumluluğunu her noktada hissettiğimiz Türkiye’nin bayrak

taşıyıcısı olma gururuyla uluslararası alandaki etkinliğimizi

artırıyoruz.

Tüm bu çabalarımızın sonucunda her geçen gün daha da

iyi sonuçlara imza atıyoruz. Bunlardan birkaçını sizlerle

paylaşmak ve Türk Hava Yolları olarak nasıl bir gelişim

süreci içerisinde olduğumuzu aktarmak istiyorum.

Türk Hava Yolları, Avrupa Hava Yolları Birliği (Association

of European Airlines – AEA) verilerine göre 2009 yılının

Ocak-Mayıs döneminde taşınan yolcu sayısı bakımından

Avrupa’nın dördüncü büyük havayolu oldu. Yüzde 10

yolcu artışıyla 8,9 milyon kişiye hizmet veren Türk Hava

Yolları; Almanya’nın Lufthansa, Fransa’nın Air France ve

İngiltere’nin British Airways şirketlerinin hemen ardında yer

alıyor. Bundan sonraki hedefimiz, ilk üç sıra içerisinde yer

almak. 2008 yılı verileriyle karşılaştırıldığında Avrupa’da

yolcu sayısını ve trafiğini artırabilen tek havayolu şirketi

olarak, son dönemde başarıyla uyguladığımız stratejilerimiz

ve sizlerin teveccühü sayesinde bu hedefe en kısa sürede

erişeceğimize inanıyorum.

Bir diğer önemli ve sevindirici gelişme de havacılık

sektöründe son derece önemli bir yere sahip olan Aviation

Week Dergisi’nin yaptığı değerlendirme sonucunda elde

ettiğimiz konumdur. Dergi, beş farklı başlıkta ele aldığı ve

sağlıklı bir şirket yapısına sahip olmayı temel alan kapsamlı

bir araştırma sonucunda bir sıralama oluşturdu.

Türk Hava Yolları olarak, dünyadaki tüm

havayollarını kapsayan bu sıralamada 4. olmanın

mutluluğu içerisindeyiz. Bir önceki yıl 13. sırada

yer alan Ortaklığımız, bu yıl 9 sıra yükselerek

en çok gelişim gösteren havayolu şirketi olma

unvanını da kazandı.

Türk Hava Yolları Türkiye’yi İstanbul

Üzerinden Dünyanın Dört Bir Yanına Bağlıyor

Türkiye’nin köklü şirketlerinden biri olan,

geçtiğimiz 20 Mayıs’ta 76. yaşını kutlayan Türk

Hava Yolları, güçlü birikimiyle geçmişi geleceğe

bağlarken, Türkiye’yi de İstanbul üzerinden

dünyanın dört bir yanına bağlıyor.

Türkiye’de 35 milyon insanımız uçuyor. Sivil

havacılıkta Türkiye, dünyada görülen büyümenin

4 katına erişti. Dünyada 4 yılda büyüme yüzde

89, Türkiye’de ise yüzde 369. Krize rağmen

Türk Hava Yolları uçmaya devam ediyor.

Vatandaşlarımızın verdiği destek ve güvenle

oluyor bütün bunlar. Sivil havacılıkta 5 yıl içinde

“Türk modeli” oluştu. Yap-İşlet-Devret modeli ile

özel sektöre yaptırdıkları havaalanları sayesinde

hem istihdam oluşturuluyor hem de devletin

kasasına para giriyor.

Türk Hava Yolları’nın 25 milyona yakın yolcu

sayısı, taşıdığı transit yolcudaki yıllık yüzde

40’lık artış oranı, İstanbul’u hava taşımacılığının

önemli merkezlerinden biri olmaya aday hale

getiriyor. Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi

konumu, eşsiz kültürel zenginlikleri ve tarihi ile

bu noktada İstanbul’un şansını arttırmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş

yıldönümü olan 2023 yılı için kurduğumuz

hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için tüm

gücümüzle çalışıyoruz. İstanbul’un, dünyanın

en önemli 10 aktarma merkezinden biri olması

için Türk Hava Yolları olarak üzerimize düşeni

yaptığımız gibi, sektörün diğer oyuncuları da bu

konuda aynı istikamette çalışmalarını yürütüyor.

Turizmde dünya 8’inciliğine yerleşen Türkiye’nin

havacılık sektöründe de aynı başarıyı

göstermemesi için hiçbir sebep bulunmuyor.

Bütün bunların ışığında günümüz ihtiyaçlarını

karşılayacak nitelikte ve büyüklükte yeni hava

limanlarına, mevcut hava limanlarımızın renove

edilerek genişletilmesine ihtiyaç olduğu açık ve

bu yöndeki hazırlıklar da tüm hızıyla sürüyor.

İstanbul Silivri’de yeni ve oldukça büyük bir

uluslararası havalimanı yapılacağını, yapılan

açıklamalardan takip ediyoruz. Erzincan Hava

Limanı’nın yenilenmesinin ardından Kars,

Batman, Elazığ, Afyonkarahisar ve Adana hava

limanlarının yenileceğini biliyoruz. Ayrıca pek

çok ilimizde de yeni havalimanları yapılması ve

mevcutların yenilenmeleri için planlar yapılıyor.

Türk Hava Yolları Endonezya’dan Pasifik’e

Tüm Dünyaya Yayılıyor

Son dönemde Ukrayna’nın Lviv, Kanada’nın

Toronto, İsveç’in Göteburg, Libya’nın Bingazi,

Brezilya’nın Sao Paulo, Senegal’in Dakar,

Rusya’nın Ufa kentlerine uçuşlar başlattık.

En kısa zamanda Endonezya’nın başkenti

Cakarta’ya, İtalya’nın Bologna kentine de uçuş

başlatacağız.

Uzun vadede ise Pasifik Asya’yı içine alacak

şekilde, tüm dünyada uçuş ağımızı genişletmeye

devam etmek istiyoruz. Bu kapsamda,

Avustralya, Vietnam, Filipinler, Mynmar gibi

ülkeleri de uçuş ağımıza dahil etmek istiyoruz.

Tüm dünyada yaşanan global krize rağmen

atılımlarını sürdüren Türk Hava Yolları, filosunu

büyüterek 130 uçağa, dünya üzerindeki uçuş

noktalarını artırarak 154 noktaya ulaşmıştır

ve daha da önemlisi net karını önemli oranda

artırarak küresel bir oyuncu haline gelmiştir.

Türk Hava Yolları olarak, uçuş emniyeti, hizmet

kalitesi, ürün yelpazesi ve rekabetçilik açısından

tercih edilen ve Avrupa’nın önde gelen havayolu

olma misyonuyla çıktığımız yolculuğumuzda her

geçen gün yeni başarılara imza atıyoruz.

Aynı şekilde, yurtiçinde de uçuş noktalarımızı

artırmaya devam edeceğiz.

Page 20: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 21: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

18 - 19

Dr. Turgut GÜRTürkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Türk turizminin en önemli avantajı, sahip olduğu esnek yapısıyla krizlere direnç göstermesidir

Dünya Turizminde Değişen Eğilimler Türkiye’nin Lehine Olacak

Dünya turizmi nitel ve nicel olarak hızla değişmekte, yeni destinasyonlar pazara dahil olmakta, rekabet ise giderek artmaktadır. Söz konusu değişimleri yakından izlemek ve ülke düzeyinde bunlara uygun plan ve stratejilerin geliştirilmesine yardımcı olmak TYD’nin asli görevlerindendir.

Dünya turizminde gözlenen nitel değişimleri şöyle özetleyebiliriz;

Kıyı turizminin toplam pazar içindeki •payı azalmakta, yenilik ve çeşitlilik talebi artmaktadır.

Yılda bir ya da birkaç kez yapılan uzun •süreli seyahatler yerine, 12 ayın değişik dönemlerinde daha kısa ve çok sayıda yapılan seyahatler artmaktadır.

Kriz dönemleri dışında uzun mesafeli, •kıtalararası seyahatler artmaktadır.

Bekar ve daha genç bir kitle ile emekli •turist sayısı giderek artmaktadır.

Tüketici odaklı pazarlama gelişmektedir. •

Tüketicinin korunması, bilgilendirilmesi uluslararası standartlara oturtulmaktadır.

Bilinçli ve duyarlı turist sayısı artmakta •onların artan beklentileri karşısında tarih, kültür, çevre, kalite, siyaset, ekonomi, sosyal konularda daha duyarlı davranma gereği ortaya çıkmaktadır.

Teknoloji turizmde hızla yayılmakta, •destinasyon seçimi ve rezervasyonlarda internet artan oranlarda pay elde etmektedir.

Kısa süreli seyahatlerin sayısı arttıkça •erken rezervasyonların toplam içindeki payı azalmakta, buna karşılık son dakika satışları artmaktadır. Tatile ayrılan bütçe, seyahat sayısı arttığı için, bölündükçe konaklama ve ulaşımda fiyata duyarlılık yükselmektedir.

Değişen bu eğilimler ışığında dünya turizminin nicel verileri Dünya Turizm Örgütü tarafından şöyle tahmin edilmektedir;

2008’de 922 milyon olan turist sayısı, 2010’da 1 milyara, 2020’de 1,6 milyara çıkacaktır. 2008’de 944 milyar dolar olan dünya turizm

Page 22: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Temmuz Ağustos 2009

geliri 2010’da 1 trilyon, 2020’de 2 trilyon dolara yükselecektir.

Kıtalararası seyahatlerin payı şu anda yüzde 20 iken (180 milyon), 2020’de yüzde 25’e çıkacaktır (400 milyon).

Geleneksel pazarların pastadaki payları azalacaktır. Örneğin Avrupa’nın 2008 yılında yüzde 53 olan pazar payının 2020’de yüzde 46’ya gerilemesi beklenmektedir. Buna karşılık tüm diğer bölgeler paylarını artıracaklardır.

Dünya turizmindeki değişen eğilimler Türk turizminin lehinedir. Burada ürün çeşitliliği stratejik öneme sahiptir. Türkiye, kıyı turizminin sınırlarını aşmalıdır. Türkiye’ye gelen turistin üçte ikisi kıyı turizmi için gelmektedir. Uluslararası nitelikteki konaklama kapasitesinin de üçte ikisi Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunmaktadır. Oysa turist başına geliri kıyı turizminin 3 katı olan kültür turizmi için gelenlerin oranı ancak yüzde 10’dur.

Tüm bu değişimleri yakından izleyen TYD, Cumhuriyet’in 100. yılında Türk turizminin ana hedeflerini saptayan ve “2023’e Doğru Türkiye Turizminde Yatırım Hamlesi” olarak adlandırdığımız bir rapor hazırlamıştır. Bu çalışma ile 2023 yılına kadar gerçekleştireceğimiz yatırımların yeri, miktarı, türü, finansmanı gibi konular detaylı şekilde ortaya konmuştur.

Çalışmada TYD’nin vizyonu, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılının kutlanacağı 2023 yılına doğru, doğal ve kültürel varlıklarımızı koruma-kullanma dengesi içinde değerlendirerek ve sürdürülebilir turizm anlayışına sahip çıkarak, sektörde konaklama tesislerindeki nitelikli yatak kapasitesi ile yat, marina ve uçak kapasitelerinin artırılmasında uluslararası pazarın talep artışını dikkate alarak, turizmde ürünün çeşitlendirilerek sezonun 12 aya yayılmasını sağlamak olarak saptanmıştır.

Türk turizm yatırımcılarının birikimini dış dünyaya daha da fazla açmanın ve Türk tur

operatörlüğünü geliştirmenin yanında, kamu ile yakın işbirliği ve uyum içinde yatırımcıya sağlanacak yeni teşviklerle ülkemizde yeni bir turizm ve yatırım hamlesinin öncüsü olmak ve dünya turizmindeki payımızı yüzde 2,5’ten yüzde 4’e yükselterek Türk turizminin dünya sıralamasındaki yerini daha da üst sıralara çıkarmak temel hedeflerimizdir.

2023 yılı yabancı turist sayısı 71 milyon, turizm geliri 85 milyar $ olarak hedeflenmiştir. 2010–2023 arasında ise kümülatif turist sayısı 656 milyon kişi, turizm geliri de 641 milyar $ olarak öngörülmüştür. Bu hedeflere ulaşmak için 2023 yılına kadar üstyapı yatırımı için 18 milyar $, uçak yatırımı için 6 milyar $ olmak üzere toplam 24 milyar dolarlık turizm yatırımı hedeflenmektedir.

2009’da Turizm Gelirlerinde Yüzde 10’luk Düşüş Yaşandı

2009 hem dünya hem Türk turizmi için zor bir yıldır. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük global ekonomik kriz, dünya turizm talebini de olumsuz etkilemiştir. Geçtiğimiz 10 sene içinde yılda ortalama yüzde 4 büyüyen dünya turizminin, Dünya Turizm Örgütü tahminlerine göre 2009’da yüzde 4 ile yüzde 6 arasında küçülmesi beklenmektedir.

Kriz dönemlerinde tüketicilerin fiyata daha duyarlı olduğu, erken rezervasyon yerine son dakika rezervasyonların arttığı, uzun mesafeli seyahatler yerine kısa mesafelerin tercih edildiği, hatta yurtdışına çıkmak yerine yurtiçi tatillerin ağırlık kazandığı bilinmektedir. Bunların hepsini bu yıl yaşamaktayız. Diğer yandan tur operatörleri kapasitelerini düşürmekte, talep artışını sağlayabilmek için tesislere fiyat indirmeleri konusunda taleplerde bulunmaktadırlar. Bunların hepsi sektörün mali yapısını bozan, karlılıkları düşüren olumsuzluklardır.

Böyle bir ortamda Türk turizminin en önemli avantajı, sahip olduğu esnek yapısıyla krizlere

Page 23: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

20 - 21

direnç göstermesidir. Öncelikle Türkiye, Avrupa, Avrasya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya 2–3 saatlik uçuş mesafesindedir. Ağırlıklı olarak charter da olsa yoğun bir havayolu ulaştırma ağına sahiptir. Fiyat-kalite dengesi sayesinde dünyada turizm harcamalarının yarısından fazlasını yapan Avrupalı turistler için yakın, ekonomik ve kaliteli tatil fırsatı sunmaktadır. Ayrıca her şey dahil sistemi bu dönemde Türk turizmi için önemli bir avantaj olmuştur.

Global ekonomik krizin yarattığı olumsuzluklara rağmen 2009’un Ocak-Temmuz döneminde Türkiye’ye gelen turist sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,1 artmıştır. Ancak fiyatların düşmesi ve konaklama süresinin azalması sonucu turizm gelirlerinde yüzde 10’luk bir düşüş yaşanmıştır. 2009 yıl sonu itibariyle beklentilerimiz 26 milyon yabancı ziyaretçi ve 20,5 milyar $ turizm geliridir.

Antalya Konaklama Yatırımlarında Doyum Noktasına Geldi

Bilindiği üzere turizm sektörünün en önemli sermayesi doğal kaynaklardır. Bu nedenle doğal çevrede meydana gelen olumsuz gelişmelerden de en çok turizm sektörünün etkileneceği kaçınılmazdır. Öte yandan çevre konusu artık sadece çevrecilerin tartıştığı spesifik bir konu olmaktan çıkmış, herkesin duyarlı olduğu ve özellikle otellerimizde konaklayan misafirlerimizin çok hassas olduğu konuların

başında yer almaya başlamıştır. Misafirlerimiz

tatil için gidecekleri destinasyonları, otelleri, tur

operatörlerini seçerken çevre ile ilgili konularda

seçici davranmaktadırlar. Bu bakımdan

çevreye duyarlı tesisler hem çevre için

olumlu örnek olmakta hem de bu durumlarını

kendi pazarlamalarında bir avantaj olarak

kullanabilmektedirler.

Hiç şüphesiz ki turizm yatırımları da dahil olmak

üzere her yatırımın çevreye bir maliyeti vardır.

Burada önemli olan, edinilen faydanın miktarı ve

çevresel maliyetlerin tolare edilebilir olmasıdır.

Bu bakımdan bir bölgedeki turizm yatırımlarının

taşıma kapasitesi dediğimiz miktarın üzerine

çıkmaması önem arz etmektedir. Bir bölgede

turizm yatırımlarının hangi kapasiteye kadar

yapılması gerektiği çok iyi planlanmalı

ve o noktanın ötesinde o bölgeye yatırım

yapılmamalıdır. Örnek vermek gerekirse Antalya

bölgesinin konaklama tesisleri açısından doyum

noktasına geldiğini ve bundan sonra bu bölgede

yapılacak konaklama yatırımlarının taşıma

kapasitesinin ötesine geçeceğinden çevreye

ve sektöre olumlu katkıda bulunmayacağını

söyleyebiliriz. Buna karşılık Antalya’nın

konaklama yatırımı yerine marina, golf, kongre,

sağlık, spor, kruvaziyer liman gibi turizmi

çeşitlendirecek, sezonu uzatacak ve turist

harcamalarını arttıracak yatırımlara ihtiyacı

vardır.

Page 24: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Türkiye, turizmde artık bir markadır

rakip destinasyonlarda yaşanan gelişmelere baktığımızda bu yönde gelişmeler görüyoruz.

Turizm Potansiyelimizi Harekete Geçirmek İçin İddialı Projeler Üretilmesi Gerekli

Türkiye, büyük bir çeşitlilik oluşturan, doğal kaynakları, tarihsel mirası, kültürel değerleri, kentsel, kırsal yerleşimleri ve diğer özellikleri ile çok yüksek bir potansiyele sahiptir.

Türkiye bugün güneş ve denize bağlı yaz tatilleri, doğa turizmi, eko turizm, aktivite tatilleri, yürüyüş, dağcılık, rafting, kış sporları ve tatilleri, tarih - kültür turizmi, inanç turizmi, kent turizmi, sağlık turizmi, termal turizm, çok çeşitli özel ilgi turları, deniz aktiviteleri ve yat turizmi, kruvaziyer turizmi, engelli turizmi, gençlik turizmi, spor turizmi, kongre/toplantı ve incenti turizmi gibi daha birçok turizm türlerine başarılı bir biçimde ev sahipliği yapabilecek konumdadır.

Türkiye’nin bu potansiyelini tamamıyla kullanamadığını söylemekle beraber, son yıllarda farklı turizm türlerine yönelik önemli atılımlar yapıldığını da belirtmekte yarar var.

Türkiye’nin kongre turizmi anlamında uluslararası bir destinasyon olmaya başlamasıyla birlikte IMF, Su Kongresi gibi dev organizasyonların ülkemizde gerçekleştiriliyor olması, gözden dişe ve estetik ameliyatlarına kadar sağlık turizminde çok önemli bir

Tanıtım ve pazarlama, talep yaratma ve turist çekme faaliyetleri içinde en fazla hayati önem taşıyan konulardan biridir. Dünyadaki sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda meydana gelen değişimler turizm pazarlarında da büyük değişimler yaratmış, bunun sonucunda da tüm dünya ülkelerinde amansız bir rekabet ortamı doğmuştur.

2009 Yılında Tanıtım Bütçesine Ayrılan Pay Düştü

Türkiye bugün, tanınan moda destinasyon olma avantajına artık güvenemez. Bu bakımdan, git gide çetinleşen rekabet ortamında Türkiye’nin beklenen hedeflere ulaşabilmesi için tanıtım ve pazarlama stratejilerinde çok etkin bir mücadele vermesi gerekiyor. Özellikle tüm dünyada yaşanan böylesi bir kriz ortamında tanıtım ve pazarlamanın önemi çok daha belirgin hale geliyor.

Bu nedenle tanıtıma ayrılan bütçe, sektörümüz açısından büyük önem taşıyor.

Kültür Bakanlığı, 2009 yılı tanıtım bütçesi için 100 milyon TL civarında bir bütçe açıkladı. Bu bütçe geçtiğimiz yıl 140 milyon, ondan önceki yıl ise 120 milyon TL civarındaydı.

Bize göre özellikle krizin yoğunlaştığı bu süreçte, tanıtım bütçesinin azaltılması değil, bilakis artırılması gerekiyordu. Nitekim

destinasyon haline gelmesi, bugün birçok dev futbol kulüplerinin antrenmanlarını Türkiye’de gerçekleştirmesi, bazı önemli kış olimpiyatlarının yine ülkemizde düzenlenmesi, önemli kruvaziyer gemilerinin ülkemiz limanlarına demirlemesi, yayla turizmine olan ilgi… Türkiye’nin ürün çeşitliliğinde geldiği noktaya ilişkin yalnızca birkaç örnektir.

Tabii ki mevcut potansiyelimizin çok daha verimli bir biçimde kullanılmasına yönelik yapılacak çok şey var. Öncelikle, bu potansiyelin harekete geçirilmesi için büyük yatırımcıların ve devletin el ele vererek iddialı projeler üretmeleri gerekiyor. Artık büyük projelerin sinerjisi global ölçekte pazar yaratmada kullanılan en etkili yöntemdir. Dubai bunun en başarılı örnekleri arasındadır.

Bu projelerin tüm dünyada etkili bir biçimde tanıtılması ve pazarlanması da diğer önemli bir konudur. Türkiye’nin dünyada yalnızca deniz-kum-güneşten ibaret olan imajının değiştirilmesi için etkin tanıtım stratejileri oluşturulmalıdır.

Türkiye artık turizmde bir markadır. Şimdi yapmamız gereken şey, markamızın yaptığı çağrışımların akla alt markaları getirtecek çalışmalar yapmak. Birisi Türkiye markasını gördüğü zaman, aklına bir dizi diğer isim gelmeli. Örneğin, Almanya’da ve pek çok Kuzey Avrupa ülkesinde bu isim telaffuz edildiğinde

akıllara Antalya da gelmektedir ya da Fransa, İtalya gibi ülkelerde Türkiye denilince bir alt marka olarak İstanbul da gelmektedir. Kar sporlarını çok seven Ruslar Türkiye markası ile karşılaştıklarında neden akıllarına Uludağ, Palandöken gibi kar merkezlerimiz gelmesin ya da Körfez ülkelerinde Türkiye denilince neden yaylalarımız akla gelmesin?

Türkiye, Turizmi Küresel Ekonomik Krizde En Az Zarara Uğrayan Ülkeler Arasında

Dünyada tüketimin daraldığı, pek çok ekonomik sektörün ciddi kayıplara uğradığı ve işsizliğin arttığı bir yılda elbette ki Türkiye turizmi etkilenecektir. Ancak Türkiye’nin, önemli turizm pazarlarına kıyasla en az zarara uğrayan ülke konumunda olduğunu belirtmekte yarar var. Rakip destinasyonlarda ziyaretçi sayısında 2’li hanelere ulaşan gerileme görülürken, Turizm Bakanlığı’ndan aldığımız en güncel verilere göre 2009 yılı Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre % 1,10 civarında, az da olsa bir artış söz konusudur. Önümüzdeki süreçte buna benzer bir seyir izleneceğini, en kötü ihtimalle geçen yılın rakamlarının yakalanacağını tahmin ediyoruz.

Ekonomik Kriz Sonrasında Sektöre Verilen Teşvikler ve Beklentiler

Tüm dünyada yaşanan krize rağmen Türkiye ekonomisine önemli girdiler sağlayan turizm

sektörünün teşvik edildiğini söylemek

mümkün değildir. Özellikle sektörün önemli

sacayaklarından seyahat acentelerinin bu

konuda hiçbir destek görmediğini söylemek

yanlış olmayacaktır.

Yılbaşından bu yana kriz nedeniyle turizm

sektörüne sağlanacak destekleri içeren önlemler

paketinden söz edildi ancak somut hiçbir

gelişme olmadı.

Oysa önemli rakiplerimizden Yunanistan

Hükümeti’nin paket turlarla daha fazla turist

getirecek olan tur operatörlerine turist başına

10–12 euroluk teşvikler şeklinde destek olacağı

söyleniyor. Ayrıca ülkede tanıtım bütçesi yüzde

50’den fazla artırıldı, havaalanı slot ücretleri

2009 Nisan–Eylül ayları arasında 6 ay süre için

kaldırıldı. Fransa’da 1 Temmuz’dan itibaren

restoran ve kafelerde uygulanacak olan KDV

yüzde 19,5’ten yüzde 5,5’e düşürüldü. Tayland

Hükümeti 5 Mart tarihinden itibaren 3 ay

boyunca vize ücretlerini almama kararı aldı…vs.

Bunlar kriz döneminde rakip destinasyonlarda

turizme verilen destek örneklerinden yalnızca

birkaçı. Bizler de turizm sektörü olarak

Hükümet’ten tüm güçlüklere rağmen kendi

çabalarıyla dimdik ayakta durmaya çalışan

sektörümüze destek bekliyoruz.

Page 25: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

22 - 23

Başaran ULUSOYTürkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı

rakip destinasyonlarda yaşanan gelişmelere baktığımızda bu yönde gelişmeler görüyoruz.

Turizm Potansiyelimizi Harekete Geçirmek İçin İddialı Projeler Üretilmesi Gerekli

Türkiye, büyük bir çeşitlilik oluşturan, doğal kaynakları, tarihsel mirası, kültürel değerleri, kentsel, kırsal yerleşimleri ve diğer özellikleri ile çok yüksek bir potansiyele sahiptir.

Türkiye bugün güneş ve denize bağlı yaz tatilleri, doğa turizmi, eko turizm, aktivite tatilleri, yürüyüş, dağcılık, rafting, kış sporları ve tatilleri, tarih - kültür turizmi, inanç turizmi, kent turizmi, sağlık turizmi, termal turizm, çok çeşitli özel ilgi turları, deniz aktiviteleri ve yat turizmi, kruvaziyer turizmi, engelli turizmi, gençlik turizmi, spor turizmi, kongre/toplantı ve incenti turizmi gibi daha birçok turizm türlerine başarılı bir biçimde ev sahipliği yapabilecek konumdadır.

Türkiye’nin bu potansiyelini tamamıyla kullanamadığını söylemekle beraber, son yıllarda farklı turizm türlerine yönelik önemli atılımlar yapıldığını da belirtmekte yarar var.

Türkiye’nin kongre turizmi anlamında uluslararası bir destinasyon olmaya başlamasıyla birlikte IMF, Su Kongresi gibi dev organizasyonların ülkemizde gerçekleştiriliyor olması, gözden dişe ve estetik ameliyatlarına kadar sağlık turizminde çok önemli bir

Tanıtım ve pazarlama, talep yaratma ve turist çekme faaliyetleri içinde en fazla hayati önem taşıyan konulardan biridir. Dünyadaki sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda meydana gelen değişimler turizm pazarlarında da büyük değişimler yaratmış, bunun sonucunda da tüm dünya ülkelerinde amansız bir rekabet ortamı doğmuştur.

2009 Yılında Tanıtım Bütçesine Ayrılan Pay Düştü

Türkiye bugün, tanınan moda destinasyon olma avantajına artık güvenemez. Bu bakımdan, git gide çetinleşen rekabet ortamında Türkiye’nin beklenen hedeflere ulaşabilmesi için tanıtım ve pazarlama stratejilerinde çok etkin bir mücadele vermesi gerekiyor. Özellikle tüm dünyada yaşanan böylesi bir kriz ortamında tanıtım ve pazarlamanın önemi çok daha belirgin hale geliyor.

Bu nedenle tanıtıma ayrılan bütçe, sektörümüz açısından büyük önem taşıyor.

Kültür Bakanlığı, 2009 yılı tanıtım bütçesi için 100 milyon TL civarında bir bütçe açıkladı. Bu bütçe geçtiğimiz yıl 140 milyon, ondan önceki yıl ise 120 milyon TL civarındaydı.

Bize göre özellikle krizin yoğunlaştığı bu süreçte, tanıtım bütçesinin azaltılması değil, bilakis artırılması gerekiyordu. Nitekim

destinasyon haline gelmesi, bugün birçok dev futbol kulüplerinin antrenmanlarını Türkiye’de gerçekleştirmesi, bazı önemli kış olimpiyatlarının yine ülkemizde düzenlenmesi, önemli kruvaziyer gemilerinin ülkemiz limanlarına demirlemesi, yayla turizmine olan ilgi… Türkiye’nin ürün çeşitliliğinde geldiği noktaya ilişkin yalnızca birkaç örnektir.

Tabii ki mevcut potansiyelimizin çok daha verimli bir biçimde kullanılmasına yönelik yapılacak çok şey var. Öncelikle, bu potansiyelin harekete geçirilmesi için büyük yatırımcıların ve devletin el ele vererek iddialı projeler üretmeleri gerekiyor. Artık büyük projelerin sinerjisi global ölçekte pazar yaratmada kullanılan en etkili yöntemdir. Dubai bunun en başarılı örnekleri arasındadır.

Bu projelerin tüm dünyada etkili bir biçimde tanıtılması ve pazarlanması da diğer önemli bir konudur. Türkiye’nin dünyada yalnızca deniz-kum-güneşten ibaret olan imajının değiştirilmesi için etkin tanıtım stratejileri oluşturulmalıdır.

Türkiye artık turizmde bir markadır. Şimdi yapmamız gereken şey, markamızın yaptığı çağrışımların akla alt markaları getirtecek çalışmalar yapmak. Birisi Türkiye markasını gördüğü zaman, aklına bir dizi diğer isim gelmeli. Örneğin, Almanya’da ve pek çok Kuzey Avrupa ülkesinde bu isim telaffuz edildiğinde

akıllara Antalya da gelmektedir ya da Fransa, İtalya gibi ülkelerde Türkiye denilince bir alt marka olarak İstanbul da gelmektedir. Kar sporlarını çok seven Ruslar Türkiye markası ile karşılaştıklarında neden akıllarına Uludağ, Palandöken gibi kar merkezlerimiz gelmesin ya da Körfez ülkelerinde Türkiye denilince neden yaylalarımız akla gelmesin?

Türkiye, Turizmi Küresel Ekonomik Krizde En Az Zarara Uğrayan Ülkeler Arasında

Dünyada tüketimin daraldığı, pek çok ekonomik sektörün ciddi kayıplara uğradığı ve işsizliğin arttığı bir yılda elbette ki Türkiye turizmi etkilenecektir. Ancak Türkiye’nin, önemli turizm pazarlarına kıyasla en az zarara uğrayan ülke konumunda olduğunu belirtmekte yarar var. Rakip destinasyonlarda ziyaretçi sayısında 2’li hanelere ulaşan gerileme görülürken, Turizm Bakanlığı’ndan aldığımız en güncel verilere göre 2009 yılı Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre % 1,10 civarında, az da olsa bir artış söz konusudur. Önümüzdeki süreçte buna benzer bir seyir izleneceğini, en kötü ihtimalle geçen yılın rakamlarının yakalanacağını tahmin ediyoruz.

Ekonomik Kriz Sonrasında Sektöre Verilen Teşvikler ve Beklentiler

Tüm dünyada yaşanan krize rağmen Türkiye ekonomisine önemli girdiler sağlayan turizm

sektörünün teşvik edildiğini söylemek

mümkün değildir. Özellikle sektörün önemli

sacayaklarından seyahat acentelerinin bu

konuda hiçbir destek görmediğini söylemek

yanlış olmayacaktır.

Yılbaşından bu yana kriz nedeniyle turizm

sektörüne sağlanacak destekleri içeren önlemler

paketinden söz edildi ancak somut hiçbir

gelişme olmadı.

Oysa önemli rakiplerimizden Yunanistan

Hükümeti’nin paket turlarla daha fazla turist

getirecek olan tur operatörlerine turist başına

10–12 euroluk teşvikler şeklinde destek olacağı

söyleniyor. Ayrıca ülkede tanıtım bütçesi yüzde

50’den fazla artırıldı, havaalanı slot ücretleri

2009 Nisan–Eylül ayları arasında 6 ay süre için

kaldırıldı. Fransa’da 1 Temmuz’dan itibaren

restoran ve kafelerde uygulanacak olan KDV

yüzde 19,5’ten yüzde 5,5’e düşürüldü. Tayland

Hükümeti 5 Mart tarihinden itibaren 3 ay

boyunca vize ücretlerini almama kararı aldı…vs.

Bunlar kriz döneminde rakip destinasyonlarda

turizme verilen destek örneklerinden yalnızca

birkaçı. Bizler de turizm sektörü olarak

Hükümet’ten tüm güçlüklere rağmen kendi

çabalarıyla dimdik ayakta durmaya çalışan

sektörümüze destek bekliyoruz.

Page 26: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Termal turizmin başkenti olma yolunda bir kent: Afyonkarahisar

Afyonkarahisarımız, birçok yönüyle ünü Türkiye dışına ulaşmış şirin bir Anadolu şehri. Sizlere Afyonkarahisarımızın en sıcak yüzünden termal turizmden söz edeceğim ancak, termal turizm ve bu alanda belediyemizin faaliyetlerinden bahsetmeden önce sizlere kısaca bazı bilgiler aktarmak isterim.

Afyonkarahisar, Kurtuluş Savaşımızın ve bağımsızlığımızın kazanıldığı topraklar…

Afyonkarahisar, Türkiye’nin en önemli kara ve demiryolu kavşak noktalarından biri…

Afyonkarahisar, Çobanlar ilçesinde Türkiye’nin en büyük güneş enerjili serasının kurulmakta olduğu yer…

Afyonkarahisar, Sultandağı ile İngiltere Kraliyet ailesinin tükettiği kirazın gittiği diyar…

Afyonkarahisar, Şuhut’uyla İstanbul’un et ihtiyacının neredeyse yarısının karşılandığı il…

Afyonkarahisar, Gazlıgöl’üyle Kızılay Maden Suyu dolum tesislerinin olduğu il…

Afyonkarahisar, Başmakçı’sıyla Türkiye’deki yumurta borsasının iki önemli merkezinden biri…

Afyonkarahisar, son yıllarda mermer, gıda ve hayvancılık sektöründe dünyaya açılmayı hedeflemiş bir ilimiz. Tavuk gübresinden elektrik üretmeye, dayanıklı ve kaplanmış mermer üretmeye, mandacılığı canlandırmaya varana dek birçok sektörde adeta şahlanışın eşiğinde bir ilimiz.

Termal konumuza dönecek olursak; Afyonkarahisar, eski çağlardan beri şifalı sıcak sularıyla ün yapmış bir vilayetimiz. Roma dönemine kadar uzanan kaplıca geçmişiyle sadece merkezdeki beş yıldızlı lüks oteller değil, Sandıklı-Hüdai, Çay-Heybeli (Kızıl Kilise) ve Gazlıgöl olarak bilinen farklı ilçe ve beldelerinde de termal şifalı suları, yurtiçinden ve yurtdışından birçok kişinin akınına uğramakta.

Afyonkarahisarımızın geleceği termal turizmin geliştirilmesine bağlıdır. Bu konuda atılan bilinçli adımlar termalin başkenti olma hedefimize her gün biraz daha yaklaşmamızı sağlıyor. Tabii bu umutlarımızı canlandıran etkenlerin başında merkezi idarenin teşvik ve destekleri başta gelmekte.

Page 27: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

24 - 25

Burhanettin ÇOBANAfyonkarahisar Belediye Başkanı

Bu teşviklere yakından bakacak olursak:

İlk olarak 5084 sayılı K.Ö.Y Kanunu olarak bilinen ve 2004’te çıkarılan kalkınmada öncelikli yörelerde yatırım ve istihdamın teşvikini öngören kanuna dayanarak turizm bölgesi ilan edilen bir bölgede, otel yapımı için girişimcilere “bedelsiz yatırım yeri tahsisi” yapıldı. Bugün turizm bölgemizde neredeyse boş arsa kalmadı.

Afyon’daki termal turizmin gelişiminde ikinci önemli adım, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2007 yılında yayınladığı “Türkiye Turizm Stratejisi 2023” adlı rapor.

Bu rapor, ülkemizdeki sağlık turizmi, termal turizm, kış turizmi, golf turizmi, deniz turizmi, eko turizm, yayla turizmi, kongre ve fuar turizmi gibi bütün turizm kollarının 2023 yılına kadar olan gelişimine yön vermeyi hedefleyen bir master plan sunmakta. Raporun “sağlık turizmi ve termal turizm” başlığı altında Türkiye dört ana termal bölgeye ayrılıyor. Bu dört ana bölgeden birisi de Frigya Bölgesi olarak adlandırılmış. Afyonkarahisar başta olmak üzere, Ankara, Uşak, Eskişehir ve Kütahya Frigya Termal Bölgesi’nin kentleri olarak sıralanıyor. Afyon’un en başta zikredilmesi, termalin başkenti olma iddiasının yerel değil, bilimsel ve ulusal boyutunu da ortaya koyması bakımından bizim açımızdan önemli bir ayrıntıdır.

Strateji belgesinde bu illerde termal turizmin sadece sağlık boyutuyla sınırlı kalmaması; spor ve eğlence turizmiyle “ürün çeşitlendirmesi”ne gidilerek çeşitli projelerle termal turizmin zenginleştirilmesi önerilmektedir. Termal tesislerin kompleks bir şekilde planlanması, oteller etrafında yeşil alanlar, koşu ve gezi parkurları, aquapark ve su oyunları gibi eğlence mekanları düzenlenmesi gerektiği de raporda yer almıştır. Aynı zamanda ulaşım altyapısının iyileştirilmesi de ele alınmakta

ve havayolu, demiryolu gibi konaklama süresini artıracak ve 12 aya yayacak en uygun “bölgesel hava taşımacılığı” projelerinin geliştirilmesi hedef olarak konulmaktadır.

Afyonkarahisar Belediye Başkanı olarak bütün bu projelerin gerçekleştirilmesi aşamasında yerel yönetimlere büyük görevler düştüğünün bilincindeyiz. Termal turizmde ürün çeşitlendirmeye yönelik stratejimiz başarılı olduğu takdirde binlerce gencimize iş imkanı sağlamayı umut ediyoruz. Bu arada uluslararası havaalanının iki yıl içinde bitecek olması, turistik otellerimizin yurtdışına açılması, önündeki ulaşım engelini de ortadan kaldıracaktır.

Afyonkarahisar Belediyesi olarak termal turizmde ürün çeşitlendirme ve termalde markalaşma iddiamızı projelerimizle ortaya koyduk. Termal turizmi spor ve eğlence turizmiyle zenginleştirmeyi ve çeşitlendirmeyi hedefledik ve termal turizme yönelik projelerimizi, spor ve eğlence olmak üzere iki alanda yoğunlaştırdık. İlk olarak spor turizmiyle termal turizmin kombine edilmesini planladık. Bu amaçla şehir içindeki stadyum bölgesi karşılığında TOKİ ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü ile yapılan protokollerle oteller bölgesinde uluslararası müsabakaların yapılabileceği ve profesyonel futbol kulüplerinin kamp yapabileceği muazzam büyüklükte spor kompleksleri inşa edilecek. Bir adet 20.000 kişilik stadyum, bir tanesi 3000 kişilik olmak üzere üç adet kapalı spor salonu, yüzme havuzu, atletizm pisti ve 20 adet çim saha yapılması için çalışmalarımızı başlattık. Çim sahaların sayıca fazla olmasının nedeni, her sene Antalya’da kamp kuran yaklaşık 1000 civarındaki profesyonel futbol takımının, serin ve kuru havası ile Afyon’u tercih etmelerini sağlamak. Beş yıldızlı termal otellerimiz, kaliteli konaklama imkanı yanında sundukları fizik tedavi ve sağlık hizmetleriyle de göz doldurmakta ve

spor yaralanmaları konusunda Türkiye’de tanınmış hekimleri istihdam etmekteler.

Ayrıca Afyon Kocatepe Üniversitemizde fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü mevcut ve mezun olan öğrenciler, aldıkları kaliteli eğitimle sadece Afyon’da değil, bölgedeki bütün SPA merkezlerinde aranan eleman olarak görev yapıyorlar. Bizler de bütün bu fırsatların kesiştiği projelerimizle “Afyonkarahisar Spor Kompleksi” olarak sunduğumuz projeyle şehrimizin, kabuğunu kıracağını umut ediyoruz.

Termal turizmi geliştirmeye yönelik ikinci adımımız ise eğlence turizmiyle termal turizmi kombine etmek ve bu sayede her yaştan kişiler için termal otelleri cazip hale getirmek. Bu amaçla yine turizm bölgesinde “su kayağı parkı” yapılması için çalışmalar başlattık. Özellikle spor tesisleri ve su kayağı parkının, bütün otellerin ortak kullanımına açılması suretiyle şehir ekonomisine çok büyük katkı sağlayan bu tesislerin pazarlama ve tanıtım potansiyellerinin artırılmasını hedefledik.

Son söz olarak belirtmek isterim ki her ne kadar şehrimiz şifalı termal kaplıcaları ile tanınıyor olsa da Afyonkarahisarımız, Mevleviliğin Konya’dan sonra en büyük ikinci merkezi olma özelliğini de taşımakta. Mevlevi Camii ve Sultan Divani Müzesi, zengin Mevlevi kültürünün en güzel örneklerini sunmakta. Afyonkarahisar Belediyesi olarak, yakın zamanda inşa edeceğimiz modern semahanede uluslararası düzeyde sema törenleri düzenlenecek ve şehrimize gelen misafirlerimiz bu zengin kültürle buluşturulacaktır.

Sözlerime son verirken Afyonkarahisar Belediye Başkanı olarak termalin başkenti olma iddiamıza adım adım yaklaşırken, güzel şehrimizi tatil planlarınıza eklemenizi, tarihin, termalin, sucuğun ve lokumun diyarını görmenizi temenni ediyorum.

Page 28: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 29: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

26 - 27

Prof. Dr. Mustafa AKAYDINAntalya Büyükşehir Belediye Başkanı

Dünya turizminin ilgi odağı: Antalya

acil eylem ve yol planı olarak gereken yaklaşım hareketinin ana hatları belirlenmiştir.

Mesleki kuruluş otoriteleriyle ciddi bir ortak çalışma ile işbirliğine geçilecek, somut eylem plan ve programları üzerinde hızla uzlaşılarak Turizm Master Planlaması, merkezi koordinasyon ile yöresel olarak uygulamaya alınacaktır. Bu plan ekolojik, çevre dostu, yoğunluk azaltıcı bir anlayışa ve yaşam kalitesini yükselten kimlikli bir Antalya yaratma amacına bağlı kalan, uluslararası standartlara uygun bilimsel bir plan olacaktır.

Antalya Ne Dubai’yi Ne de Bir Avrupa Kentini Taklit Etmeyecektir

Antalya sahip olduğu muhteşem doğal, tarihi ve kültürel değerlerini yaşatacak çağdaş kentsel hizmetleri sunabilen bir cazibe merkezi olacaktır. Bu süreçte kentin büyümesi değil, kimlik kazanması ve kentsel fonksiyonlarda sistemli bir bütünlüğün sağlanması hedeflenecektir.

Çevre korunacak, bu konudaki uluslararası standart, protokol ve sözleşmelere, özellikle de “Avrupa Kentsel Şartı”na uygun kararlar alınacaktır.

Bu bağlamda; motor gürültüsü yerine, eskiden olduğu gibi kuş seslerini, egzoz yerine narenciye ve yasemin kokularını öne çıkaracak; betona değil, insana, toprağa ve denize yatırım yapacak; büyük kentlerin kaybettiği insani değerleri tekrar canlandıracak; yeni inşa edilecek büyük alışveriş

Hayalimiz, Antalya’nın bir turizm, bilim ve kültür başkenti olmasıdır. Bu vizyon, tüm plan ve projelerimize hem ilham kaynağı olacak hem de yön verecektir.

Bugün bile turizmden milyarlarca dolar gelir elde eden ancak bu gelirine sahip çıkamayan Antalya’yı, yarım milyar dolara mecbur ve onlarca yıllık borca mahkum eden Hükümet’in Antalya’ya yatırım arzusunun altındaki gerçek neden, Antalya’da üretilen rantı paylaşma hesabıdır. Oysa Antalya, Ankara’dan zengindir ve zenginliğini hemşerilerine paylaştırma kudretine sahiptir. Ekonomik gelişme ve istihdam odaklı projelerimiz, bu amacı gerçekleştirmek için bilimsel yaklaşımdan ödün verilmeden ve sürdürülebilirlik politikası doğrultusunda geliştirilecektir.

Turizm mevsiminin on iki aya yayılmasını sağlayıcı ve istihdam yaratıcı özellikleri dikkate alınarak orta vadede 4 mega proje üzerinde yoğunlaşılacaktır. Bunlar; “Sağlık Turizmi Başkenti Antalya”, “Üniversiteler Kenti Antalya”, “Üçüncü Yaş Grubu Cenneti Antalya” ve “Güneşkent Antalya” projeleri olacaktır.

Antalya turizminin mevcut darboğazlardan ve yakın gelecekte karşılaşılabilecek tehditlerden kurtarılarak düze çıkarılabilmesinde çok önemli ve etkili bir araç olarak kullanılması beklenen ‘planlama’ sürecinin, birinci öncelikte ele alınması gerektiği kuşkusuzdur. Bu kapsamda

merkezlerini kentin dışına yönlendirecek plan, proje ve programlar uygulanacaktır.

Hayalimizdeki Antalya; yitirmiş olduğu değerleri onarmak, eski güzel siluetine, akarsu seslerine, kumrularına, portakal çiçeği kokularına, sessizliğine ve huzuruna tekrar kavuşmak için vatandaşlarımızın da katılımıyla çaba sarf eden bir Antalya olacaktır.

Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tam bir uyum içinde çalışacaklardır. Hep birlikte kıyı planlaması ve çevre düzenlemesi faaliyetleri gerçekleştirilecek, bu kapsamdaki en önemli planlama çalışmalarımızdan biri “Falez Kullanım Planı” olacaktır.

Kent turizminin aktörleri, ortak stratejik plan hedefleri ve programlarını üretmeye teşvik edilecektir. Değerli doğal kaynaklarımız olarak özelliklerinin devamını sağlamak, yerel ekonomiyi canlandırma potansiyellerinden yararlanmak ve hem hemşerilerimize hem de turistlere hizmet sunacak cazibe merkezlerine dönüştürmek açısından büyük önem taşıdığına inandığımız akarsularımızın yakın çevreleriyle birlikte ele alınarak rekreasyon alanları olarak geliştirilmesine öncelik verilecektir. Bunun için gerekli plan ve projeler üretilecek ve uygulamaya konulacaktır.

Bu kapsamda Düden Çayı (Şelale’den halen düzenlenen bölüme kadar) ve Aksu Çayı öncelikle ele alınacak, turizm alanı ilan edilerek

Page 30: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Temmuz Ağustos 2009

geliştirilecektir. Antalya’yı, Antalya yapan en önemli özelliği falezleri korumak üzere “Falez Kullanım Planı” yapılacak, bu çerçevede mümkün olan onarımlar planlı bir şekilde gerçekleştirilecek ve güneş enerjisi kaynaklı aydınlatılması sağlanacaktır.

Antalya’nın park gereksinimi planlanacak, amacından saptırılan Lara Kent Parkı ve Botanik Bahçesi tamamlanarak halkın kullanımına sunulacaktır. Sarısu amatör balıkçılara hitap eden doğal bir balıkçı köyü olarak korunacaktır.

Nitelikli ve kimlikli bir mimari ve fiziksel çevre yaratılması, tarihi dokunun korunması ve kent kimliğiyle örtüşen uyumlu ve güzel yapılaşmalar için Mimarlar Odası’yla işbirliğine gidilecek ve kentin görünümü düzeltilmeye çalışılacaktır.

Antalya son yıllarda her ne kadar turist sayısında belirgin bir artışa kavuşsa da sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginlikler göz önüne alındığında, turizm pastasından hak ettiği payı alamamaktadır. Sadece güneş ve deniz turizmi Antalya’nın çok ucuza pazarlanmasına yol açmakta, plansız her şey dahil sisteminin de etkisiyle kent halkı ve esnaf, turizm kenti olmanın kendisine sunacağı faydalardan yararlanamamaktadır. Büyükşehir Belediyesi’nin kendine özgü ve yerel halktan, turistlere ve turizm işletmecilerine uzanan geniş bir yelpazede turizmden beklentisi olan tüm tarafları bir araya getiren, aynı zamanda sektörün geleceğini kollayan bir stratejik turizm yönetimine işlerlik kazandırması gerekmektedir.

Büyükşehir Belediyesi ve koordinasyonunda bir “Kent Turizm Konseyi ve Stratejik Yönetim Merkezi” kurulacaktır. Bu konseyde acente, otel, esnaf, ulaşım ve sivil toplum birlikteliği ile kentin turizm politikaları belirlenecektir. Bu konseyle bağlantılı olarak “Yerel Tanıtım Konseyi” kurulacak, bilimsel bir bakış açısı ile tanıtım kuralları ve stratejileri içerisinde Antalya’nın değerlerinin tüm dünyaca bilinmesi sağlanacaktır. Bu konseyin de onayı doğrultusunda Büyükşehir Belediye sınırları içindeki turizm konaklama yatırımları belirli bir süre için sınırlandırılacak, kent siluetini bozan yapılaşmalara kesinlikle izin verilmeyecektir. Arz talep dengesi ve tatil deneyiminin kalitesini

ranta kurban edilmek istenen ancak yargı tarafından yürütmesi durdurulan Boğaçayı’nın geri kazanılmasına çalışılacak, takiben rekreasyon projesi uygulanacaktır. Aksu Çayı’nın deniz bağlantısı rehabilite edilecek, mendirek yapılacak, teknelerin kullanımına uygun hale getirilecektir. Kaynak temini ve yetki sorunları çözülerek piyasada hızla uygulamaya geçilecektir.

Turizmde bölgesel yerel etkinlik ve sinerji randımanlı olarak harekete geçirilmelidir; yerel gelişme disiplini ve kaynakların planlı kullanımı ortamı oluşturularak Antalya turizmine özlenen hizmet anlayışı sağlanacaktır.

Günümüzde turizm, insanların dinlenme ihtiyacından doğan sektördür. Geçen yüzyılda yavaş yavaş gelişmeye başlayan ve bugün dev bir bacasız sanayi haline gelen bir faaliyettir. Ekonomik anlamda da büyük rantların döndüğü global bir pastadır. Turizmin ekolojik ortama olumlu katkısı ve ekosisteme olumlu ve olumsuz etkileri mevcuttur. Turizmin öncelikle olumlu bazda ekonomik ve kültürel katkıları inkar edilemeyecek nispette açıktır. Hatta öyle ki bugün bazı ülkelerin birinci derecede rant ve geçim kaynağı turizmdir diyebiliriz.

Ülkelerin tanıtımı, dünya milletlerinin birbirlerini daha iyi tanıması ve kaynaşması, çeşitli kültürlerin dünya üzerinde sirkülasyonu bakımından da turizm, fahri büyükelçilik görevini yürütmektedir.

Görüldüğü gibi turizm; insan, toplum, tabiat, ekonomi ve bunların toplamında hayat üzerinde artı özelliklere sahip bir değer taşıyor. Evet, turizmin getirdikleri yanında, götürdükleri de olmuştur. Turizmin ekolojiye olan zararlarını mümkünse tamamen faydaya çevirmek, değilse minimuma indirmek için beyin fırtınası yapmalı, fikirler ve projeler üretmeliyiz. Malumdur ki temiz bir çevre şuuru gelişmemişse kirlilik kaçınılmazdır. Doğal güzelliklerin olduğu yerlerde gelişigüzel tesislerin yapılması, hem tabiatın gönül okşayıcı mozaiğini bozmuş hem de görüntü kirliliği oluşturmuştur. Bu yüzden ekolojik güzellikler, turizmden para kazanıp zengin olacaklar diye insanların hırslarına emanet edilmemelidir. Gerekli sosyal

düzenlemelerle ve bu kanunların çok titiz bir şekilde uygulanmasıyla hem tabii güzellikler korunur hem de turizm gelişir. Nasıl geçen zaman geri dönmüyorsa, kaybettiğimiz çevre de geri dönmeyecektir. Yani bu konuda yapılacak hataların hiçbir telafisi yoktur.

Antalya’nın çevre düzenlemesi son yıllarda tercihini ne yazık ki yeşilden değil, betondan yana kullanmaktadır. Kenti doğudan batıya kesen “battı-çıktı”lar, kent boyunca yoğun bir beton kitle yaratmıştır. İlçe belediyelerinin yeşillendirme konusundaki yoğun çabaları bu kitlesel görüntüyü kapatmakta zorluk çekmektedir. Öyle ki; yeni düzenlenen parklar (örneğin Atatürk Parkı) beton otoparkların, beton meydanların hakim olduğu, ağaç yoğunluğunun azaldığı bir görünümdedir.

Oysa ki Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu; hava, gürültü, su, toprak kirliliği olmayan, doğası ve doğal kaynakları korunmuş bir çevre oluşturmayı belediyelere görev olarak vermektedir.

Antalya hepimize aittir; bu nedenle Antalya’nın çehresini değiştirecek, büyük çaplı projelerin kamuoyunda tartışılması, fizibilitesinin yapılması, kenti hesapsız bir borç batağına sokmayacak şekilde kaynağının ya da yönteminin bulunması ve ondan sonra uygulamaya alınması gerekir.

Parklardaki beton yoğunluğu azaltılacak, tüm kentte yaz sıcaklarına da çözüm üretecek ve gölge tüneli oluşturacak ağaçlar seçilmek suretiyle yaygın bir ağaçlandırma yapılacaktır.

Toprak alanların yetersiz olduğu bölgelerde ise modern kentlerdeki örneklerine uygun olarak büyük saksılarla ağaçlandırma yapılacaktır. Ağaçlandırılan bölgelerde ve mahalle aralarında küçük meydancıklar oluşturulacak, kent mobilyalarıyla, çeşmelerle ve havuzcuklarla zenginleştirilmiş dinlenme alanları yaratılacak, bu alanlarda yazın sıcağından kışın yağmurundan koruyacak gölgelikler yapılacaktır.

Gürültüyle mücadele edilecektir; farklı yerlerde gürültüden arındırılmış alanlar yaratılacaktır. Antalya halkında ve özellikle gençlerde çevre bilinci yaratmak amacıyla sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde bilinçlendirme projeleri

Page 31: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

28 - 29

bugün ve gelecekte güvence altına alabilmek için sürdürülebilir gelişme ilkesi gözetilecektir. Doğal, kültürel, sosyal ve fiziksel çevrenin taşıma kapasitelerinin aşılmaması sağlanacaktır.

2–3 yıldızlı otellerin ve ev pansiyonlarının sektör dışına itilmelerine ve fiyatların rekabetle aşağı çekilmesine fırsat tanınmayacaktır. Pansiyonculuk hem turizm gelirinin halka yaygınlaşması hem de turistlerin kent içinde harcama yapmasını kolaylaştıracak olması açısından özendirilecek turizm türleri arasında yer alacaktır. Turizm on iki aya dengeli bir şekilde yayılacaktır; bu anlamda sağlık turizmi, yaşlı-engelli-emekli turizmi, tarih turizmi, spor turizmi, sanat turizmi, kongre turizmi, eğitim turizmi, eko turizm ve yayla turizmi (Feslikan ve benzeri) için tanıtım, altyapı ve özendirme projeleri uygulanacaktır.

Rehabilitasyon merkezleri, büyük ve kombine kapalı spor salonu (arena), hastane yatırımları, diyaliz üniteleri, engelli dostu konaklama köyleri, sanat köyü, özel üniversiteler, kongre merkezi bu anlamda söz konusu olan yatırımlardır. Kış turizminin canlandırılması için çaba sarf edilecek, (kayak, dağcılık, dağ yürüyüşü), Beydağları’nda yürüyüş rotaları ve yürüyüş altyapısı oluşturulacaktır. Tatil köylerinden dışarı çıkmayan turistlerin kent merkezine ulaştırılmaları için projeler uygulanacaktır. Bu amaçla kolay, rahat ve ucuz ulaşım sağlanacak, turistin kenti ziyaret etmesi için kentin cazibesi arttırılacak ve tanıtım çalışmalarına hız kazandırılacaktır. Kış sezonunda işsiz

kalan turizm personelinden kentsel dönüşüm projelerinde yararlanılacaktır ancak hedef, bu personelin hiçbir zaman işsiz kalmaması olacaktır.

Antalya gerçek anlamda kendini anlatan bir simgeye sahip olacaktır. Bu simge için halen elimizde mevcut bulunan öneriler, Turizm Konseyi, Kent Konseyi ve hemşerilerimizin onayına sunulacaktır. Tüm turizm kentlerinde uygulanan gezi turları (sightseeing) başlatılacak, turistin kentin pek çok yerine rahatça ulaşması sağlanacaktır. Kaleiçi Marina tekrar düzenlenecek, burası turistin kente ayak basacağı bir hareketliliğe kavuşturulacaktır. Tarihi dokuyu zedelemeden yapılacak panoramik bir asansör ile yat limanı ile kent meydanının ilişkisi sağlanacak, halkın limanı ziyareti kolaylaştırılacaktır. Kentteki tüm haritalar güncelleştirilecek, gerçeği yansıtır, turistlerce kullanılabilir hale getirilecektir. Kaleiçi, sokak işaretlemeleriyle (yol boyası) yürüyüş rotalarına kavuşturulacaktır.

Deniz ulaşımı, taşımacılığı, yat turizmi ve kruvaziyer turizminin etkin hale getirilmesi için projeler geliştirilecektir. Bu anlamda marina sayısının arttırılması, Boğaçayı düzenlemesi, deniz taksileri/dolmuşları ve uluslararası tanıtım ilk akla gelenlerdir. Deniz ulaşımının gelişmesi kentin trafik yoğunluğunun da azalmasını sağlayacaktır. Gelir yaratıcı özellikleri ve tanıtım malzemesi özelliği taşımaları dikkate alınarak ve bu eşyaların hem bilimsel hem de sanatsal birikimlerden yararlanılarak üretilmesi için

“Hediyelik Eşya Tasarım Merkezi” kurulması

sağlanacaktır. Ayrıca, kentimizi simgeleyen

hediyelik eşyaların üniversitelerin grafik tasarım

ve endüstriyel tasarım bölümlerinin de katılacağı

yarışmalarla, telif hakları alınarak tasarlanması

ve üretilmesi sağlanacaktır.

Sağlık turizminin çok geniş bir konu olduğu,

en önemli alternatif turizm çeşidi olduğu bir

gerçektir. Sağlık turizminin; medikal turizm,

termal turizm, SPA-Wellnes, engelli ve ileri

yaş turizmi gibi birçok alt bölümlerinin olduğu

herkes tarafından kabul görmektedir.

Ancak; Antalya hala sahip olduğu ekonomik

potansiyelin çok az bir kısmını kullanmaktadır.

Oysa doğal özellikleri, yıl boyu turizme imkan

veren iklimi, kolay ulaşılabilir olması, turizm

sektöründe hem ürün kalitesi hem de fiyat

boyutlarıyla ulaşmış olduğu yüksek rekabet gücü

ve Akdeniz Üniversitesi’nin sağlık başta olmak

üzere sahip olduğu gelişmiş bilimsel altyapı

dikkate alındığında Antalya’nın yurdumuzun

yanı sıra Avrupa, Balkan Ülkeleri, Ortadoğu,

Rusya ve Orta Asya’ya hitap eden bir “Sağlık

Turizmi Başkenti” olma potansiyeline fazlasıyla

sahip olduğu açıktır. Proje kapsamında bu

potansiyel değerlendirilecek, böylelikle sağlık

turizminin, talebi on iki aya yayan özelliğinden

de yararlanılmış olacaktır.

Page 32: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 33: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

30 - 31

Recep ALTEPE Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı

Yaşayan müze kent: BursaHedefimiz; Dünya Şehri Bursa

Osmanlı İmparatorluğu’na 150 yıl başkentlik yapan Bursa; tarihiyle, kültürüyle, turistik değerleriyle çok zengin birikime sahip olan bir kent. 5 bin yıllık tarihiyle tam anlamıyla bir kültür şehri olan Bursa’yı yeni dönemde tüm vatandaşlarımızın yaşamaktan mutluluk duyduğu, sağlıklı, nefes alan bir şehir haline getirmeyi hedefliyoruz. Bursa’nın; yeşiliyle, deniziyle, dağıyla tüm değerlerini gün yüzüne çıkarıp sanayinin, tarımın, turizmin, sanatın ve sporun geliştiği, ekonomisinin güçlendiği bir dünya kenti olabilmesi için projeler üretiyoruz.

Büyükşehir Belediyesi’nin vizyonu, ışıldayan Bursa’yı gün yüzüne çıkarmaktır. Bursa’nın Türkiye denince ilk akla gelen kentler arasında girmesini kendimize ilke edindik. Bize düşen bu şehri Türkiye’nin, Avrupa’nın ve hatta dünyanın en gözde şehirlerinden biri haline getirmektir.

Büyük hedeflere inançla ulaşılır. Biz bu şehrin “dünya şehri” potansiyeli taşıdığına inanıyoruz. Sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda yaşam kalitemizin artırılabilirliğine olan inancımız,

bütün kent dinamiklerinin birbirine olan güveni ile zirveye çıkacaktır. Sadece sorunları çözen belediyecilik anlayışı yerine, kentin tüm kurum ve kuruluşlarının söyleyeceklerini dinleyip, çözüm önerilerini dikkate alarak Bursa’nın yaşam standardını yükseltecek hizmetler konusunda beklentileri aşma gayretindeyiz. Kalitenin bir sınırı yoktur. Hedefimiz, sürekli bir sonraki adım olacaktır. Bu bilinçle çalışıyoruz.

Bir kentin var olan kaynaklarını, o kentin tüm değerlerini ayrı ayrı sembolleşecek düzeye getirip dünya standartlarıyla donatmak, o kentin tanıtımı noktasında önemli bir işlevi tamamlamak demektir. Marka şehirler oluşturmak, ülkemizin ekonomik kurtuluşunu müjdeleyen kalkınma modellerinden biridir. Kaynakları yerinde kullanmak, tarihi, kültürel birikimleri doğru değerlendirmek, sahip olunan değerleri güçlendirmek, kente yeni değerler katmak bu süreci hızlandıracak çalışmalardandır.

Bursamız, İpek ve Baharat Yolları üzerinde bulunan önemli ticaret merkezlerinden biri

olması dolayısıyla tarih boyunca ilgi merkezi olmuş ve bu özelliğini uzun asırlar korumuştur. Ancak, Türkiye’nin birçok kentinde olduğu gibi plansız büyümeden nasibini almış ve bu tarihi misyonu sekteye uğramıştır. Bursa’nın dünyanın önde gelen kentleri arasında yer alması, uluslararası platformlarda Bursa’nın da akla gelmesi kentimizin layık olduğu konuma ulaştığının işareti olacaktır.

Bu noktada bizler vizyonumuzu belirlerken; geleceğini iyi planlayan, geçmişteki plan ve imar yanlışlıklarını kentsel dönüşüm projeleriyle bertaraf edebilen, sanayi kenti olarak Avrupa’nın üretim merkezi hedefini yakalayan, bölgenin önemli bir tarım kenti olma özelliğini de unutmadan sanayileşmenin çevreye verdiği zararları, küresel ısınma ve iklim değişikliği risklerini dikkate alan, modern bir Avrupa kenti hedefinden sapmadan, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olma sorumluluğuyla tarihi mirasına ve kültürel değerlerine sahip çıkan, insan odaklı kent içi ulaşım anlayışıyla toplu taşımacılığı önemseyen, kentin yarattığı imkanların kent

Page 34: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Temmuz Ağustos 2009

halkına eşit bir biçimde dağıtılması için gayret gösteren, engelli vatandaşlar için önlemlerini alan, doğal afetlere karşı bilinçli ve hazır, turizm kenti Bursa olarak yaz ve kış turizmini, termal imkanlarını, doğal güzellikleri, spor, kongre ve fuar olanaklarını tüm dünyanın hizmetine sunan, yaşanabilir kentler sıralamasında üst sıraları hedefleyen, insan hakları, demokrasi, dostluk ve barış kavramlarına saygılı ve herkesin mutlulukla yaşadığı bir Bursa hedefledik.

Tarihe adını “Yeşil Bursa” olarak yazdıran kentimizin her adımında köklü bir tarih gizli. Bu kültürel zenginliği ve tarihi değerleri gün yüzüne çıkarmak için küçük bir mezardan büyük anıtsal yapılara kadar harabe görünümündeki her noktada restorasyon çalışmaları yapacağız. Defterdarlık binasını, Bursa Kent Müzesi’ne dahil ederek ‘müze kent’ projesini hayata geçireceğiz. Aynı zamanda Bursa’da geniş ve özellikle şehir dışında planlanacak bir alanda ‘müze kompleksi’ oluşturacak ve ziyaretçilerinin Bursa ile ilgili tüm bilgilere ulaşabileceği bir ortam hazırlayacağız. Bu komplekste başta ‘Kent Tarihi Müzesi’ olmak üzere Bursa ile ilgili bilim, teknoloji, tarım, spor, tasavvuf ve ipek müzesi kurmayı hedefliyoruz. Bursa, bu sayede “yaşayan müze” özelliğini kazanacak.

Türkiye’nin ilk arkeoloji parkı Arkeopark’ın çalışmalarına Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde başlandı. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından 2004 yılından bu yana Bursa’da Akçalar Aktopraklık Mevkii’nde ‘Güney Marmara Arkeoloji Projesi’ kapsamında yürütülen kazıların yapıldığı bölge, açık hava müzesine dönüştürülecek. Bursa’nın tarihini ayağa kaldıracak projelerden biri olan çalışma tamamlandığında yalnızca Türkiye’ye değil, Avrupa’ya da örnek olacak. Avrupa ülkeleri 80–100 yıllık tarihi miraslarıyla dünya vitrinine çıkıyorlar. Bursa ise tarihin her döneminin izlerine sahip olan bir şehir. Bundan dolayı ‘Yaşayan Müze Kent Bursa’ hedefimiz boş bir söylem değil. Bursa’nın her köşesinde unutulmuş değerlerimizi açığa çıkarıyoruz. Aktopraklık’ta yapılan kazılarda yaklaşık M.Ö. 7000 yıl öncesine dayanan yerleşik alan ortaya

çıkıyor. Arkeopark projesi ile Türkiye’de bir ilke imza atacak olmanın heyecanını yaşıyoruz. Projenin Bursa’nın kültürel birikimine ve turizmine önemli ölçüde katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Türkiye’nin en önemli kongre kentlerinden biri olan Bursa’nın bu konudaki eksikliklerini gidereceğiz. Şehrimizin kent ekonomisine canlılık katacak ve kongre organizasyonlarına ev sahipliği yapacak kalite ve yeterliliğe ulaşması için gereken çalışmaları hayata geçireceğiz.

Tarıma ve çevreye zarar vermeyecek bir planlama ile ihtiyaç dahilinde KOBİ’lere özel, küçük sanayi siteleri oluşturulacak. Tekstil makineleri, otomotiv, vagon, gıda gibi Bursa’nın güçlü olduğu sanayi alanlarında üretim yapılması için AR-GE çalışmalarına öncülük edeceğiz. Büyükşehir-BTSO işbirliğinde Avrupa şehirleri ile ikili görüşmeler sağlanarak dış ticareti geliştirme çalışmaları gerçekleştireceğiz.

Bursa’da en temel sorun, ulaşım ve dolaylı olarak trafik sıkıntısı. Ulaşımda yayaların öncelikli olacağı bir sistem uygulanacak. Bursa’da daha rahat ve ucuz ulaşım hizmetleri sunmayı amaçlıyoruz.

Osmanlı döneminin en önemli ticaret merkezi olma süreci Cumhuriyet döneminde de önemini korumuş ve Cumhuriyet döneminin en görkemli fabrikası Bursamızda hayata geçirilmiştir. Temeli 1935 yılında atılan, Bursa ile tekstili özdeşleştiren Merinos Fabrikası bizzat Atatürk tarafından 1938 yılında açıldığından beri Bursa’nın hayat damarlarından biri olmuştur. 2004 yılında tarihi işlevini tamamlayan Merinos Fabrikası görevini bugün dünyanın en güçlü tekstil markalarını çıkaran özel sektöre bırakmıştır. Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin Türkiye ihracatının yüzde 20’sini oluşturduğu göz önüne alındığında, tekstil ürünlerinin ve tekstilin Bursa için anlamı daha net anlaşılacaktır. Sektör inovasyonla biçimlenen bir vizyonla bugünkü sıkıntılarını aşarak varlığını koruma ve güçlendirme donanım ve yetisine sahiptir. Bursa’nın kimliğine işlemiş olan tekstil sektörünün gelişimi noktasında bu

Page 35: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

32 - 33

değerimize de sahip çıkma noktasında üzerimize düşeni yapacağız.

Kentin vizyonunda yapacağımız revizyonlarla yeni bir yol haritası çıkararak şehrimizi dünyanın en gelişmiş şehirleri ile eşdeğer hale getireceğiz. Bu anlamda hemen bütün sektörlerin önünü açacak proje ve yatırımlarla girişimcilerimizin ufkunu açmak için gerekli çalışmalarımızı vakit kaybetmeden hayata geçireceğiz.

Türkiye’nin sayılı değerlerinden Uludağ’ı, 50 yıldır çözüm üretilmeyen sorunlarından kurtarmaya kararlıyız. Yıllardır konuşulmasına rağmen hiçbir sorununa çözüm üretilmeyen Uludağ Milli Parkı’nın altyapı hizmetlerinin yürütülmesi yetkisini Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne veren protokol imzalandı. Uludağ’ın sorunlarından kurtulmasına yönelik atılacak adımlarla sağlıklı bir yol haritası çıkartıyor ve Uludağ’ın gelişiminin ancak ortak akılla sağlanacağına inanıyoruz. Bursaspor gibi birçok takım Avrupa’nın kasabalarında kamp yapıyor ancak Uludağ gibisi yok. Uludağ; tüm takımların kamp yaptığı, 12 ay istifade edilen dünyanın en önemli merkezlerinden biri olabilecek niteliğe sahip. Büyükşehir Belediyesi’nin Uludağ’a yatırımları artarak devam edecek. Türkiye’nin en önemli cennet

köşelerinden, Bursamızın da en önemli değerlerinden biri olan Uludağ’a bugüne kadar hak ettiği değer verilemedi. Buradaki en büyük sorun otorite sıkıntısıydı. Çevre ve Orman, Kültür ve Turizm ve Bayındırlık Bakanlıklarının yanı sıra Milli Parklar, koruma SİT alanı içinde olduğu için de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Uludağ’da söz sahibi. Burada bir yapılanmaya gidilmesi gerekiyordu. Bu konuda yetkili olan bakanlıklar, valilik ve Büyükşehir Belediyesi arasında protokol hazırlandı. Yetkiler bize devredildi. Bundan sonra Uludağ’ın yapılandırılmasıyla ilgili çalışmalarımızı hızlandıracağız.

Uludağ konusunda söz sahibi kurum Büyükşehir Belediyesi’dir. Otorite karmaşası sebebiyle yaklaşık 50 yıldır hizmet alamayan Uludağ, Büyükşehir Belediyesi’nin hizmetleriyle donatılacak. 1/25000’lik Uzun Devreli Gelişim Planı hazırlandı. 5000’lik ve 1000’lik planlar da hazırlanacak. Uludağ’ın tek vizyonu oteller bölgesi değil. Büyükşehir Belediyesi, oteller bölgesinin yanı sıra yerli ve yabancı turistlerin büyük rağbet gösterdiği Sarıalan, Çobankaya ve Dolu Baba gibi günübirlik piknik alanlarında da gereken altyapı ve düzenleme çalışmalarını yapacak. Başta içme suyu, atık su, kanalizasyon ve yangın tesisatları olmak üzere bölgenin tüm altyapısını hazırlarken, dönüşüm aşamasında

da Uludağ’ı cazibe merkezi haline getirecek her

türlü yatırımın içinde olacağız. Bu arada, Uludağ

ile ilgili başka bir vizyon proje olan teleferikle

ilgili çalışmalar da devam ediyor.

Uludağ’a başta otopark olmak üzere yeni tesisler

kazandırılması gerekiyor. 20 günde insan

kanının temizlendiği Uludağ’a dışarıdan gelen

insanların rahat vakit geçirebileceği günübirlik

tesisler ve spor alanları yapılmalı. Başta oteller

bölgesi olmak üzere Kirazlıyayla, Çobankaya

ve Dolu Baba’da tesisler yapılabilir. Büyükşehir

Belediyesi olarak işe başladık. Uludağ’ın bir

su şebekesi düzeni, yangın tesisatı depoları,

sağlık teşkilatları olmalı. Uludağ dünyanın

önemli merkezlerinden biri olacak. Uludağ’ın

gelişen yüzünü kısa zamanda dünyaya göstermiş

olacağız. Uludağ’ı örnek bir turizm bölgesi haline

getirmek amacıyla otel ve işletmecilerin de

görüşlerini alarak ortak akılla çözüm bulmayı

amaçlıyoruz.

Bizler, Bursa’ya gönül verdik. Bursa sevdalısı,

Bursa aşığı, Bursa gönüllüsüyüz. Bu kentte

doğduk, bu kentte doyduk. Nefesimiz yettiğince

bu kente hizmet vermeye devam edeceğiz.

Hedefimiz, Bursa’nın bir dünya kenti haline

gelmesidir.

Page 36: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 37: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

34 - 35

Hamdi SEDEFÇİEdirne Belediye Başkanı

Dinlerin buluştuğu aydın bir kent: EdirneOsmanlı İmparatorluğu’na 92 yıl başkentlik yapan Edirnemizde tarihin bize bıraktığı miraslara sahip çıkmanın haklı onur ve gururunu yaşıyorum. Yaşayan bir müze olmasının yanı sıra Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresi olan Edirnemiz tarihi dokusu ve çağdaş mekanlarıyla turizmden hak ettiği payı almaya başlamıştır. 16. yılına girdiğim Belediye Başkanlığım süresince Edirne’nin tarih, kültür ve turizm kenti olması yönünde çalışmalarımı sürdürdüm. En önemli hedeflerimden biri olan dünya kültür mirası Selimiye Camisi çevresinin düzenlemesi, Koca Usta Mimar Sinan’a yakışır hale getirilmesi için uluslararası düzeyde proje yarışması düzenliyoruz. Umut ediyorum ki Kültür Bakanlığımızın, Valiliğimizin, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının desteği ile bu düzenlemeyi gerçekleştireceğim. Selimiye Camisi’nin UNESCO’nun dünya kültür mirası listesinde yer alabilmesi için girişimlerim ve çalışmalarım sürmektedir.

Edirnemize ve kültürümüze mal olmuş simgesel değerlerlerimizi heykelleştirerek şehrimizin ana

arterlerinde kavşaklarda yaşatmaya devam ediyorum.

Edirne’nin turizm konusunda çok iyi durumda olmadığını biliyorum. Ancak gün geçtikçe Edirnemize gelen turist sayısı artmaktadır. Edirne dinlerin buluştuğu bir mekandır. Camileri, kiliseleri, sinagogları, Bahaî eviyle toplumsal hoşgörü ve uzlaşmanın yaşandığı aydın bir kenttir.

Şehrimizin ana damarı Saraçlar Caddesi’ni trafiğe kapatarak çağdaş modern bir alan haline getirdik. Artık Edirnemizdeki kültür ve sanat etkinlikleri Saraçlar Caddesi’nde halkımızın yoğun katılımı ile gerçekleşmektedir. Gururla ifade etmek isterim ki altyapısını bitirdiğimiz kentimiz çağdaş Avrupa kenti seviyesine gelmiştir. Önümüzdeki dönem en önemli projelerimden birisi de 60 metre yüksekliğinde Yıldırım Kule’yi hayata geçirmektir. “Hıdırbaba Tabyaları” diye tanımlanan bölgemizde 60 metre yüksekliğinde Yıldırım Kule’yi inşa ederek turizme destek sağlamaya devam edeceğiz.

Dünyanın birçok yöresinde olmayan doğal ve

tarihi eşsiz güzelliklerimizi, Yunanistan’ı ve

Bulgaristan’ı da izleme fırsatını tüm Edirnelilere

ve konuklarımıza yaşatacağız. Aynı zamanda

buranın çevre düzenlemesini de yaparak

hem yeşil alan hem de alışveriş merkezleri

oluşturarak halkımızın hizmetine sunacağım.

Yine önceki Belediye Başkanlığım

döneminde tamamen Belediye olanakları ile

gerçekleştirdiğimiz Suni Gölet’in bir benzerinin

yapımını Kıyık Bölgesi’nde gerçekleştireceğim.

Türk-Bulgar Dostluk Parkı’nı açarak halkımızın

hizmetine sunacağım.

Ayrıca sağlık turizminin de Edirne’de

gelişebilmesi adına çalışmalarımız sürmektedir.

Bu çalışmalara da Edirne’deki tüm kurum ve

kuruluşlar ve sivil toplum örgütleriyle birlikte

çalışarak Edirne’nin turizmden daha fazla pay

alması adına devam etmekteyiz. Edirne’ye ve

değerlerine sahip çıkmak benim asli görevimdir.

Page 38: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 39: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Aziz KOCAOĞLUİzmir Büyükşehir Belediye Başkanı

36 - 37

Türkiye’nin aydınlık yüzü: İzmir

Yerel yönetim olarak bizim tüm çabamız, İzmir’in cazibesini daha da arttıracak, başta turizm olmak üzere gelişen sektörleri ile kentimizin ve kentlimizin yaşam standardını yükseltecek projeleri yaşama geçirmek, gerekli yatırımları yaparak kentin cazibesini daha da arttıracak altyapıyı hazırlamaktır. Özellikle büyük potansiyeli bulunan turizmden İzmir’in gerekli payı alması için çok önemli projeleri yaşama geçiriyoruz.

İzmir, 78 yıllık “Enternasyonal Fuar” geleneğine Büyükşehir Belediyemizin öncülük ve organizatörlüğünde 35 ihtisas fuarını eklemiştir. Sadece, alanında Verona’dan sonra dünyanın 2. büyük fuarı olan Mermer ve Doğaltaş Fuarımızın kent ekonomisine katkısı 250 milyon doları buluyor. Gelişen İzmir Fuarcılığı, Kültürpark içindeki fuar binalarımıza sığmaz oldu. Fuarcılık sektörünü daha da geliştirmek için Gaziemir ilçemizde 337 bin metrekarelik alanda, özel sektörümüzün ortaklığında kurduğumuz bir şirket aracılığı ile ilk etapta 60-70 bin metrekarelik kapalı alana sahip yeni bir fuar merkezi kurma çalışmalarımız devam ediyor.

İzmir, 8500 yıllık tarihi boyunca bir deniz-liman kenti olarak varlığını sürdürmüş, önemini korumuş bir kenttir. Bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır.

Tarihte, İpek Yolu ticaretinin batıya açılan liman kenti olan İzmir, Cumhuriyet döneminde bu özelliğine ‘sanayi-fuarlar, turizm, kültür-sanat’ gibi ekonomik gelişmenin lokomotif sektörlerini eklemiştir. Çanakkale’den Fethiye’ye kadar uzanan geniş hinterlandı, coğrafi konumunun avantajları ve tarihinden gelen kültürel birikimi ile İzmir, günümüzde de ülkemizin Batı’ya açık penceresi, aydınlık yüzüdür. Tüm bu özellikleri ile İzmir, turizm dahil her sektör için Türkiye’nin önde gelen cazibe merkezlerinin ilk sıralarında bulunmaktadır. Kentte yerli ve yabancı turizmin gelişmesi hedefiyle gerçekleştirdiğimiz yatırımların ve devam eden projelerimizin sonuçlarını şimdiden almaya başladık. İzmir’in sokak ve caddelerinde, geçmiş yıllarla kıyaslanamayacak yoğunlukta turist sirkülasyonunu görmek beni son derece mutlu ediyor; yeni yatırımlar için teşvik ediyor.

Bu alanda, İzmir’in kongre turizminden aldığı çok kısıtlı payı yükseltecek bir de 5000 kişilik kongre merkezi planladık.

Sağlıklı Çevre İçin

Turizmin, ancak sağlıklı bir çevrede gelişebileceği inancıyla Küçük Menderes, Gediz, Nif ve Yarımada havzalarımızı kirlilikten kurtaracak 13 adet ileri biyolojik atıksu arıtma tesisini projelendirdik. Bunlardan Yarımada Havzası’nda yer alan Urla Tesisi’ni tamamlayıp işletime aldık; Yüksek Teknoloji Enstitümüzün yarım kalan tesisinin yapımını üstlenip devreye aldık; Küçük Menderes Havzası’ndaki Bayındır Arıtma Tesisimiz deneme işletimine başladı. 6 tesisimizde inşaat çalışmaları sürüyor. Geri kalan 4 tesisin yapımına da önümüzdeki süreçte başlayacağız.

Kentin, günümüze ulaşmış çok az sayıdaki tarihi değerlerinin büyük bir bölümü toprak altında, çürümeye terkedilmiş durumda idi veya bakımsızlıktan görülebilir, algılanabilir yapılar olmaktan çok uzak idi. Göreve geldiğimizden

Page 40: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dosya | Turizm ve Çevre

Temmuz Ağustos 2009

ve Kadifekale aksını bir bütün olarak tarih gezintisi yapılabilecek bir güzergaha dönüştürmek.

Bu çerçevede Kadifekale ve Antik •Tiyatro’nun gün yüzüne çıkarılması için hazırladığımız ve İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanan proje ile kentin gecekondu alanları arasında sıkışıp kalmış en önemli kültür miraslarından Kadifekale-Antik Roma Tiyatrosu ve çevresinin korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması sağlanmış olacak. Kadifekale sur duvarlarının restorasyonu için proje hazırlama çalışmalarımız sürüyor.

Eski havagazı fabrikamızın bulunduğu •alanı ranta açmak yerine, tarihi yapıyı restore ederek kültür-sanat etkinliklerinin yapılabileceği bir mekan olarak İzmir’e kazandırdık.

Bornova İlçesi Karacaoğlan Mahallesi •sınırları içindeki höyükte İzmir Arkeoloji Müzesi ve EÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ortak projesi olarak yürütülen kazı çalışmaları, Belediyemizin desteği ile sürüyor. İzmir’in en eski yerleşim yerlerinden olan Yeşilova Höyüğü’ndeki personelin, taşınması ve kazı analizi gibi ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Büyükşehir Belediyesi olarak işçilik, malzeme, duvar imalatı çalışmaları için Agora, Smyrna ve Phokai (Foça) alanında yaklaşık 2 milyon TL destek verdik.

Ayavukla Kilisise’ni, bir kültür-sanat •mekanı olarak kentimize kazandırmak üzere restore ediyoruz. Tarihi Dönertaş Sebili’ni, Çakkaloğlu Han Çeşmesi’ni restore ettik. Emir Sultan Türbesi restorasyon çalışmalarımız sürüyor.

Planlamalar Yapıldı

“Sağlık Kenti İzmir” vizyonumuza uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığımız ile mutabakat içinde İnciraltı bölgemizi planladık. Yatırım için

bu yana bu tarihi değerlerimizi ortaya çıkarmak ve restore etmek için çaba harcadık, projeler oluşturup uygulamaya koyduk; bu projelerin önünü açacak koruma amaçlı imar planları yaptık. Çünkü turizm pastasından daha fazla pay almak isteyen İzmir’in, bu tarihi-kültürel varlıklarımızın kent yaşamı ile bütünleştirilmesine ihtiyacı vardı.

Bu alanda gerçekleştirdiğimiz veya halen çalışmaları süren projelerimizi şöyle özetleyebilirim:

İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat •Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onayını alıp çalışmalarını başlattığımız “Tarihi Kemeraltı Anafartalar Caddesi Cephe Düzenleme Projemiz” adım adım tamamlanıyor. Tarihi çarşıyı eski dokusuna kavuşturuyoruz. Proje tamamlandığında, mimari ve kültürel özelliklerine kavuşturulan Kemeraltı, İzmir’in ve turizmin yeniden gözbebeği olacak.

8500 yıllık tarihi ile önemli medeniyetlere •ev sahipliği yapan İzmir’de, farklı yerlerdeki arkeolojik alanlarda devam eden kazılarla tarihi gözler önüne sermek için çalışmalarımız aralıksız sürdürülüyor. Arkeolojik değerlerin kent yaşamına ve turizmine kazandırılması için büyük çaba harcıyoruz; başta arkeolojik alanlardaki kamulaştırmalar olmak üzere, işçilik ve malzeme yardımı gibi pek çok alanda kazı çalışmalarına destek veriyoruz.

Kent merkezimizdeki ören yeri İzmir •Agorası’nın gün yüzüne çıkarılması için yürütülen kazılara destek veriyoruz. Kazı alanının genişletilmesi için Agora çevresindeki mimari-tarihi ve kültürel özelliği bulunmayan yapıları kamulaştırıp yıkarak oturdukları alanların arkeolojik kazıya açılmasını sağlıyoruz. Bugüne kadar 30 milyon TL tutarında kamulaştırma bedeli ödedik. Hedefimiz, hazırladığımız plan çerçevesinde Agora ve çevresini Arkeoloji-Sanat Parkı olarak düzenlemek ve Kemeraltı-Agora-Antik Roma Tiyatrosu

Page 41: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

38 - 39

sağlık sektörünün önünü açtık. Bölgede, önemli

sağlık ve termal sağlık yatırımları yapılacak.

Bayraklı Turan’dan, Alsancak’taki İzmir

Limanı’nın arka kısımlarına kadar uzanan 550

hektarlık alanı, iş merkezleri, oteller, ticaret

merkezleri, eğlence ve kültür-sanat yatırımlarının

yapılabileceği bir anlayış ile uluslararası bir

yarışmada ortaya çıkan projeler doğrultusunda

planladık. Bu bölgede en az 10 milyar dolarlık

fiziki yatırım yapılacağını öngörüyoruz.

371 bin hektarlık Yarımada bölgemizi, bir ulusal

proje yarışmasında ortaya çıkan fikirleri dikkate

alarak planladık. Bu bölgemizin gelişmesini,

İzmir’in gelişmesi ile eşdeğer görüyoruz.

Yarımada’nın, turizm ve sağlık yatırımları ile

spor yatırımlarının yapılacağı, organik tarımın,

seracılığın yaygınlaşacağı bir bölge olarak

gelişmesini öngörüyoruz.

İzmir’in zengin jeotermal kaynaklarını

konutların ısıtılmasında kullanırken, tarımın ve

termal turizmin hizmetine sunmak amacıyla

hazırladığımız projeyi, gerçekleştirmekte

olduğumuz yatırımlar ile adım adım yaşama

geçiriyoruz.

Fuar kongre ve sağlık turizminin yanı sıra

diğer turizm türlerini özendirecek yatırımlar

hedefliyoruz. Tarihi ve inanç yapılarının restorasyonu kültür ve inanç turizmini; Sasalı Bölgesi’nde doğaya dönük yatırımlar, akvaryum ve çeşitli müzelerin yapımı doğa ve eğlence turizmini; uygun alanların belirlenerek tahsis edilmesi kamp ve karavan turizmini; İnciraltı Balıkçı Barınağı ve Karşıyaka/Mavişehir’de konumlanacak 500 yat kapasiteli marinalar da yat turizmini cazip kılacaktır.

Özetle İzmir’in turizmde “1 numara” olması için elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz.

Emeklerimizin boşa çıkmayacağına eminiz.

Çünkü İzmir, bunu fazlasıyla hak ediyor…

Page 42: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 43: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

40 - 41

Mustafa GÜLKemer Belediye Başkanı

Tüm dünya Kemer’de buluşuyorDeniz ve güneşiyle turistlerin gözdesi olan Antalya’nın Kemer ilçesi, sahillerinde yer alan tesisleriyle turistlere deniz ve güneşten yararlanma imkanı sunuyor. Yayla turizminde de cazibe merkezi olmaya aday olan ilçemize dünyanın dört bir yanından turistler geliyor. Yaylalara düzenlenen turlarla turistler, gün içinde hem sahilde güneş ve denizin tadını çıkarıyorlar hem de yaylalara çıkarak serin havada orman içinde doğanın güzelliğini yaşıyorlar. İsteyen turistlere ise burada kurulan otellerde konaklama imkanı sağlanıyor.

Kemer’i ağırlıklı olarak son yıllarda tercih eden ülkelerin başında Rusya yer alıyor. 2005 yılında yaklaşık 150.000 Rus vatandaşını ağırladık. Rusya’nın ardından gelen ülke Almanya oldu. Aynı yıl Alman turist sayımız Ruslardan fazlaydı; yaklaşık 290.000. Bu ülkeleri 2005 yılında çok daha düşük rakamlarla Fransız (16.000), İsrailli (6000), Belçikalı (23.000) ve Hollandalı (20.000) turist izledi. 2005 yılında Kemer’e gelen yerli ve yabancı toplam turist sayımız yaklaşık 900.000 oldu.

2006 yılında Rus turistler patlama yaptı. 330.000’den fazla turist Kemer’e geldi. Alman turist sayımız ise 180.000’de kaldı. Fransız (40.000), Belçikalı (30.000), Hollandalı (23.000)

ve İsrailli (15.000) konuklarımız da yine az sayıda oldu. 2006 yılında Kemer’e gelen toplam yerli ve yabancı turist sayımız 1.000.000’u geçti.

2007 yılında 600.000’e yakın Rus turist gelirken, Alman turist sayımız 220.000’de kaldı. Fransız (60.000), Belçikalı (60.000), İsrailli (65.000) turist sayıları geçen yıllara göre biraz daha arttı. O yıl Kemer yaklaşık 1.500.000 turisti buldu.

2008 yılında yaklaşık 700.000’e yakın Rus turistimiz geldi. Alman turist sayımız 200.000’de kalırken, Fransızlar (90.000), Belçikalılar (60.000), İsrailliler (65.000) sayısına ulaştı. Toplam turist sayımız ise 1.800.000’e ulaştı.

Yaptığımız araştırmalar sonucu Rus turistlerin Kemer’i tercih nedeni; hava, deniz suyu sıcaklığı ve eğlence. Gelen turistlerin çoğunluğu gençlerden oluşuyor.

Alman turistlerimizin yaş ortalaması daha yüksek. Kışın daha çok Alman turistlerce tercih edilen Kemer’in seçilme nedeni ise doğa güzelliğidir.

Kemer’i tercih eden turistlerin en önemli nedeni başta ekonomik olmasıdır. Bu nedenle sadece yabancı turistlere değil, yerli turistlere de hizmet veriyoruz.

Page 44: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 45: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

42 - 43

M. Ali ACARMarmaris Belediye Başkanı

En güzel yeşil, en güzel mavi, her zevke uygun eğlence merkezleri ile farklı bir belde: MarmarisDenizle bütünleşen çam ormanlarına sahip muhteşem koylarıyla, dört tarafını çevreleyen milli parklarıyla, mavi bayraklarla donatılmış plajları ve berrak deniziyle Marmaris, bugüne kadar Akdeniz turizminin önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Her yıl yüz binlerce konuk ağırlayan Marmarisimizin aslında sahip olduğu turizm potansiyelinin henüz çok azını kullandığı da iyi bilinen bir gerçektir. Bugüne kadar az sayıda insanın farkına varabildiği doğal, kültürel, tarihi değerler ve alternatif turizm alanında var olan büyük hazineyi artık dünyayla daha fazla paylaşmak için tanıtım çalışmalarımız etkin bir şekilde devam etmekte. Bu tanıtım çalışmalarını hem iç turizme hem de dış turizme yönelik olarak yapıyoruz. Görevimiz süresince gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında birçok turizm fuarına katıldık.

Dış turizmde ne yazık ki ülkenin genel politikasından kaynaklanan bir takım sorunlar var. Bu yüzden son yıllarda iç turizm de büyük

önem kazandı. Aslında bunun en baştan beri

böyle olması gerekti. Çünkü iç turizmde şimdiye

kadar göz ardı edilen önemli bir potansiyel var.

Ancak yabancı tur acentelerinin Marmaris’e

gösterdiği ilgi şimdiye kadar bizim ilçemizde

hep dış turizmi öne çıkardı ama ne yazık ki

turizmde yaşanan olumsuz tablo, sektördeki tüm

kolları yerli turizmi tekrar keşfetmeye yöneltti.

Marmaris’in iç turizmden aldığı yüzde 4’lük payı

yüzde 15’lere kadar çıkartmayı hedefliyoruz.

İç ve dış turizmin elbette ki bir takım farklılıkları

var. Zaman zaman yerli ve yabancıların eğlence

ve tatil anlayışları birbirinden farklı olabiliyor

ama ilçemizin önemli özelliklerinden bir tanesi

de her zevke göre bir tatil alternatifi sunması.

Bu noktada her zevke hitap ederek ikisinden de

aldığımız payı arttırmayı hedefliyoruz. Amacımız,

ister yabancı ister yerli olsun ilçemize gelen

bütün misafirlerimizi buradan mutlu göndermek.

Page 46: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Muğla’nın ayrıntıda kalan güzelliklerini fark etmek gerekiyor

Muğla’yı pek çok kişinin Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye gibi turizm cenneti mekanlarıyla tanıdığından eminim. Ancak Muğla, sadece “kum-güneş-deniz” üçgeniyle ünlenen bu beldelerden ibaret değil. Muğla’yı gerçekten en ince şekilde tanımak için mutlaka geniş bir bakış açısıyla yola çıkmak ve ayrıntıda kalan bir dolu güzelliği de fark edebilmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Özellikle Muğla merkez, inanılmaz bir kültür birikimi ve kültür yoğunluğu ile hepimizin farkında olması gereken bir yerdir.

Bir dönem Türk ve Rum ailelerini barındıran, çocukların koşup oynadığı sokaklarında kadınların oya örüp dantel işlerken sohbet ettikleri eski Muğla, günümüzde alternatif turizm çalışmaları içinde fonksiyon üstlenmeyi bekliyor.

Avluyu çepeçevre saran kireç badanalı bembeyaz duvarları, cumbaları, birbirinin mahremiyetine saygı gösteren yerleşim düzeniyle Muğla evleri; bir anlamda insan ilişkilerini de özetliyor.

Antik Karya uygarlığının izlerini taşıyan tarihi Hisar Dağı eteklerine kurulan eski Muğla, zaman içinde dağın eteklerinden aşağılara doğru sarkmış; Cumhuriyet’ten günümüze de ovaya doğru ilerlemiştir.

Kapısı sokağa açılan kesme taş duvarlar üzerine kurulu, Muğlalı Rumların yaşadığı evlerin hemen bitişiğinde kuzulu kapısı avluya açılan Türklerin yaşadığı evler, Muğla kompozisyonunun birer unsurudur. Ancak bu kompozisyonun en vazgeçilmezi de kuşkusuz irimleri, yurtları, çınarları, kuyusu, kavunu, püryanı ve kahveleriyle Karabağlar Yaylası’dır.

Yayla, Muğla kültürünün, Muğla yaşamının çok önemli unsurlarından biridir.

Yayla yurtlarında yaşayan hemşerilerimiz, kapalı ekonominin de getirdiği bir zorunlulukla burada kışlık gıdalarını imeceyle hazırlar ve dayanışmanın en güzel örneklerini sergiler.

Günübirlik turizm, pansiyonculuk, eko tarım gibi kavramların yaşama geçirilmesi için çaba gösterdiğimiz 80 hektarlık Muğla kentsel SİT bölgesi ile 1200 hektarlık doğal SİT bölgesi başlı başına birer kültür mirası olmanın yanında birer kültür hazinesi olma özelliği de taşımaktadır.

Günümüzde büyük bir ciddiyet ve özveriyle sürdürülen korumacılık çalışmaları ilk olarak 70’li yıllarda tartışılmış ve kısa sürede de bilimsel bir zemine oturtulmuştur.

1979 yılında dönemin belediye başkanı Sayın Erman Şahin’in gayretleriyle başlayıp 1982 yılında biten bir çalışmayla tamamlanan ilk koruma imar planıyla başlayan süreç, bugüne kadar uzanmış ve 400 sivil mimarlık örneği, 26 anıtsal mimarlık örneği ve 7 anıt ağacın tescillendiği, içinde 16 bine yakın insanın

oturduğu 4 binden fazla binanın bulunduğu bir alanın korumaya alınmasına kadar gelmiştir.

Bu plan 2002 yılında revize edilmiş, koruma bölgesinde yaşayan hemşerilerimizin yaşadıkları çeşitli sıkıntıların en aza indirilmesi için de kolaylıklar getirilmiştir.

Yoğun olarak, kamusal bir görev şeklinde, belediyemiz öncülüğünde başlayan ve bugünlere ulaşan korumacılık çabalarında hedef, “Bölgenin bir bütün olarak, yaşanılır biçimde gelecek kuşaklara aktarılması, bu sırada da bölgenin çeşitli turistik ve ticari faaliyetlere açılarak bölgede ve kentte yaşayan insanlara ekonomik katkı sağlanması” olarak özetlenebilir.

Buna ilave olarak değişen “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” da hem yerel yönetimlere hem de yurttaşlarımıza bir takım kolaylıklar getirmiştir. Ancak, sağlanan kolaylıkların orta ve uzun vadede ekonomik getiri de sağlayacak uygulamalarla desteklenmesi çok yerinde olacaktır.

“Yaşayan Muğla” olarak isimlendirdiğimiz koruma bölgesindeki yapılarda kullanılan malzeme, mimari unsurlar ve yaşam alanları bir bütün olarak kabul edilmekte, hem belediyemizin hem de toplumun geniş kesimlerinin bu çabaları benimseyip sürdürmesi, ayrıca bu çabalardan koruma bölgesine ve Muğla’ya ekonomik fayda sağlanması hedeflenmektedir.

Bunun yapılması durumunda, sahip olduğumuz bunca zenginliğin korunarak geleceğe taşınmasını sağladığımız gibi bunların birer ekonomik değer olarak yurttaşlarımızın yararlanmasına sunulabileceğine de inanıyorum.

Özellikle eski dokuda sağlanacak iyileştirmeyle buralarda butik otellerin açılması, kısa süreli konaklamalara elverişli mekanların yaratılması sağlanabilir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sahip olduğumuz değerlerin vahşi turizme kurban edilmeden; eski dokunun öne çıkartılmasıdır. Vahşi turizmin en çarpıcı uygulamalarından biri olan “her şey dahil” uygulaması da yeniden gözden geçirilmeli ve mümkün olduğunca bundan uzaklaşılmalı. Çünkü bu uygulama, turizm adına son derece tehlikeli gördüğümüz “gettolaşmaya” doğru bir gidişi de beraberinde getiriyor. Turistler, bir bölgede kendilerine sunulan pakete razı olarak, dışarıyla bağlantısı olmadan tatil yapıyor. Bu da turizm gettolarının doğmasına neden olacaktır.

Yalnızca Muğla’da değil, ülkemizin pek çok yerinde de “kum-deniz-güneş” turizmine alternatif bir kültür turizmi konsepti yaratılabilir.

Turizmde amacımızı çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Amacımız, hizmetkar gibi turiste hizmet etmek “gak deyince süt, guk deyince et” vermek olmamalı; kimliğimizi yitirmeden kendi değerlerimizi öne çıkarmak, “Ben buyum, ben bu evde yaşıyorum, ben bu yemeği yiyorum, ben böyle türkü söylüyorum, böyle düğün yapıyorum. Gel seninle paylaşalım.” diyebilmeliyiz. Yoksa vahşi turizmle biz kentlerimizin kimliklerini kaybettiriyoruz. Dejenere oluyor ve ne olduğu, nereden geldiği belli olmayan, kimliksiz, sadece turistin gelip gittiği, belli bir parayı harcadığı ve tamamen ona bağlanmış, başka bir yolu kalmayan bir sektör yaratıyoruz. Ancak bunun yapılabilmesi için öncelikle başta Muğla gibi iller için birer turizm master planı yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Her kentin kendi başına değil, birlikte karar üretmesi ve çözüm araması temel alınmalı.

Örneğin Muğla’nın hangi bölgesinde hangi tür turizm faaliyetlerinin yapılacağı, hangi noktalarda tatil köylerinin kurulacağı, hangi noktalarda

günübirlik konaklamanın yapılacağı, hangi bölgede balık çiftliklerinin olacağından, sektöre lojistik destek sağlayacak bölgelere kadar her şeyin en ince biçimde planlanması gerektiğine inanıyorum.

Bu master plan, bugüne kadar göz ardı edilen kırsalın elindeki potansiyelin de öne çıkmasını sağlayacaktır.

Bu master planı içinde, Muğla’daki turizm elemanları nedir? Turizme sunabileceğimiz değerlerimiz nelerdir? Bu değerlerin envanterini çıkartıp “Bu değerleri hangi sırayla mevcut turizm anlayışının içerisine sokup, onu değer haline, turizm değeri haline getirebiliriz?” sorularına yanıt bulunmalı.

Muğla’nın belirgin bir su sorunu var. Muğla’nın bazı yerleriyle ilgili gelecekteki 10 yılda ya da 20 yılda su sorununun nasıl çözüleceği, hangi rezervlerden nasıl su temin edileceği, bu suyun hangi yatırımlarla getirileceğiyle ilgili bilgiler yok.

Eğer böyle bir planlamaya gidilirse, yılda ortalama 2 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği ve ülke ekonomisine 4–5 milyar dolara yakın girdi sağlayan Muğla’nın turizm alanında bir marka olmaması için hiçbir neden yok.

Sadece kum-deniz-güneş üçgenine sıkışan bir turizm anlayışının yerine, alternatif turizm faaliyetlerinin yaygınlaştığı ve özellikle kültür turizminin öne çıktığı bir yapının hem ülkemiz hem de bu bölge için en iyisi olduğuna inanıyorum. Ayrıca bu şekilde, turizmi 12 aya yaymak ve sürekli bir turizm politikası hayata geçirmek de mümkün olacaktır.

Böylelikle bölgemizi ziyaret eden turist sayısında artış sağlanırken, kişi başına harcama miktarı da önemli ölçüde artacak ve eskiden beri talep ettiğimiz kaliteli turist profilini yakalama olanağına kavuşacağız.

Page 47: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

44 - 45

Dr. Osman GÜRÜNMuğla Belediye Başkanı

Muğla’yı pek çok kişinin Bodrum, Marmaris, Datça, Fethiye gibi turizm cenneti mekanlarıyla tanıdığından eminim. Ancak Muğla, sadece “kum-güneş-deniz” üçgeniyle ünlenen bu beldelerden ibaret değil. Muğla’yı gerçekten en ince şekilde tanımak için mutlaka geniş bir bakış açısıyla yola çıkmak ve ayrıntıda kalan bir dolu güzelliği de fark edebilmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Özellikle Muğla merkez, inanılmaz bir kültür birikimi ve kültür yoğunluğu ile hepimizin farkında olması gereken bir yerdir.

Bir dönem Türk ve Rum ailelerini barındıran, çocukların koşup oynadığı sokaklarında kadınların oya örüp dantel işlerken sohbet ettikleri eski Muğla, günümüzde alternatif turizm çalışmaları içinde fonksiyon üstlenmeyi bekliyor.

Avluyu çepeçevre saran kireç badanalı bembeyaz duvarları, cumbaları, birbirinin mahremiyetine saygı gösteren yerleşim düzeniyle Muğla evleri; bir anlamda insan ilişkilerini de özetliyor.

Antik Karya uygarlığının izlerini taşıyan tarihi Hisar Dağı eteklerine kurulan eski Muğla, zaman içinde dağın eteklerinden aşağılara doğru sarkmış; Cumhuriyet’ten günümüze de ovaya doğru ilerlemiştir.

Kapısı sokağa açılan kesme taş duvarlar üzerine kurulu, Muğlalı Rumların yaşadığı evlerin hemen bitişiğinde kuzulu kapısı avluya açılan Türklerin yaşadığı evler, Muğla kompozisyonunun birer unsurudur. Ancak bu kompozisyonun en vazgeçilmezi de kuşkusuz irimleri, yurtları, çınarları, kuyusu, kavunu, püryanı ve kahveleriyle Karabağlar Yaylası’dır.

Yayla, Muğla kültürünün, Muğla yaşamının çok önemli unsurlarından biridir.

Yayla yurtlarında yaşayan hemşerilerimiz, kapalı ekonominin de getirdiği bir zorunlulukla burada kışlık gıdalarını imeceyle hazırlar ve dayanışmanın en güzel örneklerini sergiler.

Günübirlik turizm, pansiyonculuk, eko tarım gibi kavramların yaşama geçirilmesi için çaba gösterdiğimiz 80 hektarlık Muğla kentsel SİT bölgesi ile 1200 hektarlık doğal SİT bölgesi başlı başına birer kültür mirası olmanın yanında birer kültür hazinesi olma özelliği de taşımaktadır.

Günümüzde büyük bir ciddiyet ve özveriyle sürdürülen korumacılık çalışmaları ilk olarak 70’li yıllarda tartışılmış ve kısa sürede de bilimsel bir zemine oturtulmuştur.

1979 yılında dönemin belediye başkanı Sayın Erman Şahin’in gayretleriyle başlayıp 1982 yılında biten bir çalışmayla tamamlanan ilk koruma imar planıyla başlayan süreç, bugüne kadar uzanmış ve 400 sivil mimarlık örneği, 26 anıtsal mimarlık örneği ve 7 anıt ağacın tescillendiği, içinde 16 bine yakın insanın

oturduğu 4 binden fazla binanın bulunduğu bir alanın korumaya alınmasına kadar gelmiştir.

Bu plan 2002 yılında revize edilmiş, koruma bölgesinde yaşayan hemşerilerimizin yaşadıkları çeşitli sıkıntıların en aza indirilmesi için de kolaylıklar getirilmiştir.

Yoğun olarak, kamusal bir görev şeklinde, belediyemiz öncülüğünde başlayan ve bugünlere ulaşan korumacılık çabalarında hedef, “Bölgenin bir bütün olarak, yaşanılır biçimde gelecek kuşaklara aktarılması, bu sırada da bölgenin çeşitli turistik ve ticari faaliyetlere açılarak bölgede ve kentte yaşayan insanlara ekonomik katkı sağlanması” olarak özetlenebilir.

Buna ilave olarak değişen “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” da hem yerel yönetimlere hem de yurttaşlarımıza bir takım kolaylıklar getirmiştir. Ancak, sağlanan kolaylıkların orta ve uzun vadede ekonomik getiri de sağlayacak uygulamalarla desteklenmesi çok yerinde olacaktır.

“Yaşayan Muğla” olarak isimlendirdiğimiz koruma bölgesindeki yapılarda kullanılan malzeme, mimari unsurlar ve yaşam alanları bir bütün olarak kabul edilmekte, hem belediyemizin hem de toplumun geniş kesimlerinin bu çabaları benimseyip sürdürmesi, ayrıca bu çabalardan koruma bölgesine ve Muğla’ya ekonomik fayda sağlanması hedeflenmektedir.

Bunun yapılması durumunda, sahip olduğumuz bunca zenginliğin korunarak geleceğe taşınmasını sağladığımız gibi bunların birer ekonomik değer olarak yurttaşlarımızın yararlanmasına sunulabileceğine de inanıyorum.

Özellikle eski dokuda sağlanacak iyileştirmeyle buralarda butik otellerin açılması, kısa süreli konaklamalara elverişli mekanların yaratılması sağlanabilir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, sahip olduğumuz değerlerin vahşi turizme kurban edilmeden; eski dokunun öne çıkartılmasıdır. Vahşi turizmin en çarpıcı uygulamalarından biri olan “her şey dahil” uygulaması da yeniden gözden geçirilmeli ve mümkün olduğunca bundan uzaklaşılmalı. Çünkü bu uygulama, turizm adına son derece tehlikeli gördüğümüz “gettolaşmaya” doğru bir gidişi de beraberinde getiriyor. Turistler, bir bölgede kendilerine sunulan pakete razı olarak, dışarıyla bağlantısı olmadan tatil yapıyor. Bu da turizm gettolarının doğmasına neden olacaktır.

Yalnızca Muğla’da değil, ülkemizin pek çok yerinde de “kum-deniz-güneş” turizmine alternatif bir kültür turizmi konsepti yaratılabilir.

Turizmde amacımızı çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Amacımız, hizmetkar gibi turiste hizmet etmek “gak deyince süt, guk deyince et” vermek olmamalı; kimliğimizi yitirmeden kendi değerlerimizi öne çıkarmak, “Ben buyum, ben bu evde yaşıyorum, ben bu yemeği yiyorum, ben böyle türkü söylüyorum, böyle düğün yapıyorum. Gel seninle paylaşalım.” diyebilmeliyiz. Yoksa vahşi turizmle biz kentlerimizin kimliklerini kaybettiriyoruz. Dejenere oluyor ve ne olduğu, nereden geldiği belli olmayan, kimliksiz, sadece turistin gelip gittiği, belli bir parayı harcadığı ve tamamen ona bağlanmış, başka bir yolu kalmayan bir sektör yaratıyoruz. Ancak bunun yapılabilmesi için öncelikle başta Muğla gibi iller için birer turizm master planı yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Her kentin kendi başına değil, birlikte karar üretmesi ve çözüm araması temel alınmalı.

Örneğin Muğla’nın hangi bölgesinde hangi tür turizm faaliyetlerinin yapılacağı, hangi noktalarda tatil köylerinin kurulacağı, hangi noktalarda

günübirlik konaklamanın yapılacağı, hangi bölgede balık çiftliklerinin olacağından, sektöre lojistik destek sağlayacak bölgelere kadar her şeyin en ince biçimde planlanması gerektiğine inanıyorum.

Bu master plan, bugüne kadar göz ardı edilen kırsalın elindeki potansiyelin de öne çıkmasını sağlayacaktır.

Bu master planı içinde, Muğla’daki turizm elemanları nedir? Turizme sunabileceğimiz değerlerimiz nelerdir? Bu değerlerin envanterini çıkartıp “Bu değerleri hangi sırayla mevcut turizm anlayışının içerisine sokup, onu değer haline, turizm değeri haline getirebiliriz?” sorularına yanıt bulunmalı.

Muğla’nın belirgin bir su sorunu var. Muğla’nın bazı yerleriyle ilgili gelecekteki 10 yılda ya da 20 yılda su sorununun nasıl çözüleceği, hangi rezervlerden nasıl su temin edileceği, bu suyun hangi yatırımlarla getirileceğiyle ilgili bilgiler yok.

Eğer böyle bir planlamaya gidilirse, yılda ortalama 2 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği ve ülke ekonomisine 4–5 milyar dolara yakın girdi sağlayan Muğla’nın turizm alanında bir marka olmaması için hiçbir neden yok.

Sadece kum-deniz-güneş üçgenine sıkışan bir turizm anlayışının yerine, alternatif turizm faaliyetlerinin yaygınlaştığı ve özellikle kültür turizminin öne çıktığı bir yapının hem ülkemiz hem de bu bölge için en iyisi olduğuna inanıyorum. Ayrıca bu şekilde, turizmi 12 aya yaymak ve sürekli bir turizm politikası hayata geçirmek de mümkün olacaktır.

Böylelikle bölgemizi ziyaret eden turist sayısında artış sağlanırken, kişi başına harcama miktarı da önemli ölçüde artacak ve eskiden beri talep ettiğimiz kaliteli turist profilini yakalama olanağına kavuşacağız.

Page 48: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

8 bin yılın emaneti: Selçuk - Efes

Yeryüzünde insanlık tarihinin en önemli miraslarından birkaçını bir arada görüp sayabileceğiniz az sayıda yer vardır. Ülkemiz sahip olduğu eşsiz doğa ve kültür mirası ile az sayıda yerin çoğuna sahiptir.

Yüzü Ege’nin mavi sularına dönük Selçuk sınırları içinde, bir çırpıda 10 ören yeri ve antik yapı sayabiliriz, ki bu kültür varlıklarının her biri, bir ilimizi ihya edebilecek kadar özel ve tanınmıştır. Elbette bunların en başında da Efes Antik Kenti gelir. Şimdilik 8 bin yıllık bir tarihe sahip olan Selçuk, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Selçuk Belediyesi kurumsal kimliğinin en önemli temelleri, bu kültür mirası üzerinde yükselmektedir. Selçuk Belediyesi, sahip olduğu kültür mirasının farkında ve sorumluluğunun bilincindedir. İşte bu farkındalık ismini bundan böyle Selçuk-Efes olarak vurgulama ve duyurma kararı almasına neden olmuştur.

Selçuk Belediyesi en kapsamlı ve temel olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile bir protokol imzalayarak, sahip olduğu kültür mirasının gelecek 25-30 yıllık kullanım kurallarını belirleyecek “Efes Koruma Amaçlı İmar Planı”nı ihale etmiştir. Batıda Efes Antik Kenti’ni denize bağlayan Antik Kanal, güneyde Meryemana ve Çukuriçi Höyük, doğuda Ayasuluk Tepesi ve Kalesi ile sınırlanan çok geniş bir alanı kapsayan plan tamamlanma aşamasına gelmiştir. Planın ilgili yasal onay aşamalarının tamamlanmasının ardından “Efes Alan Yönetimi” kurularak

Page 49: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

46 - 47

Hüseyin Vefa ÜLGÜRSelçuk Belediye Başkanı

çağdaş yönetim, koruma, güvenlik ve tanıtım sağlanacaktır.

Selçuk Belediyesi, kültür varlıklarını koruma ve gelecek nesillere aktarma endişesiyle konunun uzmanlarıyla doğrudan temas etmiş ve işbirliği projeleri başlatmıştır. Dünyanın bilinen en büyük Antik Tiyatrosu olan Efes Tiyatrosu’nun bilimsel esaslarla onarımı ve güçlendirilmesi için Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ile bir protokol imzalanmıştır. Belediyemiz sponsor olarak çalışmalara malzeme ve işgücü desteği vermektedir. Bu eşsiz antik yapının mevcut halinin korunarak gelecek nesillere aktarılmasını ve dünya çapında çok özel konserlere açılmasını hedefleyen çalışmalar 4 yıldır sürmektedir.

Selçuk kent merkezini taçlandıran Ayasuluk Kalesi ve dış surlar içinde yer alan St. Jean Kilisesi, Hıristiyanlık tarihi için çok önemli anıtlardır. Hz. Meryem’i Efes’e getiren Havari Jean, dört büyük İncil’den biri olan “İncil”ini burada yazmıştır. Selçuk Belediyesi, Selçuk Kalesi’nde Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülen kazı ve onarım çalışmalarına da malzeme ve işgücü desteği vermektedir. “Ayasuluk Kalesi Rölöve ve Restorasyon Projesi” ihale aşamasındadır.

Selçuk merkezinde, tarihi M.Ö. 2 bin Hitit dönemine kadar giden Kale, St. Jean Kilisesi, döneminin en büyük ve önemli mimarlık eserlerinden biri olan İsabey Camii ve çevresindeki dört hamam ile hemen yakındaki, bir dünya harikası olan, Artemis Tapınağı ve Efes

Müzesi’ni içine alan bölgede de yeni bir projenin hazırlıkları sürmektedir.

Bu proje ile günlük 17 bin, yıllık 2 milyonu bulan ziyaretçi sayısı Efes Antik Kenti’ni zorlamaktadır. Gelen turistlerin çoğu günübirlik gemi turları ile gelenlerden oluştuğu için alternatif bir gezi güzergahı oluşturulması hedeflenmektedir. Böylelikle Selçuk şehir merkezinde arzulanan turist sayısına ulaşılabilecektir.

Bu manada sürmekte olan iki proje öncekileri tamamlar özelliktedir. Kent merkezini doğudan batıya geçen Bizans Dönemi Su Kemerleri’nin restorasyonuna başlanmıştır. Önceki yıllarda çarşı merkezinde başlattığımız “Kentsel Yenileme Projesi” kapsamında bir “Tabela Yönetmeliği” çıkarılmış, çarşı merkezindeki cadde ve sokaklarda cephe yenilemeleri yapılmış, içme suyu ve kanalizasyon tesisatları yenilenmiş, enerji ve telefon hatları yeraltına alınmıştır.

2008 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan belediyemiz, gelecek 5 yıllık yatırım planlarında öngörülen İzmir Metrosu’nun Selçuk’a kadar uzatılmasına yönelik hazırlıklara da başlamıştır. Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilecek bu yatırım 1867’de açılan Selçuk Tren İstasyonu’nu tekrar kent merkezindeki giriş kapısı haline getirecektir.

Su Kemerleri aksında yer alan eski “Tekel Binası”nın belediyemize tahsisi sağlanmıştır. Eski fotoğraflarda bugünkü kentin en eski yapılarından biri olan binanın Selçuk-Efes

Kent Belleği olarak düzenlenmesine yönelik

çalışmalar sürmektedir. Kent Belleği çalışmaları

kapsamında, Selçuk’un geçmişini ve halkını

Selçuklu büyüklerimizin anlattıkları ile

belgelemeyi amaçlayan “Sözlü Tarih Projesi”

sürdürülmektedir.

Sekiz köyü ile birlikte yaklaşık 36 bin nüfusa

sahip ilçemizde iki ana gelir kaynağı öne

çıkmaktadır; tarım ve turizm. Tarımsal üretimin

katma değerinin ilçemizde kalmasını sağlayacak

olan “Tarımsal Sanayi Bölgesi” planlama ve

kamulaştırma çalışmaları tamamlanmış ve

altyapı inşaatları hızla sürdürülmektedir.

Küçük Menderes Havzası’nda en sonda yer

almasına rağmen bugüne kadar arıtma tesisi

(biyolojik) olan tek yer Selçuk’tur ama kirliliğin

sıkıntısını yaşayan da Selçuk’tur. Havza’nın

yukarısından gelen akarsu kaynaklı kirlilik,

ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından

yaptırılan arıtma tesisleri tamamlandığı zaman

engellenebilecektir.

Sahip olduğu doğal ve kültürel zenginliklerin

verdiği itici güç, Selçuk halkını ve onun

yöneticilerini her zaman daha ileriye ve daha

güzele doğru yöneltmektedir. Doğru olan,

ekip çalışması ve özeleştiri yapabilmektir. Biz

de yüzümüz üretime dönük olarak çıktığımız

yolda, başarılı kurumsal yapıya ulaşmayı ve

halkımızı layık olduğu hizmetlerle buluşturmayı

amaçlıyoruz ve yorulmadan yürümeye devam

ediyoruz.

Page 50: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Page 51: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

48 - 49

Dr. Ahmet Eşref FAKIBABAŞanlıurfa Belediye Başkanı

Şanlıurfa: 11.500 yıllık tarihi ileinsanlığa ışık tutuyorÜç dinin atası sayılan Hz. İbrahim’in doğduğu mağaranın yer aldığı, Nemrut tarafından ateşe atıldığında ateşin su, odunların balık olduğu inancıyla kutsal atfedilen Balıklıgöl, gerek Şanlıurfa için gerekse ülkemiz ve dünya için ayrı bir öneme sahiptir. Bu makam dolayısıyla Şanlıurfa; Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra 4’üncü inanç merkezi olarak kabul edilmektedir.

Urfa insanlık tarihi açısından da önemli bulgulara sahiptir. Dünyada ilk tarımın yapıldığı ve ilk anıtsal tapınağın bulunduğu “Göbeklitepe Kalıntıları” 11.500 yıllık tarihiyle bu topraklarda birçok medeniyetin yaşadığına ışık tutmaktadır.

Bu çeşitli medeniyetlerin kalıntıları Şuayp Şehri, Soğmatar, Han-el Bağrur, Harran ve son zamanlarda ortaya çıkarılan Amazon Kraliçeleri Mozaikleri Urfa’nın tarih ve turizm anlamında büyük bir kültürel mirasa sahip olduğunu göstermektedir.

İşte böylesine tarih kokan kültürel mirasa sahip, peygamberler şehri unvanlı bir kentin turizmdeki yeri çok büyüktür. Bu değer belediyemiz açısından da önem taşımaktadır ve turizm, belediyemizin öncelikli hedefleri arasındadır.

Öncelikli Olarak Eski Urfa’yı Koruma Altına Aldık

11.500 yıllık tarihi kentimiz Şanlıurfa’da, Belediyemiz tarihimize ışık tutan eski Urfa sokaklarının tarihi ve turistik yapısını korumak amacıyla altyapı, üstyapı ve sokak mobilyaları çalışmalarını başlatmış, mevcut dokuya sadık kalınarak restorasyon çalışmalarını gerçekleştirmiştir.

Eski Urfa meydanlarını ve kapılarını ortaya çıkarma çalışmaları yapılmıştır. Kent merkezinde bulunan meydanların çevre düzenlemesi çalışmalarını

tamamlayan belediyemiz, Şanlıurfa’da Kurtuluş Savaşı’nda Fransızlara karşı ilk çarpışmanın yaşandığı Topçu Meydanı’nda çevre düzenlemesi yapmıştır. Belediyemiz, Topçu Meydanı’na Kurtuluş Savaşı’nı simgeleyen rölyef ve top arabası bulunan bir anıt yaptırmıştır. Anıtın çevresindeki alanlarda peyzaj çalışmalarına ağırlık verilerek, halkın dinlenmesini sağlayacak oturma alanları oluşturulmuştur. Meydan’ın ortasına yapılan anıtın üzerindeki kurtuluş mücadelesinde kahramanlık gösteren 12’ler ve savaş sahnelerinin rölyefleri bulunmaktadır. Yine meydanlarla ilgili olarak; Belediyemiz tarihi öneme sahip Samsat Meydanı’nda, meydanın kimliğini ön plana çıkarmak amacıyla çevre düzenleme çalışmalarına ağırlık vermiştir. Samsat Meydanı, belediyemizin gerçekleştirdiği çevre düzenlemesinin ardından yepyeni bir görünüm kazanmıştır.

“Peygamberler Şehri Şanlıurfa Kültür ve Sanat Festivali” düzenlenerek Türkiye’nin birçok yöresinden misafirler ve halk oyunları ekipleri davet edilmiştir. Ayrıca Şanlıurfa’nın tanıtımı amacıyla başka yerlerdeki festivallere ve turizm konulu fuarlara her yıl düzenli olarak katılım sağlanmaktadır. Hem ilimize gelen misafirlere hem de katıldığımız fuar ve festivallerde dağıtılmak üzere CD, broşür, harita, tanıtım filmleri ve kitaplar bastırılmıştır.

İnanç turizmi merkezi olmasından dolayı şehrimizdeki turistlerle halkın daha iyi bir iletişim kurmasını sağlamak amacıyla İngilizce kursları açılmaktadır.

Şanlıurfa’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin bilgilendirilmesi ve sorunlarının giderilmesi amacıyla kurulan biri otogar bölgesinde diğeri Atatürk Bulvarı Karakoyun İş Merkezi altında

oluşturulan “Turizm Danışma Büroları” turistlere yardımcı olmaktadır. Ayrıca turistik geziler için belediyemize ait özel dizayn edilmiş olan turizm otobüsümüz, yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir.

Önemli projelerimizden biri olan “Divan Yolu Projesi” ile kentimizin ticari ve tarihi mekanlarını üzerinde barındıran bu yol, gelişmiş mega kentlerde olduğu gibi alışveriş merkezleri ve akıcı yaya trafiği ile geceleri ailelerin rahatlıkla dolaşabileceği tarihi dokusuyla Şanlıurfamızın prestij caddesi olmuştur.

Eski Urfa kentinin en çekici yeri şüphesiz Balıklıgöl ve onun organik bir biçimde devamı olan Tarihi Hanlar Bölgesi’dir. Tarihi Hanlar Bölgesi üst örtü çalışmalarında görüntü kirliliği yaratan, işlevini kaybeden üst örtüler belli yerlerde kaldırılarak, günümüz şartlarına uygun modern ve teknolojik malzeme ile tekrar kapatılması çalışmaları yapılmıştır.

Şanlıurfa’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olan Balıklıgöl’de balıklar filelerle, Aynzeliha Gölü’ne taşınarak zarar görmeden Balıklıgöl’ün bakım ve temizliği yapılmıştır. Ayrıca çevre düzenlemesi de tarihi yapıya uygun olarak yenilenmiştir.

Haleplibahçe mevkiinde bulunan “Haleplibahçe Mozaikleri” ile ilgili olarak arkeopark, şehir müzesi ve çevre düzenlemesiyle birlikte bir kompleks oluşturulacaktır. Ayrıca Urfa turizmine katkı sağlamak amacıyla Hilton Oteli’ne ücretsiz yer verilmiştir.

Belediyemiz, bulunduğumuz coğrafyayı tanıyıp başka nesillere ve gelen misafirlerimize aktarabilmek için bahar aylarında “Tarihe Yolculuk Turları” düzenlemektedir.

Page 52: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Dosya | Turizm ve Çevre

Akdeniz’in parlayan yıldızı: TekirovaDoğa ile tarihin birbirleri ile büyülü bir aşk yaşadığı güney sahilimizdeki şirin beldemiz Tekirova, Antalya’ya yaklaşık 60 km olup, havalimanına 70 km uzaklıktadır. Tekirova beldesi 7000 hektarlık bir alana yayılmış, 6000 kişilik yerleşik nüfusa sahiptir. (Bu rakam sezonda yaklaşık 20.000’e ulaşıyor.) Beldemiz Toroslar’ın uzantısı olan Tahtalı (Olimpos) Dağı’nın hemen eteklerinde kurulmuştur. İnsanının Akdeniz’den aldığı sevgi ve konukseverliği ile bütünleşen bu şirin belde, 500–600 yıllık çam ormanlarının arasında muhteşem görüntüsü ile yerli ve yabancı turistlere kucak açmaktadır.

Tekirova’da deniz, doğanın renklerle olan büyüleyici dansı ve tarihin mistisizmi iç içedir. Bu özellikleri ile Akdeniz’in parlayan yıldızı konumundadır. Antik Phaselis Kenti’nin efsunlu atmosferi, Tahtalı Dağı’nın (2365 m) hemen eteklerinde kurulmuş olması sebebiyle yazın sıcaklığının Tahtalı Dağı’ndan gelen rüzgarlarla serinlemesi ve dağdaki yeşilin rengarenk tonları, adeta birer nazar boncuğu gibi dizilmiş Üçadalar da su altının gizemi ve güzellikleri beldemizi yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi haline getirmiştir.

Beldemizde 10 tane 5 yıldızlı, 4 tane 4 yıldızlı otel ve irili ufaklı 12 tane pansiyon bulunmaktadır. Yaklaşık 5 km’lik mavi bayrak ödüllü sahil şeridiyle eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Tekirova beldemiz Akdeniz sahil bölgesinde turizm destinasyonunu içinde barındırabilecek tek turizm merkezi olma potansiyeline sahiptir.

Mevcut turizm sisteminin tüm alt ve üstyapı ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra alternatif turizm çeşitliliği açısından da son derece güzel alanlara sahiptir.

1990’lı yılların başında köy görünümünde olan beldemiz yoğun çalışmalarımız neticesinde İçişleri Bakanlığımızın 98/49543 sayılı kararı ile belde statüsüne geçmeye hak kazanmıştır. 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde halkımdan aldığım destek ve güvenle Belediye Başkanı olarak seçildim. Bu entegrasyon süreci içerisinde hem fiziki anlamda hem de sosyo-kültürel anlamda gerekli olan alt ve üstyapı hizmetlerini ivedi bir şekilde beldemizin hizmetine sunmak için Tekirova Belediyesi olarak gerekli çalışmaları yürüttük.

1990’lı yıllarda Tekirova halkı geçimini tarımdan sağlamaktaydı. Daha sonraki yıllar içerisinde Tekirova’nın turizm potansiyeli ortaya çıktıkça bu görünümden uzaklaşarak turizmle beslenen bir bölge haline gelmiştir. Bu bağlamda halkımızın bu yeni sisteme adapte olabilmesi için her anlamda destek sağlanmış, turizm sektörüne yönelik mesleki eğitim kursları düzenlenmiştir. Bu çalışmalarımızın tek amacı, farklı kültürlerdeki insanlara beldemize geldiğinde var olan bölge halkının konukseverliğinin yanında ne kadar profesyonel ve donanımlı olduğunu hissettirebilmektir.

Turizm, dünyadaki 3 büyük ekonomi alanından biridir. Dolayısıyla turizmin beldemize kattıkları hem bölge halkının gelişimi acısından hem de beldemizin dünya çapında tanınır hale gelmesi

açısından önem arz etmektedir. Turizm milletler arasında kültürel ve sosyal alanda bir köprü kurmakla beraber ekonomi alanında da büyük bir pazar oluşturmaktadır.

Turizm sayesinde üretici ülkeler, yani turizm açısından potansiyele sahip ziyaretçi çeken ülkeler büyük döviz girdileri sağlamaktadırlar. Döviz girdisi bir ülkeye ekonomik açıdan saygınlık kazandırır. Dünyada ekonomik gücü olan ülke daha çok tanınır ve bu o ülkeye pozitif anlamda katkı sağlar. Turizmin ekonomik gücü yadsınamaz bir gerçek olmasına rağmen sosyo-kültürel açıdan da çok güçlü bağların kurulmasına ön ayak olmuştur. Turizm, halklar arasında kültürel değişimi gerçekleştiren en önemli araçlardan biridir. Yeryüzünde yaşayan milletler hakkında hemen herkesin yerleşmiş kanaatleri vardır. Aynı şekilde diğer milletlerin de Türkler hakkında ve Türkiye hakkında birçok kaynaktan etkilenerek oluşmuş kanaatleri vardır. Aynı ülke içindeki farklı şehirler hakkında da böyle düşüncelere sahip olabiliriz. Bu düşüncelerin bazen haklılık payı vardır lakin bunlar çoğunlukla tanımadan verdiğimiz kararlardır. Birçok yabancının ülkemizi ziyaret ettikten, insanlarımızla aynı havayı soluyup diyalog içerisine girdikten sonra kullandığı o sihirli cümle “Biz böyle tanımıyorduk.” olmuştur.

Bütün bunların sonucunda edindiğim tecrübeler ve gözlemlerim sonucunda farklı bölgelerden ya da farklı ülkelerden insanları bir araya toplayan turizm hareketleri; insanların birbirlerini daha iyi tanımalarını, daha çok sevgi ve saygı duyguları beslemelerini sağlamaktadır. Sonuç

olarak turizm sayesinde ırkdaşlık, dindaşlık, bölgecilik gibi duygular yerini evrensellik ve insan sevgisine bırakır. Biz de Tekirova Belediyesi olarak turizmin bu yönü sayesinde yıllarca sürecek köklü dostluklar elde ettik. Ukrayna’nın Kiev ilinin Podol ilçesi ile sonsuza kadar sürecek bir kardeş belediye anlaşması imzaladık ve kültürler arası diyalog çerçevesinde karşılıklı ziyaretler ve bilgi paylaşımları içerisinde bulunduk.

Turizm halkların birbirine yakınlaşmasına, onların birbirlerine karşı olan önyargılarının değişmesine yardımcı olmaktadır. Çeşitli ülkelerden insanların arasında oluşan bu atmosfer devlet yönetimlerini de etkilemektedir.

Günümüz insanları, özellikle sanayileşmiş ülkelerde, büyük kentlerin o kirli, stresli ve boğucu havasından uzaklaşıp ilk fırsatta kendilerini doğaya atma ihtiyacı duyarlar. Beldemiz, içinde barındırdığı turistik tesislerin kalitesi ve turizm çeşitliliği açısından yerli ve yabancı ziyaretçilerimize her türlü imkanı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra Tekirova Belediyesi olarak her zaman turizmin gelişmesi için Tekirova Otelciler Birliği ile ortaklaşa projeler ürettik ve üretmeye devam edeceğiz. Akdeniz Bölgesi’nde bir benzeri daha bulunmayan “Kültür Merkezi ve Amfi-Tiyatro” projemiz de bunun en büyük kanıtıdır. Tamamen Osmanlı ve Selçuklu mimarisi ile bezenmiş Kültür Meydanımız, var olan potansiyelin yanında Tekirova beldemize ayrı bir çekicilik katmıştır.

Bugünkü anlamıyla “turizm” deyiminin 19.yy

sonlarına doğru kullanılmaya başlanmasına

karşılık, 20.yy olgusu olarak, gelişerek

geniş kitleleri ilgilendiren sosyo-ekonomik

bir faaliyet haline gelmiştir. Turizmin maddi

etkilerinin yanı sıra ekonomide yarattığı en

önemli kazanç istihdamdır. Bu nedenle turizm

sektörü kendisinin doğrudan istihdama katkıda

bulunması dolayısıyla beldemizde toplam

istihdamı pozitif yönde etkilemiştir. Beldemizde

bulunan turistik tesisler, bölgedeki istihdam

imkanlarını arttırmıştır. Bu sayede ekonomik

anlamda vatandaşlarımıza çeşitli yatırım ve

çalışma sahaları sağlamıştır.

Sonuç olarak beldemiz, sürekli kendini

yenileyen ve gelişmekte olan bir görünüme

sahip olmakla beraber turizm anlamında güçlü

hedefleri doğrultusunda hareket etmektedir.

Bu bağlamda 12 ay turizm merkezi olma

yolunda hızlı bir şekilde yol almaktadır. Tekirova

Belediyesi alternatif turizm destinasyonları ve

turizm yatırımları çerçevesinde golf turizmi,

futbol turizmi, yat turizmi, su altı turizmi gibi

alanlarda proje üretmekte ve yapılan projelere

her türlü altyapı desteğini vermektedir. Tekirova

Belediyesi olarak bölgemizdeki turizme yönelik

çalışmalarımıza devam etmekte ve Akdeniz’in

bu nadide turizm cennetini hak ettiği noktaya

taşımakta kararlıyız.

Page 53: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

50 - 51

Yusuf ÜRASTekirova Belediye Başkanı

Doğa ile tarihin birbirleri ile büyülü bir aşk yaşadığı güney sahilimizdeki şirin beldemiz Tekirova, Antalya’ya yaklaşık 60 km olup, havalimanına 70 km uzaklıktadır. Tekirova beldesi 7000 hektarlık bir alana yayılmış, 6000 kişilik yerleşik nüfusa sahiptir. (Bu rakam sezonda yaklaşık 20.000’e ulaşıyor.) Beldemiz Toroslar’ın uzantısı olan Tahtalı (Olimpos) Dağı’nın hemen eteklerinde kurulmuştur. İnsanının Akdeniz’den aldığı sevgi ve konukseverliği ile bütünleşen bu şirin belde, 500–600 yıllık çam ormanlarının arasında muhteşem görüntüsü ile yerli ve yabancı turistlere kucak açmaktadır.

Tekirova’da deniz, doğanın renklerle olan büyüleyici dansı ve tarihin mistisizmi iç içedir. Bu özellikleri ile Akdeniz’in parlayan yıldızı konumundadır. Antik Phaselis Kenti’nin efsunlu atmosferi, Tahtalı Dağı’nın (2365 m) hemen eteklerinde kurulmuş olması sebebiyle yazın sıcaklığının Tahtalı Dağı’ndan gelen rüzgarlarla serinlemesi ve dağdaki yeşilin rengarenk tonları, adeta birer nazar boncuğu gibi dizilmiş Üçadalar da su altının gizemi ve güzellikleri beldemizi yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi haline getirmiştir.

Beldemizde 10 tane 5 yıldızlı, 4 tane 4 yıldızlı otel ve irili ufaklı 12 tane pansiyon bulunmaktadır. Yaklaşık 5 km’lik mavi bayrak ödüllü sahil şeridiyle eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Tekirova beldemiz Akdeniz sahil bölgesinde turizm destinasyonunu içinde barındırabilecek tek turizm merkezi olma potansiyeline sahiptir.

Mevcut turizm sisteminin tüm alt ve üstyapı ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra alternatif turizm çeşitliliği açısından da son derece güzel alanlara sahiptir.

1990’lı yılların başında köy görünümünde olan beldemiz yoğun çalışmalarımız neticesinde İçişleri Bakanlığımızın 98/49543 sayılı kararı ile belde statüsüne geçmeye hak kazanmıştır. 18 Nisan 1999 yerel seçimlerinde halkımdan aldığım destek ve güvenle Belediye Başkanı olarak seçildim. Bu entegrasyon süreci içerisinde hem fiziki anlamda hem de sosyo-kültürel anlamda gerekli olan alt ve üstyapı hizmetlerini ivedi bir şekilde beldemizin hizmetine sunmak için Tekirova Belediyesi olarak gerekli çalışmaları yürüttük.

1990’lı yıllarda Tekirova halkı geçimini tarımdan sağlamaktaydı. Daha sonraki yıllar içerisinde Tekirova’nın turizm potansiyeli ortaya çıktıkça bu görünümden uzaklaşarak turizmle beslenen bir bölge haline gelmiştir. Bu bağlamda halkımızın bu yeni sisteme adapte olabilmesi için her anlamda destek sağlanmış, turizm sektörüne yönelik mesleki eğitim kursları düzenlenmiştir. Bu çalışmalarımızın tek amacı, farklı kültürlerdeki insanlara beldemize geldiğinde var olan bölge halkının konukseverliğinin yanında ne kadar profesyonel ve donanımlı olduğunu hissettirebilmektir.

Turizm, dünyadaki 3 büyük ekonomi alanından biridir. Dolayısıyla turizmin beldemize kattıkları hem bölge halkının gelişimi acısından hem de beldemizin dünya çapında tanınır hale gelmesi

açısından önem arz etmektedir. Turizm milletler arasında kültürel ve sosyal alanda bir köprü kurmakla beraber ekonomi alanında da büyük bir pazar oluşturmaktadır.

Turizm sayesinde üretici ülkeler, yani turizm açısından potansiyele sahip ziyaretçi çeken ülkeler büyük döviz girdileri sağlamaktadırlar. Döviz girdisi bir ülkeye ekonomik açıdan saygınlık kazandırır. Dünyada ekonomik gücü olan ülke daha çok tanınır ve bu o ülkeye pozitif anlamda katkı sağlar. Turizmin ekonomik gücü yadsınamaz bir gerçek olmasına rağmen sosyo-kültürel açıdan da çok güçlü bağların kurulmasına ön ayak olmuştur. Turizm, halklar arasında kültürel değişimi gerçekleştiren en önemli araçlardan biridir. Yeryüzünde yaşayan milletler hakkında hemen herkesin yerleşmiş kanaatleri vardır. Aynı şekilde diğer milletlerin de Türkler hakkında ve Türkiye hakkında birçok kaynaktan etkilenerek oluşmuş kanaatleri vardır. Aynı ülke içindeki farklı şehirler hakkında da böyle düşüncelere sahip olabiliriz. Bu düşüncelerin bazen haklılık payı vardır lakin bunlar çoğunlukla tanımadan verdiğimiz kararlardır. Birçok yabancının ülkemizi ziyaret ettikten, insanlarımızla aynı havayı soluyup diyalog içerisine girdikten sonra kullandığı o sihirli cümle “Biz böyle tanımıyorduk.” olmuştur.

Bütün bunların sonucunda edindiğim tecrübeler ve gözlemlerim sonucunda farklı bölgelerden ya da farklı ülkelerden insanları bir araya toplayan turizm hareketleri; insanların birbirlerini daha iyi tanımalarını, daha çok sevgi ve saygı duyguları beslemelerini sağlamaktadır. Sonuç

olarak turizm sayesinde ırkdaşlık, dindaşlık, bölgecilik gibi duygular yerini evrensellik ve insan sevgisine bırakır. Biz de Tekirova Belediyesi olarak turizmin bu yönü sayesinde yıllarca sürecek köklü dostluklar elde ettik. Ukrayna’nın Kiev ilinin Podol ilçesi ile sonsuza kadar sürecek bir kardeş belediye anlaşması imzaladık ve kültürler arası diyalog çerçevesinde karşılıklı ziyaretler ve bilgi paylaşımları içerisinde bulunduk.

Turizm halkların birbirine yakınlaşmasına, onların birbirlerine karşı olan önyargılarının değişmesine yardımcı olmaktadır. Çeşitli ülkelerden insanların arasında oluşan bu atmosfer devlet yönetimlerini de etkilemektedir.

Günümüz insanları, özellikle sanayileşmiş ülkelerde, büyük kentlerin o kirli, stresli ve boğucu havasından uzaklaşıp ilk fırsatta kendilerini doğaya atma ihtiyacı duyarlar. Beldemiz, içinde barındırdığı turistik tesislerin kalitesi ve turizm çeşitliliği açısından yerli ve yabancı ziyaretçilerimize her türlü imkanı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra Tekirova Belediyesi olarak her zaman turizmin gelişmesi için Tekirova Otelciler Birliği ile ortaklaşa projeler ürettik ve üretmeye devam edeceğiz. Akdeniz Bölgesi’nde bir benzeri daha bulunmayan “Kültür Merkezi ve Amfi-Tiyatro” projemiz de bunun en büyük kanıtıdır. Tamamen Osmanlı ve Selçuklu mimarisi ile bezenmiş Kültür Meydanımız, var olan potansiyelin yanında Tekirova beldemize ayrı bir çekicilik katmıştır.

Bugünkü anlamıyla “turizm” deyiminin 19.yy

sonlarına doğru kullanılmaya başlanmasına

karşılık, 20.yy olgusu olarak, gelişerek

geniş kitleleri ilgilendiren sosyo-ekonomik

bir faaliyet haline gelmiştir. Turizmin maddi

etkilerinin yanı sıra ekonomide yarattığı en

önemli kazanç istihdamdır. Bu nedenle turizm

sektörü kendisinin doğrudan istihdama katkıda

bulunması dolayısıyla beldemizde toplam

istihdamı pozitif yönde etkilemiştir. Beldemizde

bulunan turistik tesisler, bölgedeki istihdam

imkanlarını arttırmıştır. Bu sayede ekonomik

anlamda vatandaşlarımıza çeşitli yatırım ve

çalışma sahaları sağlamıştır.

Sonuç olarak beldemiz, sürekli kendini

yenileyen ve gelişmekte olan bir görünüme

sahip olmakla beraber turizm anlamında güçlü

hedefleri doğrultusunda hareket etmektedir.

Bu bağlamda 12 ay turizm merkezi olma

yolunda hızlı bir şekilde yol almaktadır. Tekirova

Belediyesi alternatif turizm destinasyonları ve

turizm yatırımları çerçevesinde golf turizmi,

futbol turizmi, yat turizmi, su altı turizmi gibi

alanlarda proje üretmekte ve yapılan projelere

her türlü altyapı desteğini vermektedir. Tekirova

Belediyesi olarak bölgemizdeki turizme yönelik

çalışmalarımıza devam etmekte ve Akdeniz’in

bu nadide turizm cennetini hak ettiği noktaya

taşımakta kararlıyız.

Page 54: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009Mart Nisan 2009

Türkiye’yi dünyaya tanıtan kurum: Kültür ve Turizm Bakanlığı

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kuruluş Kanunu’nda amacı, kültürel değerleri yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak, değerlendirmek ve benimsetmek, tarihi ve kültürel varlıklarımızı korumak, yurdumuzun turizme elverişli imkanlarını değerlendirmek, turizmi geliştirmek ve desteklemek şeklinde yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı farklı inançları, kültürleri buluşturan ve bir arada özgürce yaşamalarını sağlayan bir uygarlığın mirasına, tüm insanlığın ortak mirası olarak sahip çıkmayı ve korumayı tarihi sorumluluğu olarak görmekte. Turizm ile sahip olduğumuz tüm bu zenginlikleri en başta kendi halkımıza, daha sonra tüm dünyaya doğru bir şekilde anlatmak ve tanıtmak ülkemizi dünyada çok daha saygın bir noktaya taşıyacaktır. Bakanlık, bu büyük sorumluluğun bilincinde olarak çalışmalarını sürdürmekte ve

turizmi geliştirerek ülkemize ve kültürümüze yönelik önyargıların önüne geçmek için çabalamaktadır.

Kültür ve turizm konusu politika ve hedefler üzerinde dikkatle çalışılması, program faaliyet ve projelerin özenle yürütülmesi gereken alanlardır. Bu sebeple Bakanlık tarafından yoğun bir şekilde çalışmalar yürütülmekte. Ülke tanıtımının en iyi şekilde yapılması için ülkemizin kıyı turizminde kendini fazlasıyla gösterdiğini düşünerek, özellikle alternatif turizm türleri üzerinden çalışmalar yapılmaktadır.

Kıyı turizminin yanı sıra sağlık turizmi, doğa turizmi, eko turizm, kongre turizmi ve kruvaziyer turizmi gibi alternatif turizm türleri açısından da büyük potansiyele sahip bir ülke olmamıza rağmen, bu potansiyel bugüne kadar

Kurum | Kültür ve Turizm Bakanlığı

Türkiye; denizi, eşsiz güzellikteki sahilleri, yeşilin her tonunu barındıran ormanları, suların

coşkuyla aktığı dereleri, nehirleri, uçsuz bucaksız yeşillere uzanan yaylaları, tarihi mekanları,

termal merkezleri, dinlerin buluşma noktası olması ile çeşitliliğe sahip bir turizm cennetidir.

İşte bu turizm olanaklarını tanıtmayı görev edinmiş Kültür ve Turizm Bakanlığı artık Türkiye’nin

sadece kıyıları ile değil, farklı yönleri ile bir turizm cenneti olduğunu dünyaya kanıtlamaya

kararlı. Türkiye’nin dünya turizm endüstrisindeki yerinin en üst düzeye çıkarılması için çalışan

Bakanlığın görev alanlarına İnşaat Sanayii - İNSAN dergimizde yer verdik.

Page 55: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

52 - 53

yeteri kadar kullanılamamış. 2023 Turizm Stratejisi’nde, bu alternatif turizm türlerini değerlendirmeyi ve ülkemizin turizmden alacağı payı arttırmak hedeflenmektedir. Bunun için de 2008 yılında turizmi çeşitlendirmek amacıyla kış sporlarına, yat turizmine, inanç turizmine de yönelinmiştir. İpek Yolu, GAP, DAP, Kapadokya, Batı Karadeniz ve İstanbul Turizm Gelişim Projeleri yürütülmeye başlanmıştır. Manisa, İzmir, Ordu, Rize ve Nevşehir turizm merkezi olarak ilan edilmiştir.

2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti, Feeling İstanbul Exclusive, Rusya’da Türk Kültür Yılı, Fransa’da Türk Kültür Festivali, Aziz Paul Yılı ve 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’na onur konuğu olarak katılım 2008 yılından bu yana gerçekleştirilen ve üzerinde çalışılan projeler. Turizm konusu hem halkı hem sektör çalışanlarını hem de tüm dünyadaki potansiyel müşterileri ve sektör temsilcilerini içeren çok geniş bir alan. Bu yüzden üzerinde titizlikle çalışılması gerekiyor. Bunların yanında, ülkenin dört bir yanında yapımı devam eden kültür merkezleri var. Geçtiğimiz günlerde Cer Atölyeleri Ankara Kültür Sanat Merkezi tanıtıldı. Ülkemize kazandırılan kültür merkezleri düzenlenen etkinliklerle, konserlerle tüm halka duyurulmakta ve sayıları arttırdıkça da duyurulmaya devam edilmektedir.

Hedef, Turizmdeki Gelişmeyi Yatırımlarla Arttırmak

Turizm, ülke ekonomisine katkısı, uluslararası iletişimdeki ve barıştaki rolü ile hiçbir hükümetin göz ardı edemeyeceği bir alan. 1980’den bu yana hızla gelişmeye devam eden ve ülkemizi dünya genelinde saygın bir konuma getiren turizm, özellikle küresel ekonomik krizin etkilerinin görüldüğü şu dönemde, ekonomik kalkınmamızda en önemli sektör. Bu sektördeki sorunları ne kadar çözebilir, kendimizi ne kadar geliştirebilirsek sektörün işsizliğe ve dolayısıyla da ekonomiye katkısı artmaya devam edecektir ve sonucunda da diğer tüm

sektörlere olumlu etkisi olacaktır. Ülkemize

olan talebin her geçen sene daha da artması

da bizim çok daha iyimser düşünmemize, daha

yüksek noktaları hedeflememize vesile oluyor.

Turizmdeki gelişmeyi, ilerlemeyi de yaptığımız

ve yapacağımız yatırımlar ile hızlandırmayı

hedefliyoruz.

Turizmin Gelişmesi İçin Yeni Hedefler, Araçlar ve Olanaklar Ortaya Konuluyor

1960’lı yıllarda Türkiye’de ekonomi politikaları

geniş bir perspektifle tartışılmaya başlandıktan

sonra 1982 yılında yürürlüğe giren Turizm

Teşvik Kanunu, sektörün bugünkü düzeyine

ulaşmasında belirleyici oldu. 2008 yılında

ülkemize gelen turist sayısı 25 milyona ulaştı

ve ülkemiz dünya turizm sıralamasında 7.

sıraya yükseldi. Yıllar içerisinde sürekli yükseliş

gösteren bu rakamlar turizmin ülke içerisindeki

yeri ve yarattığı katma değer açısından da büyük

önem arz ediyor. Bu duruma binaen ülkemizde

ele alınan turizm politikaları, örgütlenmiş bir

toplumdaki turizmin ekonomik ve ekonomik

olmayan fonksiyonlarından en rasyonel şekilde

yararlanmak, turizmin muhtemel olumsuz

etkilerini en alt düzeye indirmek amacıyla

turistik gelişmenin sürekliliğini sağlamak

amacını taşıyor.

Turizmin arz ve talep yönündeki hareketleri

ve mevcut koşulların ıslahı; turizm alanında

uygulanmakta olan ve önerilen müdahalelerin

ve alınacak önlemlerin yapacağı etkilerin

belirlenmesi; turizmin gelişmesi için yeni

hedefler, araçlar ve olanaklar ortaya konulması;

ülkemizin dünya turizm endüstrisindeki yerinin

en üst düzeye çıkarılması; turizmin yarattığı

dışsal ekonomilerin olumlu yönlerini geliştirip,

genel ekonomi politikası içinde sektörün düzenli

ve dengeli gelişmesinin sağlanması önümüzdeki

yıllarda izleyeceğimiz turizm politikalarının

temellerini oluşturuyor.

Page 56: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Proje

Akpınar İnşaat A.Ş. Starlight Convention Center Thalasso & Spa ve Sunrise Park Resort & SPA Akpınar Şirketler Grubu’nun, turizm alanında sahibi bulunduğu World of Sunrise Grubu’nda, Sunrise Park Resort & SPA ve Starlight Convention Center Thalasso & SPA otelleri yer almaktadır. Toplam 1300 oda, 3800 yatak kapasitesine sahip olan tesislerimiz, 310.000 metrekare alan içinde, Manavgat Kızılağaç bölgesinin büyüleyici doğal atmosferi eşliğinde, “Mavi Bayrak” ödüllü 600 m uzunluğunda sahili ile Akdeniz’in masmavi suları ile kucaklaşmaktadır.Türkiye’nin önde gelen kongre merkezi ve oteli olan Starlight Convention Center Thalasso & SPA, gün ışığı alabilen 2000 kişilik ana toplantı salonu, 900 kişilik oditoryumu ve 25 toplantı salonuyla kongre turizmine damgasını vurmaktadır.Bünyesinde Antalya’nın “En İyi Spa” ödüllü Thalasso & Spa Merkezi’ni barındıran Starlight, buz pateni pisti ve bowling salonlarıyla Akdeniz’in bu çapta nadir otellerinden biridir.Sunrise Park Resort & SPA, gerek otel binası ve yeşillikler içindeki apartları gerekse geniş donanıma sahip wellness merkezi ve eğlence alanları ile özellikle Avrupa ve BDT’den gelen misafirlerini, alanlarında başarılı ve deneyimli profesyonel ekibi ve kaliteli hizmet anlayışıyla ağırlamaktadır.

Turizme | İstihdama | Ülke Tanıtımına İNŞAATTAN

YATıRıM

Page 57: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

54 - 55

Aska İnşaat A.Ş. Palan Otel1998 yılında hizmete açılan Palan Otel 7 katlı bir ana bina olup, 2 adet asansör mevcuttur. Yatak kapasitesi 490 olan otelde, 160 oda bulunmaktadır. 35 metrekare büyüklüğünde 20 suit oda, 26 metrekare büyüklüğünde 25 oda, 1 engelli odası mevcuttur. Deluxe sınıfında hizmet veren otelde, odalar geniş, şık ve modern bir dizayna sahiptir. Odalarda minibar ve safe mevcuttur.Odaların tümünde özel banyo, direkt telefon hattı, banyo telefonu, kablolu TV sistemi, 58 kanal, merkezi ısıtma soğutma sistemi, minibar, saç kurutma makinesi ve oda içi para kasası bulunmaktadır. Oda kahvaltı, yarım pansiyon veya tam pansiyon hizmet veren otelde sabah kahvaltısı ve akşam yemeği, 500 kişilik restoranda açık büfe olarak hizmet verilmektedir.24 saat oda servisi bulunan Otel’de Loby Bar, Disco Bar ve Patisserie, uluslararası ve yöresel tatlar sunan A-la Carte Restoran ile hizmet sunulmaktadır.Masa Tenisi, Bilardo, Fitness Salonu, Türk Hamamı, Sauna, Massage, Mini Club, Bebek Bakıcı gibi çok sayıdaki hizmetler konuklarına sunulmaktadır.

Xanadu Resort Hotel, 1 Haziran 2000 yılında doğa ve golf cenneti Belek Turizm Merkezi içerisinde hizmete girmiştir. Adını Kubilay Han’ın görkemli yazlık sarayından alan XANADU Resort Otel, Antalya Belek’te Yüksek kaliteli Herşey Dahil “High Class All-Inclusive” hizmet anlayışıyla misafirlerine ev sahipliği yapıyor.Kusursuz misafir memnuniyeti ve tüm çalışanlarının memnuniyetini hedefleyerek Türkiye’de ilk kez yüksek kalite ile “High Class All-inclusive” öncülük etmiş bir otel. 420 oda kapasiteli Xanadu Resort Hotel, farklı bungalow ve villa seçeneklerine sahip.24 saat yiyecek-içecek hizmeti, 6 ayrı Dünya mutfaklarından Çin, İtalyan, Meksika, Rus, Osmanlı, Fransız A’la Carte Restoranlar, 24 saat Oda Servisi, gün boyu Cafe ve Bar hizmetleri, tüm yerli ve yabancı içecekler, 24 saat Irish Pub, zengin açık büfe yemekler oda fiyatına dahil olarak tesisin her köşesinde hizmet vermektedir.Tatilimi sporsuz geçirmem diyenler için de Xanadu bire bir. Xanadu’da 3 ayrı yüzme havuzu, 3 su kaydırağı, kapalı yüzme havuzu, fitness merkezi, 6 adet tenis kortu, basketbol sahaları ve mini futbol sahası mevcut.XANADU Resort Otel, Akdeniz sahillerinin eşsiz keyfini yaşamak isteyen misafirlerinin kendi içlerine doğru yapacakları gizemli yolculuk için SHANG – DU SPA Merkezi,10 ayrı delüx terapi odası, içinde jakuzi, sauna ve daybed bulunan 2 Delüks Suit ayrıca ayrı bir uygulama odası, termal suit bölümü, masajların özel olarak alınabileceği panoramik bir bahçe ve özel havuz ile dizayn edilen Imperial Suit bulunuyor. Imperial Suite balayı çiftleri için de eşsiz bir mekan. Geçtiğimiz yıl dünyaca ünlü tur operatörü Thomas Cook tarafından “Dünyanın en iyi oteli” seçilen Xanadu, Rusya’nın en büyük turizm portalı Travel.ru tarafından düzenlenen dünyanın en iyi otelleri anketinde de dünyanın en iyi sekiz oteli arasında yer aldı.

Aydıner İnşaat A.Ş. XANADU Resort High Class

Page 58: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Ecetaş İnşaat A.Ş. Ece Saray Marina ve ResortEce Saray Marina ve Resort, mavi bayraklı, 5 altın çapalı 350-400 yat kapasiteli marinası; konforlu ve keyifli bir konaklama için her türlü imkanı sunan butik oteli ile bir Ecetaş A.Ş. yatırımıdır.

Ece Saray Marina ve Resort; spa, fitness ve güzellik merkezi, dev yüzme havuzu, uluslararası ve Türk mutfağından leziz örnekler sunan restoranı ve barları ile hem otel hem de marina misafirleri için konaklamayı keyifli hale getiriyor.

“Turizm Bakanlığı Özel Konaklama Tesisi” sınıflandırmasındaki, 14’ü süit olmak üzere 48 odası, 124 yatak kapasitesi bulunan butik otelin balkonlarında seyrine doyum olmaz bir deniz ve karlı dağ manzarası; iç mekanda ise klima konforu eşliğinde uydu televizyonu, kablosuz internet erişimi, kasa ve zengin donanımlı banyo bulunuyor.

Ecetaş A.Ş, mimari ödüllü marinası ve kalite belgeleri ile turizm yatırımlarına da inşaat yatırımlarında olduğu gibi kalite damgasını vuruyor.

CESAŞ İnşaat A.Ş. Fenerbahçe Spor Kulübü Türk Telekom Ankara Tesisi

Bir CESAŞ İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. iştiraki olan SVR Turizm İşletmeciliği Gıda İnşaat Mağazacılık ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından işletilmekte olan Fenerbahçe Spor Kulübü Türk Telekom Ankara Tesisi, 32 dönüm arazi üzerinde yaklaşık 8500 m2 kullanım alanına sahip olup; bünyesinde butik otel, A la Carte restoran, balo salonu, toplantı salonları, teras cafe, lobby bar, vitamin bar, havuz bar, fitness salonu, Türk hamamı, sauna, masaj salonları, yüzme havuzu, basketbol ile voleybol sahaları, tenis kortları, çim futbol sahası, genç ve çocuk oyun salonları ve Fenerium mağazasını bulundurmaktadır.

Özel geceleri ile eğlencenin, havuzuyla tatil keyfinin, sauna, hamam gibi üniteleriyle sağlığın, fitness salonu, açık spor alanları ile dinamizmin, stadyum havasındaki atmosferiyle seyre doyulmaz maç keyfinin, oyun salonlarıyla eğlencenin, restoran ve brunch’larıyla eşsiz lezzetlerin bir arada sunulduğu tesiste, aradığınız ve eksikliğini duyduğunuz her şeyi bulmak mümkündür.

Verdiği kaliteli hizmet ile başkent Ankara’ya yakışır bir tesis olmayı hedefleyen işletme; gürültüsüz ortamı, temiz havası, özgün doğası, göl manzarası ile bütünleşmiş, neoklasik tarzdaki mimarisi, renk dokusu ve tasarımıyla dinlendirici bir mekandır.

Proje

Page 59: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

56 - 57

Enka İnşaat A.Ş. Spor Eğitim, Sosyal Yardım VakfıENKA KÜLTÜR SANATEnka Kültür Sanat 21 yıldır etkinliklerinde gelenekselden çağdaşa, alternatiften popülere, batıdan doğuya tüm sanat anlayışlarından örneklere yer vererek, festivallere ve önemli sanat olaylarına desteğini de devam ettiriyor. Enka Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu Zengin teknik donanımı ve yaklaşık sekiz metreye ulaşan yüksekliğiyle kazandığı geniş hacmiyle sahneden yararlanacak sanatçılara güçlü bir oryantasyon sağlayan Enka Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu, 1000 kişilik seyirci kapasiteli amfisi ile İstanbul’un önemli açıkhava sahneleri arasında yer alıyor. Enka İbrahim Betil OditoryumuEnka İbrahim Betil Oditoryumu sonbahar ve kış aylarında Enka Kültür Sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Pek çok uluslararası etkinliğe sahne olan Oditoryum, çok amaçlı sahnesi, çağdaş tasarımı, profesyonel teknik donanımı ile sanat kurumlarının farklı sahneleme tekniklerini kolaylıkla uygulayabilmekte, modern fuayesi ve kulisi ile 650 seyirciye hizmet vermektedir. ENKA SPOR KULÜBÜEnka Spor Kulübü, Sadi Gülçelik Spor Sitesi 120 dönüm yemyeşil alanda, kuruluşundan günümüze kadar yetiştirdiği 4780 lisanslı ve 871 faal sporcusu ve spor yüksek okulu mezunu uzman antrenör kadrosuyla atletizm, sutopu, tenis ve yüzme branşlarında faaliyetlerini sürdürmektedir. Spor Kulübü’ne gelen binlerce çocuğun fikren ve bedenen üstün özelliklerle donatılması için kulüp takımları ve spor okullarında kaliteli bir eğitim sistemi uygulamaktadır.

Göçay İnşaat A.Ş.Hilton DalamanHilton Dalaman Golf Resort & Spa doğal güzellikleri ve kültürel tarihi ile dünyanın sayılı tatil beldeleri arasında yer alan Sarıgerme’de rüya gibi bir tatil vaat ediyor.

Hilton Worldwide Resort zincirinin Türkiye’deki ilk oteli olan Hilton Dalaman Golf Resort & Spa, hayallerin ötesinde bir yaz tatili sunuyor. Uluslararası Dalaman Havaalanı’ndan sadece 15 kilometre uzaklıkta Sarıgerme plajında yer alan tesis, SPA’sı, Dalaman Çayı ile turkuaz denizin buluştuğu eşsiz Sarıgerme plajı ve Anadolu medeniyetlerinin izlerini taşıyan özel mimarisi ile rüya gibi bir tatil için bu yaz hayatında farklılık arayanları bekliyor.Modern mimarisi ile de dikkat çeken otelin, 11 farklı tipteki odası ve lüks suitleri, eşi benzeri olmayan bir konaklama imkanı sunuyor. Odalarının eşsiz deniz, dağ ve nehir manzarası alternatiflerinin bulunduğu 410 odadan oluşan resort, 6000 m2’lik Elysion SPA’sı, birbirine bağlı yüzme havuzları, özel A la carte restoranları ve barları ile Türkiye’de birçok ilke imza atıyor.Hamam, sauna, fitness, kapalı yüzme havuzu ve dinlenme alanlarının dekorasyonunda kendini gösteren Antik Yunan ve Roma dönemi motifleri ve mitolojik isimlerle taçlandırdığı mekanları ile efsanevi yapısını bütünleştiren kompleks, birbirinden farklı masaj ve terapi uygulamaları ile tatilde kendinizi yenilemeniz için olanak sağlıyor. Özel kıyafetleri ile çalışanların hizmet verdiği Hilton Dalaman’ın ELYSION SPA merkezi; 18 bakım odası, 4 özel VIP bakım odası, konaklamalı bir tatil için 10 adet SPA SUITE’i, 2 VIP hamamı, 4 saunası, buhar odası, yürüme ve dinlenme havuzu ile konuklarını mitolojinin büyüleyici dünyasına davet ediyor.Hilton Dalaman’ın Exclusive Hilton misafir odaları rüya gibi bir balayı ve romantik tatiller için özel olarak tasarlanmış. Kişiye özel jakuzilerin bulunduğu exclusive odalarda, otelin göz alıcı bahçesinin izlenebildiği bir de sauna bulunuyor. 21 farklı restoran ve barları ile Hilton Dalaman Golf Resort & Spa, misafirlerine Türk mutfağı, Akdeniz mutfağı ve Uzakdoğu mutfağına ait özel lezzetler sunuyor. Bu restoranlar arasında gurme restoranlar Finesse restoran, TAO Uzakdoğu restoranı, Dalaman Çayı kıyısında yer alan Vela Restoran, otelin eşsiz konumunu hissettiren Rouge Roof Bar ve Champagne & Oyster Bar da bulunuyor.

Page 60: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Proje

Gülsan İnşaat A.Ş. Kilikya Palace

Haşemoğlu İnşaat Ltd. Şti. Hydros Beach Resort

Toros Dağları’nın yeşili ve Akdeniz’in mavi berrak suları arasına, denize sıfır kurulmuş olan Kilikya Palace mavi bayrak ödüllü özel plajında, Göynük mevkiinde misafirlerine kaliteli hizmet vermekte olup Kemer’e 9 km, Antalya şehir merkezine 30 km, Antalya Havaalanı’na 45 km mesafededir.

5 yıldızlı tesis toplam 272 oda kapasitededir. Odalarda televizyon (uydu yayını), merkezi klima, saç kurutma makinesi, telefon, TV’den müzik yayını, minibar, emanet kasası ve balkon bulunmaktadır. Odalar halı zemin kaplıdır.Tesis misafirlerine yaz döneminde Ultra Her Şey Dahil, kış döneminde Her Şey Dahil konseptiyle hizmet vermektedir.

Kemer- Antalya Hydros Beach Resort Kemer şehir merkezine 1 km, Antalya Havaalanı’na 46 km uzaklıktadır. 1. sınıf tatil köyü olan Hydros Beach Resort’ta 249 normal oda, 65 aile odası, 27 suit oda bulunmaktadır.

Ana Restoran (800pax), 2 A la Carte Restoran ( İtalyan ve Osmanlı mutfağı), disko, snack bar, 2 havuz bar, lobby bar, 2 açık havuz, kapalı havuz, 2 çocuk havuzu, aquapark, Wellness & Spa, Türk hamamı, sauna, Fin hamamı, fitness salonu, 4 tenis kortu, plaj voleybolu, masa tenisi, su sporları, dalış okulu, hobi atölyesi, internet cafe, oyun odası, TV odası ve kütüphane, çocuk kulübü Hyros Beach Resort’un konuklarına sunduğu kaliteli hizmetleri arasındadır.

Page 61: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

58 - 59

İçtaş İnşaat A.Ş. ıC Hotels Residence

IC HOTELS RESIDENCE; Uzakdoğu mimarisi, özel tasarlanmış peyzajı ve exclusive

servis anlayışı ile hizmet veren IC otellerinin özel kategori butik tesisidir. Kundu - Aksu

mevkiinde Antalya şehir merkezine sadece 25 km ve Antalya Havaalanı’na da 15 km

uzaklıktaki IC Hotels Residence, misafirlerine lüks ve konforu yaşatan özgün ve seçkin

bir tatili, 44 adet lüks villalardan oluşan 70 dönümlük yeşil bir alanda romantizm ve

keyif ile beraber sunmaktadır. Tesiste 1000 m2 üzerine kurulmuş 4 odadan oluşan

içinde bir fitness salonu, Türk hamamı, sauna, mutfak, yemek odası, oturma odası

ve 105 m2 havuz bulunduran 1 adet “Presidential Villa”, iç tasarımını Fendi Casa’nın

yapmış olduğu 4 adet “Superior Deluxe Villalar” ise tesisin şüphesiz ki en gözde

mekanlarından… Bali Deluxe, Bali, Göl Deluxe ve Göl Villalar ise tesiste hem lüksü

hem de en ince detayı yaşamanız için düşünülmüş seçkin villa tipleri arasında yer

almaktadır. IC Hotels Residence içinde bulunan Spybag A la Carte restoran eşsiz

lezzetler ile misafirlerine dünya mutfaklarından yeni tatlar sunmakta. IC Hotels

Residence misafirleri aynı zamanda tesisin hemen yanında konumlu olan IC Hotels

Green Palace Oteli’nde bulunan restoran ve diğer seçeneklerden de ücretsiz olarak

konsept uygunluğunda faydalanabilmektedirler.

Tesisin bir diğer rahatlatıcı ve huzur dolu mekanı ise konsepti İngiliz HOK firması

tarafından oluşturulmuş Lilium Spa Merkezi ve suni göl üzerinde konumlandırılmış

“Spa Suitler”. Proje aşamasından itibaren en ince detaylarla bezenmiş ve kullanılan

tüm mobilyaların Fendi Casa’dan seçildiği bu mekan ruhunuzu arıtmak ve sizi yeniden

canlandırmak için müşterilerine eşsiz masaj ve terapilerini sunmakta.

İlci İnşaat A.Ş.İlci Residence Hotel

300 kişi kapasiteli toplantı salonu, 180 kişi kapasiteli restoran, 70 kişi kapasiteli Teras Cafe olmak üzere 3 farklı alanda toplantı ve organizasyonlara hizmet vermektedir.Otel bünyesinde fitness center, kapalı yüzme havuzu, Türk hamamı, Fin hamamı, sauna ve jakuziden müteşekkil sağlık kulübü bulunmaktadır.Türk ve dünya mutfağının seçkin örneklerinin sunulduğu restoranda, kaliteli ve güvenli hizmet ayrıcalığını yaşamak mümkündür.

Page 62: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Proje

Koçoğlu İnşaat A.Ş. Koçoğlu Turizm Yatırımları

Koçoğlu Grubu şirketlerinden Koçoğlu Turizm A.Ş, sektördeki 20 yıllık deneyimi ve üstün kalitedeki hizmet anlayışı ile Türkiye’nin sayılı, köklü ve saygın turizm şirketlerinden biri olarak kabul edilmiştir.Şehir, resort ve kongre otelleriyle hem yaz hem de kış aylarında faaliyet gösteren Koçoğlu, turizm sektöründeki yatırımlarına ilk olarak 1990 yılında Türkiye’nin ilk turizm tahsis bölgesi olan Antalya, Side Titreyengöl mevkiinde bulunan 4 yıldızlı Arinna Hotel and Rehab Center ile başlamıştır. Yatırımlarına Bursa Uludağ turizm bölgesindeki Karinna Hotel and Convention Center ile devam etmiştir. Karinna Hotel and Convention Center, Uludağ Yeni Bölge’de yirmiden fazla pisti, 8 adet lifti, kongre salonları ve eğlence merkezleri ile hizmet vermektedir. Ayrıca Uludağ’da futbol sahaları, spor ve kültür merkezleri yatırımları yapmaktadır.2010-2011 sezonuna yetiştirilecek KKTC, Bafra’daki Roma İmparatorluğu’nun en büyük mimari projesi Colosseum temalı; 2700 yatak, 90.000 metrekarelik kapalı alan, 16 adet villa, casino ve amfi tiyatroları, kapalı ve açık yüzme havuzları ve 8 adet konferans salonu bulunan Colosseum Resort and Casino ile yatırımlarına devam etmektedir.Koçoğlu Turizm, otel yatırımlarından ayrı olarak havacılık sektöründe turizme yönelik yolcu taşımacılığına da (VIP, Sightseeing, Heliski, Business Jet, vs.) başlamış olup yurtiçi ve yurtdışında yenilikler sunmak için çalışmalarına hızla devam etmektedir.

Kazova İnşaat A.Ş. Crowne Plaza - Ankara

Kazova İnşaat A.Ş.’nin grup şirketlerinden olan Laledan Turizm A.Ş., ANKAmall önündeki binayı 5 yıldızlı “Business Hotel” konsepti ile işletmek üzere, 30 yıllık bir süre için kiralamış ve 2008 yılında da otelin açılışını yapmıştır.İşletme, dünyada 5000 oteli bulunan Intercontinental Hotels Group’a ait, Crowne Plaza markası altında yapılmaktadır. IHG ile yapılan franchising sözleşmesi de 30 yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Otelin 263 odası, 12 toplantı salonu, 4 restoranı, sağlık kulübü, kuaför salonu, gece kulübü ve müşterilerine fazlasıyla yetecek otopark alanı bulunmaktadır.Havaalanı ve çevre yolundan en kolay ulaşılabilecek şehir oteli konumunda olup Esenboğa Havaalanı’na 27 km, şehirlerarası otobüs terminaline 3 km, metro istasyonuna da 50 m mesafededir.

Page 63: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

60 - 61

Kolin İnşaat A.Ş.TEOS Marina İşletme ve Ticaret A.Ş.

TEOS, 2006 yılında özelleştirilerek Kolin Grubu şirketlerinden Teos Marina İşletme ve Ticaret A.Ş. tarafından devralınan İzmir Seferihisar Sığacık Yat Limanı’nı işletmek üzere kurulmuştur. 480 yatı aynı anda barındırabilecek olan Sığacık Yat Limanı, 25 yıl boyunca TEOS tarafından işletilecektir. Grubun, yat limanına yapacağı 6 milyon dolarlık yat kabul-idari bina, rent a car, süpermarket binası, tenis kortu, voleybol sahası, spor merkezi ve hizmet alanı binası, sanitary, sağlık merkezi, dükkan grubu, butik dükkan grubu, restoran, festival alanı, cafe-bar, yat ve yelken kulübü, köprü, trafo-jeneratör ve temiz su deposu, yatçı cafe- bar ve havuz teknik yönetim binası, marina depo ve atölyesi, bakım atölyeleri, demonte hangar, su arıtma tesisi, kule, gümrük binası, akaryakıt istasyonu, çekek alanı, 207 adet açık otopark, kanal içi iskele, servis yolu gibi yapılardan oluşan üstyapı yatırımı bölgenin istihdam ve turizmine büyük katkı sağlayacaktır. Projeyle limanın var olan kapasitesinin geliştirilmesi ve mega yatların konaklayabileceği dünya ölçeğinde bir yat limanı haline dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.Deniz yapılarında alınacak tedbirlerle her türlü güvenlik temin edilecektir.Üstyapı yatırımına başlanmış olup tüm yatırım 2010 yılının Nisan ayında tamamlanıp işletmeye açılacaktır.

Mehmet Güneş İnşaat Ltd. Şti.Güneş Otel

Mehmet Güneş İnşaat Ltd. Şti. şehir otelciliğinde önemli bir yatırıma imza atıyor. Ankara’nın merkezinde Eskişehir Yolu Armada Alış Veriş Merkezi’nin karşısı Söğütözü Metro İstasyonu arkasında inşa edeceği lüks otelin proje çalışmaları bitmiş olup inşaatına bu sene başlanacaktır.Her türlü donanıma ve imkana sahip olacak otelde 116 adet standart oda, 50 adet bağlantı odası, 38 adet normal oda, 6 adet süit oda, 1 kral dairesi bulunuyor. Otel’de özürlüler için 2 oda ayrılmış. Otelin toplam oda sayısı 213. Başkentin merkezinde 5183 m2 alana inşa edilen otel, kalitesi ile şehir otelciliğine örnek teşkil edecek. 33.000 m2 inşaat alanına sahip otel için 1937 m2’lik saha yeşil alan ayrılmış. Otel, Kongre turizmi açısından da Başkentin önemli merkezlerinden birisi olmaya aday konumdadır.Kaliteli restorantları, misafirlerine keyifli anlar yaşatacak barları, spa ve spor merkezleri ve sayısız hizmet alternatifleri ile Güneş Otel Başkentte konuklarını ağırlamaya hazırlanıyor.

Page 64: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Proje

MNG Holding WOW HotelsWORLD OF WONDERS-KREMLIN PALACE, Antalya’nın Lara bölgesinde, havaalanına 20 km ve Antalya şehir merkezine 20 km uzaklıkta yer almaktadır. Beş yıldızlı hotel kompleksinde 874 adet oda bulunmaktadır.WORLD OF WONDERS-TOPKAPI PALACE, Antalya Havaalanı’ndan 20 km uzaklıkta bulunmaktadır. Topkapı Palace, dünyaca ünlü İstanbul’daki Topkapı Sarayı’ndan esinlenerek, tipik Osmanlı mimari yapısında inşa edilmiştir. Beş yıldızlı hotel kompleksinde 908 oda bulunmaktadır.WORLD OF WONDERS-BODRUM RESORT, Bodrum Gümbet koyunda Bodrum şehir merkezine 4 km uzaklıktadır. Otel, Bodrum Havalimanı’na 35 km uzaklıkta bulunmaktadır. Gümbet koyunun eşsiz manzarasına sahip olan Otelde 496 oda bulunmaktadır.WORLD OF WONDERS - İSTANBUL HOTELS & CONVENTION CENTER, 5 yıldızlı WOW İstanbul Hotel, 4 yıldızlı WOW Airport Hotel ve WOW Kongre Merkezinden oluşan, 74,700 m2 kapalı alana sahip hotel ve kongre merkezidir. İstanbul Atatürk Havalimanı ile İstanbul Fuar Merkezi ve CNR Expo Center’a yürüyüş mesafesinde yer alan WOW Airport Hotel’in 360 odası bulunmaktadır. WOW Istanbul Hotel 36 executive, 3 suit ve 236 standart odası ve eşsiz İstanbul manzarası ile 5 yıldızın tüm lüksünü bünyesinde barındırmaktadır. 4 ve 5 yıldızlı otelleriyle entegreli WOW Kongre Merkezi, kongreler, şirket toplantıları, ürün tanıtımları, bayi toplantıları ve sosyal aktivitelere ev sahipliği yapmak üzere planlanmıştır ve 4000 kişilik ana salonuyla İstanbul’un en büyük konaklamalı kongre merkezidir.WORLD OF WONDERS – KIRIS RESORT, Antalya’nın Kiriş-Kemer mevkiinde yer almakta, Antalya Havaalanı'ndan yaklaşık 65 km uzaklıkta bulunmaktadır. Kiriş Resort, toplam 922 odası bulunan deniz kıyısında, özel plajı olan beş yıldızlı bir tesisdir.WORLD OF WONDERS–WORLD PALACE, Antalya’nın Kiriş-Kemer mevkiinde Antalya Havaalanı’ndan yaklaşık 65 km uzaklıkta bulunmaktadır. 764 odası bulunan beş yıldızlı lüks tesis, deniz kıyısında yer almaktadır ve özel plajı bulunmaktadır.

Mesa Mesken A.Ş.Mia Resorts Pinepark Holiday ClubDoğu Akdeniz’in henüz keşfedilmemiş en güzel koylarından birinde 1998 yılından itibaren hizmet vermekte olan Mia Resorts Pinepark Holiday Club, MESA’ya özgü bir yorumla biçimlenen Akdeniz’in geleneksel mimarisini tam olarak yansıtmakta.164.000 metrekare yeşil alanda, yaklaşık dört bin adet çam, limon ve meyve ağacının gölgesinde kurulmuş olan Pinepark, doğanın tüm güzelliklerini hissedebileceğiniz bir tatil imkanı sunmakta.Aphrodisias, Cennet-Cehennem, Aya Tekla Basilikası, St Paul Kilisesi ve Kuyusu, Kız Kalesi, Silifke Kalesi, Uzunca Burç, Göksu Deltası Pinepark’ın çevresinde bulunan bir çok tarihi ve doğal güzelliğinden birkaçı.Uluslararası, Türk ve Akdeniz mutfaklarının seçkin örneklerinin sunulduğu açık büfe ve A la carte restoranlarda, her an bahçesinde yetişmiş çeşitli meyveleri tatmanız ve salatanızı yine bahçesinde üretilen zeytinyağıyla lezzetlendirmeniz mümkün.Sahilinde mavi bayrak dalgalanan tesiste ayrıca 2 adet açık yüzme havuzu da bulunmakta. Tesisin özellikle çocuklu aileler tarafından tercih edilmesinin nedenlerinden bazıları; oda tiplerinin ailelere yönelik alternatiflerde olması, gün boyu animasyon etkinlikleri, çocuk kulübü, tavşan, koyun, keçi, tavuk gibi birçok hayvanı barındıran hayvanat bahçesi, yöre bitki ve hayvanlarının tanıtıldığı eko kulübü…Hayvan dostlarına hizmet edecek özel köpek misafirhanesi de Mia Pinepark Holiday Club’u farklı kılmakta…Doğa harikası bu saklı bahçede eğlenmek isteyenler de unutulmamış; canlı müzik eşliğinde yemek yiyebilir, deniz kıyısında yıldızların altında disko barda dans edebilirsiniz… Limon ağaçlarının arasına gizlenmiş olan Toplantı Salonu’nda 150 kişiye kadar olan her türlü organizasyon için günün teknolojik imkanları eşliğinde hizmet verilmekte…Çocuklarının özgürce tatil yaptığı Mia Resorts Pinepark Holiday Club, ailelerin tercih nedeni…

Page 65: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

62 - 63

Nurol İnşaat A.Ş. Kulüp Salima Tatil Köyü ve Turizm İşletmeleri

Nurol Kulüp Salima, Antalya ili Kemer-Beldibi sahil şeridinde kurulu, 410 oda kapasiteli 1. sınıf tatil köyüdür. Tesisimizde 278 standart, 41 aile odası, 70 family suit, 14 juniour suit ve 7 villa bulunmaktadır.Sezon boyunca misafirlerine en iyi hizmet verme ilkesi içerisinde çalışmalarını sürdüren tatil köyümüz; İtalya, Fransa, Almanya, İsviçre, Belçika, Rusya, İsrail ve Türkiye pazarları ağırlıkta olmak üzere, çok uluslu bir müşteri portföyünü ağırlamaktadır.Nurol Kulüp Salima olarak, 1997 yılında TÜROB (Türkiye Otelciler Birliği) tarafından “Altın Anahtar” ödülüne layık görülen tesisimiz, bünyesinde bulunan sauna, hamam, fitness center, bilardo ve masa tenisi salonu, amfi tiyatro, diskotek, alışveriş merkezi, pool bar, beach bar, beach bistro, café house (kütüphane, televizyon köşesi dahil olmak üzere), 1100 kişilik ana restaurant, Cavaliere A la Carte deniz mahsulleri restoranı ve 400 kişilik toplantı salonu ile ülkemizin en saygın tesisleri arasında ön sıralarda haklı yerini almaktadır.

Özaltın Holding A.Ş. Gloria Hotels & ResortsAkdeniz’e Kaçış PlanınızSerin Toros Dağları’nın sıcak denizlere kavuştuğu Belek’in en güzel noktalarından birinde yer alan üç cennet otel, Gloria Golf Resort, Gloria Verde Resort ve Gloria Serenity Resort, Gloria Golf Club ve konfora dair en ince detayların düşünüldüğü yaşam alanları; özel villalar ile de Akdeniz’e kaçış planı için yepyeni bir rota çiziyor. Tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde ve son derece şık döşenmiş odaları ve yeşilliklerle kaplı 2.122.000 m2’lik bir alana yayılan spor, dinlenme ve eğlence tesislerimizle sizlere unutulmaz bir tatil deneyimi sunuyor.

Aklınız Akdeniz’de KalacakGloria Hotels & Resorts, Belek’in bu cennet köşesinde sizlere günlük hayatın kaygılarından uzak, son derece özel tatil seçenekleri sunuyor. Türk konukseverliğinin yüksek hizmet kalitesiyle birleştiği bu tatil beldesinde hem uzun süre aklınızdan çıkmayacak bir tatil geçirebilir hem de her türlü organizasyonlarınız için kendinizi güvenli ellere teslim edebilirsiniz.Golf turizmi, iş toplantıları, kongreler, spa deneyimleri, farklı düğün ve balayı konseptleri, lezzetli ve şık sofralar gibi değişik konularda da hizmetler veren Gloria Hotels & Resorts, Gogi Kids Club, Aqua Park, 1000 kişilik Arena Amfi Tiyatro gösterileri ve çok özel spor aktiviteleri ile de tatilinizi farklı kılacak etkinliklere imza atıyor.

Unutulmaz golf tatillerinden farklı gurme deneyimlerine, Uzakdoğu’nun gizemini Akdeniz’e taşıyan spa uygulamalarından iş hayatına farklılık katan toplantı ve kongre düzenlemelerine kadar pek çok konuda size özel hizmet…

Page 66: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Proje

Özcan İnşaat A.Ş. ıSıS Hotel & SPAİsis Hotel & Spa, Bodrum Gümbet’in en sakin koylarından birinde toplam 30.000 metrekare alan üzerine kurulmuştur. Tesise ait “Mavi Bayrak” bröveli bir plajı ve marinası bulunmaktadır. Ege’nin mavisine karışan panoramik bir havuzu (400 metrekare) ve bunun kapsadığı, çocuklarınızın güvenle oynayabileceği bir çocuk havuzu bulunmaktadır. Çocuklarınız havuzun tadını çıkarırken gözünüz arkada kalmayacak.Birbirinden lezzetli yemeklerin sunulduğu açık büfe ve A la carte restoranlarda misafirlerin damak tadına uygun alternatifler sunulmaktadır. Ana Restoran’da açık büfe sunulan öğünler dışında, konaklama boyunca birer kez rezervasyonlu olarak yararlanılabilecek A la carte restoranlarda dünya mutfaklarının en güzel örnekleri bulunuyor. İtalyan mutfağının eşsiz tatlarının sunulduğu La Lucente, asla vazgeçilmeyen deniz ürünlerinin sunulduğu Fener Balık Restoranı, değişik tatlar arayan misafirler için Uzakdoğu mutfağı Sendo Çin Restoranı ve klasik Türk mutfağının sunulduğu Nar Kebap Restoranı farklı alternatifler oluşturuyor. Tüm bu farklı lezzetlerin dışında fast food isteyen misafirler için ise Tamba Tumba Snack Bar, Havuz Snack, pastane ve Gece Snack alternatif oluşturuyor.İsis’in barları ise bir şeyler içmek isteyen misafirlerine güzel saatler vaat ediyor. Hepsi birbirinden farklı ambiyansa sahip olan barlarda zevkinize uygun bir şeyler bulmanız kaçınılmaz. Le Boulevard Café, Lobby Bar, Selene Bar, American Isis Restaurant Bar, Havuz Bar, Tamba Tumba Bar, Vitamin Bar, Disco ve Blue White Bar sizlere doyumsuz saatler vaat ediyor.2006 Nisan ayı içerisinde faaliyete geçen Spa merkezi, donanımlı ve uzman personeliyle tatilden sonra da tatilin tüm güzel izlerini taşıyabilmeniz için hizmetinizdedir. Spa merkezimiz Uzakdoğu motiflerinin minimalizmle karıştığı kusursuz dekorasyonuyla 1500 metrekare kullanım alanına sahiptir. AktivitelerSu Sporları Kulübü (Banana, Jet ski, Water ski, Parasailing, Jogging, Surf), oyun odası, TV odası, bilardo, tenis kortu, masa tenisi, dart, plaj voleybolu, basketbol, mini futbol, SPA center aktiviteleri, fitness center, Türk hamamı, sauna, dalış okulu, disco, canlı müzik, tüm genel mekanlarda wireless bağlantı, internet, kuaför, çocuk oyun alanı, alışveriş merkezi vb. imkanların yanı sıra doktor, kiralık kasa, havaalanı hotel transfer, çamaşırhane, oda servisi ve bebek bakım hizmetleri bulunmaktadır. Otelimiz aynı zamanda ISIS HOTEL Türkiye Hotel Risk Programı ile çalışmaktadır.

ÜNAL Şirketler Grubu Venezia PalaceTemalı otel konseptinde projelendirilen 5 yıldızlı Venezia Palace, Palmiye Turizm Yatırımcıları İnşaat ve Ticaret A.Ş.’ye ait olup, Antalya-Aksu-Kundu mevkiinde 500 ile 1500 kişi istihdam edilerek 2001 yılında başlayıp, 20 ay içerisinde bitirilmiş ve 2003 yılında Türk turizminin hizmetine sunulmuş olup, halen 480 personel ile hizmet vermektedir.Temalı otel konsepti insanları beton yığınları haline gelen binalardan kurtarmak, tatillerini farklı ortamlarda ve tarihi atmosfer içerisinde geçirmelerini sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir yapıdır. Bu tarz otellerde konaklayan kişiler kendilerini hem farklı ve tarihi ortamlarda hissetmekte hem de bu duygunun yarattığı farklılık hissi ile tatillerinden daha mutlu dönmektedirler. Venezia Palace, temalı otel konseptinin çok önemli bir örneğidir. Venedik’in ünlü San Marco Meydanı, San Marco Basilikası, Dükalık Sarayı, Seyir Kulesi ve yine Venedik’te bulunan ünlü Rialto Köprüsü ile diğer yapılar Venezia Palace ile Antalya’ya getirilmektedir. Bu yaklaşım da Türk turizminin kalbi ve bir dünya kenti olan Antalya’nın cazibesini bir kat daha arttırmaktadır.Tesiste konsepti oluşturan bütün yapılar tamamen yaşanabilir alanlar halinde planlanmıştır. Yani San Marco Meydanı’nda konaklayabilir, yemeğinizi yiyebilir, Rialto Köprüsü’nde içkinizi, Florian Cafe’de kahvenizi yudumlayıp Campanilla Kulesi’nden Antalya’nın en nefis manzarasını seyredebilirsiniz.Venedikliler tarafından Venedik’e götürülerek, 328 sayılı Mimarlık Dergisi’ne göre dünyanın en süslü binası seçilen San Marco Kilisesi içinde koruma altına alınan ve çok büyük bir ilgi çeken Osmanlı at heykellerinin bir benzeri de Otel’in “Lobby Bloğu” olarak kullanılacak olan San Marco Kilisesi’nin terasında yer almakta ve misafirlerin seyrine sunulmaktadır.Venezia Palace geniş kumsalı ile birlikte 100 dönümlük arazi üzerine yaklaşık 40.000 metrekare kapalı alan ve 20.000 metrekare oyun ve eğlence alanlarını ihtiva etmekte olup yaklaşık 5000 metrekare açık havuz, 200 metrekare kapalı havuzu bünyesinde bulunduran otel 20.000 metrekarelik yeşil alan ve 20.000 metrekarelik kumsalı ve tertemiz denizi ile bir bütün oluşturmaktadır.

Page 67: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

64 - 65

Yenigün İnşaat A.Ş.Kasr-ı Nehroz Butik Otel Yenigün ailesinin yıllardır konut olarak kullandığı yapıyı aslına uygun olarak ünlü Midyat taşı ile restore edip butik otel haline getirme fikri, son aşamasına varmış bulunmaktadır.

Henüz resmi açılışı yapılmamış olsa da tüm iç ve dış dekorasyonu tamamlanan otelin yakın bir zaman içerisinde açılışının yapılması planlanıyor.

Tarihi özellikleri korunarak restore edilen yapı, çağdaş yaşamın her türlü konforunu barındırmaktadır. Kasr-ı Nehroz, gidenlere tarihinin derinliklerini yaşatacak özelliklere sahip bir yapıdır.

Konumu ve Çevresindeki Tarihi Yapılar

Mardin Havalimanı’na 75 km mesafede, Midyat ilçesinin tarihi merkezinde olan otelin konumu, 397 yılında Mor (Aziz) Şamuel ve Mor Şemun tarafından kurulmuş Mor Gabriel Manastırı’na 18 km mesafededir. “Rahiplerin meskeni” anlamına gelen ve süryanicede “Dayro d’Umro” dan türetilip Türkçeleştirilmiş “Deyrulumur” ismiyle bilinmektedir. Işıklar (Nehrozlar) Mahallesi, Mor Abraham Manastırı ve Mezarlığı, Mor Barsavmo Kilisesi, Protestan Kilisesi ve Mor Aksanoya Kilisesi ortasında inşa edilmiş olan Kasr-ı Nehroz Butik Otel, 1200 yıllık gerçek bir tarihin izlerini görebileceğiniz sıradışı bir yerdir.

Eski mimariden ödün vermeden restore edilen otelde, 23 standart iki kişilik oda, 2 adet tek kişilik oda, 3 adet üç kişilik oda ve 2 adet aile suit odası olmak üzere, toplam 30 oda bulunmaktadır.

Asırların anılarını taşıyan bu çok özel tesisin misafirlerini ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyacağız. (www.kasrinehroz.com)

Yöntaş İnşaat A.Ş.Bolu Koru OtelKoru Otel’in Sabiha Gökçen Havalimanı’na 200 km mesafede olması şehirlerarası ulaşımı kısaltmaktadır.Konuklar, kapalı yüzme havuzu, termal havuz, Türk hamamı, sauna, sağlık havuzu, buhar odasından ücretsiz olarak faydalanmaktadırlar.TV ve Sinema Salonu, Çocuk Oyun Odası ve Disko bulunmaktadır. Kapalı alanlarda ve odalarda “TTnet - METRO ETHERNET” sistemi ile ücretsiz “Wirelees Internet Erişimi” sağlanır.Tüm teknik donanımı ile değişik ölçülerde 6 adet toplantı salonu mevcuttur. 41 yıldır, gelenekselleşmiş Türk mutfağından seçme yemekleri, 2 adet restoranda konuklarımıza sunma gururunu yaşıyoruz.160 dönüm arazide, basketbol, voleybol, 2 adet standart ölçülerde futbol sahası, 2 adet tenis kortu ve yürüyüş yolları bulunmaktadır.Doğası ve bulunduğu yükseklik itibari ile bol oksijen ve düşük nem oranlı iklime sahip olan Otel, profesyonel futbol kulüplerine kamp merkezi olarak da hizmet vermektedir.Sporculara ve otel konuklarına kullanabilecekleri, kapsamlı fitness salonu ücretsiz hizmete açıktır.Toplam 121 oda – 252 yatak mevcuttur. (18 Sigara içilmez Oda + 5 Deluxe Oda + 1 Özürlü odası + 1 Suit Oda ) Dev ekranda “D Smart ve Lig TV” kanalları ile maçları izleme olanağı mevcuttur.

Page 68: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Ufuklar

31 Türk firması Dünya'nın en büyük 225 firması içerisinde yer alıyor 2008 yılı yurtdışı inşaat işleri cirolarına göre “2009 Yılı En Büyük Üst 225 Uluslararası Müteahhitler Listesi” ve 2008 yılı toplam inşaat işleri cirolarına göre “2009 Yılı En Büyük Üst 225 Küresel Müteahhitler Listesi” açıklandı.

Engineering News Record” (ENR) tarafından her yıl dünyanın en büyük ilk 225 uluslararası müteahhitlik firması araştırılıyor. ENR’nin son araştırmasına göre Türk müteahhitleri devler ligindeki yerini sağlamlaştırdı. Bu yıl ENR Listesi’ne giren müteahhitlik firması sayısı 31 oldu. Geçen yıl aynı listede 23 Türk inşaat firması yer almıştı.

Geçtiğimiz yıl Türkiye ilk 225’e giren müteahhitler arasında firması sayısı itibariyle ABD ve Çin’den sonra üçüncü sırada yer alıyordu. Bu yıl Türk inşaat firmaları, Çin’den sonra ikinci sırada yer aldı. İtalya, 26 firmayla Türkiye’yi izledi.

Küresel ekonomik krize rağmen dünyanın en büyük firmaları 2007 yılında cirolarını arttırmayı başardılar. 2007 yılında 310,25 milyar dolar olan toplam cirolar 2008 yılında yüzde 25,7 oranında artış göstererek 390,01 milyar dolar oldu.

TÜRK FİRMALARI 2007-2009 SIRALAMASI

Enka 44 37 37Gama 64 60 66Ant Yapı --- --- 70Tekfen 69 75 82Renaissance 61 68 85TAV --- 120 102Nurol 111 125 106Yüksel 85 101 110STFA 120 149 114Baytur 94 109 125Kayı 200 105 126Yapı Merkezi --- --- 127Güriş --- --- 149Yenigün --- 173 150Polimeks --- --- 159Kontek --- --- 161

Onur Taahhüt --- --- 162GAP 121 162 163Hazinedaroğlu 128 152 164Summa 164 160 171Mak-Yol 141 144 173Beta Tek --- --- 179Rasen 198 184 180Cengiz 117 181 181Çukurova --- --- 183Doğuş 160 185 184Alarko 184 189 200Eser Taahhüt --- --- 205Atlas Yapı --- --- 207Mesa Mesken --- 190 211TML --- 222 225

Firma Adı ENR 2007 ENR 2008 ENR 2009 Firma Adı ENR 2007 ENR 2008 ENR 2009

ÜLKELER İLK 225’E GİREN FİRMA SAYISI 2008 2009Çin 51 50 ABD 35 25 Türkiye 23 31 İtalya 22 26 Japonya 16 15 İspanya 11 11 G.Kore 11 13 Fransa 5 5 Almanya 5 4 İngiltere 4 5 Kaynak: “Engineering News Record” Dergisi

Page 69: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

66 - 67

Oktay YAVUZBaytur İnşaat CEO

Türkiye’de ilk İSO 9001 kalite belgesini alan inşaat şirketi Baytur’durTürk müteahhitleri; taahhütleri altındaki inşaatları zamanında, kaliteli, güvenli ve karlı bitirmeye verdikleri önemle ve bu konudaki başarılarıyla dünya inşaat piyasasında büyük, güvenilir şirketler olarak önem ve saygınlıklarını arttırmışlardır. Dünyada inşaat yapan bütün firmalar arasında ENR Dergisi tarafından yapılan “Dünyanın en büyük uluslararası müteahhitlik şirketleri” sıralamasında BAYTUR’un sürekli ilk 150 firma arasında gösterilmesinin gururunu yaşamanın yanı sıra bu listede bir önceki yıla göre 23 olan Türk inşaat şirketi sayısının 2008 yılı sıralamasında 31’e yükselmesi ve Türk müteahhitlik şirketlerinin dünyada Çin’den sonra en fazla ciro gerçekleştiren firmalar olması da sektörel mutluluğumuzu arttırmaktadır.

BAYTUR kuruluşundan itibaren, gerek Türkiye ve gerek yabancı ülkelerdeki taahhütlerini sürekli olarak arttırarak tamamladığı çok sayıda projeyle bugün itibariyle ciddi bir iş hacmine ulaşmış bulunmaktadır. Türkiye, Libya, Irak, Suudi Arabistan, Özbekistan, Azerbaycan, B.A.E, Katar ve eski Sovyetler Birliği’nde (bugünkü adıyla Rusya Federasyonu) çok

sayıda mühendislik yapıları konut projeleri, ticari ve sosyo-kültürel projeler, otel ve hastaneler, endüstri ve petrokimya tesisleri ile rekreasyon ve restorasyon projelerini başarıyla gerçekleştirmiştir.

Türkiye’de ilk ISO 9001 kalite belgesini alan ve eski Sovyetler Birliği’ne açılan ilk Türk inşaat şirketi BAYTUR’dur ve ISO 9001’e göre kurumsal yönetim uygulaması mevcuttur. Her türlü iş, proje, şantiye işletmesi mevcut prosedürler, talimatlar ve formlar gereği yürütülmektedir.

Şirketimiz, geçmişte ve halihazırda taahhüdü altındaki inşaatları zamanında, kaliteli ve güvenli bitirmeye verdiği önem ve bu konudaki başarısıyla Türk inşaat piyasasında büyük, güvenilir birkaç şirketten biri olarak yerini almıştır.

Tüm ülkelerde yaşanan global ekonomik krizin, inşaat sektörüne olan olumsuz etkileri dolayısıyla 2008 yılı rakam ve başarılarının 2009 yılında tekrarlanmasının çok zor olduğunu, krizin etkisinin geride kalmasından sonra sektörde, önümüzdeki yıllarda, krizden önce çok yoğun

Saygın sektörel dergi ENR’nin (Engineering

News Report) her yıl açıkladığı ilk 225

Uluslararası Müteahhit Listesi’nin ilk 100’ünde

birden fazla Türk firmasının yıllardır üst üste yer

alması, Türk müteahhitlik sektörünün gelişiminin

birebir kanıtıdır.

Bu listede daha fazla Türk firmasının yer alması hepimizin arzusudur. Ancak daha da önemlisi, sıralamada daha üst yerlere gelebilmemiz için, Türk müteahhitler olarak katma değeri, karlılığı daha yüksek, mühendislik ağırlıklı projelere imza atmamız gerekmektedir. Bunu yapabildiğimiz takdirde gerçekten “lig” atlamış olacağız.

Ümit ÖZDEMİRTaahhüt Grubundan Sorumlu

TEKFEN Holding Başkan Yardımcısı

ENR listesinde daha fazla Türk müteahhidi yer almalı

geçen ihale ve teklif sürecinin muhtemel tekrarı sayesinde, idarelerle yurtiçinde ve yurtdışında devam edegelen üst düzey temasların sonuçlarını vereceğini, büyüme sürecine devam edeceğimizi ve BAYTUR’u şimdi bulunduğu yerden çok daha yükseğe taşıyacak kadar çok ve prestijli işimizin olacağını, uzman teknik ve idari kadromuzla yine inşaat sektörünün lokomotiflerinden biri olmaya devam edeceğimizi ümit ediyoruz.

Enka 44 37 37Gama 64 60 66Ant Yapı --- --- 70Tekfen 69 75 82Renaissance 61 68 85TAV --- 120 102Nurol 111 125 106Yüksel 85 101 110STFA 120 149 114Baytur 94 109 125Kayı 200 105 126Yapı Merkezi --- --- 127Güriş --- --- 149Yenigün --- 173 150Polimeks --- --- 159Kontek --- --- 161

Onur Taahhüt --- --- 162GAP 121 162 163Hazinedaroğlu 128 152 164Summa 164 160 171Mak-Yol 141 144 173Beta Tek --- --- 179Rasen 198 184 180Cengiz 117 181 181Çukurova --- --- 183Doğuş 160 185 184Alarko 184 189 200Eser Taahhüt --- --- 205Atlas Yapı --- --- 207Mesa Mesken --- 190 211TML --- 222 225

Firma Adı ENR 2007 ENR 2008 ENR 2009 Firma Adı ENR 2007 ENR 2008 ENR 2009

Page 70: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Ufuklar

M. Rıza ARSANYönetim Kurulu Danışmanı

STFA İnşaat Grubu

Türk taahhüt sektörünün duayenleri, ilk devlet üstün hizmet nişanları sahibi kurucularımız Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya tarafından temellerinin atıldığı 1930’lu yıllardan bu yana Türkiye’nin önde gelen taahhüt kuruluşlarından biri olan STFA, 1972 yılında Libya’da üstlendiği Tripoli Liman Projesi’yle de yurtdışına açılan ilk Türk taahhüt şirketi olarak diğer müteahhitlere öncülük etmiştir.

STFA İnşaat Grubu şirketleri, kuruluşlarından bu yana yurt içinde ve yurt dışında mühendislik ve teknolojik olarak özellikli, prestij projelere imza atmış olup, tamamladığı ve hizmete sunduğu projelerle işverenleri ve kamu nezdinde, Türkiye’de ve ilk Türk taahhüt şirketi olarak diğer Türk Müteahhitlerine kapılarını açtığı Libya, Suudi Arabistan, Pakistan, İran, Tunus, Mısır, Katar ve Oman gibi yirmiyi aşkın ülkede haklı bir saygınlık kazanmış ve diğer Türk Müteahhitleri açısından önemli bir referans teşkil etmiştir.

ABD’nde yayınlanan ve her yıl yurtdışı projeleri itibariyle dünyadaki en büyük 225 müteahhit firmayı seçen Engineering News Record dergisinin listelerinde yirmi yılı aşkın süredir yer alan STFA İnşaat Grubumuz bugün itibariyle Türk müteahhitlerince erişilen durumda pay sahibi olmanın da gururunu yaşamaktadır.

STFA İnşaat Grubu şirketleri tarafından bugüne kadar yaklaşık %70’i yurtdışında olmak üzere tamamlanan 10 Milyar ABD Dolarını aşkın prestij projeler arasında Türkiye’de İkinci Boğaz Köprüsü ve Çevreyolları, Galata Köprüsü, Marmara Ereğlisi LNG Terminali, Libya’da Tripoli, Misurata, Tobruk Limanları, Juffra 2,200 Konut Projesi ve Altyapı İşleri, S. Arabistan’da Mekke’de çok sayıda tünel inşaatı ve Muna Su Rezervuarı, Manifa Causeway, Pakistan Ormara Askeri Limanı, Lahore

By-Pass, Indus Karayolları, Pehur Sulama Kanalları,

Iran Queshm, Jask, B.Lengeh Limanları, Tunus Gabes

Liman Rıhtımları, Katar Ras Laffan LNG Yükleme

Rıhtımları, Mesaieed Rıhtımları, Umman Sohar Liman

Rıhtım, İskele ve Sualma Yapıları, Duqm Limanı,

Quriyat-Sur Karayolu, Nil ve Süveyş Kanal Geçişleri

de içeren Mısır-Ürdün-Lübnan Enerji Nakil Hatları, vbg

çok sayıda proje sayılabilir.

STFA İnşaat Grubu şirketleri seçkin, saygın

işverenlerinin yüksek beklentileri ve gün geçtikçe

yoğunlaşan uluslararası rekabet ortamında sürekli

geliş(tiril)en mühendislik ve operasyon yetkinlikleri

yanında yönetim verimliliğini arttırmak üzere Kurumsal

Kaynak Planlama çalışmalarına ve sürdürülebilir

bir başarı için Stratejik Planlama ve Kurumsal Risk

Yönetimi çalışmalarının etkinleşletirilmesine ağırlık

vermiştir.

STFA İnşaat Grubu şirketleri atılan doğru adımlar

sonucu küresel krizin olumsuz etkilerine rağmen 2008

yılında yaklaşık %100 büyümüş olup 2009 yılında da

yaklaşık %40 büyüyerek cirosunun 700 M.ABD $’ını

aşmasını hedeflemiştir. STFA İnşaat Grubu şirketleri

bugün faaliyetlerine Türkiye’de, Körfez’de Katar,

Umman, S. Arabistan ve BAE’nde, K.Afrika’da Libya ve

Cezayir’de devam etmektedir.

Gönül TALUDoğuş İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı

Kalite yıllardır sloganımızdı; buna çevre ve güvenlik kriterlerini de ekledik

1980’li yıllarda elde ettiğimiz yurtdışı tecrübelerimizden sonra 2002 yılından itibaren yurtdışında kazandığımız yeni ve önemli projelerden gelen cirolarımızla son 5 yıldır ENR’nin Top 225 Listesi’nde yer almaktayız. Yurtiçindeki başarılarımızın yanı sıra bu istikrarlı çizgimiz sayesinde, yurtdışı başarılarımızın değerlendirilmesi ve kabul görmesi

tesadüfi değildir.

Eğitime çok önem veriyor ve tecrübeli bir kadro ile çalışıyoruz. Uluslararası düzeyde güçlü bir müteahhit olabilmek için; kalite, güvenlik ve çevreye olan duyarlılıklarınızın öncelikli kriterler olması gerektiğini biliyoruz. Kalite yıllardır sloganımızdı; buna çevre ve güvenlik kriterlerini de ekledik. İkinci bir konu ise uluslararası piyasada rekabet edebilmeniz için maliyetleri bilmeniz gerekir. Bunun için de maliyet kontrol sistemi kurduk ve bu sistem sayesinde maliyetlerimizi kontrol edebiliyoruz.

Gideceğimiz ülkeler hakkında önceden detaylı araştırma yapıyoruz. Yurtdışında, Fas’ta 2002’den beri çalışıyoruz. İş yaptığımız diğer bir ülke olan Bulgaristan’da daha önce bir otoyol yaptık; şimdi de Sofya Metrosu’nun önemli bir bölümünü inşa ediyoruz. Yakın zamanda Ukrayna’da tamamladığımız büyük projelerin yarattığı güvenle Kiev Borispil Havaalanı işini aldık ve bu işe de başladık. Ukrayna’da da kalıcı olmak istiyoruz. İşimizle, karakterimizle, personelimizle yurtdışında grubumuzu ve ülkemizi en iyi şekilde

temsil ettik ve etmeye devam edeceğiz. DOĞUŞ olarak böylesi önemli bir misyonumuz olduğuna inanıyorum.

Libya’da daha önce 1980-1990 yılları arasında çalıştık. En son 5 ay önce Libya’dan 450 milyon dolarlık bir üniversite kompleksi işi aldık. Toplama baktığımız zaman Libya’da, Ukrayna’da, Fas’ta, Bulgaristan’da varız. Bir de Hırvatistan’da çok yeni bir yatırım yapıyoruz. Doğuş Grubu’nun yatırımcı olduğu, bizim de inşaatını üstlendiğimiz Marina Mandalina Projesi, Mega Yat Marinası ve arkasındaki otel ve diğer tesislerin inşaatını kapsıyor. Sonuç olarak; tüm dünya pazarı ile ilgileniyor ve bu pazarı kriterlerimiz doğrultusunda değerlendiriyoruz.

Bütün bu birikimler ve uyguladığımız politikalarla dünya firmaları ile de yarışıyoruz. Kurumsal kimliğimiz, ihale hazırlama düzen ve metodumuz, maliyet sistemimiz, kalite belgelerimiz ile gerçekten Avrupa Birliği standartlarında çalışan bir grubuz. Böyle olunca da rekabet gücümüz yüksek oluyor.

Hedefimiz gelecek yıllarda da yurtdışı işlerimizle yine bu listede ve daha yukarılarda yer alabilmektir.

Page 71: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

68 - 69

Akreditasyon

İnşaat Sektöründe Yeterlilik Belgesi Verilme Sürecinde İlk Adımlar Atıldı

Ülkemizde orta ve yüksek eğitimde verilen mesleki ve teknik eğitimin farklılıklar göstermesi, belgelendirmede şeffaflık olmaması ve ilgili okullardan mezun olanların iş piyasasında yeterince talep görmemesine çözüm olarak iş piyasası ve eğitim veren kurumlar arasında kuvvetli işbirliğinin sağlanması önemli görülmektedir. Türkiye’de, ulusal mesleki yeterlilik sisteminin kurulması ve işlemeye başlaması ile teknik ve mesleki alanlarda yeterlilikleri belirleyerek akredite olan ve Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından yetkilendirilen kurumlar, yapacakları ölçme ve değerlendirmelerle sektöre hizmet veren elemanlara ulusal ve uluslararası alanda geçerliliği olan yeterlilik belgelerini verebilecek duruma geleceklerdir.

Mesleki yeterlilik sistemi, ulusal meslek standartlarının oluşturulduğu, mesleki eğitim programlarının bu standartlara göre hazırlandığı, işgücünün mesleki yeterliliğinin bağımsız kurumlarca yapılan ölçme ve değerlendirmeler sonucunda belgelendirildiği ve bu belgelerin ulusal ve uluslararası düzeyde geçerlilik kazandığı etkin bir yapının genel adıdır.

MYK’nın 30 Aralık 2008 tarihinde yayınladığı

‘Mesleki Yeterlilik, Sınav ve Belgelendirme Yönetmeliği’ kapsamında Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) ya da Avrupa Akreditasyon Birliği (EA) tarafından TS EN ISO/IEC 17024 standardı şartlarına uygun oluşturulmuş sistem dahilinde akredite edilmiş belgelendirme kurumlarının, MYK tarafından yetkilendirilerek ölçme ve değerlendirme yapma ve başarılı olan elemanları sertifikalandırma süreci başlamıştır.

İNTES, inşaat sektöründe “Personel Belgelendirmesi” yapan kurum olarak ilgili mesleğe ait yeterlilikte TÜRKAK’tan akredite olduktan sonra MYK’ya başvurarak “Sınav ve Belgelendirme Kuruluşu” olma yolunda faaliyetlerini başlatmıştır.

Sendika olarak amacımız, hayat boyu öğrenme bilincini geliştirerek sektöre hizmet veren kişilerin birden fazla alanda yeterlilik belgesine sahip olabilmelerini ve çalışanların mevcut belgesiyle tercih ettiği yeni yeterliliklere göre eğitim alarak, yatay ve dikey geçişlerle farklı yeterliliklerde ve seviyelerde belge alabilmelerini sağlamaktır.

İNTES, MYK tarafından sınav ve belgelendirmede yetkili kurum olabilmek için TÜRKAK’tan TS EN

ISO/IEC/17024 uygunluk değerlendirilmesi – personel belgelendirmesi yapan kurumlar için yayınlanan genel şartlar gereklerine göre sistem kurmak ve sistemi akredite ettirmek üzere çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.

Çalışmalara katkı sağlayacağı düşüncesi ile Temmuz ayı içerisinde TÜRKAK Laboratuar Akreditasyon Başkanlığı’ndan Baş Denetçi ve Uluslararası İlişkiler Müdürü ile ön görüşmeler yapılarak İNTES’in personel belgelendirme konusunda akredite kurum olma çalışmalarına yönelik bilgi alışverişi gerçekleştirilmiştir. Diğer taraftan, personel belgelendirmesi konusunda TÜRKAK tarafından akredite edilen kuruluşlardan Türkiye Makine Mühendisleri Odası (TMMOB) Personel Belgelendirme Kuruluşu yetkilisi ve ODTÜ Tahribatsız Muayene Personel Sertifikalandırma Merkez Başkanı ile yapılan ikili görüşmelerde kurumların akredite kurum olma süreçlerinde yaşadıkları deneyimler paylaşılmıştır.

İNTES’in 17024 “Personel Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar İçin Genel Şartlar” standardı doğrultusunda politika ve prosedürlerini oluşturma çalışmaları hızla devam edecektir.

Page 72: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Geleneksel Toplantı

Güncel konuların değerlendirilmesi

alanda yapılacak düzenlemelere İNTES olarak her türlü desteği vermeye hazırız.” dedi.

Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde akreditasyon

zorunluluğu konusunda ise Koçoğlu önerisini

şöyle açıkladı: “Yurtdışına gidecek firmalara akreditasyon sistemi kurulmalıdır. Akreditasyon sisteminin kriterlerini taşıyan firmalara köprü kredi kullanımı, teminat mektupları, politik risk sigortası uygulamaları, geçici ihracat/ithalat belgesi, işçi istihdamındaki teşvikler ve sosyal güvenlik primlerinin Hazine’ce karşılanması gibi desteklerde öncelik ve avantaj sağlanmalıdır. Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan içimizden biri

Toplantının açılış konuşmasını İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu yaptı. Koçoğlu, yatırımların önünün açılmasının önemini vurgularken bir dizi öneride bulundu. İmar Kanunu Tasarısı’nda müteahhitlik kriterlerinin belirlenmesinin önemini vurgulayan Koçoğlu, “Öncelikle sektörün temel sorunu ve sorusu kimlerin müteahhit olabileceğidir. Cevabı ise çok basittir; herkes. Yaşadığımız sorunların temel nedeni budur. Bayındırlık Bakanlığı’nca İmar Kanunu’nda değişiklik öngören bir taslak hazırlanmıştır. Bu Taslak’ta, yapı müteahhidi olabilmek için bakanlıktan yetki belgesi alınması öngörülmektedir. Şüphesiz çok önemlidir. Bu

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın “Geleneksel Toplantı”sı 10 Eylül 2009 Perşembe günü Sheraton Otel Kongre Merkezi’nde, Mehmet Güneş İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti.’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Toplantının onur konuğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek oldu.

Page 73: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

70 - 71

olarak konuya hakimdir ve kısa sürede çözüme ulaştıracağına yürekten inanıyoruz.”

Mesleki eğitimin, inşaat sektörünün ve İNTES’in önemli öncelikleri arasında bulunduğunu anlatan Koçoğlu, İNTES olarak inşaat sektöründe “Ulusal Meslek Standartları”nı hazırladıklarını ve ulusal belgelendirme ve yeterlilik için çalıştıklarını söyledi. Koçoğlu, “Sertifikalı müteahhit, usta ve doğru malzeme ile artık afetlerde ağıtlar yakılmayacağına inanıyoruz.” dedi.

Sayıştay Kanunu’nda müteahhitlere savunma hakkı verilmesi konusunda görüşlerini açıklarken Koçoğlu şunları söyledi:

“Biz, yargılama sürecinde savunma yapma hakkından mahrumuz. Talebimiz yasada bizlere savunma hakkı verilmesidir. Yüklenici olarak bizler savunma bile yapamadığımız bir yargılama sürecinin sonunda elimiz kolumuz bağlı kalıyoruz. Savunmamızı yapabilmeliyiz ve idarelerimiz lehimize olan Sayıştay kararlarının uygulanmasında keyfi davranamamalıdır.”

Yatırımlarda kamu-özel işbirliği öngören yasa ile ilgili çalışmada henüz istenilen ilerlemenin sağlanamadığını söyleyen Koçoğlu, “Ekonomik

koşulların ağırlaştığı ortamda bu tasarıyı canlandırmanın tam zamanıdır.” dedi.

Toplantıda Başkan Koçoğlu’nun konuşmasının ardından Mehmet Güneş İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Güneş tüm katılımcılara teşekkür etti ve firma tanıtım filmi izleyicilere sunuldu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise toplantıda yaptığı konuşmada, bir taraftan terör meselesini çözerken diğer taraftan Cumhuriyet ve Osmanlı’nın günümüze aktardığı sorunun çözümüne de demokratik haklar ve özgürlükler çerçevesinde bakıp kardeşliğin geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünü ifade etti.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, demokratik açılım konusunda, “Mübarek günde şehitlerimizin yüzü suyu hürmetine kim “Ben bu sorunun çözümü için katkı vereceğim, ben bu konuda söz söylemek istiyorum.” diyorsa vallahi elini de öpmeye hazırım, ayağına da gitmeye hazırım.” dedi.

Çiçek sözlerini şöyle sürdürdü;

“Hükümet olarak biz meseleye böyle

Page 74: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

gruptan ister bu gruptan olsun- arkasında bir dış destek olmadan varlığını uzun süre sürdürmesi mümkün değildir. Eğer Türkiye, şu kadar zamandan beri terörün her türlüsüyle mücadele ediyorsa karşısında uluslararası oluşmuş bir cephe var. Bu cepheyle mücadele vermeye çalışıyor.”

Terör örgütlerinin, uluslararası politikaların ya da bir ülkenin diğer ülkeye karşı hedeflerini gerçekleştirme noktasında kullandığı enstrümanlar olduğunu ifade eden Çiçek, “Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin devlet, millet olarak uğraştığı terör örgütleri dünyada en çok destek gören örgütler. Özellikle PKK. Mesela dünyada birçok terör örgütü var; dünyanın muhtelif yerlerinde değişik örgütler var. Bizim uğraştığımız örgütlerin arkasındaki dış destek bunların tamamından daha fazladır.” şeklinde konuştu.

Uluslararası politikanın bir parçası olarak bu örgütlerin varlıklarını sürdürdüğünü belirten Çiçek, “Bunun delili ne, belgesi ne, kaydı ne? Hiç bu kadar uzun uzun üzerinde gizli damgası taşıyan belge aramanıza gerek yok. Türkiye’de bu kadar eylem koyanların önemli bir kısmı yurtdışında; önemli bir kısmı bazen aynı ittifak içerisinde olduğumuz ülkelerde yaşıyor. Türkiye bunların hepsinin iadesini istedi; şu ana gelinceye kadar

bakıyoruz. Bu noktada herkesin katkısını bekliyoruz. Demiyoruz ki her işi biz biliyoruz, demiyoruz ki bizim her söylediğimiz doğrudur. Söylediklerimizde yanlış olan, eksik olan olabilir. Onun için herkesin kapısını çalmaya çalışıyoruz. Meseleye böyle bakarsak, bu mesele bugünden itibaren çözüm yoluna girmiştir. Hiç kimsenin de şundan tereddüdü olmasın; bulunacak çözüm, Anayasa’nın ilk 3 maddesinde ifade edilen çerçevede, üniter devlet yapısı içinde olacaktır.”

Dünyada hiçbir terör örgütünün dış destek olmadan varlığını “bir hafta bile” sürdüremeyeceğini ifade eden Çiçek, şunları kaydetti:

“O halde bu kadar örgüt varsa, o örgütlerin hepsinin arkasında da şu veya bu şekilde destek var. Türkiye Cumhuriyeti gibi çok büyük bir devlet, çok büyük tecrübesi var, çok başarılı güvenlik güçleri var; Silahlı Kuvvetleri var, polisi var, jandarması var. Bu kadar büyük imkana, büyük kabiliyete sahip bir ülkenin güvenlik güçleri bunlarla baş edemiyor mu? İşte sayısı şudur ya da budur. Baş edemiyor mu? Burada devlete bir güvensizlik meydana gelmemeli. Evvela problemi bütün boyutlarıyla görmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti’nin uğraştığı, örgütler değildir. Esas itibariyle örgütlerle beraber bunun arkasındaki güçlerle uğraşıyor. Hiçbir terör örgütünün -ister o

Geleneksel Toplantı

Page 75: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

72 - 73

dişe dokunur 3-4 tane suçlu iadesi yapılmıyorsa, bir atasözümüz var hırsıza mani olmayan, hırsıza dost olur.” diye konuştu.

Çiçek, son günlerdeki tartışmaları da bu manada anlamsız bulduğunu belirterek, terörün milli bir mesele olduğunu, iktidarlardan kaynaklanmadığını söyledi.

Çiçek, konuşmasına şöyle devam etti;

“1984-2009 arasındaki 25 sene içinde 15 hükümet değişmiş. Halen 2009’da bu mesele bilinen yöntemlerle çözülememişse, bunun üstesinden belli ölçüde gelinememişse oturup meseleyi “Ben daha iyi yaparım, sen daha iyi yaparsın.” tarzındaki bir kısır çekişme yerine “Bu işi birlikte yaparız, el birliğiyle yaparız. Bunu gündelik siyasete alet etmeden yaparız.” dediğimiz anda bu mesele çözüm yoluna girmiş

demektir. Aksi takdirde terörün varmak istediği

toplumda bir kargaşa çıkarmak, bir ümitsizlik

meydana getirmek… Onun için partiler üstü bir

mesele.”

Bakan Çiçek, toplantıdan önce Sheraton Otel’in

bahçesine İNTES’in armağan ettiği bir mavi çam

ağacı dikti.

Page 76: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Farklı Pencere

Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kukla Sanatı

Karagöz ile Hacivat

Türk Gölge Oyunu Sanatı Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden Türkler tarafından getirilmiştir. Bir başka rivayete göre Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethinden sonra bu sanat Osmanlı Devleti’nde gelişmiştir. Gerçekte, Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşamış karakterler olduğu ve Sultan Orhan Camii inşaatında çalıştıkları söylenmektedir. Bursa’da, Atatürk Caddesi’ndeki Şeyh Küşteri’nin (Küşterli Mahmud) mezarı bunun ispatıdır.

Oyunlarda “Şeyh Küşteri Meydanı” diye başlanan birçok diyalog, Şeyh Küşteri’nin bu işin Piri olduğunu vurgulamaktadır. Karagöz’ün mezarı ise bugün Çekirge Caddesi’nde Karagöz ve Hacivat’ın anıt mezarının bulunduğu bölgededir. Karagöz’ün mezar taşı bugün Yeşil’de bulunan Türk İslam Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır. Oyunun başrolünde Karagöz ve Hacivat adlı iki zıt karakter vardır. Karagöz halkın ahlak ve sağduyusunun temsilcisidir. Özü sözü birdir. Hacivat ise medrese eğitimi görmüş, kaypak, düzene uyan entelektüel bir karakterdir. Diğer tipleri Tuzsuz Çelebi, Matiz, Beberuhi, Arnavut, Yahudi, Çerkez, Kürt, Laz, Tiryaki, Zenneler vb. oluşturur. Türk el sanatlarının sahne sanatına dönüşümünün dünyadaki ilk ve tek örneği olan Karagöz oyunun figürleri, metin veya senaryoya göre sert ve kalın deriden kesilerek boyanır ve ışıklı perdeye yansıtılır. El ile hareketlendirilen, ses ve müziğe göre ustasının tarzına göre aktiflik kazanan kuklalar (tasvirler) perde yansımasında seyircinin göreceği biçimde karşı karşıya veya arka arkaya dururlar. Karagöz’ün oynatıldığı beyaz perdeye “ayna” adı verilir. “Hayal Perdesi” adı da verilen ışıklı 85 x125 cm boyutlarındaki tahta tezgahta yansıma olarak gösterilir. Figürler deliklidir ve bu deliklere uygun uzunluktaki tahta çubuklar geçirilir. Perdeler önceleri 2 x 2,5 m iken sonraları 110 x 80 cm ebadında yapılmaya başlanmıştır. İç tarafta perdenin altında kurulmuş “peş tahtası” vardır. Oyunda bunun dışında zil, tef, kamış,

Page 77: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

74 - 75

Hakan ARISOYKukla Sanatçısı

nareke (düdük), perdeyi aydınlatacak kandil veya ampul vardır. Bunlar peş tahtası üzerinde bulunur. Oyunda kullanılan tasvirler 32 - 40 cm büyüklüğünde olup genellikle manda, sığır ve deve derisinden yapılır. Deriler özel bir yöntem ile şeffaf hale getirilir. Daha sonra “nevregan” adı verilen ucu keskin bıçaklarla işlenir. Parçalar birbirine kiriş veya katküt adı verilen iplerle bağlanır. Daha sonra tasvirler çini mürekkebi veya kök boya ile boyanır. Karagöz’de işlenen konular komik öğelerle verilir. Çifte anlamlar, abartmalar, söz oyunları, ağız taklitleri belli başlı güldürü öğeleridir. Hacivat’ın semai söyleyerek perdeye geldiği, perde gazelini okuduktan sonra Karagöz’ü çağırdığı ve Karagöz’le Hacivat’ın kavga ettikleri giriş bölümüne “mukaddime” denir. Bu bölümde Hacivat’ın söylediği perde gazelinde oyunun bir öğrenme aracı ve gerçeklerin göstergesi olduğu belirtilerek felsefi ve tasavvufi anlamı vurgulanır. Muhavere bölümünde, bu oyunun başkişileri olan Karagöz ve Hacivat arasında geçen salt söze dayanan olaylar dizisinden sıyrılmış somutlaştırılmış ikili konuşma yer alır. Muhavere tekerleme biçiminde de olabilir. Bu bölümde Karagöz ve Hacivat’ın kişilik özellikleri ve birbirlerine karşıt özellikleri vurgulanır. Muhavereler oyunla ilgili olabildiği gibi, ilgisiz de olabilir. Bunun yanı sıra çifte Karagöz’lü muhavere, gelgeç muhaveresi ve ara muhavere çeşitleri de vardır. Asıl hikayenin anlatıldığı, diğer tiplerin perdeye geldiği bölüme "fasıl" adı verilir. Oyun

buradaki konuya göre isim alır. Fasılın sonunda oyuncular bir biçimde perdeden ayrılır. Hacivat ve Karagöz kalır. Oyunun sonunun haber verildiği, Karagöz’le Hacivat arasında geçen bitiş bölümünde seyirciden yapılan hatalar için özür dilenip bir sonraki oyunun duyurusu yapılır ve oyun sona erer. Karagöz’de hiciv ve taşlama vardır. Bu taşlamalar mizahi bir üslupla devlet yöneticilerine kadar uzanmıştır. Karagöz, saray tarafından ilgi görmüş ve desteklenmiştir. Yapılan şenliklerde, şehzadelerin sünnet düğünlerinde Karagöz gösterilerine yer verilmiştir. Karagöz özellikle İstanbul merkezli Osmanlı kültürüyle bütünleşmiştir. İstanbul’un yaşamını Karagöz oyunlarında görmek mümkündür. Ağalık, Büyük Evlenme, Kayık ve Tahmis bunlardan bazılarıdır. Ferhat ile Şirin, Balıkçı, Cazular, Kanlı Nigar, Leyla ile Mecnun, Ters Evlenme, Tahir ile Zühre, Yalova Sefası, Karagöz’ün Yazıcılığı, Karagöz’ün Aşıklığı, Karagöz’ün Hekimliği vb., Karagöz’ün bilinen diğer oyunlarıdır. Oynatanlar ise Hayali (Usta), Çırak (Yardımcı), Sandıkkar (2. Yardımcı), Yardak (Hanende), Dayrezen=Dairezen (Def Çalan) ve Hammal (Karagöz Zembilini Taşıyan)’dır. Osmanlı Dönemi’nin en önemli eğlence türlerinden olan Karagöz, Ramazan ayında sünnet düğünlerinde, şenliklerde, kahvehanelerde ve bahçelerde oynatılmaktaydı. Dönemin toplumsal olaylarını eleştirel bir gözle konu edinen Karagöz’ün yaygın olarak İstanbul’da oynatıldığı bilinmektedir. Anadolu’nun diğer kentlerine ise turneye giden

sanatçılar aracılığı ile yayılmıştır(1).

Kukla

Ne Osmanlı ne de Cumhuriyet tarihinde profesyonel bir kukla tiyatrosuna rastlamamamıza karşılık, eski düğünlerde, eğlencelerde, panayırlarda ve köy seyirlik oyunlarda bir oyunun içerisinde ya da bağımsız olarak kukla oyunlarının oynatıldığına dair pek çok belge ile karşılaşıyoruz. Batı ülkeleri kukla tiyatrosunun önemini erkenden fark ederek kukla tiyatrosu okulları açarken ve buradan mezun olan sanatçılara profesyonel kukla tiyatroları ve grupları kurulmasını sağlarken; biz, kukla tiyatrosu konusunda da kurumlaşamamanın cezasını, eski tiyatro geleneklerimizden mahrum kalarak ödüyoruz. Halk hikayelerimizde Keloğlan, gölge tiyatromuzda Karagöz, ortaoyununda Kavuklu’nun geleneksel kukla tiyatromuzdaki karşılığı ibiştir. El kuklası kategorisine giren ibiş, tuluat olduğu gibi burada da konağın kahyasıdır. Her önüne gelene eğilmekten sallabaş olur, her eğilişte şapkası başından düşer; ya evin hanımına ya hanımın kızına ya da kendisi gibi evin hizmetçisine aşıktır. Sevgilisinin karşısında eğilir, bükülür, utanır, sıkılır ama sonunda bir öpücük almadan bırakmaz onu. El kuklasının yanı sıra kukla tiyatrosunun, ip kuklası, bez kuklası gibi çeşitleri vardır. Halk oyunlarında kullanılan “çatal adam kuklası” çok ilginçtir. Oyuncu, arkasına yerleştirilen oyuncu

(1).Çetin Korkut ,(ortaoyunu,karagöz ve Hacivat)cetinkorkut.com

Page 78: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

boyutundaki manken kuklayı, oyuncunun elleri ve ayakları ile kuklanın elleri ve ayakları arasında bağlanan iplerin yardımı ile hareket ettirir. Böylece oyuncu hangi hareketi, figürü yaparsa kukla da iplerin yardımı ile aynı hareketi yaparak sahnede aynı dansı oynayan iki halk oyuncusu illüzyonu yaratılır. Anadolu’daki kukla çeşitlerine son olarak da kaşık kuklası eklenebilir. Kaşık kuklası, büyük tahta kaşıklara insan sureti çizip onları süsleyerek yapılır(2) .

Antares Sanat Merkezi’nde Karagöz Hayat Buluyor

Hakan Arısoy Kukla ve Karagöz Tiyatrosu tarafından “Karagöz Tiyatrosu” etkinlikleri yapılacaktır.

Ekim ayında, Antares Alışveriş Merkezi içinde 900 metrekarelik bir alanda kurulacak Antares Sanat Merkezi’nde, ülkemizin ilk ve tek yerleşik olarak faaliyet gösteren “Karagöz ve Kukla Tiyatrosu” kurulacaktır. Karagöz ve kukla oyunlarının her hafta düzenli olarak sahne almasının yanında ASM’nin bünyesinde oluşturulacak kukla ve Karagöz atölyesinde yeni sanatçıların yetiştirilmesi için sürekli eğitim çalışmaları yapılacak. İçinde bulunduğumuz küresel ve çok kültürlü toplumda kültürel farklılıklarla yüzleşmek büyük bir mesele haline gelmiştir. Amerika ve Avrupa Birliği’nin göç alımı ve arka arkaya genişlemesi bu ülkelerin uluslarını ve kültürlerini devamlı etkileşim ve değişim içine sokmuştur; böylece çok kültürlü toplumda yaşamak milyonlarca insanın kaidesi olmuştur. Dünya bütünleşmesi sürecinde kültürün önemi ve rolü artık görmezden gelinemeyecek bir durumdur. Bu yeni toplumsal bağlamda bireylerin ve yerel halkların kültürel kimliklerinin farklı yüzleri, sürekli olarak yenilenme ve tashih sürecine tabidir. Bu süreçte Karagöz ve Kukla Tiyatrosu ülkemiz için ayrı bir öneme sahip olacaktır. Evrenselliğini hiçbir zaman kaybetmeyen Karagöz ile Hacivat, Türk el ve sahne sanatlarını içine almış olan oynatma tekniği ve oyundaki tüm karakter seslerini

sadece bir oynatıcı tarafından seslendirilmesi, diğer sahne sanatları arasındaki farkı ve güzelliği ortaya çıkarması açısından da çok önemlidir.

Ayrıca, Antares Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan atölye eğitimlerinde ve çalışmalarında öncelik Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı yuva, yurt, rehabilitasyon merkezleri ve çocuk evlerinde korunma altında bulunan çocuklarımıza verilerek psiko-sosyal gelişimlerine katkı sağlamak da amaçlanmaktadır. Antares Sanat Merkezi’nin Tiyatro Sahnesi, Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nce ve bağlı kuruşlarca düzenlenen etkinlikler için bedelsiz olarak tahsis edilecektir

Amacına Nasıl Ulaşacağı

Karagöz sanatı ülkemizde, gerek yeni sanatçıların yetişememesinden gerekse seyircisine ulaşamamaktan yetirince ilgi görememektedir. Düzenli karagöz gösterilerinin yapılması ve yeni sanatçıların yetiştirilmesi için yapım ve oynatım eğitimlerinin verilmesi için kurulacak olan ASM, bu konuda yapılan çalışmalara ciddi ve önemli bir katkı sağlayacaktır.

Hedeflenen Kitleler, Kitlenin Kimlerden Oluşacağı ve Sayısı

ASM’nin bünyesinde her yaş gurubu için hazırlanacak Karagöz yapım ve oynatım eğitim programları sürekli devam edecektir. Uzman pedagoglar ve senaristler ile birlikte yazılacak oyunlar her haftasonu iki kez; haftaiçi ise ilköğretim ve kreşlerde altı kez sahnelenerek ayda 4000 kişinin Karagöz oyunlarını seyretmesi hedeflenmektedir.

Bu Kitlelere Ulaşma Olasılığı ve Olasılığın Dayanağı

ASM’yi oluşturan Hakan Arısoy Karagöz ve Kukla Tiyatrosu, bugüne kadar hem ülke içinde hem de Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığı gösteriler ve sahne aldığı oyunlar ile

Farklı Pencere

(2)Savaş Aykılıç (kukla)tiyatronlaine.com

Page 79: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

76 - 77

geniş izleyici kitlelerinin takdir ve beğenisini kazanmıştır. Merkezi Fransa’da bulunan Milletler Arası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği (UNİMA) üyesi olan grup, bünyesinde geleneksel Türk Tiyatrosu alanında uzmanlaşmış sanatçılar bulundurmaktadır.

Projenin Hangi Konulara Hizmet Edeceği ve Elde Edilecek Sonuçlar

Geleneksel Türk El Sanatları’nın en zarif dokumalarıyla bezenmiş, kök boyalarıyla boyanmış Karagöz-Hacivat tasvirleri ve folklorik yöresel karakterlerimizin ipli kuklaları sahnelendiği yerlerde –örneğin Avrupa turnesinin Brüksel durağında- gördüğü ilgi karşısında anladık ki bu alanda yapılan çalışmalara hız verilmeli. Kültürler arası diyalog projelerinin artmasının, geniş kitlelere yaygınlaştırılmasının dünya üzerindeki birçok problemi çözeceğini düşünmekteyiz. Bu fikrin verdiği heyecanla ASM Kukla ve Karagöz Tiyatrosu projesini hazırladık. Sanat, kişisel ve kültürel ilişkiler dokumanın yüzyıllardır en etkili yollarından biri; sanatın kültürler üstü sembolik bir dili var. Yüce değerlerini ileten sanatçı ya da kara propaganda yapmak isteyen politikacı, sanatı yargı inşa eden bir silah gibi kullanabiliyor. Sanatın ilettiği mesaja gösterilen olumlu tepkinin zihinlerdeki etkisi ömürler boyu sürebiliyor. “Çalışan Eller”

tablosu da “Piyanist”, “Troy” filmleri de bizim İngiltere’de sahnelendiğinde izleyicilerini hayretler içinde bırakan “Bulutların Üzerinde” operamız da oldukça uzun yaşayacak. Görenler üzerinde etki bırakacak. Sanatın etkileyici gücü, tecrübe ve disiplinle planmış iyi prodüksiyonlar ve organizasyonlarla harekete geçirilebilir. Bilişsel olarak insan; dikte eden, zor öğrenilen, “öğretmen parmağını sallayan” önermeyle savaşıyor; sempatik, seyrek dokulu, eğlenceli, imgesel önermeye ilgiyle yaklaşıyor. Postmodern dünyanın insanı, rasyonalist yaşamın gerginliği içinde mistiğe çok daha fazla önem veriyor, ilgi gösteriyor. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde ortaya çıkan, dünya ile ekonomik ve siyasi entegrasyon hamlemiz kültürel karşılaşma ve paylaşımlara da uzun vadede zemin hazırlamakta. Tanıtım çalışmaları, genel olarak ekonomik faaliyetlerin gereği olarak hareketlendi. Örneğin turizm sektöründeki canlanmaya paralel olarak hazırlanan Türkiye’nin ülke klibi ve basılı ürünleri, geçen yıl en iyi ülke tanıtım ürünleri seçildi. İçinde bulunduğumuz durum itibariyle artık kendisi tez olan tanıtım çalışmaları yapmalıyız. Hakan ARISOY, Kukla Tiyatrosu’nun 150’yi aşan yurtdışı sahne tecrübesiyle şunu düşünüyor; hedefleri dünya olan ürünler, kültürümüz içinden gerekli araştırma ve hazırlıkla çıkarılabilir ve tüm dünyanın beğenisine sunulabilir.

Page 80: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

AB Proje

İNTES’in “Bir İstihdam Hikayesi” devam ediyor

Eğitimler sonunda başarı ile mezun olan 51 kursiyerden yurtdışında istihdam edilmeyi kabul eden 34 kişi Gama Endüstri A.Ş.’nin Katar Projesi’nde istihdam edilecektir. Gruplar halinde gönderilmeye başlanan işçilerden, ilk 10 kişinin Eylül ayında Katar’a gitmesi için işlemler başlatıldı.

Ayrıca, üyelerimizden gelen talepler üzerine başarılı olan kursiyerler bu firmalara yönlendirildi. Bu kapsamda 2 kursiyer Baytur İnşaat Taahhüt A.Ş. tarafından yurtdışı şantiyesinde istihdam edildi.

Proje kapsamında düzenlenen ikinci mesleki eğitim 8 Haziran - 11 Temmuz 2009 tarihleri arasında düzenlenen “Panel Sistem Demiryolu Ustası’’ oldu. Bir hafta süren teorik eğitimlerin ardından beş hafta süren uygulamalı eğitimler Yapıray Ankara - Konya Hızlı Tren Projesi Konya Şantiyesi’nde yapıldı.

Mesleğe ilişkin, meslek standardı çalışmaları

tamamlanarak MYK’ya sunulmuş olup, Resmi

Gazete’de yayınlanmak üzere onay alındı.

İNTES bünyesinde geliştirilen mesleğe ait soru

bankası desteğiyle proje kapsamında sürdürülen

eğitimler sonunda yazılı ve uygulamalı sınavlar

yapıldı. Sınavlar sonucunda kursiyerlerin ölçme

ve değerlendirmeleri gerçekleştirildi.

Sınav Komitesi gözetiminde yapılan sınavlar

sonucu başarılı olan 22 kişinin Yapıray Konya

ve Afyon Şantiyelerinde istihdam edilmelerine

yönelik çalışmalar Yapı Merkezi’nin verdiği

destekle başlatıldı. İlgili şantiyede ilk etapta 15

kursiyer istihdam edildi.

İstihdamları gerçekleşen kursiyerler ile

ilgili olarak İŞKUR’a düzenli bilgilendirme

yapılmaktadır.

“İnşaat Sektöründe Ölçme ve Değerlendirme; Eğitim ve İstihdam Projesi” kapsamında düzenlenen ilk mesleki eğitim, “Kaynak Ustası” mesleğinde, 6 Nisan 2009 – 20 Mayıs 2009 tarihleri arasında Gama Kaynak Okulu’nda gerçekleşti.

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından desteklenmektedir

Bu proje İŞ-KUR tarafından yürütülmekte ve izlenmektedir Bu projenin sözleşme makamı MFIB'dir

Page 81: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

78 - 79

İnşaat Sektöründe Ölçme & Değerlendirme; Eğitim ve İstihdam ProjesiIII. Mesleki Eğitim: “Argon Kaynak Ustası’’

İnşaat Sektöründe Ölçme & Değerlendirme; Eğitim ve İstihdam Projesi kapsamında düzenlenen üçüncü mesleki eğitim programı, “Argon Kaynak Ustası” mesleğinde, 3 Ağustos 2009 tarihinde başladı. Eğitimler sonunda ölçme ve değerlendirmeleri yapılacak olan kursiyerler arasından başarılı olanların sektörde istihdamları sağlanacaktır.

İŞKUR ve İNTES kayıtlarından ve bu meslekte eğitim almaya gönüllü olan kursiyer adayları arasından seçim yapılırken;

18–29 yaş arasında olmak,•

En az ilkokul mezunu olmak•

İŞKUR’a kayıtlı olmak şartları arandı.•

Seçilen 30 kursiyer adayının seviyelerinin tespitinin yapılabilmesi için adaylar yeterlilik sınavına tabi tutuldular. Sınavların değerlendirilmesi, Efor Makine Kaynak

Okulu eğiticileri ve İNTES proje uzmanları tarafından yapıldı. Meslek standartlarına dayalı olarak gerçekleştirilen ve toplam altı hafta sürecek olan eğitimlerin ilk haftası İNTES Genel Merkezi’nin eğitim salonunda verildi. Yapılan teorik eğitimlerde mesleki derslerin yanı sıra kursiyerlerin istihdamlarında fayda sağlayacak ek dersler verildi. Bu kapsamda, temel iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği, ilk yardım, inşaatlarda kalite konularında genel bilgiler kursiyerlere aktarıldı. Eğitimler boyunca kursiyerlerin iş kazası-meslek hastalıkları sigortaları yaptırılmış olup, kişisel koruyucu donanım malzemeleri İNTES tarafından sağlandı.

10 Ağustos 2009 tarihinde eğitimlerin uygulamalı bölümleri Ostim EFOR Kaynak Okulu’nda başladı. Yoğun pratik eğitim gerektiren mesleki eğitimler, alan uzmanı eğiticiler gözetiminde sürdürüldü. Kursiyerler,

son olarak 20–21 Ağustos 2009 tarihinde argon

ve elektrik kaynağı üzerine teste tabi tutuldular.

Kursiyerler belirli aralıklarla gruplara

ayrılarak teste tabi tutulmaktadırlar. Gruplar,

I. grup 4’(inç) boru üzerine SMAW+GTAW

(elektrik+argon kaynağı ), II. grup 2’(inç) boru

üzerine GTAW (argon kaynak), III. grup ise plaka

üzerine kaynak olarak belirlendi.

“Argon Kaynakçısı” eğitimleri, 11 Eylül 2009

tarihinde tamamlandı. Eğitimlerin ardından

meslek standartlarına dayalı olarak geliştirilen

soru bankasından seçilen sorular ile sınav

komitesi gözetiminde ölçme değerlendirmeler

yapılacaktır. Başarılı olan kursiyerler ‘Efor

Makina’nın Manisa-Soma şantiyelerinde

istihdam edilecektir.

Page 82: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Oktay VARLIER

Röportaj

Türkiye’nin turizmdeki yeri nedir?

Türkiye dünyadaki turizm hareketleri içinde ilk sekiz

ülke arasında yer alıyor. Dünya turizminin yaklaşık

yüzde 2,5’i gerek turizm gelirleri, gerekse yabancı

turist girişi açısından Türkiye tarafından karşılanmakta.

Bu noktalara çok hızlı geldik. Türkiye’deki turizm

sektörünün gelişme süreci dünya turizminin gelişme

hızının 2-2,5 kat üstündedir. Dünya turizminin yıllık

ortalama büyüme hızı yüzde 4 civarında. Türk turizmi

ise son onbeş yılda, yıllık ortalama yüzde 9-10

oranlarında büyüme gerçekleştirdi.

Ancak geldiğimiz nokta, olması gereken asıl nokta

değildir. Türkiye, Akdeniz çanağında turizm gelirleri

ve yabancı turist girişleri açısından İspanya, Fransa ve

İtalya’dan sonra dördüncüdür. Hedefimiz, dünyanın

ilk beş turizm ülkesi arasına, Akdeniz’de de ilk üçe

girmektir.

Türk turizminin çok çeşitli alternatiflere sahip olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk turizminin en büyük özelliği, pek çok ürünü

sunma imkanına sahip olmasıdır. Türkiye konuklarına

coğrafi, kültürel ve iklimsel özellikleri nedeniyle çok

çeşitli alternatifler sunabilmektedir. Topraklarımızdan

onbinlerce yıl önceden kalan tarih fışkırıyor. Neolitik

çağdan bu yana Hitit, Finike, Likya, Selçuklu, Roma

ve Bizans, Osmanlı gibi kaç medeniyet bu ülkede

yaşamış.

Türkiye, üç tarafı çevreleyen kıyı şeridiyle deniz, kum,

güneş turizmi için ideal ülkelerden bir tanesi. Uzun

yaz mevsimi, topografik yapısı, temiz denizleri ile özel

bir ülkeyiz.

Jeotermal kaynaklarımız çok zengin. Fakat

bu kaynaklarımızın çok küçük bir kısmını

değerlendirebiliyoruz.

Gastronomik zenginliğimiz de önemlidir. Anadolu, Balkan, Ortadoğu, Akdeniz kültürlerinin birleşmesiyle çok zengin bir mutfak kültürüne sahibiz.

Türkiye kış turizminde önemli bir kayak potansiyeline sahip.

Ayrıca yelken, sörf, yat turizmi gibi deniz turizminin diğer dallarında olağanüstü bir zenginliğe sahibiz. Akdeniz’de yaklaşık 700-800 bin yat dolaşırken, Türkiye’deki marina kapasitemiz sadece 8500 yatlık. Bu kapasitenin 25 bine çıkması gerekiyor.

Golf turizmi konusunda çok önemli yatırım alanlarına sahibiz. 15 yıl önce hemen hemen hiçbir golf alanı yoktu. Bugün sadece Belek’te 10-11 tane golf alanı var. Önümüzdeki 10 yıl içinde 50-60 tane golf alanı devreye girmesi gerekiyor. Golf turizmi Türkiye’ye daha üst düzeyde para harcayan ve 12 aya yayılmış turistleri getirme imkanı sağlayacaktır.

Potansiyelimiz bu alanlarla da sınırlı değil. Kültür turizmi içine din turizmini de dahil etmemiz gerekmektedir. Örneğin dinlerin beşiği Urfa, Harran, Mardin olağanüstü niteliklere sahip yerler.

Türkiye’nin coğrafi konumu da ayrı bir öneme sahip. Bu konudaki değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?

Türkiye’nin en büyük özelliklerinden birisi coğrafi konumudur. Üç saatlik bir uçuşla aşağı yukarı 500 milyon insan ülkemize ulaşabilir. Rusya ve diğer eski Sovyetler Birliği’ne bağlı ülkelerin, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ülkelerinin ulaşım noktasının ortasındayız.

Turizm konusunda bugüne kadar değerlendirilememiş alanlarımız var mı?

Çok değinilmeyen, yeni dallar var. Bunlardan bir tanesi sağlık turizmi. Estetik, kalp, diş, göz cerrahisinde, rehabilitasyon tedavilerinde çok iyi tesislere,

hekimlere ve imkanlara sahibiz. Bu alanlarda Antalya, İstanbul, İzmir gibi kentlerimizde Avrupa ülkelerine göre çok daha düşük rakamlarla, daha ucuz, daha iyi hizmet verebiliyoruz. Ülkelerin sağlık sigortası kurumlarıyla anlaşmalar yaparak, çok sayıda hastayı ülkemizde tedavi etme imkanını sağlamamız gerekiyor.

Kongre turizmi Türkiye için çok önemli bir potansiyeldir. Bu alan sadece kongre salonlarını doldurmak anlamına gelmiyor. Kongreye gelenlerin geldikleri mekanda zamanlarını geçirebilecekleri, ilgilerini çekebilecek birtakım ürünler sunulmalıdır. Örneğin, İstanbul’a kongre için gelen biri, Boğaz, Ayasofya, Ortaköy, Beyoğlu, Süleymaniye Camii, Sultanahmet gibi özel mekanlar ve müzeleriyle İstanbul’da çok ciddi bir kültür mozağini bir arada görme imkanına sahiptir.

Turizm gelirlerinin arttırılması için önerileriniz nelerdir?

Turizm tesislerinin önemli bir kısmı sadece 6-7 ay çalışıyor. Oysa, sezon 12 aya yayılmalıdır.

İkincisi; Türkiye’deki turizmi ülke sathına yaymalıyız. Türkiye’ye gelen turistlerin yaklaşık yüzde 30’u Antalya’ya, yüzde 25’i İstanbul’a, yüzde 20’si Ege Bölgesi'ne geliyor; Anadolu’yu ziyaret eden turist sayısı sınırlı. Turist profilini tüm ülke sathına yaymalıyız.

Japonya, Avustralya, Amerika, Kanada gibi uzak ülkelerden Türkiye’ye daha fazla turist getirmenin yollarını aramalıyız. Bu ülkelerdeki insanlara farklı paketler hazırlanabilir. Örneğin Yunanistan, Mısır, İsrail gibi yakın coğrafyadaki ülkelerle birlikte ortak tur programları hazırlayabiliriz. Bu ülkelerdeki belirli noktaların ziyaret edilebileceği tur programları, dünyanın pek çok noktasındaki seyahat tutkunları için oldukça ilgi çekici olacaktır. Bu tarz programlar daha çok harcama yapma eğiliminde olan turist profilini

Turizm, Türkiyenin vitrinidirİntes’in geçmiş dönem Başkan Vekili Oktay Varlıer, inşaat sektörü yanında turizm sektörünün de içinde yer almakta. Varlıer, Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanlığı’nın ardından, Martı Hotels & Marinas Grubu’nda İş Yatırım Geliştirme Koordinatörlüğü görevini üstlendi. Aslen ekonomist olan Varlıer, inşaat sektörünü en yakından tanıyanlardan birisi. Ancak bu sefer Varlıer bizlerle turizm konusundaki engin bilgi birikimini ve deneyimlerini paylaştı, İNşaat SANayii'nin sorularını cevapladı.

Page 83: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

80 - 81

ülkemize çekmeyi sağlayacaktır.

Öte yandan Arap ve Körfez ülkelerinden, özellikle alışveriş, kültür, termal, sağlık ve eğlence turizmi konularında çok sayıda turist getirmemiz gerekir.

Alışveriş Turizmi açısından ülkemizin cazip olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye’nin bir başka önemli potansiyeli de alışveriş turizmi. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, uluslararası markaların yeraldığı, büyük alışveriş merkezleri kuruluyor. Bu alışveriş merkezleri sadece İstanbul’da ya da Türkiye’de yaşayanların değil, Ortadoğu, Balkan ülkeleri, Orta Asya Cumhuriyetleri, Rusya gibi ülkelerden gelenlerin çok rahat alışveriş yapabilecekleri, her türlü olanakları sunan cazibe merkezleri aslında. Söz konusu ülkelerde, bu olanaklarımızın daha etkin tanıtımını yapmalıyız.

Her Şey Dahil hizmeti veren Turizm Tesisleri alışveriş potansiyelini engelliyor mu?

Her şey dahil sistemi Türkiye’de turizmin çok hızlı gelişmesine neden olan faktörlerden biri. Ancak bu konuda çeşitli sıkıntılar var. Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 70’i deniz, kum, güneş turizmi için geliyorlar. Turist uçaktan iniyor konforlu bir otobüs ile doğrudan doğruya tesise götürülüyor. Gittiği tatil oteli 80-100 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş.Tesiste restoranlar, barlar, alışveriş yerleri, tenis, sörf, hertürlü deniz sporu, animasyonlar, havuzlar vb. gibi hayal edebileceği veya edemediği her türlü imkan bulunmakta. Dışarı çıkması için hiçbir neden yok. Şu anda Akdeniz’deki en güzel tesisler bizde. Tesisin dışına çıktığı zaman bambaşka bir tablo. Otellerimiz, tatil köylerimiz 5 yıldız ve birinci sınıf ama tesisin dışına çıktığında çevre 2 yıldız. Kolundan, paçasından çeken işportacı, üç kuruşluk tişörtü 10 liraya satmak isteyen satıcılar, hijyen niteliği olmayan restoranlar, yiyecek-içecek yerleri, kazık atan taksi şoförleri. Turiste kaldığı otelde aldığı hizmetlerden daha cazip birtakım ürünlerin sunulması gerek ki tesisin dışına çıksın. Yoluyla, hizmetiyle, alışverişiyle, yiyeceğiyle, eğlencesiyle, kültür hizmetleri, müzik-eğlence gibi ürünler uygun fiyatlarla sunulmadığı sürece turist tesis dışına çıkmak istemez. Ayrıca deniz kum güneş turizmine gelen turistlerin önemli bir bölümü çocuklu aileler. Bu nedenle her şey dahil sistemi, bütçelerini daha iyi ayarlayabilmeleri açısından da onlara uygun geliyor.

Sektörün sosyo-ekonomik katkıları nelerdir?

Sektörün en büyük özelliği, büyük oranda istihdam yaratıyor olması. Turizm sektörü az yatırımla en fazla istihdam sağlayan sektörlerdendir. Yeni yapılan hesaplara göre turizm sektöründe, bir kişiye istihdam sağlamak için yaklaşık 88 bin liralık yatırım yapmak gerekirken, sanayi sektöründe 150 bin, hizmetler sektöründe 200 bin lira tutarında yatırım yapmak gerekiyor.

Öte yandan ödemeler dengesi açığını kapatmada

turizm sektörünün çok büyük etkisi var. Örneğin, geçen yıl 26 milyon turistten 22 milyar dolarlık turizm geliri elde edildi. 55 milyar dolar cari açığı olan bir ülkede 22 milyar dolarlık döviz girdisi çok önemli bir gelir kaynağıdır.

Turizm, Türkiye’nin vitrinidir. Avrupa Birliği'ne girme çabası içerisindeyiz; Avrupa halkının önemli bir kısmının Türkiye hakkında sınırlı bilgileri ve yanlış, olumsuz önyargıları var. Ancak Türkiye’ye geldikleri zaman, bambaşka bir tablo ile karşılaşıyorlar. Ülkemizin çağdaş taraflarını görüyorlar, tarihi, kültürel zenginlikleri ile tanışıyorlar. Olumsuz önyargıları da böylece olumluya dönüyor.

Sektörün mesleki eğitim düzeyi yeterli midir?

Turizm sektöründe yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi çalışıyor. Bunun içinde nitelikli ve nitelikli olmayan personel var. Ülkemizde çok sayıda turizm yüksekokulu ve meslek okulları var. Fakat bu okullardan bazıları turizmle alakasız illerde kurulmuş, öğrencinin bulunduğu ilde staj yapma imkanı bile yok.

Yüksekokullar ve turizm meslek liseleri sektörün geliştiği ve gelişeceği yerlere yönelik olarak kurulmalıdır. Örneğin Kapadokya’da kurulan turizm meslek yüksekokulunda öğrenciler şarapçılık, otel yönetimi, ön büro eğitimi, aşçılık gibi alanlarda eğitim görüyorlar. Bu tarz eğitimlerin yaygınlaşması gerekmektedir.

Turizm tesislerindeki hizmet - fiyat kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sektördeki yoğun rekabet ortamında tesis sahipleri ayakta kalmak için hizmet kalitesini düşürmek zorunda kalıyor. Ancak ülkemiz turizminin en önemli özelliği, mevcut fiyatlarda en iyi hizmeti veren ülke olmasıdır. Akdeniz şeridinde Türkiye, fiyat kalite açısından en uygun ülke konumundadır.

Antalya’da bir biri ardına turizm tesisleri yatırımı yapıldı. Kentte bundan sonraki turizm yatırımları ne olmalı?

Antalya’da tek bir yatak daha yapılmamalı ama kentte başka şeyler yapılması gerekiyor. Örneğin alışveriş imkanlarını sağlayacak tesisler yapılmalı, sağlık turizmi geliştirilmeli, golf alanları oluşturulmalı, kültür turizmini geliştirecek imkanlar yaratılmalıdır. Öte yandan ülkemizde yatak sayısı da artırılmalı ama Ege’de, İstanbul’da. Anadolu’nun her şehrinde otellere ihtiyaç var. Bugün yaklaşık 750 bin belgeli yatak var; bunun bir kısmı yatırım, bir kısmı da işletme belgeli, 250-300 bine yakını ise belediye belgelidir. Yeni yapılacak otellerin 5 yıldızlı olması şart değil. Sadece kaliteli, temiz, hijyen otellere ihtiyaç var.

Tüm bu söylediklerim, turizm master planının hazırlanmasını gerektirmekte. Türkiye’nin ne zaman, neresinde, hangi nitelikte ve kapasitede tesislerin yapılacağı, bunların elektrik, su, yol vb. altyapı gerekleri tespit edilmeli. Yatırımlar (özel ve kamu

yatırımları), teşvikler, tanıtım ve pazarlama çalışmaları bu planlara göre bir senkronizasyon ve koordinasyon içinde yönlendirilmeli. Bu yapıldığı takdirde, Türkiye’de turizmin gelişmesi daha planlı, daha dengeli bir şekilde olur. Antalya’da yapılan hataları tekrarlamayız.

Ayrıca turizm sektörünün kendi kendini denetleyen, yöneten bir birliği yok. Turizm yatırımcılarının, tesisleri işletenlerin bir araya gelip kendilerini denetleyen bir birlik ve üst turizm kurulu kurulması gerekiyor. Otellerin yıldızlamasından, çalışanların sertifikasyonuna varana kadar Türkiye tanıtımında etkili olacak bir kurulun kurulmasında büyük yarar olacaktır.

Sahil kentlerinde sunulan eğlence hizmetini nasıl buluyorsunuz?

Bu konuda pek çok tesiste sunulan hizmetleri yeterli ve kaliteli buluyorum. Hatta Türkiye bu konuda Avrupa’daki tesislere göre çok daha kalitelidir. Akdeniz çanağında bu konuda hiç tartışmasız en iyisiyiz. Ancak tesislerin dışında mutlaka kaliteli kültür ve eğlence ürünleri sunulmalı.

Yanlış yapılaşmanın Türk turizmine zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Aslında çevremizi asıl tahrip edenler tesisler değil. Bu konudaki en büyük tehdit ikincil konutlar, yani yazlık evler, kooperatiflerdir. Bu yapıların olduğu bölgelerde düzenli bir şehir bölge planlaması bulunmamaktadır. Sahil bölgelerindeki belediyeler gelirlerini artırabilmek için her türlü imar iznini verdiler. Elbette çevreyi bozan tesisler de var ama turizm yatırımcısı giderek bilinçlenmeye başladı. Çünkü tesisin olduğu çevre yok olursa, turistin oraya gelmesi için bir neden kalmayacak. Dolayısıyla turizm bölgelerindeki yapılaşma bir master planı çerçevesinde olmalı.

Son olarak turizmcilerin ihracatçı sayılması ile ilgili değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?

Turizmcilerin ihracatçı sayılması için bir kararname çıktı. Bunun getirdiği yenilik, Eximbank’ın ihracatçıya sağladığı bazı kredilerinden yararlanma imkanıdır.Ancak, turizmciler ihracatçılara verilen KDV iadesinden yararlanamıyor. Sektöre ciddi yatırım ve işletme teşvikleri sağlanmalı ancak bu teşviklerin sözünü ettiğim master planı çerçevesinde verilmesi üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Eğer bu plana göre önümüzdeki 5 yılda, örneğin Doğu Anadolu’da turizm geliştirilecekse, bu dönemde bölgenin alt ve üstyapısıyla, tanıtımıyla, pazarlamasıyla, çevre değerlendirilmesi ile bir bütün olarak teşvikler uygulanmalıdır. Bunu yapmadığınız takdirde,daha önce yaşadığımız sorunlar (altyapısı tamamlanmamış tesisler, gereğinden fazla yatak kapasitesi, destinasyon için gerekli diğer fasilitelerin yapılmaması vb.) ve karmaşa olur.

İNsaat SANayii dergimizin konuğu olduğunuz için teşekkür ederiz.

Page 84: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Mali Pencere

İhracata yönelik devlet yardım ve teşvikleri

Enstitüsü veya akredite edilmiş kuruluşlardan alınması gerekmektedir.

V. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) Yardımları

Bilindiği üzere AR-GE yardımları, gelir ve kurumlar vergisi kanunları ile 5746 sayılı AR-GE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkındaki Kanunlarda özellikle vergisel boyutları itibariyle bütün mükellefleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu vergisel destekler yazımızın konusu değildir.

Vergisel desteklerden ayrı olarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 98/10 numaralı tebliğ ile ihracatı artırıcı projeleri desteklemek amacıyla yapılan harcamaların nakit olarak karşılanması ve sermaye desteği şeklinde yardımlar öngörülmüştür4.

Tebliğ kapsamındaki düzenlemeler doğrultusunda Araştırma-Geliştirme (AR-GE) projelerinin bu desteklerden yararlanabilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekmektedir.

Yeni bir ürün üretilmesi,•

Ürün kalitesi veya standardının •yükseltilmesi,

Maliyet düşürücü ve standart yükseltici •mahiyette yeni tekniklerin uygulanması,

Üretimle ilgili olarak yeni bir teknoloji •geliştirilmesi veya yeni teknolojinin yurt koşullarına uyumu konusunda bilimsel esaslara uygun hazırlanacak çalışma ve teknoloji uyarlaması.

1. AR-GE Faaliyetlerinin Proje Bazında Desteklenmesi

Bu yardım kapsamında, kuruluşların kendi

bünyelerinde veya Türkiye’de olmak kaydıyla

bünyeleri dışında gerçekleştirdikleri AR-GE

faaliyetleriyle ilgili aşağıda sıralanan giderler,

azami 3 yıl süreyle ve % 50-60 oranında

karşılanmaktadır. Projelerin desteklenebilmesi

için TUBİTAK tarafından onaylanması şarttır.

Personel giderleri (araştırmacı ve •

araştırmada kullanılan teknisyen)

Araştırma faaliyeti için kullanılan alet, •

teçhizat, yazılım giderleri

Araştırma için kullanılan danışmanlık hizmeti •

ve eşdeğer hizmet alım giderleri

Ülke içindeki AR-GE kurum ve kuruluşlarına •

yaptırılan AR-GE hizmet giderleri

Doğrudan AR-GE faaliyetleri ile ilgili malzeme •

alımı vb. giderleri

Patent başvuru giderleri•

alınacak kalite, çevre belgeleri ile insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaret ve belgelere ilişkin harcamaların belli bir bölümü Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmaktadır3.

Türkiye’de ticari ve sınai faaliyette bulunan veya tarım ya da yazılım sektörlerinde iştigal eden şirketler, dış ticaret sermaye şirketleri (DTSŞ) ile sektörel dış ticaret şirketleri (SDŞ) bu destekten yararlanırlar.

Desteğin kapsamında aşağıdaki standartlara uygunluk belge ve işaretlerin temini için yapılan harcamaların, 50.000 ABD Doları’nı geçmemek şartıyla, % 50’lik kısmı girmektedir.

ISO 9000 serisi•

ISO 14000•

CE işareti•

Uluslararası nitelikteki diğer kalite ve çevre •belgeleri

ISO 22000 gıda güvenliği yönetimi sistemi •belgeleri

Tarım ürünlerine ilişkin belgelendirme •işlemleri ve olumlu sonuçlanmak kaydıyla laboratuar analiz raporları

Bu desteğin sağlanabilmesi için harcamaların belgelendirilmiş olması ve Türk Standardları

fuarın konusuyla ilgili seminer, konferans, panel ve ödüllü yarışma giderleri tebliğde belirtilen tutar ve oranlarda Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan (DFİF) karşılanmaktadır.

III. Yurtdışı Fuar Katılım Destekleri

Bu kapsamda sağlanan nakit destekler, aşağıda belirlenen konularda ve tebliğde belirtilen oran ve tutarlarda gerçekleştirilmektedir.

Yurtdışı fuar organizasyonunu düzenlemek 1. üzere Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından görevlendirilen organizatöre katılımcı tarafından ödenecek katılım bedelleri,

Sektörel nitelikli uluslararası fuarlara 2. bireysel iştirak gerçekleştirilmesi durumunda; sektörel nitelikli uluslararası fuarlar için, katılımcının ödeyeceği boş stant kirası ve nakliye harcamaları,

Fuar organizatörleri tarafından yurtdışında 3. fuar için yapılan tanıtım faaliyetlerine yönelik harcamalar.

IV. İnsan Sağlığı, Can Güvenliği, Kalite ve Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi

Uluslararası pazarlarda imalat ve yazılım sektörünün rekabet gücünün arttırılması ve çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyum sağlanabilmesi amacıyla akredite edilmiş kurum ve/veya kuruluşlardan

I. Giriş

Ülkemizdeki hali hazırda geçerli olan ihracatçılara yönelik devlet desteği uygulamaları, esas olarak Bakanlar Kurulu’nun 27.12.1994 tarihli ve 94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı ile başlatılmıştır.

Güncel destek ve teşvik uygulamaları, neredeyse bütün batılı ülkelerin uygulamalarında olduğu gibi, AB ve GATT normlarına uygun olarak “bir faaliyetin yapılması” şartına bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından takip edilen ihracata yönelik devlet yardım ve teşviklerinin belli başlıları bu yazımızın konusunu oluşturmakta ve izleyen alt bölümlerde özet olarak açıklanmaktadır.

II. Uluslararası Nitelikli Yurtiçi Fuarlarının Desteklenmesi

Bu destek, uluslararası nitelikteki yurtiçi ihtisas fuarlarının, dış dünyaya tanıtımının yapılması ve söz konusu fuarlara uluslararası düzeyde katılımın artırılması amacına yöneliktir2.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından belirlenecek kriterlere uygun yerli organizatörlerin fuar öncesinde ve esnasında gerçekleştirecekleri tanıtım ve promosyon faaliyetlerine ilişkin yurtdışı tanıtım, önemli alıcıların ulaşım giderleri,

1- Bu yazı 23.08.2009 tarihinde kaleme alınmıştır.

2- Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 95/7 Sayılı Tebliğ ile düzenlenmiştir. Daha sonradan bu konu 2006/3 ve 2007/3 sayılı tebliğlerle değiştirilmiştir.

Page 85: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

82 - 83

Murat TOKMAKKAYASER & BERKER Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş. Yeminli Mali Müşavir/Eski Başhesap Uzmanı

Enstitüsü veya akredite edilmiş kuruluşlardan alınması gerekmektedir.

V. Araştırma-Geliştirme (AR-GE) Yardımları

Bilindiği üzere AR-GE yardımları, gelir ve kurumlar vergisi kanunları ile 5746 sayılı AR-GE Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkındaki Kanunlarda özellikle vergisel boyutları itibariyle bütün mükellefleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu vergisel destekler yazımızın konusu değildir.

Vergisel desteklerden ayrı olarak, Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 98/10 numaralı tebliğ ile ihracatı artırıcı projeleri desteklemek amacıyla yapılan harcamaların nakit olarak karşılanması ve sermaye desteği şeklinde yardımlar öngörülmüştür4.

Tebliğ kapsamındaki düzenlemeler doğrultusunda Araştırma-Geliştirme (AR-GE) projelerinin bu desteklerden yararlanabilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekmektedir.

Yeni bir ürün üretilmesi,•

Ürün kalitesi veya standardının •yükseltilmesi,

Maliyet düşürücü ve standart yükseltici •mahiyette yeni tekniklerin uygulanması,

Üretimle ilgili olarak yeni bir teknoloji •geliştirilmesi veya yeni teknolojinin yurt koşullarına uyumu konusunda bilimsel esaslara uygun hazırlanacak çalışma ve teknoloji uyarlaması.

1. AR-GE Faaliyetlerinin Proje Bazında Desteklenmesi

Bu yardım kapsamında, kuruluşların kendi

bünyelerinde veya Türkiye’de olmak kaydıyla

bünyeleri dışında gerçekleştirdikleri AR-GE

faaliyetleriyle ilgili aşağıda sıralanan giderler,

azami 3 yıl süreyle ve % 50-60 oranında

karşılanmaktadır. Projelerin desteklenebilmesi

için TUBİTAK tarafından onaylanması şarttır.

Personel giderleri (araştırmacı ve •

araştırmada kullanılan teknisyen)

Araştırma faaliyeti için kullanılan alet, •

teçhizat, yazılım giderleri

Araştırma için kullanılan danışmanlık hizmeti •

ve eşdeğer hizmet alım giderleri

Ülke içindeki AR-GE kurum ve kuruluşlarına •

yaptırılan AR-GE hizmet giderleri

Doğrudan AR-GE faaliyetleri ile ilgili malzeme •

alımı vb. giderleri

Patent başvuru giderleri•

alınacak kalite, çevre belgeleri ile insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaret ve belgelere ilişkin harcamaların belli bir bölümü Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmaktadır3.

Türkiye’de ticari ve sınai faaliyette bulunan veya tarım ya da yazılım sektörlerinde iştigal eden şirketler, dış ticaret sermaye şirketleri (DTSŞ) ile sektörel dış ticaret şirketleri (SDŞ) bu destekten yararlanırlar.

Desteğin kapsamında aşağıdaki standartlara uygunluk belge ve işaretlerin temini için yapılan harcamaların, 50.000 ABD Doları’nı geçmemek şartıyla, % 50’lik kısmı girmektedir.

ISO 9000 serisi•

ISO 14000•

CE işareti•

Uluslararası nitelikteki diğer kalite ve çevre •belgeleri

ISO 22000 gıda güvenliği yönetimi sistemi •belgeleri

Tarım ürünlerine ilişkin belgelendirme •işlemleri ve olumlu sonuçlanmak kaydıyla laboratuar analiz raporları

Bu desteğin sağlanabilmesi için harcamaların belgelendirilmiş olması ve Türk Standardları

fuarın konusuyla ilgili seminer, konferans, panel ve ödüllü yarışma giderleri tebliğde belirtilen tutar ve oranlarda Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan (DFİF) karşılanmaktadır.

III. Yurtdışı Fuar Katılım Destekleri

Bu kapsamda sağlanan nakit destekler, aşağıda belirlenen konularda ve tebliğde belirtilen oran ve tutarlarda gerçekleştirilmektedir.

Yurtdışı fuar organizasyonunu düzenlemek 1. üzere Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından görevlendirilen organizatöre katılımcı tarafından ödenecek katılım bedelleri,

Sektörel nitelikli uluslararası fuarlara 2. bireysel iştirak gerçekleştirilmesi durumunda; sektörel nitelikli uluslararası fuarlar için, katılımcının ödeyeceği boş stant kirası ve nakliye harcamaları,

Fuar organizatörleri tarafından yurtdışında 3. fuar için yapılan tanıtım faaliyetlerine yönelik harcamalar.

IV. İnsan Sağlığı, Can Güvenliği, Kalite ve Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi

Uluslararası pazarlarda imalat ve yazılım sektörünün rekabet gücünün arttırılması ve çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyum sağlanabilmesi amacıyla akredite edilmiş kurum ve/veya kuruluşlardan

I. Giriş

Ülkemizdeki hali hazırda geçerli olan ihracatçılara yönelik devlet desteği uygulamaları, esas olarak Bakanlar Kurulu’nun 27.12.1994 tarihli ve 94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı ile başlatılmıştır.

Güncel destek ve teşvik uygulamaları, neredeyse bütün batılı ülkelerin uygulamalarında olduğu gibi, AB ve GATT normlarına uygun olarak “bir faaliyetin yapılması” şartına bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından takip edilen ihracata yönelik devlet yardım ve teşviklerinin belli başlıları bu yazımızın konusunu oluşturmakta ve izleyen alt bölümlerde özet olarak açıklanmaktadır.

II. Uluslararası Nitelikli Yurtiçi Fuarlarının Desteklenmesi

Bu destek, uluslararası nitelikteki yurtiçi ihtisas fuarlarının, dış dünyaya tanıtımının yapılması ve söz konusu fuarlara uluslararası düzeyde katılımın artırılması amacına yöneliktir2.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından belirlenecek kriterlere uygun yerli organizatörlerin fuar öncesinde ve esnasında gerçekleştirecekleri tanıtım ve promosyon faaliyetlerine ilişkin yurtdışı tanıtım, önemli alıcıların ulaşım giderleri,

3- Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 97/5 Sayılı Tebliğ ile düzenlenmiştir.

4- Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 98/10 Sayılı Tebliğ ile düzenlenen bu konu daha sonra 2001/3, 2003/5 ve 2006/5 sayılı tebliğler ile değişikliğe uğramıştır.

Page 86: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

2. Projelere Sermaye Desteği Sağlanması

Bu yardım kapsamında Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ile proje sahibi kuruluş arasında bir sözleşme imzalanmakta ve aşağıdaki iki şekilde projeyi yürüten şirkete sermaye desteği sağlanmaktadır.

Ürün Geliştirme Projelerine Sermaye Desteği•

Stratejik Odak Konuları Projelerine Sermaye •Desteği

3. EUREKA Özel Proje Destekleri

Bu projeler süre kısıtlaması olmaksızın % 50 oranında desteklenmektedir.

VI. İstihdam Yardımları

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca yayımlanan 2000/1 sayılı tebliğ ile düzenlenen bu yardımlarla “Sektörel Dış Ticaret Şirketi” unvanını haiz firmaların münhasıran dış ticarete ilişkin işlemlerini yürütmek üzere konusunda tecrübeli ve yüksek öğrenimli yönetici ve eleman istihdamının sağlanması amaçlanmaktadır.

İstihdam yardımı kapsamında, en fazla 1 yönetici ve iki destek elamanının 1 yıla kadar süreyle aylık brüt ücretlerinin en fazla % 75 oranında karşılanması öngörülmüştür.

VII. Yurtdışında Ofis-Marka Açma, İşletme ve Marka Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca yayımlanan 2005/4 sayılı tebliğ ile düzenlenen bu düzenlemeyle Türkiye’de yerleşik, sınai/ticari veya ticari faaliyette bulunan firmaların, SDŞ’ler, DTSŞ’ler ve yazılım sektöründe iştigal eden şirketlerin aşağıda belirtilen yurtdışı faaliyetlerine ilişkin harcamaları Destekleme Fiyat İstikrar Fonu’ndan yapılacak nakit ödemelerle desteklenmektedir.

1. Yurtdışı Satış Mağazalarının Desteklenmesi

Bu destekten normal sınai ya da ticari şirketler, yazılım şirketleri, DTSŞ’ler ve SDŞ’ler farklı tutarlarda yararlandığı gibi, yapılan demirbaş ve dekorasyon giderleri ile kira destekleri farklı tutar ve oranlarda desteklenmektedir.

2. Ofis, Showroom ve Depoların Desteklenmesi

Bu destek de bir önceki bölümdeki desteklere benzer bir şekilde, harcamayı yapan şirketin niteliğine ve harcamanın türüne göre tebliğde belirtilen sınırlar dahilinde gerçekleştirilmektedir.

3. Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Bu destek, yurtdışında gerçekleştirilecek reklam, tanıtım ve pazarlama giderlerini kapsamaktadır.

4. Yurtdışı Marka Tescil Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Bu destek, DTSŞ, SDŞ ve diğer şirketlerin, yurtiçi marka tescil belgesine sahip oldukları markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderlerini kapsamaktadır.

VIII. Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi Turquality®'nin Desteklenmesi

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2006/4 sayılı Tebliğ ile İhracatçı Birlikleri, Üretici Dernekleri, Üretici Birlikleri ile Türkiye’de ticari ve/veya sınai faaliyette bulunan şirketlerin tebliğde belirtilen konularda yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştireceği her türlü harcamaların uluslararası kurallara göre Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamda destekten yararlanmak isteyen firmaların, markalaşma faaliyetlerini içeren bir proje ile doğrudan Müsteşarlığa müracaat etmeleri gerekmektedir.

Müsteşarlık, “TURQUALITY®” ibaresinin kullandırılması hususunda denetim/danışmanlık firmalarının raporlarını talep edebilmektedir.

Mezkur tebliğ kapsamında sağlanması öngörülen destekler harcamayı yapan birliğin ve şirketin niteliğine göre aşağıdaki konularda ve tebliğde yer verilen sınırlar dahilinde gerçekleştirilmektedir.

Birliklerin ve üretici derneklerinin sektörleri 1.

ile ilgili olarak yapacakları tanıtım ve reklam harcamaları.

“Marka Destek Programı”2. kapsamındaki şirketler, SDŞ ve DTSŞ’lerin aşağıdaki konulardaki harcamaları:

Marka tesciline ilişkin reklam, tanıtım ve •pazarlama faaliyetleri,

Şirketlerin açtıkları ya da açacakları yurtdışı •birimlere ilişkin kira harcamaları,

Şirketlerin açmış oldukları ve/veya •açacakları mağazalara ilişkin konsept mimari çalışmaları ve dekorasyon giderleri,

Şirketlerin kiraladıkları ve/veya •kiralayacakları reyonlara ilişkin kira ve/veya komisyon giderleri,

Şirketlerin açmış oldukları ve/veya •açacakları showroomlara ilişkin kira ve/veya komisyon giderleri,

Şirketlerin ürünleri ile ilgili kalite belgeleri •ile insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaları,

Şirketlerin franchise vermesi halinde •franchising sistemi ile yurtdışında açılacak ve faaliyete geçirilecek mağazalara ilişkin dekorasyon harcamaları,

Yurtdışında düzenlenen uluslararası •nitelikteki sektörel fuarlara katılım halinde, stant dekorasyonu ile fuar katılım bedeline ilişkin harcamaları.

“TURQUALITY® Destek Programı” 3. kapsamındaki şirketlerin aşağıdaki konulardaki harcamaları:

Patent, faydalı model ve endüstriyel •tasarım tesciline ilişkin harcamalar ile TURQUALITY® Sertifikası’nı haiz markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderleri,

Ürünlerle ilgili kalite belgeleri ve insan •can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaları,

TURQUALITY® Sertifikası’nı haiz markalı •

ürünleriyle ilgili olarak istihdam edilen moda/endüstriyel ürün tasarımcısı giderleri (aynı anda en fazla 3 tasarımcı),

Reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri,•

Mağazalara ilişkin uygun mahal •araştırmasına yönelik danışmanlık, konsept mimari çalışmaları, dekorasyon, demirbaş, kira harcamaları ile mağazanın kiralanmasıyla ilgili hukuki danışmanlık ve belediye giderleri,

Ofis, depo, showroom, satış sonrası •servis vb. yurtdışı birimlerine ilişkin kira, dekorasyon, demirbaş, komisyon giderleri,

Farklı markaların satıldığı showroom/•büyük mağaza (department store), hipermarketlerde kiraladıkları reyon/showroom/gondol/satış alanlarına (floor display) ilişkin kira, dekorasyon, hizmet ve/veya komisyon harcamaları,

Franchise vermesi halinde, franchising •sistemi ile yurtdışında açılacak ve faaliyete geçirilecek mağazalara ilişkin dekorasyon harcamaları,

İş yönetimi kapsamında satın alacakları her •türlü danışmanlık giderleri,

Yurtdışında düzenlenen uluslararası •nitelikteki sektörel fuarlara katılım halinde, stant dekorasyonu ile fuar katılım bedeline ilişkin harcamaları.

Marka Destek Programı”ndan “TURQUALITY® Destek Programı”na geçen bir şirketin yararlanabileceği toplam destek süresi 72 ayı geçemez.

IX. Pazar Araştırması ve Pazarlama Desteği

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2006/6 sayılı Tebliğ kapsamında getirilen bu desteklerden Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyette bulunan şirketler ile yazılım sektöründe iştigal eden şirketler aşağıda sıralanan konularda ve tebliğde belirtilen tutarlarda yararlanabilecektir.

Ürünleri ve/veya sektörleriyle ilgili olarak 1.

gerçekleştirilen pazar araştırması projelerine ilişkin giderler,

Yurtdışına yönelik pazarlama stratejileri 2. ve eylem planlarının oluşturulabilmesi amacıyla Müsteşarlıkça uygun görülen pazar araştırması hizmeti veren kurum ve/veya kuruluşlardan satın alacakları pazar araştırması raporları ve istatistiklere giderler ile bu kurum ve/veya kuruluşlara üyelik giderleri,

Müsteşarlık tarafından koordine edilen 3. ve tek bir sektör bazında gerçekleştirilen sektörel nitelikli ticaret heyeti programlarına iştirak etmeleri halinde katılım giderleri,

Ürünlerinin yurtdışına yönelik olarak 4. elektronik ortamda pazarlanabilmesi amacıyla Müsteşarlıkça uygun görülen ve nihai tüketiciye yönelik olmayan e-ticaret sitelerine üyelik giderleri.

X. Eğitim ve Danışmanlık Yardımı

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2007/3 sayılı İhracat Tebliği kapsamında yapılan bu destek, Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyette bulunan şirketler ile yazılım sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin çalışanlarının kalite, verimlilik, yönetim teknikleri, tasarım, uluslararası pazarlama vb. ile dış ticaret işlemleri konusundaki eğitim giderleri ile bu konularda alınacak danışmanlık hizmetlerine ilişkin giderlerin ve ülkemizde düzenlenen tasarım yarışmalarında dereceye giren tasarımcıların, tasarım konusunda yurtdışı eğitim giderlerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan (DFİF) karşılanması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamdaki destekler işlemin niteliğine göre tebliğde belirtilen tutarlarla sınırlı yapılmaktadır.

XI. Tasarım Desteği

2008/2 sayılı Tebliğ kapsamındaki bu destek, markalaşmanın önemli bir unsuru olan tasarımın doğrudan desteklenebilmesini teminen; tasarımcı şirketleri, tasarım ofisleri ile birlikler, tasarım dernekleri-birliklerinin gerçekleştireceği

Mali Pencere

Page 87: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

84 - 85

2. Projelere Sermaye Desteği Sağlanması

Bu yardım kapsamında Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ile proje sahibi kuruluş arasında bir sözleşme imzalanmakta ve aşağıdaki iki şekilde projeyi yürüten şirkete sermaye desteği sağlanmaktadır.

Ürün Geliştirme Projelerine Sermaye Desteği•

Stratejik Odak Konuları Projelerine Sermaye •Desteği

3. EUREKA Özel Proje Destekleri

Bu projeler süre kısıtlaması olmaksızın % 50 oranında desteklenmektedir.

VI. İstihdam Yardımları

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca yayımlanan 2000/1 sayılı tebliğ ile düzenlenen bu yardımlarla “Sektörel Dış Ticaret Şirketi” unvanını haiz firmaların münhasıran dış ticarete ilişkin işlemlerini yürütmek üzere konusunda tecrübeli ve yüksek öğrenimli yönetici ve eleman istihdamının sağlanması amaçlanmaktadır.

İstihdam yardımı kapsamında, en fazla 1 yönetici ve iki destek elamanının 1 yıla kadar süreyle aylık brüt ücretlerinin en fazla % 75 oranında karşılanması öngörülmüştür.

VII. Yurtdışında Ofis-Marka Açma, İşletme ve Marka Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca yayımlanan 2005/4 sayılı tebliğ ile düzenlenen bu düzenlemeyle Türkiye’de yerleşik, sınai/ticari veya ticari faaliyette bulunan firmaların, SDŞ’ler, DTSŞ’ler ve yazılım sektöründe iştigal eden şirketlerin aşağıda belirtilen yurtdışı faaliyetlerine ilişkin harcamaları Destekleme Fiyat İstikrar Fonu’ndan yapılacak nakit ödemelerle desteklenmektedir.

1. Yurtdışı Satış Mağazalarının Desteklenmesi

Bu destekten normal sınai ya da ticari şirketler, yazılım şirketleri, DTSŞ’ler ve SDŞ’ler farklı tutarlarda yararlandığı gibi, yapılan demirbaş ve dekorasyon giderleri ile kira destekleri farklı tutar ve oranlarda desteklenmektedir.

2. Ofis, Showroom ve Depoların Desteklenmesi

Bu destek de bir önceki bölümdeki desteklere benzer bir şekilde, harcamayı yapan şirketin niteliğine ve harcamanın türüne göre tebliğde belirtilen sınırlar dahilinde gerçekleştirilmektedir.

3. Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Bu destek, yurtdışında gerçekleştirilecek reklam, tanıtım ve pazarlama giderlerini kapsamaktadır.

4. Yurtdışı Marka Tescil Faaliyetlerinin Desteklenmesi

Bu destek, DTSŞ, SDŞ ve diğer şirketlerin, yurtiçi marka tescil belgesine sahip oldukları markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderlerini kapsamaktadır.

VIII. Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi Turquality®'nin Desteklenmesi

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2006/4 sayılı Tebliğ ile İhracatçı Birlikleri, Üretici Dernekleri, Üretici Birlikleri ile Türkiye’de ticari ve/veya sınai faaliyette bulunan şirketlerin tebliğde belirtilen konularda yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleştireceği her türlü harcamaların uluslararası kurallara göre Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamda destekten yararlanmak isteyen firmaların, markalaşma faaliyetlerini içeren bir proje ile doğrudan Müsteşarlığa müracaat etmeleri gerekmektedir.

Müsteşarlık, “TURQUALITY®” ibaresinin kullandırılması hususunda denetim/danışmanlık firmalarının raporlarını talep edebilmektedir.

Mezkur tebliğ kapsamında sağlanması öngörülen destekler harcamayı yapan birliğin ve şirketin niteliğine göre aşağıdaki konularda ve tebliğde yer verilen sınırlar dahilinde gerçekleştirilmektedir.

Birliklerin ve üretici derneklerinin sektörleri 1.

ile ilgili olarak yapacakları tanıtım ve reklam harcamaları.

“Marka Destek Programı”2. kapsamındaki şirketler, SDŞ ve DTSŞ’lerin aşağıdaki konulardaki harcamaları:

Marka tesciline ilişkin reklam, tanıtım ve •pazarlama faaliyetleri,

Şirketlerin açtıkları ya da açacakları yurtdışı •birimlere ilişkin kira harcamaları,

Şirketlerin açmış oldukları ve/veya •açacakları mağazalara ilişkin konsept mimari çalışmaları ve dekorasyon giderleri,

Şirketlerin kiraladıkları ve/veya •kiralayacakları reyonlara ilişkin kira ve/veya komisyon giderleri,

Şirketlerin açmış oldukları ve/veya •açacakları showroomlara ilişkin kira ve/veya komisyon giderleri,

Şirketlerin ürünleri ile ilgili kalite belgeleri •ile insan can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaları,

Şirketlerin franchise vermesi halinde •franchising sistemi ile yurtdışında açılacak ve faaliyete geçirilecek mağazalara ilişkin dekorasyon harcamaları,

Yurtdışında düzenlenen uluslararası •nitelikteki sektörel fuarlara katılım halinde, stant dekorasyonu ile fuar katılım bedeline ilişkin harcamaları.

“TURQUALITY® Destek Programı” 3. kapsamındaki şirketlerin aşağıdaki konulardaki harcamaları:

Patent, faydalı model ve endüstriyel •tasarım tesciline ilişkin harcamalar ile TURQUALITY® Sertifikası’nı haiz markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderleri,

Ürünlerle ilgili kalite belgeleri ve insan •can, mal emniyeti ve güvenliğini gösterir işaretlere ilişkin harcamaları,

TURQUALITY® Sertifikası’nı haiz markalı •

ürünleriyle ilgili olarak istihdam edilen moda/endüstriyel ürün tasarımcısı giderleri (aynı anda en fazla 3 tasarımcı),

Reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri,•

Mağazalara ilişkin uygun mahal •araştırmasına yönelik danışmanlık, konsept mimari çalışmaları, dekorasyon, demirbaş, kira harcamaları ile mağazanın kiralanmasıyla ilgili hukuki danışmanlık ve belediye giderleri,

Ofis, depo, showroom, satış sonrası •servis vb. yurtdışı birimlerine ilişkin kira, dekorasyon, demirbaş, komisyon giderleri,

Farklı markaların satıldığı showroom/•büyük mağaza (department store), hipermarketlerde kiraladıkları reyon/showroom/gondol/satış alanlarına (floor display) ilişkin kira, dekorasyon, hizmet ve/veya komisyon harcamaları,

Franchise vermesi halinde, franchising •sistemi ile yurtdışında açılacak ve faaliyete geçirilecek mağazalara ilişkin dekorasyon harcamaları,

İş yönetimi kapsamında satın alacakları her •türlü danışmanlık giderleri,

Yurtdışında düzenlenen uluslararası •nitelikteki sektörel fuarlara katılım halinde, stant dekorasyonu ile fuar katılım bedeline ilişkin harcamaları.

Marka Destek Programı”ndan “TURQUALITY® Destek Programı”na geçen bir şirketin yararlanabileceği toplam destek süresi 72 ayı geçemez.

IX. Pazar Araştırması ve Pazarlama Desteği

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2006/6 sayılı Tebliğ kapsamında getirilen bu desteklerden Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyette bulunan şirketler ile yazılım sektöründe iştigal eden şirketler aşağıda sıralanan konularda ve tebliğde belirtilen tutarlarda yararlanabilecektir.

Ürünleri ve/veya sektörleriyle ilgili olarak 1.

gerçekleştirilen pazar araştırması projelerine ilişkin giderler,

Yurtdışına yönelik pazarlama stratejileri 2. ve eylem planlarının oluşturulabilmesi amacıyla Müsteşarlıkça uygun görülen pazar araştırması hizmeti veren kurum ve/veya kuruluşlardan satın alacakları pazar araştırması raporları ve istatistiklere giderler ile bu kurum ve/veya kuruluşlara üyelik giderleri,

Müsteşarlık tarafından koordine edilen 3. ve tek bir sektör bazında gerçekleştirilen sektörel nitelikli ticaret heyeti programlarına iştirak etmeleri halinde katılım giderleri,

Ürünlerinin yurtdışına yönelik olarak 4. elektronik ortamda pazarlanabilmesi amacıyla Müsteşarlıkça uygun görülen ve nihai tüketiciye yönelik olmayan e-ticaret sitelerine üyelik giderleri.

X. Eğitim ve Danışmanlık Yardımı

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından çıkarılan 2007/3 sayılı İhracat Tebliği kapsamında yapılan bu destek, Türkiye’de sınai ve/veya ticari faaliyette bulunan şirketler ile yazılım sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin çalışanlarının kalite, verimlilik, yönetim teknikleri, tasarım, uluslararası pazarlama vb. ile dış ticaret işlemleri konusundaki eğitim giderleri ile bu konularda alınacak danışmanlık hizmetlerine ilişkin giderlerin ve ülkemizde düzenlenen tasarım yarışmalarında dereceye giren tasarımcıların, tasarım konusunda yurtdışı eğitim giderlerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan (DFİF) karşılanması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamdaki destekler işlemin niteliğine göre tebliğde belirtilen tutarlarla sınırlı yapılmaktadır.

XI. Tasarım Desteği

2008/2 sayılı Tebliğ kapsamındaki bu destek, markalaşmanın önemli bir unsuru olan tasarımın doğrudan desteklenebilmesini teminen; tasarımcı şirketleri, tasarım ofisleri ile birlikler, tasarım dernekleri-birliklerinin gerçekleştireceği

Page 88: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

tanıtım, reklam, pazarlama, istihdam, danışmanlık harcamaları ile yurtdışında açacakları birimlere ilişkin giderlerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmasını amaçlamaktadır.

Destek, tasarım şirketleri, tasarım ofisleri ve tasarım dernek ve birliklerinin yaptıkları işlere göre aşağıda sıralanan konular itibariyle tebliğde belirtilen tutarlarda gerçekleştirilecektir.

Yurtdışına yönelik olarak gerçekleştirecekleri •reklam, tanıtım, pazarlama vb. giderler,

Yurtdışında açacakları ve destek •kapsamında değerlendirilen birimlerinin (şirket, ofis, mağaza, depo, şube, showroom, reyon, gondol vb.) demirbaş, dekorasyon giderleri,

Yurtdışında açacakları ve destek •kapsamında değerlendirilen birimlerinin brüt kira giderleri ve bu birimlerin kiralanmasına ilişkin danışmanlık giderleri ile vergi/resim/harç giderleri,

Patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım •tesciline ilişkin harcamaları ile markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderler,

İstihdam edilen tasarımcıların brüt maaş •giderleri,

Kurumsal kimlik oluşturulması, stratejik •şirket yapılandırılması, kalite kontrol sistemi oluşturulması, numune tesis yapılandırılması, moda ve trendler, ürün ve ambalaj tasarımı, modelizm (kalıp ebat setleri) satın alma ve tedarik giderleri,

Stratejik pazarlama, perakende •operasyonlar, şirket kuruluşu, mağaza açılması ve işletilmesi, uluslararası ihracat ve hukuk, maliyet muhasebesi, risk yönetimi, uluslararası pazarlarda rekabet avantajını artırıcı diğer her türlü iş yönetimi kapsamında satın alacakları danışmanlık giderleri,

Bilgisayarlı Tasarım (CAD), Kurumsal •

Kaynak Planlaması (ERP), Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), Kurumsal Performans Yönetimi (EPM), Perakende Yönetimi vb. bilgi yönetimi kapsamında satın alacakları veya kiralayacakları yazılım ürünlerinin lisansları ve bunların yıllık bakım-güncelleme bedelleri ile yazılımların devreye alınması, iyileştirilmesi ve idamesi için yapacakları danışmanlık, eğitim ve dış kaynak kullanımı harcamaları.

XII. İhracat, Transit Ticaret İhracat Sayılan Satış ve Teslimler İle Döviz Kazandırıcı Hizmet ve Faaliyetlerde Vergi, Resim ve Harç İstinası

Bu destek ihracatı arttırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak ve ihraç pazarlarını geliştirmek amacıyla getirilmiştir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan ve bugüne kadar sayısı 8’i bulan bu tebliğlerle desteklenen faaliyet, işlem ve istisnaya tabi vergi ve harçları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Teşvik Kapsamındaki İşlem ve Belgeler1.

İhracat, ihracat sayılan satış ve teslimler, •döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler ile transit ticaretin finansmanında kullanılmak kaydıyla bankalarca kullandırılan her türlü sevk öncesi ve sevk sonrası krediler ve firmaların sağladıkları prefinansmanlar ile bunların geri ödenmesi,

İhracatla ilgili işlem yapan bankaların •faktöring şirketlerinin, sigorta şirketlerinin, noterlerin ve diğer kuruluşların ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerle ilgili olarak yapmış oldukları bütün hizmet ve muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar ve kambiyo işlemleri,

Dahilde işleme rejimi kapsamında •yapılan ithalat ve/veya yurtiçi alımlar ile ilgili işlemler ve bunların finansmanı amacıyla kullanılan krediler,

İhracat karşılığı yapılacak her türlü •ödemeler, ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler, döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler ile transit ticaretle ilgili işlemler ve bu işlemler sebebiyle düzenlenen kağıtlar,

Teşvike Konu Vergi Resim ve Harçlar2.

Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, •

Damga Vergisi,•

492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince •alınan Harçlar,

Teşvik kapsamındaki işlem ve •belgelerden alınan diğer kanunlardaki Harçlar, İşlem Vergileri ve Rüsumlar,

80 sayılı Kanun’a göre alınan Hal •Rüsumu

Dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan ithalat ve/veya yurtiçi alımlar, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerin vergi, resim ve harç istisnasından yararlandırılabilmesi için Müsteşarlık’tan belge alınması zorunludur. Bu çerçevede kullandırılan krediler ve uygulanan istisnalar belgeye kaydedilir. Bunun dışındaki hususlarda vergi, resim ve harç istisnası, ilgili kurum ve kuruluşlarca resen uygulanır ve herhangi bir belge ile irtibatlandırılmaz.

XIII. Dahilde İşletme Rejimi Kapsamındaki Alımlarda Gümrük Vergisi ve KDV İstisnaları

Bu destek, 17.01.2005 tarihli ve 2005/8391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “Dahilde İşleme Rejimi Kararı” doğrultusunda Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan tebliğlerle düzenlenmektedir.

Tebliğlerdeki düzenlemeler, ihracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan hammadde, yardımcı madde, yarı

mamul, mamul, değişmemiş eşya ve ambalaj malzemelerin ithali ya da yurtiçinden temin edilmesi sırasında ödenmesi gereken gümrük ve Katma Değer Vergilerinin (KDV) üretilen mamulün ihraç edilmesi şartıyla alınmaması yönündeki vergisel teşvikleri kapsamaktadır.

Bu teşvikin uygulanabilmesi için, Dış Ticaret Müsteşarlığı’na başvurularak “Dahilde İşleme İzin Belgesi” alınması ve alımların bu belgeye dayanarak yapılması gerekmektedir.

XIV. Hariçte İşleme Rejimi Kapsamındaki İşlemlerde Gümrük Vergisi ve KDV İstisnaları

Bu destek, 15.03./2007 tarihli ve 2007/11864 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “Hariçte İşleme Rejimi Kararı”na istinaden Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan tebliğlerle düzenlenmektedir.

Hariçte işleme faaliyeti; serbest dolaşımda bulunan eşyanın daha ileri safhada işlenmek, tamir edilmek veya yenilenmek üzere geçici olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışına veya serbest bölgelere ihraç edilmesi ve bu faaliyetler sonucunda elde edilen ürünlerin, gümrük vergilerinden tam veya kısmi muafiyet uygulanmak suretiyle ve ikili veya çok taraflı ticaret anlaşmaları çerçevesinde bazı işlem görmüş ürünler için konulmuş veya konulacak olan gümrük vergisi muafiyeti içeren hükümler saklı kalmak kaydıyla, yeniden serbest dolaşıma girmesi ve standart değişim sistemi kapsamında ithali ile ilgili faaliyetleri kapsar.

Bu teşvikin uygulanabilmesi için, Dış Ticaret Müsteşarlığı’na başvurularak “Hariçte İşleme İzin Belgesi” alınması ve işlemlerin bu belgeye dayanarak yapılması gerekmektedir.

XV. Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi

Bu teşvik Dünya Ticaret Örgütü normlarına uygun olarak ve 27.12.1994 tarihli ve 94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı’na dayanarak Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından çıkartılan tebliğlerle getirilmiştir.

Bu tebliğin amacı, tarımsal ürünlerin uluslararası

rekabet gücünün ve potansiyelinin artırılmasıdır.

Tebliğ kapsamında yer verilen tarımsal ürünlerin

şartlara uygun şekilde ihraç edilmesi halinde,

uluslararası kabul gören limitler dahilinde,

ihracat hasılatlarının belli bir kısmı, ihracatı

gerçekleştirilen ürünlerin üretiminde kullanılan

girdi maliyetlerini karşılamak amacıyla

Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan

ödenmektedir.

Bu teşvikten yararlanmak için ihracatçı ile üretici

arasında “İhracat Bağlantılı Tarımsal Üretim

Sözleşmesi” yapılması ve ihraç edilen ürünlerin

bu sözleşme kapsamında üretilmesi ve ihraç

edilmesi gerekmektedir.

XVI. İhracatta KDV İadesi

Yazı konumuz Dış Ticaret Müsteşarlığı

kapsamında yapılan ihracat destekleri olmakla

birlikte, konuyla ilgili olduğu için ihracatçıya

tanınan KDV iadesi uygulaması hakkında burada

kısaca bilgi vermekte fayda bulunmaktadır.

KDV Kanunu’nun 11 ve 12’nci maddesine göre,

yurtdışındaki müşteriler için yapılan mal satışları

ve hizmet ifaları KDV’den istisna tutulmuştur.

Aynı Kanun’un 32’nci maddesine göre, yurtdışı

satışa konu olan mal ve hizmetlerle ilgili olarak

yüklenilen ancak vergiye tabi diğer işlemler

nedeniyle hesaplanan verginin yetersiz olması

nedeniyle indirilemeyen KDV’nin belli şartlarla

ihracatçıya iade edilmesi öngörülmüştür. İade

uygulaması nakden olabileceği gibi, vergi ve

SSK borçlarına da mahsup edilebilmektedir.

İade konusundaki ayrıntılar Maliye Bakanlığı’nın

yayımladığı muhtelif tebliğlerle düzenlenmiştir.

Yine aynı Kanun’un 11/c madde hükmüne göre,

ihraç edilmek şartıyla yurtiçindeki imalatçılardan

temin edilen mallara ilişkin KDV, ihracatçılar

tarafından ödenmemekte ve fiili ihraç tarihine

kadar tecil edilerek ihracatçıya ciddi bir

finansman imkanı sağlanmaktadır. Fiili ihraçla

birlikte, tecil edilen KDV terkin edilmektedir.

Mali Pencere

Page 89: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

86 - 87

tanıtım, reklam, pazarlama, istihdam, danışmanlık harcamaları ile yurtdışında açacakları birimlere ilişkin giderlerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanmasını amaçlamaktadır.

Destek, tasarım şirketleri, tasarım ofisleri ve tasarım dernek ve birliklerinin yaptıkları işlere göre aşağıda sıralanan konular itibariyle tebliğde belirtilen tutarlarda gerçekleştirilecektir.

Yurtdışına yönelik olarak gerçekleştirecekleri •reklam, tanıtım, pazarlama vb. giderler,

Yurtdışında açacakları ve destek •kapsamında değerlendirilen birimlerinin (şirket, ofis, mağaza, depo, şube, showroom, reyon, gondol vb.) demirbaş, dekorasyon giderleri,

Yurtdışında açacakları ve destek •kapsamında değerlendirilen birimlerinin brüt kira giderleri ve bu birimlerin kiralanmasına ilişkin danışmanlık giderleri ile vergi/resim/harç giderleri,

Patent, faydalı model ve endüstriyel tasarım •tesciline ilişkin harcamaları ile markalarının yurtdışında tescili ve korunmasına ilişkin giderler,

İstihdam edilen tasarımcıların brüt maaş •giderleri,

Kurumsal kimlik oluşturulması, stratejik •şirket yapılandırılması, kalite kontrol sistemi oluşturulması, numune tesis yapılandırılması, moda ve trendler, ürün ve ambalaj tasarımı, modelizm (kalıp ebat setleri) satın alma ve tedarik giderleri,

Stratejik pazarlama, perakende •operasyonlar, şirket kuruluşu, mağaza açılması ve işletilmesi, uluslararası ihracat ve hukuk, maliyet muhasebesi, risk yönetimi, uluslararası pazarlarda rekabet avantajını artırıcı diğer her türlü iş yönetimi kapsamında satın alacakları danışmanlık giderleri,

Bilgisayarlı Tasarım (CAD), Kurumsal •

Kaynak Planlaması (ERP), Tedarik Zinciri Yönetimi (SCM), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM), Kurumsal Performans Yönetimi (EPM), Perakende Yönetimi vb. bilgi yönetimi kapsamında satın alacakları veya kiralayacakları yazılım ürünlerinin lisansları ve bunların yıllık bakım-güncelleme bedelleri ile yazılımların devreye alınması, iyileştirilmesi ve idamesi için yapacakları danışmanlık, eğitim ve dış kaynak kullanımı harcamaları.

XII. İhracat, Transit Ticaret İhracat Sayılan Satış ve Teslimler İle Döviz Kazandırıcı Hizmet ve Faaliyetlerde Vergi, Resim ve Harç İstinası

Bu destek ihracatı arttırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak ve ihraç pazarlarını geliştirmek amacıyla getirilmiştir.

Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan ve bugüne kadar sayısı 8’i bulan bu tebliğlerle desteklenen faaliyet, işlem ve istisnaya tabi vergi ve harçları aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

Teşvik Kapsamındaki İşlem ve Belgeler1.

İhracat, ihracat sayılan satış ve teslimler, •döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler ile transit ticaretin finansmanında kullanılmak kaydıyla bankalarca kullandırılan her türlü sevk öncesi ve sevk sonrası krediler ve firmaların sağladıkları prefinansmanlar ile bunların geri ödenmesi,

İhracatla ilgili işlem yapan bankaların •faktöring şirketlerinin, sigorta şirketlerinin, noterlerin ve diğer kuruluşların ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerle ilgili olarak yapmış oldukları bütün hizmet ve muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar ve kambiyo işlemleri,

Dahilde işleme rejimi kapsamında •yapılan ithalat ve/veya yurtiçi alımlar ile ilgili işlemler ve bunların finansmanı amacıyla kullanılan krediler,

İhracat karşılığı yapılacak her türlü •ödemeler, ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler, döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler ile transit ticaretle ilgili işlemler ve bu işlemler sebebiyle düzenlenen kağıtlar,

Teşvike Konu Vergi Resim ve Harçlar2.

Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, •

Damga Vergisi,•

492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince •alınan Harçlar,

Teşvik kapsamındaki işlem ve •belgelerden alınan diğer kanunlardaki Harçlar, İşlem Vergileri ve Rüsumlar,

80 sayılı Kanun’a göre alınan Hal •Rüsumu

Dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan ithalat ve/veya yurtiçi alımlar, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerin vergi, resim ve harç istisnasından yararlandırılabilmesi için Müsteşarlık’tan belge alınması zorunludur. Bu çerçevede kullandırılan krediler ve uygulanan istisnalar belgeye kaydedilir. Bunun dışındaki hususlarda vergi, resim ve harç istisnası, ilgili kurum ve kuruluşlarca resen uygulanır ve herhangi bir belge ile irtibatlandırılmaz.

XIII. Dahilde İşletme Rejimi Kapsamındaki Alımlarda Gümrük Vergisi ve KDV İstisnaları

Bu destek, 17.01.2005 tarihli ve 2005/8391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “Dahilde İşleme Rejimi Kararı” doğrultusunda Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan tebliğlerle düzenlenmektedir.

Tebliğlerdeki düzenlemeler, ihracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan hammadde, yardımcı madde, yarı

mamul, mamul, değişmemiş eşya ve ambalaj malzemelerin ithali ya da yurtiçinden temin edilmesi sırasında ödenmesi gereken gümrük ve Katma Değer Vergilerinin (KDV) üretilen mamulün ihraç edilmesi şartıyla alınmaması yönündeki vergisel teşvikleri kapsamaktadır.

Bu teşvikin uygulanabilmesi için, Dış Ticaret Müsteşarlığı’na başvurularak “Dahilde İşleme İzin Belgesi” alınması ve alımların bu belgeye dayanarak yapılması gerekmektedir.

XIV. Hariçte İşleme Rejimi Kapsamındaki İşlemlerde Gümrük Vergisi ve KDV İstisnaları

Bu destek, 15.03./2007 tarihli ve 2007/11864 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki “Hariçte İşleme Rejimi Kararı”na istinaden Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan tebliğlerle düzenlenmektedir.

Hariçte işleme faaliyeti; serbest dolaşımda bulunan eşyanın daha ileri safhada işlenmek, tamir edilmek veya yenilenmek üzere geçici olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışına veya serbest bölgelere ihraç edilmesi ve bu faaliyetler sonucunda elde edilen ürünlerin, gümrük vergilerinden tam veya kısmi muafiyet uygulanmak suretiyle ve ikili veya çok taraflı ticaret anlaşmaları çerçevesinde bazı işlem görmüş ürünler için konulmuş veya konulacak olan gümrük vergisi muafiyeti içeren hükümler saklı kalmak kaydıyla, yeniden serbest dolaşıma girmesi ve standart değişim sistemi kapsamında ithali ile ilgili faaliyetleri kapsar.

Bu teşvikin uygulanabilmesi için, Dış Ticaret Müsteşarlığı’na başvurularak “Hariçte İşleme İzin Belgesi” alınması ve işlemlerin bu belgeye dayanarak yapılması gerekmektedir.

XV. Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi

Bu teşvik Dünya Ticaret Örgütü normlarına uygun olarak ve 27.12.1994 tarihli ve 94/6401 sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı’na dayanarak Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından çıkartılan tebliğlerle getirilmiştir.

Bu tebliğin amacı, tarımsal ürünlerin uluslararası

rekabet gücünün ve potansiyelinin artırılmasıdır.

Tebliğ kapsamında yer verilen tarımsal ürünlerin

şartlara uygun şekilde ihraç edilmesi halinde,

uluslararası kabul gören limitler dahilinde,

ihracat hasılatlarının belli bir kısmı, ihracatı

gerçekleştirilen ürünlerin üretiminde kullanılan

girdi maliyetlerini karşılamak amacıyla

Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan

ödenmektedir.

Bu teşvikten yararlanmak için ihracatçı ile üretici

arasında “İhracat Bağlantılı Tarımsal Üretim

Sözleşmesi” yapılması ve ihraç edilen ürünlerin

bu sözleşme kapsamında üretilmesi ve ihraç

edilmesi gerekmektedir.

XVI. İhracatta KDV İadesi

Yazı konumuz Dış Ticaret Müsteşarlığı

kapsamında yapılan ihracat destekleri olmakla

birlikte, konuyla ilgili olduğu için ihracatçıya

tanınan KDV iadesi uygulaması hakkında burada

kısaca bilgi vermekte fayda bulunmaktadır.

KDV Kanunu’nun 11 ve 12’nci maddesine göre,

yurtdışındaki müşteriler için yapılan mal satışları

ve hizmet ifaları KDV’den istisna tutulmuştur.

Aynı Kanun’un 32’nci maddesine göre, yurtdışı

satışa konu olan mal ve hizmetlerle ilgili olarak

yüklenilen ancak vergiye tabi diğer işlemler

nedeniyle hesaplanan verginin yetersiz olması

nedeniyle indirilemeyen KDV’nin belli şartlarla

ihracatçıya iade edilmesi öngörülmüştür. İade

uygulaması nakden olabileceği gibi, vergi ve

SSK borçlarına da mahsup edilebilmektedir.

İade konusundaki ayrıntılar Maliye Bakanlığı’nın

yayımladığı muhtelif tebliğlerle düzenlenmiştir.

Yine aynı Kanun’un 11/c madde hükmüne göre,

ihraç edilmek şartıyla yurtiçindeki imalatçılardan

temin edilen mallara ilişkin KDV, ihracatçılar

tarafından ödenmemekte ve fiili ihraç tarihine

kadar tecil edilerek ihracatçıya ciddi bir

finansman imkanı sağlanmaktadır. Fiili ihraçla

birlikte, tecil edilen KDV terkin edilmektedir.

Page 90: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Görüş

Müteahhitlerimiz yurtdışında Türk işçisi istihdam edemiyor

Yurtiçi ve yurtdışındaki olgular böyle olunca, inşaat sanayiinin içinde bulunduğu bu kritik süreçten bir çıkış yolu arayış alternatiflerinin içerisinde yer alan yurtdışına açılış arayışlarında daha dikkatli olarak, koşulların derhal iyileştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu konuda, gerek kamu kurum ve kuruluşları gerekse özel sektör fikir birliği içindedir.

Nitekim İNTES’in, 4 Nisan 2008 tarihinde, konunun önemini dikkate alarak İstanbul’da başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik olmak üzere, tarafların geniş katılımıyla organize ettiği “Yurt Dışında Türk İşçisi İstihdamında Sorunlar” konulu “28. Çözüm Arama Konferansı”nda bu hassas konu tüm yönleri ile tartışılmıştır. Bu toplantı taraflar için son derece yararlı olmuş ve sektörün içinde bulunduğu sıkıntılar ve çözüm önerileri ortaya konulmuştur.

Sorunlar paketinde en ağırlıklı olan konuları kısaca başlıklar olarak şöyle sıralamak mümkündür;

Sistemsel sorunlar: Akreditasyon, •Teşvik, Sigorta-Vergi Mevzuatı, Teminat mektubu,

Yurtdışındaki işverenler tarafından •çözümü talep edilen sorunlar,

Küresel krizin yarattığı olumsuzluklar, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkilemiştir. Bunun yansımaları ise sektörler itibariyle farklılıklar göstermektedir. Kuşku yok ki krizden en çok etkilenen sektör inşaat sanayii olmuştur. Resmi verilere göre, 2008 yılı için küçülme oranı % 8,2, 2009 yılı için ise % 18 beklenmektedir. Dünya ekonomisindeki olumsuzlukların devam etmesi halinde inşaattaki küçülme sürecinin devam etmesi beklenmektedir.

Bu kritik sürecin nasıl ve ne şekilde giderileceği hususunda yetkililerin yaptığı açıklamalar pek iç açıcı görünmemektedir. İnşaat sektörü gerek yurtiçi gerekse yurtdışı işlerinde bir taraftan istihdam gücü yaratması, diğer taraftan inşaat sanayiinin ürettiği binlerce ürünün tüketimi ve ihracatının sağlanması şekli ile ekonomimize çok büyük katkılar sağlamaktadır. Sektör, ekonomide lokomotif görevi üstlenmektedir.

Yaşanmakta olan kriz nedeniyle bir taraftan yurtiçi kamu yatırımlarının neredeyse durma noktasına gelmiş olması, konut sektöründeki daralmalar, özel sektörün planlayıp da kriz yüzünden başlayamadığı yeni yatırımlar, diğer taraftan yurtdışında yoğun faaliyetler gösterdiğimiz Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, Körfez ve Kuzey Afrika ülkelerinde yatırımlar yavaşlamış veya tamamen durdurulmuştur.

Küresel kriz nedeni ile daralan iş •potansiyeli, buna karşın arayış içinde olan firma sayılarındaki artış, rekabet nedeniyle az karlı–riskli teklifler ve belirsizlikler.

2000 yılından beri, bazı ülkelerde iş alan müteahhitler, istihdam ettirecekleri işçiler için o ülke yetkilileri tarafından mesleki sertifika ibraz etmek sorunları ile karşılaşmaktadırlar.

Bu nedenle yurtdışı istihdamlarda eskiden % 90 düzeyinde olan Türk işçisi oranı henüz çözüme kavuşmamış olan sertifika sorunları nedeni ile % 30-% 20 seviyelerine kadar inmiştir. Müteahhitlerimiz, yurtdışı pazarlarını kaybetmemek için mecburen istihdam açığını, o ülkedeki yerel olanaklardan veya bunu bir sanayi haline getirmiş olan Uzakdoğulu, özellikle Hindistan, Vietnam, Çin, Pakistan ve diğer ülke işçilerinden temin etmektedirler. Yurtdışı pazarlarında artan bu uygulamanın geleceğe yönelik değerlendirmesini yapan Hindistan ve Vietnam gibi ülkeler atik davranarak inşaat sektöründe aranan meslek gruplarında sertifikalı eleman yetiştirmek için yüzlerce eğitim merkezi kurmuşlardır. Bu ülkeler, talepler doğrultusunda her yıl 50 bin ile 70 bin dolayında işgücünü dünyanın çeşitli yörelerindeki şantiyelerde istihdam ettirmektedirler. Benzer olanaklar

olmadığı takdirde, bu rakamların katlanarak artması beklenmektedir. İşin boyutuna bu noktadan baktığımızda, bir taraftan müteahhitlerin yurtdışı iş yerlerinde çalıştırmak isteyip de sertifikalı işçi sorunları nedeni ile Türk işçisi çalıştıramaması, yeni alınacak işlerde de aynı sorunların devam edeceğini düşündüğümüzde bu kaybın, ülke ekonomisine getireceği olumsuzluklar küçümsenmeyecek miktarlardadır. Yurtdışındaki inşaat sektörü pazarlarında rakiplerimiz Çinli, Hintli, Malezyalı firmalar, hükümetleri tarafından sağlanmış olan muhtelif teşvik tedbirleri sayesinde bu pazarda daha işin ihale teklif aşamasında Türk firmalarına karşı avantajlı duruma geçmektedir.

Yurtdışı istihdam sorunlarının çözümü hususunda izlenmesi gereken yol haritası İNTES’in 2003 yılından itibaren öncelikli konuları arasına girmiştir. İNTES konu ile ilgili tüm Bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar, ilgili sivil toplum kuruluşları ve sendikalar ile işbirliği yaparak çalışmalar yürütmüştür.

Amaçlanan hedef, satır başlarıyla şöyledir:

İnşaat sektöründeki meslek standartlarının, MYK (Mesleki Yeterlilikler Kurumu)’dan almış olduğu görevlendirmeye binaen hazırlanarak ulusal yeterlilik kimliği kazanmasını sağlamak,

Halen inşaat sektöründe çalışmakta olan istihdam gücümüzdeki ‘USTA-OPERATÖR’ Meslek gruplarının belirlenmesi için ‘ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME’ yaparak seviye saptamak, buna uygun ‘EĞİTİMLER’in belirlenmesinin temini ve eğitimler sonunda başarılı olanlara ‘BELGE-SERTİFİKA’ vermektir.

Bütün bu işlemler konu ile ilgili geniş katılımlı çalışma grupları tarafından yürütülmektedir.

Bu çalışmaların yanı sıra asıl gündemde olan yurtdışı istihdam gücünde aranan sertifika olayının çözümü için, İNTES sorunun tarafları olarak;

- Sertifika zorunluluğu olan ülkelerde iş yapmakta olan müteahhitler,

- DTM ve yurtdışı temsilcilikleri,

- İŞKUR Genel Müdürlüğü ve dış temsilcilikleri,

- TİKA ve dış temsilcilikleri,

- Dışişleri Bakanlığı,

ve TMB ile temaslar sürdürmektedir. Söz konusu olan ülkelerde yetkililer ile temasa geçilerek, sertifika olayının İNTES’in şu anda yürütmekte olduğu belgelendirme - sertifika çalışmaları kapsamında sonuçlandırılması için çaba harcanmaktadır.

Page 91: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

88 - 89

Dr. Müh. Aytekin AKAGÜN

Yurtiçi ve yurtdışındaki olgular böyle olunca, inşaat sanayiinin içinde bulunduğu bu kritik süreçten bir çıkış yolu arayış alternatiflerinin içerisinde yer alan yurtdışına açılış arayışlarında daha dikkatli olarak, koşulların derhal iyileştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu konuda, gerek kamu kurum ve kuruluşları gerekse özel sektör fikir birliği içindedir.

Nitekim İNTES’in, 4 Nisan 2008 tarihinde, konunun önemini dikkate alarak İstanbul’da başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik olmak üzere, tarafların geniş katılımıyla organize ettiği “Yurt Dışında Türk İşçisi İstihdamında Sorunlar” konulu “28. Çözüm Arama Konferansı”nda bu hassas konu tüm yönleri ile tartışılmıştır. Bu toplantı taraflar için son derece yararlı olmuş ve sektörün içinde bulunduğu sıkıntılar ve çözüm önerileri ortaya konulmuştur.

Sorunlar paketinde en ağırlıklı olan konuları kısaca başlıklar olarak şöyle sıralamak mümkündür;

Sistemsel sorunlar: Akreditasyon, •Teşvik, Sigorta-Vergi Mevzuatı, Teminat mektubu,

Yurtdışındaki işverenler tarafından •çözümü talep edilen sorunlar,

Küresel krizin yarattığı olumsuzluklar, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkilemiştir. Bunun yansımaları ise sektörler itibariyle farklılıklar göstermektedir. Kuşku yok ki krizden en çok etkilenen sektör inşaat sanayii olmuştur. Resmi verilere göre, 2008 yılı için küçülme oranı % 8,2, 2009 yılı için ise % 18 beklenmektedir. Dünya ekonomisindeki olumsuzlukların devam etmesi halinde inşaattaki küçülme sürecinin devam etmesi beklenmektedir.

Bu kritik sürecin nasıl ve ne şekilde giderileceği hususunda yetkililerin yaptığı açıklamalar pek iç açıcı görünmemektedir. İnşaat sektörü gerek yurtiçi gerekse yurtdışı işlerinde bir taraftan istihdam gücü yaratması, diğer taraftan inşaat sanayiinin ürettiği binlerce ürünün tüketimi ve ihracatının sağlanması şekli ile ekonomimize çok büyük katkılar sağlamaktadır. Sektör, ekonomide lokomotif görevi üstlenmektedir.

Yaşanmakta olan kriz nedeniyle bir taraftan yurtiçi kamu yatırımlarının neredeyse durma noktasına gelmiş olması, konut sektöründeki daralmalar, özel sektörün planlayıp da kriz yüzünden başlayamadığı yeni yatırımlar, diğer taraftan yurtdışında yoğun faaliyetler gösterdiğimiz Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, Körfez ve Kuzey Afrika ülkelerinde yatırımlar yavaşlamış veya tamamen durdurulmuştur.

Küresel kriz nedeni ile daralan iş •potansiyeli, buna karşın arayış içinde olan firma sayılarındaki artış, rekabet nedeniyle az karlı–riskli teklifler ve belirsizlikler.

2000 yılından beri, bazı ülkelerde iş alan müteahhitler, istihdam ettirecekleri işçiler için o ülke yetkilileri tarafından mesleki sertifika ibraz etmek sorunları ile karşılaşmaktadırlar.

Bu nedenle yurtdışı istihdamlarda eskiden % 90 düzeyinde olan Türk işçisi oranı henüz çözüme kavuşmamış olan sertifika sorunları nedeni ile % 30-% 20 seviyelerine kadar inmiştir. Müteahhitlerimiz, yurtdışı pazarlarını kaybetmemek için mecburen istihdam açığını, o ülkedeki yerel olanaklardan veya bunu bir sanayi haline getirmiş olan Uzakdoğulu, özellikle Hindistan, Vietnam, Çin, Pakistan ve diğer ülke işçilerinden temin etmektedirler. Yurtdışı pazarlarında artan bu uygulamanın geleceğe yönelik değerlendirmesini yapan Hindistan ve Vietnam gibi ülkeler atik davranarak inşaat sektöründe aranan meslek gruplarında sertifikalı eleman yetiştirmek için yüzlerce eğitim merkezi kurmuşlardır. Bu ülkeler, talepler doğrultusunda her yıl 50 bin ile 70 bin dolayında işgücünü dünyanın çeşitli yörelerindeki şantiyelerde istihdam ettirmektedirler. Benzer olanaklar

olmadığı takdirde, bu rakamların katlanarak artması beklenmektedir. İşin boyutuna bu noktadan baktığımızda, bir taraftan müteahhitlerin yurtdışı iş yerlerinde çalıştırmak isteyip de sertifikalı işçi sorunları nedeni ile Türk işçisi çalıştıramaması, yeni alınacak işlerde de aynı sorunların devam edeceğini düşündüğümüzde bu kaybın, ülke ekonomisine getireceği olumsuzluklar küçümsenmeyecek miktarlardadır. Yurtdışındaki inşaat sektörü pazarlarında rakiplerimiz Çinli, Hintli, Malezyalı firmalar, hükümetleri tarafından sağlanmış olan muhtelif teşvik tedbirleri sayesinde bu pazarda daha işin ihale teklif aşamasında Türk firmalarına karşı avantajlı duruma geçmektedir.

Yurtdışı istihdam sorunlarının çözümü hususunda izlenmesi gereken yol haritası İNTES’in 2003 yılından itibaren öncelikli konuları arasına girmiştir. İNTES konu ile ilgili tüm Bakanlıklar, ilgili kurum ve kuruluşlar, ilgili sivil toplum kuruluşları ve sendikalar ile işbirliği yaparak çalışmalar yürütmüştür.

Amaçlanan hedef, satır başlarıyla şöyledir:

İnşaat sektöründeki meslek standartlarının, MYK (Mesleki Yeterlilikler Kurumu)’dan almış olduğu görevlendirmeye binaen hazırlanarak ulusal yeterlilik kimliği kazanmasını sağlamak,

Halen inşaat sektöründe çalışmakta olan istihdam gücümüzdeki ‘USTA-OPERATÖR’ Meslek gruplarının belirlenmesi için ‘ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME’ yaparak seviye saptamak, buna uygun ‘EĞİTİMLER’in belirlenmesinin temini ve eğitimler sonunda başarılı olanlara ‘BELGE-SERTİFİKA’ vermektir.

Bütün bu işlemler konu ile ilgili geniş katılımlı çalışma grupları tarafından yürütülmektedir.

Bu çalışmaların yanı sıra asıl gündemde olan yurtdışı istihdam gücünde aranan sertifika olayının çözümü için, İNTES sorunun tarafları olarak;

- Sertifika zorunluluğu olan ülkelerde iş yapmakta olan müteahhitler,

- DTM ve yurtdışı temsilcilikleri,

- İŞKUR Genel Müdürlüğü ve dış temsilcilikleri,

- TİKA ve dış temsilcilikleri,

- Dışişleri Bakanlığı,

ve TMB ile temaslar sürdürmektedir. Söz konusu olan ülkelerde yetkililer ile temasa geçilerek, sertifika olayının İNTES’in şu anda yürütmekte olduğu belgelendirme - sertifika çalışmaları kapsamında sonuçlandırılması için çaba harcanmaktadır.

Page 92: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Görüş

Libya, inşaat sektörünün dışa açılımında önemli bir kapıdır

Libya, eskiden de Çin, Yugoslav, Kore ve İtalyan firmalarını bizim karşımıza rakip olarak çıkarmış olmakla beraber, ülkenin altyapı ve mesken olarak kalkınmasında 1975’ten bu yana büyük ve fedakar çabalar sergileyen firmalarımızı, dolayısıyla 350 seneyi aşkın tarih ve kültür beraberliği yaşadığı Türkiyemizi hiçbir zaman ihmal etmemiş, gözden ırak tutmamıştır. Libya’nın bugünkü ilgisi de bu temel arka plana (background) dayanmaktadır.

Bununla beraber, sayıları 1980’li yılların başlarında 140’a ulaşmış bulunan irili ufaklı firmalarımızın Libya ile ciddi sorunları da olmuştur. Bunlar arasında, hak edilen istihkakın zamanında ödenmemesi, teminat mektupları ve sigorta primleri gibi belli başlı konular ilk sırada yer almaktadır.

İstihkakın zamanında ödenmesinin ilk koşulu, şüphesiz, ilgili firmamızın tümüyle yazılı mukavele kuralları içinde kalabilmesidir. Çoğu ahvalde, Libya’daki sınırları açık seçik pek belli olmayan siyasi elastikiyete fazlasıyla bel bağlanmak suretiyle, firmalarımız kuralları ön planda tutmayı ihmal etmiş ve sıra istihkakın ödenmesine geldiğinde de hukuksal açıdan dermeyan edilecek dayanaktan yoksun hale gelmişlerdir. Bu da firmalarımızı ve özellikle ücret bekleyen çalışanlarımızı ziyadesiyle zor durumlarda bırakmıştır.

Bugünlerde medyada Libya ilgili haberlere sıkça rastlar olduk.

Bu haberler, beni hiç şaşırtmayacak biçimde, birbiriyle çoğu kere çelişkili. Bir yandan Müteahhitler Birliği ülkede taahhüt üstlenen müteahhitlerimizin istihkakını alamadıklarından şikayet ederken, diğer taraftan Ankara’daki Libya Büyükelçisi, Devrim’in önümüzdeki Eylül ayında idrak edilecek 40’ıncı yıldönümü münasebetiyle çoğu prestij nitelikli, alt ve üstyapı projeleri için yaklaşık 40 milyar dolar kadar kaynak ayrıldığını ve müteahhitlerimizi bu çabalar içinde görmek istediklerini bildiriyor. Diğer bir haber de Türk-Libya İş Konseyi Başkanı Ersin Takla’nın, teminat mektuplarının kaldırılmayacak ölçülerdeki masraflarından yakınan ifadelerine yer veriyor.

Madalyonun diğer yüzünü çevirdiğimizde ise vaktiyle Libya’da, özellikle Bingazi’de önemli projeleri gerçekleştirmiş olan Cevahir Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Cevahir’in, Trablus ve Bingazi’de iki ayrı alışveriş merkezi (AVM) inşa etmek üzere Libya’dan teklif aldığını görüyoruz.

Libya’da yedi buçuk yıl (1978-85) görev yapmış bir kimse olarak bu haberleri hiç yadırgamadığımı söylemeliyim.

Page 93: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

90 - 91

Dr. Mustafa AŞULAEm. Büyükelçi [email protected]

Libya’da daha çok torba nitelikli bütçe uygulaması geçerli olduğundan, ihaleye çıkarılan bir projenin ödeneği, zamanla ve siyasi kararla başka amaçlara da tahsis edilebilmektedir. Firmalarımız bu ve benzeri hallerle de karşı karşıya kalabiliyorlar. Bütün sorun, olası belirsizlikleri de bir bütün halinde hesaba katabilmektir.

Teminat mektupları konusundaki temel sorunların da halen devam etmekte olduğu anlaşılıyor. Libya, batılı aracı bankaları görmek istiyor. Bu da tabiatıyla masrafları artırıyor. Filhakika geçmişte doğrudan Türk bankaları (Hisar Bank gibi) tarafından verilen teminat mektuplarını da kabul ettirdiğimiz zamanlar olmuştur. Ancak işin yarıda bırakıldığı hallerde, Libya’nın bu nitelikteki mektupları nakde tahvil etmesini de yine diplomatik yollardan engellemeye çalıştığımızı da hatırlıyorum. Yine de Merkez Bankamızın kontrgarantisinin yeterli görülmesi için Libya’nın ikna edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Libya’nın borçlarını alacaklarıyla takas etmek istemesi elbette özel sektörümüz açısından kabul edilemez. Ancak bu yaklaşım daha çok Libya’daki düzenden ileri gelmektedir. Libya, Türkiyemizde de alacak ve vereceklerin tamamının bir torbada toplandığını zannetmese bile, bunun böyle işlemesini tercihten yanadır.

Libya’da Devrim’in 40’ncı yıldönümü

münasebetiyle abartılı sayılacak tutarlarda alt

ve üstyapı projelerinin ihaleye çıkarılacağı ifade

edilmektedir. Hatta daha önceleri 10 yılda 180

milyar dolardan bile bahsediliyordu.

Bu rakamları, her zaman olduğu gibi, şimdi

de ihtiyatla karşılamakta yarar vardır.

Libya’da Devrim’in başarıları adına her şeyin

söylenebileceğini bilmemiz gerekir. Ancak

yine de 40’ncı yılda Libya’da birçok şeyler

yapılacaktır. Tıpkı geçmişte yapıldığı gibi.

Her şeyden evvel, Libya’da mesken işi hiç

bitmeyecektir. Buna, peyder pey ele alınan

Trablus dışındaki kentlerdeki alt ve üstyapıları

ilave etmek gerekiyor. Ayrıca kamu idare

binaları, okullar, hastaneler ve iş merkezleri,

turistik tesisler son zamanlarda Libya’nın

envanterine giren temel kalemlerdir. Libya’da

şehirler, yollar ve altyapılar çabuk eskimektedir.

Zira bakım ve onarım ikinci planda mütalaa

edilmektedir. Bu nedenle, müteahhitlerimiz için

artık çok kolay sayılacak taahhütler Libya’da her

daim fazlasıyla mevcut olacaktır.

Terazinin bir kefesinde duran Libya’ya has

zorluklar gözümüzü korkutmamalıdır; Libya’da

müteahhitlerimiz ve çalışanlarımız için daima

kazanç vardır.

Page 94: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Bakış

Turizm tesisleri açısından Çevre Hukuku

dosyanın uygun hazırlandığına karar verilmesi halinde bakanlık tarafından başvuru dosyasındaki bilgiler dikkate alınarak, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri bakanlık yetkilileri ile proje sahibi ve temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmaktadır. Projeyle ilgili dosyanın bir kopyası da ilgili valiliğe gönderilmekte, bu noktadan sonra halk projeye ilişkin görüş, soru ve önerilerini ilgili mercilere ulaştırabilmektedir. Ayrıca halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak için proje sahibi “Halkın Katılımı Toplantısı” düzenlemekle yükümlüdür.

ÇED konusunda komisyonun çalışmalarının tamamlanmasının ardından, nihai kararı Bakanlık vermektedir. Bakanlık, Komisyon’un kararını dikkate alarak 5 işgünü içinde proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumsuz” kararı vermektedir. Seçme-eleme kriterlerine tabi tutulan projeler için de proje tanıtım dosyasıyla Bakanlığa başvurulmaktadır. Bakanlık, 15 gün içinde incelemelerini tamamlamakta ve 5 işgünü içinde de “ÇED gereklidir” veya “ÇED gerekli değildir” yönünde karar almaktadır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Görüşüne Başvurulacak Projeler

ÇED Yönetmeliği’ne göre, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ihtiyaç duyulması halinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşüne başvurulabilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulan ÇED raporları incelenirken, başta kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, turizm merkezi ile turizm merkezi ve

Turizmle-çevre hukuku ilişkilerini belirleyen temel düzenlemeler, son olarak 2008 yılında revize edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği ve 2008 yılı sonunda resmiyet kazanan Çevre Denetimi Yönetmeliği’dir. Ayrıca 31 Aralık 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği açısından birçok turizm tesisi de “atıksu işletme tesisi kurmakla” yükümlüdür. Bu yazıda ise ÇED ve Çevre Denetimi Yönetmeliği kapsamında turizm tesislerinin yükümlülükleri işlenecektir.

ÇED Uygulanacak Turizm Projeleri

Çevreye önemli etkileri olabilecek projelerin, denetlenmesini ve bu alanda gerekli önlemleri almasını sağlamayı hedefleyen ÇED Yönetmeliği’nin dayanak noktasını, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10. maddesi oluşturmaktadır.

ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 Listesi’nde “ÇED uygulanacak projeler” arasında “turizm konaklama tesisleri (500 oda ve üzeri) tatil köyleri ve/veya turizm kompleksleri” de sayılmaktadır. Ek-2 Listesi’ndeki seçme-eleme kriterleri uygulanacak projeler arasında da “turizm konaklama tesisleri (100 oda ve üzeri oteller, tatil köyleri, turizm kompleksleri ve benzeri), 50 bin metrekare ve üzeri daimi kamp ve karavan alanları, temalı parklar ve golf tesisleri” yer almaktadır.

ÇED Sürecinin Başlatılması

Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne tabi projeler için proje sahibi ÇED Başvuru Dosyası’yla birlikte Çevre ve Orman Bakanlığı’na başvurmakla yükümlüdür. İnceleme sonucunda

turizm potansiyeli taşıyan yerler olmak üzere, projelerin çevre üzerinde yapacağı bütün etkiler gözönünde tutularak değerlendirme yapılmaktadır. Söz konusu işlerin takibi Proje İnşaat Dairesi Başkanlığı ve Çevre Sorunlarını Önleme Şube Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

İzleme ve Kontrol

Turizm yatırımlarında, çevre hukuku süreci “ÇED olumlu” veya “ÇED gerekli değildir” kararının alınmasıyla sona ermemektedir. Bakanlık ÇED raporunda ve proje tanıtım dosyasında öngörülen ve proje sahibi tarafından projenin inşaat ve işletme döneminde uyulacağı taahhüt edilen hususların yerine getirilip getirilmediğini izlemekte ve kontrol etmektedir. Bu izleme ve kontrol sürecinde gerekli görülmesi durumunda diğer kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapılmaktadır.

Proje sahibinin nihai ÇED raporu veya proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uymadığının saptanması durumunda ise söz konusu taahhütlere uyulması için projeyle ilgili bakanlıkça veya valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmazsa yatırım durdurulmaktadır.

Çed Yönetmeliği’ne Uymayan İşletmelere Verilecek Cezalar

ÇED Yönetmeliği kapsamındaki projelerde, çevresel etki değerlendirmesi incelemesi yapılmaksızın başlayan faaliyetler bakanlıkça, proje tanıtım dosyası hazırlanmaksızın başlanan

faaliyetler ise mahallin en büyük mülki amiri tarafından süre verilmeksizin durdurulur ve “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir” kararı alınmadıkça yatırıma ilişkin durma kararı kaldırılmaz.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 20. maddesine göre de çevresel etki değerlendirmesi sürecine başlamadan veya bu süreci tamamlamadan inşaata başlayan ya da faaliyete geçenlere yapılan proje bedelinin yüzde ikisi oranında idari para cezası verilmektedir.

Yeni Çevre Denetimi Yönetmeliği’nde Turizm Tesislerinin Yeri

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yeni Çevre Denetimi Yönetmeliği, 21 Kasım 2008’de Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmelik’te turizm işletmeleriyle ilgili bölümler de yer almaktadır. Yönetmeliğin “çevreye kirletici etkisi olan faaliyet veya tesisler” başlıklı 2 no’lu ekinde, “kayak merkezleri, kentlerin dışında yer alan tatil köyleri ve otel kompleksleri ve entegre tesisleri, kalıcı kamp ve karavan alanları ve tema parkları” da yer almıştır. Yönetmeliğe göre söz konusu tesisler 1 Ocak 2011 tarihine kadar öncelikle çevre görevlisi istihdam etmek veya en az 3 çevre görevlisinden oluşan çevre yönetimi birimini kurmak ya da yetkilendirilmiş çevre danışmanlık firmalarından çevre yönetimi hizmeti almakla yükümlüdür. Böyle bir hizmet alımı sözleşmesi yapılması veya hizmet alımının durdurulması durumunda ise en geç bir ay içinde ilgili valiliğe bildirmek zorunluluğu vardır. Sözleşme iptali durumunda ise en geç iki ay

içinde bu hizmeti satın almak veya ilgili konuda

istihdam yapmak da işletmenin yükümlülükleri

arasında bulunmaktadır.

Ayrıca söz konusu tesisler, yıllık iç tetkik

programları düzenlemekle ve kendi faaliyet

alanına uygun niteliklere sahip bir çevre

görevlisi veya çevre yönetim birimi aracılığıyla

tesis içi tetkikin en az yılda bir defa yapılmasını

sağlamak, iç tetkik ve analizlerin sonuçlarını

5 yıl süreyle korumakla da yükümlüdür.

Denetimlerde yükümlülüklerin yerine

getirilmediğinin belirlenmesi durumunda ise

Çevre Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen

cezalar geçerli olmaktadır.

Sonuç

Sanayileşmenin hızlanmasıyla birlikte çevre

sorunlarında yaşanan artış, çevresel değerlerin

hukuksal güvence altına alınması sonucunu

doğurmuştur. Bugün bütün dünyanın önem

verdiği çevresel değerler ve çevre hukuku,

Türkiye’nin de uzun süredir öncelik verdiği

konular arasında bulunmaktadır. Avrupa

Birliği sürecinin hızlanmasıyla birlikte söz

konusu alandaki düzenlemelerin artması da

kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, sanayicilerin

çevreye önem vermeleri ve bu alandaki yasal

zorunluluklara uymaları hem geleceğe yatırım

yapmak anlamına gelecektir hem de işletmeleri

bu alandaki hukuki ve idari cezaların getireceği

yükten koruyacaktır.

Page 95: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

92 - 93

Fethi Oytun GÜRSOY - Hale TANRIKULUÇevre Mühendisi Avukat

dosyanın uygun hazırlandığına karar verilmesi halinde bakanlık tarafından başvuru dosyasındaki bilgiler dikkate alınarak, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri bakanlık yetkilileri ile proje sahibi ve temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmaktadır. Projeyle ilgili dosyanın bir kopyası da ilgili valiliğe gönderilmekte, bu noktadan sonra halk projeye ilişkin görüş, soru ve önerilerini ilgili mercilere ulaştırabilmektedir. Ayrıca halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak için proje sahibi “Halkın Katılımı Toplantısı” düzenlemekle yükümlüdür.

ÇED konusunda komisyonun çalışmalarının tamamlanmasının ardından, nihai kararı Bakanlık vermektedir. Bakanlık, Komisyon’un kararını dikkate alarak 5 işgünü içinde proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumsuz” kararı vermektedir. Seçme-eleme kriterlerine tabi tutulan projeler için de proje tanıtım dosyasıyla Bakanlığa başvurulmaktadır. Bakanlık, 15 gün içinde incelemelerini tamamlamakta ve 5 işgünü içinde de “ÇED gereklidir” veya “ÇED gerekli değildir” yönünde karar almaktadır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Görüşüne Başvurulacak Projeler

ÇED Yönetmeliği’ne göre, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ihtiyaç duyulması halinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşüne başvurulabilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulan ÇED raporları incelenirken, başta kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, turizm merkezi ile turizm merkezi ve

Turizmle-çevre hukuku ilişkilerini belirleyen temel düzenlemeler, son olarak 2008 yılında revize edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği ve 2008 yılı sonunda resmiyet kazanan Çevre Denetimi Yönetmeliği’dir. Ayrıca 31 Aralık 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği açısından birçok turizm tesisi de “atıksu işletme tesisi kurmakla” yükümlüdür. Bu yazıda ise ÇED ve Çevre Denetimi Yönetmeliği kapsamında turizm tesislerinin yükümlülükleri işlenecektir.

ÇED Uygulanacak Turizm Projeleri

Çevreye önemli etkileri olabilecek projelerin, denetlenmesini ve bu alanda gerekli önlemleri almasını sağlamayı hedefleyen ÇED Yönetmeliği’nin dayanak noktasını, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10. maddesi oluşturmaktadır.

ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 Listesi’nde “ÇED uygulanacak projeler” arasında “turizm konaklama tesisleri (500 oda ve üzeri) tatil köyleri ve/veya turizm kompleksleri” de sayılmaktadır. Ek-2 Listesi’ndeki seçme-eleme kriterleri uygulanacak projeler arasında da “turizm konaklama tesisleri (100 oda ve üzeri oteller, tatil köyleri, turizm kompleksleri ve benzeri), 50 bin metrekare ve üzeri daimi kamp ve karavan alanları, temalı parklar ve golf tesisleri” yer almaktadır.

ÇED Sürecinin Başlatılması

Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne tabi projeler için proje sahibi ÇED Başvuru Dosyası’yla birlikte Çevre ve Orman Bakanlığı’na başvurmakla yükümlüdür. İnceleme sonucunda

turizm potansiyeli taşıyan yerler olmak üzere, projelerin çevre üzerinde yapacağı bütün etkiler gözönünde tutularak değerlendirme yapılmaktadır. Söz konusu işlerin takibi Proje İnşaat Dairesi Başkanlığı ve Çevre Sorunlarını Önleme Şube Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

İzleme ve Kontrol

Turizm yatırımlarında, çevre hukuku süreci “ÇED olumlu” veya “ÇED gerekli değildir” kararının alınmasıyla sona ermemektedir. Bakanlık ÇED raporunda ve proje tanıtım dosyasında öngörülen ve proje sahibi tarafından projenin inşaat ve işletme döneminde uyulacağı taahhüt edilen hususların yerine getirilip getirilmediğini izlemekte ve kontrol etmektedir. Bu izleme ve kontrol sürecinde gerekli görülmesi durumunda diğer kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapılmaktadır.

Proje sahibinin nihai ÇED raporu veya proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uymadığının saptanması durumunda ise söz konusu taahhütlere uyulması için projeyle ilgili bakanlıkça veya valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmazsa yatırım durdurulmaktadır.

Çed Yönetmeliği’ne Uymayan İşletmelere Verilecek Cezalar

ÇED Yönetmeliği kapsamındaki projelerde, çevresel etki değerlendirmesi incelemesi yapılmaksızın başlayan faaliyetler bakanlıkça, proje tanıtım dosyası hazırlanmaksızın başlanan

faaliyetler ise mahallin en büyük mülki amiri tarafından süre verilmeksizin durdurulur ve “Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir” kararı alınmadıkça yatırıma ilişkin durma kararı kaldırılmaz.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 20. maddesine göre de çevresel etki değerlendirmesi sürecine başlamadan veya bu süreci tamamlamadan inşaata başlayan ya da faaliyete geçenlere yapılan proje bedelinin yüzde ikisi oranında idari para cezası verilmektedir.

Yeni Çevre Denetimi Yönetmeliği’nde Turizm Tesislerinin Yeri

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yeni Çevre Denetimi Yönetmeliği, 21 Kasım 2008’de Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmelik’te turizm işletmeleriyle ilgili bölümler de yer almaktadır. Yönetmeliğin “çevreye kirletici etkisi olan faaliyet veya tesisler” başlıklı 2 no’lu ekinde, “kayak merkezleri, kentlerin dışında yer alan tatil köyleri ve otel kompleksleri ve entegre tesisleri, kalıcı kamp ve karavan alanları ve tema parkları” da yer almıştır. Yönetmeliğe göre söz konusu tesisler 1 Ocak 2011 tarihine kadar öncelikle çevre görevlisi istihdam etmek veya en az 3 çevre görevlisinden oluşan çevre yönetimi birimini kurmak ya da yetkilendirilmiş çevre danışmanlık firmalarından çevre yönetimi hizmeti almakla yükümlüdür. Böyle bir hizmet alımı sözleşmesi yapılması veya hizmet alımının durdurulması durumunda ise en geç bir ay içinde ilgili valiliğe bildirmek zorunluluğu vardır. Sözleşme iptali durumunda ise en geç iki ay

içinde bu hizmeti satın almak veya ilgili konuda

istihdam yapmak da işletmenin yükümlülükleri

arasında bulunmaktadır.

Ayrıca söz konusu tesisler, yıllık iç tetkik

programları düzenlemekle ve kendi faaliyet

alanına uygun niteliklere sahip bir çevre

görevlisi veya çevre yönetim birimi aracılığıyla

tesis içi tetkikin en az yılda bir defa yapılmasını

sağlamak, iç tetkik ve analizlerin sonuçlarını

5 yıl süreyle korumakla da yükümlüdür.

Denetimlerde yükümlülüklerin yerine

getirilmediğinin belirlenmesi durumunda ise

Çevre Kanunu’nun 20. maddesinde belirtilen

cezalar geçerli olmaktadır.

Sonuç

Sanayileşmenin hızlanmasıyla birlikte çevre

sorunlarında yaşanan artış, çevresel değerlerin

hukuksal güvence altına alınması sonucunu

doğurmuştur. Bugün bütün dünyanın önem

verdiği çevresel değerler ve çevre hukuku,

Türkiye’nin de uzun süredir öncelik verdiği

konular arasında bulunmaktadır. Avrupa

Birliği sürecinin hızlanmasıyla birlikte söz

konusu alandaki düzenlemelerin artması da

kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, sanayicilerin

çevreye önem vermeleri ve bu alandaki yasal

zorunluluklara uymaları hem geleceğe yatırım

yapmak anlamına gelecektir hem de işletmeleri

bu alandaki hukuki ve idari cezaların getireceği

yükten koruyacaktır.

Page 96: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Hukuk

Kamu İhale Mevzuatı’nda şikayet ve itirazen şikayet

sözleşmenin imzalanmasına kadar olan süre içerisinde idarece yapılan işlemlerde bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olmadığına ilişkin şikayetleri inceleyerek sonuçlandırmak” bulunmaktadır. İncelemeye konu ihalede şikayet konusu edilen hususun sözleşmenin uygulanması aşamasına ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Bu itibarla 4734 sayılı Kanun uyarınca sözleşmenin uygulanması aşaması ile ilgili olarak Kamu İhale Kurumu’nun inceleme görev ve yetkisi bulunmamaktadır.” belirlemesi yapılmıştır.

Kanun’un 54’üncü maddesi hükmü uyarınca şikayet ve itirazen şikayet başvuruları dava açılmadan önce tüketilmesi zorunlu idari başvuru yolları olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca söz konusu idari başvuru yolları tüketilmeden dava açılması durumunda idari merci tecavüzü nedeniyle dava dilekçelerinin görevli idari merciine tevdiine karar verilecektir. Bir başka ifadeyle söz konusu idari başvuru yolları kişilerin tercihine bırakılan ihtiyari başvuru yolları olmayıp dava açılmadan önce tüketilmesi zorunlu başvuru yollarıdır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 54’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; ihale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden aday veya istekli ile istekli olabileceklerin1 Kanun’da belirtilen şekil ve usul kurallarına uygun olmak şartıyla şikayet ve itirazen şikayet başvurusunda bulunabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

İhale sürecine ilişkin her türlü eylem ve işleme karşı şikayet başvurusunda bulunulabilir. İhale sürecinin, ihale yetkilisinin ihale onayından sözleşmesinin imzalanmasına kadar olan süreci ifade ettiği dikkate alındığında; aday, istekli ya da istekli olabilecekler ancak bu süreçte idarece gerçekleştirilen işlem ve eylemlere karşı şikayet başvurusunda bulunabileceklerdir. Nitekim Kamu İhale Kurulu’nun 09.02.2009 tarih ve 2009/UH.II-715 sayılı kararında; “Kamu İhale Kurumu’nun görevleri 4734 sayılı Kanun’un 53’üncü maddesinde düzenlenmiş olup, bu görevlerin arasında “İhalenin başlangıcından

1- Aday: Ön yeterlik için başvuran gerçek veya tüzel kişiler veya bunların oluşturdukları ortak girişim.

İstekli: Mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalesine teklif veren tedarikçi, hizmet sunucusu veya yapım müteahhidi.

İstekli olabilecek: İhale konusu alanda faaliyet gösteren ve ihale veya ön yeterlik dokümanı satın almış gerçek veya tüzel kişi ya da bunların oluşturdukları ortak girişim.

Page 97: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

94 - 95

Volkan SIRABAŞIKamu İhale UzmanıBaşkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi

Şikayet başvuruları idareye, itirazen şikayet başvuruları Kamu İhale Kurumu’na hitaben yazılmış imzalı dilekçeler ile yapılır.

Dilekçelerde;

a) Başvuru sahibinin, varsa vekil ya da temsilcisinin adı, soyadı veya unvanı ve adresi,

b) İhaleyi yapan idarenin ve ihalenin adı veya ihale kayıt numarası,

c) Başvuruya konu olan durumun farkına varıldığı veya bildirildiği tarih;

d) Başvurunun konusu, sebepleri ve dayandığı deliller,

e) İtirazen şikayet başvurularında idareye yapılan şikayetin ve varsa şikayete ilişkin idare kararının bildirim tarihi hususlarının bulunması zorunludur.

Ayrıca; idareye yapılan şikayet dilekçelerine, başvuruda bulunmaya yetkili olunduğuna dair belgeler ile imza sirkülerinin aslı veya yetkili mercilerce onaylı örneğinin eklenmesi zorunludur. Aday veya isteklinin başvuru belgeleri veya teklif zarfı içerisinde bu belgelerin bulunması durumunda, dilekçe ekinde söz konusu belgeler aranmaz.

Henüz bir karar verilmemekle birlikte, itirazen şikayette bulunanlardan 4734 sayılı Kanun’un

53’üncü maddesinin (j) bendinin (2) no’lu alt bendinde belirtilen itirazen şikayet başvuru bedelinin dört katı tutarına kadar başvuru teminatı alınmasına Bakanlar Kurulu’nca karar verilebilir.

Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazen şikayet dilekçelerine, başvuruda bulunmaya yetkili olunduğuna dair belgeler ile imza sirkülerinin aslı veya yetkili mercilerce onaylı örneklerinin, varsa şikayete idarece verilen cevabın bir örneği ile başvuru bedeli ve teminatının (Bakanlar Kurulunca karar verilmesi durumunda) Kurum hesaplarına yatırıldığına dair belgenin eklenmesi zorunludur.

Aynı kişi tarafından birden fazla ihaleye, birden fazla kişi tarafından aynı ihaleye veya birden fazla ihaleye tek dilekçe ile başvuruda bulunulamaz.

İdarenin şikayet üzerine aldığı kararda belirtilen hususlar hariç, şikayet başvurusunda belirtilmeyen hususlar itirazen şikayet başvurusunda Kamu İhale Kurumu’na karşı ileri sürülemez.

Belirtilen hususlara aykırılık içeren ve henüz başvuru süresi dolmamış olan başvurulardaki şekil eksiklikleri, idare veya Kamu İhale Kurumu’nun bildirim yapma zorunluluğu

bulunmaksızın, başvuru süresinin sonuna kadar başvuru sahibi tarafından giderilebilir. Giderilmediği takdirde, Kamu İhale Kurulu kararı ile başvurunun şekil yönünden reddine karar verilir. Nitekim, Kamu İhale Kurulu’nun 02.03.2009 tarih ve 2009/UH.III-997 sayılı kararında; “İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 8’inci maddesinde başvurularda aranacak şekil unsurları düzenlenmiş, aynı Yönetmeliğin 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise, birinci fıkrada yer alan bilgi ve belgeleri içermeyen ve “henüz başvuru süresi dolmamış” olan itirazen şikayet başvurularıyla ilgili olarak başvuru süresinin sonuna kadar söz konusu eksikliklerin başvuru sahibi tarafından giderilebileceği hükmüne yer verilmiştir. Başvuru dilekçesine 4734 sayılı Kanun’un 53’üncü maddesi (j) bendinin (2) numaralı alt bendi uyarınca şikayette bulunanlarca yatırılması zorunlu olan başvuru bedelinin Kurum hesaplarına yatırıldığına dair banka dekontunun eklenmediği hususu tespit edilmiş olup, tespit edilen aykırılığın İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca on günlük itirazen şikayet süresi içerisinde giderilmediği” gerekçesiyle başvurunun şekil yönünden reddine karar verilmiştir.

Page 98: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Hukuk

İdareye Şikayet Başvurusu

Şikayetlerin incelenmesi hususunda 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almamaktadır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda ise ihale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden aday veya istekli ile istekli olabileceklere yazılı idareye şikayet ve Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet suretiyle inceleme talebinde bulunabilmesine imkan tanınmıştır.

Bu husus 4734 sayılı Kanun’un 55’inci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde gerekçesinde; istekliler tarafından şikayetin öncelikle ihaleyi yapan idareye yapılması ve sulhen çözülmeye çalışılması öngörülerek, idare tarafından incelemeye ve Kurum’a başvuruda bulunma hallerine ilişkin hükümlere yer verildiği belirtilmiştir.

Şikayet başvurusunun, ihale sürecindeki işlem veya eylemlerin hukuka aykırılığı iddiasıyla bu işlem veya eylemlerin farkına varıldığı veya farkına varılmış olması gereken tarihi izleyen günden itibaren 4734 sayılı Kanun’un pazarlık usulünü düzenleyen 21’inci maddesinin (b) ve (c) bentlerine göre yapılan ihalelerde beş gün, diğer hallerde ise on gün içinde sözleşmenin imzalanmasından önce ihaleyi yapan idareye yapılması gerekmektedir.

İhalelere Yönelik Yapılacak Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında şikayet; ihale sürecindeki işlem ve eylemlerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idareye yapılan başvurular olarak tanımlanmıştır.

İlanda yer alan hususlara yönelik (örneğin, ihaleye katılabilme şartları ve istenilen belgelere yönelik) başvuruların süresi ilk ilan tarihinden, ön yeterlik veya ihale dokümanının ilana yansımayan diğer hükümlerine yönelik (örneğin, teknik şartnameye yönelik) başvuruların süresi ise dokümanın satın alındığı tarihte başlar.

İlan, ön yeterlik veya ihale dokümanına ilişkin şikayetler yukarıda belirtilen süreleri aşmamak

üzere en geç ihale veya son başvuru tarihinden üç iş günü öncesine kadar yapılabilir. Bu yöndeki başvuruların idarelerce ihale veya son başvuru tarihinden önce sonuçlandırılması esastır. İdare, şikayet başvurusu üzerine gerekli incelemeyi yaparak on gün içinde gerekçeli bir karar alır. Alınan karar, şikayetçi ile diğer aday veya istekliler ile istekli olabileceklere karar tarihini izleyen üç gün içinde bildirilir. İlan ile ihale veya ön yeterlik dokümanına yönelik başvurular dışında istekli olabileceklere bildirim yapılmaz.

Belirtilen süre içinde bir karar alınmaması durumunda başvuru sahibi tarafından karar verme süresinin bitimini, süresinde alınan kararın uygun bulunmaması durumunda ise başvuru sahibi dahil aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idarece alınan kararın bildirimini izleyen on gün içinde Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir.

İdareye şikayet başvurusunda bulunulması halinde, başvuru üzerine alınan kararın son bildirim tarihini, süresi içerisinde bir karar alınmaması halinde ise bu sürenin bitimini izleyen tarihten itibaren on gün geçmeden ve itirazen şikayet başvurusunda bulunulmadığı hususuna ilişkin Kamu İhale Kurumu’nun internet sayfasından sorgulama yapılmadan veya itirazen şikayet başvurusunda bulunulması halinde ise Kamu İhale Kurumu tarafından nihai karar verilmeden sözleşme imzalanamaz. Aksi takdirde, imzalanan sözleşme usulüne uygun olarak kabul edilmez.

Kamu İhale Kurumu’na İtirazen Şikayet Başvurusu

İdareye şikayet başvurusunda bulunan veya idarece alınan kararı uygun bulmayan aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından, sözleşme imzalanmadan önce Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir. İhalenin iptaline ilişkin işlem ve kararlardan, sadece şikayet ve itirazen şikayet üzerine alınanlar itirazen şikayete konu edilebilir ve bu kararlara karşı beş gün içinde doğrudan Kamu İhale Kurumu’na başvuruda bulunulabilir. Dolayısıyla, herhangi bir şikayet veya itirazen

şikayet olmadan idare tarafından alınan ihale iptali kararına karşı sadece idari yargıda yürütmenin durdurulması istemli iptal davası açılabilir.

Kamu İhale Kurumu’na itirazen inceleme başvurusunda bulunulabilmesi için öncelikle Kanun’un 55’inci maddesinde belirtilen sürelere uyulması gerekir (idare tarafından on günlük süre içinde bir karar alınmaması durumunda başvuru sahibi tarafından karar verme süresinin bitimini, süresinde alınan kararın uygun bulunmaması durumunda ise başvuru sahibi dahil aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idarece alınan kararın bildirimini izleyen on gün içinde). Bir diğer şart ise sözleşmenin imzalanmamış olmasıdır.2 Ancak sözleşme, Kanun’daki sürelere ve usule uyulmadan imzalanmış ise başvuru hakkını ortadan kaldırmaz.

İtirazen şikayet, İhalelere Yönelik Yapılacak Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında; şikayet başvurusu üzerine idare tarafından alınan kararın uygun bulunmaması veya süresi içinde karar alınmaması halinde, şikayet başvurusu üzerine idare tarafından şikayet dilekçesinin kayıtlara alındığı tarih veya sonrasında herhangi bir nedenle alınan ihalenin iptali kararına karşı, itirazen şikayet üzerine Kurul tarafından başvurunun reddine veya düzeltici işlem belirlenmesine karar verildikten sonra idare tarafından verilen ihalenin iptali kararına karşı Kamu İhale Kurumu’na yapılan başvuru olarak tanımlanmıştır.

Kurum itirazen şikayet başvurularını başvuru sahibinin iddiaları ile idarenin şikayet üzerine aldığı kararda belirlenen hususlar ve itiraz edilen işlemler bakımından eşit muamele ilkesinin ihlal edilip edilmediği açısından inceler. İdare tarafından şikayet veya itirazen şikayet üzerine alınan ihalenin iptal edilmesi işlemine karşı yapılacak itirazen şikayet başvuruları ise

idarenin iptal gerekçeleri ile sınırlı incelenir.

Kanun’da belirlenen sürelere ve usule uyulmadan sözleşme imzalanmış olması veya itirazen şikayet başvurusundan feragat edilmesi, itirazen şikayet başvurusunun esastan incelenmesine ve Kanun’da sayılan kararlardan birinin alınmasına (ihalenin iptali, düzeltici işlem belirlenmesi veya başvurunun reddi) engel teşkil etmez.

Kurul tarafından gerekli görülen hallerde tarafların ve ilgililerin dinlenmesine karar verilir. Bu durumda, Kurul tarafından tespit edilen tarihte taraflar ve ilgililer dinlenir.

Kurum, itirazen şikayete ilişkin nihai kararını, incelenen ihaleye ilişkin gerekli bilgi ve belgeler ile ihale işlem dosyasının Kurum kayıtlarına alındığı tarihi izleyen yirmi gün içinde vermek zorundadır. Bu süre Kanun’un pazarlık usulünü düzenleyen 21’inci maddesinin (b) ve (c) bentlerine göre yapılan ihaleler ile idare tarafından şikayet ve itirazen şikayet üzerine alınan ihalenin iptal edilmesi işlemine karşı yapılacak itirazen şikayet başvurularında on iş günü olarak uygulanır.

Kurum gerekli gördüğü takdirde özel uzmanlık gerektiren teknik hususlarla ilgili olarak ihtisas sahibi kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilerin görüşüne başvurabilir. Kurul tarafından verilen bütün kararlar, karar tarihini izleyen beş iş günü içinde taraflara tebligata çıkarılır ve tebligata çıkarıldığı tarihi izleyen beş gün içinde Kurum’un internet sayfasında yayınlanır. İdareler hukuki durumda değişiklik yaratan Kurul kararlarının gerektirdiği işlemleri ivedilikle yerine getirmek zorundadır.

Başvurular Üzerine Verilecek Kararlar

Başvurular üzerine ihaleyi yapan idare veya Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda gerekçeli olarak Kanun’un 54’üncü maddesine göre;

a) İhale sürecinin devam etmesine engel

oluşturacak ve düzeltici işlemle giderilemeyecek

hukuka aykırılığın tespit edilmesi halinde

ihalenin iptaline,

b) İdare tarafından düzeltme yapılması yoluyla

giderilebilecek ve ihale sürecinin kesintiye

uğratılmasına gerek bulunmayan durumlarda

düzeltici işlem belirlenmesine,

c) Başvurunun süre, usul ve şekil kurallarına

uygun olmaması, usulüne uygun olarak

sözleşme imzalanmış olması veya şikayete konu

işlemlerde hukuka aykırılığın tespit edilememesi

veya itirazen şikayet başvurusuna konu hususun

Kamu İhale Kurumu’nun görev alanında

bulunmaması hallerinde başvurunun reddine

karar verilir.

Kamu İhale Kurumu tarafından gerekli görülen

hallerde, itirazen şikayet incelemesi sonucunda

tespit edilen aykırılıklara ilişkin olarak idari ve/

veya cezai yönleriyle gereği yapılmak üzere

konunun ilgili idarelere bildirilmesine ve/

veya yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç

duyurusunda bulunulmasına da karar verilebilir.

Yargısal İnceleme

Kamu İhale Kanunu’nun 57’nci maddesinde;

“Şikayetler ile ilgili Kurum tarafından

verilen nihai kararlar Türkiye Cumhuriyeti

Mahkemelerinde dava konusu edilebilir ve

bu davalar öncelikle görülür.” hükmü yer

almaktadır. Anayasamızın 124’üncü maddesinde

yer alan; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine

karşı yargı yolu açıktır” hükmü uyarınca, itirazen

şikayetler ile ilgili olarak Kamu İhale Kurumu

tarafından verilen kararlar da mahkemelerde

dava konusu edilebilecektir.

Page 99: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

96 - 97

İdareye Şikayet Başvurusu

Şikayetlerin incelenmesi hususunda 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almamaktadır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda ise ihale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden aday veya istekli ile istekli olabileceklere yazılı idareye şikayet ve Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet suretiyle inceleme talebinde bulunabilmesine imkan tanınmıştır.

Bu husus 4734 sayılı Kanun’un 55’inci maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde gerekçesinde; istekliler tarafından şikayetin öncelikle ihaleyi yapan idareye yapılması ve sulhen çözülmeye çalışılması öngörülerek, idare tarafından incelemeye ve Kurum’a başvuruda bulunma hallerine ilişkin hükümlere yer verildiği belirtilmiştir.

Şikayet başvurusunun, ihale sürecindeki işlem veya eylemlerin hukuka aykırılığı iddiasıyla bu işlem veya eylemlerin farkına varıldığı veya farkına varılmış olması gereken tarihi izleyen günden itibaren 4734 sayılı Kanun’un pazarlık usulünü düzenleyen 21’inci maddesinin (b) ve (c) bentlerine göre yapılan ihalelerde beş gün, diğer hallerde ise on gün içinde sözleşmenin imzalanmasından önce ihaleyi yapan idareye yapılması gerekmektedir.

İhalelere Yönelik Yapılacak Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında şikayet; ihale sürecindeki işlem ve eylemlerin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idareye yapılan başvurular olarak tanımlanmıştır.

İlanda yer alan hususlara yönelik (örneğin, ihaleye katılabilme şartları ve istenilen belgelere yönelik) başvuruların süresi ilk ilan tarihinden, ön yeterlik veya ihale dokümanının ilana yansımayan diğer hükümlerine yönelik (örneğin, teknik şartnameye yönelik) başvuruların süresi ise dokümanın satın alındığı tarihte başlar.

İlan, ön yeterlik veya ihale dokümanına ilişkin şikayetler yukarıda belirtilen süreleri aşmamak

üzere en geç ihale veya son başvuru tarihinden üç iş günü öncesine kadar yapılabilir. Bu yöndeki başvuruların idarelerce ihale veya son başvuru tarihinden önce sonuçlandırılması esastır. İdare, şikayet başvurusu üzerine gerekli incelemeyi yaparak on gün içinde gerekçeli bir karar alır. Alınan karar, şikayetçi ile diğer aday veya istekliler ile istekli olabileceklere karar tarihini izleyen üç gün içinde bildirilir. İlan ile ihale veya ön yeterlik dokümanına yönelik başvurular dışında istekli olabileceklere bildirim yapılmaz.

Belirtilen süre içinde bir karar alınmaması durumunda başvuru sahibi tarafından karar verme süresinin bitimini, süresinde alınan kararın uygun bulunmaması durumunda ise başvuru sahibi dahil aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idarece alınan kararın bildirimini izleyen on gün içinde Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir.

İdareye şikayet başvurusunda bulunulması halinde, başvuru üzerine alınan kararın son bildirim tarihini, süresi içerisinde bir karar alınmaması halinde ise bu sürenin bitimini izleyen tarihten itibaren on gün geçmeden ve itirazen şikayet başvurusunda bulunulmadığı hususuna ilişkin Kamu İhale Kurumu’nun internet sayfasından sorgulama yapılmadan veya itirazen şikayet başvurusunda bulunulması halinde ise Kamu İhale Kurumu tarafından nihai karar verilmeden sözleşme imzalanamaz. Aksi takdirde, imzalanan sözleşme usulüne uygun olarak kabul edilmez.

Kamu İhale Kurumu’na İtirazen Şikayet Başvurusu

İdareye şikayet başvurusunda bulunan veya idarece alınan kararı uygun bulmayan aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından, sözleşme imzalanmadan önce Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet başvurusunda bulunulabilir. İhalenin iptaline ilişkin işlem ve kararlardan, sadece şikayet ve itirazen şikayet üzerine alınanlar itirazen şikayete konu edilebilir ve bu kararlara karşı beş gün içinde doğrudan Kamu İhale Kurumu’na başvuruda bulunulabilir. Dolayısıyla, herhangi bir şikayet veya itirazen

şikayet olmadan idare tarafından alınan ihale iptali kararına karşı sadece idari yargıda yürütmenin durdurulması istemli iptal davası açılabilir.

Kamu İhale Kurumu’na itirazen inceleme başvurusunda bulunulabilmesi için öncelikle Kanun’un 55’inci maddesinde belirtilen sürelere uyulması gerekir (idare tarafından on günlük süre içinde bir karar alınmaması durumunda başvuru sahibi tarafından karar verme süresinin bitimini, süresinde alınan kararın uygun bulunmaması durumunda ise başvuru sahibi dahil aday, istekli veya istekli olabilecekler tarafından idarece alınan kararın bildirimini izleyen on gün içinde). Bir diğer şart ise sözleşmenin imzalanmamış olmasıdır.2 Ancak sözleşme, Kanun’daki sürelere ve usule uyulmadan imzalanmış ise başvuru hakkını ortadan kaldırmaz.

İtirazen şikayet, İhalelere Yönelik Yapılacak Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında; şikayet başvurusu üzerine idare tarafından alınan kararın uygun bulunmaması veya süresi içinde karar alınmaması halinde, şikayet başvurusu üzerine idare tarafından şikayet dilekçesinin kayıtlara alındığı tarih veya sonrasında herhangi bir nedenle alınan ihalenin iptali kararına karşı, itirazen şikayet üzerine Kurul tarafından başvurunun reddine veya düzeltici işlem belirlenmesine karar verildikten sonra idare tarafından verilen ihalenin iptali kararına karşı Kamu İhale Kurumu’na yapılan başvuru olarak tanımlanmıştır.

Kurum itirazen şikayet başvurularını başvuru sahibinin iddiaları ile idarenin şikayet üzerine aldığı kararda belirlenen hususlar ve itiraz edilen işlemler bakımından eşit muamele ilkesinin ihlal edilip edilmediği açısından inceler. İdare tarafından şikayet veya itirazen şikayet üzerine alınan ihalenin iptal edilmesi işlemine karşı yapılacak itirazen şikayet başvuruları ise

idarenin iptal gerekçeleri ile sınırlı incelenir.

Kanun’da belirlenen sürelere ve usule uyulmadan sözleşme imzalanmış olması veya itirazen şikayet başvurusundan feragat edilmesi, itirazen şikayet başvurusunun esastan incelenmesine ve Kanun’da sayılan kararlardan birinin alınmasına (ihalenin iptali, düzeltici işlem belirlenmesi veya başvurunun reddi) engel teşkil etmez.

Kurul tarafından gerekli görülen hallerde tarafların ve ilgililerin dinlenmesine karar verilir. Bu durumda, Kurul tarafından tespit edilen tarihte taraflar ve ilgililer dinlenir.

Kurum, itirazen şikayete ilişkin nihai kararını, incelenen ihaleye ilişkin gerekli bilgi ve belgeler ile ihale işlem dosyasının Kurum kayıtlarına alındığı tarihi izleyen yirmi gün içinde vermek zorundadır. Bu süre Kanun’un pazarlık usulünü düzenleyen 21’inci maddesinin (b) ve (c) bentlerine göre yapılan ihaleler ile idare tarafından şikayet ve itirazen şikayet üzerine alınan ihalenin iptal edilmesi işlemine karşı yapılacak itirazen şikayet başvurularında on iş günü olarak uygulanır.

Kurum gerekli gördüğü takdirde özel uzmanlık gerektiren teknik hususlarla ilgili olarak ihtisas sahibi kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilerin görüşüne başvurabilir. Kurul tarafından verilen bütün kararlar, karar tarihini izleyen beş iş günü içinde taraflara tebligata çıkarılır ve tebligata çıkarıldığı tarihi izleyen beş gün içinde Kurum’un internet sayfasında yayınlanır. İdareler hukuki durumda değişiklik yaratan Kurul kararlarının gerektirdiği işlemleri ivedilikle yerine getirmek zorundadır.

Başvurular Üzerine Verilecek Kararlar

Başvurular üzerine ihaleyi yapan idare veya Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda gerekçeli olarak Kanun’un 54’üncü maddesine göre;

a) İhale sürecinin devam etmesine engel

oluşturacak ve düzeltici işlemle giderilemeyecek

hukuka aykırılığın tespit edilmesi halinde

ihalenin iptaline,

b) İdare tarafından düzeltme yapılması yoluyla

giderilebilecek ve ihale sürecinin kesintiye

uğratılmasına gerek bulunmayan durumlarda

düzeltici işlem belirlenmesine,

c) Başvurunun süre, usul ve şekil kurallarına

uygun olmaması, usulüne uygun olarak

sözleşme imzalanmış olması veya şikayete konu

işlemlerde hukuka aykırılığın tespit edilememesi

veya itirazen şikayet başvurusuna konu hususun

Kamu İhale Kurumu’nun görev alanında

bulunmaması hallerinde başvurunun reddine

karar verilir.

Kamu İhale Kurumu tarafından gerekli görülen

hallerde, itirazen şikayet incelemesi sonucunda

tespit edilen aykırılıklara ilişkin olarak idari ve/

veya cezai yönleriyle gereği yapılmak üzere

konunun ilgili idarelere bildirilmesine ve/

veya yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç

duyurusunda bulunulmasına da karar verilebilir.

Yargısal İnceleme

Kamu İhale Kanunu’nun 57’nci maddesinde;

“Şikayetler ile ilgili Kurum tarafından

verilen nihai kararlar Türkiye Cumhuriyeti

Mahkemelerinde dava konusu edilebilir ve

bu davalar öncelikle görülür.” hükmü yer

almaktadır. Anayasamızın 124’üncü maddesinde

yer alan; “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine

karşı yargı yolu açıktır” hükmü uyarınca, itirazen

şikayetler ile ilgili olarak Kamu İhale Kurumu

tarafından verilen kararlar da mahkemelerde

dava konusu edilebilecektir.

2- Kanunun 46 ncı maddesi uyarınca, sözleşmelerin notere tescil ettirilmesi ve onaylattırılması ihale dokümanında öngörülmüş ise, sözleşme tescil ve onay ile tekemmül edecektir.

Page 100: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Eğitim Yolu

Page 101: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

98 - 99

gerçekleştirilen toplantıda ilgili mesleklerin taslak meslek standartları incelenerek, gerekli görülen düzenlemeler yapıldıktan sonra MYK Yönetim Kurulu’nun onayına sunulmasına karar verilmiştir. MYK Yönetim Kurulu’nca onaylanan meslek standartlarının yakın zamanda Ulusal Meslek Standardı (UMS) olarak 19.09.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı.

Öte yandan, Eylül ayı içerisinde Beton Pompa Operatörü (Seviye 3), Beton Santral Operatörü (Seviye 3), Ark Kaynakçısı (Seviye3) , Tünel Kalıp (Seviye 3) , İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı (Seviye4) meslekleri MYK İnşaat Sektör Komitesi’nde değerlendirilmeye alınacaktır.

Meslek Standartları Çalışmaları Devam Ediyor

25–26 Nisan 2009 tarihlerinde İNTES bünyesinde, İMMB, Liebherr, Pi Makina, Hidromek, Palet İnşaat, Türkiye Yol-İş Sendikası,

İnşaat sektöründe meslek standardı faaliyetleri, İNTES Meslek Standartları Hazırlama Komitesi tarafından protokol kapsamında belirlenen mesleklerde zaman planına uygun şekilde devam etmektedir.

Bu yılın başından itibaren yoğun bir şekilde devam eden çalışmaların ilk meyvesi alınmıştır. MYK İnşaat Sektör Komitesi, İNTES tarafından hazırlanan ‘Kule Vinç Operatörü (Seviye 3)’, ‘Endüstriyel Boru Montaj (Seviye 3) ve ‘Panel Sistem Demiryolu Ustası (Seviye 4)’na ait taslak meslek standartları ile ilgili görüş bildirmek, taslak meslek standartları hakkında kurum ve kuruluşlardan gelen görüş ve önerileri değerlendirmek, görüşleri meslek standartlarına yansıtmak ve taslak standartlara MYK Yönetim Kurulu’na sunulmadan önce son şeklini vermek amacıyla 3 Temmuz 2009 ve 9 Temmuz 2009 tarihlerinde iki toplantı gerçekleştirilmiştir.

İNTES Meslek Standardı Hazırlama Ekibi’nin de katılım sağladığı, 9 Temmuz 2009 tarihinde

Güriş İnş. ve Müh. A.Ş., Attila Doğan İnş. ve Tes. A.Ş., Düzen Makine, Mesa Mesken San. A.Ş.’den alan uzmanları, operatör ve mühendislerin desteği ile “Ekskavatör Operatörü”, “Dozer Operatörü” ve “Greyder Operatörü” taslak meslek standartları çalışmaları tamamlanarak MYK’nın onayı ile Türkiye çapında mesleklerle ilgili kurum ve kuruluşlara görüşe sunulmuştur. Gelen görüşler standardı oluşturulan çalışma ekibi tarafından değerlendirilmeye alınmış, revize çalışmaları tamamlanarak İnşaat Sektörü Komitesi’nde görüşülmek üzere MYK’ya sunulmuştur.

“Silindir Operatörü” meslek standardı çalışması İNTES bünyesinde, İMMB, Liebherr, Pi Makina, Hidromek, Palet İnşaat A.Ş., Türkiye Yol-İş Sendikası, Güriş İnş. ve Müh. A.Ş., Attila Doğan İnş. ve Tes. A.Ş., Düzen Makine, Mesa Mesken San. A.Ş.’den alan uzmanları, operatör ve mühendislerden oluşan teknik grubun çalışmaları ile gerçekleştirilmiştir. Taslak

‘Kule vinç operatörü’, ‘endüstriyel boru montaj’ ve ‘panel sistem demiryolu ustası’ inşaat sektörünün ulusal meslek standardı olarak Resmi Gazete’de yayımlandı

Page 102: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

standart çalışması 24 Temmuz 2009 tarihinde MYK’dan alınan onay sonrası ilgili kurum ve kuruluşlara görüşe sunulmuştur. Gelen görüşler alan uzmanları tarafından değerlendirilmektedir.

“İş Makinası Bakım ve Onarım” meslek standardı çalışması 5 Haziran 2009 tarihinde İMMB ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nden oluşan çalışma grubu ile başlatılmıştır. Çalışma grubunun yoğun programı nedeni ile çalışmaya ara verilmiştir. Eylül ayı içerisinde taslak standardın tamamlanması hedeflenmektedir.

İMMB ile 9 Temmuz 2009 tarihinde imzalanan işbirliği protokolü kapsamında “İş Makinesi Operatör” grubunda bulunan diğer meslekler için meslek standartları çalışmaları zaman planına uygun şeklide devam ettirilecektir.

‘Asfalt ve Yol Makinaları Grubu’ altında yer alan mesleklere ait standart çalışmaları imza aşamasında olan protokol kapsamında ASMÜD ile çalışılacaktır. İlk çalışma, ‘Asfalt Plenti’ mesleğinde 24 Haziran 2009 tarihinde gerçekleştirilmiş olup ‘Asfalt Finişeri’ meslek standardının Eylül ayı içerisinde çalışılması hedeflenmektedir.

‘Çelik Montaj Konstrüksiyon’ mesleği standart çalışmaları, 26 Mayıs 2009 tarihinde Türk Yapısal Çelik Derneği ile imzalanan işbirliği protokolü çerçevesinde 17 Haziran 2009 tarihinde başlatılmıştır. Teknik ekibin görüşleri doğrultusunda mesleğin “Yapısal Çelik Montaj Ustası” ve “Endüstriyel Çelik Montaj Ustası” olarak iki ayrı başlık altında çalışılması önerisi getirilmiştir. Taslak çalışması tamamlanan “Yapısal Çelik Montaj Ustası” ve “Endüstriyel Çelik Montaj Ustası” (Seviye 3) meslek çalışmaları TUSCA’da son değerlendirmeler için beklemektedir.

“Ahşap Kalıpçı (Konvansiyonel Kalıp)” meslek standartları çalışmaları için teknik ekip oluşturmak üzere çeşitli firmalar ile görüşmeler yapılmıştır. Meslekle ilgili çalışmalar, Kare Yapı, Peri Kalıp ve Ender İnşaat’tan alınan destekle sürdürülmektedir.

Aynı firmaların desteği ile “Soğuk Demirci” mesleğine ait taslak standartların tanımlanması çalışmaları devam etmektedir.

“Yapı Yalıtımcısı (ses, ısı, su, yangın)” meslek standartları çalışmaları 27 Nisan 2009 tarihinde

Eğitim Yolu

Page 103: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

100 - 101

imzalanan işbirliği protokolü gereği İZODER

ile gerçekleştirilmiştir. MYK’dan alınan onay

sonrasında ilgili kurum ve kuruluşlara görüşe

gönderilen taslak çalışmaya gelen görüşlerin

değerlendirilmesi için İZODER ile görüşmeler

devam etmektedir.

Sektörden gelen talep doğrultusunda “Beton Prefabrik Eleman Ustası” mesleğinde çalışma

gereği duyulmuştur. Çalışmaları başlatabilmek

için Türk Prefabrik Derneği ile 10 Haziran 2009

tarihinde işbirliği protokolü imzalanmıştır.

Dernek ile 1 Temmuz 2009 tarihinde yapılan ilk

toplantıda meslek haritası çalışması yapılmıştır.

Buna göre;

Ön Dökümlü Beton Eleman Montaj I.

Ustası/Formeni

Ön Dökümlü Beton Eleman Öngerme-II.

Ardgerme Ustası

Ön Dökümlü Beton Eleman Kazancı-III.

Kürcü Ustası

Ön Dökümlü Beton Eleman Kalite Kontrol IV.

Formeni

Ön Dökümlü Beton Eleman Üretim V. Formeni

Ön Dökümlü Beton Eleman Hat VI. Sorumlusu

mesleklerinde standart çalışma yapılması kararı alınmıştır. İlk çalışma 14 Temmuz 2009 tarihinde “Ön Dökümlü Beton Eleman Montaj Ustası” mesleğinde yapılmıştır. İkinci çalışma Ağustos ayı içerisinde “Ön Dökümlü Beton Eleman Üretim Formeni” mesleğinde gerçekleştirilmiştir.

20 Temmuz 2009 tarihinde imzalanan protokol gereği Eylül ayı içerisinde ‘Boya Ustası’ mesleğinde, BOSAD’ın kurduğu teknik ekip ile çalışmalar başlayacaktır.

İNTES tarafından Sınav ve Belgelendirme Merkezi olmak için gerekli stratejik altyapıyı oluşturmaya ilişkin çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikli olarak TÜRKAK ile ikili görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Akredite olunacak mesleğe ilişkin gerekli çalışmaların tamamlanması kararı alınmıştır. “Ulusal Yeterlilikler” çerçevesinde personel belgelendirmede yetkili kurum olmak üzere MYK’ya başvurulması hedeflenmektedir.

Page 104: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Şifre

Bal Arıları

20 bin türden oluşan arılar, böcekler aleminde matematik, mühendislik, kimya ve fizik bilgisine sahip olduklarına inanılan ve böyle olduklarını yaşam tarzları ve uygulamaları ile ispatlayan üstün varlıklardır. Bilim adamlarını en çok meşgul eden canlılardır.

Bal arıları ise diğer arılardan farklı özelliklere sahip müstesna yaratıklardır. Koloniler halinde kovanlarda, ağaç ve kaya kovuklarında yaşarlar. Her kolonide ise 10-80 bin civarı arı bulunur.

Termitlerde olduğu gibi arı kolonisi bir kraliçe, birkaç yüz erkek arı ve geri kalanlarda dişi işçi arılardan oluşur. Kraliçe arı diğer arılardan daha büyüktür. Görevi sadece yumurtlamaktır. Erkek arıların görevi de sadece kraliçeyi döllemektir. Başkaca hiçbir görev yapmazlar. Diğer dişi arılar ise hiçbir zaman döllenmezler ve kısırdırlar. Onların görevi kovanı inşa etmek, çiçeklerden getirdikleri nektarlar ile bal üretmek, polen toplamak, kraliçeyi, erkek arıları ve larvaları beslemek, kovan temizliği ve korunması dahil her türlü işi yapmaktır. Larvaların beslenmesi, büyütülmesi, kovan içerisindeki güvenliğin sağlanması da işçi arıların görevidir.

Kraliçe arı baharın başlangıcından yazın sonuna kadar her gün 1500–2000 yumurta yumurtlar.

Bilindiği üzere dünya üzerinde varolan milyonlarca cinsten omurgalı ve omurgasız canlılar arasında çok çeşitli yaşam tarzları vardır. Bunların bir kısımları sosyal canlılar olup koloniler halinde yaşarken, bir kısmı da asosyal şekilde yaşarlar.

Canlıların sosyal yaşamlarına dair yazılacak pek çok şey olmakla beraber bu canlılar üzerinde en çok araştırma yapılan ve en çok bilgi sahibi olunan en meşhur türler ise insanlar, termitler, Bal arıları ve karıncalardır.

Geçen makalemde termitler hakkında bir makalenin sınırları içerisinde verilebilecek oranda bilgi vermiş ve ilkel diye tanımladığımız bu ufacık, kör yaratıkların kolonilerinin her türlü sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kurdukları modern şehirlerini nasıl inşa ettiklerini ve sosyal adaleti nasıl gerçekleştirdiklerini anlatmıştım. Bu arada Bal arıları ile karıncalardan da bazı örnekler vermiştim.

Bu makalemde, bu harika böceklerden birisi olan arıların bazı özelliklerini anlattıktan sonra bugün içinde yaşadığımız insanlığın sosyal anlayış ve uygulamaları ile Bal arılarının ve diğer sosyal böceklerin sosyal yaşamlarını karşılaştırmaya çalışacağım.

Her yumurta bir hücreye konur. Yumurtlamadan 3 gün sonra beyaz kurt şeklinde arı larvası çıkar. Bu larvalar da 3 gün süreyle işçi arılar tarafından arı sütü ile beslenir. Bu beslenmeyi, larva sayısı kadar kovanda bulunan dadı arılar yapar. Burada en şaşırtıcı olay, her gün binlerce yeni larva çıkmasına rağmen bu dadı arıların hiçbir larvanın doğumgününü şaşırmadan bu 3 günlük beslenmeyi aksatmadan yapıyor olmasıdır. Bu nasıl bir zaman ayarlamasıdır? Bu nasıl bir hesaplama tekniğidir? Nasıl bir hafızadır?

Beslenmenin 3. gününde yani yumurtlamadan 6 gün sonra larva yemek yemeyi keser; bu arada larvalar ilk ağırlığının 1500 katına ulaşır. Yedinci günde dadı arılar larvanın bulunduğu hücrenin ağzını balmumundan yapılmış bir kubbe ile kapatır. Larvada kendi ürettiği bir madde ile kendi etrafına bir koza üreterek kendini bu hücreye hapseder. Enteresan olan ise koza üretilen bu maddenin hava ile temasından sonra hemen sertleşmesi yanında, kuvvetli bir bakteri öldürücü ve enfeksiyon önleyici etkisinin olmasıdır. Yani tamamen kimyasal bir üretim yapılmasıdır. Mübarek böcekler sanki doğuştan kimyacı olarak doğmaktadırlar.

Arı yumurtası kraliçe tarafından hücreye bırakıldıktan itibaren tam 3 hafta sonra hücrenin kapatılmış olan kapağı yırtılır ve içinden uçmaya

hazır bir şekilde balarısı çıkar. Hücreden çıkan bu balarısının ise o günden itibaren 6 haftalık ömrü başlar. Altı haftalık ömrü boyunca 10-80 bin nüfuslu kovan içinde en ufak bir kargaşa, düzensizlik, disiplinsizlik olmadan arı yaşamını çok düzenli bir şekilde sürdürür.

Hücrelerinden çıkar çıkmaz arılar hemen çalışmaya başlarlar. Bu çalışmalarındaki başlıca görevleri ise kovanın temizliği, larvaların bakımı, kraliçe ve erkek arıların beslenmesi, bal yapılması, peteklerin örülmesi ve onarımı, kovanın onarılması, kovanın güvenliğinin sağlanması, çiçeklerden nektar ve polenin toplanıp kovana taşınması, su ve reçine gibi malzemelerin temini işlerini aksatmadan yapmaktır.

Kraliçe arı 4–5 sene yaşar. Erkek arılar çiftleşmeden hemen sonra ölürler. İşçi arılar normalde 6 hafta yaşamalarına mukabil kış dönemine rastlayan arılar ise birkaç ay yaşarlar. Genelde 6 haftalık ömrü olan bu arılar hayatı boyunca kovan içerisinde de pek çok görevin yanında 800 km uçarak çiçek çiçek dolaşırken beslenme ve balmumu bezlerinin zarar görmesi, uçma kaslarının tükenmesi sonucu görev başında ölürler.

Arıların yaşamları boyunca vücut yapıları zamanla değişikliğe uğrar. Bu değişikliğe bağlı

olarak da farklı görevler yaparlar. Kolonide bulunan her arı belli bir işi yapar. Herkes kendi görevi ile ilgilenir, eğer yapılmakta olan bir iş aksarsa o zaman diğer arılar o işin yapılmasına destek olurlar. Kovan içerisinde arıların tümü işlerin her birini yapabilecek yetenekte olmalarına rağmen sadece kendi işlerini kusursuz yapmaya odaklanırlar.

Arılar birbirlerini kovan kokularına göre ayırırlar. Her kovanın yani her koloninin kendine has özel kokusu vardır. Arılar hayatlarının 4. dönemlerinde kovan girişinde nöbetçilik yaparlar. Bu arıların iğne bezleri gelişir ve zehir üretmeye başlarlar. Kovana girmeye çalışan diğer arıları veya böcekleri kovan kokusuna göre tanımlayıp, yabancıları kovana sokmazlar. Bu görevlerini gerektiğinde kendilerini feda ederek çok ciddi bir şekilde yaparlar. Güçlü sınır bekçileridirler. Tehlikenin büyüklüğüne göre nöbetçi arıların yaydığı özel bir koku ile verilen alarm üzerine kovandaki diğer arılar da yabancı düşmana karşı saldırıya geçerler. Diğer pek çok konularda da arılar yaydıkları farklı kokular, danslar ve dokunma yolu ile anlaşırlar.

Arıların sonradan oluşan iğneleri, balık oltalarında olduğu gibi tırtıllı olup özellikle insanları soktuklarında iğneyi geri çıkaramazlar ve vücutta kalan iğne ile beraber iğne kasları

Sosyal düzen kurulmasında insanlar mı başarılı, bal arıları mı?

Page 105: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

102 - 103

Bal Arıları

20 bin türden oluşan arılar, böcekler aleminde matematik, mühendislik, kimya ve fizik bilgisine sahip olduklarına inanılan ve böyle olduklarını yaşam tarzları ve uygulamaları ile ispatlayan üstün varlıklardır. Bilim adamlarını en çok meşgul eden canlılardır.

Bal arıları ise diğer arılardan farklı özelliklere sahip müstesna yaratıklardır. Koloniler halinde kovanlarda, ağaç ve kaya kovuklarında yaşarlar. Her kolonide ise 10-80 bin civarı arı bulunur.

Termitlerde olduğu gibi arı kolonisi bir kraliçe, birkaç yüz erkek arı ve geri kalanlarda dişi işçi arılardan oluşur. Kraliçe arı diğer arılardan daha büyüktür. Görevi sadece yumurtlamaktır. Erkek arıların görevi de sadece kraliçeyi döllemektir. Başkaca hiçbir görev yapmazlar. Diğer dişi arılar ise hiçbir zaman döllenmezler ve kısırdırlar. Onların görevi kovanı inşa etmek, çiçeklerden getirdikleri nektarlar ile bal üretmek, polen toplamak, kraliçeyi, erkek arıları ve larvaları beslemek, kovan temizliği ve korunması dahil her türlü işi yapmaktır. Larvaların beslenmesi, büyütülmesi, kovan içerisindeki güvenliğin sağlanması da işçi arıların görevidir.

Kraliçe arı baharın başlangıcından yazın sonuna kadar her gün 1500–2000 yumurta yumurtlar.

Bilindiği üzere dünya üzerinde varolan milyonlarca cinsten omurgalı ve omurgasız canlılar arasında çok çeşitli yaşam tarzları vardır. Bunların bir kısımları sosyal canlılar olup koloniler halinde yaşarken, bir kısmı da asosyal şekilde yaşarlar.

Canlıların sosyal yaşamlarına dair yazılacak pek çok şey olmakla beraber bu canlılar üzerinde en çok araştırma yapılan ve en çok bilgi sahibi olunan en meşhur türler ise insanlar, termitler, Bal arıları ve karıncalardır.

Geçen makalemde termitler hakkında bir makalenin sınırları içerisinde verilebilecek oranda bilgi vermiş ve ilkel diye tanımladığımız bu ufacık, kör yaratıkların kolonilerinin her türlü sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kurdukları modern şehirlerini nasıl inşa ettiklerini ve sosyal adaleti nasıl gerçekleştirdiklerini anlatmıştım. Bu arada Bal arıları ile karıncalardan da bazı örnekler vermiştim.

Bu makalemde, bu harika böceklerden birisi olan arıların bazı özelliklerini anlattıktan sonra bugün içinde yaşadığımız insanlığın sosyal anlayış ve uygulamaları ile Bal arılarının ve diğer sosyal böceklerin sosyal yaşamlarını karşılaştırmaya çalışacağım.

Her yumurta bir hücreye konur. Yumurtlamadan 3 gün sonra beyaz kurt şeklinde arı larvası çıkar. Bu larvalar da 3 gün süreyle işçi arılar tarafından arı sütü ile beslenir. Bu beslenmeyi, larva sayısı kadar kovanda bulunan dadı arılar yapar. Burada en şaşırtıcı olay, her gün binlerce yeni larva çıkmasına rağmen bu dadı arıların hiçbir larvanın doğumgününü şaşırmadan bu 3 günlük beslenmeyi aksatmadan yapıyor olmasıdır. Bu nasıl bir zaman ayarlamasıdır? Bu nasıl bir hesaplama tekniğidir? Nasıl bir hafızadır?

Beslenmenin 3. gününde yani yumurtlamadan 6 gün sonra larva yemek yemeyi keser; bu arada larvalar ilk ağırlığının 1500 katına ulaşır. Yedinci günde dadı arılar larvanın bulunduğu hücrenin ağzını balmumundan yapılmış bir kubbe ile kapatır. Larvada kendi ürettiği bir madde ile kendi etrafına bir koza üreterek kendini bu hücreye hapseder. Enteresan olan ise koza üretilen bu maddenin hava ile temasından sonra hemen sertleşmesi yanında, kuvvetli bir bakteri öldürücü ve enfeksiyon önleyici etkisinin olmasıdır. Yani tamamen kimyasal bir üretim yapılmasıdır. Mübarek böcekler sanki doğuştan kimyacı olarak doğmaktadırlar.

Arı yumurtası kraliçe tarafından hücreye bırakıldıktan itibaren tam 3 hafta sonra hücrenin kapatılmış olan kapağı yırtılır ve içinden uçmaya

hazır bir şekilde balarısı çıkar. Hücreden çıkan bu balarısının ise o günden itibaren 6 haftalık ömrü başlar. Altı haftalık ömrü boyunca 10-80 bin nüfuslu kovan içinde en ufak bir kargaşa, düzensizlik, disiplinsizlik olmadan arı yaşamını çok düzenli bir şekilde sürdürür.

Hücrelerinden çıkar çıkmaz arılar hemen çalışmaya başlarlar. Bu çalışmalarındaki başlıca görevleri ise kovanın temizliği, larvaların bakımı, kraliçe ve erkek arıların beslenmesi, bal yapılması, peteklerin örülmesi ve onarımı, kovanın onarılması, kovanın güvenliğinin sağlanması, çiçeklerden nektar ve polenin toplanıp kovana taşınması, su ve reçine gibi malzemelerin temini işlerini aksatmadan yapmaktır.

Kraliçe arı 4–5 sene yaşar. Erkek arılar çiftleşmeden hemen sonra ölürler. İşçi arılar normalde 6 hafta yaşamalarına mukabil kış dönemine rastlayan arılar ise birkaç ay yaşarlar. Genelde 6 haftalık ömrü olan bu arılar hayatı boyunca kovan içerisinde de pek çok görevin yanında 800 km uçarak çiçek çiçek dolaşırken beslenme ve balmumu bezlerinin zarar görmesi, uçma kaslarının tükenmesi sonucu görev başında ölürler.

Arıların yaşamları boyunca vücut yapıları zamanla değişikliğe uğrar. Bu değişikliğe bağlı

olarak da farklı görevler yaparlar. Kolonide bulunan her arı belli bir işi yapar. Herkes kendi görevi ile ilgilenir, eğer yapılmakta olan bir iş aksarsa o zaman diğer arılar o işin yapılmasına destek olurlar. Kovan içerisinde arıların tümü işlerin her birini yapabilecek yetenekte olmalarına rağmen sadece kendi işlerini kusursuz yapmaya odaklanırlar.

Arılar birbirlerini kovan kokularına göre ayırırlar. Her kovanın yani her koloninin kendine has özel kokusu vardır. Arılar hayatlarının 4. dönemlerinde kovan girişinde nöbetçilik yaparlar. Bu arıların iğne bezleri gelişir ve zehir üretmeye başlarlar. Kovana girmeye çalışan diğer arıları veya böcekleri kovan kokusuna göre tanımlayıp, yabancıları kovana sokmazlar. Bu görevlerini gerektiğinde kendilerini feda ederek çok ciddi bir şekilde yaparlar. Güçlü sınır bekçileridirler. Tehlikenin büyüklüğüne göre nöbetçi arıların yaydığı özel bir koku ile verilen alarm üzerine kovandaki diğer arılar da yabancı düşmana karşı saldırıya geçerler. Diğer pek çok konularda da arılar yaydıkları farklı kokular, danslar ve dokunma yolu ile anlaşırlar.

Arıların sonradan oluşan iğneleri, balık oltalarında olduğu gibi tırtıllı olup özellikle insanları soktuklarında iğneyi geri çıkaramazlar ve vücutta kalan iğne ile beraber iğne kasları

Yaşar ÖZKANMakine Mü[email protected]

Page 106: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Şifre

da arının gövdesinden kopar. Kopan bu kaslar ve iğne hemen vücuttan çıkarılmazsa arı gitmesine rağmen bu kaslar insan vücuduna zehir pompalamaya devam eder. Tabii insanı sokan arı da aldığı ağır yara sonucu ölür. Arılar kendi hayatları pahasına da olsa kovanlarını ve kolonilerini korumak için bu eylemi tereddütsüz bir şekilde yaparlar. Burada bencillik ortadan kalkar, koloninin devamlılığı her şeyin önüne geçer. Esas olan ferdin yaşamı değil, koloninin devamlılığıdır.

Arılar hayatlarının son dönemini koloninin ihtiyacı olan besinleri toplamakla geçirirler. Bu besinler durmadan ziyaret edilen binlerce çiçekten toplanan nektar ve polenlerdir (çiçek tozu). Nektar, bal üretiminin temel maddesi ve polenler de protein bakımından zengin bir besindir. Arılar kışın besin bulamayacakları için kovanlarında bal depolarlar. Bütün kış bu bal ile beslenirler. Yağmurlu havalarda da yavru arıların beslenmesine yetecek kadar polen depo ederler. Bu poleni doğrudan kullanmayıp arı poleni veya arı ekmeği denen bir maddeye dönüştürürler. Bu arı ekmeği, toplanan polenlere nektar ve bazı enzimlerin eklenmesi ile yapılır. Özellikle yavrular için çok güçlü bir besindir. Kovanlarında kimya laboratuarı varmışçasına bu karışımı mükemmel bir şekilde hazırlarlar.

Arılar 21 günlük olana kadar kovan içerisindeki görevleri yaparlar. Petek yapımı için gerekli balmumunu özel salgıları ile üretirler. Kovanı inşa ve gerektiğinde tamir ederler, temizlik, havalandırma, yavruların beslenmesi ve bakımı gibi işleri yürütürler. 21 günlük olduktan sonra vücut yapılarındaki yeni değişikliklerden sonra kovan dışına çıkarak polen ve nektar toplama işine başlarlar. Arılar her seferinde minicik bal keselerini doldurabilmek için 100–150 çiçeği ziyaret ederler. Bunun için de sürekli uçarlar. Uçuşları ve çiçek ziyaretleri esnasında da pek çok hasımlarının saldırısına uğrarlar. Bu dönem arıların en tehlikede olduğu dönemdir.

Arılar çok kalabalık bir şekilde yaşadıkları kovanlarının ısısını dışarıdaki sıcaklık ne olursa olsun daima 34,5–35,5 santigrat derecede

tutarlar. Soğuk havalarda kümelenerek vücut ısıları ile bu ısıyı arttırırlar, sıcak havalarda ise kanatlarını yelpaze gibi kullanarak kovan ısısını düşürürler.

Ortalama 40 ila 80 bin arıdan oluşan kovanda arılar tüm işlerini kusursuz bir şekilde yaparlar. Kovan içinde hiçbir düzensizlik ve organizasyon bozukluğu yaşanmaz. Ne larvalar aç kalır ne yiyecek stok yetersizliği yaşanır ne de savunma ve kraliçe hizmeti aksatılır. Herkes neyi nasıl yapacağını çok iyi bilir. Kovanın disiplini kraliçenin salgıladığı bir madde ile sağlanır. Kovan içinde işlerin düzgün ve disiplinli yürümesi için kraliçe her gün kovan içindeki arıların tümüne yetecek kadar koku salgılar. Eğer salgılanan bu maddede herhangi bir azalma olursa arılar bunu algılayarak hemen harekete geçerler. Bunun anlamı ya kraliçe yaşlandığı için yeteri kadar salgılama yapamamakta ya da kovan nüfusu çok artmış demektir. Bunun sonucu arılar gerekli tedbiri alarak yedek genç kraliçe arıyı devreye sokarlar veya nüfus ayarlaması yaparlar. Bunun içinde ya larvaların bir kısmını yok ederler yahut da bir kısım arı gruplaşarak yeni kraliçelerden biri ile başka yerlere göç ederler.

Arılar sağırdır. Bu nedenle birbirlerine herhangi bir olayı dans ederek anlatırlar. Bu danslar her olaya göre farklı şekillerde yapılır. Mesela yiyecek arayıcı arıların bu yeri anlatırken yaptıkları dans, yeni yuva yeri bulanların yaptığı dans veya herhangi bir olayın anlatıldığı dans şekilleri birbirinden farklıdır. Bu danslarla hatasız bir şekilde anlaşırlar. Keza bir yiyecek kaynağının yerini, mesafesini, verimliliğini bu danslarla kusursuz bir şekilde anlatırlar.

Arılar yönlerini güneşin konumuna göre ayarlarlar. Eğer hava bulutluysa ve güneş görünmüyorsa güneşten gelen ultraviyole ışınlarını kullanırlar. Bilindiği gibi insanlar kısa dalgalı ultraviye ışınlarını göremezler. Fakat arılar bu dalgaları görürler. Bu nedenle de arılar, insanların görünmeyenlerini görürler. Arılar kovandan ayrılıp tekrar kovana dönene kadar geçen sürede güneşin kaç derece

Page 107: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

104 - 105

yer değiştirdiğinin hesabını da yaparak güzergahlarını hiç şaşırmazlar. Ancak son yıllarda kitlesel arı ölümlerinin yaşanması, arıların kovanlarına dönemeyip yollarını şaşırmaları bu tezi biraz tartışmalı hale getiriyor. “Acaba arılar yönlerini güneşe göre değil de dünyanın manyetik alanına göre mi buluyorlar?” sorusu akla geliyor. Bilindiği üzere yapılan ölçümlere göre son yıllarda dünya manyetik alanı büyük değişikliğe uğramış ve uğramaya devam ediyor.

Arıların gözleri çok özel yapıdadır. Arı gözlerinde “ommatidia” adı verilen 6900 adet birbirinden ayrı görme işlemi yapan bölüm vardır. Bu 6900 adet bölüm birbirinden bağımsız birer göz gibi görme işlemi yapabilmektedir. Ayrıca başlarının iki yanındaki bu göz gruplarına ilaveten kafalarının üzerinde de 3 adet basit göz vardır. Bu göz yapısı ile arıların güneşe göre yönlerini tayin edebilecekleri bilim adamlarınca savunulmaktadır.

Bal arıları olmazsa çiçek olmaz, çiçek olmazsa meyve olmaz ve bitkisel besin maddesi olmaz. Bilindiği üzere bütün canlılarda olduğu gibi bitkilerde de döllenme esastır. Çiçekteki döllenme olayının gerçekleşebilmesi için çiçeğin dişi tohumunun, erkek tohumlarla (polenlerle) birleşmesi gerekir. Çiçekler ise erkek organlarındaki polenleri kendi başçıkları üzerine

ulaştıramazlar. Ancak bu birleşme, böcekler ve arılar sayesinde gerçekleşir. Böylece de çiçekleri oluşturacak tohumlar meydana gelir. Çiçekler ihtiva ettikleri nektarlar ile arıları kendilerine çekmektedir; arılar da aynı cins çiçekleri sürekli ziyaret ile onların polenlerini birbirine aktarmak sureti ile çiçekler ve arılar arasında güçlü bir işbirliği doğmaktadır. Arıların yok olması halinde bu ilişki tümüyle ortadan kalkacak, çiçek büyük oranda oluşmayacak ve insanların besin kaynağı kuruyacaktır. Çiçeklerdeki döllenmenin % 80’i arılar tarafından, % 20’si de diğer böcekler tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle çiçek döllenmelerinde arılar çok önemlidir.

Yapılan araştırmalara göre, küçücük arının beyni saniyede 10 trilyon işlem yapmaktadır. Bu da en gelişmiş bilgisayarların yüzlerce katıdır. Uçarken kanatlarını saniyede 250 kere çırpar. Kovandan çiçeğe doğru uçarken yani boşken 13 km/h hızla uçar. Nektar veya polen doluyken hızı 9 km/h’dır. Arılar aslında dört kanatlıdır ama uçarken iki kanatlı görünürler.

Arıların koku alma organları antenleri üzerinde bulunur. Çok gelişmiş bir koku alma duyuları vardır. Pek çok görevlerini ve davranışlarını koku alma yoluyla yerine getirirler.

Tat alma organları ağız boşluklarında ve hortumlarında bulunur. Her türlü tadı

ayırabilirler. Mesela insanlar besin değeri olmayan tatlandırıcı ile şekerin tadını ayıramazken, arılar bunu çok net bir şekilde ayırırlar. Tatlandırıcı ile hazırlanmış tatlı bir sudan asla besin almazlar. Kandırılmaları da mümkün değildir.

Arı Petekleri

Arıların insanı şaşkına çeviren en mühim özelliklerinden birisi ördükleri matematik dehası, mühendislik harikası peteklerdir. Arı yuvaları ister dairesel ister kare veya dikdörtgen kesitli kovan olsun isterse karmaşık geometrik şekilli kaya veya ağaç kovuğu olsun, arılar kalabalık bir şekilde kenarlardan başlayarak ortaya doğru örmeye başladıkları altıgen kesitli peteklerini ortada kusursuz bir şekilde birleştirirler. Bu birleşmede, birleşme yeri asla belli olmaz; hücre hacimleri, açıları tıpatıp aynıdır. Bu eseri meydana getirirken yüzlerce, binlerce arı farklı noktalardan başlayarak her biri bağımsız çalışarak, ellerinde bir proje olmadan, başlarında bir mühendis ve formen olmadan bu işi nasıl yapabildiklerinin bilimsel bir izahı yoktur. Bu evrim teorileri ile izah edilecek bir durum değildir. Aksine evrim teorisini yerle bir edecek göstergelerden bir tanesidir. Üstelik petekler bir defada inşa edilmez, ihtiyaç oldukça yapılır. Buna rağmen birleşimleri hatasızdır.

Page 108: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Şifre

Petekler her yönde aynı istikamettedir. Çift yüzlüdürler; her yüzde yüzlerce, binlerce göz (hücre) bulunur. Bu gözler bal, polen ve yumurta ile doldurulur.

Peteklerin en üstten başlayarak orta bölümüne kadar olan kısmı bal ile doldurulur. Onun altında polen ve alt bölümlerde de larva odaları yer alır. Bal depoları kovanın yan tarafında da devam eder. Bal odaları ile larva odaları arasına konan birkaç sıra polen deposu, bal, polen ve larvaların birbirine karışmasını önler.

Peteğin bir ara duvarı vardır. Petek hücreleri bu ara duvarlara göre hafif eğimli bir şekilde inşa edilmiştir. Bu da hücrelerden balın akmamasını sağlar. Yapılan hesaplamalara göre hücrelerin bu meyil açıları, balın viskositesi de dikkate alındığında balın bu hücrelerden akmadan durmasını sağlayacak açı ile tıpatıp aynıdır. Bir matematik uzmanı olan arılar da bu hesaplamayı doğru yapmışlardır. Gerek hücreler gerekse ara duvarlar balmumundan yapılır. Balmumu üretimi çok meşakkatli ve yoğun enerji gerektiren bir iştir. Arılar balmumu üretirken harcadıkları enerjiyi yedikleri baldan alırlar. Bir kg balmumu üretebilmek için 22 kg bal yerler. Arılar üretimi zor ve meşakkatli olan balmumunu çok ekonomik kullanırlar. En az balmumu ile en fazla petek inşa edebilmek için de altıgen prizma sistemini kullanmaktadırlar. Örneğin 22,5 x 37 cm ebadındaki bir petek inşası için 40 gr balmumu kullanırlar. Boş ağırlığı 40 gr olan bu peteğe 2 kg bal depolarlar.

Değişik noktalardan başlanarak ortaya doğru örülen petek dilimleri çok düzgündür. Binlerce hücre ve açıdan oluşan bu petek üzerinde hiçbir ek yerine rastlanmaz. Bu da arıların bu işi rastgele yapmadıklarını, başlangıç ve birleşme noktaları arasındaki uzaklıkları işe başlamadan önce hesapladıklarını ortaya koyar. Üretilen petek gözlerinin genişliği de standarttır, hiç değişmez. Bal, polen ve larvalara ait petek gözlerinin genişliği 5,2–5,4 mm arasındadır. Erkek arılarınki ise 6,2-6,4 mm’dir.

Arılar petek hücrelerinin genişlik ve kalınlığını hassas algılayıcı tüyleri ile ölçerler. Bu tüyler yoğun olarak çene ve antenlerde bulunur. Yapılan araştırmalarda tek bir antende 8500 civarı algılayıcı tüy ve 500 bin algılayıcı hücre tespit edilmiştir. Petek hücreleri kalınlıkları da bu tüylerle ölçülerek en uygun şartlarda yapılır. Üretilen peteklerin duvar kalınlığı tam tamına 0,07 mm’dir. İmalatta uygulanan tolerans 0,002 mm’dir. Dolayısıyla yapılan iş yüksek teknoloji ürünüdür. Peteklerin hücre hacimleri sabittir. Her hücre 0,283 gr bal alır. 9,9 kg bal depo edebilmek için 35 bin adet hücre üretmek gerekmektedir. Bunun da ne kadar meşakkatli bir iş olduğu ortadadır. Bir cetvel, gönye, açıölçer olmadan bir altıgen prizmanın iki boyutlu resmini hatasız çizmek mümkün değilken, bu prizmanın kendisini hem de üç boyutlu olarak herhangi bir alet kullanmadan hatasız imal eden arılar, herhalde çok yüksek teknolojilere sahip mühendisler olsa gerek.

Yapılan hesaplamalara göre altıgen hücre diğer geometrik şekilli hücrelere nazaran en ekonomik olandır. Aynı derinlik ve hacimdeki diğer şekillerdeki hücrelere göre altıgen hücrelerin kenarları daha kısadır. Dolayısıyla imalatlarında daha az malzeme kullanılır ve daha az zaman harcanır. Balmumu üretiminin zorluğu dikkate alınırsa arıların bu işi bilinçli yaptığı ortadadır. Bütün bu ince hesapları, yüksek teknoloji uygulamasını, beyin hacmi 0,74 milimetreküp olan, 7 bin dolayında sinir hücresi bulunan, 80–110 mg ağırlığındaki bir uçan böcek yapıyor. Üstelik bütün bunları 6 haftalık ömürlerine sığdırıyorlar. Ayrıca bütün bu işlerin yanında insanlığın bugüne kadar kuramadığı bir yana, hayal dahi edemediği sosyal adalete ve toplumun bekasına dayalı bir düzeni kurmuş ve milyonlarca yıldır sürdürüyor olmalarıdır.

Geçen makalemde üstün vasıflı, sosyal yönden çok gelişmiş olan kör böcekleri anlatmıştım. Bu sefer de sağır böcekleri anlatmaya çalıştım. Eğer bu ara başka bir sosyal topal böceğe rastlamaz isem gelecek yazımda, yine başka

Page 109: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

106 - 107

bir harika sosyal böcek olan karıncaları ve yer kalırsa elektronik dahisi ve teknoloji uzmanı sivrisinekleri anlatmaya çalışacağım.

Dünya üzerinde bitki yaşamının var olmasında, dolayısıyla canlı yaşamının devamında çok büyük görevi olan ve bunlar olmazsa, bizimde olamayacağımız şu dünyada kaç insan bu böcekleri tanıyor ve kıymetini biliyor; bunları hunharca yok etme yerine, onları korumaya çalışıyor. Dünyanın her yerinde yakılan ormanlarla, bilinçsizce yapılan ilaçlamalar ve yapılaşmalarla bunları sürekli yok ettiğimizi ve sonunda işin ucunun bize dokunacağını bu insanlık ne zaman anlayacak? Bu çevreye ne zaman sahip çıkacak?

Özellikle sanayi devriminin başlamasıyla son 150 yılda insanlık yaptığı teknolojik gelişmeyle insanların yaşam düzeyini değiştirmiş ve imkanı olanların refahını arttırmış fakat imkanı olmayanlar da bu gelişmeden hiç bir pay alamamıştır. Bu gelişmede ve gelinen noktada kapitalizm komünizmden daha başarılı olmuştur. Bu başarı yakalanırken toplumun refahından ziyade fertlerin ve firmaların gelişmesi ön planda tutulduğu için acımasız bir uygulama yapılmıştır. Dünyamızın ve üzerinde yaşayan insanlığın geleceği hiç kaale alınmadan sadece daha çok nasıl zengin olunur noktasına odaklanılmıştır. Zengin olunurken de bu dünya üzerindeki

canlı ve cansız yaşam hunharca yok edilmeye başlanmış ve yok edilmeye devam edilmektedir. İçinde bulunduğumuz şu dönemde dünya üzerinde insan kirlenmiş, atmosfer kirlenmiş, akarsular, göller, denizler ve çevre kirlenmiş. Şimdi de süratle okyanusları kirletiyoruz. İnsanlık adım adım kendi sonunu hazırlıyor. Bütün bunları da dünyada acımasız bir grup ve onların işbirlikçileri yönetiyor.

Kapitalizm geliştikçe, gelişen gruplar ayrışmaya, gittikçe palazlanmaya ve az sayıda bir grup dünyaya hakim olmaya başlamıştır. Ne gariptir ki eğer yakın tarihte ciddi tedbirler alınmaz, fosil yakıtlara dayalı enerji yerine, yenilenebilir yeni enerjilere geçilemezse bu gidişle dünyanın sonunun gelmesine sebep olacak olan fosil yakıt üreticisi petrol şirketleri neredeyse dünyaya hakim olacaktır. Bunlar zenginliklerine zenginlik katmak, güçlerine güç katmak uğruna kendi çocuklarına ve torunlarına dahi acımadan dünyayı kirletmeye devam ediyorlar. Dünyayı yöneten yöneticilerin seçiminde ve oluşturulmasında da bunlar hakim olduğu için dünyanın ve hepimizin geleceği bu grupların ve onların neredeyse tayin ettirdiği lider ve politikacıların elindedir. Yani kuzu kurda emanet edilmiştir.

Kısa vadede dünyada yaşanan bu duruma çözüm bulmak pek kolay görünmüyor. Çünkü

bencil insan gittikçe bencilleşiyor. Sadece kendi

yaşamını düşünüyor. Yapılan tespitlere göre

insanlık teknolojik gelişmesinin tersine, değerler

bakımından gittikçe gerilemektedir ve şu anda

hayli aşağı noktalardadır. Yani sosyal böceklerin

düzeni ile aramız gittikçe açılmaktadır çünkü

insan egosu her gün biraz daha güçlenerek öne

çıkmaktadır. Bütün dünya kötü yönetilmektedir.

Toplumların kaderi, etkin ülkelerde büyük

güçlerin tayin ettirdiği ve tümünde de ağzı iyi laf

eden liderlerin elindedir. Bunların pek çoğunun

öncelikli hedefi iktidarda kalmak ve gelecek

dönem tekrar iktidar olabilmektir. Toplumsal

proje üretme kapasiteleri ve yetenekleri

sınırlıdır. Egoları ön planda olduğu için öncelik

kendilerinin iktidarındadır. Dünyayı yöneten bu

liderlerle ve mevcut uygulamalarla dünyanın

21’inci yüzyılı çıkarmasının çok zor olduğu, bilim

dünyasında yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Sosyal böceklere, termitlere, arılara ve

karıncalara baktığımızda onların mükemmel

sosyal yaşamlarında dizginlerin kraliçelerin

elinde olduğunu görüyoruz. Acaba dünya

insanlığının düzeninde de başarısız erkek

liderlerin yerine kraliçeler getirilse başarılı

olunur mu? Sosyal adalete dayalı bir düzen

kurulur mu? Ne dersiniz?

Page 110: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Haberler

İNTES Yönetim Kurulu, sektör adına ziyaretlerini sürdürüyorİNTES, sektörün kısa/uzun vadeli sorunları ile geleceğe yönelik çalışmaların, konunun sahibi Bakanlara ve ilgili bürokratlara iletilmesi ve takibi çalışmalarını sürdürüyor. Bu düşünceden hareketle, İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu’nun başkanlığında Yönetim Kurulu, 19 Ağustos 2009 Çarşamba günü Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ı ziyaret ederek sektörün sorunlarını iletti. Koçoğlu, İNTES olarak, sektörü yakından tanıyan Çağlayan’a her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ifade etti.Yönetim Kurulu, 26 Ağustos 2009 Salı günü DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker’i ziyaret etti. Koçaker’e, Sayıştay sorguları aşamasında yapılan kesintiler ve ek teminat mektubu talebinin yarattığı sorunlar, proje tasdikinden doğan sorunlar aktarıldı. DSİ Genel Müdürü Koçaker, işlerin hızla ve sağlıklı tamamlanması için elinden gelen gayreti göstereceğini ifade etti.İNTES Yönetim Kurulu, 26 Ağustos 2009 Salı günü ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Birol Aydemir’i ziyaret ederek, yurtiçi ve yurtdışı “Sosyal Güvenlik Sistemi Sorunları” hakkında bir rapor sundu. Koçoğlu, yurtdışında çalışacak Türk işçilerinin

sosyal güvenlik primlerinin istihdamı teşvik etmek adına ilk 3 yıl için Hazine tarafından karşılanması ve yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin 82’nci il ilan edilmesi önerisinin önemini vurguladı. Ayrıca, yurtiçinde asgari işçilik oranlarının hiçbir gelişmiş ülkede örneği olmayan bir uygulama olduğu ve İNTES üyeleri açısından ciddi sorunlar yarattığı da aktarıldı. Müsteşar Aydemir, SGK başkanlığı döneminden itibaren sektörün konularına vakıf olduğunu ve sektörün önemini ifade ederek, kısa sürede inceleme yapacağını ve konuya sahip çıkacağını söyledi.İNTES Yönetim Kurulu, 4 Eylül 2009 Cuma günü Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel’i ve DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu’nu makamlarında ziyaret etti. Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel ile yapılan görüşmede; Yüklenicilere savunma hakkı tanınması, Sayıştay sorguları nedeniyle yüklenicilerden yapılan kesintiler, kesin hükme bağlanmış Sayıştay kararlarının idarelerce uygulanmaması konularını içeren bir rapor sunuldu. Ayrıca, Sayıştay’la birlikte bir “Çözüm Arama Konferansı” düzenlenmesi de önerildi.Dr. Akyel, savunma hakkı içeren İNTES’in

talebini son derece yerinde buldu ve Kanun’a

konulması veya halen yürütülen sorgulamalarda

ahizlere de savunma hakkı verilmesi görüşünde

olduğunu ve bu yönde çaba sarf edeceğini

söyledi. Dr. Akyel, İNTES’le ortak toplantı

yapmanın sektöre ve ülkeye yarar sağlayacağını

da belirtti.

DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu ile yapılan

görüşmede ise; sulama ve enerji yatırımlarının

önemi, yurtiçi ve yurtdışı projelerde sosyal

güvenlik primlerinin yüksekliği ve bu konuda

devletçe sağlanması gereken teşvikler, kamu-

özel sektör işbirliği projeleri için hukuki ve

teknik altyapının ivedilikle hazırlanması gereği

konularını içeren bir rapor sunuldu. DPT

ile birlikte bir “Çözüm Arama Konferansı”

düzenlenmesi de öneriler arasında yer aldı.

Madenoğlu, sektörün önemine inancını

vurguladı. Sektörün, yurtiçi ve yurtdışındaki

sorunları hakkında bilgi sahibi olduğunu ve

bu sorunların çözümü için çaba harcayacağını

kaydeden Madenoğlu, sektörde çalışan

işçilerin sertifikasyonu konusunda ortak proje

yürütülebileceklerini de söyledi.

Page 111: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

108 - 109

İNTES Yönetim Kurulu Toplantısı Afyonkarahisar’da yapıldıTürkiye İnşaat Sanayicileri İşverenler Sendikası’nın Yönetim Kurulu toplantısı, Yönetim Kurulu Başkanı M. Şükrü Koçoğlu’nun başkanlığında 10 Temmuz 2009 Cuma günü Afyon’da yapıldı. Toplantıda, Kamu İhale Kanunu ve mesleki eğitim çalışmalarıyla ilgili gelişmeler değerlendirildi

Yönetim Kurulu, toplantıdan sonra Başkan Koçoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri, ünlü işadamları Asım Kocabıyık ve Nihat Gökyiğit ile erozyon konusundaki çalışmalarıyla tanınan Hayrettin Karaca’nın Tazlar Köyü’nde gerçekleştirdikleri “Kırsal Kalkınma Projesi”nin köyü nasıl değiştirdiğini gördüler.

İNTES Yönetim Kurulu, daha sonra Yönetim Kurulu Üyesi Haydar Kurt’un, çağdaş teknoloji ile batı standardında inşasına başlanan seracılık tesisiyle ilgili çalışmaları yerinde inceleme fırsatı da buldu.

Balkanlar Pazar Araştırma Raporu ses getirdiBalkanlar Pazar Araştırma Raporlarından ilki “Kosova-Makedonya Raporu” İNTES Genç Yöneticiler grubu tarafında yayımlandı. Kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan Rapor, DTM Dış Ticaret Müsteşarlığı Anlaşmalar Genel Müdürlüğü Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Dairesi denetiminde hazırlandı. Çalışmalarda Anlaşmalar Daire Başkanı Koray Akgüloğlu Rapor’un her aşamasında Genç Yöneticiler Grubu’nun yanında yer aldı.

2008 yılı Kasım ayında DTM tarafından düzenlenen Kosova-Makedonya Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Heyeti Programı’na katılan üyeler, ülkelerde elde ettikleri bilgileri ve izlenimleri rapora aktardılar. Rapor verilerinin bir

bölümü de DTM kanalı ile resmi kanallarla yapılan yazışmalar sonucunda derlendi.

İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, yayımlanan kitabın sunuş yazısında rapora emeği geçenleri kutlarken, “Yanı başımızdaki ülkelere; Karadağ’a, Makedonya’ya tarihin verdiği sorumlulukla daha sıcak bakmalıyız. Oralara yapılacak yatırımlar, Avrupa Birliği’ne köprü görevini yerine getirecektir.” görüşüne yer verdi.

2000 adet basılan kitap sektör temsilcilerine, kamu ve özel sektör ilgililerine dağıtıldı. Kosova-Makedonya Raporu bölgede yatırım yapmak isteyen firmalar için önemli bir kaynak niteliği taşıyacak. Dünya Gazetesi’nin kitapta yer alan

verileri okuyucuları ile paylaşmasının ardından

İNTES’i arayan çok sayıda ilgili oldu. Kitabın sınırlı

basılması nedeni ile tüm taleplerin karşılanması

mümkün olamadı. Bu nedenle Rapor, www.intes.

org.tr adresinde Genç Yöneticiler bannerı altında

ülke raporları bölümünde yayınlandı.

Raporlara göre Kosova’daki önemli projeler

arasında havaalanı ve otoyollar yapımı ile Zhur

Hidroelektrik Santrali ve 17 adet küçük çaplı

hidroelektrik santrali bulunuyor. Makedonya’da

ise küçük ölçekli 20 HES ile 70 milyon euroluk

Dünya Bankası kredisiyle gerçekleştirilecek

karayolları ve tali yolların yenilenmesi projeleri ön

plana çıkıyor.

Page 112: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Haberler

Sağlık Bakanlığı’nın Eylül ayında hizmete sokacağı 10 yeni helikopter ambulansın hizmete girişi nedeni ile gerçekleştirilen tören 2 Eylül 2009 Çarşamba günü yapıldı. Ankara Etlik İhtisas ve Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde helikopter ambulansların hizmete girmesi nedeniyle düzenlenen törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.

Başbakan Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, “Sağlık hizmetleri konusunda “Efendim bütçe açık veriyor.” deniliyor. Ne verirse versin; bütçe açık veriyor diye bunu önleyemezsiniz, bunu durduramazsınız. Çünkü bu işin bedeli olmaz, ne gerekiyorsa yapacağız.” dedi. Adana, Afyon-karahisar, Bursa, Çanakkale, Konya, Samsun, Trabzon ve Van’da da ilk defa hava ambulansı hizmeti verileceğini belirten Erdoğan, bu illerin bölge merkezleri konumunda olacağını ve çevre illere de hizmet verileceğini söyledi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ da törende yapığı konuşmada, daha önce hizmete sokulan 7 am-bulans helikopterle beraber toplam 17 bölgede bu hizmetin verileceğini söyledi.

Koçoğlu Havacılık Yönetim Kurulu Başkanı

M. Şükrü Koçoğlu ise bu hizmetin sosyal devlet

açısından büyük önem taşıdığını, ekonomik

krizden dolayı zorluklarla karşılaştıklarını ancak

bunları aştıklarını anlattı.

Erdoğan, havada geçiş yapan hava

ambulanslarına el sallarken 112 acil yardım

çalışanları Başbakan Erdoğan ile Sağlık Bakanı

Recep Akdağ’a çiçek, şapka ve flama hediye et-

tiler. Koçoğlu da Erdoğan’a bir helikopter maketi

armağan etti.

Ambulans helikopter filosu bir adet Eurocopter

145 modeli, on adet Eurocopter 135 modeli

ile altı adet Agusta modelinden oluşuyor. Bu

hava ambulans helikopterlerinde bir doktor, bir

yardımcı sağlık görevlisi ve iki pilot bulunuyor.

Hava ambulans helikopterlerinde bir hastayı

taşıyabilecek yatak, anında teşhis ve ilk müda-

haleye imkan verecek son derece gelişmiş acil

müdahale ekipmanı da bulunuyor.

Koçoğlu Havacılık'tan Sağlık filosuna 10 yeni helikopter ambulans

Page 113: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Dünyanın en teknolojik serası: Kurt İnşaat teknolojik cam sera tesisleriKurt İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Afyonkarahisar’da 50.000 m2’lik alanda kurulu Dünyanın en modern teknolojileri ile donatılmış serayı inşa etti. Kurt İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Kurt’un girişimciliği ile başlatılan Seranın açılışı Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu tarafından yapıldı.

Kurt İnşaat’ın Afyonkarahisar ilinin Çobanlar ilçesinde bulunan, 1000 rakımında inşa ettiği sera, dünyada sera teknolojilerinde kullanılan en modern konstrüksiyon ve otomasyon sistemleriyle donaltılmıştır. Bu teknolojik tesisin yapım aşamasında yörenin jeolojik özellikleri, rüzgar hakimiyeti, güneş yansıması dikkate alınmıştır. Bununla beraber yörenin yeraltı hareketlilikleri de dikkate alınarak, seranın temel hesaplarının çözümünde 7.2 şiddetinde depreme uygun olarak inşa edilmiştir.

Seranın ısıtma sisteminin temel öğesi yörenin de yeraltı zenginligine uygun olan jeotermaldir. Serada jeotermal kaynağın maksimum düzeyde kullanımı için 200 km üzerinde ısıtma borusu döşenmiştir. Rüzgar hareketliligini ve iklimlendirmeyi sağlayabilmek amacıyla 22

km pencere sistemi yapılmıştır. Haşerelerden ve dış etmenlerden korunmasını sağlamak amacıyla 25.000 metrekare sineklik, güneş ışığının kesintisiz ve doğrudan yansımasını sağlamak amacıyla da 56.000 metrekare cam döşenmistir. Ayrıca ürünün güneş ışınından korunması ve ısıdan maksimum düzeyde istifade etmesi amacıyla 56.000 metrekare özel imalat perde yapılmıştır.

50.000 metrekarelik alana kurulu tesiste kaprisya türü beşli salkım domates yetiştirilecektir. Avrupa ve Amerika’da özellikle rağbet gören bu cins domateslerin yüzde 90 kadarı yine Avrupa’ya ihraç edilecektir. Serada 12 ay boyunca üretim yapılacaktır.

Çevreye duyarlı olarak inşa edilen tesiste kar ve yağmur suları toplanıp bu suların içindeki azot,

ürünlere sulama suyuyla birlikte verilecektir.

Yıllık 800 ton civarında elde edilecek atıklar

biyogaz tesislerinde değerlendirilerek günlük 23

kW elektrik üretilecek ve yılda 1200 ton organik

gübre elde edilecektir. Üretilen bu organik

gübre toplam gübre ihtiyacımızın yüzde 35’ini

karşılayacaktır.

Avrupa standartlarının üstünde verim almayı

hedefleyen tesiste, ürün hasatı ve kontrolleri

dünyanın en gelişmiş otomasyon sistemleriyle

denetlenecek ve doğabilecek insan kaynaklı

hatalara yer verilmeyecektir. Yöre halkını en

verimli şekilde istihdam etmek amacıyla tesiste

çalışanlar, halk eğitimle ortaklaşa düzenlenecek

örtü altı kurslarında yetiştirilecektir.

110 - 111

Page 114: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Haberler

Yapı Merkezi İnşaat A.Ş. ile dünyanın en uzun tam otomatik (sürücüsüz) metrosu açıldıYapı Merkezi ile Japon ortakları Mitsubishi, Obayashi ve Kajima’nın oluşturduğu Konsorsiyum, Dubai Metrosu’nun birinci aşaması olan “Kırmızı Hat”tı tamamlayarak 9 Eylül’de işletmeye açtı.

Japon-Türk ortak girişimi olarak da anılan ortaklık, Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed’in hedef olarak koyduğu 999 (9 Eylül 2009) tarihini tutturmayı başararak Kırmızı Hat’tı yapılan tören sonrasında halkın hizmetine sundu. Yapımına 2005 yılının Ağustos ayında başlanan 76 km uzunluğundaki Dubai Metrosu’nda, “Kırmızı” ve “Yeşil” olarak tanımlanan iki hat üzerinde 10’u yeraltı, 35’i viyadükte olmak üzere toplam 45 istasyon, 3 depo alanı ve tamir bakım atölyesi, 3 ana trafo merkezi ve toplam 5700 araçlık katlı otoparklar bulunuyor.

9 Eylül’de yapılan tören sonrasında 52 kilometrelik Kırmızı Hat’tın tamamı ve 10

istasyon ticari işletmeye sokuldu. Kırmızı Hat

üzerindeki bakiye 27 istasyon önümüzdeki 3 ay

içinde peyderpey tamamlanacak. Yeşil Hat’tın

da 2010 sonunda tamamlanması planlanıyor.

Dubai Metrosu 76 kilometrelik uzunluğu

ile dünyada tek sözleşme kapsamında

gerçekleştirilmiş en uzun metro olma özelliğini

taşıyor. Metro aynı zamanda Construction

Week tarafından Arap dünyasında bugüne kadar

gerçekleştirilmiş olan en önemli 10 mühendislik

eserinden birisi seçildi.

Dubai Metrosu’nun en önemli diğer özellikleri

aşağıdaki gibi özetlenebilir:

• Dünyanın en lüks ve konforlu istasyonları.

Toprak, su, ateş ve hava temalarının işlendiği

benzersiz cepheler,

• Yenilikçi, ikonik, simgesel ve füturistik bir

konseptle tasarlanmış istasyon yapıları,

• Giriş holleri, otobüs durakları ve üst geçitleri dahil tam klimalı ilk metro,

• Tüneller dahil tüm sistemde kablosuz wi-fi erişim imkanı,

• 3000 kamera ile sağlanan yolculuk güvenliği,

• Tüneller dahil tüm sistemde mobil telefonla iletişim imkanı,

• Her istasyonda Sağlık Ekibi ve Özel Metro Polisi,

• Tüm istasyonlarda engelliler için tasarlanmış özel yönlendirme,

• Her tren ve istasyonda acil durum iletişim kutuları,

• Her istasyonda çevredeki önemli merkezlere (otel, AVM, hastane, sosyal binalar)

kolay erişim ve diğer ulaşım modlarıyla full entegrasyon.

Page 115: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Camiamızın acı kaybı Topaktaş İnşaat A.Ş.’nin Kurucusu Agah Topak vefat ettiÜyelerimizden Topaktaş İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Agah Topak, 4 Ağustos 2009 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.

Sektörümüzün kıymetli mensuplarından birini kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine baş sağlığı, yakınlarına sabır diliyoruz.

Agah Topak;

1966 yılından başlayarak çeşitli taahhüt işlerini yürüten Agah Topak, 1982 yılına kadar şahıs olarak çeşitli taahhüt işleri yapmış, 1982 yılında

Topaklar Ltd. Şti. ve ardından Topaktaş A.Ş.’yi

kurmuştur.

Ülkemizin muhtelif yerlerinde yollar ve

madencilik işleri, kanal ve taahhüt işleri

yapmakta iken 1986 yılında Erdinç A.Ş.’yi

kurarak turizm ve mermercilik işlerine girmiş ve

bugüne kadar üç şirket ile devlet kademelerinde

ve özel yerlerde altyapı, kanalizasyon, gölet ve

sulama işleri yaparak rekabet ortamında disiplini

ve dürüstlüğünden ödün vermeden çalışmalarını

sürdürmüştür.

Türkiye Prefabrik Birliği “Rakamlarla Prefabrike Beton – 2008”

başlıklı bir çalışma yaptıTürkiye Prefabrik Birliği (TPB), beton fabrikasyon sektörüne ışık tutmak amacıyla “Rakamlarla Prefabrike Beton -2008” başlıklı bir çalışma yaptı.

Özgün bir çalışmanın ürünü olan broşürde yer alan bilgilere göre, prefabrike beton sanayinin 2008 yılı toplam üretimi 1.492.826 metreküpe ulaştı. Bu üretimin 580.805 metreküpü üstyapı, 465.622 metreküpü altyapı, 407.431 metreküpü ise çevre düzeniyle ilgili oldu.

Türkiye’de prefabrike beton üreten kayıtlı firma sayısı 75 olarak belirlendi. Bu firmalardan

24’ünü Türkiye Prefabrik Birliği’ne (TPB) üye

firmalar oluşturdu.

TPB üyesi ve üye dışı firmaların pazar bölgelerine

göre dağılımında Marmara Bölgesi ilk sırada

yer alıyor. Bu bölgeyi sırasıyla Ege-Batı Akdeniz

Bölgesi, İç Anadolu bölgesi izliyor.

TPB’ye üye firmalarda 3.838 kişi çalışıyor.

TPB’de kapasite kullanım oranı yüzde 59 olarak

saptandı. Tesis başına ortalama üretim ise

35.267 metreküp olarak belirlendi.

112 - 113

Page 116: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Yeni Yayınlar

İNTES Genç Yöneticiler Grubu, hedef ülkelere yönelik pazar araştırması çalışmaları kapsamında Kosova ve Makedonya pazarı ile ilgili iki rapor hazırlandı. Titiz ve ayrıntılı bir çalışmanın ürünü olan bu raporlarda, Türk işadamları için Makedonya ve Kosova’nın ağırlıklı olarak karayolu ve hidroelektrik santralleri açısından önemli fırsatlar ortaya koyduğu belirtildi. Bu raporlar “Balkanlar Pazar Araştırma Raporu” başlığı altında bir kitapta toplandı.

İNTES Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, sunuş yazısında rapora emeği geçenleri kutlarken, “Yanı başımızdaki ülkelere Karadağ’a, Makedonya’ya, tarihin verdiği sorumlulukla daha sıcak bakmalıyız. Oralara yapılacak yatırımlar, Avrupa Birliği’ne köprü görevini yerine getirecektir.” görüşüne yer verdi.

Dönemin Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı Ülker Güzel’in başkanlığında 4-7 Kasım 2008 tarihlerinde geniş bir heyetle Kosova ve

Makedonya ziyaretleri gerçekleştirildi. Dış

Ticaret Müsteşarlığı YDMTMH Daire Başkanı

Koray Akgüloğlu ile beş DTM uzmanının yanı sıra

İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkan Yardımcısı

Burçin Kargın ile birlikte Can Adiloğlu, Elif Güray,

Mustafa Yayla, Meriç Aydeniz ile İNTES’ten

uzman Demet Somunoğlu, bir dizi görüşmeler

sonucunda elde ettikleri bilgileri bu raporlara

yansıttılar. Çalışmalara T.C. Üsküp Büyükelçiliği

Ticaret Müşaviri Hakan Kızartıcı ile Kosova Dış

Ticaret Müsteşarlığı Temsilcisi Yavuz Değirmenci

de katıldı.

Raporlara göre, Kosova’daki önemli projeler

arasında havaalanı ve otoyollar yapımı ile Zhur

Hidroelektrik Santrali ve 17 adet küçük çaplı

hidroelektrik santrali bulunuyor. Makedonya’da

ise küçük ölçekli 20 HES ile 70 milyon euroluk

Dünya Bankası kredisiyle gerçekleştirilecek

karayolları ve tali yolların yenilenmesi projeleri

ön plana çıkıyor.

Balkanlar Pazar Araştırma RaporuKOSOVA – MAKEDONYA / İNTES GENÇ YÖNETİCİLER – İNTES YAYINI

Page 117: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Osmanlı tarihçiliğinin en önemli isimlerinden olan Halil İnalcık, yarım yüzyılı aşan çalışmalarını bu kitapta bir araya getirdi.

DEVLET-İ ’ ALİYYE’nin bu ilk cildi, Osmanlı Devleti’nin bir beylikten Orta Doğu ve Balkanları hükmü altına alan güçlü ve köklü bir imparatorluk haline nasıl geldiğini anlatıyor.

Kitapta, Osmanlı Klasik Dönemi (1302-1606) sadece siyasi bir tarih olarak ele alınmıyor. Toplumsal, ekonomik alt yapı incelenirken nüfus hareketleri, göçler, kitlelerin temel ihtiyaçları, tarım ve ticaretin bu ihtiyaçları karşılama biçimleri ve şehirleşme konusunda da analizler yapılıyor. Kitapta, tarihsel sorunları açıklamada, geçmişten gelen geleneksel zihniyet ve kurumlar çerçevesinin tespitine yer veriliyor.

İnalcık’ın geç Selçuklu döneminden I. Ahmet’in saltanatının başlangıç yıllarına uzanan üç yüzyıllık süreye dair araştırmalarını elden geçirerek bütünleştirdiği bu cilt, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olduğu Avrupa Devletler Sistemi’nin girdiği büyük ekonomik bunalımla sonlanıyor.

İnalcık, çok kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan bu kitabın arşiv çalışmalarında Fuat Köprülü, İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Ömer Lütfü Barkan’ın araştırmalarından yararlandığını özenle vurguluyor.

Mayıs 2009’da çıkan bu önemli kitap üç ay içinde 25’inci baskıya ulaştı.

DEVLET-İ ’ALİYYE herkesin ama herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.

Devlet-i ’ AliyyeOsmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar -1HALİL İNALCIK – TÜRKİYE TEKSTİL İŞVERENLERİ SENDİKASI YAYINI

114 - 115

Page 118: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Summary

Mart Nisan 2009

File: Tourism and Environment

Turkey offers a great variety in terms of tourism. Her

natural resources, historical and cultural heritage,

urban and rural settlements as well as other attractive

qualities make Turkish tourism unique in terms of

alternatives. Turkey has the capacity to offer not

only sun and sea but is also able to host successfully

a wide range of activities such as nature tourism,

ecotourism, activity holidays, hiking, mountaineering,

rafting, winter sports and holidays, history and culture

tours, faith tourism, city tours, health tourism, thermal

tourism, special interest tours, water sports, yachting,

cruises, tourism for the handicapped, youth holidays

as well as congress and meetings.

Holiday makers worldwide have different profiles and

follow different trends. The changing shape of world

tourism is to Turkey’s advantage as “product range”

is of strategical importance in such an industry.

Therefore, Turkey has to reach beyond the limitations

of coastal tourism. About two thirds of tourists

arriving in Turkey head for the coast. Similarly, two

thirds of all accommodation at international standards

can be found on the Aegean and Mediterranean

coasts. However, it is important to note that although

tourists visiting Turkey for cultural tourism constitute

only 10% of all foreign visitors, per capita revenue

generated from them is three times as high as that of

visitors to the coasts.

What Turkey needs to do to cover more ground

in becoming a “brand” in tourism is to allocate

significant amount of funds for marketing activities.

Despite the efforts of the Ministry of Culture and

Tourism, the share for marketing activities has

dropped in the budget for 2009. The marketing budget

for the Ministry of Culture and Tourism in 2009 was

reported to be in the range of TL100 million, which

was TL140 million in 2008 and TL120 million in 2007.

It is worthwhile to remember that the total number

of tourists arriving in Turkey reached the 25 million

mark in 2008, bringing Turkey to the 7th position in

the top destinations in the world. The increasing trend

in the number of visitors to our country is of critical

importance as tourism has an ever growing share in

the economy and added value.

Efforts to encourage investors in Turkish tourism with

new incentives will help improve our position in the

world tourism industry and bring us even higher in the

list of top destinations.

Page 119: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Prof. Dr Veysel Eroğlu, The Minister For Environment and Forestry

Temel Kotil, CEO, Turkish Airlines

Discovery-oriented ecotourism, a new trend in the

world, has become more popular in recent years in

Turkey as well. Unfortunately, for most, it only means

camping and hiking on mountains. However, it can

involve a wide range of activities comprising social

and cultural events.

The significance of woods in terms of tourism has

increased as more and more people desire to be

in the heart of the nature. Our country has a great

potential with respect to plateau tourism, ornithology

(bird-watching) tourism, photo safari, canoeing and

rafting, agro tourism, botanic garden tourism, cycling,

horseback riding, camping and caravanning, cave

tourism, mountain tourism and hiking.

A quick comparison of plant species in Turkey with

those in mainland Europe will reveal our wealth in

terms of plant life. While the total number of plant

species in Europe is about 12,500; Anatolia alone can

boast 11,000 species. About a third of that amount

consists of endemic species, unique to Turkey. Turkey,

with its high ratio of endemism, has a rich flora also in

terms of medicinal and aromatic plants. This rich flora

and fauna have to be well protected to ensure their

sustainability.

The ministry has been making efforts to develop

nature tourism. To this end, 41 National Parks, 35

Natural Parks, 31 Reservation Areas and 105 Natural

Monuments have been established. Woods located

in close vicinity to urban areas are being transformed

into urban woods. An action plan has been devised for

Mobilization for Aforestation and Erosion Control. A

total of 2,300 thousand hectares of land will undergo

erosion control and aforestation between 2008 and

2012 within the framework of this project.

Turkish Airlines, according to data from Association

of European Airlines (AEA), was the fourth biggest

airline company in Europe in the period of January-

May 2009 in terms of the total number of passengers

carried. Turkish Airlines, with a 10% increase, carried

8.9 million passengers, following closely behind

Lufthansa, Air France and British Airways. Compared

with data from 2008, Turkish Airlines was the only

airline in Europe marking growth in the number of

passengers carried and traffic results.

The position reported in the analysis carried out by

the Aviation Week placed Turkish Airlines the 4th in

the list of world airlines. THY, which ranked the 13th

in the previous year, soared 9 steps higher thanks to

its achievement in being the fastest growing airline.

Celebrating its 76th birthday this year, THY managed

to establish a track record of steady growth despite

the global financial crisis and increased the number

of aircraft in its fleet to 130, serving 154 destinations

worldwide. More importantly, THY has improved its

net profits significantly and has become a global

player. A total of 35 million passengers fly in Turkey.

The growth established in civil aviation in Turkey is

four times greater than that observed in the world.

While the growth rate has been 89% over the last four

years, the growth in Turkey in the same period has

been 369%.

Efforts have been carried out to make İstanbul one of

the 10 most important transit passenger hubs in the

world. Plans are being made to renovate and improve

the conditions of our existing airports consistent with

current requirements and build new airports.

Recently, Lvov in Ukraine, Toronto in Canada,

Goteborg in Sweden, Benghazi in Libya, Sao Paolo

in Brazil, Dakar in Senegal and Ufa in Russia have

been added to THY flight destinations, with Jakarta

in Indonesia and Bologna in Italy to follow shortly.

There are also plans to include Pacific Asia in the flight

network over the long term. Australia, Vietnam, the

Philippines and Myanmar are some of the targeted

countries.

116 - 117

Page 120: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Summary

Namık Ata: General Manager, Turkish Employement Agency

Institution: Ministry of Culture and Tourism

Tourism industry has a critical place in Turkish

economy, indirectly affecting 36 industries. A chief

advantage of tourism industry is the fact that it can

generate employment in a relatively shorter time and

with relatively smaller capital outlay. According to

data published by the Treasury, while the mean cost of

creating employment for a single person is TL293,000

in Turkey, the figure goes down to TL107,000 in the

tourism industry. In other words, it is 36% less costly

compared with the general average. However, it is

estimated that about 3 million people in Turkey are

employed in the tourism industry in Turkey. Of those,

1.5 million have direct and the remaining 1.5 million

have indirect employment.

The number of tourists visiting Turkey annually has

been doubled since 2003 and tourism revenues

have increased by 300% over the same period. There

has been an increase of about 100% in the number

of people employed in the tourism industry, both

directly and indirectly in the same period. According

to data from Turkish Statistical Institute, while the

total tourism revenue in 2007 was $18.5 billion, the

figure reached $22 billion in 2008, with an increase

of 18.5%.

Turkish Employment Agency (İŞKUR) has been

carrying out projects to meet the demand of the

tourism industry for qualified workforce. The agency

conducted training programs for a number of

professions aimed at tourism industry in the period

of January – July 2009, attended by a total of 5,121

people.

These active programs are carried out simultaneously

with the efforts of the Agency to provide employment

opportunities in the industry. Of the 58,362 people

provided with employment as of July 2009, 8.8%,

in other words 5,140 people, found employment in

the tourism industry. The agency plans to continue

offering vocational training programs in order to

improve the quality of employment in the tourism

industry.

The Ministry of Culture and Tourism aims to sustain,

develop and promote our historical and cultural

heritage, while making better use of the tourism

opportunities and support tourism activities.

Presenting our cultural wealth first to our own

people and then to the rest of the world is among

the chief objectives of the Ministry. To achieve this,

comprehensive efforts have been undertaken by

the Ministry to overcome prejudices existing in the

world towards our country and our culture by further

developing tourism. As coastal tourism has been in

the centre of attention over the years, alternative

tourism centres are being developed in order to better

present our country.

Tourism Strategy of Turkey – 2023 has targeted such

alternative approaches to utilize the potential we have

in order to increase the share of Turkish tourism in

the world. Winter sports, yachting and faith tourism

were particularly emphasised in 2008 to offer variety

in tourism. A number of projects, such as Silk Road,

South-eastern Anatolia Project, Eastern Anatolia

Project, Cappadocia, Western Blacksea and İstanbul

Tourism Development Projects, were set off. Within

this concept, Manisa, İzmir, Ordu, Rize and Nevşehir

were declared tourism centres.

İstanbul 2010 European Cultural Capital, Feeling

İstanbul Exclusive, Turkish Cultural Year in Russia,

Turkish Culture Festival in France, St Paul’s Year and

Honorary Guest for 2008 Frankfurt Book Fair can be

listed among some of the main projects that have

been implemented and worked on since 2008. The

Ministry is aiming at increasing the rate of growth in

tourism by intensifying efforts and investments.

Page 121: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Viewpoint: News FromLibyaLibya, in over 350 years of common history and

culture, has never neglected Turkey and has always

maintained close cooperation.

Turkish contractors have been operating in Libya since

1975, actively undertaking construction projects.

However, although the number of companies, both

small and large, operating in Libya reached 140 in

the early 1980s, they experienced major problems.

Delayed payments, letters of guarantee and insurance

premiums have been among the most significant

problems our companies have had to deal with.

An allocation for a project in Libya can sometimes

be diverted to another purpose as a result of political

decisions. Our companies have had to experience

problems of this sort at times. Letters of guarantee

are also among the most fundamental issues. Libya

does not favour doing business with Western banks,

resulting in increased costs for our firms.

It has been reported that a number of major

construction projects will be announced in Libya to

commemorate the 40th anniversary of the revolution.

An amount in the range of 180 billion US dollars

have reportedly been allocated for a period of 10

years for this purpose. It is important to maintain a

cautious approach when dealing with such figures.

Although much can be said regarding the success of

the revolution in Libya, it is equally certain that much

will be achieved for the 40th anniversary. Housing

projects in Libya are expected to be among those with

the highest priority. There will be project tenders for

buildings and infrastructure in cities outside Tripoli.

Furthermore, public administration buildings, schools,

hospitals, business centres, tourism facilities have

certainly been in the Libyan inventory in recent years.

Cities, roads and infrastructure deteriorate rapidly in

Libya as maintenance and repairs never have priority.

Therefore, our contractors will have an abundant

supply of projects to undertake in Libya.

Interview: Tourism is the window through which the world looks into Turkey

Varlıer pointed out that the most significant quality

of Turkish tourism was its ability to offer a variety of

products. “Turkey is one of the most ideal countries

for sea, sand and sun tourism. Summer can be 6-7

months long, it has a rather particular topography

and can offer clean seas. We are also rich in terms

of geothermal sources. We have a considerable

gastronomic wealth, too. Our cuisine is rich thanks

to the amalgamation of Anatolian, Balkan, Middle

eastern and Mediterranean cultures. Turkey has major

ski resorts for winter holidays as well. Moreover, we

are in a spectacular location for sailing, surfing and

yachting. There are significant areas of investment for

golf tourism.”

Varlıer stressed the importance of Turkey’s

geographical location as Turkey is “in the reach of

500 million people with only a three-hour flight”. “We

are on the transport hub for Russia and ex-Soviet

countries, Europe, Africa and Middle east.”

Varlıer added that the industry created a great deal

of employment. “Tourism is one of the industries that

can provide maximum employment for a relatively low

investment. Recent calculations have demonstrated

that an investment of about TL88,000 provides

employment for one person in tourism industry

compared with TL150,000 for manufacturing industry

and TL200,000 for service industry.”

Tourism, as Varlıer said, is the window through which

the world looks into Turkey. “Tourism industry has a

great part to play in creating Turkey’s image”.

İnşaat Sanayii interviewed Mr Oktay Varlıer, Martı Hotels & Marinas Group Business Investment Development Coordinator. Varlıer shared with us his experiences regarding the tourism industry.

118 - 119

Page 122: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

Temmuz Ağustos 2009

Summary

EU Project

The first vocational training program within the framework of “Measurement and Evaluation in Construction Industry; Training and Employment Project” was carried out for “welders” between 6 April 2009 and 20 May 2009 at Gama School of Welding.Of the 51 participants completing the program successfully, 34 will be employed by Gama Endüstri A.Ş. in their project in Qatar. The second vocational training program of the project was “Panel Instalment Systems”. Following a week of theory program, the participants took their 5-week practical training at Yapı Ray site for Ankara - Konya High Speed Line. Vocational standards have been prepared, submitted to Vocational Qualifications Institution and were approved to be published in the Official Gazette.İNTES has also prepared a database for questions for the particular profession, which formed the basis of written and practical examinations conducted at the conclusion of the training program in order to evaluate the participants.With the cooperation of the Yapı Merkezi, the 22 successful participants were designated to be employed at Yapı Ray Konya and Afyon sites. A total of 15 participants were provided with employment in the first stage. The third step in the vocational training programs within the framework of “Measurement and Evaluation in Construction

Industry; Training and Employment Project” was

initiated for “Argon Welding”. Those found to

be successful upon completing the program will

also be offered employment in the construction

industry.

In order to select eligible candidates for the

training program, the applicants were subjected

to a proficiency examination. The assessment

of the applicants was carried out by the trainers

at Efor Machinery Welding School and İNTES

project specialists. Apart from professional

topics, the participants were offered lessons

in other subjects to improve their career

prospects. Occupational law, work safety and

occupational health, first aid and quality issues

for construction were the main topics offered

to the participants during their program. İNTES

had all participants insured against occupational

diseases and accidents during their training

program and also provided personal safety gear

for them.

Professional training programs requiring

intensive practice were carried out under

the supervision of specialists. Database of

questions prepared based on vocational

standards will be used to conduct the evaluation

of the participants upon completing the

program. Those observed to be successful will

be provided with employment at Manisa-Soma

sites of Efor Machinery.

Page 123: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

“Those heroes who shed their blood

and lost their lives...!

You are now lying in the soul of a

friendly country, therefore rest in

peace…

There are no differences between

the johnnies and the mehmets to us

where they lie side by side here in

this country of ours...

You, the mothers who sent their

sons from countries far away, wipe

away your tears. Your sons are now

lying in our bosom and are in peace.

After having lost their lives on this

land they have become our sons as

well.”

“Bu memleketin toprakları üstünde

Kanlarını döken kahramanlar!

Burada, dost bir vatanın

Toprağındasınız.

Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.

Sizler, mehmetçiklerle yan yana koyun

Koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe

Gönderen analar!

Gözyaşlarınızı dindiriniz.

Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.

Huzur içindedirler ve huzur içinde

Rahat rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra,

Artık bizim evlatlarımız

Olmuşlardır.”

1934 yılı Anzak Anma Törenleri’ne Atatürk’ün gönderdiği mesaj

1934

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Her şeyi nazar boncuğu ile koruyamazsınız!

Deprem içinYapı denetimini yaptırın - Doğru malzeme kullanın - Mesleki eğitim almış işçi istihdam edin

Deprem sigortası yaptırın

Page 124: İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİintes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-114.pdf · Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti

İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİ

Mehmet Güneş İnşaat Tic. ve San. Ltd. Şti. DİYARBAKIR - SİVEREK - ŞANLIURFA YOLU

Temmuz Ağustos 2009 Yıl 19 Sayı 114

Temm

uz Ağustos 2009Yıl 19

Sayı 114


Recommended