+ All Categories
Home > Documents > BATI MÜZİK TARİHİNDE KADIN BESTECİNİN ADI YOK

BATI MÜZİK TARİHİNDE KADIN BESTECİNİN ADI YOK

Date post: 03-Dec-2023
Category:
Upload: mersin
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
137
UHBAB Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler Dergisi International Peer-Reviewed Journal of Humanities and Academic Science Ocak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014 ISSN: Print 2147-4168 Online 2147-5385
Transcript

U H B A BUluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bil imler Dergisi

International Peer-Reviewed Journal of Humanities and Academic Science

Ocak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ISSN: Print 2147-4168 Online 2147-5385

II

İÇİNDEKİLER

ALTERNATİF TURİZM KAPSAMINDA UŞAK-ULUBEY KANYONU’NUN SWOT ANALİZİ 1-14Veli Erdinç ÖREN - Tuba ŞAHİN

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN GELİR EŞİTSİZLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ 15-28Zafer KANBEROĞLU, M. Akif ARVAS

ÇAĞDAŞ TÜRK KADIN SANATÇILARININ ÇALIŞMALARINDA KADININ TOPLUMSAL SORGULAMALARI 29-35Önder YAĞMUR

TÜRK HALK OYUNLARINA KATILAN BİREYLERİN HALK OYUNLARINA BAŞLAMA SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ 36-44Serkan HACICAFEROĞLU Taner BOZKUŞ Nezir KIZILKAYA

BATI MÜZİK TARİHİNDE KADIN BESTECİNİN ADI YOK 45-56Tarkan YAZICI Şefika İZGİ TOPALAK

KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASINDA ÇEVRE EĞİTİMİNİN ROLÜ 57-65Mustafa TALAS, Abdullah KARATAŞ

BİLGİ YÖNETİMİ SÜREÇLERİNİN BİLGİ TEMELLİ ÖRGÜTSEL KÜLTÜR VE ÖRGÜTSEL YARATICILIK ARASINDAKİ ARACI ETKİSİNİ BELİRLEMEYE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA 66-91Yasemin ŞEN, İbrahim PINAR

DİYARBAKIR HALK OYUNLARINDAN KEŞEO, DELİLO, HALAY, İKİ AYAK, ESMER OYUNLARININ MÜZİK ANALİZİ, DÜZENLENMESİ VE ÇOK SAZLI İCRASININ İNCELENMESİ 92-107Mustafa ŞAHİN

KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE EDEBİYAT: THOMAS HARDY VE TESS OF D’URBERVILLES 108-118Gökşen ARAS

III

BAŞ EDİTÖRGülten HERGÜNER

BAŞ EDİTÖR YARDIMCILARIMurat KORKMAZ Gökşen ARAS Nur DİLBAZ ALACAHANFatma TEZEL ŞAHİN Adalet KANDIR

EDİTÖRLERNezahat GÜÇLÜFatma Tezel ŞAHİNÇetin YAMANErdal ZORBAAyhan AYTAÇMurat ERCANMutlu TÜRKMENHülya Gülay OGELMANSerdar TOKIşık BAYRAKTARGökhan DELİCEOĞLU

ALAN EDİTÖRLERİFatma Nalan TÜRKMEN Fatih ÇATIKKAŞAyhan HELVACIAylin ZEKİOĞLUSinem TUNA Arzu ÖZYÜREK Şükran Güzin ILICAK AYDINALPNaim DENİZ Serdar TOK Birsen KOLDEMİR Gülden ERTUĞRUL Ramazan ERDEM Serdar ERDURMAZ Salih ÖZTÜRK Neylan ZİYALAR Havva YAMAN Şakir BATMAZ Nuray EKŞİ Besim AKIN

DİL EDİTÖRÜGökşen ARAS

İNGLİZCE DİL EDİTÖRÜ Seçil BAL TAŞTAN

TEKNİK EDİTÖRBurhan MADEN

SİSTEM EDİTÖRLERİSerdar TOKIşık BAYRAKTARFatih ÇATIKKAŞ

ÖLÇME DEĞERLENDİRMEGökhan DELİCEOĞLU

ULUSLARARASI DANIŞMA KURULUJohann KIRSTENSennye MASIKEAlvaro ANGUIXGautam SENGUPTAStephen L.VARGOHing KAI CHAN

YAYIN KURULUMurat KORKMAZNalan AKDOĞANGökşen ARASGülten HERGÜNERFatma TEZEL ŞAHİNEva ŞARLAKNur DİLBAZ ALACAHANNezahat GÜÇLÜYener ÖZENAylin ZEKİOĞLUSerdar TOKArzu ÖZYÜREKHülya Gülay OGELMANAli Serdar YÜCELÇetin YAMAN

IV

DERGİNİN TARANDIĞI İNDEKSLER

V

Değerli bilim dostları;

Dergimizin bu sayısında (7) toplam 09 makaleye yer vermiş bulunmaktayız. Her bir çalışma bir birinden değerli ve bizim için önemlidir. Dergimizin ilk sayısından bu yana bizleri yalnız bırakmayan başta okuyucu-larımız, yazarlarımız ve bilim kurulu üyelerimize yürekten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu sayımız kış dönemini içine almaktadır. Bundan sonraki sayımız ilkbahar dönemine yönelik olacaktır. Bu sayımız itibariyle hakem onayından geçen ve yayınlanmaya hak kazanan bütün makaleler sayı beklemeksizin direkt sıraya alı-narak derginin ana web sayfasında ilan edilecektir. Her sayımızda 15 makaleyi geçemeyecek şekilde sayılarda eşit dağılıma yer verilecektir. Bir sonraki sayımız Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayacak şekilde sıraya alınmıştır. Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere tüm okuyucu ve yazarlarımıza teşekkür eder sevgilerimizi sunarız. Bu sayımızda değerli bilgi birikim ve katkılarından dolayı sayı hakemlerimize, editörler kurulumuza ve başta dergi yönetimi ile yayın kuruluna saygılarımızı sunuyoruz. Sevgiyle kalın. Esenlikler dilerim.

Dr. Gülten HERGÜNERBaş Editör

1

ALTERNATİF TURİZM KAPSAMINDA UŞAK-ULUBEY KANYONU’NUN SWOT ANALİZİ

SWOT ANALYSIS AT UŞAK-ULUBEY CANYON WITHIN THE SCOPE OF ALTERNATIVE TOURISM

Veli Erdinç ÖREN1 - Tuba ŞAHİN2

Uşak Üniversitesi

Özet: Dünyanın yaşamakta olduğu hızlı değişim, tüm sektörleri etkilediği gibi turizm sektörünü de etkilemektedir. Son yıllarda birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de turizm faaliyetleri önemli ölçüde gelişmiştir. Türkiye turizminde çoğunlukla aktif olan bölgeler deniz-kum-güneş üçlüsünün pazarlandığı destinasyonlardır. Ancak dünya turizm pazarında son yıllarda turizmin çekici unsurları arasına doğal ve kültürel değerlere olan ilgi girmiştir. Bu durum, alternatif turizm arayışları ile birlikte yeni turizm alanlarının doğmasına yardımcı olmuştur. Önemli bir tarih ve kültür birikiminin yanında muhteşem bir doğaya sahip olan Anadolu; turist profilinin değişme-siyle birlikte, kıyı turizmine alternatif turizm alanları ortaya çıkararak ülkemizin çekiciliğini artırmasına katkı sağlamaktadır. Bu değişim, ülkemiz turizminin sadece sahil bölgelerinde kalmayarak Anadolu’nun iç bölgelerine de yayılmasına sebep olmaktadır. Çalış-manın amacı; alternatif turizm kapsamında kanyonların önemini vurgulamak ve bu bağlamda Uşak ili sınırları içinde yer alan, dünyanın ikinci en uzun kanyonu olan Ulubey Kanyonu’nu tanıtarak bölgede yapılabilecek turizm faaliyetlerini ortaya çıkarmaktır.

Anahtar Kelimeler; Alternatif Turizm, Kanyon Tu-rizmi, Ulubey Kanyonu, Türkiye

Abstract: Rapid change the world experiencing affects tourism sector as all other sectors. In recent years, tourism activities have shown significant develop-ment at our country as well as many countries. Active regions at tourism activities in Turkey are mostly where sea-sand-sun trinity is marketed. However, in recent years, interest in natural and cultural values has entered among attractive elements of tourism at world tourism market. This situation helped the birth of new tourism fields with alternative tourism quest. Anatolia that has important historical and cultural background as well as magnificent nature contributes increasing attractiveness of our country by bringing out tourism fields which are alternative to coastal tourism along with changing tourist profile. The change makes expansion of tourism activities within the inner regions of Anatolia possible, not only limited to coastal regions. The purpose of this study is laying emphasis on importance of canyons within the scope of alternative tourism activities, introducing Ulubey Canyon, located in Uşak province, which is the second longest canyon in the world and bringing out possible tourism activities in the region. It is thought that SWOT analysis results obtained from the study done in this regard shall be important from the point of seeing Ulubey Canyon as a new destination in the context of alternative tourism.

Keywords: Alternative Tourism, Canyon Tourism, Ulubey Canyon, Turkey

2

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

1. GİRİŞ

Küresel ısınmanın etkisi ile Akdeniz Havzasındaki deniz turizminin önem kaybedeceği öngörüsü nedeniyle Avrupa ülkeleri 1980’li, Türkiye ise 2000’li yıllardan itibaren alternatif turizm kaynak-larına yönelmiştir. Alternatif turizm kapsamında Türkiye’nin alt yapısına bakıldığında (coğrafi konumu, yeryüzü şekilleri, iklim özellikleri, doğal bitki örtüsü, akarsuları, gölleri ve zengin kültürü) pek çok alternatif turizm alanına sahip olduğu görülmektedir (Hadimli, 2012). Alternatif kaynaklara yönelmenin bir başka nedeni; kalabalık şehirlerde hava ve gürültü kirliliği, betonlaşma gibi yoğun çevre sorunları ile birlikte yaşamak durumunda olan ve genellikle hizmet sektöründe çalışan insanların, yaşadığı ve çalıştığı mekanlardan farklı yerlerde bulunma gereksinimi duymaları ve bu gereksinimin de turizm talebine yansıması ile yeni arayışların gündeme gelmesidir (Korkmaz, 2001: 112).

Alternatif turizmin ortaya çıkış nedenlerini kı-saca belirtecek olursak; kaynakların azalması ve niteliklerinin bozulması, sürdürülebilir turizm anlayışının ortaya çıkması, turizmin bütün yıla yayılması anlayışının gelişmesi, tüketicilerin klasik turizm anlayışından sıkılması ve farklı beklentilere girmesi, tüketicilere farklı heyecan ve tatillerin yaratılması şeklinde sıralanabilir (Meydan Uygurakpınar ve Baykan, 2007: 32).

Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de hızla gelişen alternatif turizm türlerinin niteliklerini kaybetme-den yeni bir bütün oluşturmalarını sağlayabilecek alanların olduğu fikrinden yola çıkarak alternatif turizm kapsamında kanyonların önemini vurgulamak ve bu bağlamda Uşak ili sınırları içinde yer alan, dünyanın ikinci en uzun kanyonu olan Ulubey

Kanyonu’nu tanıtarak bölgede yapılabilecek turizm faaliyetlerini alternatif turizm kapsamında ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda, çalışmada konuyla ilgili yazın taraması paralelinde Ulubey Kanyonu’nun turistik açıdan değerlendirilmesi SWOT analizi yöntemiyle yapılmıştır

2. KANYON TURİZMİ

Kanyon; “Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oya-rak oluşturduğu, bir kıvrımı keserek iki yandaki çukurlukları birleştiren, dar ve boğaz biçimindeki vadi” olarak tanımlanmaktadır (TDK, Güncel Türkçe Sözlük, 2013).

Alternatif turizm kapsamında kanyonlar, kullanı-lan enstrümanların çeşitliliği açısından da birçok turizm faaliyetinin gerçekleştirilebileceği geniş alanlar oluşturmaktadır. Bu bağlamda kanyonlar; bisiklet, balon, paraşüt, raft, at vb. gibi turizm ens-trümanlarına, trekking (doğa yürüyüşü), climbing (dağcılık), kamp-karavan, avcılık, hanggliding (yelken kanat), binicilik, kuş gözlemciliği vb. gibi yapılan etkinliğin özelliklerine göre turizm faaliyetlerine zenginlik ve çekicilik kazandırır (Akpınar ve Bulut, 2010: 1580).

Kanyon turizmi kapsamında yapılabilecek faaliyet çeşitliliğinin anlam karmaşası oluşturabilecek kadar fazla olması nedeniyle, Turizm Bakan-lığının belirlediği “Alternatif Turizm Türleri” başlığı altında yer alan turizm çeşitlerine göre incelenmiştir (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlı-ğı, 2012a). Buradan hareketle kanyon turizmi kapsamında yapılabilecek faaliyetlerle ilgili özet bilgi alt başlıklar halinde verildikten sonra alter-natif turizm kapsamında Ulubey Kanyonu’nda yapılabilecek faaliyetler bir tabloda özetlenmeye çalışılmıştır.

3

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

2.1. Akarsu Turizmi

Akarsular, hem doğal güzellikleri hem de rek-reasyonel çeşitlilik açısından kullanışlı alanlar oluşturur (Prideaux, 2009: ix). Özellikle Türkiye coğrafi yapısı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Akarsu turizmi kapsamında Türkiye’de ‘kano, rafting ve nehir kayağı’ aktiviteleri ger-çekleştirilmektedir. Örnek vermek gerekirse, Isparta’nın Sütçüler ilçesinde başlayan Antalya il sınırları içinden geçerek denize dökülen Köprü Irmağı’nın karakteristik yapısı rafting için uygun alan oluşturur. Adı geçen ırmak, yaz döneminde günde yaklaşık 7000 kişiye rafting imkanı sun-maktadır (Anonim1, 2012). Yozgat il sınırları içinde yer alan Kazankaya Kanyonu Çekerek Irmağı üzerinde de rafting faaliyetleri gerçekleş-tirilmektedir (Yozgat Valiliği, 2012).

2.2. Av Turizmi

Yerli ve yabancı avcıların av turizmi kapsamında avlanmalarına ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmeliğe göre av turizmi, avcı niteliğine sahip kişilerin avlanma amaçlarını gerçekleştirmek üzere belirlenmiş ilkelerle yaptıkları etkinlikler olarak tanımlanmıştır (25694 Sayılı Resmi Gazete).

Avcılar, av turizmi faaliyetleri ile yaban hayvan-larının boynuz, diş, post benzeri hatıra değeri taşıyan kısımlara sahip olmakla birlikte, değişik kültürleri tanıma ve değişik yerleri görme olanağı elde etmektedirler. Av turizmi uygulamaları, turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, turizm hareketle-rinin Türkiye geneline ve tüm yıla yayılması ile sosyo-ekonomik kalkınmanın homojen dağılımının sağlanmasında etkili olmaktadır (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012b). Türkiye’nin zengin bir flora ve faunaya sahip kanyonlarının olması

av turizmi bakımından önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.

2.3. Botanik Turizmi

Türkiye biyolojik çeşitlilik bakımından dikkat çeken bir ülkedir. Özellikle Türkiye, Avrupa kıtasının tamamında bulunan bitki türleri kı-yaslandığında bitki çeşitliliğinin neredeyse aynı sayılara ulaştığı görülmektedir. Botanik turizmi özellikle doğa turizmi etkinlikleri olan trekking, foto safarileri vb. faaliyetler ile endemik bitkilerin korunmasında ve tanıtılmasında etkili olabilecek yapıdadır (Erdoğan, 2003:139).

Türkiye, el değmemiş pek çok doğal güzellikle-ri, flora ve fauna zenginliği, kültürü, folkloru, müziği, yaşam şekli, ve insanı ile foto safari için oldukça elverişli bir ülkedir. Bu nedenle başta Turizm Bakanlığı olmak üzere pek çok seyahat acentesi, tur operatörü ve amatör gruplar foto safari turları düzenleyerek, ülkemizin bu eşsiz güzelliklerini tanımaya ve keşfetmeye yönelik çalışmalar yürütmektedir (Akpınar ve Bulut, 2010: 1589).

2.4. Dağcılık

Türkiye, farklı yüksekliklerde, çok çeşitli jeomor-folojik ve tektonik yapıda, zengin flora ve faunası olan ormanlara yaban hayatına ve siluete sahip dağlarıyla hem kış turizmi hem de dağ yürüyüşü ve tırmanışları için dağcılık sporunu sevenlere olağanüstü çekici ve ilginç olanaklar sunmaktadır. Türkiye’yi her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda turist dağ tırmanışı ve yürüyüşü için ziyaret etmektedir (T.C. Kültür ve Turizm Bakan-lığı, 2012c). Türkiye’de üniversitelerin dağcılık kulüpleri ile başlayan dağcılık, turistik ürün çe-şitlendirilmesi doğrultusunda talebin artması ile

4

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

seyahat acenteleri ve tur operatörleri tarafından geliştirilen paket turlar sonucu giderek büyüyen bir turizm çeşidi olmuştur (Erdoğan, 2003: 125).

2.5. Hava Sporları

Türkiye, birbirinden değişik doğal güzellikleri farklı şekillerde sunabilecek altyapıya sahiptir. Türkiye; yamaç paraşütü, yelken kanat, planör, paraşüt, balon gibi hava sporlarında meraklıları tarafından son zamanlarda keşfedilen ve tanınırlığı artan bir ülkedir (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012d).

2.6. Kuş Gözlemciliği

Kuş gözlemcileri, kuşları doğal ortamlarında göz-lemlemek isteyen, aktivitelerinin çevresel etkileri düşük olan genellikle eğitimli ve gelir düzeyi yüksek insanlar olduklarından, kuş gözlemciliği alternatif turizm türlerinin oldukça ümit verici bir dalıdır. Diğer eko-turizm çeşitleriyle karşılaştırıldığında, kuş gözlemciliği, yerel halka en çok ekonomik katkının sağlanması, yereldeki insanların biyoçeşit-liliğin değeri hakkında eğitilmesi, doğal alanların

başarılı bir şekilde muhafazası ve bunun için yerel insanların teşviki konusunda en çok potansiyele sahip olanıdır (Şekercioğlu, 2002:287).

2.7. Festival Turizmi

Festival için, yerel bir topluluk tarafından belir-lenmiş ve geleneksel hale gelmiş, belirli gün ve tarihlerde kutlanan, yapıldığı yörenin simgesi haline gelmiş etkinliklerin bir arada yapılması ve toplumun kolektif belleğinin tazelendiği etkinlikler şeklinde bir tanım yapılabilir. Söz konusu olan etkinlikler, şehirlerarasında oluşabilen rekabet ile özellikle geçmişe dayalı kimi alışkanlıklarla da düzenlenebilir. Bunlara ek olarak, bu etkinlikler turizm kavramının gelişmesine, insanlar arasında birlik ve beraberliği pekiştirmeye, toplumsal ba-rışı ve sevgiyi artırmaya katkıda bulunmaktadır (Çakır, 2009).

Yapılan yazın taraması ışığında Ulubey Kanyonu’nda alternatif turizm çeşitlerinde gerçekleştirilebilecek faaliyetler Tablo 1’de gösterilmektedir.

5

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

Tablo 1: Alternatif Turizm Kapsamında Ulubey Kanyonu’nda Yapılabilecek Faaliyetler

POTANSİYEL TU-RİZM ÇEŞİTLERİ

YAPILABİLECEK FAALİYETLER

Akarsu Turizmi

Banaz çayı, Büyük Menderes nehri ve Güllü dersinin Birleştiği Adıgüzel baraj gölü bölge sahasında gerekli ölçümler ve parkur çalışmaları yapılarak rafting, kano, su kayağı, kürek yarışları gibi farklı su sporları yapılabilir.

Av TurizmiBölgenin av hayvanlarının zenginliği ve akarsuyun olta balıkçılı-ğı yönünden elverişliliği dikkate alındığında av turizmi yönünden önemli potansiyele sahip olduğu düşünülmektedir.

Botanik Turizmi

Bölge kızılçam ormanları, palamut meşeleri, ahlatlar, kızılcık, kuşburnu, sığır kuyruğu gibi türlerle botanik turizm alanı olarak hizmet edebilecek zenginliğe sahiptir. Bu bağlamda trekking, foto safari gibi faaliyetler için yürüyüş parkurları oluşturulabilir.

Dağcılık

Kanyonu görebilecek şekilde kanyon boyunca dağ yürüyüşü için parkurlar düzenlenebilir. Ayrıca engelli arazi sporları, dağ bisik-leti gezileri, atlı yürüyüş gibi aktiviteler için uygun parkurlar ha-zırlanabilir. Kanyon sahasındaki kayaların yapısı gereği birçok yerde kaya tırmanışı gerçekleştirilebilir.

Hava Sporları

Kanyonların sahip olduğu dik yamaçlar, vadi tabanının genişliği, bölgede hakim rüzgar yönü dikkate alındığında yamaç paraşütü için uygun olan sahalar belirlenebilir. Yüksek kesimlerde balon-la, motorlu planörle uçmak mümkündür. Bölge teleferik kurmaya elverişli alanlara sahiptir. Ayrıca kanyon manzarasına hakim bir alanda atlama kulesi de yapılabilir.

Kuş GözlemciliğiBölgeyi üreme yeri olarak tercih eden yırtıcı ve ötücü kuşların gözlenebilmesi için uygun yerlere kuleler yapılabilir.

Festival TurizmiGeleneksel hale getirilen “Ulubey Kanyon ve Turizm Festivali” daha profesyonel yapılabilir ve bu kapsamda gerçekleştirilen et-kinlikler daha geniş bir çevreye yayılarak yapılabilir.

6

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

3. ULUBEY KANYONUNUN TURİSTİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE SWOT ANALİZİ

3.1. Ulubey Kanyonu Coğrafik ve Jeolojik Yapısı

Ulubey Kanyonu, Ege Bölgesinin İç Batı Anadolu Bölümü’nde yer alan, Uşak iline bağlı Ulubey ilçesi merkez sınırları içinde yer almaktadır (Şekil 1).

Şekil 1: Uşak İl Haritası

Kaynak: T.C. Uşak Valiliği, 2013.

Ulubey Kanyonu, Uşak ilinin Ulubey ilçesi sınırları içerisindedir. ABD’deki Arizona Eyaleti sınırları

içerisinde bulunan Büyük Kanyon’dan sonra dün-yanın en büyük ikinci kanyonudur (Anonim 2).

7

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

Şekil 2: Ulubey Kanyonu

Adı geçen kanyon, 100-500 m. genişliğe, 135-170 m. derinliğe ve 75 km. uzunluğa sahiptir. Banaz ve Ulubey akarsuları boyunca uzanmaktadır. Kanyon, oluşumunda 3. zamanın sonlarından 4. zamanın başlarına kadar olan dikey tektonik hareketlerden etkilenmiştir. Buna bağlı olarak Türkiye’nin Ege yöresinde Horst-Graben (At Nalı) sisteminde şekil almıştır. Kanyonun oluşumu, Büyük Menderes Grabeninin çökmesi sonucu karstik oluşum süreciyle bağlantılıdır. Bölgedeki kireçli, kumlu, balçıklı kalker yapı üzerinde Ulubey ve Banaz Akarsu’larının oluşumunun ardından, Büyük Menderes Çöküğünün baskısıyla bölgede görülen doğal yapının kendisini içinde bulunan

vadiye doğru yontmasının bir sonucudur. Büyük Menderes Grabeninin en az üç kez çökmesiy-le birlikte yer aşındırma hareketleri (dinamik gençleşme) başlamış, Ulubey Deresi ve Banaz Çayı’nın geçtiği bu bölgelerde vadiler, vadiyi kuşatan tepeler ve teras şekiller meydana gelmiştir. Profil analizlerine bakıldığında, kanyonun dikey doğrultusunda 10 - 30 ve 50 – 55’inci metre seviyelerinde en az üç teras oluşumu görülür. Bunlara ilaveten, vadinin dik yamaçları boyunca huni biçimli tepeler, karstik oluşumların sonucu olarak ortaya çıkarlar (Ulubey Kaymakamlığı; T.C. Zafer Kalkınma Ajansı, 2012).

8

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

3.2.Ulubey Kanyonu Turizm Potansiyelinin Tespiti

Bir çok turizm faaliyetini entegre ederek turistik tüketiciye yeni bir ürün yada tek bir turizm faaliyeti olarak sunulmasını sağlayan kanyon gibi coğrafi oluşumlar turistik destinasyonlar açısından önem-lidir. Hala milli park alanı olarak kabul edilmemiş Ulubey Kanyonu da bir çok turizm faaliyeti için kapasite ve ambiyans açısından yeterli bir alandır.

Ulubey Kanyonu ile bağlantısı olan Aksaz Kaplıcası ve Banaz Çayı üzerinde konumlanan Hamam Dere Kaplıcası bölgenin termal varlığına kanıttır. Adı geçen termal su alanlarında herhangi bir turistik işletme bulunmamaktadır (Bülbül, 2007).

Ulubey Kanyonu genel görünüşü açısından kanyon kenarında yer alan ve bazı yerlerde yüksekliği 40 metreyi bulan kaya diklikleri ile gömük ve terkedilmiş medreseler önemlidir. Bölgede “Asar” olarak isimlendirilen menderes kıvrımları arasında kalan ve akarsu yatağının gömülmesine bağlı ola-rak oluşan eski kıvrım tepeleri, vadi yatağındaki dev kazanları, dik yamaçlarda bulunan mağara, in, kovuk ya da kaya mezarı olarak aşındırılmış oyuklar bölgenin turistik değerini arttıran unsurlardır. Ek olarak, kızılçam ormanları ve Blaundus antik kenti bölgenin önemli turistik değerlerindendir (T.C. Zafer Kalkınma Ajansı, 2012: 34).

Ulubey Kanyonu botanik turizm alanı olarak “Ulu-bey Çamlığı” yeterli envantere sahip, Ulubey kent girişinden 500 m. önce kanyona açılan bir alandır. 80.000 m2 lik alan 1969 yılında belediye tarafından tesis edilmiştir ve hala mülkiyeti belediyeye aittir. Alanda 100 m2 civarında bir kafeteryadan başka herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Çamlık alanından vadi tabanına inen merdivenlerin bu-

lunması trekking, foto safari, avcılık gibi turizm faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır (EGEV, 2007:20).

Orman ve Su İşleri Bakanlığı (2012), “2012-2013 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararı”’na göre Ulubey İlçesi Devlet Avlağı olarak belirlenmiştir. Özellikle, Hamam Dere çayının Adıgüzel barajı-na aktığı dere yatağını takiben, Aksaz Mahallesi Deredamı Deresi devamı Deredamı Mahallesi, Deredamı Mahallesi- İnay Köy yolu İzmir-Uşak tren yolu kesişiminden tren yolunu takiple İnay tren istasyonu av turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Söz konusu alan Ulubey Kanyonunu ve bağlantısı bulunan akarsuları kap-saması nedeniyle olta balıkçılığı için de uygun bir alan oluşturmaktadır.

Ulubey kanyonları dik yamaçlara sahiptir. Vadi tabanının genişlediği ve vadi derinliğinin 10-80 metreyi bulduğu her yer yamaç paraşütü yapmaya uygundur. Ayrıca, Ulubey’in hakim rüzgar yönü-nün kuzey, kuzeydoğu ve doğu sektörleri olduğu dikkate alındığında Hasköy güneyi, Büyükkayalı - Küçükkayalı arasında dik yamaçlar ve Blaundus antik kenti güney yamaçları ve vadinin karşı yamacı bu aktivite için uygun kalkış pisti olabilir. (T.C. Zafer Kalkınma Ajansı, 2012: 45). Ayrıca Taşyaran Vadisi son zamanlarda doğaseverlerin özellikle dağcılık, fotoğraf ve olta balıkçılığı kulüplerinin ilgisini çekmeye başlamıştır (İHA, 2012; Kılınç ve Karasu, 2012; TRT1, 2012).

Tarihi öneme sahip İpek Yolu ve Kral Yolu bu alandan geçmektedir. Dolayısıyla üzerinde kalıntıları günümüze kadar gelmiş tarihi yapılar mevcuttur. Likyalılar tarafından Kral yolu üzerinde kanyonun en dar noktasına Cılandras Köprüsü inşa edilmiştir. Blaundus Antik Kenti, Büyük İskender’in Ana-dolu seferinden sonra Makedonya’dan gelenler

9

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

tarafından kurulmuş ve Roma Dönemi’nde önemi artmış bir sınır kentidir. Derin vadilerle çevrili bir yarımada üzerinde yer alır ve en önemli ya-pıları kale, tapınaklar, tiyatro, stadyum ve kaya mezarlarıdır (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2012e). Hristiyanların antik kitabelerinde yer alan Montanizm mezhebi merkezinin (Pepousa) hala araştırılmakla beraber vadide bulunan kaya kilisesi olduğuna inanılmaktadır (Şişman, 2001; Calder, 1931; T.C. Zafer Kalkınma Ajansı, 2012: 26).

Ulubey ilçesinde, Ulubey Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilmiş “Ulubey Kanyon Kül-tür ve Turizm Festivali” yapılmaktadır. 2013 yılı Haziran ayında sekizincisi düzenlenmiştir.

3.3. Ulubey Kanyonu SWOT Analizi

SWOT Analizi, bir projede ya da bir ticari girişimde kurumun, tekniğin, sürecin, durumun veya kişinin güçlü (Strengths) ve zayıf (Weaknesses) yönlerini belirlemekte, iç ve dış çevreden kaynaklanan fırsat (Opportunities) ve tehditleri (Threats) saptamak

için kullanılan stratejik bir tekniktir. Bu teknik projenin ya da ticari girişimin hedeflerini belirle-meyi ve amaca ulaşmak için olumlu ya da olumsuz olan iç ve dış faktörleri tanımlamayı gerektirir. Bu yöntem 1960’larda Harvard Üniversitesi’nin profesörleri olan Learned, Christensen, Andrews ve Guth tarafından geliştirilmiştir (Dinçer, 2004; Pahl ve Richter, 2007).

Ulubey Kanyonunda alternatif turizm çeşitlerini geliştirilebilmesi için öncelikle çevresel faktörler incelenerek; bölgenin geleceği açısından önemli olan fırsatların saptanması, bölgeye tehdit un-suru oluşturabilecek faaliyetlerin belirlenmesi, bölgenin güçlü yönlerinin ortaya çıkarılması, bölgenin zayıf yönlerinin belirlenmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu bağlamda öncelikle bölge hakkında yazın taraması yapıldıktan sonra yerel yönetim, muhtarlıklar, yerel halk gibi paydaşlarla görüşülerek Ulubey Kanyonunun güçlü ve zayıf yönleri ile karşı karşıya kaldığı tehdit ve fırsatları belirlenmeye çalışılmıştır.

10

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

Tablo 2: Ulubey Kanyonu SWOT Analizi

Güçlü Yönler Zayıf Yönler Fırsatlar Tehditler•ABD’deki Büyük

Kanyon’dan sonra dün-yanın en büyük ikinci kanyon olması,

•Boş zaman ve rekreatif kullanıma uygun alan oluşturması,

•Yırtıcı kuş ve diğer ötücü kuş türlerinin Kanyonu üreme alanı olarak tercih etmeleri,

•Flora ve fauna yapısında-ki çeşitlilik,

•Akarsu, av, botanik, ter-mal turizm potansiyeli-nin bulunması,

•Alternatif turizm çeşitleri (Foto Safari, Su Sporları, Trekking, Kamp vb.) bakımından zenginliği,

•Taşyaran vadisinin çok derin vadiler oluşturma-sı,

•Tarihi özellikleri olan Asar, nekropol ve mağa-raların bulunması,

•Hıristiyan Montanism ta-rikatının merkezi olarak kabul edilen ve yaklaşık olarak 377 yılında tek-tanrıcıların saldırılarıyla yıkıldığı bilinen Pepuza Antik Kenti’nin kanyo-nun içinde olması,

•Kanyon boyunca antik dönemlerden kalma su kanallarının görülebil-mesi,

•Her yıl düzenli olarak yapılan “Ulubey Kanyon Kültür ve Turizm Festi-vali”,

•Yerel yönetimlerin ilgisi ve desteği.

•Ekolojik planlamanın olmaması,

•Rekreasyon potansiye-linden etkin bir şekilde yararlanılamaması,

•Koruma bilincinin eksik olması,

•Bölgede turistik alt yapının oluşmamış olması,

•Uşak Havalimanının aktif olarak çalışma-ması,

•Alt yapı çalışmaları için finansal yetersiz-likler,

•Nüfus yoğunluğunun azlığı nedeniyle tu-rizm işletmelerinin ve kalifiye eleman istih-damının yetersizliği

•Yaşam aktivitesi, boş zaman ve rek-reasyon potansiyeli sunması,

•Alternatif turizm potansiyeli,

•Sivil Toplum Kuru-luşlarının destekleri,

•Olta balıkçılığı, fo-toğrafçılık, kuş göz-lemciliği ve doğa yürüyüşlerine son zamanlarda ilginin artmış olması,

•Kanyon turizminin turistik cazibesinin artmış olması,

•Kalite konusunda bölgesel bilincin oluşturulabilmesi,

•Hızlı tren projesinin oluşturulması.

•Kanyon bölgesinde özel mülkiyetin çok olması,

•Turizm yatırımı yapmak için yasal imkanların kısıtlı olması,

•Ekip ve ekipman yetersizliği ne-deniyle Kanyon, Mağara ve tarihi alanların korun-masında yaşanan zorluklar,

•Çevreye ilişkin yasal mevzuatın yetersizliği, mev-zuata uyulmaması ve yasal bir yaptırı-mın olmaması,

•Yol tarifi tabelala-rın eksikliği,

•Bölge halkının göç etmesi.

11

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

Yapılan yazın taraması ve yüz yüze görüşmeler sonucunda oluşturulan Ulubey Kanyonunun güçlü ve zayıf yönleri ile karşı karşıya kaldığı tehdit ve fırsatlar Tablo 2’ de görülmektedir (T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, 2013; T.C. Uşak Valiliği, 2013; T.C. Zafer Kalkınma Ajansı, 2012). Tablo 2 incelendiğinde Ulubey Kanyonunun güçlü yönleri ve fırsatlarının, zayıf yönleri ve tehditlerden daha fazla olduğu dikkat çekmektedir. Ulubey Kanyo-nunun uzunluk bakımından dünyanın ikinci büyük kanyonu olması ve doğa zenginliğinin yanında sahip olduğu tarihi, kültürel değerleri güçlü yön-lerinin en önemlileri olduğu söylenebilir. Turizm yatırımının ve konaklama imkanının azlığı zayıf yönlerde yer almasına rağmen yerel yönetimin, STK (Sivil Toplum Kuruluşları)’nın ve yerel halkın ilgisi ve desteği fırsat olarak değerlendirilmekte ve bu zayıflığın giderilmesinde etkili olacağı dü-şünülmektedir. Uşak havalimanının aktif olarak çalışmaması bölgenin zayıf yönü olsa da bölgenin havalimanına sahip olması aynı zamanda büyük bir fırsat olarak görülmektedir. En öncelikli tehdit olarak görülen kanyondaki su kirliliğidir. Kan-yonlara gelen suların kirletilmesi bölge turizmi açısından en önemli tehdidi oluşturmaktadır. Bu sorunun çözümü için ilgili kuruluşların gerekli takibi yapması zorunludur.

4. SONUÇ VE ÖNERİLER

Ulubey kanyonu farklı ihtiyaçlara sahip tüketiciler doğrultusunda hizmet verebilecek niteliktedir. Kanyonun tanıtılması ve turizme kazandırılması yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayacaktır. Kanyon turizminin aktif hale gelmesi, bölgede yaşayan nüfusun sosyal sınıflar arası dengesizliğini azaltacağı düşünülmektedir.

Kanyonun üzerinde bulunan tarihi kalıntılar (tiyatro, çeşme, köprü vb.), antik şehir ve doğal güzelliklerin tanıtılması için yerel idarelerce çalışmalar yapılmaktadır. Kanyona ve kanyonun bulunduğu ilçeye ulaşımın kolay ve rahat olması tercih edilirliğini arttıran bir unsurdur.

Oluşumu nedeniyle kanyon boyunca tırmanış için uygun dik yamaçlar bulunmaktadır. Kanyonda avcılık ve olta balıkçılığı yapılabilecek izinli ve bu amaca uygun geniş sahalar yer almaktadır. Ayrıca söz konusu olan sahanın kamp-karavan turizmi kapsamında da kullanılabilecek kadar büyük olduğu gözlenmiştir.

Kültür turizmi, bisiklet, off-road (motorlu taşıtlar: atv, motosiklet vb.), atlı gezi, doğa yürüyüşü gibi çeşitli amaçlara hizmet edecek parkurlar oluşturmak için uygun alanlar bulunmaktadır. Ayrıca, kanyonda bulunan termal su alanlarının da işletilmemesi önemli bir ekonomik kayba neden olmaktadır.

Tanıtım çalışmalarının daha aktif hale getirilmesi gerekmektedir. Yerel idarelerce satış ve pazarlama ekibi kurularak, seyahat acentelerini, tur opera-törlerini ve öncelikli olarak civardaki konaklama işletmelerini tanıtım faaliyetlerine dahil edecek çalışmalar yapılması bölgenin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.

Ulubey Kanyonları Tabiat Parkı gibi tescil edilip düzenlenerek ayrı bir çekim noktası olarak ele alınmalıdır. Sportif balıkçılık, kuş gözlemciliği, trekking vb. alternatif turizm çeşitlerine ilgi duyan gruplara ulaşmak amacıyla bölgeye ait broşür hazırlanarak sunulması fayda sağlayacaktır.

Gelen ya da gelmesi planlanan turist tipleri hak-kında araştırma yapılarak, tercih edebilecekleri turistik ürünler belirlenebilir. Günübirlik, uzun

12

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

süreli ya da özel ilgi alanına girebilecek paket tur programları geliştirilebilir. Örneğin; Doğa yürü-yüşü olarak başlayan sonrasında yamaç tırmanışı ile devam eden ve bütün bu faaliyetleri havadan görmeyi sağlayabilecek bir hava aracı ile son bulan turlar hizmete sunulabilir. Kanyon içinde bulunan akarsularda ıslah çalışmaları yapılabilir. Bunun sonucunda da belirli bir noktada motorlu/motorsuz akarsu taşıtları ile tura başlayıp, tarihi bir alanda gezi hazırlandıktan sonra günü turistlerin çadırda bitirmelerinin sağlandığı turlar geliştirilebilir.

Yerel halka ve esnafa turizm, turizm faaliyetleri, turistik ürün, halkla ilişkiler gibi konuları içeren eğitimler verilerek, bireylerin ve işletmelerin turizm algısı geliştirilebilir. Böylece mevcut tüketicilerde tatmin duygusu oluşması sağlanarak yeniden satın alma isteği uyandırılabilir ve geri dönüş oranları yükseltilebilir. Buna ek olarak, uzun vadede ağızdan ağıza pazarlama yapılmış olması sağlanacağından, tanıtımın etkisinin artması sağlanabilir.

Yapılan bu çalışmanın; Ulubey Kanyonu’nun alternatif turizm kapsamında yeni bir destinas-yon olarak görülmesi açısından önemli olacağı düşünülmektedir. Kanyonun güçlü yönlerin daha geliştirilmesi, güçlü yönler ve fırsatlardan yararla-narak zayıflık ve tehditlerin önlenmesine ve doğa turizminin geliştirilmesine yönelik yapılacak olan çalışmalar için kaynak olacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda belirlenecek olan hedeflere ulaşmak amacıyla stratejilerin belirlenmesi ve uygulanmasında bu çalışmanın yarar sağlayacağı düşünülmektedir.

KAYNAKÇA

AKPINAR, E. VE BULUT, Y., (2010). ‘Ülkemizde Alternatif Turizm Bir Dalı Olan Ekoturizmi Çeşitlerinin Bölgelere Göre Dağılımı ve Uygulama Alanları’, III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Orman Fakültesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Artvin. 1575-1594

ANONİM 1. (14 Mayıs 2012). ‘Köprülü Kanyon’, 02 Ağustos 2012 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3 %B6pr%C3%BCl%C3%BC_Kany on adresinden erişilmiştir.

ANONİM 2. (2011). ‘Ulubey Kanyonu’, 03 Kasım 2011 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/Ulubey_Kanyonu adresinden erişilmiştir.

BÜLBÜL, R., (2007). ‘Uşak-Ulubey’, 06 Ağustos 2012 tarihinde http://wowturkey.com/forum/viewt opic.php?t=49438 adresinden erişilmiştir.

CALDER, W.M., (1931).‘The New Jerusalem of the Montanists’, Byzantion 6, 421-425. Tarihinde 07 Ağustos 2012, http://www.earlychurch.org.uk/pdf/montanists_calder.pdf adresinden erişilmiştir.

ÇAKIR, M., (2009).‘Festival Turizmi’, TÜROFED Dergisi, Şubat 2009(29): 80-81

DİNÇER, Ö., (2007). ‘Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası’, Alfa Basım Yayın, 8. Baskı. İstanbul

EGE EKONOMİYİ GELİŞTİRME VAKFI (EGEV) (2007). ‘Uşak İl Raporu’, 06 Ağustos 2012 tarihinde http://www.egev.org/ilraporlari/usak.pdf adresinden erişilmiştir.

ERDOĞAN, N., (2003). ‘Çevre ve (Eko)Turizm’, ERK, Ankara

13

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

HADİMLİ, H., (28 Temmuz2012). ‘Ahmetler Kan-yonu ve Alternatif Turizm Açısından Önemi’, 30 Temmuz 2012 tarihinde http://www.ahmetler.net/index.php? option=com_content&view=article &id=1245:ahmetler-kanyonu-ve-alternatif-turizm-&catid=37:digerleri&Itemid=97 ad-resinden erişilmiştir.

İHLAS HABER AJANSI (İHA). (12.11.2012). ‘Taşyaran Vadisi Doğa Severlerin İlgisini Çekiyor’, 17 Ocak 2013 tarihinde http://www.haberler.com/tasyaran-vadisi-doga-severlerin-ilgisini-cekiyor-4083503-haberi/ adresinden erişilmiştir.

KILINÇ, S., VE KARASU, A.R., (ANADOLU AJANS). (7 Ekim 2012). ‘Taşyaran Vadisi Fotoğraf Tutkunlarının İlgisini Çekiyor’, 17 Ocak 2013 tarihinde http://yurthaber.mynet.com/usak- haberleri/tasyaran-vadisi-fotograf- tutkunlarinin-ilgisini-cekiyor- 466178 adresinden erişilmiştir.

KORKMAZ, M., (2001).‘Orman Kaynaklarında Doğa Turizmi Etkinliklerinin Ekonomik Çö-zümlemeleri’, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, A(2),: 111-134

MEYDAN U. S., & BAYKAN, E., (2007). ‘Kültür Turizmi ve Turizmin Kültürel Varlıklar Üze-rindeki Etkileri’, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 2007(2): 30-49

PAHL, N., & RICHTER, A., (2007). ‘SWOT Analysis - Idea, Methodology And A Prac-tical Approach’, 11 Ağustos 2013 tarihinde http://www.grin.com/en/e-book/124554/swot-analysis-idea-methodology-and-a-practical- approach?partnerid=googlebooks adresinden erişilmiştir.

PRIDEAUX, B., (2009). ‘River Tourism’, (Edi-törler: Bruce Prideaux; Malcolm Cooper), CABI, İngiltere.

RESMİ GAZETE SAYISI: 25694. (2005). ‘Yerli ve Yabancı Avcıların Av Turizmi Kapsamında Avlanmalarına İlişkin Usul Ve Esaslar Hak-kında Yönetmelik’, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı, Resmi Gazete Tarihi:08/01/2005

ŞEKERCİOĞLU, Ç. H., (2002). ‘Impacts of Bird-watching on Human and Avian Communities’, Environmental Conservation, 29(3): 282-289

ŞİŞMAN, A., (2001). ‘Az Bilinen Bir Hristiyanlık Mezhebi Montanizm’, Afyon Kocatepe Üni-versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(2): 1-6

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI (2012A). ‘Alternatif Turizm Türleri’, 21 Temmuz 2013 tarihinde http://www.ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9872/alternatif-turizm-turleri.html adresinden erişilmiştir.

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI (2012B). ‘Av ve Yaban Hayatında Av Turiz-mi’, 02 Ağustos 2013 tarihinde http://www.ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9880/av-ve-yaban-hayatinda-av-turizmi.html adresinden erişilmiştir.

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI (2012C).‘Dağcılık’, 02 Ağustos 2013 tari-hinde http://www.ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9892/dagcilik.html adresinden erişilmiştir.

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI (2012D).‘Hava Sporları’, 03 Ağustos 2013 tarihinde http://www.ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,10164/hava-sporlari.html adresinden erişilmiştir.

14

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat / Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: L83January / February / March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:90 K:198

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI (2012E).‘Uşak İl Kültür ve Turizm Müdürlü-ğü, Turizm Aktiviteleri, Kültür Turizmi, Ören Yerleri’, 07 Ağustos 2013 tarihinde http://www.usakkulturturizm.gov.tr /belge/1-65015/eski2yeni.html adresinden erişilmiştir.

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI, DOĞA KORUMA VE MİLLİ PARKLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, V. BÖLGE MÜ-DÜRLÜĞÜ, UŞAK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ (MART 2013). ‘Uşak Doğa Turizmi Master Planı 2013-2023’

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI (24.05.2012).‘2012-2013 Av Dönemi Mer-kez Av Komisyonu Kararı’, Karar Tarihi: 24.05.2012, Karar No: 11

T.C. UŞAK VALİLİĞİ (2013). ‘Aşıklar Şehri Uşak’, 07 Haziran 2013 tarihinde www.usaktanitim.gov.tr/usaktaniti mbrosuru.pdf adresinden erişilmiştir.

T.C. ZAFER KALKINMA AJANSI (2012).‘Ulubey Kanyonları Alternatif Turizm Potansiyelinin Tespiti, Turizm Fiziksel Planlaması’, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Uşak Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Uşak

TÜRK DİL KURUMU (TDK). ‘Güncel Türkçe Sözlük’, 30 Temmuz 2013 tarihinde http://tdkterim.gov.tr/bts/ adresinden erişilmiştir.

TÜRKİYE RADYO TELEVİZYON KURUMU 1 (TRT1) (10 EKİM 2012). ‘Saklı Cennet ‘Taşyaran Vadisi’, 29 Ağustos 2013 tarihin-de http://tvarsivi.com/player.php?i=20 12100316592 adresinden erişilmiştir.

ULUBEY KAYMAKAMLIĞI. (2012). ‘Ulu-bey Kanyonları’, 05 Ağustos 2012 tarihin-de http://www.ulubey.gov.tr/default_B 0.aspx?content=180 adresinden erişilmiştir.

YOZGAT VALİLİĞİ. (2012). ‘Yozgat Valiliği İl Kültür Müdürlüğü, Kazankaya Kanyonu Yozgat Aydıncık’, 02 Ağustos 2012 tarihinde http://www.yozgatkulturturizm.gov.tr/Yoz-gat%20Tan%C4%B1t%C4% B1m%20Bro% C5%9F% C3%BCrleri/Ayd%C4%B1nc% C4% B1k%20 Kazankaya%20Kanyon%20Bro%C 5%9F%C3%BCr%C3%BC/Ayd% C4%B1nc%C4%B1k%20Kazankaya%20Kan-yon%20Bro%C5%9F%C 3%BCr%C3%BC.pdf adresinden erişilmiştir.

15

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

15

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN GELİR EŞİTSİZLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

THE EFFECT OF FOREIGN DIRECT INVESTMENTS ON INCOME IN-EQUALITY: THE TURKISH CASE

Zafer KANBEROĞLU1, M. Akif ARVAS2

1-2YYÜ, İİBF, İktisat Bölümü

Özet: Gelir eşitsizliği üzerinde doğrudan dış yatırım-ların etkisini analiz etmek için yapılan bu çalışmada 1980-2011 yıllık değerleri kullanılmıştır. Söz konusu ilişkinin analiz edilmesinde sınır testi yaklaşımından faydalanılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre uzun dönemde kişi başı gayri safi yurt içi hâsıla ve gayri safi yurt içi hâsıla yüzdesi olarak yurt içi sabit sermaye yatırımları, ihracat ve ithalat toplamından oluşan dış ticaret değerlerinin Gini endeksi üzerinde iyileştirici etkiye sahip olduğu görülmektedir. Fakat doğrudan yabancı yatırımların gayri safi yurt içi hasıladaki payının Gini endeksini kötüleştirdiği tespit edilmiştir. Kısa dönemde ise Türkiye’de sadece dış ticaretin bu endeksin değerini azalttığı tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Gelir Eşitsizliği, Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Sınır Testi

Abstract: This study aims to investigate the effect of foreign direct investments (FDI) on income inequality using annual data set of Turkey over the period 1980-2011. For this purpose, the bounds testing approach (ARDL) is used. According to the results of the study, in the long run, while gross domestic product (GDP), gross fixed investments (INV) and foreign trade (TRADE) have a negative effect on the gini index (GINI), the effect of FDI on this index is positive. In the short run, it is found that just trade variable has positive contribution on income inequality in Turkey.

Keywords: Income Inequality, Foreign Direct Invest-ments, Bound Test

16

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

1. GİRİŞ

Dünya ekonomisinde yaşanan küreselleşme rüzgârı ile birlikte yabancı sermaye yatırımlarının arttığı gözlenmektedir. Yoğunlaşan uluslararası sermaye akımları, ekonomilerin küresel bağımlılığının art-masına ve küreselleşmenin daha sağlam unsurlar üzerine inşa edilmesine neden olmuştur.

Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) en genel anlamıyla bir ülkedeki herhangi bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesi temin etmek veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla yabancı bir ülkedeki firmalar tarafından diğer ülkedeki firmalara yapı-lan ve kendisi ile birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini gerekli kılan yatırımlar olarak tanımlanmaktadır (Karluk, 2007:566).

Doğrudan yabancı yatırımlarının gelişim sürecine bakıldığında, 1970 ve 1980’li yıllarda daha çok sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeler arasında gerçekleştiği gözlemlenirken, 1990’lı yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkelere de yöneldiği görülmektedir. Bu dönüşümün temel nedenlerin-den biri, 1980’lerin sonunda gözlemlenen borç krizleridir. Bu dönemde devletler ve uluslararası kuruluşlarla borç-alacak ilişkisi içerisinde bulunan ülkelerden özellikle borç alan ülkelerin birçoğu-nun aldıkları borçlarını ödeyememelerinin etkisi olmuştur. Bundan dolayı gelişmekte olan ülkelere DYY’nin yönlendirilmesi teşvik edilmiştir. Bu kapsamda, 1990’ların başında dünya toplam yatırım hacmi içerisinde % 20’den daha az bir paya sahip bulunan gelişmekte olan ülkelere giden yatırımların payı artmış ve 1990’ların ortalarına gelindiğinde bu pay yüzde 40’lar seviyesine yükselmiştir (DPT, 2000:2).

Türkiye açısından bakıldığında, 1990’ların başında 1 milyar dolarlık yıllık DYY hacmi ile kişi başına düşen doğrudan yabancı yatırım hacmi açısından gelişmekte olan ülkeler arasında en ön sıralarda yer alırken, bu durum 1990’ların sonunda değişmiş ve Türkiye 1998’de dünyada 52. sırada yer almıştır (DPT, 2000:2). 2011 yılı sonu itibariyle 15,7 milyon dolar doğrudan yabancı yatırım girişi olmuştur. Sektörel dağılımına baktığımızda ise tarım avcılık ve ormancılığın payı %1’in altında kalmaktadır. Benzer şekilde madencilik ve taş ocakçılığının payı da %1’in altındadır. İmalat sanayinin payı ise %21 civarındadır. Enerji alanında ise bu oran %27’ler civarındadır. Mali aracı kuruluşların faaliyetlerinin payı ise %38’dir (Ekonomi Bakanlığı, 2012). Global anlamda DYY’nin sektörel dağılımında ise 2011 yılı için birincil sektörlerin payı %14, imalat sanayinin payı %46 ve hizmetler sektörünün payı %40’lar civarındadır.

DYY’nin genel olarak ülke ekonomileri üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri bulunmaktadır. Olumlu etkiler arasında sermaye birikimini hızlandırması, üretimi artırması, üretim faktörlerinin getirilerini artırması, ödemeler bilançosunu iyileştirmesi, vergi gelirlerini artırması ve diğer etkiler yer almaktadır. DYY’nin bir ülke ekonomisine getireceği olumsuz etkiler ise; ülke ekonomisinin kilit sektörlerinin yabancı girişimcilerin eline geçip ekonominin bir anlamda yabancı denetimine girmesi, ekonomik ve siyasal bağımsızlığın tehlikeye girmesi, ya-bancı teknolojiye bağımlılık, yerli teknolojinin gelişememesi, dış ticaret açığı oluşturması ve çevresel zararlar yer almaktadır.

2. KURAMSAL ÇERÇEVE

Gelir eşitsizliği ve yabancı sermaye yatırımları arasındaki ilişki özellikle 1990’lı yıllardan itibaren

17

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

iktisat yazınında önemli tartışma konularından biri olmuştur. Bu kapsamda doğrudan yabancı yatırımlarının gelir eşitsizliği üzerindeki etkileri konusunda; çağdaşlaşma hipotezi (modernization hypothesis) ve bağımlılık hipotezi (dependency hypothesis) olmak üzere iki farklı kuramsal görüş bulunmaktadır (Jin, 2009:313).

Çağdaşlaşma hipotezi tasarruf, tüketim ve mar-jinal verimlilik teorisini dikkate alarak oluşturul-muştur. Bu hipoteze göre eşitsizlik, nihai olarak herkesin gelirinin iyileştirilmesi için gerekli ön koşul olarak kabul edilir. Bu hipotezin şekillen-mesinde Kuznets’in Ters U Eğrisinden istifade edilmiştir. Kuznets Eğrisine göre gelir eşitsizliği kalkınmanın ilk aşamalarında artar. Bu aşamada ekonomi sınırlı yüksek gelire ve nüfusunda artan bir paya sahiptir. Bu aşamada hem yüksek hem de düşük gelirli sektörler ve dolayısıyla ekono-minin tümüne yayılan eşitsizlik yaşanmaktadır. Kalkınma belli bir aşamaya geldikten sonraki safhalarda hızlı bir şekilde eşitsizlik azalır. Bu eşitsizliğin azalmasında daha fazla çıktı üreti-mi, tarım sektöründen sanayi sektörüne emek transferi yer almaktadır. Nihai olarak reel emek gelirindeki artış, ekonomik büyüme ve siyasal demokrasi gelişimi ile eşit gelir dağılımı yaşa-nacaktır. Çağdaşlaşma hipotezine göre yatırımın orijininden ziyade, yatırımın varlığı önemlidir. Yerli veya yabancı sermayenin faydalarının tüm ekonomiye yayılacağı ifade edilir. Bu bağlamda yabancı sermaye yatırımlarının başlangıçta bazı sektörlerde başlattığı büyüme teşvikinin, uzun dönemde ekonomideki tüm sektörlerde daha fazla gelir dağılımı sağlayacağı beklenmektedir. Pek çok çağdaşlaşma hipotezi savunucusuna göre ekonomik sistem ve kalkınma stratejisi gibi faktörler gelir dağılımın hayati belirleyenidir. Bu

faktörlerin etkisi devam ettikçe, yabancı sermaye miktarında farklılık, gelir eşitsizliğinde önemli bir değişime neden olmayacaktır. Çağdaşlaşma hipotezi savunucuları doğrudan yabancı yatımla-rının sonuçlarından ziyade, ekonomik kalkınma ve eşitsizlik problemi ilişkisine daha fazla katkıda bulunmuşlardır (Tsai, 1995:470).

Gelir eşitsizliği ve doğrudan yabancı yatırımları arasındaki ilişkiyi inceleyen ikinci kuramsal yaklaşım bağımlılık hipotezidir. Çağdaşlaşma hipotezinin aksine, yabancı sermaye yatırımlarının tehlikeli dağılımına ilişkin çok özel bazı eleşti-riler ileri sürmektedirler. Bağımlılık hipotezine göre ekonomik çıktı ve refah düzeyinden ziyade sosyal kontrol, üretim organizasyonunun gelir eşitsizliğini etkilediği ileri sürülmektedir. Dünya ekonomisinde bir ülkenin göreceli pozisyonun onun gelir dağılımını belirlemede çok önemli olduğu, eşitsizliğin merkez ile çevre ülkeler ara-sındaki ilişkinin karşılığı olduğu ve çevre ülkeler içerisindeki eşitsizliğin derecesi, bağımlılık gelişim süreci aracılığıyla belirlendiği öne sürülmektedir. Bu hipoteze göre yabancı sermaye varlığı ile sa-nayileşme ilerlemekte ve uluslararası sektörlerde çalışanların az gelişmiş ülkelerde yeni bir sınıf olma eğiliminde olduğu ileri sürülmektedir. Bu kapsamda bu sektörde çalışan ve emek elitleri (labor elities) olarak nitelenenler yerli çalışanlar ile kıyaslandığında 4 ile 10 katı daha fazla ücret elde etmektedirler. Bağımlılık gelişiminin kapsamı, geleneksel sektörlerde ücretlerin aşağı çekilmesine ve işsizliğin artmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak emek gelirinin göreceli payındaki artış, sadece daha büyük eşitsizliklere neden olmaz aynı zamanda eşitsizlik artışına doğrudan katkıda bulunur. Başka bir deyişle, bu bağımlı sanayileş-me türünde, çağdaşlaşma hipotezi savunucuları

18

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

tarafından öne sürülen çoklu etkilerin yaygınlaş-ması beklenmez ve dünya ekonomisine entegre olunmasıyla, emek elitleri öncelikle statüleri korumak ve devam ettirmek için çaba harcarlar. Ortak çıkar sayesinde, zaman zaman yerli emek elitleri yerel girişimleri çıkarmak ve baskılamak için yabancı yatırımcılarla çalışırlar. Dünya sistemi ya da bağımlılık çatısı altında kamunun piyasayı ve üretimi etkileyen baskın güç olduğu kabul edilir. Emek elitleri kamu organizasyonundaki güçlü aktörlerden oluştuğu için, emek elitleri, kamu ve yabancı krediler yani üçlü ittifak (triple alliance / economic-cum-political) doğal olarak ortaya çıkar. Bu ittifak ulusal devletin tek gücünü çıkarı için çalışmadığında, manipüle eder ve yön-lendirir. Üçlü ittifakın oluşumu gelir dağılımını iyileştirmeyi hedefleyen herhangi bir politikada yıkıcı faktörler olduğu anlamına gelmekte ve az gelişmiş ülkelerdeki gelir eşitsizliği varlığının en temel kaynaklarından birini oluşturmaktadır (Tsai, 1995:471-72).

Doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliğinin artmasına veya azalmasına neden olmaktadır. DYY’lerin bu etkileri şöyle sıralanmaktadır (Merican, 2008):

• Çok uluslu şirketler (ÇUŞ), ev sahibi ülke kamu harcamalarını kısmak için baskı uygulayabilir ve sendikalar üzerinde baskıya neden olarak emek getirisini azaltabilir

• ÇUŞ kazançlarının geldikleri ülkelere dönmesi, az gelişmişliği artırabilir

• ÇUŞ’larla gelen sermaye yoğun teknikler, niteliksiz emek işsizliğini artırabilir ve eko-nomide oluşacak büyük geri kalmış sektörler

ile küçük ileri sektörlü ekonomide yaratılan gelir dağılımını bozar

• ÇUŞ’lar emek yoğun sanayilerde düşük ücreti dayatır.

• ÇUŞ’lar gelişmekte olan ülkelere sermaye, tek-noloji sağlar, Kurumsal yönetimlerini iyileştirir ve daha nitelikli yönetim uygulamaları sağlar.

DYY’lerin gelir dağılımı üzerinde etkisini inceleyen teorik ve ampirik çalışmalar bulunmaktadır. Söz konusu çalışmalar literatür kısmında özetlenmiştir.

3. LİTERATÜRE BAKIŞ

Gelir eşitsizliği ve doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar arasında ilişki tespit eden çalışmalar yanında, bu değişken-ler arasında herhangi bir ilişki tespit edemeyen çalışmalar da bulunmaktadır.

Tsai (1995) doğrudan yabancı yatırımları ile gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Doğu ve Güneydoğu Asya’da bulunan 22 ülke örneğinde incelemiştir. 1968-1981 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada, en küçük kareler yönte-minden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre doğrudan yabancı yatırımları ile gelir eşitsizliği arasında anlamlı bir korelasyon tespit edilmiş. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliğinin önemli bir belirleyeninin tarım sektörü olduğu ifade edilmiştir.

Ali (2003) küreselleşme, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Bahreyn, Tunus, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Fas’tan oluşan Arap bölgesi örneğinde incelemiştir. 1980-2000 kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada en küçük kareler yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının

19

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

gelir eşitsizliğini pozitif etkilediği yani artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Te Velde (2003) doğrudan yabancı yatırımları, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Latin Amerika ülkeleri örneğinde incelemiştir. 1980-1999 kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada en küçük kareler yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının gelir eşitsizliğini azaltmadığı ve eşitsizlik üzerindeki etkisinin, ilk koşullar, politika uygulamaları ve yabancı sermaye girişlerinin sektörel dağılımına kati bir şekilde bağlı olduğunu tespit etmişlerdir.

Sylwester (2005) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği ve büyüme arasındaki ilişkiyi az gelişmiş ülkeler örneğinde incelemiştir. 1970-1989 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada sıradan en küçük kareler yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre doğrudan yabancı yatırımlarının iktisadi büyümeyi pozitif etkilemekle birlikte, gelir eşitsizliği üzerinde net bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bonassi, Giovannetti ve Ricchiuti (2006) doğrudan yabancı yatırımları, gelir eşitsizliği ve büyüme arasındaki ilişkiyi 27 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke örneğinde incelemiştir. 1990-2001 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada panel veri analizinden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının gelir eşitsizliği üzerinde net bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Choi (2006) doğrudan yabancı yatırımlarının yurt içi gelir eşitsizliği üzerinde etkisini 119 ülke örne-ğinde incelemiştir. 1993-2002 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada sıradan en küçük kareler yönteminden faydalanılmıştır.

Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye ya-tırımlarında artışın gelir eşitsizliğini artırdığı ve özellikle yabancı sermaye girişlerinden ziyade, yabancı sermaye çıkışlarının gelir eşitsizliğini daha fazla kötüleştirdiğini tespit etmişlerdir. Ayrıca daha zengin ülkelerin, daha yoksul ülkelere göre geliri daha eşit dağıttıkları sonucuna ulaşmışlardır.

Basu ve Guariglia (2007) doğrudan yabancı yatırımları, gelir eşitsizliği ve büyüme arasında-ki ilişkiyi 119 gelişmekte olan ülke örneğinde teorik ve ampirik olarak incelemiştir. 1970-1999 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada GMM (generalized method of mo-ments) yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımları hem gelir hem de büyümeyi teşvik eder. Ayrıca ev sahibi ülkenin gayri safi yurt içi hasılasında tarımın payının azalmasına neden olduğu tespit edilmiştir.

Jensen ve Rosas (2007) doğrudan yabancı yatı-rımları, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Meksika örneğinde incelemiştir. 1990-2000 kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada sıradan en küçük kareler regresyon analizi yönteminden fay-dalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre doğrudan yabancı yatırımlarının gelir eşitsizliğini azalttığı sonucuna ulaşılmıştır.

Mahutga ve Bandelj (2008) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri (Çek Cumhuriyeti, Es-tonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Slovenya, Kazakistan) örneğinde incelemiştir. 1990-2001 kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada toplam kesit zaman serisi analizi (pooled cross-sectional time series analysis) yönteminden fay-

20

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

dalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre doğrudan yabancı yatırımlarının gelir eşitsizliğini artırdığı sonucuna ulaşmıştır.

Merican, Yusop, Noor ve Hook (2008) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi dört Asya ülkesi (Malezya, Tayland, Endonezya, Filipinler) örneğinde incelemiştir. 1970-1999 dönemini kapsayan ve yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada ARDL (auto regressive distributive lag) yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının Malezya ve Endonezya’da gelir eşitsizliğini azalttığı, Tayland’da artırdığı ve Filipinler için önemli bir kanıt bulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Jin (2009) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Çin örneğinde incelemiştir. 1990-2006 kapsayan ve yıllık veri-lerin kullanıldığı çalışmada GMM (generalized method of moments) yönteminden faydalanıl-mıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının kentsel gelir eşitsizliğini artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Herzer, Hühne ve Nunnenkamp (2012) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi Latin Amerika ülkeleri (Bolivya, Şili, Kolombiya, Meksika, Uruguay) örneğinde incelemiştir. 1980-2001 kapsayan ve yıllık veri-lerin kullanıldığı çalışmada panel eş-bütünleşme analizi yönteminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının gelir eşitsizliğini artırdığı ve ilgili ülkelerde gelir aralıklarını genişlettiği sonucuna ulaşılmıştır.

Wu (2012) doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiyi 54 ülke örneğinde incelemiştir. 1980-2005 dönemini kapsayan ve

yıllık verilerin kullanıldığı çalışmada sıradan en küçük kareler ve Threshold regresyon yön-teminden faydalanılmıştır. Çalışma bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının az gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliğini artırdığı, aksine ge-lişmiş ülkelerde gelir eşitsizliği üzerinde düşük etkiye sahip olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca uluslararası ticaretin daha eşit gelir dağılımına yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır.

4. VERİ SETİ VE METODOLOJİ

Bu çalışmada gelir eşitsizliği üzerinde doğrudan yabancı yatırımların etkisini analiz etmek için 1980-2011 yıllık değerleri kullanılmıştır. Gini katsayı değerleri Dumlu ve Aydın (2008) ve TÜİK den, doğrudan dış yatırımların GSYH’deki payını UNCTAD veri tabanından, kişibaşı GSYH, dış ticaretin GSYH’deki payı ve yurtiçi sabit sermaye yatırımlarının GSYH’deki oranlarını Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Sosyal göstergelerinden alınmıştır. Doğrudan yabancı yatırımların gelir eşitsizliği üzerindeki etkisinin tahmin edilmesinde Merican vd. (2008) çalışmalarında kullandığı ekonometrik modelden faydalanılmıştır. Modelin çalışmaya uyarlanmış hali şu şekildedir:

bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının az gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliğini artırdığı, aksine gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliği üzerinde düşük etkiye sahip olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca uluslararası ticaretin daha eşit gelir dağılımına yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır. 4. VERİ SETİ VE METODOLOJİ Bu çalışmada gelir eşitsizliği üzerinde doğrudan yabancı yatırımların etkisini analiz etmek için 1980-2011 yıllık değerleri kullanılmıştır. Gini katsayı değerleri Dumlu ve Aydın (2008) ve TÜİK den, doğrudan dış yatırımların GSYH’deki payını UNCTAD veri tabanından, kişibaşı GSYH, dış ticaretin GSYH’deki payı ve yurtiçi sabit sermaye yatırımlarının GSYH’deki oranlarını Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Sosyal göstergelerinden alınmıştır. Doğrudan yabancı yatırımların gelir eşitsizliği üzerindeki etkisinin tahmin edilmesinde Merican vd. (2008) çalışmalarında kullandığı ekonometrik modelden faydalanılmıştır. Modelin çalışmaya uyarlanmış hali şu şekildedir:

(1) (1) nolu eşitlikte Gini, Gini katsayı değerini; GDP, kişibaşı GSYH; FDI, doğrudan yabancı yatırımların GSYH’deki payını; INV, yurtiçi sabit sermaye yatırımların GSYH’deki payını; TRADE, ihracat ile ithalatın toplamının yani dış ticaretin GSYH’deki payını ve son olarak hata terimini temsil etmektedir. Kuznets hipotezine göre α1’nın beklenen işaretinin pozitif, Neo-Liberal teorilere göre α2 ,α3, α4 negatif, Mundell hipotezine göre α2 negatif, bağımlılık teorilerine göre α3 <α2 ve α2 , α4 pozitif ve Feenstra ve Hanson (1997)’e göre ise α2’nın beklenen işaretinin pozitif olması beklenir. Değişkenler arasındaki ilişkinin gerçeği yansıtması için serilerin durağan olması gerekmektedir. Serilerin durağan olmaması

sahte regresyon sorununa yol açabilmektedir. Bu sorundan kaçınmak ve serilerin durağanlığını sınamak için birim kök testleri uygulanır. Serilerin durağanlığının araştırılmasında en çok kullanılan yöntemlerden genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Philips-Peron (PP) birim kök testleri uygulanmıştır. Birim kök testi sonuçları ışığında değişkenlerin aynı dereceden durağan olmamaları ve sınırlı sayıda gözlem olmasından dolayı Pesaran vd. (2001) tarafından geliştirilen sınır testi (bounds test) ile değişkenlerin bütünleşme dereceleri dikkate alınmadan düzey değerler arasında eş bütünleşme ilişkisi tahmin edilir. Değişkenlerin aynı dereceden durağan olmasını gerekli kılan Engle-Granger ve Johansen tarafından önerilen eş bütünleşme testlerinden farklı olarak sınır testi, değişkenlerin farklı derecen durağan olmaları ve gözlem sayısının az olduğu durumlarda daha güvenilir sonuçlar vermektedir1. Sınır testi, En Küçük Kareler yöntemi (EKK) ile kısıtlanmamış hata düzeltme modelinin (unrestricted error correction model) tahminine dayanmaktadır. (1) nolu denklemin kısıtlanmamış hata düzeltme modeli sınır testi ile tahmin edilen model şu şekildedir:

(2) nolu eşitlikte; Δ (delta) bağımlı ve bağımsız değişkenlerin gecikmelerinin farkını; “n” gecikme uzunluğunu simgelemektedir. Denklem, EKK ile

1 Narayan, S. ve Narayan, P.K., (2004), “Determinants of Demand of Fiji’s Export: An Empirical Investigation”, The Developing Economics, XVII:1, s.98.

(1) nolu eşitlikte Gini, Gini katsayı değerini; GDP, kişibaşı GSYH; FDI, doğrudan yabancı yatırımların GSYH’deki payını; INV, yurtiçi sabit sermaye yatırımların GSYH’deki payını; TRADE, ihracat ile ithalatın toplamının yani dış ticaretin GSYH’deki payını ve son olarak hata terimini temsil etmektedir.

Kuznets hipotezine göre α1’nın beklenen işare-tinin pozitif, Neo-Liberal teorilere göre α2 ,α3,

21

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

α4 negatif, Mundell hipotezine göre α2 negatif, bağımlılık teorilerine göre α3 <α2 ve α2 , α4 pozitif ve Feenstra ve Hanson (1997)’e göre ise α2’nın beklenen işaretinin pozitif olması beklenir.

Değişkenler arasındaki ilişkinin gerçeği yansıt-ması için serilerin durağan olması gerekmektedir. Serilerin durağan olmaması sahte regresyon soru-nuna yol açabilmektedir. Bu sorundan kaçınmak ve serilerin durağanlığını sınamak için birim kök testleri uygulanır. Serilerin durağanlığının araştırılmasında en çok kullanılan yöntemlerden genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Philips-Peron (PP) birim kök testleri uygulanmıştır.

Birim kök testi sonuçları ışığında değişkenlerin aynı dereceden durağan olmamaları ve sınırlı sayıda gözlem olmasından dolayı Pesaran vd. (2001) tarafından geliştirilen sınır testi (bounds test) ile değişkenlerin bütünleşme dereceleri dikkate alınmadan düzey değerler arasında eş bütünleşme ilişkisi tahmin edilir. Değişkenlerin aynı dereceden durağan olmasını gerekli kılan Engle-Granger ve Johansen tarafından önerilen eş bütünleşme testlerinden farklı olarak sınır testi, değişkenlerin farklı derecen durağan olmaları ve gözlem sayısının az olduğu durumlarda daha güvenilir sonuçlar vermektedir1.

Sınır testi, En Küçük Kareler yöntemi (EKK) ile kısıtlanmamış hata düzeltme modelinin (unrestricted error correction model) tahminine dayanmaktadır. (1) nolu denklemin kısıtlanmamış hata düzeltme modeli sınır testi ile tahmin edilen model şu şekildedir:

1 Narayan, S. ve Narayan, P.K., (2004), “Determi-nants of Demand of Fiji’s Export: An Empirical In-vestigation”, The Developing Economics, XVII:1, s.98.

bulgularına göre yabancı sermaye yatırımlarının az gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliğini artırdığı, aksine gelişmiş ülkelerde gelir eşitsizliği üzerinde düşük etkiye sahip olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca uluslararası ticaretin daha eşit gelir dağılımına yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır. 4. VERİ SETİ VE METODOLOJİ Bu çalışmada gelir eşitsizliği üzerinde doğrudan yabancı yatırımların etkisini analiz etmek için 1980-2011 yıllık değerleri kullanılmıştır. Gini katsayı değerleri Dumlu ve Aydın (2008) ve TÜİK den, doğrudan dış yatırımların GSYH’deki payını UNCTAD veri tabanından, kişibaşı GSYH, dış ticaretin GSYH’deki payı ve yurtiçi sabit sermaye yatırımlarının GSYH’deki oranlarını Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Sosyal göstergelerinden alınmıştır. Doğrudan yabancı yatırımların gelir eşitsizliği üzerindeki etkisinin tahmin edilmesinde Merican vd. (2008) çalışmalarında kullandığı ekonometrik modelden faydalanılmıştır. Modelin çalışmaya uyarlanmış hali şu şekildedir:

(1) (1) nolu eşitlikte Gini, Gini katsayı değerini; GDP, kişibaşı GSYH; FDI, doğrudan yabancı yatırımların GSYH’deki payını; INV, yurtiçi sabit sermaye yatırımların GSYH’deki payını; TRADE, ihracat ile ithalatın toplamının yani dış ticaretin GSYH’deki payını ve son olarak hata terimini temsil etmektedir. Kuznets hipotezine göre α1’nın beklenen işaretinin pozitif, Neo-Liberal teorilere göre α2 ,α3, α4 negatif, Mundell hipotezine göre α2 negatif, bağımlılık teorilerine göre α3 <α2 ve α2 , α4 pozitif ve Feenstra ve Hanson (1997)’e göre ise α2’nın beklenen işaretinin pozitif olması beklenir. Değişkenler arasındaki ilişkinin gerçeği yansıtması için serilerin durağan olması gerekmektedir. Serilerin durağan olmaması

sahte regresyon sorununa yol açabilmektedir. Bu sorundan kaçınmak ve serilerin durağanlığını sınamak için birim kök testleri uygulanır. Serilerin durağanlığının araştırılmasında en çok kullanılan yöntemlerden genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Philips-Peron (PP) birim kök testleri uygulanmıştır. Birim kök testi sonuçları ışığında değişkenlerin aynı dereceden durağan olmamaları ve sınırlı sayıda gözlem olmasından dolayı Pesaran vd. (2001) tarafından geliştirilen sınır testi (bounds test) ile değişkenlerin bütünleşme dereceleri dikkate alınmadan düzey değerler arasında eş bütünleşme ilişkisi tahmin edilir. Değişkenlerin aynı dereceden durağan olmasını gerekli kılan Engle-Granger ve Johansen tarafından önerilen eş bütünleşme testlerinden farklı olarak sınır testi, değişkenlerin farklı derecen durağan olmaları ve gözlem sayısının az olduğu durumlarda daha güvenilir sonuçlar vermektedir1. Sınır testi, En Küçük Kareler yöntemi (EKK) ile kısıtlanmamış hata düzeltme modelinin (unrestricted error correction model) tahminine dayanmaktadır. (1) nolu denklemin kısıtlanmamış hata düzeltme modeli sınır testi ile tahmin edilen model şu şekildedir:

(2) nolu eşitlikte; Δ (delta) bağımlı ve bağımsız değişkenlerin gecikmelerinin farkını; “n” gecikme uzunluğunu simgelemektedir. Denklem, EKK ile

1 Narayan, S. ve Narayan, P.K., (2004), “Determinants of Demand of Fiji’s Export: An Empirical Investigation”, The Developing Economics, XVII:1, s.98.

(2) nolu eşitlikte; Δ (delta) bağımlı ve bağımsız değişkenlerin gecikmelerinin farkını; “n” gecikme uzunluğunu simgelemektedir. Denklem, EKK ile tahmin edilerek modelde uygun gecikme uzunluğu tespit edilmektedir. Eşitlikte yer alan değişkenlere ilişkin gecikme uzunlukları belirlenirken, hata terimlerinde otokorelasyon olmaması için ardışık bağımlılık testleri yapılmalıdır. Burada gecikme uzunluğunu belirlemede Akaike bilgi kriteri (AIC-Akaike’s information criterion) ve ardışık bağımlılığı test etmek için de Breusch-Godfrey otokorelasyon testi kullanılmıştır. Bu test, modelde bağımlı değişken Gini’nin gecikmeli değerlerinin yer almasından dolayı Durbin-Watson (DW) testi yerine kullanılmıştır.

Sınır testi yaklaşımında eş bütünleşme analizi (2) nolu denklemde yer alan katsayıları kullanarak, Ho hipotezinin test edilmesi yoluyla yapılmaktadır. Dolayısıyla, Wald testi ile hesaplanan F istatis-tiklerinin sağlıklı işlemesi için hata terimlerinde oto korelasyon olmamalıdır. (2) nolu eşitlikte bulunan gecikmeli değişkenlerin katsayılarına sıfır kısıtı getirilerek sıfır hipotezi test edilir. Bu amaçla aşağıdaki hipotezler oluşturulmaktadır:

22

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

tahmin edilerek modelde uygun gecikme uzunluğu tespit edilmektedir. Eşitlikte yer alan değişkenlere ilişkin gecikme uzunlukları belirlenirken, hata terimlerinde otokorelasyon olmaması için ardışık bağımlılık testleri yapılmalıdır. Burada gecikme uzunluğunu belirlemede Akaike bilgi kriteri (AIC-Akaike’s information criterion) ve ardışık bağımlılığı test etmek için de Breusch-Godfrey otokorelasyon testi kullanılmıştır. Bu test, modelde bağımlı değişken Gini’nin gecikmeli değerlerinin yer almasından dolayı Durbin-Watson (DW) testi yerine kullanılmıştır. Sınır testi yaklaşımında eş bütünleşme analizi (2) nolu denklemde yer alan katsayıları kullanarak, Ho hipotezinin test edilmesi yoluyla yapılmaktadır. Dolayısıyla, Wald testi ile hesaplanan F istatistiklerinin sağlıklı işlemesi için hata terimlerinde oto korelasyon olmamalıdır. (2) nolu eşitlikte bulunan gecikmeli değişkenlerin katsayılarına sıfır kısıtı getirilerek sıfır hipotezi test edilir. Bu amaçla aşağıdaki hipotezler oluşturulmaktadır:

Ho= = = = = = 0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki yok)

H1= ≠; ≠; ≠; ≠; ≠0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki var) Yukarıda Ho değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olmadığını, H1 ise değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olduğu ifade etmektedir. Hesaplanan F istatistikleri ile bağımlı değişkenin bir gecikmeli seviye değerinin t-istatistiği Pesaran vd. (2001)’da verilen alt ve üst değerler ile karşılaştırılır. Hesaplanan F-istatistiği kritik üst değerden daha büyükse sıfır hipotezi reddedilir, alt değerden küçükse sıfır hipotezi kabul edilir, alt ve üst kritik değer arasında ise eş bütünleşme olup olmadığına dair karar verilemez. Eş-bütünleşme ilişkisinin varlığı tespit edildikten sonra, değişkenler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişki gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) yaklaşımıyla incelenmektedir. Dolayısıyla

değişkenler arasında uzun dönemli ilişki için oluşturulan ARDL (p, q, r, s) modeli şu şekildedir:

(3) nolu eşitlikte yer alan p, q, r, s ve z terimleri ilgili değişken için belirlenen gecikme uzunluklarını temsil etmektedir. ARDL modelinde gecikme uzunlukları en küçük AIC alınarak belirlenmiştir. Yine değişkenler arasındaki kısa dönemli ilişki, yine, sınır testi yaklaşımına dayalı ARDL hata düzeltme modeli ile araştırılmıştır. Hata düzeltme terimi eklenerek oluşturulan eşitlik şu şekildedir:

(4) nolu eşitlikte hata düzeltme terimi (ECt-

1), tahmin edilen uzun dönemli ARDL modelinin hata terimlerinin 1 gecikmeli değerleridir. Bu değişken katsayısı, kısa dönemde meydana gelen sapmaların ne kadarının bir dönem sonra düzeleceğini belirtmektedir. Katsayının işaretinin negatif olması seriler arasında kısa dönemli sapmaların uzun dönem denge değerine yakınlaştığını; pozitif olması ise denge değerinden uzaklaştığını ifade etmektedir. Kısa dönemli model değişkenlerin bir farkı alınarak belirlenmiştir. Modeldeki gecikme uzunlukları belirlenirken, uzun dönem ARDL modelinin belirlenmesinde uygulanan işlemler tekrar edilmiş ve yine AIC bilgi kriterinden faydalanılmıştır.

Yukarıda Ho değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olmadığını, H1 ise değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olduğu ifade etmektedir. Hesaplanan F istatistikleri ile bağımlı değişkenin bir gecikmeli seviye değerinin t-istatistiği Pesaran vd. (2001)’da verilen alt ve üst değerler ile karşılaştırılır. Hesap-lanan F-istatistiği kritik üst değerden daha büyükse sıfır hipotezi reddedilir, alt değerden küçükse sıfır hipotezi kabul edilir, alt ve üst kritik değer arasında ise eş bütünleşme olup olmadığına dair karar verilemez.

Eş-bütünleşme ilişkisinin varlığı tespit edildik-ten sonra, değişkenler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişki gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) yaklaşımıyla incelenmektedir. Dolayısıyla değişkenler arasında uzun dönemli ilişki için oluşturulan ARDL (p, q, r, s) modeli şu şekildedir:

tahmin edilerek modelde uygun gecikme uzunluğu tespit edilmektedir. Eşitlikte yer alan değişkenlere ilişkin gecikme uzunlukları belirlenirken, hata terimlerinde otokorelasyon olmaması için ardışık bağımlılık testleri yapılmalıdır. Burada gecikme uzunluğunu belirlemede Akaike bilgi kriteri (AIC-Akaike’s information criterion) ve ardışık bağımlılığı test etmek için de Breusch-Godfrey otokorelasyon testi kullanılmıştır. Bu test, modelde bağımlı değişken Gini’nin gecikmeli değerlerinin yer almasından dolayı Durbin-Watson (DW) testi yerine kullanılmıştır. Sınır testi yaklaşımında eş bütünleşme analizi (2) nolu denklemde yer alan katsayıları kullanarak, Ho hipotezinin test edilmesi yoluyla yapılmaktadır. Dolayısıyla, Wald testi ile hesaplanan F istatistiklerinin sağlıklı işlemesi için hata terimlerinde oto korelasyon olmamalıdır. (2) nolu eşitlikte bulunan gecikmeli değişkenlerin katsayılarına sıfır kısıtı getirilerek sıfır hipotezi test edilir. Bu amaçla aşağıdaki hipotezler oluşturulmaktadır:

Ho= = = = = = 0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki yok)

H1= ≠; ≠; ≠; ≠; ≠0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki var) Yukarıda Ho değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olmadığını, H1 ise değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olduğu ifade etmektedir. Hesaplanan F istatistikleri ile bağımlı değişkenin bir gecikmeli seviye değerinin t-istatistiği Pesaran vd. (2001)’da verilen alt ve üst değerler ile karşılaştırılır. Hesaplanan F-istatistiği kritik üst değerden daha büyükse sıfır hipotezi reddedilir, alt değerden küçükse sıfır hipotezi kabul edilir, alt ve üst kritik değer arasında ise eş bütünleşme olup olmadığına dair karar verilemez. Eş-bütünleşme ilişkisinin varlığı tespit edildikten sonra, değişkenler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişki gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) yaklaşımıyla incelenmektedir. Dolayısıyla

değişkenler arasında uzun dönemli ilişki için oluşturulan ARDL (p, q, r, s) modeli şu şekildedir:

(3) nolu eşitlikte yer alan p, q, r, s ve z terimleri ilgili değişken için belirlenen gecikme uzunluklarını temsil etmektedir. ARDL modelinde gecikme uzunlukları en küçük AIC alınarak belirlenmiştir. Yine değişkenler arasındaki kısa dönemli ilişki, yine, sınır testi yaklaşımına dayalı ARDL hata düzeltme modeli ile araştırılmıştır. Hata düzeltme terimi eklenerek oluşturulan eşitlik şu şekildedir:

(4) nolu eşitlikte hata düzeltme terimi (ECt-

1), tahmin edilen uzun dönemli ARDL modelinin hata terimlerinin 1 gecikmeli değerleridir. Bu değişken katsayısı, kısa dönemde meydana gelen sapmaların ne kadarının bir dönem sonra düzeleceğini belirtmektedir. Katsayının işaretinin negatif olması seriler arasında kısa dönemli sapmaların uzun dönem denge değerine yakınlaştığını; pozitif olması ise denge değerinden uzaklaştığını ifade etmektedir. Kısa dönemli model değişkenlerin bir farkı alınarak belirlenmiştir. Modeldeki gecikme uzunlukları belirlenirken, uzun dönem ARDL modelinin belirlenmesinde uygulanan işlemler tekrar edilmiş ve yine AIC bilgi kriterinden faydalanılmıştır.

(3) nolu eşitlikte yer alan p, q, r, s ve z terimleri ilgili değişken için belirlenen gecikme uzunlukla-rını temsil etmektedir. ARDL modelinde gecikme uzunlukları en küçük AIC alınarak belirlenmiştir.

Yine değişkenler arasındaki kısa dönemli ilişki, yine, sınır testi yaklaşımına dayalı ARDL hata düzeltme modeli ile araştırılmıştır. Hata düzeltme terimi eklenerek oluşturulan eşitlik şu şekildedir:

tahmin edilerek modelde uygun gecikme uzunluğu tespit edilmektedir. Eşitlikte yer alan değişkenlere ilişkin gecikme uzunlukları belirlenirken, hata terimlerinde otokorelasyon olmaması için ardışık bağımlılık testleri yapılmalıdır. Burada gecikme uzunluğunu belirlemede Akaike bilgi kriteri (AIC-Akaike’s information criterion) ve ardışık bağımlılığı test etmek için de Breusch-Godfrey otokorelasyon testi kullanılmıştır. Bu test, modelde bağımlı değişken Gini’nin gecikmeli değerlerinin yer almasından dolayı Durbin-Watson (DW) testi yerine kullanılmıştır. Sınır testi yaklaşımında eş bütünleşme analizi (2) nolu denklemde yer alan katsayıları kullanarak, Ho hipotezinin test edilmesi yoluyla yapılmaktadır. Dolayısıyla, Wald testi ile hesaplanan F istatistiklerinin sağlıklı işlemesi için hata terimlerinde oto korelasyon olmamalıdır. (2) nolu eşitlikte bulunan gecikmeli değişkenlerin katsayılarına sıfır kısıtı getirilerek sıfır hipotezi test edilir. Bu amaçla aşağıdaki hipotezler oluşturulmaktadır:

Ho= = = = = = 0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki yok)

H1= ≠; ≠; ≠; ≠; ≠0 (Gini ve onun belirleyicileri arasında uzun dönemli ilişki var) Yukarıda Ho değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olmadığını, H1 ise değişkenler arasında uzun dönemli ilişki olduğu ifade etmektedir. Hesaplanan F istatistikleri ile bağımlı değişkenin bir gecikmeli seviye değerinin t-istatistiği Pesaran vd. (2001)’da verilen alt ve üst değerler ile karşılaştırılır. Hesaplanan F-istatistiği kritik üst değerden daha büyükse sıfır hipotezi reddedilir, alt değerden küçükse sıfır hipotezi kabul edilir, alt ve üst kritik değer arasında ise eş bütünleşme olup olmadığına dair karar verilemez. Eş-bütünleşme ilişkisinin varlığı tespit edildikten sonra, değişkenler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişki gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) yaklaşımıyla incelenmektedir. Dolayısıyla

değişkenler arasında uzun dönemli ilişki için oluşturulan ARDL (p, q, r, s) modeli şu şekildedir:

(3) nolu eşitlikte yer alan p, q, r, s ve z terimleri ilgili değişken için belirlenen gecikme uzunluklarını temsil etmektedir. ARDL modelinde gecikme uzunlukları en küçük AIC alınarak belirlenmiştir. Yine değişkenler arasındaki kısa dönemli ilişki, yine, sınır testi yaklaşımına dayalı ARDL hata düzeltme modeli ile araştırılmıştır. Hata düzeltme terimi eklenerek oluşturulan eşitlik şu şekildedir:

(4) nolu eşitlikte hata düzeltme terimi (ECt-

1), tahmin edilen uzun dönemli ARDL modelinin hata terimlerinin 1 gecikmeli değerleridir. Bu değişken katsayısı, kısa dönemde meydana gelen sapmaların ne kadarının bir dönem sonra düzeleceğini belirtmektedir. Katsayının işaretinin negatif olması seriler arasında kısa dönemli sapmaların uzun dönem denge değerine yakınlaştığını; pozitif olması ise denge değerinden uzaklaştığını ifade etmektedir. Kısa dönemli model değişkenlerin bir farkı alınarak belirlenmiştir. Modeldeki gecikme uzunlukları belirlenirken, uzun dönem ARDL modelinin belirlenmesinde uygulanan işlemler tekrar edilmiş ve yine AIC bilgi kriterinden faydalanılmıştır.

(4) nolu eşitlikte hata düzeltme terimi (ECt-1), tahmin edilen uzun dönemli ARDL modelinin hata terimlerinin 1 gecikmeli değerleridir. Bu değişken katsayısı, kısa dönemde meydana gelen sapmaların ne kadarının bir dönem sonra düzele-ceğini belirtmektedir. Katsayının işaretinin negatif olması seriler arasında kısa dönemli sapmaların uzun dönem denge değerine yakınlaştığını; pozitif olması ise denge değerinden uzaklaştığını ifade etmektedir. Kısa dönemli model değişkenlerin bir farkı alınarak belirlenmiştir. Modeldeki gecikme uzunlukları belirlenirken, uzun dönem ARDL modelinin belirlenmesinde uygulanan işlemler tekrar edilmiş ve yine AIC bilgi kriterinden fay-dalanılmıştır.

5. EKONOMETRİK BULGULAR

Zaman serileri analizinde değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenebilmesi için serilerin durağan olması gerekir. Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Phillips-Perron (PP) testi kullanılarak uzun dönem statik modeldeki bütün değişkenlerin eş-bütünleşme derecesi test edilir. Aşağıdaki tabloda analizde kullanılan değişkenlerin ADF ve PP birim kök test sonuçları gösterilmektedir.

23

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

Tablo 1: ADF ve PP Birim Kök Testi Sonuçları

S E R İ ADI

ADF Test P-P Test ADF Test P-P Test

DÜZEY BİRİNCİ FARKI ALINMIŞ

Düzey, Trendsiz

Düzey Trendli

Düzey, Trendsiz

Düzey Trendli

Düzey, Trendsiz

Düzey Trendli

Düzey, Trendsiz

Düzey Trendli

Gini -1.226(1) -2.345(1) -1.150(1) -2.345(1) -6.646(0)* -4.926(0)* -6.791(0)* -7.515(0)*

GDP -0.029(1) -2.317(1) -0.039(1) -2.433(1) -5.424(0)* -5.448(0)* -5.424(0)* -5.448(0)*

FDI -2.258(1) -4.148(0)** -2.245(1) -4.160(0)** -7.326(0)* -7.122(0)* -18.04(0)* -17.56(0)*

INV -2.467(1) -2.422(1) -2.620(1) -2.522(1) -5.366(0)* -5.264(0)* -5.794(0)* -5.704(0)*

TRADE -1.385(1) -7.374(0)* -0.986(1) -2.288(1) -6.194(0)* -6.458(0)* -5.930(0)* -6.163(0)*

Not: */** sırasıyla %1 ve %5 önem düzeyinde değişkenin durağan olduğunu ifade etmektedir.

Tablo 1’e göre, ADF ve PP birim kök test so-nuçlarına göre; Gini, GDP ve INV değişkenleri I(1) düzeyinde durağan hale gelirken, FDI ve TRADE değişkenleri I(0) düzeyinde durağan hale gelmektedirler.

Birim kök testi sonuçlarına göre modeldeki de-ğişkenler farklı durağanlık seviyelerine sahiptir-ler. Değişkenlerin farklı durağanlık seviyelerine sahip olması gelir eşitsizliği ve yabancı sermaye yatırımları arasındaki uzun dönem ilişkinin sınır testi yaklaşımı ile test edilmesinin uygun olduğunu göstermektedir. Sınır testinin uygulanması sırasın-da öncelikle gecikme uzunluğunun belirlenmesi gerekmektedir. Aşağıdaki tabloda sınır testi için gecikme uzunluklarının tespitinde kullanılan AIC2 ve bu kritere göre oluşan gecikme uzunlukları ile Breusch-Godfrey otokorelasyon testi sonuçları gösterilmektedir.

2 Uygun gecikme uzunluğunun seçiminde izlenilecek yöntem için bknz. Kamas, L. ve J. P. Joyce (1993). Money, income and prices under fixed exchange ra-tes: evidence from causality tests and VARs. Jour-nal of Macroeconomics, 15(4), 747-768.

Tablo 2: Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi

Gecikme sayısı (m)

AIC Breusch-Godfrey Otokor. Testi

1 14.177 47.463**2 13.621 35.506***3 13.40 24.051

Not : (*), (**) ve (***); %1, %5 ve %10 önem düzeyinde hata teriminde otokorelasyon olduğunu ifade etmektedir.

Tablo 2’ye göre en küçük AIC değeri, 3 gecikme için söz konusudur. Bu gecikme sayısı için %10 önem düzeyinde hata teriminde otokorelasyon olmadığı görülmektedir. Maksimum gecikme uzunluğu 12 olarak alınmış fakat gözlem sayısının az olması nedeniyle üçüncü gecikmeden sonrası hesaplanamamıştır. Gecikme sayısı belirlendikten sonra uygulanan sınır testi sonuçları Tablo 3’te sunulmuştur.

24

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

Tablo 3: Sınır Testi Sonuçları (Wald Test)

%10 Anl. Seviyesine Ait Kritik Değ.k* F-İstat. Alt Sınır I(0) Üst Sınır I(1)

4 6.88 2.79 3.63

* k bağımsız değişken sayısını ifade etmektedir. Kritik sınır değerleri için bknz. Pesaran ve diğ. (2001. Table C1, Case III

Tablo 3, (2) nolu denklemin 3 gecikme ile tahmin edilmesinden sonra hesaplanan F istatistik değeri ile Peseran vd. (2001) kritik değerlerini göster-mektedir. Bu sonuçlara göre F istatistik değeri üst sınır (kritik) değerinden büyük olduğu için değişkenler arasında eş bütünleşme ilişkisinin varlığına işaret etmektedir. Dolayısıyla uzun dö-nemli ilişki olmadığını ifade eden H0 reddedilip, alternatif hipotez H1 kabul edilir.

Çalışmada kullanılan değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkinin incelenmesi için 3 nolu ARDL modelindeki gecikme uzunlukları AIC yardımıyla belirlenmiştir. Maksimum gecikme uzunluğunun 12 olarak alındığı bu analiz sonucunda, ARDL (3,1,1,2,1) modelinin tahmin edilmesine karar verilmiştir. ARDL (3,1,1,2,1) modelinin sonuçlarına dayanılarak hesaplanan uzun dönem katsayıları Tablo 4’te sunulmuştur.

Tablo 4: Uzun Dönem ARDL (3,1,1,2,1) Modeli Tahmin Sonuçları

Değişken adı Katsayı t-ist. p-değ.

C 4.713 1.430 0,245Gini(-1) 0,727 -2.305 0,000Gini (-2) 0,170 -1.895 0,241Gini(-3) 0,008 1.697 0,945GDP -0,451 1.291 0,001GDP(-1) 0,391 0.261 0,004FDI -0,151 0.284 0,439FDI(-1) 0,546 2.394 0,022INV -0,068 2.085 0,115INV(-1) 0,142 0.326 0,037INV(-2) -0,099 1.147 0,075TRADE 0,043 -0.491 0,035TRADE(-1) -0,054 0.527 0,0062 = 0.973 DW = 2.304 F(p)= 85.136 (0.000)

X2BG=0.465 (0.713) X2

RESET(2) = 1.402 (0.278)

J-B test = 0.528 (0.767) X2WHITE = 2.372 (0.054)

N=29ARDL ile hesaplanan uzun dönem katsayılar1

GDP = -0,632

FDI = 4.147

INV = -0.260

TRADE = -0,569

1 Uzun dönem katsayılarını hesaplanma yöntemi için bknz. Johnston, J. ve Dinardo, J. (1997). Econometric Methods, Fourth Edition, McGraw-Hill Companies, United States, s. 245-247; Greene, W. (2002). Econometric Analysis (5th ed.), Prentice Hall, New Jersey, s. 562-564.

Not: Tabloda, X2BG Breusch-Godfrey ardışık

bağımlılık testi, X2WHITE White Değişen varyans,

X2RESET regresyonda model kurma hatası testi ve

J-B Jarque-Bera normallik testini ifade etmektedir.

25

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

Parantez içerisindeki değerler p-olasılık değerlerini göstermektedir. Modelin tanısal test sonuçları tahminin başarılı olduğunu göstermektedir.

Tablo 4’te, uzun dönem denklemin tahmin edilme-sinden sonra elde edilen uzun dönem katsayıları ve işaretleri dikkate alındığında; GDP, INV ve TRADE değişkenlerinin Gini endeksini azaltıcı bir etkiye sahip oldukları görülmektedir. Fakat FDI değişkenin bu endeks değerini negatif etkileyerek artırdığı, yani gelir dağılımı üzerinde bozucu etkiye sahip olduğu görülmektedir. Yani FDI’de meydana gelen bir birimlik artış Gini indeksin yaklaşık olarak 4 birim artıracaktır. Bu durumda şeklinde Kuznets hipotezi ile olduğunu ifade eden Feenstra ve Hanson hipotezleri çalışmanın sonuçları ile desteklenirken, şeklindeki Mundell hipotezi desteklenmemektedir. Aynı şekilde yatırım ve ticaret hacminde meydana gelen ortalama bir birimlik artış Gini endeksini, sırasıyla, ortalama olarak 0.26 ve 0.56 birim azaltacaktır.

Değişkenler arasındaki kısa dönem ilişki (4) nolu ARDL yaklaşımına dayalı hata düzeltme modeli ile araştırılmıştır. Modelde maksimum gecikme uzunluğu yine 12 olarak alınmış ve kısa dönem ilişkisi için en uygun ARDL (3,1,2,1,1) modeli ile hesaplanıp, sonuçları Tablo 5’te sunulmuştur.

Tablo 5: ARDL (3,1,2,1,1) Yaklaşımına

Dayalı Hata Düzeltme Modeli

Değişken adı Katsayı t-ist. p-değ.

C -0,033 -0,252 0,805DGini (-1) 0,385 1,337 0,203DGini(-2) 0,291 1,498 0,156DGini(-3) 0,155 0,878 0,395DGDP -0,396 -2,907 0,012DGDP(-1) 0,253 1,907 0,077DFDI -0,123 -0,728 0,479DFDI(-1) 0,419 2,500 0,026DFDI(-2) 0,113 0,714 0,487DINV -0,095 -1,898 0,079DINV(-1) 0,120 2,111 0,053DTRADE 0,048 1,812 0,092DTRADE(-1) -0,026 -0,936 0,365ECM(-1) -0,925 -2,133 0,051

2 = 0.651 DW = 1.96 F(p)= 4.877 (0.002)

X2BG=1.157 (0.347) X2

RESET(2) = 2.129(0.161)

X2WHITE= 2.15 (0.084)

N=28

Tablo 5’te ECM(-1); hata düzeltme terimi olup uzun dönem ilişkisinden elde edilen hata terimleri serisinin, bir dönem gecikmelisini ifade etmektedir. Tablodaki sonuçlar incelendiğinde; hata teriminin katsayısı negatif ve t istatistiği anlamlı çıkmıştır. Yani, Narayan ve Smyth (2006)’e göre, uzun dönemde birlikte hareket eden seriler arasında, kısa dönemde meydana gelen sapmalar kalkmakta ve seriler tekrar uzun dönem denge değerlerine dalgalı bir şekilde yakınsamaktadır.

26

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

Tablo 5’ten elde edilen diğer sonuçlara bakıldığında Gini değişkeninin (istatistiki anlamlılık dikkate alınmazsa) kendi kendini besleyen bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Diğer taraftan GDP, INV ve FDI değişkenlerinin gecikmeli değerlerinin bağımlı değişkende artışlar meydana getirdiği görülürken, dış ticaretin bu endeks değerini kısa dönemde azalttığı anlaşılmaktadır.

5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Bu çalışmada Türkiye’ye ait 1980-2011 yıllık rakamları kullanılarak, doğrudan dış yatırımların gelir eşitsizliği üzerindeki etkisi sınır testi yak-laşımıyla araştırılmıştır. Bu kapsamda, kişi başı gayri safi yurt içi hâsıla (GDP) ve gayri safi yurt içi hâsıla yüzdesi olarak yurt içi sabit sermaye yatırımları (INV), ihracat ve ithalat toplamın-dan oluşan dış ticaret (TRADE) değişkenleri kullanılmıştır.

Çalışmada kullanılan değişkenler arasında sahte regresyon sorununun oluşmaması için serilere birim kök testleri uygulanmıştır. Birim kök testi sonuçlarına göre Gini, GDP, INV, FDI ve TRADE değişkenlerinin farklı derecede dura-ğan oldukları tespit edilmiş (Gini, GDP, INV değişkenleri I(1) ve FDI, TRADE I(0) düzeyinde durağan) ve bu nedenle değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki sınır testi yaklaşımıyla test edilmiştir.

Sınır testi uzun dönem tahmin sonuçlarına göre Türkiye’de GDP, FDI, INV ve TRADE değiş-kenleri Gini katsayısını etkilemektedirler. Tahmin edilmiş katsayılara göre GDP, INV ve TRADE değişkenlerinde meydana gelen ortalama bir bi-rimlik artış Gini endeksini, sırasıyla, 0,6, 0.26 ve 0.56 birim azaltırken; FDI’deki artış ise bu katsayı

değerini artırmaktadır. Kısa dönem sonuçlarına göre kişi başı gayri safi yurt içi hâsıla, yurt içi sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırımların gecikmeli değerlerinin Gini endeksi üzerinde artışlar meydana getirdiği görülürken, dış ticaretin bu endeksin değerini azalttığı tespit edilmiştir.

Çalışmanın ampirik bulguları uzun dönemde Mundell’in doğrudan yabancı yatırımların gelir eşitsizliğini azalttığı yönündeki hipote-zinin aksi sonuçları desteklerken, Feenstra ve Hanson’un gelir eşitsizliğini artıracağı hipotezi ile paralel sonuçlara ulaşılmıştır. Kısa dönemde ise Mundell’in hipotezi ile paralel, Feenstra ve Hanson’un hipotezi ile aksi sonuçlara ulaşılmış-tır. Bu sonuçlar, doğrudan yabancı yatırımların uzun dönemde Türkiye’nin gelir eşitsizliğini artırdığını, kısa dönemde ise azalttığını ifade etmektedir.

KAYNAKLAR

ALİ, A.G., (2003). “Globalization And Inequality In The Arab Region”, Working Paper No. 0307. Kuwait: Arab Planning Institute, In-formation Center

BASU, P. ve GUARIGLIA, A., (2007). “Foreign Direct Investment, Inequality And Growth”, Journal of Macroeconomics, 29,824-839

BONASSI, C., (2006).“The Effects of FDI on Growth And Inequality,”,Palgrave Macmillan: Newyork

CHOI, C., (2006).“Does Foreign Direct Investment Affect Domestic Income Inequality?”, Applied Economic Letters, 13 (12), 811-814

27

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI-DPT (2000). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara

EKONOMİ BAKANLIĞI (2012). Uluslararası Doğrudan Yatırım Raporları, Ankara

FEENSTRA, R.C., & HANSON, G. H., (1997). “Foreign Direct Investment and Relative Wages: Evidence from Mexico’s Maquila-doras”, Journal of International Economics. 42, 371-393

GREENE, W., (2002). Econometric Analysis (5th ed.), Prentice Hall, New Jersey, USA

HERZER, D., HUHNE, P. VE NUNNENKAMP, P., (2012).“FDI and Income Inequality: Evi-dence from Latin American Economies”. Kiel Working Papers, 1791,1-34

JIN, F., (2009).“Foreign Direct Investment and Income Inequality in China”, Seoul Journal of Economics, 22(3),311-339

JENSEN, M.N. VE ROSAS, G., (2007). “Foreign Direct Investment and Income Inequality in Mexico 1990-2000”, International Organiza-tion, 61(3), 467-487

JOHNSTON, J. VE DINARDO, J., (1997). Econometric Methods (4th ed.), McGraw-Hill Companies, USA

KAMAS, L. & JOYCE, J. P., (1993).“Money, Income and Prices Under Fixed Exchange Rates: Evidence From Causality Tests And VAR”, Journal of Macroeconomics, 15(4)

KARLUK, R., (2007). Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Dönüşüm, (Gözden Ge-çirilmiş 11. Baskı) İstanbul: Beta

KUZNETS, S., (1955). “Economic Growth and Income Inequality”, American Economic Review. 45, 1-28

MAHUTGA, C.M. VE BANDELJ, N., (2008). “Foreign Direct Investment and Income Ine-quality: The Natural Experiment of Central and Eastern Europe, International Journal of Comparative Sociology, 49,429- 454

MERICAN,Y.,YUSOP, Z.,NOOR, Z.M. & HOOK, L.S., (2008).“Foreign Direct Investment and Inequality in Four Asean Members”, AFBE 2008 Conference Papers, 353-368

MUNDELL, R. A., (1957). “International Trade and Factor Mobility”, American Economic Review, 47(3), 321-335

NARAYAN, S. & NARAYAN, P.K., (2004).“De-terminants of Demand of Fiji’s Export: An Empirical Investigation”, Dev.Eco. 17(1),98

PESARAN, M. H., SHIN Y. & RICHARD, R. J., (2001). “ Bounds Testing Approaches to the Analysis of Level Relationships, Journal of Applied Econometrics,16, 289-326

SYLWESTER, K., (2006). “Foreign Direct Invest-ment, Growth and Income Inequality in Less Developed Countries”, International Review of Applied Economics, 19(3), 289-300

TE VELDE, W.D., (2003). “Foreign Direct Investment and Income Inequality in Latin America, Mimeo. London:Overseas Deve-lopment Institute

TSAI,P.L., (1995). “Foreign Direct Investment and Income Inequality: Further Evidence”,World Development, 23 (3), 469-483

28

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: C32-D31-F21

January / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014ID:148 K:279

WU, J.Y. VE HSU, C.C., (2012).“Foreign Direct Investment and Income Inequality: Does the Relationship Vary with Absorptive Capacity, Economic Modelling, 29(6), 2183- 2189

NARAYAN, P. VE SMYTH, R., (2006). “What Determines Migration Flows from Low Income to High Income Countries? An Empirical Investigation of Fiji-U.S. Migra-tion 1972-2001”, Comtemporary Economic Policy, 24(2

29

ÇAĞDAŞ TÜRK KADIN SANATÇILARININ ÇALIŞMALARINDA KA-DININ TOPLUMSAL SORGULAMALARI

THE WOMAN QUERYING SOCIAL IN THE STUDIES OF CONTEMPO-RARY TURKISH WOMEN ARTISTS

Önder YAĞMURAtatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Özet: Bedeninin özellikle kadın bedeninin sanat yapıtlarında ki temsili sanat tarihinin her aşamasında görülmektedir. Kadın, sanat tarihi boyunca; hem ta-pınılan bir tanrıça hem de sanatçıların ilham kaynağı olarak ortaya çıkarken aynı zamanda kötülüklerin ve tüketim kültürünün temel öğesi olmuştur. Geleneksel Türk toplum yapısında kadının eril iktidar yanında etkin bir konumu mevcutken, günümüzde endişe yaratacak bir algıyla karşı karşıyadır. Çağdaş Türk kadın sanatçıları hem sanatçı hem de femin duyarlılığı ile kadının toplumsal konumunu ve toplumun kadına yönelik algılarını sorgulayan çalışmalar üretmektedirler. Bu çalışmada, Çağdaş Türk kadın sanatçılarının eril iktidara karşı femin duyarlılıkla üretilmiş sanat eserleri üzerinden okumalar yapılarak, günümüz kadınının toplumsal algısı ortaya konulmaya çalışılacak, sanatsal açıdan kadının toplumda nasıl görülüp değerlendirildiği ortaya konulacaktır. Böylece toplumsal farkındalığın oluşmasına yönelik amaca katkı sağlanacaktır.

Anahtar Kelime: Kadın, Sanat, Toplum

Abstract: The body of the female body, especially the works of art that are representative of each stage of the history of art. Women, throughout the history of art, as well as a goddess worshiped at the same time appears to be the source of inspiration for artists and the evils of consumer culture has been the main item. Traditional Turkish social structure effective location next to the woman’s masculine power is present, the perception of concern facing today. Contemporary Turkish women artists and women’s social position of the artist as well as with the sensitivity of femin studies questioning the perceptions of women in society and produce. In this study, sensitivity femin Contemporary Turkish women artists produced works of art out of masculine power readings made against today’s social perception of women to work to expose the artistic point of view of women in society will be seen and evaluated that. Thus, for the purpose, will contribute to the creation of public awareness.

Key Words: Woman, Art, Society

30

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

GİRİŞ

Birçok duyguyu aynı anda bünyesinde barın-dıran özellikle de kadın bedeni, plastik sanat-ların en fazla ilgilendiği konulardan biridir. Dünyaya bakışın değişimine paralel olarak değişen, dönüşen bir form olan bedene sanat tarihinin her döneminde rastlamak mümkün-dür (Okan, 2011).

Kadın bedeninin sanat yapıtlarında temsil edilmesine sanat tarihinin her aşamasında rastlamak mümkündür. Kimi zaman kadın; kendisine tapınılan bir tanrıça olmuş, kimi za-man sanatçının ilham kaynağı olarak anılmış, kimi zaman seyirlik bir nesne, kimi zaman da tüketim kültürümüzün baş öğesi olmuş-tur. Kusursuz anlatılar üretmek üzere, nesne normları içeriğinde göze görünen görsel ritü-eller yaratmak, her yüzyılın eril söyleminde ötekileşen nesnelerin kadın olduğunu işaret-lemektedir (Karkın, 2010). Ne olursa olsun, hepsi de görülmek üzere meydana getirilmiş-lerdir. 1960’lı yıllardan sonra kadın bedeni ve temsil ilişkisi tersine çevrilmiş ve eylem ara-cılığıyla kadın bedeninin kendisi sanat nesne-si haline gelmiştir (Şahin, 2011).

Kadın, 1970’lerin uluslararası feminist hare-ketine kadar hem erkek egemenliğinin gös-tergesi olarak hem de sıradan bir meta olarak kullanılmıştır. 1970’lerde kadın sanatçılar tanrıça, doğa, doğurganlık gibi arkaik tema-lara yeniden göndermeler yapmışlar ve öteki olarak duran temsillerini, kendi modern tem-sillerinde yeniden modernize edip sunarak, eril iktidara karşı durmuşlardır. Çağdaş Türk kadın sanatçıları, hem sanatçı duyarlılığı ile hem de femin duygularla günümüz Türk top-

lumunda özellikle, kadının toplumsal konu-munu ve toplumun kadına yönelik algılarını sorgulayan çalışmalar üretmektedirler.

Çalışmanın desenini çağdaş Türk kadın sa-natçılarının konusunu kadının oluşturduğu sanatsal çalışmaları oluşturmaktadır. Önde gelen çağdaş Türk kadın sanatçılarının ça-lışmalarında örneklenen kadının toplumsal değerlendirmeleri, sanatsal inceleme yönte-miyle analiz edilerek ampirik yargılar ortaya konulmaktadır.

ÇAĞDAŞ TÜRK PLASTİK SANATINDA KADIN SORGULAMALARI

Kadın konusunu çalışmalarında işleyen sanat-çılardan Canan ŞENOL, Feminist olmasında bütün iktidar alanlarının, devletin, baba, koca, eril sanat camiasının, toplumdaki erkeklerin, eril bakış açısının herkesin bir şekilde katkı-sının olduğunu belirtmektedir (istanbulmuse-um.org).

Marcel DUCHAMP’ın (Resim 1) ve Bru-ce NAUMAN’ın “Çeşme” adlı işlerine gön-dermenin de olduğu Canan ŞENOL’un “Çeşme” isimli yapıtı (Resim 2), Feminist bakış açısıyla onların işlerine ve eril sanata bir cevap niteliği taşımaktadır. “Çeşme”, doğum sonrası sanatçının gerçekleştirdiği, yaşamın kaynağı olarak kadın bedenini işaret ettiği bir video çalışmasıdır. Günümüzde başta queer teorisi olmak üzere kimlik eksenli tartışma-ların gündemi belirlemesi, feminist söylemin zamanla farklı düşünürlerin argümanlarıyla zengin bir tartışma alanı yaratması ve bede-nin modernist idealizasyonundan sıyrılıp, kusurlu, sızdıran, acıyan, dönüşen morfoloji-

31

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

siyle yeni bir tartışma zemini yaratmasından ötürü (Şahiner, 2012), kadın konusu çağdaş sanatçıların farklı bakış açılarıyla gündeme gelmektedir. Sanatçı çeşme isimli çalışması için; “O dönemler bebeğimi emzirirken ger-çekten de kendimi bir çeşme gibi hissediyor-dum. Doğurganlığa tanıklık ettiğim bu süreç işime de yansıdı” diye bahsetmektedir. Sanat tarihindeki kadın, arzu nesnesi ya da kutsal anne imgesi üzerinden tasvir edilir. Mekanik bir görüntüye sahip olan ve sürekli damlayan çeşme görünümündeki meme, kadın bedenini arzu nesnesi olmaktan çıkarmakta, klişeleş-miş fedakâr anne imgesini de yok etme niye-tiyle “Çeşme” feminist bakış açısı ile kadın bedeninin toplumsal konumunu sorgulamak-tadır.

Resim 1: Marcel DUCHAMP, “Çeşme”, Hazır

Nesne, 1917

Resim 2: Canan ŞENOL, “Çeşme”, Video, 2000

Sanatçının, kadına yönelik sorgulamayı sür-dürdüğü diğer bir çalışması “İbretnuma” ani-masyon videodur. Masalsı bir anlatıma sahip olan çalışmada özel yaşamdan kesitler sunul-maktadır. Videoda, hayallerinde bile kendi olamayan bir kadın görülmektedir. Sanatçı çalışması hakkında şunu söylemektedir: “Bu video ile bir sistem tanımı yapıyorum. Tüm iktidar alanlarının bir yaptırım gücü var kadı-nın özel hayatında. Aile, devlet, toplum, din. Sistem bireyleri normalleştirerek kontrol altı-na alırken, kontrol altına alamadıklarını önce dışlıyor, sonra yaptırım uyguluyor (radikal.com.tr).”

Resim 3: Canan ŞENOL, “İbretnuma”, Animasyon

Video, 2009

Çalışmalarını, video, performans, fotoğraf, resim, tabela, video performans, enstalasyon gibi çeşitli medyaları kullanarak gerçekleşti-ren sanatçı, kullandığı materyaller değişmek-

32

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

le birlikte, özel hayatın politikliği üzerine kurulu işlerini iktidar odakları dediği ve özel hayatı oluşturan güçlü bir sistem olan din, devlet ve aile saç ayağı üzerine oturtmuştur. Bu bağlamda din ve devlet, cinselliği kont-rol altında tutabilmek için kendine özgü ku-rallar koyan ve kendi oluşturduğu bu sistem içerisinde bir denetim mekanizması geliştiren iktidar odakları olarak tanımlanmıştır. Bu de-netim mekanizması öyle bir sistem içerisinde çalışmaktadır ki bireyleri sürekli takibi altın-da tutup, izlemiyormuş gibi görünmektedir. Toplumsal düzene ayak uydurmaya çalışan kişi kendi kendinin gardiyanı olmaktadır. Sa-natçı, feminist düşünce perspektifinden yola çıkarak gerçekleştirdiği işlerinde eleştirel bir bakış açısı ortaya koymuştur. Çalışmalarında, özellikle, gündelik hayatın şablonunu belir-leyen sosyal ve kültürel tabular, siyasal un-surlar ve ataerkil ideolojiler bağlamında, ku-rumların kadın üzerindeki denetleyici rolünü sorunsallaştırmıştır (Beldan, 2011).

İçinde yetiştiği 1980 sonrası dönemdeki top-lumsal ve kültürel modernleşmeye olan ta-nıklığını ve karşıtlığını, yerleştirmelere akta-ran Hale TENGER için üzerinde düşünülme-si gereken sorunlar toplumsaldır. Toplumları etkileyen cinsiyet farklılığından kaynaklanan sorunlar, ilerleme ve modernleşmenin çık-mazları, kültürel evrimin cinsiyetler üzerin-deki etkisi ya da sınıfsal ayrımları keskinleş-tiren aidiyet ve kimlik bunalımları, sanatçının sorgulamaya ve sorgulatmaya çalıştığı konu-lardır (Onan, 2011). Eski Anadolu mitlerinde bereket tanrısı olduğuna ya da bağı bahçeyi kötülüklerden koruduğuna inanılan (Dinç-men, 2001) eril özellikli Priapos heykelciğini

kullanarak sanatçı feminist tavrını, doğrudan söylem olarak değil, iletmek istediğini kar-şıtlarıyla dile getirmektedir. Algılanmak için duran, yüzü ve ya kimliği net olmayan fakat cinsel organıyla belirginliğini olabildiğine or-taya koyan figürler (Aydın, 2010), bir taraftan klasik heykelin mitolojik algısını ortaya ko-yarken, diğer taraftan bedenin cinsel kullanı-mına ilişkin çağrışımlarda bulunmaktadırlar. Sanatçı Priapos için şunları dile getirmekte-dir; “Priapos figürlerinin yerine Willendorf Venüs’ünü kullansaydım aynı mananın çık-ması mümkün olmazdı, Priapos’u kendiliğin-den taşıdığı ifade yüzünden,… Priapos figü-rünün taşıdığı şiddet, zorbalık, güç vs. gibi ifadeler erkek kimliğine aitse …” (anibellek.org).

Resim 4: Hale TENGER, “Türk Lokumu”, Sera-

mik, 2003

33

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

Sanatçı Hale TENGER, Priapos formunu farklı birkaç eserinde farklı üretim teknikleri kullanarak kullanmıştır. Sanatçının Gösteri-len üzerinden gösterilmeyeni anlatmaya ça-lışmasıyla izleyici üzerinde düşündürücü etki oluşturmaktadır. Tarih boyunca eril merkezli güç kadar toplumsal ve ekonomik yapıların da kadının maruz kaldığı baskıların nedenleri arasındadır. Sanatçı, ataerkil iktidarın kadınlar üzerindeki baskısını, fallusu görsel bir imge olarak çalışmalarında işleyerek, yerleştirmele-rinde kullandığı figür tekrarlarıyla çoğunluğu ya da diğer anlamıyla hegemonyayı simgele-miştir.

Sanatçı Füsun ONUR hem heykel anlayışını hem de yerleşik kadın imgesini eleştiren ça-lışmasında bir seks simgesi olarak en çok da minibüs gibi kamusal yerlerde rastlanılan bir oyuncak bebeği birkaç yerinden keserek üç yanı aynalı bir kutunun içine yerleştirir. Nere-ye ait olduğu tartışılan bu figür, gerçek parça-lanmışlığı ve optik görüntülerdeki çokluğuyla artık hiçbir yere ait değildir (Yılmaz, 2009). Toplumun kadına bakış açısını etkili bir şekil-de ortaya koymuş olan “Nü” çalışması, kadı-nın cinsel bir meta olarak eril güç tarafından nasıl değerlendirildiğini, cinsel istek ve haz duygularının tatmin aracı olarak kadının var-lığının sıradanlaştığını kullandığı sıradan mal-zemeyle sanatçı dile getirmektedir. Toplum için artık kadın, vitrinlerde sergilenen üründen farkı olmayan, kullanılıp atılabilen tüketim nesnesi olarak kimliksiz hale sokulmuştur.

Resim 5: Füsun ONUR, “Nü”, Tahta, cam, ayna,

bebek, 1974

Resim 6: Azade KÖKER, “Mahrem Mekan”, Yer-

leştirme, 2000

Sanatsal çalışmalarını ağırlıklı olarak Almanya’da sürdüren, Azade Köker’in ya-pıtlarında, bedenin özellikle kadın bedeninin bitmek bilmeyen anlam arayışını ve toplumun

34

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

içinde kimliksizleşmesi görülmektedir. Yaşa-nan beden, belirli bir sosyo-kültürel bağlam-da eyleyen ve deneyimleyen fiziksel bir bede-nin birliğe sahip bir fikridir; durum-içindeki-bedendir (Young, 2009). “Mahrem Mekân” adlı eserinde onun bedenleri sahip olduğu an-lamdan kurtulmuş, boş kabuk formlarına dö-nüşmüştür. Aynılaşan, birbirini yineleyen, tü-ketim toplumunun içinde anlamını yitiren ve bir meta haline gelen beden, Azade Köker’in yapıtlarında tam da bu haliyle can bulur. O bedenler birer can taşımazlar, birer kimlikleri de yoktur. Tam tersine varlıklarından kurtul-muş, birbirinin tekrarı birer hayalet varlığa dönüşmüşlerdir. Azade Köker’in eserlerinde küreselleşen dünyanın tüketilen, hızlıca elde edilip, hızlıca atık haline dönüşen kadın be-denleri görülmektedir. Sanatçı çalışmalarında yaşamla, bedenle, ölümle iç içedir hem kur-maca, hem de gerçek evrende. Bu göstergeler sistemiyle bir toplum ve kültür eleştirisi ge-tirmektedir (Dökmen, 2006).

Çok yönlü toplum ve kültür okumalarına sa-hip olan sanatçının çalışmasında, kadın ol-gusunun doğup büyüdüğü baba evi denilen mekandan, evlenip kendi eş ve çocuklarıyla yaşayacağı mekana kadar eril iktidar ege-menliğinin kadın için sınırladığı mahrem me-kanı ortaya koymaktadır. Kamusal yaşamın giderek daha saldırgan, mahremiyetinse daha uçucu olduğu bir çağda kadın bozulmamışlı-ğın kutsiyeti (Arat ve Rigel, 2006) ile sınır-landırılmış mekana hapsedilmiştir.

SONUÇ

Özellikle Türk toplumu açısından kadının yeri, kadının algısı ve kadınsallığın anlaşıl-

ması yönünde düşünce ve duygularını çağdaş plastik sanat diliyle, genelde bütün bir dünya toplumlarında özelde ise Türk toplumunda kadına yönelik algıyı Çağdaş Türk kadın sa-natçıları çalışmalarıyla ortaya koymaktadır-lar.

Öznel bir düşünce olarak, yeryüzünde kadın-lar en fazla acı, şiddet, haksızlık, ötekileştir-me gibi birçok hak etmedikleri muamelelere muhatap kalmaktadırlar. Eril erkin hakim olduğu toplum yapısında kadına yönelik he-gemonik algı ve davranış kadın sanatçılar ta-rafından hem sanatçı hem de femin duygular-la sergilenmektedir. Toplumsal olarak değer verilmesi gerekirken kadının ne kadar alelade bir nesne hatta tüketim nesnesi haline sokul-duğu gösterilmektedir.

KAYNAKLAR

ARAT, Ü., & RİGEL, N., (2006). “Mahrem Alana İtilen Kadın”, Kadın Araştırmaları Dergisi, 9. Sayı, ISSN: 1300-7807

AYDIN, S., (2010). “Anti-Madde Olarak Ro-bert Mapplethorpe Fotoğrafları”, Sanat Dünyamız, Sayı: 114, ISSN: 1300-2740, İstanbul

BELDAN, N. Y., (2011). “Canan Ve Sanatı: Sosyal Tabular Ve Kadın Üzerine”, İnö-nü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, ISSN: 1309- 9876 E-ISSN: 1309-9884, Özel Sayı, Cilt.1, Malatya

DİNÇMEN, K., (2001). “Psykhiatria ve Mythos”, Skala Yayıncılık, 3.bs. İstanbul

35

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:94 K:205

DÖKMEN, C., (2006). “Mahrem Mekan”, rh+ Sanart Dergisi, 32. Sayı, İstanb

KARKIN, N., (2010). “Sanatta Gören Özne-nin Görünen Nesnesi”, Sanat Dünyamız, Sayı: 115, ISSN: 1300-2740, İstanbul

OKAN, B. K., (2011). “Arkaik Sembolizmin Günümüz Sanatına Etkileri Ve Kadın İm-gesi”, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasa-rım Dergisi, ISSN: 1309-9876 E-ISSN: 1309-9884, Özel Sayı, Cilt.1, Malatya

ONAN, B. C., (2011). “Çağdaş Türk Sana-tında Bir Kadın Sanatçı: Hale Tenger”, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Der-gisi, ISSN: 1309- 9876 E-ISSN: 1309-9884, Özel Sayı, Cilt.1, Malatya

ŞAHİN, D., YAĞCI, M.M., (2011). “Beden Sanatında Bir Kadın: Marina Abramo-vic”, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasa-rım Dergisi, ISSN: 1309-9876 E-ISSN: 1309-9884, Özel Sayı, Cilt.1, Malatya

ŞAHİNER, R., (2012). “Çağdaş Performans Sanatı: Hibrit Bir Bedene Doğru”, Sanat Dünyamız, Sayı: 126, ISSN: 1300-2740, İstanbul

YILMAZ, A. N., (2009). “Türk Heykelinde Bir Öncü Sanatçı: Füsun Onur”, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2. Sayı, Ocak 2009, Ankara

YOUNG, I. M., (2009). “Yaşanan Bedene Karşı Toplumsal Cinsiyet: Toplumsal Yapı ve Öznellik Üzerine Düşünceler”, Cogito Dergisi, ISSN: 1300-2880, 58. Sayı, İstanbul http://istanbulmuseum.

org/artists/canan%20senol.html, Erişim Tarihi:30.09.2013 http://www.radikal.com.tr/radikal2/sanat_kadin_ve_canan_senol-960793, Erişim Tarihi: 01.09.2013 http://www.anibellek.org/?p=62, “Hale TENGER ile Mülakat”, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 1:

http://blog.tomtomella.com/marcel-duc-hamp/, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 2:

http://www.artxist.com/lang-TR/pressre-leases/31/, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 3:

h t t p : / / w w w . b e y a z a r t .c o m / v 3 / ? p a g e = s h o w _mauct ion&id=46&page_number= 27&a=, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 4:

http://arttattler.com/archivereferencing-history.html, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 5:

http://bianet.org/biamag/kadin/133086-hayal-ve-hakikat-sergisinin-gosteremedikleri, Erişim Tarihi: 04.10.2013

Resim 6:

http://www.turkishculture.org/whoisw-ho/visual-arts/installation-artist/azade-koker-286.htm, Erişim Tarihi: 02.10.2013

3636

TÜRK HALK OYUNLARINA KATILAN BİREYLERİN HALK OYUNLA-RINA BAŞLAMA SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ*

EXAMINING REASONS OF INDIVIDUALS WHO PARTICIPATE IN TURKISH FOLK DANCES, TO START TO LEARN FOLK DANCES

Serkan HACICAFEROĞLU1 Taner BOZKUŞ2 Nezir KIZILKAYA3

1 İnönü Üniversitesi Rektörlüğü, Okutman, Malatya.2 Bartın Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Öğretim Üyesi, Bartın.

3 İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Şube Müdürü, Malatya.

Özet: Bu araştırma, Malatya ilindeki bazı spor kulüpleri içerisindeki halk oyunları branşına katılan sporcuların, bu branşa başlamaya yönelik sebeplerini belirleyebilmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma tarama modeli kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, 2013 yılında Malatya’da yapılan kulüpler arası halk oyunları müsabaklarına ka-tılan 274 sporcu oluştururken, örneklemini ise; rastgele ve tesadüfî yöntemle seçilmiş gönüllü 141 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada verilerin toplanmasında “rekreasyon amaçlı halk oyunlarına katılım nedenleri” anketi kullanılmıştır. Araştırmada betimsel istatistikler, aritmetik ortalama, t testi ve tekyönlü varyans analizi kullanılmıştır. Dağılımlardan elde edilen sonuçlar tab-lolaştırılmış ve bulgular yorumlanarak gerekli çözüm önerileri getirilmiştir.

Araştırma sonucunda, örneklemdeki sporcuların cinsiyet, yaş, eğitim ve ailede halk oyunları ile ilgilenme değişkenleri ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında genellikle orta ve orta altı düzeyde bir etkilenmenin olduğu saptanmıştır. Yine katılım nedenlerinden halk oyunlarına olan sevginin en yüksek puanda olduğu belirlenmiştir. Ayrıca cinsiyet değişkeni ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğu saptanırken, yaş ve eğitim değişkenleri arasında istatistikî yönden anlamlı bir farkın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Halk Oyunlarına Başlama, Sosyal Faaliyet, Boş Zaman Değerlendirme

Abstract: This study is realized to establish reasons of sporters selecting branch of folk dances in certain sports clubs in Malatya province. Research is realized by utiliz-ing scanning method. 274 sporters who participated in inter-club folk dance competitions performed in Malatya in 2013, constitute the population of study, and sample group consists of volunteer 141 participants selected by random method. Survey titled “Reasons of participation to folk dances with the aim of recreation” is utilized to gather data for the study. Descriptive statistics, arithmetic mean, t-test and one-way analysis of variance are used for the study. Results obtained from distributions are tabulated and solution recommendations are made by interpreting the findings.

It is determined at the end of the study that there is an interaction at a moderate and under medium level between the variables of gender, age, education of the sporters, connection with folk dances in the family and factors related with beginning to learn folk dances. Also it is established that sympathy towards folk dances as one of the reasons of participation had the highest score. Additionally, it is determined that there is a significant difference between the gender variable and factors related with beginning to learn folk dances; on the other hand no statistically important difference is detected for the age and education variables.

Keywords: Beginning Folk Dances, Social Activity, Recreation

(*) Bu araştırmanın kısa özeti Bilim, Kültür ve Spor kongresinde, poster sunum olarak yayımlanmıştır.

37

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

1. GİRİŞ

Dans; İnsanlık tarihi ile başlayan ve ortaya çıktı-ğından itibaren de yaşamın bir parçası olan kültürel bir olgudur. Dans anlamında oyunların, en eski çağlardan beri insanların hayatında önemli bir yer etmiş ve o zamandan bu güne kadar gelmiş olduğunu görmekteyiz. İlkel zamanlarda yaşamış insanlar, yaban hayvanlarından korunmak, onları avlamak, birbirleriyle savaşmak mecburiyeti içinde zor bir yaşam mücadelesi vermişlerdir. Çoğu zaman zor, tehlikeli ve yorucu geçen bu uğraşlardan sonra, zaferle dönen insanlar sevinçlerini; tepinerek, sıç-rayıp hoplayarak, coşkun hareketlerle kutlayarak göstermişlerdir (Terzioğlu, 1986). Tarihte dille anlatımın olmadığı dönemlerde olayların, duygu ve düşüncelerin, hareketlerle ifade edilmesi, hem içgüdüsel, hem de evrensel bir olgudur. Çünkü dansın dili, tüm insanlar tarafından anlaşılır be-densel bir dildir (Şenel, 1992).

Daha sonra oyunu meydana getiren duygular ve olaylar gelişerek ve müzikle de bütünleşerek belirli bir düzene girmiş, birçok olayların etki-siyle de çeşitlilik arz etmiştir. Türk toplumunda da oyun yüzyıllar boyunca bir gelenek halinde devam eden, çok geniş bir kültür hazinesi haline gelen oyunların çok zengin kültürel ve figürsel hareket içeriğine sahip olduğu görülmektedir (Ay, 1990). Toplumların nişan, düğün, askere ve gurbete uğurlama, karşılama, şenliklere katılma, dini ve milli bayramlarda, kurtuluş günlerinde, yaylalara çıkış ve dönüşlerde, savaş öncesi ve sonrasında hissedilen duygu ve düşüncelerini ritim ve figürlerle yansıtmaya (Ünal, 1991) çalıştığı söylenebilir. Ayrıca toplumların gelişmesiyle, sanatın etkilenmesi, beraberinde yenilikleri de getirmiştir.

Her yeni anlayış ve düşünceden dans da etkilenmiş, özde aynı olmakla birlikte, değişik karakteristik özellikleri içeren dans türleri oluşmuştur. Bunlardan birisi ve en eskisi halk oyunlarıdır. Ulusların halk oyunları; kendi özelliklerini yansıtan, kendine özgü danslarıdır (Doğan, 2008). Hayatın devamı için ihtiyaçtan doğan ve sanatın ilk belirtileri olan oyunlar (danslar) zamanla edinilen tecrübeler sonucunda geliştirilerek, sanatın ilk halkalarını oluşturmuşlardır. Oluşturulan bu sanat öğrenip yaşatılarak kendisinden sonraki kuşaklara akta-rılmıştır (Aydın, 1992).

Türk halk oyunları da yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmış folklor ürünleri içerisinde önemini gün geçtikçe arttırmış ve günümüzde en çok bilinen temel dallardan biri haline gelmiştir. Kılınç (2008) halk oyunlarını in-sanın, geleneksel yapı içerisinde süre gelen yaşam biçimini, inançlarını, tinsel ve sosyal değerlerini, duygu ve düşüncelerini, harekete ve hareketler serisine çevirerek, ritim eşliğinde, ezgili veya ezgisiz, anonim üretimlerle yaygınlaştırıp, bireysel veya toplu olarak, beden diliyle anlatma biçimi olarak tanımlamaktadır. Eroğlu (1999) ise halk oyunlarını, ait olduğu toplumun kültür değerlerini yansıtan; bir olayı, sevinci, üzüntüyü ifade eden; kökeni din ve büyü ile ilgili olan; müzikli (bir müzik aleti eşliğinde veya müzik aleti olmaksızın, el, ayak gibi organlarla tempo tutarak) olarak, tek kişi veya gruplar halinde icra edilen; ölçülü ve düzenli hareketler olarak tanımlamıştır. Halk oyunları kısa ve öz bir şekilde; Düşünce ve duy-guların insan vücudunun hareketleriyle anlatılması (Tan, 1985) olarak tanımlanabilir.

Bu bağlamda halk oyunları günümüzde içe dönük olarak icra edildiği kırsal kesim ortamı ile sınırlı

38

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

kalmamış, dışa dönük olarak şehir yaşamında da yer bularak yarışma ve gösteri amaçlı olarak da yoğun şekilde oynanmaya başlanmıştır. İlköğ-retimden üniversiteye kadar her yaştan bireyin tercih ettiği bir etkinlik halini alan halk oyunları üniversite ve yüksek okullarda ders olarak oku-tulmaya başlanmış, konservatuarlarda bölüm olarak açıldığı görülmektedir.

Halk oyunları halkın kendisi için oynadığı kapalı yapısından sıyrılarak, hem oyuncu hem de izleyici açısından geniş kesimlerce ilgi duyulan bir alan haline gelmiştir. İçinde barındırdığı özellikler gereği, aynı anda göze, kulağa ve duygulara hitabeden halk oyunları, sahnelerde kendine özgü eşsiz güzelliğini, zengin adımlarını, canlı müziğini ve renkli giysilerini sergileyerek insanların beğenisini kazanmıştır. Halk oyunlarının göze ve kulağa hoş bir şekilde hitap etmesi insanları etkilemekte, aynı zamanda halk oyunları çalışmalarına katılmalarını sağlamaktadır (Doğan, 2008). Ayrıca serbest zamanları değerlendirmek, kültürel değerleri ya-şatmak, toplumsal etkileşimde bulunmak, maddi kazanç sağlamak, yeni bir çevre edinmek, stres atmak, eğlenceli vakit geçirmek, sağlık, sıhhat kazanmak (Doğan, 2008) gibi birçok etkenden dolayı da halk oyunları faaliyetlerine yönele bilinmektedir. Şiraz (2008) ise halk oyunlarına teşvik eden başlıca faktörleri;

1. Yaş

2. Cinsiyet

3. Fiziksel gelişim

4. Aile

5. Müzik kıyafet ve yöresel özellikler

6. Kültür

7. Kitle iletişim araçları olarak belirtmiştir.

Bu araştırmada; spor kulüplerine katılan sporcu-ların halk oyunları branşına katılım nedenlerinin belirlenebilmesi yönündeki sorulara, bazı de-ğişkenler de göz önünde bulundurularak cevap bulunmaya çalışılmıştır.

2. YÖNTEM

Malatya ilindeki bazı spor kulüpleri içerisindeki halk oyunları branşına katılan sporcuların, bu branşa başlamaya yönelik sebeplerini belirleye-bilmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma betimsel tarama yöntemlerinden birisi olan genel tarama modeli kullanılarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, 2013 yılında Malatya’da yapılan ku-lüpler arası halk oyunları müsabaklarına katılan 274 sporcu oluştururken, örneklemini ise; rast-gele ve tesadüfî yöntemle seçilmiş gönüllü 141 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin elde edilmesi için Doğan (2008) tarafından geliş-tirilen rekreasyon amaçlı halk oyunlarına katılım nedenleri anketi kullanılmıştır. Bu anketteki 27 maddenin 25’i, bu sporu yapan bireylere göre uyarlanması yapılarak kullanılmıştır. Kullanılan anketin geçerlik ve güvenirlik çalışması tekrardan yapılmış ve Cronbach’s Alpha değeri 0,81 olarak tespit edilmiştir. Güvenirlilik, bir ölçümün bir bilimsel açıklamanın ölçmek ya da açıklamak istediği şeyi tutarlı bir biçimde ve doğru olarak göstermesi veya açıklaması niteliğidir (Gökçe, 1999). Cronbach Alpha değeri 0,70’in üzerinde olması anketin güvenilir olduğunu göstermektedir (Arseven, 1997). Araştırmada betimsel istatistikler, aritmetik ortalama, t testi ve tekyönlü varyans analizi kullanılmıştır. Uygulanan ankette değiş-kenler arasında anlamlı bir farkın olup olmadığını belirlemek için anlamlılık düzeyi .05 olarak alınmıştır. Dağılımlardan elde edilen sonuçlar

39

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

tablolaştırılmış ve bulgular yorumlanarak gerekli çözüm önerileri getirilmiştir.

3. BULGULAR VE TARTIŞMA

Bu bölümde araştırmada halk oyunları katılımcı-larından elde edilen verilere ve bu verilere ilişkin istatistiksel bulgulara yer verilmiştir.

Tablo 1. Araştırmaya katılan halk oyuncuların bazı demografik bilgileri

Bazı Demografik Bilgiler N %

Cinsiyet DurumuErkek 21 14,9

85,1Kadın 120Toplam 141 100

Yaş Durumu

12-15 yaş 62 4416-19 yaş 72 51,1

2,120-23 yaş 324-27 yaş 4 2,8Toplam 141 100

Eğitim Durumu

İlköğretim 1. Kademe 8 5,7İlköğretim 2. Kademe 41 29,1

61Orta öğretim 86Ön lisans 2 1,4Lisans 4 2,8Toplam 141 100

Ailede Halk Oyunları Oynayan Var mı?

Evet 32 22,7Hayır 109 77,3Toplam 141 100

Araştırmaya katılım sağlayan sporcuların ge-nellikle; kadınlardan (% 85,1) oluştuğu, 16 ile 19 yaş arasında (% 51,1) oldukları, eğitim düzeylerinin ise ilköğretim 2. kademe (% 29,1) düzeyinde olduğu saptanmıştır. Ayrıca ailelerinde halk oyunlarıyla daha önce ilgilenen olmadığı (% 77,3) belirlenmiştir. Halk oyunlarında bir figü-rün öğrenilmesi bile bazen saatler, hatta günler alabilmektedir. Genellikle antrenman süresince, yoğun bir tempoda fazla hareket gerektiren bir

aktivitedir. Bu yüzden halk oyunlarının, genellikle gençlerin daha çok rağbet ettiği, hatta çocukluk yıllarından başlanılan bir branş olduğu (Şiraz, 2008) belirtilmektedir. Konu ile ilgili yapılan bazı araştırmalarda cinsiyet ve yaş dağılımlarının bu araştırma ile benzerlik gösterdiği görülürken (Şiraz, 2008; Enis, 1997), bazı araştırmalarda ise eğitim dağılımlarının benzerlik göstermediği katılımcıların genellikle lisans öğrencisi oldukları saptanmıştır (Şiraz, 2008; Enis, 1997; Gezer, 2002).

40

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

Tablo 2. Halk oyunları sporcularının halk oyunlarına başlama sebeplerine ilişkin tanımlayıcı bulgular (N=141)

Maddeler X Ss

Halk oyunlarına olan sevgi 2,71 ,53

Yöreyi temsil etmek 2,70 ,61

Kendi yöresinin oyununu öğrenmek 2,66 ,65

Toplumda sosyal olmak 2,63 ,66

Hoş vakit geçirmek 2,63 ,66

Spor faaliyeti olarak halk oyunları oynamak 2,63 ,63

Dansa olan yatkınlık 2,56 ,72

Başarı sağlamak (Ödül, madalya vb. kazanmak) 2,54 ,76

Arkadaşlarla beraber olmak 2,51 ,78

Sağlıklı Yaşamak 2,51 ,73

Fiziksel açıdan kendini iyi hissetmek 2,51 ,76

Kişisel gelişime katkı sağlamak 2,49 ,75

Kendini bir gruba ait hissetmek 2,46 ,74

Yarışma heyecanı yaşamak 2,43 ,76

Boş zamanları değerlendirme 2,41 ,82

Seyahatlere katılmak 2,41 ,79

Stres atmak, deşarj olmak 2,36 ,78

İşe yaradığını hissetmek 2,34 ,85

Daha önceden yapmış olmak ve devam etmek 2,17 ,86

Kötü alışkanlıklardan uzak durmak 2,17 ,91

Çevrenin yönlendirmesi 1,98 ,81

Aile teşviki 1,91 ,85

Meslek edinmek, maddi kazanç sağlamak 1,80 ,89

Diğer ekip oyuncuları ile iletişimde bulunmak 1,80 ,81

Evden uzaklaşmak 1,48 ,75

41

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

Genel toplam aritmetik ortalama X=2,28 oran-la “orta altı düzeyde” saptanmıştır.

Araştırmada katılımcıların halk oyunlarına baş-lama nedenlerinin genel aritmetik ortalamalarına bakıldığında X=2,28 puan ile orta altı düzeyde olduğu belirlenmiştir. Anket maddeleri tek tek incelendiğinde, maddelerden elde edilen ortalama puanların düşük düzey (X=1,48) ile orta düzey (X=2,71) arasında değiştiği görülmektedir. Ayrıca örneklemdeki sporcuların; “Evden uzaklaşmak”

maddesini halk oyunlarına başlamaya yönelik teşvik edici bir faktör olarak belirtmezken diğer maddeleri orta altı ve orta düzeyde teşvik edici bir faktör olarak belirtikleri saptanmıştır. Hoşman (1990), Enis (1997) ve Şiraz’ın (2008) yapmış olduğu benzer bir araştırmada da “Ev ortamından” uzaklaşmak maddesi halk oyunlarına başlamaya yönelik en az etkili bir faktör olduğu belirtilmek-tedir. Bu sonuçlar araştırmanın bu bulgusuyla benzerlik göstermektedir.

Tablo 3. Halk oyunları sporcularının cinsiyet değişkenlerine göre halk oyunlarına başlama sebeplerin aritmetik düzeyleri ile t- testi analizi

Değişkenler N X Ss Sd t p

CinsiyetErkek 21 2,47 ,28

139 2,37 ,019Kadın 120 2,25 ,42

Toplam 141

Araştırmaya katılım sağlayan sporcuların cinsiyet değişkeni ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğu saptanmıştır [t(139)=2,37, p<.05]. Bu konuda kadın ve erkek sporcuların halk oyunlarına başlama başlamaya yönelik faktörlerin aritmetik ortalamalarına bakıldığında “orta altı düzeyde” olduğu, puan anlamında ise erkek sporcuların

(X=2,47), kadın sporculara göre (X=2,25) daha fazla halk oyunlarına yöneldikleri söylenebilir. Şiraz’ın (2008) yapmış olduğu benzer bir araş-tırmada ise cinsiyet değişkeni ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı sonucuna ulaştığı görülmüştür.

Tablo 4. Halk oyunları sporcularının yaş değişkenlerine göre halk oyunlarına başlama se-beplerin aritmetik düzeyleri ile tek yönlü varyans analizi

Değişkenler N X Ss Sd F p

Yaş Durumu

12-15 yaş 62 2,29 ,43 3,349 ,790

16-19 yaş 72 2,29 ,40 13720-23 yaş 3 2,16 ,28 14024-27 yaş 4 2,11 ,26Toplam 141

42

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

Araştırmaya katılım sağlayan sporcuların yaş değişkenine göre halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı belirlenmiştir [F(3,

137)=,349, p>.05]. Yaş gruplarına göre sporcuların halk oyunlarına başlama sebeplerinin aritmetik ortalamalarına bakıldığında “orta altı düzeyde” olduğu, puan anlamında ise 12-15 ile 16-19 yaş grubunda olan sporcuların X=2,29 puan ile

diğer yaş grubunda olan sporculara göre daha fazla halk oyunlarına yöneldikleri söylenebilir. Şiraz’ın (2008) yapmış olduğu araştırmada yaş değişkeni ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğu, Gezer’in (2002) yapmış olduğu araştırmada ise anlamlı bir farkın olmadığı so-nucuna ulaştıkları görülmüştür.

Tablo 5. Halk oyunları sporcularının eğitim durumu değişkenlerine göre halk oyunlarına başlama sebeplerin aritmetik düzeyleri ile tek yönlü varyans analizi

Değişkenler N X Ss Sd F p

Eğitim

Durumu

İlköğretim 1. Kademe 8 2,75 ,10 4,349 ,790

İlköğretim 2. Kademe 41 2,28 ,40 136Orta öğretim 86 2,25 ,41 140Ön lisans 2 2,32 ,11Lisans 4 2,00 ,25Toplam 141

Araştırmada sporcuların eğitim değişkenine ile halk oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı belirlenmiştir [F(4, 136)=,349, p>.05]. Eğitim gruplarına göre sporcuların halk oyunlarına başlama sebeplerinin aritmetik ortalamalarına genel anlamda bakıldığında orta altı düzeyde olduğu, puan anlamında ise İlköğretim birinci kademede grubunda bulunan sporcuların X=2,75 puan ile diğer eğitim grubunda bulunan sporculara göre daha fazla halk oyunlarına yöneldikleri söylenebilir. Bu durum örneklemdeki sporcuların genellikle

ilköğretim birinci kademe öğrencisi olmalarından dolayı olabilir. Ayrıca ilköğretim birinci kademede diğer eğitim öğretim kademelerinden daha çok aktivitelerin olması (okuma bayramları ve ulusal bayramlar) gençlerin öğretmen ve veliler tarafından halk oyunları branşına yöneltildikleri söylenebi-lir. Buna karşın Şiraz’ın (2008) yapmış olduğu araştırmada ise genellikle üniversite öğrencilerinin yoğun ders temposundan uzaklaşmak için halk oyunları branşını tercih ettiklerini belirtmektedir

43

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

Tablo 6. Halk oyunları sporcularının ailede halk oyunları ile uğraşma durumu ile halk oyunlarına başlama sebeplerin aritmetik düzeyleri ile t- testi analizi

Değişkenler N X Ss Sd t p

Ailede Halk Oyunları Oynayan Var mı?

Evet 32 2,29 ,48139 -,671 ,503

Hayır 109 2,24 ,38Toplam 141

Araştırmaya katılım sağlayan sporcuların aile-de halk oyunları ile ilgilenme durumu ile halk oyunlarına başlamaya etki eden faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı saptanmıştır [t(139)=-,671 p>.05]. Evet ve Hayır diyen sporcuların halk oyunlarına başlama se-beplerinin aritmetik ortalamalarına bakıldığında “orta altı düzeyde” olduğu, puan anlamında ise evet diyen sporcuların (X=2,29) hayır diyen sporculara nazaran (X=2,24) daha fazla halk oyunlarına yöneldikleri söylenebilir. Bu durum ailede halk oyunları ile ilgilenen bireyin olması bu branşa yönelmede etkin olduğu şeklinde yorumlanabilir. Şiraz’ın (2008) konu ile ilgili yapmış olduğu araştırmada, halk oyunları bran-şına katılan sporcuların ailelerinde halk oyunları ile uğraşmadığı sonucuna ulaştığı görülmüştür.

4. SONUÇ VE ÖNERİLER

Bireylerin halk oyunları branşına başlama ne-denlerini belirleyebilmek amacıyla yapılan bu araştırmanın sonucunda halk oyunları branşına katılan sporcuların cinsiyet, yaş, eğitim ve ailede halk oyunları ile ilgilenme değişkenleri ile bu branşa başlamaya yönelik faktörler arasında ge-nellikle orta ve orta altı düzeyde bir etkilenmenin olduğu saptanmıştır. Yine katılım nedenlerinden halk oyunlarına olan sevginin en yüksek puanda olduğu belirlenmiştir. Cinsiyet değişkeni ile halk

oyunlarına başlamaya yönelik faktörler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğu saptanırken, yaş ve eğitim değişkenleri arasında istatistikî yönden anlamlı bir farkın olmadığı so-nucuna ulaşılmıştır. Türkiye’de sosyal ve kültürel yapısının oluşması ve bütünleşmesi, dinamik uyumlu ve doyuma ulaştırıcı bir nitelik kazanıp sürdürülmesinde, halk oyunları aktivitelerinden önemli boyutlarda etkenliği söylenebilir. Bu bağlamda halk oyunları aktivitelerinin toplum içerisinde yaygınlaşabilmesi için spor kulüpleri dernek ve eğitim kurumlarının halk oyunlarına teşvik etmesi, çıkabilecek sorunları giderme noktasında birbirleriyle koordineli bir şekilde çalışmaları gerektiği söylenebilir. Ayrıca bireylerin halk oyunlarına yöneliş sebeplerinin daha geniş çapta araştırılması için Türkiye Halk Oyunları Fe-derasyonu bünyesinde gerçekleştirilen yarışmalara katılan sporculara bu tarz araştırmalar uygulanarak halk oyunlarına yönelişlerdeki sorunların tespit edilmesi ve bu eksikliklerin giderilmesi yönünde çalışmaların yapılabilineceği söylenebilir.

KAYNAKLAR

ARSEVEN, A., (2001). Alan Araştırma Yöntemi. Ankara; Gündüz Eğitim ve Yayıncılık

AY, G., (1990). Folklora Giriş. 1. Baskı, Ankara: Akın Yayınları

44

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:103 K:222

AYDIN, C., (1992). Halk Oyunlarında Toplumsal Yapılanma. İzmir; Ege Üniversitesi Basımevi

DOĞAN, İ., (2008). Üniversite Öğrencilerinin Rekreasyonel Bir Faaliyet Olarak Halk Oyunlarına Katılım Nedenleri. Yüksek Li-sans Tezi; Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara

ENİS, H., (1997). Halk Oyunlarına Katılıma Yönelten Sebepler Üzerine Bir Araştırma Ankara İli Örneği. Yüksek Lisans Tezi; Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara

EROĞLU, T., (1999). Halk Oyunları El Kitabı. İstanbul; Mars Basımevi

GEZER, E., (2002). Halk Oyunları Eğiticileri ve Oyuncularının Halk Oyunlarına Yönelme Nedenlerinin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi; Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Konya

GÖKÇE, B., (1999). Toplumsal Bilimlerde Araştırma. (Üçüncü Baskı). Ankara; Savaş Yayınevi

HOŞMAN, O., (1990). Yüksek Öğretimde Lisanslı Spor Yapan Öğrencilerin Spora Yönelme Sebeplerinin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi; Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara

KILINÇ, Y., (2004). Halkbilimi (folklor) ve Halk Oyunları Tanım ve İşlevleri. Gaziantep; Ders Notları

ŞENEL, S., (1992). Tiyatro, Dans ve Halk Oyun-larının Sanatsal Etkileşimi. V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları

ŞİRAZ, M., (2008). Türk Halk Oyunlarıyla İl-gilenen Bireylerin Halk Oyunlarına Yöneliş Sebepleri (Konya İli Örneği) Yüksek Lisans Tezi; Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Konya

TAN, N., (1985). Folklor. Halk Kültürü Dergisi. 7 (56); 23-31

TERZİOGLU, A., (1986). Türk Halk Oyunlarında Figürlerin Sembolik Anlamı ve Eğitimde Rolü. İstanbul: Yüksek Lisans Tezi; Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÜNAL, Ş., (1991). Türk Halk Oyunlarının Öğreti-minde Öğretim Elemanı ile İlgili Problemler. Türk Halk Oyunlarının Öğretiminde Karşı-laşılan Problemler Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Kültür Bakanlığı HAKAD Yayınları

4545

BATI MÜZİK TARİHİNDE KADIN BESTECİNİN ADI YOK

NO NAME OF FEMALE COMPOSERS IN THE WESTERN MUSIC HISTORY

Tarkan YAZICI1 Şefika İZGİ TOPALAK2

1 Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuarı 2 KTÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü

Özet: Batı müzik tarihi literatüründe, önemli müzik icra-cılığı, bestecilik ve müzikal yaratıcılık daha çok erkeklerle ilişkilendirilen bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal, kültürel ve ekonomik birçok faktörün, kadınların bu alanlarda daha az yer almalarına neden olmasına rağmen en önemli rol toplumsal cinsiyet ve cinsiyete dayalı yargılar olmuştur. Oysa; sanatsal yaratı, evrendeki varoluşunu ifade ettiği için bir kadının özgürlük duygusudur. Tarih boyunca da büyük sanatçılar hep erkek olmuştur. Çünkü, kadınlar hep ezilmiş, özgürlüklerine kavuşamamış ve birçok toplumda da köleleştirilmişlerdir. Araştırmanın konusu ile ilgili yapılmış çalışmaların az olması, araştırmanın önemini artırmaktadır. Betimsel bir araştırma olan bu araştırmada; literatür taraması yapılmış, araştırma konusu ile ilgili kitaplar, makaleler, sem-pozyum bildirileri, yayınlar, tezler incelenmiştir. Araştırma sonucunda; batı tarihi boyunca kadın bestecilerin bestecilik yaşamlarının ve yapıtlarının, toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınarak çeşitli sosyolojik/psikolojik engellemelere maruz kaldığı; kadın müzisyenlerin ailelerine olan sorumluluklarında özgür olamadıkları, yaratıcı çalışmalarını sağlayacak olan ekonomik bağımsızlıklarına ulaşamadıkları ve sosyal baskı altına alındıkları; tarihte var olan büyük kadın bestecilerin hep zengin ve soylu ailelerin mensubu oldukları; kadın bestecilerin tarih boyunca besteci/sanatsal yaratıcı olarak kabul edilmedikleri; yaratıcı müzikal yeteneği olan birçok kadının, profesyonel kariyer sahibi olmalarını sağlayacak olan eğitimi almalarının, erkekler tarafından engellendiği ve kadınların müzikal yaratıcı olamayacağı yönündeki “bilimsel” deneylerin incelendiğinde, bu savı doğrulayacak nesnel bir kanıtın bulunmadığı ortaya çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: Müzik, Müzik Tarihi, Kadın Besteci.

Abstract: In the literature of western music history, significant music profession, composing and musical creativity appear as an area that is mostly associated with men. Although many social cultural and economic factors cause women to take less place in these areas, the most important role belongs to gender and prejudice based on sex. Whereas, artistic creation is a woman’s freedom feeling as it expresses her existence in the universe. Throughout the history, big/great artists have always been male. Because women have always been suppressed, could not reach their freedom and have been enslaved in many societies. The fact that studies that have been done about topic of the research are less increases the importance of the research. In this research, a descriptive one, literature review has been done, books articles symposium notifications publications and disserta-tions have been analysed. As a result of the research, when some facts such as that throughout the western history female composers’ composition lifes and works have been exposed to various sociological/psychological prevention by being handled in terms of gender issue; that female musicians could not be free over their responsibilities about their families, could not reach economic independence that would provide them with creative works and they have been kept under social oppression; that great female composers having presence in the history are members of rich and noble families; that female composers have not been accepted as composer/artistic creative throughout the history; a lot of women having creative music ability have been prevented by men from taking the education that would enable them to have professional career and scientific experiments stating women could not be musical creative are analysed, it has been revealed that there is no objective evidence to verify this argument.

Key Words: Music, Music History, Female Composer.

46

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

“Kadınları hayata katılmamış, kadınları toplum dinamiğine katılmada engellenmiş, kadınları bastı-rılmış hiçbir toplum demokrasiye ulaşamamıştır, özgürleşememiştir, çağdaş olamamıştır”

(Atabek, 1989: 12).

1. GİRİŞ

BM’nin kurulduğu 1945 “San Francisco Konferansı”nda, küçük ülkelerin hükümet heyetleri ile güçlerini birleştirmiş olan kadınları, sendikaları, etnik ve dini grupları temsil eden 40 kadar sivil toplum örgütü, insan hakları konusunda diğer devletlerce önerilen kurallara daha açık bir dil getirilmesi konusunda baskı yapmışlardır. İzledikleri kararlı lobicilik faaliyeti sonucunda 1945 savaş sonrası döneminde uluslararası yasalara temel olan Bir-leşmiş Milletler Antlaşması’na insan hakları konusunda bazı ilave şartlar konulmuştur.

Böylece; antlaşmanın önsözü “insanın temel haklarına, insanın haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine ve küçük büyük tüm ulusların eşitliğine olan inancı” açıkça teyit et-mektedir. 1. maddede belirtildiği üzere BM’nin ilkesel görevinden biri “ırk, cinsiyet, dil veya din ayrımı yapmadan herkes için insan hakları ve temel özgürlüklere saygıyı” teşvik etmektir. Diğer fıkralar da uluslararası alanda insan hak-larına saygının sağlanması için devletleri BM ile ortak hareket etmek konusunda bağlamaktadır.

Kadın-erkek eşitliği 1945’te kurulduğundan bu yana BM’nin faaliyetlerinin odak noktalarından biri olmuştur. Örgüt, kadınların insan haklarının teşviki ve korunması, eşit şekilde kamusal hayata katılabilmeleri ve ekonomik ve toplumsal kalkın-manın yarattığı fırsatlara erişebilmeleri için verilen küresel mücadelede öncü bir rol oynamıştır.

Kadınların statüsüne dair komisyon, kadın-erkek eşitliği ve kadına karşı ayrımcılıkla mücadelede uluslararası talimatlar ve kaideler geliştirmiştir. Bunların başlıcaları; 1979 “Kadına karşı Ayrımcı-lığın Yok Edilmesi Sözleşmesi” ile 1999 “Sözleş-me Ek Protokolü”dür. Komisyon ayrıca 1993’te genel kurulca onaylanan “Kadına Karşı Her Türlü Şiddetin Yok Edilmesi Beyannamesi”nin de hazırlayıcısıdır. Bu beyannamede; şiddetin, aile ya da toplum içinde gerçekleşen fiziksel, cinsel veya psikolojik ve devletçe uygulanan ya da uygulanmasına göz yumulan her tür şiddet eylemini kapsayarak açık bir tanımı yapılmıştır.

23 bağımsız uzmandan oluşan bir kurum olan “Ka-dına Karşı Ayrımcılığın Yok Edilmesi Komitesi”, birleşmiş milletler sekreteryası tarafından destek-lenerek “Kadının İlerlemesi Birimi”ne bağlı olarak görev yapmaktadır. Bu komite bireysel bilgileri incelemek, ek protokol uyarınca soruşturmalar yürütmek gibi yollarla sözleşmenin uygulanmasını denetlemektedir (www.unicankara.org.tr).

Ancak; BM’nin 1995 gelişme raporundan kadına dair şu çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

• Kadınlar; dünyadaki iş yükünün 2/3’ünü yüklendikleri halde, dünya gelirinden sadece %10 oranında pay almaktadır.

• Kadınlar; dünyadaki besin maddelerinin %80’ini ürettikleri halde, dünyadaki mal varlığından sadece %1 oranında pay almaktadır.

47

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

• Dünyadaki yoksul ve eğitimsiz 1.3 milyar insandan %70’i kadındır. Gelişmekte olan ülkelerde 25 yaşın üzerindeki kadınların ya-rısından çoğu hiç okula gitmemiştir.

• Kadınlar; her ülkede erkeklerden daha uzun süre çalışmakta ama daha az para almaktadır.

• Kadın işçilerin ücretleri erkeklere oranla %40 daha azdır. Görünmeyen ve ödenmeyen kadın işgücü ise yılda 11 trilyon dolardır.

• Demokratik sistemle yönetilen ülke seç-menlerinin yarısı kadındır. Ancak kadınların mecliste temsil edilme oranı sadece %11’dir. Dünyadaki hükümetlerin %34’ünde en yüksek karar organı olan bakanlar kurulunda hiç kadın bulunmamaktadır. Kadın devlet başkan sayısı ise 10’dur (Bu sonuç, 1988’de 5 idi).

• Gelişmekte olan ülkelerde doğurganlık yaşın-daki kadınların %63’ü beslenme yetersizliği nedeni ile kansızlık çekmektedir.

• Yılda 40 milyondan fazla kadın (yarısı sağlıksız koşularda) kürtaj olmaktadır.

• 1995’de dünyanın en yoksul ülkelerindeki 570 milyon kadının yaşam süreleri zengin ülkelerdeki kadınların yaşam sürelerinden 20 yıl daha kısadır.

• Ebeveynlerin cinsiyet ayrımcılığı yapmaları yüzünden her yıl 1 milyon kız bebek ölmektedir.

• Dünyada her yıl 4 milyon kadın dayak kur-banıdır (Aktaran: Arat, 2012: 5-6).

2. Kamusal Yaşamda Kadın Olmak

Sanatsal yaratıcılık; insana özgüdür ve insana diğer var olanlar arasında özel yerini ya da değerini

sağlamaktadır (Kuçuradi, 1988: 169). Ancak, tarihin farklı dönemlerinde var olan sanatçıların tek ortak özellikleri “erkek” olmalarıydı. Bu ge-lenek içerisinde kadınların yer almaması, “akıl”ın sadece erkekler tarafından kavramsallaştırıldığını göstermektedir (Lloyd, 1993: 136).

Toplumsal cinsiyete dair eşitsizlik koşulları, zamana ve mekana göre farklılıklar göstermesine rağmen, önemli ortak özellikler içermektedir. Toplum; çeşitli nedenlerle kadınları kamusal alanlardan dışlamaya/itmeye ya da erkek egemenliğinde var olmasını sağlamaya çalışmaktadır.

“Erkeklerin fizyolojisi çoğu sporu tanımlar, onların sağlık gereksinimleri sigorta kapsamını belirler, onların toplumsal olarak çizilmiş biyografileri işyeri beklentilerini ve başarılı kariyer kalıplarını belirler, onların bakış açıları ve ilgileri bursların niteliğini belirler, onların deneyim ve takıntıları faziletleri belirler, onların askerlik hizmeti yurt-taşlığı belirler, onların varlıkları aileyi belirler, onların bir araya gelmedeki yeteneksizlikleri ve antlaşmalar tarihi belirler, onların imgesi Tanrı’yı belirler, onların genital organları cinselliği be-lirler. Bunlar, cinsiyet açısından tarafsız olarak sunulan standartlardır” (Aktaran: Donovan, 1997: 365). MacKinnon

Erkeğin doğanın üzerinde kurduğu egemenlik, kadını da sınırları içine almıştır. Erkekler fizik-sel güçlerinden dolayı daha akılcı olduklarını düşünmektedir. Kadınlar ise toplum tarafından akılcılıktan uzak, güvenilmez ve yeteneksiz varlık statüsüne düşürülmektedir. Bu görüş, kadının kamusal alanın dışında var olması gerektiğine dair bir kanı oluşturmuştur (Berktay, 2000: 26).

48

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

Tarih boyunca tüm dünyada kadının konumu sadece özel alanlarla sınırlandırılmıştır. Günü-müzde ise ataerkil sisteme rağmen kadınla ilgili değerler yeniden üretilmeye başlanmıştır. Ancak bu değerleri, kadının toplumsal konumu, sosyal, ekonomik ve siyasal açılar belirlemektedir.

Mengü’ye (2004: 98) göre; kadının kamusal alana çıkabilmesi, ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan büyük bir savaşımı gerektirmiştir. Kadın kimliğinin kabulü, kadının varlık bilincinin ayır-tına varılması ile gerçekleşir. Bu bilinç, ancak kamusal alanda oluşan benlik bilincidir.

“İnsanlar dünyaya alınlarında yazılı oldukları kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek, faaliyet demektir. Bundan dolayı bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o toplum felç olmuştur. (…) Bundan ötürü bizim toplumumuz için ilim ve fen gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın elde etmeleri zorunludur” (Aktaran: Nutku, 2010: 141). ATATÜRK

3. Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?

Nochlin (2008: 123-124); “Neden hiç büyük ka-dın sanatçı yok?” sorusunun, kadın sorunu denen meseleyle ilgili hemen hemen bütün tartışmaların arka planında bulunduğunu belirtirken esas yanıtın “kadınlık durumunun ve deneyimlerinin kendine özgü koşullarına dayanan, hem biçimsel hem de anlatımsal nitelikleri açısından farklı ve ayırt edi-lebilir bir kadın üslubunun varlığını kanıtlamaya çalışmak” olduğunu vurgulamaktadır.

Sonuç olarak, “kadın sorunu” olarak adlandırılan şey sahte bir sorun olabilir ama “Neden hiç büyük kadın sanatçı yok?” sorusunun ardındaki yanlış anlayış, kadınların doğası konusundaki özgül

birtakım politik ve ideolojik meselelerin ötesinde, belli başlı alanlardaki entelektüel çarpıtmaya da işaret eder. Bu durum, kadınlarla birlikte, beyaz, tercihen orta sınıf mensubu ve her şeyden önce erkek olarak doğma şansına erişmemiş herkes için, yalnızca sanat alanında değil daha başka yüzlerce alanda da engelleyici, baskıcı ve cesaret kırıcıdır (Nochlin, 2008: 127).

“Sorun bizim kaderimizde, hormonlarımızda, aybaşı kanamalarımızda, kadın olmamızda değil, kurumlarımızda ve eğitimizdedir. Burada ‘eğitim’ sözcüğünü, anlamlı simgeler, işaretler ve kodlarla çevrili dünyamıza adım attığımız andan itibaren yaşadığımız her şeyi kapsayan bir anlamda kul-lanıyorum” (Nochlin, 2008: 125-126).

Kadınların besteci olarak erkeklerle eşit olma-larını engelleyen ve doğuştan gelen eksiklikleri olduğu fikri, 19. yüzyıl romantik dönem felse-fesine dayanmakta ve bazı psikologlar, kadın bestecilerin cinsiyet farklılığından kaynaklanan “tarih sahnesindeki eksiklikleriyle” ilgili teori-leri ileri sürerek bu sosyal mite bilimsel destek vermişlerdir. Filozoflar ve eleştirmenler de, bu iddianın “biyolojik” nedenlerini bulmaya çalışmış ve yüzyıl ortalarında cinsiyetlerin zihinsel kapa-sitelerini araştıranlar olmuştur. Bu araştırmalar hakkında yorumda bulunan Bertrand Russell şöyle ifade etmektedir: “Eğlence istiyorsanız bunları araştıranların, kadınların erkeklerden daha aptal olduğunu kanıtlama çabalarına bakabilirsiniz” (Özkişi, 2013: 451-452).

Kadın eksikliğinin biyolojik temellerini arayış çabalarına ilişkin olarak psikolog Carol Jacklin, 1981 tarihli makalesinde cinsiyetle ilgili araştır-malardaki on “metodolojik sorun”dan bahseder. Bunlardan biri “cinsiyetle ilişkili farklılığın

49

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

nedenini genetikte gören mantık hatası”dır. Cinsiyetler arasındaki sosyal ve biyolojik fark-lılıkların biyolojik açıklamaları yanlış bir temele dayandırılmaktadır; çünkü insan davranışları te-oride bile biyolojik açıdan belirlenemez. Biyolog Anne Fausto-Sterling’in konu üzerine açıklaması şöyledir: “Bir bireyin davranışları hem biyolojik oluşum hem de sosyal çevre arasındaki bir dizi etkileşimden ortaya çıkar. Bu etkileşim ağı her iki yönde de akar. Biyoloji bir noktaya kadar davranışı koşullandırabilirken, davranış, bireyin psikolojisini değiştirebilir.” Fromm bu konuda önemli bir tespitte bulunur: “…Müzik teorisi alanına erişimlerinin engellenmesi, kadın bes-tecilerin karşılaştığı önemli bir engeldir. Fakat önlerindeki en büyük engel, besteci kadınların zihninde büyüyen, kültürel yaklaşımların içsel-leştirilmesi sürecinden kaynaklanan psikolojik duvardır” (Aktaran: Özkişi, 2013: 452).

4. Kadın Bestecilere Yönelik Olumsuz Yak-laşımlar

Tarih boyunca kadın, erkeğin “öteki”leştirilmiş, kendi öznelliğinden yoksun bırakılmış, kendisi özgür olmamakla birlikte, üzerinde istenildiği gibi konuşulan bir nesne konumuna dönüştürülmüştür (Berktay, 1997: 91).

Grotius’un Rönesans döneminde ileri sürdüğü “Doğal Hukuk Kavramı”, yani insanların doğuştan bazı haklara sahip olduğu düşüncesi özellikle er-kek düşünürlerce desteklenmiş, ivme kazanmıştır. Rönesans felsefesinin yaygınlaşması ve toplumsal değişimlere neden olmasıyla kadınların da artık sahneye çıkmaya başlamış, kadınlarında erkekler gibi, sanatın her alanında seslerini duyurmaya başlamış ama nedense, erkek düşünürlerce kabul görmemiştir (Nutku, 1999:173).

Müzik tarihi, söylemlerinde her zaman kadına sırtını dönmüş ve kadın aşağı bir dünyaya itelen-miştir. Onun gizemli yaratıcı güçleri, göğüsleri, kalçalarının toprağın dış hatları ile olan benzerliği, kadını erken dönem sembolizminin merkezine yerleştirmiştir. O dönemde kadın, dinin doğuşunu sağlayan “Yüce Ana” figürünün modelidir. Ne var ki ana kültleri, kadının toplumsal özgürlüğü anlamına gelmemiştir. Kadına doğurganlığı ve doğaya yakınlığı ile her zaman esrarengiz canlılar gözüyle bakılmıştır. Erkekler onu hem yüceltmiş hem de korkmuşlardır. Bir araya gelen erkekler, kadının doğasına karşı bir savunma aracı olarak da kültürü icat etmişlerdir (Paglia, 2004: 21).

Tarihin her döneminde, kadın bestecilere/sanatçı-lara yönelik olumsuz düşünceler, şu söylemlerde dile getirilmiştir:

“Müzik tüm sanatların en erilidir, çünkü temelde yaratıcı düşünceye dayanır. Bütün yaratıcı eser-lerin erkeklere ait olduğu çok iyi bilinmektedir”; “Kopyacı zeka cinsiyete adanabilir, fakat üretken zeka asla… Asla bir kadın besteci olamaz… ‘Yaratıcı’ kelimesinin dişi bir şekli olduğuna inanmam.” Emil Naumann

“Yüzyılların tecrübesi gösterdi ki… istisnasız hiçbir kadın gerçek anlamda sanatsal veya bi-limsel eser ortaya koyamaz. Kadınların talihsiz çabalarına rağmen henüz tek bir kadın sanatçı ya da müzisyen çıkmadı. Dünyadaki bütün kadınların oynadığı iki rol var, birbirinden çok ayrı ama ikisi de çekici; aşk ve annelik.” Guy de Maupassant

“Soyut ve spekülatif gerçek, bilimsel ilke yani genellemeye müsait her şeyin arayışı, kadın kavrayışının ötesindedir. Bu yüzden kadınların eğitimi erkeklere göre planlanmalıdır. Ona hoş

50

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

görünmek, saygı ve sevgisini kazanmak, çocukken eğitmek, erkekliğe adım attırmak, hayatını güzel-leştirmek; bütün bunlar kadınların görevidir. İşte bir kadına gençken bu görevler öğretilmelidir”; “Genel olarak kadınların ne bir şey hakkında fikri ne de zekası vardır… Bilimle, yetenek ve çok çalışmayla edinilebilecek her şeyi elde edebilirler, ama ruhun ateşini yakan kıvılcım, o zeka, coşkuyu kalbin derinliklerine götüren erişim her zaman için kadınların yazılarında eksik olacaktır. Eserleri soğuktur. İçinde istediğiniz kadar akıl bulabilirsiniz ama asla bir ruh yoktur.” J.J. Rousseau

“Kadınların sadece onlardan beklenileni vermek amacıyla eğitilmesi gerekir, dolayısıyla akıldan ziyade zevk ve duygularının geliştirilmesi gerekir. Bu doğrultuda kadınların biraz tarih ve coğrafya çalışması, ayrıca onlara (sanatçılık sergilemeye-cek kadarıyla) resim ve müzik edinme şansı da verilmelidir”; “Aydın bir kadın kitaplara sahiptir; tıpkı bir kol saati gibidir, insanların görmesi için kolunda taşır, ama ya çalışmıyordur ya da güneşe göre kurulmamıştır.” Kant

“Ne müzikte, ne şiirde, ne de diğer sanat dallarında duygu ya da algılayıcılık gösteremezler… Hiç kimse kadınlardan gerçekten değerli, orijinal bir icraat ya da uzun soluklu bir eser bekleyemez… Bunun nedeni objektiflikten tamamen mahrum olmalarıdır… Genel olarak düşünüldüğünde kadınlar tamamen ve tedavi edilemez biçimde cahildir”; “Olması gereken, ev hanımı olmak isteyen kadınlar yetiştirmektir; evine bağlı ve alttan alan.” Schopenhauer

“Su götürmez şekilde mantığa dayalı ve kesinlikle matematikseldir… En katı formlarında bilimi ka-rakterize eden ayrıntılar mevcuttur. Bu durumda istisnalar hariç, kadınlar güzel sonuçlar ortaya

koyamaz. Duygulara matematik gibi yaklaşmak, onları armoni ve kontrpuanın katı kurallarıyla bağlamak, sınırlandırmak ve rastgele işaretlerle ifade etmek, soğukkanlılık isteyen erkek doğasına uygun bir aktivitedir.”George Upton

“Kadınlar duygusal güç bakımından eksik ol-duklarından, duygusal ifadeyi en güçlü haliyle üretemezler… zihinsel donanımı her ne kadar iyi ve eğitimli olursa olsun (…) erkeğin arkasından ortaya çıkmalıdır -en azından müzik gibi duygusal gücün doruklarda olmasını gerektiren alanlarda. Müzik duygu işi olduğundan, algılanması ve işlenmesi sadece zihin değil ruh konsantrasyonu da ister. Kadınlar bu çifte gerilime dayanamaz. Büyük olasılıkla doğası değişmedikçe… hiçbir zaman müzikal kompozisyon sanatında başarı sağlayamayacaklar” Edith Brower (Aktaran: Özkişi, 2013: 452-457).

5. Tarihsel Süreçte Büyük Kadın Besteciler

Erkek egemenliğindeki sanatsal yaratı alanında yer almaya çalışan kadınlar; tarihsel süreçte üstün başarılar kazanmışlardır. Müzik alanında ise ünlü erkeklerle ilişkilerinde, eş, kardeş ya da sevgili olarak sanatsal ve bilimsel çalışmalarda bulunan kadın müzisyen/besteci/virtüözler çoğunlukla er-keklerle aynı düzeyde, hatta bazen onlardan üstün olarak müzik tarihinde boy göstermişlerdir. Ancak müzik tarihinde; genellikle “kadın yeteneğinin” ilgili erkek partner (eş, sevgili, baba, kardeş) tarafından sömürüldüğü/yok edilmeye çalışıldığı, yaratıcı payının dışlandığı/geriye itildiği çeşitli örnekler gözlenmektedir (Stephan, 1989: 11).

Bu örnekler, şu şekilde sıralanmaktadır:

51

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

Hildegarde (1098-1179): Soylu bir aileden geli-

yordu. Küçük yaşta din eğitimi aldı. Müziğindeki

ses zenginliğiyle, duyarlılığıyla, Rönesans ve

ardından Barok müziğe yol açan bir öncüydü.

Fanny Mendelssohn-Hensel (1805-1847): Büyük romantik bestecidir. Zengin ve güçlü bir babanın kızı olarak dünyaya gelmiştir ve çok küçük yaşta hem piyano hem bestecilik alanında yeteneği ol-duğu ortaya çıkmıştır. Kardeşi Felix’inde müziğe büyük bir yeteneği olduğu belli olunca, birlikte müzik eğitimi görmüşlerdir. Ancak baba Men-delssohn, Felix’i gölgelemeye başlayan Fanny’nin topluluk önünde programlı piyano çalmasını yasaklamıştır. Çünkü Fanny’nin babasına göre; kadınlar erkeklerin önüne geçmemeli, bir köşede durmalıdır. Yapılan araştırmalar Felix’in Fanny’nin bestelerinden pek çoğunu, babalarının baskısından kaçabilmek için kendi adıyla bastırdığını ortaya koymaktadır. Felix, bu bestelerin Fanny’e ait olduğunu gizlememiştir ancak yine de babasının koyduğu yasaklara direnememiştir.

Schumann, Clara (1819-1869): Babası Friedrich Wieck; çağın en ünlü müzik kitaplığına ve piyano

52

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

fabrikasına sahibidir. Wieck, bir piyano eğitim yöntemi geliştirmiş ve ders vermeye başlamıştır. En yetenekli öğrencisi de Clara’dır. Öğrencileri arasına Robert Schumann’da katılır ve bütün zorlamalara karşın Clara ile evlenirler. 1837’de Viyana’da “imparatorluk oda virtiözü” ünvanını almış olan Clara’nın, evliliğinde görevi, Robert’a eşlik etmek, çocuk doğurmak (yedi çocuk), arada sırada da küçük konserler vermek olmuştur. Öl-düğünde, geride sadece yirmi beste bırakmıştır.

Ferrari, Carlotta (1837-1907): İtalyan bestecidir. İlk operası sergilendiğinde, ahlaksızlıkla suçlanıp, mahkemeye çıkarılıp bir süre tutuklu kalmıştır.

Smyth, Ethel (1858-1944): Önce aile için-de eğitim görmüş, sonra 19 yaşında Leipzig Konservatuvarı’na gönderilmiştir. Oradaki dersleri ve öğretmenleri beğenmeyerek Heinrich von Herzogenberg’den özel dersler almaya başlamış-tır. Sonra Berlin’e gitmiş, orada rastladığı bütün müzikçilere yapıtlarını göstermiştir. Liepzig’de 1884’de yayınlanan yaylılar beşlisine Op. 1 ile büyük başarı kazanmıştır. 1893’de Mass’ı çalınıp söylenmiş, bu müzik tarihinde bir kadının yazdığı, seslendirilmiş ilk Mass olmuş ve seslendirilene kadar eserin bir kadına ait olduğu da saklan-mıştır. Ethel Smyth ardından operaya geçmiştir. Operaları Berlin’de, Londra’da, New York’da, Paris’te sahnelenmiştir. Mahler, Bruno Walter, Thomas Beecham gibi o çağın büyük müzik adamlarından büyük övgüler almıştır. Ancak müzikçilerin kabusu sağırlık, onu da bulmuştur.

53

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

1910 yılında katıldığı ve bir de marş bestelediği kadın bağımsızlık hareketindeki etkinliğini de yaşamının sonuna kadar sürdürmüştür.

Beach, Amy (1867-1944): Kendisine “Mrs. H. H. Beach” denilmesini isteyen Amy Beach de ününü bir Mass’la yapmıştır. 1892’de ünlü Handel and Haydn Society bir kadının yazdığı ilk Mass’larını seslendirmiştir. Amy Beach, temelde Alman Romantiklerinin etkisindeydi ama bunu Amerikan folkunun motifleriyle birleştirmeyi ba-sarmış, böylece Copland’dan Virgil Thompsoon’a, Barber’a pek çok Amerikalı besteciye öncülük etmiştir. Messiaen’den yıllar önce, New England ormanlarındaki kuşların ötüşünü izlemiş ve bes-telerinde bu ötüşleri kullanmıştır.

Boulanger, Nadia (1887-1979): Fransız besteci, orkestra şefi ve müzik öğretmeni. 20. yüzyıldaki pek çok önemli bestecinin öğretmenidir. Onun öğrencisi olmuş bazı ünlü sanatçılar şunlar-dır: Astor Piazzola, Daniel Barenboim, Aaron Copland, Elliot Carter, Lennox Berkeley, Marc Blitzstein, Philip Glass, Quincy Jones, Virgil Thomson,Walter Piston, İdil Biret, Ulvi Cemal Erkin. Londra Filarmoni, Boston, New York Filarmoni ve Philadelphia orkestraları gibi pek çok orkestrayı yöneten ilk kadın şef olmuştur. Ba-bası Ernest Boulanger, Paris Konservatuvarında şan öğretmeni, annesi Raissa Ivanova Boulanger (Myschetsky) ise Paris Konservatuvarından müzik öğrenimi almış bir Rus prensesidir. İlk müzik öğretmeni annesi oldu. Mükkemmeliyetçiliği ve disiplini annesinden öğrendi. 5 yaşında nota okumayı öğrendi, 10 yaşında konservatuvara gir-di, Gabriel Fauré, ile bestecilik ve Charles Marie

54

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

Widor ile org derslerine devam etti. 1895 yılında emekli olan babası Ernest, kendisini kızının eği-timine adamıştı. 1900 yılında babasının ölmesi, Nadia>yı daha da sıkı çalışmaya yöneltti. 17 yaşında okulu bitirdi. Bestecilik yeteneği 1908’de ülkenin prestijli Roma Ödülü’nde “La Sirene” isimli kantatı ile ikincilik kazanınca ortaya çıktı.

Boulanger, Lili (1893-1918): Yeteneğini iki ya-şında belli etmeye başlamıştır ama bir süre sonra başlayan hastalıklar onu kısa bir süre müzikten kopartmıştır. Bir yandan arp, piyano, çello ve kemanda başarılarını belli ederken, bir yandan da bestecilikteki başarılarını ortaya çıkartmıştır. İlk bestesini 1906’da yapmış, 1912’de zaten misafir olarak sık sık derslerini izlediği Paris konserva-tuvarına öğrenci olarak kabul edilmiş, 1913’de Nadia’nın daha önce başvurup kazanamadığı ünlü Frand Prix de Rome ödülünü kazanmıştır. Hem hastalıklar, hem tutucu bir ortam olan Roma Akademisi’ndeki düşmanca tavırlar, hem de pat-

lak veren 1. dünya savaşı onu daha da yıpratmış, Paris’e dönmeye zorlamıştır.

Lutyens, Elisabeth (1906-1979): İngiliz besteci, özellikle 12 ton sisteminin ilk ciddi uygulayıcı-larındandır. Müzik öğrenimine Paris’te başlamış, Londra’daki Royal College of Music’e kaydol-muş, Schönberg’in çalışmalarına hemen hemen paralel tarihlerde “dodecaphony”yi denemiştir. Dönemindeki pek çok ciddi besteci gibi o da sinemaya olan ilgisi yüzünden pek çok film mü-ziği de yapmıştır. İlk dönem bestelerini sonradan yadsımasına karşın, ardında gene de hatırı sayılır bir çalışma bırakmıştır (Wikipedia, 2013).

Sonuç olarak müzik tarihinde, annelik görevlerinin yanında, kadın müzik sanatçılarının bestecilik, kompozitörlük ve yorumculuk alanlarında verilen eğitimlerle desteklenmesi neticesinde ve ünlü müzisyenlerle çalışabilme fırsatı yakaladıklarında kendilerini sürdürülebilir bir gelişmeye tabi tuta-

55

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

bildikleri ve değerli ürünler verdikleri yargısına varmak yanlış olmamaktadır (Tunçdemir, 2008).

6. SONUÇ ve ÖNERİLER

6. 1. Sonuçlar;

• Tarih boyunca kadın bestecilerin bestecilik yaşamları ve yapıtları, toplumsal cinsiyet bağlamında ele alınmış, çeşitli sosyolojik/psikolojik engellemelere maruz kalmıştır.

• Kadın müzisyenler, ailelerine olan sorumluluk-larında özgür olamamış, yaratıcı çalışmalarını sağlayacak olan ekonomik bağımsızlıklarına ulaşamamış ve sosyal baskı altına alınmıştır.

• Tarihte var olan büyük kadın besteciler, hep zengin ve soylu ailelerin mensubuydu.

• Kadınların toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerine ilişkin yerleşik yargılarını, erkekler belirlemiştir.

• Kadın besteciler, tarih boyunca besteci/sanatsal yaratıcı olarak kabul edilmemiştir.

• Yaratıcı müzikal yeteneği olan birçok kadının, profesyonel kariyer sahibi olmalarını sağlaya-cak olan eğitimi almaları, erkekler tarafından engellenmiştir.

• Kadınların müzikal yaratıcı olamayacağı yönündeki “bilimsel” deneyler incelendi-ğinde, bu savı doğrulayacak nesnel bir kanıt bulunmamıştır.

• Kadınların kamusal mekanlardan mümkün olduğunca dışlanıp, kadınlık deneyimlerinin evle sınırlandırılması ve değersiz ilan edilmesi yoluyla, erkek deneyimlerinin egemenliğinin sağlanması, tarihsel olarak sorgulanmamıştır.

• Günümüzde kadınlar, üstlendikleri rolleriyle ekonominin ayrılmaz bir parçası konumuna gelse de toplum içerisinde kadın-erkek eşit-sizliği devam etmektedir.

6. 2. Öneriler;

• Toplumsal inançlar ve koşulların etkisiyle kendilerine yüklenen üreme misyonu yüzünden kadınlar, tarihte müzik sanatında arka planda kalsalar da; sosyologların ve toplumbilimcilerin, kadınların bu alanlarda söz sahibi olamama sorununu, derinlemesine incelemesi/yorum-laması gerekmektedir.

• Medya, toplumsal cinsiyet yapılandırmasında bulunmamalıdır.

• Kadınlar ülkenin siyasal ya da ekonomik gündeminden soyutlanmamalıdır.

• Kadına yönelik bakış açılarının değişmesi için erkeklerin de kadınlar kadar eğitilmesi gerekmektedir.

• Kadın konuları özellikle kadın medya çalı-şanları tarafından daha fazla gündeme taşın-malı ve kadınların meta olarak kullanılması engellenmelidir.

• Tüm alanlarda, kadın-erkek eşitsizliği ortadan kaldırılmalıdır.

• Tarihsel süreçte ve günümüzde, kadınların sanat alanında yaşadığı sıkıntılar, yıldırma politikaları ile ilgili daha fazla sayıda kitapların yazılarak, eğitim kurumlarında ders olarak yerini alması ve toplumun bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır.

56

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:106 K:182

KAYNAKLAR

ARAT, N., (2012). “Kadınların İnsan Hakları”, www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/ kadin/article/.../11628, (17.10.2013), 5-6

ATABEK, E., (1989). “Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık”, Altın Kitaplar, İs-tanbul. 12

BERKTAY, F., (1997). “Kadınların Gündemi” (Derleyen: Necla Arat), Tanımlanması Ser-best Bir Nesne, Say Yayınları, İstanbul. 91

BERKTAY, F., (2000). “Tek Tanrılı Dinler Kar-şısında Kadın”, Metis Yayınları, İstanbul. 26

DONOVAN, J., (1997). “Feminist Teori”, İletişim Yayınları, İstanbul. 365

KUÇURADI, I., (1988). “Etik”, Meteksan Ya-yınları, Ankara. 169

LLOYD, G., (1996). “Erkek Akıl: Batı Felse-fesinde Erkek ve Kadın”, Ayrıntı Yayınları, İstanbul. 136

MENGÜ, Ç. S., (2004). “Televizyon Reklamla-rında Kadına Yönelik Oluşturulan Toplumsal Kimlik”, İ.Ü. İletişim Fakültesi Yayınları, Dilek Ofset, İstanbul. 98

NOCHLIN, L., (2008). “Sanat Cinsiyet Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri” (Ed: Ahu Ant-men), Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok? İletişim Yayınları, İstanbul. 123-127

NUTKU, Ö., (1999). “Atatürk ve Cumhuriyet Tiyatrosu, Kadın ve Sanat”, Özgür Yayınları, İstanbul. 173

NUTKU, Ö., (2010). “Kadın ve Sanat”, 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Der-gisi, 4, 137-141

ÖZKİŞİ, Z. N., (2013). “Kadın Besteci Sorunu: Cinsiyet Rollerine ve Kadınların Yaratıcı-lıklarına İlişkin Yargılar”, Turkish Studies, 8 (3), 449-470

PAGLIA, C., (2004). “Cinsel Kimlikler/Nefertiti’den Emily Dickinson’a Sanat ve Dekadans”, Epos Yayınları, Ankara. 21

STEPHAN, I., (1989). “Ünlü Erkeklerin Göl-gesinde Yetenekli Kadının Yazgısı”, Atol Yayınları, Ankara. 11

TUNÇDEMİR, İ., (2008). “Ünlü Erkek Müzis-yenlerin Eşliğinde Yetenekli Kadın Müzis-yenlerin Yaratıcılığı”, Mavi Nota, Sayı: 500

http://en.wikipedia.org/wiki/Category:W omen_composers, (17.10.2013).

http://www.unicankara.org.tr/today/4.html, (17.10.2013).

5757

KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASINDA ÇEVRE EĞİTİMİNİN ROLÜ*

THE ROLE OF ENVIRONMENTAL EDUCATION IN PROTECTION OF CULTURAL ASSETS

Mustafa TALAS1, Abdullah KARATAŞ2

1 Niğde Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi2 Niğde Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu

Özet: Geçmişle gelecek arasında bağ kuran kültür varlıklarının, hem kendi dönemlerine ilişkin yaşanmış-lıklara ait gerçek bilgileri günümüze ulaştırmak hem de milli birlik ve beraberlik bağlarını güçlendirmek gibi önemli işlevleri bulunmaktadır. Bir ülkenin ortak değerlerinin simgesi olarak bu kültür varlıklarının, caydırıcı yasalar vasıtasıyla tahrip edilmelerinin önüne geçilmesi ve gelecek kuşaklara özenle korunarak aktarılmaları gerekmektedir. Ancak yasalarla beraber, öncelikle insanlarda çevreyi koruma bilincin oluştu-rulması daha büyük bir önem taşımaktadır. Böyle bir bilincin oluşturulmasında da toplumun her kesimini kapsayacak çevre eğitimi faaliyetleri anahtar rol oynayabilecektir. Yapılan bu çalışma çerçevesinde, kültür varlıklarının korunmasında çevre eğitiminin öneminin ortaya koyulması amaçlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kültür Varlıkları, Yasalar, Çevre Eğitimi, Çevre Bilinci

Abstract: Cultural assets which establish a link be-tween past and future have got important functions like delivering original information related to their periods and strengthening the bonds that hold people together. As a symbol of shared values, cultural assets should be protected through deterrent laws for the future genera-tions. However, with the law, primarily the creation of a consciousness about the importance of cultural assets for the people is of a great importance. For the creation of such a consciousness, environmental education activities will play a key role. This study aims to reveal the role of environmental education in protection of cultural assets.

Key Words: Cultural Assets, Laws, Environmental Education, Environmental Awareness

(*) 1. Uluslararası Niğde Dil, Kültür ve Tarih Sempozyumu’nda sunulan bildirinin geliştirilmiş ve yeniden düzenlenmiş halidir.

58

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

GİRİŞ

Günümüzde çevre sorunlarının, artık tüm dün-yanın geleceğini tehdit eden boyutlara ulaştığı söylenebilir. Özellikle Sanayi Devrimi ile beraber insan kaynaklı etkenlere bağlı olarak artan çevre sorunları küresel seviyede etkilerini göstermektedir. Yok olan türler, çölleşen orman-lar ve değişen iklim koşulları bu etkilere örnek olarak verilebilir. Çevre sorunlarından kültür varlıkları da nasibini almaktadır. Geçmişle gelecek arasında kuvvetli bir bağ oluşturan, tarihin bilinmeyenlerine ışık tutan ve milli birlik beraberlik duygularını perçinleyen kültür var-lıkları, çevre koruma konusunda bilinç eksikliği ve yapılan yanlış uygulamalar sonucunda tahrip edilmekte ya da tamamen ortadan kaldırılarak tarih sahnesinden silinmektedir. Kültür varlıkları yasalar çerçevesinde her ne kadar korunmaya çalışılsa da insanların çevre değerleri konusunda bakış açıları değiştirilmedikçe, yasaların pek de amacına ulaşacağı söylenemeyecektir. Ancak, caydırıcı yasalarla birlikte toplumu bilinçlendi-recek etkili bir çevre eğitimi bu noktada çözüm üretebilecektir. Çevre eğitimi, insanları çevre konusunda olumlu davranışlar göstermeye teşvik edebilecek, onlara kültür varlıklarının korunarak, güvenle gelecek kuşaklara teslim edilmesi inanç ve sorumluluğunu verebilecektir. Bu çalışmada öncelikle çevre, çevre eğitimi, kültür varlıkları kavramları ve kültür varlıklarının toplum için taşıdığı öneme değinildikten sonra, kültür var-lıklarının korunmasında çevre eğitiminin rolü üzerinde durulacaktır.

1. ÇEVRE ve ÇEVRE EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

Tüm canlıların nefes almak, beslenmek ve barınmak gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerinde ve türlerini yok olmadan sürdürebilmelerinde bağlı bulundukları çevreleri hayati önem taşımaktadır. Çünkü canlılar çevreleriyle uyum sağlayarak ha-yatta kalabilmekte ve yaşam koşullarına adapte olarak nesillerini sürdürmektedirler.

Canlılar için yaşamsal bir öneme sahip olan çevre kelimesinin İngilizce karşılığı olan “environment” kelimesi, Fransızca bir kelime olan ve kuşatmak, çevrelemek, sarmak, etrafını çevirmek anlamla-rına gelen “environ” kelimesinden türemiştir. Gerçek anlamından hareketle çevre kavramının bir organizmayı yaşamı boyunca etkileyen her şeyi kapsayan çok geniş bir anlam ifade ettiği söylenebilir. Bu açıdan çevre kısaca bir organizmanın yaşamı boyunca etkileşim halin-de bulunduğu etrafındaki canlı ve cansız her şey olarak tanımlanabilir (Chauhan, 2008: 1). Çevre, canlıların yaşamları boyunca ilişkileri-ni sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı olarak da ifade edilebilir (T.C. Çevre Kanunu). Tanımlardan da anlaşılacağı üzere tüm canlı ve cansız var-lıklar, çevre içinde var olmakta, canlılar bağlı bulundukları çevre kanalıyla muhtaç oldukları hava, su ve ışığa ulaşabilmekte ve böylelikle sürdürülebilirliklerini korumaktadırlar. Ancak canlıların yaşamında bu kadar önemli bir yere sahip olan çevren, ne yazık ki insan kaynaklı etkenlere bağlı olarak her geçen gün daha fazla tükenip bozulmakta ve kirletilmeye mahkum edilmektedir.

59

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

İnsanların çevre üzerinde; savaşlar, kirlilik, nüfus baskısı ve üretim-tüketim faaliyetleri çerçevesinde doğal dengeleri değiştirebilecek kadar büyük etkileri bulunmaktadır. Küresel ısınma, asit yağmurları, ozon tabakasının delinmesi, salgın hastalıklar, ekilebilir verimli toprak miktarı ve su kaynakları ile yeraltı sularının giderek tükenmesi gibi küresel çevre sorunları bu etkilere örnek olarak verile-bilir (Palmer, 1995: 15-17). Çevre sorunlarının, özellikle Sanayi Devrimi sonrasında insanların çevre değerlerini amaçlarına ulaşmak için bir araç konumuna indirgemesiyle birlikte küresel boyutlara ulaştığı söylenebilir. Alınıp satılan bir eşya gözüyle görülmeye başlanan çevre değerle-rinin, zenginlik ve refaha ulaşmanın yegane yolu olarak günümüzde de tüm hızıyla sömürülmesi devam etmektedir. Çünkü insanoğlunun her şeyin daha fazlasına ılaşma yönündeki bitip tükenmek bilmeyen hırsı, insanlık tarihi kadar eski olduğu gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

İlk çağlarda, henüz alet yapacak ve büyük şehirler inşa edip yollar açacak teknolojiye sahip olmayan insanoğlunun, çevreye fazla baskı uyguladığı ve onu amaçları doğrultusunda dönüştürdüğü pek söylenemez. Isınmak amaçlı bile olsa ateşi kul-lanmayı bilmeyen insanlar, o dönemlerde çevrenin sunmuş oldukları kaynaklardan ancak hayatlarını sürdürebilecek kadar yararlanmaktaydılar. İnsanlar alet yapmayı ve ateşi kullanmayı öğrendikten sonra çiftçilik yapmayı, topraklarını sürmeyi ve kendi yiyeceklerini üretmeyi de öğrenmişlerdir. Bu durumun, insanların yiyecek aramak için gezmek avlanmak yerine bir yerde kalarak, kendi yiyeceklerini üretmelerine ve böylece yerleşik düzene geçmelerine neden olduğu ve insan-ların çevrelerini dönüştürmeye başlamalarının da bu döneme rastladığı söylenebilir. İnsanlar

yiyecek ihtiyacını karşılamak için ormanları kesip açılan alanlara ekinler ekmiş, nehirlere barajlar kurmuş, hayvanları evcilleştirmiş ve tüm bu değişimler çevreyi de etkilemiştir ve hala etkilemeye devam etmektedir (Rose, 2006: 5-6). Ancak insan kaynaklı etkenlere bağlı olarak değişen çevre koşullarının, günümüzde artık canlılar için bir tehdit oluşturduğu söylenebilir. Tükenen türler hep doğal çevrelerin değişimi sonucu ortadan kalkmışlar ve yerlerini yenilerine terk etmişlerdir. İnsanoğlunun da başına neden aynı son gelmesin? Doğal dengeyi korumak yerine, insan eliyle sarsmak ancak bilinçsiz davranışlarla açıklanabilecektir (Alpagut, 2007: 118). Toplumu oluşturan bireyler olarak insanların sadece kendi sorunlarıyla ilgilenip, çevreden bihaber olarak yaşamasının yeterli olamayacağını bilmeleri gerekmektedir (Talas, 2008: 156). İnsanların çevre sorunlarının tüm canlılarla beraber kendine de bir tehdit oluş-turduğunu bilerek, bunların çözümünde aktif rol alması gerekmektedir. İşte insanlara böyle bir bilincin verilebilmesi de kapsamlı bir çevre eğitimi ile gerçekleşebilecektir.

Kavram olarak çevre eğitimi; toplumun her kesiminde yer alan insanların, çevre bilincinin geliştirilmesi, çevreye duyarlı, olumlu ve kalıcı davranış değişikliklerine gidilmesi, doğal, tarihi, sosyokültürel değerlerin korunması, çevresel konulara aktif olarak katılımı ve sorunların çözümünde yer alabilmesi olarak tanımlanabilir (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004: 452). Bir başka yönden çevre eğitimi, özellikle ekosistemler ve doğal çevreye ilişkin olarak insanları bilgilendirmeyi, insanların doğal çevrenin gerçek değeriyle ilgili algılarını değiştirmeyi, onlara çevre dostu yerleşim yerleri ve geridönüşüm gibi konularda olumlu çevresel

60

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

davranışların nasıl geliştirilebileceğini öğretmeyi amaçlayan bir öğretim programı olarak da ifade edilebilir (Neill, 2006). Kısaca çevre eğitimi, bireylerin içinde yaşadıkları çevre hakkındaki bilgi ve farkındalık düzeylerini yükseltmek için girişilen eğitim çabalarıdır (Gülay ve Önder, 2011: 47). Şengün’e göre (2007: 3) çevre eğitimi veya çevre için eğitim, insan ve tüm canlıların içinde yaşadıkları çevreyi daha iyi tanımaları, korumaları ve daha sağlıklı yaşayabilmeleri için gösterdiği çaba ve etkinliklerin tümüdür.

Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, çevre eğitimi ile toplum bireylerine çevre bilinciyle beraber, çevreye yönelik olumlu tutum ve davranışların kazandırılması da hedeflenmektedir. Çünkü çevre eğitimiyle böyle bir hedefe ulaşılması, çevre sorunlarının çözüme kavuşturulmasında anah-tar rol oynayabilecektir. Çevre bilincine sahip toplum bireyleri, çevre değerlerini koruyarak onları yaşatmak için ellerinden gelen gayreti gösterebilecektir.

2. KAVRAM OLARAK KÜLTÜR VAR-LIKLARI ve KÜLTÜREL ÇEVRE

Geçmiş ve gelecek arasında bir bağ oluşturan kültür varlıklarının muhafaza edilmesi, ve gelecek kuşaklara korunarak aktarılması gerekmektedir. Çünkü bir toplumun ortak değerleri olarak kültür varlıkları geçmişe ışık tutmakta, toplum bireylerini aynı noktada bir araya getirerek birlik ve beraberlik duygularını güçlendirmektedir. Ayrıca geçmişin tanıkları olarak geleceği de şekillendirmektedir. İnsanlar kültür varlıkları aracılığıyla geçmiş yaşantılarla ilgili bilgiler öğrenerek, bugününü daha iyi tanıyabilmekte ve geleceğe daha umutla bakabilmektedir. Kültür varlıkları olarak tarihi

dokular, modern kentlerde bile genç kuşaklara geçmiş yaşantılarla ilgili ipuçları sunmaktadır.

Tarihi kentsel dokuların, kuşaklar arasında anılarla dolu bir tiyatro sahnesi gibi, ya da yaşayan bir arşiv niteliğinde olduğu söylenebilir. Süreç içinde gelişen bu değerlerin mekana yansıması ile o ken-tin algılanabilirliği ve okunabilirliği artmaktadır. Kenttaşları bir arada tutan ortak bağlar güçlen-mektedir. Kentlerin sağlıklı gelişebilmesinin ön koşulları arasında, eldeki tarihsel-kültürel mirasın korunarak yaşatılması ve bu değerlerin çağdaş yaşam koşulları doğrultusunda geliştirilmesi bu-lunmaktadır (Kiper, 2004: 14). İnsanlığın kültürel mirasının somut delilleri niteliğinde olan kültür varlıklarının, aynı zamanda kültürel zenginliğin göstergeleri olduğu da söylenebilir.

İnsanın yaptığı ve yarattığı her şeyi ifade eden kültürün, toplum hayatının devamlılığını sağ-layan en önemli vasıtalarda biri olduğu ve bu vasıtalardan yoksun olmanın toplumdan da yoksun olma anlamına geldiği (Talas, 2008: 34) düşünülürse, kültür varlıklarının önemi daha iyi anlaşılabilecektir. Bir toplumun geçmişiyle bağlantı kurmasını sağlayan kültür varlıkları; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar olarak tanımlanabilir (T.C. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu). Kültür varlıkları, insanların birey, topluluk, millet, medeniyet ve bir tür olarak kim olduğunu tanımlayan varlık-lar ve yerler olarak da ifade edilebilir (Donald Horne Institute, 2009). Bir başka yönden kültür

61

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

varlıkları, insanoğlunun ateş ve aleti kullanma-sıyla başlayan binlerce yıllık uygarlık süreci içerisinde yapmış olduğu yapıtların, günümüze ulaşan kalıntı ve buluntuların tümü olarak da belirtilebilir (Yücel, 2006: 112). Kiper’e göre (2004:14) kültür varlıkları, geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran, kuşaklar arası iletişimi sağlayabilen; bir yere, bir ulusa, bir kültüre ait olma duygusunu geliştirerek kimlik sorununu çözebilen; yenilenemez, sınırlı kaynak niteli-ğindeki değerlerdir. Gelecek nesillere kültür varlıklarının korunduğu kültürel bir çevrenin bırakılması için toplumun bu değerlerin önemi konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Kültürel çevre ile tümü insan eliyle üretilmiş olan çevre kastedilmektedir. Çevresel değerler arasında yer alan canlı ve cansız doğal çevre değerleri, insanın tarih boyunca geliştirdiği uygarlıkların ürünü olan kültürel çevre ile bir bütün oluşturmaktadır. Bu çerçevede kültürel çevrenin de su, hava, toprak, flora ve fauna gibi kirletilebilen ya da yitirilebilen bir çevre oldu-ğunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla, yaratılmış olan kültür, yaşayan kültürün yıkıcı ya da bozucu etkisiyle karşı kar-şıya bulunmaktadır (Keleş, 2009: 209). Toplum bireylerinin, özellikle geçmişine ve tarihine sahip çıkarak, tarihsel çevrenin korunmasına öncelik vermesi gerekmektedir. Çünkü çarpık kentleşme, aşırı nüfus ve bilinçsiz davranışlar gibi nedenlere bağlı olarak, bizi geçmişimize bağlayan, milli birlik ve beraberlik şuuru veren tarihsel çevreye ait değerler her geçen gün yok olup gitmekte veya korunmadığı için yıkılıp yerlerine yeni yapılar inşa edilmektedir.

İnsanın tarih boyunca yarattığı kültürel de-ğerlerinin fiziksel çevreye yansımış olan gö-rüntüsü olan tarihsel çevrenin korunmasının, Türkiye için oldukça eski olduğu söylenebilir. Türkiye’de tarihi değerleri korumak amacıyla ilk kez 1906 yılında Asarıatika Nizamnamesi, 1973 yılında Eski Eserler Yasası, 1983 yılında ise 2863 sayılı Kültür ve Doğa Varlıkları Ko-ruma Yasası çıkarılmıştır (Keleş, 2009: 210). Hukuk, insanların birbirleriyle ve çevrelerin-deki her şeyle ilişkilerini düzenleyen kurallar sistemi olduğuna göre, çevre sorunlarının da hukuk kuralları ile düzenlenmesi kaçınılmaz olacaktır (Yıldız vd., 2008: 251). Bu çerçevede yasaların, tarihsel ve kültürel çevreye yönelik olarak yapılacak her türlü yanlış uygulamalara karşı oldukça caydırıcı olması gerekmektedir. Aksi halde insanlar ödeyebilecekleri bedel karşılığında kültür varlıklarını yok etmeyi göze alarak, gelecek kuşakları böyle bir haktan mahrum bırakabilecektir. Koruyucu ve önleyici yasalar her ülke için olduğu gibi Türkiye için de büyük önem taşımaktadır, ancak yasalarla birlikte eğitim de pek çok sorunun çözümüne ışık tutabilecektir. Eğitim yoluyla kültür varlık-larının önemine ilişkin verilecek geniş kapsamlı bir çevre eğitimi, bireyleri kültür varlıklarını korumaya yönlendirebilecektir.

3. KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUN-MASINDA ÇEVRE EĞİTİMİNİN ROLÜ ve TİFLİS BİLDİRGESİ

Eğitimin, insan çabalarının içinde en önemli ve en saygıya değer olanlarından birisi olduğu söylenebilir. Tüm faaliyetlerin temelinde eğitimin bulunması gerekmektedir. Çünkü insanların kişisel, ruhsal, zihinsel, sosyal ve fiziksel potansiyeller

62

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

kazanmasında eğitim faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. Bireyleri değişim etkisiyle istendik yönde dönüştürebilen eğitim, çok farklı koşul ve bağlamlarda gerçekleştirilebilen yaşam boyu öğrenme süreci olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede eğitim, arzu edilen yönde davranış göstermeleri konusunda bireyleri yönlendirip değiştirebilecek en önemli etkenlerden birisi olarak belirtilebilir (Brennen, 1999: 4). Çevre sorunlarının en büyük kaynağının insan olduğu düşünülürse, eğitim ile çevre bilinci kazandırı-lacak nesillerin, gelecekte daha yaşanabilir bir dünyanın garantisi olacağı söylenebilir.

Gelecekte dünyanın ve ülkelerin yönetim sorum-luluğunu değişik düzeylerde yüklenecek olan gençlerin çevre bilinciyle eğitilmesi, dünyanın çevre geleceği açısında büyük önem taşımaktadır. Çünkü çevrenin geleceği gençlerin çabalarıyla biçimlenebilecektir. “Ağaç yaş iken eğilir.” atasözünden yola çıkılarak, insanın her konuda en alıcı olduğu dönemin çocukluk ve gençlik dönemi olduğu göz önüne alınırsa, çevreye karşı bilinçli insan yetiştirmenin de en kolay ve en iyi yolunun, bu dönemlerden başlayarak insana çevre duyarlılığını kazandırmak olduğu söyle-nebilir. Çevreye zarar vermenin ileride başına getireceği felaketler konusunda bilinçli olan bir genç, kolay kolay çevreye zarar vermeyecek, vermeye de dili-eli-gönlü-kafası razı gelme-yecektir. Aksine çevre varlıklarını korumaya kendisini adayacaktır (Özcan, 2007: 145-151).

Çevre bilincinden, birçok bilim insanın da vur-guladığı gibi çevre bilgisi, çevreye olan tutum ve çevreye yararlı davranışlar amaçlanmaktadır. Bunlar kısaca şöyle açıklanabilir (Erten, 2004: 4-5):

● Çevre bilgisi: Çevreye ait sorunlar, bu sorunlara aranan çözüm yolları, ekolojik alandaki gelişmeler ve doğa hakkındaki tüm bilgilerdir.

● Çevreye yönelik tutumlar: Çevre sorunla-rından kaynaklanan korkular, kızgınlıklar, huzursuzluklar, değer yargıları ve çevre so-runlarının çözümüne hazır bulunuşluk gibi kişilerin çevreye yararlı davranışlara karşı gösterdikleri olumlu veya olumsuz tavır ve düşüncelerin hepsidir.

●Çevreye yararlı davranışlar: Çevrenin korun-ması için gösterilen gerçek, çevre dostu veya çevreye yararlı davranışlardır.

Toplum bireylerine çevre eğitimiyle verilecek çevre bilinci, çevrenin korunması ve geliştirilmesi adına büyük önem taşımaktadır. Günümüzdeki çevre problemlerinin, özellikle sanayileşmiş ülke vatandaşlarının sağlıklı gezegenin önemi konusunda tam olarak bilinçlendirilemedikleri sürece devam edeceği söylenebilir. İnsanların bu konudaki cehalet ve açgözlülükleri, çevre eğitimiyle giderilebilecektir. Çünkü çevre bilin-cine sahip bir toplumun yeniden yapılandırılma-sında, çevre eğitimi anahtar rol oynamaktadır (Robbins, 2003). Çevre eğitimiyle ilgili olarak Tiflis Bildirgesi’nin, tüm dünyanın dikkatini bu konunun önemine çekmeyi başardığı söylenebilir. UNESCO ve UNEP önderliğinde 265 delege, 65 temsilci ve gözlemcinin katılımıyla 1977 yılında Gürcistan’da yapılan Tiflis Bildirgesi, dünyada çevre eğitimi konusunda hükümetler arası seviyede yapılan ilk konferans olarak bi-linmektedir. Konferans, toplumun her kesimi ve her yaş için çevre eğitiminin gerekliliğini belirten bir bildiri ile sonuçlanmıştır. Bu bildiriye göre

63

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

çevre eğitiminin kapsamı şöyle belirlenmiştir (Lockwood vd. 2006: 289):

● Çevreyi doğal, yapay, teknolojik ve sosyal bü-tünlüğü içinde ele almalıdır.

● Yaşam boyu devam eden eğitimin tüm aşama-larında uygulanmalıdır.

● Disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alınmalı-dır.

● Farklı coğrafi bölgelerin temel çevre sorun-larına değinerek,

öğrencilere bu bölgelerle ilgili bakış açısı kazandırmalıdır.

● Kalkınma ve büyümede çevre boyutunun göz önünde bulundurulması fikrini öğrenci-lere vermelidir.

● Öğrencilerin öğrendiklerini deneyime çevi-rerek bunları

planlayabilmelerini sağlamalıdır.

● Öğrencilere özellikle kendi toplumlarına yö-nelik çevre duyarlılığı vermelidir.

Tiflis Bildirgesi ile çevre eğitiminin öneminin tüm dünyaya duyurulduğu söylenebilir. Tif-lis Bildirgesi çerçevesinde belirlenen esaslar, gerçekten içselleştirilerek uygulanabilirse her toplumda çevre duyarlılığı artabilecek, çevre değerleri olarak kültür varlıkları gelecek ku-şaklara güven içerisinde teslim edilebilecektir. Resmi eğitim kurumları, sivil toplum kuruluş-ları, halk eğitimi çalışmaları çerçevesinde ger-çekleştirilecek çevre eğitimi faaliyetleri, medya ve iletişim kurumlarının da desteği ile toplu-mun her kesiminde bir farkındalık oluşturabi-

lecek, insanların gönüllü olarak çevre sorunla-rının çözümünde aktif rol almalarını sağlayabi-lecektir. Çevre sorunları konusunda bilinçlenen toplum bireyleri, kültür varlıklarının önemini daha iyi kavrayabilecek ve bunların koruyarak gelecek kuşaklara bırakmanın sorumluluğunu daima üzerlerinde taşıyacaklardır.

SONUÇ

Dünyanın, çevre sorunlarıyla daha fazla yaşanmaz bir duruma gelmemesi için herkesin bilinçlenmesi gerekmektedir. Çünkü canlıların gidebilecekleri ve yaşayabilecekleri başka gezegen bulunmamaktadır. İnsanların çevrelerini korumaları ve geliştirerek kendinden sonraki nesillere teslim etmeleri, gü-venli ve daha yaşanabilir bir gelecek açısından büyük önem taşımaktadır. İşte çevreyi tanımak, onu gerçekten anlamak ve korumak noktasında insanlara çevre eğitimi yol gösterebilecek, onlara bir bilinç ve farkındalık kazandırabilecektir. Çevre eğitimi neticesinde kazanılan bilinç ile insanlar çevrelerine nasıl zarar verdiklerini kavrayabilecek, çevre sorunlarının kökeninde insan merkezli bakış açısının var olduğunu görebileceklerdir. Böylece çevrelerine sahip çıkarak, çevre değerlerini koruyacak, onları kendilerinden sonra gelecek nesillere güven içinde teslim etmeyi bir görev olarak görecek-lerdir. İşte yarınla bugünkü kuşaklar arasında bir köprü vazifesi gören kültür varlıkları da yarınki kuşaklara güven içinde teslim edilmesi gereken en önemli çevre değerleri arasında yer almaktadır. Kültür varlıklarının gerçek değeri, bu konuda eğitim almış bilinçlendirilmiş toplum bireyleri tarafından bilinebilecektir. Sivil veya resmi toplumun her kesimini kapsayacak çevre eğitimi faaliyetleri, toplumu bilinçlendirerek

64

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

kültür varlıklarının tahrip edilmesini engel-leyebileceği gibi pek çok çevre sorununun çözümüne de ışık tutabilecektir.

KAYNAKLAR

ALPAGUT, B., (1997). Doğal Çevre ve İnsanın Evrimi. (Editör: Ruşen Keleş). “İnsan Çevre Toplum” Ankara: İmge Kitabevi

BRENNEN, A., (1999). “Philosophy of Educa-tion. Course Work. School of Education” Northern Caribbean University. http://www.soen-couragement.org/Es says%20on%20 Education %20and%20Educational%20Philo sophy.pdf Erişim Tarihi: 16.02.2012

CHAUHAN, B. S., (2008). Environmental Stu-dies. New Delhi, India: Laxmi Publications. Donald Horne Institute for Cultural Heritage. (2009). “What is Cultural Heritage?” http://www.canberra.edu.au/centre s/donald-hor-ne/cultural-heritage/what-is Erişim Tarihi: 24.02.2012

ERTEN, S., (2004). “Çevre Eğitimi ve Çevre Bilinci Nedir, Çevre Eğitimi Nasıl Olmalıdır?” Çevre ve İnsan Dergisi. Sayı 65/66, Ankara: Çevre ve Orman Bakanlığı Yayın Organı

GÜLAY, H. & ÖNDER, A., (2011). “Sürdürülebilir Gelişim İçin Okulöncesi Dönemde Çevre Eğitimi” Ankara: Nobel Yayın Dağıtım

KELEŞ, R., HAMAMCI, C. & ÇOBAN, A., (2009). “Çevre Politikası” Ankara: İmge Kitabevi

KİPER, P., (2004). “Küreselleşme Sürecinde Kentlerimize Giren Yeni Tüketim Mekanları

ve Yitirilen Kent Kimlikleri” TMMOB Şehir Plancıları Odası Yayını. Sayı:30 2004/4 ISSN 1300-7319. s.14-18

LOCKWOOD, M., WORBOYS, G. and KOT-HARI, A., (2006). “Managing Protected Areas A Global Guide” London, UK: Earthscan Publications

NEILL, J., (2006). What is Environmental Education?, http://wilderdom. com/environment / Environ-mentalEducation.html (E.T: 22.02.2012.)

ÖZCAN, A., (2007). Türkiye’de Yararlanılması ve Geliştirilmesi Gereken Bir Çevre Örgütlenmesi: Üniversite Öğrenci Toplulukları. (Editör: Ayşegül Mengi). “Çevre ve Politika Başka Bir Dünya Özlemi” Ankara: İmge Kitabevi

PALMER, G., (1995). “Environment: The Inter-national Challenge. VictoriaUniversity Press” Wellington New Zealand: GP Print

ROBBINS, K., (2003). “Environmental Awareness: Overcoming Ignorance and Apathy by Getting People Outside. Macalester Environmental Review” http://www.macalester.edu/ environmentalstudies/macenvrevi ew/environmental_awareness.htm Erişim Tarihi: 30.01.2012

ROSE, E ., (2006). “Human Impact on the Environ-ment” USA: The Rosen Publishing Group, Inc.

ŞENGÜN, H., (2007). Doğa Tarihi ve Biyo- Eğitimin Kültürel Boyutu: Türkiye’de Atasözleri ve Boşinançlar Bağlamında İncelenmesi. (Editör: Ayşegül Mengi). “Çevre ve Politika Başka Bir Dünya Özlemi” Ankara: İmge Kitabevi

TALAS, M., (2008). “Türkiye’de Sanayi Teşviği Uy-gulamaları” İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yayınları

65

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Z-YJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:147 K:26

TALAS, M., (2008). Çok Kültürlülük Kıskacın-da Ulus Devlet ve Türkiye. İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yayınları

T.C. Çevre Kanunu. 2872 Sayılı Çevre Kanunu. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/ html/631.html Erişim Tarihi: 23.02.2012

T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı (2004). Türkiye Çevre Atlası. Ankara

T.C. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanu-nu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını

Koruma Kanunu, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/628.html Erişim Tarihi: 23.02.2012

YILDIZ, K., SİPAHİOĞLU, Ş., & YILMAZ, M., (2008). Çevre Bilimi ve Eğitimi. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık

YÜCEL, E., (2006). Kültür Varlıklarında Koru-macılık ve Türkiye Gerçeği. Yapı Dergisi. Mimarlık, Tasarım Kültür ve Sanat Dergisi. Sayı: 296. Mayıs. 112-116

6666

BİLGİ YÖNETİMİ SÜREÇLERİNİN BİLGİ TEMELLİ ÖRGÜTSEL KÜL-TÜR VE ÖRGÜTSEL YARATICILIK ARASINDAKİ ARACI ETKİSİNİ

BELİRLEMEYE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA

A RESEARCH ON THE MEDIATING EFFECT OF KNOWLEDGE MAN-AGEMENT PROCESSES BETWEEN KNOWLEDGE BASED ORGANIZA-

TIONAL CULTURE AND ORGANIZATIONAL CREATIVITY

Yasemin ŞEN1, İbrahim PINAR2

1-2 İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi

Özet: Günümüzde bir işletmenin en önemli varlıkların-dan biri olarak düşünülen bilginin yönetilmesi,rekabet üstünlüğü sağlayabilmek adına işletmeler için gün geçtikçe daha da önemli hale gelmektedir. Çünkü bilginin iyi yönetilmesi, işletmenin kendisini diğer işletmelerden başarılı duruma getirebilecek ürünler üretebilme şansını da beraberinde getirmektedir. Ancak bilgi yönetimi için bu süreci destekleyici bir örgütsel kültüre de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda bilgi yönetimi süreçlerinin bilgi temelli örgütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasındaki rolü araştırılmaktadır. CEBIT Bilişim Fuarı 2011 İş Dünyası katılımcılarından yazılım alanında faaliyette bulunan 66 Türk işletmeden 60’ı üzerinde gerçekleştirilen bu araştırma sonucunda bilgi yönetimi süreçlerinden sosyalleşme ve dışsallaşmanın bilgi temelli örgütsel kültür unsurlarından ödüllendirme ve güven ile örgütsel yaratıcılık arasında aracı etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Bilgi temelli örgütsel kültür, bilgi yönetimi, örgütsel yaratıcılık

Abstract: Better management of knowledge makes a business more successful than the others by increasing its chance of producing creative products. That is why knowledge is considered as one of the most valuable assets of a business and management of knowledge is becoming more and more important. But, a knowledge based culture which supports knowledge management is needed as well. Therefore, in our study, we aimed to determine the mediation role of knowledge manage-ment processes between knowledge based corporate culture and organizational creativity. This research has been conducted on 60 of 66 Turkish business attendants of CeBIT Bilişim Eurasia Pro 2011. As a result of our research, it is found that socialization and externalization has mediation role between reward, trust and organizational creativity.

Key Words: Knowledge based corporate culture, knowledge management processes, organizational creativity

67

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

1.GİRİŞ

Bilgi, günümüzde işletmelere rekabet üstünlüğü sağlayan değerli, stratejik bir varlık haline gelmiştir. Çünkü işletmeleri diğer işletmelerden ayıran en önemli unsur, sahip oldukları bilgi ve bu bilgiyi nasıl yönettikleridir (Choi ve Lee, 2002:173). İnsan zihninde çeşitli gerçekler, prosedürler, kararlar, yorumlamalar, düşünceler, gözlemler ve yargılar ile bütünleşmiş ve işlenmiş olan enformasyon bilgiyi oluşturmaktadır (Alavi ve Leidner, 2001:109). Bu bilginin örgüte kazan-dırılması için de işletme içerisinde bilgi yöneti-mini gerçekleştirecek süreçleri yürütmek önem taşımaktadır. Nonaka, bilgi yönetimi süreçlerini bilginin oluşumu ve işletme içerisinde yayılımını sağlayan süreçler olarak ifade etmiştir. Buna göre bilgi sarmalı modeli (SECI) olarak ele alınan ve bilginin örgüte kazandırılmasını sağlayan dört tane süreç mevcuttur. Bu süreçler sosyalleşme (S), dışsallaşma (E), bütünleşme (C) ve içselleşme (I) şeklinde isimlendirilmiştir (Nonaka ve Konno, 1998:43). Sosyalleşme, bir bireyin kişiselleşmiş olan bilgisinin diğer bireye aktarılmasını ifade etmektedir (Koh, 2000:90). Burada henüz tüm örgüte yayılmış bir bilginin varlığından söz etmek mümkün değildir. Dışsallaşma ise, henüz kişisel olan ve bireyin zihninde yer alan bu bilginin ifade edilmesini (expression) ve örgüt içerisinde diğer bireyler tarafından anlaşılabilecek formlara dönüştürülmesini ifade etmektedir (Nonaka ve Konno, 1998:43). Bu süreçlerden üçüncüsü olan bütünleşme, toplantılar, telefon görüşmeleri gibi değişim mekanizmaları yoluyla bilgi değişimini ve bütünleşmesini ifade etmektedir (Nonaka, 1994:19). Son olarak içselleşme sürecinde ise, bireyin örgüt içerisindeki herkes tarafından ulaşılabilir olan bilgiyi alması ve kendi bilgisini

oluşturması söz konusudur (Nonaka ve Konno, 1998:45). Bu süreçler açısından baktığımızda bilgi yönetiminin örgütsel yaratıcılık için önemi açıktır. Bu çalışmada örgütsel yaratıcılık, yaratıcı fikir, davranış, ürün ya da hizmet şeklinde yaratıcı bir sonuç/çıktı elde etmek olarak ele alınmıştır. Bu nedenle bilgi yönetimi, yeni fikirlerin üretil-mesini ve yayılımını sağlamak yoluyla örgütsel yaratıcılığa katkıda bulunacağından, bilgi yöne-timi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisinin incelenmesi de önem kazanmaktadır. Bilgi yönetimi süreçlerinin işletmeleri diğer işletmelerden ayıracak ve sonuç olarak rekabet üstünlüğü sağlayacak olan örgütsel yaratıcılığa katkısı, bu süreçlerin yürütülmesini sağlayacak uygun bir örgütsel kültürün varlığı ile de yakından ilgilidir. Bilgi temelli örgütsel kültür olarak da isimlendirilen bu kültür, risk almayı kolaylaş-tırıcı, yenilikçi fikirleri ödüllendiren ve hataları cezalandırmayan, iş birliği ve güvene dayalı bir ortamı ifade ermektedir (Sarin ve McDermott, 2003:715 ; Gold v.d., 2001:189-190 ; Clarke ve Cooper, 2000:3 ; Lee ve Choi, 2003:191). Bilgi temelli örgütsel kültürün varlığı bilgi yönetimi süreçlerini kolaylaştıracak ve dolayısıyla örgüt-sel yaratıcılığı arttırıcı bir ortam sağlayacaktır. Bu nedenle, tüm bu açıklamalar doğrultusunda, çalışmamızda bilgi yönetimi süreçlerinin bilgi temelli örgütsel kültür ve örgütsel yaratıcılık arasındaki aracı etkisi incelenecektir.

2. BİLGİ TEMELLİ ÖRGÜTSEL KÜLTÜR

Bilgi temelli örgütsel kültürden söz etmeden önce bilgiyi tanımlamak faydalı olacaktır. Çünkü günümüzde bilgi ile ilgili herhangi bir konu bizi doğrudan bilginin nasıl tanımlandığı sorusuna götürecektir (Grover ve Davenport, 2001:6).

68

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Bilgi, etkili bir rekabetin anahtar unsurudur. İşletmelerin iç ve dış çevresini göz önünde bu-lundurduğumuzda her gün çokça miktarda veri ve enformasyon toplanmaktadır. Oysa ki, işletmeler için değerli olan aşırı veri ve enformasyondan çok, bilgidir (Quintas v.d., 1997:385). Veri, işletmelerde ya da fiziksel çevrede oluşan ve henüz insanların anlayabileceği ve kullanabileceği şekilde organize edilmemiş, düzenlenmemiş olan ham gerçekleri ifade etmektedir. Enformasyon ise, verinin düzenlenmiş ve organize edilmiş şeklidir (Laudon ve Laudon, 2002:7). Ancak bu haliyle hala işletmeler için önemli düzeyde değer yaratabilecek durumda değildir. Bilgi, enformas-yonun yorumlanmış halidir. Belirli bir duruma ya da konuya aittir, kararlar ve eylemleri şekil-lendirir ve en üst düzeyde insan katkısını içerir. Yönetilmesi zordur, çünkü bilginin çıkış noktası insan beynidir (Grover ve Davenport, 2001:6). Bu özelliği nedeniyle bilgi, işletmelerin, diğer işletmelerden farklılaşmasını, rekabet üstünlüğü elde etmesini sağlayan maddi olmayan kaynağı olarak görülmektedir. Bunun farkında olan işlet-meler ise, bilginin kaybını en aza indirmeye yani bilgiyi yönetmeye çalışmaktadır (Voon, 2007:1). Bilgi yönetimi, örgütün ihtiyaçları doğrultusunda bilgi kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması-nı ifade etmektedir (Armbretch v.d., 2001:37 ). Böylelikle her ne zaman ve nerede bilgiye ihtiyaç duyulsa, ona kolaylıkla ulaşılabilecektir (Sabherwal ve Fernandez, 2003:227). Bu nedenle bilginin yönetilmesi, insan beyninde saklı olan bilginin ortaya çıkartılması yani oluşturulması ve bunun tüm örgüte yayılması ile yakından ilgili-dir. Bu noktada, bilginin sınıflandırılması önem taşımaktadır. Bir filozof olan Michael Polanyi, bilgiyi örtük ve açık bilgi olarak sınıflandırmış,

Ikujiro Nonaka ise bu kavramları işletme ve bilgi yönetimi alanına uyarlamıştır. Nonaka’ya göre örtük bilgi, insan beyninde saklı olan ve kolaylıkla ifade edilemeyen bilgiyi, açık bilgi ise; kolaylıkla kodlara dönüştürülebilen diğer bir ifadeyle herkesin ulaşabileceği bilgiyi ifade etmektedir. Her iki bilgi türü de işletmeler için önemlidir (Grover ve Davenport, 2001:7). Nonaka tutarlı bir şekilde yeni bilgi oluşturan, bu bilgiyi tüm örgüte yaymayı başaran ve çabucak yeni teknoloji ve ürünlerle somutlaştıran işletmeleri “bilgi-oluşturan” işletme olarak tanımlamıştır (Nonaka, 2007:162). İşletmeler için önemli olan bilginin oluşturulması ve yayılması için de bunu kolaylaştıracak bir kültürün ve ortamın oluşturul-ması gerekmektedir ( Chourides v.d., 2003:30). Bu nedenle kültürün bilgi yönetimi açısından öneminden söz etmeden önce örgütsel kültürün açıklanmasında fayda vardır.

Örgütsel kültür, farklı araştırmacılar tarafından çeşitli şekillerde tanımlanmış olsa da kültürün tanımında yer alan ortak unsurlar olarak değerler, normlar ve uygulamalar karşımıza çıkmaktadır (De Long, 1997:6). Örgütsel kültür, değerlerin inançların, davranış modellerinin bir bileşimidir. Örgütün değerler sistemini temsil eder ve çalı-şanların davranış normları haline gelir (Yeh v.d., 2006:797). Değerler, örgüt üyelerinin yapmaya ya da sahip olmaya önem verdikleri unsurları ifade etmektedir. Normlar, örgüt içerisindeki çalışanların nasıl davranması gerektiğine iliş-kin olarak paylaşılan inanışlardır. Uygulamalar ise işleri yerine getirmek için örgüt içerisinde kullanılan formal ya da informal rutinler olarak tanımlanmaktadırlar. Bu unsurlardan en derin ve gözlemlenmesi zor olanı değerlerdir. Diğer taraf-tan normlar ve uygulamalar ise gözlemlenmesi

69

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

ve belirlenmesi daha kolay olan unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır (De Long, 1997:6-7). Bu nedenle araştırmalarda daha çok değerlerin ve inançların bir göstergesi olan uygulamalar ve normlar üzerinde durulmaktadır.

Yapılan birçok çalışmada örgütsel kültürün bilgi yönetimini etkileyecek en önemli faktör olduğuna dikkat çekilmektedir (Gold v.d., 2001:189 ; De Long, 1997:4 ; Davenport v.d., 1998:52 ; Yeh v.d., 2006:795; Chase, 1997:47 ). Bilgi yönetimi teknoloji demek değildir (Janz ve Prasarnphanich, 2003:353). Bilgi yönetimi için gerekli örgütsel kültür oluştu-rulmadıkça, oluşturulan teknolojik altyapı ya da iyi proje yönetimi uygulamaları başarılı olamayacaktır (Davenport v.d., 1998:53). Bir örgütün kültürü, bilgiye yönelik aktiviteleri teşvik etmekle beraber, bilginin değişimini ve yayılımını kolaylaştıracak ortamı oluşturarak destek de sağlamaktadır. Bu nedenle etkili bilgi yönetim stratejileri, bilgi temelli kültürü güçlendirmeyi ve geliştirmeyi hedeflemelidir (Janz ve Prasarnphanich, 2003:353).

Bilgi yönetiminin başarılı bir şekilde gerçekleşti-rilmesini etkileyebilecek örgütsel kültür unsurları incelendiğinde, risk alma, ödüllendirme, işbirliği ve güven birçok çalışmada yer alan ve bu süreci etkileyebilecek önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Sarin ve McDermott, 2003:715 ; Gold v.d., 2001:189-190 ; Clarke ve Cooper, 2000:3 ; Lee ve Choi, 2003:191 ). Bu unsurlardan biri olan risk alma, potansiyel olarak yenilikçi ve belirsiz sonuçları olan uygulamalara karşı örgütün yakla-şımını ifade etmektedir. Duruma bilgi yönetimi açısından bakıldığında, bir örgütün risk almayı ve deneyimi cesaretlendirmesi bilgi üretimini ve yayılımını dolayısıyla bilgi yönetimini olumlu yönde etkileyecektir. Örgütsel kültür unsurlarından

bir diğeri olan ödüllendirme ise, örgütün, bilgi yönetiminin başarısı açısından performansı ne kadar iyi ödüllendirdiği ile ilgilidir. Burada bilginin paylaşımı ve yayılımını sağlayacak destekleyici bir ödül sisteminin varlığı büyük önem taşımaktadır (Janz ve Prasarnphanich, 2003:360). İşbirliği ise; bir örgüt içerisinde çalışan bireyler arasında ortak sorumluluk duygusunun bulunduğu, hedeflerin paylaşıldığı ve bireylerin kendi kişisel hedeflerinin ötesinde ortak hedefler doğrultusunda hareket ettiği bir durumu ifade etmektedir (De Long, 1997:18). Bilgi yönetimi açısından işbirliğinin de diğer kültürel unsurlar gibi önemi büyüktür. Çünkü, işbirliğinin artması, beraberinde bilginin oluşumunun ve paylaşımının da artması anlamına gelmektedir (Lee ve Choi, 2003:190). Bu çalışma kapsamında inceleyeceğimiz kültürel unsurlardan sonuncusu olan güven unsuru ise; bireyin diğer insanların davranışlarından emin olması ve bu davranışların tahmin edilebilirliği konusundaki inancını ifade etmektedir (Fairholm ve Fairholm, 2000:103). Güven unsuru da bilgi yönetimi açı-sından büyük önem taşımaktadır. Çünkü örgüt içerisinde gerekli güven ortamı sağlandığında buna bağlı olarak bilgi paylaşımı da artacak ve bilginin oluşumu, yayılımı sağlanmış olacaktır (Lee ve Choi, 2003:207).

Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü gibi bilgi temelli örgütsel kültürün unsurları sayılabilecek bu dört unsur bilgi yönetiminin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi açısından önemlidir.

3. BİLGİ YÖNETİMİ SÜREÇLERİ

Bilgi yönetimi üzerine yapılan birçok çalışmada öncelikle bilgiyi tanımlama ihtiyacı duyulmaktadır. Çünkü, bilgi farklı araştırmacılar tarafından çok farklı şekillerde tanımlanmakta (Gloet ve Terziovski,

70

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

2004:403) ve bilginin farklı şekillerde tanımlanması, bilgi yönetiminin de farklı yorumlanması anlamına gelmektedir. Örneğin, bilgi depolanabilir bir obje olarak tanımlandığında, bilgi yönetimi açısından önemli olan konu olarak bilginin toplanması, depolanması ve transferi karşımıza çıkmakta, diğer taraftan bilginin bir kabiliyet olarak nite-lendirilmesi durumunda ise bilgi yönetiminin öz yetkinlikleri oluşturma ve stratejik know-how’u anlama ile ilgili bir kavram olarak ele alındığı görülmektedir (Alavi ve Leidner, 2001:111). Bilgi ile ilgili tanımlar, kavramın kompleks, bireye özgü birikmiş deneyim ile ilgili ve kısmen yada geniş ölçüde ifade edilemez oluşundan, çok daha fazla yapılandırılmış ve açık olmasına kadar farklılık göstermektedir (Fernandez ve Sabherwal, 2001:24). Davenport v.d. bilgiyi “Eylem ve kararlarda uygu-lanmaya hazır deneyim, düşünce ve yorumlamayla birleştiren yüksek değerdeki enformasyon” olarak tanımlamıştır (Aybas, 2007:140). Bu çalışmada da bilgi, daha önceki bölümde de belirtildiği gibi veri ve enformasyondan farkı belirtilerek açıklanmakta ve Davenport v.d. tarafından yapılan tanımlamaya benzer şekilde enformasyonun yorumlanmış hali olarak ifade edilmektedir.

İnsan zihninde çeşitli gerçekler, prosedürler, kararlar, yorumlamalar, düşünceler, gözlemler ve yargılar ile bütünleşmiş ve işlenmiş olan enfor-masyon bilgiyi oluşturmaktadır (Alavi ve Leidner, 2001:109). İnsan zihninde işlenerek kişiselleşmiş olan bu bilgi henüz örtük bilgidir ve örgüte değer yaratabilmesi için açık bilgi haline gelmesi ve paylaşılması gerekmektedir (Krogh, 1998:135). Ikujiro Nonaka bilgi yönetiminin örtük ve açık bilgi açısından ele almış ve Bilgi Sarmalı Modelini ortaya koymuştur. Nonaka tarafından öne sürülen bu modele göre örtük ve açık bilginin etkileşimi sonucunda dört farklı durum ortaya çıkmaktadır ve bu dört durum Bilgi Yönetimi Süreçlerini oluşturmaktadır (Nonaka, 1994:18). Nonaka’nın Bilgi Sarmalı Modeli geniş ölçüde kabul edilmiş bir model olması ve sadece bilginin oluşumu değil, bu bilginin örgüt içerisinde yayılımı ile de ilgili olması bakımından önemlidir (Choi ve Lee, 2002:176). Bu nedenle çalışmamızda Bilgi Yönetimi Süreçleri olarak Nonaka’nın geliştirmiş olduğu Bilgi Sarmalı Modeli benimsenmektedir. SECI olarak da adlandırılan bu modele göre, örtük ve açık bilgi arasında Sosyalleşme (S), Dışsallaşma (E), Bütünleşme (C) ve İçselleşme (I) olmak üzere dört farklı etkileşim söz konusudur (Nonaka ve Konno, 1998:43).

Şekil 1: Nonaka’nın Bilgi Sarmalı Modeli ( Glisby ve Holden, 2003:30)

71

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Yukarıdaki modelde de görüldüğü gibi örtük bilginin örtük bilgiye dönüşümü Sosyalleşmeyi ifade etmektedir (Nonaka, 1994:19). Bu süreç bir bireyin kişiselleşmiş olan bilgisinin diğer bireye aktarılması ile ilgilidir (Koh, 2000:90). Burada önemli olan nokta bireyin örtük bilgiyi edinmesi sırasında dili kullanmıyor olabilmesidir. Örneğin usta-çırak ilişkisinde çırak, ustasının deneyim ile edinmiş olduğu kişiselleşmiş bilgisini yani o iş ile ilgili ustalığını konuşmadan gözlem, taklit ya da uygulama yolu ile edinebilmektedir. İşlet-melerde uygulanan iş başı eğitim programları da aynı prensiple çalışmaktadır. Örtük bilginin edinilmesinde kilit nokta paylaşılan deneyim olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, paylaşılan bir deneyimin olmaması durumunda bireylerin birbirlerinin düşünce süreçlerini de paylaşması oldukça zor olacaktır (Nonaka, 1994:19).

Bilgi Yönetimi Süreçlerinden bir diğeri örtük bilginin açık bilgiye dönüşüm sürecidir. Dışsal-laşma olarak adlandırılan bu süreç, örtük bilginin ifade edilmesini (expression) ve örgüt içerisinde diğer bireyler tarafından anlaşılabilecek formlara dönüştürülmesini gerektirmektedir (Nonaka ve Konno, 1998:43). Örtük bilginin açık bilgiye dönüşümü sırasında bireyler mevcut bilgiyi al-makta, bunu kendi örtük bilgisi ile sentezlemekte ve örgüt içerisinde paylaşılabilecek yeni bilgiyi oluşturmaktadır (Koh, 2000:90). Nonaka’ya göre bu sürecin başarılı olabilmesi için grup bağlılığı büyük önem taşımaktadır (Glisby ve Holden, 2003:32). Bu süreçte örtük bilginin ifade edilmesi ve ortaya çıkartılması gerekmektedir. Bu da bireyin düşüncelerini ve imgelerini kelimeler, kavramlar, metaforlar, görseller şeklinde ifade etmesi ile sağlanmaktadır (Nonaka ve Konno, 1998:44). Dilin yardımı ile bir imaj kavramsallaştırıldığında

dışsallaşma gerçekleşmiş olmaktadır. Basit bir örnek verecek olursak, yeni bir ürün geliştiren kişinin iş arkadaşlarına bunu nasıl yaptığını an-latması da bir dışsallaşma göstergesidir (Aybas, 2007:145).

Bilgi Yönetimi süreçlerinden üçüncüsü ise bütün-leşmedir. Bütünleşme, açık bilginin açık bilgiye dönüşümünü ifade etmektedir. Bu dönüşümde sosyal süreçlerin kullanılması yoluyla farklı bireylere ait açık bilginin kombine edilmesi/bü-tünleştirilmesi söz konusudur. Bireyler, toplantılar, telefon görüşmeleri gibi değişim mekanizmaları yoluyla bilgi değişimini ve bütünleşmesini ger-çekleştirmektedir (Nonaka, 1994:19). Bütünleş-mede esas olan yeni açık bilginin elde edilmesi ve birleştirilmesidir. Bu bağlamda uygulamada bütünleşme aşaması üç sürece dayanmaktadır. Bunlardan birincisi işletme içerisinden ya da dışarısından açık bilginin toplanması ile ilgilidir. İkincisi açık bilginin sunumlar ya da toplantılar yoluyla yayılımı ile ilgilidir. Böylelikle yeni bilgi örgüt üyeleri arasında yayılmaktadır. Üçüncüsü ise açık bilginin düzenlenmesi ve işlenmesi yoluyla örgüt içerisindeki tüm bireylerin kullanımına açılması ile ilgilidir. Planlar, raporlar ve sektör bilgileri buna birer örnektir (Nonaka ve Konno, 1998:45).

Bilgi Yönetimi Süreçlerinden dördüncüsü ise içselleşmedir. Bu süreçte açık bilginin örtük bilgiye dönüşümü söz konusudur (Lee ve Choi, 2003:189). İçselleşmenin gerçekleşebilmesi için bireyin örgüt içerisindeki açık bilgiden ilgili olanını seçmesi ve bu bilgiyi örtük bilgi haline dönüştürmesi gerekmektedir. İçselleşme sürecinden elde edilen açık bilginin uygulama ya da hare-ketlere yansıması da söz konusu olabilmektedir.

72

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Böylelikle bilgiye sahip olan birey diğerlerinin daha önce tecrübe ettiği bilgileri deneyimlemiş olacaktır (Fernandez ve Sabherwal, 2001:26). Bu süreçte birey örgüt içerisindeki açık bilgiyi almakta ve kendi örtük bilgisini oluşturmaktadır (Nonaka ve Konno, 1998:45).

Sonuç olarak; Nonaka tarafından öne sürülen SECI Modeli örtük ve açık bilginin birbirleriy-le etkileşimini ve dönüşümünü içeren dinamik bir süreci ifade etmektedir (Nonaka ve Konno, 1998:45) ve örgüt içerisinde yeni bilginin oluşumu ve yayılımı açısından büyük önem taşımaktadır.

4. ÖRGÜTSEL YARATICILIK

Yaratıcılık ile ilgili yazın incelendiğinde, nere-deyse konu üzerine yapılan çalışma sayısı kadar yaratıcılık tanımının yer aldığı görülmektedir (Hickman, 1997:75). Öncelikle bireysel bir eylem olarak vurgulanan bu kavram, ilerleyen yıllarda yaratıcılığın örgütler için de bir yetenek olduğunun kabul edilmesiyle birlikte birçok ça-lışmaya konu olmuştur. Bu nedenle, yaratıcılık, temelinde birey olmasına rağmen örgütlerin temel kaynağının insan olması ve insanlar tarafından idare edilmesi sebebiyle örgütsel boyutta da ele alınan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Çavuş,2006:89,92). Konu üzerine yapılan çalış-malarda ortak bir fikir birliğine varılmış olmasa da (Mostafa ve El-Masry, 2008:81) örgütsel yaratıcılığın dört farklı bakış açısı çerçevesinde incelendiğini söylemek mümkündür. Bu bakış açıları örgütsel yaratıcılığın a) yaratıcı süreç, b) yaratıcı ürün/çıktı, c) yaratıcı kişi ve d) yaratıcı koşul olarak incelenmesi şeklinde ortaya çıkmak-tadır (Hickman, 1997:74). Örgütsel yaratıcılık ister yaratıcı bir süreç sonucu, ister yaratıcı insanlar tarafından, isterse de yaratıcı koşullar aracılı-

ğıyla ortaya çıksın, tüm bu unsurlar sonucunda yaratıcı bir sonucun ortaya çıkacağını söylemek mümkündür. Bu sonuç/çıktı yaratıcı bir fikir, davranış, ürün ya da hizmet olabilir. Bu nedenle çalışmamızda örgütsel yaratıcılık yaratıcı çıktı bakış açısı çerçevesinde incelenmektedir.

Örgütsel yaratıcılık literatürüne baktığımızda, ortaya koydukları modeller ile bu alana önemli katkılarda bulunan isimler olarak Amabile v.d., Woodman v.d. ve Ford karşımıza çıkmaktadır ( Oxendine, 1998:7). Amabile v.d. yaratıcılığı her-hangi bir alanda üretilen yeni ve faydalı fikirler olarak tanımlamıştır (Amabile v.d., 1996:1155). Woodman v.d. ise örgütsel yaratıcılığı kompleks sosyal bir ortam içerisinde birlikte çalışan birey-ler tarafından ortaya çıkartılan kullanışlı ve yeni ürün, hizmet, düşünce, prosedür veya süreç olarak ifade etmiştir ( Woodman v.d., 1993:293). Gerek Amabile v.d.’nin örgütsel yaratıcılık ve inovasyon modelinde, gerekse Woodman v.d.’nin ilişkisel (interactionist) modelinde, örgütsel yaratıcılık bi-rey, grup ve örgüt düzeyinde ele alınmış, bireysel süreçlerin sonuçlarının grup ve örgütsel düzeydeki süreçlerin girdisi olduğu öne sürülmüştür

( Oxendine, 1998:8). Ford ise, Amabile v.d. ve Woodman v.d.’den farklı olarak örgütsel yaratı-cılık konusunu sosyal alanlar (social domains) olarak adlandırdığı grupları, organizasyonları, ilişkili kuruluşları ve sektörü de dikkate alarak incelemiştir. Ford, yaratıcılığı karmaşık bir kav-ram olarak nitelendirmiş ve konuya yukarıda söz edilen diğer araştırmacılar gibi çıktı bakış açısıyla yaklaşmıştır (Ford, 1996:1125,1132).

İşletmeler için önemli bir yetenek olarak düşünülen örgütsel yaratıcılık örgütlerin rekabet üstünlüğü sağlaması açısından da önem taşımaktadır. Bu

73

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

nedenle araştırmamızın konusu içerisine dâhil edilmiştir. Çalışmamızın devam eden bölümünde örgütsel yaratıcılık, bu kavramı etkileyebilecek en önemli unsur olarak düşünülebilecek örgütsel kültür ile ilişkilendirilerek ayrıca ele alınacaktır.

5.BİLGİ TEMELLİ ÖRGÜTSEL KÜL-TÜR, BİLGİ YÖNETİMİ SÜREÇLERİ VE ÖRGÜTSEL YARATICILIK ARASIN-DAKİ İLİŞKİLER

Bilgi; tecrübe, bağlam, yorumlama ve düşünce ile bütünleştirilmiş enformasyondur. Enformasyonun yüksek değerli formu olarak da ifade edilebilen bilginin bu denli önemli olması, karar verme ve harekete geçmede hemen kullanıma hazır, uygula-nabilir olmasından kaynaklanmaktadır (Davenport, v.d., 1998:43). Şüphesiz örgütler hızla değişen çevre koşulları içerisinde yaşamlarını sürdüre-bilmek ve rekabet üstünlüğüne sahip olabilmek için bilgiyi doğru bir şekilde yönetebilmelidirler (Damodaran ve Olphert, 2000:405). Bu da ancak bilgi yönetimini etkileyebilecek unsurların ve bilgi yönetiminin işletmeye kazandıracaklarının bilincinde olunması ile mümkün olacaktır.

Daha önce de belirtildiği gibi bilginin oluşumu ve yayılımını, yani bilgi yönetimini etkileyen en önemli unsur olarak örgütsel kültür karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda yapılmış çok fazla am-pirik çalışma olmamakla birlikte bilgi temelli bir örgütsel kültürün bilgi yönetimini ve dolayısıyla örgütsel yaratıcılığı etkileyecek en önemli unsurlar arasında olduğu konusunda ortak görüşler mev-cuttur. Bilgi yönetimi, bilginin oluşumu ve işletme içerisinde paylaşımı ile yakından ilgili olduğun-dan, bilginin paylaşılmasını kolaylaştıracak bir örgütsel kültürün varlığı bilgi yönetimi açısından önem taşımaktadır (Feliciano, 2006:69). Bilgi

temelli örgütsel kültür olarak da adlandırılan bu ortamın göstergesi olan risk alma, ödüllendirme, işbirliği ve güven aynı zamanda bilgi yönetimini de kolaylaştırıcı unsurlardır.

Bu unsurlardan risk alma, örgütün belirsizliklere karşı tutumu ile ilgilidir. Risk alma eğilimli bir örgütte, çalışanlar risk aldıkları için cezalandırıl-mamakta, yenilikçi fikirler teşvik edilmekte ve örgüt risk almaktan kaçınmamaktadır (Janz ve Prasarnphanich, 2003:360). Bu tür örgütlerde yenilikçi fikirlerin başarısızlığa uğraması bir zarar olarak değil, aksine hatalardan ders çıkarmak, öğrenmek için birer fırsat olarak görülmektedir (De Long, 1997:19). Risk alma, bilgi yöneti-mi açısından önemlidir. Çünkü, yeni fikirlerin denenmesini teşvik eden bir örgütsel kültürün varlığı beraberinde katılımı da sağlayacak ve böylelikle örtük bilginin ortaya çıkartılması, bilginin transferi sağlanmış olacaktır (Sarin ve McDermott, 2003:712).

Bilginin oluşumu ve yayılımını kolaylaştırıcı kültür unsurlarından bir diğeri ise ödüllendirmedir. Bu unsur, çalışanların çaba ve performanslarının ne derece iyi ödüllendirildiği ve teşvik edildiği ile ilgilidir (Janz ve Prasarnphanich, 2003:360). Bilgi yönetimi alanında kritik başarı faktörlerini inceleyen birçok araştırmacı ödüllendirmenin bilgi yönetimi sürecindeki rolüne dikkat çekmektedir (Yeh v.d, 2006:798). Başarılı bir bilgi yönetimi için bilginin oluşumunu ve paylaşımını kolaylaş-tıracak bir ödüllendirme ve teşvik sitemine gerek-sinim duyulmaktadır (Chourides v.d., 2003:38). Çünkü, çalışanların bu sürece dâhil edilmesi ve bilgilerini diğer çalışanlarla paylaşarak örgüt içerisinde yayılımını sağlamaları için bu yönde motive edilmeleri gerekmektedir (Davenport

74

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

v.d., 1998:52). Bu da bilginin yayılımını sağla-yacak diğer unsurlarla birlikte, çeşitli destek ve teşviklerin de sunulduğu bir örgütsel kültür ile mümkün olabilecektir (Liebowitz, 1999:1-16; Janz ve Prasarnphanich, 2003:353).

Örgütün risk alma eğilimi ve ödüllendirme sis-temi kadar önemli olan diğer unsurlar ise; örgüt içerisindeki işbirliği ve güven ortamıdır. İşbirliği, en basit tanımıyla, bir grup içerisinde yer alan insanların aktif bir şekilde birbirlerine yardım etmeleri olarak ifade edilmektedir (Lee ve Choi, 2003:190). İşbirliği ortamında çalışanlar birbirle-rine destek olmaya isteklidirler. Grup içerisindeki her üye diğer üyelerin başarısını, kendi başarısı olarak kabul eder ve üyeler birbirlerinin gelişimine katkıda bulunurlar (Lee ve Choi, 2003:223; Janz ve Prasarnphanich, 2003:358). İşbirliğinde temel olan paylaşımdır ve bilgi yönetimi paylaşımcı bir örgütsel kültürü gerektirmektedir (Voon, 2007:14; Clarke ve Cooper, 2000:6–1). Çünkü bilginin oluşumu ve yayılımı ancak çalışanların bilgilerini paylaşmaları ve örgüt içerisinde ortak bir bilgi birikimi oluşturmaları ile mümkündür. İşbirliği ile birlikte gelen paylaşım duygusu ve birbirine yardım etme isteği, yeni fikirlerin ve düşüncelerin de çalışanlar tarafından rahat bir şekilde ortaya çıkartılmasını sağlayacaktır (Feliciano, 2006:70). Bilgi yönetimi için şüphesiz ki işbirliği ile birlikte güvenin de varlığı önemlidir. Güven kavramı, bireylerin birbirlerinin iyi niyetleri ve davranışları konusunda sahip oldukları karşılıklı inancı ifade etmektedir (Lee ve Choi, 2003:190).

Paylaşımcı örgüt kültürü ve başarılı bir bilgi yö-netimi, yeni fikirlerin oluşumu ve örgüt içerisinde yayılımını sağlama yoluyla örgütsel yaratıcılığı da olumlu yönde etkileyecektir (McLean, 2005:226,

Lee ve Choi, 2003:191). Bu nedenle örgütsel ya-ratıcılığı arttırmak için işletmeler gerekli güven ve işbirliği ortamını sağlamalı, hataları cezalandırmak yerine birer fırsat olarak görmeli ve çalışanlarını yeni fikirler doğrultusunda teşvik etmelidir.

6.ARAŞTIRMANIN AMACI

Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü gibi örgütsel yaratıcılığın sağlanması için bilgi yö-netiminin ve bunu destekleyecek bir örgütsel kültürün rolü ve önemi büyüktür. Bu nedenle araştırmamızda bilgi temelli örgütsel kültür ve bilgi yönetiminin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılacaktır.

7.ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIR-LARI

Bu araştırma, yazılım sektörünü temsil edebileceği düşüncesiyle CEBIT Bilişim Fuarı 2011 İş Dün-yası katılımcılarından yazılım alanında faaliyette bulunan 66 Türk işletme üzerinde yapılmıştır. Yazılım sektörü hızla değişen ve dolayısıyla örgütsel yaratıcılığa duyulan ihtiyacın yüksek olduğu bir sektör olduğundan, araştırmamızın kapsamı dâhiline alınmıştır.

8.ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

Araştırmada kullanılan veriler anket yöntemi ile elde edilmiştir. Anketlerin bir kısmı imkânlar öl-çüsünde, araştırma kapsamımız dâhilinde bulunan işletmelerden yetkili kişilerle birebir görüşülerek, kalanlar ise posta yoluyla gönderilerek doldu-rulmuştur. Bu 66 işletmeden 60 ı araştırmamıza katılmış, 6 işletmeden ise geri dönüş alınamamıştır. Araştırmamızın katılım oranı % 91’dir.

Araştırmada kullanılan anket formu üç bölüm-den oluşmaktadır. Bu üç bölümde sırasıyla bilgi

75

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

temelli örgütsel kültür, bilgi yönetim süreçleri ve örgütsel yaratıcılığı ölçmeye yönelik sorular yer almaktadır. Ankette yer alan sorular 5’li Likert tipi ölçek şeklinde düzenlenmiştir.

Bilgi temelli örgütsel kültür, risk alma (5), ödüllen-dirme (6), iş birliği (5) ve güven (6) olmak üzere 4 boyutu temsil eden 22 ifade ile ölçülmüştür. Risk alma ve ödül boyutları Litwin ve Stringer tarafından 1968 yılında geliştirilmiş ve Janz ve Prasarnphanich tarafından 2003 yılında revize edilmiş olan ölçekten, ödüllendirme ve işbirliği boyutları ise Lee ve Choi tarfından 2003 yılında oluşturulmuş olan ölçekten alınmıştır. Ölçeklerin güvenilirlik ve geçerlilikleri daha önce test edil-miş ve güvenilirlik katsayıları yeterli düzeyde bulunmuştur (Janz ve Prasarnphanich, 2003:366, Lee ve Choi, 2002:177) Boyutlara yönelik örnek ifadeler ise aşağıdaki gibidir.

Risk Alma: “ İşletmemizde, iyi bir fikir üzerinde çalışmamız teşvik edilir.”

Ödüllendirme: “İşletmemizde, tehdit ve eleşti-riden çok, teşvik ve ödüllendirme vardır.”

İş Birliği: “İşletmemizde, çalışanlar arasında tatmin edici düzeyde işbirliği vardır.”

Güven: “İşletmemizde, çalışanlar birbirlerinin niyet ve davranışlarına güvenirler.”

Bilgi yönetim süreçleri, Lee ve Choi tarfından 2002 yılında geliştirilmiş olan ve sosyalleşme (5), dışsallaşma (5), bütünleşme (5), içselleşme (4) olmak üzere 4 boyutu temsil eden 19 ifade ile ölçülmüştür. Ölçeğin güvenilirliliği ve geçerliliği test edilmiş ve yeterli düzeyde bulunmuştur (Lee ve Choi, 2002:177, Lee ve Choi, 2003:198). Ölçekte yer alan boyutlara ilişkin örnek ifadeler ise aşağıdaki gibidir.

Sosyalleşme: “İşletmemizde, çalışanların beceri ve tecrübe kazanmalarını sağlayacak bir iş ortamı oluşturulur.”

Dışsallaşma: “İşletmemizde, çalışanlar arasında, çeşitli görüşme ve fikir alışverişleri gerçekleştirilir.”

Bütünleşme: “İşletmemizde, üretilen ürün ve hizmetler ile ilgili veritabanları oluşturulur.”

İçselleşme : “İşletmemizdeki çeşitli çalışma takımlarının elde ettiği deneyimler tüm işletme ile paylaşılır.”

Son olarak örgütsel yaratıcılık ise, Lee ve Choi tarafından 2003 yılında geliştirilmiş olan, 5 ifade ile ölçülmüştür. Ölçeğin güvenilirliliği ve geçer-liliği test edilmiş ve yeterli düzeyde bulunmuştur (Lee ve Choi, 2003:198). Ölçeğe ilişkin örnek bir ifade aşağıdaki gibidir.

“İşletmemizde, aktif olarak uygulanabilir fikirler ve yeni ürün / hizmetler üretilir.”

76

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

9.ARAŞTIRMANIN MODELİ

10.ARAŞTIRMA HİPOTEZLERİ

Araştırmamızın amacı doğrultusunda belirlenen ana hipotezlerimiz aşağıda yer almaktadır. Bu hipotezleri test etmek amacıyla boyutlar bazında da inceleme yapılmıştır.

1. H1: Bilgi temelli örgütsel kültürün örgütsel yaratıcılık üzerinde etkisi vardır

2. H1: Bilgi temelli örgütsel kültürün bilgi yöne-timi süreçleri üzerinde etkisi vardır

3. H1: Bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yara-tıcılık üzerinde etkisi vardır

4. H1: Bilgi yönetimi süreçlerinin, bilgi temelli örgütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasındaki ilişkide aracı etkisi vardır.

11.ARAŞTIRMADA KULLANILAN İSTA-TİSTİK YÖNTEMLER

Araştırmada ölçeklerin içsel tutarlılığı (güveni-lirliği) Cronbach Alpha güvenilirlik katsayıları hesaplanarak test edilmiştir. Ayrıca madde toplam korelasyon değerleri incelenmiş ve ölçeklerin yapısal geçerliliği faktör analizi ile test edilmiş-tir. Değişkenler arası ilişkiler ilk olarak pearson korelasyon analizi ile incelenmiş daha sonra ise değişkenlerin birbirleri üzerindeki etkisinin belir-lenmesi için regresyon analizi gerçekleştirilmiştir.

12.ÖLÇEKLERE İLİŞKİN GÜVENİLİR-LİK VE GEÇERLİLİK

Araştırma ölçeği uygulanmadan önce, ölçekte yer alan ifadelerin anlaşılırlığından emin olmak amacıyla farklı alanlardan uzman görüşlerine başvurulmuş ve öneriler doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Uygulama sonrasında ise ölçeğin içsel tutarlılığı (güvenilirliği) Cronbach

77

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Alpha güvenilirlik katsayısının hesaplanmasıyla test edilmiştir. Güvenilirlik analizi sonucunda risk boyutundan 1 ifade, ödüllendirme boyutundan 1 ifade olmak üzere toplam 2 ifade, güvenilirliği düşürmesi nedeniyle bilgi temelli örgütsel kültür ölçeğinden çıkartılmıştır. Bilgi temelli örgütsel kültür ölçeğinin güvenilirlik katsayısı 0,88 olup, boyutlara ilişkin güvenilirlik katsayıları ise, 0,64 ile 0,88 arasında değişmektedir. Bilgi yönetim süreçleri ölçeğinin güvenilirlik katsayısı 0,92 olup, boyutlara ilişkin güvenilirlik katsayıları 0,74 ile 0,86 arasında değişmektedir. Son olarak örgütsel yaratıcılığa ilişkin güvenilirlik katsayısı ise 0,84’tür.

Ölçeklere ilişkin güvenilirlik katsayılarının gös-terildiği tablo aşağıda yer almaktadır.

Tablo 1: Ölçeklere ilişkin güvenilirlik katsa-yıları

Güvenilirlik Katsayısı

(Cronbach Alpha)

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür 0,88

Risk Alma 0,64 Ödüllendirme 0,81 İşbirliği 0,86 Güven 0,88Bilgi Yönetimi Süreçleri 0,92 Sosyalleşme 0,74 Dışsallaşma 0,85 Bütünleşme 0,84 İçselleşme 0,86Örgütsel Yaratıcılık 0,84

Tablodan da görüldüğü gibi ölçeklerin güvenilirlik katsayıları yeterli düzeydedir. Cronbach Alpha güvenilirlik katsayısının yanı sıra ölçeklerin madde toplam korelasyon katsayılarına bakılmış ve hepsinin yeterli düzeyde olduğu görülmüştür. Madde toplam korelâsyon katsayılarına yönelik tablolar aşağıda yer almaktadır.

Tablo 2: Bilgi Temelli Örgütsel Kültür Öl-çeğine ilişkin Madde Toplam Korelâsyon

Katsayıları

Madde Toplam Korelâsyonu

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür

Risk1 0,336**Risk 2 0,563**Risk 4 0,403**Risk 5 0,415**Ödüllendirme 1 0,672**Ödüllendirme 2 0,303*Ödüllendirme 3 0,706**Ödüllendirme 4 0,651**Ödüllendirme 5 0,709**İş Birliği 1 0,717**İş Birliği 2 0,639**İş Birliği 3 0,650**İş Birliği 4 0,706**İş Birliği 5 0,569**Güven 1 0,577**Güven 2 0,708**Güven 3 0,574*Güven 4 0,721**Güven 5 0,643**Güven 6 0,667**** p < 0,01 , * p < 0,05

78

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 3: Bilgi Yönetimi Süreçleri Ölçeğine ilişkin Madde Toplam Korelâsyon Katsayı-

ları

Madde Toplam Korelâsyonu

Bilgi Yönetimi Süreçleri

Sosyalleşme 1 0,514**Sosyalleşme 2 0,544**Sosyalleşme 3 0,577**Sosyalleşme 4 0,546**Sosyalleşme 5 0,668**Dışsallaşma 1 0,771**Dışsallaşma 2 0,749**Dışsallaşma 3 0,523**Dışsallaşma 4 0,692**Dışsallaşma 5 0,653**Bütünleşme 1 0,677**Bütünleşme 2 0,521**Bütünleşme 3 0,608**Bütünleşme 4 0,689**Bütünleşme 5 0,637**İçselleşme 1 0,776**İçselleşme 2 0,709**İçselleşme 3 0,754**İçselleşme 4 0,733**** p < 0,01

Tablo 4: Bilgi Yönetimi Süreçleri Ölçeğine ilişkin Madde Toplam Korelâsyon Katsayı-

ları

Madde Toplam Korelâsyonu

Örgütsel Yaratıcılık

Yaratıcılık 1 0,789**Yaratıcılık 2 0,820**Yaratıcılık 3 0,821**Yaratıcılık 4 0,790**Yaratıcılık 5 0,712**

** p < 0,01

Güvenilirlik analizinin ardından ölçeklerin yapısal geçerliliğini test etmek amacıyla faktör analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda ölçek ifadeleri beklenildiği şekilde teoride belirtilen boyutlar altında toplanmıştır. Ölçeklerdeki bazı ifadelere ait faktör yükleri 0,25’in altında olmasına rağmen, bu ifadelerin araştırma açısından önemli olması nedeniyle ölçekte kalmaları uygun bulunmuştur.

Bilgi temelli örgütsel kültür ölçeğine yönelik KMO örneklem yeterliliği katsayısı yeterli düzeyde olup, 0,78 olarak hesaplanmıştır (Sig.0,000). Boyutların toplam açıklayıcılığı ise 0,74’tür.

Bilgi temelli örgütsel kültür ölçeğine ilişkin faktör yüklerini gösteren tablo aşağıda yer almaktadır.

79

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 5: Bilgi Temelli Örgütsel Kültür Ölçeği Faktör Yükleri

Risk Alma Ödüllendirme İş Birliği GüvenRisk 5 0,784Risk 2 0,340Risk 1 0,269Risk 4 0,139

Ödüllendirme 4 0,871Ödüllendirme 3 0,837Ödüllendirme 5 0,823Ödüllendirme 1 0,756Ödüllendirme 2 0,217

İş Birliği 2 0,777İş Birliği 1 0,643İş Birliği 3 0,560İş Birliği 5 0,380İş Birliği 4 0,266

Güven 6 0,859Güven 5 0,825Güven 4 0,824Güven 2 0,713Güven 1 0,698Güven 3 0,492

Bilgi yönetim süreçleri ölçeğine yönelik KMO örneklem yeterliliği katsayısı yeterli düzeyde olup 0,82 olarak hesaplanmıştır (Sig.0,000). Boyutların toplam açıklayıcılığı ise 0,67’dir.

Bilgi yönetim süreçleri ölçeğine ilişkin faktör yüklerini gösteren tablo aşağıda yer almaktadır.

80

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 6: Bilgi Yönetim Süreçleri Ölçeği Faktör Yükleri

Sosyalleşme Dışsallaşma Bütünleşme İçselleşmeSosyalleşme 4 0,825Sosyalleşme 5 0,655Sosyalleşme 1 0,618Sosyalleşme 2 0,389Sosyalleşme 3 0,206

Dışsallaşma 5 0,818Dışsallaşma 4 0,780Dışsallaşma 3 0,650Dışsallaşma 1 0,334Dışsallaşma 2 0,304

Bütünleşme 2 0,858Bütünleşme 3 0,804Bütünleşme 4 0,780Bütünleşme 1 0,633Bütünleşme 5 0,455

İçselleşme 4 0,734İçselleşme 3 0,630İçselleşme 2 0,567İçselleşme 1 0,296

Yaratıcılık ölçeğine yönelik KMO yeterlilik katsayısı da 0,74 olarak hesaplanmış ve yeterli düzeyde bulunmuştur (Sig.0,000). Yaratıcılık ölçeğine ilişkin toplam açıklayıcılık oranı ise 0,62’dir.Yaratıcılık ölçeği ifadeleri beklenildiği şekilde tek boyut altında toplanmıştır.

Ölçeğe yönelik faktör yükü aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

81

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 7: Yaratıcılık Ölçeği Faktör Yükü

YaratıcılıkYaratıcılık 2 0,812Yaratıcılık 3 0,810Yaratıcılık 4 0,806Yaratıcılık 1 0,785Yaratıcılık 5 0,722

ARAŞTIRMA BULGULARI

Araştırma sonucunda elde edilen ortalama değerlere bakıldığında bilgi temelli örgütsel kültür değiş-kenine ilişkin ortalama değerin 3,91 olduğu, bu değişkenin boyutlarına ilişkin ortalama değerlerin

ise 3,19 ile 4,29 arasında değiştiği görülmektedir. Bilgi yönetim süreçleri değişkenine ilişkin ortalama değer ise 4,06 olup, değişkenin boyut ortalamaları 4,02 ile 4,13 arasında değişmektedir. Son olarak yaratıcılık ölçeğinin ortala değeri ise 4,38’dir. Buna göre, değişkenlerin ortalama değerlerine bakarak katılımcıların çalışma ortamında bilgi temelli örgütsel kültür, bilgi yönetim süreçleri ve örgütsel yaratıcılığın varlığından söz etmek mümkündür.

Değişkenler ve boyutlara ilişkin ortalama değerler ve standart sapmalar ise aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Tablo 8: Değişkenler ve boyutlara ilişkin ortalamalar ve standart sapmalar

Ortalama Standart Sapma

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür 3,91 0,54Risk Alma 3,19 0,84Ödüllendirme 3,81 0,84İş Birliği 4,14 0,66Güven 4,29 0,59Bilgi Yönetim Süreçleri 4,06 0,59Sosyalleşme 4,03 0,65Dışsallaşma 4,02 0,70Bütünleşme 4,08 0,77İçselleşme 4,13 0,73Örgütsel Yaratıcılık 4,38 0,63

Değişkenler arası ilişkiler ilk olarak pearson korelasyon analizi ile incelenmiş daha sonra ise araştırma hipotezlerimiz doğrultusunda bilgi temelli örgütsel kültürün, bilgi yönetim süreç-leri ve örgütsel yaratıcılık boyutları üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla regresyon analizi uygulanmıştır.

Değişkenler arası ilişkilere baktığımızda bilgi temelli örgütsel kültür ile bilgi yönetimi süreç-leri arasında %1 anlamlılık düzeyinde pozitif yönde kuvvetli bir ilişki olduğu görülmektedir (r = 0,785**). Benzer şekilde bilgi temelli ör-gütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasında da %1 anlamlılık düzeyinde ve pozitif yönde bir

82

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

ilişki bulunmaktadır ( r = 0,475**). Son olarak bilgi yönetim süreçleri ve örgütsel yaratıcılık arasındaki ilişkiye baktığımızda ise, yine %1 anlamlılık düzeyinde değişkenler arasında pozitif

yönde kuvvetli anlamlı bir ilişkiden söz etmek mümkündür (r = 0,551**).

Değişkenler ve boyutlar arasındaki ilişkileri gösteren tablo aşağıda yer almaktadır.

Tablo: 9 Değişkenler ve Boyutlara İlişkin Ortalamalar, Standart Sapmalar, Güvenilirlikler ve Korelasyonlar.

Araştırma modelimiz doğrultusunda bilgi temelli örgütsel kültürün ve bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisinin ve bilgi yönetim süreçlerinin, bilgi temelli örgütsel kültür ve örgütsel yaratıcılık arasındaki aracı etkisinin araştırılması amacıyla regresyon analizi gerçek-leştirilmiştir. Regresyon analizi ilk olarak ana değişkenler arasında uygulanmış, daha sonra ise değişkenlerin alt boyutları düzeyinde inceleme yapılmıştır.

Ana değişkenler arasında yapılan regresyon analizi sonucunda, bilgi temelli örgütsel kültürün örgüt-sel yaratıcılık üzerinde %1 anlamlılık düzeyinde pozitif yönde etkisinin olduğu görülmüştür (β = 0,475**). Bilgi temelli örgütsel kültür, örgütsel yaratıcılık değişkeninde meydana gelen değişimin yaklaşık %21 ini açıklamaktadır (R2 = 0,213).

83

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 10: Bilgi temelli örgütsel kültürün örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür 0,475** 0,213

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

Bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisine baktığımızda da yine %1 anlamlılık düzeyinde pozitif yönde bir etki oldu-ğu görülmektedir (β = 0,551**). Bilgi yönetimi

süreçleri örgütsel yaratıcılık değişkenindeki

değişimin %29 unu açıklamaktadır (R2 = 0,292).

Tablo 11: Bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Bilgi Yönetimi Süreçleri 0,551** 0,292

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

Bilgi yönetimi süreçlerinin aracı etkisini test etmek amacıyla öncelikle bilgi temelli örgütsel kültürün bilgi yönetimi süreçleri üzerindeki etkisine de bakılmış ve ardından her iki değişkenin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bilgi temelli örgütsel kültürün bilgi yönetimi süreçleri üzerinde %1 anlamlılık düzeyinde pozitif yönde bir etkisi bulunmaktadır (β = 0,785**). Bilgi temelli örgütsel kültür bilgi yönetimi süreçleri değişkenin-deki değişimin yaklaşık %61’ini açıklamaktadır (R2 = 0,609). Bilgi temelli örgütsel kültür ve bilgi

yönetimi süreçlerinin birlikte örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi araştırıldığında ise bilgi temelli örgütsel kültürün örgütsel yaratıcılık üzerindeki anlamlı etkisinin kalmadığı görülmüştür (β = 0,112, Sig.0,531). Bilgi yönetim süreçleri ise örgütsel yaratıcılık üzerindeki anlamlılık düzeyini korumaktadır (β = 0,463**, R2 = 0,28).

84

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 12: Bilgi temelli örgütsel kültürün bilgi yönetimi süreçleri üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik regresyon analizi sonucu

Bilgi Yönetimi Süreçleri β Düzeltilmiş R2

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür 0,785** 0,609

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

Tablo 13: Bilgi temelli örgütsel kültürün ve bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Bilgi Temelli Örgütsel Kültür 0,112 -Bilgi Yönetimi Süreçleri 0,463** 0,292 +

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

+ Model: Sabit katsayı, Bilgi yönetimi süreçleri

Sonuç olarak, ana değişkenler açısından baktığı-mızda bilgi yönetimi süreçlerinin, bilgi temelli örgütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasında aracı etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Örgüt içerisinde destekleyici bir ortamın sağlanması, bilgi yönetimi süreçlerinin çalışmasını sağlayacak ve bilgi yönetim süreçleri ise örgütsel yaratıcılığın artması yönünde katkı sağlayacaktır.

Araştırmamız kapsamında ana değişkenlerin ardından regresyon analizine boyutlar bazında devam edilmiştir. Boyutlar açısından ilk olarak bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi araştırılmış, daha sonra

ise bilgi yönetim süreçleri boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi incelenmiştir. En son olarak da bilgi yönetimi süreçleri boyutlarının bilgi temelli örgütsel kültür boyutları ile örgütsel yaratıcılık arasındaki aracı etkisi test edilmiştir. Bunun için ayrıca bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının bilgi yönetimi süreçleri boyutları üzerindeki etkisine de bakılmıştır.

Bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisine bakıldığında yal-nızca ödüllendirme boyutunun örgütsel yaratıcılık üzerinde etkisi olduğu görülmüştür. Buna göre ödüllendirme %1 anlamlılık düzeyinde örgütsel yaratıcılık üzerinde pozitif yönde etkilidir (β = 0,414**, R2 = 0,157).

85

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 14: Bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel YaratıcılıkBilgi Temelli Örgütsel Kültür β Düzeltilmiş R2

Ödüllendirme 0,414** 0,157Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

Bilgi yönetim süreçleri boyutlarının örgütsel ya-ratıcılık üzerindeki etkisine bakıldığında da %5 anlamlılık düzeyinde sosyalleşme ve dışsallaşma

boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerinde pozitif yönde etkili olduğu görülmüştür ( βsosyalleşme = 0,353*, βdışsallaşma = 0,304*).

Tablo 15: Bilgi yönetimi süreçleri boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

+ Model: Sabit katsayı, sosyalleşme, dışsallaşma

Örgütsel YaratıcılıkBilgi Yönetimi Süreçleri β Düzeltilmiş R2

Sosyalleşme 0,353* 0,300Dışsallaşma 0,304* 0,340+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

Boyutlar bazında yapılan analizlere bilgi yö-netimi süreçleri boyutlarının aracı etkisini test etmek amacıyla devam edilmiş ve öncelikle bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının bilgi yönetimi süreçleri üzerindeki etkisi incelenmiş-tir. Bu amaç doğrultusunda, örgütsel yaratıcılık üzerinde yalnızca sosyalleşme ve dışsallaşmanın etkisi görüldüğünden, bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının bütünleşme ve içselleşme boyutları üzerindeki etkisi incelenmemiştir.

İlk olarak bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının sosyalleşme üzerindeki etkisine bakılmıştır. Bu analiz sonucunda ödüllendirme ve güven bo-yutlarının %1 anlamlılık düzeyinde sosyalleşme

üzerinde pozitif yönde etkili olduğu görülmüştür (βödüllendirme = 0,436** , βgüven = 0,359**). İkinci olarak da bilgi temelli örgütsel kültür boyutları-nın dışsallaşma üzerindeki etkisine bakılmıştır. Yapılan regresyon analizi sonucunda yine ödül-lendirme ve güven boyutlarının %1 anlamlılık düzeyinde dışsallaşma üzerinde pozitif yönde etkili olduğu görülmüştür (βödüllendirme = 0,272** , βgüven = 0,548**).

86

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 16: Bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının sosyalleşme boyutu üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

SosyalleşmeBilgi Temelli Örgütsel Kültür β Düzeltilmiş R2

Ödüllendirme 0,436** 0,339Güven 0,359** 0,435+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01 + Model: Sabit katsayı, ödüllendirme, güven

Tablo 17: Bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarının dışsallaşma boyutu üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Dışsallaşma Bilgi Temelli Örgütsel Kültür β Düzeltilmiş R2

Güven 0,548** 0,434Ödüllendirme 0,272** 0,487+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01 + Model: Sabit katsayı, güven, ödüllendirme

Son olarak bilgi yönetimi süreçleri boyutlarının aracı değişken olup olmadığı test edilmiştir. Bilgi temelli örgütsel kültür boyutlarından hem güven boyutu hem de ödüllendirme boyutu, ayrı ayrı sosyalleşme ve dışsallaşma boyutları ile birlikte analize sokularak örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi incelendiğinde, sosyalleşme ve dışsallaş-

ma boyutlarının hem ödüllendirme ve örgütsel yaratıcılık arasında, hem de güven ve örgütsel yaratıcılık arasında aracı değişken olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan regresyon analizi sonuçlarına ilişkin tablolar ise aşağıda yer almaktadır.

Tablo 18: Ödüllendirme ve sosyalleşme boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Ödüllendirme 0,129 -Sosyalleşme 0,558** 0,300+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01 + Model: Sabit katsayı, sosyalleşme

87

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

Tablo 19: Ödüllendirme ve dışsallaşma boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Ödüllendirme 0,186 -Dışsallaşma 0,542** 0,282+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

+ Model: Sabit katsayı, dışsallaşma

Tablo 20: Güven ve sosyalleşme boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Güven 0,057 -Sosyalleşme 0,558** 0,300+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

+ Model: Sabit katsayı, sosyalleşme

Tablo 21: Güven ve dışsallaşma boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisini ölçmeye yönelik çoklu regresyon analizi sonucu

Örgütsel Yaratıcılık β Düzeltilmiş R2

Güven 0,027 -Dışsallaşma 0,542** 0,282+

Not: * p < 0,05, ** p < 0,01

+ Model: Sabit katsayı, dışsallaşma

SONUÇ

Araştırma amacımız doğrultusunda bilgi yönetimi süreçlerinin bilgi temelli örgütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasındaki aracı etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla, ilk olarak ana değişkenler arasındaki ilişkiler incelenmiş, ardından bu ilişkilerin altında

yatan nedenlerin ortaya konması için araştırmaya alt boyutlar düzeyinde devam edilmiştir. Ana değişkenler arasındaki ilişkilerin incelenmesi sonucunda, bilgi temelli örgütsel kültürün hem bilgi yönetimi süreçleri hem de örgütsel yaratıcı-lık üzerinde pozitif yönde anlamlı etkisi olduğu görülmüştür ( βbilgi yönetimi süreçleri = 0,785**, βörgütsel

88

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

yaratıcılık = 0,475**). Ayrıca bilgi yönetimi süreç-lerinin de örgütsel yaratıcılık üzerinde pozitif yönde anlamlı düzeyde etkisi olduğu sonucuna varılmıştır (β = 0,551**). Bu doğrultuda bilgi temelli örgütsel kültürün örgütsel yaratıcılık üzerindeki dolaylı etkisi de araştırılmış ve bilgi yönetimi süreçlerinin bilgi temelli örgütsel kültür ile örgütsel yaratıcılık arasındaki aracı etkisinin olduğu görülmüştür. Bilgi yönetimi süreçleri, bilginin oluşumu ve örgüt içerisinde yayılımını sağlayacak bir mekanizma olarak çalışmaktadır. Örgütsel yaratıcılığın gerçekleşmesi için de yeni fikirlerin paylaşılması ve yayılımı büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bilgi yönetimi süreçle-rinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi açıktır. Hem örgütsel yaratıcılık hem de bilgi yönetimi süreçlerinin gerçekleşmesi için örgüt içerisinde uygun bir ortamın olması gerekmektedir. İşte bu noktada bilgi temelli örgütsel kültürün rolü ve önemi ortaya çıkmaktadır. Bir işletmedeki ortam, bilginin oluşumunu ve yayılımını sağlayacak bir kültürü yansıtıyorsa, örgüt içerisinde bilgi yönetim süreçlerinin yürütülmesi kolaylaşacak ve sonuç olarak örgütsel yaratıcılık da olumlu yönde etkilenecektir.

Hangi bilgi yönetimi süreçlerinin, bilgi temelli örgütsel kültürün unsurları ile örgütsel yaratıcılık arasında aracı rol üstlendiğini belirlemek ama-cıyla boyutlar bazında yapılan incelemede, ilk olarak bilgi temelli örgütsel kültür unsurlarının örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Yapılan analiz sonucunda kültür boyutlarından ödüllendirmenin örgütsel yaratıcılık üzerinde pozitif yönde etkili olduğu görülmüştür ( β = 0,414**). Ödüllendirme sistemi içerisinde, çalı-şanların performanslarıyla doğru orantılı olarak teşvik edilmesinin yanı sıra yapılan her hatanın

cezalandırılmaması da düşünülmelidir. Bu ne-denle ödüllendirme sisteminin örgütsel yaratı-cılık üzerindeki etkisi de açıktır. Yeni fikirlerin ödüllendirildiği ve hataların cezalandırılmadığı bir ortamda örgütsel yaratıcılık da olumlu yönde etkilenecektir. Bilgi yönetimi süreçlerinin örgütsel yaratıcılık üzerindeki etkisi incelendiğinde ise, sosyalleşme ve dışsallaşma boyutlarının örgütsel yaratıcılık üzerinde pozitif yönde etkili olduğu sonucuna varılmıştır (βsosyalleşme = 0,353*, βdışsallaşma = 0,304*). Sosyalleşme örtük bilgiden örtük bilgiye dönüşümü ifade etmektedir ve bireylerin zihninde yer alan bilginin ve ustalığın genellikle gözlem yoluyla bir başka birey tarafından alınmasını ifade etmektedir. Dışsallaşma ise örtük bilginin açık bilgi haline gelmesini, diğer bir ifadeyle bireylerin zihnindeki bilgilerin genellikle sözlü iletişim şeklinde paylaşılmasını ifade etmektedir. Her iki süreç de örgütsel yaratıcılık için gerekli bilgi oluşumunu ve paylaşımını destekleyici rol üstlenmektedir. Bilgi temelli örgütsel kültür unsurlarının bilgi yönetimi süreçlerinin üze-rindeki etkisine bakıldığında, ödüllendirme ve güvenin hem sosyalleşme hem de dışsallaşma üzerinde pozitif yönde etkili olduğu görülmüştür (βödüllendirme*sosyalleşme = 0,436**, βödüllendirme*dışsallaşma = 0,272** , βgüven*sosyalleşme = 0,359**, βgüven*dışsallaşma

= 0,548**). Bilginin paylaşılması örgüt içerisin-deki güven ortamı ile de yakından ilgilidir. Bu nedenle çıkan sonuç beklenilen doğrultudadır. Son olarak sosyalleşme ve dışsallaşmanın aracı etkisi incelendiğinde de sosyalleşmenin hem ödüllendirme ve örgütsel yaratıcılık, hem de güven ile örgütsel yaratıcılık arasında aracı rolü olduğu tespit edilmiştir. Benzer şekilde dışsallaş-ma da hem ödüllendirme ve örgütsel yaratıcılık hem de güven ve örgütsel yaratıcılık arasında

89

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

aracı etkiye sahiptir. Bu doğrultuda araştırma hipotezlerimiz kısmen kabul edilmiştir. Sonuç olarak örgüt içerisinde sağlanacak güven ortamı ve gerekli teşvik sisteminin, sosyalleşme ve dış-sallaşma süreçleri aracılığıyla örgütsel yaratıcılığın artmasını sağlayacağını söylemek mümkündür. Yapılan bu araştırma yazılım sektörü ile kısıtlı kalmaktadır. Bu nedenle bundan sonra yapılacak araştırmaların farklı sektörlere ve daha geniş kitlelere uygulanması yararlı olacaktır.

KAYNAKÇA

AMABILE, T.M. , CONTI, R. , COON, H., LA-ZENBY, J. VE HERRON, M., (1996).“Asses-sing The Work Environment for Creativity”, The Academy of Management Journal, (39)5: 1154-1184

ARMBRETCH, F.M.R., CHAPAS, R.B., CHAP-PELOW, C.C., FARRIS, G.F., FRIGA, P.N., HARTZ, C.A., MC ILVAINE, M. E., POSTLE, S.R. VE WHITHWELL, G.E., (2001). “Knowledge Management in Research and Development”, Research Technology Management, (44)4:28-48

AYBAS, M., (2007). “Türk İşletmelerinde Örgütsel Öğrenme, Bilişim Teknolojileri ve Örgütsel Bağlam İlişkilerini İncelemeye Yönelik Bir Araştırma”, Yayınlanmamış Doktora Tezi

CHASE, R.L., (1997). “The Knowledge-Based Organization: An International Survey”, The Journal of Knowledge Management, (1)1:38-49

CHOI, B. VE LEE, H., (2002). “Knowledge Management Strategy and Its Link to Know-

ledge Creation Process”, Expert Systems with Application, (23):173-187

CHOURIDES, P., LONGBOTTOM, D, VE MURPHY, W., (2003). “Excellence in Know-ledge Management: An Empirical Study to Identify Critical Factors and Performance Measures”, Measuring Business Excellence, (7)2:29-45

CLARKE, P. VE COOPER, M., (2000). “Know-ledge Management and Collaboration”, Proc.of the Third Int.Conf.On Practical Aspects of Knowledge Management (PAKM), October 30-31,1-9

ÇAVUŞ, M.F., (2006).“İşletmelerde Personel Güçlendirme Uygulamalarının Örgütsel Yara-tıcılık ve Yenilikçiliğe Etkileri Üzerine İmalat Sanayiinde Bir Uygulama”, Doktora Tezi

DAMODARAN, L. VE OLPHERT, W., (2000). “Barriers and Facilitators to the Use of Knowledge Management Systems”, Behavior and Information Technology, (19)6:405-413

DAVENPORT, T.H., DE LONG, D.W. VE BE-ERS, M.C., (1998). “Successful Knowledge Management Projects”, Sloan Management Review, Winter, 43-57

DE LONG, D., (1997). “Building the Knowled-ge-Based Organization: How Culture Drives Knowledge Behaviors”, Earnst & Young Center for Business Innovation, Çalışma Raporu, May,1-29

FAIRHOLM, M.R. VE FAIRHOLM, G., (2000). “Leadership Amid The Constraints of Trust”, Leadership & Organization Development Journal, (21)2:102-109

90

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

FELICIANO, J.L., (2007). “The Success Criteria for Implementing Knowledge Management Systems in an Organization”, Doktora Tezi

FERNANDEZ, I.B. VE SABHERWAL, R., (2001). “Organizational Knowledge Mana-gement: A Contingency Perspective”, Jour-nal of Management Information Systems, (18)1:23-55

FORD, C.M., (1996). “A Theory of Individual Creative Action in Multiple Social Doma-ins”, Academy of Management Review, (21)4:1112-1142

GLISBY,M. VE HOLDEN,N., (2003). “Contextual Constraints in Knowledge Management The-ory: The Cultural Embeddedness of Nonaka’s Knowledge-Creating Company”, Knowledge and Process Management, (10)1:29-36

GLOET, M. VE TERZIOVSKI, M., (2004). “Exploring the Relationship BetweenKonw-ledge Management Practices and Innovation Performance”, Journal of Manufacturing Technology Management,(15)5:402-409

GOLD, A.H., MALHOTRA, A.VE SEGARS, A.H., (2001). “Knowledge Management: An Organizational Capabilities Perspecti-ve”, Journal of Management Information Systems,(18)1:185-214

GROVER, V. VE DAVENPORT, T.H., (2001). ”General Perspectives on Knowledge Ma-nagement: Fostering A Research Agen-da”, Journal of Management Information Systems,(18)1:5-21

HICKMAN, L.J., (1997). “The Impact of Executive Team Excellence and The Work Environment on Organizational Creativity”, Doktora Tezi

JANZ, B.D. VE PRASARNPHANICH, P., (2003). “Understanding the Antecedents of Effective Knowledge Management: The Importance of A Knowledge-Centered Culture”, Decision Sciences,(34)2:351-384

KOH, A.T., (2000). “Linking Learning, Know-ledge Creation, and Business Creativity”, Technological Forecasting and Social Change, (64):85-100

KROGH, G.V., (1998). “Care in Knowledge Creation”, California Management Review, (40)3:133-153

LAUDON, K.C. VE LAUDON, J.P., (2002). “Essentials of Management Information Systems”, Prentice Hall, 5.Basım

LEE, H. VE CHOI, B., (2003). “Knowledge Management Enablers, Processes, and Or-ganizational Performance: An Integrative View and Empirical Examination”, Jour-nal of ManagementInformation Systems, (20)1:179-228

LIEBOWITZ, J., (1999). “Knowledge Manage-ment Hand Book”, CRC Press LLC

MC LEAN, L.D., (2005). “Organizational Culture’s Influence on Creativity and Innovation: A Review of the Literature and Implications for Human Resource Development”, Advances in Developing Human Resources, (7)2:226-246

91

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiEkim/Kasım/Aralık Güz Dönemi Cilt: 2 Sayı: 6 Yıl:2013 Jel Kodu: Z18

October / November / December Fall Semester Volume: 2 Issue: 6 Year: 2013ID:75 K:153

MOSTAFA, M.M. - EL-MASRY, A., (2008). “Perceived Barriers to Organizational Cre-ativity: A cross-cultural study of British and Egyptian future marketing managers”, Cross Cultural Management: An International Journal,(15)1:81-93

NONAKA, I., (2007). “The Knowledge Creating Company”, Harward Business Review, July-August, 162 – 171

NONAKA, I., (1994). “A Dynamic Theory of Organizational Knowledge Creation”, Or-ganization Science,(5)1:14-37

NONAKA, I. VE KONNO, N., (1998). “The Concept of Ba”, California Management Review,(40)3:40-54

OXENDINE, L.T., (1998). “Creative Coalitions: A Study of Collective Action in Organizati-onal Creativity”, Doktora Tezi

QUINTAS, P., LEFRERE, P. VE JONES, G., (1997). “Knowledge Management: A Strategic Agenda”, Long Range Planning, (30)3:385-391

SABHERWAL, R. VE FERNANDEZ, I.B., (2003). “An Empirical Study of The Effect of Knowledge Management Processes at In-dividual, Group, and Organizational Levels”, Decision Science, (34)2:225-260

SARIN, S. VE MC DERMOTT, C., (2003). “The Effect of Team Leader Characteris-tics on Learning, Knowledge Application, and Performance of Cross-Functional New Product Development Teams”, Decision Sciences, (34)4:707-739

VOON, W. (2007). “Knowledge Management Repositories: Supporting Knowledge Work and Activity in Organizations”, Doktora Tezi

WOODMAN, R.W.,SAWYER, J.E. VE GRIF-FIN, R.W., (1993).“Toward a Theory of Organizational Creativity”, The Academy of Management Review,(18)2:293-321

YEH, Y.J., LAI, S.Q. VE HO, C.T., (2006). “Knowledge Management Enablers: A Case Study”, Industrial Management & Data Systems, (106)6:793-810

9292

DİYARBAKIR HALK OYUNLARINDAN KEŞEO, DELİLO, HALAY, İKİ AYAK, ESMER OYUNLARININ MÜZİK ANALİZİ, DÜZENLENMESİ VE

ÇOK SAZLI İCRASININ İNCELENMESİ*

MUSIC ANALYSIS, ARRANGEMENT AND REVIEW OF MULTI INSTRU-MENT PERFORMANCE OF DIYARBAKIR FOLK DANCES NAMED AS

KESOA, DELILO, HALAY, İKI AYAK, AND ESMER

Mustafa ŞAHİN

Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuvarı

Özet: Halk oyunları müzikleri dünyanın her yerinde örf, anane, gelenek, görenek ve kültürü ifade ettiği için önemlidir. Bu konuda şanslı olan Diyarbakır yüzyıllardır çok farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bunun sonucunda çalışılması ve araştırılması gerekli zengin halk oyunları müziği mirası bizlere kalmıştır. Bu mirasın araştırılarak ortaya çıkarılması, müziklerinin analizi, düzenlenmesi ve çok sazlı icrasının incelenmesi çalışmanın amacıdır. Araştırma boyunca nitel araştırma modeli kullanılırken araştırma yöntemi olarak görüşme (mülakat), araştırmada veri toplama aracı olarak da görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada, Diyarbakır halk oyunları müziklerinin geçmişten günümüze icra geleneği incelenmiştir. Gözlem yolu ile çalışmada yer alan oyunların yarışma, gösteri ve düğün ortamındaki performansları izlen-miş, müzikal yapıları ve icra geleneği tespit edilmiştir. Yazılı metne gereken kısımlar dönüştürülmüş ve oyun müzikleri yazılarak analizi yapılmıştır. Müziklerin düzenlemeleri stüdyo ortamında çaldırılmıştır. Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuarı Halk Oyunları Bölümü öğrencileri denek olarak kullanılmış, mevcut cd ile birlikte konservatuar yarışma topluluğu sahnede bir performans gerçekleştirmiş ve müziğin oyuncular tarafından duyumuna yönelik yedi soruluk bir görüşme formu aracılığı ile sonuçlara ulaşılmıştır. Diyarbakır halk oyunları müziklerinin geleneksel yapıda davul-zurna eşliğinde tek sesli biçimde, çok sazlı olarak ise rebap, arbani, kemençe ve dilsiz kaval kullanılarak icra edildiği tespit edilmiştir. Araştırmada, Diyarbakır Halk oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer oyunlarının sahnede düzenlemeli ve çok sazlı olarak icra edilebileceği ortaya çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: Halk Oyunları, Müzik Analizi

Abstract: Folkdances are very important as they reflect customs, traditions, conventions and culture of the society all over the world. Diyarbakır, which is very lucky for its dances, welcomes very different cultures for ages so we are left heritage of rich folkdances music which need to be researched and studied. The purpose of the study is to reach these heritages, to analyze and arrange the music, and to review of multi instrument performance. In this research, qualitative research has been used and research method is interview. The tradition of Diyarbakır Folkdance Music Performance from past to present has been reviewed in the study. Performances of folkdances studied in the study in different environment such as competition, programme, and wedding ceremony have been watched through observation and music structure and performance traditions have been noted. Necessary parts are changed into written resource and dance music is written and analysed, then they are arranged in studio environment. Students from Dicle University State Conservatory Department of Folkdances are used as subjects in the study and competition group in Conservatory performed using the available CD. The results are received through 7 items questionnaire which is about how students hear the music. Diyarbakır folkdance music is performed as single sound with shawm and drum, as multi instrument it is performed using rebap, arbani, kemencha, dilsiz kaval. The result indicates that Diyarbakır folkdances such as Kesoa, Delilo, Halay, İki Ayak, and Esmer can be performed with choreography on stage and with multi instrument.

Key Words: Folkdances, Music Analysis

(*) Bu bildiri yazarın aynı zamanda Nisan 2013 de kabul edilen Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi (DÜBAP)’dir.

93

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

1. GİRİŞ

Diyarbakır ili, Türk Halk Oyunları türlerinden halayın çeşitliliğini ve farklı karekteristik özellik-lerini bünyesinde barındırır. Halaydaki çeşitlilik oyunlara coşku, sevgi, hüzün, mertlik ve çeşitli doğa olayları şeklinde yansır. Oyunlar genelde kına geceleri, düğün, bayram ve özel günlerde karşımıza çıkar. Ayrıca sohbet ve eğlenme ama-cıyla gidilen toplantılarda da görülür (Ateşoğulları, 2013). Yörede oyunlar genellikle ağır tempoyla başlar ve hızlanarak devam eder. Oyun formları olarak genelde düz çizgi, karşılıklı iki düz çizgi, yarım daire ve daire formu kullanılmaktadır. Kadın erkek birlikte karma oynandığı görülsede sadece erkek yada sadece kadınların oynadığı oyunlarda vardır (Yeşilkaya, 2013).

Halk oyunları çalışmaları yetmişli yılların sonlarına dek geleneksel yapılarda sahneye uyarlanmıştır. Bu durum Diyarbakır oyunları için de geçerli olup bu dönem içersinde oyun müziklerine herhangi bir müdahale olmamıştır. Diyarbakır da oyunlara genelde davul zurna eşlik etmiştir.(Börü, 2013) Yetmişli yılların sonuna doğru Devlet Halk Dansları Topluluğunun kurulmasıyla birlikte hem oyunların sahneye uyarlanışı hem de müziklerin düzenlenmesi ve çok sazlı yapıya bürünmesi, bu çalışmaların medya da herkes tarafından seyredi-liyor olması bütün çalışmaları etkilemiştir. Devlet Halk Dansları Topluluğunun sahne çalışmaları diğer bütün halk oyunları guruplarınıda etkile-miş, hatta yarışmalara kadar yansımış stilize dal adı altında yeni bir kategori ortaya çıkmıştır. Bu dalla birlikte müzik düzenlemeleri ve çok sazlı icrada başlamıştır. Takip eden yıllarda bu çalış-malar bütün sahne tekniklerinin ve teknolojininde

kullnıldığı en üst düzey sahne performansları seviyesine gelmiştir.

Bu çalışmada, tespit edilen Diyarbakır yöresi oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki ayak ve Esmer oyunları müziklerinin notaya alınması, analizi, düzenlenmesi ve çok sazlı olarak oyun-la birlikte icra edilebilirliği asıl konuyu teşkil etmektedir. Bu bağlamda yörede yetişmiş usta halk oyuncularla karşılıklı görüşmelerle kayıtlar alınmış ve bu kayıtlardaki orjinal melodilerden yola çıkılmıştır. Hem otantik kullanılan melodiler hemde düzenlemede kullanılacak melodiler nota-ya alınmış ve çalışmada kullanılmıştır. Çalışma içinde bir müzik gurubu oluşturularak yapılan müzikler kayıt altına alınmış ve bir eşlik CD si oluşturulmuştur. Bu Cd nin kullanıldığı bir per-formans gerçekleştirilerek performansda yer alan oyuncu öğrencilere anket uygulanarak bulgulara varılmıştır.

Diyarbakır Halk Oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer Oyunlarının Müzik Analizi, Düzenlenmesi ve Çok Sazlı İcrasının İncelenmesi başlıklı bu çalışmanın Türk halk Oyunları çalışmalarına bir örnek teşkil edeceğini ve bu alanda yapılan çalışmaları yönlendirmesi bakımından faydalı olmasını diliyorum.

2. DİYARBAKIR HALK OYUNLARINDAN KEŞEO, DELİLO, HALAY, İKİ AYAK VE ESMER OYUNLARININ OTANTİK NOTASI VE MÜZİK ANALİZİ

Bu çalışmadaki oyun müziklerinin incelenmesinde ezgilere, makam isimleri verilirken Türk Sanat Müziğindeki seyir, güçlü ve benzeri özelliklerine bakılmadan ezgilerde kullanılan perdeler dikkate alınmıştır.

94

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

2. 1. Keşeo

Oyunun en önemli özelliği sadece erkekler ta-rafından oynanıyor olmasıdır. Bu oyun çok eski dönemlerde yörede yaşayan alkol almış hırıstiyan

bir din görevlisinin oynadığı delilo oyununun taklit edilmiş versiyonudur. Yörede yaşayan din görevlilerine keşe adı verildiğini görüşme yaptığımız halk oyuncu büyüklerimizden tespit ediyoruz (İnal, 2013).

2. 1. 1. “Keşeo” İsimli Oyun Müziğinin Notası

Keşeo

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna - Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 1: Keşeo İsimli Oyun Müziğinin Notası

. 1. 2. “Keşeo” İsimli Oyun Müziğinin Analizi

Bütün ezgiyi incelediğimizde herhangi bir ma-kam dizisine uymadığı görülmektedir. Karar verdiği perdeye bakılarak segah dizisinde olduğu söylenebilir.

Tablo 1. “Keşeo” İsimli Oyun Müziğinin Özellikleri

Dizisi SegahDonanımı Kullanılmamış Karar Sesi SiGüçlüsü miSes Değiştirici İşaretler Fa diyezYedeni KullanılmamışSes Aralığı 7 sesEn Pes Sesi Fa diyezEn Tiz Sesi miUsulü 2+3 = 5/8

2.2. Delilo

Oyun sevgi, saygı, hoşgörü,coşku, birlik ve beraberliği yansıtmaktadır. Kimine göre bere-ketli geçen hasat dönemi sonu sevinci kimine görede düğün dernekte eğlenme amaçlı oynanan bir oyundur. Oyun hakkında farklı görüşlerin olması aslında farklı varyantlarının olduğunun

95

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

göstergesidir. Oyun yerine göre sözlü veya sözsüz oynanmaktadır (İnal, 2013).

2. 2. 1. “Delilo” İsimli Oyun Müziğinin Notası

Delilo

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 2: Delilo İsimli Oyun Müziğinin Notası

2. 2. 2. “Delilo” İsimli Oyun Müziğinin Analizi

Bütün ezgi incelendiğinde ölçülerin hepsinin çargah(do) perdesinde kaldığı görülmektedir.

Ayrıca donanımda kullanılan Sib2 yeden ses olarak kullanılmıştır. Karar sesinin do olmasından dolayı ezginin makam dizisinin çargah olduğunun söylenmesi mümkündür.

Tablo 2. “Delilo” İsimli Oyun Müziğinin Özellikleri

Dizisi Çargah

Donanımı Sib2

Karar Sesi Do

Güçlüsü Re

Ses Değiştirici İşaretler Kullanılmamış

Yedeni Sib2

Ses Aralığı 4 ses

En Pes Sesi Sib2

En Tiz Sesi Mi

Usulü 4/4

96

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

Esere ait notada kullanılan perdeler göz önüne alındığında, söz konusu eserin Çargâh Makamı dizisi ile aynı sesleri kullandığı görülmektedir.

2. 3. Halay

Halay aynı zamanda Govend olarakta bilinir. Aslında halay türkü söyleyerek oynanan oyundur.

Söylenen sözlere göre konular değişebilir ve farklı varyantları vardır. Daha çok karşılıklı yaşanan sevgiler bu oyuna konu olmuştur. Coşkulu ve ritmik yapısı hızlı oyunlardır (Börü, 2013).

2. 3. 1. “Halay” İsimli Oyun Müziğinin Notası

Halay

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna - Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarih: 28.01.2013

Şekil 3: Halay İsimli Oyun Müziğinin Notası

2. 3. 2. “Halay” İsimli Oyun Müziğinin Analizi

Bütün oyun müziği incelendiğinde çargah(do) perdesinde karar verdiği görülmektedir. Ayrıca donanımda kullanılan Sib2 yeden ses olarak kullanılmıştır. Karar sesinin do olmasından do-layı ezginin makam dizisinin çargah olduğunun söylenmesi mümkündür

Tablo 3. “Halay” İsimli Oyun Müziğinin Özellikleri

Dizisi ÇargahDonanımı Sib2Karar Sesi DoGüçlüsü MiSes Değiştirici İşaretler KullanılmamışYedeni Sib2Ses Aralığı 6 sesEn Pes Sesi SolEn Tiz Sesi MiUsulü 2/4

Esere ait notada kullanılan perdeler göz önüne alındığında, söz konusu eserin Çargâh Makamı dizisi ile aynı sesleri kullandığı görülmektedir.

2. 4. İki Ayak (Du Nig)

Oyun adım olarak halay ve tek ayak oyunlarına benzemekle beraber tek adım oyunundaki tek topuk yerine iki topuk vurularak oynanmaktadır. Tek ayak oyunundaki tek düzeliği değiştirmek amacıyla varyant olarak çıktığı söylenmektedir (İnal, 2013). Oyunun hikayesi hakkında fazla bilgi yoktur.

97

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

2. 4. 1. “İki Ayak” İsimli Oyun Müziğinin Notası

İki Ayak

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa ŞahinZurna - Davul: Seyithan Atar- Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 4: İki Ayak İsimli Oyun Müziğinin Notası

2. 4. 2. “İki Ayak” İsimli Oyun Müziğinin Analizi

Bütün oyun müziği incelendiğinde çargah (do) perdesinde karar verdiği görülmektedir. Karar sesinin do olmasından dolayı ezginin makam dizi-sinin çargah olduğunun söylenmesi mümkündür.

Tablo 4. “İki Ayak” İsimli Oyun Müziğinin Özellikleri

Dizisi ÇargahDonanımı KullanılmamışKarar Sesi DoGüçlüsü DoSes Değiştirici İşaretler KullanılmamışYedeni KullanılmamışSes Aralığı 4 sesEn Pes Sesi DoEn Tiz Sesi Fa

Usulü4 zamanlı ana usulün üçerli şekli 12/8

Esere ait notada kullanılan perdeler göz önüne alındığında, söz konusu eserin Çargâh Makamı dizisi ile aynı sesleri kullandığı görülmektedir.

2. 5. Esmer (Harrani)

Yörede yaptığımız görüşmelerde esmer kızlara yakılan türküler eşliğinde oynanan bir oyun olarak ifade edilmektedir. Eskiden bir erkek ve bayanın buluşup görüşmesi çok uygun bulunmazdı bu yüzden de insanlar sevgilerini ancak nişan, düğün

gibi eğlence ortamlarında bu oyunu oynarken maniler yakarak dile getirmişlerdir. Oyunun kendine ait bir türküsü ve bu türkünün çeşitli varyantları da vardır (İnal, 2013).

98

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

2. 5. 1. “Esmer” İsimli Oyun Müziğinin Notası

Esmer

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurn -Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 5: Esmer İsimli Oyun Müziğinin Notası

2. 5. 2. “Esmer” İsimli Oyun Müziğinin Analizi

1. ve 2. ölçü incelendiğinde, ikinci ölçünün so-nunda çargah makamının üçüncü derecesi olan mi

perdesinde yarım kalış yapılıp devamında çargah perdesinde karar verilmiştir. Yeden olarak sol perdesinin kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Tablo 5. “Esmer” İsimli Oyun Müziğinin Özellikleri

Dizisi Çargah

Donanımı Sib2

Karar Sesi Do

Güçlüsü Mi

Ses Değiştirici İşaretler Kullanılmamış

Yedeni Sol

Ses Aralığı 6 ses

En Pes Sesi Sol

En Tiz Sesi Mi

Usulü 2/4

Esere ait notada kullanılan perdeler göz önüne alındığında, söz konusu eserin Çargâh Makamı dizisi ile aynı sesleri kullandığı görülmektedir

3. DİYARBAKIR HALK OYUNLARINDAN KEŞEO, DELİLO, HALAY, İKİ AYAK VE ESMER OYUNLARININ DÜZENLEMELİ NOTASI VE ÇOK SAZLI İCRASI

Bir oyuna müzik düzenlemesi yapılmadan önce yöreyle ilgili bir ön araştırma yapılmalıdır. Yörede kullanılan geleneksel enstrumanlar tespit edilmeli ve bunların ön planda olduğu bir orkestra oluştu-rulmalıdır. Örneğin bir halay yöresi çalışılacaksa zurna, teke yöresi çalışılacaksa sipsi muhakkak kullanılmalıdır. Hazırlanılacak performansa göre örneğin yarışma ise yarışma kriterlerine göre bir gösteri veya müzikal ise sahne şartlarına ve yöreye göre orkestra oluşturulur.

Müzik düzenlemesi yapılırken öncelikle bir kompozisyon gibi giriş bölümü yani intro olması gerekir. İntrolar genellikle yazılırken yöreyi hissettirmeli o yörenin özelliklerini içermelidir. Örneğin bir Horon ekibi ise introda kemençe veya tulum ile yol havası çalınması gibi. Ayrıca intronun devamında gelen ilk oyunun makamsal ve ritmik özelikleri bakımından da o oyunun müziğini çağrıştırmalıdır.

99

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

Oyunlarda olduğu gibi müzik düzenlemesinde de güçlü yerler oyunun yükseldiği hızlandığı ivme kazandığı yerler yada duygusal yerler yavaş v.s bölümler olmalı oyun müzikleri makamsal olarak birbirine uyumlu geçişlerde kulağı tır-malamamalıdır. Örneğin oyun müziği uşak olan bir parçadan hicaz bir parçaya geçerken ya bir hazırlık ön geçiş yapılmalı yada mümkünse başka bir parça kullanılmalıdır. Düzenleme içinde ge-rekli alt yapı enstrumanlarına yer verilmeli ancak çok karışık armoniler kullanmadan oyuna eşlik müziği olduğu düşünülerek oyuncularında rahat

algılayabilecekleri şekilde hazırlanarak güzel bir finalle sonlandırılmalıdır.

Bu çalışmanın amacı doğrultusunda Diyarbakır oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak ve Esmer oyunlarının düzenlemeleri yapılmış ve örnek bir Cd hazırlanarak uygulama yapılmıştır.

3. 1. İntro

İntro ilk gelen oyunun makamsal yapısına uygun olarak yazılmıştır. Ancak gelen oyunun ritmik yapısı beş zamanlı olduğu için geçişi sağlamak için iki ölçü beş zamanlı melodisiz sadece davul çalınarak oyuna geçiş yapılabilir.

İntro

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Ahmet GÜNDÜZ

Tarihi: 28.01.2013

Şekil 6: İntro Müziğinin Notası

3. 2. Keşeo

Keşeo oyunun birkaç farklı çalınan ezgisi olmasına karşın bu çalışmada aşağıda notası veririlen ezgi düzenlemede kullanılmışdır. İki boş beş zamanlı

ritimden sonra yörenin özelliklerini hissettiren bir mey açışından sonra ilk ölçü mey tarafından solo alt yapılarla birlikte çalınıp ikinci dönüşte toplu çalınacaktır.

100

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

Keşeo (Düzenlemeli)

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 7: Keşeo İsimli Oyun Müziğinin Düzenlemelide Kullanılan Notası

3. 3. Delilo

Bir çok türküsü ve melodisi olan delilo oyununun düzenleme çalışmasında selimo ezgisi kullanıl-

mıştır. Ezgiye hazırlık ve renk katmak amacıyla ilk altı ölçü yeni bir melodi yazılmış daha sonra ezgiye geçilmiş devamında bağlama geçişiyle halay oyununa devam edilmiştir.

Delilo (Düzenlemeli)

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 8: Delilo İsimli Oyun Müziğinin Düzenlemelide Kullanılan Notası

3. 4. Halay

Halay oyununun da birçok varyantı olmasına karşın en bilinen ve kullanılan melodisi nare

diye bildiğimiz melodidir. Bu çalışmada da nare kullanılmakla beraber asıl melodiye girmeden önce oyunun hazırlık bölümünde ve girişte ara melodi düzenlenmiştir. Ana melodi kullanıldıktan

101

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

sonra öne çıkışlarda yörede kullanılan farklı bir varyant düzenleme içinde yer almıştır.

Halay (Düzenlemeli)

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 9: Halay İsimli Oyun Müziğinin Düzenlemelide Kullanılan Notası

3. 5. İki Ayak (Du Nig) İki ayak oyununun orjinal melodisi olmasına karşın yine yörede çok bilinen Ahmediye isimli ezgi düzenleme içinde kullanılmıştır.

İki Ayak (Düzenlemeli)

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 10: İki Ayak İsimli Oyun Müziğinin Düzenlemelide Kullanılan Notası

102

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

3. 6. Esmer (Harrani)

Esmer isimli oyununda birçok türkülü varyantı olmasına karşın bu çalışmada aşağıda notası ve-

rilen ezgi iki ayak oyunundan sonra kullanılmış

ve final bu oyunla verilmiştir.

Esmer (Düzenlemeli)

Yöresi: Diyarbakır Notaya Alan: Mustafa Şahin

Zurna-Davul: Seyithan Atar - Abdülaziz Kola Tarihi: 28.01.2013

Şekil 11: Esmer İsimli Oyun Müziğinin Düzenlemelide Kullanılan Notası

4. ARAŞTIRMANIN AMACI

Bu araştırmada Diyarbakır Halk Oyunları Müzik-lerinden Keşoa, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer Oyunlarının Müzik Analizi, Düzenlemesi ve Çok Sazlı İcrası çalışılmıştır. Oyuncuların düzenlemeli çalışmalar konusundaki düşüncülerinin tespiti ve Diyarbakır Halk Oyunları müziklerinin düzenle-meli ve çok sazlı yorumlanabileceği konusunda bilimsel verilere ulaşmak, ispat etmek çalışmanın amacını teşkil eder.

4. 1. ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ

Araştırmanın problem cümlesi “Diyarbakır Halk Oyunları Müziklerinin Müzik Analizlerinin, Dü-zenlemelerinin yapılması ve sahnede çok sazlı icrasının olabilirliği” şeklinde düzenlenmiştir.

4. 1. 1.ARAŞTIRMANIN ALT PROBLEMLERİ

Araştırmanın alt problemleri aşağıdaki şekildedir:

1. Oyunlarınıza davul-zurna eşlik ettiğinde daha mı coşkulu oynarsınız?

2. Oyunlarınıza çok sazlı düzenlemeli müzik eşlik ettiğinde daha mı coşkulu oynarsınız?

3. Kaval, kemane gibi çalınan renk sazlarının sesini sahnede oynarken rahat duyup algılıyabi-liyor musunuz?

4. Eşlik eden müziğin canlı orkestra ile sahnede çalınıyor olması performansınızı olumlu yönde etkiler mi?

5. Eşlik eden müziğin sahnede CD ile çalınıyor olması performansınızı olumsuz yöne etkiler mi?

103

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

6. Sizce düzenleme yapılan oyun müziklerimiz orijinalliğini kaybetmekte midir?

7. Sizce seyirci beğenisini kazanmak için oyunda olduğu gibi müziklerde düzenleme yapılmalı mıdır?

5. YÖNTEM

5. 1. Araştırmanın Modeli

Araştırmada öncelikle derleme,inceleme, gözlem ve uygulama metodu kullanılmıştır.

Proje kapsamında araştırma için tespit edilen oyun müzikleri yöresel kaynak kişiler ve müzisyenlerle karşılıklı görüşme şeklinde yapılarak kayıt altı-na alınmış ve notaları çıkarılmıştır. Ayrıca elde edilen müziklerin düzenlemesi yapılmış ve çok sazlı olarak icrası uygulamalı olarak sahnede gerçekleştirilmiştir.

Araştırmada gerçek verilere ulaşarak sonuç çıkar-mak için Dicle Üniversitesi Devlet Konservtuvarı Halk Oyunları Bölümü öğrencileri oyuncu olarak kullanılmış uygulamalar bu oyuncular üzerinde yapılmıştır.Araştırma sonunda genel bir görünüm elde edilmesi için anket yöntemi ile örneklemine ulaşılmıştır.

5. 2. Çalışma Grubu

Çalışma, 36 Dicle Üniversitesi Devlet Konservtuvarı Halk Oyunları Bölümü öğrencisi ile yapılmıştır. Anketin tamamı geri dönmüştür. Araştırmada çalışılan 36 halk oyunları bölüm öğrencisine “Diyarbakır Halk Oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer Oyunlarının Müzik Analizi, Düzenlenmesi Ve Çok Sazlı İcrasının İncelenmesi Anketi” uygulanmıştır.

5. 3. Veri Toplama Araçları

Araştırmada Diyarbakır Halk Oyunları müzik-lerinin düzenlemesi ve sahnelenmesi ile ilgili sonuçlara ulaşmak için “Diyarbakır Halk Oyun-larından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer Oyunlarının Müzik Analizi, Düzenlenmesi Ve Çok Sazlı İcrasının İncelenmesi Anketi” kulla-nılmıştır. Aşağıda araştırmada kullanılan ölçme aracıyla ilgili bilgilere yer verilmiştir.

5. 4. Diyarbakır Halk Oyunlarından Keşeo, Delilo, Halay, İki Ayak, Esmer Oyunlarının Müzik Analizi, Düzenlenmesi Ve Çok Sazlı İcrasının İncelenmesi Anketi

Bu anket, uygulaması yapılmış olan düzenlemeli Diyarbakır halk oyunları müzikleri, çok sazlı Diyarbakır halk oyunu müzikleri icrası ve benzer çalışmalar hakkında, ankete katılan oyuncuların düşüncelerini de projeye katmak için hazırlanmış, 7 tane soruya dayandırılmıştır.

5. 5. Verilerin Analizi

Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 17.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotları (Sayı, Yüzde) kullanılmıştır.

104

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

6. BULGULAR

6. 1. Birinci Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 6. Örneklem Grubunun “Oyunları-nıza davul-zurna eşlik ettiğinde daha mı

coşkulu oynarsınız?” Sorusu İle İlgili Gö-rüşlerine Göre Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 35 97, 22

Hayır 0 0,0

Bazen 1 2,78

Örneklem grubunun “Oyunlarınıza davul-zurna eşlik ettiğinde daha mı coşkulu oynarsınız?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 6’da verilmiştir. Buna göre; araştırmaya katılan oyuncuların 35’i (%97,22) davul-zurna ile daha coşkulu oyna-maktadır.

5. 2. İkinci Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 7. Örneklem Grubunun “ Oyunları-nıza çok sazlı düzenlemeli müzik eşlik etti-ğinde daha mı coşkulu oynarsınız?” Sorusu

İle İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 24 67

Hayır 6 16, 5

Bazen 6 16, 5

Örneklem grubunun“ Oyunlarınıza çok sazlı dü-zenlemeli müzik eşlik ettiğinde daha mı coşkulu oynarsınız?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 7’de verilmiştir. Bu bulgulara göre; araştırmaya katılan oyuncuların 24’ü (%67) çok sazlı düzenlemeli müzik eşlik ettiğinde daha coşkulu oynamaktadır.

5. 3. Üçüncü Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 8. Örneklem Grubunun “Kaval, kemane gibi çalınan renk sazlarının sesini sahnede oy-narken rahat duyup algılıyabiliyormusunuz?” Sorusu İle İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 18 50

Hayır 2 5, 55

Bazen 16 44, 45

Örneklem grubunun “Kaval, kemane gibi ça-lınan renk sazlarının sesini sahnede oynarken rahat duyup algılıyabiliyor musunuz?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 8’de verilmiştir. Buna göre; araştırmaya katılan oyuncuların 18’i (%50) duyabilmekte, 16’sı (%44,45) bazen duyabilmekte ve 2’si (%5,55) duyamamaktadır.

5. 4. Dördüncü Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 9. Örneklem Grubunun “Eşlik eden müziğin canlı orkestra ile sahnede çalınıyor olması performansınızı olumlu yönde etki-ler mi ?” Sorusu İle İlgili Görüşlerine Göre

Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 28 77, 95

Hayır 6 16, 50

Bazen 2 5, 55

Örneklem grubunun “Eşlik eden müziğin canlı orkestra ile sahnede çalınıyor olması performan-sınızı olumlu yönde etkiler mi ?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 9’da verilmiştir. Bu bulgulara göre; araştırmaya katılan oyuncuların 28’i (%77,95) performanslarını etkileyeceğini belirtmişlerdir.

105

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

Buda bize canlı orkestra ile çalımın daha etkili olduğunu göstermektedir.

5. 5. Beşinci Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 10. Örneklem Grubunun “Eşlik eden müziğin sahnede CD ile çalınıyor olması

performansınızı olumsuz yönde etkiler mi?” Sorusu İle İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 11 30, 55

Hayır 17 47, 22

Bazen 8 22, 23

Örneklem grubunun “Eşlik eden müziğin sahnede CD ile çalınıyor olması performansınızı olum-suz yönde etkiler mi? sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 10’da verilmiştir. Buna göre; araştırmaya katılan oyuncuların 11’i (%30,55) evet, 17’si (%47,22) hayır ve 8’ i (%22,23) bazen diyerek aslında bir önceki soruya göre çelişkili bir cevap vermişlerdir. Bir önceki soruya verilen cevaplara göre CD ile çalınıyor olması oyuncuları olumsuz yönde daha fazla etkilemelidir. Bu sonuca göre bu soruda evet cevabının hayır cevabından daha fazla olması gerekir.

5. 6. Altıncı Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 11. Örneklem Grubunun “Sizce dü-zenleme yapılan oyun müziklerimiz orijinal-liğini kaybetmektemidir ?” Sorusu İle İlgili

Görüşlerine Göre Dağılımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 17 47, 22

Hayır 6 16, 50

Bazen 13 36, 28

Örneklem grubunun “Sizce düzenleme yapılan oyun müziklerimiz orijinalliğini kaybetmektemidir ?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 11’de verilmiştir. Bu bulgulara göre; araştırmaya katılan oyuncuların 17’si (%47,22) evet, 13’ü (%36,28) bazen ve 6’sı (%16,50) hayır demiştir. Bu verilere yarı yarıya orjinalliğinin bozulacağına inanmaktadır. Yarıya yakın bir kısım duruma göre değişebileceğini ve az bir kısımda bozulmayacağını düşünmektedir.

5. 7. Yedinci Alt Probleme İlişkin Bulgular

Tablo 12. Örneklem Grubunun “Sizce seyir-ci beğenisini kazanmak için oyunda olduğu gibi müziklerde düzenleme yapılmalımıdır ?” Sorusu İle İlgili Görüşlerine Göre Dağı-

lımı

Frekans (n) Yüzde (%)

Evet 30 83.34

Hayır 3 8.33

Bazen 3 8.33

Örneklem grubunun “Sizce seyirci beğenisini kazanmak için oyunda olduğu gibi müziklerde düzenleme yapılmalımıdır ?” sorusu ile ilgili görüşleri Tablo 12’de verilmiştir. Buna göre; araştırmaya katılan oyuncuların 30’u (%83,34) oyun müziklerinde düzenleme yapılması gerek-tiğini savunmaktadır. 3’ü (%8,33) yapılmaması gerektiğini ve 3’ü (%8,33) bazen yapılabileceğini belirtmektedir.

6. SONUÇ ve ÖNERİLER

6. 1. Sonuçlar;

Bu araştırmada öncelikle derleme, gözlem, incele-me ve uygulama yöntemi ile elde edilen verilerle müzik notaları yazılmış, kayıtlar alınmış, müzik

106

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

analizleri yapılmış ve sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca grubundan elde edilen veriler neticesinde, elde edilen sonuçlarda ilave edilmiştir.

•Geleneksel yapıda oyunlar davul zurna eşliğinde oynanmaktadır.

•Çok sazlı icrada yörede Dilsiz Kaval, Erbani, Rebab, Cümbüş ve Bağlama kullanılmaktadır.

•Bu araştırmada Müzik analizi yapılan oyun müziklerinden keşeo isimli oyun müziği segah dizisi diğer oyun müzikleri Delilo, Halay, İki Ayak ve Esmer Çargah makamı dizisi ile aynıdır.

•Keşeo oyunu 5/8’ lik, Delilo 4/4’ lük, Halay 2/4’ lük, İkiayak 12/8’ lik ve Esmer oyunuda 2/4’lük ritmik yapıda oynanmaktadır. Ancak oyunların adım ritmik yapıları aynı değildir.

•Oyunlar genelde bir olayı, durumu ve hikayeyi anlatan türkülü oyunlardır.

•Araştırmaya katılan oyuncuların 35’i (%97,22) davul–zurna ile daha coşkulu oynadığını söyle-yerek geleneksel yapının korunması aktarılması açısından olumlu bir sonuçtur.

•Çok sazlı düzenlemeli müzik eşlik ettiğinde oyun-cuların 24’ü (%67) daha coşkulu oynamaktadır. Bu sonuca göre düzenlemeli müzik yapıldığındada en az davul zurna kadar oyuncular etkilenmekte ve coşkulu oynamaktadır.

•Düzenlemeli müzik yapıldığında kaval ve kemane gibi renk sazların oyuncular tarafından duyulup duyulmadığı sorusuna oyuncuların 18’i (%50) duyabilmekte, 16>sı (%44,45) bazen duyabil-mekte ve 2’si (%5,55) duyamamakta cevabını vermiştir. Buna göre yapılan çalışmalarda bazen oyuncuların duyamadığı, bir kısmının hiç du-

yamadığı tespit edilmiş yarı yarıya olumsuz bir sonuç ortaya çıkmıştır.

•Canlı bir orkestranın sahnede çalması perfor-mansınızı etkiler mi sorusuna araştırmaya katılan oyuncuların 28’i (%77,95) performanslarını etki-leyeceğini belirtmişlerdir. Buda bize canlı orkestra ile çalımın daha etkili olduğunu göstermektedir.

•Sahnede müziğin CD ile çalınması performan-sınızı olumsuz etkiler mi sorusuna ilişkin olarak oyuncuların 11>i (%30,55) evet, 17’si (%47,22) hayır ve 8’i (%22,23) bazen diyerek şaşırtıcı bir cevap vermişlerdir. Çünkü bir önceki soruda daha fazla canlı müzik tercih edilmesine karşın Cd ile çalınması halinde performansın olumsuz etkilenmesi sorusuna hayır ve bazen cevabı daha fazladır aslında etkiler cevabının daha fazla olması gerekirdi. Buda bize araştırma açısından olumsuz bir sonuç vermektedir.

•Düzenleme yapıldığında müzikler orjinalliğini kaybeder mi sorusuna oyuncuların 17’si (%47,22) evet, 13’ü (%36,28) bazen ve 6’sı (%16,50) ha-yır demiştir. Bu verilere göre oyuncuların yarısı orjinalliğinin kaybolmayacağını yarıya yakın bir kısmı yapılan çalışmaya ve duruma göre kaybe-deceğini düşünmektedir.

•Seyirci beğenisi için müzik düzenlemesi yapıl-malı mı sorusuna oyuncuların büyük bölümü 30’u (%83,34) evet diyerek yapılması gerektiğini savunmuştur. Bu sonuca göre bundan sonra yapılacak çalışmaların düzenlemeli yapılması doğrultusunda olumlu bir sonuç elde edilmiştir.

6. 2. Öneriler;

Çalışmada derleme, gözlem, inceleme ve görüşme yöntemiyle bulgulara ulaşılmış ve bu bulgular

107

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:108 K:227

ışığında uygulama çalışması yapılmıştır. Bu uygulama çalışmaları doğrultusunda; günümüz sahne teknolojisi ve seyirci beklentisi açısından oyunlarda olduğu gibi müziklerde de düzenle-me yapmak şarttır. Oyunları sahneye taşıyacak eğiticilerin müzik eğitimi olması çok önemlidir. Müzik eğitimi olan bir halk oyunları eğiticisinin sahneye koyduğu çalışmada beklentisi eğitimi yönünde olur ve icra sırasında gerekli müdahale-leri yapabilir. Ayrıca müziklerin düzenlemelerini yapacak müzik adamının da halk oyunları bilmesi kendisine avantaj sağlar. Yapacağı düzenlemelerde oyun bilgisiyle senkron, giriş, çıkış, tempo ve vurgu yerlerini daha iyi yakalayabilir. Yapılan çalışmalarda çok sazlı icralarda kullanılan ens-trumanların yöreye ait olmasına dikkat edilmeli alt yapı sazlarının üzerinde kullanılan renk sazları yörenin yapısına uygun seçilmelidir. Diğer bir husus da düzenlemeli çalışmalarda yapılan intro ve oyun sıralamaları. İntro yapılırken devamında gelen oyunun makam ve ritim yapısına uygun yöreyi hissettirecek şekilde yazılmalıdır. Ayrıca oyunların sıralanmasında birbirine uygun makam-daki oyun müzikleri seçilmeli yada geçişlerde çeşitli makamsal geçişleri hissettirecek yapılar kullanılmalıdır. Hazırlanan düzenlemelerin halk oyunlarına eşlik edeceği düşünüldüğünde çok karmaşık alt yapılar kullanılmamalı ve oyuncuları coşturacak ve aynı zamanda algılayabilecekleri basit bir şekilde olmasına dikkat edilmelidir. Aynı zamanda bu konuda yapılan çalışmalar cesaretlendirilerek çoğaltılmaya çalışılmalıdır.

KAYNAKLAR

ATAR, S., (2013). Zurna İcracısı, Mahalli Sanatçı, karşılıklı görüşme, 10.10.2013

ATEŞOĞULLARI, O. K., (2013). “Diyarbakır Yöresi Esmerim, Çift Ayak, Çepik ve Pa-pure Oyunlarının Hareket Analizi”, Dicle Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Lisans Bitirme Ödevi, Diyarbakır

BÖRÜ, İ., (2013). Halk Oyunları Usta Öğreticisi, Mahalli Sanatçı, karşılıklı görüşme, 10.09.2013

İNAL, A., (2013). Halk Oyunları Usta Öğreticisi, Mahalli Sanatçı, karşılıklı görüşme, 25.09.2013

KOLA, A., (2013). Davul İcracısı, Mahalli Sanatçı, karşılıklı görüşme, 10.10.2013

YEŞİLKAYA, O., (2013). “Diyarbakır Yöresi Keşeo, Delilo, Halay ve Çaçan Oyunlarının Hareket Analizi”, Dicle Üniversitesi Dev-let Konservatuvarı Lisans Bitirme Ödevi, Diyarbakır

108108

KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE EDEBİYAT: THOMAS HARDY VE TESS OF D’URBERVILLES*

VIOLENCE AGAINST WOMEN: TESS OF D’URBERVILLES BY THOMAS HARDY

Gökşen ARAS

Atılım Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

Özet: Şiddet sadece kadın bedenine uygulanan fiziksel şiddetle sınırlandırılamayan, kadının kişiliğine, duygularına, ekonomik gücüne, sosyal konumuna ve cinsel özgürlüğüne yönelik olan tüm sözlü ve fiili şiddet türlerini kapsamaktadır. Bu noktada öncelikli hedef, toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarının öneminin anlaşılabilmesidir. Toplumsal cinsiyet, biyolojik özellikleri değil, toplum tara-fından kadına ve erkeğe yüklenen rolleri ifade etmektedir. Hayatın bir parçası haline gelen şiddet kavramı, sanat, kültür, psikoloji ve hukuk gibi disiplinlerde işlenmektedir. Şiddet teması ile kurgulanan edebiyat eserleri de çok sayıdadır. Bunlardan biri 19. yüzyıl İngiliz yazarı Thomas Hardy’nin 1891 yılında kaleme aldığı, ünlü yönetmen Roman Polanski’nin de sinemaya uyarladığı Tess of D’urbervilles başlıklı eserdir. Romanda evrensel temalar 19. yüzyıl Vik-torya döneminin sosyal ve kültürel yapısı ve kadın erkek ilişkileri üzerinden ele alınmaktadır. Sadece mutlu olmak isteyen masum Tess’in hüzünlü hikayesi kader ve şans ile şekillenmektedir. Eser günümüzden iki asır önce kaleme alınmasına rağmen, temelde yaşanan kaygıların aynı olması açısından bugün bile önemini yitirmeden okunmaktadır. Dolayısıyla, değişmeyen tek şeyin erkek egemen toplumun ikiyüzlülüğü ve kadının umutlarını tüketen acımasız gücü olduğu görülmektedir. Bu çalışmanın amacı, adı geçen eseri kadına şiddet kurgusu içerisinde incelemek ve bu konuyu tartışmaya sunmaktır.

Anahtar Kelimeler: Şiddet, Kadın, Thomas Hardy, Tess of D’urbervilles, Tess.

Abstract: Women are exposed not only to physical assaults, but also psychological, economic, social and sexual violence including verbal and physical abuse. Within this frame, first of all, it is necessary to be aware of the significance of the terms, gender and gender equality. The term gender does not refer to biological features but to the roles that are attributed to women and men by the society. The theme of violence, which is considered to be a part of life, is presen-ted in several disciplines such as art, culture, psychology, sociology, law and so on. Literary texts which deal with the theme of violence are also abundant. One of these texts is Thomas Hardy’s Tess of D’urbervilles (1891) which was adapted into a film, directed by Roman Polanski. In the novel, universal themes are depicted through the 19th century Victorian social and cultural norms and values and women and men relationships. Fate and chance are the most crucial factors in the novel which portrays Tess’s tragic life. Though the work was written two centuries ago, similar crises do still exist even today. Hence, the book is still in demand without losing its importance. Consequently, the only element which does not change is the hypocrisy of the patriarchal society and its power to destroy and exhaust women’s hopes. The objective of this paper is to analyse the novel by means of the theme of violence against women.

Key Words: Violence, Woman, Thomas Hardy, Tess of D’urbervilles, Tess.

(*) Bu çalışma Kadir Has Üniversitesi tarafından 7-8 Aralık 2013 tarihinde İstanbul’da düzenlenen 1. Uluslararası Kadına Yönelik Şiddette Mültidisipliner Yaklaşımlar Kongresi’nde bildiri olarak sunulmuştur.

109

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

1.GİRİŞ

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, “şiddet, sahip olunan güç veya kudretin, yaralanma ve kayıpla sonlanan veya sonlanma olasılığı yüksek bir bi-çimde bir başka insana, kendine, bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da bizzat uygulanmasıdır” (Dünya Sağlık Örgütü 1996). Şiddet, sadece kadın bedenine uygulanan fiziksel şiddetle sınırlandırılamayan, kadının kişiliğine, duygularına, ekonomik gücüne, sosyal konumuna ve cinsel özgürlüğüne yönelik olan tüm sözlü ve fiili şiddet türlerini kapsamaktadır. İnsan doğasında doğuştan var olduğuna inanılan şiddetin kurban-larının genellikle kadınlar olduğu bir gerçektir.

Bu noktada öncelikli hedef, toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarının öneminin anlaşılabilmesidir. Biyolojik özellikleri tanımla-yan cinsiyet kavramından farklı olarak toplum tarafından kadına ve erkeğe yüklenen toplumsal rolleri ifade eden toplumsal cinsiyet kavramı ile ilgili olarak 2012 Dünya Kalkınma Raporu’na değinmek yerinde olacaktır. Bu rapor, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili olarak aşağıdaki hususlara işaret etmektedir:

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kalkınma’nın ana mesajı toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki söz konusu ilerlemeler ve devam eden sorunların, hem kalkınma çıktıları hem de politika yapımı açısından önem taşıdığını vurgulamaktır. Bu ilerlemeler ve sorunlar önemlidir zira toplumsal cinsiyet eşitliği kendi içinde temel bir kalkınma hedefidir ... raporda ileriye dönük politikalar açısından dört öncelikli alana odaklanılmaktadır. İlk olarak; kadınlar ve erkekler arasındaki beşeri sermaye farkını (bilhassa kadın ölüm oranları ve eğitimle ilgili uçurumlar) azaltmak gelmektedir.

İkincisi; ekonomik fırsatlara, kazanımlara ve verimliliğe erişimde toplumsal cinsiyet farkları kapatılmalıdır. Üçüncüsü; toplumda sesini du-yurma ve eyleyicilik açısından toplumsal cinsiyet farkları giderilmelidir. Son olarak ise toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin kuşaklar boyunca yeniden üretilmesi sınırlanmalıdır ... (2012).

Rapor’da da işaret edildiği üzere, toplumsal cinsi-yet eşitliğinin sağlanmasının ve cinsler arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılmasının bireylerin ve dolayısıyla ülkelerin kalkınmasında çok önemli bir yeri olduğu açıktır; ancak erkek egemen ataerkil toplumların dayattığı rollerle yaşamak zorunda bırakılan ve erkeğe ait bir meta olarak tanımlanan kadınların bu rollerin dışına çıktıklarında şiddete maruz kalmaları, üstelik şiddetin normalleştirilmesi, kalkınmadan çok gerilemenin bir göstergesidir.

Şiddetin nedenlerini ve temellerini irdeleyen pek çok yaklaşım bulunmaktadır: “Sosyolojik yaklaşım, şiddetin temelini toplumsal olgulara dayandırır. Bu kurama göre, cinsiyetçi rollerin öğrenilmesi-ne dayalı bir toplumsallaştırma süreci erkeklere toplumda güçlü ve üstün bir konum sağlamakta ve erkeğin kadın üzerinde şiddet uygulaması için de hoşgörü ortamı hazırlamaktadır. Sosyal psikolojik yaklaşım öğrenilmiş (tecrübe edinmek anlamında) bir davranışla erkeklerin şiddete yönelik davranışlar gösterdiğini belirtmektedir” (1998:21). Buna ek olarak, “Sosyolojik yaklaşım, cinsiyet rolü ve cinsiyetler arası eşitsizlik perspektifinden şiddetin kültürel olarak meşrulaştırılması ve kitle iletişimiyle bu değerlerin popülerleşmesi üzerinde durur ...” (1998:23).

Şiddet gören kadının sadece bedeninde değil ruhunda da kapanması mümkün olmayan derin yaralar açılmaktadır: “Şiddete maruz kalmış ka-

110

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

dının duyguları çok boyutlu ve derindir. Kadın güçsüzlük, korku, utanma, suçluluk, kızgınlık, yabancılaşma, yalnızlık gibi duygular yaşar” (Kayır 1996, 4) den aktaran (1998:26). Bu du-rum, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarının farklılıklarını açıklamakta ve Hardy’nin Tess of D’urbervilles romanının kadın kahramanı Tess’in neler hissettiğini daha net bir biçimde ortaya koymaktadır. İşte bu noktada kadının nasıl tanımlandığı büyük önem taşımaktadır.

İkinci Cins başlıklı eseriyle feminizmin temel ilkelerini ortaya koyan Fransız filozof Simone de Beauvoir, “Kadın, dünyanın bütünüyle erkek dün-yası olduğunu kabul eder; erkekler kurmuştur bu dünyayı, onlar yönetmektedir ve bugün dünyanın efendisi onlardır” der (Beauvoir 1969: 8). Yunan filozofu Aristo, kadınlar hakkındaki görüşünü şu şekilde açıklamaktadır: “Kadın bazı özelliklerden yoksun olduğu için kadındır” (Beauvoir 1969: 8)

St. Thomas ise kadını “Tamamlanmamış bir varlık “ ya da “tesadüf eseri meydana gelmiş bir yara-tık “ olarak tanımlar. Bu nokta din kitaplarında şöyle sembolize edilmektedir. Havva, Adem’in [kemiklerinden] yaratılmıştır” (Beauvoir 1966:6).

Michel Carrouges’e göre “kadınlar iyi bir eş, iyi bir aşçı, bir fahişe yani kısacası erkeklerin arzularına cevap veren bir yaratık olmaktan öteye gidemez. Bu düşünüre göre kadın diye bir varlık yoktur, onun yaşadığı ayrı bir dünya da olamaz ... kadın, ancak ve ancak erkeğin dünyasında yaşayan onun zevklerine cevap veren, her zaman ona boyun eğen bir yaratıktır. Onun dünyaya getirilmesindeki tek gaye, erkeğe hizmet etmesi içindir” (Beauvoir 1966:10).

Diğer bir düşünceye göre ise, “...Havva, Adem’den sonra yaratıldığı için İKİNCİ yaratık olmak zo-rundadır …” (Beauvoir 1966:10).

Kadını olumsuz bir bakış açısı ile tanımlayan ve şekillendiren tutum ve algıların yukarıdaki düşünürlerle ve düşüncelerle sınırlı olmadığı ve günümüzde de benzer algıların olduğu açıkça görülmektedir. Bu noktada feminizm kavramının ne ifade ettiği bilinmelidir.

Feminizm, somut örneklerine sık sık rastlanıldığı gibi, değer yargılarının, tutum, davranış ve algıların erkek egemen ataerkil toplumlar tarafından her koşulda erkeğin lehine şekillenmesini vurgula-maktadır; dolayısıyla kimliklerin doğal değil toplumsal olduğu görülmektedir. Olumsuzluğu, zayıflığı ve eksikliği çağrıştıran kavramların kadına, bunun tam tersi olan yani pozitif değer ve olguların erkeğe atfedilmesi tartışılmaz bir gerçektir. Bununla birlikte, cinsiyeti oluşturan biyolojik farklılıklara da toplumsal ve kültürel anlamlar yüklenmektedir: bedenen güçsüz ve zayıf yapısı nedeniyle kadın evde oturmaya ve korunmaya muhtaçtır; güçlü ve mücadeleci olan erkeğin sorumluluğu ise evin dışında ve iş haya-tındadır. Kadının sadece fiziksel değil duygusal zayıflığı nedeniyle düşünsel boyutta da yeterince olgunlaşamadığı yönünde yaygın bir inanış bu-lunmaktadır. Entelektüel düzeyinin gelişmediği düşünülen kadının, sosyal, politik ya da ekonomik alanlarda başarılı olması da beklenemez.

Bu konu ile ilgili olarak üretilen pek çok eser bulunmaktadır: “… Virginia Woolf’un … [1928 tarihli] Kendine Ait Bir Oda [başlıklı eserinin], hem biçimi- özgürleştirici, akıcı otobiyografik açıklığı- hem de içeriği bakımından feminist eleştirinin ilk modern yapıtı olduğu söylenebilir:

111

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

Bu kitap, kadının farklılığının toplumsal, edebi ve kültürel cephelerini ciddi bir biçimde ele alır” (Humm 2002:18 ). Adı geçen eserinde “Woolf, ilk olarak, kadının toplumsal gerçekliği de erke-ğin toplumsal gerçekliği gibi cinsiyet tarafından biçimlendirildiğinden, kadın yaşantısının edebi biçem içindeki tasvirinin de cinsiyetlendirilmiş olduğunu göster[miştir]” (Humm 2002:18-19 ).

Woolf, aynı eserinde, kadının ikincil konuma itilmesinin sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan pek de sıradan sayılamayacak kadınların bile kaderi olduğuna: “Shakespeare’in Judith adında son derece yetenekli bir kız kardeşi olmuş olsaydı neler olurdu diye şöyle bir tahmin yürütmeye çalışayım?” sözleri ile dikkat çeker (1992: 54). Böyle bir dünyada, bir kadın olarak, Judith Shakespeare’in bile şansı yoktur. Judith, istedi-ği eğitimi alamaz, yetenekli olmasına rağmen, tiyatrocu ya da şair olamaz; kadın olduğu için o kadar çok sorun yaşamıştır ki, tek yol intihar etmek olacaktır: “bir kadın bedeninde kıstırılıp kalmış bir şair ruhunun şiddetini ve ateşini kim ölçebilir?- bir kış gecesi canına kıy[ar]” (Woolf 1992: 56). Shakespeare gibi bir yazarın kızkar-deşinin bile başarılı olmaya hakkı yoktur.

Bu noktada, Hardy’nin Tess of D’urbervilles başlıklı eril metninin kadını temsil etme biçim-lerini şiddet olgusu açısından inceleyebilmek için kadın ve kadına ait pek çok olguyu yorumlayan feminist eleştirinin çalışma alanının netleştirilmesi ugun olacaktır:

Feminist eleştiri edebiyat eleştirisi içinde dört sorunla ilgilenmektedir. İlki, eril edebiyat tarihi konusunun, eril metinlerin yeniden incelenmesi, bunların ataerkil varsayımlarının saptanması ve bu metinlerde kadınların toplumsal, kültürel ve

ideolojik normlara göre nasıl temsil edildiğinin gösterilerek konumlandırılmasıdır … İkincisi, kadın yazarların görünmezlikleri ele alınır … Üçüncü olarak, feminist eleştiri okurlara yeni yöntemler ve değişik bir eleştiri pratiği sunmakla ‘feminist okur’ sorunuyla karşı karşıya gelir … Dördüncüsü, feminist eleştirinin, yeni bir yazı ve okuma bütünlüğü yaratma yoluyla bizim de feminist okurlar olarak edimde bulunmamızı sağlama amacı taşımasıdır (Humm 2002:26)

2. THOMAS HARDY VE TESS OF D’URBERVILLES

Yukarıda ifade edilen ilk araştırma alanı bu çalış-manın temelini oluşturmaktadır. Kadın karakterlerin erkek yazarlar tarafından güçsüz, sessiz, erkeğe boyun eğmek zorunda bırakılan, görünmeyen, fiziksel ya da ruhsal şiddete maruz kalan ve pasif varlıklar olarak temsil edilmelerini, kendilerine atfedilen bu ve buna benzer negatif rollerin dışına çıkmak istediklerinde cezalandırılmalarını, müca-delelerine rağmen tek ödüllerinin evlilik olması ve bu noktada kadın erkek ilişkilerini, cinselliği ve kadın imgelerini irdeleyen Feminist yazarlar, kadın kavramının bireysel ve toplumsal açıdan anlaşılmasında edebiyatın önemli bir araç olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu noktada, okuyucuların, feminist eleştirinin üçüncü ve dördüncü çalışma alanında etkin rol alacağından da bahsedilebilir.

Kadına yönelik sosyal, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddeti en çarpıcı bir şekilde yansıtan eserlerden biri 19. Yüzyıl İngiliz yazarı Thomas Hardy’nin 1891 yılında kaleme aldığı, ünlü yö-netmen Roman Polanski’nin sinemaya uyarladığı Tess of D’urbervilles başlıklı eserdir. Romanda evrensel temalar 19. Yüzyıl Viktorya döneminin sosyal ve kültürel yapısı ve kadın erkek ilişkileri

112

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

üzerinden ele alınmaktadır. Tess of D’urbervilles “Masum” bölümü ile başlar. Romanın bölüm başlıkları bile kadına biçilen rolleri ve kadının ataerkil toplumlar tarafından nasıl algılandığını göstermektedir. Yukarıda görüşlerine yer verilen düşünürlerin kadına ilişkin ifadelerinin romanın özünü oluşturduğu da net bir şekilde görülmektedir.

Doğalcılık akımı ile şekillenen Tess of D’urbervilles romanını daha iyi algılayabilmek için bu akımın tanımlanması gerekmektedir:

Natüralizm … Darwin’in Evrim Teorisini kabul etmiş, fakat onu kendi saf bilimsel ve materyalist felsefesi doğrultusunda yorumlamıştır … Natüra-listler, Tanrı’nın ve ruhun varlığına inanmamışlar ve varlık zincirinin son olarak daha evrimin ilk safhalarını yaşayan insanı görmüşlerdir … Tanrı’sız bir dünyada insan, kimyasal bir etki tepki maddesi olarak tanımlanmış, canlı tabiattaki bitki ve hayvanlarla aynı seviyede görülmüştür. XVIII. Yüzyıla kadar hakim olan Püritanizmin ilahi kaderciliğinin yerine bilimsel kadercilik hakim olmuş ve insan sosyo-ekonomik çevrenin ve biyolojik kalıtımın mahsulü olarak tanımlan-mıştır. Edebiyatta natüralizm, sanatın özü olan insan tecrübesini böyle bir bilimsel kaderciliğin dar çerçevesi içinde görmüştür. (Kantarcıoğlu 2009: 140-141)

Dolayısıyla, doğa insana karşı duyarsızdır, hatta acımasızdır; bu nedenle de insan seçme hakkı olmayan, iradesini kullanamayan, doğa ve kozmik güçlerin elinde oyuncak olmuş bir kurbandır. Bu noktada, Hardy’nin doğalcılık akımını ele alış biçimi önemlidir: “...Tanrı, Darwin’in evrim teorisinin yarattığı fikir fırtınasında yok olmuştur. Bu durumda insan, hem kendi ruhunda, hem de dış dünyada varlığını ve hükmünü sürdüren,

sosyal ahlakla bağdaşmayan, tabiat güçleriyle ve evrensel güçlerle savaşmak zorundadır” (Kantar-cıoğlu 2004: 282).

Doğalcılık akımının etkilerinin yer aldığı eserde çevresel ve genetik faktörler yüzünden mutsuz-luğa mahkum bir karakterin bir de kadın olduğu için ikiye katlanan dramı anlatılmaktadır. Tess’in yaşadığı duygusal şiddet belki de şiddetin en acımasızıdır. Bu şiddet, sonunda sadece bedenini değil ruhunu da yok edecektir. Kaderini değişti-remeyen, doğa ve kozmik güçlerin elinde zaten bir oyuncak olan Tess, tanıştığı erkek karakterler Alec ve Angel yüzünden bir kez daha yenilmiş ve yok olmaya mahkum edilmiştir.

Romanın başkahramanı Tess sürekli her olum-suzluğun sorumlusu olarak kendini görmekte, bu nedenle kendisini suçlamakta ve vicdan azabı çekmektedir: “Hepsi benim yüzümden oldu” der (Hardy 2006: 59). “... kendisini saflığın uğrağı olan yerlere zorla dalmış bir davetsiz konuk, bir suç timsali gibi gör[mektedir]” (Hardy 2006:165). Benzer ifadeler roman boyunca sık sık tekrar-lanmaktadır. Ailesinin tek geçim kaynağı olan atlarının ölmesi, yaşanacak olumsuzlukların ilk göstergesidir. Tess, ilk defa ölüm ve kanla tanışmıştır:“Tess, üzüntüden ne yapacağını şaşırmış bir halde, koşup elini hayvanın yarasına bastırdı. Elde ettiği tek sonuç, üstünün başının tepeden tırnağa kıpkırmızı kana bulanması oldu” (Hardy 2006: 58). Atın ölümünden de kendisini sorumlu tutan Tess, hiçbir şeyin farkına varamayacak ailesi uğruna her şeyi göze alarak soylarından geldiklerine inandıkları varlıklı d’Urbervillelerin yaşadığı Trantridge’e gitmeyi kabul eder.

Tess’in Trantridge’e, metinlerde sık sık kullanılan insanları son yolculuğa uğurlayan araba figürünü

113

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

andıran bir at arabasıyla gitmesi, ölümün ve kötü kaderinin işareti gibidir. Bu imge roman boyunca yinelenmektedir: “Daha başka şeyler gibi bu fay-tonu da daha önce görmüş gibiyim, öylesine iyi tanıyorum onu. Çok tuhaf!... Düşümde görmüş olmalıyım herhalde” (Hardy 2006: 353).“Ailemin üyeleri ölecekleri zaman mı görüyorlarmış o faytonu, Angel, yoksa bir suç işledikleri zaman mı?” Der (Hardy 2006: 354).

Tess’in masumiyetini yok edecek ataerkil toplu-mun temsilcisi Alec’le Trantridge’de tanışması da kaderinin bir oyunudur. Alec, Tess’e sahip olmak için elinden geleni yapmaya hazırdır: “Alec onu korkutmuş, sindirmişti, çaresizliğin-den ustaca yararlanarak onu dize getirmişti ...” (Hardy 2006: 159).

Masumiyetinin hiç sevmediği bir adam tarafından zedelenmesi Tess için büyük bir acıdır. Tecavüze uğramıştır. Ona ait bir bedende başka biri söz sahibi olmuştur. Tess’in buna dayanabilmesi zor-dur; çünkü bu şiddet ömrü boyunca yaşayacağı duygusal şiddetin de temellerini atmıştır. Toplum tarafından dışlanmanın üzüntüsünü yaşar, ne yazık ki, onu dışlayanlardan daha masumdur. Toplumun koyduğu ahlak kurallarına, çevresel ve evrensel güçlere karşı koyamadığı için uyamamıştır. Doğa, gecesinin karanlığı ile Alec’in içindeki şeytanı daha da cesaretlendirerek Tess’i yaralamış ve tüketmiştir: “... [Alec’in] hayat dramındaki “Trajik Şeytan” olacağını hayalinden bile geçirmiyordu …” (Hardy 2006: 77).

İnsanın hayvanın daha gelişmiş bir versiyonu olduğu, Alec’in kaba ve ısrarcı tavrı, gelişmeyen ilkel yönü ve bakışlarından bile bellidir. Avını yakalamak için fırsat kollayan avcı bir hayvanı andırmaktadır: “Yabani bir hayvanın gözlerini

andıran iri gözlerini d’Urberville’e dikmişti” (Hardy 2006: 102).

İnsan hayatındaki her şeyin aslında bir tesadüf-ten ibaret olduğu aşağıdaki ifadelerden daha net anlaşılmaktadır:

Olayların iyi düzenlenmiş tasarısının kötü dü-zenlenmiş uygulanışında, çağrılanla gelen pek ender olarak aynı kişidir. Sevilecek erkek nadiren sevilmeye uygun saatte gelir. Görmenin kişiyi mutlu olaylara götürebileceği bir zamanda, Doğa zavallı dişi yaratığına sık sık, “Bak!” demez; bir canlının “Nerede?” çığlığına, “Burada!” karşılığını vermez; bu saklambaç sıkıcı, usanç verici, bayat bir oyun haline gelene dek. Bugün bizi sağa sola, yukarıya aşağıya sarsalayıp duran toplum denen makinenin kolları insanoğlu gelişmesinin doruğuna ulaşınca daha iyi işleyemez mi, birbirini daha yakından etkileyecek daha mükemmel bir sezgiyle bu tarih hatalarını düzeltemez mi diye düşünebiliriz. Ancak, böylesine bir tamlığı kim kehanet edebilir, hatta kim mümkün sayabilir ki? ... Oysa bu beceriksizce gecikmeden nice kaygılar, kuruntular, hayal kırıklıkları, sarsıntılar, kargaşalıklar, acayip alınyazıları oluşmaktaydı (Hardy 2006: 79-80)

Böylesine büyük bir acının neden bu kadar saf ve temiz bir kadının kaderi olduğu ise aşağıdaki şekilde ifade edilmektedir:

Neden bu çok güzel dişi dokunun- bu bürümcük kadar ince, nazik, bu kar kadar lekesiz dokunun-üzerine böylesine kaba, çirkin bir desen çizilecekti? Neden bu doku, bu çirkin deseni ister istemez kabul edecekti? ... Neden kötü adam iyi kadını, kötü kadın iyi adamı seçer? Çözümsel felsefe binlerce yıldır düzen kavramımıza aykırı düşen

114

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

bu sorunu çözememiştir. Tess’in başına gelen felaketin gizli bir günahın bedeli olabileceğini ileri sürenler de çıkabilir. Hiç kuşku yok ki, Tess d’Urberville’in … ataları da kendi çağlarının köylü kızlarına aynı şeyi, hatta belki daha da acımasızca yapmışlardır ... (Hardy 2006: 143)

“Artık Masum Değildi” başlıklı bölümde ise genç bir kadının yaşadığı duygusal travmanın izleri görülmektedir: Tess,“Keşke hiç doğmasaydım” der (Hardy 2006: 149).

İşte bu noktada cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramı yeniden göz önüne alınmalıdır:

…[C]insiyet (sex) ve toplumsal cinsiyet (gen-der) terimlerine yüklenen farklı anlamların ayırt edilmesini sağlamak amacıyla Gentile (1998), beş ayrı terim önermektedir: (1) Cinsiyet (sex); biyolojik işlevi- cinsel eylemleri- kastetmek üzere, (2) biyolojik olarak cinsiyetle bağlantılı (biolo-gically sex-linked); kadın ya da erkek olmanın biyolojik yönüne bağlı özellikleri- renk körlüğü gibi- kastetmek üzere, (3) toplumsal cinsiyetle bağlantılı (gender-linked); kadın ya da erkek olmanın kültürel ya da toplumsal yönüne bağlı özellikleri- erkeklerin daha saldırgan olduklarının kabul edilmesi gibi- kastetmek üzere, (4) cinsi-yetle ve oplumsal cinsiyetle bağlantılı (sex- and gender linked) hem biyolojik hem de toplumsal kökenli olan özellikleri- kadınların bebek bakı-mı ile ilgilenmeleri gibi- kastetmek üzere (5) cinsiyetle ilişkili (sex-correlated); kadın ya da erkek olmakla ilişkili ama kökeni biyolojik mi yoksa kültürel mi olduğu bilinmeyen özelikleri kastetmek üzere. (Dökmen 2006: 5-6)

Dolayısıyla, Alec’in saldırganlığı, Tess’in anne ve babasının tutumları, Tess’in bir kadın olarak yaşa-

dıkları, yaşadıklarını anlatırken yaptığı yorumları, bebeğinin bütün sorumluluğunu üstlenmesi, kadın erkek ilişkilerini ve kadın ya da erkek olmanın kültürel ve toplumsal yönünü ifade etmektedir.

Tess’in güzelliğinin tek niteliği olarak gösterilmesi de kadının sadece bir meta olarak tanımlanmasını açıklaması açısından önemlidir: “… Tess güzel, alımlı bir köylü kızından başka bir şey değildi” (Hardy 2006: 24-25).

Tess, sıkışıp kaldığı kafesinde çırpınan bir kuş gibidir. Hayatta kalmak için toplumun önyargıları ile mücadele etmeye çalışmaktadır. Annesi gele-neksel bir kadındır, toplum tarafından kızını bir an önce evlendirmekle görevlendirilmiştir. Anne ve kızı arasındaki farklar bu nedenle önemlidir. Anne kendisine biçilmiş olan geleneksel kadın imgesinin dışına çıkamayan bir figürdür: “Joan Durbeyfield’in bir sürü boş inancı vardı; halk türkülerine, köylü ağzıyla konuşmaya, kulaktan dolma baladlar söylemeye bayılırdı. Kızı ise devlet okulunda öğrenim görmüş, son derece sıkı ilkelere, görgü kurallarına göre yetiştirilmiş, bu koşullar altında edinebileceği kadar bilgi edinmişti. İşte bu yüzden ana ile kızı arasında, rakamla anlatmak gerekirse, iki yüz yıllık bir uçurum vardı” (Hardy 2006: 40).

Ne yazık ki, Tess’in babasının da tek amacı soylu bir aileden geldiğini ispat etmek ve bu uğurda kızını bile bile kurban etmektir. Tek dilekleri kız-larının zengin biriyle evlenerek onları bu yoksul hayattan kurtarmasıdır. Tess’in neler hissettiğini ve ne sıkıntılar çektiğini anlamaları mümkün değildir. Bu anlamda, Tess’in psikolojik/duygu-sal şiddet yaşaması kaçınılmazdır. Böylelikle, Tess, önce cahil ve fakir ailesinin, daha sonra da tutucu ve önyargılı bir toplumun kurbanıdır.

115

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

Tess, eser boyunca yalnızlığı, çaresizliği ve bu nedenle yaşadığı duygusal şiddetle mücadele etmeye çalışır; ancak doğa da toplum da şiddetini sürdürmeye devam etmektedir. Aynı zamanda da zor koşullarda çalışmak zorundadır.

Annesi kendine verilen görevi en iyi şekilde tamamlamıştır, ama bu uğurda nelerin feda edil-diğinin farkında bile değildir: “Annesinin onu böylesine güzel giydirmesi, üzücü amaçlara hizmet etmekten başka hiçbir şeye yaramamıştı” (Hardy 2006: 102). Tess, artık çok geç olsa da annesinin cehaletine ve vurdumduymazlığına isyan eder: “Nereden bilebilirdim ki? Dört ay önce bu evden ayrılırken çocuktum daha. Neden beni uyarmadın? Kibar hanımlar okudukları romanlar sayesinde ne gibi tuzaklara düşebileceklerini öğreniyorlar, kendilerini kime, neye karşı korumaları gerekti-ğini biliyorlar. Ben okumaya, o yoldan bir şeyler öğrenmeye fırsat bulamadım ki. Üstelik sen de yardım etmedin bana!” (Hardy, 159).

Annesinin sözleri ise doğalcılık akımının izlerinin yer aldığı romanda çaresizliğin nedenlerini anlatır gibidir: “…Eh, böylesi daha hayırlıdır belki de. Dünya böyle kurulmuş, n’apalım! Tanrı ne isterse o olur” (Hardy 2006: 160) Tess ise güçlü olmak zorunda olduğunu ama çevrenin bu noktada önemli bir etkisinin olduğunun farkındadır: “... Gerçekten de hayatının bir parçasıydı çevre ...” (Hardy 2006: 165). Tess, toplumun ikiyüzlülüğü yüzünden mutsuzluğa mahkum edilmiştir: “Genç kadın başkalarının kendisi için ne düşüneceğini aklından çıkaramıyor, bu yüzden hep başı eğik dolaşıyordu” (Hardy 2006: 174).

Tess’in kendine ve yaşadığı yere yabancılaşması ise şu şekilde ifade edilir: “... hem o eski Tess’ti, hem değildi. Hayatının şimdiki evresinde bu

bildik, alışık olduğu yerlerde el gibi, yabancı gibi yaşıyordu ...” (Hardy 2006: 170). Yaşanan bunca acıya rağmen doğada herhangi bir değişim gözlenmemesi, doğanın insana karşı umursamaz, kayıtsız ve vurdumduymaz tavrının en önemli göstergelerindendir: “Öte yandan ağaçlar gene her zamanki gibi yemyeşildiler; kuşlar ötüyor, güneş her zamanki kadar parlak ışıldıyordu. Bu bildik çevre Tess’in felaketi yüzünden kararmamış, bozulmamıştı” (Hardy 2006: 173).

Buna rağmen, doğanın Tess’i yok etmek için başka planları da vardır:

… manevi pişmanlıkların, üzüntülerin dağılma-ya yüz tuttuğu şu sırada yeni bir felaket- hiçbir toplumsal yasa tanımayan doğal bir felaket- bek-liyordu onu. Tess eve varınca, bebeğin ansızın hastalandığını öğrendi. Korkunç derecede sarsıldı. Çocuğun evli olmayan bir anne babadan dünyaya gelmekle topluma karşı işlemiş olduğu büyük günahı unutmuştu şimdi. Bütün ruhuyla dilediği tek şey, onun hayatını korumak, dolayısıyla bu toplumsal günahı sürdürmekti. Ne var ki, et zev-kinin ürünü olan bu küçük mahkumun kurtuluş saati, annesinin sandığından çok daha erken çalacaktı ... İşlediği günah yüzünden cehennem ateşinde yanması gerekiyorsa, yanmaya hazırdı. ... Yavrusu, biricik oğlu ölmek üzereydi; hiçbir kurtuluş umudu da görünmüyordu. (Hardy 2006: 175-176)

Bu kadar acı tecrübe ve felaket ona ölümü hatırlatır: “... hayatında bütün bunlardan daha önemli bir gün olacağını düşündü. Öleceği, tüm güzelliklerinin silinip yok olacağı gündü bu. Bu belirsiz tarih, yılın bütün öteki günleri arasında görünmeden, sinsi sinsi bekliyor, en küçük bir

116

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

ipucu bile vermeden belirsizliğini koruyordu” (Hardy 2006: 185).

Kaderin ve şansın Tess üzerinde oynadığı oyun-lara bir yenisi daha eklenir. Tess’in en umutsuz anında karşısına çıkan Angel Clare, kadını sadece toplumun değer yargılarına göre tanımlayan, toplumun ikiyüzlülüğünü simgeleyen, bu nedenle de Tess’i daha da umutsuzluğa sürükleyecek bir semboldür. Tess’i gördüğünde: “Ne lekesiz, ne körpe kız!” diye düşün[ür]”(Hardy 2006: 216).

Tess’in Angel’ı tanıdığında kadına ve erkeğe tanınan imkanlar konusunda yaptığı yorumları önem taşımaktadır: “… Tess dindar bir ailenin bu yakışıklı, iyi eğitim görmüş çocuğunun neden yaşamayı bir talihsizlik saydığını anlayamıyordu. Kendisi gibi bir zavallı bahtsızın yaşamayı ta-lihsizlik sayması için elle tutulur bir neden vardı ortada” (Hardy 2006: 221).

Tess, sadece kadın olduğu için Angel ile aynı olanaklara sahip olamadığının farkındadır: “Ön-celeri Tess, Angel Clare’i bir erkekten çok bir zeka, bir bilgi hazinesi gözüyle gördü. Bu ba-kımdan kendisini onunla kıyaslıyor, onun aydın kişiliğini, zengin bilgi dağarcığını keşfettikçe cesareti kırılıyor, üzülüyordu” (Hardy 2006: 223). Umutsuzluğu şu şekilde süzülür dudaklarından: “… Neler olmak istedim de olamadım! Hayatım boşu boşuna talihin kapımı çalmasını beklemekle geçti galiba!” (Hardy 2006: 223).

Tess, her şeye rağmen, ayaklarının üstünde dur-maya kararlıdır; ancak dini değerleri her şeyin üstünde tutan geleneksel bir karakter olan Angel, Tess’in geçmişini öğrendiğinde son derece sığ, anlayışsız ve bencil bir tutum sergiler ve sevdiği kadını anlayamayacak kadar bağnaz ve mantık-

sız bir adam olur. Aslında Angel da topluma ve toplum kurallarına bağlı yaşamak zorunda olan bir adamdır. Sevmesine rağmen toplum baskısı yüzünden bu aşkı gözünü bile kırpmadan sonlan-dırır. Babasının ve dini görüşlerinin ürünü olan bir kurbandır: “Bu ileri görüşlü, iyi niyetli genç adam, bütün özgürce düşünme çabalarına karşın hala geleneklerin, toplumsal değer ölçülerinin tutsağıydı” (Hardy 2006: 425).

Doğanın insanın çığlıklarına ve acılarına kayıtsız-lığı aşağıdaki satırlarla bir kez daha yinelenmiştir: “Birkaç yıl sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi olacaktı. Tess’in de üstünü otlar bürüyecek o da unutulup gidecekti. Öte yandan ağaçlar gene her zamanki gibi yemyeşildiler; kuşlar ötüyor, güneş her zamanki kadar parlak ışıldıyordu. Bu bildik çevre Tess’in felaketi yüzünden kararma-mış, bozulmamıştı” (Hardy 2006: 173). “Bedeli Kadın Öder” başlıklı bölümde ise dürüstlüğüne ve açık sözlülüğüne rağmen suçlanan ve nere-deyse lanetlenen Tess’in bedel ödemeye hazır olduğu, bu uğurda ölmeye razı olduğu ve kocası ne isterse koşulsuz yerine getirmeyi kabul ettiği ve her şeye rağmen kocası ile ilgili herhangi bir olumsuz düşünceye sahip olmadığı görülür: “Angel’ın bu denli küçültmeye çabaladığı kadın ise o anda kocasının ne iyi ne yüce ruhlu olduğunu düşünmekteydi” (Hardy 2006: 425).

Tess’in acıları daha bitmemiştir.Geçmişini kabul-lenemeyerek çekip giden Angel’in ardından tekrar ortaya çıkan Alec, Tess’i parasıyla satın almaya çalışarak Tess’in ruhuna bedenine verdiği acıdan daha büyük bir acı vermek ister: “… çalışmak zorunda değilsin artık. İstesen en güzel, en pa-halı giysilerin senin olabileceğini biliyorsun” der (Hardy 2006: 149). Bu sözler, aşka tüm benliği

117

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

ile inanan bir kadına parasıyla sahip olabileceğini düşünen bir adama aittir. Alec, Tess’in ruhuna ve bedenine bir kez daha sahip olabilmek ister: “... bir zamanlar senin sahibindim ben!. Gene sahibin olacağım. İlle de birinin karısıyım diyorsa, benim karımsın, anladın mı?” (Hardy 2006: 512).

Tess cahildir ama onurludur, çaresiz olmasına rağmen sevmediği bir adamın isteklerine boyun eğmektense teklifi reddeder. Sonunda yalnızlı-ğa mahkum edilse bile kendisinden bekleneni yapmayacaktır: “Senden daha başka bir şey al-mayacağımı söylemiştim, almam da … alamam! Almaya devam edersem, senin kadının olup çıkacağım çünkü; buna ise hiç niyetim yok!” der (Hardy 2006: 150). Onunla evlenirse toplum tarafından kabul edileceğini bilmesine rağmen ona karşı hiçbir şey hissetmediğini düşünür: ... Bir kere kimseye boyun eğmek zorunda kalmazdı ... kendisini aşağılayan herkesin, bütün dünyanın boyunduruğunda kurtulurdu. “Ama hayır, hayır!” diye düşündü. “Evlenemem onunla! Hiç sevmi-yorum onu!” (Hardy 2006: 495).

Fayton imgesi son kez yinelenir: Tess, “Kim fay-tonun sesini duyarsa, başına bir felaket gelirmiş. Yüzyıllar önce aile üyelerinden birinin işlediği bir cinayetle ilgili olsa gerek” der (Hardy 2006: 537). Alec’i öldürdüğünde ise ilk defa kendisi için bir karar vermiştir. Alec’in bedenine bu sefer o sahip olmuştur. Bıçak cinsel bir imge olarak kullanılmıştır, onu kendi silahı ile öldürmüştür. Alec’i bıçakladığı anda Tess masumiyetini artık tamamen kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuştur: “... öldürdüm onu ... Nasıl yaptım bilmiyorum. Ama sana borcumdu bu, Angel, kendi kendime de ...” der (Hardy 2006: 577).

Roman, Tess’in, kendisini baş edemediği doğaya bırakması ve kurban olarak sunması ile son bulur. Doğayla savaşacak gücü artık yoktur, neyle ve ne için savaştığını bile bilmemektedir: “Adalet” yerini bulmuş, Ölümsüzlerin Babası Tess’le oyununu sona erdirmişti. ...” (Hardy, 2006: 599).

3. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Sonuç olarak, dini inançlarını kaybetmiş yazarın son derece pesimist tavrı ile şekillenen romanda başkahraman Tess öldürmüştür; ancak kendisi de yok olmuştur. Tanrının varolmadığı bu dünyada Tess, pek çok insan gibi, kendi iradesiyle kontrol edemediği güçlerin kurbanıdır ve mevcut koşulla-rını iyi yönde değiştirebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, trajik son kaçınılmazdır. Roman, toplumsal cinsiyet kavramını net bir biçimde ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır: Trajik bir sonla biten romanda Tess, toplumun kendisine yüklediği rollerle başa çıkamamış ve yine toplum tarafından cezalandırılmıştır. Önce babası ve sonra karşısına çıkan iki erkek farklı şekillerde sonunu hazırlamıştır. Doğruluk, dü-rüstlük, fedakarlık ve ahlak gibi değerler sadece Tess’ten beklenmiştir. Ailesinin ve toplumun birey olarak yok saydığı Tess’in aşkı ise sadece mutsuzluk getirmiştir. Tess, kadın olduğu için dışlanmış ve eleştirilmiştir. Bebeğini doğurdu-ğunda ve kaybettiğinde müthiş acılar çekmiştir; ama bebeğin babasının kendi çocuğundan haberi bile yoktur. O kadar acımasız bir toplumda yaşar ki, romanın başından beri her zaman her koşulda bütün sorumluluğu ve suçu üstüne alır; fakat hayatındaki erkekler bu sorumluluğu almak bir yana Tess’i hep kendi istedikleri gibi yönlendir-mek istemişlerdir. Angel’in onu dinlememesi de toplumsal cinsiyet algısının bir tezahürüdür. Bu

118

UHBABwww.uhbabdergisi.com

Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiOcak / Şubat/Mart Kış Dönemi Cilt: 3 Sayı: 7 Yıl:2014 Jel Kodu: Y-ZJanuary / February/ March Winter Term Volume: 3 Issue: 7 Year: 2014

ID:145 K:276

algıya göre her koşulda kadın masum olmalıdır; ancak erkeğin böyle bir sorumluluğu yoktur. Dolayısıyla, Tess, sadece Tanrılar ya da kozmik güçler değil toplumun bireyleri tarafından da trajik sonuna itilmiştir. Bu veriler ışığında, er-kek egemen toplumun ikiyüzlülüğü ve kadının umutlarını tüketen acımasız gücünün anlatıldığı romanın iki asır önce kaleme alınmasına rağmen günümüzün değişmeyen olgularından birine işaret ettiği görülmektedir.

KAYNAKLAR

BEAUVOIR, S., (1969). Kadın. Çev. Bertan Onaran. İstanbul: Payel Yayınevi

BEAUVOIR, S. , (1966). Kadınlığın Kaderi. Çev. Canset Unan. Altın Kitaplar Yayınevi

DÖKMEN, Z. Y., (2006). Toplumsal Cinsiyet Sosyal Psikolojik Açıklamalar. İstanbul: Sistem Yayıncılık

HARDY, T., (2006). Tess. Çev. Suna Güler. İstanbul: Inkılap

HUMM, M., (2002). Feminist Edebiyat Eleştirisi. Ed. Gönül Bakay. İstanbul: Say Yayınları

KANTARCIOĞLU, S., (2004). Türk ve Dünya Romanlarında Modernizm. 2. Baskı. Ankara: Akçağ

KANTARCIOĞLU, S., (2009). Edebiyat Akımları Platon’dan Derrida’ya. İstanbul. Paradigma Yayıncılık

T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları. (1998). Aile İçinde ve Toplumsal Alanda Şiddet. Yayın No.113.Ankara: Başbakanlık Basımevi

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kalkınma: Özet. Dünya Kalkınma Raporu. (2012). World Development Report.

Violence against Women, WHO Consultation, 5-7 February, Dünya Şiddet ve Sağlık Ra-poru: Özet (1996). Geneva: World Health Organization. FRH/WHD/96.27

WOOLF, V., (1992). Kendine Ait Bir Oda. Çev. Suğra Öncü. İstanbul: Afa Yayınları

119

HAKEM KURULU

ÜNVANI ADI SOYADI BAĞLI OLDUĞU KURUM

DR. Abdulkadir YUVALI ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Adalet KANDIR GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Adülkadir OĞRAK BARTIN ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet ACAR DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet ÜSTÜN AMASYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Akartürk KARAHAN YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali GÜREŞ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali KIZILET MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali Serdar YÜCEL FIRAT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali Volkan ERDEMİR ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali ÖZARBOY MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Alper ASLAN NEVŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Ani AGOPYAN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Antonis LIONARAKIS HELLENIC OPEN UNİVERSITY

DR. Arslan TOPAKKAYA ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Arzu ÖZYÜREK KARABÜK ÜNİVERSİTESİ

DR. Aslı SAĞIROĞLU ARSLAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Aslı Özlem TARAKÇIOĞLU GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Atabey KILIÇ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Avgoustos TSIKANOS UNIVERSITY OF KAVALA INSTITUTE OF TECHNOLOGY

DR. Ayfer ONAN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Aygül ALAN ERNEK MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayhan HELVACI ULUDAĞ UNIVERSITY

DR. Aylin ZEKİOĞLU CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Aysel PEHLİVAN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Aytekin ALPULLU MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe ATALAY MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe KARADUMAN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe N. YARELİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe TÜRKSOY İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen CANDAŞ BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Bahri ÖZTÜRK İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

DR. Banu AYÇA MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Belkız Ayhan TARHAN LEFKE AVRUPA ÜNİVERSİTESİ

DR. Berna YAVUZ DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Birsen KOLDEMİR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Burak KARTAL CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Burçak KAYA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Canan ALBAYRAK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Celil ARSLAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

120

DR. Cem ÖZEN KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Cemal YILMAZ FIRAT ÜNİVERSİTESİ

DR. Cevdet Alptekin KAYALI CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Çiğdem GÜLER MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Derya AYDIN OKUR İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

DR. Dilek ANUK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

DR. Durmuş TEZCAN İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

DR. Dursun ARIKBOĞA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Duygu SÖKEZOĞLU AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ekrem ALBAYRAK MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Elnur Hasan MİKAİL KAFKAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Emel Funda TÜRKMEN AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Emel POYRAZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Emine DEMİRAY ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

DR. Emine KOLAÇ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

DR. Emre YANIKKEREM CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdinç ALTAY İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Ergun YOLCU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Erol DURAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Erol SOLMAZ MUĞLA ÜNİVERSİTESİ

DR. Esin KUMLU DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Evrim ÖNEM ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatma ÇELİK KARAPINAR MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatma Nalan TÜRKMEN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatma TEZEL ŞAHİN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatoş SİLMAN ULUSLARARASI KIBRIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Feryal ÇUBUKÇU DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Filiz ERBAY MEVLANA UNIVERSITY

DR. Filiz GÖLPEK GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülden ERTUĞRUL DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Gökhan BOLAT ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Gökhan DELİCEOĞLU KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ

DR. Habib YILDIZ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Hacı Ömer KARPUZ PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

DR. Hakan CAVLAK DÜZCE ÜNİVERSİTESİ

DR. Hakan KOLAYIŞ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil KALABALIK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil TEKİN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil İbrahim BAHAR POLİS AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

DR. Haluk ÖZSARI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Hanifi ASLAN GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Harun ÖĞMÜŞ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

DR. Hasan ABDİOĞLU BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Hasan BAKTIR ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

121

DR. Hatice ANIL DEĞERMEN İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Hatice YALÇIN KAMANANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ

DR. Havva YAMAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Hülya GÜLAY PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

DR. Hüseyin AKTAŞ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Işık BAYRAKTAR GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI

DR. Kadim ÖZTÜRK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Kerim TÜRKMEN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Kurtuluş Yılmaz GENÇ GİRESUN UNIVERSITY

DR. Kürsad GÜLBEYAZ DİCLE ÜNİVERSİTESİ

DR. Kürşad SERTBAŞ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Kürşad ZORLU AHİEVRAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Levent BAYRAKTAR ATAKENT VETERINARY MEDICINE

DR. Lütfiye OKTAR İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Macide ŞOĞUR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Mahmut HIZIROĞLU SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet ANIK BARTIN ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet BULUT GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet GÜNAY GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Hayrullah AKYILDIZ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Metin HÜLAGÜ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Yalçın TAŞMEKTEPLİGİL 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet İNBAŞI ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet YORULMAZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet ÖCAL ÖZBİLGİN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet ÖZDEMİR SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Melike Lale GÜLER MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Menderes KABADAYI 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Mesut İDRİZ GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin AYCIL GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin AYCIL GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin SAYIN CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin YILMAZ AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Michail KALOGIANNAKIS UNIVERSITY OF CRETE, FACULTY OF EDUCATION DEPARTMENT OF PRESCHOOL EDUCATION

DR. Mustafa ÇOLAK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa KESKİN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa TALAS NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa UĞURLU MUĞLA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa USLU MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa ÖNER UZUN AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mutlu TÜRKMEN TÜRKİYE HERKEZ İÇİN SPOR FEDERASYONU

DR. Mümtaz SARIÇİÇEK ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Naim DENİZ ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ

122

DR. Natık RZAZADE AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Necdet AYSAL ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Nejla GÜNAY GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Neylan ZİYALAR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilah YETKİN İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilay KARAKAYA ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Nur DİLBAZ ALACAHAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Nuray EKŞİ İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurgül ÖZDEMİR ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurhan TEKEREK ULUDAĞ UNIVERSITY

DR. Nurhayat ÇELEBİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Nusret RAMAZANOĞLU MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Okan TUNA DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Osman KABAKÇILI MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

DR. Osman TİTREK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Osman YILDIZ SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

DR. Osman İMAMOĞLU ON DOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Paul KAWACHI FRSA (Fellow of the Royal Society of Arts)

DR. Pelin AVŞAR DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Ramazan ERDEM SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

DR. Ramazan GÖKBUNAR CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

ÖĞR.GÖRV. Ranamarcella ÖZENÇ HALİÇ ÜNİVERSİTESİ

DR. Recai COŞKUN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Recep KAYMAKCAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Recep TARI KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Sacit ADALI TURGUT ÖZEL ÜNİVERSİTESİ

DR. Salih Zeki İMAMOĞLU GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

DR. Salih ÖZTÜRK GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Sami MENGÜTAY HALİÇ ÜNİVERSİTESİ

DR. Seçil BAL TAŞTAN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Sefer GÜMÜŞ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Selahattin KARABINAR SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Selami GÜNEY ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Selçuk Bora ÇAVUŞOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Semih YILMAZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Semih YILMAZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Serap MUNGAN AY MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Serdar AYAN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Serdar ERDURMAZ GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Serdar TOK EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Servet YAŞAR AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Seviç KÖSE CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Sevinç GÜNEL HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Sibel ARSLAN KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ

123

DR. Sibel KARGIN CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Simon STOBART TEESSIDE UNIVERSITY THE SCHOOL OF COMPUTING (DEAN)

DR. Sinan BOZKURT MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Sinem TUNA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Soner ESMER DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Suat CANOĞLU MARMARA UNIVERSITY

DR. Sultan Bilge KESKİNKILIÇ KARA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

DR. Suzan Suzi TOKATLI ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Süleyman DEMİRCİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Süleyman ÖZDEMİR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Süphan NASIR İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Süreyya SAKINÇ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Tarkan KAÇMAZ DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Tunç ÖZBEN BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Turgay BİÇER MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Türkay BULUT HALİÇ ÜNİVERSİTESİ

DR. Uğur TÜRKMEN AYFON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ufuk ALPKAYA MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Vahit CELAL AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ

DR. Vedat BAL GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Veysel KÜÇÜK MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Yalçın TAŞMEKTEPLİGİL ON DOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

DR. Yavuz YILDIZ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Yaşar TATAR MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. İbrahim ÇAM CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. İbrahim EROL CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Yener ÖZEN ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Yeşim Bektaş ÇETİNKAYA DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. İlhami YÜCEL ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. İlknur TÜTÜNCÜ KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

DR. İlyas YAZAR DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. İrfan GÜLMEZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. İrfan GÜNSEL YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ

DR. İsmail AYDOĞAN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. İsmail GÜLEÇ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. İsmet EMRE BARTIN ÜNİVERSİTESİ

DR. Yusuf MİRİŞLİ AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Yüksel PİRGON SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

DR. Yılmaz KARADENİZ MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Zahit SERARSLAN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeki KAYA GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeliha YAZICI AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeynep Çiğdem UYSAL ÜREY ÇANKAYA UNIVERSTY

DR. Özay ÖZPENÇE PAMUKKALE UNIVERSITY

124

DR. Özbay GÜVEN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Özgür AY AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Özgür Kasım AYDEMİR PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

DR. Özlem GÖRÜMLÜ DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Şaban KAYIHAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Şahika KARACA ERCİYES UNİNVERSİTESİ

DR. Şakir BATMAZ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ

DR. Şebnem ARIKBOĞA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Şerif Ali BOZKAPLAN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Şükran Güzin ILICAK AYDINALP KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ

DR. A. Gamze Yücel IŞILDAR GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. A.Evren ERGİNAL ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Adem ÇABUK ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet AKIN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet AKŞİT NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet ERGÜLEN NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet İMANÇER EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet İNAM ODTÜ

DR. Ahmet Burçin YERELİ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet Ercan GEGEZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet Faruk AYSAN BOĞAZİÇİÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet Faruk DOĞAN BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ahmet GÜNAY BALIKESİRÜNİVERSİTESİ

DR. Alev FATOŞ FARSA EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Alev Fatoş PARSA EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali HALICI BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali Osman UYSAL ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Ali PULAT UŞAK ÜNİVERSİTESİ

DR. Alptekin YAVAŞ ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Arif TUNÇEZ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

DR. Aslı ERİM ÖZDOĞAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Atik KULAKLI BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayda ÇELEBİOĞLU ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayfer BUDAK ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayfer TANRIVERDİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayhan AYTAÇ TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayhan ÖZŞAHİN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Aykut LENGER EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Aykut GÜL OSMANİYE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayla ALTINTEN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Aylin NAZLI EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayse Sezen BAYOĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Aytekin ALBUZ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayten AKATAY ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

125

DR. Ayşe ÇAYLAK TÜRKER ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe OKANLI ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe Meral TÖREYİN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşe MURATHAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen HİÇ GENÇER BOSTON ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen KORUKOĞLU EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen TEMEL EĞİNLİ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen TOKOL ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Ayşen Altun ADA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Banu KEMALOĞLU ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Barış KARAELMA GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Barış KAYA ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Belgin AYDINTAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Belgin GÖKYÜREK GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Belma FIRLAR EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Besim AKIN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Beyhan ÖZTÜRK ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Bilgehan GÜVEN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Birol DOĞAN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Burcu ARACIOĞLU EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Burhanettin FARİZOĞLU BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Bülent GÜLÇUBUK ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Cahit AYDEMİR DİCLE ÜNİVERSİTESİ

DR. Cahit GÜNGÖR ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Cemal ZEHİR GEBZE YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

DR. Cengiz AKBULAK ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Cengiz ÖZMETİN BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Cevat BİLGİN ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Cumhur ASLAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Çağlan Karasu BENLİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Çetin BEKTAŞ ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Çetin YAMAN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Çiller HATİPOĞLU ODTÜ

DR. Dilek DEMİRHAN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Dizar ERCİVAN ZENCİRCİ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Doğan BIÇKI ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Durmuş Ali BAL ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Ebru Özgül ÇETİN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ebru Özgül GÜREL ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Eda PURUTÇUOĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Efsun Ezel ESATOĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ela Ayşe KÖKSAL NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Elçin MACAR YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Elif ÇEKİCİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

126

DR. Elif ÖZMETİN BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR Emine ÖZMETE ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdal EKİCİ ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdal ZORBA GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdemir GÜNDOĞMUŞ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdinç KARADENİZ MERSİN ÜNİVERSİTESİ

DR. Erdoğan GÜNEŞ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Erhan IŞIKLAR EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ertuğrul GELEN SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Esin ÖZKAN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Esma Görkem KAYAALP ERSOY BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Eva ŞARLAK IŞIK ÜNİVERSİTESİ

DR. Faruk KARACA ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatih KILIÇ SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatma Ali SİNANOĞLU GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatma PAKDİL BAŞKEN ÜNİVERSİTESİ

DR. Fatoş GERMİRLİ BABUNA İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Fehmi TUNCEL ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Feriha YILDIRIM GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Figen GÜRSOY ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Fikret GÜLAÇTI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Filiz GİRAY ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Fusun TOPSÜMER EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Gaye ÖZDEMİR EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Gögçe UYSAL BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Görkem MERGEN ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülcan ERAKTAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Güldeniz EKMEN MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülsen KIRLA ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülten BULDUKER ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülten HERGÜNER SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Gülşen ERYILMAZ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Gürbüz GÖKÇEN MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Hacer ÖZGEN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Hadiye ÖZER ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Hakan SARIBAŞ ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Hakan YILDIRIM MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil TANIL EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil FİDAN ANKARAÜNİVERSİTESİ

DR. Halil İbrahim SAĞLAM SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Halil İbrahim TANÇ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Hamdi GÜLEÇ ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Hanifi KURT EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Harun ÜRER EGE ÜNİVERSİTESİ

127

DR. Hasan TATLI ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Hasan İlhan TUTALAR DİCLE ÜNİVERSİTESİ

DR. Havva ÖZKAN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Hidaye Aydan SİLKÜ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Hilmi SÜNGÜ BOZOK ÜNİVERSİTESİ

DR. Hülya İz BÖLÜKOĞLU GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Hüseyin AĞIR KAHRAMAN MARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ

DR. Hüsnü ERKAN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Işıl AKGÜL MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. İbrahim BUDAK ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. İbrahim YILMAZ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. İlyas KARABIYIK ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. İlyas SÖZEN BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. İnci KAYHAN KUZGUN HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. İnci Kuyulu ERSOY EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. İsa ÇELİK ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Kağan ÖĞÜT BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Kazım GÜNER ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Kerime ÜSTÜNOVA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Kürşat YILMAZ DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Lale GÜREMEN AMASYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Lale ORTA OKAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Lokman Hakan TECER BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Mahir GÜMÜŞ ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Mahmut AKBOLAT SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet KAYA SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet METE DİCLE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet ÖZBAŞ ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet TANYAŞ MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet YÜCE ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Ali HAMATOĞLU SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Barış HORZUM SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet Devrim TOPSES ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet TOP HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Meltem GÜRÜNLÜ MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Meltem DOĞAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Meltem Kutlu GÜRSEL DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Meltem YILMAZ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Meneviş Uzbay PİRİLİ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Merih Tekin BENDER EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mesut TEKSAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Mehmet GÜÇLÜ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin KAYA GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin SABAN ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

128

DR. Metin UYAR BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Metin YAMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Mevhibe ALBAYRAK ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mine SARAN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mirza TOKPUNAR ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Muhammet Fatih KESLER ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Muhammet Hanefi PALABIYIK ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Murat AYDOĞDU DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Murat ERCAN BİLECİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Murat KUL BARTIN ÜNİVERSİTESİ

DR. Murat NİŞANCI ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Murat ÜNAL EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Musa BİLGİZ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa AKSOY ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa BAYRAKÇI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa KAYA ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Mustafa KOÇ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Mutlu TÜRKMEN TÜRKİYE BOCCE BOWLİNG FEDERASYONU

DR. Muzaffer ERCAN YILMAZ BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

DR. Müjde KER DİNÇER EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Mümin KARABULUT BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Münevver YALÇINKAYA EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Münir ÖZTÜRK EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Münir ŞAKRAK MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. N.Oğuzhan ALTAY EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nalan AKDOĞAN BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Nazan GÜNAY EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nergiz ÖZKURAL BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Nesrin ADA EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nesrin BAYRAKTAR ERTEN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Nevin YILDIRIM KOYUNCU EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nezahat GÜÇLÜ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Nezihe ŞENTÜRK GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Neşet AYDIN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Nihal ARIOĞLU İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilgün AÇIK ÖNKAŞ MUĞLA ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilgün TOKER KILINÇ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilgün TUTAL CHEVİRON GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ

DR. Nilüfer DALKILIÇ DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Nimet ÖNÜR EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Niyazi KURNAZ DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Nuray ALTUĞ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurdan KALAYCI GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurdan SARAÇOĞLU GAZİ ÜNİVERSİTESİ

129

DR. Nurettin ARSLAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurettin BİROL ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Nuri BİLGİN EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Nurşin ATEŞOĞLU GÜNEY YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Oğuz BAL GEBZE MESLEK YÜKSEK OKULU İKTİSAT BÖLÜMÜ

DR. Oğuz ÇETİN NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ömer TURAN ODTÜ

DR. Ömer İSKENDEROĞLU NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ömer Faruk ÇETİN ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR Ömer Rıfkı ÖNDER ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Özcan SEZER ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Özlem CANKURTARAN ÖNTAŞ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Paşa YALÇIN ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Pınar TINAZ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Rahmi YAĞBASAN BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Ramazan ABACI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Ramazan AKSOY ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Özcan GÜNGÖR ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Rasim KALE KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Recep BOZTEMUR ODTÜ

DR. Recep ÖZKAN NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Remzi ALTUNIŞIK SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Rezzan TATLIDİL EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ruhettin YAZOĞLU ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Ruhet GENÇ BİLGİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Sabiha SEVİNÇ ALTAŞ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Sadık KILIÇ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Safiye AKDENİZ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Sahavet GURDAL MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Sayın DALKIRAN ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Sebahat ERDOĞAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Seda ŞENGÜL ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Selahattin GÜRİŞ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Selçuk BİLGİN GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Selçuk KENDİRLİ HİTİT ÜNİVERSİTESİ

DR. Selçuk YALÇIN DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Selçuk ÖZTEK MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Selman CAN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Selver ÖZÖZEN KAHRAMAN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Selver YILDIZ ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

DR. Sema BUZ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Sema Altun YALÇIN ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Semiyha DOLAŞIR TUNCER ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Semra DAŞÇI EGE ÜNİVERSİTESİ

130

DR. Serap ALTUNTAŞ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Serap ÇABUK ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DR. Serap SÖKMEN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Serdar PİRTİNİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Serkan BENK ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Serkan EKİZ DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Sevim BUDAK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

DR. Sevinç ÖZER ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Sevinç ÜRETEN BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Sibel SÖNMEZ EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Siret HÜRSOY EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Solmaz ZELYUT EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Soner AKKOÇ DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Soner YAĞLI EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Suat UĞUR ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Sudi APAK BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Süleyman ÖVEZ İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Ş.Emet GÜREL EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Şafak Ertan ÇOMAKLI ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Şahamet BÜLBÜL MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Şebnem BURNAZ İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Şebnem TOPLU EGE ÜNİVERSİTESİ

DR. Şehnaz ERTEM GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR. Şengül HABLEMİTOĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Şeref ULUOCAK ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Şinasi SÖNMEZ ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Şule YÜKSEL YİĞİTER ERZİNCAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Tamer BUDAK ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Tevhit AYENGİN ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Timur Han GÜR HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Tuğçe TUNA MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ

DR. Tuncay AYAŞ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

DR. Turhan KORKMAZ ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Tülin SÖYLEMEZOĞLU ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Uğur BATI YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ülkü GÜNEY MALTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Ümit GÜNER DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Ünal BİLİR ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Valide PAŞEYEVA ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

DR. Vasif NABİYEV KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

DR. Veli DUYAN ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Veli Özer ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

DR. Volkan ÖNGEL BEYKENT ÜNİVERSİTESİ

DR. Yakup HACI ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

131

DR. Yasemin KÖSE ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ

DR. Yasemin YAVUZER NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

DR. Yavuz SOYKAN DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Yaşar ÖZBAY GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DR Yener ATASEVEN ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Yusuf ÇELİK HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ

DR. Yusuf GÜMÜŞ DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

DR. Yücel BAŞEĞİT ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Zafer AKBAŞ DÜZCE ÜNİVERSİTESİ

DR. Zafer ÖNLER ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeki PARLAK MARMARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Zekiye UYSAL ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeliha KAYAALTI ANKARA ÜNİVERSİTESİ

DR. Zeynep ZAFER ANKARA ÜNİVERSİTESİ

132

UHBAB Uluslararası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler DergisiAdres : Atakent Mah. Akasya 1 Evleri C2-23 Blok Kat 4 Daire 17 Halkalı Küçükçekmece İstanbul

http://www.uhbabdergisi.com

http://www.uhbabdergisi.net

http://www.uhbabdergisi.org

http://www.uhbabdergisi.info

http://www.uhbabdergisi.biz


Recommended