1
DENİZ ARAÇLARI ZORUNLU MALİ SORUMLULUK SİGORTASI
GENEL ŞARTLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Prof. Dr. Didem Algantürk Light *
ÖZET
13 Ağustos 2014 tarihinde Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları,
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nca onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Uygulamada önemli bir
eksikliği dolduran Genel Şartlar, çalışmamız kapsamında değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler : Deniz Araçları, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Genel Şartlar
CONSIDERATIONS ON THE GENERAL CONDITIONS OF THE MARINE
VEHICLES COMPULSORY LIABILITY INSURANCE
ABSTRACT
The new conditions on the marine vehicles compulsory liablity insurance has approved by Prime
Ministry Undersecretariat of Treasury and has been in force since August 13, 2014. The new General
Conditions which fills a significant lack of practice, are evaluated in our study.
Key words: General Conditions Of The Marine Vehicles Compulsory Liability Insurance
* İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.
2
§ I.Giriş
Ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz araçlarının donatan veya işletenlerinin üçüncü şahıslara
karşı doğan sorumluluk ve masraflarını karşılayan ve bir zorunlu sigorta türü olarak
uygulamaya konulan Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları,
Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nca onaylanarak 13 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 1259. maddesi kapsamında bir gemi ile yolcu taşımayı üstlenen veya
gerçekleştiren bütün taşıyanların, Deniz Yolu İle Yapılacak Seferlere Dair Yönetmeliğin 12.
maddesi1 uyarınca düzenli sefer yapan tüm gemilerin işletenlerinin, Deniz Alacaklarına İlişkin
Gemilerin Sigortalandırılması ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi uyarınca2
ticari amaçlı yolcu taşıyan tüm Türk Bayraklı deniz araçları donatan ve işletenlerinin
yaptırmak zorunda olduğu bir mali sorumluluk sigortası türüdür3.
1994 yılında “Deniz Sigorta Hukukunda Kulüp Sigortası” adlı doktora tezimizde,
uygulamada kulüp sigortası P&I olarak bilinen gemilerin mali mesuliyet sigortasının Türk
sigorta hukukunda yeri tespit edilerek, inceleme ve değerlendirmeler yapılmış ve onu izleyen
dönemlerde yapılan konferans ve panellerde uluslararası konvansiyonlar çerçevesinde gemi
donatanlarının veya işletenlerinin mali sorumluluk sigortalarının Türk Sigorta sektörüne
ancak zorunlu sigorta yolu ile getirilmesinin mümkün olduğu ve gerekliliği görüşü
belirtilmiştir. Zamanla takip eden akademik çalışmalar ve faaliyetler sonucunda ihtiyaç olan
mevzuat tamamlanarak, uygulama açısından Türk sigorta sektöründeki önemli bir boşluk
doldurulmuştur. Böylelikle, Türk donatanlar ve işletenler, Türk sigorta piyasasından doğrudan
gemilerin mali mesuliyet sigortasını temin edebilme imkanına sahip olmuştur.
Bu nedenle çalışmamızın konusu, yeni mevzuat kapsamında deniz araçları mali sorumluluk
sigortasının genel şartların değerlendirilmesi olarak tespit edilmiştir.
§ II. Deniz Araçları Zorunu Mali Sorumluluk Sigortası Kavramı
1. Konusu
1RG. 25.11.2010 T., S.27766. Madde 12- (1) Düzenli sefer yapan tüm gemilerin işletmecileri, üçüncü şahıs mali
sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadırlar. Bu sigortaya ilişkin teminat limitleri ile sigorta uygulama esasları,
ilgili kurumların görüşleri alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. 2 RG.14.11.2010 T, S.27759. Madde 5-(1)Türk Bayrağı taşıyan gemiler, donatanları tarafından deniz
alacaklarına karşı bir koruma ve tazmin sigortası ile sigortalandırılır.(2) Bu Yönetmelik kapsamındaki liman
tesislerine gelen tüm gemilerin, deniz alacaklarına karşı geçerli bir koruma ve tazmin sigortasına sahip olmaları
zorunludur. (3) Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen koruma ve tazmin sigortası, 1976 Konvansiyonu ve 1996
Protokolü çerçevesinde sınırlandırmaya bağlı olarak deniz alacaklarını kapsar. Her bir olay başına herhangi bir
gemi için sigorta miktarı, 1976 Konvansiyonu’nun 1996 Protokolünde belirlenen şekilde sorumluluğun
sınırlandırılması için karşılık gelen azami miktara eşit olur.
3 RG. 18.10.2014 T., 29149 sayılı, Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Tarife ve Talimat
Tebliği’nin 1/3. Maddesi uyarınca, 29/6/2009 tarihli ve 2009/15212 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe
konulan Deniz Turizmi Yönetmeliğinin 51 inci maddesi uyarınca istenen sigortalar bu Tebliğ hükümlerine tabi
değildir.
3
Deniz araçları zorunlu mali sorumluluk sigortası, sigortacının sigortalının ödediği bir prim
karşılığında poliçede belirtilen ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz aracında, duraklamalar da
dahil olmak üzere, tahsis amacına uygun şekilde kullanımda bulunduğu süre içinde meydana
gelecek bir kaza, sabit ve yüzer cisimlere çarpma ve çatma sonucunda, seyahat eden
yolcuların veya üçüncü şahısların uğrayacakları bedeni ve maddi zararlara ilişkin donatanın
veya işletenin tazminat sorumluluğunu poliçede yazılı sigorta bedeline kadar temin ettiği bir
sigorta sözleşmesidir.
Deniz araçları zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigorta konusu ticari amaçlı yolcu
taşıyan deniz aracı, ro/ro yolcu gemisi olabileceği gibi yolcu gemisi veya yolcu motoru da
olabilir4. Mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunluluğu bakımından yolcu sayısının bir
önemi olmayıp, yolcu taşımanın ticari amaçlı olması bir başka ifade ile ekonomik menfaat
sağlama amacına tahsis edilmiş olması ve bu amaca uygun bir şekilde kullanılması yeterlidir.
Deniz aracında taşınan yolcu sayısının önemi sadece verilen asgari teminatın tutarı
bakımındandır5.
Ticari amaçlı yolcu taşımayan deniz araçları veya tahsis edildiği gayeye uygun olarak
kullanılan her türlü araç ve yapı örneğin yüzer havuz, yüzer vinç, yüzer kreyn, duba, barç,
pontın, şat, layter, sondaj platformu, fener platformu, petrol platformu, kablo veya boru-
döşeme arcı, yüzer lokanta, yüzer santral, yüzer ev Genel Şartlar A.1 uyarınca bu sigortanın
konusu dışındadır. Tabii ve suni göller, baraj gölleri, dalyan ve nehirlerde ticari amaçlarla
kullanılan gemi dışındaki teknelerin bir başka ifade ile, ticari amaçlı yolcu taşıyan iç su
araçlarının6 (örneğin Van gölün’de) sigorta teminat kapsamından yararlanıp yararlanmayacağı
konusunda A.1. madde de bir açıklık bulunmamaktadır. Kanaatimizce, Genel Şartlar’da bunu
engelleyen bir hüküm bulunmadığından teminat kapsamında kabul edilmelidir.
A.1 “Konu” başlıklı maddenin yukarıda belirttiğimiz bu değerlendirmeler ışığı altında
incelediğimiz de, Genel Şartlar için tercih edilen “Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk
Sigortası” başlığı hatalı ve eksiktir. Başlığın, “Ticari Amaçlı Yolcu Taşıyan Deniz Araçları
4 RG. 25.11.2010 T. , 27766 S.lı Deniz Yolu ile Yapılacak Düzenli Seferlere Dair Yönetmeliğin Tanımlar
başlıklı 4/ 1 (g) maddesi uyarınca, ro/ro yolcu gemisi, asıl amacı yükü bir rampa üzerinden tekerlekli araçlarla
yükleyip boşaltılacak olan ve bununla birlikte on ikiden fazla yolcu taşımak için inşa edilmiş ya dönüştürülmüş
ve bu amaçla kullanılan ticaret gemisidir. 5 RG. 18.10.2014 T., 29149 S.lı Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Tarife ve Talimat
Tebliği’nin 3.maddesi uyarınca, yolcu sayısı 12’den az olan deniz araçları için asgari maddi tazminat; bagaj
başına 2,250 SDR, araç başına 12.700 SDR, kaza başına yolcu/araç kapasitesi x2.250/12.700 SDR- ölüm,
sakatlık, tedavi giderleri teminatı ise; kişi başına 250.000 SDR, kaza başına yolcu kapasitesi x 250.000 SDR;
asgari yolcu sayısı 12 veya daha fazla olan deniz araçları bakımından ise, kaza başına yolcu/ araç kapasitesi x
2.500 SDR asgari maddi teminat ; ölüm sakatlık ve tedavi giderleri teminatı olarak kişi başına 250.000 TL ve
kaza başına yolcu kapasitesi x 250.000 TL tutarı olarak belirlenmiştir. Ayrıca 4. madde uyarınca, yolcu sayısı
12’den fazla olan deniz araçlarında, maddi teminatın azami limitinde TTK’nun 1263.maddesinde belirtilen
limitler dikkate alınır. Maddi teminatlar için teminatın yüzde onunu geçmemek üzere sigortacı ile sigorta ettiren
arasında serbestçe belirlenen bir muafiyet konulabilir. TTK’nun 1263. maddesinde bagaj ve araçların zıyaı veya hasarından
doğan sorumluluğun sınırı, kabin bagajının uğradığı zıya veya hasardan dolayı taşıyanın sorumluluğu, hiçbir halde, her
taşıma için yolcu başına 2.250 Özel Çekme Hakkını aşamaz. Araçlar ve içlerinde veya üzerlerinde taşınan her çeşit bagajın
uğradığı zıya ve hasardan dolayı taşıyanın sorumluluğu, hiçbir halde, her taşıma için araç başına 12.700 Özel Çekme Hakkını
aşamaz. 6 RG. 21.10.2006 T., 26326 S.lı İçsu Araçları Yönetmeliği m.4(i).
4
ve İç Su Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları” olarak adlandırılması,
öngörülen şartların kapsamı bakımından daha uygundur.
2. Tanımlar
Genel Şartlar madde A.2’de, metin içerisinde kullanılan bazı terimlerin tanımları
verilmektedir. Bunlar içerisinde en dikkat çekenlerden biri, donatan ve işleten terimlerinin
olduğunu görmekteyiz. Donatan, gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi
maliki, işleten ise poliçede kayıtlı olan ve yolcu taşıma ruhsatı bulunan gerçek ve tüzel kişidir.
Genel Şartlar’da yer alan donatan tanımı, TTK’nun 1061/1 madde hükmü ile aynıdır. İlgili
maddenin 2. fıkrasında yer alan “kendisinin olmayan bir gemiyi menfaat sağlamak amacıyla
suda kendi adına bizzat veya kaptan aracılığıyla kullanan kişi” bir başka ifade ile işletenin,
Genel Şartlar A.2 de sadece “poliçede kayıtlı olma ve yolcu taşıma ruhsatı bulunan kişi”
tanımlanması yanılgılara sebep olabilir. İşleten sıfatına sahip olmak için, poliçede kayıtlı
olma ve yolcu taşıma ruhsatı bulunması yeterli olmayıp, TTK’nun 1061/2 madde hükmü
uyarınca kendisinin olmayan bir gemiyi menfaat sağlamak amacıyla suda kendi adına bizzat
veya kaptan aracılığıyla kullanması gereklidir. Burada mali sorumluluk sigorta teminatı kime
verilmiş ise, bir başka ifade ile donatan veya işletenin sigortalı olarak gösterilmesi ve sigorta
himayesinden yararlanması ön plandadır. Poliçenin amacı budur.
Genel Şartlar A.2 deki diğer bir başka tanım ise “yolcu”ya ilişkindir. Yolcu, deniz yoluyla
yolcu taşıma sözleşmesine dayanarak, taşıyanın onayı ile deniz aracında taşınan kişidir.
TTK’nun 1249. maddesinde de aynı tanıma yer verilmekle birlikte, ilave olarak sözleşmede
yolcunun adı yazılı ise, taşıma hakkının bir başkasına devredilemeyeceği belirtilmektedir.
Yolcu açısından, bu hususun bilinmesi aslında son derece önemlidir. Çünkü elinde başkasına
adına bilet bulunduran şahıs, ileride uğradığı zarar ve ziyan bakımından TTK uyarınca yolcu
kabul edilemeyeceğinden, teminat kapsamından yararlanamayacak ve sigortacıya doğrudan
doğruya talep ve dava hakkına sahip olamayacaktır.
Bir diğer tanım ise, “zarar gören”dir. Zarar gören, bir olay sonucu tazminat talebinde
bulunmayı gerektiren zarara uğrayan yolcu veya deniz aracında seyahat etmeyen ancak kaza
nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişi ya da ölenin desteğinden yoksun kalan kişi olarak
tanımlanmaktadır7. Burada “olay” dan kast edilen, bir veya birden fazla deniz aracının
karıştığı ölüm, yaralanma veya maddi hasarla sonuçlanan kazadır. Dolayısıyla bir veya birden
fazla yolcu taşıyan deniz aracının karıştığı çatma, çarpma, batma, patlama, karaya oturma
veya yolcu taşıyan deniz aracında çıkan yangın sonucunda yolcunun veya örneğin karada
bulunan veya diğer bir deniz aracında örneğin yüzer havuzda, yüzer vinçte veya petrol
platformunda bulunan üçüncü kişinin bedensel zarara uğraması veya ölüm halinde
desteğinden yoksun kalan kişi bu sigorta poliçesi kapsamında sigortacıya zararın tazmini için
başvurma hakkına sahiptir.
§ III. Sigorta Himayesinin Kapsamı
7 Deniz Araçlarının Tesciline Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönerge mad.4 uyarınca,
www.denizcilik.gov.tr/mevzuat.
5
Genel Şartlar A.3 maddesinde, ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz aracında, duraklamalar da
dahil olmak üzere, tahsis amacına uygun şekilde kullanımda bulunduğu süre içinde meydana
gelecek bir kaza, sabit ve yüzer cisimlere çarpma ve çatma sonucunda, yolculara ve üçüncü
şahıslara karşı bedeni ve maddi zararlara ilişkin donatan veya işletenin sorumluluğunun
kapsamı belirlenmektedir; Bu sigorta ile verilen teminatlar, şu başlıklar altında
toplanmaktadır;
a) Ölüm teminatı : Sigorta konusu deniz aracında bulunan yolcunun veya deniz aracında
seyahat etmeyen ancak kaza nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişinin ölümü halinde,
“ölenin yardımından mahrum kalanların” destekten yoksun kalma tazminatı sigorta
himayesi kapsamındadır.
Kaza nedeniyle deniz aracında seyahat eden yolcunun veya deniz aracında seyahat
etmeyen kişinin ölümü halinde BK’nun 53. maddesi uyarınca, mirasçıların cenaze ve nakil
masrafları, ölüm hemen gerçekleşmemişse bu süre içerisinde yapılan tedavi masrafları ve
ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar olarak kabul
edilmektedir.
Genel Şartlar‘da yer alan ölüm teminatı ile ilgili olarak karşımıza iki önemli husus
çıkmaktadır;
İlki, yeni bir hüküm olan BK’nun 56/2. maddesidir. Söz konusu madde uyarınca,
ölüm halinde ölenin yakınlarının ayrıca manevi tazminat talep hakkı bulunmasıdır. Genel
Şartlar’da ise, bu talep hakkına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır8.
İkincisi, desteğin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olması halinde, desteğinden
yoksun kalan kişilerin ödenecek olan tazminattan indirim yapılması veya destek ağır kusurlu
ise, tazminat hakkından tamamen mahrum kalması mümkün müdür? ve/veya
“Sorumluluklar ve Sorumluluğu Azaltan Haller” başlıklı Genel Şartlar 4. maddesinde yer
alan “kazanın oluşumunda zarar görenin kusuru var ise, kusur oranında ödenecek tazminattan
indirim yapılabilir” şeklinde yer alan şart, desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri
sürülebilecek midir? Karayolları motorlu araç işleteni mali sorumluluk sigortası poliçesi
tahtında ortaya çıkan bir ihtilafta HGK’nun 22.2.2012 T. ve 2011/17-787 E., 2012/92 K.
Sayılı kararının9, bu sorulara cevap verebilecek örnek bir içtihat olarak değerlendirilmesi
mümkündür. Söz konusu bu davada, HGK sürücünün ağır kusuruna rağmen desteğinden
yoksun kalma tazminatı talep edebileceğine karar vermiştir. Kararda, kanun koyucu
destekten yoksun kalma tazminatını, desteğin yitirilmesi sebebiyle yoksun kalınan zarar
olarak kabul ederek, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki
sosyal ve ekonomik durumların korunmasını sağlamak ve kazadan sonrada desteğin vefatı
nedeniyle ortadan kalması halinde de onun yaşamındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için
ihtiyacı olduğu paranın ödettirilmesini sağlamak istediği, ölen kişinin kazanın meydana
gelmesinde kusuru olması halinde dahi, destek zararı ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki
zarar görenin üzerinde dolaylı ve yansıma yoluyla meydana geldiği bir zarar olması nedeniyle
8 BK mad. 56/2 “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi
tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.” 9 www.turkhukuksitesi.com,9.10.2014.
6
ve bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun da bu hakka etkili
olmaması gerektiği belirtilmiştir. Kanaatimizce, HGK’nun kararı nazara alınarak
desteğinden yoksun olan üçüncü şahıslar bakımından böyle bir sonuç deniz araçları zorunlu
mali mesuliyet sigortası genel şartları bakımından da uygulanabilecek ve Genel Şartlar 4.
Maddesinde yer alan “kazanın oluşumunda zarar görenin kusuru var ise, kusur oranında
ödenecek tazminattan indirim yapılabilir ” şeklindeki, şart sadece bedensel zarar görene
karşı ileri sürülebilecek ölüm halinde ise, desteğin yoksun kalanlara karşı ileri
sürülemeyecektir.
b) Sakatlık Teminatı ve Tedavi Giderleri Teminatı
Bedensel zarar gerek fiziki varlığın ihlali gerekse ruh sağlığının ihlalini içerir.10 Kaza
sonucunda deniz aracında seyahat eden yolcunun veya deniz aracında seyahat etmeyen
ancak kaza nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişinin talep edebileceği bedensel zararlar,
BK’nun 54. maddesinde düzenlenmektedir. Bu madde hükmüne göre, iyileşinceye kadar
geçen süredeki tedavi masrafları, kazanç kaybı, çalışma gücünün kaybından veya
azalmasından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar “bedensel
zarar” olarak kabul edilir. Bu düzenlemeye uygun olarak Genel Şartlar madde A.3 tahtında,
sakatlık teminatı ve tedavi giderleri sigorta teminat kapsamındadır.
Sakatlık ve tedavi giderleri dışında, bedensel zarara uğrayan kimse, BK madde 56/1 uyarınca
manevi tazminat talep hakkına da sahiptir. Bunun yanı sıra, yeni bir düzenleme olan BK
madde 56/2 hükmü uyarınca, hakim sadece ölüm halinde değil, ağır bedensel zararlarda zarar
görenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar
verebilir. Bir başka ifade ile, ağır bedensel zararlar da zarar görenin yakınları manevi
tazminat talep hakkına haizdir. BK’nun 56. maddesinde getirilen bu düzenlemeye paralel
olarak, bedensel zarara uğrayan veya ağır bedensel zararlarda zarar görenin yakınlarının bu
poliçe kapsamında sigortacıdan manevi tazminat talebinde bulunamayacağı konusunda açık
bir hüküm bulunmamaktadır. Sigortanın konusu başlığını taşıyan, A.1. maddeye bu konudaki
doğabilecek tereddütleri ortadan kaldırmak için açık bir düzenlemenin getirilmesi uygun
olur.
c) Maddi hasar teminatı
Bu kapsamda, yolcuların beraberinde veya deniz aracının eşyalar içinde ayrılmış bölümünde
bulunan bagaj ile araçları ve içlerinde veya üzerlerinde taşınan her çeşit bagajın uğrayacağı
zararlar ve yolcu dışındaki üçüncü kişilerin uğrayacağı maddi zararlara ilişkin talepler teminat
altındadır. Üçüncü şahıs sorumluluk teminatı bakımından, kirlilik ve enkaz kaldırma
masrafları da teminat kapsamındadır.
d) Sorumluluğu ve sorumluluğu azaltan haller
Genel Şartlar madde A.4’te, sigortalı, yolcuların sağlıklı, rahat ve güvenli yolculuk
yapmasını sağlayacak tedbirleri almakla, yolcularda taşıma hizmetlerini tanzim için
10 BK mad. 46’da yer alan cismani zarar, 6098 sayılı Yeni BK mad. 54 gereğince bedensel zarar olarak
adlandırılmaktadır.
7
konulmuş usul ve esaslara uymakla yükümlü tutulmaktadır. Maddenin devamında yer alan
“kazanın oluşumunda zarar görenin kusuru var ise, bu kusur oranında ödenecek tazminattan
indirim yapılabilir” şeklindeki düzenleme ile, bu yükümlülüklerin ihlali halinde sonuçları
belirtilmiştir. Bir başka ifade ile, zarar görenin yolcu olması halinde taşıma hizmetlerinin
tanzimi için konulmuş ve usul ve esaslara uymaması nedeni ile kazanın meydana gelmesinde
kusuru var ise, yolcunun kusuru oranında ödenecek tazminattan indirim yapılabilir. Ancak
yukarıda da belirtiğimiz gibi, bu şartın yolcunun ölümü halinde ölenin desteğinden yoksun
kalan kişiye HGK‘nun 22.2.2012 T. ve 2011/17-787 E., 2012/92 K. Sayılı kararı11 karşısında
ileri sürülmesi mümkün olamayacaktır.
§ IV. Teminat Dışında Kalan Haller
Genel Şartlar, madde A.5 uyarınca, sigorta himayesinin dışında kalan haller şunlardır;
a)Sigortalı ve sigorta ettiren tarafından ileri sürülecek tazminat talepleri :
Bu sigorta poliçesinde belirtilen ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz aracında bulunan yolcu veya
deniz aracında seyahat etmeyen ancak kaza nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişi veya bu
kişilerin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların işleten veya donatana karşı doğan
tazminat talepleri teminat alınmaktadır. Dolayısıyla sigortalı ve sigorta ettiren tarafından ileri
sürülecek tazminat talepleri teminat dışında kabul edilmektedir.
Sigortalı veya sigorta ettirenin aynı zamanda yolcu olması veya deniz aracında
bulunmamasına rağmen kaza nedeni ile zarar görmesi halinde sigortacından bu poliçe
kapsamında tazminat talebinde bulunulması mümkün müdür? Maddenin kaleme alınış şekli
bakımından bu soruya cevap verecek nitelikte açık bir hüküm olmadığını görmekteyiz.
Maddenin dolaylı bir anlatımla değil, hiçbir tereddütte yer vermeyecek şekilde açık olması ve
sigortalı veya sigorta ettirenin bu konuda aydınlatılmasının gerekli olduğu kanaatindeyiz.
b) Gemi adamlarının, sigortalının eylemlerinden sorumlu tutulduğu diğer kişiler ile yolcu
bileti olmayan (kaçak olarak seyahat eden) kişilerin talepleri
Teminat dışında kalan diğer bir hal, gemi adamlarının, sigortalının eylemlerinden sorumlu
tutulduğu diğer kişiler ve yolcu bileti olmayan kişilerin talepleridir. Şöyle ki;
- gemi adamları, gemide çalıştırılan kimselerdir. TTK’nun 934. maddesinde gemi
adamları, kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen diğer kimseler olarak
tanımlanmaktadır. Gemi adamları, donatanın deniz seyrüseferinde kendi gemisinde bilfiil
çalıştırdığı kimselerdir. Geminin sevk ve idaresi ile ilgili görevlerde bulunan -örneğin kaptan,
gemi zabıtleri- gemi adamlarına “mürettebat” denir, bunun dışında gemide istihdam edilen,
yolcuların ve mürettebata faydalı olmak üzere görev ifa eden gemi adamları da mevcuttur ve
bu gemi adamları TTK madde 934’de “diğer kimseler” kapsamıda değerlendirilir. Örneğin
ahçıbaşı, kamarot, doktor
Donatanın karadaki işletmesinde görevli olan örneğin personel müdürü, mühendis, kaptan
veya yükleme sırasında görevli olan yükleyici veya istifçiler gemi adamı değildir. Gemi
adamının kendi gemisi dışında başka bir gemiye kurtarma, pilotaj gibi bir sebeple hizmet
11 www.turkhukuksitesi.com,9.10.2014
8
vermek amacıyla ve bu amacın gerçekleştirilmesi süresi içerisinde kurtarılan gemiye çıkmış
olması halinde, gemi adamları yardım gören gemi donatanı ile olan hukuki ilişkileri
bakımından gemi adamı olarak kabul edilemez12.
Gemilerin yola elverişlilik bakımından donatılmalarında, gemi adamları ile ilgili gerekler,
Gemi Adamları Yönetmeliği13kapsamında değerlendirilir. Bu Yönetmelik, Türk bayraklı
gemilerde çalışan ve çalışacak olan gemi adamlarını ve bunların yeterlilikleri, eğitimleri sınavları,
belgelendirilmeleri, sağlık durumları, kütükleme işlemleri ve vardiya tutma ile ilgili kuralları kapsar.14
-sigortalının eylemlerinden sorumlu olduğu diğer kişiler, deniz aracı donatanı veya
işleten sigortalının eylemlerinden sorumlu olduğu gemi adamları dışındaki diğer kimseler bu
kapsamdadır. Sigortalının kara işletmesinde bir hizmet sözleşmesi tahtında çalışanlar
(örneğin personel müdürü) veya bir temsil sözleşmesi tahtında kendisini temsile yetkili
kıldığı kişiler (örneğin acenteler) veya yolcu taşıma sözleşmesinin ifasına yönelik bir işlemi
(örneğin, bilet kontrolü yapan) gerçekleştirecek kimselerdir.
-yolcu bileti olmayan (kaçak olarak seyahat eden) kişiler, Genel Şartlar A/2 uyarınca
yolcu, deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmesine dayanarak, taşıyanın onayı ile deniz aracında
taşınan kişidir. Taşıyanın onayını ispat vasıtası yolcu biletidir. Yolcu biletini kaybetmiş ise,
kaçak yolcu olarak değerlendirilemez. Taşıyanın onayının varlığı her türlü delil ile ispat
edilebilir. Örneğin, yolcunun kredi kartından çekilmiş yolcu taşıma ücreti.
Elinde başkası adına bilet bulunduran yolcu, kaçak olarak seyahat eden kişi olarak kabul
edilerek, talepleri teminat dışında kabul edilebilir mi? Bu konuda Genel Şartlar’da açık bir
hüküm yer almamaktadır. TTK’nun 1249. maddesi uyarınca, sözleşmede yolcunun adı yazılı
ise, taşıma hakkının bir başkasına devredilemeyeceği belirtilmektedir. Kanunun bu hükmü
dolayısıyla, elinde başkası adına bilet bulunan yolcu teminat kapsamından yararlanamayacak
ve sigortacıya doğrudan doğruya talep ve dava hakkına sahip olamayacaktır. Genel Şartlar
A.2 de ise, taşıyanın onayı yeterli görülmüş ve teminattan yararlanabilmek için bilet üzerinde
yolcunun adının yazılı olup olmamasının değil, yolcunun elinde bilet olup olmamasına göre
ayırım yapılarak, elinde bilet bulunduran yolcunun teminattan yararlanabileceği kabul
edilmektedir.
Sonuç olarak elinde yolcu bileti olmayan kişi, her zaman kaçak olarak seyahat eden yolcu
olmayabilir. Kişinin, yolcu bileti alması gerekmeyen bir yaşta olması, yolcunun biletini
kaybetmiş olması veya başkası adına elinde yolcu bileti bulundurması mümkündür. Bu
12 Tekil, Fahiman: Deniz Hukuku, İstanbul 1998, sh. 195. 13 RG 31.7.2002 T., 24832 S.
14 Gemi Adamları Yönetmeliği. Madde: 3 uyarına bu Yönetmelik, 26/9/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9/1.
maddesinin (b), (c), (d) ve (f) bentlerine ve 20/4/1989 tarihli ve 3539 sayılı Kanun ile uygun bulunan
Gemiadamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşme (STCW-78)
ve değişikliklerine dayanılarak hazırlanmıştır.
9
belirsizliği önlemek için Genel Şartlar A.2 Tanımlar başlıklı maddesine “kaçak yolcu”
tanımının eklenmesi uygundur . Çünkü sadece kaçak yolcu, taşıyanın onayı olmaksızın
gemiye gizlice veya habersizce giren yolcudur.
c) Savaş, her türlü savaş olayları, istila, yabancı düşman hareketleri, çarpışma (savaş ilan
edilmiş olsun olmasın), iç savaş, ihtilal, isyan, ayaklanma ve bunların gerektirdiği inzibati
ve askeri hareketler sonucunda ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz aracında bulunan yolcu veya
deniz aracında seyahat etmeyen ancak kaza nedeniyle zarara uğrayan üçüncü kişi veya bu
kişilerin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların işleten veya donatana karşı doğan
tazminat talepleri teminat dışındadır.
ç) Yetkili kamu otoritelerinin deniz aracı ve/veya deniz trafiği ile ilgili tasarruflarının neden
olduğu zararlara ilişkin tazminat talepleri teminat dışındadır. Yetkili makamların kamu
tasarrufları, deniz aracının aranması, müsaderesi, el koyma, tutuklama, engelleme, alıkoyma
veya durdurma olarak nitelendirebiliriz.
d) Nükleer, biyolojik ve kimyasal rizikoların ve bunların gerektirdiği askeri ve inzibati
tedbirler nedeniyle deniz aracında bulunan yolcu veya deniz aracında seyahat etmeyen ancak
zarara uğrayan üçüncü kişi veya bu kişilerin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların
işleten veya donatana karşı doğan tazminat talepleri teminat dışındadır.
e) Grevlere, lokavt edilmiş işçi hareketlerine, halk hareketlerine, kavgalara katılma olayları
sonucunda deniz aracında bulunan yolcu veya deniz aracında seyahat etmeyen ancak zarara
uğrayan üçüncü kişi veya bu kişilerin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların işleten
veya donatana karşı doğan tazminat talepleri teminat dışındadır.
f) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden
doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkinliklerini azaltmak amacıyla yetkili organlar
tarafından yapılan müdahaleler sonucunda meydana gelen zararlar , terör ve buna bağlı
sabotaj eylemlerinde bulunanların talepleri, aracın terörist eylemlerde kullanıldığını veya
kullanılacağını bilerek araca binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürecekleri
talepler
g) Tehlikede bulunan şahıs ve malları kurtarmak hali hariç, yolcunun kendisini bile bile
ağır tehlikeye maruz bırakacak hareketlerde bulunması halinde meydana gelen zararlar
teminat dışındadır.
“Yolcunun kendisini bile bile ağır tehlikeye maruz bırakacak hallerde bulunması” hali için,
zararın meydana gelmesi için kasden veya zararın meydana geleceğinin bilinebilir olmasına
rağmen durumu engelleyecek girişimde bilinçli olarak bulunmadığının mı yoksa yolcunun
ihmali mi olduğu kabul edilmelidir?
“Bile bile” ifadesinden yolcunun bilinçli olarak ağır tehlikeye maruz kalacak hareketlerde
bulunması hali öngörülerek, bu durumun sonuçları istisna kapsamında bırakılmıştır. İngiliz
10
hukukunda “wilful misconduct” olarak tanımlanan bu durum, Türk Hukuku bakımından kast
ve ihmali kast kavramına yakın olmakla birlikte, farlılıklar bulunmaktadır15, Y.11 HD’nin
bir kararında belirttiği gibi, burada dikkatsizlikten daha öte tedbirsizliğe, ihtiyatsızlığa varan
cesaretle pervasızca bir tutum ve davranış olayın meydana gelmesinde etkendir ve her olayda
bu etkenin olup olmadığının bilirkişi incelemesi ile belirlenmelidir16.
Kanaatimizce, yolcunun kendisini ağır tehlikeye bırakacak haller nedeniyle doğan zararı,
yolcunun ağır kusuru nedeniyle doğan zarar olarak değerlendirilebilir. Zira kusur dereceleri
bakımından ağır kusur ve hafif kusur olmak üzere ikiye ayrılır. Aynı şartlar altında bulunan
makul ve mazbut bir insanın alması gereken en basit tedbirin alınmamış olması halinde ihmal
ağırdır17. Hafif ihmal ise, ağır ihmal derecesine ulaşmayan ihlaldir ve ancak dikkatli kişilerin
gösterebileceği özenin gösterilmemiş olmasıdır18. Dolayısıyla kendisini bile bile ağır
tehlikeye maruz bırakacak kimse, örneğin, deniz aracında güvertede yolcuya açık olmayan
bir bölümde yolcunun seyir sırasında dolaşması ve bu sırada düşerek yaralanması, ağır
kusurlu kabul edilebilir. Diğer yandan, yolcunun deniz aracında yolculuk sırasında bile bile
kendini ağır tehlikeye maruz bırakacak hareketlerde bulunması yaşamın olağan akışına
aykırıdır. Bu durumda, talebin teminat dışı kabul edilmesi yerine zarar gören lehine bir
düzenleme olan Genel Şartlar A.4 maddesinin nazara alınması ve kazanın oluşumunda zarar
görenin kusuru olduğu kabul edilerek, kusuru oranında ödenecek tazminattan indirim yolu
tercih edilmelidir.
ğ) Kaçınılmaz ve engellenmesi mümkün olmayan nitelikteki bir doğa olayından
kaynaklanan tazminat talepleri,
h) Tamamıyla bir üçüncü kişinin onu meydana getirmek kastıyla gerçekleştirdiği bir fiil
veya ihmalinden kaynaklanan tazminat talepleri,
ı) Deniz korsanlığı ve kaçırma dolayısıyla ortaya çıkan zararlara ilişkin tazminat talepleri,
i) Dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri teminat dışıdır. Poliçe
kapsamında olmayan yansıma zarar olarak karşımıza çıkan bu talepler, aynı zarar doğurucu
olay nedeniyle dolaylı bir biçimde zarara uğrayan kişi veya kişilerin talepleridir. Örneğin,
deniz aracında seyahat eden yolcunun kaza sonucu yaralanması sonucunda çalıştığı kurumda
görev yapamaması nedeniyle, kurum sahibinin bu kişi yerine geçici olarak başka bir kimseyi
görevlendirmesi nedeniyle ödeyeceği masraf ve ücretler.
j) Yolcu intiharı,
15 Çağa, Tahir ; Enternasyonal Deniz Hususi Hukukunda, Yeni Bazı Gelişmeler, Batider, C. IX, S.2, , 1977,
s.299; Şeker, Zehra : Deniz Yoluyla Yük Taşınmasında Sigorta Himayesinin Kapsamı, İstanbul 2001, s. 161;
Yetiş-Şamlı, Kübra/Damar, Duygu : Milletlerarası Taşıma Hukukunda ve Yeni TTK’nda Pervasızca Hareket,
(wilful misconduct) Kusuru, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Deniz Hukuku Derneği, Sigorta Hukuku
Türk Derneği, İstanbul, 6 Mart 2012. 16 Y.11 HD, 22.3.1985 T., 1985/1624 E., 1985/1626 K., www.legalbank.net/belge/y-11-hd-e-1985/1624,
17.10.2014. 17 Von Thur, Andres (Çev. Cevat Edege) Borçlar Hukuku 1-2, Ankara 1983, s.380; Tekinay Sulhi/Akman,
Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla : Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s.94 18 Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 495-496.
11
k) Fiziksel veya akli durumu sebebiyle refakat altında olması gereken kişilerin refakatsiz
olarak deniz aracında bulunmaları veya refakatçilerinin kusuru nedeniyle bu tür kişilerin
başlarına gelebilecek zararlar teminat dışında bırakılmıştır.
Bu sigortanın konusu; poliçede belirtilen ticari amaçlı yolcu taşıyan deniz aracında, tahsis
amacına uygun şekilde kullanımda bulunduğu süre içinde meydana gelecek bir kaza, sabit
veya yüzer cisimlere çarpma veya çatma sonucunda seyahat eden yolcuların veya deniz
aracında bulunmayan üçüncü şahısların uğrayacakları bedeni ve maddi zararlara ilişkin
işletmecinin veya donatanın tazminat sorumluluğunu teminat altına alınmaktadır.
Dolayısıyla, deniz aracında seyahat eden yolcunun fiziksel veya akli durumu (hukuki işlem
yapma ehliyeti) nedeniyle ister refakatli ister refakatsiz olsun, sigortacıyı sorumluluktan
kurtarmamalıdır. Bu kişilerin deniz aracında bulunmaları sırasında meydan gelecek bir kaza,
sabit veya yüzer cisimlere çarpma ve çatma sonucunda uğrayacakları bedeni ve maddi
zararlar, aynen fiziksel veya akli melekeleri (hukuki işlem yapma ehliyeti) yerinde olan bir
kişi gibi sigortacı tarafından tazmin edilmelidir. Genel Şartlar’da bu şekilde bir ayrıma
gidilmesinin amacını anlamak mümkün değildir.
Belki de bu sonuç, maddenin yazılış şeklinin hatalı olması ve ifade bozukluğundan
kaynaklanmaktadır. Metinde, fiziksel veya akli durumu sebebiyle refakat altında olması
gereken kişilerin refakatsiz bir şekilde deniz aracında bulunmaları teminat dışında bırakılması
için yeterli kabul edilmiş olup, bu kişilerin kusuru ile rizikonun gerçekleşmesine sebebiyet
verip vermediği dahi dikkate alınmamıştır. Bu durumda, örneğin, refakatsiz olarak seyahat
eden yolcunun, deniz aracında çıkan bir yangın sonucu, uğradığı cismani zararı veya ölümü
halinde desteğinden yoksun kalan kişi, bu poliçe kapsamında sigortacıdan doğrudan talepte
bulunamayacaktır. Bu kişilerin refakatçileri olması halinde ise, refakatçilerin kusuru
nedeniyle bu tür kişilerin başlarına gelebilecek zararlar teminat dışında bırakılmıştır. Burada,
ifade edilmek istenen refakatçilerin kusuru ile rizikonun gerçekleşmesi sonucunda uğranılan
bedeni ve maddi zararlar ise, bunun açıkça ve tereddüte yer vermeyecek şekilde madde de
belirtilmesi gereklidir.
§ V. Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı
Sorumluluk sigortalarında rücu hakkı, TTK’nun 1481. maddesinde halefiyet ilkesinin bir
sonucu olarak düzenlenmiştir. İlgili madde uyarınca, sigortacı tazminatı ödedikten sonra
hukuken sigortalı yerine geçer. Sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı
dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel tutarında sigortacıya ait olur. Kanun’da
sigortacının, sigortalı ile zarardan sorumlu olan kişi aynı olması halinde zarardan dolayı
sorumlu olan sigortalısına başvurabilmesinin hangi hallerde mümkün olduğuna ilişkin bir
hüküm yer almamaktadır.
Genel Şartlar B.7’de, sigortacının sigortalıya hangi nedenlerle rücu edebileceği
düzenlenmiştir;
Bu hallerden ilki, tazminatı gerektiren olay sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu
kişilerin kastıyla veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimali
bilinci ile işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sonucunda meydana gelmesi durumundadır.
12
Sigortalı, sorumluluk konusu olayı kasden veya pervasızca bir hareket ile gerçekleştirmiş olsa
dahi sigortacının doğan zarardan zarar gören üçüncü kişiye karşı sorumluluğu devam edecek
ve ancak tazmin borcunu ifa ettikten sonra bu şart uyarınca sigortalıya rücu edebilecektir.
Burada önemli olan bir nokta, sigortalının sorumluluk konusu olayı kasten
gerçekleştirmesinden doğan zararlardan sorumlu olmayacağına ilişkin TTK madde 1429/1 ve
madde 1477’dir. TTK madde 1477, TTK madde 1486/1 uyarınca koruyucu hükümler
arasındadır ve bu madde hükmüne aykırı yapılan sözleşmeler geçirsiz kabul edilir.
Dolayısıyla, Kanun’daki bu açık düzenleme karşında, Genel Şartlar B.7 de yer alan mezkur
şart geçersizdir.
İkincisi hal ise, kaza sigortalının ilgili mevzuat yükümlülüklerini yerine getirmemesinden
doğmuş olması halidir. Oysa, sigortalının ilgili mevzuat yükümlülüklerini kasdi veya ihmali
sonucu yerine getirmemesi farklı sonuçlara tabidir. İhmal söz konusu ise, TTK madde
1429/1 uyarınca sigortacının sigortalıya prensip olarak rücu hakkı doğmaması gerekir, çünkü
bu rücu sorumluluk sigortalarının mahiyetine aykırıdır. Ancak kanun koyucu, madde 1429/1
de aksine sözleşme yapabilme imkanı yolunu açık tutmuştur.
Sigortalının kasdı var ise, yukarıda da açıkladığımız gibi sigortacının TTK 1429/1 ve 1477
maddeleri uyarınca tazmin ödeme borcu ortadan kalkar ve dolayısla rücu hakkına ilişkin
düzenlemenin TTK 1477. ve 1486/1. maddeleri uyarınca geçersiz kabul edilmesi gerekir.
Üçüncü hal, tazminatı gerektiren olay deniz aracının mevzuatın gerektirdiği teknik şartlara
uygun olmaması, nitelikli gemi adamlarından yoksun biçimde sefere çıkmasından meydana
gelmiş olması halinde sigortacı sigortalıya rücu edebilir. Bir gemi adamının niteliğinin hangi
kriterlere göre değerlendirilmesi gerektiği soyut bir kavramdır. Burada gemi adamının
niteliği değil, gemi adamının mevuzata uygun yeterlilik belgelerinden bahsedilmesi gerekirdi.
Diğer yandan, deniz aracının mevuzatın gerektirdiği teknik şartlara uygun olmaması hali, (b)
bendindeki sigortalının ilgili mevuzattaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle metin içinde bir tekrar yapılmış olduğu
anlaşılmaktadır.
Dördüncü hal, tazminatı gerektiren olayın gerekli ilk yardım malzeme ve ilaçların deniz
aracında bulundurulmaması veya bunlardan derhal istifade edilmesi imkanının sağlanmamış
olmasından meydana gelmiş olması halinde sigortalıya rücu edebilebilmesidir. Bu düzenleme
de, genel olarak (b) bendindeki sigortalının ilgili mevuzattaki yükümlülüklerin yerine
getirilmemesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Beşinci hal, tazminatı gerektiren olayın deniz aracının, ilgili mevuzata göre, gerekli yeterliliğe
sahip kişiler tarafından sevk edilmemesi sonucunda doğması halinde sigortalıya rücu
edilmesidir. Burada gerekli yeterlilikten bahsedilen, gerekli yeterlilik belgeleridir. Bu
düzenleme, genel olarak (b) bendindeki sigortalının ilgili mevuzattaki yükümlülüklerin
yerine getirilmemesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Altıncı hal, tazminatı gerektiren olayın kaptanın uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış
olmasından veya alkollü içki almış olarak deniz aracını güvenli sürme yeteneklerini
kaybetmiş bulunmasından ortaya çıkmasıdır.
Yedinci hal, tazminatı gerektiren olayın yetkili makamlarca saptanan istiap haddinden faza
yolcu veya yük taşınmasından veya deniz aracının işletilmesine ilişkin diğer yasaklanan
13
hallerden doğmuş olmasıdır. Bu düzenleme, genel olarak (b) bendindeki sigortalının ilgili
mevuzattaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Sekinci hal, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru neticesinde deniz
aracının çalınması veya gasp edilmesi sonucunda meydana gelmesi halidir.
Son olarak, tazminatı gerektiren olay rizikonun gerçekleşmesi halinde B2. maddesinde
belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle artan zarar miktarı ile sınırlı olmak
kaydıyla zarar miktarında bir artış olmuşsa sigortalıya rücu edebilmesidir. B.2 de rizikonun
gerçekleşmesi halide sigortalının yükümlülükleri; rizikonun gerçekleştiğini ihbar etme,
kurtarma, koruma ve sigortacını talimatlarına uyma, rücu hakkının kullanılmasına yararlı tüm
bilgi ver belgeleri verme, zarar görenden gelen bir dava ve takip varsa durumdan derhal
sigortacıya haberdar etme, sigorta sözleşmeleri ile ilgili başka sözleşmeler varsa, bunları
sigortacıya bildirmektir. Belirtilen bu yükümlülükler, TTK ile uyum içindedir.
SONUÇ
Çalışmamızda, Deniz Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na ilişkin yukarıda
yapmış olduğumuz değerlendirmeler çerçevesinde öncellikli olarak, Genel Şartlar’ın içeriği ile
başlığının uyumlu hale getirilmesinin, TTK’nun ilgili maddelerinin nazara alınarak şartlarda yer alan
ifade bozukluklarının düzeltilmesinin, sigorta sözleşmesinin tarafları ve zarar gören bakımından
uygulamada belirsizlik yaratacağını düşündüğümüz hususların açıklığa kavuşturulmasının gerektiği
sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KAYNAKÇA
Çağa, Tahir ; Enternasyonal Deniz Hususi Hukukunda, Yeni Bazı Gelişmeler, Batider, C. IX, S.2, , 1977.
Şeker, Zehra : Deniz Yoluyla Yük Taşınmasında Sigorta Himayesinin Kapsamı, İstanbul 2001.
Tekil, Fahiman: Deniz Hukuku, İstanbul 1998.
Tekinay Sulhi/Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla : Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler,
İstanbul 1993
Von Thur, Andres (Çev. Cevat Edege) Borçlar Hukuku 1-2, Ankara 1983, s.380;
Yetiş-Şamlı, Kübra/Damar, Duygu : Milletlerarası Taşıma Hukukunda ve Yeni TTK’nda Pervasızca Hareket,
(wilful misconduct) Kusuru, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Deniz Hukuku Derneği, Sigorta Hukuku
Türk Derneği, İstanbul, 6 Mart 2012.
www.denizcilik.gov.tr/mevzuat.
www.legalbank.net/belge/y-11-hd-e-1985/1624.
www.turkhukuksitesi.com,9.10.2014.