TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ
İŞLETME BÖLÜMÜ
Finansal Disiplinin
Temel İlkeleri
LİSANS PROGRAMI
SUNAN : Melih KESER
SUNULANSUNULAN: Doç. Dr. Murat AYAN: Doç. Dr. Murat AYAN
1
İSTANBUL, Mart 2015
İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİLER
GİRİŞGİRİŞ................................................................................................................33I. BÖLÜMI. BÖLÜM..........................................................................................................441. FİNANS İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR.............................4
1.1.Finansın ve Finansal Piyasaların Tarihi Gelişimi.........41.2.Finans, Finansman ve Finansal Yönetim Tanımları..........51.3. Finansın Alt Bölümleri..................................51.3.1.Finansal Yönetim ......................................51.3.1.a. Finansal Yönetimin Amaçları ........................61.3.1.b. Finansal Yönetimin Genel Amaçları ..................61.3.1.c. Finansal Yönetim Fonksiyonları .....................61.3.2.Finansal Kurumlar ve Piyasalar.........................81.3.2.a.Finansal Piyasalar ve Finansal Sistem ...............91.3.2.b.Finansal Kurumlar ..................................111.3.3.Yatırımlar............................................121.3.3.a.Yatırım Türleri ....................................13II. BÖLÜMII. BÖLÜM......................................................................................................15152. FİNANSAL DİSİPLİNİN TEMEL İLKELERİ...........................15
2.1. Kişisel Çıkarını Düşünme Davranışı İlkesi..............152.2.Riskten Kaçınma İlkesi..................................172.3.Çeşitlendirme İlkesi ...................................192.4.Çift Taraflı Muameleler İlkesi..........................202.5.Aratan Yararlar İlkesi..................................212.6.Sinyal Verme İlkesi.....................................222.7.Sermaye Piyasasının Etkinliği İlkesi....................222.8. Risk-Getiri İlişki İlkesi..............................252.9. Değerli Fikirler İlkesi ...............................262.10. Opsiyonlar Değerlidir İlkesi..........................272.11. Davranış İlkesi.......................................292.12. Paranın Zaman Değeri İlkesi...........................30
KAYNAKÇAKAYNAKÇA........................................................................................................31312
ŞEKİL ÇİZELGESİŞEKİL ÇİZELGESİ LİSTESİ LİSTESİ Şekil 1.1. Çeşitlendirmeyle Riski Azaltma Eğrisi............18Şekil 1.2. Risk-Getiri İlişkisi Eğrisi......................26
GİRİŞ
İşletmelerin yönetilmesinde en önemli faktörlerden biri
kaynakların sağlanmasıdır. Minimum maliyetle sağlanmak istenen
kaynakların kullanımında etkinlik sağlanması sürekli bir
karlılık elde edilebilmesi ise işletme yönetiminde önem
taşımaktadır. Yöneticiler ve kaynak sağlayıcılar açısından
kaynak sağlanması, elde edilen kaynakların kullanılması ve
karlılık elde edilebilmesi önemli olurken kredi temin etmede
etkin bir rolü olan bankalar açısından işletmenin aldığı
kredileri geri ödeyebilirliği, yatırımcılar açısından ise hisse
başına düşen gelir artışının yüksekliği önemlidir.
İşletmelerde finansal kararlar alabilmek için işletmelerin
finansal yapılarını, borç-alacak ilişkilerini ölçmek ve
değerlendirmek gereklidir.
Bu kararları almak için finansal disiplinin temel ilkeleri
vardır. Bu projede finansal işlemler ile finansal kararların
alınmasının temelinde yatan genel kural ve prensipler olan
finansal disiplinin temel ilkelerini anlatmaya çalışacağız.
3
I. BÖLÜM
1. Finans ile İlgili Temel Kavramlar
1.1. Finansın ve Finansal Piyasaların Tarihi Gelişimi
Finansın bugünkü haline nasıl geldiğini anlayabilmek için
bazı önemli kavramların ve
4
kurumların ne zaman ortaya çıktığını bilmekte fayda
bulunmaktadır. Bunları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
Bileşik faiz hesaplamalarının, yaklaşık İ.Ö. 1800
yıllarında, Babil Krallığında,
Hammurabi Yasalarıyla düzenlendiği tahmin edilmektedir.
Uluslararası bankacılığın kökleri 15. yüzyıla kadar
uzamaktadır.
Konusu pirinç olan vadeli işlem piyasaları, 1650’li
yıllarda Japonya’da görülmüştür.
Bugünkü anlamda ilk anonim şirket (East IndiaCompany),
1599 yılında
İngiltere’de kurulmuştur.
Günümüzde halen faaliyetini sürdüren bir başka A.Ş.,
(Hudson’s Bay) 1670 yılında
Kanada’da kurulmuştur.
ABD’de 1690 yılında, ilk kâğıt para ihracı
gerçekleştirilmiştir.
İlk menkul kıymet ihraçları 1720 yılında gerçekleşmiştir.
Günümüzün en büyük borsası olan New York Borsası (NYSE),
1792 yılında
kurulmuştur.
Günümüzde finans alanındaki gelişmelere baktığımızda ise
bazı noktalar ön plana
çıkmaktadır. Özellikle bilgisayar ve iletişim teknolojileriyle
beraber artan küreselleşme finansal entegrasyonu da beraberinde
getirmiştir. Bu durum uluslararası sermayenin dünyanın dört
tarafında borsalarda hakim konuma gelmesini sağlamıştır.
İMKB’de işlem gören hisse senetlerinin halka açık olan kısmında
5
yabancı payının %62 dolaylarında olması bu duruma iyi bir
örnektir. 70’li yıllarda ortaya çıkan türev enstrüman olgusu da
bugün finansı anlamamız için üzerinde durmamız gereken bir
noktadır. 2008 krizi sonrası türev piyasanın dünya GSMH’sinin
yaklaşık 10 katı boyutuna ulaştığını öğrendik. Türev
enstrümanlar ve varlığa dayalı yeni borçlanma araçlarının
cazibesi finans mühendisliğinin de değer kazanmasını sağladı.
Piyasalarda artık eskisine göre çok daha fazla ve komplike
finansal ürünler işlem görmeye başlamış, risk yönetimi
firmaların hayati fonksiyonlarından biri haline gelmiştir. 2008
krizi riski yönetemeyen devasa firmaların battığını acı bir
şekilde göstermiştir. 1
1.2. Finans, Finansman ve Finansal YönetimTanımları
Finans:Kişi yada kurumlarca faydalanılan para, fon,
sermaye vb. kavramlardır.
Finansman:Para, fon yada sermayenin bulunmasıdır.2
Finansal Yönetim:Sağlanan fonların en uygun alanlarda
kullanımıdır.
Finansal yönetimle ilgili kararlar;
o Ne tür varlıklar alınacaktır? (Yatırım Kararları)
o Gerekli kaynaklar nereden sağlanacaktır? ( Finansman
Kararları)
1(AKTAŞ), Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetime İlişkin Genel İlkeler, http://www.kgk.sakarya.edu.tr/FileUploads/Src/dc4cffec-f328-47e3-b32a-88cfcf8c12b3/B%C3%B6l%C3%BCm%201-Kurumsal%20Y%C3%B6netim%20%C4%B0lkeleri%20ve%20Finansal%20Y%C3%B6netime%20%C4%B0li%C5%9Fkin%20Genel%20%C4%B0lkeler.pdf2(Finansal Yönetim Ders Notları), http://www.edubilim.com/forum/finansal_yonetim_ders_notlari-t14922.0.html
6
o Faaliyet sonucu oluşan kârlar nasıl dağıtılacaktır? (
Dividant Kararları) şeklinde üç grupta toplanabilir.3
Sermaye Bütçelemesi:Sermayenin uzun süreli varlıklara
yatırılmasıyla ilgili kararlar sürecidir.4 Sermaye
bütçelemesi sürecinde işletmenin yatırım projelerinin
değerlendirilmesi ve karlılığa geçiş ile ilgili analizler
önemlidir. Bu kapsamdaki değerlendirmelerde ise statik ve
dinamik yöntemlerden yararlanılır. 5
1.3. Finansın Alt Bölümleri
1.3.1. Finansal Yönetim
Finansal yönetim bölümü, bir işletmenin yatırım, finans ve
kâr payı kararlarından sorumlu olan birimdir. Günümüzde küçük
ölçekli işletmeler dışında bu işletme fonksiyonunun bir kişi
tarafından değil, işletme üst yönetimine doğrudan bağımlı olan
ayrı bir bölüm tarafından yürütüldüğü göze çarpmaktadır.6
1.3.1.a. Finansal Yönetimin Amaçları
İşletmenin yatırım yapacağı varlıkların seçimi,
Varlıklara yatırılacak olan fon miktarının belirlenmesi,
Fonların herhangi kaynaktan nasıl sağlanacağının
belirlenmesi.
3(Finansal Yönetim-1), http://www.kolayaof.com/ornek_ozet/F%C4%B0N201U.pdf4(Finansal Yönetim Ders Notları 1-7), http://www.somut.net/773/aof3ders/finansal-yonetim-ders-notlari-1-7.1.html5(YASLIDAĞ, Birinci Baskı/Ekim-2012), Finansal Yönetim, S.1786(AKTAŞ)
7
1.3.1.b. Finansal Yönetimin Genel Amaçları
Karın en yükseğe çıkarılması,
Hisse senedi başına karın en yükseğe çıkarılması,
İşletmenin piyasa değerinin en yükseğe çıkarılması.7
1.3.1.c. Finansal Yönetim Fonksiyonları
Kısa ve Uzun Dönemli Ne Tür Yatırımlar Yapılmalı?
(Yatırım Kararları)
İşletmelerin faaliyete başlayabilmeleri, varlıklarını
sürdürebilmeleri, rekabet
avantajlarını koruyabilmeleri ve büyüyebilmeleri için çeşitli
varlıklara ihtiyaçları vardır. Sahip olunacak varlıkların
miktarı, çeşitliliği doğal olarak işletmenin niteliğine bağlı
olarak değişecektir. Bir üretim işletmesiyle, sadece alım-
satım faaliyetiyle uğraşacak bir işletmenin gereksinim duyacağı
varlıklar aynı olmayacaktır. Yine banka, hastane, eğitim
kurumları gibi hizmet sunan işletmelerle, otomotiv ya da beyaz
eşya üreten bir işletmenin gereksinim duyacağı varlıklar
farklılık gösterecektir. Üretim işletmelerinin, ticari
işletmelere göre daha fazla yatırımlara, özellikle sabit varlık
yatırımlarına ihtiyacı vardır.
Sermaye bütçelemesi faaliyetleri sadece sabit varlıklarla
ilgili harcamalar için değil,
araştırma geliştirme harcamaları, reklam kampanyaları,
kiralama, satınalma, diğer işletmelerle birleşme gibi işletmeye
uzun dönemde fayda sağlayan yatırımlarla ilgili kararları da
kapsar.
7(Finansal Yönetim Ders Notları)8
Fizibilite Çalışmaları: Uzun vadeli faydalar sağlayacak
yatırım projelerinin
ekonomik, teknik ve mali açıdan yapılabilirliğinin analiz
edilmesi. İşletmelerde uzun süreli varlıklar yanında kısa
süreli varlıklarla ilgili yatırım kararları da önemlidir. Kısa
süreli varlıklar, çalışma sermayesi, işletme sermayesi veya
dönen varlıklar olarak adlandırılır. Kısa süreli varlıkların
temel özelliği, bir yıl içinde en az bir kez bir türden diğer
türe dönüşmesidir. Örneğin peşin ödeme yapılarak hammadde
alındığında nakit, hammadde stoklarına; hammaddeler
kullanılarak yarı mamule, yarı mamuller kullanılarak mamul
stoklarına dönüşecektir. Satış politikasına bağlı olarak
ürünlerin paraya dönüşümü değişecektir.Ürünlerin peşin
satışlarıyla elde edilen para kasaya, vadeli satışlar
yapıldığında alacaklara dönüşecektir. Dolayısıyla nakitten
başlayan döngü tekrar nakde dönüşerek tamamlanmaktadır. Busüreç
üretimin niteliğine bağlı olarak kısa ya da uzun olabilecektir.
Bu döngüye faaliyet döngüsü, nakitten tekrar nakite dönüşünceye
kadar geçen süreye de nakde dönüşüm süresi denir.
Vade: Kısa, orta ve uzun vade olarak ele alınmaktadır. En
fazla bir yıla kadar olan
vade kısa; 1- 3 yıla kadar olan vade orta; 3 yıldan daha uzun
vade ise uzun vade olarak kabul edilmektedir.
Fon İhtiyacı Nereden, Nasıl ve Ne Zaman
Karşılanacaktır? (Finansman Kararları)
İşletmelerin diğer önemli karar alanı, yukarıda sözü
edilen kısa ve uzun süreli
9
varlıkların nasıl finanse edileceği ile ilgilidir. Finans
yöneticilerinden, işletmenin fon ihtiyacını belirleyerek,
ihtiyaç duyulan fonların nasıl karşılanacağı konusunda kararlar
almaları beklenir. Yatırım kararlarında olduğu gibi finansman
kararlarında da finansal amaç, işletme değerini maksimize
edecek finansman bileşimini oluşturmaktır. Finans literatüründe
işletmelerin sermaye yapısının belirlenmesiyle ilgili farklı
görüşler vardır. Bunlar;
Net gelir yaklaşımı,
Net faaliyet geliri yaklaşımı,
Geleneksel yaklaşım,
Modigliani- Miller yaklaşımıdır.
Net geliri yaklaşımı; borcun ve öz kaynağın maliyeti
farklı borçlanma düzeylerinde
değişmez. Borç maliyeti öz sermaye maliyetinden düşük olduğuna
göre, sermaye yapısında ne kadar fazla borca yer verilirse
ortalama sermaye maliyeti düşeceği için işletmenin değeri de o
ölçüde artacaktır.
Net faaliyet geliri yaklaşımı; borcun maliyeti farklı
borçlanma düzeylerinde aynıdır.
Ancak borçlanma arttıkça özsermaye maliyeti arttığı için
ortalama sermaye maliyeti tüm borç-özsermaye bileşiminde
değişmez. Dolayısıyla işletmenin değeri sermaye yapısına göre
değişmeyecektir.
Geleneksel yaklaşım; işletme belirli bir borç oranına
kadar ortalama sermaye
10
maliyetini düşürebilir. Bu noktadan sonra borç miktarı
arttığında ortalama sermaye maliyeti yükselecektir. Ağırlıklı
ortalamasermaye maliyetinin minimum olduğu nokta, optimal
borç/özsermaye oranı, diğer bir ifade ile optimal sermaye
yapısı olacaktır. Dolayısıyla işletmeler optimal noktaya kadar
borçlanarak işletmenin değerini maksimize edebileceklerdir.
Modigliani- Miller yaklaşımı; FrancoModigliani ve Merton
Miller tarafından
yapılan çalışmalara bağlı olarak vergilerin, asimetrik
bilginin, işlem maliyeti, iflas maliyetlerinin olmadığı etkin
bir piyasada işletmelerin değeri sermaye yapısından etkilenmez.
İşletmenin değerini, ait olduğu sektörün riski ve işletmenin
gelecekte yaratacağı nakit akışları belirler. İşletme değeri
sermaye yapısından bağımsızdır; tartılı ortalama sermaye
maliyeti farklı borç oranlarında değişmemektedir.
Finansal Varlıklar: Reel varlıkların yarattığı nakit
akışları üzerinde alacak ya da
ortaklık hakkı veren varlıklardır.
İşletmenin Kârı Nasıl Dağıtılacaktır? (Dividant
Kararları)
Finansal yönetimin üçüncü önemli karar alanı dividant ya
da kâr payı dağıtımıyla ilgilidir. Dividant kararları,
faaliyetlerden sağlanan kârların ne kadarının işletmede
bırakılacağı ne kadarının ortaklara dağıtılacağına yönelik
kararlardır. Kâr payı dağıtım politikası, işletmenin fon
11
ihtiyacı, ilave fonların maliyeti, likidite durumu, nakit
akışlarının düzenliliği, diğer benzer firmaların kâr dağıtım
politikaları, hissedarların beklentileri gibi çok sayıda
faktörün dikkate alınmasıyla belirlenir. İşletmenin yasal
statüsü de kâr dağıtım politikasının belirlenmesinde etkilidir.
Ülkeler sermaye piyasalarını geliştirebilmek, küçük tasarruf
sahiplerinin sermaye piyasasına olan ilgisini artırabilmek için
kâr payı dağıtımıyla ilgili düzenlemeler yapmaktadırlar.
Ülkemizde de kâr dağıtımında halka açık ve halka kapalı
şirketlere yönelik farklı uygulamalar vardır. Kâr payı dağıtım
politikasının işletme değerine etkisi konusunda sinyal
etkisinden ve davranışsal finansın ilgili görüşünden de
bahsedilebilir.
1.3.2. Finansal Kurumlar ve Piyasalar
İşletmelerin amaçladıkları yatırımları gerçekleştirmek
için gereksinim duydukları fonları sadece kendilerinin
oluşturduğu kaynaklarla gerçekleştirmeleri mümkün değildir.
İçsel kaynaklarının yeterli olmadığı durumlarda ya
planladıkları yatırımlardan vazgeçecekler ya da dışsal kaynak
sağlama yoluna gideceklerdir.
Finansal Piyasalar: Fon arz ve talebinin karşılaştığı,
değişimin gerçekleştiği piyasalardır.
Otofinansman: Faaliyetler sonucunda oluşturulan
kaynakların tümünün ya da bir kısmının işletmede bırakılarak
işletmelerin kendilerini finanse etmeleridir. Otofinansman
12
kaynağı; dağıtılmamış kârlar, yedek akçeler ve karşılıklardan
oluşur.
Finansal Piyasalar ve İşletmeler Arasında Fon Akışı
A: Finansal varlıklar ihraç edilerek fon sağlanır
(Finansman Kararları).
B: Sağlanan fonlarla varlıklara yatırım yapılır (Yatırım
Kararları).
C: Faaliyetlerden nakit akışları elde edilir.
D:Devlete vergi ödenir.
E: Nakdin bir kısmı işletmede bırakılır.
F:Nakdin bir kısmı kâr payı ve faiz olarak ödenir.
Finansal piyasaların üç temel fonksiyonu şunlardır:
Fiyat belirleme: Piyasalarda alıcı ve satıcılar karşı
karşıya gelerek finansal varlıkların
getiri oranları ve buna dayalı olarak fiyatları belirlenir.
Likidite sağlama: Alıcı ve satıcıların piyasada kolaylıkla
işlem yapabilmeleri finansal
varlıkların likiditesini artırır. Likiditenin artması bir
taraftan daha fazla yatırımcıyı piyasaya çeker, diğer taraftan
işletmelerin finansman maliyetini düşürür. Piyasalar olmasa
finansal varlıklar vadesi boyunca paraya dönüşemeyecektir.
13
Bilgi elde etme maliyetini düşürme: Finansal piyasalar hem
finansal varlıkları
çıkaran kurumlara hem de tasarruf sahiplerine finansal
varlıklarla ilgili bilgilere kolaylıkla ulaşılmasını sağlayarak
maliyet tasarrufu sağlar. Özellikle işletmelerle ilgili
finansal bilgilere ulaşmak çok kolay değildir
1.3.2.a. Finansal Piyasalarve Finansal Sistem
Finansal piyasaların temel fonksiyonu fon arz ve talebini
karşılaştırarak fon aktarımını sağlamaktır. Ancak bir ekonomide
fonların arz edenlerden talep edenlere aktarılmasında etkin
işleyen bir sisteme ihtiyaç vardır. Finansal sistemin etkinliği
arttıkça fon arz ve talebinin karşılaşması o ölçüde artacak,
buna bağlı olarak ekonomik gelişim ve refah düzeyi de
artacaktır. Finansal piyasalar, sadece fon arz edenlerle fon
talep edenlerden oluşmamaktadır. Finansal piyasaları; fon arz
edenler ve fon talep edenler yanında fon akımlarını düzenleyen
kurumlar, fon akımını sağlayan finansal varlıkları, piyasaların
adil, şeffaf ve güven ortamı içinde çalışmasını sağlayacak
hukuki ve idari kurallardan oluşan bir sistem olarak düşünmek
gerekir. Finansal sistemi oluşturan unsurlar;
Tasarruf sahipleri (Fon arz edenler),
Yatırımcılar (Fon talep edenler),
Yatırım ve finansman araçları,
Yardımcı kuruluşlar. 8
Finansal Piyasaların Sınıflandırılması
8(Finansal Yönetim-1)14
Finansal piyasaları farklı açılardan sınıflandırmak
mümkündür. Fonların ya da finansal
varlıkların süresi dikkate alındığında finansal piyasalar para
ve sermaye piyasası olarak sınıflandırılabilir.
Para Piyasası-Sermaye Piyasası:En fazla bir yıl süreli fon
arz ve talebin karşılaştığı
piyasalara para piyasası, orta ve uzun vadeli fon arz ve
talebinin karşılaştığı piyasalara da sermaye piyasaları denir.
İşletmeler genellikle kısa süreli varlıklarını finanse etmede,
kısa süreli harcamalarını karşılamada para piyasalarından, orta
ve uzun vadeli varlıklarını finanse etmede de sermaye
piyasalarından faydalanırlar.
Birincil Piyasalar - İkincil piyasalar:Finansal
varlıkların ilk kez işlem gördüğü,
diğer bir ifade ile finansal varlıkların yaratıldığı piyasalara
birincil piyasa denir.Birincil piyasalardaki işlemlerden bu
finansal varlıkları ihraç eden kurumlarafon girişiolur. İkincil
piyasalar ise daha önce alınıp satılan finansal varlıkların
tekrarişlem gördüğü piyasalardır. Dolayısıyla ikincil
piyasalardaki işlemler sonucundafinansal varlık ihraç edilmez,
mevcut finansal varlıklar el değiştirir. İMKB gibiborsalar
ikincil piyasaların kurumları olup, bu piyasadaki işlemler
sonunda finansal varlıkları ihraç eden kuruma bir fon girişi
olmamaktadır.
15
Organize Piyasalar-Organize Olmayan Piyasalar: Belirli
fiziki bir mekanın olduğu,
işlemlerin belirli kurallar, ilkeler çerçevesinde yapıldığı,
araçlarının ve kurumlarının olduğu piyasalara organize
piyasalar, bu özelliklere sahip olmayan piyasalara organize
olmamış ya da tezgah üstü piyasalar denir.
Borç Piyasaları-Öz Sermaye Piyasaları:Finansal piyasalarda
en yaygın birbiçimde
kullanılan finansman yöntemi borçlanmalardır. Borç, bankalardan
sağlanabileceği gibi borçlanma araçları ihraç edilerek tasarruf
sahiplerinden de sağlanabilir.Ticari bankacılığın ağırlıkta
olduğu ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde işletmelerinençok
kullandığı finansman şekli banka kredileri olmaktadır.
Bununyanında işletmelerbono ve tahvil gibi finansal araçlarla
da fon sağlayabilirler.Borçlanma araçlarının iki temel
özelliği, belirlenmişbir vadesinin ve faizinin olmasıdır. Borç
alanlar, vade içinde faizi ve anaparayı ödemek zorundadırlar.
Borçlanma amacına bağlı olarak borcun vadesi kısa ya da uzun,
ihraç eden kurumun niteliğine bağlı olarak borcun faizi yüksek
ya da düşük olur. Hazine bonoları, devletin kısa süreli fon
ihtiyacını karşılamada en çok kullandığı para piyasası
araçlarındandır. İşletmeler de yine kısa süreli fon ihtiyacını
karşılamada banka kredilerinive finansman bonolarını
kullanabilmektedirler.Tahviller ise kurumların uzun vadeli
finansman ihtiyaçlarının giderilmesindekullandıkları borçlanma
araçlarındandır. Tahviller genellikle 5- 10 yıl gibi uzun
vadeliolarak çıkarılan uzun vadeli borçlanma araçlarındandır.
16
Ülkemizde özel kurumtahvillerinde vade en az 2 yıl, devlet
tahvillerinde ise bir yıldır. Uzun vadelifon ihtiyacının
karşılanmasında kullanılacak araçlardan ikincisi de hisse
senetleridir.Hisse senetlerinde vade yoktur; diğer bir ifade
ile hisse senetleri sonsuz vadeli menkul kıymetlerdir. Hisse
senedine yatırım yapan yatırımcılar kurumun ortağı olarak
kurumun kârı ve varlıkları üzerinde hakka sahiptirler. Hisse
senedi ihraçedenkurum ise öz sermaye yoluyla fon sağlamış
olmaktadır.
Spot Piyasalar-Vadeli Piyasalar: Ödemenin ve teslimin
hemen ya da 2 işgününde
yapıldığı piyasalara spot piyasa denir. Gelecekteki bir tarihte
ödemenin ve teslimin yapıldığı fiyatın ise bugünden
belirlendiği piyasalara ise vadeli piyasalar denir.
1.3.2.b. Finansal Kurumlar
Finansal piyasalarda fon arz ve talebi doğrudan ya da
finansal aracılar vasıtasıyla
karşılaşabilirler. Finansal sistemde fonların el değiştirmesi
genellikle finansal aracı kurumlar tarafından gerçekleştirilir.
Aracılık yapan kurumlar ve işlevleri ülkeleringelişmişlik
düzeyleri, politik, kültürel ve tarihi özelliklerine bağlı
olarak ülkedenülkeye farklılık gösterir. Finansal sistemde
sundukları hizmetlerde değişiklikler görülse de aracı
kurumların temel işlevleri fon akımını kolaylaştırmaktır.
17
Finansal Kurumların Sınıflandırılması
Finansal kurumlar; para yaratan finansal kurumlar, para
yaratmayan finansal kurumlar, yarı finansal kurumlar ve hizmet
gören finansal kurumlar olarak sınıflandırılabilir:
Para Yaratan Finansal Kurumlar
TC Merkez Bankası
Ticari bankalar
Katılım Bankaları
Para Yaratmayan Finansal Kurumlar
Kalkınma ve Yatırım Bankaları
Kredi ve Kefalet Kooperatifleri
Posta Çekleri Sistemi
Sigorta Şirketleri
Yarı Finansal Kurumlar
Sosyal Güvenlik Kurumları
Zorunlu Sigortalar
Hizmet Gören Kurumlar
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası
İstanbul Altın Borsası
İzmir Vadeli İşlemler Borsası
Takasbank
Sermaye Piyasası Kurumları 9
1.3.3. Yatırımlar
İşletme açısından belirli bir üretim gücünün elde edilmesi
için yapılan her türlü harcamaya yatırım denir. Bu harcamalar
9(AYDIN, ŞEN, & BERK), Finansal Yönetim-1,http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/FIN201U.pdf
18
ister dönen varlıklara isterse duran varlıklara yapılmış olsun
işletme açısından yatırım sayılır.
Bununla birlikte, bir işletmede dönen varlıklara yapılan
harcamalarla duran varlıklara yapılan yatırımlar daha önce de
belirtildiği gibi bir çok farklılık göstermektedir. Kaldı ki
yatırım terimi, genellikle, gelecek dönemlerde oldukça uzun
süre devam edebilecek yarar sağlama bekleyişiyle, kaynak
ayrılması (tahsisi yapılması) anlamında kullanılmaktadır.
Bir işletmede duran varlıklara yapılan yatırımlar sermaye
harcamaları olarak adlandırılmakta, yatırım planları (sermaye
harcamalarının planlanması) ise Sermaye Bütçelemesi olarak
bilinmektedir. Diğer bir ifadeyle sermaye bütçelemesi; uygun ve
verimli yatırım alanlarının araştırılması ve sermaye harcama
önerilerinin (yatırım projelerinin) değerlendirilmesidir.
1.3.3.a. Yatırım Türleri
İşletmeler açısından hayati bir önem taşıyan yatırımların
çeşitli yönlerden sınıflandırılması bilimsel bir gerek olarak
ortaya çıkmakta, yararlı ve etkin bir yatırım kontrol planı
gerçekleştirebilmek açısından önem arz etmektedir.Yatırımların
farklı kriterler esas alınarak sınıflandırılması mümkündür ve
çeşitli kaynaklarda farklı sınıflandırmalar yapılmıştır. Örnek
oluşturması açısından bu çalışmada yatırımlar aşağıdaki dört
başlık altında incelenecektir.
YENİLEME YATIRIMLARI: Bu tür yatırımlar mal ve hizmet
üretiminin
19
sürekliliği amacı ile sermaye tahsisini içerir. Bir başka ifade
ile bu tür yatırımlar işletmenin üretimine devam edebilmesi
için, aşınmış, yıpranmış, teknolojik gelişmeler sonucu eskimiş
duran varlıkların yenilenmesini kapsar.
GENİŞLEME YATIRIMLARI: Söz konusu yatırımlar,
tesislerin
genişletilmesi, satışların artma ihtimaline karşı yeni
pazarların ele geçirilmesi için yapılan yatırımlardır. Bu tür
yatırımlar genellikle kapasitenin arttırılması, gelişmiş
teknolojilerin kullanılması ile maliyetlerin düşürülmesi ve
mamulün geliştirilmesini mümkün kılar. Dolayısıyla işletmelerin
büyümelerine imkan verecek niteliktedir.
Genişleme yatırımları;
İşletmenin mevcut faaliyet dalında üretim kapasitesini
genişletmesi (tevsi yatırımları),
İşletmenin mevcut faaliyetlerine ek olarak yeni mal ve
hizmetler üretmek yoluyla kapasitesini genişletmek (mamul
yatırımları) şeklinde olabilir.
STRATEJİK YATIRIMLAR: Stratejik yatırımların
sağlayacağı faydalar
uzunsürede elde edilebileceği gibi bazı hallerde bu yararları
parasal olarak ölçmek de çok güç hatta çoğu kez imkansızdır. Bu
tür yatırımlar işletmeye dolaylı yararları olan ve genel olarak
verimliliği artırmaya yönelik yatırımlardır.
Risk azaltıcı yatırımlar (teknik araştırma yatırımları,
bazı araştırma projeleri) ve
20
personelin moralini yükseltmek hedefini güden yatırımlar (kreş
açılması, eğlence ve spor tesislerinin yapılması) bu gruba
girer.
MODERNİZASYON YATIRIMLARI:Modernizasyon yatırımları,
işletmelerin daha çok maliyet tasarrufu sağlamak, üretim
kapasitesini yükseltmek amacıyla yaptıkları yatırımlardır.
Rasyonelleştirme yatırımı olarak da isimlendirilen bu tür
yatırımlar, daha yararlı mal ve hizmet üretimi amacı ile
sermaye tahsisini içerir.
Yukarıda verilen ayrım dışında yatırımlar;
Yatırım harcamasının tutarına göre,
Yatırımın gerektirdiği üretim faktörünün türüne göre,
Yatırımın sağlayacağı yarara göre,
Yatırımın yapılacağı iş koluna göre,
Yatırımın gereklilik derecesine göre,
İşletmenin işlevsel faaliyetine göre,
İşletmenin üretim kapasitesine yapmış olduğu katkıya
göre,
Yatırımın sağlayacağı yararların, olası diğer
yatırımlar üzerine etkisine göre,
Stratejik veya rutin yatırım olup olmadığına göre
şeklinde de bir ayrıma tabi tutulabilir.
Güdülen amaç açısından ise yatırımlar;
Üretim yatırımları,
Finansal yatırımlar olarak sınıflandırılabilir.
21
Öte yandan ülkemizde yatırım teşvik tedbirlerinden
yararlanabilecek yatırımları;
Komple yeni yatırımlar,
Yenileme yatırımları,
Tevsii yatırımları,
Tamamla yatırımları,
Modernizasyon yatırımları,
Darboğaz giderme yatırımları,
Kalite düzeltme yatırımları,
Entegrasyon yatırımları,
Finansal kiralama yatırımları,
Nakil yatırımları, şeklinde sıralayabiliriz.
Yatırım türü ne olursa olsun, bir yatırım kararı alınması
demek alternatifler arasında seçim yapmak demektir. Doğru bir
seçim yapabilmek bir başka deyişle, gelecekle ilgili olarak
alınan kararların isabet derecesinin yüksek olması için, karar
almak durumunda olanların bir
akım bilgilere sahip olması gerektiği bilinen bir gerçektir.
Özellikle işletme açısından hayati bir önem taşıyan,bir
bakıma işletmenin üretim ve satış kapasitesinin sınırlarını
ortaya koyan,duran varlık yatırımları için alınacak kararlarda
yatırımcıların mutlaka bir takım bilgi ve verilere sahip olması
kaçınılmaz bir zorunluluktur.10
10(Sermaye Bütçelemesi), https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=2&cad=rja&ved=0CC8QFjAB&url=http%3A%2F%2Fwww.baskent.edu.tr%2F~gurayk%2Fislefinsermayebutcelemesi.doc&ei=prKSUuieHsWK7Aau3oCIDw&usg=AFQjCNHK5xD-2hoB9GPthrCPp7Rcc6DJ_w&sig2=lXpegXPU7dDoi-jNTg3kvA&bvm=bv.56988011,d.ZGU
22
II. BÖLÜM
2. Finansal Disiplinin Temel İlkeleri
Finansal yönetimin temel ilkeleri ya da diğer bir deyiş
ile finans disiplinine temel
ilkeleri finansal işlemler ile finansal kararların alınmasını
gerisinde yatan temelleri anlamamızı sağlayan genel kurallar ve
prensiplerdir. Bunlar iki temel kaynağa dayanmaktadır.
Birincisi mantıksal çıkarımsamalar, ikincisi ise ampirik
gözlemlerdir. Her ilke her durumda ve her zaman mutlak anlamda
doğru olmasa bile her ilkenin finansal dünyanın önemli bir
yönünün geçerli bir nitelemesi olduğu genel olarak kabul
edilmektedir.
Finansal yönetimin temel ilkelerini on iki başlık altında
toplayabiliriz.
2.1. Kişisel Çıkarını Düşünme Davranışı İlkesi
Bu ilkeye ( theprinciple of self – interestedbehavior )
göre, insanlar kendi mali
çıkarlarını düşünerek davranırlar. Yararlı bir model kurabilmek
için en iyi kararların nasıl alındığına ilişkin çözüm üretmek
gerekir. Bu nedenle de insan davranışı hakkında makul ve doğru
bir varsayım yapmak zorunludur. Münferit bireyler düzeyinde
istisnaları olmasına karşın, bir grup olarak insanların
ekonomik açıdan rasyonel bir biçimde davrandıklarını
varsayabiliriz. Ayrıca analize başlayabilmek için insanların
mali olmayan mülahazalarının mevcut olmadığını da
varsayabiliriz.
23
Kişisel Çıkarları Düşünme Davranışı İlkesi’ni başlangıçta
kabul etmek birkaç nedenle
güçtür. Birincisi bu ilkenin çok sayıda açık istisnaları
olduğunu düşünebilirsiniz. Örneğin bir hayır kurumuna yapılan
bir bağışın bu ilkeyi ihlal ettiğini düşünebilirsiniz. Bu
geçerli değildir. Bu ilke bu tür cömertliklerin mevcut olmadığı
veya arzulanır olmadığı anlamına gelmemektedir. Ancak diğer
yatırımcılara para vermeyi rasyonel bir davranış olarak
düşünmemeliyiz.
İkinci neden, “ para her şey değildir “ şeklinde
karşılaştığımız öğüt ile bu ilkenin
çatışıyor görünmesidir. Bu ilke, böylesi ifadelerin
gerçekliğini ve insan davranışlarının önemini kesinlikle
yadsımaz. İlke paranın herkesin veya herhangi bir kişinin
hayatındaki en önemli şey olduğunu söylememektedir. İlke, diğer
her şey aynı iken, bir finansal muamelenin taraflarının
kendileri için mali açıdan en avantajlı davranışı
izleyeceklerini ifade etmektedir. Bu ilke mevcut davranışların
iyi bir açıklaması olarak bulunmuştur. Çünkü, mevcut
kaynaklarla en iyi sonucu elde etmek temel amaç olduğundan
muamelelerin büyük çoğunluğunda kişisel olmayan mülahazalara
girişilir.
İnsanlar en avantajlı davranışı izlerken, alınan bu karar
diğer arzulanabilir eylemleri yapma olasılığını ortadan
kaldırır. Bir alternatifin fırsat maliyeti onun değeri ile
olası en iyi alternatifin değeri arasındaki farktır. Bu nedenle
fırsat maliyeti bir kararın göreli öneminin bir göstergesini
sağlamaktadır. Bir alternatif ile onun en iyi olası alternatifi
24
arasındaki fark küçük ise, kötü alternatifi seçmenin maliyeti
küçüktür. Benzer bir biçimde, fark büyük ise en iyi seçimi
yapmamanın maliyeti de büyüktür.
Kişisel Çıkarı Düşünme Davranışı İlkesi’nin yeni bir
uygulaması vekalet teorisi
( agencytheory ) olarak isimlendirilmektedir. Bu teori, bir
kişinin ( agent – vekil ), diğer bir kişinin ( principal – asil
) adına karar alma sorumluluğunun olduğu bir vekil – asil
ilişkisinde bireysel davranışları analiz etmektedir. Şirket
kurma sözleşmelerinin bir çoğu vekalet ilişkisi olarak
görülebilir. Satış elamanları, avukatlar, tepe yöneticileri,
yönetim kurulu üyeleri, sigorta acentalarının vekil – asil
ilişkisinde en önemli konulardan birisi ahlaki riziko (moral
hazard) sorunudur. Ahlaki riziko, vekilin kendi kişisel
çıkarına olan fakat asile maliyeti olan, öngörülmeyen
davranışlarda bulunduğu durumları ifade etmektedir. Bireysel
davranışların dikkatli bir analizi ile, vekalet teorisi bir
asil ile vekil arasındaki sözleşmelerin daha etkin bir şekilde
yerine getirilmesine yardımcı olur. Böylesi bir sözleşmenin
tipik bir amacı çıkar çatışmasını azaltmaktır.
2.2. Riskten Kaçınma İlkesi
Bu ilke ( theprinciple of risk aversion ) şunu ifade
etmektedir; diğer her şey aynı iken insanlar daha yüksek getiri
ve daha düşük riski tercih ederler. Riskten kaçınma ilkesi,
basit bir ifade ile Kişisel Çıkarı Düşünme Davranışı İlkesinin
uygulaması yöntemidir. İki alternatif ile karşılaştığımızı
varsayalım. Birbirinin aynı olan bu alternatiflerin riskleri de
25
aynıdır. Bu iki alternatif arasında tek bir farklılık vardır. A
alternatifi B alternatifinden daha yüksek getiri sağlamaktadır.
Hangi alternatifi seçersiniz? Eğer rasyonel davranırsanız, A
alternatifini seçersiniz. Benzer bir biçimde yine iki
alternatif ile karşılaştığınızı düşünün. Bu iki alternatif
getirileri de dahil aynıdırlar. Tek farklılık risk durumunda
olsun. C alternatifi D alternatifinden daha risklidir. Hangi
alternatifi seçersiniz? Rasyonel davranıyor iseniz, daha az
riski olan D alternatifini seçersiniz. Riske göre seçim,
getiriye göre yapılan seçime kıyasla daha zor öngörülebilir.
Evrensel olarak olmasa bile, insanlar genellikle riskten
kaçınan bir davranış kalıbını izlerler. Örneğin, iş hayatının
koşullarıyla ilgilenen tahvil yatırımcıları, iş hayatında
bozulmaların olduğu dönemlerde, ellerindeki şirket tahvillerini
satıp daha az riskli devlet tahvilleri satın alarak kaliteye
yönelirler.
Riskten kaçınma ilkesinin önemli bir istisnası kumar
oynanmasıdır. Bazı insanlar hisse senedi piyasasında yatırım
yapmayı piyango bileti almak ile aynı görürler. Çünkü ikisinde
de sonuçlar belirsizdir. Ancak kumar ile yatırım arasında temel
bir ayrım vardır. Kumar oynamanın genellikle negatif beklenen
değeri vardır; ortalama olarak para kaybedersiniz. Bütün
piyango biletlerini alsanız ve piyangodaki bütün ikramiyeleri
kazansanız, oyunu oynadıktan sonra elinizde daha az para kalır.
Buna karşın, menkul kıymetlere yatırım yapmakla para kaybetmek
kesinlikle olasıdır. Ama bu tür yatırımın pozitif bir beklenen
değeri vardır; ortalama olarak para kazanırsınız.
26
Kumar oynamanın nedeni bazen bu ilkenin istisnasıdır.
Kumar oynamayı seçen kişiler riskten kaçınan kişiler olmayıp
gerçekte risk arayan kişilerdir. Bu istisna göreli olarak
önemsizdir. Bir çok kişi küçük miktarda kumar oynar ve bunu
eğlenmek amacı ile yapar. Bu tür kumar oynama riskten kaçınma
ilkesini ihlal etmez. Diğer yandan gelirlerine kıyasla büyük
miktarları kumara yatıran, düzenli olarak risk arayan davranış
içinde bulunan kişilerin sayısı toplam nüfus içinde çok küçük
bir yüzdeyi temsil etmektedir.11
Her insan belirli bir risk karşılığında belirli bir getiri
beklemektedir. Üstlenilecek risk ne kadar yüksek olursa,
beklenen getiride o kadar yüksek olacaktır. Bu ilkeye göre
yatırımcıların üç grupta toplamak mümkündür;
Riski seven yatırımcılar,
Riske kayıtsız kalan yatırımcılar,
Riskten kaçan yatırımcılar. 12
Bazı riskler çeşitlendirmeyle azaltılabilir, bazıları
azaltılamaz. Çeşitlendirmeyle riskin
azaltılmasını “Tüm yumurtaları aynı sepete koymama” prensibi en
iyi şekilde ifade etmektedir. Farklı varlıkların riski farklı
özellik gösterir. Yatırımlarda riski düşürmenin bir yolu
çeşitlendirmeye gitmek ve çeşitlendirme yaparken de
birbirleriyle zıt özellik gösteren varlıklara yer vermek
gerekir. Bir yatırım yaparken 2 birim yerine 1 birim A, 1 birim
11(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri), http://okul.selyam.net/docs/index-78932.html?page=412(BÜYÜKARIKAN), Finansal Yönetim I. İlk Ders,http://www.slideshare.net/ulubey/finansal-ynetimi-i-hafta
27
B’ye yatırım yapılmalıdır. Şekil 1.1’de çeşitlendirmeyle riski
azaltmaya yönelik bir durum ifade edilmektedir.
Finansal risk yönetimi, finansal kararların doğuracağı
sonuçları; kur, faiz, fiyat gibi
değişkenlerle ilişkilendirerek; uygun riskten kaçınma
tekniklerinin bulunması ve bu tekniklerin duyarlılık
derecelerinin ortaya konularak; uygun çözümlerin, uygun zamanda
uygulanması sürecini içermektedir. Finansal riski oluşturan
faiz, döviz kuru ve fiyatlardaki değişiklikler birbirlerini
etkilemektedir. Bu nedenle finansal riskten kaçınmak için
sadece döviz kuru, faiz veya fiyat değişikliklerinden
kaynaklanan risklerin birinden korunmak yeterli olmamaktadır.
Bu nedenle finansal risk yönetimi komple ve dinamik olarak
uygulanması gereken bir süreçtir. 14
13(AYDIN, ŞEN, & BERK)14(SAYILGAN), Finansal Risk Yönetimi, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/468/5410.pdf
28
2.3. Çeşitlendirme İlkesi
Yatırımcı, çeşitli yatırım araçları arasında parasını
dağıtarak bir yatırımdan para kaybederse diğerinden para
kazanacağını umarak toplam riske karşı kendisini koruyabilir.
Buna çeşitlendirme denir. Buradaki temel fikir “bütün
yumurtaları aynı sepete koymamak” şeklinde özetlenebilir. Bu
yöntemle yatırım araçlarının kendine has riskleri dağıtılarak
bir koruma sağlanmış olur, ancak piyasanın genelini etkileyen
risklerden bu yöntemle kurtulmak mümkün değildir.
Çeşitlendirme, yatırımınızın piyasadaki düşüşlerden
etkilenmeyeceği anlamına gelmemekle beraber, yine de
dalgalanmalar karşısında riski dengelemenize yardımcı
olacaktır. 15
Bu ilkeye göre çeşitlendirme yararlıdır. Makul bir
yatırımcı bütün varlığını tek bir şirkete yatırmaz. Böylesi bir
politika, eğer şirket iflas ederse yatırımcının tüm mal
varlığını tehlikeye sokar. Eğer bir kişi yatırımlarını birden
çok şirket arasında bölerse, bir tek şirketin iflasına kıyasla
çok daha düşük bir olasılığı olan yatırım yaptığı bütün
şirketlerin iflası söz konusu olmadıkça bütün yatırım
kaybedilmeyecektir. Çeşitlendirme İlkesi, Riskten Kaçınma
İlkesinin üstüne inşa edilmiştir. Genel olarak kabul edilen
sonuç şudur; bir yatırımcı tek bir hisseye yatırım yapma yerine
bir menkul kıymetler gurubuna ( Portfolio – Portföy ) yatırım
15(Yatırım Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyim?), http://www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfile&pageid=75&fn=75.pdf
29
yaparsa daha yüksek bir getiri veya daha düşük bir riski ya da
her ikisini birden gerçekleştirebilir.16
Çeşitlendirme aralarında negatif ve kuvvetli bir ilişki
bulunan finansal araçların yer aldığı portföydeki risk minimum
düzeydedir. Fakat riskten kaçınma ilkesinde de bahsedildiği
gibi, riskin azaltılması beraberinde elde edilmesi beklenen
getiriyi de azaltacaktır.17
2.4. Çift Taraflı Muameleler İlkesi
Bu ilkenin ( theprinciple of two – sidedtransaction )
ifade ettiği her mali muamelenin
en az iki tarafının olduğudur. Bu ilke son derece basit
görünmesine karşın, ilişkiler karmaşıklaştığında bazen
unutulmaktadır. Bir varlığın satışını göz önüne alalım. Buna
bir varlığın satın alınması diyebilir miyiz? Bu bakış açısı
sorunudur. Her satış için bir satın alma; her satıcı için bir
satın alan vardır. Bu muamelenin bir tarafını ya da yönünü
incelerken diğer tarafı inceleyen birisinin olduğunu daima
aklımızda tutmalıyız.18
İki taraflı işlemler alışverişte farklı yükümlülüklere
sahip olan alıcı ve satıcının, bu olaya bakış açıları da
farklılık göstermektedir. Örneğin, gelecek sözleşmesine konu
olan bir alışverişte, alıcı satın aldığı malın fiyatının
yükseleceğine, satıcı ise sattığı malın fiyatının düşeceğine
inanmaktadır.19
16(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)17(BÜYÜKARIKAN)18(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)19(BÜYÜKARIKAN)
30
İki – taraflı Muameleler İlkesini dikkate aldığımızda
karmaşıklık yaratan bir örnek
bazen medyada hisse senedi piyasası muamelelerinin
raporlanmasında ortaya çıkmaktadır. Medyadaki yorumcular bazen
“kar realize edenlere kağıtları elden çıkarmalarını“ zikrederek
bununda fiyatların düşmesine neden olduğunu ifade ederler. “
Elden çıkarma “ hakkında konuşulduğunda bu alımdan çok satımın
olması gibi görünebilir. Kuşkusuz gazetelerde, piyasa fiyatında
değişmelerin ortaya çıkan alım ve satım arasındaki
dengesizlikten kaynaklandığını okuyabilirsiniz. Gerçekte bu
doğru değildir. Menkul kıymetler alınıp satıldığında el
değiştiren her menkul kıymet için bir alıcı ve satıcı vardır.
Eğer Kişisel Çıkarı Düşünme Davranışı İlkesi ‘ni hatırlarsak
hiç kimse değeri düşecek bir hisse senedini almak istemez.
Bunlar eğer alım yapmışlar ise hisse senedinin değerini
koruyacağı ya da değerinin artacağını düşünmüşlerdir. Alıcılar
yanılmış olamaz mı? Bekleyişteki farklılıklar menkul kıymet
muamelelerini oluşmasının temel nedenidir.
Bu durumu bir çeşit dengesizlik durumu olarak
tanımlayabiliriz. Bir başka deyişle
hisse senetlerinin az değerlendiğini düşünen insandan çok aşırı
değerlendiğine inanan insan vardır. Kanılardaki bu farklılık
alım emirlerinden daha fazla satım emirleri olmasına yol açar.
Emirlerdeki dengesizliğe rağmen satılan her hisse senedi için
kesinlikle satın alınan bir hisse senedi vardır. Böylesi
durumlarda, insanlar her hisse senedinin pazar fiyatı,
düşündükleri doğru değere ulaşana kadar alırlar ve satarlar.
31
Kuşkusuz insanlar zaman içinde fiyatlar hakkındaki fikirlerini
ve kanılarını değiştirebilirler.
Çoğunlukla durum sıfır – toplamlı oyundur. Bir başka
deyişle bir oyuncu yalnızca
diğer oyuncunun pahasına kazanılabilir. Alım – satım
muamelesine yüksek fiyatın bedelini satıcı öderken bundan alıcı
yararlanır. Bazı oyunlar sıfır - toplamlı oyunlar olmayabilir.
Bunun temel nedeni ise çoğunlukla, konularındaki
düzenlemelerdir. Bazen de diğer düzenlemelerde hükümler bunun
nedeni olabilir. Örneğin ülkemizde mevduat yerine varlığa
dayalı menkul kıymet (VDMK) ihracı önceleri bankalar ve
yatırımcılar açısından sıfır – toplamlı bir oyun değildi. Bir
kişi bankadan mevduat almak yerine VDMK aldığında banka, VDMK
bir takım yasal yükümlülüklere tabi olmadığı için bankaya
maliyeti düşmekte ve bu nedenle daha yüksek faiz
ödeyebilmekteydi. Banka ve yatırımcı böylece VDMK’in yasal
yükümlülüklere tabi olmasının sağladığı olanağı
paylaşılmaktaydılar. VDMK’lerin yasal yükümlülüklere tabi
tutulması bu ayrımı azaltmış ya da kaldırmıştır.
2.5. Artan Yararlar İlkesi
Bu ilke (theprinciple of incrementalbenefits) belirli bir
alternatifi seçmenin sağladığı
değerin, alternatifin ileride sağlayacağı sonuç ile, eğer
alternatif seçilmese idi sağlanacak sonuç arasındaki fark
tarafından belirlendiğini ifade etmektedir. Bir başka deyişle
finansal kararlar artan yararlara dayanmaktadır. Bu neden bir
alternatifin değeri, bunu neden olduğu sonuçlarda gelecekte
32
meydana gelebilecek bütün değişmelerin toplamıdır. Artan terimi
çok önemlidir. Yalnızca karar ile veya karar olmaksızın ortaya
çıkan sonuçlar arasındaki fark kararın değeri açısından
önemlidir. Eğer bir firmanın reklam harcaması yapmadığını ve bu
nedenle de hiç ürün satamadığını var sayalım. Bir firma
açısından reklam harcaması yapıp yapmama kararının değeri,
firmanın gelecekte reklam yaptığı zaman yapacağı satışlar ile
reklam yapmadığı zaman yapacağı satışlar arasındaki farktır.
Diğer bir çok finansal yönetim ilkesi gibi bu ilke de
sorunlar karmaşıklaştığında
gözden çıkarılabilmektedir. Bununla ilgili bir konu batmış
maliyetler (sunkcosts)dir. Batmış maliyetler karşılaşılmış
maliyetler olup daha sonraki kararlarla değiştirilemezler. Bu
nedenle bir proje başarısız olmuş ise ve gelecekte bu projeye
devam ile yapılacak ilave masraflar projenin realize edilmesi
halinde sağlanacak yararların altında kalıyor ise projeyi
durdurmak, tamamlamamak gerekir. Buna karşın gelecekte projenin
tamamlanması için yapılacak masraflar projenin tamamlanması
halinde sağlanacak yaraların altında ise projeyi tamamlamak
gerekir.
Bu ilkeye rağmen bazı insanların batmış maliyetlere karşı
duygusal reaksiyonları
vardır. Bu kişiler sahip oldukları bir varlığı satıp elde
ettikleri parayı daha karlı bir biçimde yatıracaklarını
bilmelerine rağmen bu varlığı ellerinde tutmaya devam ederler.
Açıktır ki bu kişiler artan yararlar ilkesini, bir fırsat
maliyetine katlanarak uygulamayı sürdürmektedirler.
33
2.6. Sinyal Verme İlkesi
Bu ilkeye göre (thesignallingprinciple) eylemler bilgi
vermektedir. Kendi çıkarını
düşünme davranışı nedeni ile bir varlığı alma veya satma kararı
çoğunlukla varlığın durumu veya karar vericinin geleceğe
ilişkin planları veya bekleyişleri hakkında ya da bir kaç olası
durum hakkında bilgi sağlar. Bir çok durumda şirket
yöneticilerinin ve hissedarlarının davranışları şirket hakkında
resmi bilgilerden daha iyi bilgi verir .
Bu ilkenin finansal yönetimi çeşitli uygulamaları olmuştur
örneğin temettü dağıtımının
açıklanması, hisse bölünmeleri, yeni hisse senedi ihracatları
ve bir çok diğer mali kararlar şirketin gelecekteki kararlarını
dikkate alarak yönetim bekleyişlerinde bir değişmenin işareti
olarak faydalı bilgiler verebilir.20
İşaret verme İşletmeler geleceğe yönelik bazı öngörülerde
bulunarak, yapılması düşünülen işleri bu tahminlere göre
gerçekleştirmektedir. Buna göre, geleceğe dönük olarak alınan
bazı finansal kararlar, gelecekteki değişimlerin işareti olarak
algılanabilmektedir.21
Bazen davranışların yanlış yorumlanması ters seçime
(adverseselection) yol açabilir.
Kısaca ifade edersek, bir katılımcı açık bir biçimde pazarda
iyi kalitede ürünlerin yer almasını caydıran negatif bir işaret
ise ters seçim sorunu ortaya çıkar. Böylesi durumlarda düşük
kaliteli mallar pazara hakim olur. Ters seçim ayrıca diğer
20(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)21(BÜYÜKARIKAN)
34
pazarlarda da (kullanılmış araç piyasası ve sigortacılık gibi)
ortaya çıkar.
2.7. Sermaye Piyasasının Etkinliği İlkesi
Piyasalarda etkinlik denince akla gelen Etkin Piyasalar
Hipotezi’nde (EPH) etkinlik
kavramından piyasanın bilgisel bakımdan etkin olması kast
edilmektedir. Bilgisel etkinlikle mevcut tüm bilgilerin menkul
kıymet fiyatlarına tamamen yansımış olması ifade edilir.
Bilgisel olarak etkin bir piyasada çok sayıda rasyonel davranan
kişiler birbirleriyle rekabet halinde bulunmakta, önemli
bilgiler tüm katılımcılara kolaylıkla ulaşmakta ve gelen
bilgilere tüm katılımcılar tarafından verilen tepkiler farklı
olabilmekte yalnız kısa bir süre içinde üzerinde uzlaşılan bir
fiyat oluşmaktadır. Böylece menkul kıymet fiyatları daima temel
(gerçek) değerlerini yansıtacaktır. Menkul kıymet fiyatlarında
irrasyonel yatırımcıdavranışlarından dolayı temel değerden bir
sapma olduğu taktirde rasyonel davranan arbitrajcılar varlığın
tekrar temel değerine gelmesini sağlayacaklardır. 22
Bu ilkeye (theprinciple of capital market efficiency) göre
sermaye piyasası etkindir.
Sermaye piyasası terimi ise hisse senetleri, tahviller gibi
menkul kıymetlerin veya finansal varlıkların alınıp satıldığı
bir piyasayı ifade etmektedir. Organize borsalar (örneğin New
York Stock Exchange, LondonStock Exchange, İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası gibi) ile gayri-resmi pazar (over-thecounter
22(ELMAS), Sermaye Piyasalarında Etkinlik ve Sınırlı Arbitraj: İMKB’den Deliller, http://borsaistanbul.com/datum/imkbdergi/IMKB_Dergisi_Turkce49.pdf
35
market) menkul kıymet pazarını oluştururlar. Hisse senetleri
ile diğer menkul kıymetlerin (opsiyonlar, futures, finansman
bonoları, vb.) alınıp satıldığı çok sayıda ve türde pazar
vardır.
Sermaye Piyasasının Etkinliği ilkesi şunu ifade
etmektedir; sermaye piyasalarında
düzenli olarak alınan satılan finansal varlıkların pazar
fiyatları elde edilebilir bütün bilgiyi içermektedir ve ‘yeni’
bilgi ortaya çıkması halinde de fiyatlar buna göre çabuk bir
biçimde ve bütünüyle ayarlanır.
Sermaye piyasalarının etkinliği büyük ölçüde yeni bilginin
hisse senedi fiyatlarında ne
kadar çabuk sürede yansıtıldığına dayanmaktadır. Bir makine
için, mükemmel etkinliğin anlamı boşa enerji
harcanmamasındadır. Bu sermaye piyasaları için de geçerlidir.
Sermaye piyasaları iyi organize olmuş pazarlardır ve muamele
yapmanın (alım-satımın) maliyeti reel varlık pazarlarıyla
(gayri menkul, ham madde, otomobil) kıyaslandığında çok
küçüktür. Finansal varlıkları almak ve satmak genellikle reel
varlıkları alıp satmaktan daha kolay, daha ucuz ve daha
çabuktur.
Uygunluk, düşük maliyet ve yüksek hızın yanı sıra sermaye
piyasaları (her ülke ve her
pazar için değişmekle birlikte) büyük hacimli çok sayıda
katılanın bulunduğu ve yoğun rekabetin olduğu pazarlardır. Bir
finansal varlığın değerini değiştirecek her hangi bir şey
olduğu zaman çok sayıda insan buna önem verir. Bu insanlar
finansal varlıkları dakikalar hatta saniyeler içinde satın
36
alabilir veya satabilirler. Bu bilgi etkinliğinin bilgiyi
bütünüyle yansıtma hızı derecesini belirlemede muamele
maliyetlerinin ve operasyon etkinliklerinin ne ölçüde rol
oynadığını gösterir, muamele maliyetleri düştükçe ve alım satım
faaliyetlerini yavaşlatıcı etkenler azaldıkça pazardaki
katılımcılar yeni bilgiye daha çabuk ve daha kolay tepki
gösterirler. Bu da hisse senedi fiyatlarının yeni bilgiyi
içerecek şekilde düzelmesini hızlandırır.
Etkin bir piyasada her varlığın fiyatı her yerde aynıdır.
Tek farklılık kaynağı dengesiz
dönemlerdeki geçici farklardır. Böylesi bir pazar ortamında,
fiyat farkları var ise alım satımcılar arbitraj yaparak
farkları hemen kapitalize ederler. Arbitraj satış fiyatının
satın alma fiyatından yüksek olduğu ve fiyat farkı risksiz bir
kat sağlayan bir varlığın eş-anlı olarak alım ve satımıdır.
Satış fiyatı alış fiyatını aştıkça alım satımcılar risksiz
arbitraj karı sağlamayı sürdürür ve fiyat farkları ortadan
kalkana kadar da işlemlerini sürdürürler. İktisatçılar bu
fenomene tek fiyat kanunu demektedirler. Arbitraj faaliyetleri
fiyat farkları arbitraj maliyetinin altına düşene kadar sürer.
Mal piyasalarında, malların naklinin pahalı olması nedeniyle
her malın türüne göre bu farklılık daha yüksektir. Sermaye
piyasalarında nakil masrafları düşük olduğundan herhangi bir
hisse senedinin fiyatındaki farklılıklar sıfıra doğru
yönelecektir.23
Rasyonellikten sapmaların bir boyutu piyasada arbitrajın
sınırlı olmasıdır. Şayet piyasada arbitraj sınırlı ise, o zaman
EPH’nin aksine menkul kıymet fiyatları temel değerlerini 23(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)
37
yansıtamayabileceklerdir. Literatürde arbitrajın risksiz ve
maliyetsiz bir kazanç imkanı sunduğu ifade edilir. Piyasalarda
arbitraj 3 etken tarafından sınırlandırılmaktadır. Bu etkenler;
Temel Risk (Fundamental Risk), Söylenti Yatırımcıları Riski
(NoiseTrader Risk) ve İşlem Maliyetleridir. 24
Hepimiz biliyoruz ki piyango ile veya hisse senedi alım-
satımı ile büyük servetler
kazanmış insanlar vardır. Nasıl sürekli kazanan oluruz? Küçük
bir miktarla başlayıp hisse senedi alım-satımı ile büyük servet
nasıl elde ederiz? (bu iki soruya verilecek cevap şudur: şans
ile ya da yasal olmayan bir faaliyet ile.) Bunun kolay yolu
olsaydı kuşkusuz bunu herkes yapardı. Ama büyük bir servet
yerine küçük servetler yapılabilir. Etkin bir piyasa da olsa
zaman zaman düşük değerlenmiş (undervalued) hisse senetleri
vardır. Ancak böylesi bir piyasada, bir hisse senedi uzun süre
düşük değerlenmiş olarak kalmaz.25
Finans yöneticilerinin amacı hissedarların servetini ya da
varlığınımaksimize etmektir. Hissedarların serveti nasıl
ölçülecektir? Hissedarların serveti, sahip olunan varlıkların
değeriyle belirlenir.Hisse senetleri, tahviller ve benzeri
finansal varlıkların piyasalarda nasıl değerlendirildiğini,
nasıl fiyatlandırıldığını bilmek için etkin piyasaların
özelliklerini bilmekgerekir. Etkin piyasalarda tüm finansal
varlıkların ve menkul kıymetlerin değerimevcut tüm bilgileri
yansıtır. Piyasanın etkin olup olmadığı bilginin hızlı bir
şekildefiyatlara yansıyıp yansımamasıyla ilgilidir. Etkin
piyasalarda çok sayıda ve birbirindenbağımsız yatırımcı
24(ELMAS)25(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)
38
bulunur. Etkin piyasa hipotezinde menkul kıymetlerin değeri
taşıdığı riske uygun belirlenmiştir ve doğru değeri gösterir.
Piyasalar etkindeğilse fiyatlar, olması gerekenden düşük ya da
yüksek olabilir.26
2.8. Risk Getiri İlişki İlkesi
Bu ilke (theprinciple of risk-returntrade–off) risk ve
getiri arasında bir değişim olduğunu ifade etmektedir. Eğer
insanlar yüksek getiri ve düşük riski tercih ediyorlarsa
(riskten kaçınma ilkesi) ve kendi mali çıkarları doğrultusunda
hareket ediyorlarsa (kişisel çıkarı düşünme davranışı ilkesi) o
zaman mantıksal olarak, rekabet insanları yatırımlarının riski
ve getirisi arasında bir değişim yada değiş-tokuş yapmaya
zorlayacaktır. Görevli olarak konuşursak, yüksek getiri ve
düşük risk herkesin istediği şey olduğu için eş-anlı olarak
gerçekleştirilemez.
Bu ilkenin bir başka ifade ediliş biçimi şöyledir.
Gerçekte büyük getiriler sağlama şansına sahip olmak
istiyorsanız gerçekte kötü bir sonuca sahip olma şansını da
almak zorundasınız.27
Hepimizin az ya da çok birikimi vardır. Birikim yaparak
tüketimlerimizin bir kısmını erteleriz ve böylece satın alım
gücümüzü artırarak şu an alabileceklerimizden daha fazlasını
alabilmeyi umarız. Bunun daha önemli bir sebebi ise paramızı
kullanmak isteyen devletin, şirketlerin ya da kişilerin bunun
karşılığında bize yine para ödemeleri diğer bir deyişle satın
alma gücümüzü artırmayı vaat etmeleridir. Enflasyon ise
26(AYDIN, ŞEN, & BERK)27(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)
39
paramızın satın alım gücünü düşürdüğü için enflasyonun üzerinde
getiri elde edeceğimizi umduğumuz yatırım araçlarına paramızı
yatırırız.28
Risk- getiri ilişkisi finansal kararlarda anahtar
kavramlardan biridir. Ekonomik birimler gelecekte daha fazla
gelir elde edebilmek üzere yatırım yaparlar. Elde edilecek
getiri, enflasyonun satın alma gücünde yarattığı azalıştan
büyük olmalıdır. Elde edilen getirinin enflasyonun altında
kalması, diğer bir ifade ile yatırımcının satın alma gücünde
bir artış olmaması, tasarruf etme motivasyonunu düşürecek,
tasarruflar yatırımlar yerine tüketime gidecektir. Getirinin
enflasyonun üzerinde olması yanında riske göre de değişmesi
gerekmektedir.
Yatırım seçeneklerinin getirileri ve riskleri farklılık
gösterir. Bazı yatırımcılar riske açık iken bazıları riskten
28(TURGUT), Parasal Zekanın 10 Temel İlkesi, http://www.kigem.com/parasal-zekanin-10-temel-ilkesi.html
40
kaçınır. Daha fazla risk üstleniliyorsa daha fazla getiri
beklentisi olmalıdır. Şekil 1.2’de riskle getiri arasındaki
ilişki gösterilmektedir. Yatay eksene paralel doğrunun dikey
ekseni kestiği nokta, risk olmadığında yatırımdan beklenen
getiri oranını ifade eder. Farklı yatırımlar farklı derecede
risk içerdiği için üstlenilen her ilave riski dengeleyecek
getiri oranı elde edilmelidir.29
2.9. Değerli Fikirler İlkesi
Bu ilke (theprinciple of valuableideas) olağanüstü
getirilerin yeni fikirler ile
sağlanabileceğini ifade etmektedir. Yani olağanüstü bir kazanç
sağlamanın yolu değerli yeni bir ürün veya hizmet yaratmaktır.
Değerli fikirlerin büyük bir kısmı fiziki varlık
piyasalarında ortaya çıkmaktadır.
Hemen hemen sınırsız sayıdaki finansal varlıklarının birbiriyle
aynı ya da birbirine çok benzer olmasına karşın fiziki
varlıklar kendilerine has ve özgün niteliktedirler, örneğin
Apple Bilgisayar şirketinin kurucuları, kişisel bilgisayarları
keşfedip başarılı bir biçimde piyasaya sürerek zengin
olmuşlardır. Bu aracın yaptığı işleri göz önüne alırsanız
değerini hemen anlayabilirsiniz.
Fiziki varlıklar çeşitli biçimlerde özgün olabilirler.
Patentleri göz önüne alalım.
Thomas Edison çok sayıda özgün keşif yaparak (Ampul, Fanograf,
Sinema vb.) varlıklı bir insan oldu. Eğer patent koruması
olsaydı böylesine varlıklı olmayabilirdi. Özgün bir ürünü
üretmenin haklarına sahip olmak teşvik sağlar. Patent koruması29(AYDIN, ŞEN, & BERK)
41
olmasa bile bazı şirketler marka imajı yaratmadaki başarıları
ile kar sağlamışlar.
Bir çok durumda fiziki bir varlığın özgünlüğü bir fikrin
etrafında döner. Birisi yeni bir
fikir ile geldiğinde fikrin olağanüstü pozitif değere
dönüştürülebilmesi için bir şans vardır. Değerli fikirler
ilkesi ile sermaye piyasasının etkinliği ilkesini uyuşturmakta
güçlük çekilebilir. Birlikte düşünüldüklerinde bu ilkeler hem
sermaye piyasalarının etkin olduğunu ifade etmekte hem de
rekabete ve sermaye piyasalarına rağmen yaratılan yeni bir
pazar, ürün veya hizmetin olağanüstü getiri sağladığı ifade
edilmektedir. Bu iki ilke arasındaki kritik fark, değerli
fikirler ilkesi fırsat yaratıcısının eşlik ettiği getiriyi
ifade ederken sermaye piyasasının etkinliği ilkesi herkes için
bilinen bir olanağın satın alınmasının eşlik ettiği getiriden
bahsetmektedir. Apple şirketinin kurucuları keşiflerinin bir
sonucu olarak yatırımlarından olağanüstü bir getiri sağladılar.
Diğer insanlar Apple şirketinin sunduğu özgün avantajlardan
haberdar olduklarından bu avantaj şirketin pay senedi
fiyatlarına bütünüyle yansımıştır.30
Yeni buluşlar, yeni bir marka yaratma vb. fikirler
işletmelerin tedavüldeki hisse senetlerinin, dolayısıyla piyasa
değerinin yükselmesine neden olacaktır.31
Rekabetçi piyasalarda kârlı projeler gerçekleştirmek
zordur. Aynı zamanda bu tür
piyasalarda uzun süreli kârlı çalışmak da mümkün değildir.
Kârlı alanlar kısa sürede rakipleri çekecektir. Artan rekabet
30(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)31(BÜYÜKARIKAN)
42
ve artan kapasite fiyatları ve kârları düşürecektir. Fiyatların
ve kârların düşmesi pek çok işletmeyi başarısızlığa
sürükleyecektir. Rekabeti azaltmada ürün farklılaştırmaya ve
rakiplere göre maliyet avantajına sahip olmaya önem
verilmelidir. 32
2.10. Opsiyonlar Değerlidir İlkesi
Opsiyonlar, iki taraf arasında gerçekleşen, taraflardan
birinin gelecekte, sabit bir
fiyattan alım veya satım hakkını elde edebilmek için prim
ödediği sözleşmelerdir. İşletmelerin sermaye piyasalarında
opsiyon hakkının bulunması işletme değeri açısından olumludur.33
Opsiyon sözleşmeleri sigorta primi ödenmesine benzer.
Opsiyon alıcısı, ödeyeceği prim karşılığında fiyat
dalgalanmalarından kendini korur. Opsiyon satıcısı ise, alacağı
prim karşılığında sigortacı rolünü üstlenir. Opsiyon sözleşmesi
satın alan portföy yöneticisinin yaptığı işlem de finans
literatüründe ‘’portföy sigortalama’’ olarak adlandırılır.
Opsiyon sözleşmeleri, hisse senedi, döviz, faiz oranları,
tahvil, kıymetli metaller ve madenler gibi birçok varlığa konu
alabilmektedir.
Opsiyonların en büyük yararı, çok küçük bir sermaye ile
menkul kıymetler, döviz ve benzeri varlıklar üzerine büyük
tutarlarda yatırım yapma olanağı sağlamasıdır. 34
32(AYDIN, ŞEN, & BERK)33(BÜYÜKARIKAN)34(TUTAR, 2.Baskı/Ocak-2013), İşletme Yönetimi, S.273.
43
Opsiyon ( option ) bir borç altına girmeksizin bir şeyi
yapabilme hakkıdır. Bir başka deyişle malik’ in ( opsiyonu
satın alan, opsiyonun sahibi ), opsiyon sözleşmesi yapabilmek
için bir yazımcı ( writer – opsiyonun satıcısı ) ‘ya
gereksinimi vardır. Yazımcının bir şeyin sahibi olması
gerekmez. Finansal yönetimde çoğunlukla opsiyon sözleşmesi bir
varlığın alım veya satım hakkını ifade etmektedir. Bir varlığı
satın alma hakkı Call opsiyon, bir varlığı satma hakkı da Put
opsiyon olarak isimlendirilir.
Bir opsiyon negatif bir değere sahip olamaz. Çünkü bir
opsiyon malikinin her zaman bir şey yapmama hakkı vardır. Bu
nedenle opsiyonun şimdi veya gelecekte bir değeri olabilir ya
da değersiz olabilir. Ama asla negatif bir değeri olamaz.
İnsanlar opsiyon kelimesini duyduklarında call opsiyon ya
da put opsiyon gibi bir finansal sözleşmeyi düşünürler. Ancak
opsiyon kelimesi geniş anlamda kullanıldığında bir borcun ve
yükümlülüğün bağlanmadığı bir haktır. Böylesi bir geniş tanım
yapıldığında opsiyonlar çok çeşitlidir. Ve farkına varılmadan
bir çok durumda mevcuttur, gizli opsiyonlar görünen
tasniflerinin ötesinde bir öneme sahiptirler.
Gizli bir opsiyon sınırlı sorumluluk nedeniyle iflas
halinde ortaya çıkar. Sınırlı sorumluluk bir varlık sahibinin
mali sorumluluğunun bir ölçüde sınırlandığını ifade eden hukuki
bir kavramdır. Örneğin anonim şirket ortakları sınırlı
sorumluluktan yararlanırlar. Ekstrem uçta bir şahsı konkordato
veya iflas yoluyla takipte, alacaklılara karşı kendini
koruyabilir. Bu durumda yasalar kişilere temerrüde düşme ve
borçlarını tümünü ödeme opsiyonu vermektedir.
44
Gizli opsiyon vergi kanunlarından da kaynaklanabilir.
Örneğin, bir gayrimenkulü, bir yıl içinde elden çıkaran
kişilerin elde ettikleri kar gelir vergisine tabidir. Ama bir
yıl geçtikten sonraki elden çıkarmalar vergiye tabi değildir.
Bu nedenle gayrimenkul satışların vergisini ödemezsiniz. Bu
bütün gayrimenkullere bağlı olan ve vergi ödeyenler için değeri
olan bir opsiyondur. Şirketin fon gereksinimini hisselerin
sermaye arttırarak koyması yerine şirketin finansman bonosu
çıkartması ve bunun ortak tarafından satın alarak karşılanması
vergi avantajları sağlar. Bu şirketin ve hissedarın sahip
olduğu pozitif değeri olan bir opsiyondur.35
Pay opsiyonlarının fiyatını etkileyen 6 temel faktör
bulunmaktadır.
Pay senedinin spot piyasa fiyatı
Kullanım fiyatı
Vadeye kalan gün sayısı
Hisse senedinin volatilitesi
Risksiz faiz oranı
Temettü36
2.11. Davranış İlkesi
Bir anlamda Davranış İlkesi (thebehavioralpirinciple)
işaret vermek ilkesinin
uygulanmasıdır. İşaret verme ilkesi eylemlerin bilgi verdiğini
söyler. Davranış ilkesi ise böylesi bilginin kullanımı çabası
ile ilgilidir. Çoğumuz özellikle inandığımız ve güvendiğimiz
35(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)36(Opsiyon Nedir?), http://www.trademaster.com.tr/ueruenler/opsiyon/opsiyon-nedir.aspx
45
birisi yoksa çoğunluğun yaptığını yapma eğilimindeyiz. Bu
ilkede şunu söylemektedir; Eğer bütün diğer şeyler yetersiz
kalıyorlarsa diğer kişilerin ne yaptığına bakılır. Uygulamada
davranış ilkesi tipik olarak iki duruma uygulanmaktadır. Bazı
durumlarda sermaye yapısının seçimi gibi finans teorisi soruna
açık bir çözüm getirmez. Bazı hallerde ise finans teorisi açık
bir çözüm getirmekle birlikte doğru çözüm için gerekli olan
bilgiyi toplamak çok pahalı ve zaman alıcıdır. Bu durumda,
şirketler doğru cevabı ucuz bir yaklaştırılmasına ulaşmak için
davranış ilkesini kullanırlar.
Davranış ilkesini uygulamak beceri ister. Tek, açıkça
doğru, en iyi eylem biçimi
olmadığı zaman karar vermek zorundasınız. Bu nedenle Davranış
ilkesi ikinci en iyi ilkesidir. En iyi duruma yaklaşık
çözümlere ve en kötüsü ‘körler körleri izler’ çözümüne
götürebilirler. Birçok yetersizliklerine karşın belirli
durumlarda yararlı olabilirler.
Birçok rekabetçi durumda davranış ilkesi free-rider
sorununun doğmasına yol açabilir.
Bu deyim bir kişinin yaptığı harcamaların (para, çaba,
yaratıcılık gibi) yararlarından bir diğerinin sadece taklit
yaparak faydalanmasını ifade etmektedir. Yani böylesi
durumlarda ‘lider’ en iyi hareket tarzını belirtmek için
kaynaklarının harcar ve ‘izleyen’ ise sadece onu taklit ederek
bu harcamaların faydalarını alır. Böylece lider izleyeni
sübvanse etmiş olur. Örneğin McDonalds lokantalarının yerini
tespit için yoğun araştırma ve incelemeler yaparken fast–food
lokanta zincirleri yalnızca McDonalds lokantalarının civarını
46
seçmektedirler. Patent copyright yasaları bir ölçüde keşifte
bulunanları free – rider sorununa karşı korumak ve toplumu
geliştirecek yeni değerli fikirlerin yapılmasını ödüllendirmek
amacıyla düzenlenmişlerdir.37
2.12. Paranın Zaman Değeri İlkesi
Paranın zaman değeri, işletmenin bugün sahip olduğu bir
miktar paranın, belirli bir
faiz oranı üzerinden belirli bir süre sonra ulaşacağı değeri
ifade etmektedir. 38
Bu ilke ( the time value of moneyprinciple ) paranın bir
zaman değeri olduğunu söylemektedir. Bu insanların aşina olduğu
iki kavrama dayanmaktadır. Birincisi eğer bir şeye sahipseniz,
yasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla onunla istediğinizi
yaparsınız. İkinci kavram eğer sahip olduğunuz bir şey para
ise, onu bir başkasına “ kiraya “ verebilirsiniz.
Bu başka kişi ve ya kurum ( örneğin banka ) paranızı
belirli bir süre için kullanabilir ve paranızın kullanımı için
size faiz öder. Bu kavramlar paranın zaman değeri dediğimiz
şeyi oluşturur. Basit bir şekilde ifade edersek, paranın zaman
değeri parayı kiralamanın neye mal olduğudur.
En basit biçimiyle paranın zaman değeri bir bankada
mevduat hesabından faiz kazanmanın alternatif maliyeti olarak
düşünülebilir. Bir kişi parasını nakit olarak tutarsa bir
fırsat maliyeti ile karşılaşır. Paranın zaman değerini gösteren
bu fırsat maliyeti faizdir ve faiz zaman boyutu olan bir
37(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)38(BÜYÜKARIKAN)
47
kavramdır. Paranın zaman değerini genel bir formül şu şekilde
yazılabilir.
FV = PV + r ( PV ) = ( 1 + r ) PV
Burada FV gelecekteki değeri ( Future Value ); PV şimdiki
değeri ( Present Value ); r ise faiz oranını göstermektedir.
Burada faiz oranı ( r ) zaman dönemi olarak ifade edilmektedir.39
KaynakçaAKTAŞ, R. (tarih yok). Kurumsal Yönetim İlkeleri ve Finansal Yönetime İlişkin
Genel İlkeler. 11 21, 2013 tarihindehttp://www.kgk.sakarya.edu.tr/FileUploads/Src/dc4cffec-f328-47e3-b32a-88cfcf8c12b3/B%C3%B6l%C3%BCm%201-Kurumsal%20Y%C3%B6netim%20%C4%B0lkeleri%20ve%20Finansal%20Y%C3%B6netime%20%C4%B0li%C5%9Fkin%20Genel%20%C4%B0lkeler.pdf adresinden alındı
AYDIN, N., ŞEN, M., & BERK, N. (tarih yok). Finansal Yönetim-1. 11 25, 2013 tarihinde http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/FIN201U.pdf adresinden alındı
BÜYÜKARIKAN, U. (tarih yok). Finansal Yönetim I. İlk Ders. 11 25, 2013tarihinde http://www.slideshare.net/ulubey/finansal-ynetimi-i-hafta adresinden alındı
39(Finansal Yönetimin Temel İlkeleri)48
ELMAS, B. (tarih yok). İMKB DERGİSİ. 11 26, 2013 tarihinde SERMAYE PİYASALARINDA ETKİNLİK VE SINIRLI ARBİTRAJ: İMKB'DEN DELİLLER: http://borsaistanbul.com/datum/imkbdergi/IMKB_Dergisi_Turkce49.pdf adresinden alındı
Finansal Yönetim Ders Notları. (tarih yok). 11 21, 2013 tarihinde http://www.edubilim.com/forum/finansal_yonetim_ders_notlari-t14922.0.html adresinden alındı
Finansal Yönetim Ders Notları 1-7. (tarih yok). 11 21, 2013 tarihinde http://www.somut.net/773/aof3ders/finansal-yonetim-ders-notlari-1-7.1.html adresinden alındı
Finansal Yönetim-1. (tarih yok). 11 21, 2013 tarihinde http://www.kolayaof.com/ornek_ozet/F%C4%B0N201U.pdf adresinden alındı
Finansal Yönetimin Temel İlkeleri. (tarih yok). 11 25, 2013 tarihinde http://okul.selyam.net/docs/index-78932.html?page=4 adresinden alındı
Opsiyon Nedir? (tarih yok). 11 27, 2013 tarihinde http://www.trademaster.com.tr/ueruenler/opsiyon/opsiyon-nedir.aspx adresinden alındı
SAYILGAN, G. (tarih yok). Finansal Risk Yönetimi. 11 26, 2013 tarihinde http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/468/5410.pdf adresinden alındı
Sermaye Bütçelemesi. (tarih yok). 11 25, 2013 tarihinde https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=2&cad=rja&ved=0CC8QFjAB&url=http%3A%2F%2Fwww.baskent.edu.tr%2F~gurayk%2Fislefinsermayebutcelemesi.doc&ei=prKSUuieHsWK7Aau3oCIDw&usg=AFQjCNHK5xD-2hoB9GPthrCPp7Rcc6DJ_w&sig2=lXpegXPU7dDoi-jNTg adresinden alındı
TURGUT, H. (tarih yok). Parasal Zekanın 10 Temel İlkesi. 11 26, 2013 tarihinde http://www.kigem.com/parasal-zekanin-10-temel-ilkesi.html adresinden alındı
TUTAR, H. (2.Baskı/Ocak-2013). İşletme Yönetim. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
YASLIDAĞ, B. (Birinci Baskı/Ekim-2012). Finansal Yönetim. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yatırım Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyim? (tarih yok). 11 26, 2013 tarihinde http://www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfile&pageid=75&fn=75.pdf adresinden alındı
49