+ All Categories
Home > Documents > Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri ve Tarihi Gelişimi /...

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri ve Tarihi Gelişimi /...

Date post: 29-Jan-2023
Category:
Upload: ankara
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
16
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014, p. 117-132, ANKARA-TURKEY MAHREMİYET BÖLGESİNDE KİŞİLİK İNŞASI: GÜNLÜKLERİN TÜRSEL ÖZELLİKLERİ VE TARİHİ GELİŞİMİ * Nesrin AYDIN SATAR ** ÖZET Bazı araştırmacılar günlüklerin, yazarın yalnız kendiyle başbaşa, mahrem bir alan içinde içini boşaltmaya yarayan özel notlar almasından ibaret olmadığını düşünürler. Buna göre, türün şahsiliğinin yanında yazarın hem kendi geçmişi ve çevresi hem de kamusal alanla kurduğu ilişkiler ağı günlük yazımını etkiler. Dolayısıyla tür, bu anlamda psikolojik ve edebi incelemelerin yanında politik ve sosyolojik araştırmaların da malzemesi olabilir. Günlük yazımı sırasında hiçbir yazarın bulunduğu ortamın şartlarından ya da kendi geçmiş deneyimlerinden izole olmaması geçirgen bir durum yaratır. Bu geçirgen durum, günlüklerde “normal’’ olana uyabilmek için çaba harcayan kamusal benlik (public self) ile bastırılamayan ve satır aralarında aniden açığa çıkan özel/şahsi benliği (private self) ve bu benlikten doğan cinsel, uzlaşmacı, aristokratik ve politik benlikleri bir araya getirir. Bu araştırma ise günlük türünün öneminden, niçin göz ardı edildiğinden, otobiyografi ve anı türleriyle karşılaştırıldığında nasıl bir yerde durduğundan bahseder. “Muhayyel okuyucu” ve “orijinallik sanrısı” kavramlarının günlüklerle ilişkisini açıklar. Dahası günlükler hakkında yapılan incelemelerin politik, psikolojik, sosyolojik ve tarihi çalışmaların ana malzemesi olarak kullanılmasının örneklerini araştırır. Ayrıca türün yazarların “çoklu benlik”lerini irdelemek için nasıl kullanıldığına, özellikle politik ve psikolojik çalışmalarda günlük yazarının kurduğu yeni kişiliklerin ne gibi bir önem arz ettiğine değinir. Böylelikle günlüklerin edebi araştırmalar ve disiplinlerarası çalışmalar için uygun ve nitelikli bir saha yarattığını gösterir. Anahtar Kelimeler: Günlük, disiplinlerarasılık, muhayyel okuyucu, orijinallik sanrısı, şahsi benlik, kamusal benlik, çoklu benlik * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Arş. Gör. Uludağ Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları, El-mek: [email protected]
Transcript

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014, p. 117-132, ANKARA-TURKEY

MAHREMİYET BÖLGESİNDE KİŞİLİK İNŞASI: GÜNLÜKLERİN TÜRSEL ÖZELLİKLERİ VE TARİHİ GELİŞİMİ*

Nesrin AYDIN SATAR**

ÖZET

Bazı araştırmacılar günlüklerin, yazarın yalnız kendiyle başbaşa,

mahrem bir alan içinde içini boşaltmaya yarayan özel notlar almasından ibaret olmadığını düşünürler. Buna göre, türün şahsiliğinin

yanında yazarın hem kendi geçmişi ve çevresi hem de kamusal alanla

kurduğu ilişkiler ağı günlük yazımını etkiler. Dolayısıyla tür, bu

anlamda psikolojik ve edebi incelemelerin yanında politik ve sosyolojik

araştırmaların da malzemesi olabilir. Günlük yazımı sırasında hiçbir yazarın bulunduğu ortamın şartlarından ya da kendi geçmiş

deneyimlerinden izole olmaması geçirgen bir durum yaratır. Bu geçirgen

durum, günlüklerde “normal’’ olana uyabilmek için çaba harcayan kamusal benlik (public self) ile bastırılamayan ve satır aralarında aniden

açığa çıkan özel/şahsi benliği (private self) ve bu benlikten doğan cinsel,

uzlaşmacı, aristokratik ve politik benlikleri bir araya getirir. Bu

araştırma ise günlük türünün öneminden, niçin göz ardı edildiğinden, otobiyografi ve anı türleriyle karşılaştırıldığında nasıl bir yerde

durduğundan bahseder. “Muhayyel okuyucu” ve “orijinallik sanrısı”

kavramlarının günlüklerle ilişkisini açıklar. Dahası günlükler hakkında

yapılan incelemelerin politik, psikolojik, sosyolojik ve tarihi çalışmaların

ana malzemesi olarak kullanılmasının örneklerini araştırır. Ayrıca türün yazarların “çoklu benlik”lerini irdelemek için nasıl kullanıldığına,

özellikle politik ve psikolojik çalışmalarda günlük yazarının kurduğu

yeni kişiliklerin ne gibi bir önem arz ettiğine değinir. Böylelikle

günlüklerin edebi araştırmalar ve disiplinlerarası çalışmalar için uygun

ve nitelikli bir saha yarattığını gösterir.

Anahtar Kelimeler: Günlük, disiplinlerarasılık, muhayyel okuyucu, orijinallik sanrısı, şahsi benlik, kamusal benlik, çoklu benlik

*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu

tespit edilmiştir. ** Arş. Gör. Uludağ Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları, El-mek: [email protected]

118 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

SELF CONSTRUCTION IN THE PRIVACY AREA:

GENERIC CHARACTERISTICS AND HISTORICAL DEVELOPMENT OF DIARIES

ABSTRACT

Some researchers state diaries are not completely composed of the

authors’ private notes for pouring their thoughts out in such a private

area. According to this assertion, besides the genre’s being personal,

author’s relational network that he set between both his own

background, environment and public area affect the writing of diary.

Therefore, this genre can be the material of political and sociological studies beside psychological and literary researches. The fact that the

author is not isolated from the environmental conditions and his

previous expeiences creates a permeable situation during the writing of

diary. This situation brings together the public self that tries to comply

with what is “normal” and the private self that emerges suddenly between the lines and other selves that emerge from private self,

namely, sexual, negotiating, political and aristocratical selves. This

research deals with the importance of the genre of diary, why it was

ignored, where it stands by comparison with the genres of

authobiography and memoir. It also represents the relationship between

the genre of diary and the concepts of “imagined audience” and “the illusion of authenticity”. Moreover, it investigates the example usages of

the researches on diaries as the main materials for political,

psychological, sociological, and historical studies. Besides, it mentions

how the genre is used for probing into the authors’ multi-selves, what

sort of importance the new selves that the authors set through their diaries have in political and psychological studies. Thus, it manifests

that the diaries create a suitable and favourable field for literary and

interdisciplinary studies.

Key Words: Diary, interdisciplinary studies, imagined audience,

illusion of authenticity, private self, public self, multiple selves

Giriş

“Nosce te ipsum”*

Tolstoy

Birçok araştırmacıya göre günlükler, kimi türsel özellikleri sebebiyle sıra dışıdır ve

böylelikle diğer türlerden ayrı bir yerde, neredeyse göz ardı edilmiş olarak özellikle edebi

incelemelere kapalı bir şekilde konumlanır.1 Bilhassa yazar günlükleri daha çok esere hazırlık

*Kendini tanı. 1 Günlüklerin göz ardı edilmesiyle ilgili bazı değerlendirmeleri ve tartışmaları okumak için araştırmanın ilerleyen

kısımlarında başvurulacak temel kaynaklardan olan şu makalelere bakılmalıdır: William Matthews, “The Diary:A

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 119

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

karalamaları içeren, gelişigüzel gözlemlerle dolu, bir okuyucu düşüncesinden uzak, izole,

anlaşılması ve erişimi zor, kara bir delik olarak düşünülmüştür. Öte yandan, bu türün akrabası

sayılabilecek otobiyografi ve anı türlerinin2 işlenirliği artmış, özellikle kamusal ve özel ikiliği

(public/private) günlüklerin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Söz gelimi, otobiyografi yazarının

eserini kamusal bir okuyucuya atfettiği düşünülürken günlük yazarının kendi şahsı için sarf ettiği

karalamaların yalnızlık ve yalıtım içinde, yazarın iç dünyasından bilinçsizse kopup gelen anlatımlar

yığını olduğuna kanaat edilmiş; günlük yazımı sırasında etkilenilen bir alan veya kişi ya da kişilerin

olamayacağına dikkat çekilmiştir.3 Günlüklerin içeriğine dair bu tür değerlendirmelerden başka,

türün tüm yapısal özellikleriyle türsel bir esnekliğe sahip olmasının ve kimi araştırmacılar

tarafından “türsel bir matriks” olarak ele alınmasının da türün sıra dışı olarak anılmasına neden

olduğunu söylemek mümkündür.4 Günlüklerin, sınırları önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde

oluşturulmaması birçok türsel değerlendirmeyi de beraberinde getirmiş, birbirine atıf yapan

incelemelerin yanında bağımsız açıklamalar da olmuş, hal böyle olunca ortaya tam olarak doğru

veya yanlış demenin mümkün olmadığı tanımlar çıkmıştır. Bu araştırmada öncelikle, günlüklerin

yapısal özelliklerine ve içeriklerine dair türsel tanımlamalara ve bu tanımların diğer türlerle

karıştırılması muhtemel yönlerine yer verilecek, sonrasında ise günlük türünün tarihi gelişimine ve

bireysel günlüklerin ortaya çıkışına değinilecektir. Makalenin ikinci kısmında ise, günlük

yazımında okuyucu ve yazarın konumu ve bu konumların türün doğası gereği yarattığı “çoklu

benlik” (multiple selves) ten bahsedilecek, günlüklerin yazarına sağladığı düşünülen “özel alan” ile

yazım sırasında ortaya çıkan muhayyel ve müdahil etkenlerin durumu tartışılacaktır.

Günlük türü söz konusu olduğunda yapılan tanımların durumunu irdelemek, bahsi geçen

tanımların çeşitliliğine ve diğer türlerle karıştırılabilecek kimi değerlendirmelere dikkat çekmek

açısından yararlı olacaktır. Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ünde bulunan ve anı

türüyle karıştırılması muhtemel olan “günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan

eser, günce”5 tanımı, Sami Akalın tarafından da uygun görülmüştür.6 Atilla Özkırımlı’nın ifadeleri

daha kapsamlı olmakla birlikte aynı farkı vurgular niteliktedir. Ona göre günlük, Fransızcası

“journal” olan kelimeyle eş anlamlıdır ve şu şekilde tanımlanır:

Günü gününe saptanmış olaylar, duygular, düşünceler ve izlenimlerden oluşan

edebiyat türü. Yaşanan anların etki ve izlenimlerinin günün tarihi atılarak hemen yazılması

günlük ile anı arasındaki en belirgin ayrımdır. Geçen zaman anılardaki doğruluk payını

azaltabilir. Oysa günlükte unutma, yanlış anımsama söz konusu değildir. Bu nedenle ünlü

kişilerin, sanatçıların günlükleri belge değeri taşır.7

Görüldüğü üzere her üç tanımda da günlüğü anı türünden ayıran yegane etkenin “yaşanan

olayla onun kaydedilmesi arasındaki zaman farkı” olduğu vurgulanmıştır. Günlükler olay ve

Neglected Genre,” The Sewanee Review 85 (1977): 286-300, 14 Nisan, 2014’te erişildi,

http://www.jstor.org/stable/pdfplus/27543236.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve Cynthia Huff, “The Profoundly

Female and Feminist Genre:The Diary as Feminist Practice,” Women's Studies Quarterly 17 (1989): 6-14, 14 Nisan,

2014’te erişildi, http://www.jstor.org/stable/pdfplus/40003086.pdf?acceptTC=true&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve

Irina Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” The Russian Review 63 (2004): 561-573, 14 Nisan, 2014’te erişildi,

http://www.jstor.org/stable/pdfplus/3663979.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve S. Kemal Yetkin, “Günlük

Üzerine,” Türk Dili Dergisi 127 (1962):432-433. 2Söz konusu türlerin “akraba türler” olarak verilmesinin nedeni aralarında farklılıklar bulunsa da konularının genellikle

geçmiş yaşamdan bahsetmeleri, özellikle bu nedenden ötürü birbirleriyle karıştırılmaları yüzündendir. Bu bağlamdaki

değerlendirmeler bölümün ilerleyen kısımlarında, günlük türünün diğer türlerle karşılaştırılması hususunda yapılacaktır. 3 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 564. 4 Türsel matriks (generic matrix) tanımı için bkz. Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 572. 5 TDK Güncel Türkçe Sözlük (çevrimiçi versiyon), s.a. “Günlük”, 14 Nisan, 2014’te erişildi,

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.526f846d5e5b25.65579528 6 “Günlük,” Edebiyat Terimleri Sözlüğü içinde, haz. İ. Sami Akalın 3.baskı (İstanbul: Varlık Yayınları, 1984), 123. 7 “Günlük”, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi içinde, haz. Atilla Özkırımlı 2.cilt (İstanbul: Cem Yayınları, 1982), 563-564.

120 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

olguların peşi sıra yazıldıkları için tasarlanmamış, üzerinde düzeltilme yapılmamış, biçim kaygısı

taşımayan ve herhangi bir sonuca varmak gayesiyle yazılmayan; anı ise yaşandıkları ve yazıldıkları

anlar arasındaki zaman farkının etkisiyle sınırları belli, planlı bir tür olarak tanımlanmıştır. Öte

yandan bazı araştırmalar anı ve günlük arasındaki zamansal çizgiyi daha da inceltecek farklı bir

türün, otobiyografinin, söz konusu iki türle bağlantısı üzerinde durmuştur. Akalın’ın tarifine göre

otobiyografi, bir kimsenin kendi hayat hikâyesini kendisinin yazıp anlattığı eserdir.8 İfadenin

yüzeyselliği bir tarafa; bu tanımın ilk bakışta günlükten hiç farkı yoktur. Yalnızca zaman

mefhumundan söz edilmemiş ancak kişinin kendi hayat hikâyesini yazması fikri yeniden

vurgulanmıştır. Christie M. Jeansonne ise otobiyografi ve günlük arasındaki aynılıkları inkâr etmez

yine de farklılıkların fazlalığına ve keskinliğine değinir.9 Söz gelimi Jeansonne’a göre, iki tür

arasında bir akrabalık kurmak mümkündür. Otobiyografi günlüğün kuzenidir ancak günlük gibi

belli bir amaç için yazılmamış ve bu yüzden düzenlemeye ihtiyaç duyulmamış bir tür değildir. O;

iyi düzenlenmiş ve tasarlanmış bir kuzendir. Sonuç olarak, anı türünde olduğu gibi otobiyografide

de bir tasarı, editörlük bulunması bu türün günlükle arasındaki temel farktır. Öte yandan, bu farkın

da etkisiyle kuzenine göre günlük, Jeansonne’un ifadesiyle, daha “asosyal”dir. Otobiyografiler

topluma mal olmuş kişilerin kendi hayat hikâyelerini elden geçirerek düzenleyip geçmişi, yazma

zamanının sağladığı değerlendirme olanağıyla yeniden yorumlayarak yazarın hayatını kamuya

sunan ve böylelikle onu kamusala ait bir ürün haline getiren eserlerdir. Diğer taraftan, günlükler

kişiye özeldir. Toplumsal bir gaye için yazılmadıklarından ve kısa aralıklarla hatta çoğu zaman

günü gününe tutulmalarından ötürü daha şahsidirler. İşte bu noktada otobiyografi ve günlük

arasındaki ayrılıklardan bahseden Jeansonne, günlük türünü akademik çalışmalardan uzak tutan

şeyin tam da bu neredeyse ikili karşıtlık(binary opposition) haline gelen farklılıklar olduğunu iddia

eder.10 Jeansonne söz konusu tezatları her iki türün kaleme alınış amaçlarıyla açıklar. Ona göre,

otobiyografi kamuya sunulmak üzere kaleme alındığı için müdahale edilmiş ve kurgulanmış; bu

düzenlenmeyle birlikte daha kolay anlaşılır hale gelmiştir. Bundan farklı olarak günlükler, şahsî

sebeplerle yazıldıkları ve yalnız yazan bireye özel olduklarından; aracısız, gerçek ve bu durumların

getirdiği karmaşa nedeniyle zor anlaşılır olmuştur. Bu yüzden akademik dünya tercihini genellikle

otobiyografilerden yana kullanmıştır.11

Sonuçta, günlükleri kendine has yapısal özellikleri sebebiyle dâhil olduğu tür

karmaşasından ayrı düşünmek mümkün olmadığından Paperno tarafından günlüklere atfedilen

“türsel matriks” tanımının yerinde olduğunu söylemek mümkündür. Yine de Paperno, aynı tanımın

günlüğün yalnız yapısal özellikleri değil içeriğinin sunduğu bazı imkânların durumu için de geçerli

olduğuna değinir. Buna göre günlük türü; zamanın geçiciliği ile yalnız yazarına ait olmanın

sağladığı öznellik arasında kurduğu ilişki, kamusal ve şahsilik ortasındaki durumu ile bireysel

8 “Otobiyografi”, Edebiyat Terimleri Sözlüğü içinde, haz. İ. Sami Akalın, 129. 9 Christie M. Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” (Master Thesis, New

Orleans University, 2012). 14 Nisan, 2014’te erişildi,

http://scholarworks.uno.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=2438&context=td 10 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 2. 11 A.g.e., 2.

Jeansonne’un bu saptaması Türk edebiyatı içinde geçerlidir. Edebiyat ile ilgili akademik çalışmalar arasında günlük

türüyle ilgili türün yapısal özelliklerini inceleyen veya içeriğine dair imkanları değerlendiren bir çalışmaya

rastlanamamıştır. Ancak otobiyografi türüyle ilgili önemli bazı çalışmalar yapılmıştır. Otobiyografik metinlerle ilgili

Türkiye’de yapılan bazı önemli araştırmalar için bakınız: Olcay Akyıldız, Halim Kara ve Börte Sagaster,

Autobiographical Themes in Turkish Literature: Theoretical and Comparative Perspectives (İstanbul: Orient-Institute,

2007). ve Hülya Adak, “Otobiyografik Benliğin Çok-Karakterliliği: Halide Edib’in İlk Romanlarında Toplumsal

Cinsiyet,” Kadınlar Dile Düşünce içinde, haz. Jale Parla ve Sibel Irzık (İstanbul: İletişim Yayınları, 2014),161-178. ve

Nazan Aksoy, Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet (İstanbul: İletişim, 2009). Ayrıca bir

“otobiyografik roman” örneklendirmesi için bkz. Ali Tilbe, “Romain Gary’den Yeni Ötesi Bir Özkurgusal Roman:

Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı,” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History

of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, vol. 8/10, Fall 2013, DOI Number: 10.7827/TurkishStudies.5114, p. 651-658.

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 121

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

deneyimlerin sosyal ve tarihi bağlamlara oturtulması için bir köprü gibidir. Paperno’nun ifadesiyle;

yaşamak ve yazmak edimlerinin olağanlığı ile “mahremiyet” ve “yazmak” kavramlarının çelişikliği

arasında kalmış günlük türüne12 tarihi bir perspektiften bakmak; türün tarih içindeki gelişimini

incelemek söz konusu çelişkilerin ve arada kalmışlığın geçmişini anlamak açısından önemlidir.

Özge Yalın, günlüğün geçmişini irdelemenin biraz da türün doğası üzerine düşünmeyi

gerektirdiğini belirtir.13 Günlük doğası gereği bir ihtiyaç üzerine ortaya çıkar. O bir yandan zaman

makinesi gibi işler ve unutmaya, unutulmaya meydan okur; öte yandan “ferah, büyük bir bavul”14

gibi bireysel serzenişleri, hataları, büyük mutlulukları, saklı düşünceleri kısacası psikolojik tortuları

alıverir. Dolayısıyla günlüğün ortaya çıkışı insanların ilkel dünyadan kopup günlük hayatın

zorluklarından ve keşmekeşinden sıyrılabildikleri zamanlar yaratmalarıyla mümkün olmuştur.

Dahası, Talat Halman, günlüklerin hatırlamayı kolaylaştıran işlevinin türün ortaya çıkışına öncülük

ettiğini belirtir ve Romalıların “commentarii” adını verdikleri ilk “belge-günlük” lerin15 kişiler

yahut kamu kuruluşları tarafından, yapılmış işlerin unutulmaması için tutulduğunu söyler.16 Bu tür

kayıtlar “journal” olarak tanımlanabilecek ve daha çok bir kayıt defteri statüsündeki resmi, yavan

ve planlı yazılardır. Özkırımlı gibi bazı yazarlar günlüğü Türkçede tam bir karşılığı olmayan

“journal” kelimesiyle eş anlamlı olarak değerlendirse de bu doğru değildir.17

Edebi günlüklerin ortaya çıkışı ise gündelik ihtiyaç dolayısıyla kullanılan “belge-

günlükler”den daha sonradır. Paperno, günlük ve tarih ilişkisine dikkat çekerken, günlük yazan

bireylerinin tarihsel arka plana göre değiştiğini, her bireyde yaşanılan çağın ve bu çağın

gerektirdiği kişisel hesapların izlerini görmenin mümkün olduğunu söyler.18 Örneğin 17.ve

18.yüzyıllarda Avrupa’da yaşayan katı dindarlar, günlükleri kişiliklerinin günahkâr taraflarını

görmek için adeta bir gözlem aracı (monitors of sinful self) olarak kullanmışlardır.19 Diğer taraftan

Sherman yine aynı dönemin İngiltere’sine odaklanarak günlük gazeteler ve seyahat notları gibi

gündelik formların(diurnal forms) insanlığı modern zamanın geçiciliğine ve geçicilikle birlikte

gelen sürekli yenilenmenin salık verdiği hareket hissine alıştırdığını tespit etmiştir.20 Tarihin

akışkanlığından nasiplenen günlük türü için durum sonraki yüzyıllarda da değişmemiştir. 19.

yüzyılda, Aydınlanma’dan sonra her şeyi din ve dinin metafizik boyutuyla açıklayan öğretileri

reddedip, bilimin deneyselliğine dayanan pozitivist felsefe, günlük yazımını bilimsel bir iç-gözleme

ortam sağladığı için destekler.21 Burada günlük, fizik ve psikoloji ile dış durumlar ve duygular

arasında kurulan bağlantının somutlaştığı alandır. Özetle, günlükler; bir yandan Avrupa sofuları

tarafın dinsel yaşantının kişilikte bıraktığı izleri takip etmek; öte yandan pozitivistlerce

epistemolojik temellerle bireyin iç ve dış dünyası arasındaki ilişkiyi gözlemlemek için bir gözlem

aracı olarak kullanılmıştır. Sonuçta, her iki durumda, günlük yazımına edebi kaygılardan uzak,

faydacı sonuçlar için başvurulmuştur.

12 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 572. 13 Özge Yalın, “Edebiyatın Yer altı Suyu: Günlükler,” Kitap Zamanı, Ağustos 19, 2007, Nisan 14, 2014’te erişildi,

http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/menuDetail_getMagazineArchive.action?sectionId=270&magazineNumber

Year=2007&indexYear=7&magazineNumberId=19 14 Virginia Woolf’a ait benzetme için bakınız: Paperno, “ What Can be Done with Diaries?,” 562. 15 Tanım bana ait. 16 Talat S. Halman, “Yaşadıkça Yazılan,” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127(1962): 436. 17 Günlük türünün “journal” ile olan benzerlik ve farklılıklarının detaylı incelemesi için bakınız: Matthews, “A Neglected

Genre,” 286-300. 18 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563. 19 A.g.m., 563. 20 Stuart Sherman, Telling Time: Clocks, Diaries and English Diurnal Form, 1660-1785 (Chicago: University of Chicago

Press, 1996), 58-67. 21 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563.

122 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

Ancak 20.yüzyıla gelindiğinde bireyselliğin her alanda öne çıkması, türü önceki kullanım

alanlarından çok farklı bir yere taşımıştır. Daha önce günlük tanımının kamusallık ve şahsilik

ikiliğine maruz kaldığı belirtilmiş; yine de türün başlangıcının tamamen şahsi yönelimlerle alakalı

olduğuna, bunun günlüğün doğasından kaynaklandığına değinilmişti. Bu yüzyılda ise yalnız

günlüğün değil hemen her türün şahsileştiğini, dünya savaşları yüzünden bireyin hem kendisine

hem de diğer insanlara güveninin kalmadığını, bu yüzden bir yandan kendi doğasından bir yandan

da toplumdaki her türlü birliktelikten tiksinen insanın; izole, yabancılaşmış, kendi başına bir hayat

tercih ettiğini söylemek mümkündür.22 Bu durum, günlüğün sağladığı izolasyon imkânı cazip hale

getirmiştir. Kalıpların, kuralların ve planların çöktüğü tarihi süreç; belli bir plan

gerektirmediğinden “kalıp” ve “kural” kavramlarını bir zorunluluk olarak içermeyen bu türü öne

çıkarmıştır.23 Öte yandan, bireysel günlüklerin ve bunların edebi saha içinde kullanılmasının yalnız

20. yüzyıla özgü olmadığını söylemek gerekir. Ancak 19.yüzyılda günlüklerin pozitivizmin

etkisiyle bilimsel bir içe bakış amacıyla kullanıldığının altını yeniden çizmekte fayda vardır. Zira

bu yüzyılda da çoğu edebi eserde günlük sahneleri ve günlük alıntılarını görmek ve hatta günlük

şeklinde yazılmış romanları okumak mümkün olduğu gibi,24 bu eserlerde günlüklerin kullanımının

yalnız bireysel mahremiyet alanını sunmak ve 20.yüzyılın beraberinde getirdiği kimlik krizini

estetik ve hatta politik bir biçimde göstermek kaygısı taşımadığı aşikârdır. Paperno bu çağda ister

politik isterse estetik amaçlarla yazılmış olsun, günlüklerin önceki kullanım alanlarını (tarihe

kaynaklık etme ve pozitivizmin etkisiyle gözlem aracı olarak kullanılma) kaybetmeden, modernizm

etkisiyle kasti bir “kendini yaratma, kurma”(self-creation) uzamı olduğunu belirtir.25 Sonuçta, bu

yüzyılda yapılan günlük incelemelerinde tarihi bağlam yadsınmamakla birlikte iki ilişkisel alan

önem kazanmış, günlükler söz konusu iki alana kaynaklık eden malzemelere evrilmişlerdir:

Politika ve psikoloji. Daha açık ifade etmek gerekirse, bu yüzyılın günlüklerinde, politik yahut

psikolojik “ben”in, kamusaldan ve tarihi fondan kopmadan yaratılmasını okumak mümkündür.

Günlükler vasıtasıyla kurulan psikolojik kimlikleri bu araştırmanın ikinci kısmında

araştırmak üzere, türün “politik ben”i kurmasını inceleyen çalışmaların başında Jochen Hellbeck’in

bireysel öznelliğin, politik kamusal düzenin temel taşı olarak nasıl biçimlendiğini incelediği

araştırmasının geldiğini söylemek gerekir.26 Hellbeck’in tezinin başlığında da ifade ettiği gibi

Stalin döneminin günlükleri, Sovyet kimliğinin laboratuvarları yani üretim yerleridir. Buna göre,

Stalinci dönemde yaşayan günlük yazarları türün bahşettiği imkânlar çerçevesinde “ben”lerini

oluştururken kamusal standartlardan ve tarihsel kalıplardan soyutlanmış değildirler. Sovyet rejimi

tarafından dikte edilen sosyal kimlikten uzaklaşıp şahsi bir ben kurmak mümkün olamamıştır. Bu

22 Dünya savaşları öncesinin geleneksel toplumlarında bireyin kimliğine dair sorgulamaları bir kriz teşkil etmiyordu.

Nitekim söz konusu toplumlarda fertler kendilerini tek başlarına, özgün bir kimlikle değil; din, ırk, akrabalık gibi çeşitli

bağlarla bağlı bulundukları gruplar üzerinden, “biz” tabiriyle ifade ediyorlardı. Ancak Dünya Savaşları geleneksel

toplumların işlerliğini kaybetmesine neden olmuştur. Nitekim bu toplumları oluşturan grupları kuran ve yukarıda bahsi

geçen bağlar büyük ölçüde geçersiz hale gelmiş, grupların dağılmasıyla geleneksel toplum anlayışı sorgulanabilir hale

gelmiştir. Bundan sonra, kendini bağlı bulunduğu topluluk üzerinden ifade eden bireyin yerini; her türlü bağlayıcıyı

sorunlaştıran ve yalnız kendi üzerinden tanımlayan modern birey doğmuştur. 20. Yüzyılın getirdikleri ve söz konusu

bireyi doğuran faktörler için bkz. R. Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2010). 23 Söz konusu izolasyonun kısmiliğinden yahut zaman zaman imkânsızlığından bu araştırmanın ikinci kısmında

bahsedilecektir. 24 İçinde günlük pasajları barındıran ve bir bölümü günlük olarak yazılmış 19. Yüzyıl roman örnekleri için bkz. 1848’de

basılmış olan; Anne Bronte, The Tenant of Wildfell Hall (London:Oxford University Press, 1930) ve 1897’de basılmış

olan Bram Stoker, Dracula, çev. Niran Elçi (İstanbul: İthaki Yayınları, 2003). 25 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563. 26 Jochen Hellbeck, “Laboratories of the Soviet Self: Diaries from the Stalin Era” (Ph.D. Thesis, Columbia University,

1998). Hellbeck’in doktora tezine dayanarak oluşturduğu ve tez boyunca yararlanılan temel kaynaklardan olan kitabı için

bakınız: Jochen Hellbeck, Revolution on My Mind: Writing A Diary Under Stalin (Cambridge: Harvard University Press,

2006), Nisan 14, 2014’te erişildi, http://site.ebrary.com/lib/bogazici/docDetail.action?docID=10312759

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 123

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

yüzden, Stalinist dönem günlüklerinde, günlük yazarlarının bireysel sesleri değil, kendilerini “biz”

üzerinden tanımlamalarına sebep olan statükonun sesi duyulur.

Paperno da Helbeck’in çalışmasında günlüklerin statüko ve tarihi şartlarla kurduğu

bağıntısallık söz konusu olduğunda günlük hakkında yapılan tanımlara üç farklı tanım daha

eklediğini söyler.27 Hellbeck’e göre günlük, “ben” kurmak için yeterli bir araçtır. Dahası kurulan

“ben” ve kamu arasında bir geçişkenlik, aracılık düzlemi oluşturur. Dolayısıyla hem kamusal

düzlemi hazırlayan tarihsel süreç ve bu sürecin gerektirdiği merkezi politika hem de günlük

bireyinin yazın alanı akışkanlık, geçirgenlik arz eder. Hellbeck son olarak, türün belirli bir kültürün

ihtiyaçlarına göre şekillenebileceğinden bahseder. Tür bir laboratuvar gibi yeni rejimin ihtiyacı

olan yeni “ben”leri hazırlar. Türk Edebiyatı’nda belli bir dönemin günlüklerini inceleyen buna

benzer bir çalışma olmamasına rağmen Cumhuriyet döneminde yazılan kadın otobiyografilerini

çalışan Nazan Aksoy’un sözünü ettiği “otobiyografik ben”; Stalinist dönemin günlüklerinde inşa

edilen “ben” ile kurduğu benzerlik ilgisi açısından önemlidir. Aksoy, otobiyografik bireyin egemen

ideoloji karşısında takındığı tavrın, ideolojinin salık verdiği kalıba göre şekillenerek merkezi olanı

içselleştirip doğallaştırdığını böylece politik bir amaca hizmet ettiğini söyler.28

Günlük bireyinin “merkezî” yahut “kabul edilmiş” olanla kurduğu ilişkinin yanında

“marjinal” yahut “dışlanmış” olanla bağlantısı da incelenmeye değerdir. Bu incelemenin ana

kaynağını ise kadın günlükleri oluşturur. Hem politik hem de psikolojik temelli günlük

incelemelerine alan oluşturan kadın günlükleri, türe dair yapısal unsurlar ve türün sunduğu

mahremiyet uzamı ile değerlendirilir. Feminizm; kadın hakları, toplumsal cinsiyet(gender),

özgürlük, eşitlik, iktidar, marjinal ve etik gibi terimlerle alakalı olması hasebiyle politik ve

sosyolojik bağlamlara ait bir kavram olmakla beraber; kadının biyolojik ve duygusal yönlerinin

otorite tarafından “farklı” olarak kabul edilmesiyle de psikolojik bir araştırma alanı oluşturur.

Sandra Gilbert ve Susan Gubar’ın ünlü eseri The Mad Woman in the Attic’te bahsedilen iki karşıt

kadın tipini anlamak günlüğün marjinal ile ilişkisini açıklamak hususunda yararlı olacaktır.29 Bahsi

geçen kadınlardan ilki “salondaki kadın” olarak tanımlayabileceğimiz; merkezî standartlara bağlı,

toplum tarafından kabul görmüş, sorun çıkarmayan, melek kadındır ve otoriteyi temsil eder. Öte

yandan “tavan arasındaki kadın”; sapkın, standartlardan ve gereklerden uzak, özgürlüğüne düşkün,

sorunlu, deli kadındır ve dışlanmışı, merkez dışında kalmışı temsil eder. İşte, tavan arasına sıkışmış

bu kadını erkeğin egemen olduğu yazın dünyasında görmek mümkün değildir. Gilbert ve Gubar’a

göre kadın yazarlar kamuya sunacakları eserlerde kendilerine has olan sıra dışılığı değil, “merkezi

ben”i kullanmışlar, kabul görenin sesiyle konuşmuşlar; hatta kimi zaman erkek isimleri kullanmayı

tercih etmişlerdir.30 Oysa aynı kadınlar günlüklerinde tavan arasındaki deliye yakışanı yapmış,

kendi sesleriyle ve istedikleri gibi konuşmuşlardır. Cynthia Huff, bu durumun günlüğün elastik

doğası ile alakalı olduğunu savunur.31 Ona göre günlükler, yıkıcı türsel özelliklere sahiptir.32

Nitekim günlük, erkek-egemen sosyal düzenin kabul ettiği standart edebi türlerden şekil, içerik ve

27 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,”567-568. 28 Nazan Aksoy, “Otobiyografi ve İdeoloji,” Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet içinde(İstanbul:

İletişim, 2009), 35-38. 29 Sandra M. Gilbert and Susan Gubar, The Mad Woman in the Attic: The Woman Writer and the Ninetenth Century

Literary Imagination (New Heaven: Yale University Press), 1984. 30 Söz konusu tercihi yapan yazarların bir kısmını içeren bir derleme için bkz. Stefanie Cohen, “Why Woman Writers

Still Take Men’s Name,” Washington Post, Aralık 6, 2012, 27 Nisan 2014’te erişildi,

http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424127887324355904578159453918443978 31 Huff, “The Profoundly Female and Feminist Genre: The Diary as Feminist Practice,” 7. 32 Yukarıdaki açıklamalardan söz konusu yıkıcı türsel özelliklerin yalnız kadın günlüklerine özgü olduğu sonucu

çıkarılmamalıdır. Nitekim Huff, bu özelliklerin türün yalnız kendisinden kaynaklandığını, defalarc belirtir. Buna göre,

yazarlar yapısal ve içeriğe dair özellikleri cinsiyetlerine göre yeniden oluşturmaz ancak sadece yorumlarlar. Sonuçta,

günlükler daha çok kadınlar tarafından tercih edilse de, bahsi geçen yıkıcı özellikler erkek günlüklerinde de türün doğası

gereği mevcuttur.

124 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

amaç yönleriyle ayrılır. Öyle ki birçok disiplini kaynaştıran -içerisine şiir, mektup, gezi yazıları vs.

de pekâlâ dâhil olabileceği düşünüldüğünde- dışarıyı ve içeriyi birleştiren, kuralsızlığı ve

belirsizliği ile kanonik türlere antitez oluşturan günlük, “ikinci derece bir tür (lesser genre) olarak

görülmüştür.33 Woolf’a göre ise günlük marjinaldir çünkü ataerkil kodlarla şekillenen sanatsal

hiyerarşiyi dışlar.34 Öncelikle, alt-tür (inferior sex) yani kadınlar tarafından yazılmıştır ve dahası

yalnızca yaratıcılarının “yazar” olma durumundan sıyrılarak okuyucuyu dolayısıyla toplumu

önemsememesiyle yazılabilir. Tüm bunlardan sonra bu türün; hem şekilsel özellikleriyle hem de

psikoloji incelemelerine alan sağlayan, yıkıcı günlük “ben”iyle politik göndermeler yaptığını

söylemek mümkündür.35

Batıda günlük türü ve hakkındaki inceleme alanları böyleyken Türk edebiyatında türe dair

çalışmalar ve araştırmalar oldukça yenidir.36 Divan edebiyatında; vakâyinâme, seyahatnâme,

sefaretnâme gibi kimi türlerin içerisinde yer yer olayların gün belirtilerek not alındığını ve bu

notlarda yalnız yazara özgü duygu ve düşüncelerden bahsedildiğini görmek mümkündür.37

Edebiyatımızda batıdaki biçimsel ve içeriksel kodlarla oluşturulan ilk günlükler ise Tanzimat

dönemindedir. Türün batı etkisiyle oluşturulduğunu görmek için bu anlamda yayınlanan ilk eser

olan Ali Bey’in Seyahat Jurnali’ni38 incelemek gerekir. Görüldüğü üzere, Ali Bey eserinin

başlığında Türkçe bir kelimeye gerek duymamış, “jurnal” kelimesini Batı’daki anlamıyla

kullanmıştır. Söz konusu günlükte Ali Bey yaşadıkları hakkındaki şahsi hislerinden pek

bahsetmeyip yalnızca olayların nasıl gerçekleştiğini anlatmak gayretindedir. Öte yandan,

yaşadıklarını neredeyse günü gününe, başında tarih belirterek aktarmıştır:

Eşyamı mezat ederek adamlarıma izin verip bin üç yüz dört senesi teşrinievveli

yedinci Cuma sabahı Lenç kumpanyasının bir vapuruna rakiben ve Basra’ya müteveccihen

Bağdat’tan hareket eyledim… Teşrinievvelin yirmi birinci Cuma günü öğle vakti Maskat’a

vasıl olduk… Bin üç yüz dört senesi teşrinisanisinin yirmi sekizinci pazartesi günü ales-

seher Dersaadet’e vasıl ve…39

Yine de Ali Bey’in günü gününe tutulmuş notlardan yararlanarak eserini daha sonra

düzenlediği biliniyor.40 Ali Bey’in eserinden başka, ölümünden kırk yıl sonra yayınlanan Nigar

Hanım’ın günlükleri bir kadın tarafından yazılması ve hiçbir düzeltme kaygısı taşımadan kaleme

alınmış olması açılarından önemlidir:

(…) Evde yalnızlığıma, sokakta bu kalabalığa dayanamıyorum, ağlayacak hale

geliyorum. İşte böyle, avunmak için, avare bir kuş gibi çırpınıyorum. Şu defterlerle de

dertleşmesem çıldıracağım. (…) Yazık ki çok yanılmışım. İhsan’ın kötü huylarını bir türlü

33 Huff, “The Profoundly Female and Feminist Genre: The Diary as Feminist Practice, 7. 34 A.g.e., 7-8. 35 Psikolojik incelemelerle ilgili olarak bakınız: Ruthellen Josselson ve Amia Lieblich, The Narrative Study of Lives

(Newbury Park Calif.: Sage, 1993). 36 Cemal Kafadar’ın Osmanlı dönemindeki bireyselleşmeye ve günlük tutan bazı isimlere değindiği yazısı için bkz.

Cemal Kafadar, “Ben ve Başkaları: On Yedinci Yüzyıl İstanbul’unda Bir Dervişin Güncesi ve Osmanlı Edebiyatında

Birinci Ağızdan Anlatılar,” Kim Var İmiş Burada Biz Yoğ İken: Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun içinde

(İstanbul: Metis Yayınları, 2012), 39-71. Ayrıca 18.yüzyılda Osmanlı’da yaşamış bir kadının bireysel günlükleri üzerine

bir çalışma için bkz. Selim Karahasanoğlu, Kadı Ve Günlüğü: Sadreddinzâde Telhisî Mustafa Efendi Günlüğü (1711-

1735) Üstüne Bir İnceleme (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2013.) ve Nigar Hanım’ın günlükleri ile ilgili bir diğer

çalışma için bkz. Nazan Bekiroğlu, Şair Nigar Hanım (İstanbul: İletişim Yayınları, 1998.) 37 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yirmisekiz Çelebi Sefaretnamesi, Silahdar Tarihi gibi eserlerde, eserin tamamında

olmasa da yer yer tarih atılarak tutulmuş notların bulunduğunu biliyoruz. 38 Ali Bey, Lehçetü’l Hakâyık: (1314-1898) haz., Şemsettin Kutlu (İstanbul: Tercüman, 1973?). 39 “Ali Bey”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 580 40 “Günlük Üzerine”, a.g.e. içinde, 429 .

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 125

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

değiştiremeyecek melekesizlerden olduğunu pek iyi bildiğim halde birkaç yalancı vaadine

kapılarak tekrar tuzağına düştüm… Bundan sonra ne yüzle babamın yanına dönebilirim ki?41

Bu günlüklerde yalnızca tarihe tanıklık etmekle kalmayıp aynı zamanda yaşananların

kendinde bıraktığı hislerden, psikolojik dalgalanmalardan bahseden; günlüklerini adeta bir dert

defteri, iç dökme aracı olarak kullanan bir kadın yazar karşımıza çıkar. Bu anlamda Nigar

Hanım’ın günlükleri psikolojik ve feminist okumaya son derece uygundur.

Bu ilk öncülerden sonra Lütfi Simavi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Mustafa Kemal

Atatürk ve Ömer Seyfettin gibi yazarlar günlük tuttularsa da edebiyatımızda bu tür söz konusu

olduğunda akla ilk gelen isimler Nurullah Ataç ve Salah Birsel’dir. Ataç günlüklerini gazetedeki

köşesinde yayınlasa da bunların içtenliği ve yazarın edebiyat dünyasına yön veren fikirleri, türün

yaygınlaşmasında önemli bir etkendir. Birsel ise günlük türündeki birçok kitabıyla türe popülerlik

kazandırmıştır. Yakın dönemde Tomris Uyar, Cemil Meriç, Cemal Süreyya, Cahit Zarifoğlu, İlhan

Berk, Hilmi Yavuz, Hulki Aktunç, Turgut Uyar, Oğuz Atay gibi yazarlar da günlük tutmuş, en son

olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın günlükleri yayınlanmıştır.

Sonuçta, hem dünya hem de Türk edebiyatı için günlüğün belirli tanımsal öğelerle

açıklanmasının mümkün olmadığı, diğer türleri barındırması ve kesin bir biçiminin

bulunmamasıyla “türsel bir matriks” olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra tarihe

tanıklık etmesi ve yazıldığı zamandan izler taşıması nedeniyle tarih araştırmalarında kullanılabilir

olduğunu ayrıca politik ve psikolojik araştırmalara da kaynaklık ettiğini belirtmek gerekir.

Günlüklerin incelemeye imkân sağladığı psikolojik veriler, makalenin temelini teşkil ettiğinden söz

konusu verilerin ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Aşağıdaki kısımda günlüklerin,

özellikle 20.yüzyılla birlikte bir “benlik yaratma uzamı” olarak ele alınması ve bahsi geçen uzamın

hangi öğeleri ihtiva ettiği incelenecektir.

Günlük Yazımında Okuyucu ile Yazarın Konumu ve “Çoklu Benlik”42

Günlük yazımının kesin türsel bir tanımı olmadığı için bazı araştırmacılar türe dair belirli

sınırlar çizmeye böylece onu diğer türlerden ayırıp inceleme imkânları yaratmaya çalışmışlardır.

Matthews günlüğü cazibeli hale getiren şeyin kalıplardan ve planlardan bağımsız doğal düzensizlik

(natural disorder) olduğunu söylese de türün bazı sistemli yanlarının varlığını da belirtmekten geri

kalmaz.43 Mesela birçok günlük kronolojiktir yani zaman düzenine bağlılık vardır. Öte yandan

yazar günlük yazarken bütün bir günü anlatmak yerine seçicilik (selectivity) ilkesiyle hareket

etmeyi yeğleyerek, yaşadıkları arasında yalnız kendisi için önemli olanlardan bahseder. Dahası

gelişigüzellik bu türün temel yapısal unsurlarından olmasına rağmen çoğu zaman yazarın edebi

kaygılarının olayların aktarılışına sirayetini görmek mümkündür. Yazarlar fazlasıyla önemsedikleri

bir olayı ya da kişiyi anlatırken gelişigüzel bir yapı yahut anlatım yerine edebiyatın kurallı

etkileyiciliğini kullanmayı tercih ederler.44

41 “Nigar Binti Osman” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 581. 42 Psikoloji bilimiyle ilgili kavramların edebi araştırmalarda kullanılması ve böylece disiplinlerarası çalışmaların

oluşması ile ilgili iki inceleme için bkz. İsmet Emre, “Yeni Türk Edebiyatında Psikoloji ve Kaynakları,” TURKISH

STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140,

vol. 4/1, Winter 2009, DOI Number: 10.7827/TurkishStudies.547, p. 319-355.ve Ferda Atlı, “Edebi Metnin ve

Yaratıcılığın Kaynağına Ulaşan Yol: Psikanalatik Edebiyat Eleştirisi,” TURKISH STUDIES -International Periodical for

the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, vol. 7/3, Summer 2012, DOI Number:

10.7827/TurkishStudies.3450, p. 257-273. 43 Matthews, “The Diary: A Neglected Genre,” 289. 44 Bu duruma verilecek en iyi örnekleri Nurullah Ataç’ın günlüklerinde görmek mümkündür. Ataç, çoğu zaman, özellikle

çok fazla etkilendiği ve beğendiği olayları anlatırken edebi bir eser kaleme alıyormuş gibidir: “Dün akşam Chaplin’in

Limelight’ını gördüm. Sevmem duyguculuğu, sinirlerim. Onun için bu esere de karşı komak, omuz silkmek istedim.

Olmadı, gerçek bir gücü var, sarıveriyor kişiyi. Büyük bir sanat erinin, büyük bir adamın karşısında olduğunuzu içinizden

126 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

Jeansonne, günlük türü hakkında iki yanlış değerlendirme bulunduğuna dikkat çeker.45

Bunlardan ilki, günlük yazımının tamamen kişisel olduğu ve hiçbir toplumsal öğe taşımadığıdır.

Ancak hiçbir günlük dış etkilerden bağımsız düşünülemez. Söz konusu dış etkileri kişisel ve

toplumsal olarak ikiye ayırmak mümkündür. Günlük yazarları tıpkı roman, hikâye vs. yazarları gibi

aşina oldukları, daha önce okudukları edebiyatın etkisi altındadır. Buna göre, günlük yazan kişi

önceden okuduğu ve etkisinde kaldığı bir günlüğün standartlarını kullanabilir, yazarının samimiyet

ölçüsüne sadık kalarak kendininkini de aynı ölçülerde oluşturabilir. Mesela Janet Schaw

günlüklerini yazarken kendinden önce yazılan seyahat günlüklerinden, özellikle Jonathan Swift’in

kaleme aldığı Güliver’in Gezileri’nden ve Richard Twiss’ten etkilenmiş, bunların arasından

düşüncelerini düzene sokacak kendince ortak bir kalıp belirlemeye çalışmış, kısacası önce yazılanı

model alarak kendi seyahat günlüklerini oluşturmuştur.46 Öte yandan toplumsal dış etkiler de

yazarın günlük yazımı sırasında tek başına olmadığını kanıtlamak için kullanılır. Buna göre yazar

çağının toplumsal tercihlerinden, kültürel referanslarından, politik yaklaşımından kısacası tarihi

oluşturan merkezi fikirlerden bağımsız değildir. Önceki bölümde bahsedilen ve Jochen Hellbeck

tarafından incelenen Stalinist dönemin Rus günlüklerinde yazarların kendi kimliklerini, Stalinci

kalıpların şekillendirdiği yeni Sovyet “ben”ine devşirdiği biliyoruz. Otoritenin uygun gördüğü

merkezi model günlük yazarlarını da etkisi altında bırakmış; dönemin Rus günlüklerindeki “ben”

zamiri azalmış, “biz” zamirinin kullanımı artmıştır.47 Yazıldığı dönemin politik ve kültürel

referanslarını günlüklerinde görebileceğimiz bir diğer yazar ise Janet Schaw’dır. Jeansonne’a göre

Schaw’ın günlükleri hiçbir günlüğün “ada zihniyet”(island mind) in ürünü olmadığı göstermek için

idealdir.48 Çünkü Schaw günlüklerinde, 18.yüzyıl Britanya’sının temel sosyo-politik

prensiplerinden olan köleliği onar ve hatta köleleri her türlü bedensel ve zihinsel acıya dayanaklı,

kaba, yabani varlıklar olarak nitelendirir. Öte yandan, Schaw köleliğe karşı bir duruş sergilemiş

olsaydı dahi bu durum, günlük yazarının dış referanslardan bağımsız olmadığı gerçeğini

değiştirmezdi. Nitekim politik, sosyolojik ve kültürel kabulleri onasa da reddetse de günlükler, bu

kabullerden bir şekilde bahsetmeleriyle izole olarak nitelendirilemezler.

Jeansonne’un tür hakkında belirttiği ikinci yanlış değerlendirme ise; günlüklerin kuralsız,

belli bir amaç gütmeyen ve sonuca odaklanmayan yazılar olduğuna dairdir. Oysa yukarıda bahsi

geçen dış etkilerin şekillendirdiği “muhayyel okuyucu” (imagined audience) bu gibi eleştirilere

mahal vermeyecek kadar kontrolcüdür. İlk kez 1967 yılında psikolog ve yazar David Elkind

tarafından psikolojik bir tabir olarak kullanılan bu terim, bir kişinin kendi davranış ve düşüncelerini

diğer insanların yegâne odak noktası olarak düşünmesi, kendini ve eylemlerini kurguladığı bir

izleyici kitlesine göre düzenlemesi ve kontrol etmesidir.49 Günlük yazarının bir yalıtım ortamında,

yalnızca bilinç akışıyla amaçsız, düzensiz yazılar yazmadığını göstermek için muhayyel

izleyici/okuyucunun kişide oluşturduğu kontrol mekanizması ve bu mekanizmanın dış referanslarla

duyuyorsunuz. Beğenip beğenmediğinizi düşünemiyorsunuz. Gülmek, alkışlamak da gelmiyor elinizden. Alkışlamak,

‘Ben seni beğendim.’ demek değil midir? Beğenmek de kendinizde karşınızdaki kişiyi yargılamağa hak görmek değil

midir? Chaplin’in karşısında bu hakkı göremiyoruz kendimizde. Tansıklık(hayranlık) kaplıyor içimizi, bu mucizenin

sevincine bırakıyoruz kendimizi.”

“Nurullah Ataç”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 604. 45 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 6. 46 A.g.e., 9. 47 Sosyalizm düşüncesinin benimsendiği bu dönemde, söz konusu düşüncenin temel taşı olan toplumculuk ve eşitlik

unsurları bireysel iştirakleri dışlamış, bireyin tek başına varlığını kabullenmeyip, idealleri eşit olan bir grupla birlikte

tanımlanmak uygun görülmüştür. Dönemin sosyo-politik durumu günlüklere de yansımış, “ben” reddedilen bir kullanım

olarak yazım sahasında da yer bulamamıştır. 48 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 10. Bu teoriye göre, günlük

yazarının zihnini tıpkı bir ada gibi tek başına, çevresinden bağımsız olarak düşünmek yanlıştır. 49 Söz konusu kavram hakkında ayrıntılı inceleme için bkz. David Elkind, “Egocentricism in Adolescence,” Child

Development 38 (1967): 1025-1034. Nisan 27, 2014’te erişildi, http://www.jstor.org/stable/1127100

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 127

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

olan ilişkisi önemlidir. Her günlükçü kendiyle birlikte birçok muhayyel okuyucu taşır. Yazar

yalnızca şahsiyetinin (deneyimler, anılar, bilgiler, kültürel kaynaklar, sanatsal çalışmalar) değil

aynı zamanda yazdıklarını biçimlendirecek, kontrol edecek sevdiği ya da nefret ettiği, kabullendiği

ya da reddettiği bireylerin de etkisi altındadır. Jeansonne bu noktada Woolf’un günlüklerini örnek

göstererek onun günlük yazımı sırasında, kendini anlamaya ve bir “ben” oluşturmaya çalıştığını,

ancak bu “ben”in okuyucuları ve eleştirmenleri eserinin değerli olduğu konusunda ikna etmek için

kurulduğunu söyler.50 Bundan başka Salah Birsel’in günlüklerinde de seçimlerinin haklılığını

muhayyel okuyucuya karşı savunma, karşılaştırma ve açıklama vardır:

Bana neden salt edebiyata dayanan ve hayatımı dolduran olaylara yer vermeyen bir

günlük yazdığımı soruyorlar. Cevap vereyim: Çünkü edebiyatçıyım. Delacroix günlüğüne

sattığı tablolardan aldığı paraları yazıyor diye benim de illa falancayla rakı içtiğimi,

filancanın derdine üzüldüğümü günlüğümde açıklamam mı gerekir? Şu da var: Ben içimden

ne geliyorsa yazılarıma onu döküyorum. İçimden kopanı yazıyorum.51

Birsel’in düşüncelerini reddettiği kişilere açıklama yapma gerekliliği hissetmesi ve bunu

“kendine özel” bir alan yaratan günlüklerinde dile getirmesi; bahsi geçen ve aslında kurgusal olan

dış bireylerin yazım esnasında çalıştırdığı kontrol mekanizmasını anlamak açısından önemlidir.

Özetle, günlükler yazarlarının kendilerini tecrit ettikleri, zamandan ve mekândan soyutladıkları bir

anda bilinçsizlik (unconsciousness) halinde kaleme aldıkları kişilik aynaları değildirler. Dolayısıyla

bu tür için katıksızlıktan, arınmışlıktan yahut etkisizlikten bahsetmek mümkün olamaz.

Elbette tarih araştırmacıları günlüklerden yazıldığı çağın tarihi olaylarına ilişkin “gerçek”

bilgi çıkarmaya çalışır ya da edebi incelemelerde günlükler, edebi kişiliğin “gerçek ben”ini

yansıtan estetik dokümanlar olarak ele alınabilir. Ancak tek başına günlük türünün bahsi geçen

gerçeklerin olduğuna ikna edebilme yetisine sahip olup olmadığı tartışma konusudur. Paperno’ya

göre günlükler söz konusu olduğunda okuyucuda “orijinallik sanrısı”(the illusion of authenticity)

vuku bulur.52 Yani okunulan olay yahut olguları türün inşa ettiği samimi çerçevenin de etkisiyle

gerçek sanma eğilimi oluşur. Bu samimiyeti kuran temel, şüphesiz daha önce de sözü edilen “doğal

düzensizlik”in cazibesi ve bu cazibe içinde şekillenen yazarın gerçek “ben”inin yalnız

günlüklerinde bulunabileceği düşüncesidir. Buna göre eline bir günlük alıp okuyan kişi öncelikle

elindeki eserin günlük olmasının kendisine sağlayacağı keşif imkânını düşünür. Düzensiz, dağılmış

parçaları yap-boz misali bir araya getirebileceğini, bu parçaların dağınıklık içinde sakladığı

“gerçek”leri ancak büyük resmi oluşturduğu zaman bulabileceğini zanneder. Nitekim bu durum,

bahsi geçtiği üzere bir sanrıdan ibarettir. Zira yalnız “muhayyel okuyucu” kavramı düşünüldüğünde

bile yazarın günlük kaleme alırken salt kendisiyle paylaşım içinde olmadığı anlaşılmış olur.

Jeansonne da günlüklerin yalnızca kendiliğinden olan bir “ben” patlaması değil aynı zamanda

danışma, kontrol ve dizginleme gibi eylemleri de sergileyen bir alan olduğunu söyler.53 Bu yüzden

günlük yazarı için araştırma alanı oluşturabilecek gerçek bir kimlikten (real self) bahsetmek

mümkün değildir. Ancak günlüklerin bundan başka birçok “ben” i görünür kıldığını söylemek

gerekir.

Halim Kara’nın; Paul Eakin, Nancy K. Miller, Sidonie Smith ve Julia Watson gibi kuramcı

ve eleştirmenlerin “otobiyografik bağıntısallık”kavramsallaştırmasını kullanarak Yakup Kadri

Karaosmanoğlu’nun hatıralarını çözümlediği makalesi, aynen günlük türü gibi otobiyografik

anlatıların da ben merkezli olmadığından yola çıkar, kimlik ve bireyselliğin bağıntısallığı üzerinde

50 Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 17-18. 51 “Nurullah Ataç”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 604. 52 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 565. 53 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 19.

128 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

durur.54 Kara’ya göre; aile, nesil, millet ve topluma dair politik tasavvurlar ve bazı ayrıcalıklı

kişiler otobiyografik bireyin kişisel kimliğini ve karakterini üstlenmede anahtar rol oynar.55

Dolayısıyla otobiyografik anlatıların ‘ben’i, tek başına kendi kimliğinin kurucusu değildir. Bu

kimlik aynı zamanda “diğerleri” (others) ile de ilişkiseldir. Kara’nın bahsettiği bu durum günlükler

söz konusu olduğunda da geçerlidir. Günlük yazan birey mahrem bir alan yaratır ancak alanın

içinde kendini tanımlarken yahut kurarken tek başına değildir. Günlük yazarı kimliğini inşa

ederken “diğerleri”yle de birliktedir. Böylece ilişkisel/bağıntısal kimlikler (referential selves)

oluşur. Nitekim kimlik kurmak yalnızca kişinin kendi hakkındaki düşünceleri yahut anlatısıyla

değil, başkalarının/diğerlerinin kişiye ye dair değerlendirmeleriyle teşekkül eder. Böyle bir olguyu

daha iyi ifade etmek için Schaw’ın günlüklerinde kendini köle kadın üzerinden kurmasını örnek

vermek mümkündür. Schaw kendi kimliğini; köle kadının ten renginin, ırkının, milliyetinin ve

toplumsal cinsiyetinin tam zıddıyla şekillendirir ve böylece ideal kimliği (ideal self) oluşturur.

Gerçekte Schaw, günlüklerinde döneminin ve kültürünün gerektirdiği sosyo-politik önyargılardan

kaçamaz ve kimliğinin başat kodlarını bu önyargılarla ilişkilendirerek kurar. Buna göre, yazarın

oluşturduğu ideal benlik, köleci ve ataerkil Britanya’nın sosyo-kültürel konjonktürüyle

bağıntısaldır.56

Söz konusu ilişkisellik ağının oluşmasındaki temel faktör şüphesiz günlük yazımı

esnasında yazarın kendine karşı aldığı mesafedir. Böyle bir mesafeyle yazar günlüğe, kendini daha

iyi tanımak ve kendi gerçekliğini görmek için bir ayna vazifesi yükleyebilir. Açıkçası bu mesafe

yazarın birden çok yüzü yahut kimliğinin (multi-face) günlüklerde görünür hale gelmesinin biricik

sebebidir. Şöyle ki yazar kendisini tanımlayabilmek, kurabilmek adına mesafeyi kapatacak

zincirlere, bağlayıcılara ihtiyaç duyar. Daha önce de sözü edilen ilişkisel öğelerle kurulan kimlikler

tam da böyle bir ihtiyacın ürünüdür. Buna göre günlük adeta; mahrem, şahsi benlikler (private self

) ile ilişkisellik faktörüyle oluşan toplumsal benliği (public self) buluşturan bir platform gibidir.57

Yukarıda da sözü edildiği gibi, günlük yazımı sırasında hiçbir yazarın bulunduğu ortamın

şartlarından ya da kendi geçmiş deneyimlerinden izole olmaması/olamamasına dayanan geçirgen

durum, günlüklerde bir yandan “normal” olana uyabilmek için çaba harcayan toplumsal benlik ile

bastırılamayan ve satır aralarında aniden açığa çıkan özel/şahsi benlikleri bir araya getirir. Günlük

yazarı merkeziyetçi görüşleriyle düzene hitap eden yahut “biz” üzerinden kamusala seslenen bir

benlik kurarken diğer yandan kendi hususi meselelerinde sergilediği “özgü” tavırlarla şahsi

benliğini kurar ve bu iki kimlik günlük sayfalarında çatışma yahut uzlaşma alanı bulur. Özellikle

“diğerleri”nin üzerinden şekillenen şahsi benliğin ilişki kurduğu ideal benlik (ideal self), aristokrat

benlik (aristocratical self), uzlaşmacı benlik (negotiating self), politik benlik (political self) ve

cinsel benlik (sexual self) gibi kimlik kurucularının oluşturduğu “ben kompleksi” içinde günlük,

Jeansonne’un ifadesiyle bireyin aklının karışıklığını ve “ben” kalabalığı içinde kendini arama

çabasını sunar.58

54 Halim Kara, “ Otobiyografik Anlatılarda Bağıntısal Benlik: Yakup Kari Karaosmanoğlu’nun Hatırları,”FSM İlmi

Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi 1 (2013):234-263, Nisan 14, 2014’te erişildi,

http://dergi.fsm.edu.tr/index.php/ia/article/download/20/24 55 A.g.m., 235. 56 Bu durum “kendini modelleme” (self-fashioning) kavramıyla da açıklanabilir. Buna göre, bir kişi kimliğini ve

toplumsal kişiliğini, toplumsal kabul görmüş standartlara göre kurmaya, tanımlamaya meyillidir. Jeansonne, aynı durumu

grup zihniyeti (group mentality) ile açıklar. Ona göre, günlük yazarı, bireysel yahut yalnız kendine özel, marjinal

düşüncelerle kişiliğini kurmak yerine bir grubun toplu olarak kabul ettiği zihniyetin temsilciliğini yapmayı ve kendini o

zihniyet üzerinden kurmayı yeğler. Böylece kabul görmesi kolaylaşır. 57 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 25.

(Vurgu bana ait.) 58 A.g.e., 25.

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 129

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

Şahsi benlik (private self), belki de günlük araştırmalarını cazip kılan temel faktördür.

Nitekim yazarın başka hiçbir yerde yansıtmadığı gerçek kimliğini yine gerçek ifadelerle anlattığı

mahrem bir uzam olarak düşünülen günlük; bu haliyle keşfe son derece açık, merak uyandırıcı bir

tür haline geliverir. J.J.Rousseau’ya göre, bir insanın hayatını hiç kimse kendisi gibi anlatamaz,

çünkü gerçek iç yaşantısını ancak insan kendisi bilir. Öte yandan Albert Camus, kimsenin hiçbir

zaman kendini olduğu gibi anlatmayı göze alamayacağını söyler.59 Yazarlar, günlüklerinde topluma

mâl olmuş eserlerinde söz edemedikleri, beğenmedikleri huylarından bahsedebilir, kendilerini

eleştirebilir, onaylayabilir yahut reddedebilirler. Örneğin, Selahattin Batu’nun günlüklerinde bazı

kişisel özelliklerini beğenmediğini, eksiklerinden bahsettiğini böylece kendini reddetme (self-

rejection) yoluyla şahsi kimliğini oluşturduğunu görürüz:

En büyük eksiğim aceleciliğimdir. Epeydir bunu düzeltmeye çalışıyorum. Bir şeyi

isteyince mutlaka sabırsızlanırım, ayrıca cesaretim de fazla değil. (…) Asıl gururum

yüzünden korkuya düştüğüm halde gene gurur yüzünden telaşlanır, kendimi gereği gibi

savunamam. O zaman da kendi gözümden düşerim, çaresiz…60

Öte yandan yazar şahsi kimliğini kendini onayarak (self-affirmation) da oluşturabilir.

Andre Gide, günlüklerinde insanlar hakkında yaptığı bir genellemeden birdenbire kendini

sıyırıverir ve tekrar tekrar kendi yaptığının doğru olduğunu söyler:

İnsan kendi kendinin mutluluğuna engel olmak yolunda, pek beceriklidir; bir

felakete ne kadar az dayanacak durumda ise kendini o kadar buna alıştırmaya güçlü

görünüyor. (Bir kere daha tekrarlayım: ben kendi mutluluğumu eşyadan, olaylardan

bağımsız tutarak, mutluluğu kolay bir iş saydığımdan, söylediklerim başkaları içindir.) 61

Anlaşılacağı üzere, yazarların şahsi benliklerini kurarkenki samimiyetleri Camus’nün de

söylediği gibi tartışmaya açıktır. Virginia Woolf’un günlüklerinde yer alan, “Kendime bile başarılı

bir kişi diye yutturmak istiyorum kendimi.”62 ifadesi, günlük yazarların türün sağladığı mahremiyet

alanına rağmen kendilerine bile samimi davranmamaları, günlüklerden yazarın gerçek kimliğine

dair gerçek bilgiler çıkarmanın problemli bir alan olduğunu kanıtlar niteliktedir. Günlüğün şahsi

ben ve gerçek benin örtüşmesini sağlayacak derecede özel bir alan yaratamaması, “toplumsal ben”i

daha görünür kılmıştır.

Yazarın yalıtım halinde, çevresindeki hiç bir olay yahut kişiden etkilenmeden günlük

yazdığını savunan görüşün karşısında, böyle bir izolasyonun mümkün olmadığını ve bu

olanaksızlığın günlük yazarını pek çok "ben" kurmaya zorladığını savunan görüşün bölüm boyunca

bahsi geçen makale ve eserlerde örneklendirildiğini biliyoruz. Eğer yazar için her türlü etkiden

uzak bir günlük yazımı söz konusu değilse yazar kendini kurarken bağımsız olamaz. Çünkü daha

önce de sözü edilen ilişkisel faktörler buna izin vermez. Böyle bir durumda şahsi benini yahut

gerçek kimliğini ortaya koyması mümkün olmayan yazar, ilişkisel öğelerin etkisiyle benliğini

parçalayarak birden fazla kimlik oluşturur. Toplumsal ben ve ilişkisel faktörlerin işbirliğiyle oluşan

birden çok “ben”, yazarın günlüklerinde kurduğu yeni “kendi”yi hep birlikte besler ve şekillendirir.

Bu araştırmada söz konusu durumu “çoklu benlik/kimlik” olarak adlandırır.

59 Alıntılar için bkz. Halman, “Yaşadıkça Yazılan,” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 436. 60 “Selahattin Batu,” a.g.e. içinde, 607. 61 “Andre Gide,” a.g.e. içinde, 518. 62 “Virginia Woolf,” a.g.e. içinde, 557.

130 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

Jeansonne, günlüğün, yazarın toplumsal ve şahsi kimliğini birçok kurgusal "ben" yoluyla

sergilediği bir tiyatroya benzetir.63 Tiyatro oyuncusu, kurgusal metin salık verdiği için, yine o

metne uyarak birden fazla kimliğe bürünebilir. Bu yeni kimliklerin oluşmasının kaynağı şüphesiz

metindir. Günlük yazarı için de durum değişmez. Yazım esnasında türün sağladığı kendine karşı

mesafe alabilme durumu gereği yazar, günlüğün yarattığı sahnede birçok kimliği sergiler. Söz

konusu kimlikler ne kadar çeşitli olursa olsun şahsi ve toplumsal "ben"lerden doğmuştur. Yazar,

kendi dışında kurduğu ilişkisel ağların çeşidine göre yeni bir "ben" kurar. Buna göre; siyasetle

kurulan ilişki sonucu sahnelenen politik benlik, seksüel tercihlerle ya da reddetmelerle şekillenen

cinsel benlik, öteki olan her şeye karşı alınan egoist mesafenin ürünü olan aristokratik benlik, öteki

kişi yahut düşüncelerle bir uzlaşma alanı yaratma peşinde olan uzlaşmacı benlik günlüklerin

yazarın salt fiziki kimliğiyle değil aynı zamanda türün yalıtım halinde "özel" bir alan

yaratamamasından kaynaklanan zorunlu ilişkilerin doğurduğu yeni "ben"ler ile yazıldığını açıklar.

Sonuç

Sonuç olarak, Jeansonne tarafından dikkat çekildiği gibi, günlük türünün kişisel olduğu ve

toplumsal öğe taşımadığını savunan ve türün "mahremiyet"in etkisiyle düzenlenmemiş, belli

şekilsel özelliklere sahip olmayan, kuralları bulunmayan yazılar olduğuna dair görüşler sarsılmıştır.

Bu durumun temelde üç nedeni mevcuttur. Bunlardan ilki türü daima kontrol eden ve yazara “özel”

bir alan sağlamayı engelleyen “muhayyel okuyucu” dur. Günlük yazarının yazdıklarını yalnız

kendisi için değil, ileride yazdıklarının okunabileceği endişesi ya da isteği ile kaleme alması,

yazılanların belli bir kural dahilinde olmasına yarar. Öte yandan ilişkisel faktörlerin şekillendirdiği

“çoklu benlik” kavramı da günlük yazımı esnasında yazarın yalnız başına olmadığını, hem kişisel

geçmişinin ve deneyimlerinin hem de yaşadığı çağın ve toplumsal öğelerinin ona eşlik ettiğini

kanıtlar. Bu durumda yazar günlüklerinin mahrem bir uzam olarak düşünülmesi yanlıştır. Son

olarak ise günlükler vasıtasıyla yazarın “orijinal ben”ine ulaşmanın imkânsızlığı da günlüklerin

özel bir alan yaratmadığını ve günlük yazımı esnasında yazara etki eden kontrol mekanizmaları

yüzünden samimiyetin olanaksızlığını kanıtlar niteliktedir.

KAYNAKÇA

AKSOY, Nazan. Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet. İstanbul: İletişim

Yayınları, 2009.

AKYILDIZ, Olcay ve Halim KARA, eds. Autobiographical Themes in Turkish Literature:

Theoretical and Comparative Perspectives. İstanbul: Orient- Institute, 2007.

Ali Bey. Lehçetü’l Hakâyık: (1314-1898). Haz. Şemsettin Kutlu. İstanbul: Tercüman, 1973?.

ATLI, Ferda. “Edebi Metnin ve Yaratıcılığın Kaynağına Ulaşan Yol: Psikanalitik Edebiyat

Eleştirisi.” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature

and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, 7/3 (2012) DOI:

10.7827/TurkishStudies.3450

BEKİROĞLU, Nazan. Şair Nigar Hanım. İstanbul: İletişim Yayınları, 1998.

BROCKMEİER, Jens and DONAL Carbaugh, eds. Narrative and Identity: Studies in

Autobiography, Self and Culture. PA: John Benjamins Pub., 2001.

BRONTE, Anne. The Tenant of Wildfell Hall. London: Oxford University Press, 1930.

63Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 25.

Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 131

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring2014

ELKİND, David. “Egocentricism in Adolescence.” Child Development 38 (1967),

http://www.jstor.org/stable/1127100

EMRE, İsmet. “Yeni Türk Edebiyatında Psikoloji Kaynakları.” TURKISH STUDIES -International

Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-

2140, 4/1 (2009) DOI: 10.7827/TurkishStudies.547

FREEMAN, Mark Philip. Rewriting the Self: History, Memory, Narrative. Newyork: Routledge,

1993.

GİLBERT, Sandra M. ve Susan GUBAR, The Mad Woman in the Attic: The Woman Writer and

the Ninetenth Century Literary İmagination. New Heaven: Yale University Press, 1984.

HALMAN, T. Sait. “Yaşadıkça Yazılan.” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127 (1962): s. 436-441.

HELLBECK, Jochen. “Laboratories of the Soviet Self: Diaries from the Stalin Era” PhD diss.,

Columbia University, 1998.

_____. Revolution on My Mind: Writing A Diary Under Stalin. Cambridge: Harvard University

Press, 2006.

HUFF, Cynthia. “The Profoundly Female and Feminist Genre:The Diary as Feminist Practice.”

Women's Studies Quarterly 17 (1989),

http://www.jstor.org/stable/pdfplus/40003086.pdf?acceptTC=true&acceptTC=true&jpdConfirm=true

IRZIK, Sibel ve Jale PARLA, eds. Kadınlar Dile Düşünce: Edebiyat ve Toplumsal Cinsiyet.

İstanbul: İletişim, 2004.

JEANSONNE, Christie M. “All This Was My Life:Constructing Textual Self-Identity in Diaries.”

Master Thesis, New Orleans University, 2012, 14 Nisan, 2014’te erişildi,

http://scholarworks.uno.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=2438&context=td

JOSSELSEN, Ruthellen ve Amia LİEBLİCH. The Narrative Story of Lives. Newbury Park Calif.:

Sage, 1993.

KAFADAR, Cemal. Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken. İstanbul: Metis Yayınları, 2012.

KARAHASANOĞLU, Selim. Kadı Ve Günlüğü: Sadreddinzâde Telhisî Mustafa Efendi Günlüğü

(1711-1735) Üstüne Bir İnceleme. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2013

Kitap Zamanı, 19.08.2007.

LEJEUNE, Philippe. On Autobiography. Minnepolis: University of Minnesota Press, 1989.

MATTHEWS, William. “The Diary:A Neglected Genre.” The Sewanee Review 85 (1977),

http://www.jstor.org/stable/pdfplus/27543236.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true

ÖZKIRIMLI, Atilla. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. İstanbul: Cem Yayınları, 1982.

PAPERNO, Irina. “What Can Be Done With Diary?.” The Russian Review 63 (2004),

http://www.jstor.org/stable/pdfplus/3663979.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true

RANDALL, William L. Bizi ‘Biz’ Yapan Hikayeler: Kendimizi Yaratma Üzerine Bir Deneme.

Çev. Şen Süer Kaya. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999.

132 Nesrin AYDIN SATAR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/6 Spring 2014

SENNETT, Richard. Kamusal İnsanın Çöküşü. Çev. Serpil Durak ve Abdullah Yılmaz. İstanbul:

Ayrıntı Yayınları, 2010.

SHERMAN, Stuart. Telling Time: Clocks, Diaries and English Diurnal Form, 1660-1785.

Chicago: University of Chicago Press, 1996.

STOKER, Bram. Dracula. Çev. Niran Elçi. İstanbul: İthaki Yayınları, 2003.

TDK Güncel Türkçe Sözlük (online versiyon), http://www.tdk.gov.tr/

TİLBE, Ali. “Romain Gary’den Yeni Ötesi Bir Özkurgusal Roman: Şafakta Verilmiş Sözüm

Vardı.” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and

History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, 8/10 (2013) DOI:

10.7827/TurkishStudies.5114

YETKİN, S. Kemal. “Günlük Üzerine.” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127 (1962): s. 432-433.


Recommended