Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014, p. 117-132, ANKARA-TURKEY
MAHREMİYET BÖLGESİNDE KİŞİLİK İNŞASI: GÜNLÜKLERİN TÜRSEL ÖZELLİKLERİ VE TARİHİ GELİŞİMİ*
Nesrin AYDIN SATAR**
ÖZET
Bazı araştırmacılar günlüklerin, yazarın yalnız kendiyle başbaşa,
mahrem bir alan içinde içini boşaltmaya yarayan özel notlar almasından ibaret olmadığını düşünürler. Buna göre, türün şahsiliğinin
yanında yazarın hem kendi geçmişi ve çevresi hem de kamusal alanla
kurduğu ilişkiler ağı günlük yazımını etkiler. Dolayısıyla tür, bu
anlamda psikolojik ve edebi incelemelerin yanında politik ve sosyolojik
araştırmaların da malzemesi olabilir. Günlük yazımı sırasında hiçbir yazarın bulunduğu ortamın şartlarından ya da kendi geçmiş
deneyimlerinden izole olmaması geçirgen bir durum yaratır. Bu geçirgen
durum, günlüklerde “normal’’ olana uyabilmek için çaba harcayan kamusal benlik (public self) ile bastırılamayan ve satır aralarında aniden
açığa çıkan özel/şahsi benliği (private self) ve bu benlikten doğan cinsel,
uzlaşmacı, aristokratik ve politik benlikleri bir araya getirir. Bu
araştırma ise günlük türünün öneminden, niçin göz ardı edildiğinden, otobiyografi ve anı türleriyle karşılaştırıldığında nasıl bir yerde
durduğundan bahseder. “Muhayyel okuyucu” ve “orijinallik sanrısı”
kavramlarının günlüklerle ilişkisini açıklar. Dahası günlükler hakkında
yapılan incelemelerin politik, psikolojik, sosyolojik ve tarihi çalışmaların
ana malzemesi olarak kullanılmasının örneklerini araştırır. Ayrıca türün yazarların “çoklu benlik”lerini irdelemek için nasıl kullanıldığına,
özellikle politik ve psikolojik çalışmalarda günlük yazarının kurduğu
yeni kişiliklerin ne gibi bir önem arz ettiğine değinir. Böylelikle
günlüklerin edebi araştırmalar ve disiplinlerarası çalışmalar için uygun
ve nitelikli bir saha yarattığını gösterir.
Anahtar Kelimeler: Günlük, disiplinlerarasılık, muhayyel okuyucu, orijinallik sanrısı, şahsi benlik, kamusal benlik, çoklu benlik
*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir. ** Arş. Gör. Uludağ Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları, El-mek: [email protected]
118 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
SELF CONSTRUCTION IN THE PRIVACY AREA:
GENERIC CHARACTERISTICS AND HISTORICAL DEVELOPMENT OF DIARIES
ABSTRACT
Some researchers state diaries are not completely composed of the
authors’ private notes for pouring their thoughts out in such a private
area. According to this assertion, besides the genre’s being personal,
author’s relational network that he set between both his own
background, environment and public area affect the writing of diary.
Therefore, this genre can be the material of political and sociological studies beside psychological and literary researches. The fact that the
author is not isolated from the environmental conditions and his
previous expeiences creates a permeable situation during the writing of
diary. This situation brings together the public self that tries to comply
with what is “normal” and the private self that emerges suddenly between the lines and other selves that emerge from private self,
namely, sexual, negotiating, political and aristocratical selves. This
research deals with the importance of the genre of diary, why it was
ignored, where it stands by comparison with the genres of
authobiography and memoir. It also represents the relationship between
the genre of diary and the concepts of “imagined audience” and “the illusion of authenticity”. Moreover, it investigates the example usages of
the researches on diaries as the main materials for political,
psychological, sociological, and historical studies. Besides, it mentions
how the genre is used for probing into the authors’ multi-selves, what
sort of importance the new selves that the authors set through their diaries have in political and psychological studies. Thus, it manifests
that the diaries create a suitable and favourable field for literary and
interdisciplinary studies.
Key Words: Diary, interdisciplinary studies, imagined audience,
illusion of authenticity, private self, public self, multiple selves
Giriş
“Nosce te ipsum”*
Tolstoy
Birçok araştırmacıya göre günlükler, kimi türsel özellikleri sebebiyle sıra dışıdır ve
böylelikle diğer türlerden ayrı bir yerde, neredeyse göz ardı edilmiş olarak özellikle edebi
incelemelere kapalı bir şekilde konumlanır.1 Bilhassa yazar günlükleri daha çok esere hazırlık
*Kendini tanı. 1 Günlüklerin göz ardı edilmesiyle ilgili bazı değerlendirmeleri ve tartışmaları okumak için araştırmanın ilerleyen
kısımlarında başvurulacak temel kaynaklardan olan şu makalelere bakılmalıdır: William Matthews, “The Diary:A
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 119
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
karalamaları içeren, gelişigüzel gözlemlerle dolu, bir okuyucu düşüncesinden uzak, izole,
anlaşılması ve erişimi zor, kara bir delik olarak düşünülmüştür. Öte yandan, bu türün akrabası
sayılabilecek otobiyografi ve anı türlerinin2 işlenirliği artmış, özellikle kamusal ve özel ikiliği
(public/private) günlüklerin göz ardı edilmesine neden olmuştur. Söz gelimi, otobiyografi yazarının
eserini kamusal bir okuyucuya atfettiği düşünülürken günlük yazarının kendi şahsı için sarf ettiği
karalamaların yalnızlık ve yalıtım içinde, yazarın iç dünyasından bilinçsizse kopup gelen anlatımlar
yığını olduğuna kanaat edilmiş; günlük yazımı sırasında etkilenilen bir alan veya kişi ya da kişilerin
olamayacağına dikkat çekilmiştir.3 Günlüklerin içeriğine dair bu tür değerlendirmelerden başka,
türün tüm yapısal özellikleriyle türsel bir esnekliğe sahip olmasının ve kimi araştırmacılar
tarafından “türsel bir matriks” olarak ele alınmasının da türün sıra dışı olarak anılmasına neden
olduğunu söylemek mümkündür.4 Günlüklerin, sınırları önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde
oluşturulmaması birçok türsel değerlendirmeyi de beraberinde getirmiş, birbirine atıf yapan
incelemelerin yanında bağımsız açıklamalar da olmuş, hal böyle olunca ortaya tam olarak doğru
veya yanlış demenin mümkün olmadığı tanımlar çıkmıştır. Bu araştırmada öncelikle, günlüklerin
yapısal özelliklerine ve içeriklerine dair türsel tanımlamalara ve bu tanımların diğer türlerle
karıştırılması muhtemel yönlerine yer verilecek, sonrasında ise günlük türünün tarihi gelişimine ve
bireysel günlüklerin ortaya çıkışına değinilecektir. Makalenin ikinci kısmında ise, günlük
yazımında okuyucu ve yazarın konumu ve bu konumların türün doğası gereği yarattığı “çoklu
benlik” (multiple selves) ten bahsedilecek, günlüklerin yazarına sağladığı düşünülen “özel alan” ile
yazım sırasında ortaya çıkan muhayyel ve müdahil etkenlerin durumu tartışılacaktır.
Günlük türü söz konusu olduğunda yapılan tanımların durumunu irdelemek, bahsi geçen
tanımların çeşitliliğine ve diğer türlerle karıştırılabilecek kimi değerlendirmelere dikkat çekmek
açısından yararlı olacaktır. Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ünde bulunan ve anı
türüyle karıştırılması muhtemel olan “günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan
eser, günce”5 tanımı, Sami Akalın tarafından da uygun görülmüştür.6 Atilla Özkırımlı’nın ifadeleri
daha kapsamlı olmakla birlikte aynı farkı vurgular niteliktedir. Ona göre günlük, Fransızcası
“journal” olan kelimeyle eş anlamlıdır ve şu şekilde tanımlanır:
Günü gününe saptanmış olaylar, duygular, düşünceler ve izlenimlerden oluşan
edebiyat türü. Yaşanan anların etki ve izlenimlerinin günün tarihi atılarak hemen yazılması
günlük ile anı arasındaki en belirgin ayrımdır. Geçen zaman anılardaki doğruluk payını
azaltabilir. Oysa günlükte unutma, yanlış anımsama söz konusu değildir. Bu nedenle ünlü
kişilerin, sanatçıların günlükleri belge değeri taşır.7
Görüldüğü üzere her üç tanımda da günlüğü anı türünden ayıran yegane etkenin “yaşanan
olayla onun kaydedilmesi arasındaki zaman farkı” olduğu vurgulanmıştır. Günlükler olay ve
Neglected Genre,” The Sewanee Review 85 (1977): 286-300, 14 Nisan, 2014’te erişildi,
http://www.jstor.org/stable/pdfplus/27543236.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve Cynthia Huff, “The Profoundly
Female and Feminist Genre:The Diary as Feminist Practice,” Women's Studies Quarterly 17 (1989): 6-14, 14 Nisan,
2014’te erişildi, http://www.jstor.org/stable/pdfplus/40003086.pdf?acceptTC=true&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve
Irina Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” The Russian Review 63 (2004): 561-573, 14 Nisan, 2014’te erişildi,
http://www.jstor.org/stable/pdfplus/3663979.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true ve S. Kemal Yetkin, “Günlük
Üzerine,” Türk Dili Dergisi 127 (1962):432-433. 2Söz konusu türlerin “akraba türler” olarak verilmesinin nedeni aralarında farklılıklar bulunsa da konularının genellikle
geçmiş yaşamdan bahsetmeleri, özellikle bu nedenden ötürü birbirleriyle karıştırılmaları yüzündendir. Bu bağlamdaki
değerlendirmeler bölümün ilerleyen kısımlarında, günlük türünün diğer türlerle karşılaştırılması hususunda yapılacaktır. 3 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 564. 4 Türsel matriks (generic matrix) tanımı için bkz. Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 572. 5 TDK Güncel Türkçe Sözlük (çevrimiçi versiyon), s.a. “Günlük”, 14 Nisan, 2014’te erişildi,
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.526f846d5e5b25.65579528 6 “Günlük,” Edebiyat Terimleri Sözlüğü içinde, haz. İ. Sami Akalın 3.baskı (İstanbul: Varlık Yayınları, 1984), 123. 7 “Günlük”, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi içinde, haz. Atilla Özkırımlı 2.cilt (İstanbul: Cem Yayınları, 1982), 563-564.
120 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
olguların peşi sıra yazıldıkları için tasarlanmamış, üzerinde düzeltilme yapılmamış, biçim kaygısı
taşımayan ve herhangi bir sonuca varmak gayesiyle yazılmayan; anı ise yaşandıkları ve yazıldıkları
anlar arasındaki zaman farkının etkisiyle sınırları belli, planlı bir tür olarak tanımlanmıştır. Öte
yandan bazı araştırmalar anı ve günlük arasındaki zamansal çizgiyi daha da inceltecek farklı bir
türün, otobiyografinin, söz konusu iki türle bağlantısı üzerinde durmuştur. Akalın’ın tarifine göre
otobiyografi, bir kimsenin kendi hayat hikâyesini kendisinin yazıp anlattığı eserdir.8 İfadenin
yüzeyselliği bir tarafa; bu tanımın ilk bakışta günlükten hiç farkı yoktur. Yalnızca zaman
mefhumundan söz edilmemiş ancak kişinin kendi hayat hikâyesini yazması fikri yeniden
vurgulanmıştır. Christie M. Jeansonne ise otobiyografi ve günlük arasındaki aynılıkları inkâr etmez
yine de farklılıkların fazlalığına ve keskinliğine değinir.9 Söz gelimi Jeansonne’a göre, iki tür
arasında bir akrabalık kurmak mümkündür. Otobiyografi günlüğün kuzenidir ancak günlük gibi
belli bir amaç için yazılmamış ve bu yüzden düzenlemeye ihtiyaç duyulmamış bir tür değildir. O;
iyi düzenlenmiş ve tasarlanmış bir kuzendir. Sonuç olarak, anı türünde olduğu gibi otobiyografide
de bir tasarı, editörlük bulunması bu türün günlükle arasındaki temel farktır. Öte yandan, bu farkın
da etkisiyle kuzenine göre günlük, Jeansonne’un ifadesiyle, daha “asosyal”dir. Otobiyografiler
topluma mal olmuş kişilerin kendi hayat hikâyelerini elden geçirerek düzenleyip geçmişi, yazma
zamanının sağladığı değerlendirme olanağıyla yeniden yorumlayarak yazarın hayatını kamuya
sunan ve böylelikle onu kamusala ait bir ürün haline getiren eserlerdir. Diğer taraftan, günlükler
kişiye özeldir. Toplumsal bir gaye için yazılmadıklarından ve kısa aralıklarla hatta çoğu zaman
günü gününe tutulmalarından ötürü daha şahsidirler. İşte bu noktada otobiyografi ve günlük
arasındaki ayrılıklardan bahseden Jeansonne, günlük türünü akademik çalışmalardan uzak tutan
şeyin tam da bu neredeyse ikili karşıtlık(binary opposition) haline gelen farklılıklar olduğunu iddia
eder.10 Jeansonne söz konusu tezatları her iki türün kaleme alınış amaçlarıyla açıklar. Ona göre,
otobiyografi kamuya sunulmak üzere kaleme alındığı için müdahale edilmiş ve kurgulanmış; bu
düzenlenmeyle birlikte daha kolay anlaşılır hale gelmiştir. Bundan farklı olarak günlükler, şahsî
sebeplerle yazıldıkları ve yalnız yazan bireye özel olduklarından; aracısız, gerçek ve bu durumların
getirdiği karmaşa nedeniyle zor anlaşılır olmuştur. Bu yüzden akademik dünya tercihini genellikle
otobiyografilerden yana kullanmıştır.11
Sonuçta, günlükleri kendine has yapısal özellikleri sebebiyle dâhil olduğu tür
karmaşasından ayrı düşünmek mümkün olmadığından Paperno tarafından günlüklere atfedilen
“türsel matriks” tanımının yerinde olduğunu söylemek mümkündür. Yine de Paperno, aynı tanımın
günlüğün yalnız yapısal özellikleri değil içeriğinin sunduğu bazı imkânların durumu için de geçerli
olduğuna değinir. Buna göre günlük türü; zamanın geçiciliği ile yalnız yazarına ait olmanın
sağladığı öznellik arasında kurduğu ilişki, kamusal ve şahsilik ortasındaki durumu ile bireysel
8 “Otobiyografi”, Edebiyat Terimleri Sözlüğü içinde, haz. İ. Sami Akalın, 129. 9 Christie M. Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” (Master Thesis, New
Orleans University, 2012). 14 Nisan, 2014’te erişildi,
http://scholarworks.uno.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=2438&context=td 10 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 2. 11 A.g.e., 2.
Jeansonne’un bu saptaması Türk edebiyatı içinde geçerlidir. Edebiyat ile ilgili akademik çalışmalar arasında günlük
türüyle ilgili türün yapısal özelliklerini inceleyen veya içeriğine dair imkanları değerlendiren bir çalışmaya
rastlanamamıştır. Ancak otobiyografi türüyle ilgili önemli bazı çalışmalar yapılmıştır. Otobiyografik metinlerle ilgili
Türkiye’de yapılan bazı önemli araştırmalar için bakınız: Olcay Akyıldız, Halim Kara ve Börte Sagaster,
Autobiographical Themes in Turkish Literature: Theoretical and Comparative Perspectives (İstanbul: Orient-Institute,
2007). ve Hülya Adak, “Otobiyografik Benliğin Çok-Karakterliliği: Halide Edib’in İlk Romanlarında Toplumsal
Cinsiyet,” Kadınlar Dile Düşünce içinde, haz. Jale Parla ve Sibel Irzık (İstanbul: İletişim Yayınları, 2014),161-178. ve
Nazan Aksoy, Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet (İstanbul: İletişim, 2009). Ayrıca bir
“otobiyografik roman” örneklendirmesi için bkz. Ali Tilbe, “Romain Gary’den Yeni Ötesi Bir Özkurgusal Roman:
Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı,” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History
of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, vol. 8/10, Fall 2013, DOI Number: 10.7827/TurkishStudies.5114, p. 651-658.
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 121
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
deneyimlerin sosyal ve tarihi bağlamlara oturtulması için bir köprü gibidir. Paperno’nun ifadesiyle;
yaşamak ve yazmak edimlerinin olağanlığı ile “mahremiyet” ve “yazmak” kavramlarının çelişikliği
arasında kalmış günlük türüne12 tarihi bir perspektiften bakmak; türün tarih içindeki gelişimini
incelemek söz konusu çelişkilerin ve arada kalmışlığın geçmişini anlamak açısından önemlidir.
Özge Yalın, günlüğün geçmişini irdelemenin biraz da türün doğası üzerine düşünmeyi
gerektirdiğini belirtir.13 Günlük doğası gereği bir ihtiyaç üzerine ortaya çıkar. O bir yandan zaman
makinesi gibi işler ve unutmaya, unutulmaya meydan okur; öte yandan “ferah, büyük bir bavul”14
gibi bireysel serzenişleri, hataları, büyük mutlulukları, saklı düşünceleri kısacası psikolojik tortuları
alıverir. Dolayısıyla günlüğün ortaya çıkışı insanların ilkel dünyadan kopup günlük hayatın
zorluklarından ve keşmekeşinden sıyrılabildikleri zamanlar yaratmalarıyla mümkün olmuştur.
Dahası, Talat Halman, günlüklerin hatırlamayı kolaylaştıran işlevinin türün ortaya çıkışına öncülük
ettiğini belirtir ve Romalıların “commentarii” adını verdikleri ilk “belge-günlük” lerin15 kişiler
yahut kamu kuruluşları tarafından, yapılmış işlerin unutulmaması için tutulduğunu söyler.16 Bu tür
kayıtlar “journal” olarak tanımlanabilecek ve daha çok bir kayıt defteri statüsündeki resmi, yavan
ve planlı yazılardır. Özkırımlı gibi bazı yazarlar günlüğü Türkçede tam bir karşılığı olmayan
“journal” kelimesiyle eş anlamlı olarak değerlendirse de bu doğru değildir.17
Edebi günlüklerin ortaya çıkışı ise gündelik ihtiyaç dolayısıyla kullanılan “belge-
günlükler”den daha sonradır. Paperno, günlük ve tarih ilişkisine dikkat çekerken, günlük yazan
bireylerinin tarihsel arka plana göre değiştiğini, her bireyde yaşanılan çağın ve bu çağın
gerektirdiği kişisel hesapların izlerini görmenin mümkün olduğunu söyler.18 Örneğin 17.ve
18.yüzyıllarda Avrupa’da yaşayan katı dindarlar, günlükleri kişiliklerinin günahkâr taraflarını
görmek için adeta bir gözlem aracı (monitors of sinful self) olarak kullanmışlardır.19 Diğer taraftan
Sherman yine aynı dönemin İngiltere’sine odaklanarak günlük gazeteler ve seyahat notları gibi
gündelik formların(diurnal forms) insanlığı modern zamanın geçiciliğine ve geçicilikle birlikte
gelen sürekli yenilenmenin salık verdiği hareket hissine alıştırdığını tespit etmiştir.20 Tarihin
akışkanlığından nasiplenen günlük türü için durum sonraki yüzyıllarda da değişmemiştir. 19.
yüzyılda, Aydınlanma’dan sonra her şeyi din ve dinin metafizik boyutuyla açıklayan öğretileri
reddedip, bilimin deneyselliğine dayanan pozitivist felsefe, günlük yazımını bilimsel bir iç-gözleme
ortam sağladığı için destekler.21 Burada günlük, fizik ve psikoloji ile dış durumlar ve duygular
arasında kurulan bağlantının somutlaştığı alandır. Özetle, günlükler; bir yandan Avrupa sofuları
tarafın dinsel yaşantının kişilikte bıraktığı izleri takip etmek; öte yandan pozitivistlerce
epistemolojik temellerle bireyin iç ve dış dünyası arasındaki ilişkiyi gözlemlemek için bir gözlem
aracı olarak kullanılmıştır. Sonuçta, her iki durumda, günlük yazımına edebi kaygılardan uzak,
faydacı sonuçlar için başvurulmuştur.
12 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 572. 13 Özge Yalın, “Edebiyatın Yer altı Suyu: Günlükler,” Kitap Zamanı, Ağustos 19, 2007, Nisan 14, 2014’te erişildi,
http://kitapzamani.zaman.com.tr/kitapzamani/menuDetail_getMagazineArchive.action?sectionId=270&magazineNumber
Year=2007&indexYear=7&magazineNumberId=19 14 Virginia Woolf’a ait benzetme için bakınız: Paperno, “ What Can be Done with Diaries?,” 562. 15 Tanım bana ait. 16 Talat S. Halman, “Yaşadıkça Yazılan,” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127(1962): 436. 17 Günlük türünün “journal” ile olan benzerlik ve farklılıklarının detaylı incelemesi için bakınız: Matthews, “A Neglected
Genre,” 286-300. 18 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563. 19 A.g.m., 563. 20 Stuart Sherman, Telling Time: Clocks, Diaries and English Diurnal Form, 1660-1785 (Chicago: University of Chicago
Press, 1996), 58-67. 21 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563.
122 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Ancak 20.yüzyıla gelindiğinde bireyselliğin her alanda öne çıkması, türü önceki kullanım
alanlarından çok farklı bir yere taşımıştır. Daha önce günlük tanımının kamusallık ve şahsilik
ikiliğine maruz kaldığı belirtilmiş; yine de türün başlangıcının tamamen şahsi yönelimlerle alakalı
olduğuna, bunun günlüğün doğasından kaynaklandığına değinilmişti. Bu yüzyılda ise yalnız
günlüğün değil hemen her türün şahsileştiğini, dünya savaşları yüzünden bireyin hem kendisine
hem de diğer insanlara güveninin kalmadığını, bu yüzden bir yandan kendi doğasından bir yandan
da toplumdaki her türlü birliktelikten tiksinen insanın; izole, yabancılaşmış, kendi başına bir hayat
tercih ettiğini söylemek mümkündür.22 Bu durum, günlüğün sağladığı izolasyon imkânı cazip hale
getirmiştir. Kalıpların, kuralların ve planların çöktüğü tarihi süreç; belli bir plan
gerektirmediğinden “kalıp” ve “kural” kavramlarını bir zorunluluk olarak içermeyen bu türü öne
çıkarmıştır.23 Öte yandan, bireysel günlüklerin ve bunların edebi saha içinde kullanılmasının yalnız
20. yüzyıla özgü olmadığını söylemek gerekir. Ancak 19.yüzyılda günlüklerin pozitivizmin
etkisiyle bilimsel bir içe bakış amacıyla kullanıldığının altını yeniden çizmekte fayda vardır. Zira
bu yüzyılda da çoğu edebi eserde günlük sahneleri ve günlük alıntılarını görmek ve hatta günlük
şeklinde yazılmış romanları okumak mümkün olduğu gibi,24 bu eserlerde günlüklerin kullanımının
yalnız bireysel mahremiyet alanını sunmak ve 20.yüzyılın beraberinde getirdiği kimlik krizini
estetik ve hatta politik bir biçimde göstermek kaygısı taşımadığı aşikârdır. Paperno bu çağda ister
politik isterse estetik amaçlarla yazılmış olsun, günlüklerin önceki kullanım alanlarını (tarihe
kaynaklık etme ve pozitivizmin etkisiyle gözlem aracı olarak kullanılma) kaybetmeden, modernizm
etkisiyle kasti bir “kendini yaratma, kurma”(self-creation) uzamı olduğunu belirtir.25 Sonuçta, bu
yüzyılda yapılan günlük incelemelerinde tarihi bağlam yadsınmamakla birlikte iki ilişkisel alan
önem kazanmış, günlükler söz konusu iki alana kaynaklık eden malzemelere evrilmişlerdir:
Politika ve psikoloji. Daha açık ifade etmek gerekirse, bu yüzyılın günlüklerinde, politik yahut
psikolojik “ben”in, kamusaldan ve tarihi fondan kopmadan yaratılmasını okumak mümkündür.
Günlükler vasıtasıyla kurulan psikolojik kimlikleri bu araştırmanın ikinci kısmında
araştırmak üzere, türün “politik ben”i kurmasını inceleyen çalışmaların başında Jochen Hellbeck’in
bireysel öznelliğin, politik kamusal düzenin temel taşı olarak nasıl biçimlendiğini incelediği
araştırmasının geldiğini söylemek gerekir.26 Hellbeck’in tezinin başlığında da ifade ettiği gibi
Stalin döneminin günlükleri, Sovyet kimliğinin laboratuvarları yani üretim yerleridir. Buna göre,
Stalinci dönemde yaşayan günlük yazarları türün bahşettiği imkânlar çerçevesinde “ben”lerini
oluştururken kamusal standartlardan ve tarihsel kalıplardan soyutlanmış değildirler. Sovyet rejimi
tarafından dikte edilen sosyal kimlikten uzaklaşıp şahsi bir ben kurmak mümkün olamamıştır. Bu
22 Dünya savaşları öncesinin geleneksel toplumlarında bireyin kimliğine dair sorgulamaları bir kriz teşkil etmiyordu.
Nitekim söz konusu toplumlarda fertler kendilerini tek başlarına, özgün bir kimlikle değil; din, ırk, akrabalık gibi çeşitli
bağlarla bağlı bulundukları gruplar üzerinden, “biz” tabiriyle ifade ediyorlardı. Ancak Dünya Savaşları geleneksel
toplumların işlerliğini kaybetmesine neden olmuştur. Nitekim bu toplumları oluşturan grupları kuran ve yukarıda bahsi
geçen bağlar büyük ölçüde geçersiz hale gelmiş, grupların dağılmasıyla geleneksel toplum anlayışı sorgulanabilir hale
gelmiştir. Bundan sonra, kendini bağlı bulunduğu topluluk üzerinden ifade eden bireyin yerini; her türlü bağlayıcıyı
sorunlaştıran ve yalnız kendi üzerinden tanımlayan modern birey doğmuştur. 20. Yüzyılın getirdikleri ve söz konusu
bireyi doğuran faktörler için bkz. R. Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2010). 23 Söz konusu izolasyonun kısmiliğinden yahut zaman zaman imkânsızlığından bu araştırmanın ikinci kısmında
bahsedilecektir. 24 İçinde günlük pasajları barındıran ve bir bölümü günlük olarak yazılmış 19. Yüzyıl roman örnekleri için bkz. 1848’de
basılmış olan; Anne Bronte, The Tenant of Wildfell Hall (London:Oxford University Press, 1930) ve 1897’de basılmış
olan Bram Stoker, Dracula, çev. Niran Elçi (İstanbul: İthaki Yayınları, 2003). 25 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 563. 26 Jochen Hellbeck, “Laboratories of the Soviet Self: Diaries from the Stalin Era” (Ph.D. Thesis, Columbia University,
1998). Hellbeck’in doktora tezine dayanarak oluşturduğu ve tez boyunca yararlanılan temel kaynaklardan olan kitabı için
bakınız: Jochen Hellbeck, Revolution on My Mind: Writing A Diary Under Stalin (Cambridge: Harvard University Press,
2006), Nisan 14, 2014’te erişildi, http://site.ebrary.com/lib/bogazici/docDetail.action?docID=10312759
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 123
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
yüzden, Stalinist dönem günlüklerinde, günlük yazarlarının bireysel sesleri değil, kendilerini “biz”
üzerinden tanımlamalarına sebep olan statükonun sesi duyulur.
Paperno da Helbeck’in çalışmasında günlüklerin statüko ve tarihi şartlarla kurduğu
bağıntısallık söz konusu olduğunda günlük hakkında yapılan tanımlara üç farklı tanım daha
eklediğini söyler.27 Hellbeck’e göre günlük, “ben” kurmak için yeterli bir araçtır. Dahası kurulan
“ben” ve kamu arasında bir geçişkenlik, aracılık düzlemi oluşturur. Dolayısıyla hem kamusal
düzlemi hazırlayan tarihsel süreç ve bu sürecin gerektirdiği merkezi politika hem de günlük
bireyinin yazın alanı akışkanlık, geçirgenlik arz eder. Hellbeck son olarak, türün belirli bir kültürün
ihtiyaçlarına göre şekillenebileceğinden bahseder. Tür bir laboratuvar gibi yeni rejimin ihtiyacı
olan yeni “ben”leri hazırlar. Türk Edebiyatı’nda belli bir dönemin günlüklerini inceleyen buna
benzer bir çalışma olmamasına rağmen Cumhuriyet döneminde yazılan kadın otobiyografilerini
çalışan Nazan Aksoy’un sözünü ettiği “otobiyografik ben”; Stalinist dönemin günlüklerinde inşa
edilen “ben” ile kurduğu benzerlik ilgisi açısından önemlidir. Aksoy, otobiyografik bireyin egemen
ideoloji karşısında takındığı tavrın, ideolojinin salık verdiği kalıba göre şekillenerek merkezi olanı
içselleştirip doğallaştırdığını böylece politik bir amaca hizmet ettiğini söyler.28
Günlük bireyinin “merkezî” yahut “kabul edilmiş” olanla kurduğu ilişkinin yanında
“marjinal” yahut “dışlanmış” olanla bağlantısı da incelenmeye değerdir. Bu incelemenin ana
kaynağını ise kadın günlükleri oluşturur. Hem politik hem de psikolojik temelli günlük
incelemelerine alan oluşturan kadın günlükleri, türe dair yapısal unsurlar ve türün sunduğu
mahremiyet uzamı ile değerlendirilir. Feminizm; kadın hakları, toplumsal cinsiyet(gender),
özgürlük, eşitlik, iktidar, marjinal ve etik gibi terimlerle alakalı olması hasebiyle politik ve
sosyolojik bağlamlara ait bir kavram olmakla beraber; kadının biyolojik ve duygusal yönlerinin
otorite tarafından “farklı” olarak kabul edilmesiyle de psikolojik bir araştırma alanı oluşturur.
Sandra Gilbert ve Susan Gubar’ın ünlü eseri The Mad Woman in the Attic’te bahsedilen iki karşıt
kadın tipini anlamak günlüğün marjinal ile ilişkisini açıklamak hususunda yararlı olacaktır.29 Bahsi
geçen kadınlardan ilki “salondaki kadın” olarak tanımlayabileceğimiz; merkezî standartlara bağlı,
toplum tarafından kabul görmüş, sorun çıkarmayan, melek kadındır ve otoriteyi temsil eder. Öte
yandan “tavan arasındaki kadın”; sapkın, standartlardan ve gereklerden uzak, özgürlüğüne düşkün,
sorunlu, deli kadındır ve dışlanmışı, merkez dışında kalmışı temsil eder. İşte, tavan arasına sıkışmış
bu kadını erkeğin egemen olduğu yazın dünyasında görmek mümkün değildir. Gilbert ve Gubar’a
göre kadın yazarlar kamuya sunacakları eserlerde kendilerine has olan sıra dışılığı değil, “merkezi
ben”i kullanmışlar, kabul görenin sesiyle konuşmuşlar; hatta kimi zaman erkek isimleri kullanmayı
tercih etmişlerdir.30 Oysa aynı kadınlar günlüklerinde tavan arasındaki deliye yakışanı yapmış,
kendi sesleriyle ve istedikleri gibi konuşmuşlardır. Cynthia Huff, bu durumun günlüğün elastik
doğası ile alakalı olduğunu savunur.31 Ona göre günlükler, yıkıcı türsel özelliklere sahiptir.32
Nitekim günlük, erkek-egemen sosyal düzenin kabul ettiği standart edebi türlerden şekil, içerik ve
27 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,”567-568. 28 Nazan Aksoy, “Otobiyografi ve İdeoloji,” Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet içinde(İstanbul:
İletişim, 2009), 35-38. 29 Sandra M. Gilbert and Susan Gubar, The Mad Woman in the Attic: The Woman Writer and the Ninetenth Century
Literary Imagination (New Heaven: Yale University Press), 1984. 30 Söz konusu tercihi yapan yazarların bir kısmını içeren bir derleme için bkz. Stefanie Cohen, “Why Woman Writers
Still Take Men’s Name,” Washington Post, Aralık 6, 2012, 27 Nisan 2014’te erişildi,
http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424127887324355904578159453918443978 31 Huff, “The Profoundly Female and Feminist Genre: The Diary as Feminist Practice,” 7. 32 Yukarıdaki açıklamalardan söz konusu yıkıcı türsel özelliklerin yalnız kadın günlüklerine özgü olduğu sonucu
çıkarılmamalıdır. Nitekim Huff, bu özelliklerin türün yalnız kendisinden kaynaklandığını, defalarc belirtir. Buna göre,
yazarlar yapısal ve içeriğe dair özellikleri cinsiyetlerine göre yeniden oluşturmaz ancak sadece yorumlarlar. Sonuçta,
günlükler daha çok kadınlar tarafından tercih edilse de, bahsi geçen yıkıcı özellikler erkek günlüklerinde de türün doğası
gereği mevcuttur.
124 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
amaç yönleriyle ayrılır. Öyle ki birçok disiplini kaynaştıran -içerisine şiir, mektup, gezi yazıları vs.
de pekâlâ dâhil olabileceği düşünüldüğünde- dışarıyı ve içeriyi birleştiren, kuralsızlığı ve
belirsizliği ile kanonik türlere antitez oluşturan günlük, “ikinci derece bir tür (lesser genre) olarak
görülmüştür.33 Woolf’a göre ise günlük marjinaldir çünkü ataerkil kodlarla şekillenen sanatsal
hiyerarşiyi dışlar.34 Öncelikle, alt-tür (inferior sex) yani kadınlar tarafından yazılmıştır ve dahası
yalnızca yaratıcılarının “yazar” olma durumundan sıyrılarak okuyucuyu dolayısıyla toplumu
önemsememesiyle yazılabilir. Tüm bunlardan sonra bu türün; hem şekilsel özellikleriyle hem de
psikoloji incelemelerine alan sağlayan, yıkıcı günlük “ben”iyle politik göndermeler yaptığını
söylemek mümkündür.35
Batıda günlük türü ve hakkındaki inceleme alanları böyleyken Türk edebiyatında türe dair
çalışmalar ve araştırmalar oldukça yenidir.36 Divan edebiyatında; vakâyinâme, seyahatnâme,
sefaretnâme gibi kimi türlerin içerisinde yer yer olayların gün belirtilerek not alındığını ve bu
notlarda yalnız yazara özgü duygu ve düşüncelerden bahsedildiğini görmek mümkündür.37
Edebiyatımızda batıdaki biçimsel ve içeriksel kodlarla oluşturulan ilk günlükler ise Tanzimat
dönemindedir. Türün batı etkisiyle oluşturulduğunu görmek için bu anlamda yayınlanan ilk eser
olan Ali Bey’in Seyahat Jurnali’ni38 incelemek gerekir. Görüldüğü üzere, Ali Bey eserinin
başlığında Türkçe bir kelimeye gerek duymamış, “jurnal” kelimesini Batı’daki anlamıyla
kullanmıştır. Söz konusu günlükte Ali Bey yaşadıkları hakkındaki şahsi hislerinden pek
bahsetmeyip yalnızca olayların nasıl gerçekleştiğini anlatmak gayretindedir. Öte yandan,
yaşadıklarını neredeyse günü gününe, başında tarih belirterek aktarmıştır:
Eşyamı mezat ederek adamlarıma izin verip bin üç yüz dört senesi teşrinievveli
yedinci Cuma sabahı Lenç kumpanyasının bir vapuruna rakiben ve Basra’ya müteveccihen
Bağdat’tan hareket eyledim… Teşrinievvelin yirmi birinci Cuma günü öğle vakti Maskat’a
vasıl olduk… Bin üç yüz dört senesi teşrinisanisinin yirmi sekizinci pazartesi günü ales-
seher Dersaadet’e vasıl ve…39
Yine de Ali Bey’in günü gününe tutulmuş notlardan yararlanarak eserini daha sonra
düzenlediği biliniyor.40 Ali Bey’in eserinden başka, ölümünden kırk yıl sonra yayınlanan Nigar
Hanım’ın günlükleri bir kadın tarafından yazılması ve hiçbir düzeltme kaygısı taşımadan kaleme
alınmış olması açılarından önemlidir:
(…) Evde yalnızlığıma, sokakta bu kalabalığa dayanamıyorum, ağlayacak hale
geliyorum. İşte böyle, avunmak için, avare bir kuş gibi çırpınıyorum. Şu defterlerle de
dertleşmesem çıldıracağım. (…) Yazık ki çok yanılmışım. İhsan’ın kötü huylarını bir türlü
33 Huff, “The Profoundly Female and Feminist Genre: The Diary as Feminist Practice, 7. 34 A.g.e., 7-8. 35 Psikolojik incelemelerle ilgili olarak bakınız: Ruthellen Josselson ve Amia Lieblich, The Narrative Study of Lives
(Newbury Park Calif.: Sage, 1993). 36 Cemal Kafadar’ın Osmanlı dönemindeki bireyselleşmeye ve günlük tutan bazı isimlere değindiği yazısı için bkz.
Cemal Kafadar, “Ben ve Başkaları: On Yedinci Yüzyıl İstanbul’unda Bir Dervişin Güncesi ve Osmanlı Edebiyatında
Birinci Ağızdan Anlatılar,” Kim Var İmiş Burada Biz Yoğ İken: Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun içinde
(İstanbul: Metis Yayınları, 2012), 39-71. Ayrıca 18.yüzyılda Osmanlı’da yaşamış bir kadının bireysel günlükleri üzerine
bir çalışma için bkz. Selim Karahasanoğlu, Kadı Ve Günlüğü: Sadreddinzâde Telhisî Mustafa Efendi Günlüğü (1711-
1735) Üstüne Bir İnceleme (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2013.) ve Nigar Hanım’ın günlükleri ile ilgili bir diğer
çalışma için bkz. Nazan Bekiroğlu, Şair Nigar Hanım (İstanbul: İletişim Yayınları, 1998.) 37 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yirmisekiz Çelebi Sefaretnamesi, Silahdar Tarihi gibi eserlerde, eserin tamamında
olmasa da yer yer tarih atılarak tutulmuş notların bulunduğunu biliyoruz. 38 Ali Bey, Lehçetü’l Hakâyık: (1314-1898) haz., Şemsettin Kutlu (İstanbul: Tercüman, 1973?). 39 “Ali Bey”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 580 40 “Günlük Üzerine”, a.g.e. içinde, 429 .
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 125
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
değiştiremeyecek melekesizlerden olduğunu pek iyi bildiğim halde birkaç yalancı vaadine
kapılarak tekrar tuzağına düştüm… Bundan sonra ne yüzle babamın yanına dönebilirim ki?41
Bu günlüklerde yalnızca tarihe tanıklık etmekle kalmayıp aynı zamanda yaşananların
kendinde bıraktığı hislerden, psikolojik dalgalanmalardan bahseden; günlüklerini adeta bir dert
defteri, iç dökme aracı olarak kullanan bir kadın yazar karşımıza çıkar. Bu anlamda Nigar
Hanım’ın günlükleri psikolojik ve feminist okumaya son derece uygundur.
Bu ilk öncülerden sonra Lütfi Simavi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Mustafa Kemal
Atatürk ve Ömer Seyfettin gibi yazarlar günlük tuttularsa da edebiyatımızda bu tür söz konusu
olduğunda akla ilk gelen isimler Nurullah Ataç ve Salah Birsel’dir. Ataç günlüklerini gazetedeki
köşesinde yayınlasa da bunların içtenliği ve yazarın edebiyat dünyasına yön veren fikirleri, türün
yaygınlaşmasında önemli bir etkendir. Birsel ise günlük türündeki birçok kitabıyla türe popülerlik
kazandırmıştır. Yakın dönemde Tomris Uyar, Cemil Meriç, Cemal Süreyya, Cahit Zarifoğlu, İlhan
Berk, Hilmi Yavuz, Hulki Aktunç, Turgut Uyar, Oğuz Atay gibi yazarlar da günlük tutmuş, en son
olarak Ahmet Hamdi Tanpınar’ın günlükleri yayınlanmıştır.
Sonuçta, hem dünya hem de Türk edebiyatı için günlüğün belirli tanımsal öğelerle
açıklanmasının mümkün olmadığı, diğer türleri barındırması ve kesin bir biçiminin
bulunmamasıyla “türsel bir matriks” olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra tarihe
tanıklık etmesi ve yazıldığı zamandan izler taşıması nedeniyle tarih araştırmalarında kullanılabilir
olduğunu ayrıca politik ve psikolojik araştırmalara da kaynaklık ettiğini belirtmek gerekir.
Günlüklerin incelemeye imkân sağladığı psikolojik veriler, makalenin temelini teşkil ettiğinden söz
konusu verilerin ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Aşağıdaki kısımda günlüklerin,
özellikle 20.yüzyılla birlikte bir “benlik yaratma uzamı” olarak ele alınması ve bahsi geçen uzamın
hangi öğeleri ihtiva ettiği incelenecektir.
Günlük Yazımında Okuyucu ile Yazarın Konumu ve “Çoklu Benlik”42
Günlük yazımının kesin türsel bir tanımı olmadığı için bazı araştırmacılar türe dair belirli
sınırlar çizmeye böylece onu diğer türlerden ayırıp inceleme imkânları yaratmaya çalışmışlardır.
Matthews günlüğü cazibeli hale getiren şeyin kalıplardan ve planlardan bağımsız doğal düzensizlik
(natural disorder) olduğunu söylese de türün bazı sistemli yanlarının varlığını da belirtmekten geri
kalmaz.43 Mesela birçok günlük kronolojiktir yani zaman düzenine bağlılık vardır. Öte yandan
yazar günlük yazarken bütün bir günü anlatmak yerine seçicilik (selectivity) ilkesiyle hareket
etmeyi yeğleyerek, yaşadıkları arasında yalnız kendisi için önemli olanlardan bahseder. Dahası
gelişigüzellik bu türün temel yapısal unsurlarından olmasına rağmen çoğu zaman yazarın edebi
kaygılarının olayların aktarılışına sirayetini görmek mümkündür. Yazarlar fazlasıyla önemsedikleri
bir olayı ya da kişiyi anlatırken gelişigüzel bir yapı yahut anlatım yerine edebiyatın kurallı
etkileyiciliğini kullanmayı tercih ederler.44
41 “Nigar Binti Osman” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 581. 42 Psikoloji bilimiyle ilgili kavramların edebi araştırmalarda kullanılması ve böylece disiplinlerarası çalışmaların
oluşması ile ilgili iki inceleme için bkz. İsmet Emre, “Yeni Türk Edebiyatında Psikoloji ve Kaynakları,” TURKISH
STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140,
vol. 4/1, Winter 2009, DOI Number: 10.7827/TurkishStudies.547, p. 319-355.ve Ferda Atlı, “Edebi Metnin ve
Yaratıcılığın Kaynağına Ulaşan Yol: Psikanalatik Edebiyat Eleştirisi,” TURKISH STUDIES -International Periodical for
the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, vol. 7/3, Summer 2012, DOI Number:
10.7827/TurkishStudies.3450, p. 257-273. 43 Matthews, “The Diary: A Neglected Genre,” 289. 44 Bu duruma verilecek en iyi örnekleri Nurullah Ataç’ın günlüklerinde görmek mümkündür. Ataç, çoğu zaman, özellikle
çok fazla etkilendiği ve beğendiği olayları anlatırken edebi bir eser kaleme alıyormuş gibidir: “Dün akşam Chaplin’in
Limelight’ını gördüm. Sevmem duyguculuğu, sinirlerim. Onun için bu esere de karşı komak, omuz silkmek istedim.
Olmadı, gerçek bir gücü var, sarıveriyor kişiyi. Büyük bir sanat erinin, büyük bir adamın karşısında olduğunuzu içinizden
126 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Jeansonne, günlük türü hakkında iki yanlış değerlendirme bulunduğuna dikkat çeker.45
Bunlardan ilki, günlük yazımının tamamen kişisel olduğu ve hiçbir toplumsal öğe taşımadığıdır.
Ancak hiçbir günlük dış etkilerden bağımsız düşünülemez. Söz konusu dış etkileri kişisel ve
toplumsal olarak ikiye ayırmak mümkündür. Günlük yazarları tıpkı roman, hikâye vs. yazarları gibi
aşina oldukları, daha önce okudukları edebiyatın etkisi altındadır. Buna göre, günlük yazan kişi
önceden okuduğu ve etkisinde kaldığı bir günlüğün standartlarını kullanabilir, yazarının samimiyet
ölçüsüne sadık kalarak kendininkini de aynı ölçülerde oluşturabilir. Mesela Janet Schaw
günlüklerini yazarken kendinden önce yazılan seyahat günlüklerinden, özellikle Jonathan Swift’in
kaleme aldığı Güliver’in Gezileri’nden ve Richard Twiss’ten etkilenmiş, bunların arasından
düşüncelerini düzene sokacak kendince ortak bir kalıp belirlemeye çalışmış, kısacası önce yazılanı
model alarak kendi seyahat günlüklerini oluşturmuştur.46 Öte yandan toplumsal dış etkiler de
yazarın günlük yazımı sırasında tek başına olmadığını kanıtlamak için kullanılır. Buna göre yazar
çağının toplumsal tercihlerinden, kültürel referanslarından, politik yaklaşımından kısacası tarihi
oluşturan merkezi fikirlerden bağımsız değildir. Önceki bölümde bahsedilen ve Jochen Hellbeck
tarafından incelenen Stalinist dönemin Rus günlüklerinde yazarların kendi kimliklerini, Stalinci
kalıpların şekillendirdiği yeni Sovyet “ben”ine devşirdiği biliyoruz. Otoritenin uygun gördüğü
merkezi model günlük yazarlarını da etkisi altında bırakmış; dönemin Rus günlüklerindeki “ben”
zamiri azalmış, “biz” zamirinin kullanımı artmıştır.47 Yazıldığı dönemin politik ve kültürel
referanslarını günlüklerinde görebileceğimiz bir diğer yazar ise Janet Schaw’dır. Jeansonne’a göre
Schaw’ın günlükleri hiçbir günlüğün “ada zihniyet”(island mind) in ürünü olmadığı göstermek için
idealdir.48 Çünkü Schaw günlüklerinde, 18.yüzyıl Britanya’sının temel sosyo-politik
prensiplerinden olan köleliği onar ve hatta köleleri her türlü bedensel ve zihinsel acıya dayanaklı,
kaba, yabani varlıklar olarak nitelendirir. Öte yandan, Schaw köleliğe karşı bir duruş sergilemiş
olsaydı dahi bu durum, günlük yazarının dış referanslardan bağımsız olmadığı gerçeğini
değiştirmezdi. Nitekim politik, sosyolojik ve kültürel kabulleri onasa da reddetse de günlükler, bu
kabullerden bir şekilde bahsetmeleriyle izole olarak nitelendirilemezler.
Jeansonne’un tür hakkında belirttiği ikinci yanlış değerlendirme ise; günlüklerin kuralsız,
belli bir amaç gütmeyen ve sonuca odaklanmayan yazılar olduğuna dairdir. Oysa yukarıda bahsi
geçen dış etkilerin şekillendirdiği “muhayyel okuyucu” (imagined audience) bu gibi eleştirilere
mahal vermeyecek kadar kontrolcüdür. İlk kez 1967 yılında psikolog ve yazar David Elkind
tarafından psikolojik bir tabir olarak kullanılan bu terim, bir kişinin kendi davranış ve düşüncelerini
diğer insanların yegâne odak noktası olarak düşünmesi, kendini ve eylemlerini kurguladığı bir
izleyici kitlesine göre düzenlemesi ve kontrol etmesidir.49 Günlük yazarının bir yalıtım ortamında,
yalnızca bilinç akışıyla amaçsız, düzensiz yazılar yazmadığını göstermek için muhayyel
izleyici/okuyucunun kişide oluşturduğu kontrol mekanizması ve bu mekanizmanın dış referanslarla
duyuyorsunuz. Beğenip beğenmediğinizi düşünemiyorsunuz. Gülmek, alkışlamak da gelmiyor elinizden. Alkışlamak,
‘Ben seni beğendim.’ demek değil midir? Beğenmek de kendinizde karşınızdaki kişiyi yargılamağa hak görmek değil
midir? Chaplin’in karşısında bu hakkı göremiyoruz kendimizde. Tansıklık(hayranlık) kaplıyor içimizi, bu mucizenin
sevincine bırakıyoruz kendimizi.”
“Nurullah Ataç”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 604. 45 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 6. 46 A.g.e., 9. 47 Sosyalizm düşüncesinin benimsendiği bu dönemde, söz konusu düşüncenin temel taşı olan toplumculuk ve eşitlik
unsurları bireysel iştirakleri dışlamış, bireyin tek başına varlığını kabullenmeyip, idealleri eşit olan bir grupla birlikte
tanımlanmak uygun görülmüştür. Dönemin sosyo-politik durumu günlüklere de yansımış, “ben” reddedilen bir kullanım
olarak yazım sahasında da yer bulamamıştır. 48 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 10. Bu teoriye göre, günlük
yazarının zihnini tıpkı bir ada gibi tek başına, çevresinden bağımsız olarak düşünmek yanlıştır. 49 Söz konusu kavram hakkında ayrıntılı inceleme için bkz. David Elkind, “Egocentricism in Adolescence,” Child
Development 38 (1967): 1025-1034. Nisan 27, 2014’te erişildi, http://www.jstor.org/stable/1127100
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 127
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
olan ilişkisi önemlidir. Her günlükçü kendiyle birlikte birçok muhayyel okuyucu taşır. Yazar
yalnızca şahsiyetinin (deneyimler, anılar, bilgiler, kültürel kaynaklar, sanatsal çalışmalar) değil
aynı zamanda yazdıklarını biçimlendirecek, kontrol edecek sevdiği ya da nefret ettiği, kabullendiği
ya da reddettiği bireylerin de etkisi altındadır. Jeansonne bu noktada Woolf’un günlüklerini örnek
göstererek onun günlük yazımı sırasında, kendini anlamaya ve bir “ben” oluşturmaya çalıştığını,
ancak bu “ben”in okuyucuları ve eleştirmenleri eserinin değerli olduğu konusunda ikna etmek için
kurulduğunu söyler.50 Bundan başka Salah Birsel’in günlüklerinde de seçimlerinin haklılığını
muhayyel okuyucuya karşı savunma, karşılaştırma ve açıklama vardır:
Bana neden salt edebiyata dayanan ve hayatımı dolduran olaylara yer vermeyen bir
günlük yazdığımı soruyorlar. Cevap vereyim: Çünkü edebiyatçıyım. Delacroix günlüğüne
sattığı tablolardan aldığı paraları yazıyor diye benim de illa falancayla rakı içtiğimi,
filancanın derdine üzüldüğümü günlüğümde açıklamam mı gerekir? Şu da var: Ben içimden
ne geliyorsa yazılarıma onu döküyorum. İçimden kopanı yazıyorum.51
Birsel’in düşüncelerini reddettiği kişilere açıklama yapma gerekliliği hissetmesi ve bunu
“kendine özel” bir alan yaratan günlüklerinde dile getirmesi; bahsi geçen ve aslında kurgusal olan
dış bireylerin yazım esnasında çalıştırdığı kontrol mekanizmasını anlamak açısından önemlidir.
Özetle, günlükler yazarlarının kendilerini tecrit ettikleri, zamandan ve mekândan soyutladıkları bir
anda bilinçsizlik (unconsciousness) halinde kaleme aldıkları kişilik aynaları değildirler. Dolayısıyla
bu tür için katıksızlıktan, arınmışlıktan yahut etkisizlikten bahsetmek mümkün olamaz.
Elbette tarih araştırmacıları günlüklerden yazıldığı çağın tarihi olaylarına ilişkin “gerçek”
bilgi çıkarmaya çalışır ya da edebi incelemelerde günlükler, edebi kişiliğin “gerçek ben”ini
yansıtan estetik dokümanlar olarak ele alınabilir. Ancak tek başına günlük türünün bahsi geçen
gerçeklerin olduğuna ikna edebilme yetisine sahip olup olmadığı tartışma konusudur. Paperno’ya
göre günlükler söz konusu olduğunda okuyucuda “orijinallik sanrısı”(the illusion of authenticity)
vuku bulur.52 Yani okunulan olay yahut olguları türün inşa ettiği samimi çerçevenin de etkisiyle
gerçek sanma eğilimi oluşur. Bu samimiyeti kuran temel, şüphesiz daha önce de sözü edilen “doğal
düzensizlik”in cazibesi ve bu cazibe içinde şekillenen yazarın gerçek “ben”inin yalnız
günlüklerinde bulunabileceği düşüncesidir. Buna göre eline bir günlük alıp okuyan kişi öncelikle
elindeki eserin günlük olmasının kendisine sağlayacağı keşif imkânını düşünür. Düzensiz, dağılmış
parçaları yap-boz misali bir araya getirebileceğini, bu parçaların dağınıklık içinde sakladığı
“gerçek”leri ancak büyük resmi oluşturduğu zaman bulabileceğini zanneder. Nitekim bu durum,
bahsi geçtiği üzere bir sanrıdan ibarettir. Zira yalnız “muhayyel okuyucu” kavramı düşünüldüğünde
bile yazarın günlük kaleme alırken salt kendisiyle paylaşım içinde olmadığı anlaşılmış olur.
Jeansonne da günlüklerin yalnızca kendiliğinden olan bir “ben” patlaması değil aynı zamanda
danışma, kontrol ve dizginleme gibi eylemleri de sergileyen bir alan olduğunu söyler.53 Bu yüzden
günlük yazarı için araştırma alanı oluşturabilecek gerçek bir kimlikten (real self) bahsetmek
mümkün değildir. Ancak günlüklerin bundan başka birçok “ben” i görünür kıldığını söylemek
gerekir.
Halim Kara’nın; Paul Eakin, Nancy K. Miller, Sidonie Smith ve Julia Watson gibi kuramcı
ve eleştirmenlerin “otobiyografik bağıntısallık”kavramsallaştırmasını kullanarak Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun hatıralarını çözümlediği makalesi, aynen günlük türü gibi otobiyografik
anlatıların da ben merkezli olmadığından yola çıkar, kimlik ve bireyselliğin bağıntısallığı üzerinde
50 Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 17-18. 51 “Nurullah Ataç”, Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 604. 52 Paperno, “ What Can Be Done With Diary?,” 565. 53 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 19.
128 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
durur.54 Kara’ya göre; aile, nesil, millet ve topluma dair politik tasavvurlar ve bazı ayrıcalıklı
kişiler otobiyografik bireyin kişisel kimliğini ve karakterini üstlenmede anahtar rol oynar.55
Dolayısıyla otobiyografik anlatıların ‘ben’i, tek başına kendi kimliğinin kurucusu değildir. Bu
kimlik aynı zamanda “diğerleri” (others) ile de ilişkiseldir. Kara’nın bahsettiği bu durum günlükler
söz konusu olduğunda da geçerlidir. Günlük yazan birey mahrem bir alan yaratır ancak alanın
içinde kendini tanımlarken yahut kurarken tek başına değildir. Günlük yazarı kimliğini inşa
ederken “diğerleri”yle de birliktedir. Böylece ilişkisel/bağıntısal kimlikler (referential selves)
oluşur. Nitekim kimlik kurmak yalnızca kişinin kendi hakkındaki düşünceleri yahut anlatısıyla
değil, başkalarının/diğerlerinin kişiye ye dair değerlendirmeleriyle teşekkül eder. Böyle bir olguyu
daha iyi ifade etmek için Schaw’ın günlüklerinde kendini köle kadın üzerinden kurmasını örnek
vermek mümkündür. Schaw kendi kimliğini; köle kadının ten renginin, ırkının, milliyetinin ve
toplumsal cinsiyetinin tam zıddıyla şekillendirir ve böylece ideal kimliği (ideal self) oluşturur.
Gerçekte Schaw, günlüklerinde döneminin ve kültürünün gerektirdiği sosyo-politik önyargılardan
kaçamaz ve kimliğinin başat kodlarını bu önyargılarla ilişkilendirerek kurar. Buna göre, yazarın
oluşturduğu ideal benlik, köleci ve ataerkil Britanya’nın sosyo-kültürel konjonktürüyle
bağıntısaldır.56
Söz konusu ilişkisellik ağının oluşmasındaki temel faktör şüphesiz günlük yazımı
esnasında yazarın kendine karşı aldığı mesafedir. Böyle bir mesafeyle yazar günlüğe, kendini daha
iyi tanımak ve kendi gerçekliğini görmek için bir ayna vazifesi yükleyebilir. Açıkçası bu mesafe
yazarın birden çok yüzü yahut kimliğinin (multi-face) günlüklerde görünür hale gelmesinin biricik
sebebidir. Şöyle ki yazar kendisini tanımlayabilmek, kurabilmek adına mesafeyi kapatacak
zincirlere, bağlayıcılara ihtiyaç duyar. Daha önce de sözü edilen ilişkisel öğelerle kurulan kimlikler
tam da böyle bir ihtiyacın ürünüdür. Buna göre günlük adeta; mahrem, şahsi benlikler (private self
) ile ilişkisellik faktörüyle oluşan toplumsal benliği (public self) buluşturan bir platform gibidir.57
Yukarıda da sözü edildiği gibi, günlük yazımı sırasında hiçbir yazarın bulunduğu ortamın
şartlarından ya da kendi geçmiş deneyimlerinden izole olmaması/olamamasına dayanan geçirgen
durum, günlüklerde bir yandan “normal” olana uyabilmek için çaba harcayan toplumsal benlik ile
bastırılamayan ve satır aralarında aniden açığa çıkan özel/şahsi benlikleri bir araya getirir. Günlük
yazarı merkeziyetçi görüşleriyle düzene hitap eden yahut “biz” üzerinden kamusala seslenen bir
benlik kurarken diğer yandan kendi hususi meselelerinde sergilediği “özgü” tavırlarla şahsi
benliğini kurar ve bu iki kimlik günlük sayfalarında çatışma yahut uzlaşma alanı bulur. Özellikle
“diğerleri”nin üzerinden şekillenen şahsi benliğin ilişki kurduğu ideal benlik (ideal self), aristokrat
benlik (aristocratical self), uzlaşmacı benlik (negotiating self), politik benlik (political self) ve
cinsel benlik (sexual self) gibi kimlik kurucularının oluşturduğu “ben kompleksi” içinde günlük,
Jeansonne’un ifadesiyle bireyin aklının karışıklığını ve “ben” kalabalığı içinde kendini arama
çabasını sunar.58
54 Halim Kara, “ Otobiyografik Anlatılarda Bağıntısal Benlik: Yakup Kari Karaosmanoğlu’nun Hatırları,”FSM İlmi
Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi 1 (2013):234-263, Nisan 14, 2014’te erişildi,
http://dergi.fsm.edu.tr/index.php/ia/article/download/20/24 55 A.g.m., 235. 56 Bu durum “kendini modelleme” (self-fashioning) kavramıyla da açıklanabilir. Buna göre, bir kişi kimliğini ve
toplumsal kişiliğini, toplumsal kabul görmüş standartlara göre kurmaya, tanımlamaya meyillidir. Jeansonne, aynı durumu
grup zihniyeti (group mentality) ile açıklar. Ona göre, günlük yazarı, bireysel yahut yalnız kendine özel, marjinal
düşüncelerle kişiliğini kurmak yerine bir grubun toplu olarak kabul ettiği zihniyetin temsilciliğini yapmayı ve kendini o
zihniyet üzerinden kurmayı yeğler. Böylece kabul görmesi kolaylaşır. 57 Jeansonne, “All This Was My Life”:Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 25.
(Vurgu bana ait.) 58 A.g.e., 25.
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 129
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
Şahsi benlik (private self), belki de günlük araştırmalarını cazip kılan temel faktördür.
Nitekim yazarın başka hiçbir yerde yansıtmadığı gerçek kimliğini yine gerçek ifadelerle anlattığı
mahrem bir uzam olarak düşünülen günlük; bu haliyle keşfe son derece açık, merak uyandırıcı bir
tür haline geliverir. J.J.Rousseau’ya göre, bir insanın hayatını hiç kimse kendisi gibi anlatamaz,
çünkü gerçek iç yaşantısını ancak insan kendisi bilir. Öte yandan Albert Camus, kimsenin hiçbir
zaman kendini olduğu gibi anlatmayı göze alamayacağını söyler.59 Yazarlar, günlüklerinde topluma
mâl olmuş eserlerinde söz edemedikleri, beğenmedikleri huylarından bahsedebilir, kendilerini
eleştirebilir, onaylayabilir yahut reddedebilirler. Örneğin, Selahattin Batu’nun günlüklerinde bazı
kişisel özelliklerini beğenmediğini, eksiklerinden bahsettiğini böylece kendini reddetme (self-
rejection) yoluyla şahsi kimliğini oluşturduğunu görürüz:
En büyük eksiğim aceleciliğimdir. Epeydir bunu düzeltmeye çalışıyorum. Bir şeyi
isteyince mutlaka sabırsızlanırım, ayrıca cesaretim de fazla değil. (…) Asıl gururum
yüzünden korkuya düştüğüm halde gene gurur yüzünden telaşlanır, kendimi gereği gibi
savunamam. O zaman da kendi gözümden düşerim, çaresiz…60
Öte yandan yazar şahsi kimliğini kendini onayarak (self-affirmation) da oluşturabilir.
Andre Gide, günlüklerinde insanlar hakkında yaptığı bir genellemeden birdenbire kendini
sıyırıverir ve tekrar tekrar kendi yaptığının doğru olduğunu söyler:
İnsan kendi kendinin mutluluğuna engel olmak yolunda, pek beceriklidir; bir
felakete ne kadar az dayanacak durumda ise kendini o kadar buna alıştırmaya güçlü
görünüyor. (Bir kere daha tekrarlayım: ben kendi mutluluğumu eşyadan, olaylardan
bağımsız tutarak, mutluluğu kolay bir iş saydığımdan, söylediklerim başkaları içindir.) 61
Anlaşılacağı üzere, yazarların şahsi benliklerini kurarkenki samimiyetleri Camus’nün de
söylediği gibi tartışmaya açıktır. Virginia Woolf’un günlüklerinde yer alan, “Kendime bile başarılı
bir kişi diye yutturmak istiyorum kendimi.”62 ifadesi, günlük yazarların türün sağladığı mahremiyet
alanına rağmen kendilerine bile samimi davranmamaları, günlüklerden yazarın gerçek kimliğine
dair gerçek bilgiler çıkarmanın problemli bir alan olduğunu kanıtlar niteliktedir. Günlüğün şahsi
ben ve gerçek benin örtüşmesini sağlayacak derecede özel bir alan yaratamaması, “toplumsal ben”i
daha görünür kılmıştır.
Yazarın yalıtım halinde, çevresindeki hiç bir olay yahut kişiden etkilenmeden günlük
yazdığını savunan görüşün karşısında, böyle bir izolasyonun mümkün olmadığını ve bu
olanaksızlığın günlük yazarını pek çok "ben" kurmaya zorladığını savunan görüşün bölüm boyunca
bahsi geçen makale ve eserlerde örneklendirildiğini biliyoruz. Eğer yazar için her türlü etkiden
uzak bir günlük yazımı söz konusu değilse yazar kendini kurarken bağımsız olamaz. Çünkü daha
önce de sözü edilen ilişkisel faktörler buna izin vermez. Böyle bir durumda şahsi benini yahut
gerçek kimliğini ortaya koyması mümkün olmayan yazar, ilişkisel öğelerin etkisiyle benliğini
parçalayarak birden fazla kimlik oluşturur. Toplumsal ben ve ilişkisel faktörlerin işbirliğiyle oluşan
birden çok “ben”, yazarın günlüklerinde kurduğu yeni “kendi”yi hep birlikte besler ve şekillendirir.
Bu araştırmada söz konusu durumu “çoklu benlik/kimlik” olarak adlandırır.
59 Alıntılar için bkz. Halman, “Yaşadıkça Yazılan,” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı içinde, 436. 60 “Selahattin Batu,” a.g.e. içinde, 607. 61 “Andre Gide,” a.g.e. içinde, 518. 62 “Virginia Woolf,” a.g.e. içinde, 557.
130 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
Jeansonne, günlüğün, yazarın toplumsal ve şahsi kimliğini birçok kurgusal "ben" yoluyla
sergilediği bir tiyatroya benzetir.63 Tiyatro oyuncusu, kurgusal metin salık verdiği için, yine o
metne uyarak birden fazla kimliğe bürünebilir. Bu yeni kimliklerin oluşmasının kaynağı şüphesiz
metindir. Günlük yazarı için de durum değişmez. Yazım esnasında türün sağladığı kendine karşı
mesafe alabilme durumu gereği yazar, günlüğün yarattığı sahnede birçok kimliği sergiler. Söz
konusu kimlikler ne kadar çeşitli olursa olsun şahsi ve toplumsal "ben"lerden doğmuştur. Yazar,
kendi dışında kurduğu ilişkisel ağların çeşidine göre yeni bir "ben" kurar. Buna göre; siyasetle
kurulan ilişki sonucu sahnelenen politik benlik, seksüel tercihlerle ya da reddetmelerle şekillenen
cinsel benlik, öteki olan her şeye karşı alınan egoist mesafenin ürünü olan aristokratik benlik, öteki
kişi yahut düşüncelerle bir uzlaşma alanı yaratma peşinde olan uzlaşmacı benlik günlüklerin
yazarın salt fiziki kimliğiyle değil aynı zamanda türün yalıtım halinde "özel" bir alan
yaratamamasından kaynaklanan zorunlu ilişkilerin doğurduğu yeni "ben"ler ile yazıldığını açıklar.
Sonuç
Sonuç olarak, Jeansonne tarafından dikkat çekildiği gibi, günlük türünün kişisel olduğu ve
toplumsal öğe taşımadığını savunan ve türün "mahremiyet"in etkisiyle düzenlenmemiş, belli
şekilsel özelliklere sahip olmayan, kuralları bulunmayan yazılar olduğuna dair görüşler sarsılmıştır.
Bu durumun temelde üç nedeni mevcuttur. Bunlardan ilki türü daima kontrol eden ve yazara “özel”
bir alan sağlamayı engelleyen “muhayyel okuyucu” dur. Günlük yazarının yazdıklarını yalnız
kendisi için değil, ileride yazdıklarının okunabileceği endişesi ya da isteği ile kaleme alması,
yazılanların belli bir kural dahilinde olmasına yarar. Öte yandan ilişkisel faktörlerin şekillendirdiği
“çoklu benlik” kavramı da günlük yazımı esnasında yazarın yalnız başına olmadığını, hem kişisel
geçmişinin ve deneyimlerinin hem de yaşadığı çağın ve toplumsal öğelerinin ona eşlik ettiğini
kanıtlar. Bu durumda yazar günlüklerinin mahrem bir uzam olarak düşünülmesi yanlıştır. Son
olarak ise günlükler vasıtasıyla yazarın “orijinal ben”ine ulaşmanın imkânsızlığı da günlüklerin
özel bir alan yaratmadığını ve günlük yazımı esnasında yazara etki eden kontrol mekanizmaları
yüzünden samimiyetin olanaksızlığını kanıtlar niteliktedir.
KAYNAKÇA
AKSOY, Nazan. Kurgulanmış Benlikler: Otobiyografi, Kadın ve Cumhuriyet. İstanbul: İletişim
Yayınları, 2009.
AKYILDIZ, Olcay ve Halim KARA, eds. Autobiographical Themes in Turkish Literature:
Theoretical and Comparative Perspectives. İstanbul: Orient- Institute, 2007.
Ali Bey. Lehçetü’l Hakâyık: (1314-1898). Haz. Şemsettin Kutlu. İstanbul: Tercüman, 1973?.
ATLI, Ferda. “Edebi Metnin ve Yaratıcılığın Kaynağına Ulaşan Yol: Psikanalitik Edebiyat
Eleştirisi.” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, 7/3 (2012) DOI:
10.7827/TurkishStudies.3450
BEKİROĞLU, Nazan. Şair Nigar Hanım. İstanbul: İletişim Yayınları, 1998.
BROCKMEİER, Jens and DONAL Carbaugh, eds. Narrative and Identity: Studies in
Autobiography, Self and Culture. PA: John Benjamins Pub., 2001.
BRONTE, Anne. The Tenant of Wildfell Hall. London: Oxford University Press, 1930.
63Jeansonne, “All This Was My Life”: Constructing Textual Self-Identity in Diaries,” 25.
Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri Ve Tarihi Gelişimi 131
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring2014
ELKİND, David. “Egocentricism in Adolescence.” Child Development 38 (1967),
http://www.jstor.org/stable/1127100
EMRE, İsmet. “Yeni Türk Edebiyatında Psikoloji Kaynakları.” TURKISH STUDIES -International
Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-
2140, 4/1 (2009) DOI: 10.7827/TurkishStudies.547
FREEMAN, Mark Philip. Rewriting the Self: History, Memory, Narrative. Newyork: Routledge,
1993.
GİLBERT, Sandra M. ve Susan GUBAR, The Mad Woman in the Attic: The Woman Writer and
the Ninetenth Century Literary İmagination. New Heaven: Yale University Press, 1984.
HALMAN, T. Sait. “Yaşadıkça Yazılan.” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127 (1962): s. 436-441.
HELLBECK, Jochen. “Laboratories of the Soviet Self: Diaries from the Stalin Era” PhD diss.,
Columbia University, 1998.
_____. Revolution on My Mind: Writing A Diary Under Stalin. Cambridge: Harvard University
Press, 2006.
HUFF, Cynthia. “The Profoundly Female and Feminist Genre:The Diary as Feminist Practice.”
Women's Studies Quarterly 17 (1989),
http://www.jstor.org/stable/pdfplus/40003086.pdf?acceptTC=true&acceptTC=true&jpdConfirm=true
IRZIK, Sibel ve Jale PARLA, eds. Kadınlar Dile Düşünce: Edebiyat ve Toplumsal Cinsiyet.
İstanbul: İletişim, 2004.
JEANSONNE, Christie M. “All This Was My Life:Constructing Textual Self-Identity in Diaries.”
Master Thesis, New Orleans University, 2012, 14 Nisan, 2014’te erişildi,
http://scholarworks.uno.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=2438&context=td
JOSSELSEN, Ruthellen ve Amia LİEBLİCH. The Narrative Story of Lives. Newbury Park Calif.:
Sage, 1993.
KAFADAR, Cemal. Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken. İstanbul: Metis Yayınları, 2012.
KARAHASANOĞLU, Selim. Kadı Ve Günlüğü: Sadreddinzâde Telhisî Mustafa Efendi Günlüğü
(1711-1735) Üstüne Bir İnceleme. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2013
Kitap Zamanı, 19.08.2007.
LEJEUNE, Philippe. On Autobiography. Minnepolis: University of Minnesota Press, 1989.
MATTHEWS, William. “The Diary:A Neglected Genre.” The Sewanee Review 85 (1977),
http://www.jstor.org/stable/pdfplus/27543236.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true
ÖZKIRIMLI, Atilla. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. İstanbul: Cem Yayınları, 1982.
PAPERNO, Irina. “What Can Be Done With Diary?.” The Russian Review 63 (2004),
http://www.jstor.org/stable/pdfplus/3663979.pdf?&acceptTC=true&jpdConfirm=true
RANDALL, William L. Bizi ‘Biz’ Yapan Hikayeler: Kendimizi Yaratma Üzerine Bir Deneme.
Çev. Şen Süer Kaya. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999.
132 Nesrin AYDIN SATAR
Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/6 Spring 2014
SENNETT, Richard. Kamusal İnsanın Çöküşü. Çev. Serpil Durak ve Abdullah Yılmaz. İstanbul:
Ayrıntı Yayınları, 2010.
SHERMAN, Stuart. Telling Time: Clocks, Diaries and English Diurnal Form, 1660-1785.
Chicago: University of Chicago Press, 1996.
STOKER, Bram. Dracula. Çev. Niran Elçi. İstanbul: İthaki Yayınları, 2003.
TDK Güncel Türkçe Sözlük (online versiyon), http://www.tdk.gov.tr/
TİLBE, Ali. “Romain Gary’den Yeni Ötesi Bir Özkurgusal Roman: Şafakta Verilmiş Sözüm
Vardı.” TURKISH STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and
History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, 8/10 (2013) DOI:
10.7827/TurkishStudies.5114
YETKİN, S. Kemal. “Günlük Üzerine.” Türk Dili: Günlük Özel Sayısı 127 (1962): s. 432-433.