+ All Categories
Home > Documents > Örnek tez kadın hakları ve stk lar Ve ab

Örnek tez kadın hakları ve stk lar Ve ab

Date post: 10-Jan-2023
Category:
Upload: sakarya
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
219
T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KADIN HAKLARI KAVRAMI VE AB SÜRECİNDEKİ TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR YAPAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI YÜKSEK LİSANS PROJESİ :Merve ALTAN (E126052007) ENSTİTÜ BİLİM DALI:Uluslararası İlişkiler Ve AB Tezsiz Yüksek Lisans PROJE DANIŞMANI: Yrd.Doç.Dr FİLİZ CİCİOĞLU 1
Transcript

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER

ENSTİTÜSÜ

KADIN HAKLARI KAVRAMI VE AB SÜRECİNDEKİ

TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR

YAPAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

YÜKSEK LİSANS PROJESİ :Merve ALTAN (E126052007)

ENSTİTÜ BİLİM DALI:Uluslararası

İlişkiler Ve AB Tezsiz

Yüksek Lisans

PROJE DANIŞMANI: Yrd.Doç.Dr

FİLİZ CİCİOĞLU

1

OCAK 2013

ANAHTAR KELİMELER:KADIN,AB,SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

İÇİNDEKİLER

KADIN HAKLARI KAVRAMI VE DÜNYADAKİ KADIN HAKLARI VE FEMİNİZM(TARİHÇESİ,GENEL HATLARI,GELİŞİM EVRELERİ)……3,4,5,6

KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ(CEDAW.ANA HATLARI GELİŞİM SÜRECİ)…………....7,8

TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI TARİHÇESİ,GELİŞİM EVRELERİ …..8,9,10

AB MEVZUATINDA KADIN HAKLARI……………………………….10,11,12

AB İLERLEME RAPORLARINA GÖRE KADIN HAKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ(1999-2013)…. ………………..13,14,15,16,17,18,19,20,21,22

YILLARA GÖRE KADIN HAKLARI GELİŞİM SÜRECİ (1998-2013 TABLO)…22,23

2

TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI 23,24

AK-DER……………………………………………………………………… 24,25,26

KADAV………………………………………………………………………….27,28,29

MOR ÇATI…………………………………………………………… 30,31,32,33,34

SONUÇ………………………………………………………………………………35

KAYNAKÇA……………………………………………………………………36,37,38,39

CV……………………………………………………………………………………40

3

GİRİŞ Bu çalışma; Kadın haklarını tüm hatlarıyla inceleyip Dünyada ve ülkemizdeki kadın hakları reformlarının ne denli ilerleme içerisinde olduğunu,geçmişten günümüze kadın hakları anlamında katedilen yollar ile ilgili yapılmış olan bir araştırma sürecidir.Bununla birlikte incelenen diğer konular arasındaTürkiye’nin Avrupa Birligi’ne giris sürecinde uyum yasalarında gerçeklestirilen hukuki, ekonomik ve sosyal reformları kadın hakları açısından degerlendirme süreci de proje kapsamındadır.Ana hatlarıyla projeye bakıldığında ise;Toplumsal cinsiyet esitliginin ana plan ve politikalara yerlestirilmesi üzerinde sorunsallasan çalısma; anlasmalar, topluluk programları, raporlar ve hukuki dokümanlar çerçevesinde incelenecektir. Çalısmada da görecegimiz gibi Avrupa Birligi üyesi ülkelerde de kanun önünde herkes tartısmasız olarak esit kabul edilmekteyse de,uygulamada tüm dünyada oldugu gibi sorunlar devam etmektedir. Buna ragmen çalısmanın genelinden de görecegimiz gibi Türkiye’nin Avrupa Birligi karsısında kadın erkek esitligi alanında özellikle uygulamadaki eksiklikler, Birlik yolunda Türkiye’nin karsısına çıkmaktadır. Bu nedenle kadın erkek esitligi alanında Türkiye ve Avrupa Birligi mevzuat ve uygulamalarının karsılastırılması büyük önem tasımaktadır. Çalısma, temel olarak üç bölümden olusmaktadır. Ilk bölümde kadın hakları ve gelinen nokta,kadın-erkek eşitliği gibi konular (Türkiye’de ve Dünyada) incelenecektir. Bu amaçla projenin yol güzergahı belirlenmiş olacaktır.Konuyla baglantılı olması açısından uluslararası alanda ayrımcılıkla mücadele konusunda kabul edilen belgeler deilk bölümde yer alacaktır. Ikinci bölüm Avrupa Birligi’ndeki kadın erkek esitligi yönündeki mevzuata ayrılmıstır. Bu amaçla çesitli hukuk kaynaklarındaki ayrımcılık yasagı ve kadın erkek esitligine yönelik düzenlemeler degerlendirilecektir.

4

Türkiye’nin kadın erkek esitligi alanında Avrupa Birligi’ne uyumu konusu yine ikinci bölümün konusunu oluşturmaktadır.Üçüncü bölüme geldiğimizde ise AB sürecindeki Türkiye’de kadın hakları konusunda aktif olan Sivil toplum kuruluşları detaylı bir şekilde incelenecektir Bu Sivil toplum kuruluşlarının yapmış oldukları faaliyetleri genel hatlarıyla ele alınacak,tüm konuların genel değerlendirmesi sonrasında projemi tamamlamış olacağım.

Kadın Hakları Kavramı

Dünyada 16. yüzyılda “kadın insan mıdır?” tartısmalarıyla beraber gündeme gelen kadın hakları konusu detaylı yönden araştırıldığında;kitabi dinlerin Adem’in topraktan, buna karşınHavva’nın ise Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olmasına kadar götürülebilir. Buna bağlı olarak erkek, uygarlığın ve kültürün yaratıcısı ve ürünü olarak görülürken; kadın, doğanın ürünüdür. Saptamalar kadının ikincilliğini vurgulamak için kullanılmaktadır. Bu yüzden, genel insan hakları ile ilgili düzenlemelerin ayrıca ve özellikleri de dikkate alınarak kadın hakları tarafından tamamlanması gereksinimi doğmaktadır. Kadın haklarının özgünlüğünü belirtmek yapay bir ayrım değil, insan hakları kavramına somut bir içerik kazandırabilmenin ön koşuludur. İnsan hakları kavramının salt “insan” soyutlaması içinde ele alınması, insan-erkek kavramı ilişkisinde

5

somutlaştığı için ataerkil anlayış ın sürdürülmesi ve pekiştirilmesinden baş ka bir işe yaramamaktadır. Bu nedenle, insan hakları kavramının kadın hakları kavramı ile de tamamlanması gereği doğmaktadır.

Kadının insan hakları konusuna ilişkin iki temel yaklaşım vardır:

− Evrenselci yaklaşım

− Kültürcü yaklaşım

Evrenselci yaklaşım; insan haklarının evrenselliğinden yola çıkmaktadır. İnsan hakları belgelerinde yer alan hakların tümünden kadınlar yararlanmalıdır düşüncesini savunmaktadırlar.*Kültürcü yaklaşım ise; tüm toplumlarda geçerli olabilecek insan hakları anlamında ortak değerlerin bulunmasının olanaksızlığından yola çıkar. Ancak bu yaklaşımda,kadınlara karşı yapılan ayrımcılıkların kültürel farklılıklara dayandırılarak haklılaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Herkültürün kendi değerleri çerçevesinde ele alınması kültürün genel yaklaşımının, kadını belirli bir noktaya hapsetmesine engel olmayacaktır. Bunun anlamı, bazı farklılıklar gösterse bile genel ataerkil kastın kırılamayacağı noktasına ulaşır. Böylece bir çifte standart yaratılmaktadır.Bu süreçten itibarenyeryüzünde esit olarak yasayan birbirlerine karsı sadece insan olmaktan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri olarak degerlendirilen insan haklarının önemli bir parçasını olusturmustur. Bu nedenle siyasal, toplumsal kültürel açıdan kadının is yasamına dâhil olmasıyla beraber ekonomik ve sosyal boyutları da gündeme gelen kadın hakları güç kazanmaya baslamıstır.Kadın erkek esitsizligi bir bakıma kadın hakları kavramının ortaya çıkmasına da yol açmıstır.Aydınlanma çagının bir ürünü olan kadın hakları kavram olarak kadına erkekle esit hak,esit deger ve esit saygınlık kazandırmak için verilen savası ifade etmektedir.1Bu süreç sonrasında on dokuzuncu yüzyıldan itibaren hızla gelisen endüstrilesme, geleneksel tarım toplumlarında ailenin ücretsiz isçisi olarak agır is yükütasıyan kadına, egitim görme ve ev dısında ücretli çalısma

1 Hüseyin Salihoglu, “Almanya’da 19. Yüzyıldaki Kadın Hakları Tartısmalarına Bir Bakıs”, HacettepeÜniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 2, Aralık 1988, s. 33.

6

olanakları saglamıstır. Egitim düzeyinin yükselmesi ve toplumdaki islevinin çesitlenmesi ile kadın sosyal haklarını genisletmek için mücadeleye baslamıstır.2

DÜNYADA KADIN HAKLARI KAVRAMI

Birleşmiş Milletler sürecinde Kadın Hakları kavramı

Kadın hakları, kadınların erkeklere eşit şekilde sahip olduğu sosyo- ekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamıdır. Bir kavramolarak "insan hakları" 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında "insan hakları evrensel beyannamesi"yle ortaya çıkmıştır. Kadın hakları bunların elbette dışında değildir. Ancak, kanunları koyup uygulayanların da erkek olmaları ve kadınların toplumda ve iş hayatında ikinci planda görülmeleri sebebiyle kadınlar hayatın her aşamasında bazı haklardan yoksunkalmışlardır. Sadece cinsiyetinden dolayı ezilen, horlanan, küçümsenen kadının aynı zamanda anne, eş, kardeş, teyze, hala ya da evlat olduğu çoğu zaman gözardı edilmiştir. Bir toplumda,ancak ezilen, horlanan ve bazı şeylerden mahrum bırakılan insanların hakları için mücadele edebilecekleri unutulmamalıdır. İşte kadın hakları, ancak Haziran 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı'yla gündeme gelebilmiştir. 1993 Konferansı'nın, kadın haklarının insan hakları olduğunu dünya gündemine taşımak için iyi bir fırsat olduğu düşüncesiyle harekete geçen dünya kadınları, dünyanın dört bir köşesinden kadın kuruluşlarının ve bağımsız kadınların katıldığı "Kadının İnsan Hakları" kampanyasında biraraya gelmişlerdir. Bu başarılıkampanya sonunda devletler düzeyindeki Dünya İnsan Hakları Konferansı, "kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının evrensel insan haklarının ayrılmaz, bölünmez ve vazgeçilmez birparçası" olduğunu kabul etmiştir. O güne kadar, "özel alan" içinde yer aldıkları için devletlerin yetki alanına girmediği düşünülen insan hakları ihlalleri, devletlerarası resmi konferansların gündemlerine uluslararası kadın hareketi tarafından sokulmuştur. Uluslararası kadın hareketi, gelenekselinsan hakları yaklaşımındaki özel alan-kamusal alan ayrımını sorgulayarak, on yıllık bir süreç içinde insan haklarının kapsamında temelli bir dönüşüme yol açmıştır. Aile içi şiddet, toplu tecavüzler, kadının beden bütünlüğüne yönelik hak

2 Kuzgun ve Sevim, a.g.m., s. 14–15.7

ihlalleri, cinsel hakların, doğurganlık haklarının ihlali böylelikle BM kararlarında ve uluslararası sözleşmelerde insan hakları olarak yer almaya başlamıştır. Ancak, bu noktada, bazı çevrelerin halen kadının beden bütünlüğüne, cinsel ve doğurganlık haklarına yönelik ihlalleri insan hakları çerçevesidışında bırakmak için çalışmaya devam ettikleri de görülmektedir.

Dünya Parlementolarında KadınTemsiliToplam milletvekili sayısı 44,646Bilinen toplumsal cinsiyet analizi

43,718

Erkek 35,723Kadın 7,995Kadınların yüzdesi %18,303

Kadın Hakları ve FeminizmEn basit haliyle feminizm, kadının toplumdaki ikincil konumunu anlamaya vedönüstürmeye çalısan bir düsünce ve eylem bütünüdür. Temelinde ilk bakısta çeliskili gibi duran bir önermesi var feminizmin: Kadın bir cins olarak eziliyor, fakat cinsiyetbiyolojik bir veri degildir.ya da Simone de Beauvoir’ın deyimiyle kadın olarak dogulmaz kadın olunur. Kadın hareketi bir yandan kadına uygulanan baskının kadına özgüolup baska baskı biçimleri ile nasıl açıklanamayacagını vurgularken, öte yandan kadınlık konumunun (ve her türlü cinsiyet konumunun) dogal bir veri olmadıgını ve dolayısıylada politik mücadele ile degisebilecegini savunuyor.4

17. yüzyılda temelleri atılan, ancak sistemli bir hareket olarak 18. yüzyılda Avrupa veAmerika’da ortaya çıkan feminist hareketler, kadının toplumsal ve siyasal alandaerkeklerle esit haklara sahip olma istekleri üzerinde yogunlasıyordu. Bu dönemde ortaya çıkan feminist hareketin genel çerçevesini Fatmagül Berktay’ın tanımlamasıyla su sekildeçizmek yerindedir: “Feminist bilinç, kadınların ezilen bir gruba mensup

3 Kaynak: www.ipu.org, 31.07.20104 Rosalind Coward, Kadınlık Arzuları, Ayrıntı, Istanbul, 1993, Nükhet Sirman’ın yazdıgı “Önsöz”, s. 10

8

olduklarının ve dolayısıyla haksızlıga ugramıs olduklarının farkına varmalarını ve buhaksızlıgın dogal degil de toplumsal/kültürel bir olgu oldugunukavramalarını içerir.5

Ama bu süreç burada kalmaz; bu haksızlıgın düzeltilmesi için mücadele edilmesine, mücadelenin bagımsız bir biçimde yürütülerek örgütlenmesine ve aynı zamanda da alternatif bir gelecek vizyonu olusturulmasına uzanır.”Feminizmin temelinde, sanayi devrimi sonrası gelisen yapısal farklılasmanın temelde cinsiyete dayalı bir bölünme oldugunu savunmaktadır.

İNSAN HAKLARININ BİR PARÇASI OLARAK KADIN HAKLARI

İnsan hakları yeryüzünde eşit olarak yaşayan bütün bireylerin birbirlerine karşı salt insan olmaktan kaynaklanan ödevleridir.İnsan haklarından, insanın insan olmaktan kaynaklanan tüm hakları anlaşılmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu çerçevede cins, dil, din, siyasi, milli veya sosyal köken, servet, doğuş veya diğer herhangi bir fark gözetmeksizin, insanın insan olması nedeniyle her insan tarafından yararlanılabilen haklara “insan hakları” denmektedir.Hukuk tarafından korunmaya değer menfaat olarak hak, doğrudan hukukunkonusunu oluş turmaktadır. Hak kavramı insanın salt insan olmaksıfatıyla sahip olduğu özgürlükleri ve olanakları, insanın değerini ya da onurunu meydana getirmektedir. Bu nedenle insan haklarının kaynağı, insanın bu değer yanından gelmektedir. İnsan, belki insan hakları olmadan da yaşayabilir. Ancak böyle bir yaşam insana yakışan bir yaşam olmaz. İnsanın insan olmasından kaynaklanan hakların ihlali veya inkarı demek, insanlıktan, insan olmaktan vazgeçmek demektir. Aslında insan haklarının doğuştan varoluşu sadece algılanabileceğine bu nedenle tanımlanmasına bile gerek olmadığına ilişkin görüşler vardır. Ancak hukuksal açıdan tanım, bir açıklık sağlama olanağı sunar. Evrensellik, eskimezlik, değişmezlik, üstünlük, devredilmezlik insan hakları kavramının temel özellikleridir. Sonuç olarak amaç; “insan onurunun korunması” olduğu için bu özellikler zorunlu olarak aranacaktır. Çağdaş pozitif hukuk normlarında bu özelliklerin “ devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlükler” olarak yansıtıldığını görmekteyiz.18.yy.’daüzerinde tartış ılan “İnsan ve Yurttaş Hakları” kavramı, yeni 5 Fatmagül Berktay, Kadının Insan Haklarının Gelisimi ve Türkiye, Istanbul: Bilgi Üniversitesi Yayını,2004, s. 4.

9

bir tarihsel açılımı ortaya koyarken tüm insanlara sesleniyordu. Bu yüzyılda kadın hakları savunucuları, Batı’da kökten etkiler yaratan hareketin içindeydiler ve erkeklerle birlikte eşitlik ve özgürlük mücadelesi veriyorlardı.Bu mücadele 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni doğurmuştur. Her iki sözleşme ve devam edegelen sözleşmeler, insanlar için vazgeçilmez hakların varlığı ve siyasi iktidarın bu hakları tanıması zorunluluğu üzerinde duruyordu.

Ancak, ne yazık ki doğal haklar olarak isimlendirilen bu hakların, baş ta teorisyenleri olan erkekler olmak üzere kadınları da kapsadığı konusunu kabul etmediler.Fransız Devrimi’nden etkilenen Mary WOLLSTONECRAFT (1755-1797), feminist teori tarihinde ilk önemli çalışma olan “Kadın Haklarının Savunusu”nu hazırlamıştır. Bu kitap, erkeklerin özgürlük talepleriyle geleneklere karşı açtığı savaşı kadınların da yapabileceği mesajını veriyordu. Özgürlük talebinde bulunmamak kadını onursuz kılacaktır demekteydi. Aynışekilde, kadın hakları savunucusu Olympe de GOUGE (1748-1793), Kadın Hakları Bildirgesi’yle doğrudan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne yönelik bir manifestoda bulunuyordu. Eşitlikten kadın ve erkek eşitliğinin de anlaşılması gerektiğini ileri sürüyor; kamusal mevkilere gelme siyaset yapma konusunda da eşit haklar talep ediyordu. “Kadına giyotine gitme hakkı tanınıyorsa kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır” demekteydi. İronik bir şekilde Olype de GOUGE 1793′deki darbe sonrası giyotinle idam edildi.19. ve 20.yy’da, mücadelenin hukuksal alandaki eşitlik söyleminden çok hayatın her alanında yapılan cinsiyete dayalı ayrımcılığın kaldırılması noktasına yöneldiğini görüyoruz. Bu yaklaş ımla savunulan, tarihsel ve toplumsal olarak cinsiyetten kaynaklanan davranış kalıpları ve rolleri kadınların herhangi bir alandan dışlanmaları için gerekçe olmamalıdır, görüşüdür. Mücadelenin kamusal alanda yer almaya yani siyasi ve sosyal alandaki eşitlik taleplerine dönüştüğünü görüyoruz.Toplumsal yaşamın, özel alan (ev içi-aileortam) ve kamusal alan (ev dış ı-çalış ma ortamı) biçiminde bölünmesi ve kadının geleneksel olarak özel alana hapsedilmesi,bu durumun beraberinde getirdiği kalıplarla zorlanma, kadının kendisini insan olarak ve üretimin bir parçası olarak ifade etmesini güçleştirir. Liberal feminizme göre geleneksel özel-kamusal alan ayrımı, kadının erkek karşısındaki ikincil

10

konumunun ana nedenidir. Kadınların kamusal alana girmesini önleyen ve onları özel alana hapseden yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekir. Kadınların özel alana ait görülmesi ve bualanda da yaşamlarının devlet tarafından tam güvenceye alınmaması ve özel alana hukukun müdahalesinin sınırlı tutulması olgusu, kadınların uzun yıllardır mücadelelerinin odak noktası olmuştur. Bunlarla birlikte;Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (*CEDA W.1981), insan haklarıbelgeleri içinde en çok çekince konulan sözleşmedir. Bu sözleşme, bir şekilde imzalanmış bile olsa yasalarla tanınmış pozitif hakların, tek başlarına değil, egemen toplumsal ve kültürel ortam içinde varolduğu gerçeğini de göstermektedir.

*KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ6

Bu sözleşmeye taraf olan Devletler,

Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahipolmaları gerektiğine inancı tekrar teyid ettiğini kaydederek,

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyid ettiğini ve tüm insanların özgür doğduğunu ve eşit itibar ve haklara sahip olduklarını ve bu Beyannamede böylece öne sürülen tüm haklar vehürriyetlerin cinsiyete dayalı olanlar dahil hiçbir ayırıma tabi kılınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek,İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin mükellefiyeti bulunduğunu kaydederek,Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas kuruluşlarınezaretinde kabul edilmiş ve erkeklerle kadınların eşitliğini

6 CEDA W.1981. Birleşmiş Milletlerce 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin1985 yılından bu yana taraf olduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” (CEDAW) Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan sekiztane temel insan hakları sözleşmesinden biridir. Sözleşmeye 2002 yılı itibariyle taraf olan devletlerin sayısı 170'tir. 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı HerTürlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine katılmamız 11.6.1985 tarih ve 3232 Sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunca 24.7.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır

11

sağlamaya çalışan uluslararası sözleşmeleri göz önünde tutarak;Ayrıca Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas teşekküllerininkabul ettiği erkek ve kadınların haklarının eşitliğini sağlamayı amaçlayan kararları, beyanları ve tavsiyeleri de dikkate alarak;Ancak, bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın hala devam etmekte oluşundan endişe duyarak,Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınlarınülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarınıgeliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek,Yoksulluk hallerinde kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş bulma ve sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından en az imkana sahip olduklarından endişe duyarak; Hakkaniyet ve adalete dayalı yeni uluslararası ekonomik düzenin kurulmasının,kadınlarla erkekler arasındaki eşitliği sağlamak için önemli bir aşama teşkil edeceğine inanarak böyle bir anlaşma metni oluşturulmuştur.Toplam 20 maddeden oluşan bu sözleşme kadına karşı ayrımcılığın,erkek-kadın arasındaki hiyerarşinin dengelenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’de Kadın Haklarının TarihçesiOsmanlı toplumunun “batılılasma” pratikleriyle aynı dönemde ortaya çıkan Osmanlıkadın hareketleri, Avrupa ve Amerika’daki feminist hareketler ile modernlesme idealiçevresinde gündeme gelme noktasında benzerlik tasır. Aynı zamanda Osmanlı kadınları, dergilerde yayınlanan yazılarda, dünyadaki feminist hareketi izlemenin ve ondan haberdar olmanın, kendi pratikleri için ne kadar önemli olduguna vurgu yapmıslardır.Dünyadaki feminist hareketlerin izlenmesinin önemi, Kadınlar Dünyası Dergisi’nin 101. sayısında Havadis-i Dünya bölümünde yayımlanan bir yazıda söyle dile getirilir:“Ingiltere’de sufrajetlerin, Avrupa’da feministlerin takib etmekde oldukları yolları, her gün ihdas eyledikleri (meydana getirdikleri) vekayi ve bu vekayi’nin istinad etdigi siyaset-i umumiye bilinmelidir, takib olunmalıdır. Zira her anasırın kendine mahsus edvar-ı inkılabiyesi (inkılap devirleri) vardır. Bunun

12

ilim ile geçirmesi için ihataya ihtiyacı vardır.”7 Türkiye’de kadın hareketi ilk kez, Tanzimat döneminde baslamıs, II. Mesrutiyet döneminde örgütlü bir güç haline gelmis, Cumhuriyet döneminde ivme kazanmıstır. Bu dönemde kurucu iktidar “sınıfsız, imtiyazsız bir kitle yaratma” hedefiyle simgelenen ideolojik algısıyla, toplumda ortaya çıkabilecek ayrısmaları önledigi gibi kadınların hak mücadelelerine de izin vermemistir. Kadınların, sosyal, ekonomik ve siyasal hakları için ugraslarını asırı, radikal ve zamansız bulmus, bu haklarınzamanı geldiginde kendilerine verilecegini söyleyerek kadın hareketlerine önem vermemistir.Tanzimat Fermanında kadınlar için yeni hüküm bulunmamakla birlikte, bazı kanunlarda kadınlar lehine degisiklikler olmus, kızlar için yeni okullar açılmıs, eski yasaklar genis ölçüde yumusamıs, fikir ve edebiyat alanında kadının özellikle ailedeki hak ve yetkileri lehine yazı ve tartısmalar görülmüstür8

Ancak, dönemin temel özelligi, bütün konularda oldugu gibi, kadın meselesinde de iki görüs daima kendisini göstermis ve biryandan ileri hamleler, bir yandan geri uygulamalar birlikte yürümüslerdir. Kadın hakları konusunda Türk toplumunda önemli ilerlemelerden bir bölümü de II. Mesrutiyet döneminde yasanmıstır. Bu dönem kadın hareketlerinin ilk alevlendigi dönem olması bakımından da önemlidir. Osmanlı aydınlarının açtıgı kadınlarla ilgili tartısma ortamı, bu dönemde ilk feminist hareketlerin ortaya çıkmasına imkân saglamıstır.Cumhuriyetin kurulmasından itibaren, hızlı kentlesme, sanayilesme sürecinde kadının elde ettigi sosyal statü ve kazanımlarla toplumda yasayan bireylerin sahip oldugu roller de degismistir. Cumhuriyet döneminde, ulusal sanayi kurup gelistirme çabaları ve erkek nüfusun savaslar nedeniyle azalması, kadınların is yasamına daha yogun katılımını saglamıstır. Kadın- erkek esitligi dogrultusunda yapılan reformlarla, kadının sosyal konumu is ve toplum yasamında degismeye baslamıstır. Özellikle Medeni Kanun’un kabul edilmesiile kadının toplumsal statüsünde iyilesme saglanmıstır. Medeni kanun, çok evliligi yasaklamıs, bosanma mahkeme aracılıgıyla olmak sartına baglanmıs ve bosanma hakkı kadına da tanınmıstır,mirasta esitlik saglanmıs,evlenme yası hem erkek hem de kadın

7 Faruk Kocacık ve Veda Gökkaya, “Türkiye’de Çalısan Kadınlar ve Sorunları”, CumhuriyetÜniversitesi IIBF Dergisi, Cilt. 6, Sayı. 1, 2005, s. 205.syf8 Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, 1996, s. 98

13

için düzenlenmistir.Evliligin bir memur huzurunda yapılması kararlastırılmıs ve mahkemede tanıklık konusunda da esitlik getirilmistir.9

Ülkemizde Tanzimat’la birlikte egitim hakkına sahip olan kadınlar es seçiminde,bosanmada söz sahibi olmak için bazı hukuksal taleplerde bulunmaya baslamısladır.Cumhuriyetin benimsedigi hukuk devrimi ile kadınların yasal statüsü gelistirilerek;kadın erkek esitsizliginin önüne geçilmeye çalısılmıstır.Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların yasal statülerinin erkeklerle esitlendigi 1934yılından yakın bir zamana degin; yasal esitligin gerçek toplumsal iliskilere, toplumsalesitlige ve kadının toplum içerisindeki rolüne ne boyutta yansıdıgı üzerinde çok fazladurulmasa da Cumhuriyet’in hukuki anlamda bir kadın devrimi oldugu kabuledilmektedir. Bu alanda yasal degisikliklerin baslıcaları; 1924 yılında kabul edilenTevhid-i Tedrisat Kanunu, 1925 yılında çıkarılan Kıyafet Kanunuve 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanunu’dur. Bu kapsamda Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile egitimde kadın erkek esitligi saglanmıs, Medeni Kanunun çıkarılması ile de batılı toplumlardakadının statüsünü belirleyen hukuki esaslar kabul edilmistir. Böylece Türk kadının gelismesinde engel olusturan kurallar yasal çerçevede ortadan kaldırılmıstır. Ancak kadının yasal statüsünü çok ileri düzeye getiren bu kanunlar uygulamada toplumdaki kadın erkek esitsizligini tam olarak ortadan kaldıramamıstır.Tüm bunların yanı sıra aradan geçen yetmis bes yılın ardından erkeklerin evlilik kurumu içindeki üstünlüklerine son veren 4721 sayılı Yeni Medeni Kanun TBMM tarafından 22 Kasım 2001’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüge girmistir.Yeni Medeni Kanun aile ve kadının aile içerisindeki rolü konusunda yeni bir yaklasımbenimsemistir. O döneme ait Isviçre Medeni Kanunu’na dayanılarak hazırlanan 1926

9 Tezer Taskıran, Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Kadın Hakları, Ankara: Basbakanlık Basımevi, 1973, s.25

14

tarihli yasanın kadının aile içerisindeki hak ve görevlerini kocasına göre tanımlayantutumunu degistirerek; Yeni Medeni Kanunda aile kadınla erkek arasındaki esitliktemeline dayalı bir ortaklık olarak tanımlanmıstır.Aile içerisinde esler arasında esitlik Anayasa’nın 41. maddesine eklenen “Aile eslerarasında esitlige dayanır” cümlesiyle anayasal güvence altına alınmıstır. Bu anlayıskanuna da yansımıs; ‘karı’ ve koca’ kavramları yerini ‘esler’ kavramına bırakmıstır.Ayrıca yasanın dili sadelestirilerek bireylerin anlayacagı halesokulmustur10.80’li yıllar ile beraber kadın hareketi geliserek daha fazla örgütlenmeye baslamıstır. Bu dönemde Kadın Arastırmaları Merkezleri açılmıs, Kadın Arastırmaları Yüksek Lisans Programları üniversiteler bünyesinde yayılmaya baslamıs ve Kadın EserleriKütüphanesi kurulmustur. Ayrıca hükümet düzeyinde Kadından Sorumlu DevletBakanlıgı olusturulmustur. Yine bu dönemde Türkiye’de gelisen yeni feminist hareket,özellikle var olan toplumsal cinsiyet kalıplarını sorgulayarak ataerkil degerlere karsıönemli bir mücadele baslatmıstır. Hareketin sayısal gücü ile oranlanamayacak etkisi,kadınların yasam alanlarının ve seçeneklerinin genislemesinde, alternatif kadınlıkimgeleri ve kimlikleri yaratılmasında ve bunların kamuoyunun tartısma gündeminesunulmasında yabana atılmayacak bir rol oynamıstır.11Kadın Hakları konusu insan hakları kavramı çerçevesinde ele alınmalıdır. Ancak insan haklarına ilişkin değerlendirmeler tekbaşına kadın haklarının özgünlüğünü karşılamaya yetmemektedir. Kadın haklarının toplumsal yapı, aile ve iktidar ilişkileri açısından yeniden yapılandırılması gerekir.Ülkemize kadınlara siyasal, yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile belirgin bir sıçrama yapmıştır, ancak yeterli değildir.Pozitif ayrımcılık yoluyla kadın

10 Taskıran, a.g.e., s. 120.11 Berktay, a.g.e., s. 21.

15

mağduriyetinin her alanda pişirilmesi gerekir, daha yapılacak çok şey vardır.

AB MEVZUATINDA KADIN HAKLARI

Avrupa Birliği müktesebatı hemen hemen her alanda kadın erkek eşitliğini sağlamak ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı kaldırmak amacıyla çıkarılan kapsamlı düzenlemeleri içermektedir.Kadın erkek eşitliği 1957 tarihli Roma Antlaşmasından başlayarak günümüze kadar Avrupa Birliği Hukukunun birincil kaynağını oluşturan Antlaşmalarda ve ikincil kaynağını oluşturan Yönergelerde ele alınmıştır.

Aynı zamanda Avrupa Sosyal Şartı’nda, birliğin cinsiyet eşitliği politikasını destekleyen Avrupa Komisyonu ve Konseyi kararlarında, Eşitlik Çerçeve Programlarında ve diğer birçok belgede kadın erkek eşitliğine yer verilmiştir. Avrupa Birliğinin istihdam ve sosyal politikasının ayrılmaz ve tamamlayıcı bir unsuru olan kadın erkek eşitliğine, özellikle Birliğin gelecekteki ekonomik ve sosyal gelişmesi ve başarısı açısından önem verilmektedir. AB’ne uyum sürecinde eksik bırakılmasına taviz verilmeyen öncelikli konuların başında “eşitlik politikası” gelmektedir Avrupa Adalet Divanı'nın eşitlik konusunda verdiği kararlar da yol gösterici niteliktedir ve daha sonra çıkarılan Yönergelerde bu kararlara yollama yapılmıştır.Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) kurulmasını düzenleyen 1957 tarihli Roma Antlaşmasının; Avrupa Birliği’ni kuran 1992 tarihli Maastricht Antlaşması ve antlaşmaya ek Sosyal Şart’ın ve 1997 tarihli Amsterdam Antlaşmasının kadın erkek eşitliğine ilişkin kuralları ile 1975yılından itibaren kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik çıkarılan Yönergelere ve altı Yönergenin tek metin halinde birleştirildiği 2006 tarihli son yönergeye yer verilmiştir.

Bu yönergeye göre;AB Anayasa taslagında kadın erkek esitligi ilk olarak 3 maddede Birligin amaçları baslıgı altında ele alınmıstır. Burada “Birlik, toplumsal dıslamaya ve ayrımcılıga karsı savasır ve toplumsal adaleti ve korumayı, kadın erkek esitligini, nesiller arası dayanısmayı ve çocuk haklarının

16

korunmasını destekler.12 ifadesi ile genel olarak kadın erkek esitliginin Birligin amaçları arasında oldugu vurgulanmıstır. AB Anayasası Ikinci Bölümü “Birlik Temel Haklar Sartı” olarak adlandırılmıs olup,buna dâhil olan Üçüncü Baslıkta “Esitlik” adını almıstır. MaddeII – 20’de: “Herkeshukuk önünde esittir” ifadesi açıkça yer almıs; 21. fıkrasında ise;“Cinsiyet, ırk, renk,etnik veya sosyal köken, genetik nitelik, dil, din veya inanç, siyasi veya herhangi birgörüs, ulusal bir azınlıga üye olma, bir özellik, dogum, sakatlık veya cinsel tercihedayanan her türlü ayrımcılık yasaktır” denmektedir.13

KADIN VE ERKEK EŞİTLİĞİ İÇİN YOL HARİTASI

8 Mart 2005 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafındanbelirlenen altı öncelikli alanda kadın erkek eşitsizliğininortadan kaldırılmasına yönelik somut eylemlere yer verilen“2006-2010 Kadın ve Erkekler Arasında Eşitlik İçin YolHaritası” (a Roadmap for equality between women and men) kabuledilmiştir. Yol haritasında 2006-2010 dönemindeki eylemler içinbelirlenen altı öncelikli alan şunlardır:

- Kadın ve erkek için eşit ekonomik bağımsızlığınsağlanması;

- İş yaşamı, özel yaşam ve aile yaşamınınuyumlaştırılması;

- Karar alma mekanizmalarında eşit temsil;

- Cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi;

12 Avrupa için Bir Anayasa Olusturan Antlasma Taslagı”, Brüksel, 18 Temmuz 2003, http://ab.calisma.gov.tr/index_dosyalar/mevzuat/abanayasataslak.pdf, (19.12.2007)13 Yeditepe Ü. Hukuk F. Öğretim Görevlisi, Bu makale MESS – SİCİL İş HukukuDergisi, Aralık 2006, S. 4, sayfa 209 – 217’de yayınlanmıştır.

17

- Toplumsal kültüre dayalı eşitsizliği besleyenönyargılarla mücadele;

- AB dışında cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi

Bu alanlarda hedefe ulaşabilmek için tasarlanmış özeleylem planlarına yol haritasında yer verilmiştir. Eylemler,okullarda cinsiyet eşitliği bilincinin arttırılması, kadıngirişimciliğinin geliştirilmesi, 2007 yılında ekonomik vepolitik karar alma pozisyonlarındaki kadınlar arasında AvrupaBirliği ağının oluşturulması şeklinde yürütülecektir.

Yol haritasında; Komisyon eylemleri arasında cinsiyeteşitliği için 50 milyon Euro bütçeli yeni bir Avrupa Enstitüsü(European Gender Institute) kurulmasına yardımcı olunması;mevcut AB cinsiyet eşitliği mevzuatını gözden geçirilmesi; tümpolitikalarda cinsiyet eşitliğinin dikkate alınması; kadınayönelik şiddete ve kadın ticaretine son verilmesiöngörülmüştür. Avrupa Toplumsal Cinsiyet Enstitüsünün 2007yılında çalışmalarına başlaması planlanmıştır. Bilindiği gibi,Avrupa Birliği 2007 yılını “Herkes İçin Eşit Haklar Yılı” ilanetmiştir.14Özetle, kadın erkek eşitliğini Antlaşma veYönergelerde sadece ekonomik alanla sınırlayan Avrupa Birliği,kadın haklarının güçlendirilmesi amacıyla kadına yönelikşiddet, cinsel taciz de dahil olmak üzere yaşamın her alanındayapılan çalışmalara projelerle, kampanyalarla çerçeveprogramlarla destek vermektedir.

AB İLERLEME RAPORLARINA GÖRE KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ

Avrupa Birligi ülkelerinde kadınların hayatın tüm alanlarında ayrımcılıkla yüz yüzekalmamaları amacıyla yasal düzenlemeler yapılmaktadır.

14 Maurer Helmut, Avrupa Birliğinde Kadın Erkek Eşitliğinde İzlenenPolitikalar, AB Ayrımcılıkla Mücadele Semineri, 11-12 Ekim 2004, Ankara,Çalışma Bk.lığı AB Koordinasyon Merkezi yayını.

18

Bunun dısında sosyal ve siyasal alanlarda da esit fırsatlar yaratılması için bu ilerlemelerin sürmesi amacıyla birlik politikalarının yakınlastırılması da gündeme gelebilmektedir. 1998 yılında Türkiye AB’ne tam adaylık statüsünü kazanmadan önce ilk ilerleme raporuyayınlanmıstır. 1999 yılı itibariyle Helsinki Zirvesi’nde aday statüsünü kazanmıs ve AB müktesebatına uyum çalısmaları baslamıstır. Helsinki Zirvesi sonrası ilk rapor 2000 yılında yayınlanmıstır ve bu rapor dogrultusunda ilk Katılım Ortaklıgı Belgesiolusturulmustur

1999 Ilerleme Raporu

1999 Ilerleme Raporu kadın erkek esitligi alanında bir düzenleme getirmemisse deekonomik, sosyal ve kültürel haklar konusunda gelisme olmadıgını belirtmistir. Bununla beraber istihdam ve sosyal isler baslıgı altında da; “saglık, sosyal güvenlik, isgücü ve fırsat esitligi alanında Türk mevzuatının müktesebat ile uyumlulasma derecesi sınırlıdır” ifadesine yer verilmistir.Medeni ve siyasal haklar baslıgı altında kadınların statüsüyle ilgili olarak, KadınlaraKarsı Her Tür Ayrımcılıgın Kaldırılması BM Sözlesmesi’ne Türkiye’nin koymusoldugu tüm çekincelerin Temmuz 1999’da kaldırılmasının olumlu bir gelisme oldugubelirtilmistir. Söz konusu çekinceler, Türk Medenî Kanunu’nun evlilige ve aileiliskilerine dair hükümlerine aykırılık gerekçesiyle 14 yıl önce konuldugu ifadeedilmistir15.( BM Kadınlara Karsı Her Türlü Ayrımcılıgın Önlenmesi Sözlesmesibölümünde Türkiye’nin hangi maddelere çekince koyduguincelenmistir.)

2000 Ilerleme Raporu

15 2000 ilerleme Raporu” tam metin için bkz., http://www.belgenet.com/arsiv/ab/ab_rapor2000.html,(11.10.2013)

19

2000 ilerleme raporu öncelikli olarak fırsat esitligi açısındankadın erkek esitligininhalen saglanamadıgını belirtmis; ayrıca töre cinayetleri de dâhil aile içinde kadınlarakarsı siddetin ileri boyutlarda olmasına yer vermis ve elestirmistir. Sosyal politika veistihdam baslıgı altında belirtildigi gibi; fırsat esitligi bakımından kadın-erkek esitsizligihâlâ büyüktür. Dogu Türkiye basta olmak üzere, kızlar için okullasma oranlarının düşük olması nedeniyle okumaz-yazmazlık oranı kadınlar için %25, erkekler için %6civarındadır. Kadınların egitim durumunu iyilestirmek için dahaçok çalısmagerekmektedir. Muamele esitligi açısından, AT müktesebatı ile uygunluk henüzsaglanmamıstır. Esit muamele ilkesinin uygulanmasını ve icra edilmesini saglamak için çabalara ihtiyaç vardır. Özellikle, ögretim ve egitim yoluyla kadın okuryazarlıgını arttırmak ve kadınlar için kentsel istihdamı gelistirmek üzere eylemler tasarlanması gerektigi raporda kendisine yer bulmuştur. Medeni Kanun ile ilgili olarak, erkekler ve kadınlararasında belli ölçüde hukuki ayrımcılık (özellikle aileye ve kadınların çalısma yasamına iliskin) devam etmektedir.Mevcut rejim, örnegin, kocanın aile reisi oldugunu ve evlilik birligini tek basına temsil ettigini öngörür. Böylece koca, aile reisi olarak, çocukların kanuni velayetine sahip olan taraftır. Kadın STK’lerinin katkılarıyla, Medeni Kanun’da degisiklikler hazırlanmıştır ve halen parlamentoda müzakere edilmektedir. Töre cinayetleri dahil, aile içinde kadınlara karsı siddet sorunu, hâlâ ciddi bir kaygı konusudur. Bununla beraber raporda Türk Anayasası’nın kadın erkek esitligini garanti ettigi ve ayrımcılık yapmama ilkesinin getirildigi olumlu olarak yer almıştır.16

2001 Ilerleme Raporu

2001 Ilerleme Raporu’nda öncelikli olarak Anayasa reform paketinde ekonomik vesosyal hakları garanti altına alan degisikliklerin uygulamaya konuldugundan

16

20

bahsedilmistir. Partilerarası Uzlasma Komisyonu’nun çalısmasınıtemel alan Anayasadegisikligi paketi ile 1982 Anayasası’nın 34 maddesi degistirilmistir. Yapılan değişikler düsünce ve ifade özgürlügü, iskencenin önlenmesi, sivil yönetimin güçlendirilmesi, örgütlenme özgürlügü ve kadın-erkek esitligi konularını da kapsamaktadır.Degisikliklerin bir bölümü Kopenhagkriterleri, Katılım Ortaklıgı Belgesi ve Ulusal Program ile baglantılıdır. Bu açıdan kadın erkek esitligi de bu kapsamda degerlendirilmistir. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar baslıgı altında, Anayasa reform paketi ekonomik ve sosyal hakları garanti altına alan degisiklikleri uygulamaya koymustur. Kadın erkek esitliginin güçlendirilmesi (madde 41 ve66) bu baslıklar arasında yer almaktadır. Bunun dısında bu raporda namus cinayeti olarak adlandırılan kadınlara yönelik siddetin halen kaygı verici oldugu belirtildikten sonra bu cinayetlerin sorumlularına hala indirilmis cezaların uygulanmasına izin veren mevzuat elestirilmistir. Bununla beraber egitim açısından kadınların durumuna dikkat çekilmiş ve okuryazarlıgın erkeklere göre kadınlar açısından düsük olması raporda belirtilmistir.Kentsel alanda yasayan egitimli genç nüfusun issizlik oranı ise %25’e yükselmistir.Issizlik göstergeleri kadın ve erkekler için farklılık arz etmemektedir. Kırsal alanda ise, büyük ölçüde Türk tarım sektöründeki ücretsiz aile isçiligi uygulaması nedeniyle kayıtlı issizlik göreceli olarak düsük kalmıstır. Okuryazar oranı uluslararası standartlarla kıyaslandıgında çok düsük kalmaktadır. 1999’da 12 yas üzeri nüfusta okuryazar oranıerkeklerde %94 kadınlarda ise ancak %77 olarak kaydedilmistir. Son yıllarda bu durumun iyilestirilmesi için çaba sarfedildigi de raporda belirtilmistir17

2002 Ilerleme Raporu

2002 Ilerleme Raporu’nda Yeni Medeni Kanun’un kadın-erkek esitliginin artırılması ileilgili güvencelerin güçlendirilmesine yönelik hükümler içerdigibelirtilmistir. Rapor bu

17 “2001 Ilerleme Raporu” tam metni için bkz., http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/21

döneme kadar ki raporlar içinde kadın erkek esitligine en fazlayer veren metin olmasıbakımından da önemlidir. Bu açıdan önceki raporlar çok genel degerlendirmelere yerverirken; 2002 raporunda kadın erkek esitligine dair daha detaylı degerlendirmeler yer almıstır. Ayrıca raporda özelikle yeni Medeni Kanun’un kabul edilmesini gayet olumlu bir gelisme olarak değerlendirmiştir. 2002 Ilerleme Raporu’nda Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar baslıgı altında kadın erkek esitligine ayrıntılı olarak yer verilmistir. Kadın erkek esitligi alanında Anayasa’nın 41. maddesinin Ekim 2001’de degistirilmesine uygun olarak aile reisliği kaldırılmıs ve ailehayatında kadınlar ve erkekler için fırsat esitligi getirilmistir.Özellikle, eslerin esit hak ve yükümlülüklerinin teminat altına alınmasına ilişkin degisiklikler gerçeklestirilmistir. Babanın çocugu tanımayı reddetmesi durumunda, annenin hamilelik ve dogum masraflarına iliskin hakları genisletilmistir. Evlilik içinde edinilen malların, esler arasında esit olarak paylastırılmasını öngören madde, yeni Medeni Kanunun yürürlüge girmesinden sonraki evliliklere uygulanacaktır. Kadın memurların isyerinde pantolon giymesini yasaklayan 1982 tarihli yönetmelik, 3 Ocak 2002 tarihinde degistirilmistir. TBMM Iç Tüzügü, bu degisiklik ile uyumlu degildir. Diyanet Isleri Baskanlıgı, Mayıs 2002’de, kadınların camilerde erkeklerle birlikte ibadet edebilmelerine iliskin birdizi fetva yayınlamıstır. Hemsirelik okullarında ögrencilerin bakirelik testlerine tabi tutulmasına izin verilmesine dair yönetmelik, Subat ayında yürürlükten kaldırılmıstır. Mevzuat geregi, kadınlar bazı islerde çalısamamakta ve fiiliyatta kadın ve erkege esitücret verilmemektedir. Kadınların politikaya aktif katılımı düsüktür. Halen, TBMM’nin550 milletvekilinden sadece 23’ü kadındır. Namus cinayetleri ceza indirimindenyararlanmakta ve uygulamada bu cezalar, sanıgın resit olmaması durumunda daha da indirilmektedir. Türkiye’nin, Avrupa Sosyal Sartının 7. (çocugun korunma hakkı) ve (annelerin ve çocukların sosyal ve ekonomik korunma hakkı) maddelerine hâlâ uyumsaglamadıgı belirtilmektedir.

22

Bununla beraber kadınların fiilen esit ücret almadıgı ve siyasette katılımlarının düsük olması elestirilmistir.18

2003 Ilerleme Raporu

2003 Ilerleme Raporu öncelikli olarak Türkiye'nin 2003 yılı içinde Topluluk program ve ajanslarına katılımının 26 Subat 2002 tarihinde Türkiye ile imzalanan ÇerçeveAntlasması temelinde gerçeklestirildigini belirtmistir ve kadın-erkek esitligi,ayrımcılıkla mücadele, sosyal dıslanmayla mücadele programları da bunlar arasındadır.Rapora göre kadın ve erkek arasında esit muameleye iliskin olarak, 2002 yılında kabul edilen yeni MedeniKanun rapor dönemi boyunca uygulanmıstır. Özellikle, esit ücret,istihdamda esit muamele, ebeveyn izni ve yasal ve meslekisosyal güvenlik programlarında esit muamele konularında daha fazla uyumlastırma yapılması gereklidir.19 2003 Raporunda ilk olarak medeni ve siyasi haklar baslıgı altında kadınlara yönelik siddetin kaygı verici boyutta oldugunu belirtmistir. Yine ekonomik ve sosyal haklar baslıgı altında 6. uyum paketi ile getirilen yenilikler düzenlenmiştir.Cinsiyet eşitliğine iliskin olarak namus cinayeti ile ilgili yeni düzenlemelerde ceza indirimini düzenleyenTürk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi yürürlükten kaldırılması ve evlilik dısı doğan çocugun ‘seref kurtarmak saikiyle’ öldürülmesi halinde verilen cezanın arttırılması olumlu olarak belirtilmistir. Bu bölümde belki de 2003 ilerleme raporunun kadın erkek esitligi alanındaki en önemli görüsü de yer almıstır. Buna göre: “Mayıs 2003 tarihli yeni Is Kanunu, is iliskisinde ırk, etnik köken, din ve ideoloji sebepleri yanında, cinsiyete dayalı olarak da ayrım yapılmaksızın esit davranma ilkesini benimsemektedir. Bununla birlikte, mevzuat, istihdamda ayrımcılıgın etkili bir sekilde önlenmesini henüz teminat altına almamaktadır. AB mevzuatında düzenlenen ve Avrupa Sosyal Sartının 1(2) ve 20'nci maddelerinde belirtilen sekilde, cinsiyet esitligini desteklemek üzere daha fazla çaba gösterilmelidir. Türkiye, Avrupa Sosyal Sartının çalısan kadınların analık açısından korunma hakkını düzenleyen 8'nci maddesini henüz kabul etmemistir.” ifadesi ile Is Kanunu’ndaki düzenlemenin eksikligi elestirilmistir. 2003 Ilerleme Raporu’nda Medeni Kanun düzenlemesi olan evlilik sırasında edinilmiş mallara katılmaya imkân veren hükümlerin uygulanmasının sınırlı oldugu

18 “2002 Ilerleme Raporu” için bkz, http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/19 2003 Ilerleme Raporu” için bkz, http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/

23

belirtilmis; ayrıca kadınların siyasette çok kısıtlı yer aldıgını elestirmistir. Bunun yanı sıra Meclis Iç-Tüzügünün kamu görevlileri için pantolon giyme yasagını kaldıran hüküm ile uyumlu olmadıgı da belirtilmistir.

2005 Ilerleme Raporunda en önemli elestirilerden biri cinsiyet temelli ayrımcılık olarakbelirtilmistir. Kadınların % 20 ile yüksek okuma-yazma bilmeme oranı ve her yıl okulagitmeyen yarım milyon kız çocukları rapora göre büyük sorun olusturmaktadır.Özellikle Güneydogu’da kız çocukların sadece % 75,2’si okula kayıtlıdır. Ülkenin bütününde ise bu oran % 91,8’dir. Bununla birlikte, geçen yılki Ilerleme Raporu’nda deginildigi üzere, kızların egitim görmeleri amacıyla çesitli kampanyalar olumlu gelisme olarak belirtilmistir. Ayrımcılıgın bir baska göstergesi olarakkadınlarınisgücüne katılımı % 25,4’lik oranla hala en düsük orana sahip OECD ülkeleri arasında yer almaya devam etmektedir.

Birçok kadın hala kayıt dısı sektörde çalısmakta ve bu nedenlesosyal güvenlik kapsamında yer almamaktadır.Kadınlara ve erkeklere esit muamele edilmesiyle ilgili olarak, istihdamda ayrımcılıgıyasaklayan AB yönergelerinin iç hukuka aktarılmasına dair bir ilerleme kaydedilmemistir.Özellikle ebeveyn izni, esit ücret, istihdama erisim, ispat külfeti vekanuni ve mesleki sosyal güvenlik alanlarında hala daha fazla uyum ihtiyacı vardır.Türk hukuku ayrıca, esit muamele ilkesinin uygulanmasının temininde mesru çıkarıolan derneklerin, AB mevzuatında öngörüldügü sekilde, sikâyetçiadına veyasikâyetçiye destek olarak, hukuki veya idari süreçlere katılımına imkân tanımalıdır.

2006 Ilerleme Raporu

24

2006 Ilerleme Raporu’nda özellikle Güneydogu’daki kadın intiharları, kız çocuklarınınnüfusa kayıt ettirilmemesi ve sıgınma evlerinin etkinligi konusunda iyilestirmeleryapılmamıstır. Ayrıca kadınların egitimleri ve kız çocuklarınınokula gönderilmemesibüyük sorun olusturmaya devam etmektedir. Ekonomik ve Sosyal Haklar baslıgı altında kadın haklarına iliskin olarak, “namus cinayetleri, kadın ve çocuklara yönelik siddet” ile ilgili olarak kurulan Parlamento Komisyonu raporunu tamamlanmıstır. Basında geniş yankı bulan rapor, uygulamaya yönelik bazı tavsiyeler içermektedir Raporda yer alan tavsiyeler konusunda Temmuz ayında yayımlanan Basbakanlık Genelgesiyle, siddetin önlenmesine öncelik verilmek suretiyle atılacak adımlar sıralanmıs ve bunlardan sorumlu olacak devlet kurumları belirlenmistir. Basbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlügü, bufaaliyetlerin esgüdümünü saglamakla görevlendirilmistir. Yasal çerçeve genel olarak tatmin edici olmakla birlikte uygulamada zorluklar sürmektedir. Ailenin Korunması Yasası sadece kısmen uygulanmaktadır. Yeni Ceza Kanununda yer alan töre cinayetlerini suç için agırlastırıcı sebep olarak kabul eden hükümlere ragmen mahkemelerce alınan kararlar tatmin edici bir tablo çizmemektedir.Bazı vakalarda mahkemeler en yüksek sınırdan (ömür boyu hapis) cezalarahükmederken, bazılarında ise özellikle de suçu isleyen resit degilse daha hafif cezalar verebilmektedir. Töre cinayetleri veaile baskısı sonucunda meydana gelen kadın intiharları özellikle Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgelerinde devam etmektedir. Birlesmis Milletler Kadına Karsı Siddet Özel Raportörünün ilk bulgularına göre,intiharların sebepleri zorla evlilik, aile içi siddet ve üreme hakkından mahrumbırakılmaktır. Yoksulluk, kentlesme, yerinden edilme ile iç göçve böylelikle kadınındegisen sosyoekonomik konumu; intihar vakalarının gerçeklestigiçerçeveyi ortayakoymaktadır. Kadın intiharlarının, özellikle Güneydogu’da yeterince sorusturulmadıgıbelirtilmistir. Güneydogu’nun bazı bölgelerinde kız çocukları hala dogumla birliktenüfusa kaydettirilmemektedir. Bu durum, bu kızlar ve kadınlar uygun sekilde

25

izlenmedigi için zorla evlilik ve töre cinayetleriyle mücadeleyi güçlestirmektedir. Aileiçi siddete maruz kalmıs kadınlara yönelik sıgınma evlerinin arttırılması gerekmektedir.Meclis tarafından 2004 yılı Temmuz ayında kabul edilen Yerel Yönetimler Kanununda yer alan hükümler henüz tam olarak uygulanmamaktadır. Nüfusu 50.000’in üzerinde olan tüm Belediyeler, sıgınma evi saglamakla yükümlüdür.20

202004 Ilerleme Raporu

Raporda kadın erkek esitligine yönelik olarak öncelikle Helsinki Zirvesi’nden bu yanakaydedilen ilerlemeler baslıgı altında; “ Ekonomik ve sosyal özgürlüklere iliskin olarak,kadın erkek esitligi ilkesi güçlendirilmistir. Yeni TCK uyarınca, “namus cinayeti”isleyenler ömür boyu hapis cezasına çarptırılacak ve bekâret testi, bir hâkim veya savcı tarafından resmi olarak yetki verilmedikçe yasaklanacak, evlilik-içi cinsel saldırı ceza gerektiren bir suç olacaktır.Bununla birlikte esas olarak, kadına karsı siddet ciddi bir sorun olusturmaya devam etmektedir. denilerek mevzuattaki ilerlemeye rağmen uygulamadaki aksaklılar dile getirilmistir. Raporda ayrıca birçok kadının aile içinde fiziksel ve psikolojik siddete maruz kaldıgı; cinsel taciz, zorla ve erken yasta evlendirme, gayrı resmi dini nikâh, çok eslilik, kadın kaçakçılıgı ve namus cinayetlerinin sürdügü de belirtilmiştir.Bunun yanı sıra aile içi siddet konusunda güvenlik güçlerinin genellikle kadınların sikâyetlerini arastırmadıgı da elestirilmistir. Raporda elestirilen bir diger konu ise “Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlügü”nün kurulusuna iliskin yasanın kabul edilmemesidir. 2004 Ilerleme Raporu bir önceki yıla göre kaydedilen ilerlemeleri genel olarak degerlendirirken, kadın veerkeklere esit muameleye iliskin olarak: “Türkiye’de Yeni Is Kanunu’nun kabul edilmesi, anayasal degisikliklerin sunulması ve uygulama yönetmeliklerinin kabul edilmesiyle bazı ilerlemeler kaydedilmistir. Özellikle analık izni, esit ücret, istihdama erisim, ispat yükü ve kanuni ve mesleki sosyal güvenlik konularında daha ileri düzeyde uyumlastırma gereklidir” demektedir.

26

2007 Ilerleme Raporu

2007 Ilerleme Raporu öncelikli olarak Türkiye’de cinsiyete dayalı ayrımcılık ile ilgiliayrımcılıkla mücadele ve esit fırsatlar alanında kısıtlı bir gelisme kaydedildigini ve daha fazla uyum gerektigini ifade etmiştir.2007 Ilerleme Raporu’nda da diger raporlarda belirtildigi gibi kadın istihdamının düşük olması ve kadına yönelik toplumsal baskının hala sürdügü elestirilmistir. Genel olarak kadınların siddetten korunması yönünde gelisme saglansa da; uygulamada daha fazla olumlu gelisme saglanması

2005 Ilerleme Raporu

2005 Ilerleme Raporu’nda Yeni Ceza Yasası’nın önemli iyilestirmeler saglasa da; genel olarak kadın hakları konusundakaydedilen gelismelerin azlıgı elestirilmistir.Türkiye’deki kadınlar açısından endise yaratmaya devam eden baslıca alanlar olarakaile içi siddet, “namus cinayetleri”, yüksek okuma-yazma bilmeme oranı i l eParlamento’ya, yerel temsil organlarına ve isgücü piyasasına düsük oranda katılımsayılmıstır. Avrupa Parlamentosu’nun Kadın Hakları ve Cinsiyet Esitligikonusundaki son raporunda da belirtilmistir. 2005 Raporu’nda kadın hakları alanında ‘Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlügü Kurulus Yasası’nın Kasım 2004’te yürürlüge girmis olması olumlu bir gelisme olarak sayılmıstır. Bir önceki raporda belirtildigi gibi güvenlik güçlerinin aile içi siddet hallerinde etkisiz kalması raporda yer almıstır. Bu açıdan Özellikle, aile içi siddet kurbanlarıyla ilgilenen - sosyal uzmanlar, kolluk kuvveti mensupları, sağlık personeli ve yargı mensupları gibi - personelin daha da egitilmesi gereklidir ve bu tür siddete maruz kalanlara danısmanlık hizmeti sunulmasına iliskin kaynaklar daha geniş biçimde ulasılabilir kılınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra sıgınma evleri ile ilgili düzenlemeler olumlu karsılanmakta birlikte bunun uygulamada da basarılması tavsiye edilmiştir. “2006 Ilerleme Raporu” için bkz., http://www.disisleri.gov.tr/NR/rdonlyres/9033EEB0-E80C-46D0-AB4D-A5767882853A/0/IlerlemeRaporu_8Kasim2006_TamamininCevirisi1.pdf,

27

gerektigi belirtilmektedir. Çünkü ekonomik katılım ve fırsatlar, egitim düzeyi, saglık ve siyasi güç açısından kadın ve erkek arasındaki fark belirgin düzeydedir. Irk veya etnik köken, din veya inanç, engellilik, yas ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılıga iliskin AB Direktiflerinin aktarımı tamamlanmamıstır. Ayrımcılıgın önlenmesi ve esit muamelenin tesviki için etkin ve bagımsız bir “Esitlik Kurumu” olusturulmasına ihtiyaç vardır. Ayrımcılıkla mücadele ve esit fırsatlar alanında kısıtlı bir gelisme kaydedilmistir ve daha fazla uyum gerekmektedir. Türkiye Is Kurumu tarafından ise alımlarda cinsiyet ayrımını yasaklayan bir genelge yayımlanmıstır. Erkek hemsirelere artık izin verilmektedir. Kadınların isgücü piyasasına 21katılım oranının düsüklügü ve egitim imkanlarına erisimi endise kaynagı olmaya devam etmektedir. Kadınlar ülkedeki siyasi ve ekonomik hayata katılımları bakımından düşük düzeyde kalmaya devam etmektedirler. Bir sivil toplum örgütü tarafından kadınların siyasete katılımları konusundaki bilinci artırmaya ve 2007 Temmuz ayında yapılan seçimde kadın adayların tesvik edilmesineyönelik kampanya, kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmekte basarılı olmustur. Parlamento’da daha fazla kadın için duyulan gereksinim ve bu amaçla kadın üyeler için kota getirilmesi olanagı kamuoyunda tartısılmıstır. 2007 seçimlerinde bir öncekiParlamentoya kıyasla iki misli kadın milletvekili (51) Parlamentoya seçilmistir. 2007 Ilerleme Raporu’nda kadın erkek esitligi alanında olumlu gelismelere de deginilmistir. Kadına yönelik siddetin önlenmesi için baslatılan ve Hükümet, medya, özel sektör ve BM Nüfus Fonu tarafından desteklenen kampanyalaröncelikli olarak olumlu bulunmustur. Ayrıca “Kadın hakları alanında, yapılan degisikliklerle Ailenin Korunması Kanunu, ayrı yasayan aile üyeleri de dâhil ailenin bütün bireylerini içerecek sekilde genisletilmistir. Bu degisikliklerle, mahkeme sürecinde basvuru ve idari işlemler için alınan bütün harçlar kaldırılmıstır. Töre cinayetleri ve kadınlara yönelik aile içi siddetle mücadele amacıyla yayımlanan Basbakanlık Genelgesi, Kadının Statüsü Genel Müdürlügü esgüdümünde uygulamaya konulmustur. Kamu kurumları ve sivil toplum arasındaki esgüdüm gelistirilmistir ve genelgenin uygulanmasının izlenmesi

21 “2007 Ilerleme Raporu” için bkz., http://www.kesk.org.tr/belgeler/2007IlerlemeRaporu_Tr.pdf,(10.11.2013)

28

amacıyla kamu kurumları ve kadın sivil toplum örgütleri ile düzenli toplantılar düzenlenmektedir.

2008 İlerleme Raporu

Kadın hakları konusunda, Başbakanlığın töre cinayetleri ve kadınlara yönelik aile içi şiddet ile mücadele konusundaki genelgesi, kamu kurumları arasında işbirliğinin geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Adli kurumlar ve kolluk kuvvetleri için bilgilendirici faaliyetler düzenlenmiştir. Bugüne kadar, 30.000 kolluk kuvveti görevlisinin bu eğitimlere katıldığı ve 2008 sonuna kadar 10.000’inin daha katılacağı bildirilmiştir. Sağlık sektörü çalışanları için Cinsiyet hassasiyeti eğitim programı uygulanmıştır. 22

Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için açılan sığınma evlerinin sayısı çok az artmıştır. Mahkemeler, Ailenin korunması hakkındaki kanunu uygulamaktadırlar.Türk toplumunda kadının, iş, akademi, kamu sektörü ve siyaset dünyasında yüksek düzeyde varlığını gösteren kaydadeğer örnekler bulunmaktadır. Parlamento, kadın istihdamını teşvik etmek için İş Kanunu ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapan “İstihdam Paketini” kabul etmiştir.İlköğretimde cinsiyetler arasındaki dengesizlik daha da azalarak %2.3’e inmiştir.Bununla birlikte, cinsiyet eşitliği Türkiye’de önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Resmi istatistiklere göre, kadınların işgücüne katılımı düşüktür ( 2007’de 24.8%) ve azalan bir eğilim göstermektedir. Kadınların istihdam oranı AB ile OECD üyesi ülkeler arasında endüşük seviyede bulunmaktadır.Kadınların hem ulusal hem de bölgesel seviyede siyasi temsili oldukça düşüktür. Sivil toplum kuruluşları (STK), bu duruma işaret eden ve özellikle 2009’da yapılması öngörülen yerel seçimleri göz önünde bulunduran öneriler sunmuşlardır.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sitesinde yayımlanan veriler,STK’ler tarafından kadına karşı ayrımcı olarak algılanan bir dil içermektedir.Kadının eğitime erişimi, AB ve OECD üyesi ülkeler arasında en düşük seviyedebulunmaktadır. İlköğretimde cinsiyetler arasındaki dengesizliğiazaltmaya ilişkin olumlu sonuçlar, özellikle kızların sürekli olarak okula devam etmesi sağlanarak ve okulu bırakma olayları

22 2008 İlerleme raporu bknz www.kesk.org.tr.29

saptanıp izlenmek suretiyle, sürdürülmeli ve güçlendirilmelidir.Aile içi şiddet, töre cinayetleri ile erken ve zorla yapılan evlilikler hala ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Yargıtay, töre cinayetlerinin, sadece cinayetin aile meclisi tarafından verilmiş bir karardan sonra işlendiğine dair kanıt olduğu takdirde cezalandırılacağına ilişkin hüküm vermiştir. Sözkonusukarar, töre cinayetlerinin önüne geçilmesi için yürütülen çabaları zorlaştıracağı gerekçesiyle bir mahkeme üyesi tarafından eleştirilmiştir. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na göre 2007 yılında çoğunluğu büyük şehirlerde olmak üzere toplam 220 töre cinayeti rapor edilmiştir. Bu durum2006’ya göre bir artışı göstermekte ve şehirlere göçeden halk arasında kadın haklarına ilişkin bilincin artırılmasıiçin çabaların yönlendirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Son olarak, tüm bu konulardaki verilerin güvenilirliğinin artırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

2009 İlerleme Raporu

Kadın hakları ve cinsiyet eşitliğine ilişkin olarak, yasal çerçeve genel olarak mevcuttur Bununla birlikte, yasal çerçevenin uygulamaya geçirilmesi ve ekonomik hayata katılım vefırsatlar, siyasi yetkilendirme ve eğitime erişim konularında kadın veerkek arasındaki farkın kapatılması yönünde çok sınırlı ilerleme kaydedilmiştir ve bu konuda daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Aile içi şiddet, töre cinayetleri ve erken ve zorla yapılan evlilikler, ülkenin bazı bölgelerindeciddi sorun olmaya devam etmektedir. Kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konusunda, hem erkekler hem de kadınlar için ilave eğitime ve farkındalık yaratılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.23

2010 İlerleme Raporu

Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.Anayasa’da yapılan bir değişiklik, kadınlar lehine pozitif ayrımcılık tedbirleri alınabilmesini öngörmektedir.24

23 2009 ilerleme raporu için bknz www.abgs.gov.tr24 2010 ilerleme raporu için bknz.www.abgs.gov.tr

30

Özellikle işgücü piyasasında, kadınların istihdamını ve fırsateşitliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir Başbakanlık genelgesi yayımlanmıştır. Genelge, kadınların istihdamının izlenmesi ve koordinasyonun sağlanması için ulusal bir kurulun kurulmasını, sosyal taraflar ve STK’ların kurul çalışmalarına katılmasını veilgili mevzuat ve politikaların hazırlanması ve uygulanmasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetilmesini öngörmektedir.TBMMKadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu çalışmalarına devam etmiştir. Komisyon kadına karşı şiddet, erken evlilikler ve okulda küçüklere yönelik cinsel taciz gibi konularda bazı araştırmalaryürütmüş, raporlar hazırlamış ve STK’lar da dahil, ilgili kuruluşlarla istişarelerde bulunmuştur. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadeleTürkiye için başlıca meseleler olmaya devam etmektedir. Kadınların siyasette, kamuda üst düzey görevlerde ve sendikalarda temsili çok düşüktür. Kadınların işgücü piyasasınakatılımı ile ilgili olarak, yeterli çocuk bakımı imkânlarının yokluğu, orta ve daha üst öğrenime erişimde zorluklar ve önyargıların varlığı bu duruma katkıda bulunmaktadır. Geçimlik tarımda ücretsiz işçilik ve kayıt dışı sektörde istihdam, sorunolmaya devam etmektedir. Kadınlar için yoksulluk, göç ve diğer sosyo-ekonomik sorunların etkisini dengeleyebilecek sosyal içerme mekanizmaları bulunmamaktadır.Töre cinayetlerinde artış olduğuna dair emareler bulunmaktadır. Kadınlar için sığınma evlerinin sayısı ve diğer önleyici ve koruyucu hizmetler sınırlı kalmaktadır. Kadın örgütleri, ilgili kamu kuruluşlarıyla olan diyalog ve işbirliklerinde, merkezi ve yerel düzeyde gerileme olduğunu bildirmektedir. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı’nın uygulanmasına yönelik yeterli insan kaynağı ve mali kaynak bulunmamaktadır. Eylem planı, kesin ve ölçülebilir hedefler içermemektedir. Bazı yargımensupları, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı arasında imzalanan protokol uyarınca toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim almışlardır. Ancak, bu eğitimin sürdürülebilmesi için ilave ulusal kaynaklara ihtiyaç bulunmaktadır. Kadın hakları konusunda, kadın örgütlerinin katılımıyla oluşturulan kapsayıcı bir yaklaşım henüz kabul edilmemiştir.

2011 İlerleme Raporu

31

Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle ebeveynlere getirilen kolaylıklarla kamu görevlilerinin iş ve özel hayatları arasındadaha iyi bir denge kurulması yönünde çaba sarf edilmiştir. TBMMKadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kadınlarla ilgili konularda bazı raporlar yayımlamış ve eğitim yardımı dahil olmak üzere kurumsal kapasitesini artırmıştır. İşyerinde taciz sorunu ile ilgili düzenleme (Borçlar Kanunu kapsamında) Ocak 2011’de gerçekleştirilmiştir. Bunu takiben, Mart 2011’de İşyerlerindePsikolojik Tacizin Önlenmesi Hakkında 2011/2 sayılı BaşbakanlıkGenelgesi yayımlanmıştır.Kadınların, 2009 yılında % 26 olan iş gücüne katılım oranı, 2010 yılında % 27,6’ya yükselmiştir. İlköğretimde cinsiyetler arası dengesizlik ulusal düzeyde azalmaya devam etmiş ve neredeyse kapanmıştır.2011 seçimlerinde, kadınların Meclise girme oranı toplam milletvekili sayısınınyaklaşık % 9’undan % 14’üne yükselmiştir25

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının atanmasından sonra, kadın hakları alanında faaliyet gösteren STK’larla diyalog gelişmiştir. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliği, namus cinayetleri de dahil olmak üzere kadına karşı şiddetle mücadele ve erken yaşta ve zorla evlendirmeler Türkiye’nin önemli problemleri olmaya devam etmektedir. Kadına yönelik pozitif ayrımcılıkla ilgili anayasa değişikliği henüz sonuçlarını göstermemiştir.Anketlerin, kadınların siyasete dahafazla katılmaları yönünde geniş bir kamuoyu desteğine işaret etmesine rağmen, kadınların siyasette, eğitim alanı da26 dahil olmak üzere, kamu yönetimindeki yönetici pozisyonlarında, valilik makamlarında, siyasi partilerde veya sendikalardaki 25 Bu güne kadar yayımlanan raporlar erken evlilik, kadına karşı şiddet, işyerinde taciz, çocuğun cinsiyetinedeniyle kadına baskı yapmak ve geleneksel evlilik şekillerini kapsamaktadır. TBMM Komisyonu’nun erkenevlilikle ilgili raporu, yoksulluk ve eğitimsizlikle erken evlilik arasındadoğrudan bir bağlantı olduğu bellidir.26 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün kadın istihdamının görece yüksek olduğu eğitim sektörü ile ilgiliraporuna göre, okullardaki 58.835 yönetici pozisyonunun yaklaşık sadece % 9’unda kadınlar görev yapmaktadır.Yükseköğretim kurumlarında, rektörlerin yaklaşık sadece % 5’i, dekanların ise % 15’i kadındır.

32

temsili genel olarak sınırlıdır. Araştırmalar, kadınların siyasete olan düşük katılımlarının, sadece seçmen tercihine veya kadınların ailedeki geleneksel rollerine bağlı olmadığını,aynı zamanda kadınların siyasette yeteri kadar desteklenmemesine de bağlı olduğunu göstermektedir.Kadınlar çoğunlukla kötü koşullar altında kayıt dışı ve ücretsiz aile işlerinde çalışmaktadırlar.Bu konu ile ilgili mevcut düzenlemeler istihdamda toplumsal cinsiyet ayrımcılığını önleyecek şekilde tasarlanmalıdır. İşe alımlarda ayrımcılık yapıldığı bildirilmiştir; araştırmalar beyaz yakalı kadınlar arasında işsizliğin geçen yıl arttığını göstermektedir. Orta öğretimde cinsiyetler arasındaki fark artmıştır. Kız çocuklarının daha ileri düzeyde eğitime devam etmelerinin sürdürülebilirliği konusu sorun teşkil etmektedir. Tüm eğitim seviyelerindeki okul kitaplarından cinsiyetle ilgili önyargıların kaldırılması için gösterilen çabalar henüz arzu edilen sonuçları vermemiştir. Cinsiyetle ilgili önyargılar medya aracılığıyla sürmektedir.Cinayet dahil olmak üzere kadına yönelik şiddet vakalarının arttığına ilişkin kanıtlarbulunmaktadır.27Bu durum çok defalar dile getirilmiş ve tartışılmıştır. Bazı kadınlar, polis memurlarının koruma kararıçıkartılması konusunda yardımcı olmak yerine, evlerine, kendilerini istismar ettiği iddia edilen kişilerin yanına dönmeye ikna etmeye çalıştıklarını, bunun yanı sıra, savcı ve hâkimlerin koruma kararı taleplerine karşılık vermekte yavaş davrandıklarını veya gereksiz kanıt talep ettiklerini belirtmişlerdir.

2012 İlerleme Raporu

Kadın haklarına saygı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin mevzuatın iyileştirilmesi yönünde adımlar atılmıştır. Mart ayında kabul edilen Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile aile bireylerinin ve evlilik dışı ilişki yaşayanların şiddetten korunması amaçlanmaktadır. Resmi

27 Resmi istatistikler, 2003 yılında 83, 2004 yılında 164, 2005 yılında 317,2006 yılında 663, 2007 yılında 1011,2008 yılında 806 ve 2009 yılının ilk yedi ayında 953 kadının öldürüldüğünü göstermektedir. Bu artışta bilgitoplama imkanının gelişmesinin de payı olmakla birlikte, rakamlar Türkiye’nin karşı karşıya olduğu problemigözler önüne sermektedir.

33

makamların sivil toplumla yürüttükleri kapsayıcı danışmanlık uygulamasının yanı sıra acil durumlara ilişkin usuller genel olarak olumlu karşılanmaktadır.Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2012-2015)Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından kabul edilmiştir. Bu planda, mevzuat, bilinçlendirme ve tutum değişikliği, kadınların güçlendirilmesi, önleyici hizmetler, sağlık hizmetleri ve paydaşlar arasında işbirliği olmak üzere beş alana odaklanılmıştır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı, şiddet mağdurlarının desteklenmesi amacıyla, kadına karşı şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında Jandarma personeline eğitim verilmesine ilişkin birprotokol imzalamışlardır. Sermaye Piyasası Kurulu, çıkardığı bir tebliğ ile halka açık şirketlerin kurul üyelerinin en az birinin kadın olmasını öngörmüştür. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,şiddet mağduru kadınlar da dâhil olmak üzere kadınların istihdam ve işgücüne katılım oranlarının artırılmasını amaçlayan bir protokol imzalamşlardır. Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, kurulmasından bu yana taslak mevzuata ilişkin 20 görüş sunmuştur.Bununla birlikte, Komisyon’un, yasal süreç yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana politika alanlarına dâhil edilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin kanun ve genelgelerin uygulanmasının izlenmesi ve kadın örgütleri ile ilişkiler kurulması konularına daha fazla dâhil olmasına ihtiyaç vardır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, namus cinayetleri de dâhil olmak üzere, kadına karşı şiddetle mücadele ve erken yaşta ve zorla yaptırılan evlilikler, Türkiye için önemli zorluklar olmaya devam etmektedir. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da son anda yapılan bazı değişiklikler endişelere yol açmıştır. Ayrıca, söz konusu yeni kanun ve önceki mevzuatı siyasi, sosyal ve ekonomik gerçekliğe dönüştürecek kayda değer çabalara ihtiyaç bulunmaktadır. Sezaryen doğuma ilişkin kanun, özellikle kadın örgütlerinin görüşleri alınmaksızın, yeterli hazırlık yapılmadan ve sivil toplumla yeterli düzeyde istişare edilmeden kabul edilmiştir. Söz konusu kanun öncesinde yapılan tartışmalarda ve benzer şekilde kürtajla ilgili tartışmalarda, Hükümet açıklamaları, uygulama bakımından kadın haklarına saygının artırılması

34

yönünde duyulan genel ihtiyacı göz ardı etmiştir. Kadınların işgücüne katılımı, az miktarda artış göstermekle birlikte, genel olarak düşük olmaya devam etmektedir. Kadınlar, çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır ve diğer aile bireyleri tarafından karşılananlar dışında herhangi bir sosyal güvenceye sahip değillerdir. Çalışan kadınlar için çocukbakım hizmetlerinin sağlanması konusu bir sorun olmaya devam etmiştir; doğum iznine ilişkin yönetmelik çalışmalarında ilerleme kaydedilmemiştir. İş gücü piyasasının esnekliğini artırma çabalarında, genel olarak toplumsal cinsiyete dayalı işgücü piyasası sınıflandırmasından kaçınılması gerektiği dikkate alınmamaktadır.Cinayet dâhil olmak üzere, kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin detaylı istatistiklerbulunmamaktadır.Kadına yönelik şiddet davalarına ilişkin bazı mahkeme kararları endişe yaratmıştır.Kadına ve bazen de çocuklara uygulanan şiddet, mağdurun aile geçmişi ve tutumuna değinilerek, meşru gösterilmeye çalışılmıştır.28

2013 İlerleme RaporuKadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mevzuat ve eylem planlarının uygulanmasına devam edilmiştir. İlgili makamlar, özellikle sorumlu Bakan, aile içi şiddeti ele almada sıkı bir tutum sergilemiştir. Ancak mevzuatı siyasi, sosyal ve ekonomik gerçekliğe dönüştürmek için ilave sürdürülebilir çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği; eğitim ve iş piyasasına erişim, siyasi temsil, kadına yönelik şiddetle mücadele (namus cinayetleri dâhil) ve erken yaşta ve zorla yaptırılan evlilikler konuları dahil olmak üzere Türkiye için büyük bir zorluk olmaya devam etmiştir.Kadın haklarının etkili biçimde güvence altına alınması ve çocuklar ile lezbiyen, eşcinsel, biseksüel ve transseksüel bireyler dâhil, korunmaya muhtaç grupların, istismar, ayrımcılık ve şiddete karşı korunması içinönemli çabalar gösterilmesi gerekmektedir. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılığı ele almak için somut yasal düzenleme ve uygulamayla ilgili adımlara ihtiyaç duyulmaktadır.29

282012 ilerleme genişleme raporu için bkz. http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=48177&l=129 2013 ilerleme raporu bkz. http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=49207&l=1

35

YILLARA GÖRE KADIN HAKLARI GELİŞİM SÜRECİ

1991-1998 1998-2002 2002-2008 2008-20130

0.51

1.52

2.53

3.54

4.5

EkonomiSosyalKültürel

.1991 ve 1998 yıllar göre kadınların aktif hayata yönelimleri fazla etkin konumda değildir.Sosyologların ve toplum bilimcilerin değerlendirmesine göre sosyal ve kültürel anlamda fazla aktif olmayan kadın bu yıllarda gelişimi körelmeye yüz tutmuştur.30Sonraki döneme gelindiğinde ise 2000 li yıllarda daha fazla göz önünde yer alan eğitime sosyal statüye önem ve değer veren bir kadın profili göz önüne çıkmaktadır.Bu yıllardakadın eğitimin de etkisiyle sosyo kültürel anlamda değerlerini yükseltmeye çalışmıştır.312002 ve 2008 çeyreğine gelindiğinde ise modern anlamda kadın, gerek ekonomik gerekse kültürel anlamda çıtasını yükseltmiştir.Ekonomik anlamda da özgürlüğünü eline alan kadınlar çalışma hayatınında verdiği imkan ve koşullara istinaden hayat standartlarını yükseltmeye

30 SEKİN Seval (1998). “Kırsal ve Kentsel Alanda Kadın”. Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye’de KadınınDurumu. Ankara: T.C Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü31 GÜRKAN Ülker (2000). “Türkiye’de Kadının Toplumsal ve Hukuki Statüsü”. Hukukta Kadın Sempozyumu. 2. Baskı. Ankara: İlkiz Ofset Matbaacılık, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Yayınları.

36

başlamışlardır.32Son yıllara gelindiğinde ise gerek kadın gerekse erkek için sosyal statü imkanları son dönem teknoloji ve imkanların etkisiyle bir hayli ivme katetmiştir.

Türkiye’de Kadın Hakları konusunda faaliyetler gösteren Sivil toplum Kuruluşları

Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren kadının siyasi ve toplumsal hayattaki konumunun güçlendirilmesine yönelik önemli adımlar atılmış, Batılı ülkelerin pek çoğundan önce ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.331980’li yıllardan bu yana gerek uluslararası düzeyde gerek ülke içinde kadın hareketi güç kazanmış, kadın hakları konusunda toplumsal bilinç giderek artmıştır. Bu durumun sonucu olarak, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren, ilgili ulusal mevzuat gözden geçirilmiş, çeşitli yasal düzenlemeler yapılarak kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıyolunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir.Bu doğrultuda gerçekleştirilen yasal düzenlemeler içerisinde, 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” özel önem taşımaktadır34. Sözkonusu Kanun, aile içinde şiddete maruz kalan kadın veya çocuklara şahsen şikayet bildiriminde bulunma imkanı tanımakta, ayrıca Cumhuriyet Başsavcısının bildirisi üzerine mağdur tarafı korumak amacıyla alınan tedbirlere uyulmaması halinde verilecek cezaları hükme bağlamaktadır.Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde yürütülen çalışmalar içerisinde kadın hakları konusundaki yasaldüzenlemeler de yer almaktadır. 3 Ekim 2001 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri, aile içinde kadın-erkek eşitliği kavramını güçlendirici hükümler içermektedir.1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Medeni Kanun da Anayasa değişikliklerini tamamlayıcı niteliği ile kadının hem aile içinde hem toplumsal yaşamdaki konumunu güçlendirmiştir. Yeni Medeni Kanun ile 32 ALPTEKİN Kamil (2002-2008). “Kadının Statüsü”.33 Tekcan,Münevver Kadın Kitabı.34 http://www.mfa.gov.tr/turkiye_de-kadin-haklari-alaninda-kaydedilen-gelismeler.tr.mfa

37

evlilik yaşı hem kadın hem erkek için 18’e yükseltilmiş (öncekiuygulamada erkeler için 17, kadınlar için 15 idi), evlilik sırasında edinilen malların eşit paylaşımı ve evlilik dışı doğan çocukların evlilik içi doğan çocuklarla aynı miras haklarından yararlanmaları karara bağlanmış, ayrıca kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda çeşitli düzenlemeler getirilmiştir.15 Haziran 2003 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen Altıncı Uyum Paketi çerçevesinde Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, “namus için çocuk öldürme” suçunun failine verilen cezalar ağırlaştırılmış ve “töre cinayetleri” olarak bilinen durumlarda failin cezasında indirim yapılmasını içeren madde yürürlükten kaldırılmıştır.Evli kadının çalışması hususuna da yeni Medeni Kanun’un 192. maddesinde açıklık getirilerek, “Eşlerden hiçbiri iş veya meslek seçimi konusunda diğerinin iznini almak zorunda değildir” ibaresine yer verilmiştir.35.Sonuç olarak son dönemdeki gelişmelere bakıldığında Kadın Hakları konusunda bir çok gelişmeler sözkonusudur.Buna istinaden kadın sığınma evlerinin artması,kadınlar ve hakları ile ilgili ilgili afiş konulu panellerin konferansların düzenlenmesi,Kadına şiddete karşı düzenlenen kampanyalar ve çıkarılan yasalar kadın hakları konusunda son dönemde yapılan gelişmelerden bazılarıdır.36Bu konuda aktif olarak çalışmalar gösteren bir takım STK’lar mevcuttur.

35 Medeni Kanun Ana madde192.36 Basın açıklaması brifingler/hürriyet arşiv/Fatma Şahin(Aile ve Sosyal politikalar Bakanı)

38

AK-DER(AYRIMCILIĞA KARŞI KADIN HAKLARI

DERNEĞİ)

Kadın ayrımcılığına karşı faaliyet gösteren derneklerden biri olan AK-DER, , kıyafetleri gerekçe gösterilerek eğitim ve çalışma hayatından dışlanan kadınlar tarafından  15 Şubat 1999 tarihinde kurulan bir insan hakları derneğidir. AKDER, hak arama mücadelesini ulusal ve uluslar arası tüm platformlarda sürdüren gönüllülük esasına dayalı bir sivil toplum kuruluşudur. AKDER, 2008 yılından itibaren Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyinde Özel Danışmanlık statüsüne sahip bir dernektir. Derneğin Amaçlarına bakıldığında ise;Her türlü ayrımcılığa karşı insan hakları ihlallerini engellemek, bu konuda toplumsal bilincin yerleşmesini sağlamak, özellikle kadınların kişilik haklarına (eğitim, çalışma, kariyer yapma vb.) yapılabilecek her nev’i müdahaleyi önlemek ve üyelerini bilinçlendirmek, şahsiyetlerinin gelişmesini sağlamak aralarındaki dayanışmayı bilgi, tecrübelerini arttırmak ve ayrımcılığa uğramış bütün insanlara gerekli yardımları ulaştırmak için çalışmaktır.Derneğin merkezi İstanbul’dur. Dernek, uygun gördüğü yerlerde şube açabilir.

Yapılan faaliyetler kapsamında;gerek kıyafetlerin özgürleştirilmesi,gerekse bu konudaki bürokratik engellerin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.Son dönemde referandum ile halkın önerisine sunulan Anayasa değişikliği ile ilgili görüş ve düşüncelerinin yer aldığı bir brifing yayınlamışlardır.

AKDER'in Yeni ve Sivil Bir Anayasa için Önerileri (Örnek Brifing)37

Yeni ve sivil bir anayasa için TBMM Anayasa Komisyonuna ilettiğimiz öneriler:

37 yeniasya.com.tr/basın/acıklama/

39

1.       Kamu görevlileri için tarafsızlık ilkesi hayati öneme sahiptir. Ancak bugüne kadar tarafsızlık ilkesi kılık-kıyafete indirgendi. Kıyafet üzerinden kişilerin kamuda hizmet verip veremeyeceği tartışıldı. Bu tutum binlerce kamu görevlisinin hizmet verirken tarafsızlık ilkesine riayet etmesine rağmen salt kılık-kıyafeti nedeni ile ceza almasına ya da meslekten uzaklaştırılmasına neden oldu. Yeni ve sivil bir anayasada kamugörevlileri için tarafsızlık ilkesi verdikleri hizmetle ölçülecek şekilde tanımlanmalıdır.

2.       Kişiler temel haklarını kullanırken kılık-kıyafet tercihleri kendilerine bırakılmalıdır. Bir kıyafet şekli hakkında açıkça kanun olmadığı sürece kimsenin temel haklarını kullanması yönetmelikler ve kanun hükmünde kararnamelerle (KHK)sınırlandırılamamalıdır. Sivil bir anayasa temel hakların kısıtlanması hususunda ancak kanunların muhatap alınabileceğinin altı yoruma yer bırakmayacak şekilde çizmelidir.

3.       TC Vatandaşları arasında devletle ilişkilerde eşitlik ilkesi esas alınmalıdır. Hizmet alan- hizmet veren ayrımı eşitlik ilkesine aykırıdır. Hiçbir vatandaş etnik, dini, kültürel, siyasal ya da sosyal aidiyeti nedeniyle kamu hizmetinden men edilmemelidir.

Tüm vatandaşlar için kamu hizmeti verme hakkı –ceza gerektiren suçlar dışında- sınırlandırılmamalıdır.Yeni ve sivil bir anayasa vatandaşlar için çalışma hakkını garanti altına almalıdır.

4.       Eğitim hakkı en temel insan haklarından biridir. Dış görünüş ya da kılık-kıyafet hiçbir vatandaşı eğitim hakkından men etmek için gerekçe olarak gösterilememelidir. Yeni ve sivilbir anayasada eğitim hakkı yoruma mahal bırakmayacak şekilde tüm vatandaşlar için garanti altına alınmalıdır.

5.       Demokratik bir prensip olan çoğulculuk ilkesi eğitimde çoğulculuk için de uygulanmalıdır. Laik eğitim kurumları olduğugibi farklı dini, kültürel, etnik ya da siyasal ekollerin kendieğitim kurumlarına sahip olabilmelerinin önü açılmalıdır. Her ailenin çocuklarına kendi dini, kültürel ya da etnik aidiyetlerine özgü eğitim verilmesi talebi demokratik bir talepolarak anayasada tanınmalıdır. 

40

6.       Üniversiteler doğası gereği bilimsel fikirlerin tartışıldığı farklı dini, siyasi, sosyal ve kültürel ekolleri temsil eden eğitim kurumlarıdır. Türkiye’de de üniversiteler tekçi zihniyetten kurtarılmalıdır. Yeni ve sivil bir anayasada devlet zihniyetinden bağımsız bir üniversite kavramını hayata geçirmek üzere Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) kaldırılmalı, üniversitelerde bilimsel bağımsızlık sağlanmalıdır.

7.       Aile içi şiddet bugün Türkiye’nin kronik bir sorunudur. Aile içi şiddetle ilgili yer alan yeni kanun ve düzenlemeler korunmalıdır. Anayasada ise tüm bireylerin şiddetten uzak bir ortamda yaşamaları temel hak olarak tanımlanmalıdır. Buna aykırı davranan aile bireyleri bu temel hakkı çiğnedikleri içinayrıca ceza almalıdır.

Tüm vatandaşlar için yaşama, eğitim, sağlık, hukuk kanallarına erişim, barınma, çalışma, örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü haklarından yararlanırken etnisite, cinsiyet, din, mezhep, siyasal ve sosyal aidiyetleri ayrımcılığa yol açacak şekilde kullanılamamalıdır. Ayrımcılıkla ilgili açık uçlu olmayan ve net ifadeler içeren bir yasa yeni anayasada yer almalıdır.Bunun dışında;TBMM ‘ne başörtülü girilebilmesi için imza toplanmış afişler oluşturulmuş ve basın açıklamaları ile halka çeşitli beyanatlarda bulunmuştur.

41

KADAV(KADINLARLA DAYANIŞMA VAKFI)

Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)’nın tohumları, 17 Ağustos1999 Marmara Depremi ertesinde, deprem bölgesindeki kadınlaradestek olmak amacıyla bir araya gelen ve kendilerine“Kadınlarla Dayanışma Grubu” adını veren bir grup kadıntarafından atıldı.2001’de yasal olarak kurulan KADAV uzun birsüre ağırlıklı olarak Kocaeli’nde de olmak üzere Kocaeli veİstanbul’da faaliyet gösterdi. Depremin ardından kurduğu kadınçadırlarında kadınlara ait mekanlar oluşturuldu. Meslekedindirme kursları, sanat atölyeleri, psikolojik ve hukuksaldanışmanlık gibi destekler sunan KADAV’lı kadınlar,

42

prefabriklerde uygulamaya konulan gelir getirici üretimatölyeleri ile dayanışma odaklı bir üretim sürecine dahiloldular. 2004 yılında Kocaeli Köseköy'de hizmete açtığı YeniAdım Kültür Merkezin'de, meslek edindirme kursları, istihdam veşiddet alanında danışmanlık hizmetleri gibi bir çok faaliyetsürdürdü. Kültür merkezinin, Kocaeli şehir merkezineuzaklığından dolayı gerektiği kadar etkin kullanılamamasınedeniyle, bir eğitim kuruluşuna- kiralanarak İstanbul'dayoğunlaşan faaliyetlerin sürdürülmesine desteksağlamaktadır.İstanbul merkezli çalışan Kadav’lı kadınlar;afetlerde kadın dayanışması, kadın istihdamınıngüçlendirilmesi, cezaevlerindeki kadınlar, Türkiye’de yaşayangöçmen, mülteci ve sığınmacı kadınlar ve beden politikalarıalanlarında yoğunlaşan çalışmalarınıyürütmektedirler.Ayrıca, Kadın İstihdamı ve Emeği Girişimi(KEİG)38’nin sekreteryasını üstlenmiş olan Kadav, Platformuoluşturan kadın örgütlerinin istihdam alanındaki çalışmalarınıgüçlendirmek amaçlı proje yürütmektedir.Avrupa Kadın Lobisi-Türkiye, Sendikalarda ve Meslek Odalarında Kadın Girişimi,Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu, Şiddete Son ÇalışmaGrubu, Kürtaj Haktır Platformu, Çocuk Gelinler UlusalPlatformu ve İstanbul Feminist Kolektif’in üyesi olarakfaaliyet gösteren Kadav, Türkiye Kadın hareketinin gündemindekikonularda dayanışma içinde olmaya gayret etmektedir.

KEİG NEDİR?

Kadın emeği ve istihdamı konusu, kadına karşı ayrımcılığın enyaygın olduğu alanlardan biri olmasına rağmen yakın zamanakadar ne Türkiye’nin ne de kadın örgütlerinin gündemineyeterince girmişti. Avrupa Birliği ile müzakerelerebaşlamamızla beraber, Sosyal Politikalar altında yer alan kadınerkek eşitliği ve ayrı bir başlık olarak tanımlanan istihdamkonusu, Türkiye’de daha fazla konuşulmaya ve tartışılmayabaşlandı. Bu süreçte, kadın istihdamı üzerine yapılantoplantıların ve yazılan raporların sayısında bir artış oldu.Ancak, bu toplantı ve raporlarda kadınların istihdamını38 Kadın İstihdamı ve Emeği Girişimi

43

arttırmaya yönelik olarak dile getirilen politika önerileri sonderece yetersiz kalmaktaydı. Bu nedenle Kadın İstihdamıZirvesi’nden sonra Mart 2006 tarihinde Kadın Örgütleri OrtakBasın Açıklaması başlığı altında bir basın açıklaması kalemealdık ve kadın örgütlerinin imzasına sunuldu. Bu basınaçıklamasının ardından 2 Nisan 2006 tarihinde kadın emeği veistihdamı alanında çalışan bir grup kadın aktivist veakademisyen, örgütlenme ve politika önceliklerini tartıştığımızbir toplantı yapılmıştır.Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi(KEİG) bu toplantıda kurulmuştur.

KADININ İNSAN HAKLARI-YENİ ÇÖZÜMLER

2005 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Konseyi (EKOSOK) nezdinde özel istişari statüsü kazanan Kadınınİnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği 1993 yılında bağımsız bir sivil toplum örgütü, bir kadın ve insan hakları örgütü olarak kurulmuştur. Amacımız hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde, kadınların demokratik, eşitlikçi ve barışçı bir

44

toplum düzeninin kurulması ve korunması sürecine özgür bireylerve eşit yurttaşlar olarak etkin ve yaygın katılımını desteklemektir.Çalışılan konulara bakıldığında ise;

Kadınların insan hakları konusunda yaşadıkları sorunları ve olası çözümleri araştırmak;

Ulusal ve uluslararası düzeylerdeki karar mekanizmalarını etkilemek;

Kadınların insan hakları konusunda ulusal ve uluslararası eğitim programları geliştirmek ve uygulamak;

Kadın girişimlerine yönelik, örgütlenmeyi ve cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkabilmeyi destekleyecek yayın ve araçlar hazırlamak;

Türkiye’de, bölgesel düzeyde (Ortadoğu/ Kuzey Afrika ve Güney/Güneydoğu Asya) ve tüm dünyada demokrasi, kadın ve insan hakları konusunda çalışan sivil toplum örgütleri arasında etkin dayanışma ağları kurulmasına katkıda bulunmak.Çalışmalarda dikkate alınan önemli konular arasında;

Kadının insan haklarına bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak ve kadınları ilgilendiren çeşitli konular (kadına karşı şiddet, eğitim, ekonomik haklar, yasal haklar, cinsellik, doğurganlık hakları, kız çocukların hakları gibi) arasındaki bağlantıları dikkate alarak çalışmak;

Çalışmalarımızda eylem-araştırma, yayın, eğitim, karar alma ve politika belirleme düzeylerini etkileme, baskı grupları oluşturma ve lobicilik gibi çeşitli metodları birarada kullanmak;

Yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde çalışmak.

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği, çalışmaları ve programlarıyla toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal adalet alanlarında sağlanan ilerlemelere yaptığı katkılar nedeniyle Uluslararası Kadın Kalkınma Örgütü’nün (AWID) 1999 Öncü Çözümler Ödülü’nü almıştır.

Uygulanmış olan örnek bir çalışma etkinliklerinden bazıları;

45

Ülkemizde ‘Kürtaj yasasına ilişkin ve meydanlarda basın açıklaması yapılıp halktan imza toplanıp diğer STK’lar aracılığı ile meclise sunulmuştur.

Mor Dizi Etkinliği

1. Kadının İnsan Hakları 2. Anayasal ve Medeni Haklar 3. Ekonomik Haklar 1 4. Ekonomik Haklar 2 5. Kadına Karşı Şiddet 1 6. Kadına Karşı Şiddet 2 7. Doğurganlık Hakları 8. Cinsel Haklar 9. Kadın Ve Siyaset 10. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Çocuk Eğitimi 11. Feminizm ve Kadın Hareketi 12. Kadın Örgütlenmesi

Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği ve NTV işbirliği ile gerçekleştirilen 12 bölümlük Mor Dizi adlı belgesel, 10 yıldır Türkiye çapında uygulanan Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı’ndan (KİHEP) yola çıkarak hazırlandı. Amaç, Türkiye′dekağıtta görünen kadının insan haklarının aslında kadınların günlük hayatlarının ne denli farklı olduğunu göstermek ve kadınlara haklarını kullanmaları için gerekli araçları ve yöntemleri sağlamaktı.Belgeselin hazırlanması için 2004-2005 yıllarında sürdürülen hazırlık aşamasında KİHEP eğitimcileri vekatılımcıları ile görüşmeler, bölümlerin içeriklerinin hazırlanması, uygun bir televizyon kanalının bulunması, çekimlere katılacak KİHEP gruplarının belirlenmesi, metinlerin yazılması, konu ile ilgili uzmanların görüşlerinin koordine edilmesi işleri ile uğraşıldı.Mor Dizi yayına geçmeden önce kapsamlı bir tanıtım kampanyası düzenlendi. Tanıtım

46

kampanyasında, basın toplantısına ve görüşmelere ek olarak, bilgilendirici posterlerin dağıtılması, Türkiye′deki tüm KİHEP gruplarına bilgilendirici mektupların yollanması, ilgiyi artırmak için sevilen kadın ünlülerin yaptıkları açılış ve kapanış konuşmaları vardı.Belgesele konu olan kadınlar arasındaev kadını iken şoförlük mesleğine atılan; eşleriyle ve aileleriyle daha eşit ve sağlıklı ilişkiler kuran; eğitimine bıraktığı yerden devam eden; kendi bedeni ve cinselliği üzerinesöz söylemeye başlayan; muhtarlığa seçilen; çalışmaya başlayan;ihtiyaçları etrafında örgütlenen kadınların dönüşüm hikayeleri de yer aldı. Türkiye’de uygulanan en kapsamlı ve sürdürülebilirinsan hakları eğitim programı olan KİHEP, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliği ile Türkiye’de 43 ilde 6000’i aşkın kadına ulaştı.10 Şubat 2006 tarihinden itibaren 12 hafta boyunca kadının insan hakları, anayasal ve medeni haklar, kadına karşı şiddet, şiddete karşı stratejiler, ekonomik haklar, kadın ve cinsellik, toplumsal cinsiyete duyarlı çocuk eğitimi, üreme sağlığı ve doğurganlık hakları, kadın ve siyaset, yerel örgütlenme, kadın hareketi ve feminizm adlı bölüm başlıklarıyla yayınlanan Kadınlarla...Mor Dizi, bütün bu alanlarda Ankara, Çanakkale, İstanbul, Van gibi farklı illerdenkadınların dönüşüm hikayelerine tanıklık etmiştir. Katılımcı kadınlarla yapılan görüşmeler, eğitim grubu toplantıları, eğitmen ve bilirkişi röportajlarına yer veren belgesel, Türkiye’de her alanda haklarını ve kadın erkek eşitliğini hayata geçiren kadınları anlatmıştır.

MOR ÇATI

47

Kadın hareketinde 1987 yılının ayrı bir önemi var. Türkiye'de kadınların erkek şiddetine karşı ilk başkaldırısı bir grup feminist tarafından bu yıl içinde örgütlendi. Çankırı'da bir yargıç, "kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir" diyerek bir kadının boşanma talebini reddetmişti. Bu karar bir dizi eylemin de başlangıcı oldu. Dayağa Karşı Kadın Dayanışması adı altında Türkiye'de egemen zihniyeti derinden sarsan eylemler gündeme getirildi.Eylemlerinhabercisi 80'li yılların başında kadınların ilk kez feminist talepler etrafında biraraya gelişleridir. 1981-84 yılları arasındaki dönemde Yazko bünyesinde kadınlar feminizmi tartışırlar, Somut dergisi için bir sayfa hazırlanır. 1984 yılının Nisan ayında Kadın Çevresi kurulur ve feminist yazarların kitapları Türkçeye kazandırılır. Ve ardından kampanyalar başlar. 1986 Mart ayında BM'nin kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalanması yönünde kadınların açtıkları kampanya, 1989'da Mor İğne Kampanyası, 1990'da Bedenimiz Bizimdir ve boşanma eylemleri, tabi ki Dayağa Karşı Kadın Dayanışması Kampanyası kadın kurtuluşu için mücadelenin o dönemdeki yapı taşlarını oluşturdular.Dayağa Karşı Kadın Dayanışması'nı başlatan Çankırı'da yargıcın verdiği karar adalet sisteminde de erkek egemenliğinin yaygınlığını açıkça ortaya koyuyordu. Kadınlar erkek şiddetinin toplumda nasıl meşru görüldüğünü örnekleyen bukarara karşı önce protesto telgrafları çektiler, adliyeye gitiler, dava dilekçeleri verdiler. Hukuk sistemi, bu karara karşı ayaklanan kadınları "muhatap"saymıyordu. Buna rağmen, karara ve dayağı meşru sayan sisteme karşı mücadele giderek genişledi. Kadınlar heyecanlı toplantılarda biraraya gelmeye devam ettiler. 17 Mayıs 1987'de Yoğurtçu Parkı'nda bir miting yapıldı ve mitinge katılan yaklaşık 2 bin 500 kadın, "Dayağın çıktığı cenneti istemiyoruz", "Haklı dayak yoktur", "Kadınlar! Dayağa karşı dayanışmaya", "Dayak aileden çıkmadır" dedi.

48

Kampanya 4 Ekim 1987'de Edirnekapı'daki Kariye müzesinin bahçesinde o zamana kadar eşine pek rastlanmamış bir şenlikle sürdü. Şenlikte, tartışmalar, şarkılar, oyunlar biraradaydı. 8 Mart 1988'de Cağaloğlu'nda Geçici Modern Kadın Müzesi açıldı, bu müze küçümsenen ev işlerini, görmezden gelinen kadın emeğini, gizli yaşamaya zorlandığımız regl gibi kadınlık hallerimizi görünür kılıyordu. Aynı yıl kolektif biçimde hazırlanan ve kadın tanıklıklarına dayalı "Bağır! Herkes Duysun!" kitabı yayınlandı.Kampanya sürecinde ortaya çıkan tanıklar, karşılaştığı şiddet nedeniyle avukat, doktor, kalacakyer talep eden kadınlar, dayanışma ağlarının oluşturulmasını zorunlu hale getirmişti. 1989 yılı Ocak ayında şiddete maruz kalan kadınların hukuksal ve pratik destek alabilecekleri bir telefon ağı oluşturuldu. Ancak bir süre sonra dayanışma ağlarının da yetmeyeceği, bir sığınağın gerekli olduğu somut biçimde ortaya çıktı. Şiddetle yüz yüze olan kadınlarla dayanışmayı sürdürmek, aile içindeki şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla 1990'da Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kuruldu.

Asıl tema ‘Şiddete Uğrayan Kadın’aşaması derneğin ana temasını oluşturur.

Aşama Aşama Kadına destek için;

Gönüllü dayanışması: Mor Çatı'ya, yaşadıkları şiddet nedeniyle başvuran kadınlarla genellikle önce telefonda görüşülür. Ardından yapılan yüz yüze görüşmede, seçenekler birlikte gözdengeçirilir, şiddetin sorumlusunun kadınlar olmadığı vurgulanır. Kadınlar, kendileri ile ilgili en doğru kararı yine kendileri verecektir. Mor Çatı gönüllüleri kurtulmuş kadınlar değildir. Bu nedenle bizler, başvuru alırken kendi önyargılarımızı, değerler sistemimizi de sorgularız.

Psikolojik destek: Şiddet yaşamanın getirdiği umutsuzluğu, suçluluk duygusunu, utanç ve korkuyu yenebilmek, yeni yaşam seçenekleri oluşturabilmek için Mor Çatı'da psikolojik danışmanlık sağlanır. Bu alanda çalışma yapan herkesin öncelikle hiçbir kadının şiddeti provoke ettiğine, ya da bunu hak ettiğine inanmaması beklenir. Kısacası şiddet gören

49

kadınlara destek verecek psikologların kadın bakış açısına sahip olmaları gerekir.

Hukuksal destek: Şiddete uğrayan kadınların büyük bir çoğunluğu, yasal haklarını ve bunları nasıl kullanacaklarını bilememektedir. Kadınların bu ihtiyaçları gönüllü avukatlarımızın verdiği hukuksal danışmanlık ile karşılanmaktadır. Hukuk alanında çok sık gözlenen bir durum, uygulayıcıların kadından yana olmayan yaklaşımları nedeniyle var olan yasalardaki olumlu hükümlerin bile uygulanamamasıdır. Bu nedenle hukuksal danışmanların da kadın bakış açısına sahip olması büyük önem taşır.Aşama aşama kadına destek süreci bu şekilde başlamaktadır.

Etkinlikler

Mor Çatı bugüne kadar 3 ayrı sığınak çalışması yürüttü. Bunlardan birincisi 1995-1998 yılları arasında gerçekleştirildi. Bu sığınak 350 kadın ve 250 çocuğu şiddetsiz bir yaşama adım atma olanağı sağladı. 2005 Ekim ayında Beyoğlu Kaymakamlığı Dünya Bankası'ndan aldığı kredi ile açacağı sığınağın Mor Çatı tarafından yürütülmesini önerdi. Bu işbirliği bir kamu kuruluşunun bir kadın örgütlenmesi tarafından yürütülecek sığınağa finansal destek sağlaması yönünden örnek bir uygulamaydı ve Başbakanlığın 2006/17 sayılı kadın ve çocuklara yönelik şiddete karşı mücadele genelgesine uygundu. Mor Çatı’nın dayanışma merkezi ve sosyal çalışmacı, psikolog, psikiyatr, avukat gibi gönüllüleri aracılığıyla destek verdiği bu çalışma 3 yıl sürdü. Aralık 2008’de Beyoğlu Kaymakamlığı kaynak bulamadığı gerekçesi ile bu çalışmayı durdurdu. Kadın örgütleri Meclis’e gidip milletvekillerini ve bakanları yasalara uygun davranmaya, bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdılar. Mor Çatı Mart 2009’dan bu yana bağımsız sığınak faaliyetini Şişli Belediyesi,Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu gibi kuruluşlardan ve Mor Çatı dostlarından sağladığı destekle sürdürmektedir.

İlk etapta 1979 yılında Birleşmiş Milletler’de (BM) Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi'ne(CEDAW) ilişkin bu yıl sunduğu gölge raporda yıllara oranla birdeğişim sözkonusu olmasına karşına hali hazırda hala yapılması gerekenlerin mevcut olduğundan söz edilmektedir.Projemin başlangıç sayfasında CEDAW raporundan bahsetmiştim.Raporun

50

yakın tarihte yayınlanan bir diğer nüshasında ise; ana tema ‘Engelli Kadınlar’dır. Gölge raporda, bu yıl ilk kez olarak engelli kadınların hakları konusunda da tematik bir rapor hazırlandı. Türkiye Körler Federasyonu Kadın Komisyonu tarafında hazırlanan tematik rapor, engelli kadınların diğer kadın örgütlerinin bütünlük içinde çalışmaları açısından da önemli bir adım niteliğinde.

Raporda engelli kadınların sayısı, bu kadınlara ilişkin sağlıklı veri toplanıp toplanmadığı, kurumlar arasında engelli kadınların sorunlarının çözümüne ilişkin koordinasyonun olup olmadığı, engelli kadınlarla ilgili geçici özel önlemlerin alınıp alınmadığı, kırsal kesimde yaşayan engelli kadınların sorunlarının neler olduğu, engelli kadınların iş yaşamı ve sağlık hizmetleri, hamilelik ve doğum sonrası hizmetleri içerençalışmaların yürütülüp yürütülmediği konularında hükümete sorular yöneltildi. Hükümet ise bugüne kadar istihdam kontenjanı ayrılması dışında bu soruların hiçbirine yanıt vermedi.Türkiye Körler Federasyonu Kadın Komisyonu Başkanı ŞuleSepin, engelli kadınlar olarak bu tavsiye kararlarının kesinleşmesinden sonra bu kararların uygulanmasının takipçisi olacaklarını söyledi. Sepin ayrıca kadın örgütleriyle daha sıkıve bütüncül bir iş birliği yaparak eylem planları geliştireceklerini de ekledi.39Bu rapor sonrasında MOR ÇATI derneği kurucu üyeleri bir platformda ‘Mor Söyleşiler ‘temalı bir konferans gerçekleştirdi.Gerçekleştirilen bu konferansta Eşşiddetinden mağdur olan kadınların yaşamış oldukları hayat tecrubeleri halkla paylaşıldı.Bu ve bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiğine dair halka bilgilendirme broşürleri dağıtıldı.

ekler 1.dilekçe örneği.40

39 Hürriyet Gazetesi/CEDAW/raporu/basın açıklaması /ekler/40 http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/html/19174

51

Sonuç olarak 2000 lı yıllar sonunda, kadın hakları konusunda bir çok gelişme ve değişmeler yapılmıştır.Derneklerin ortak katkıları dışında hükümette Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığınca kendi içerisinde çeşitli faaliyetler yürütmüştür.Yürütülen bu faaliyetler kapsamında önemli birkaç projeden bazıları şunlardır;

*Birleşmiş Milletler Kadının Kalkınmaya Katılımını GüçlendirmeUlusal Programı Projesi (UNDP)Kadınlara yönelik politikaların oluşturulmasına temel olacak verilerin sağlanması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü ile ortaklaşa olarak cinsiyet ayrımlı veri tabanı oluşturulmuş; ve bu alanda çeşitli çalışmalar yapılmıştır.Örnekleyecek olursak;

1:Kadına Yönelik Şiddet Projesi”41: Ankara Barosu tarafından Ocak 2001 tarihinde başlatılan proje sonunda kamuoyunu aile içişiddet ve 4320 Sayılı ‘Ailenin Korunmasına Dair Kanun’ ve işleyişi hakkında bilgilendirmek amacıyla 3 Adet mini-drama (TVspotu) hazırlanmıştır.

“Avrupa Birliğinin Çalışan Kadına Dair Düzenlemeleri ve Türkiye” konulu karşılaştırmalı kitap çalışması projesi42: ODTÜSiyaset Bilimi ve Kamu çalışması projesi: ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim üyesi Doç. Dr. Nurhan Süral tarafındanhazırlanan kitap çalışması AB’ye giriş sürecince fırsat eşitliği konusunda AB mevzuatı ile Türkiye’deki yasal düzenlemeleri karşılaştırarak gerekli uyumlaştırma çalışmalarına yönelik önerileri içermektedir.

Bir diğer proje ise;

41 http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr42 http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19115/Egitimler/projeler

52

2: Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi43

Bu proje kapsamında kadın sığınma evlerinin sayısında önemli ölçüde artış görülmüştür. (Türkiye genelindeki 54 kadın sığınmaevinde 18 yılda yaklaşık 10 bin kadın ve 7 bin çocuğa hizmet verildi) Bunun dışında Şiddet gören kadınlarla ilgili bir eğitim portalı oluşturuldu ve bu portal kapsamında online hizmet sürecine geçildi.Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.

43 http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19092/Izleme-ve-Degerlendirme-Raporlari

53

SONUÇ

Bu proje ödevi kapsamında Kadın Hakları kavramının ne olduğu;Dünyada ve ülkemizde bu konunun ne düzeyde olduğu(aşamaları )konusunda inceleme yapmaya çalıştım.Yapmış olduğum incelemeler neticesinde bu konularla birlikte ülkemizdeönemli bi yere sahip olan (AB kapsamında) Kadın Hakları kısmınıinceleme imkanı yakaladım.AB adı altında yapılan projelerin (evrensel baz) daki genelgeçerliğini görebilmem açısından bana yarar sağlamış bulunmaktadır.Bunlarla birlikte;her yıl yayınlanan AB ilerleme raporlarının yıllara oranla kadın hakları konusunda gelişim ve değişimlerini detaylı bir şekilde inceleme imkanı buldum.Yıllardır faaliyette olmasına karşın AB süreciyle birlikte farklı bir şekle bürünen ,yurtdışında etkin bir konumda olmasına karşın ülkemizde yeniden yapılanma süreci sonrasında son yıllarda daha aktif olan Sivil Toplum Kuruluşlarını yakından inceleme imkanı elde ettim.Bilhassa ülkemizin kanayan yarası haline gelen ‘Kadına Şiddet ‘kavramınıson yıllarda yapılmış olan gelişim ve değişimlerle detaylıca incelemeye çalıştım.Siz değerli hocama;konumu seçmemde yardımcıolduğu için;Bu konu hakkında güzide düşüncelerini ve ilmi fikirlerini bizimle paylaştığı için,sabırla her daim yanımızda olduğunu hissettirdiği için projem ve şahsım adına teşekkürü bir borç bilirim.

54

KAYNAKÇA

DURUKANOĞLU,Hikmet “Anaerkil toplumlar” İstanbul, 2013, 1. Basım syf 207.

KOCACIK Faruk, ve Veda Gökkaya, “Türkiye’de Çalısan Kadınlar ve Sorunları”, CumhuriyetÜniversitesi IIBF Dergisi, Cilt. 6, Sayı. 1, 2005, s. 205.syf

BERKTAY,Fatmagül Kadının Insan Haklarının Gelisimi ve Türkiye, Istanbul: Bilgi Üniversitesi Yayını,2004, s. 4

SALİHOĞLU,Hüseyin “Almanya’da 19. Yüzyıldaki Kadın Hakları Tartısmalarına Bir Bakıs”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 2, Aralık 1988, s. 33.

KUZGUN Sevim, a.g.m., s. 14–15 (01.10.2013) ROSALİND Coward, Kadınlık Arzuları, Ayrıntı, Istanbul, 1993, NükhetSirman’ın yazdıgı “Önsöz”, s. 10

TEKCAN,Münevver Kadın Kitabı 322 syf.(11.11.2013) Kocaeli, 2013, 1. Basım

Maurer Helmut, Avrupa Birliğinde Kadın Erkek Eşitliğindeİzlenen Politikalar, AB Ayrımcılıkla Mücadele Semineri, 11-12

55

Ekim 2004, Ankara, Çalışma Bk.lığı AB Koordinasyon Merkeziyayını.

Merzivalı,Nihal Avrupa Birliği sürecinde Kadın a.g.m., s. 112 (03.10.2013)

SEKİN Seval (1998). “Kırsal ve Kentsel Alanda Kadın”. Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye’de Kadının Durumu. Ankara: T.CBaşbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü

GÜRKAN Ülker (2000). “Türkiye’de Kadının Toplumsal ve Hukuki Statüsü”. Hukukta Kadın Sempozyumu. 2. Baskı. Ankara: İlkiz Ofset Matbaacılık, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Yayınları.

ALPTEKİN Kamil (2002-2008). “Kadının Statüsü”.

TOZSÖZ,Gülay Kadın Emeği Türkçe 288 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz --14 x 20 cm İstanbul, 2012

IÇLI, Gönül; 1996, “Kadın kuramının Kuramın Aileye Bakısı”, Pamukkale Üniversitesi Egitim Fakültesi Dergisi, Sayı. 1

INCEOGLU, Sibel, 2006, “Türk Anayasa Mahkemesi ve Insan HaklarıAvrupaMahkemesi Kararlarında Esitlik ve Ayrımcılık Yasagı, Çalısma ve Toplum, Sayı. 4

ISVEREN, Nisan 2007, Kadın-Erkek Esitligi Yol Haritası 2007 Yılı Raporu“Kadının ve Kadın Yurttasın Haklar Bildirgesi”, 1996, Ankara Üniversitesi HukukFakültesi Dergisi, Sayı. 45

KARA, Nurten; Bahar 2006, “Feminizm(ler)in Toplumsal Hareket Olarak MedyayaYansı(ma)ması”, Küresel Iletisim Dergisi, Sayı 1

KARDAM, Filiz, TOKSÖZ, Gülay; 2004, “Gender Based Discrimination At Work in

56

Turkey: A Cross Sectoral Overview”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 59/4

KASAPOGLU, Abdurrahman; 2005, “Kuran’a Göre Çocuklar Arasında CinsiyetAyrımcılıgı”, Fırat Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt. 10, Sayı.1

Vb kurum ve kuruluşların çıkarmıs oldukları yayınlar,çeşitli sirküler ve ansiklopediler.

YARARLANILAN WEB SİTELERİ

AB Komisyonun Üye ve Aday Ülkeler Sivil Toplumları Arasındaki Diyaloga IliskinTebligi, http://www.ikv.org.tr/abguncel2.php?ID=1332 (12.10.2013)

Aziz Çelik, Avrupa Birligi Sosyal Politikası: Gelisimi, Kapsamıve Türkiye’nin UyumSüreci–1, Sendikal Notlar, Sayı 24, Kasım 2004’te yayınlanmıstır. Kaynak:http://paribus.tr.googlepages.com/a_celik2a.pdf, s. 16–17

ÇAVDIR, Emine Ulaçay; “Avrupa Birligi’nde Kadın”,http://www.abhaber.com/belgeler/AVRUPABIRLIGINDEKADIN.doc (11.10.2013)

“CEDAW Türkiye Raporu”,http://www.ucansupurge.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1344&Itemid=87

Demokratik, Özgürlükçü ve Esitlikçi Bir Anayasa Için; Anayasa Kadın Platformu’nunTalepleri, http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/103342/anayasa-kadin-platformununtalepleri- tam-metin, 24.11.2013

“Insan Hakları Evrensel Bildirgesi”, http://www.unhchr.ch/udhr/lang/trk.htm,(04.12.2013)

57

Kadınlara Karsı Her Türlü Ayrımcılıgın Tavsiye Edilmesine Dair Sözlesmeye IliskinSeçmeli Ek Protokol, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/127-132.pdf “Kadınların Siyasal Haklarına Iliskin Sözlesme”,http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/pdf01/133–135.pdf,(01.12.2013)

http://www.belgenet.com/arsiv/ab/ab_rapor2000.html,(11.10.2013)

1998 ilerleme raporu www.abgs.gov.tr

1999 ilerleme raporu www.abgs.gov.tr

2000 ilerleme raporu www.abgs.gov.tr

2001,2002,2003,2004…2013 ilerleme raporu.. www.abgs.gov.tr

http://www.mfa.gov.tr/turkiye_de-kadin-haklari-alaninda-kaydedilen-gelismeler.tr.mfaMedeni Kanun Ana madde192.

www.hürriyet/arşiv/Basın,açıklaması//Brifingler/social,politikalar,bakanlığı

yeniasya.com.tr/basın/acıklama/

Hürriyet Gazetesi/CEDAW/raporu/basın açıklaması /ekler/

http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/html/19174

http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr.

http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19115/Egitimler/projeler.

58

http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19092/Izleme-ve-Degerlendirme-Raporlari

http://www.morcati.org.tr/tr/

http://www.kadinininsanhaklari.org/

http://www.kagider.org/, (15.10.2013)

http://www.kadindestek.com/index-tr-01.html, (16.10.2013)

http://www.gapdogukalkinma.com/abfonlar/kadin_ab_fon_33.htm, (14.10.2013)

http://www.ka-der.org.tr/, (14.03.2013)

http://www.kizlaricinegitim.net/page.aspx?nm=ProjeHakkinda, (13.10.2013)

Diger Kaynaklar

CINER, Özgür; 2010, Ab ve Kadının Yeri ve Önemi, AnkaraÜniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi, Ankara

ÖZBERK, Ebru; 2008, Kadın Hakları ve Sivil Toplum kuruluşları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalısmaları Anabilim DalıYayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi, Ankara

Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Türkiye’de Kadın Erkek Eşitliği 2009 Sinem Göçmener /İstanbul

SAYIN, Aysun; 2011, Avrupa Birligi’nde Çalısma Yasamında Kadın Erkek Esitligi:

59

Türkiye Açısından Bir Inceleme, Yayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi, Ankara

ÖZGEÇMİŞ

60

ADI SOYADI: MERVE ALTAN

SÜREKLİ ADRESİ:BAŞAKŞEHİR 4.ETAP 1.KISIM D.03 BLOK DAİRE 5

DOĞUM YERİ VE YILI: İSTANBUL 12.10.1987

YABANCI DİLİ: İNGİLİZCE

İLKÖĞRETİM: KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN İLKÖĞRETİM OKULU 1998

ORTAÖĞRETİM : BAŞAKŞEHİR LİSESİ 2006

MESLEK YÜKSEK OKULU 1:SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ HALKLA İLİŞKİLER (2007-2009)

MESLEK YÜKSEK OKULU 2:ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ MİMARİ TASARIM (2009-2011)

LİSANS:ANADOLU ÜNİVERSİTESİ (2011)

YÜKSEK LİSANS : SAKARYA ÜNİVERSİTESİ (2014)

ENSTİTU ADI : SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜ

PROGRAM ADI :ULUSLARASI İLİŞKİLER VE AVRUPA BİRLİĞİ

MAKALELERİ:ÖNCESİ VE SONRASIYLA ADNAN MENDERES (2012) ÖZAL İKTİDARI VE TÜRKİYE (2012)

61

62

63

64

65

66

67

68

69

70

71

72

73

74

75

76

77

78

79

80

81

82

83

84

85

86

87

88

89

90

91

92

93

94

95

96

97

98

99

100

101

102

103

104

105

106

107

108

109

110

111

112

113

114

115

116

117

118

119

120

121

122

123

124

125

126

127

128

129

130

131

132

133

134

135

136

137

138

139

140

141

142

143

144

145

146

147

148

149

150

151

152

153

154

155

156

157

158

159

160

161

162

163

164

165

166

167

168

169

170

171

172

173

174

175

176

177

178

179

180

181

182

183

184

185

186

187

188

189

190

191

192

193

194

195

196

197

198

199

200

201

202

203

204

205

206

207

208

209

210

211

212

213

214

215

216

217

218

219


Recommended