+ All Categories
Transcript

72GR

AFİK

TAS

ARIM

/ Sa

yı 16

Yayınınızdan söz eder misiniz?Çıkardığımız yayına biz dergiden çok seçki diyoruz. Kitap formatında ve bu sonuç bizi mutlu ediyor.

“Seçki”yi yayımlama amacınız neydi?Tasarım eğitimi aldığım dönem öğrenci hareketlerinde yer aldım. O dönemde karşılaştığımız toplumsal problemlerin üstesinden gelmek için arkadaşlarımızla, öğrenci olmayan halktan insanlarımızla birlikte hareket etmeyi, acıları, sevinçleri, her türlü yaşamsal tehditleri alt edebilmeyi ve her şeyden önemlisi mücadele etmeyi, asla vazgeçmemeyi öğrendim. O dönemki hayalim insanların ekonomik ve sosyal olarak eşit yaşama olgusuydu. O zamandan bugüne birçok şey değişmesine, dünya çok farklı bir döneme evrilmesine rağmen sonuç olarak hiçbir şey değişmedi; insani problemler katlanarak bu günlere gelindi. İş, aş, özgürlük kavgasına günümüzde doğal yaşamı tehdit eden küresel ısınma, büyük çevre felaketleri, içme suyu problemi, yeni paylaşım savaşları, bir türlü çaresi bulunamayan hastalıklar eklendi. Kapitalist sistem evrimleşerek kendini yenileyerek akıl almaz bir sistem haline dönüştü. İnsan aklı, kendi oluşturduğu sisteme yenik bir durumda. Ortak bilinç yok olmak üzere. Toplumların çok büyük bir bölümü mevcut durumu kabullenmiş, var olan durumla baş edebilme inançlarını kaybetmiş durumdalar. Bugün var olan durum, insanlık adına ve aynı zamanda bu dünyayı

bizlerle paylaşan canlılar adına vahim bir noktada. Bütün kavramların içi boşaltılmış, ahlak, erdem, etik yok olmuş, her türlü yaşamsal olgunun yerini sadece para almış durumda. Her şeyin karşılığının ekonomik olarak hesaplanması, benim gibi düşünen insanları oldum olası rahatsız ediyor. Gelinen bu son noktayı kabullenmek istemiyor ve hâlâ mevcut durumun karşısında yapılabilecek birçok şeyin olduğuna inanıyorum. Çok küçük bir azınlık dahi olsak her zaman itici gücü oluşturabilecek birikimlere sahibiz. Özellikle kitleleri “daha düzgün, daha adaletli, daha temiz bir dünyada yaşayabiliriz” fikrine yönlendirmenin iletişim tasarımcısı olarak bizlerin görevi olduğunu düşünüyorum. Bu meseleleri

“tasarım” kavramında tartışmak, yapıcı anlamda yeniden tanımlamak için bir merkeze ihtiyaç var. Bu merkez neden bu seçki olmasın? Çağımızın en önemli sosyal problemleri karşısında tasarımcının tavrı ne olmalı, sorusuna kendi meslektaşlarımızla birlikte yanıt bulmayı hedefliyorum. Meslek olarak biz tasarımcılar bu sorunların ne kadarına bulaşıyoruz, bizlerin neden olduğu problemler karşısında bilinçli davranabiliyor muyuz ya da farkında mıyız? Bu soruları çoğaltmak ve sorulara yanıt bulmak için bir merkez olmasını amaçlıyorum. Bu mesleği seçmiş olan gençlerimizi bu son durum hakkında bilgilendirmek, tasarım olgusunun özellikle sosyal yüzünü göstermek, onların da sürece katkısını sağlamak en önemli amacım.

No Tasarım’ın ilk sayısı üzerine Savaş Çekiç ile söyleşi

Söyleşi

ÖMER DURMAZ $

73GRAFİK TASARIM

/ Sayı 16

Yayıma hazırlık sürecinizi anlatır mısınız?Seçkimizin hazırlığı hayli uzun sürdü diyebilirim. İlk sayıyı oluşturmak her zaman zor; sonrasının daha kolay olacağını düşünüyorum. Öncelikle rüştünüzü ispat etmeniz bekleniyor; bu durum sizi engelliyor. İlk başlarda çeviri konusunda, sonrasında görsel malzemenin kalitesinde zorlandık. Ekibimiz tamamen gönüllü insanlardan oluşuyor. Şimdilik çok küçük bir ekip, ama bu seçkinin amacına ilgi duyanlarla hızla büyüyeceğine inanıyorum. Bu dergi bir iktidar oluşturmayacak. Gönüllülük merkezli olmasını düşlüyorum ve öyle de olacağına inanıyorum. Çünkü dergiyi konuştuğum kişiler heyecanla ilk sayısını bekliyorlar. Seçkimizin sayfaları herkese açık. Bir tek koşul var: “içerik, sosyal tasarım”.

İkinci sayı için hazırlıklarınız ne durumda?Birinci sayımızda senede iki sayı hedeflediğimizi duyurduğumuz için aslında biraz rahatız. Önümüzde

altı ay gibi uzun bir zaman bulunuyor. İkinci sayımızın ana konusunun “tasarımda etik” olmasına karar verdik, bu konuda uluslararası önemli tasarımcılarla röportajlar yapmayı amaçlıyoruz.

Derginin altı ayda bir çıkacak olmasının nedeni tam olarak nedir? İçeriğinizin temalı olması ve sosyal tasarım üzerine az içerik bulunması mı, seçkiyi üst düzeyde tutmak mı, okuyucunun hazmetme sürecine ihtiyacı olduğunu düşünmeniz mi, -reklam almıyorsunuz- maddi üretim zorlukları mı?Bu şeçkiyi çıkaran bizlerin zamanı oldukça sınırlı. Benim hem tasarım ofisim var hem de üniversitede eğitmenlik görevim. Hal böyle olunca akılcı davranmak en doğrusu. Mesleğimizdeki insanlardan bir konu hakkında bir şey istediğinizde onu tasarlayarak size göndermesi kolay oluyor ama yazmasını istemeniz durumunda, cevapları genelde

“bilmem ki” oluyor. Sanırım bu tür problemlerle

siz de karşılaşıyorsunuz. Bir sayının içeriğini, özellikle yazısını ve görselini oluşturmakta problem çekeceğimizi göz önüne alarak önümüze altı ay gibi bir zaman koyduk. Eğer bu işleri dört ayda halledebilirsek senede üç kere çıkabiliriz. Fakat bunu zaman gösterecek. Şimdiki hedef, senede iki sayı. Reklam almıyoruz çünkü reklama karşıyız. Sosyal anlamda reklamlara yer vereceğiz, herhangi bir karşılık beklemeden. Bu konuda üretim dahi yapacağız. Bu sayıda onların bazı örneklerini göreceksiniz.

Dergi yayımcılığında editoryal yaklaşım önemlidir. Zaten bu nedenle aynı konu üzerine farklı dergiler vardır. Sizin editoryal tutumunuz ne yönde?Bizce de editoryal yaklaşım hiç kuşkusuz önemli. Buradaki duruşumuzu belki ilk sayıda gözlemleyebilmeniz zor olacak. Biz bu sayımıza

aslında sıfır sayısı diyoruz. Seçkimizin içeriği, maalesef hedeflediğimiz noktada değil. İçeriği daha

zenginleştirmek istedik ama yazı siparişlerimiz r

“Özellikle kitleleri daha düzgün, ‘daha adaletli, daha temiz bir dünyada yaşayabiliriz’ fikrine yönlendirmenin iletişim tasarımcısı olarak bizlerin görevi olduğunu düşünüyorum.”

NO Tasarım üzerine SAVAŞ ÇEKİÇ ile söyleşi74

GRAF

İK T

ASAR

IM /

Sayı

16

75GRAFİK TASARIM

/ Sayı 16

istediğimiz zamanı geçince beklememe kararı alarak bir an önce dergimizin gövde bulmasını yeğledik. Sanırım seçkimizi gören yazarlar, çizerler, tasarımcılar daha fazla motive olacaklardır. Umarım ikinci sayısıyla sosyal tasarıma yönelik bakışımızı daha fazla netleştiririz. Bizim en önemli hedefimiz; sosyal tasarım olgusu yönünde her türlü üretime açık olmamız. Bu dergiyi biz çıkartıyoruz, bunu üstlendik ama okuyucumuz ve bu konu hakkında üretimde bulunan herkesin dergisi olmasını, özellikle onların görev almasını dileyerek sürdürmek niyetindeyiz. Bunun koşullarını yaratmak için internet üzerinde bir site kuruyoruz. Okurlarla ve aynı zamanda seçkiye ürün katkısı sağlayacak kişilerle iletişimimizi buradan sağlamayı düşündük. Bize iletilen ve bizim felsefemize uygun olan her türlü projeyi sayfalarımızda değerlendirmeyi hedefliyoruz.

Evet bu seçki, bu konuya duyarlı olan herkesin seçkisidir; umarım bizi de aşan bir noktaya gelir, bundan mutluluk duyarız.

Dergilerin sayfa tasarımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin David Carson’ın tasarladığı, -üne kavuşmasına da etki etmiş- Raygun’ı?Dergilerin sayfa tasarımları çoğunlukla bir felaket. Derginin içeriğiyle taban tabana zıt tasarımlarla karşı karşıyayız. Tasarımcılar kendi tasarımlarını derginin içeriğinden daha fazla önemsiyorlar. Font şeçimleri, başlıklar, görsel elemanların kullanım biçimleri tam bir kaos. Yurtdışında tasarlanıp burada uygulanan dergileri kastetmiyorum, onları değerlendirmek bile istemiyorum, çünkü o tür projelerde genel olarak tasarımcı kullanılmıyor. David Carson’a gelince onun dönemindeki Raygun’ın bir tasarım mantığı olduğunu onun söylemlerinden anlıyoruz. Bu ülkeden bakarak o sayfa tasarımlarının değerlendirmesini yapmak sanırım doğru olmaz. David Carson’ın Raygun’ı tasarlamaya başladığı dönemde, dünyada özellikle de ABD’de bir font çılgınlığı patlamıştı.

Hatta öyle farklı bir noktaya gelmişti ki neredeyse herkes kendi el yazısından oluşturduğu bir fonta sahipti. Daha doğrusu Amerikan toplumu font nedir bunun farkındaydı, kişisel bilgisayar kullanımı çok yaygındı, toplum alışverişlerinin yarısından fazlasını internet üzerinden yapmaya başlamıştı. Bilgisayar günlük hayatın birebir içindeydi ve sokaktaki görüntü kirliliğinin nedeni bilgisayar programlarının yeteneklerinin kullanımıyla ortaya çıkan görsel imajlardı. Carson bu durumu iyi gözlemleyerek müzik dergilerinde içerik anlamında da var olanın, kabul görenin dışında olmayı seçmiş olan Raygun’ın tasarımını o biçimde oluşturdu. Hayatımızda oluşan görüntü kirliliğinin detaylarını sayfalara taşıdı, o dönemde oluşan fontları kural tanımadan (yapıbozumcu olarak) yanyana getirerek kullandı. Okumanın önemini kaldırarak anlamı

tamamen görüntüye indirgedi. Bu durum Raygun’ın felsefesine çok uygundu ve tuttu. Garip olan bu tasarım anlayışından etkilenen tasarımcılar Carson’ın Raygun felsefesine örtüştürerek oluşturduğu tasarım anlayışının içini boşaltarak, bu anlayışı her türlü tasarım elamanında kullanmaya başladılar. O dönemde dünyanın değişik ülkelerinde çıkan hemen hemen bütün dergilerin % 80’ninde Carson’un etkileri görülmeye başlandı. İlan kampanyaları, tipografik televizyon reklamları, web siteleri ve afiş tasarımlarında bu etkiler yaygınlaşarak sürdü. Carson’un kendisi dahi durumdan etkilenerek bu tasarım anlayışını değişik mecralara yaydı.

Afiş tasarımı üzerine yoğun üretimleri olanbir tasarımcı olarak “Allah Korkusu” afiş sergisi üzerine ne düşünüyorsunuz?Bu sergiye iki farklı itiraz sunmak istiyorum: Birincisi; bu ülkede her türlü problemlerimizi hallettik, bir tek halledemediğimiz Allah korkumuz mu var acaba diye düşünüyorum. Son derece marjinal bir durumla karşı karşıyayız. Birinci sorunuzun yanıtında bahsettiğim

dünya problemleri karşısında dünya toplumlarının r

“Bizim en önemli hedefimiz; sosyal tasarım olgusu yönünde her türlü üretime açık olmamız.”

NO Tasarım üzerine SAVAŞ ÇEKİÇ ile söyleşi76

GRAF

İK T

ASAR

IM /

Sayı

16

ve aynı zamanda benim toplumumun ciddi bir enerjiye ihtiyacı var. Mesele bu problemleri hızla nasıl çözebilirizin üzerine kafa yormak. Duruşumuzu ve yaratıcılığımızı, enerjimizi, sosyal problemlerin çözümüne katkı sağlamak için harcamalıyız; çünkü yaşam elimizin altından kayıyor. Allah korkusu üzerine üreteceğimiz fantezilerin bu kaybolan yaşama katkısı yok. Ülkemin geldiği son durum noktasında provakatif bir durumdan kaçınmakta yarar var. Ötekiler oluşturmak her zaman sistemin ekmeğine yağ sürer. Bu durumdan kaçınmakta, ayrıştırıcı değil birleştirici aktiviteler düzenlemekte yarar var. Bütün

herkesi ilgilendiren problemler hakkında çözümler üretmek, dünya merkezli düşünmek zorundayız. İkincisi; bu serginin ana nesnesi olan afiş tasarımının içinin boşaltılmasına itiraz ediyorum. Afiş tasarımı doğası gereği sergi salonlarının değil, sokakların (duvarların) nesnesidir. Uslanmaz, baskılara boyun eğmez, karşı duruşların, kafa tutuşların en önemli iletişim elemanıdır. Bu tür etkinliklerle ona zarar vermek kimsenin hakkı olmamalı. Bu etkinliğin adından afiş kelimesinin çıkartılmasını diliyorum ya da orada tek tek sergilenen yaratımların her birinin eğer afiş iseler çoğaltılarak şehrimizin duvarlarına asılmasını istiyorum.

Hafriyat Karaköy basın açıklamasında, iktidarların toplumun “korku”larını kullandığını, bu durumun sosyal farkındalığını amaçlayan afiş üzerinden bir sergi projesi oluşturduklarını belirtiyorlardı. Siz de sergiyi düzenleyenler de “sosyal fayda” anlamında aynı şeyi söylüyor gibisiniz... Sizin itirazınız;

serginin sadece iyi niyetli bir çıkış olarak kalacağı, farkındalılık yaratamayacağı yönünde, öyle mi?Sergiyi düzenleyenlerin söylediğini orada sergilenen afişler söylüyor mu, niye böyle bir açıklama yapma ihtiyacı olsun ki! Afiş denen nesne bu tür açıklamalara ihtiyaç duymaz. Üzerinde taşıdığı anlam buna gerek duyuyor ise zaten o afiş olma olasılığını yitirmez mi? Afişlerin mesajları nettir, hele ki bir sosyal meselede bu durum mutlak böyledir. Buradaki hedefimiz iktidarların toplumun korkularını kullanmasına yönelik bir uyarma ise, tek yol Allah korkusu üzerinden gitmek midir? Bunun bin bir

yolu var. Konuyu tasarımcıya verirsin, tasarımcı bu konu hakkında söylenmesi gerekeni tasarlar. Bazı tasarımcılar iktidarın toplumun korkularını kullanmasına örnek olarak “Allah korkusu”nu tasarımlarında kullanabilirler de. Bu serginin böyle duyurulmasında bir gerçekle karşı karşıya kaldık, toplum ve toplumu yönlendiren basının, gerçeklere bizim baktığımız gibi bakmıyor olması. Ne yapacağız peki? Toplumu es geçeceksek bu projeyi ne için yapıyoruz. Kendi egolarımız için mi ya da hadi bir şey yapalım mı! Gerçekçi olmak zorundayız, bazen iyi niyet farklı anlaşılabilir, farklı yorumlarla sizinle toplum arasına onarılması zor mesafeler koyabilir. Sosyal problemlerde önceliklerimiz var, iktidar ve kapitalist sistem bunların başında geliyor. Tanımlamalarımız net olmalı, hedef kitlemiz tüm toplum, sadece entelektüeller değil ki! Hafriyat’ın bu projesi çok elitist bir noktada, üretimleri de öyle! Kişisel olarak bence bir sakıncası yok ama, toplumsal yansımasını önemsiyorum.

77GRAFİK TASARIM

/ Sayı 16

Jonathan Barnbrook’la örtüşen yönleriniz olduğunu düşünüyorum. Benzeştiğiniz ve ayrıştığınız taraflarınızı siz nasıl görüyorsunuz?Evet, benzeştiğimiz yönler hayli fazla, benim toplumsal duyarlılığımın bir benzeri duyarlılık onunkisi de. Dünyanın çeşitli bölgelerinde sizin gibi düşünen meslektaşlarınızın olduğunu bilmek hayli sevindirici. Belki şu an çok azınlık gibi olsak da bu durumun hızla değişeceğine inancım çok fazla. Belki bizi birbirimizden ayıran en önemli durum, sanırım benim çözümler üzerinde daha radikal daha anarşist davranmak gerektiğine yönelik saptamam.

Yeryüzündeki yaşamın, sistem yüzünden artık zamanı kalmadı. Hızla çözüm üretebilmek, radikal olmaktan geçmekte. 1999’da bir grup tasarımcının imzaladığı “First Things First” manifestosunun önerileri artık mevcut durum karşısında hafif kalıyor, yetmiyor, yenilenmesi gerekiyor. Bugün daha radikal öneriler yapılmalı. Tasarım olgusunun, bugün bizzat kapitalizmin ve sistemin anayapı taşlarından biri konumunda olduğunun kabul edilmesi artık zorunluluktur. Yeni manifesto bu saptamayı kabul ederek, yeni tanımlamalar oluşturarak yazılmalıdır. Radikal çözümler üretmelidir. Dünyanın bu son durumunu değiştirebilecek meslek gruplarının en başında biz tasarımcılar yer alıyoruz. Bunun bir an önce farkındalığını yaratarak kendi meslektaşlarımızı uyarmalıyız. Çünkü yaşam, sadece ekonomik nedenleri bahane ederek, bugünü kurtarmak değildir.

Türk grafik tasarım yayımcılığına kazandırdığınız bu eser için sizi kutlar, iyi yayınlar dileriz. @

“First Things First manifestosunun önerileri artık mevcut durum karşısında hafif kalıyor, yetmiyor yenilenmesi gerekiyor. Bugün daha radikal öneriler yapılmalı.”


Top Related