+ All Categories
Home > Documents > Ana Metal İmalat Sektör Raporu

Ana Metal İmalat Sektör Raporu

Date post: 09-Feb-2023
Category:
Upload: konya
View: 0 times
Download: 0 times
Share this document with a friend
77
1
Transcript

1

2

KONYA ANA METAL SANAYĠ

SEKTÖREL ANALĠZ RAPORU

3

(2008)

ĠÇĠNDEKĠLER

GiriĢ …………………………………………………………………………………… 2

BÖLÜM 1

DÜNYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

1.1 Sektörün Genel Tanımı ………………………………………………………... 3

1.2. Sektörün Dünyadaki Durumu …………………………………………………. 8

BÖLÜM 2

TÜRKĠYE’DE ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

2.1. KuruluĢ Sayısı, Mevcut Kapasite ve Kullanımı ………………………………... 15

2.2. Üretim ………………………………………………………………………….. 19

2.3. DıĢ Ticaret ……………………………………………………………………… 27

2.4. Ġstihdam ………………………………………………………………………… 38

2.5 SWOT Analizi ………………………………………………………………….. 40

BÖLÜM 3

KONYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

3.1. Mevcut Durum ………………………………………………………………….. 41

3.2. Konya Profili ……………………………………………………………………. 48

3.3. Konya Ana Metal Sanayi Saha AraĢtırma Raporu ……………………………… 61

3.3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi ……………………………………………….. 61

3.3.2. AraĢtırma Bulguların Analizi …………………………………………….. 62

Genel Değerlendirme Sonuç ve Öneriler ………………………………………………. 72

Kaynakça. ………………………………………………………………………………. 74

GĠRĠġ

Ana Metal Sanayi inĢaat, otomotiv ve alt yapı yatırımlarına önemli girdiler sağlayan

bir sektördür. Özellikle son yıllarda demir çelik sektöründe ve döküm sektöründe yaĢanan

4

olumlu geliĢmeler ve talep artıĢları sektörün güçlenmesini sağlamıĢtır. Sektörün dıĢ ticaret

açısında rekabet gücü diğer sektörlerle kıyasladığımızda iyi konumdadır. Üretimde

çalıĢanların verimlilikleri son yıllarda artan talep artıĢına baĢlı olarak verimlilik düzeyleri her

geçen gün artmıĢ ve imalat sanayi ortalamalarına göre daha yüksek seviyelerde

gerçekleĢmiĢtir.

Sektörü genel olarak incelediğimizde Ana metal sanayi NACE REV. 1.1.

sınıflandırmasına göre; üçlü düzeyde 5 alt sektör, dörtlü düzeyde ise 16 alt sektörden

oluĢmaktadır. Sektörün en önemli kalemleri demir çelik ürünleri, döküm ürünleri ve demir

dıĢı metaller oluĢturmaktadır.

Demir çelik sektörün 2004 yılında hammadde maliyetlerini nihai mamul fiyatlarına

yansıtması konusunda baĢarılı olması sektörün güçlenmesine sebep olmuĢtur. Fakat son

yıllarda Çin‟in ihtiyacından fazla üreterek piyasalara girmesi ve ihracatçı konuma geçmesi

satıĢlarımızın önemli ölçüde düĢmesine sebep olmuĢtur.

Döküm sektöründe üretilen ürünlerinin cinsi, miktarı ve kaliteleri toplumların

ekonomik yapılarıyla değiĢim göstermektedir. SanayileĢmekte olan toplumlarda, döküm

ürünlerinin öncelikle konut, ulaĢtırma, kent alt yapıları ve tarım aletleri alanlarında

yoğunlaĢtığı görülür. SanayileĢme olgusuna paralel olarak da döküm sektörü ürünlerinin alt

yapılardan ziyade ara malı üreten; enerji, madencilik, kimya, ana metal sanayi gibi sanayi

sektörleriyle madeni eĢya, elektrikli veya elektriksiz makine imalatı, otomotiv, gemi gibi

yatırım malları ve dayanıklı tüketim malı üreten sanayi sektörleri tarafından cins ve miktarı

artarak talep edilmeleri söz konusu olmaktadır.

AraĢtırmada sektör üç aĢamada incelenmiĢtir. Birinci aĢamada sektörün genel tanımı

ve dünyadaki durumu genel olarak incelenmiĢtir. Ġkinci aĢamada sektörün Türkiye‟deki

durumu, üretim hacmi, dıĢ ticaret yapısı, istihdam durumu ve güçlü-zayıf yönleri ortaya

koyulmaya çalıĢılmıĢtır. Son olarakta sektörün Konya‟daki durumu üzerinde bir saha

araĢtırması yaparak Konya‟nın sektördeki konumu ortaya koyulmaya çalıĢılmıĢtır.

BÖLÜM 1

DÜNYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

1.1 Sektörün Genel Tanımı

5

Metaller çok değiĢik türde üstün özellikleri nedeniyle endüstride geniĢ uygulama

alanına sahiplerdir. Özellikle üstün mekanik özelliklere sahip olduklarından en önemli yapı ve

makine malzemesi sayılırlar.

Ana metal sanayi NACE REV. 1.1. sınıflandırmasına göre ise; üçlü düzeyde 5 alt

sektör, dörtlü düzeyde ise 16 alt sektörden oluĢmakta olup bu sektörler aĢağıdaki gibidir:

27 Ana metal sanayi

27.1 Ana demir ve çelik ürünleri ile demir alaĢımları imalatı

27.10 Ana demir ve çelik ürünleri ile demir alaĢımları imalatı

27.2 Boru imalatı

27.21 Dökme demirden boru imalatı

27.22 Çelik boru imalatı

27.3 Demir ve çeliğin diğer ilk iĢlemleri

27.31 Soğuk çekme

27.32 Dar Ģeritlerin soğuk haddelenmesi

27.33 Soğuk Ģekillendirme ve katlama

27.34 Tel çekme

27.4 Demir-çelik dıĢındaki ana metal sanayi

27.41 Değerli metal üretimi

27.42 Alüminyum üretimi

27.43 Kursun, çinko ve kalay üretimi

27.44 Bakır üretimi

27.45 Demir dıĢındaki diğer metallerin üretimi

27.5 Metal döküm sanayi

27.51 Demir döküm

27.52 Çelik döküm

27.53 Hafif metallerin dökümü

27.54 Demir dıĢındaki diğer metallerin dökümü

ġekil 1.1. Ana Metal Sanayi Alt Sektörlere Dağılımı

DEMĠR VE ÇELĠK ÜRÜNLERĠ ĠMALATI

Uzun Hadde Ürünleri

Uzun hadde ürünleri alt sektöründe, entegre tesisler ile EAO‟lu (Elektrik Ark Ocağı)

kuruluĢlarda, demir cevheri veya hurdadan baĢlamak suretiyle üretilen sıvı çeliği, çeĢitli

METALLER

Demir Esaslı

Metaller

Demir dıĢı

Metaller ve

AlaĢımları

Karbon Çeliği

(Demir-karbon)

AlaĢımları

AlaĢımlı

Çelikler

Alüminyum, bakır,

nikel, magnezyum,

çinko, kalay ve

kurĢun

Dökme

Demir

6

yöntemlerle dökerek, ingot, blum ve kütüğe dönüĢtüren çelikhaneler ile, söz konusu yarı

ürünlerden, haddeleme prosesi ile, betonarme çelik çubuk, filmaĢin, profil, tel ve ray üretimi

yapılan haddehaneler faaliyet göstermektedir.

Uzun hadde ürünleri alt sektörü, ağırlıklı olarak, inĢaat sektörüne, kaliteli filmaĢin

üretiminden dolayı, otomotiv ve otomotiv yan sanayine, profil üretimi ile, yapısal çelik

sanayine, ray üretimi ile, demiryollarına girdi temin etmektedir.

Yassı Hadde Ürünleri

Demir-çelik sektöründe yassı hadde ürünleri; sıcak haddelenmiĢ ürün, levha, soğuk

haddelenmiĢ ürün, teneke, galvanizli sac ve diğer yassı hadde mamulleri olmak üzere altı ana

ürün grubunda incelenmiĢtir. Ülkemizde yassı hadde ürünlerinin ana gruplar bazında üretimi,

sadece 1965 yılında üretime baĢlayan ERDEMĠR tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Yassı

hadde ürünler sektöründe yer alan diğer önemli kuruluĢlar BORÇELĠK ve TEZCAN‟ DIR.

1983 yılında üretime baĢlayan TEZCAN ve 1994 yılında üretime baĢlayan

BORÇELĠK soğuk haddehane ve galvanizleme tesislerinden oluĢan Ģirketler olup gerekli yarı

ürünleri sıcak rulo olarak kısmen ERDEMĠR‟den, kısmen de yurt dıĢından temin

etmektedirler.

Vasıflı Çelik Ürünleri

Çelik metalik demirin, karbon, manganez, silisyum, fosfor, kükürt ve bir çok

elementlerle bileĢim, alaĢım, ve karıĢımı ile oluĢan bir malzemedir.

Vasıflı çeliğin kullanım alanı, inĢaat demiri ve konstrüksiyon sanayinden çok büyük

farklılıklar göstermekte olup, özellikle otomotiv sanayi, makine imalat sanayi ve savunma

sanayide kullanılmaktadır.

ĠnĢaat ve konstrüksiyon sanayinde kullanılan çelik türlerinde dört veya beĢ farklı

kaliteden bahsedilirken, vasıflı çelik söz konusu olduğunda, bu sayının 400–500 farklı

kaliteye eriĢtiği, kesit çeĢitliliği de devreye girdiğinde, 2000–3000 ile ifade edilecek

rakamlara ulaĢtığı görülmektedir. Kullanım alanları itibariyle, malzemeden beklenen

özellikler göz önünde bulundurulduğunda ve bu bağlamda, gerek otomotiv ve makine imalat

sanayinde, gerekse savunma sanayinde, çok farklı koĢullar ve yükler altında çalıĢmak

durumunda olan ve hayati önem taĢıyan parçaların imalinde kullanıldıkları dikkate

alındığında, üretilmiĢ olan her bir çubuğun iç ve yüzey özelliklerinin yanı sıra, diğer fiziksel,

kimyasal ve metalürjik özelliklerinin sürekli kontrol altında tutulmasının ve test edilerek

onaylanmasının ve ancak, bunu takiben müĢteriye sevk edilmesinin uygun olabileceği

görülecektir.

Vasıflı çelik üretiminde önemli olan bir konu da, malzemenin üretimi kadar, bu

malzemenin “tamamlama iĢlemi” adı verilen faaliyetler çerçevesinde, muayenesi, kontrolü ve

tespit edilen hataların, toleranslara ve müĢteri taleplerine uygun olarak temizlenmesi ve

hatalardan arındırılmasıdır. Ayrıca, özellikle otomotiv sektörünün bir beklentisi olarak, üretim

aĢamalarında ve kontrol safhalarında tutulan tüm kayıtların, 15 yıl saklanmaları ve talep

edildiğinde sunulmaya hazır tutulmaları istenilmektedir.

Demir Çelik Döküm Sanayi

Demir ve Çelik Döküm Sanayi sektörü; endüksiyon, ark veya kupol ocaklarında,

çeĢitli pik demiri, çelik hurdaları ve ferro alaĢımların eritilerek, kalıplama tesislerinde

hazırlanmıĢ kum, seramik veya metal kalıplar içerisinde Ģekillendirilmesi ve özel ısıl iĢlemler

ile değiĢik mekanik özellikler kazandırılmak sureti ile tüm sanayi sektörlerinin ihtiyacı olan

pik döküm, çelik döküm, sfero döküm ve temper döküm türündeki ürünlerin ham döküm,

iĢlenmiĢ döküm ve mamul olarak üreten çok önemli bir sanayi sektörüdür.

Döküm üretim yöntemi sanayi üretiminin temel unsurlarından olduğu için bu teknik

ile üretim yapan kuruluĢları ikiye ayırabiliriz. Bunlardan birinci bölüm tamamen müĢterisinin

talepleri doğrultusunda döküm ürünleri üreten kuruluĢlar, diğerleri ise, bitmiĢ ürünlerinde

kullandıkları malzemeler için döküm yöntemi ile üretim yapanlardır.

7

Demir ve Çelik Döküm Sanayi üretmekte olduğu pik döküm, çelik döküm, sfero

döküm ve temper döküm türündeki 4 ana mal ile inĢaat ve hafriyat makineleri sanayi,

otomotiv ve tarım makineleri sanayi, dayanıklı tüketim malları sanayi, genel makine imalat

sanayi, demir – çelik sanayi, ulaĢım sanayi, çimento ve toprak sanayi, maden ve cevher

hazırlama sanayi, kimya ve petrokimya sanayi ve savunma sanayine çok önemli ve

vazgeçilmez hizmetler vermektedir.

Çelik Borular

Türkiye bugün AB ülkelerinden Ġtalya‟dan sonra en büyük dikiĢli boru üreticisi

durumundadır. 1 milyon ton olan yıllık ortalama boru ihracatının %60‟ı AB‟ye yapılmaktadır.

Bu performansı ile Türkiye ve Türk boru üreticileri, Avrupa‟da kabul görür markalar haline

gelmiĢ ve diğer 3.ülke ihracatçılarına karĢı önemli bir rekabet üstünlüğü yakalamıĢtır. Batı

ülkeleri ile karĢılaĢtırıldığında, Ülkemizde kiĢi baĢına düĢen demir-çelik ve çelik boru

tüketimi, geliĢmiĢ ülkelerdeki kiĢi baĢına düĢen tüketim miktarlarının yarısı kadardır.

Ülkemizde çelik boru talebi, tüm dünyada olduğu gibi, ülke ekonomisinin genel

durumuna, altyapı yatırımlarına, nüfus artıĢına paralel konut ihtiyacına ve genel olarak inĢaat

sektörünün seyrine doğrudan bağlıdır. Ülkemizde 45 yılın üzerinde bir geçmiĢe sahip olan

çelik boru sektöründe, mevcut kurulu üretim kapasitesi yurtiçi talebin çok üzerindedir. Buna

rağmen, son yıllarda sektöre giriĢler devam etmekte, yeni yatırımlar devreye girmektedir.

Aynı Ģekilde sektörden çıkıĢlar da vardır. Çelik boru talebi anlık ve değiĢken özelliklere

sahiptir. Bu nedenle sürekli bir talepten söz edilememektedir. Bunun arkasındaki en önemli

etkenlerden ikisi, fiyat ve bulunabilirliktir. Pazar ve ekonomik koĢullara göre, sürekli değiĢen

talebi yakalayabilen her üretici, sektördeki mevcudiyetini devam ettirebilmektedir. Türk Çelik

Boru Sektörü; üretim kapasitesi, ürün kalitesi ve maliyet yapısı itibariyle, önemli ölçüde

ihracat potansiyeli olan bir sektördür. Çelikten mamul borular; kullanım alanlarına,

boyutlarına ve üretim yöntemlerine göre, aĢağıdaki Ģekilde sınıflandırılmaktadır.

Kullanım Alanlarına Göre:

a) Standart su ve gaz boruları

b) Petrol ve doğal gaz boruları

c) Yüksek basınç ve ısıya dayanıklı borular,

d) Petrol sondaj ve koruyucu borular,

e) Mekanik borular ve profiller

f) özel hassas borular,

g) Yapı profilleri

Boyutlarına Göre:

a) Küçük borular (168.3mm dıĢ çapa kadar)

b) Orta Büyüklükteki borular (168.3mm ve 406,4 mm dıĢ çap arası)

c) Büyük borular (DıĢ çapı 406,4 mm.den büyük olanlar) Üretim

Yöntemlerine Göre:

a) DikiĢli borular

i. Boyuna dikiĢli borular

ii. Spiral dikiĢli borular

b) DikiĢsiz Borular

Ferro-AlaĢımlar

Ferrokrom, haddeden geçirilmeye veya dökülmeye müsait olmayan, ağırlıklı olarak

çelik sanayinde ve daha az olarak da kimya ve refrakter sanayinde kullanılmaya elveriĢli

bileĢikler meydana getiren bir üründür. Ferrokrom içerdiği karbon miktarına göre üç gruba

ayrılmaktadır:

a) Yüksek Karbon Ferrokrom

8

b) Orta Karbon Ferrokrom

c) DüĢük Karbon Ferrokrom

Ayrıca yüksek karbonlu olmakla beraber krom miktarı düĢük olan (% 50-55 Cr)

ferrokrom ise Ģarj krom olarak adlandırılmaktadır. Krom‟un çelikte katkı olarak kullanıldığı

1865 yılından sonra, çelik endüstrisi sanayi devriminin itici lokomotifi olmuĢtur. 19. yüzyılda

baĢlayan sanayi devrimiyle, toplumların kültür, yaĢantı ve alıĢkanlıklarında büyük

dönüĢümler yaĢanmıĢtır. Krom metalinin 1797 yılında keĢfedilmesinden sonra, dünyada ilk

kromit yatakları, 1798 yılında Ural Dağları‟nda bulunmuĢtur. Ülkemizde ise, Amerika‟daki

Maryland yataklarının tükenmesinden sonra, ilk kromit yatakları 1848 yılında Bursa

yakınlarında tespit edilmiĢ ve bu bölgede 1850 yılında üretime baĢlanmıĢtır. Hindistan ve

Güney Afrika‟da krom madenciliğine baĢlama tarihi olan 1906 yılına kadar, ülkemizden

yıllarca krom cevheri ihraç edilmiĢtir. Tüketildiği alanlarda ikamesi yani alternatifi olmayan

kromit cevherinin, refrakter, metalürji ve kimya sanayinde geniĢ kullanım alanları

bulunmaktadır. Cevher tüketiminin büyük bölümü ferrokrom tesislerinde olduğu için,

metalürji sanayindeki kullanımı ön plana çıkmaktadır.

Dünyada üretilen kromit cevherinin % 90‟ının metalürji sanayinde ferrokrom

üretiminde, üretilen ferrokromun da yaklaĢık % 90‟ının paslanmaz çelik sektöründe

kullanıldığı bilinmektedir. AnlaĢılacağı gibi, kromit cevherinin büyük bir kısmı ( % 80‟i)

paslanmaz çelik elde etmek için kullanılmaktadır. Paslanmaz çelikteki arz-talep dengesi,

dünyadaki kromit cevheri ile ferrokrom üretimini ve fiyatını etkilemektedir. Dünyada üretilen

hammadde ve metallerin fiyatları, genelde kaynaklara sahip ve hammadde üreten ülkeler

tarafından değil, ürünleri tüketen ve üretim teknolojisi bilgisine sahip sanayileĢmiĢ ülkeler

tarafından belirlenmektedir.

Ülkemizin yer altı kaynakları, nihai ürün üretiminde kullanılmak yerine, hammadde ve

ara mamul olarak ihraç edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, gerek bor kimyasalları gerekse

de kromit cevheri konusunda, Ülkemiz kaynaklarının gerektiği gibi değerlendirildiğini

söylemek mümkün değildir.

DEMĠR DIġI METALLER

Alüminyum

Alüminyum Sektörü birincil alüminyum üreten, üretilen ve ithal edilen külçe döküm

ve iĢleme ingotunu, dökme, biçimlendirme,haddeleme, çekme ve dövme iĢlemlerine tabi

tutarak mal üreten ve hurda alüminyum ve/veya külçeleri çeĢitli yöntemler ile

alaĢımlandırarak, uç ürünlere kadar iĢleyen kuruluĢları kapsamaktadır.

Günümüzde, Alüminyum yarı-ürün ve ürünlerin farklı sınıflandırılmalarına

rastlanılmaktadır. Alüminyumla ilgili kuruluĢların teknolojileri, kullanım alanları ile

bulundukları ülkelerin gümrük, uluslararası ticaret ve endüstriyel sistemlerine göre değiĢen,

farklı yaklaĢımlardan kaynaklanan sınıflandırmalar yapılmasına rağmen, ülkemizde daha çok

alüminyum üretim ve teknolojisine dayanılarak düzenlenmiĢ sınıflandırmalar da

bulunmaktadır.

Bakır

Bakır M.Ö. 8000 yılından beri bilinen bir metaldir. TaĢ devrinden günümüze kadar

insanlığın ilerlemesine büyük katkılarda bulunmuĢtur. Doğada saf olarak bulunabildiği gibi

çoğunluk bileĢikler halindedir. Ġlkel insanlar doğada saf olarak buldukları bakırı dövmek

suretiyle sertleĢtirerek kaplar, ev aletleri, sivri uçlu silahlar yapmayı baĢarmıĢlardır. Bakır

ergitme iĢleminin M.Ö. 3500 yılında Mezopotamya‟da gerçekleĢtirildiği tespit edilmiĢtir. Sina

yarımadası ve Mısır‟da M.Ö. 3800-2600 yıllarında, Kıbrıs adasında M.Ö. 2500 yıllarında

bakır madenlerinin iĢletildiği belirlenmiĢtir. Çin‟de ise M.Ö. 2250-2230 yıllarında bronz

dökümün bulunduğu çağa ismini verdiği bilinmektedir.

9

Avrupa‟da M.Ö. 1600, Kuzey Amerika‟da M.S. 1709, ġili ve Peru‟da XVI, Orta

Afrika‟da XVIII yüzyıldan beri bakır yatakları iĢletilmektedir. Anadolu‟da da bakır madeni

iĢletmeciliği eski yıllara uzanmaktadır. Ergani‟deki yatakların Asurlular tarafından iĢletildiği

belgelenmiĢtir. Osmanlı Ġmparatorluğu 1850‟de madenlerin idaresini üstüne almıĢ 1915‟de

harp nedeniyle duran üretim 1924 yılında tekrar baĢlamıĢtır. 1936‟da ocak Etibank‟a

devredilerek 1939 yılında ilk blister bakır üretilmiĢtir. Murgul yöresindeki yataklarda ise

1893‟de üretime baĢlanmıĢ, 1907‟de ilk blister bakır üretilmiĢtir. Bu yatakların iĢletimi

1938‟de Etibank‟a devredilmiĢtir. Küre yataklarının Yunanlılar, Romalılar ve

Ġsfendiyaroğulları tarafından iĢletilmiĢ olduğu bilinmektedir. Bakır elektrik ve ısıyı iyi ileten

metallerden biri olduğu için bu alanda çoğunlukla çıplak, emaye, izole, telefon ve elektrik

kabloları, lama, boru, çubuk, döküm ürünleri olarak kullanılmaktadır. Renginin güzelliği

nedeniyle süs eĢyası olarak ta yaygın bir Ģekilde kullanılmaktadır. Bakır ve alaĢımları olarak

iki grupta toplamak mümkündür.

1. Bakır ürünleri :

a) Blister Bakır;

b) Katot Bakır;

c) FilmaĢin;

d) Diğerleri.

2. Alaşımlar:

a) Bakır–Çinko AlaĢımları;

b) Diğerleri.

Bakırın çinko ile yapmıĢ olduğu alaĢımlara genel olarak pirinç denir. Pirinç en yaygın

kullanılan bir bakır alaĢımı olup, çubuk, levha, Ģerit, boru (özellikle kondenser boruları) ve

pres döküm ürünleri Ģeklinde geniĢ kullanım alanı bulmaktadır. Sanayide kullanılan yaklaĢık

20 çeĢit pirinç vardır. Pirinçler yapılarında bulunan bakır yüzdesine göre ticari adlarla

anılırlar. Bakırın çinko dıĢında kalan diğer metallerle yapmıĢ olduğu alaĢımlara bronz denir.

Bunlar alaĢım yapısındaki metalin adı ile anılırlar. Bakırın nikelle yapmıĢ olduğu alaĢımlara

ise nikel-gümüĢ veya alman gümüĢü adı verilmektedir. Ticari öneme sahip 20 çeĢit bronz ve 5

çeĢit nikel vardır.

Magnezyum

Türkiye‟de günümüzde endüstriyel uğraĢı konusu magnezyum metali olan iki

iĢletmeden biri magnezyum talaĢ imalatı yapan, diğeri de 350 ton kapama kuvvetine sahip

basınçlı döküm makinesi ile yaklaĢık 2.5 kg.lık basınçlı döküm magnezyum parçalar

yapabilecek bir firmadır.

Bunların haricinde herhangi bir mühendislik kapasitesine sahip olmayıp düĢük kaliteli

harcanabilir magnezyum anot imalatı yapan mini dökümhaneler mevcuttur. Ayrıca henüz

yatırım aĢamasında olan (2007‟ de kullanılmaya baĢlayacaktır) ve sürekli döküm yöntemi ile

dünyada ilk kez 1.5m eninde endüstriyel ölçekte magnezyum levha üretecek olan bir

TÜBĠTAK MAM Malzeme Enstitüsü tesisi söz konusudur. Bahis konusu tüm bu iĢletmelerin

kullandığı magnezyum metali yurt dıĢından ithal edilen metalik malzemedir. AnlaĢılacağı

üzere, yaygın kullanıma dünya çapında girmiĢ diğer birçok metallerin aksine magnezyum

metali ülkemizde henüz bir „‟sektör‟‟ olarak tanımlanabilecek bir boyutta değildir. Ancak

ekonomik ve çevresel nedenlerle tüm dünyada, özellikle de otomotiv sektöründe görülen hafif

ve geri dönüĢebilir malzemelere yöneliĢin Türkiye‟ye de kaçınılmaz olarak yansıyacağı

öngörülmektedir. GeliĢen otomotiv teknolojisi ve bunun paralelinde değiĢen malzeme

teknolojisi, yeni malzeme gruplarını ortaya çıkarmaktadır.

Magnezyum alaĢımları, konvansiyonel metalik alaĢımlara alternatif olarak, özellikle

otomotiv elektronik eĢya endüstrisi uzay-uçak uygulamaları ve askeri uygulamalar için ortaya

konulan yeni hafif malzeme gruplarından birisidir. Magnezyum alaĢımlarının otomotiv

sektöründeki kaçınılmaz kullanımı arttıkça, Türkiye ya bu malzemelerin ithalatına yönelecek,

10

ya da bu malzemeleri üretmek zorunda kalacaktır. Yerli üretimin bir an önce baĢlaması,

otomobil yan sanayimizin de dıĢa açılmasına olanak sağlayacak, ve sık sık etkisine maruz

kaldığı krizleri aĢma yolunda alternatif bir üretim alanı sağlayabilecektir. Magnezyumu ön

plana çıkaran yalnızca petrolün giderek azalması ve pahalılığı ve emisyonlar nedeniyle çevre

baskılarının geçici bir önem kazanması değildir.

TaĢımacılıkta gelecek nesil her tür vasıtada kullanımı öngörülen elektrik, hidrojen

veya bor gibi alternatif enerji kaynaklarının uygulamaları ağırlık tasarrufunu daha da önemli

ve gerekli kılacaktır. Tüm dünyada magnezyum teknolojilerine yöneliĢin arkasındaki en

önemli nedenlerden biri de bu husustur. Ayrıca otomotiv ve elektronik/beyaz eĢya

sektörlerinden gelen magnezyum hurdaların ülkemizde değerlendirilmesi de yakın gelecekte

Ģiddetle ihtiyaç duyulacak bir konudur.

1.2. Sektörün Dünyadaki Durumu

Paslanmaz çelik kendini yenileyebilen bir malzemedir. Paslanmaz çeliğin ilk üretimi

Ġngiltere ve Almanya‟da 1910‟lu yıllarda baĢlamıĢtır. 1950‟li yılların baĢında 1 milyon ton

civarında olan dünya paslanmaz çelik üretimi, 20. Yüzyılın sonunda 20 milyon tona

ulaĢmıĢtır. Bugün dünyada üretilen paslanmaz çelik miktarı yılda 26-27 milyon ton

civarındadır. 2010 yılında dünya paslanmaz çelik üretiminin 30 milyon tona yükseleceği

tahmin edilmektedir. KiĢi baĢına paslanmaz çelik tüketimi, geliĢmiĢ ülkelerde 6,5 - 7 Kg,

ülkemizde ise 1,5 Kg civarındadır.

Dünyada, Demir-Çelik mamulleri üretimi ve ihracatının 2004 yılında zirveye

ulaĢmasının ardından, 2005 yılında, Demir Çelik sektörü, 2004‟te yakaladığı artıĢ eğilimini

yavaĢlayarak da olsa devam ettirmiĢ ve dünya genel demir çelik üretimi %5,9 artıĢla 1.129

milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu üretim artıĢında en büyük pay, son yıllarda çoğu

sektörde olduğu gibi Demir Çelik sektöründe de üretim kapasitesini ve verimliliğini arttıran

Çin‟e aittir. Çin, sadece 2005 yılında üretimini %25 oranında arttırarak 348 milyon ton

seviyelerine çıkarırken, dünya toplam demir çelik üretiminin %31‟ini karĢılamıĢtır.

11

Tablo 1.1. Dünya Ham Paslanmaz ve Isıya Dayanıklı Çelik Üretimi

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas Komisyon Raporu - 2007

Uluslararası Paslanmaz Çelik Forumu, 19 Aralık 2007 tarihinde, Brüksel‟de; 2006

yılının 3. çeyreğinde dünya paslanmaz ham çelik üretiminin 2005 yılına göre yüzde 30

civarında arttığını ve 7.1 milyon tona ulaĢtığını açıkladı. 2006 yılının ilk 9 ayında dünya

paslanmaz çelik üretimi, önceki yıla göre yüzde 13 artarak 20.9 milyon ton oldu. 5 Paslanmaz

çelik üretiminde bu yüksek artıĢ paslanmaz üreten bütün ülkelerde gerçekleĢti. Uluslararası

Paslanmaz Çelik Forumu, bu artısın dünya ekonomisinin baĢarısından kaynaklandığını ifade

ediyor. Kuzey yarımküredeki bir çok paslanmaz çelik üreticisi yüksek talebin etkisiyle

durgunluk dönemini astı. Üretici ve fabrikatörler hala 2005 yılında azalan stoklarını

tamamlamaya devam ediyorlar.

Asya, 2006 yılının ilk 9 ayında 10,9 milyon tonluk paslanmaz çelik üretimiyle en çok

paslanmaz üretilen bölge oldu. Bu rakam, 2005 yılının ayni dönemine göre yüzde 15‟lik

üretim artısını ifade etmektedir. Çin, paslanmaz çelik üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 50

artıĢ sağladı ve açık farkla dünyada en çok paslanmaz çelik üreten, birinci ülke oldu.

Batı Avrupa ve Afrika bölgesinde, ayni dönemde, paslanmaz çelik üretimi yüzde 11,2

artarak 7.4 milyon tona ulaĢtı. Paslanmaz çelik üretimi Amerika‟da da belirgin bir Ģekilde

arttı. Bölgedeki paslanmaz üretimi yüzde 10 artarak 2.3 milyon tona ulaĢtı.

Merkez ve Doğu Avrupa bölgesi yüzde olarak en yüksek artıĢa ulaĢtı. Rusya ve

Ukrayna‟da yüksek artıĢla paslanmaz çelik üretimi ilk 9 ayda bir önceki yıla göre yüzde 24

artarak 286 bin tona ulaĢtı. 2006 yılının üç aylık dönemleri kıyaslandığında paslanmaz çelik

ve ısıya dayanıklı ham çelik üretiminde açık bir artıĢ eğilimi görülmektedir. Ġlk üç aylık

üretim bir önceki yılın ayni dönemine göre çok az bir artıĢ gösterdi. 2. Üç ayın sonunda bu

artıĢ yüzde 12,6 oldu. 3. üç aylık dönemde ise yüzde 30,5 gibi çok yüksek bir artıĢ gerçekleĢti

12

Tablo 1.2. Dünya Ham Paslanmaz ve Isıya Dayanıklı Ham Çelik Üretimi

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas Komisyon Raporu - 2007

Dünya Döküm Sanayi Dünyada mevcut 35 bin dökümhanede 2003 yılında 73,5

milyon ton döküm üretimi gerçekleĢtirilmiĢtir. Dünya döküm üretiminin parasal karĢılığı

yaklaĢık 170 milyar dolardır ve bu sektörde istihdam edilen kiĢi sayısı 2 milyon civarındadır.

Dünya döküm üretiminde ilk on sırada yer alan ülkeler; Çin (18 milyon ton ), ABD ( 12

milyon ton ), Rusya ( 6,3 milyon ton ), Japonya ( 6,1 milyon ton ), Almanya ( 4,7 milyon ton

), Hindistan ( 4 milyon ton ), Fransa ( 2,5 milyon ton ), Ġtalya ( 2,4 milyon ton ), Brezilya ( 2,2

milyon ton ) ve Meksika ( 1,8 milyon ton ).‟dır. Çin ve ABD, dünya döküm üretiminin yüzde

40‟ını gerçekleĢtirmiĢtir. 2003 yılında, ilk 10 döküm üreticisi ülke dünya döküm üretiminin

yüzde 82‟sini üretmiĢtir. dünya döküm üretiminin yaklaĢık yarısı pik döküm, yüzde 20‟si

sfero döküm,‟ yüzde 7‟si çelik döküm yüzde 13‟ü alüminyum döküm kalan yüzde 10‟u da

diğer demir dıĢı dökümlerden oluĢmuĢtur.

Türkiye, 1.057 dökümhanesiyle dünyada 8. sırada, 955.000 tonluk döküm üretimiyle

de dünyada 16. Avrupa‟da ise 6. sırada yer almıĢtır. Türkiye‟de döküm üretiminin yüzde 62‟si

pik döküm, yüzde 20‟si sfero döküm, yüzde 12‟si çelik döküm, yüzde 5‟i de alüminyum

döküm yüzde 1‟i de diğer demir dıĢı dökümlerden oluĢmuĢtur. Döküm ürünlerinin en önemli

kullanıcıları makine imalat sanayi, elektrikli cihaz ve makine sanayi, taĢıt araçları ( otomotiv )

ve inĢaat sektörleri olup bu sektörümüzde 20.000 kiĢi çalıĢmaktadır.

13

Tablo 1.3. Ülkelerin Dökümhane Sayıları

Kaynak: Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir?, Y. Ziya KAYIR, KOSGEB

ġekil 1.2. Dünya Döküm Sanayinin Liderleri

Kaynak: Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir?, Y. Ziya KAYIR, KOSGEB

1. Çin- Dünya pik ve çelik döküm üretiminin lideridir. 2003 yılında döküm üretiminde bir

önceki yıla göre yüzde 11,6‟lık bir sıçrama gerçekleĢtirmiĢtir. Çin döküm sektörünün üretimi

son beĢ yılda yüzde 70‟in üzerinde büyümüĢtür.

2. ABD- Dünya sfero ve alüminyum döküm üretiminin lideridir. Döküm üretimi, 2002 yılına

göre 2003 yılında yüzde 2,2‟lık bir artıĢ olmuĢ, 12 milyon tona ulaĢmıĢtır.

3. Rusya- 2003 yılı döküm üretimi 6,2 milyon tondur.

4. Japonya- 2002 yılına göre 2003 yılında yüzde 6,3‟lık bir artıĢla 6,1milyon tona ulaĢmıĢtır.

14

5. Almanya- 2003 yılında döküm üretimi 1997 yılına göre yüzde 14‟lük bir artıĢla 4,72

milyon tona ulaĢmıĢtır.

6. Hindistan- 2003 yılında döküm üretimini 800.000 ton artırarak ( yüzde 25 ) 4,04 milyon

tona ulaĢtırmıĢtır.

7. Fransa- 2002 yılındaki artıĢtan sonra Fransa‟nın döküm üretimi 2003 yılında bir miktar

azalarak 2,48 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir.

8. Ġtalya- Geçen beĢ yıla göre yüzde 7 artmıĢ olan Ġtalya‟nın döküm üretimi, 2003 yılında bir

önceki yıla göre 400 ton artarak 2,44 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir.

9. Brezilya- Döküm üretimi yüzde 14 artarak 2003 yılında 2,25 milyon tona ulaĢmıĢtır.

10. Meksika- Son altı yıldır ilk kez döküm üretimi yüzde 11 düĢmüĢ, 2003 yılında 1,82

milyon ton olmuĢtur.

11. Güney Kore- 2003 yılında bir önceki yıla göre Güney Kore‟nin döküm üretimi hafifçe

artmıĢ ( 70.000 ton ), 1,78 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir. Döküm üretimi son beĢ yılda

yüzde 13‟ten fazla artmıĢ

bulunmaktadır.

Türk çelik boru sektörü, bugün 2,3 milyon tonu aĢan üretimiyle Ġtalya, Almanya,

Ġngiltere ve Fransa‟dan sonra Avrupa‟daki 5. en büyük üreticisi konumundadır. Türkiye,

üretiminin %60‟ını iç pazarda tüketmekte, %40‟ını ihraç etmektedir. En büyük ihraç pazarı,

%70 ile Avrupa‟dır. Bugün AB ülkeleri, gerçekleĢtirdiği toplam çelik boru ithalatının %25‟ini

Türkiye‟den yapmaktadır. Kısaca Türkiye, çelik boru üretiminde AB ve diğer potansiyel

ülkelerden geri değildir. Toplam kapasite açısından sektörün kapasitesi, 9. Yedi Yıllık Plan

dönemi sonuna kadar ihtiyaca cevap verecek düzeydedir. Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki

üretim ve ihracat artıĢının, Türkiye‟nin ihracatını olumsuz yönde etkileyeceği

düĢünülmektedir.

Alüminyum döküm parçalarına olan talep, dünya genelinde artıĢ göstermektedir.

Önümüzdeki 5 yıl içerisinde, her yıl ortalama %9.5 oranında artıĢ beklenmektedir. Otomotiv

sektörünün Türkiye‟de kapasite artırması, ayrıca yurtdıĢı sipariĢlerin sürekli artması nedeniyle

önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye‟de yılda ortalama % 15 seviyesinde talep artıĢı

beklenmektedir. Ağırlıklı olarak yerli otomobil sanayinin geliĢmesine paralel olarak döküm

sektörü büyümesini sürdürebilecektir.

Bu büyüme rekabet Ģansının daha fazla olduğu yoğun iĢçilik gerektiren döküm parça

üretiminde daha fazla olabilir. Üretilen döküm parçalarının yaklaĢık % 75‟i ihraç edilecektir.

Türkiye‟de kurulu otomotiv tesislerinin kendi aktarma organlarını ve motorlarını kendileri

üretmeyip ithal etmeleri nedeniyle alüminyum döküm parça kullanımının çok fazla olduğu bu

ekipmanlarda Türk döküm üreticileri, doğu ve batı Avrupalı üreticilere karĢı daha az rekabetçi

olmaktadır; zira bu ürünlerin geliĢtirilmesine Avrupalı üreticiler direkt olarak katılmaktadır.

Ülkemiz üretim miktarı ile Avrupa‟daki sanayileĢmiĢ ülkeleri takip etmektedir.

15

Tablo 1.4. Avrupa'da Demir DıĢı Metaller Dökümü (1000t)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas

komisyon Raporu - 2007

Tablo 1.5. Avrupa'da & Türkiye’de Demir dıĢı Dökümhane Sayıları

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon

Raporu - 2007

GümüĢ beyazı rengindeki magnezyum metal alaĢımları otomotivdeki en parlak

yıllarını popüler „VW Beetle‟a borçludur. Türkçe‟deki takma adıyla “VW kaplumbağa”,

16

arkadan motorlu olduğu için arka aks‟a gereksiz yük bindirmemek amacı ile hafif magnezyum

alaĢımlarının kullanımını gerekli kılmıĢtı. 1980‟lerin baĢlarına kadar 19 milyon dan fazla

Beetle‟da yaklaĢık 380 bin ton magnezyum kullanılmıĢtır. Ancak krank mili kasası ve

transmisyon kutusu olarak baĢarılı kullanım alanlarından ilki, su soğutmalı motora

geçildiğinde ortadan kalkmıĢtır. Öte yandan 1976‟ya kadar magnezyum fiyatları iki katına

çıkarken rakibi alüminyumun fiyatında değiĢiklik olmamıĢtır. Bu yüzden, VW Beetle‟daki

transmisyon kutusu uygulaması her ne kadar devam etse de, magnezyum alaĢımlarının

yeniden ilgi odağı olması 1990‟lı yılları bulmuĢtur. Hemen her gün elimizi değdiğimiz cinsten

metaller kadar karĢımıza çıkmasa da magnezyum, doğada son derece yaygın olarak

bulunmaktadır. Cevher olarak dolomit ve magnezit adıyla sırasıyla MgCO3, CaCO3 ve

MgCO3 bileĢikleri mevcutken, deniz suyunda, tuzlu yer altı sularında ve yer üstü tuz

çökeltilerinde klorür bileĢiği Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır. Ülkemizde Salda gölü

çevresinde çökelti halinde magnezyum tuzu ve ayrıca Ege bölgesi, Ġskenderun, Hatay ve Ġran

sınırlarında dolomit yatakları, ve EskiĢehir civarında magnezit cevheri Ģeklinde bol miktarda

mevcuttur.

Esasen sadece deniz suyu bile aslında tükenmez bir kaynak olarak düĢünülebilir.

Tahmini miktarı yaklaĢık 1.3x1027 m3 olan dünya deniz sularındaki magnezyum miktarı %

0.13 oranındadır. Bu günkü kullanım miktarları üzerinden hesaplandığında, sadece Ġsrail‟deki

Ölü Deniz‟de 22 bin yıl boyunca dünyaya yetecek kadar magnezyum vardır.

Pidgeon prosesinde olduğu gibi oksitlerinden termal redüksiyonla magnezyum

eldesinin mümkün olmasına karĢın, hammadde olarak MgCl2 bileĢiğinin kullanıldığı ergimiĢ

tuz elektrolizi daha yaygın olarak kullanılan yöntemdir. Elektrolitik redüksiyon, ilk olarak

1808‟de Sir Humphry Davy tarafından civa katod kullanılarak denenmiĢ ve magnezyum

amalgamı üretilmiĢtir.

Magnezyum klorürün elektrolik redüksiyonu ise, ilk kez Faraday tarafından 1833‟de

gerçekleĢtirilmiĢ ve magnezyum elde edilmiĢtir. Bu yöntemin ve magnezyumun, bilimsel

merakın ötesine ticari boyutlara geçiĢi ise 19. yy sonlarına doğru Almanya‟da gerçekleĢir.

1940‟lara kadar magnezyum klorür kaynağı olarak derin yer altı tuzlu suları kullanılmaktadır.

1943 yılına gelindiğinde ikinci dünya savaĢının da itici gücü ile ABD‟de 11 farklı Ģirket

yönetiminde 6 tanesi elektrolitik olmak üzere 13 ayrı üretim tesisi kurulmuĢtur. 1980‟li

yıllarda tüm dünyada magnezyum üretimi 200 bin ton iken, 1998‟de 395 bin ton olarak

gerçekleĢmiĢtir.

Gelecek döneme ait kısa vadeli kapasite artırımı çalıĢmaları ise bu üretim miktarını iki

katına çıkaracak yöndedir. Günümüzde dünyada 40‟dan fazla kayıtlı iĢletmede magnezyum

üretilmektedir (Çin‟de 100 den fazla kayıt dıĢı küçük iĢletmeler vardır). 70‟den fazla

iĢletmede ise, kapasitenin % 85‟i otomotive yönelik olmak üzere, basınçlı dökümle

magnezyum alaĢımlarından parça yapılmaktadır. 1991‟de 33 farklı otomobil parçası

magnezyum alaĢımlarından yapılırken, 1996‟da bu rakam 128 adet olmuĢtur. Günümüzde

üretilen araçlarda ortalama olarak araba baĢına 2.72 kg magnezyum döküm parçaları

kullanılmaktadır.

17

BÖLÜM 2

TÜRKĠYE’DE ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

2.1. KuruluĢ Sayısı, Mevcut Kapasite ve Kullanımı

UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ

Demir çelik sektöründe, ham çelikten uzun ürün üretimi gerçekleĢtiren 17 adet

kuruluĢun, 5‟er adedi Marmara Bölgesinde ve Ege Bölgesinde, 4 adedi Akdeniz Bölgesinde, 2

adedi Karadeniz Bölgesinde ve 1 adedi ise, Ġç Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır.

Türkiye genelinde, 270 adet olarak tespit edilebilen bağımsız haddehanelerin yaklaĢık

% 40‟ını oluĢturan bir bölümünün, girdi ve finansman yetersizliği nedeniyle, % 50‟nin altında

Kapasite Kullanım Oranı (KKO) ile çalıĢtıkları tespit edilmiĢtir. Haddehanelerin yıllık

kapasitesi, tek vardiya bazında, 6.5 milyon ton‟dur.

Uzun ürün üretiminde 21.599 kiĢi olan doğrudan istihdamın, %55‟i (11.854 kiĢi)

EAO‟lu kuruluĢlarda, %45‟i (9.745 kiĢi) ise, entegre tesislerde çalıĢmaktadır. YaklaĢık olarak

5.492 çalıĢanın istihdam edildiği bağımsız haddehanelerle birlikte toplam istihdam, 27.091

kiĢiye ulaĢmaktadır. Uzun ürüne yönelik ham çelikte KKO‟nun, (Kapasite Kullanım Oranı)

1999-2003 yıllarında, %70 civarlarında seyretmesi, yurtiçi uzun ürün talebinin düĢük

olmasından kaynaklanmaktadır. Dünya çelik sektöründeki, uzun-yassı ürün yapılanmanın

aksine, uzun ürünlerde ihtiyaç fazlası kapasitenin bulunmasından dolayı, KKO daha üst

seviyelere çıkarılamamıĢtır.

2004 yılında, uzun ürüne yönelik ham çelikte KKO‟nun %85 seviyesine yükselmesi,

kısmen ihracatın %16 civarında artmasından, kısmen de, inĢaat sektöründe yaĢanan

büyümeden kaynaklanmıĢtır. Üretim-tüketim yapısındaki dengesizliğin giderilmesi

durumunda, 2005 yılında, %83 seviyesinde bulunan uzun ürünlerdeki KKO‟nun, yassı

ürünlerdeki gibi %100 seviyesine yükselmesi beklenmektedir.

YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ

2005 yılında dünyadaki en büyük 26 çelik üreticisinin ham çelik üretimleri 10 milyon

tonun üzerinde gerçekleĢmiĢtir. Bu çaptaki üreticilerin yassı ve uzun ürün üretim miktarları

genellikle eĢit oranda olmaktadır. Dünya genelinde entegre bir yassı çelik üretim tesisinin

ortalama büyüklüğü yıllık 1.5 milyon tonun üzerindedir.

Dünyada aynı yerleĢim yerindeki tüm hatları ile bir tesisin en fazla yıllık üretim

kapasitesi ise 15 milyon tonu geçmemektedir. Yassı ürün sektöründe, yıllık 3-5 milyon ton

kapasiteye sahip tek bir entegre tesis, büyük ölçekli kabul edilmektedir. Önemli bir husus da,

katma değeri yüksek ürünlerin toplam üretim içindeki payının artmasıyla ölçeğin

küçülmesidir. Tesis bazında bir karĢılaĢtırma yapıldığında, ERDEMĠR‟in büyük ölçekli bir

tesis olduğunu söylemek mümkündür.

Üreticiler sıralamasına bakıldığında ise, ERDEMĠR Grubu 5 milyon ton üretimi ile

2005‟de dünyada 51. sırada yer almakta ve bu miktar ile yassı ürün üreticileri arasında orta

ölçekli bir çelik üreticisi olarak konumlanmaktadır. Yoğun bir rekabet ortamı bulunan

Türkiye yassı çelik sektöründe, yerli üreticiler pazarın yaklaĢık %39‟üne sahip iken, baĢta

BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) üreticileri olmak üzere, yabancı üreticilerin Pazar payı

%61 seviyesine ulaĢmaktadır. Kendi doğal hammadde kaynaklarına sahip olan BDT

ülkelerinden yapılan düĢük fiyatlı ürün ithalatı ve bölge üreticilerinin düĢük iĢgücü ve enerji

maliyetleri ile üretim yapmaları, ülkemiz üreticileri için rekabeti zorlaĢtırmaktadır.

VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ

Türkiye‟de bugün itibariyle Asil Çelik ve ÇemtaĢ dıĢında, EAO‟lu bir kuruluĢ olan ve

Türkiye‟nin ham çelik üretimi içerisindeki payı %0.04 gibi ihmal edilebilir bir seviyede

bulunan MKEK faaliyet göstermektedir. Her ne kadar bazı tür vasıflı çelik ürünleri üreten ve

iç pazarda kendisine yer bulan bazı EAO ve haddehaneler olsa da, gerekli teknolojik

18

yatırımlarını henüz tamamlamamıĢ oldukları ve vasıflı çelik üretiminde bulunması gereken

“tamamlama iĢlemleri” ile “ısıl iĢlem” ekipmanlarına henüz sahip bulunmadıkları için, bu

kuruluĢlar ve kapasiteler, burada dikkate alınmamıĢtır.

Bu sektörde üretim yapan kuruluĢlar tamamen yerli sermaye olup, yabancı sermayeli

kuruluĢ bulunmamaktadır. Mevcut kuruluĢlardan, sadece MKEK devlet kuruluĢu olup, Asil

Çelik ve ÇemtaĢ firmaları özel teĢebbüs konumundadır. Ham çelik üreten kuruluĢlardaki

30.446 kiĢilik doğrudan istihdamın % 43‟ü (13.153 kiĢi) EAO‟lu kuruluĢlarda istihdam

edilirken, vasıflı çelik sektörünün, 1214 kiĢi ile EAO istihdamı içerisinde payını % 9.23‟lük

bir paya sahip olduğu görülmektedir. Türkiye‟ de kurulu 24.468.000 tonluk ham çelik üretim

kapasitesinin, %2‟lik kısmını oluĢturan 492.000 tonluk bölümü “vasıflı çelik” ürünlerine

yönelik ham çelik üretimine ait bulunmaktadır. Vasıflı çelik tüketimine ve dolayısıyla mevcut

kurulu kapasitenin kullanılmasında etkili olan unsurun, otomotiv ve makine imalat sektörünün

canlılığına dayandığı daima göz önünde bulundurulmalıdır.

Vasıflı çelik ürünlerinin gerek üretim kapasitesi içerisindeki payının, gerekse

KKO‟nun düĢük olmasının nedeni, ülkemizde henüz vasıflı çelik ürünleri kullanımına yönelik

tüketim alanlarının tam geliĢmemiĢ olması ve bu tür ürünlerin avantajlarının yeterince

bilinmemesi ile ilgilidir. Bununla birlikte 1999 – 2004 yılları arasındaki vasıflı çelik

üretiminde KKO‟nun %50‟den, %74‟e yükselmiĢ olması, yurt içi talebin artmakta olduğunu

göstermektedir. Vasıflı çelik ürünleri kullanımının artması ile, gerek yeni üretim tesislerine

yapılacak yatırımların ve böylece kapasitenin, gerekse vasıflı çelik KKO‟nun artacağını

öngörmek zor olmayacaktır

DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ

Tablo 2.1. Demir ve Çelik Döküm Sektöründeki KuruluĢ Sayıları

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -

2007

8. plan döneminde, sektördeki küçük boyutlu döküm atölyelerinin kapanmakta olduğu,

bunların yerine teknolojisi yüksek yeni fabrika boyutunda dökümhanelerin devreye girmekte

olduğu ve tesislerin de modernize edilerek, toplam üretim kapasitesinin arttığı görülmektedir.

Coğrafi dağılım itibariyle özel kesime ait fabrikaların büyük kısmı Ġstanbul, Kocaeli, Bursa,

EskiĢehir, Bilecik, Ġzmir, Ankara ve Samsun yörelerinde bulunmaktadır. Küçük atölyeler ise,

baĢta Ġstanbul, Bursa, EskiĢehir, Ankara, Konya ve Gaziantep olmak üzere, tüm illerimize

dağılmıĢ durumdadır. Yabancı sermaye sektörümüzde 4 kuruluĢta mevcuttur ancak üretim

kapasitesi olarak alt seviyelerdedir.

ÇELĠK BORULAR Türkiye‟de 1957 yılında baĢlayan çelik boru üretimi, en hızlı büyümesini, Orta Doğu

pazarlarıyla baĢlayan ihracat hamlesi sebebiyle, 1978–1985 yılları arasında gerçekleĢtirmiĢtir.

Bu dönemde pek çok yeni tesis devreye girmiĢtir. Rusya ve Orta Doğu ülkelerine yapılan

ihracatın azalmasıyla, sektörde arz fazlası ortaya çıkmıĢtır. Bugün ağırlıklı olarak Marmara

Bölgesi‟nde toplanan, muhtelif kapasitelerde yaklaĢık 35 adet boru üreticisi firma, faaliyet

göstermektedir.

19

Bu firmalardan ancak 25 kadarı devamlı faaliyet halindedir. Diğer firmalar ise, zaman

zaman üretim yapmaktadırlar. Türkiye‟de dikiĢsiz boru üretimi, yalnızca 2005 yılında

özelleĢtirilen Çelbor tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Diğer üreticilerin tamamı spiral

ve/veya boyuna dikiĢli boru üretmektedir.

Bu üreticilerin en büyük 7 tanesi, Türkiye çelik boru üretiminin neredeyse %65‟ini

gerçekleĢtirmektedir. Sektörde faaliyet gösteren tesislerin tümünün mülkiyeti, özel sektöre

aittir. KuruluĢların kapasite kullanım oranları birbirinden çok farklıdır. Toplam kapasitesi 3.4

milyon ton olan Sektörün kapasite kullanım oranı, arz fazlası sebebiyle, yüksek ihracat

potansiyeline rağmen %50–60 civarındadır.

FERRO-ALAġIMLAR

Türkiye'de ferro alaĢımlar sektöründe üretici kuruluĢlar Eti Krom A.ġ. ve Eti

Elektrometalürji A.ġ.‟dir. Sektörün, yıllık 174.000 bin ton üretim kapasitesinin, 150.000

tonluk kısmı yüksek karbonlu ferrokrom üretimine yöneliktir.

DEMĠR DIġI METALLER

ALÜMĠNYUM

Ülkemizde, alüminyum ekstrüzyon, yassı-ürünler, döküm ürünleri ve iletkenlerin

geniĢ çapta üretimi, özel sektör tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Türkiye‟de alüminyum

sektöründe faaliyet gösteren firmaların toplam üretim kapasiteleri 400 ila 450 bin ton

civarında seyretmektedir.

Yıllık üretim kapasitesi, yaklaĢık olarak; ekstrüzyon ürünlerinde 200.000 ila 220.000

ton, yassı ürünlerde 150.000 ton civarında, döküm ürünlerinde 180.000 ton, iletkenlerde ise

60.000 ton olarak tahmin edilmektedir. Sektörde yaklaĢık 140 bin ton atıl kapasite olduğu da

tahmin ediliyor ve bu atıl kapasite ihracatla aĢılmaya çalıĢılmaktadır. Kurulu kapasitenin

tamamının devreye alınabilmesi için alüminyum sektörüne gereken önemin verilmesi

beklenmektedir. Sorunun çözümünün, yatırımların yapılması ve mevcut sorunlara çözüm

bulunmasıyla sağlanacağı öngörülmektedir.

20

Tablo 2.2.Alüminyum Döküm Sektöründe Önemli KuruluĢlar

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu

- 2007

Alüminyum Döküm Sanayi sektöründe faaliyet gösteren yaklaĢık 200 firma

bulunmaktadır. Bunların arasında Tablo 2.2 deki firmalar kapasiteleri ve üretim teknolojileri

ile öne çıkmıĢlardır. 80 kadar firma Orta boyutta iĢletmeler olup 30 – 100 kiĢi arasında iĢçi

çalıĢtırmaktadırlar. Bununla beraber 110 civarında da küçük atölyeler Ģeklinde aile iĢletmeleri

mevcuttur. Alüminyum sektöründe kapasite kullanım oranı % 80 civarındadır. Ancak kapasite

kullanım oranları ürün cinsine göre büyük değiĢiklikler göstermektedir.

Sektördeki yatırımlar 2 tür üretim teknolojisinden biri olan “sürekli döküm”

teknolojisi üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Bu tür teknolojide diğer teknoloji olan “direkt döküm”

teknolojisine oranla yapılan yatırım meblağının düĢük olması bu teknoloji üzerinde

yoğunlaĢmanın nedenidir; ayrıca “sürekli döküm” teknolojisi “direkt döküm” teknolojisine

göre daha düĢük miktarlarda kapasite artırımına olanak sağlamaktadır. Sektörde genel olarak

büyük kapasiteli tesislerde teknoloji yoğun, küçük firmalarda ise emek-yoğun üretim sistemi

uygulanmaktadır. Toplam istihdam ise 18.000 civarındadır.

BAKIR

Ülkemizde, bakır ve bakır alaĢımları ürünleri üretimi tamamen özel sektör tarafından

gerçekleĢtirilmektedir. Türkiye‟de bakır ve bakır alaĢımları sektöründe faaliyet gösteren

firmalar toplam üretim kapasiteleri belirtilmiĢtir. Yıllık üretim kapasitesi olarak; blister bakır

36 bin ton, katot bakır 105 bin ton, filmaĢin yaklaĢık 500 bin ton, bakır ve pirinç ekstrüzyon

ürünleri sırasıyla 15 bin ve 180 bin ton, bakır ve pirinç yassı ürünler kapasiteleri de sırasıyla

16 bin ve 45 bin tondur.

Yıllara göre üretim miktarlarıyla kıyaslandığında özellikle filmaĢin kapasitesinde

yaklaĢık 200 bin tona yakın bir atıl kapasite mevcuttur ve bu atıl kapasite ihracatla aĢılmaya

çalıĢılmaktadır.

MAGNEZYUM

Magnezyum alaĢımları her tür döküm, ekstrüzyon, dövme ve hadde yöntemleri ile

Ģekillendirilebilmektedir. Ancak döküm ve özellikle basınçlı döküm yolu ile Ģekillendirilen

21

miktar diğerlerinden çok daha fazladır. Özellikle basınçlı dökümle otomotiv sektörü için

yapılan üretim tüm magnezyum döküm ürünlerinin %70‟ini oluĢturur ve günümüz itibariyle

yaklaĢık 120 bin ton‟luk bir kapasiteye karĢılık gelir.

Ana tüketim uygulamaları olarak alüminyuma alaĢım elementi olarak ilave etmede,

çeliklerin desülfürizasyonunda, basınçlı döküm (diecasting) yöntemi ile parça üretiminde ve

diğer kalemlerde magnezymun yıllar bazındaki tüketimi günümüze değin izlenebilir. Bu

uygulamalar arasında yenilikleri iĢaret etmesi ve özellikle otomotiv ve elektronik sektöründe

(elektronik eĢya muhafazaları, kasaları) artan kullanımı yansıtması bakımından basınçlı

döküm (diecasting) uygulaması için talep edilen magnezyum ingotların tüketim miktarlarının

kıtalar bazında ve yıllar üzerinde nasıl değiĢtiği gösterilmiĢtir.

2.2. Üretim

Ana metal sanayi sektörü genel imalat sanayi sektöründeki trende paralel Ģekilde 1999

yılında bir önceki yıla göre %1,8‟lik ve 2001 yılında %5‟lik bir daralma yaĢamıĢ ancak genel

imalat sanayisine göre daralma çok daha az olmuĢtur. 2002 yılından itibaren ise 2005 ve 2006

yıllarında sektörde üretim artısı imalat sanayi geneline göre daha fazla olarak gerçekleĢmiĢtir.

2006 yılında genel imalat sanayi üretim endeksi 136,2 iken ana metal sanayi üretim endeksi

151,8‟dir.

Tablo 2.3. Üretim Endeksi (Üretim değeri ağırlıklı, yıllık ortalama)

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana

Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -

2007

22

ġekil 2.1. Üretim Endeksindeki GeliĢmeler

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana

Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -

2007

UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ

Demir-çelik üretim sürecinde, entegre tesislerin ana ünitesi olan yüksek fırınlar, demir

cevherinin içeriğinde bulunan demir oksidin, kok kömürü ile, indirgenerek, sıcak maden ya da

sıvı ham demire dönüĢtürülmesi esasına dayalı olarak çalıĢmaktadırlar. Entegre tesislerde,

baĢta, sıcak maden üretimi, sinter ve pelet prosesi, kok prosesi, yüksek fırın prosesi, bazik

oksijen fırını olmak üzere, pek çok proses vardır ve malzeme girdilerine bağlı olarak, değiĢik

yapılarda atıklar açığa çıkmaktadır.

Sıvı ham demir içinde, yüksek oranda bulunan, karbon, silisyum, fosfor, manganez ve

kükürt gibi elementlerin, metalurjik rafinasyon iĢlemine tabi tutulduktan sonra, gerekli alaĢım

maddelerinin ilave edilmesi sureti ile, elde edilen çelik için, Ülkemizde, BOF ve EAO çelik

üretim metotları kullanılmaktadır. Üretim teknolojileri açısından, Ülkemiz geliĢmiĢ ülkeler

seviyesinde bulunmaktadır.

1980‟li yıllardan sonra yatırımları ağırlık kazanan demir çelik sektöründe, yatırım

maliyetlerinin entegre tesislere göre, düĢük seviyede bulunması, yatırım süresinin kısa olması,

üretimde esneklik sağlaması ve ekonomik üretim ölçeğinin düĢük olması sebebiyle, EAO‟lu

üretimin payı %70 seviyelerine ulaĢmıĢtır. Demir çelik sektöründe, inĢaat demiri üretimine

yönelik TS 708 standardında yer alan BÇIII-a ve BÇ IV-a kalitelerinin yanı sıra, müĢteri

Ģartnamesinde belirtildiği üzere, ASTM, BS, DIN, AFNOR, JIS, GOST, SAE, EN gibi

uluslararası standartlara göre, üretim yapılmaktadır. Demir çelik uzun üreticileri, Kalite

Yönetim Sistemleri: ISO 9000 ve Çevre Yönetim Sistemleri: ISO 14000 kalite belgeleri ile

ilgili çalıĢmalarını sürdürmektedirler. 1999 yılında, 10.8 milyon ton olan ve ekonomik krizin

yaĢandığı, 2001 yılı hariç, artıĢ trendini sürdüren uzun ürün üretimi, 2005 yılında, 15.4 milyon

tona yükselmiĢ bulunmaktadır.

2003 yılından sonra, uzun ürün üretimindeki artıĢın hız kazanmasında, inĢaat

sektöründeki canlanmanın etkili olduğu, 2006 yılının 2. yarısında, enflasyondaki ve kredi

faizlerindeki düĢüĢe paralel olarak, inĢaat sektöründeki canlılığın devam edeceği, uzun vadeli

konut edindirmeye iliĢkin mortgage sisteminin yürürlüğe konması ve önümüzdeki iki yıl

içinde, altyapı yatırımlarına kaynak tahsisinin artması ile, inĢaat demiri talebindeki yoğun

artıĢın süreceği ve bu durumun, inĢaat demiri üretimine yansıyacağı değerlendirilmektedir.

Üretimin yeterince arttırılamaması hâlinde, 2005 yılında, artıĢ kaydedilmeyen uzun ürün

ihracatında, 2006 yılı ve sonrasında da, düĢüĢ yaĢanması kaçınılmaz görünmektedir.

23

Tablo 2.4. Yıllar Ġtibari Ġle Üretim Miktarı

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -

2007

YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ

Yüksek fırın ve BOF teknolojisi günümüz demir-çelik üretiminde oldukça önemli bir

yeri olan ve dünya demir çelik üretim proseslerinin %65‟ini oluĢturan teknolojidir. EAO ile

üretimin payı ise %35 civarındadır. Fakat dünyada EAO ile üretimin payının, 2010 yılına

kadar %50‟ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte amaçlanan demir-çelik üretim prosesi,

demir cevheri ve direkt olarak kömür kullanan direkt üretim tesisini içermektedir. Bu proses

ergimiĢ çelikten nihai Ģekilde döküm yapan bir tesisle birleĢtirilecektir.

Tesis, hammaddeden nihai ürüne, toplam kalite kontrolünde, müĢteriye ürünün

zamanında ulaĢtırılması kademelerindeki iĢlemleri ve zaman kaybını en aza indirmek için,

bilgisayar teknolojisindeki ileri tekniklerle kontrol edilecektir. Bazı ilave proseslerin

sistemden uzaklaĢtırılmasıyla ve üretimindeki artıĢla, hem enerji sarfiyatı, hem de yüksek

yatırım maliyetleri azaltılacaktır. Sektör kuruluĢları tamamen uluslararası standartlara uygun

olarak üretim yapmakta olup, bu konuda herhangi bir sorun yaĢanmamaktadır.

Standartlara örnek olarak, ERDEMĠR çelik kaliteleri, ürün standartları ve genel

kullanım alanları aĢağıda verilmektedir. Sıcak haddelenmiĢ yapı çelikleri kapsamda üretilen

çelik kaliteleri : 3237, 3244, 3250, 3260, 3281, 3937, 3938, 3944, 4237, 4244, 5270, 6037,

6044, 6052, 6237, 6244, 6252, 6284. Soğuk haddelenmiĢ yumuĢak çelikler kapsamda üretilen

çelik kaliteleri : 6112, 6113, 6114, 6182, 7111, 7114, 7115, 7116, 7122, 7123, 7124, 7314,

7315, 7316, 7612. Kalay ve Krom kaplı teneke ürünleri kapsamda üretilen çelik kaliteleri :

2004, 2023, 2104, 2123, 2005, 2105, 2026, 2126, 2006, 2106, 2223, 2225, 2323, 2325, 2226,

2228, 2326, 2328, 2242, 2342, 2244, 2344.

Ġngiliz firması olan LR kuruluĢundan alınan sertifika, farklı mukavemet değerlerine

sahip gemi sacları, kazan levhaları ve basınçlı kap malzemelerinin LR standardıyla

üretilebileceğini garanti etmektedir. Bu belge kapsamında üretilen çelik kaliteleri 3701, 3702,

6704, 6335, 6341, 6347, 6352, 6353, 6355, 9355, 9356, 6837, 6842, 6847, 6852‟dir.

2001 yılında yaĢanan ekonomik krizin etkisiyle, tüm diğer sektörler gibi durgun bir yıl

geçiren yassı çelik sanayii, yaĢanan krizi ihraç pazarlarına ağırlık vererek atlatmıĢtır. Özellikle

Çin‟deki talep patlamasının tetiklediği fiyat artıĢlarının da etkisiyle, 2002 yılından itibaren

nispeten güçlü bir döneme giren sektör, yatırım faaliyetlerini artırmıĢtır. 2005 yılında,

yaklaĢık 4,7 milyon ton yassı mamul üreten sektör, 8,8 milyon tona ulaĢan yurtiçi tüketimin

ancak yarısını karĢılayabilmektedir. Devam eden yatırımların tamamlanması ile birlikte,

tüketimin büyük oranda yerli üreticiler tarafından karĢılanması beklenmektedir.

VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ

Vasıflı çelik sektöründe, birbirinden çok farklı çelik türlerinin gündeme gelmesi,

müĢteri bazlı, “terzi usulü” olarak tanımlanacak tarzda, sipariĢe dayalı üretimin

gerçekleĢtiriliyor olması ve vasıflı çelik sektörünün kitle çelik üretim sektöründen, ölçek

ekonomisi itibariyle büyük farklılıklar göstermesi sebebiyle, üretime esneklik kazandıran ve

daha küçük ve farklı türde, (diğer bir ifadeyle farklı metalurjik ve kimyasal özelliklerde)

üretimlerin yapılmasına imkan tanıyan EAO‟lı sistemler tercih edilmektedir.

Sıvı çeliğin elde edilmesini takiben, kitle çelik üretimi ile vasıflı çelik üretimi

arasındaki temel farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bunlar, öncelikle ikincil metalurjik iĢlerin

yapılması olanağını sağlayan “pota metalurjisi” ve “vakumda gaz alma” iĢlemleridir. Vasıflı

çelik üretiminde, Asil Çelik ve ÇemtaĢ‟ta, sürekli döküm üretiminde, uygulanan kapalı

döküm yöntemi sayesinde, potadan tandiĢe ve tandiĢten kalıba döküm esnasında, özel

24

refrakterler kullanılarak, sıvı çeliğin hava ile teması engellenmektedir. Ġzabe ve

alaĢımlandırma iĢlemleri tamamlanan sıvı çeliğin döküm holüne alınmasını takiben, ingot ve

sürekli döküm yöntemlerinin kullanılması suretiyle üretilen çelik kütleler, haddehane

ünitesinde sıcak haddeleme sonrası, ısıl iĢlem ve tamamlama hatları iĢlemleri uygulanarak

sevkıyata hazır hale getirilmektedir. Tamamlama ünitesinde, her bir çubuk tek tek kontrol ve

muayeneden geçmesinin ardından, tespit edilen hatalardan, temizlenme ve arındırılma

operasyonuna tabi tutulmaktadır. Üretimin her aĢamasında, kurulu kalite sistemi çerçevesinde,

proses ve ürün kontrol uygulamaları yapılmakta ve kayıt altına alınmaktadır. Üretilen her

mamul için kalite belgesi düzenlenmekte ve sevkıyat aĢamasında müĢteriye verilmektedir.

Vasıflı çelik üretiminde esas olan, sektörün kendisine mahsus yapısı itibariyle,

malzeme talebinde bulunan müĢterinin ileriye sürdüğü standardın veya kendisi için hazırlamıĢ

olduğu spesifikasyonlara göre üretimin yapılmasıdır. Özellikle otomotiv ana sanayiinin ve

savunma sanayinin kendine özgü ürün Ģartnameleri söz konusudur. Bu firmalar, kendi

isteklerine ve hazırlamıĢ oldukları iç standartlara göre üretimlerin yapılmasını talep

etmektedirler. Bununla birlikte, müĢteri taleplerine bağlı olarak, vasıflı çelik üretimine

yönelik Türk Standartları‟nın yanı sıra, ASTM, BS, DIN, AFNOR, JIS, GOST, SAE, EN gibi

ulusal standartlara göre de üretim yapılmaktadır.

Vasıflı çelik tüketimi ve dolayısıyla üretimi, dünya vasıflı çelik sektöründeki

geliĢmelere ve Ülkenin otomotiv ve makine imalat sektörünün canlılığına doğrudan bağlıdır.

Ekonomik kriz yıllarında, söz konusu sektörlerde de ciddi bir durgunluğun yaĢandığı

bilinmektedir. Daralan iç piyasa nedeniyle, vasıflı çelik üreticileri ihracata yönelmiĢlerdir. Bu

dönem içerisinde ihracat oranlarının %70 seviyelerine kadar yükselmiĢ olduğu görülmektedir.

Normal pazar koĢullarında ise, “iç piyasa/ihracat” oranı, %40-%60 arasında seyretmektedir.

Vasıflı çelik sektöründe yaĢanan ilginç geliĢme, son yıllarda Avrupa ve Amerika gibi

ülkelerde yapılması beklenen yatırımlardan ziyade, Ġran, Mısır, Rusya ve Ukrayna‟da yapılan

yatırımlar dikkat çekmektedir. Bu durum, önümüzdeki yıllarda rekabetin daha da

çetinleĢeceğinin bir göstergesidir.

Dünyanın en büyük üreticisi olan Çin giderek artan ölçülerde, büyüme trendi

içerisinde önemli bir konumda yer almaktadır. Çin‟de, 2008 yılı Ekim ayında 35.9 milyon ton

çelik üretilirken, ABD´de çelik üretimi yüzde 16.8 azalarak 7.1 milyon ton oldu.

Tablo 2.5. Yıllar Ġtibari Ġle Vasıflı Çelik Üretim Miktarı

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -

2007

DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ

Döküm yöntemi ile üretilen birçok mamul, sanayinin her alanında kullanılmaktadır.

Üretilen sanayi mamullerinin % 90 ında en az bir adet döküm ürünü bulunmaktadır.

Döküm Sektöründe kullanılan üretim yöntemlerini, metal ergitme, kum hazırlama,

maça imali, kalıplama, temizleme, ısıl iĢlem, taĢlama, kaplama prosesleri olarak özetlemek

mümkündür. Türkiye genelinde Çelik dökümde ergitmenin %100‟e yakın bir kısmının

elektrik enerjisi ile (özellikle endüksiyon ocaklarında); pik dökümde ergitmenin %60'ı

elektrik enerjisi (endüksiyon ve ark ocaklarında) ve %40‟ı kok kömürü ile (kupol

ocaklarında); sfero ve temper dökümde ergitmenin % 95‟i elektrik enerjisi ile (endüksiyon

ocaklarında) yapılmaktadır.

Görüldüğü üzere döküm sektöründe kullanılan sıvı metalin elde edilmesinde ağırlıklı

olarak elektrik enerjisi kullanılmakta ve maliyette önemli bir paya sahip bulunmaktadır.

Kullanılan en önemli hammadde, pik ve çelik hurdası olup, yurtiçinden ve yurtdıĢından temin

25

edilmektedir. Demir ve Çelik Döküm sektöründe müĢteri istekleri doğrultusunda TSE, DIN,

SAE, BS, AFNOR un ilgili standartları kullanılmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde

kullanılan farklı standartların EN Standardı altında birleĢtirilip yayınlanma çalıĢmaları

tamamlanmıĢ olup, bunların Türkçe‟ye çevrilerek uygulamaya konması beklenmektedir.

Tablo 2.6. Üretim miktarları

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -

2007

ÇELĠK BORULAR

Türkiye‟de dikiĢli boru üretim teknolojisi çok geliĢmiĢtir. Sektördeki büyük

üreticilerin tümü, AB ülkelerinde kullanılan imalat teknolojileri ile üretim yapmaktadır.

Sektör bugün kendi teknolojisini kendisi üretecek durumdadır. Bununla birlikte; markalama,

boyama, ambalaj, stoklama gibi konularda bazı eksikliklerin olduğu kabul edilmelidir. Kalite

güvenlik sistemleri, sektörde yerleĢmiĢtir. Sektörde büyük üreticiler ISO 9000 belgesine

sahiptir.

DikiĢli boru imalatı konusunda ortaya çıkacak teknolojik değiĢikliklerde, sektörün

uyum sorunu kesinlikle olmayacaktır. DikiĢsiz boru teknolojisinde durum, dikiĢli boruda

olduğu kadar iç açıcı değildir. Tek dikiĢsiz boru üreticisi olan Çelbor, Türkiye ihtiyacı göz

önünde bulundurulduğunda, yetersiz gözükmekte, ancak önümüzdeki dönemde, kapasitesini

arttırmayı plânlamaktadır. Sektörde önemli ürünler için, TS, EN, DIN, SAE ve API

standartları uygulanmaktadır.

Tablo 2.7. Üretim Miktarları

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -

2007

ALÜMĠNYUM

Bugün alüminyum hammadde üretiminde, bütün dünya tarafından kullanılan 5 ana

üretim aĢaması vardır:

• Boksit madeni iĢletmeciliği,

• Boksit cevherinden alümina üretimi,

• Alüminadan elektroliz yolu ile sıvı alüminyum üretimi,

• Sıvı alüminyumun alaĢımlandırılarak dökülmesi,

• Ekstrüzyon ve haddeleme iĢlemleriyle yarı ürün ve/veya uç ürün üretimi.

26

Bu kademelerin hepsi bağımsız birer sanayi koludur. Dünyada bu kademelerin

tümünün bir arada bulunduğu tesis sayısı çok azdır. Bu tip tesislere "entegre tesis" adı verilir.

SeydiĢehir Alüminyum Tesisleri bu tesislerden biridir. Yeryüzünde oksijen ve silisyumdan

sonra en çok bulunan üçüncü element alüminyum, saf olarak bulunmadığından, eldesi,

alüminyum silikat, demir oksit ve alüminyum oksitten oluĢan boksit cevherinden yapılır.

Boksit, yerküre yüzeyinin kazılmasıyla çıkarılır ve yaklaĢık %50 alümina içerir. Boksit, Bayer

iĢlemiyle alümina haline dönüĢtürülür. Bayer iĢleminde, öğütülmüĢ boksit, ısı ve basınç

altında sudkostik ile reaksiyona sokulur. Bu iĢlemin sonucunda meydana gelen sodyum

alüminat çözeltisi yabancı maddelerden ayrılıp arıtıldıktan sonra dekompoze edilir.

Dekompozisyon sonucu oluĢan alüminyum hidrat, kalsine edilerek alümina haline getirilir.

Alümina, hücre adı verilen üretim birimlerinde elektroliz yöntemiyle alüminyuma indirgenir.

Bu kademede, üretim maliyetinin en büyük girdisi olan enerji tüketimi çok yoğundur. Genel

olarak ağırlıkça 4 birim boksitten 2 birim alümina ve 2 birim alüminadan da 1 birim

alüminyum elde edilir.

Döküm ünitesine sıvı olarak gelen veya dıĢarıdan tedarik edilen hurdalar, ocaklarda

ergitilip alaĢımlandırılarak standart haline gelmiĢ döküm, iĢleme ingotu ve külçe halinde

katılaĢtırılarak Ģekillendirilir. Ülkemizde alüminyum yassı haddelenmiĢ ürünler sektörü büyük

ölçüde “sürekli döküm” teknolojisini kullanmaktadır. Sürekli Döküm teknolojisi alüminyum

haddelenmiĢ yassı ürün sektöründe kullanılan baĢlıca iki tür teknolojiden biridir. Bu

teknolojilerin açıklaması aĢağıda verilmiĢtir: Sürekli Döküm Teknolojisi: ErgitilmiĢ

alüminyum sürekli döküm teknolojisiyle doğrudan 5- 10 mm kalınlığında dökülerek döküm

ruloları üretilir. Direkt Döküm Teknolojisi: ErgitilmiĢ alümiyum kalıplara dökülerek 20-40

cm kalınlığında metal blokları oluĢturulur. Düzgün ve haddeye uygun bir yüzey hazırlamak

amacıyla yüzey frezeleme yapılır. FrezelenmiĢ bloklar fırınlarda ısıtılarak “sıcak haddeye”

sokulurlar. Sürekli döküm teknolojisiyle, doğrudan, dökümde elde edilen 5-10 mm kalınlığına

eriĢene kadar sıcak haddeleme iĢlemi devam eder. Her iki teknoloji için de bu safhaları takip

eden süreç aynıdır.

Sürekli döküm teknolojisinin baĢlıca avantajı, teknolojiyi yerleĢtirmek için gerekli

olan ön yatırım tutarının direkt döküm teknolojisine göre daha düĢük olması ve daha düĢük

miktarlarda “kademeli” kapasite artıĢına olanak tanımasıdır. Sürekli döküm teknolojisini

kullanmanın maliyet üzerinde sağladığı direkt-endirekt iĢgücü ve enerji kazancının yanında;

her türlü alaĢıma uygun olmaması, döküm kalınlığından daha yüksek kalınlıklarda gerek

duyulan ürünlerin üretilememesi ve elde edilen ürüne ait özelliklerin her türlü kullanıma

uygun olmaması gibi dezavantajları da mevcuttur. Diğer ülkelerde kurulu ve alüminyum yassı

haddelenmiĢ ürün üreten firmaların kullandıkları teknoloji büyük ölçüde “direkt döküm”

teknolojisidir ama son yıllarda yaptıkları yatırımlar genelde “sürekli döküm” teknolojisi

üzerinde yoğunlaĢmaktadır.

BAKIR

Dünyada bakır üretimi, bakır içeren cevherlerin madencilik yöntemleri ile çıkarılması,

zenginleĢtirilmesi ve değerlendirilmesi ile yapılmaktadır. Yer kabuğundaki bakır madenleri

sülfürlü ve oksitli cevherler olmak üzere iki çeĢittir, çok az olmakla birlikte metalik bakırdan

oluĢan “nabit” bakır cevherlerine de rastlanmaktadır. Bakırın elde edilmesinde çeĢitli

pirometalürjik, hidrometalürjik ve elektrometalürjik yöntemler kullanılmaktadır. Dünya bakır

maden yataklarının yaklaĢık % 80‟ini oluĢturan sülfürlü cevherler madenin bulunduğu sahada

genelde flotasyon yöntemi ile zenginleĢtirilerek % 20-30 arasında bakır içeren “konsantre”

haline getirilir. Oksitli bakır cevherleri ise genellikle hidrometalürjik ve bakteriyek

yöntemlerle değerlendirilmektedir.

Konsantre bakır pirometalürjik yöntemlerle iĢlenilmesinden yaklaĢık % 98‟ler

civarında metalik bakır içeren “blister bakır” ve onun da önce pirometalürjik (anot bakır) ve

daha sonra da elektrometalürjik yöntemle iĢlenilmesinden “katot bakır” elde edilir. Katot

27

bakır, tüm enerji ve telekomünikasyon uygulamalarında kullanılmakta olan en yüksek

(gümüĢten sonra ikinci metal) iletkenlik özelliğine sahip olan malzemedir. Konsantre bakırın,

hiç bir pirometalürjik iĢleme tabi tutulmadan doğrudan elektrometalürjik yöntemle katot

bakıra dönüĢtürülmesi Elektro-Kazanım iĢlemi olarak bilinmektedir ve elde edilen katot bakır

“Elektro-Win” katot olarak bilinmektedir. Son yıllarda geliĢtirilen bu teknoloji ile yapılan

üretimin kalitesi, normal katot bakırdan daha düĢüktür ve yüksek iletkenlik özelliğinin

aranmadığı belli uygulamalara yönelik olarak kullanılmaktadır. Katot bakır üretiminde yer

alan elektrometalürjik yöntem (elektroliz) sırasında, elektrolitin verimli olarak kullanılması

için uygulanan solvent-ekstraksiyon-elektro-win (SXEW) yöntemin yukarda sözü edilen

“Elektro-Win” yöntemi ile karıĢtırılmaması gerekir, yöntemler birbirinden tamamen farklıdır.

SXEW katot malzeme, aynı Elektro-Win katot gibi, yüksek iletkenlik özelliğinin aranmadığı

belli uygulamalara yönelik olarak kullanılmaktadır. Pirometalürjik iĢlemlerinden en önemlisi

ergitmedir. Ġçinde belirli miktarlarda bakır bulunan katı maddeler belirli pirometalürjik

iĢlemler sonucu ergitilerek yüksek bakır tenörlü sıvı ürün (mat) elde edilir. Ergitmede

hammadde olarak, bakırca zengin cevher, kavrulmuĢ veya kavrulmamıĢ konsantre

kullanılmaktadır.

Bakırlı hammaddelerle birlikte, istenen özellikte cüruf yapmaya uygun kalitede ve

miktarda katkı maddeleri de Ģarja ilave edilirler. Katkı maddelerinin cinsi ve miktarı, bakırlı

hammadde içindeki gang minerallerinin cinslerini ve miktarlarını tayin eder. Ergitme

genellikle düĢey (Water Jacket) veya Reverber fırınlarda yapılmaktadır. Elektrik enerjisinin

çok ucuz olduğu yerlerde elektrik fırınları da bu maksat için kullanılmaktadır. DüĢey

fırınlarda yakıt olarak metalürjik özellikte kok kullanılır. Reverber fırınında ise, doğal gaz,

akaryakıt veya pülverize kömür kullanılmaktadır. Bu yakıtlardan herhangi birinin tercih

edilmesi ekonomik Ģartlara ve her zaman kolaylıkla temin edilebilmelerine bağlıdır. Ergitme

fırınından elde edilen ürün, mat veya ham bakırdır.

Bir çok modern iĢletmede kavrulmuĢ veya ham konsantreler Reverber fırınlarında

ergitilmektedir. Diğer ergitme metotları ise Water Jacket fırınında mat üretimi, elektrik

fırınında mat üretimi, nabit bakır konsantrelerinin reverber fırınında ergitilmesiyle metalik

bakır üretimi, yüksek tenörlü oksitli bakır cevherlerinin water jacket fırınında ergitilmesiyle

ham bakır üretimi olarak sayılabilir. Yurdumuzda blister bakırın bir kısmı reverber fırınında

üretilmektedir. Reverber fırın yatay uzun bir fırın olup, yan, ön, arka duvarlar, tavan ve taban

(hazne) kısmı ve gazları bacaya taĢıyan gaz çıkıĢ kanalından meydana gelmektedir. Fırın ön

duvara yerleĢtirilmiĢ brülörlerle ısıtılır ve çıkan gazlar arka duvardaki bacaya ulaĢır. Reverber

fırını esas itibariyle bir ergitme fırını olarak çalıĢtırıldığı için, Ģarj maddeleri ile fırın gazları

arasında büyük ölçüde bir reaksiyon olmaz. Yakıtın gerektirdiği havadan çok fazlasını vermek

suretiyle Ģarjın oksitlenmesi de mümkündür.

Ancak ısı kaybı olduğundan tercih edilmemektedir. Genellikle fırın içinde meydana

gelen reaksiyonların, Ģarjı meydana getiren maddelerin birbirleriyle kimyasal olarak

birleĢmesi sonucu olduğu kabul edilmektedir. Ülkemizde, blister bakır üretiminin önemli bir

bölümü, yeni bir teknoloji olan flaĢ ergitme metodu ile yapılmaktadır. Finlandiya, Outokumpu

firmasına ait Harjavalta izabe hanesinde geliĢtirilip 1949 yılında uygulanmasına baĢlanan flaĢ

izabe metodu, kısa zamanda büyük geliĢme kaydederek bir çok ülkede kullanılmaya

baĢlanmıĢ ve hızlı bir Ģekilde diğer ülkelerde de yayılmaya baĢlamıĢtır. Bakır sektöründe

uygulanmakta olan standartlar aĢağıdaki gibi belirtilmiĢtir:

_ TSE Ürün Standartları ( TS 2 – TS 18 – TS 3544 )

_ ISO 9001 : Kalite Yönetim Sistemi

_ ISO 14001 : Çevre Yönetim Sistemi

_ ISO/TS 16949 : Otomotiv Kalite Yönetim Sistemi

_ SA 8800 : Sosyal Sorumluluk Sistemi

_ OHSAS 180001 : ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği

28

2.3. DıĢ Ticaret

Sektörde 1998 ekonomik krizinin etkisi üretimde olduğu gibi, dıĢ ticaret hacminde de

görülmektedir. DıĢ ticaret hacmi bir önceki yıla göre 1998‟de %9,7 ve 1999‟da %16,6 azalıĢ

göstermiĢtir. Özellikle 2003 ve 2004 yıllarında ekonomik büyüme ile beraber dıĢ ticaret hacmi

imalat sanayinin üzerinde bir artıĢ göstermiĢtir. 2005 yılında ise dıĢ ticaret hacminin artısı

gerilemiĢtir (273 döküm sanayi alt sektörü ile ilgili dıĢ ticaret verileri bulunmamaktadır).

Tablo 2.8. Ana Metal Sanayi Sektörü DıĢ Ticaret Hacmi

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana

Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -

2007

UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ

a) Ġthalat

1999-2004 yılları arasındaki, uzun ürün ithalatı incelendiğinde; 2001 yılında yaĢanan

ekonomik krize bağlı olarak, yurt içi piyasaların daralması sonucunda, kaydedilen düĢüĢ

haricinde, toplam uzun ürün ithalatının, artıĢ trendi içerisinde olduğu gözlenmektedir.

Tablo 2.9. Uzun Hadde Ürünleri Ġthalatı ( bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

29

Uzun ürün ithalatının, ağırlıklı olarak, AB ülkelerinden yapılıyor olmasında, AKÇT ile

olan Serbest Ticaret AnlaĢması kapsamında, gümrük vergisi oranının sıfırlanmıĢ bulunması

etkili olmuĢtur. AB ülkelerinden ithal edilen ürünlerin ton baĢına değerinin, BDT ülkelerine

göre, yüksek olması, BDT ülkelerinden daha ziyade, düĢük kaliteli ve ucuz ürün ithalatı

yapılmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir.

Tablo 2.10. Bölgeler Ġtibarı Ġle Uzun Hadde Ürünleri Ġthalatı (bin $ )

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

1999-2005 yılları incelendiğinde, özellikle, ekonomik krizin yaĢandığı 2001 yılında,

uzun ürün ihracat miktarını % 22 oranında arttırarak, ihtiyaç fazlası uzun ürün kapasitesini

ihracata yönlendirmiĢ bulunan Türk demir çelik sektörünün, 2005 yılı uzun ürün ihracatında,

2004 yılına kıyasla, artıĢ yaĢanmamıĢtır. Ġhracatın yerinde saymasında, özellikle, 2004 yılının

son çeyreğinden itibaren net ihracatçı konumuna geçmeye baĢlayan Çin‟in, piyasalardaki

ağırlığını önemli ölçüde arttırması etkili olmuĢtur.

Bunun yanı sıra, global piyasalardaki ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar da,

ihracatımızı olumsuz yönde etkilemiĢtir. 2006 yılında Çin‟in dünya piyasalarındaki

ağırlığının, kademeli bir Ģekilde, dengelenmesine bağlı olarak, ihracatın iyileĢme eğilimi

göstereceği, uzun ürün ihracatının artacağı ve bu durumun, kısmen üretime de yansıyacağı

tahmin edilmektedir. Tablo 2.11. Uzun Hadde Ürünleri Ġhracatı ( bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

2005 yılı itibariyle, Türkiye‟nin uzun ürün ihracatı yaptığı bölgeler arasında ilk sırada, miktar

ve değer bakımından sırasıyla, % 51 ve % 49 oranında pay ile Orta Doğu/Körfez bölgesi, 2.

sırada % 20 ve % 21 oranında pay ile AB ülkeleri, 3. sırada % 10 oranında pay ile ABD yer

almaktadır. ABD‟yi % 5 ve % 6 oranında pay ile Kuzey Afrika ve, % 1 oranı ile, Uzak Doğu/

Güney Asya bölgesi takip etmektedir.

30

Tablo 2.12. Bölgeler Ġtibarı Ġle Uzun Hadde Ürünleri Ġhracatı (bin $ )

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ

a) Ġthalat

Çin‟in son dönemlerde kendi kendine yeten bir ülke haline gelmesiyle birlikte, önemli

bir pazarını kaybeden BDT üreticileri, Türkiye ve Ortadoğu pazarlarına yönelmiĢtir. Kendi

hammadde kaynaklarına sahip olmaları ve düĢük iĢçilik maliyetleri nedeniyle, piyasanın

oldukça altında fiyatlarla ürün sunan BDT‟li üreticiler, boru ve profil imalatı gibi, kalitenin

ikinci planda olduğu sektörlerden yoğun ilgi görmektedir. Bu ülke grubunda baĢı çeken Rusya

ve Ukrayna‟nın 2005 yılı yassı çelik ihracatının ülkelere dağılımında Türkiye ilk üç ülke

arasında yer almaktadır.

Tablo 2.13. Yassı Hadde Ürünleri Ġthalatı ( bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

Ülkede yassı çelik talebinin büyük ölçüde azalmasına neden olan 2001 ekonomik krizi

nedeniyle, aynı yıl ihracat miktarı %60 oranında artarak 1,2 milyon tonun üzerine çıkmıĢtır.

2002-2003 yıllarından itibaren yaĢanan çelik kıtlığının yurtiçine yansıması ve yurtiçi talepteki

artıĢın canlılığını devam ettirmesi nedeniyle, sektör üreticileri iç pazar ihtiyacının azami

ölçüde karĢılanmasına özen göstermiĢtir. Sektörün en önemli ihraç pazarları arasında ABD ve

AB ülkeleri yer almaktadır. Ürün kalitesi ile, Avrupa‟nın önde gelen üreticileri ile rekabet

edebilen Ülkemizin yassı çelik üreticileri, uluslararası piyasalardaki arz-talep dengesini

gözeterek ihracat politikalarını belirlemektedirler.

31

Tablo 2.14. Yassı Hadde Ürünleri Ġhracatı ( bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ

a) Ġthalat

Türkiye‟ye vasıflı çelik kapsamı içerisinde ithal edilen ürünlerle ilgili grafik aĢağıda

verilmektedir. Asil Çelik ve ÇemtaĢ ürün gamında gerçekleĢtirilen üretimlere alternatif

olabilecek nitelikte olan ürünler, özellikle Ġtalya‟ dan ithal edilmekte iken, gerek daha düĢük

alaĢımlı veya alaĢımsız ve gerekse daha düĢük nitelikte ürünlerin, Rusya ve Ukrayna gibi

ülkelerden ve yüksek miktarlarda getirildiği görülmektedir. Türkiye‟ye getirilen bu tür

niteliksiz veya ikinci kalite ürünlerin, birinci kalite sınıfından satılıyor olması, vasıflı çelik

piyasası üzerinde, olağanüstü ölçüde yıkıcı etki yaratmaktadır. Buna ilaveten, dövizin YTL

karĢısında düĢük seyrediyor olması, ithalatı daha da cazip hale getirmektedir.

AĢağıda verilen ithalat bilgilerine, Rusya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelerin yanı

sıra Ġtalya‟dan da getirilen alaĢımsız ve gerekli kalite koĢullarını sağlamayan, ancak çelik

tüccarları tarafından piyasaya “birinci sınıf” malzeme olarak sürülen bir grup malzeme de

dahil edildiğinde ve bu söz konusu malzemelere de GTĠP numaraları çerçevesinde, aynı

tanımlamalar verildiğinde, karĢımıza, çok daha yüksek ithalat rakamları çıkmaktadır. Netice

itibariyle, Türkiye iç pazarında, “nitelikli” olarak tanımlanabilecek ve miktarları aĢağıda

gösterildiği üzere, neredeyse “bir milyon ton” mertebesinde tüketimlerin ortaya çıktığı

görülecektir. Ancak, bu miktarın sadece %10-%12‟ lik bir kısmı, yerli üretim ile

karĢılanmaktadır. Bu durum ise, yerli pazar potansiyelimizin, ne kadar yüksek olduğunu

göstermektedir.

Tablo 2.15. Vasıflı Çelik Ürünleri Ġthalatı (Milyon $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

Son 5 yıllık dönemde AB ve diğer önemli bölgelerden vasıflı çelik ithalâtına iliĢkin

bilgiler, tablo 2.15‟de verilmektedir. Görüleceği üzere, vasıflı çelik ürünleri, ağırlıklı bir

Ģekilde AB ülkelerinden ve BDT ülkelerinden ithâl edilmektedir. AB ülkeleri arasında, gerçek

anlamda “vasıflı” olarak tanımlanabilecek ürünler en çok Ġtalya‟dan, BDT ülkelerinden ise,

daha çok alaĢımsız ve vasıfsız ürünler düĢük fiyatlarla ithal edilip iç piyasaya sürülmekte ve

bu durum, kalitesizliğin yol açtığı hayati sorunlar yanında, kalitesizliğin yol açtığı hayati

sorunlar yanında, haksız rekabete de sebebiyet vermektedir.

32

Tablo 2.16. Vasıflı Çelik Ürünlerinin Bölgelere Göre Ġthalatı (bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

Özellikle 2000 yılının sonlarında ve 2001 yılında, Ülkemizde yaĢanan büyük

ekonomik kriz sonucunda iç piyasanın daralmasını takiben, çıkıĢ yolu olarak ihracatın

görülmesi üzerine, tüm diğer sektörler gibi, vasıflı çelik sektörümüzün de, ihracata yöneldiği

ve ihracatın zamanla %70 seviyelerine kadar ulaĢmıĢ olduğu görülmektedir. Ġzleyen yıllarda,

canlanan iç piyasanın da etkisiyle, ağırlık iç piyasaya verilmiĢtir.

Özellikle 2004 yılında ve 2005 yılının baĢlarında, hammadde fiyatlarındaki olağanüstü

artıĢlara bağlı olarak dünya genelinde çelik fiyatlarında gözlenen artıĢlar sonrasında dıĢ

piyasanın ağırlığı artmaya baĢlamıĢ ve dıĢ piyasa/iç piyasa satıĢ oranları %40-%60

seviyelerinde seyretmiĢtir. Ancak, 2005 yılının, özellikle ikinci yarısında, çelik fiyatlarındaki

gerileme nedeniyle, ihracat duraklamaya baĢlamıĢtır.

Tablo 2.17. Vasıflı Çelik Ürünleri Ġhracatı (bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

Vasıflı çelik sektöründe, ihracat yapılan ülkeler arasında AB ülkelerinin ve ABD‟nin

ağırlıklı yer aldığı görülmektedir. Çünkü, vasıflı çeliğin yoğun olarak kullanıldığı sektörlerin,

otomotiv ve makine imalat sektörleri oldukları ve bu sektörlerin geliĢmiĢ ekonomilerde

ağırlıklı yer aldıkları göz önünde bulundurulduğunda, bu durum doğal olarak

değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, tablo 2.18‟e dikkatli bakıldığında, büyük ağırlıklı

satıĢın “diğer” tanımlı ülkelere yapıldığı görülecektir ki, bu da dünya üzerinde yaygın, birçok

ülkeye, küçük tonajlar ile yapılan satıĢları içermektedir.

Bu ülkeler, Meksika‟dan Yeni Zelanda, Tayvan ve Çin‟e, Ġsveç‟ten Mısır‟a kadar olan

ülkeleri kapsayan, oldukça geniĢ bir alanı içermektedir. Bu arada, önceki yıllar ihracatımızda

önemli bir paya sahip olan Ġran ve Mısır gibi ülkelerin, kendi vasıflı çelik tesislerini

kurdukları ve hükümetlerinin çeĢitli koruma önlemleri aldıkları göz önünde

bulundurulduğunda, bu ülkelere yapılmakta olan ihracat miktarlarında zaman içerisinde bir

azalma gözlenmesinin yanı sıra, önümüzdeki yıllarda bu ülkelerden ithalâtın söz konusu

olabileceği değerlendirilmektedir.

Tablo‟da, ihracattan elde edilen parasal tutarlar, dolar bazında verilmiĢtir. Burada,

ülkeler bazında elde edilen parasal değerler ile bu ülkelere satıĢı yapılan toplam ağırlığın

karĢılaĢtırılmasında görülen farklılığın, ihraç edilen ürün çeĢitleri arasında büyük farklılıkların

olmasının yanı sıra, bu ülkelerdeki fiyat seviyeleri arasında da büyük farklılıklar olmasından

kaynaklanmaktadır. GeçmiĢ yıllarda çok büyük farklılık gösteren bu dağılımdan,

küreselleĢmenin geliĢimine bağlı olarak, dünya genelinde bir stabilizasyona doğru gidiĢ

eğiliminin bulunduğu ayrıca tespit edilmektedir.

33

Tablo 2.18. Vasıflı Çelik Ürünlerinin Bölgelere Göre Ġhracatı (bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ

a) Ġthalat

Çelik Döküm Sektöründe kullanılan yatırım malları ağırlıklı bir Ģekilde, AB

ülkelerinden ithâl edilmektedir. Döküm ürünlerinin ham olarak ithal edilmesi ekonomik

olarak çok anlamlı olmamakla beraber, son zamanlarda, özellikle Uzak Doğu, Hindistan, Çin

ve Ġran menĢeili dampingli ürünlerin ithal edildiğini gözlenmektedir. AB bu tip ürünlere anti

damping vergisi uygulaması baĢlatmıĢ olup, Türkiye‟ye de sızmanın artması durumunda aynı

önlemlerin alınması, yerli sanayicinin korunması açısından önem taĢımaktadır. Bununla

beraber, ham döküm alıcısı ana sanayilerimizin, 2002 yılından itibaren uygulanan kur

politikaları nedeniyle, ithalâta yönelmeleri de sektörü olumsuz etkilemektedir.

Bu durum otomobil, beyaz eĢya, mobilya, makineler ve komponentlerinin ithalatındaki

artıĢla tespit edilmektedir. Ürün Ġthalatı 1999 – 2005 yılları arasında Döküm ve Dökümden

mamul ürün ithalatı ile ilgili GTĠP nolu ürünlerin ithalat bilgileri incelenmiĢtir. Ancak aynı

GTĠP içinde bazen döküm ürünü olarak değerlendirilemeyecek ürünler de dahildir. Yapılan

çalıĢmada ham döküm ürününden ziyade iĢlenmiĢ dökümden mamûl ürünlerin ithalatında

artıĢ gözlendiğinden, döküm ürünleri ithalâtına iliĢkin bir tablo düzenlenememiĢtir .

Yarı ürün ithalatı

Sektörün yarı ürün ithalatının 2004 yılında 30.000.000 $, 2005 yılı ilk 9 ayında

35.000.000 $ civarlarında olduğu tespit edilmiĢtir. (Modeller, model plakaları, kalıplar,

dereceler vb.)

Hammadde ithalatı

Demir Çelik Döküm Sanayi esnek ve üretim parametreleri oldukça geniĢ bir sanayi

alanıdır. Örnek olarak pik döküm üretiminde ana hammadde olarak pik demiri, sünger demiri,

değiĢik evsaflarda hurda malzemeler kullanılabilmektedir. Önemli kalemlerden pik demiri,

Ġsdemir veya Kardemir‟den istenen kalite ve Ģartlarla temin edilemediği durumlarda, yurt

dıĢındaki değiĢik kaynaklardan temin edilebilmektedir. Bununla beraber alaĢım

malzemelerinin çoğu ithal edilmektedir. Kalıplamada kullanılan kimyasal bağlayıcıların bir

bölümü de ithal edilmektedir.

b) Ġhracat Türk Demir Çelik Döküm Sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında yıllar

itibariyle artan bir geliĢme gözlenmektedir. Ġhracatın içinde AB Ülkeleri büyük bir yer

tutmaktadır. Türk Demir Çelik Döküm sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında son

Plan döneminde görülen artıĢ trendi, Çek Cumhuriyeti ve Polonya yanında Hindistan, Çin ve

Ġranlı üreticilerin sübvansiyonlu veya dampingli fiyatlar ile, Avrupa pazarlarına girmesi

üzerine azalma göstermiĢtir. Ayrıca, yurt içinde uygulanmakta olan kur politikaları da tüm

ihracatçı sanayi sektörleri gibi, döküm sektörünün de yurt dıĢı pazarlardaki rekabet gücünü

yitirmesinde etkili olmuĢtur. Batı Avrupa ülkelerindeki pazarlardan uzaklığı nedeniyle,

navlun, mal bedeli içinde yüzde 15 seviyelerindedir. Avrupa‟ya verimli demiryolu

34

nakliyesinin sağlanması halinde navlun maliyetlerinde ki düĢüĢe bağlı olarak, rekabet gücü

iyileĢtirilebilecektir.

Tablo 2.19. Demir Çelik Döküm Ürünleri Ġhracatı (bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

Avrupa Dökümhaneleri Birliği CAEF‟in düzenli anketi için yapılan çalıĢmada

dökümhanelerden direkt yapılan ihracat bilgileri derlenmektedir. Tablo‟da Sfero ve Temper

Döküm ihracatımızın 2003 ve 2004 yılları için ülkelere göre dağılımı gösterilmektedir.

Tablo 2.20. Döküm Ürünleri Direk Ġhracatları (ton)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

ÇELĠK BORULAR

a) Ġthalat

Türkiye‟nin dikiĢli boru sektöründe ihtiyacı karĢılayacak yeterli üretim kapasitesi mevcut

olmasına rağmen, bazı boru çeĢitleri ithalat ile temin edilmektedir. Bunun nedenleri Ģöyle

sıralanabilir;

• Proje bazında teĢvikli olarak yapılan ithalat,

• Devletlerarası veya uzun vadeli alıcı kredilerinin ön Ģartı gereği yapılan ithalat (örneğin;

belediyelerin Ģehir suyu ve doğal gaz dağıtım Ģebekeleri için sağladıkları dıĢ krediler),

Sektörde tek yerli dikiĢsiz boru üreticisinin bulunması sebebiyle, dikiĢsiz borular önemli

oranda ithalat yoluyla tedarik edilmektedir.

Tablo 2.21. Yıllar Ġtibarı Ġle Çelik Boru Ġthalatı ($)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

Otomotiv gibi önemli sanayiler tarafından kullanılan özel hassas boruların bazı cinsleri

ve özel alaĢımlı olanları ithalat yolu ile sağlanmaktadır. Bu tür sanayiler, yan sanayileri ile

35

birlikte geliĢtikçe ve büyümeye devam ettikçe, özel hassas boruların ithalat miktarlarında artıĢ

olacaktır. Türkiye‟nin boru ithalatı içindeki en önemli payı, AB ülkeleri almaktadır.

Tablo 2.22. Türkiye’nin boru ithalatı içindeki payı

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

Ġmalat kalitesi, maliyet yapısı ve üretim kapasitesi itibariyle ihracat pazarları Türkiye

çelik boru sektörü için önemli bir potansiyeldir. ġu anda Türkiye‟nin en büyük ihracat pazarı,

toplam ihracatının %70‟ini gerçekleĢtirdiği Avrupa pazarıdır. Türkiye‟nin diğer önemli

ihracat pazarları arasında, ABD, Kanada, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri gelmektedir.

Türkiye boru cinsi itibariyle en çok 406.4 mm.den küçük dikiĢli boruları ve profil boruları

ihraç etmektedir. 3.ülke ithalatına karĢı özellikle ABD‟de alınan korumacı tedbirler ve anti-

damping soruĢturmaları, sektörün ihracat potansiyelini olumsuz yönde etkilemektedir. Ġhracat

ile ilgili teĢviklerin tümüyle kaldırılmasına rağmen, sektörün yaĢamak için ihracat yapmak

zorunda olması, bazı üreticilerin, üretimlerinin çok önemli bir kısmını ihracata

yönlendirmesine yol açmıĢtır.

Tablo 2.23. Yıllar Ġtibarı Ġle Çelik Boru Ġhracatı ($)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

36

FERRO ALAġIMLAR

a)Ġthalat

Türkiye‟nin düĢük karbonlu ve yüksek karbonlu ferrokrom ithalat miktarı az olmasına

rağmen her yıl artıĢ göstermektedir. Sektörde faaliyet gösteren iki tesisin de özelleĢtirilmesi,

her ne kadar ithalatın önünü kesmeye çalıĢmıĢ olmasına rağmen, Türk parasının değer

kazanması sonucu ve sanayi maliyetlerinin elektrikten dolayı yükselmesi nedeniyle, ithalat

baskısı ile karĢı karĢıya kalınmıĢtır.

Tablo 2.24. Yüksek Karbonlu Ferrokrom Ġthalat Değeri (bin$)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

2000-2001 yılında yıllık artıĢ olarak %8 artan yüksek karbonlu ferrokrom ihracatı

2002 yılında %158, 2003 yılında %816 ve ve 2004 yılında %22 oranında artıĢ göstermiĢtir.

Tablo 2.25. Yüksek Karbonlu Ferrokrom Ġhracat Değer (bin$)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

ALÜMĠNYUM a) Ġthalat

Türkiye alüminyum sektörü hammadde gereksiniminin, SeydiĢehir Alüminyum

tesislerinin üretimi dıĢında kalan kısmını ithalatla karĢılamaktadır. SeydiĢehir Tesislerinde

hammadde 60 bin ton dolayında üretilebildiği için, sektör hammadde ihtiyacının yüzde 75‟ini

ithal etmek zorunda kalmaktadır. Tüm alüminyum ürünleri bazında 2004 yılında toplam

ithalat 430.000 tona ve değer olarak da 956 milyon dolara ulaĢmıĢtır. Bu miktarların yaklaĢık

yüzde 75‟ini birincil alüminyum, yüzde 15‟ini alüminyum hurdası ve yüzde 10‟unu ise ikincil

alüminyum oluĢturmaktadır. BaĢlıca ithalat pazarları ise Rusya, BDT ve Kuzey Avrupa

ülkeleridir.

Alüminyum ithalatı 1999 yılında 223.550 ton iken, 2000 yılında 269.055 ton olarak

gerçekleĢmiĢtir. 2001 yılında ise yüzde 25 düĢüĢle 202.000 tonluk (418 milyon dolarlık)

alüminyum ithalatı yapılmıĢtır. Adet bazında bakıldığında 5.008 adet alüminyum ithal

edilmiĢtir. 2002 yılında ithalat yüzde 36 artıĢla 275.000 ton (522 milyon dolarlık) olarak

gerçekleĢmiĢ, adet bazında bakıldığında da 14.931 adet alüminyum ithal edilmiĢtir. 2003

yılında ithalat rakamlarına baktığımızda miktar bazında yüzde 33‟lük, değer bazında yüzde

39‟luk artıĢla 367 bin tonluk ve 728 milyon dolarlık ithalat gerçekleĢmiĢtir.

Ġthalatta en önemli kalem olan birincil alüminyum; miktar bazında toplam alüminyum

ithalatının yüzde 75‟ini, değer bazında ise yüzde 60‟ını oluĢturmakta, bunu yassı ürünler takip

etmektedir.

37

Tablo 2.26. Alüminyum Ġthalatı (Bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b)ihracat

Dünya alüminyum piyasası çeĢitli nedenlerden ötürü değiĢimler yaĢamaktadır.

Alüminyum sanayi hammadde ihtiyacının büyük kısmının ithalatla karĢılamasına karĢılık

sektör ciddi oranda mamul madde bazında ihracat da gerçekleĢtirmektedir. Sektörde mamul

madde üretiminin yarıdan fazlası ihraç edilmektedir. 1999 yılında yaĢanan deprem ve

ekonomik krizler sebebiyle iç piyasada daralma yaĢanıca sektör firmaları ihracata daha çok

ağırlık vermeye baĢlamıĢlardır. Buna bağlı olarak alüminyum ihracatında artıĢ 2002 yılında da

önceki senelere oranla artmaya devam etmiĢtir.

2000 yılında yüzde 8.8 oranında artarak 286 milyon dolar düzeyine çıkan alüminyum

sanayi ihracatı 2001 yılında da performansını korurken, değer olarak 319 milyon dolara

ulaĢmıĢtır. 2002 yılında ise ihracat rakamı 142 bin ton ile 370 milyon doları ve 2003

senesinde de 180 bin ton ile 480 milyon doları yakalamıĢtır. Dünya alüminyum piyasasında

önemli geliĢmeler yaĢanırken, Türkiye‟de alüminyum ürünleri ihracatında, özellikle 2003

yılından itibaren istikrarlı bir artıĢ gözlenmiĢtir. Sektörün geliĢimine en büyük katkıyı

sağlayan ihracatta (yerli firmalarımız çoğunlukla Avrupa ülkeleriyle çalıĢtıkları için

dolayısıyla da dünya pazarlarında rekabet edebilmeleri açısından) ürün geliĢtirme ve ürün

kalitesi oldukça büyük bir önem taĢımaktadır. Ġhracatta öne çıkan ülkeler ise, çubuk ve

profillerde Almanya, Ġngiltere ve Bulgaristan olurken; sac ve levha ihracatında ilk üç ülkeyi

ise yine Avrupa ülkeleri Ġtalya, Ġspanya ve Almanya oluĢturmaktadır. ĠnĢaat aksamı

ihracatında ise, Kazakistan, Almanya ve Rusya ön plana çıkmıĢtır.

38

Tablo 2.27. Alüminyum Ġhracatı (Bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

BAKIR

a) Ġthalat

Türkiye bakır ve bakır alaĢımları sektörü hammadde gereksiniminin neredeyse

tamamına yakınını ithalatla karĢılamaktadır. Eti bakır ĠĢletmelerinde hammadde 36 bin ton

dolayında üretilebildiği için, sektör hammadde ihtiyacının büyük bir bölümünü ithal etmek

zorundadır. Tüm bakır ve bakır alaĢımları ürünleri bazında 2004 yılında toplam ithalat

312.650 tona ve değer olarak da 954,5 milyon dolara ulaĢmıĢtır. Bu miktarların yaklaĢık

yüzde 69‟unu katot bakır, yüzde 9,3‟ ünü blister bakır ve yüzde 8,9‟unu ise filmaĢin ve tel

ürünleri oluĢturmaktadır.

39

Tablo 2.28. Rafine Bakır, Bakır ve Bakır AlaĢımları Sektörü Ürün Ġthalatı (Bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

b) Ġhracat

Dünya bakır piyasası baĢta 2003 yılından itibaren artıĢa geçen talebe karĢın üretimde

beklenmedik nedenlerden dolayı meydana gelen üretim aksamaları olmak üzere fiyatların

aĢırı yükseliĢe geçmesi gibi son derece önemli değiĢimler yaĢamaktadır. Bakır ve bakır

alaĢımları sanayi hammadde ihtiyacının büyük kısmının ithalatla karĢılamasına karĢılık sektör

ciddi oranda mamul madde bazında ihracat da gerçekleĢtirmektedir. 1999 yılında yaĢanan

deprem ve ekonomik krizler sebebiyle iç piyasada daralma yaĢanıca sektör firmaları ihracata

daha çok ağırlık vermeye baĢlamıĢlardır. Buna bağlı olarak bakır ürünleri ihracatı önceki

senelere oranla artmaya devam etmiĢtir.

Dünya bakır piyasalarında önemli geliĢmeler yaĢanırken, Türkiye‟de bakır ürünleri

ihracatında, özellikle 2003 yılından itibaren istikrarlı bir artıĢ gözlenmiĢtir. Firmalar, sektörün

geliĢimine en büyük katkıyı sağlayan ihracatta, çoğunlukla Avrupa ülkeleriyle çalıĢmaktalar,

bu nedenle de dünya pazarlarında rekabet edebilmeleri açısından ürün geliĢtirme ve ürün

kalitesi oldukça büyük bir önem taĢımaktadır. Burada vurgulanması gereken önemli bir diğer

nokta da sektörün ihracattaki baĢarısının, sahip olduğu teknolojik bilgi birikimi olduğudur.

Bakır ve Bakır alaĢımları ürünleri ağırlıklı olarak AB ülkelerine, ABD‟ye ve diğer Kuzey

Afrika ülkelerine ihraç edilmektedir.

Tablo 2.29. Rafine Bakır, Bakır ve Bakır AlaĢımları Sektörü Ġhracatı (Bin $)

Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007

40

MAGNEZYUM

1980‟li yıllarda tüm dünyada magnezyum üretimi 200 bin ton iken, 1998‟de 395 bin

ton olarak gerçekleĢmiĢtir.

Gelecek döneme ait kısa vadeli kapasite artırımı çalıĢmaları ise bu üretim miktarını iki

katına çıkaracak yöndedir. Günümüzde dünyada 40‟dan fazla kayıtlı iĢletmede magnezyum

üretilmektedir (Çin‟de 100 den fazla kayıt dıĢı küçük iĢletmeler vardır). 70‟den fazla

iĢletmede ise, kapasitenin % 85‟i otomotive yönelik olmak üzere, basınçlı dökümle

magnezyum alaĢımlarından parça yapılmaktadır. 1991‟de 33 farklı otomobil parçası

magnezyum alaĢımlarından yapılırken, 1996‟da bu rakam 128 adet olmuĢtur. Günümüzde

üretilen araçlarda ortalama olarak araba baĢına 2.72 kg magnezyum döküm parçaları

kullanılmaktadır.

Sektörde Ġhracatın ithalatı KarĢılama Oranına bakıldığında yıllar içinde ihracatın

ithalatı karĢılama oranı düĢmüĢtür. 1999 yılında %86 oranına ulaĢmıĢ iken 2001 yılında %81

olmuĢ, 2006 yılında ise %56 olarak gerçekleĢmiĢtir. 271 demir çelik sanayinde ise 2001

yılında ihracatımız ithalatın %139‟nu karĢılayarak pik yapmıĢ, 2005 yılına gelindiğinde oran

%90‟a düĢmüĢtür. 272 demir çelik dıĢı sektörlerde ise bu oran 1995-2006 dönemi boyunca en

yüksek 1998 yılında %41 olabilmiĢ, 2006 yılında ancak %26 olarak gerçekleĢmiĢtir.

Tablo 2.30. Yıllar itibariyle ihracat/ithalat Oranı

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana

Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -

2007

2.4. Ġstihdam

Sektörde mevcut çalıĢma standartları, ağır iĢler tüzüğü kapsamında

değerlendirilmektedir. Bu nedenle bayan personel ve özürlü personel istihdamı konusunda

sorunlar yaĢanmaktadır.

Vasıflı çelik sektörüne yapılmakta olan üretim tarzının teknolojik ağırlığının göz

önünde bulundurulması sonucunda, yeni istihdam edilecek olan iĢçilerin ve operatörlerin,

41

Endüstri ve Meslek Lisesi veya iki yıllık Teknik Yüksek Okul mezunu olmaları Ģartı

aranmaktadır. Eğitim yönünden, yeterli teknik alt yapısı olmayan kiĢilerin istihdamına

müsaade edilmemektedir. Yakın bir tarihe kadar, “ara eleman” niteliğindeki bu tür insan

gücünün temininde büyük zorluk ve sıkıntılar yaĢanır iken, Endüstri ve Meslek Liseleri‟nin

devreye girmesi ile, bu ihtiyacın ciddi anlamda karĢılanmaya baĢlandığı gözlenmektedir.

Vasıflı çelik sektörü, özellikle “tamamlama iĢlemleri” adı ile tanımlanmıĢ olan muayene,

kontrol ve hatalardan arındırma ile paketleme koĢullarında gözlenen farklı talepler nedeniyle

“emek yoğun” bir faaliyet olarak ortaya çıkmakta, bu yönüyle, kitle çelik üretim sektöründen

ciddi farklılıklar göstermektedir.

Bu nedenle, toplam iĢçilik maliyetinin, toplam imalat maliyetleri içerisindeki payının

%7 - %9 civarında değiĢmekte olduğu görülmektedir. Bu değer, dünyada emsalleri ile

kıyaslandığında, Uzak Doğu Rusya ve üçüncü dünya ülkeleri hariç, rekabet etmekte

olduğumuz geliĢmiĢ ülke seviyelerinin civarında bir değerdir. Asil Çelik‟in, 28 Ağustos 2000

tarihinde özelleĢtirilmesi sonrasında, personel sayısında gözlenen %34 oranındaki azalma

sonrasında 2001 yılında yaĢanan büyük ekonomik krize rağmen, istihdamda ciddi bir daralma

gözlenmemektedir.

Önceki plan döneminde de belirtilmiĢ olduğu üzere, sektörün orta kademe teknik

elemanlara ihtiyacı devam etmektedir. 2005 yılı itibariyle sektördeki toplam istihdam yaklaĢık

olarak 5.500 kiĢidir. Bunun % 15‟i beyaz yakalı, % 85‟i mavi yakalıdır. 9. BeĢ Yıllık

Kalkınma Planı döneminde, önemli bir kapasite artırım yatırımı öngörülmediğinden, ilave bir

istihdam beklenmemelidir. Üretim artıĢı kapasite optimizasyonu, verimlilik artıĢı ve

otomasyon ile karĢılanacaktır.

27 no‟lu ana metal sanayi sektöründe çalıĢanlar endeksi yıllar itibarıyla özellikle 2002

yılına kadar azalmıĢ, daha sonra artıĢ göstermiĢtir. 273 döküm sanayi alt sektöründe ise

üretimde çalıĢanlar endeksinde imalat sanayi geneline kıyasla son yıllarda çok daha fazla artıĢ

görülmektedir. 272 no.lu demir çelik dıĢı sanayi sektöründe ise tersine bir durum söz

konusudur ve yıllar itibarıyla bir azalma gözlenmektedir.

Tablo 2.31. Üretimde ÇalıĢanlar Endeksi (1997=100)

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana

Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -

2007

42

2.5. SWOT Analizi

Güçlü Yönler Zayıf Yönler

- Talebin ve tüketimin güçlü olması

- Fazla kapasitenin bulunmaması

- Firmaların dinamik yapısı

- AB mevzuatına uyum çalıĢmaları

- Teknik bilginin yüksek seviyede bulunması

- Yüksek teknolojili donanım ve tecrübe sayesinde

uluslararası rekabet gücü

- Sürekli yatırım kültürü

- Devam eden büyük kapasite artıĢı

- Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Asya gibi büyüyen

pazarlara yakınlık

- Kalifiye iĢgücü

- Firmaların, ISO 9001:2000, OHSAS 18001 ve ISO

14001 belgelerinin bulunması

- Otomotiv, beyaz eĢya ve gemi inĢa sektörlerinin

güçlü yapısı

- Modern teknolojiye uyan tesisler

- Genç ve yetiĢmiĢ insan gücü

- Ġhracat arzusu ve bilgisi

- Avrupa standartlarında üretim yapabilen, yurtdıĢı

projeleri ile adını duyurmuĢ, kaliteli

üreticiler

- Ülkenin coğrafi konumunun getirdiği lojistik ve

stratejik avantajlar

- Tüm dünya ile rekabet edebilecek teknoloji ve bilgi

birikiminin bulunması

- Güçlü bir yan sanayinin olması ve gün geçtikçe

geliĢimi

- BaĢta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerinin yüksek

seviyede olması

- Hammaddenin önemli bir kısmının ithalat yoluyla temin

edilmesi

- Piyasadaki üretici sayısının fazlalığından dolayı, sıkı

rekabetin bulunması

- ĠĢçilik maliyetlerinin rakip ülkelere kıyasla yüksek

olması

- Pazarlama ve müĢteri yaklaĢımındaki yetersizlikler

- Demiryolu kullanım oranının azlığı

- Kalitesiz ve kontrolsüz ürün ithalatı

- Sermaye yetersizliği ve finansman

maliyetlerinin yüksekliği

- AR-GE faaliyetlerinin yetersizliği

- Küçük iĢletmelerin kırılgan yapısı

- AB çevre standartlarına uyum konusundaki

eksiklikler

- GeliĢmekte olan Asya pazarları için, lojistik

maliyetlerin yüksek oluĢu

- Tüm olumlu geliĢmelere karĢın ülkenin halen devam

eden kırılgan ekonomik yapısı

- YurtdıĢı pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin yetersizliği

- Firmalar arasında, üniversite-devlet ve sanayi üçgeninde

ve uluslararası kuruluĢlarla olan

ticari, bilimsel ve teknolojik iliĢkilerin yetersizliği

- Yüksek iĢletme sermayesi ihtiyacının bulunması

-Ġnovasyon ve kümeleĢme gibi terim ve oluĢumlara uzak

kalınması-çekinilmesi

- Birlikte proje üretmekten çekinilmesi

Fırsatlar Tehditler

- AB‟ye üyelik müzakerelerinin baĢlatılması

-AB‟den gelebilecek ve Küresel Kriz‟le oluĢan küçük

montanlı sipariĢ fırsatları

- Otomotiv, dayanıklı tüketim eĢyası, gemi inĢaat ve

paketleme gibi yassı çelik tüketen

sektörlerdeki yüksek büyüme potansiyeli

- Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde geliĢme

potansiyeli yüksek otomotiv endüstrileri

- Ġlave kapasiteye ihtiyaç olması

- Avrupa‟ya coğrafi yakı

- Türkiye‟nin, bölgenin otomotiv üretim üssü

haline gelme eğilimi

- Yabancı yatırımcıların Türkiye‟ye artan ilgisi

- Ġhracat bilgi kapasitesin artması

-

- Çin ve Hindistan‟ın artan ihracat tehdidi

- AB‟nin 3. ülkelerle imzaladığı Serbest Ticaret

AnlaĢmaları

- AB çevre standartlarına uyum için, devlet yardımı

verilmemesi

- Endüstrideki konsolidasyon nedeniyle ortaya çıkan

güçlü rakipler

- Uluslararası hammadde pazarında tedarik sıkıntısı

- Hammadde fiyatlarındaki rekor artıĢlar ve fiyat

belirsizliği

- Kontrolsüz ithalatın giderek artması

- Yetersiz çevre mevzuatı

- Katı çalıĢma mevzuatından kaynaklanan

ilave maliyetler

- Yeni rakip giriĢleri, pazara giriĢ kolaylığı, üretici

sayısının fazla olması

- Artan rekabet sonucu kar marjların oldukça düĢük

seviyede bulunması

- Haksız rekabet yapan üreticiler ve kayıt dıĢı çalıĢma

- YetiĢmiĢ iĢgücü sağlanamaması ve Üniversite-sanayi

iĢbirliklerinin tam olarak oluĢamaması

43

BÖLÜM 3

KONYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ

3.1. Mevcut Durum

Türkiye Ekonomisinin Yol Haritası 2000–2007

24 Ocak 1980 ekonomik transformasyonu ile birlikte Türkiye ekonomisinin nehir

yatağı değiĢtirilmiĢ, temelde içe dönük sanayileĢme stratejisinin yerini ihracata dayalı büyüme

modeli almıĢtır. Bu model çerçevesinde daha çok ihracat, istihdam, gelir, katma değer

hedefleri konurken, programın temel yapısını finansal liberizasyon politikaları çerçevesinde

faiz oranlarının artırılması, sabit kur uygulamasından esnek kur sistemine geçilmesi, sermaye

hareketlerinin serbestleĢtirilmesi, özelleĢtirme politikalarının canlandırılması oluĢturmuĢtur.

Bütün bu kararların temel amacı, ülke ekonomisinin serbest piyasa mekanizması kurallarına

göre iĢlemesini sağlamak ve bu sayede dünya ekonomisi ile bütünleĢmesini gerçekleĢtirmek

olarak açıklanmıĢtır.

1980 dönüĢümünün felsefi temeli aslında1970‟lerde Mckinnon ve Shaw öncülüğünde

atılan daha sonra Kapur, Galbis ve Mathieson gibi ekonomistlerce geliĢtirilen finansal

serbestleĢme teorisine dayanmaktadır. Bu anlayıĢa göre hareket eden ülkemizin ekonomi

politika yapıcıları (policy maker) büyüme için sermaye eksikliğinin yetersizliği dolayısıyla

dıĢ kaynaklara yönelimi esas almıĢ ve bu doğrultuda düzenlemeler yapmıĢtır. Fakat birçok

geliĢmekte olan ülkedeki karĢılaĢılan sonuç Türkiye‟de de kendini göstermiĢ ülke ekonomisi

kötü yönetimin etkisiyle de değiĢik dönemlerde değiĢik derecede kırılmalarla karĢılaĢmıĢtır.

Finansal serbestleĢme politikalarının dünyada krizlere yol açtığı eleĢtirililerine maruz

kalmasıyla diğer ülkelere önerilen ikinci aĢama finansal reformlar Türkiye‟de de

uygulanmaya baĢlanmıĢ bu reformların amaçları da, makroekonomik istikrarı yakalamak ve

korumak, bankacılık sektöründe düzenlemelere gitmek ve bu sektörde rekabeti sağlamak,

kredi piyasalarında yanlıĢ seçim (adverse selection) ve etik problemleri (moral hazard) gibi

asimetrik bilgiden kaynaklanan aksaklıkları gidermek için finansal kurumlara yönelik etkin

bir denetleme ve gözetleme mekanizması geliĢtirmek, ulusal kredi piyasası ile uluslararası

kredi piyasaları arasındaki entegrasyonu sağlamak ve menkul kıymet borsalarının dünya

borsalarıyla ağını güçlendirmek olarak belirlenmiĢtir. Bu reformların ülkemiz açısından

gerekli ve hayati olduğu yaĢanılan son krizde daha iyi anlaĢılmıĢtır. Burada sorulması ve

üzerinde durulması gereken nokta ise neden ekonomik koĢulların tam olarak oluĢmadan ve

gerekli temel düzenlemelerin yapılmadan birinci aĢama finansal reformlardan (çatı reform)

baĢlanmıĢ olmasıdır. Zira ikinci aĢama reformlar temel düzenlemeler olarak da görülebildiği

için ekonomik alt yapının oluĢmadığı bir ortamda reformlara gitmek riskleri de beraber almak

demektir ki, öyle de olmuĢtur.

Türkiye ekonomisinin önemli bir özelliği her çalkantılı dönemden sonra kendisini

yenileyerek ve öğrenerek krizden çıkmasını bilmesidir. Örnek olarak en son yaĢanılan 2001

krizinden küçük ve orta ölçekli iĢletmeler, sadece iç piyasanın değil dıĢ piyasanın da

olduğunu, büyümek ve rekabet etmek için stratejik iĢbirliklerine gitmenin bir elzem olduğunu,

markalaĢmak ve yeni teknolojik geliĢimlere ayak uydurmak zorunda olduklarının farkına

varmıĢlardır. Esasında bu açıdan krizin bir anlamının da yeni fırsatlara ulaĢmak olduğu

gözüne alınırsa krizin ülkemiz ve ekonomimiz açısından faydalı olduğunu söylemek abartılı

bir ifade olmaz. DeğiĢik dönemlerde ekonomik kriz yaĢayan Türkiye ekonomisi firma

ölçeğinde olduğu gibi her kriz sonrası yeni tecrübeler edinmiĢtir. Bu tecrübeler ıĢığında daha

güçlü, daha az kırılgan bir yapıda olduğu söylenebilir.

44

Makro Ekonomik Göstergeler

Türkiye ekonomisinin değiĢik makro ekonomik göstergelerde yakından izlenmesi bu

baĢlığın hedefi olacaktır. Bu itibarla 2000 yılından itibaren bir takım makro ekonomik

göstergelerdeki değiĢimler ele alınacaktır.

DıĢ Ticaret GerçekleĢmeleri

DıĢa dönük sanayileĢme stratejisi ile birlikte ülke ekonomisinin kaynakları ihracat

odaklı olarak yapılandırılmıĢ, sonuçta ise ilk dört yılda ihracatta iki kattan daha fazla artıĢ elde

edilmiĢtir. Dünya ekonomisi ile eklemleĢme çabaları yıllar geçtikçe daha da belirginleĢmiĢ

1980 yılında 2,9 milyar dolarlık ihracat rakamı bugün 100 milyar dolara, 7,9 milyar dolarlık

ithalat rakamı da yaklaĢık 140 milyar dolara ulaĢmıĢtır. Türkiye ekonomisi 240 milyar

dolarlık dıĢ ticaret hacmi ile 26 yılda yaklaĢık 25 kat bir dıĢ ticaret büyümesi elde etmiĢtir.

Türkiye‟nin dıĢ ticaretine 2000 yılı ile birlikte genel olarak bakıldığında ihracat ve

ithalattaki artıĢ trendi göze çarpmaktadır. Dikkati çeken değiĢmeler ise 2000 yılındaki rakama

göre 2001 yılı ihracatının %12.8 artarken ithalatta ki azalmanın ise %24.0 Ģeklinde

gerçekleĢtiğidir. 2002-2003 yılları ihracat artıĢ oranı %31 dolaylarında iken ithalatta

%34.5‟lik bir artıĢ gerçekleĢmiĢtir. 2003 -2004 yıları arası ihracat artıĢ hızı %33.7, ithalatta

artıĢ hızı %40.6 dır. Son iki yıllık ihracat artıĢı ise %16 dolayındadır.

2006 yılı dıĢ ticaretine ayrıntılı olarak bakıldığında ihracat kalemi için Ģu saptamalar

yapılabilir. Tablo3.1‟den hareket edersek yıl içindeki toplam ihracatın 85.5 milyar dolar

olduğu ve bu rakamında geniĢ ekonomik sınıflamaya göre yatırım (sermaye malları),

hammadde (ara mallar) ve tüketim malları Ģeklindeki ayrıĢtırmada; yatırım mallarının 9.4,

hammadde ara malların 37.7 ve tüketim mallarının 37.7 milyar dolar olduğu Ģeklindedir.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracata bakıldığında imalat sanayi ihracatı %94‟ü bulmaktadır.

Bu sanayi kolunda ise en çok sırasıyla motorlu kara taĢıtları ve römorkörler (12,67), giyim

eĢyası (10,17), ana metal sanayi ve tekstil ürünleri (9,3) ile sıralanmaktadır. Ana metal

sanayindeki %35,5‟lik artıĢ dikkat çekicidir.

2007 yılı toplam ihracatının ilk altı aylık rakamı yaklaĢık 50 milyar doları bulmuĢtur.

Yılsonu rakamı ise 100 milyar doların üstünde bir rakam olarak gerçekleĢmesi

beklenmektedir.

Tablo 3.1. GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Ġhracat (000 $)

BEC 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*

YATIRIM (SERMAYE) MALLARI 2 175 701 2 658 240 2 790 180 4 344 031 6 530 838 7 997 690 9 422 945 6 436 608

HAMMADDE (ARA MALLAR) 11 565 080 13 368 641 14 657 325 18 494 475 25 945 606 30 289 782 37 786 325 22 939 170

TÜKETĠM MALLARI 13 986 727 15 261 528 18 464 846 24 125 341 30 501 889 34 835 399 37 784 144 19 914 930

DĠĞERLERĠ 47 398 45 807 146 738 288 989 188 820 353 537 532 544 169 619

TOPLAM 27 774 906 31 334 216 36 059 089 47 252 836 63 167 153 73 476 408 85 525 957 49 460 326

*(Ocak-Haziran GerçekleĢmeler) Kaynak: TÜĠK

Ġthalattaki toplam büyüklük 2006 yılı için 138.580 milyar dolardır. Aynı geniĢ

ekonomik sınıflamaya göre hammadde (ara malların) toplam büyüklüğü 98.8 milyar dolardır

ki nerdeyse 2004 yılının toplam ithalatına denktir. Ara malların 2006 yılı artıĢ hızı %21

dolayında gerçekleĢmiĢtir.

45

Tablo 3.2. GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Ġthalat-(000 $)

BEC Grupları 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*

YATIRIM (SERMAYE) MALLARI 11 365 338 6 940 425 8 399 565 11 325 907 17 397 440 20 363 222 23 169 533 11 653 840

HAMMADDE (ARA MALLAR) 36 009 555 30 300 840 37 655 830 49 734 760 67 549 436 81 868 284 98 876 512 57 238 041

TÜKETĠM MALLARI 6 928 481 3 813 409 4 898 331 7 813 324 12 100 277 13 975 300 16 029 044 8 005 066

DĠĞERLERĠ 199 447 344 409 600 071 465 701 492 612 567 345 505 702 542 102

TOPLAM 54 502 821 41 399 083 51 553 797 69 339 692 97 539 766 116 774 151 138 580 790 77 439 049

(*)Ocak-Mayıs GerçekleĢmeleri Kaynak: TÜĠK

Ġthalattaki yüksek rakamların nedenlerine bakıldığında ham petrol, doğalgaz, rafine

edilmiĢ petrol ve ürünleri, nükleer yakıt, ana metal sanayi, makine teçhizat, kimyasal madde

ve ürünler kalemlerindeki artıĢlar dikkat çekmektedir. 2005 yılında 20,544 milyar dolar olan

enerji maliyeti 2006 yılı için yaklaĢık 27,7 milyar dolarlık faturaya ulaĢmıĢ bu rakam ise

toplam ithalatın %20‟sine tekabül etmektedir. Yine ihracat artıĢının ithal ara mallarına bağlı

olması da ithalat rakamlarının yüksek olmasının sebeplerinden sayılmaktadır.

ġekil 3.1. Ġthalatın GeliĢimi 2000-2007

0

20 000 000

40 000 000

60 000 000

80 000 000

100 000 000

120 000 000

140 000 000

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*

İTHALAT'IN GELİŞİMİ

2000 - 2007

YATIRIM (SERMAYE) MALLARI HAMMADDE (ARA MALLAR)

TÜKETİM MALLARI DİĞERLERİ

Fiyat Hareketleri

Yıllardır ülke ekonomisinin baĢ gündem maddesi olan enflasyon son yıllarda belirgin

bir düĢüĢ kaydetmiĢtir. Enflasyonla mücadelenin toplumun tüm kesimleriyle beraber

yapılması gereken bir davranıĢ olduğu bilinci enflasyon rakamlarının aĢağıya doğru inmesinin

ana faktörüdür.

Enflasyonla mücadelenin iktisadi tabanı enflasyon hedeflemesi olarak görülebilir.

Enflasyon hedeflemesinin özü, Merkez Bankası‟nın para politikasını, belirli bir dönem için

belirlenen sayısal bir enflasyon hedefine ya da enflasyon aralığına dayandırmaktan ibarettir.

Üç temel koĢulu bulunur. Para politikasının fiyat istikrar hedefine odaklanması, Merkez

Bankası‟nın bağımsız olması ve geliĢmiĢ mali piyasaların olması (finansal derinliğe sahip

olması) enflasyon hedeflemesinin temel kriterleridir. Bu sistemde para otoritesi (Merkez

Bankası), sadece belirlediği enflasyon hedefini gerçekleĢtirmeyi amaçlar; büyüme, istihdam

veya döviz kuru gibi baĢka faktörler öncelikli hedefler olarak görülmezler.

2002 -2005 yılları arası ekonomide örtülü enflasyon hedeflemesinin bir hazırlık dönemi

olarak değerlendirilmektedir. Bu dönem içerisinde enflasyon hedeflemesi için gerekli istikrar

ve güven ortamı hazırlanmıĢ, 2006 yılı ile birlikte açık enflasyon hedeflemesine geçilmiĢtir.

46

Tablo 3.3. Tüketici Fiyatları Endeksi

OCAK ġUBAT MART NĠSAN MAYIS HAZĠRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKĠM KASIM ARALIK

2007 AYLIK 1,00% 0,43% 0,92% 1,21% 0,50% -0,24% -0,73% 0.02%

YILLIK 9,93% 10,16% 10,86% 10,72% 9,23% 8,60% 6,90% 7.63%

2006 AYLIK 0,75% 0,22% 0,27% 1.34% 1.88% 0.34% 0.86% -0,44% 1.29% 1.27% 1.29% 0.23%

YILLIK 7,93% 8,15% 8,16% 8.83% 9.86% 10.12% 11.69% 10.26% 10.55% 9.98% 9.86% 9.65%

2005 AYLIK 0,55% 0,02% 0,26% 0,71% 0,92% 0,10% -0,57% 0,85% 1.02% 1.79% 1.40% 0.42%

YILLIK 9,23% 8,69% 7,94% 8,18% 8,70% 8,95% 7,82% 7.91% 7.99% 7.52% 7.61% 7.72%

2004 AYLIK 0,70% 0,55% 0,89% 0,59% 0,38% -0,13% 0,22% 0,58% 0,94% 2,22% 1,54% 0,45%

YILLIK 16,20% 14,28% 11,83% 10,18% 8,88% 8,90% 9,57% 10,04% 9,00% 9,86% 9.79% 9,32%

2003 AYLIK 2,60% 2,30% 3,10% 2,10% 1,60% -0,20% -0,40% 0,20% 1,90% 1,40% 1,60% 0,90%

YILLIK 26,40% 27% 29,40% 29,50% 30,70% 29,80% 27,40% 24,90% 23% 20,80% 19,30% 18,40%

2002 AYLIK 5,3% 1,8% 1,2% 2,1% 0,6% 0,6% 1,4% 2,2% 3,5% 3,3% 2,9% 1,6%

YILLIK 73,2% 73,1% 65,1% 52,7% 46,2% 42,6% 41,3% 40,2% 37,0% 33,4% 31,8% 29,7%

2001 AYLIK 2,5% 1,8% 6,1% 10,3% 5,1% 3,1% 2,4% 2,9% 5,9% 6,1% 4,2% 3,2%

YILLIK 35,9% 33,4% 37,5% 48,3% 52,4% 56,1% 56,3% 57,5% 61,8% 66,5% 67,3% 68,5%

Kaynak: TÜĠK

2006 yılı enflasyon hedeflemesinin ilk yılı olmasına rağmen yurt içi ve yurt dıĢı birçok

sorunlarla karĢılaĢılmıĢ ve bu yılda hedeflenen enflasyon oranına ulaĢılamamıĢtır. %9.65‟lik

gerçekleĢen enflasyon oranı % 5‟lik hedefin oldukça üzerinde çıkmıĢtır. Bu süreçte enerji

fiyatlarındaki artıĢlar, uluslararası likiditenin dalgalı seyri gibi yurtdıĢı kaynaklı geliĢmelerle

beraber, hizmet sektörü fiyatlarındaki katılıklar, olumsuz hava koĢullarının yarattığı arz etkisi

gibi yurtiçi ekonomik faktörler etkili olmuĢtur. Ayrıca, Merkez Bankası bağımsızlığına

yönelik siyasi geliĢmeler de sürece olumsuz katkı yapmıĢtır.

Tablo 3.4. Üretici Fiyatları Endeksi

OCAK ġUBAT MART NĠSAN MAYIS HAZĠRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKĠM KASIM ARALIK

20

07

AYLIK -0,05% 0,95% 0,97% 0,80% 0,39% -0,11% 0,06% 0.85%

YILLIK 9,37% 10,13% 10,92% 9,68% 7,14% 2,89% 2,08% 3.72%

20

06

AYLIK 1,96% 0,26% 0,25% 1.94% 2.77% 4.02% 0.85% -75,00% -23,00% 0.45% -29,00% -12,00%

YILLIK 5,11% 5,26% 4,21% 4.96% 7.66% 12.52% 14.34% 12.32% 11.19% 10.94% 11.67% 11.58%

20

05

AYLIK -0,41% 0,11% 1,26% 1,21% 0,20% -0,48% -0,74% 1.04% 0.78% 0.68% -0.95% -0.04%

YILLIK 10,70% 10,58% 11,33% 10,17% 5,59% 4,25% 4,26% 4.32% 4.38% 2.57% 1.60% 2.66%

20

04

AYLIK 2,60% 1,64% 2,10% 2,65% -0,03% -1,05% -1,52% 0,79% 1,85% 3,23% 0.75% 0,13%

YILLIK 10,80% 9,14% 7,97% 8,91% 9,56% 10,53% 9,44% 10,52% 12,50% 15,48% 14.4% 13,84%

20

03

AYLIK 5,60% 3,10% 3,20% 1,80% -0,60% -1,90% -0,50% -0,20% 0,10% 0,60% 1,70% 0,60%

YILLIK 32,60% 33,40% 35,20% 35,10% 33,70% 29,60% 25,60% 22,70% 19,10% 16,10% 16,20% 13,90%

20

02

AYLIK 4,20% 2,60% 1,90% 1,80% 0,40% 1,20% 2,70% 2,10% 3,10% 3,10% 1,60% 2,60%

YILLIK 92,10% 91,80% 77,50% 58,00% 49,30% 46,80% 45,90% 43,90% 40,90% 36,10% 32,80% 30,80%

2001

AYLIK 2,30% 2,60% 10,10% 14,40% 6,30% 2,90% 3,30% 3,50% 5,40% 6,70% 4,20% 4,10%

YILLIK 28,30% 26,50% 35,10% 50,90% 57,70% 61,80% 65,40% 69,60% 74,70% 81,40% 84,50% 88,60%

Kaynak: TÜĠK

Aylık enflasyon oranlarına bakıldığında Temmuz ayına doğru bir yükseliĢin olduğu

(yıllık enflasyon oranında ) yılın sonuna doğru ise tekrar düĢüĢe geçiĢin gerçekleĢtiği görülür.

2006 yılının üçüncü çeyreği sonunda tüketici fiyatları yıllık artıĢ oranı yüzde 10,55 olarak

gerçekleĢmiĢtir. Yılın ikinci çeyreğinde hızlanan yıllık TÜFE enflasyonu üçüncü çeyrekte de

yüksek seyretmiĢ, Eylül ayı sonu itibarıyla hedefle uyumlu patika etrafında oluĢturulan

belirsizlik aralığının dıĢında kalmıĢtır. Enflasyonun yükselmesine neden olan temel unsurlar,

yılın ikinci çeyreğinde Yeni Türk Lirası‟nda uluslararası likidite koĢullarına bağlı olarak

yaĢanan değer kaybının fiyatlar üzerindeki gecikmeli etkileri ve iĢlenmemiĢ gıda

47

fiyatlarındaki hızlı artıĢ eğilimidir. Bunun yanında hizmet grubu fiyatlarının yüksek yıllık

artıĢını sürdürmesi de enflasyonu olumsuz etkileyen bir diğer unsur olmuĢtur. Uluslararası

piyasalarda petrol ve altın fiyatlarında gözlenen gerilemeler ise bu dönemde ortaya çıkan

olumlu geliĢmeler olarak değerlendirilebilir.

Üretici bazında enflasyon oranlarına bakıldığında ocak ayı itibariyle %5,11 olan yıllık

oranın aralık ayında %11,58‟e yükseldiği görülmüĢtür. Tablo 3.3 ve 3.4 TÜFE ve ÜFE

bazında aylık ve yıllık enflasyon gerçekleĢmelerini göstermektedir.

Ana harcama kalemleri bazında gıda ve alkolsüz içecekler ile konut ana harcama

gurupları ortalama fiyatları 2006 yılında bir önceki yıla göre %11,17 ve %14,04 artarak yıllık

enflasyona sırasıyla 3,09 ve 2,29 puan katkıda bulunmuĢtur. Böylece toplamda 5,38 puana

ulaĢan katkıyla 2006 yılında %9,65 olarak gerçekleĢen yıllık TÜFE artıĢının en temel

belirleyicileri olmuĢlardır. Özellikle olumsuz hava koĢullarının etkisiyle gıda ve alkolsüz

içecekler gurubunun yıllık enflasyona yaptığı katkının 2006 yılında bir önceki yılın (2005) iki

katını aĢtığı dikkat çekmektedir. GerçekleĢmeleri açısından diğer önemli bir ana harcama

gurubu, endeks içerisindeki ağırlığı %10,48 olan ulaĢtırma gurubudur. Bu gurubunda toplam

enflasyona %1,06 katkıyla üçüncü sırada yer aldığını söylemek gerekir.

Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) yıllık değiĢimi, Aralık 2005‟te yüzde 7,7 iken, yıl

içinde ortaya çıkan arz soku ve finansal piyasalarda yaĢanan dalgalanmalar nedeniyle Aralık

2006‟da yüzde 9,7 düzeyinde gerçekleĢmiĢtir. ĠĢlenmemiĢ gıda ürünleri fiyatlarının yüksek

oranda artmaya devam etmesi, tütün ürünleri fiyatlarının vergi ayarlaması nedeniyle

yükselmesi, parasal sıkılaĢtırmanın enflasyon üzerindeki yansımalarının henüz belirginleĢmiĢ

olmaması ve döviz kurunun gecikmeli etkilerinin azalarak da olsa devam etmesi nedeniyle

enflasyon beklentileri ve gerçekleĢmeleri, enflasyon hedefinin üzerinde seyretmeye devam

etmiĢ ve Ocakta 9,93, ġubatta 10,16 ve Mart 2007 itibariyle TÜFE‟de yıllık değiĢim yüzde

10,86 olarak gerçekleĢmiĢtir Diğer yandan, giyim fiyatlarındaki yüksek artıĢa rağmen,

dayanıklı tüketim malları ve hizmet fiyatlarının artıĢ hızlarındaki yavaĢlama ile birlikte Nisan

2007‟de yıllık enflasyon yüzde 10, 7‟ye gerilemiĢtir. Bu gerileme süreci devam etmiĢ

Temmuz ayında %6,90 ile bu yılın en düĢük düzeyine ulaĢmıĢtır.

2007 yılının üçüncü Enflasyon Raporu‟nda TCMB, finansal piyasaların son üç aylık

dönemde olumlu seyrini korumaya devam etmekte olduğunu, birçok göstergede rekor

değerlerin aĢılmasına rağmen ulaĢılan, bu değerlerin sürdürülebilirliğine iliĢkin endiĢelerin,

ABD konut piyasalarında yaĢanan sıkıntılardan dolayı finans piyasalarındaki dalgalanmalarda

görülen artıĢ nedeniyle giderek daha fazla arttığına iĢaret etmiĢtir. YurtdıĢında oluĢan bu

tedirginlikle birlikte, yurtiçinde yaĢanan siyasi geliĢmeler ve iklimsel değiĢimler (kuraklık)

gibi nedenler bulunmasına rağmen, geliĢmelerin Merkez Bankası‟nın öngörüleriyle büyük

ölçüde uyumlu olması, enflasyon tahminlerinde ve para politikası politikalarında genel

hatlarıyla büyük bir değiĢme görülmemesini sağlamıĢtır. Fakat Merkez Bankası yılsonu petrol

fiyat tahminini ve enflasyon tahmin aralığını buna rağmen yukarı doğru revize etmiĢtir.

Ġstihdam ve Ġstihdamdaki DeğiĢmeler

2001 krizi ile birlikte baĢta hizmetler sektörü olmak üzere değiĢik sektörlerde çok

sayıda iĢsiz ortaya çıkmıĢtır. Ġzleyen dönemlerde ki ekonomik büyümenin iĢsizlik üzerindeki

olumlu etkileri ise 2004 yılından itibaren görülmeye baĢlanmıĢtır. 2000 yılından itibaren

sürekli artan iĢsizlik oranı ilk olarak bu yılda düĢüĢe geçmiĢ, fakat issiz sayısındaki rakam ise

aynı kalmıĢtır. 2005 yılı istihdamla ilgili olumlu geliĢmelerin yaĢandığı bir yıl olmuĢtur.

ĠĢgücü arzındaki artıĢın ya da iĢgücü ordusuna yeni katılımların neredeyse tümü istihdama

kavuĢmuĢtur.

48

Tablo 3.5. ĠĢgücü Durumu ( Bin KiĢi)

2007

KRĠTERLER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 I II

15 VE DAHA YUKARI YAġTAKĠ

NÜFUS 46.211 47.159 48.042 48.912 49.906 50.825 51.542 52.151 52.341

ĠġGÜCÜ ARZI 23.078 23.491 23.818 23.641 24.290 24.566 24.608 24.424 25.087

ĠSTĠHDAM EDĠLENLER 21.580 21.524 21.354 21.147 21.791 22.046 22.172 21.749 22.638

ĠġSĠZLER 1.497 1.967 2.464 2.493 2.498 2.520 2.436 2.675 2.450

Kaynak: TÜĠK

2006 yılı Eylül ayı rakamları itibariyle açıklanan sonuçlarına göre, iĢsizlik oranı bir

önceki yılın aynı dönemine göre 0,6 puan gerilemiĢtir, yine bu yıl içerisinde özellikle ikinci

ve üçüncü çeyrekte istihdam sayısında ciddi artıĢlar görülmüĢtür. Dolayısıyla 2006 üçüncü

çeyreğinde iĢsizlik oranında %9‟un altında bir rakama ulaĢılmıĢtır. Söz konusu dönemde

çalıĢma çağındaki nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 778 bin kiĢi artarak 51 milyon 770

bin kiĢiye, iĢgücü arzındaki artıĢ 455 bin kiĢiye, istihdam edilenlerin sayısındaki artıĢ da

yaklaĢık 561 bin kiĢiye ulaĢmıĢtır. 2006 yılını geneline bakıldığında ise iĢsizlik oranı 9,9

oranına gerilemiĢtir.

Tablo 3.6. ĠĢgücü Durumu (2)

YÜZDE

KRĠTERLER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 - I 2007 - II

ĠĢgücüne Katılma Oranı 49,9 49,8 49,6 48,3 48,7 48,3 47,7 46,8 47,9

Ġstihdam Oranı 46,7 45,6 44,4 43,2 43,7 43,4 43,0 41,7 43,3

ĠĢsizlik Oranı 6,5 8,4 10,3 10,5 10,3 10,3 9,9 11,0 9,8

Kaynak: TÜĠK

2006 sonu itibariyle 24,608 milyon olan iĢgücü arzı 2007 ikinci çeyreğinde 25,085

milyon kiĢiye ulaĢmıĢ istihdam edilen iĢçi sayısı ise 22,172 milyondan 22,638 kiĢiye

çıkmıĢtır. Bu sürede %9,9 olan iĢsizlik oranı ise 2007 ikinci çeyrek itibariyle %9,8‟e

gerilemiĢtir.

Türkiye‟de iĢsizlik sorunu üstesinden kolayca gelinebilecek bir sorun gibi

gözükmemektedir. Zira yapısal boyutlarıyla da karĢımızda duran kompleks bir yapıya

sahiptir. Sanayi sektöründe yaĢanmakta olan teknoloji yoğun süreç nedeniyle emek yoğun

geleneksel sektörlerden açığa çıkan emek ile tarımdan açığa çıkan istihdamın sanayi sektörü

tarafından kısa ve orta vadede massedilmesi çok kolay değildir. ĠĢgücüne katılım oranının da

büyük bir hız kazandığı genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizde istihdam kaybını

karĢılayacak, hatta toplam istihdamı daha da artıracak ölçüde tarım dıĢı sektörlerde istihdam

oluĢturmak gereği ortaya çıkmaktadır. Öncelikle tarım dıĢı kesimin istihdam üretme

imkânlarının idamesi ve artırılması için gereken ortamın sağlanmasına ve özellikle emek

yoğun inĢaat ve hizmet sektörlerinin hızlı büyüme seyrini temin edecek açılımların teĢvik

edilmesine Ģiddetle ihtiyaç vardır. Aynı zamanda karar verici mekanizmadakilerin reel sektör

odaklı politikaları da iĢsizliğin azalmasında önemli bir adım olacaktır.

Gayri Safi Milli Hasıla ve ArtıĢ Hızları

2001 krizi sonrası hızlı büyüme sürecine giren Türkiye ekonomisi 2002 ikinci

çeyreğinden itibaren kesintisiz olarak her çeyrek büyümeye devam etmiĢtir. Sabit fiyatlarla

GSMH‟sı 2002‟de %7,9, 2003‟de %5,9, 2004‟de %9,9 büyüyen ekonomi 2005 yılında yıllık

%7,6‟lık bir büyüme elde etmiĢtir. 2006 yılının artıĢı ise %6,0 dır.

49

Tablo 3.7. Üretici Fiyatlarına Göre GSMH (1987 Fiyatlarıyla Yüzde DeğiĢim)

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 *2007-I

TARIM 3,9 -6,5 6,9 -2,5 2,0 5,6 2,9 1,1

SANAYĠ 6,0 -7,5 9,4 7,8 9,3 6,5 7,4 7,5

TĠCARET 12,0 -9,4 11,0 8,1 12,8 7,4 5,9 6,3

GSYĠH 7,4 -7,5 7,9 5,8 8,9 7,4 6,1 6,8

GSMH 6,3 -9,5 7,9 5,9 9,9 7,6 6,0 6,7

Kaynak: Hazine MüsteĢarlığı* (Ocak-Mart) GerçekleĢmeleri

GSYĠH açısından Türkiye ekonomisine bakıldığında 2006 ilk dokuz aylık döneminde

elde edilen 116,4 milyon YTL ve 290,1 milyar ABD doları tutarındaki GSYĠH ile büyüme

%5,6 olarak gerçekleĢmiĢtir. Harcamalar tarafından GSYĠH içerisinde 2006 yılının üçüncü

çeyreğinde dayanıklı tüketim malı harcamaları, gıda ve içki harcamaları ile kamu kesiminin

makine-teçhizat yatırımları büyümesinin gerilediği, devletin tüketim harcamaları dıĢındaki

kalemlerde de büyümenin yavaĢladığı görülmüĢtür. Yine bu dönemde harcamalar içinde

%65,2 oranında payı olan özel nihai tüketim harcamaları %1,3 büyüyerek büyümeye 0,8 puan

katkıda bulunmuĢtur. Bu sınırlı büyümede, özel tüketim içerisindeki toplam payları %57 olan

gıda ve içki ile dayanıklı tüketim malları harcamalarının sırasıyla %1,1 ve %8,9 oranında

gerilemesi etkili olmuĢtur. Gıda, içki ve dayanıklı tüketim malları harcamalarının gerilemesi,

GSYĠH büyümesini sırasıyla 0,3 ve 1,1 puan küçültmüĢtür. Faiz oranlarındaki artıĢla birlikte,

faize duyarlı bir harcama kalemi olan dayanıklı tüketim malları harcamasının önemli ölçüde

azaldığı görülmektedir. Yarı dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları harcamaları

büyümesinin ise devam ettiği ve GSYĠH büyümesine 1,7 puan katkı yaptığı görülmektedir.

Özel nihai tüketim harcamaları içerisinde yer alan enerji, ulaĢtırma, haberleĢme, hizmetler ve

konut sahipliği kalemlerinde de büyüme önemli oranda gerilemiĢ, söz konusu kalemlerin

büyümeye toplam katkıları 0,4 puan olmuĢtur.

2006 yılının ikinci yarısında, Mayıs-Haziran dalgalanmasının etkisiyle büyüme hızının

gerilediği görülür. Buna rağmen 2006 geneli GSYĠH büyüme oranı 6,1 olarak gerçekleĢmiĢtir.

Bundan baĢka 2006 yılı net ihracatın büyümeye katkısın pozitif katkı yaptığı bir yıl olmuĢtur.

Tablo 3.8. GSMH ve GSYĠH artıĢ hızları

ÜRETĠM YÖNÜNDEN 2006 2006 1 2007 1

Tarım 2,9 7,6 1,1

Sanayi 7,4 4,5 7,5

Hizmetler 5,9 6,9 7,0

Harcamalar Yönünden

Özel Tüketim 5,2 8,1 1,6

Özel Yatırım 17,4 32,1 2,5

Mal ve Hizmet Ġhracatı 8,5 6,8 14,0

Mal ve Hizmet Ġthalatı 7,1 10,0 4,2

GSYĠH 6,1 6,7 6,8

GSMH 6,0 6,4 6,7

Kaynak:TÜĠK Aktaran Ekonomik Görünüm

Temmuz 2007, s.1.

50

GSYĠH‟nin harcamalar yönünden en büyük bileĢeni olan özel nihai tüketim

harcamaları artıĢ hızı, yılın ikinci yarısında ciddi bir düĢüĢ göstermesine rağmen 2006 yılında

yüzde 5,2 olarak Kamu tüketim harcamaları artıĢ hızı ise uygulanan bütçe disiplini nedeniyle

yıllık yüzde 9,6 olarak gerçekleĢmiĢtir. Özel nihai tüketim harcamalarının GSYĠH içindeki

payının yüksek olması nedeniyle, bu bileĢende yaĢanan yavaĢlama, büyüme hızının

yavaĢlamasında da önemli bir rol üstlenmiĢtir.

Yatırım harcamalarının kompozisyonu incelendiğinde, özel sektör yatırım

harcamalarının büyümeye katkısının, dördüncü çeyrekte hız kestiği ve yıllık % 3,9‟a

gerilediği kamu yatırım harcamalarının ise %0,2 oranında azaldığı görülmektedir.

GSYĠH üretim yönünden sektörler itibariyle bakıldığında, tarım sektörü üretimdeki

büyümenin 2005 yılında %5,6 iken, arz kaynaklı etkenler nedeniyle 2006 yılında % 2,9‟a

gerilediği görülmektedir. Büyümeyi sürükleyen sektörlerden biri olan sanayi sektörü

üretiminde ise özellikle imalat ile elektrik, gaz ve su sanayi üretimi etkisiyle 2006 yılında

yüzde 7,4 oranında artıĢ görülmüĢtür. Son yıllarda devam eden yükseliĢ trendine sahip inĢaat

sektöründe 2006 yılındaki artıĢ %19,4 olmuĢ ve genel büyümeye katkısı devam etmiĢtir.

GSYĠH 2007 ilk üç aylık döneminde %6,8 ile beklentilerin üzerinde büyümeye

ulaĢmıĢtır. Bundaki ana faktör ihracat artıĢının yanında, sanayi sektöründe göreli olarak

yüksek gerçekleĢen büyüme oranının diğer sektörlerde de büyüme oranlarını yükseltmesi

olarak değerlendirilebilir. GSYĠH içerisinde önemli ağırlığı olan özel tüketim harcamalarında,

2006 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren geçerli olan yavaĢlama eğilimin devam ettiği

görülmektedir. Bu yılın ilk üç aylık çeyreğinde bu oran %1,6 düzeyinde bir yükseliĢ

sergilemiĢtir.

Sanayi sektörü, yılın ilk çeyreğinde %7,5 oranında büyüme kaydetmiĢtir. Sanayi

sektörünün bu güçlü performansında, geçen yılın aynı döneminde sanayi sektöründe katma

değer artıĢının %4.5 ile düĢük bir oranda gerçekleĢmesinin yarattığı baz etkisinin de rolü

olduğu düĢünülmektedir. Nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre %2 oranında artan sanayi

üretim endeksi, Mayıs ayında %5,2 oranında artarak 150,9 düzeyine yükselmiĢtir. Bu düzey,

sanayideki üretimin 1997-2007 sürecinde %50 oranında arttığını göstermektedir.

Tablo 3.9. KiĢi BaĢı GSMH

2002 2003 2004 2005 2006

GSMH (Cari Fiyatlarla, Milyon YTL) 275,032 356,681 428,932 486,401 575,784

GSMH (Milyar Dolar) 180,9 239,2 299,5 360,9 399,673

KiĢi BaĢına GSMH ($) 2.598,10 3.383,20 4.172,00 5.008,00 5.477,00

Nüfus (Milyon KiĢi, Yıl Ortası Tahmini) 69.626 70.712 71.789 72 065 72 974

Kaynak:TÜĠK, *Öngörü

KiĢi baĢı düĢen yılık milli gelire bakıldığında 2005-2006 arası artıĢın yaklaĢık %10

düzeyinde olduğu görülmektedir.

3.2. Konya Profili

Tarih boyunca da kuzey–güney, doğu–batı illeri arasında ulaĢımı sağlayan önemli

ticaret yollarının uğrak verdiği bir ticaret ve konaklama merkezi unvanını alan Konya, bugün

hem ülkemizin hem de Ġç Anadolu bölgesinin tarım, ticaret, sanayi ve turizm cazibe merkezi

olarak etrafındaki illere lokomotiflik görevi yapan, ülke ekonomisine ciddi katkıları bulunan

kadim tarım kenti sıfatı olma özelliğine son yıllarda sanayi merkezi olma özelliğini de

ekleyen önemli bir merkez konumundadır.

51

Bu bölümde projenin uygulama alanı olan Konya‟nın üstlendiği cazibe merkezi olma

özelliğinin arka planını anlamak adına değiĢik açılardan mercek altına alınacaktır. Ġnceleme

genel olarak coğrafi, idari ve demografik, ekonomik, sosyal ve mali temelde ele alınacak ve

ulaĢılabilen en son resmi rakamlarla yorumlanıp desteklenecektir. Ayrıca kamu yatırımlarında

Konya‟nın durumu da bu bağlamda ele alınacaktır.

Coğrafi yapı

Konya Ġç Anadolu bölgesinin güneyinde 36 51‟ ve 39

16‟ kuzey enlemleriyle 31

51‟

ve 34 57‟ Doğu boylamları arasında yer alan il topraklarının büyük bir kısmı Ġç Anadolu

bölgesinde, güney ve güney batısından küçük bir kesimi de Akdeniz Bölgesi‟nde bulunan,

kuzeyden Ankara, batıdan Isparta- Afyon, güneyden Mersin- Karaman, doğudan Niğde-

Aksaray illeri ile çevrili bulunan 38.873 km2‟lik yüzölçümü ile dünyadaki birçok ülkeden ve

ülkemizdeki 12 ilin toplam yüzölçümünden daha fazla olan ayrıca ülke yüzölçümünün %5‟ini

kaplayan jeo-stratejik, ekonomik ve turizm bakımından önemli ve öncelikli illerimizden

birisidir. Anadolu‟nun kuzey ve güneyinde doğu ve batıya uzanan sıra dağların iç

kısımlarında deniz yüzeyinden 1000 metre civarında bir yayla düzlüğünde yer alıp göl tabanı

olan ve kendi adıyla anılan 4000 km2‟lik alanı ile Türkiye‟nin en büyük ovası olarak bilinen

bir düzlüğün batı yakasında kurulmuĢtur. Ġl, kuzeyde Haymana Platosu, kuzeydoğuda

Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölü‟ne, batısında BeyĢehir Gölü‟ne ve AkĢehir Gölü‟ne,

güneyinde Sultan Dağları‟ndan baĢlayan Karaman ilinin güneyine kadar devam eden, Toros

yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluĢmuĢ volkanik dağlara, doğusunda ise

Obruk platosuna kadar uzanır. Ġlin uç noktalarını ise kuzeyinde Kulu‟nun KöĢkler Köyü,

batısında AkĢehir‟in Değirmen Köyü, güneyinde TaĢkent‟in Beyreli Köyü, doğusunda ise

Halkapınar‟ın Delimahmutlu Köyü oluĢturur.

Konya ili yeryüzü Ģekli bakımından platolar ve ovalarla kaplıdır. Cihanbeyli ve

Obruk platosu ilin en önemli platolarını, Konya ve Ereğli ovaları da önde gelen ovaları

oluĢturur. Konya ve Ereğli ovaları içerisinde uzanan Çumra, Karapınar ovaları gibi diğer

ovalarda sayılabilir. Platoların zengin bozkırlarla bezenmiĢ olması ilin ekonomik yapısını

etkileyen tarım ve hayvancılık sektörünün öne çıkmasını sağlayan coğrafi avantajı

oluĢturmaktadır.

Göl ve akarsu bakımından göreceli olarak Ģanslı olan ilde çok sayıda akarsu, göl ve

bataklık bulunur. Tuz Gölü, BeyĢehir Gölü AkĢehir Gölü, Suğla Gölü, Ilgın ÇavuĢcu Gölü,

Ereğli Akgöl akla gelen göllerden bazılarıdır.

Konya ili sınırları içerisinde daha çok mevsimlik ve sel rejimli akarsular

bulunmaktadır. Bu akarsuların özelliği boylarının kısa olmasıdır. Konya ilinin geniĢ yüzeyinin

kapalı havza olması akarsuların ova tabanında kaybolmasına yol açmaktadır. Konya‟daki

yağıĢ rejimi düzensiz olduğu için akarsuların da kaynağının kar ve yağmur suları olması

akarsuların rejimini düzensiz hale getirmektedir. Ġldeki en önemli akarsu bozkırın batısından

doğan BeyĢehir Gölü‟nün ayağı ile birleĢerek Çumra Ovası sulamasının temelini oluĢturan

ÇarĢamba suyudur. Bunun yanında Ġvriz Suyu, Ġnsuyu Deresi, Göksu, Hadim, ÇavuĢ Köy

Karasu, Meram Çayı, Sille deresi ildeki diğer önemli derelerden bazılarıdır.

Demografik ve Ġdari yapı 1980 yılında 329.000 olan Konya nüfusu en son yapılan sayımda 2.192.166 kiĢiye

ulaĢmıĢtır. Bu nüfusu ile Konya, Ġstanbul Ankara ve Ġzmir‟den sonra en fazla nüfusa sahip

Türkiye‟nin dördüncü büyük ilidir. Yıllık nüfus artıĢ hızında binde 22.4‟e ulaĢan Konya

nüfusu Türkiye ortalamasının (18.3) oldukça üzerinde bir rakama sahiptir. Bunun nedenlerine

bakıldığında daha öncede bahsedildiği gibi sanayi ve ticaret açısından çekim merkezi

olmasının yanında Ģehrin coğrafi açıdan uygun olması, güvenli, ekonomik ve aile yaĢamına

uygun bir altyapıya sahip olması gibi özellikler sıralanabilir.

Ġldeki toplam nüfusun 897.349 kiĢisi köy, kasaba ve bucaklarda yaĢarken, 1.294.817

kiĢi il ve ilçe merkezlerinde yaĢamaktadır. ġehir merkezindeki nüfus ise 742.690‟dır.

52

ġehirleĢme oranı olarak % 59.07 oranına sahip ilde km2 baĢına 56 kiĢilik nüfus yoğunluğu

ölçülmüĢtür.

Nüfus bakımından en büyük ilçeler ilk üçü anakent ilçe olmak üzere Selçuklu,

Meram, Karatay, Ereğli, BeyĢehir, AkĢehir ve Çumra olarak sıralanırken, yüzölçümü

bakımından en büyük ilçe Cihanbeyli, nüfus ve yüzölçümü bakımından en küçük ilçe ise

Yalıhüyük olarak belirlenmiĢtir.

En son gerçekleĢtirilen idari yapılanma sonucunda 31 ilçeye sahip olan Konya ilinde

206 belediye, 174 kasaba, 22 bucak ve 611 köy bulunmaktadır.

1975„te kurulan Konya Belediyesi, 1984„te çıkarılan 3030 sayılı yasa ile "BüyükĢehir"

statüsüne kavuĢturulmuĢ 1989„dan beri belediye hizmetleri bu statüde yürütülmektedir.

Sosyal Yapı

Ġldeki sosyal yapı eğitim ve sağlık göstergeleri bağlamında ele alınmıĢtır. Bu

göstergeler ise aĢağıdaki yer alan tablolarda özetlenmiĢtir.

Tablo 3.10. Eğitimle Ġlgili Genel Göstergeler (%)

GÖSTERGELER Konya TÜRKĠYE

SIRALAMA (81 il

Ġçinde)

Konya

Okur Yazar Nüfus 90,07 87,3 15

Okur Yazar Kadın Nüfusun Toplam

Kadın Nüfusuna Oranı 84,74 80,62 17

Üniversite Bitirenlerin Okul

Bitirenlere Oranı 6,39 8,42 32

Liseler OkullaĢma Oranı 29,77 36,92 53

Meslek Liseleri OkullaĢma Oranı 13,34 20,49 58

Kaynak: DPT, 2000-2001

Buna göre genel olarak eğitim seviyesine bakıldığında %90.07‟lik okuma yazma

oranına sahip olan ilde bayanların kendi nüfus içerisindeki okuma oranı %84.74‟e ulaĢmıĢtır.

Her iki oranda Türkiye ortalamasının üstünde bir orana tekabül etmektedir. Bunun yanında

üniversite mezunu olma oranında, meslek ve genel lise oranlarında ise Türkiye

ortalamalarının altında kalınmıĢtır. 81 il içerisinde Konya en iyi sıralamayı okuma-yazma

oranı (15.‟ci) ve kadın okuma oranlarındaki (17.‟ci) sıralamaları ile elde etmiĢtir

Tablo 3.11.Genel ve Mesleki Teknik Liseler Okul (2004–2005)

KĠġĠ KONYA TÜRKĠYE

GE

NE

L

LĠS

EL

ER

OKUL ADET 104 2.990

ÖĞRENCĠ KĠġĠ 44.855 1.685.025

ÖĞRETMEN KĠġĠ 2.574 93.209

ġUBE ADET 1.462 51.215

ME

SL

EK

Ġ

TE

KN

ĠK

LĠS

EL

ER

OKUL ADET 129 3.847

ÖĞRENCĠ KĠġĠ 26.885 1.036.494

ÖĞRETMEN KĠġĠ 2.223 74.405

ġUBE ADET 1.179 37.659

Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı, 2005

2004 -2005 öğretim yılı itibariyle Konya ilindeki genel ve mesleki teknik lise durumu

tabloda gösterilmiĢtir. Toplam 233 okulda 4797 öğretmen ve 71.740 öğrenci ildeki temel

eğitim sonrası mevcut durumu göstermektedir.

53

Tablo 3.12. Konya’da Bulunan Fakülteler, Yüksek Okullar ve Meslek Yüksekokulları

KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI

FAKÜLTELER

Mühendislik-Mimarlık 1 95

Ġktisadi ve Ġdari Bilimler 1 77

Fen-Edebiyat 1 95

Ziraat-Orman-Su Ürünleri 1 45

Tıp 2 54

Veteriner 1 22

Eğitim-Teknik Eğitim 3 93

Güzel Sanatlar 1 40

ĠĢletme-Ġktisat-Siyasal Bil. 13

Hukuk 1 47

Ġlahiyat 1 24

ĠletiĢim 1 25

Eczacılık 15

Dil-Tarih-Coğrafya 1

DiĢ Hekimliği 1 21

Denizcilik-Gemi ĠnĢaat 4

Uçak-Uzay Bilimleri 1

Diğer 7

TOPLAM 15 679

KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI

YÜKSEKOKULLAR

Turizm-Otelcilik 16

Beden Eğitimi ve Spor 1 44

Sağlık 2 89

Fizik T. ve Rehabilitasyon 7

Konservatuar 1 26

Yabancı Diller 1 23

Sivil Havacılık 5

Ev Ekonomisi 2

HemĢirelik 16

Uygulamalı Bilimler 3

Diğer 16

TOPLAM 5 247

MESLEK YÜK. OKULU

M.Y.O 26 614

TOPLAM 26 614

Kaynak: YÖK, 2004

Ġlde bulunan Selçuk Üniversitesi birçok yönden Türkiye‟de önde gelmektedir.

YaklaĢık 80.000 öğrencisi ile Türkiye‟nin en büyük üniversitelerinden biridir. Sahip olduğu

54

meslek yüksek okulu sayısında da bütün üniversiteler içerisinde Selçuk Üniversitesi en önde

yerini almıĢtır. Toplam 15 fakülte, 26 meslek yüksek okulu, 5 yüksek okul ile üniversite aynı

zamanda ilin ekonomik yapısını da etkileyen önemli bir faktördür. Üniversitenin yapmıĢ

olduğu ekonomik katkının yıllık yaklaĢık 30 milyon dolar civarında olduğu tahmin

edilmektedir.

Dinçer, Aslan ve Kavaslıoğlu‟nun (2003) yapmıĢ olduğu ve 2000 verilerinin

kullanıldığı illerin geliĢmiĢlik sıralaması çalıĢmasında sağlık sektörü göstergelerinde kiĢi baĢı

düĢen hekim sayısı, eczane, hastane ve yatak sayısında Türkiye ortalamalarının altında

oranlara sahip çıkmıĢtır. Bu durum bir baĢka açıdan ilde sağlık alanında yatırım eksikliğinin

de bir göstergesi olarak görülürken, son dönemlerde ilde sağlık sektörü alanında yapılan kamu

ve özel yatırımlarında artıĢ dikkat çekmektedir. Temeli atılan ve tamamlanmak üzere olan

birçok sağlık kuruluĢu Konya‟nın sağlık alanındaki eksiğini kapatmak adına yapılan önemli

adımlardır. AĢağıda ki tabloda 2006 yılı itibariyle sağlık kuruluĢlarının listesi ve sağlık

konusunda bazı ölçütlere yer verilmiĢtir.

Tablo 3.13. Konya Ġli Sağlık KuruluĢları ve Ölçütleri (2006)

Sağlık kuruluĢu sayısı 2006

Sağlık ocağı sayısı 204

Sağlık evi sayısı 188

Devlet hastanesi sayısı 21

Doğum çocuk bakım evi 2

Verem savaĢ dispanseri 6

Aile planlaması 5

Halk sağlığı laboratuarı sayısı 2

Ağız ve diĢ sağlığı merkezi 2

Özel poliklinik 28

Özel tıp merkezi 6

Sağlık ölçütleri 2006

15–49 yaĢ Kadın Nüfusu 522.002

0–11 Aylık Bebek Sayısı 33.696

1–4 YaĢ Çocuk Sayısı 133.134

Kaba Doğum Hızı (Binde) 14,41

Kaba Ölüm Hızı (Binde) 2,35

Nüfus ArtıĢ Hızı (Binde) 12,06

Bebek Ölüm Hızı (Binde) 18,44

Ana Ölüm Hızı (Yüz binde) 36,02

Ölü Doğum Hızı (Binde) 7,85

15–49 YaĢ Kadın Nüfusunun Toplam Nüfusa Oranı 27

0–11 Aylık Bebek Sayısının Toplam Nüfusa Oranı 1,74

Kaynak:http.www.sağlık müdürlüğü.gov.tr 02.08.2006

Ġstihdam Yapısı

Konya iline iliĢkin istihdam yapısına değiĢik oranlardan hareket edilerek bakılmıĢtır.

Buna göre tarım sektörü çalıĢanlarının toplam çalıĢanlar içerisindeki payı Türkiye

ortalamasının oldukça üstündedir. Bu durum toplam tarımsal üretimin %5‟ini Ġç Anadolu

toplam üretiminin %25‟ini tek baĢına karĢılayan bir il için normal bir sonuç olarak

algılanmalıdır. Bununla birlikte sanayi sektörü ve hizmet sektörü çalıĢanlarının toplam

istihdam içerisindeki oranları Türkiye ortalamalarının altında olduğu görülmektedir.

55

Tablo 3.14. Konya Ġli ÇeĢitli Ġstihdam Göstergeleri (%)

ĠSTĠHDAM GÖSTERGELERĠ Konya TÜRKĠYE

SIRALAMA (81 il

Ġçinde)

Konya

Tarım Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 62,42 48,38 38

Sanayi Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 9,05 13,35 28

Hizmet Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 6,87 9,67 31

Ücretli ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 29,65 43,52 46

Ücretli ÇalıĢan Kadınların Toplam Ġstihdama Oranı 3,48 8,81 56

ĠĢverenlerin Toplam Ġstihdama Oranı 2,22 2,61 17

Kaynak: DPT, 2000

Bölgedeki çalıĢabilir nüfus ve istihdam oranları, TÜĠK‟in 2004 yılı TR52 alt bölgesi

sınıflaması esasında (Konya-Karaman) yaptığı çalıĢmadan elde edilmiĢtir. Buna göre

iĢgücüne katılma oranı, istihdam oranı ve iĢsizlik oranları Türkiye geneli oranlarına yakın

rakamlardır.

Tablo 3.15. Bölgedeki ÇalıĢabilir Nüfus, Ġstihdam ve Oranları

ĠġGÜCÜ DURUMU BĠRĠM

TÜRKĠYE

BÖLGE

% 1000 Konya, Karaman

Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus KiĢi 2.567 70.556 3,64

15 ve Yukarı YaĢtaki Nüfus KiĢi 1.814 49.906 3,63

ĠĢgücü KiĢi 816 24.289 3,36

Ġstihdam KiĢi 747 21.791 3,43

Eksik Ġstihdam KiĢi 52 997 5,22

ĠĢsiz KiĢi 69 2.498 2,76

ĠĢ Gücüne Dahil Olmayan Nüfus KiĢi 998 25.616 3,9

ĠĢ Gücüne Katılma Oranı % 45 48,7 92,4

Ġstihdam Oranı % 41,2 43,7 94,28

ĠĢsizlik Oranı % 8,4 10,3 81,55

Tarım DıĢı ĠĢsizlik Oranı % 14,8 14,7 100,68

Kaynak: TUĠK, 2004

Yine bölgede istihdam edilenlerin sektörel dağılımına bakıldığında tarım sektöründe

istihdam edilenlerin bölgedeki toplam iĢgücünün yaklaĢık yarısını oluĢturduğu görülmektedir.

Tarım, sanayi ve hizmetler sektörü toplam çalıĢanların Türkiye geneli çalıĢanlara oranı ise

%3,45 olarak hesaplanmıĢtır.

Tablo 3.16. Bölgede Ġstihdam Edilenlerin Sektörel Dağılımı

SEKTÖRLER KONYA ALT

BÖLGESĠ TÜRKĠYE TOP. BÖLGE %

Tarım 355.000 7.400.000 4.80

Sanayi (1) 141.000 5.017.000 2.81

Hizmetler 251.000 9.374.000 2.68

TOPLAM 747.000 21.791.000 3.43

Kaynak: TUĠK, 2004

56

Ekonomik Yapı Dünya ekonomisinde son dönemlerde kendini hissettiren küreselleĢme olgusu, kentsel

ekonomilerin global ekonomide birer parametre olarak yer almasını sağlamıĢ ve bu bağlamda

yerel ekonomiler içinde bulundukları ülkelerin geliĢme performansını küresel rekabet

içerisinde geliĢtirdikleri strateji ve politikalar sayesinde yerel düzeyde fiziki, sosyal ve

kurumsal altyapısı geliĢmiĢ bölgeler oluĢturarak etkilemiĢlerdir.

Küresel hareket ortamında sanayinin ve ekonomik faaliyetlerin örgütlenmesinde de

önemli değiĢmeler meydana gelmiĢ ve bu değiĢimlerin bir sonucu da ekonomik coğrafyanın

değiĢimiyle beraber esnek üretim teknolojileri ve firmalar arası yatay bağlantılar yoluyla yeni

yerel sanayi odakları olarak tanımlanan kentsel ekonomilerin ortaya çıkması olmuĢtur. Bu

kentsel ekonomiler ortak hedefler doğrultusunda organize olarak, belirli faktörlerde

uzmanlaĢmıĢ ve kendi aralarında entegrasyonu sağlamıĢ KOBĠ‟ler oluĢturarak üretimde

uzmanlaĢtıkları ürün ya da ürün guruplar bazında dıĢ rekabete girerek içinde bulundukları

ülkeleri dıĢa açmada önemli bir iĢlevi de üstlenmiĢlerdir.

Konya sanayisinde bu doğrultuda özellikle son 15 yılda tarıma dayalı sanayileĢmenin

yanında makine ve yedek parça imalatı, otomotiv yedek parça ve ekipmanları, demir-çelik ve

plastik sanayi özelinde dünya ile rekabet edebilecek düzeye ulaĢmıĢ, bunun yanında tekstil,

boya, inĢaat malzemeleri sahasında da adını ülke bazında ön sıralara yazdırmıĢtır. Bu durum

Dünya‟da ve Türkiye‟de ortaya çıkabilecek konjokturel dalgalanmalara karĢı firmalar

açısından önemli bir avantaj olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çünkü son dönemlerde global

pazarlarda ürün taleplerinde kısa periyodlar içinde ciddi dalgalanma gözlenmektedir. Tek bir

ürüne dayalı olmayan sanayi yapılanmalarında bu tür dalgalanmalara direnç oldukça

önemlidir. Ayrıca herhangi bir sektördeki talep artıĢı yarı mamul ya da ara ürünler üreten

diğer iĢletmeleri de olumlu yönde etkilemektedir.

Ġlin ekonomik yapısı KOSGEB‟in Bölgesel Kalkınma Raporu Konya Alt Bölgesi

(2006) çalıĢması paralelinde açıklanmaya çalıĢılacaktır. Ġlk olarak tarımsal yapı ele alınacak

daha sonra sanayi yapısı özellikle imalat sanayi bağlamında açıklanacak akabinde dıĢ ticaret

ve mali yapı irdelenecektir.

Tarım ve Hayvancılık

Konya‟nın geçmiĢte ismi tarım kenti olması nedeniyle sık sık gündeme gelirken bugün

bu durum eğitim, sanayi ve turizm alanındaki atılımlarla da farklı kulvarlarda Konya imajı

olarak Türkiye‟ye ve Dünya‟ya sunulmaktadır. Coğrafi avantajından kaynaklanan ve kadim

ekonomik sektör olan tarım ve hayvancılığa iliĢkin veriler tablolar halinde özetlenmeye

çalıĢılmıĢtır.

Tablo 3.17. Tarımsal Arazi Durumu

Ġlin Yüzölçümü 38.873Km2

Tarıma ElveriĢli Arazi 2.659.890 Ha.

Sulanan Arazi 327.076 Ha.

Sulanması Planlanan Arazi (Kop Projesi) 621.417 Ha.

Kaynak:http/www.Konyavaliliği.gov.tr 02.08.2007

38.873 km lik toplam yüzölçümü sahip olan ilde tarıma uygun 2.659.890 (ha) alan

mevcuttur. Ġlginç olan bu alanın yaklaĢık %12‟si sulanabilir niteliktedir. 2007 yılında

ihalesine çıkılan ve Mavi Tünel adıyla anılan projenin bitirilmesi ile Ģu anda sulanan alanın

yaklaĢık iki katı kadar bir alan sulamaya açılacaktır. Bu durum ilde bir yandan çok sayıda

tarımsal ürünün yetiĢmesine olanak verirken, diğer yandan ilin gelir düzeyinin yükselmesine

imkan tanıyacaktır.

57

Tablo 3.18. Bölge ve Ġllerdeki Tarım Alanlarının Dağılımı (ha)

GÖSTERGELER Konya TÜRKĠYE

Ekilen 1.321.376 17.562.656

Nadas 1.180.648 4.990.882

Sebze Bahçeleri 26.633 817.852

Meyve, Zeytin Ağaçlarının Kapladığı Alan, Bağ Alanı

ve Çay YetiĢtirmeye Ayrılan Alan 40.511 2.655.850

Toplam Alan 2.569.168 26.027.240

Kaynak: Türkiye Ġstatistik Yıllığı 2004, TUĠK

Ekilen baĢlıca tarımsal ürünlere bakıldığında yaklaĢık olarak toplam alanın yarısını

buğday ve arpa gibi geleneksel ürünlerin oluĢturduğu görülmektedir. Bu sıralamayı Ģeker

pancarı ve nohut izlemektedir.

Tablo 3.19. Ekilen BaĢlıca Tarla Ürünleri ve Ġstihsal Durumu 2005

Ürün Adı EkiliĢ Alanı (Ha.) Üretim (Ton)

Buğday 752.485 1.804.078

Arpa 405.317 923.900

ġeker Pancarı 58.694 2.882.692

Nohut 49.387 54.957

Kuru Fasulye 14.204 29.693

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Meyve üretimine bakıldığında en çok istihsalin elmada olduğu ve bunu viĢne ve

kirazın izlediği görülür. Kiraz üretiminde Türkiye dünyada ilk üç içerisinde yer alırken Konya

bu sıralamaya önemli bir katkı sağlamaktadır.

Tablo 3.20. Ekilen BaĢlıca Meyveler ve Ġstihsal Miktarları

Meyvenin Cinsi Ağaç Sayısı(Adet) Üretim(Ton)

Elma 2.743.351 99.433

Kiraz 606.109 16.609

ViĢne 580.395 20.608

Armut 481.440 13.157

Kayısı 258.277 4.121

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Sebze üretiminde ise ilde domates ve havucun liderliği vardır. Havuçta KaĢınhanı

yöresi Türkiye‟nin en çok üretim yapılan bölgesidir.

Tablo 3. 21. Ekilen BaĢlıca Sebzeler ile Ġstihsal Miktarları

Sebzenin Cinsi EkiliĢ Alanı (Ha.) Üretim(Ton)

Domates 6.644 270.626

Havuç 3.733 210.485

Kavun 2.840 54.553

Salatalık 1.098 27.935

Ispanak 546 6.079

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

58

Konya Tarım Ġl Müdürlüğü 2004 yılı verilerine göre ilde mevcut bulunan hayvan

varlığı tabloda görülmektedir. Buna göre ilde küçükbaĢ hayvan varlığının belirgin derecede

baskın olduğu görülür. Hayvansal üretime bakıldığında ise ilk sırada süt üretimi ve arkasından

kırmızı etin geldiği görülür.

Tablo 3.22. Hayvan Varlığı Tablosu

Hayvanın Cinsi Hayvan Sayısı (Adet)

B.

BA

ġ

Kültür Irkı Sığır 119.910

Melez Sığır 150.063

Yerli Irk Sığır 46.349

TOPLAM 316.322

K.

BA

ġ Koyun 1.362.822

Keçi 165.541

TOPLAM 1.528.363

KA

NA

TL

I Et Tavuğu 1.256.700

Yumurta Tavuğu 5.069.607

TOPLAM 6.326.307

AR

ICIL

IK

Eski Usul Kovan 5.558

Yeni Usul Kovan 64.001

TOPLAM 69.559

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Tablo 3.23. Hayvansal Üretim Tablosu

Ürünün Adı Üretim Miktarı (ton)

Beyaz Et 7.873

Kırmızı Et 40.645

Süt 537.876

Bal 1.038

Yapağı 1.542

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Sanayi Yapısı

Konya ili son dönemlerde sanayi alanında önemli aĢamalar kaydetmiĢ özellikle imalat

sanayinde Türkiye‟de ön sıralarda yer almıĢtır. Daha önce bahsedilen Ġllerin GeliĢmiĢlik

Sıralaması (2003) çalıĢmasında da en iyi dereceyi imalat sanayi sıralamasında

dokuzununculuk derecesi ile almıĢtır. Bu açıdan Ġlin sanayi yapısı değerlendirilirken imalat

sanayine özel bir paragraf açmak gereklidir.

Ġlde toplam olarak imalat sanayinde faaliyet gösteren KOSGEB verilerine göre 1761

TOBB verilerine göre ise 1469 firma mevcuttur. Personel /iĢletme oranlarına bakıldığında ise

KOSGEB verilerinde iĢletme baĢına 16, TOBB anketlerine göre 45 personel düĢmektedir.

59

Tablo 3. 24. KOSGEB ve TOBB Veri Tabanına Göre Ġstihdam ve ĠĢletme Oranları

KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI

KOSGEB TOBB KOSGEB TOBB

ĠĢletme Sayısı 1.761 1469 46.481 41.045

Ġstihdam 28.393 65.470 890.394 1.775.013

Personel/ĠĢletme Oranı 16 45 19 43

Kaynak: KOSGEB, 2005- TOBB, 2004.

Küçük sanayi sitesi ve organize sanayi bölgeleri bakımından zengin olan ilde sadece

merkezde 15 adet, ilçelerde de 23 adet olmak üzere toplam 38 adet küçük sanayi sitesi

mevcuttur. Toplam 6800 iĢyeri kapasitesine sahip olan bu sitelerde 14000 kiĢiye istihdam

sahası açılmıĢtır.

Tablo 3. 25. Konya Ġli Küçük Sanayi Siteleri

Yeri K. San. Site Sayısı Toplam ĠĢyeri Ġstihdam Kapasitesi

Konya Merkez 15 4.204 8.600

Ġlçeler 23 2.596 5.400

TOPLAM 38 6.800 14.000

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Organize sanayi bölgesi bakımından ile baktığımızda sadece merkezde faal olarak

iĢlevini sürdüren 3 organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. 4.organize sanayi bölgesi için

çalıĢmalar devam etmektedir.

Tablo 3. 26. Organize Sanayi Bölgeleri

Yeri ve Adı Faaliyet Yılı ĠĢyeri Sayısı ve Kapasitesi Alanı (Ha)

Konya 1. Org. San. Böl. 1971 87 Parsel 115

Konya 2. Org. San. Böl. 1974 220 Parsel 300

Konya 3. Org. San. Böl. 1995 343 ĠĢ yeri tahsis olundu. 900

Konya 4. Org. San. Böl. - Yer seçimi yapılmıĢtır. 441

BÜSAN Özel Org. San. 1996 460 ĠĢyeri Faal. 120

AkĢehir Org. San.Böl. 1995 125 Parsel (ÇalıĢ. Devam ediyor.) 100

BeyĢehir Org. San.Böl. 1995 76 Parsel (ÇalıĢ. Devam ediyor) 100

Çumra Org. San. Böl. 1995 72 Parsel (3 ĠĢyeri Faaliyete Geçti) 100

Ereğli 1. Org. San.Böl. 1995 71 Parsel (26 ĠĢyeri Faaliyete Geçti) 300

Ereğli 2. Org. San.Böl. 1995 ÇalıĢmalar Devam Ediyor 230

Karapınar Org. San.B. - Yer seçimi yapılmıĢtır. 100

Kulu Org. San.Bölgesi 1998 Altyapı ve kamu. çalıĢ. dev. ediyor. 100

SeydiĢehir Org. San.B. 1996 Altyapı ve kamu. çalıĢ. dev. ediyor. 100

TOPLAM 3.006

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

DıĢ Ticaret

Kentte küçük sanayi siteleriyle beraber organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren

birçok firma üretimlerinin büyük bir kısmını ihracata yönelik sürdürmektedir. Daha önce yurt

içi pazara yönelik yapılan üretim 2001 krizi ile birlikte dıĢ pazara da yönlendirilmiĢ, bu

sayede hem ihracat yapan firma hem de ihracat değerlerinde önemli artıĢlar kaydedilmiĢtir.

2001- 2004 arası ihracatçı ve ihracat değeri rakamları tabloda gösterilmiĢtir.

60

Tablo 3. 27. Ġhracatçı ĠĢletme Sayıları ve Ġhracat Değerleri

Ġhracatçı Firma Sayısı ve Ġhracat

Değeri Yıl Konya Türkiye Toplamı

Ġhracatçı ĠĢletme Sayısı (Adet)

2001 466 28.907

2002 522 31.717

2003 558 35.584

2004 629 39.419

Ġhracat Değeri (1.000 $)

2001 109.725 31.307.227

2002 135.082 36.047.695

2003 178.443 47.240.131

2004 269.377 63.087.424

Kaynak: TUĠK,2004

Ġhracatın sektörel dağılımına bakıldığında neredeyse toplam ihracatın tamamına

yakınının imalat sanayine yönelik olduğu görülür. Bu durum Konya‟da imalat sanayinin

önceliğini ortaya koyan önemli bir göstergedir. Fakat burada ihracatla ilgili iki noktaya

dikkat çekmek gerekir. Birincisi ihracattaki devamlı artıĢın arkasında mal çeĢitliliğinin

yanında yeni pazarlarında olduğu anlaĢılmaktadır. Diğer önemli bir noktada ihracat

değerindeki sapma noktasıdır. Ġl düzeyindeki toplam ihracat değerinin tablo değerlerinin çok

üstünde bir rakam olduğu noktasında bir görüĢ birliği vardır. Zira buradaki rakamlar ticaret ve

sanayi odalarındaki ya da Konya gümrük çıkıĢlı ihracat rakamlarıdır. Konya‟da üretilip

Ġstanbul, Mersin gümrüklerinden çıkan veya Konya menĢeli olupta baĢka bir ihracatçı firma

tarafından ihraç edilen malların tutarının yaklaĢık 1 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Dolayısıyla Konya gerçekte rakamların söylediğinden ve gösterdiğinden çok daha farklı bir

konumdadır.

Tablo 3. 28. Ġthalatçı ĠĢletme Sayıları ve Ġthalat Değerleri

Ġthalatçı Firma Sayısı Ve Ġthalat Değeri YIL Konya Türkiye

Toplamı

Ġthalatçı ĠĢletme Sayısı (Adet)

2001 336 37.062

2002 435 39.037

2003 503 43.327

2004 641 48.056

Ġthalat Değeri (1.000 $)

2001 91.899 41.081.602

2002 161.855 51.391.386

2003 238.033 69.183.326

2004 352.663 97.370.108

Kaynak: TUĠK, 2004

DıĢ ticaretin ikinci bileĢeni olan ithalat yapısına bakıldığında yine ihracata benzer bir

tablonun olduğu görülür. 2001 yılında 336 olan ithalatçı sayısı 2004‟te 641‟e yükselmiĢtir. Bu

süreç içinde ithalat değeri de yaklaĢık 4 kat artmıĢtır.

Turizm

Turizm açısından zengin bir çeĢitliliği bulunan Ġlin tarihten gelen önemli bir konumu

ve misyonu vardır. Döneminin önemli bir eğitim, kültür ve düĢünce merkezi olan Konya aynı

zamanda Selçuklular‟a baĢkentlik yapmıĢ kökleri derinlerde olan bir ildir. Bugün o dönemi

hatırlatan birçok eser Konya‟ya gelen yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine sunulmaktadır.

Her yıl Aralık ayında yapılan Mevlana‟yı anma törenleri gittikçe artan bir katılımcı sayısının

ilgisini çekmektedir. 2007‟nin UNESCO tarafından Mevlana yılı ilan edilmesi uluslararası

alanda Konya‟nın tanınırlığına önemli katkı yaptığı kesindir.

61

Tablo 3.29. Konya Müzelerini Ziyaretçi Profili

Yıllar Toplam Ziyaretçi Sayısı Elde Edilen Gelirler (YTL)

2001 1.238.757 1.004.573

2002 1.345.500 1.313.529

2003 1.238.480 1.431.928

2004 1.505.120 1.714.186

2005 1.507.000 1.929.389

Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Kente gelen turist sayısına bakıldığında 2001 -2005 döneminde ortalama % 20 lik,

elde edilen gelirde ise % 90‟lık bir artıĢ gerçekleĢmiĢtir. Ġle yapılan 5 yıldızlı turistik otel

yatırımlarının artması ve Dünyada ve Türkiye‟de kiĢi baĢı düĢen milli gelirdeki artıĢ bu

olumlu gidiĢin devam edeceği sonucunu doğurmaktadır.

Mali Yapı

Ülkedeki toplam gayri safi yurt içi hâsılanın %2,49‟unu tek baĢına karĢılayan Konya

81 il içerisinde 9. sırayı almıĢtır. Sahip olduğu banka Ģubesi bakımından da Konya 7.

sıradadır. KiĢi baĢına düĢen banka mevduatı açısından Konya ülke ortalamasının oldukça

altındadır. Aynı durum fert baĢına düĢen sınaî, ticari ve turizm kredilerinde de devam

etmektedir.

Tablo 3.30. Konya ili GSYĠH ve Mali Göstergeleri

MALĠ GÖSTERGELER BĠRĠM Konya TÜRKĠYE

SIRALAMA

(81 il Ġçinde)

Konya

Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla Ġçindeki Payı % 2,49 100 9

Fert BaĢına Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla 1987 F YTL 1.414 1.837 38

Banka ġube Sayısı Adet 149 7.786 7

Fert BaĢına Banka Mevduatı YTL 251 939 49

Toplam Banka Mevduatı Ġçindeki Payı % 0,86 100 11

Toplam Banka Kredileri Ġçindeki Payı % 69 100 14

Kırsal Nüfus BaĢına Tarımsal Kredi Miktarı YTL 66 138 43

Fert BaĢına Sınai, Ticari ve Turizm Kredileri YTL 73 392 52

Kaynak: DPT, 2000

Konya‟daki toplam mevduatın dağılımına bakıldığında yaklaĢık yarısının döviz tevdiat

hesabı Ģeklinde tutulduğu, tasarruf ve ticari kurumsal mevduatın bunu izlediği görülür.

Tablo 3.31. Mevduatın Dağılımı(TL)

KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI

20

04 TL 1.002.171 112.190.493

YABANCI PARA 1.148.926 85.203.368

TOPLAM 2.151.096 197.393.862

TASARRUF MEVDUATI 597.271 62.522.629

RES. KUR. MEV. 72.168 6.397.044

TĠC. KUR. MEVDUATI 256.126 22.905.479

BANKALARARASI MEV. 434 6.328.445

DÖVĠZ TEVDĠAT 1.148.926 85.203.368

DĠĞER KURULUġLAR 76.172 13.880.038

MADENLER, DEPO HES. 0 156.859

TOPLAM 2.151.096 197.393.862

Kaynak: Bankalar Birliği, 2005

62

Ġlin vergisel boyuttaki konumu tabloda görülmektedir. 2004 yılı itibariyle %87,59‟luk

bir tahsilât oranına sahip olan il, Türkiye geneli tahsilât sıralamasında 33. sırada kendine yer

bulmuĢtur. Bir önceki yıla göre tahsilât artıĢı %25,86 düzeyindedir. Ülkede ki toplam vergi

tahsilâtının % 0,66‟sı Konya‟dan elde edilmiĢtir.

Tablo 3.32. Ġlin Vergi Gelirleri

Vergi Göstergeleri Birim Konya TÜRKĠYE

TOPLAMI

Brüt Tahakkuk (Milyon) TL 844.630.249 118.979.991.925

Brüt Tahsilât (Milyon) TL 739.825.039 111.325.214.478

Tahsilât Oranı % 87,59 93,57

Tahsilât Ġl Sırası SIRA 33

Tahsilât ArtıĢı % 25,86 23,84

Ġlin Tahsilât Ġçindeki Payı % 0,66 100

Ġlin Tah. Vergi Sıralaması SIRA 12

Kaynak:Gelirler Genel Müdürlüğü, 2005

Kamu Yatırımlarında Konya

Konya Türkiye‟nin coğrafi olarak en uygun bölgesinde yer almaktadır. Deprem,

ulaĢım ve yatırım maliyetleri gibi değiĢik avantajlarına sahip olmasına rağmen özel ve kamu

yatırımlarından istenilen payı aldığını söylemek güçtür. Bunun sebepleri arasında değiĢik bir

çok faktör olmasına rağmen en önemli faktörün Konya lobisi eksikliği olduğu

düĢünülmektedir. DeğiĢik alanlarda ve platformlarda Konya hep birlikte ve tek seslilikle

desteklenmedikçe bu durumun devamı kaçınılmazdır.

Tablo 3. 33. Konya Ġli Kamu Yatırım Ödenekleri

Kaynak:http/www.konya valiliği.gov.tr 02.08.2007

Yıllar itibariyle kamu yatırım ödeneklerinin dağılımına bakıldığında cari fiyatlar

bazında Türkiye geneli yatırım bütçe artıĢları yaklaĢık olarak Konya içinde geçerli olduğu

görülür. 2005 yılı itibariyle ülkedeki toplam yatırım ödeneklerinin % 0,026‟sı ve Ġç Anadolu

bölgesi yatırım ödeneklerinin %13,9‟u Konya için ayrılmıĢtır. Fakat Konya sahip olduğu

özellikler ve farklılıklar itibariyle daha fazlasını hak etmektedir.

Yıllar

Yatırım Miktarı*(Cari Fiyatlarla)

Türkiye

(Bin YTL)

Ġç Anadolu Bölgesi

( Bin YTL)

Konya

( Bin YTL)

1991 16.323 3.955 277

1992 30.801 6.330 461

1993 53.573 11.549 569

1994 102.577 30.318 1.374

1995 193.278 50.818 1.812

1996 369.759 85.985 3.970

1997 814.253 207.737 10.624

1998 1.686.863 371.670 23.658

1999 2.264.962 485.256 28.869

2000 3.278.231 667.673 46.164

2001 4.228.628 724.829 67.705

2002 7.261.676 1.411.960 106.328

2003 7.261.973 1.269.584 155.449

2004 7.161.141 1.253.622 113.351

2005 10.940.470 2.053.190 287.265

63

DeğiĢik göstergeler itibariyle tanımlamaya çalıĢtığımız Konya ili, DPT tarafından

yapılan geliĢmiĢ iller sıralamasında üçüncü gurubun baĢında yer almaktadır. Üçüncü derece

geliĢmiĢ iller genel olarak yüksek bir geliĢme potansiyeline sahip ekonomik faaliyetlerde

tarım sektörünün ön planda olduğu ve genellikle il ve bölge ölçeğinde üretim yapan sanayi

kuruluĢlarının yer aldığı, küçük ve orta ölçekli tesislerin yaygın olduğu ve sosyo- ekonomik

göstergelerin ülke ortalamaları civarında gezindiği orta dereceli illerden oluĢur. Konya

göstergeler itibariyle orta dereceli iller kategorisinde bulunmasına rağmen sahip olduğu

özellikler, hızla geliĢen ve büyüyen ekonomik ve sosyal yapısı ile geliĢmiĢ iller içerisindeki

yerini alabilecek kapasiteye sahiptir.

3.3. Konya Ana Metal Sanayi Saha AraĢtırma Raporu

3.3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi

Bu bölümde araĢtırmanın amacı, örneklem seçimi, kullanılan yöntem ve araĢtırma

soncunda elde edilen verilerin değerlendirilerek araĢtırmanın kapsamı ortaya konulmaya

çalıĢılmıĢtır.

a-AraĢtırmanın Amacı

Bu çalıĢmanın temel amacı; Konya‟daki sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren Ana

Metal Sanayi iĢletmelerinin yapısal durumlarını ortaya koyarak, ağ iliĢkilerini belirlemek ve

kümeleĢme potansiyelini ölçmektir.

b-Örneklemin Belirlenmesi

Anket uygulaması yapılacak olan iĢletmelerin listesi Konya Sanayi Odası ve KOSGEB

veri tabanından elde edilmiĢtir. Örneklem için seçilen iĢletmelerde ölçek, gelir ve iĢ kolu fark

etmeksizin iĢletmelerin tümü ana kütle olarak belirlenmiĢ ve bunların içerisinden projenin

mantıksal çerçevesinde de belirtildiği üzere 110 iĢletme rast gele örneklem yolu ile

seçilmiĢtir. Örneklem içerisinde yer alan iĢletmelerin sahip ve/veya yöneticileri ile

görüĢülmüĢtür.

c-AraĢtırmanın Yöntemi

AraĢtırmada kullanılan anket Mercan (2005) ve KarataĢ (2006) doktora tez

çalıĢmalarında kullanılan ve uygulanan anket çalıĢmalarından yola çıkılarak geliĢtirilmiĢtir.

Ankette yapısal durum, üretim ve pazarlama, tedarik iliĢkileri ve ağ iliĢkileri ele alınmıĢ olup,

kümeleĢme ile ilgili bulguların yanı sıra Konya Sanayi Odası değerlendirilmesi ve talepler

incelenmeye çalıĢılmıĢtır. Ankette yer alan soruları soru değerleri sorunun niteliğine ve

amacına bağlı olarak farklı ölçeklerden oluĢmaktadır. AraĢtırmada anketin değerlendirilmesi

amacı ile öncelikli olarak pilot çalıĢma gerçekleĢtirilmiĢ, elde edilen bulgulara bağlı olarak

anket yeninde düzenlenmiĢtir. Bu bağlamda tanımlanan 110 firma ile yüz yüze görüĢme ve

randevulu sistem ile anketin cevaplandırılması sağlanmıĢ, elde edilen veriler kontrol

elemanları ve araĢtırma merkezindeki kontrol sistemi ile incelenerek oluĢturulan veri tabanına

kaydedilmiĢtir. Anketler optik sisteme uygun olarak hazırlanmıĢ olup, veri kaydı sürecinde de

buna uygun teknik çalıĢma ile veri tabanına kaydedilmiĢtir.

d-Verilerin Değerlendirilmesi

64

Yapılan araĢtırmada anketin iĢletmelere ait olan kısımlarında elde edilen verilerin

frekanslara bağlı olarak, yüzdeleri hesaplanmıĢtır. Elde edilen verileri değerlendirmede SPSS

15.0 paket programından yararlanılmıĢ ve frekansların yanı sıra öncelik/önem değerleri

standart sapmaları ile birlikte ele alınmıĢtır. Bunun yanı sıra hipotezleri değerlendirmede

yöneticilerin tutumları p< .95 güven aralığı esas olmak kaydı ile değerlendirilmiĢtir. Elde

edilen veriler, belirlenen değerler içerisinde, bulguların analizi ve yorumlanmasında

kullanılmıĢtır.

3.3.2. AraĢtırma Bulguların Analizi

AraĢtırmada yer alan amaç doğrultusunda, değerlendirmeye yönelik sonuçlar

belirlenmiĢtir. Elde edilen sonuçlar çerçevesinde de bulguların değerlendirilmesi ve yorumları

gerçekleĢtirilmiĢtir.

Tablo 3.34. ĠĢletmelerin Faaliyet Süreleri

Sayı Yüzde

1-5 yıl 26 23,6

5-10 yıl 35 31,8

10 yıldan fazla 46 41,8

Cevapsız 3 2,7

Toplam 110 100

Tablo 3.34‟e göre iĢletmelerin faaliyet sürelerini incelediğimizde % 41,8‟i 10 yıldan fazla,

%31,8‟i 5-10 yıl arası ve 23,6‟sı 1-5 yıllık bir geçmiĢe sahiptir. Bu da iĢletmelerin önemli bir

kısmının tarihi geçmiĢin olduğunu göstermektedir.

Tablo 3. 35. Eğitim Durumu

Sayı Yüzde

Ku

rucu

Ort

ak

lar Okur-Yazar 3 2,7

Ġlköğretim 82 74,5

Lise 30 27,3

Lisans-Lisansüstü 24 21,8

Toplam 139

ġim

dik

i

Ort

ak

lar Okur-Yazar 3 2,7

Ġlköğretim 83 75,5

Lise 28 25,5

Lisans- Lisansüstü 24 21,8

Toplam 138

Tablo 3.35‟e göre iĢletmelerin kurucularının ve Ģimdiki ortaklarının eğitim

durumlarını incelediğimizde önemli bir kısmının ilk öğretim mezunu oluğunu görüyoruz. Ġlk

öğretimden sonra oranları; lise mezunu, üniversite mezunu ve okur-yazar olarak büyükten

küçüğe sıralayabiliriz.

65

Tablo 3.36. GiriĢimcinin Önceki Mesleği

Sayı

Olan

%

Ku

rucu

Ort

ak

lar

Tüccar 6 5,5

Çiftçi 1 0,9

Ġsçi 13 11,8

Memur 3 2,7

Sanayici 80 72,7

Diğer 22 20,0

Toplam 125

ġim

dik

i

Ort

ak

lar

Tüccar 6 5,5

Çiftçi 1 0,9

Ġsçi 13 11,8

Memur 3 2,7

Sanayici 76 69,1

Diğer 23 20,9

Toplam 122

Tablo 3.36‟ya göre giriĢimcilerin önceki mesleğini incelediğimizde kurucu ortakların

önemli bir kısmı (%72,7) sanayicilikten gelmedir. ġimdiki ortakları incelediğimizde de yine

önemli bir kısmının ( %69,1) sanayicilikten gelme olduğunu görmekteyiz.

Tablo 3.37. ĠĢletmelerin Hukuki Nitelikleri ve Sahiplik Durumları

Aile ĠĢletmesi Ortaklık

Holding

Kurulusunun

veya Büyük Bir

ĠĢletmenin Alt

Birimi

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde

ġahıs 26 23,6 1 0,9 - -

Limited ġirket 44 40,0 21 19,1 - -

Anonim ġirket 11 10,0 4 3,6 3 2,7

Cevapsız 29 26,4 84 76,4 107 97,3

Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0

Tablo 3.37‟ye göre iĢletmelerin hukuki statülerini ve sahiplik durumlarını

incelediğimizde % 23,6‟sı aile ve Ģahıs iĢletmesi, % 0,9‟u aile ve ortaklıktır. ĠĢletmelerin %

40‟ı aile ve limited Ģirket, %19,1‟i ortaklık limited Ģeklindedir. %10‟u aile anonim Ģirket,

%3,6‟sı ortaklık anonim Ģirket ve %2,7‟si de bir holdinge bağlı anonim Ģirket Ģeklindedir.

Tablo 3.38. Firmada Üretilen Ürünün Cinsi

Sayı Yüzde

Nihai Tüketici için üretim 37 33,6

Üretici için üretim 34 30,9

Her ikisi de 38 34,5

Cevapsız 1 ,9

Toplam 110 100

Tablo 3.38‟e göre iĢletmelerin üretmiĢ oldukları ürünlerin cinsleri sorulduğunda

%33,6‟sı nihai tüketici için, %30,9‟u üretici için ve %34,5‟ide her ikisi için de üretiyorum

Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.

66

Tablo 3.39. ġirketinizin Üretim ġekli Frekans Oran

BütünleĢik Üretim 47 42,7

Fason ĠĢ Yaparak Üretim 13 11,8

Hem yarı mamul hem de bazı iĢleri fason vererek

üretim 41 37,3

Bir kısmını kendim bir kısmını da fason vererek

üretim 7 6,4

Toplam 2 1,8

Tablo 3.39‟a göre iĢletmelerin üretim Ģekillerini incelediğimizde % 42,7‟si bütünleĢik

üretim, % 11,8‟i fason iĢ yaparak üretim, % 37,3‟ü hem yarı mamul hem de bazı iĢleri fason

vererek üretim ve % 6,4‟üde bir kısmını kendim bir kısmını da fason vererek üretim

yaptıklarını belirtmiĢlerdir.

Tablo 3.40. Düzenli olarak taĢeronlara iĢ verir misiniz?

Sayı Yüzde

Evet 25 22,7

Hayır 84 76,4

Cevapsız 1 ,9

Toplam 110 100,0

Tablo 3.40‟a göre iĢletmelerin düzenli olarak taĢeronlara iĢ verip vermediklerini

sorduğumuzda % 22,7‟i evet ve %76,4‟ü de hayır Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.

Tablo 3.41. Düzenli Olarak TaĢeronlara ĠĢ Verenlerin Uygulama Biçimleri

Sayı Yüzde

Benzer Ġsleri Yapmak Ġçin TaĢeronlara Ġs Veririm 8 7,3

Daima TaĢeronlara Ġs yaptırırım Ancak Ġsler Her An DeğiĢebilir 1 0,9

TaĢeronlara Bazen Ġs Yaptırırım 9 8,2

Ġs Gücünün TaĢeronlar Vasıtasıyla KarĢılıyorum

Cevapsız 92 83,6

Toplam 110 100,0

Tablo 3.41‟e göre iĢletmelerin düzenli olarak taĢeronlara iĢ verenlerin uygulama

biçimlerini incelediğimizde % 7,3‟ü benzer isleri yapmak için taĢeronlara is veririm, % 8,2‟si

taĢeronlara bazen is yaptırırım ve 0,9‟u daima taĢeronlara is yaptırırım ancak isler her an

değiĢebilir cevabını vermiĢlerdir.

Tablo 3.42. Kalifiye taĢeron bulmakta zorlandınız mı?

Sayı Yüzde

Evet 3 2,7

Hayır 22 20,0

Cevapsız 85 77,3

Toplam 110 100,0

Tablo 3.42‟ye göre iĢletmelerin kalifiye taĢeron bulmakta zorlanıp zorlanmadıklarını

sorduğumuzda %20‟si hayır, %2,7‟si evet cevabını vermiĢler ve %77,3‟üde cevap

vermemiĢlerdir.

67

Tablo 3.43. Yabancı bir markanın lisansı altında üretim yapıyor musunuz?

Sayı Yüzde

Evet - -

Hayır 24 21,8

Cevapsız 86 78,2

Toplam 110 100,0

Tablo 3.43‟e göre iĢletmelerin yabancı bir markanın lisansı altında üretim yapıp

yamadıklarını sorduğumuzda %21,8‟i hayır cevabını vermiĢ ve %78,2‟side boĢ

bırakmıĢlardır.

Tablo 3.44. ĠĢlerimi yaptırmak için taĢeronları hiç kullanmam çünkü;

Sayı Yüzde

Üretim kapasitem yeterli 73 71,6

Ana sanayi taĢeron kullanmamı engelliyor 5 4,9

TaĢeronlarda yeterli teknoloji yok 8 7,8

TaĢeronlarda yeterli kalite yok 9 8,8

Ġstediklerimi gerçekleĢtirecek taĢeronlar bölgede bulunmamakta 1 1,0

TaĢeronlara güvenmiyorum 2 2,0

TaĢeronlar maliyetimi artırıyor 4 3,9

Toplam 102 100

Tablo 3.44‟e göre iĢletmeler taĢeron kullanmama sebeplerini Ģu Ģekilde

sıralamıĢlardır; % 71,6‟sı üretim kapasitesinin yeterli olduğundan, %4,9‟u Ana sanayi taĢeron

kullanmasını engellediğinden, %7,8‟i TaĢeronlarda yeterli teknoloji olmadığından, %8,8‟i

TaĢeronlarda yeterli kalite olmadığından, % 1‟i Ġstediklerini gerçekleĢtirecek taĢeronlar

bölgede bulunmadığından, % 2‟si TaĢeronlara güvenmediğinden ve % 3,9‟u TaĢeronlar

maliyetini artırdığından Ģeklindedir.

Tablo 3.45. TaĢeron iseniz nasıl taĢeron oldunuz?

Sayı Yüzde

Evet, TaĢeronum 22 20,0

Hayır, TaĢeron Değilim 88 80,0

Toplam 110 100,0

Tablo 3.45‟e göre iĢletmelerin taĢeron olup olmadıklarını sorduğumuzda % 20‟si evet

taĢeronum ve % 80‟i hayır taĢeron değilim Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.

Tablo 3.46. Ġhracat Yapıyor musunuz?

Sayı Yüzde

Evet 31 28,2

Hayır 79 71,8

Toplam 110 100,0

Tablo 3.46‟ya göre iĢletmelerin ihracat yapıp yapmadıklarını incelediğimizde % 28,2

si ihracat yaptıklarını % 71,8‟i ihracat yapmadıklarını belirmiĢlerdir.

68

Tablo 3.47. Dolaylı Ġhracat Yapıyorsanız Dolaylı Ġhracat Yaptığınız Firmanın Bulunduğu il

Sayı Yüzde

Adana 1 2,8

Ankara 3 8,3

Hatay 1 2,8

Mersin 2 5,6

Ġstanbul 15 41,7

Konya 13 36,1

Denizli 1 2,8

Toplam 36 100

Tablo 3.47‟e göre dolaylı ihracat yapan iĢletmelerin %41,7‟si Ġstanbul‟daki ihracat

Ģirketleri üzerinden, % 36‟1‟i Konya‟daki ihracat Ģirketleri üzerinden, % 8,3‟ü Ankara‟daki

ihracat Ģirketleri üzerinden ve % 5,6‟sı Mersindeki ihracat Ģirketleri üzerinden yaptıklarını

belirtmiĢlerdir. Ayrıca dolaylı ihracatta Adana, Hatay ve Denizlideki ihracat Ģirketleri

üzerinden azda olsa ihracat yapıldığını belirtmiĢlerdir.

Tablo 3.48. Rakipleriniz Nerededirler?

Sayı Yüzde

Konya Merkezde 86 41,7

Çevre illerde 37 18,0

Türkiye’de 63 30,6

Ortadoğu’da 5 2,4

Avrupa’da 5 2,4

Diğer 5 2,4

Rakibimiz yok 5 2,4

Toplam 206 100

Tablo 3.48‟e göre iĢletmelerin rakiplerinin nerde olduğunu sorduğumuzda, % 41,7‟si

Konya merkezde, %18‟i çevre illerde, %30,6‟sı Türkiye‟de, % 2.4‟ü Ortadoğu‟da, % 2.4‟ü

Avrupa‟da ve % 2.4‟ü diğer cevabını vermiĢlerdir.

Tablo 3.49. Ölçek Bakımından Rakipleriniz Kimlerdir?

Sayı Yüzde

Büyük ölçekli Ģirketler 51 36,2

Orta ölçekli Ģirketler 61 43,3

Küçük ölçekli Ģirketler 22 15,6

Mikro ölçekli Ģirketler 7 5,0

Toplam 141 100

Tablo 3.49‟a göre iĢletmelerin rakiplerinin büyüklüklerini incelediğimizde % 36,2‟si

büyük ölçekli iĢletmeler, %43,3‟ü orta ölçekli iĢletmeler, %15,6‟sı küçük iĢletmeler ve

%5‟ininde mikro iĢletmeler olduğunu görmekteyiz.

69

Tablo 3.50. ĠĢletmenizi ilk baĢtan kuracak olsanız ya da mevcudu baĢka bir yere taĢıyacak olsanız nereye

taĢırdınız/kurardınız?

Sayı Yüzde

Adana 6 5,5

Bursa 1 0,9

Ġstanbul 1 0,9

Konya 82 74,5

Cevapsız 20 18,2

Toplam 110 100

Tablo 3.50‟ye göre ĠĢletmenizi ilk baĢtan kuracak olsanız ya da mevcudu baĢka bir

yere taĢıyacak olsanız nereye taĢırdınız/kurardınız? Sorusuna % 74,5‟i Konya, % 5,5‟i Adana,

% 0,9‟u Bursa ve % 0,9‟u Ġstanbul cevabını vermiĢlerdir. % 18,2‟si bu soruyu cevapsız

bırakmıĢlardır.

Tablo 3.51.Üretim dalınızdaki teknolojik geliĢmelerden haberdar mısınız?

Sayı Yüzde

Evet 92 83,6

Hayır 18 16,4

Toplam 110 100,0

Tablo 3.51‟e göre iĢletmelerin üretim dallarındaki teknolojik geliĢmelerden haberdar

olup olmadıklarını sorduğumuzda % 83,6‟sı haberdar olduğunu ve % 16,4‟ü haberdar

olmadığını belirtmiĢleridir.

Tablo 3.52.Evet ise Ģu andaki geçerli olan teknolojinizi en son teknoloji ile mukayese ediniz.

Sayı Yüzde

Firmamda kullanılan teknoloji en son teknoloji ile aynı 38 34,5

Biraz eski ancak birçok firma tarafından

kullanılmaktadır. 45 40,9

Eski teknoloji 6 5,5

Cevapsız 21 19,1

Toplam 110 100,0

Tablo 3.52‟ye göre iĢletmelerin Ģu anki kullanmıĢ oldukları teknoloji ile en son

teknolojiyi karĢılaĢtırmalarını istediğimizde % 40,9‟u Biraz eski ancak birçok firma tarafından

kullanılmaktadır, % 34,5‟i Firmamda kullanılan teknoloji en son teknoloji ile aynı ve % 5,5‟i

eski teknoloji Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.

Tablo 3.53.Makine ve teçhizatınızın ortalama yaĢı kaçtır?

Sayı Yüzde

Bir yıldan az 7 6,4

1-2 Yıllık 14 12,7

3-5 Yıllık 43 39,1

6-10 Yıllık 21 19,1

11-15 Yıllık 8 7,3

15 Yıldan Daha Fazla 16 14,5

Cevapsız 1 ,9

Toplam 110 100,0

70

Tablo 3.53‟e göre iĢletmelerin makine ve teçhizatlarının ortalama yaĢlarını

incelediğimizde % 39,1‟i 3-5 yaĢında, % 19,1‟i 6-10 yaĢında, % 14,5‟i 15 yaĢından daha

büyük, % 12,7‟si 1-2 yaĢında, % 7,3‟ü 11-15 yaĢında ve % 6,4‟ü 1 yaĢından daha küçüktür.

Tablo 3.54. Firmanızdaki mevcut makine ve teçhizatınız nerde üretilmiĢtir.

Sayı Yüzde

Konya 50 38,5

Ankara 2 1,5

Bursa 6 4,6

Mersin 1 0,8

Ġstanbul 35 26,9

Ġzmir 1 0,8

Yurt DıĢında 35 26,9

Toplam 130 100

Tablo 3.54‟e göre iĢletmelerin mevcut makine ve teçhizatının nerede üretildiğini

incelediğimizde % 38,5‟i Konya , % 26,9‟u Ġstanbul, % 26,9‟u yurt dıĢı, % 4,6‟sı Bursa, %

1,5‟i Ankara ve % 0,8‟i de Mersin ile Ġzmir‟de üretilmiĢtir.

Tablo 3.55. Firmanızda herhangi bir tür kalite kontrol uygulaması var mıdır?

Sayı Yüzde

Evet 49 44,5

Hayır 55 50,0

Cevapsız 6 5,5

Toplam 110 100

Tablo 3.55‟e göre iĢletmelerin üretim süreçlerinde herhangi bir kalite kontrol

uygulayıp uygulamadıklarını sorduğumuzda %44,5‟i uyguladıklarını, %50‟si

uygulamadıklarını belirtmiĢlerdir.

Tablo 3.56. Eğer evet ise ne tip bir kalite kontrol süreci/tekniği uyguluyorsunuz?

Sayı Yüzde

Ürün kalitesini inceleme 31 30,7

ÇalıĢanların kalitenin farkında

olmalarını sağlama 15

14,9

Ġstatistiksel kalite kontrol 9 8,9

Kalite kontrol kartları 12 11,9

Kalite kontrol çemberleri 4 4,0

Toplam kalite yönetimi 4 4,0

ISO 9000 kalite güvence sistemi 26 25,7

Toplam 101 100

Tablo 3.56‟ya göre iĢletmelerin ne tür bir kalite kontrol sistemi uyguladıklarını

incelediğimizde % 30,7‟si ürün kalitesini inceleme, % 25,7 ISO 9000 kalite güvence sistemi,

% 14,9‟u ÇalıĢanların kalitenin farkında olmalarını sağlama, % 11,9‟u Kalite kontrol kartları,

% 8,9‟u Ġstatistiksel kalite kontrol ve % 4‟ü de Toplam kalite yönetimi ile Kalite kontrol

çemberleri sistemlerini uyguladıklarını belirtmiĢlerdir.

71

Tablo 3.57. Yeni bir ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili bilgilerinizi

genellikle nasıl elde edersiniz.

Sayı Yüzde

Sosyal iliĢkilerle 61 27,1

Bayii mekanizmasından 18 8,0

Özel mesleki yayınlardan 27 12,0

Bölgedeki firmaların ziyareti esnasında 13 5,8

Konya’daki uzmanlardan 5 2,2

Ġhracat Ģirketlerinden 3 1,3

Festivaller ve fuarlardan 44 19,6

Yakın firmalardan (Rakiplerden) 19 8,4

Sektördeki DanıĢmanlardan 15 6,7

Üniversitelerden 5 2,2

Diğer 15 6,7

Toplam 225 100

Tablo 3.57‟ye göre iĢletmelerin Yeni bir ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili

bilgilerini genellikle nasıl elde ettiklerini sorduğumuzda % 27,1‟i sosyal iliĢkilerle, % 19,6‟si

festivaller ve fuarlardan, % 12‟si özel mesleki yayınlardan ve % 8‟i bayii mekanizmasından

elde ettiklerini belirtmiĢlerdir. Ayrıca iĢletmeler bölgedeki firmaların ziyareti esnasında,

Konya‟daki uzmanlardan, ihracat Ģirketlerinden, sektördeki danıĢmanlardan ve

üniversitelerden de düĢük oranlarda da olsa bilgi elde ettiklerini belirtmiĢledir.

Tablo 3.58. Marka olma konusunda her yıl ayırdığınız bir bütçe var mı?

Sayı Yüzde

Evet 31 28,2

Hayır 75 68,2

Cevapsız 4 3,6

Toplam 110 100

Tablo 3.58‟e göre iĢletmelerin marka olma konusunda ayırdığı bir bütçe olup

olmadığını sorduğumuzda % 28,2‟si evet ve % 68,2‟si hayır cevabını vermiĢlerdir.

Tablo 3.59. Alt yapı ile ilgili problemler, ürünlerinizin dağıtımında ve satıĢında teslimatta zorluklara

sebep olmakta mıdır?

Sayı Yüzde

Evet 25 22,7

Hayır 85 77,3

Toplam 110 100,0

Tablo 3.59‟a göre iĢletmelerin Alt yapı ile ilgili problemler, ürünlerinizin dağıtımında

ve satıĢında teslimatta zorluklar olup olmadığını sorduğumuzda % 22,7‟si evet ve % 77,3‟ü

hayır cevabı vermiĢlerdir.

72

Tablo 3.60. Ar-Ge Yapıyor musunuz?

Sayı Yüzde

Evet 22 20,0

Hayır 81 73,6

Cevap Vermeyen 7 6,4

Toplam 110 100,0

Tablo 3.60‟a göre iĢletmelerin ar-ge yapıp yapmadıklarını sorduğumuzda % 20‟si

yaptıklarını ve % 73,6‟sı yapmadıklarını belirtmiĢlerdir.

Tablo 3.61. Ar-Ge Harcamaları

Harcama Dilimi

(Milyar)

2003 2004 2005 2006

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde

0–10 16 14,5 17 15,5 15 13,6 14 12,7

11–20 2 1,8 2 1,8 2 1,8 2 1,8

21–30 - - - - 1 0,9 2 1,8

31–40 - - - - - - - -

40 ve üzeri 2 1,8 3 2,7 3 2,7 4 3,6

Cevap Vermeyen 90 81,8 88 80,0 89 80,9 88 80,0

Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0 110 100,0

Tablo 3.62. Toplam Ciro

Milyar 2003 2004 2005 2006

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde

0–2000 79 71,8 79 71,8 85 77,3 86 78,2

2001–4000 7 6,4 8 7,3 13 11,8 16 14,5

4001–6000 - - 1 0,9 - - 2 1,8

6001–8000 1 0,9 1 0,9 1 0,9 2 1,8

8001 ve üzeri 1 0,9 1 0,9 2 1,8 2 1,8

Cevap Vermeyen 22 20,0 20 18,2 9 8,2 2 1,8

Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0 110 100,0

Tablo 3.62‟ye göre iĢletmelerin ciro dağılımlarını incelediğimizde ağırlıklı olarak 0-

2000 arasında yoğunlaĢtığı görülmektedir. Daha sonra 2001-4000 arasında yoğunlaĢmıĢtır.

Tablo 3.63. Ġhracat Yapılan Ülkeler

Suriye Iran Almanya Urdun Yunanistan Irak S. Arabistan

Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %

Cevap Verenler 13 11,8 7 6,4 3 2,7 6 5,5 2 1,8 2 1,8 4 3,6

Cevap Vermeyenler 97 88,2 103 93,6 107 97,3 104 94,5 108 98,2 108 98,2 106 96,4

Cezayir Rusya Fas Tunus Bulgaristan Diğer

Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %

Cevap Verenler 5 4,5 7 6,4 2 1,8 3 2,7 4 3,6 27 24,3

Cevap Vermeyenler 105 95,5 103 93,6 108 98,2 107 97,3 106 96,4 83 75,7

Tablo 3.63‟e göre iĢletmelerin ihracat yaptıkları ülkeleri incelediğimizde karĢımıza

Suriye, Ġran, Rusya, Ürdün, Cezayir ve Bulgaristan çıkmaktadır. Ayrıca önemli bir kısmı da

73

diğer bölgelere ihracat yaptıklarını belirtmiĢlerdir. Bunların içerisinde Avrupa önemli bir paya

sahiptir.

Tablo 3.64. SatıĢ Yerleri

%

Konya Çevre Ġller

Ankara Aksaray Niğde Karaman Isparta Afyon Antalya

Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.

%0–5 9 8,2 21 19,1 19 17,3 17 15,5 18 16,4 16 14,5 18 16,4 19 17,3

%6–9 4 3,6 10 9,1 5 4,5 9 8,2 4 3,6 3 2,7 4 3,6 3 2,7

%10–19 9 8,2 8 7,3 4 3,6 2 1,8 5 4,5 2 1,8 7 6,4 5 4,5

%20–39 28 25,5 11 10,0 1 ,9 2 1,8 2 1,8 2 1,8

%40–59 19 17,3 3 2,7 3 2,7

%60–79 13 11,8 2 1,8

%80–100 14 12,7

Cevapsız 14 12,7 57 51,8 81 73,6 80 72,7 78 70,9 89 80,9 81 73,6 79 71,8

Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100

%

Türkiye Piyasası Yurt DıĢı

Piyasalar Ġstanbul Bursa Ġzmir Gaziantep Kocaeli Kayseri Diğer

Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.

%0–5 16 14,5 15 13,6 18 16,4 18 16,4 16 14,5 18 16,4 9 8,2 5 4,5

%6–9 10 9,1 6 5,5 7 6,4 5 4,5 2 1,8 4 3,6 6 5,5 3 2,7

%10–19 13 11,8 5 4,5 8 7,3 4 3,6 3 2,7 5 4,5 8 7,3 3 2,7

%20–39 10 9,1 2 1,8 5 4,5 2 1,8 6 5,5 6 5,5 6 5,5

%40–59 7 6,4 1 ,9 3 2,7

%60–79 6 5,5 5 4,5 4 3,6

%80–100 1 ,9 1 ,9 2 1,8

Cevapsız 47 42,7 82 74,5 72 65,5 83 75,5 87 79,1 77 70,0 74 67,3 84 76,4

Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100

Tablo 3.64‟e göre iĢletmelerin satıĢ yererini incelediğimizde öne çıkan bölgeler

Konya, Ankara, Ġstanbul, Kayseri, Bursa ve yurtdıĢı piyasalardır.

Tablo 3.65. Ürün SatıĢlarınızı Hangi Yollarla GerçekleĢtiriyorsunuz?

%

Doğrudan

Tüketici

Doğrudan

Perakendeci

Doğrudan

Toptancı Bayilere

Bağımsız

SatıĢ

Temsilcileri

Aracılığıyla

Ġhracat

Yoluyla Diğer

Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.

1–10 2 1,8 3 2,7 1 0,9 2 1,8 2 1,8 4 3,6 - -

11–20 7 6,4 5 4,5 2 1,8 1 0,9 2 1,8 - - - -

21–30 2 1,8 6 5,5 4 3,6 3 2,7 - - 2 1,8 1 0,9

31–40 2 1,8 1 0,9 1 0,9 - - - - 1 0,9 - -

41–50 8 7,3 2 1,8 2 1,8 5 4,5 1 ,9 4 3,6

51–60 - - - - 4 3,6 - - - - - - - -

61–70 1 0,9 - - 2 1,8 - - - - - - 1 0,9

71–80 3 2,7 1 0,9 2 1,8 - - - - 1 0,9 - -

81–90 - - - - 1 0,9 - - - - - - 1 0,9

91–100 29 26,4 4 3,6 14 12,7 6 5,5 2 1,8 - - 17 15,5

Cevapsız 56 50,9 88 80,0 77 70,0 93 84,5 103 93,6 102 92,7 86 78,2

Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100

Tablo 3.65‟e göre iĢletmelerin ürün satıĢlarını hangi yolla gerçekleĢtirdiklerini

incelediğimizde önemli bir kısmı doğrudan kendi satıĢ ekibi ile gerçekleĢtirdiğini

belirtmiĢlerdir daha sonra sırası ile toptancı, perakendeci, bayiler, ihracat ve bağımsız satıcılar

aracılığı ile gerçekleĢtirdiklerini belirtmiĢlerdir.

74

Genel Değerlendirme Sonuç ve Öneriler

Konya ilin de ana metal sanayi içinde döküm sektörü ağırlıklı durumda bulunmaktadır.

Dolayısıyla yapılan araĢtırmada ana metal sanayi olarak cevap verenlerin büyük çoğunluğu

döküm sanayinde faaliyet gösteren firmalardan oluĢmaktadır. Söz konusu firmaların

kurucuları ilk okul mezunu olmalarına rağmen bilgi birikimi olarak yeterli seviyededirler.

Sektördeki girimcilerin büyük kısmının sanayici bir geçmiĢinin olması yerleĢik bir sanayici

kültürünün olmasının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan iĢletmelerin ağ

iliĢiksi içinde kaliteli taĢeron bulmakta zorlanmamalarına rağmen taĢeron kullanmak

istemediklerini belirtmiĢlerdir. Bunun da büyük çoğunluğu üretim kapasitesinin yeterli

olması ile açıklamaktadırlar. Geri kalanlar ise ana sanayi taĢeron kullanmasını

engellediğinden, taĢeronlarda yeterli teknoloji olmadığından, taĢeronlarda yeterli kalite

olmadığından, istediklerini gerçekleĢtirecek taĢeronlar bölgede bulunmadığından, taĢeronlara

güvenmediğinden ve taĢeronlar maliyetini artırdığından Ģeklindedir. Ancak günümüzde

otomotiv ve benzeri endüstrilerin artık direkt olarak döküm almadıkları, komponent ve sistem

satın aldıkları görülmektedir. Bu durum bir zamanlar 1. kademe tedarikçi olan döküm

imalatçılarını, 2. nci ve 3. ncü kademe tedarikçi yapmaktadır. Bunun yanında ana sanayi

iĢletmeleri kar marjlarını yükseltmek için söz konusu sistem tedarikçilerine fiyat baskısı

yapmakta dolayısıyla bu baskı doğal olarak döküm sanayi gibi alt sanayilere de baskı olarak

yansımaktadır. Bunun sonucunda basit dökümler ucuz iĢ gücü ve devlet desteklerinin olduğu

üçüncü dünya ülkelerine kaymaktadır. Dolayısıyla rekabette bizim gibi ülkelerde kalite tam

zamanında teslim ve yenilikte olacağı kesindir bu nedenle taĢeron ve fason iĢlerin

yoğunlaĢması iĢletmelerin temel yetenek geliĢtirmelerinin kolaylaĢtırıcılarının baĢında

gelmektedir.

Ülkemizde döküm sektöründe faaliyet gösteren özel sektöre ait fabrikaların büyük

kısmı Ġstanbul, Kocaeli, Bursa, EskiĢehir, Bilecik, Ġzmir, Ankara ve Samsun yörelerinde

bulunurken, küçük atölyeler , baĢta Ġstanbul, Bursa, EskiĢehir, Ankara, Konya ve Gaziantep

olmak üzere, tüm illerimize dağılmıĢ durumdadır. Ancak ildeki iĢletmelerin büyük bir kısmı

( % 41,7) rakiplerini Konya‟da görmeleri düĢündürücüdür. Bu durum firmaların rekabeti ilde

yıkıcı bir hale getirmesinin yolunu açmakta olduğunun bir göstergesi olarak görülebilir. Aynı

zamanda iĢletmenin sadece komĢusunu görmesi vizyon ve misyonunda daralmalara nende

olacaktır.

Rakiplerinin büyüklüklerini incelediğimizde % 36,2‟si büyük ölçekli iĢletmeler,

%43,3‟ü orta ölçekli iĢletmeler olarak görmektedirler. Bu durum Konya düküm sanayinin

gelecekte yenilik ve kalite odaklı rekabette var olabilmesi için dünyadaki geliĢmelere paralel

olarak birleĢecekler ya da ortak bilgi paylaĢma ve baskı gurubu oluĢturacak küme mantığı ile

çalıĢmalar yapmak zorundadır. Bir diğer alternatif çok fazla fiyat baskısının olmadığı inĢaat

ve makine imalat sanayine ürün vermelidir. Mevcut makine parkının yaĢının büyük

çoğunluğunun 3*5 yıl olması ve yeni teknoloji kullanımı artı değerler olmasına rağmen kalite

kontrol sisteminin eksik olması bir dezavantaj olarak görülmelidir. Bununla beraber Yeni bir

ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili bilgilerini genellikle nasıl elde ettiklerini

sorduğumuzda % 27,1‟i sosyal iliĢkilerle, % 19,6‟si festivaller ve fuarlardan, ve özel mesleki

yayınlardan bayii mekanizmasından vs. elde ederlerken üniversitenin %2,2 çıkması hem

ildeki üniversite için hem de sanayiciler için düĢündürücüdür yine bu bağlamda 80 bin

örgencisi olan üniversitede ildeki en eski sektörlerden biri olan döküm sektörüne yönelik

metalürji mühendisliğinin olmaması iĢbirliğinin eksikliğinin gerekçesi olarak gösterilebilir.

ĠĢletmelerin ar-ge düzeylerini incelediğimizde % 20‟si yaptıklarını ve % 73,6‟sı

yapmadıklarını belirtmiĢlerdir. Oysa özellikle otomotiv sanayinde “petrol fiyatlarının artması,

araç kullanımında güvenlik ve kolaylık, tonaj tahdidi gibi nedenlerle alüminyum,

magnezyum, plastik ve kompozit malzeme kullanımlarının çoğalması ile araçların

75

ağırlıklarında azalma sağlanmaktadır. Otomotiv endüstrisinde araç ağırlıklarının azaltılmasına

yönelik çalıĢmalar, alüminyum döküm parça kullanımını artırmıĢtır.” Bu ve benzeri nendeler

rekabeti innovasyona taĢırken Ar-Ge çalıĢmalarını zorunlu hale getirmektedir. Yine bununla

beraber NANO teknolojiye yönelik ürün çalıĢmaları firmaların üretim tekniklerinin ve ürün

çeĢitlerini kısa zamanda çok büyük değiĢikliklere götüreceği kesindir.

ĠĢletmelerin ihracat yaptıkları ülkeleri incelediğimizde karĢımıza Suriye, Ġran, Rusya,

Ürdün, Cezayir ve Bulgaristan çıkmaktadır. Ayrıca önemli bir kısmı da diğer bölgelere ihracat

yaptıklarını belirtmiĢlerdir. Bu ülkeler genelde küçük kama değerli ürünler talep eden

ülkelerdir ve rakip olarak Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabete yol açmaktadır. Oysa

yüksek katma değerli ürünler üretmek ve bunların talep eden Avrupa ülkelerine satmak

zorunluluğumuz vardır. Bu konuda özellikle Çin ve Hindistan‟ın mesafe olarak uzaklığı tam

zamanında ürün tesliminde bize ayrıca bir üstünlük sağlayacaktır.

Döküm sektöründe üretilen ürünlerinin cinsi, miktarı ve kaliteleri toplumların

ekonomik yapılarıyla değiĢim göstermektedir. SanayileĢmekte olan toplumlarda, döküm

ürünlerinin öncelikle konut, ulaĢtırma, kent alt yapıları ve tarım aletleri alanlarında

yoğunlaĢtığı görülür. SanayileĢme olgusuna paralel olarak da döküm sektörü ürünlerinin alt

yapılardan ziyade ara malı üreten; enerji, madencilik, kimya, ana metal sanayi gibi sanayi

sektörleriyle madeni eĢya, elektrikli veya elektriksiz makine imalatı, otomotiv, gemi gibi

yatırım malları ve dayanıklı tüketim malı üreten sanayi sektörleri tarafından cins ve miktarı

artarak talep edilmeleri söz konusu olmaktadır.

Döküm üretim yöntemi sanayi üretiminin temel unsurlarından olduğu için bu teknik

ile üretim yapan kuruluĢları ikiye ayırabiliriz. Bunlardan birinci bölüm tamamen müĢterisinin

talepleri doğrultusunda döküm ürünleri üreten kuruluĢlar, diğerleri ise, bitmiĢ ürünlerinde

kullandıkları malzemeler için döküm yöntemi ile üretim yapanlardır.

Demir ve Çelik Döküm Sanayi üretmekte olduğu pik döküm, çelik döküm, sfero

döküm ve temper döküm türündeki 4 ana mal ile inĢaat ve hafriyat makineleri sanayi,

otomotiv ve tarım makineleri sanayi, dayanıklı tüketim malları sanayi, genel makine imalat

sanayi, demir – çelik sanayi, ulaĢım sanayi, çimento ve toprak sanayi, maden ve cevher

hazırlama sanayi, kimya ve petrokimya sanayi ve savunma sanayine çok önemli ve

vazgeçilmez hizmetler vermektedir.

- AR-GE faaliyetlerinin yetersizliği

- Küçük iĢletmelerin kırılgan yapısı

- YurtdıĢı pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin yetersizliği

- Firmalar arasında, üniversite-devlet ve sanayi üçgeninde ve uluslararası kuruluĢlarla

olan ticari, bilimsel ve teknolojik iliĢkilerin yetersizliği

- Yüksek iĢletme sermayesi ihtiyacının bulunması

- Ġnovasyon ve kümelenme gibi terim ve oluĢumlara uzak kalınması-çekinilmesi

- Birlikte proje üretmekten çekinilmesi

- Avrupa‟ya coğrafi yakınlık

- Endüstrideki konsolidasyon nedeniyle ortaya çıkan güçlü rakipler

- Uluslararası hammadde pazarında tedarik sıkıntısı

- Hammadde fiyatlarındaki rekor artıĢlar ve fiyat belirsizliği

- Yeni rakip giriĢleri, pazara giriĢ kolaylığı, üretici sayısının fazla olması

- Haksız rekabet yapan üreticiler ve kayıt dıĢı çalıĢma

- YetiĢmiĢ iĢgücü sağlanamaması ve Üniversite-sanayi iĢbirliklerinin tam olarak

oluĢamaması

- Avrupa‟ya verimli demiryolu nakliyesinin sağlanması halinde navlun maliyetlerinde

ki düĢüĢe bağlı olarak, rekabet gücü iyileĢtirilebilecektir.

76

KAYNAKÇA

Makroskop Haftalık Ekonomi ve Strateji Raporu 13 – 19 ġUBAT 2006 – FORTĠS

Türkiye Sanayisine Sektörel BakıĢ, “Sanayipolitikası: Sektörler, GeliĢmeler Ve

Eğilimler”Konferansı, Suut Doğruel Marmara Üniversitesi TÜSĠAD, 27 Mayıs 2008,

Ġstanbul

Sanayi Politikaları ve Rekabet Gücü, DPT, A. Latif Tuna Sanayi Dairesi BaĢkanı

Türkiye Sanayisine Sektörel BakıĢ Agâh Uğur TÜSĠAD Sanayi ÇalıĢma Grubu BaĢkanı

27 Mayıs 2008

Sektörlerden Haberler Türkiye ĠĢ Bank Ası Ġktisadi AraĢtırmalar Müdürlüğü Mayıs

2007/4

Bölgesel Rekabet Edebilirlik Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Politikalarına Yansımaları,

DPT, Murat Kara 2008 Ankara

Otomotiv Ana ve Yan Sanayi, Dpt, Ayper Eğdirici Sönmez 2005

KüreselleĢme Sürecinde Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Sektörel Yapıdaki DönüĢüm

Üzerine Bir Ġnceleme, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Hazine BaĢkanlığı (Ekonomik

AraĢtırmalar Müdürlüğü),Eylül 2007

TÜSĠAD Konjonktür DEĞERLENDĠRME Sayı 21 Temmuz 2008

Haftalık Sektör Haberleri ĠĢ Bankası, Ġktisadi AraĢtırmalar Müdürlüğü,27 Ekim 2008

2008 Yıllık Ekonomik Rapor, Maliye Bakanlığı

Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir? Y. Ziya kayır,Metalürji mühendisi

Uluslararası Rekabet Gücü Göstergeleri Türkiye Örneği AraĢtırma Genel Müdürlüğü

Zelal Kotan 30 Ocak 2002

AraĢtırma ve Meslekleri GeliĢtirme Müdürlüğü, Nisan, Nurel Kılıç

Demir dıĢı Metaller Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu Ankara 2000 Sekizinci BeĢ

Yıllık Kalkınma Planı

Metal ve Madencilik Sektörlerinde BirleĢmeler ve Yutulma Prof. Dr. Fevzi Yılmaz,

Sakarya Üniversitesi Metalürji Ve Malzeme Mühendisliği Böl.

Dünyada ve Türkiye’de Paslanmaz Çelik, Ziya Kayır - Metalürji Mühendisi, KOSGEB

Sincan/Ankara

Dünya Metalurj Sektöründe GeliĢmeler Murat Sezer – Sarkuysan

Türk Sanayicileri ve ĠĢadamları Derneği Sayı: 6 8 Temmuz 2008 Uluslararası

Kurumlarda ve Türkiye’de Çin Bağlantılı GeliĢmeler

77

Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans

Değerlendirmesi ( 22 Ana Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve

Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara - 2007

Ana Metal Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu – DPT – 2007 2013 9.Kalkınma Planı

Türkiye'de Ve Dünyada Demir Çelik Üretimi, Süleyman Çınarer, Fatih Dulkan, Yusuf

Ziya Aksoy

Ege Bölgesinde Otomotiv ve Yan Sanayinin Rekabet Gücü ve Stratejisi, ġener Muter

Demir Çelik Sektörü 2005 Yılı Ocak – Aralık Dönemi Ġhracatının Değerlendirmesi

Sedefed Yönetim Kurulu BaĢkanı, Bülent Akgerman “ Sanayi Politikası: Sektörler,

GeliĢmeler ve Eğilimler” Konferansı

“Dünden Bugüne Türkiye Sanayi Politikasındaki DönüĢüm”Paneli KonuĢması 27 Mayıs

2008

Ar-Ge Yatırımları – Bilgi Varlıkları ĠliĢkisinin Sektörel Analizi Öğr. Gör. Dr. A.Erdinç

Emrem Sakarya Üniversitesi, Sapanca MYO

Türkiye ve Sakarya Sanayi Sektörü Raporu

Gelirler Genel Müdürlüğü, 2005 Raporu

Bankalar Birliği, 2005 Raporu

KOSGEB Saha AraĢtırma Raporu - 2005

http://www.subconturkey.com/2008/Mart/haber-Dokum-sektorunun-2007-yili-

degerlendirmesi.html

www.finanstrend.com

www.tuik.gov.tr

www.konyavaliliği.gov.tr

www.saglikmudurlugu.gov.tr

www.yok.gov.tr

www.hazine.gov.tr


Recommended