3
(2008)
ĠÇĠNDEKĠLER
GiriĢ …………………………………………………………………………………… 2
BÖLÜM 1
DÜNYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
1.1 Sektörün Genel Tanımı ………………………………………………………... 3
1.2. Sektörün Dünyadaki Durumu …………………………………………………. 8
BÖLÜM 2
TÜRKĠYE’DE ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
2.1. KuruluĢ Sayısı, Mevcut Kapasite ve Kullanımı ………………………………... 15
2.2. Üretim ………………………………………………………………………….. 19
2.3. DıĢ Ticaret ……………………………………………………………………… 27
2.4. Ġstihdam ………………………………………………………………………… 38
2.5 SWOT Analizi ………………………………………………………………….. 40
BÖLÜM 3
KONYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
3.1. Mevcut Durum ………………………………………………………………….. 41
3.2. Konya Profili ……………………………………………………………………. 48
3.3. Konya Ana Metal Sanayi Saha AraĢtırma Raporu ……………………………… 61
3.3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi ……………………………………………….. 61
3.3.2. AraĢtırma Bulguların Analizi …………………………………………….. 62
Genel Değerlendirme Sonuç ve Öneriler ………………………………………………. 72
Kaynakça. ………………………………………………………………………………. 74
GĠRĠġ
Ana Metal Sanayi inĢaat, otomotiv ve alt yapı yatırımlarına önemli girdiler sağlayan
bir sektördür. Özellikle son yıllarda demir çelik sektöründe ve döküm sektöründe yaĢanan
4
olumlu geliĢmeler ve talep artıĢları sektörün güçlenmesini sağlamıĢtır. Sektörün dıĢ ticaret
açısında rekabet gücü diğer sektörlerle kıyasladığımızda iyi konumdadır. Üretimde
çalıĢanların verimlilikleri son yıllarda artan talep artıĢına baĢlı olarak verimlilik düzeyleri her
geçen gün artmıĢ ve imalat sanayi ortalamalarına göre daha yüksek seviyelerde
gerçekleĢmiĢtir.
Sektörü genel olarak incelediğimizde Ana metal sanayi NACE REV. 1.1.
sınıflandırmasına göre; üçlü düzeyde 5 alt sektör, dörtlü düzeyde ise 16 alt sektörden
oluĢmaktadır. Sektörün en önemli kalemleri demir çelik ürünleri, döküm ürünleri ve demir
dıĢı metaller oluĢturmaktadır.
Demir çelik sektörün 2004 yılında hammadde maliyetlerini nihai mamul fiyatlarına
yansıtması konusunda baĢarılı olması sektörün güçlenmesine sebep olmuĢtur. Fakat son
yıllarda Çin‟in ihtiyacından fazla üreterek piyasalara girmesi ve ihracatçı konuma geçmesi
satıĢlarımızın önemli ölçüde düĢmesine sebep olmuĢtur.
Döküm sektöründe üretilen ürünlerinin cinsi, miktarı ve kaliteleri toplumların
ekonomik yapılarıyla değiĢim göstermektedir. SanayileĢmekte olan toplumlarda, döküm
ürünlerinin öncelikle konut, ulaĢtırma, kent alt yapıları ve tarım aletleri alanlarında
yoğunlaĢtığı görülür. SanayileĢme olgusuna paralel olarak da döküm sektörü ürünlerinin alt
yapılardan ziyade ara malı üreten; enerji, madencilik, kimya, ana metal sanayi gibi sanayi
sektörleriyle madeni eĢya, elektrikli veya elektriksiz makine imalatı, otomotiv, gemi gibi
yatırım malları ve dayanıklı tüketim malı üreten sanayi sektörleri tarafından cins ve miktarı
artarak talep edilmeleri söz konusu olmaktadır.
AraĢtırmada sektör üç aĢamada incelenmiĢtir. Birinci aĢamada sektörün genel tanımı
ve dünyadaki durumu genel olarak incelenmiĢtir. Ġkinci aĢamada sektörün Türkiye‟deki
durumu, üretim hacmi, dıĢ ticaret yapısı, istihdam durumu ve güçlü-zayıf yönleri ortaya
koyulmaya çalıĢılmıĢtır. Son olarakta sektörün Konya‟daki durumu üzerinde bir saha
araĢtırması yaparak Konya‟nın sektördeki konumu ortaya koyulmaya çalıĢılmıĢtır.
BÖLÜM 1
DÜNYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
1.1 Sektörün Genel Tanımı
5
Metaller çok değiĢik türde üstün özellikleri nedeniyle endüstride geniĢ uygulama
alanına sahiplerdir. Özellikle üstün mekanik özelliklere sahip olduklarından en önemli yapı ve
makine malzemesi sayılırlar.
Ana metal sanayi NACE REV. 1.1. sınıflandırmasına göre ise; üçlü düzeyde 5 alt
sektör, dörtlü düzeyde ise 16 alt sektörden oluĢmakta olup bu sektörler aĢağıdaki gibidir:
27 Ana metal sanayi
27.1 Ana demir ve çelik ürünleri ile demir alaĢımları imalatı
27.10 Ana demir ve çelik ürünleri ile demir alaĢımları imalatı
27.2 Boru imalatı
27.21 Dökme demirden boru imalatı
27.22 Çelik boru imalatı
27.3 Demir ve çeliğin diğer ilk iĢlemleri
27.31 Soğuk çekme
27.32 Dar Ģeritlerin soğuk haddelenmesi
27.33 Soğuk Ģekillendirme ve katlama
27.34 Tel çekme
27.4 Demir-çelik dıĢındaki ana metal sanayi
27.41 Değerli metal üretimi
27.42 Alüminyum üretimi
27.43 Kursun, çinko ve kalay üretimi
27.44 Bakır üretimi
27.45 Demir dıĢındaki diğer metallerin üretimi
27.5 Metal döküm sanayi
27.51 Demir döküm
27.52 Çelik döküm
27.53 Hafif metallerin dökümü
27.54 Demir dıĢındaki diğer metallerin dökümü
ġekil 1.1. Ana Metal Sanayi Alt Sektörlere Dağılımı
DEMĠR VE ÇELĠK ÜRÜNLERĠ ĠMALATI
Uzun Hadde Ürünleri
Uzun hadde ürünleri alt sektöründe, entegre tesisler ile EAO‟lu (Elektrik Ark Ocağı)
kuruluĢlarda, demir cevheri veya hurdadan baĢlamak suretiyle üretilen sıvı çeliği, çeĢitli
METALLER
Demir Esaslı
Metaller
Demir dıĢı
Metaller ve
AlaĢımları
Karbon Çeliği
(Demir-karbon)
AlaĢımları
AlaĢımlı
Çelikler
Alüminyum, bakır,
nikel, magnezyum,
çinko, kalay ve
kurĢun
Dökme
Demir
6
yöntemlerle dökerek, ingot, blum ve kütüğe dönüĢtüren çelikhaneler ile, söz konusu yarı
ürünlerden, haddeleme prosesi ile, betonarme çelik çubuk, filmaĢin, profil, tel ve ray üretimi
yapılan haddehaneler faaliyet göstermektedir.
Uzun hadde ürünleri alt sektörü, ağırlıklı olarak, inĢaat sektörüne, kaliteli filmaĢin
üretiminden dolayı, otomotiv ve otomotiv yan sanayine, profil üretimi ile, yapısal çelik
sanayine, ray üretimi ile, demiryollarına girdi temin etmektedir.
Yassı Hadde Ürünleri
Demir-çelik sektöründe yassı hadde ürünleri; sıcak haddelenmiĢ ürün, levha, soğuk
haddelenmiĢ ürün, teneke, galvanizli sac ve diğer yassı hadde mamulleri olmak üzere altı ana
ürün grubunda incelenmiĢtir. Ülkemizde yassı hadde ürünlerinin ana gruplar bazında üretimi,
sadece 1965 yılında üretime baĢlayan ERDEMĠR tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Yassı
hadde ürünler sektöründe yer alan diğer önemli kuruluĢlar BORÇELĠK ve TEZCAN‟ DIR.
1983 yılında üretime baĢlayan TEZCAN ve 1994 yılında üretime baĢlayan
BORÇELĠK soğuk haddehane ve galvanizleme tesislerinden oluĢan Ģirketler olup gerekli yarı
ürünleri sıcak rulo olarak kısmen ERDEMĠR‟den, kısmen de yurt dıĢından temin
etmektedirler.
Vasıflı Çelik Ürünleri
Çelik metalik demirin, karbon, manganez, silisyum, fosfor, kükürt ve bir çok
elementlerle bileĢim, alaĢım, ve karıĢımı ile oluĢan bir malzemedir.
Vasıflı çeliğin kullanım alanı, inĢaat demiri ve konstrüksiyon sanayinden çok büyük
farklılıklar göstermekte olup, özellikle otomotiv sanayi, makine imalat sanayi ve savunma
sanayide kullanılmaktadır.
ĠnĢaat ve konstrüksiyon sanayinde kullanılan çelik türlerinde dört veya beĢ farklı
kaliteden bahsedilirken, vasıflı çelik söz konusu olduğunda, bu sayının 400–500 farklı
kaliteye eriĢtiği, kesit çeĢitliliği de devreye girdiğinde, 2000–3000 ile ifade edilecek
rakamlara ulaĢtığı görülmektedir. Kullanım alanları itibariyle, malzemeden beklenen
özellikler göz önünde bulundurulduğunda ve bu bağlamda, gerek otomotiv ve makine imalat
sanayinde, gerekse savunma sanayinde, çok farklı koĢullar ve yükler altında çalıĢmak
durumunda olan ve hayati önem taĢıyan parçaların imalinde kullanıldıkları dikkate
alındığında, üretilmiĢ olan her bir çubuğun iç ve yüzey özelliklerinin yanı sıra, diğer fiziksel,
kimyasal ve metalürjik özelliklerinin sürekli kontrol altında tutulmasının ve test edilerek
onaylanmasının ve ancak, bunu takiben müĢteriye sevk edilmesinin uygun olabileceği
görülecektir.
Vasıflı çelik üretiminde önemli olan bir konu da, malzemenin üretimi kadar, bu
malzemenin “tamamlama iĢlemi” adı verilen faaliyetler çerçevesinde, muayenesi, kontrolü ve
tespit edilen hataların, toleranslara ve müĢteri taleplerine uygun olarak temizlenmesi ve
hatalardan arındırılmasıdır. Ayrıca, özellikle otomotiv sektörünün bir beklentisi olarak, üretim
aĢamalarında ve kontrol safhalarında tutulan tüm kayıtların, 15 yıl saklanmaları ve talep
edildiğinde sunulmaya hazır tutulmaları istenilmektedir.
Demir Çelik Döküm Sanayi
Demir ve Çelik Döküm Sanayi sektörü; endüksiyon, ark veya kupol ocaklarında,
çeĢitli pik demiri, çelik hurdaları ve ferro alaĢımların eritilerek, kalıplama tesislerinde
hazırlanmıĢ kum, seramik veya metal kalıplar içerisinde Ģekillendirilmesi ve özel ısıl iĢlemler
ile değiĢik mekanik özellikler kazandırılmak sureti ile tüm sanayi sektörlerinin ihtiyacı olan
pik döküm, çelik döküm, sfero döküm ve temper döküm türündeki ürünlerin ham döküm,
iĢlenmiĢ döküm ve mamul olarak üreten çok önemli bir sanayi sektörüdür.
Döküm üretim yöntemi sanayi üretiminin temel unsurlarından olduğu için bu teknik
ile üretim yapan kuruluĢları ikiye ayırabiliriz. Bunlardan birinci bölüm tamamen müĢterisinin
talepleri doğrultusunda döküm ürünleri üreten kuruluĢlar, diğerleri ise, bitmiĢ ürünlerinde
kullandıkları malzemeler için döküm yöntemi ile üretim yapanlardır.
7
Demir ve Çelik Döküm Sanayi üretmekte olduğu pik döküm, çelik döküm, sfero
döküm ve temper döküm türündeki 4 ana mal ile inĢaat ve hafriyat makineleri sanayi,
otomotiv ve tarım makineleri sanayi, dayanıklı tüketim malları sanayi, genel makine imalat
sanayi, demir – çelik sanayi, ulaĢım sanayi, çimento ve toprak sanayi, maden ve cevher
hazırlama sanayi, kimya ve petrokimya sanayi ve savunma sanayine çok önemli ve
vazgeçilmez hizmetler vermektedir.
Çelik Borular
Türkiye bugün AB ülkelerinden Ġtalya‟dan sonra en büyük dikiĢli boru üreticisi
durumundadır. 1 milyon ton olan yıllık ortalama boru ihracatının %60‟ı AB‟ye yapılmaktadır.
Bu performansı ile Türkiye ve Türk boru üreticileri, Avrupa‟da kabul görür markalar haline
gelmiĢ ve diğer 3.ülke ihracatçılarına karĢı önemli bir rekabet üstünlüğü yakalamıĢtır. Batı
ülkeleri ile karĢılaĢtırıldığında, Ülkemizde kiĢi baĢına düĢen demir-çelik ve çelik boru
tüketimi, geliĢmiĢ ülkelerdeki kiĢi baĢına düĢen tüketim miktarlarının yarısı kadardır.
Ülkemizde çelik boru talebi, tüm dünyada olduğu gibi, ülke ekonomisinin genel
durumuna, altyapı yatırımlarına, nüfus artıĢına paralel konut ihtiyacına ve genel olarak inĢaat
sektörünün seyrine doğrudan bağlıdır. Ülkemizde 45 yılın üzerinde bir geçmiĢe sahip olan
çelik boru sektöründe, mevcut kurulu üretim kapasitesi yurtiçi talebin çok üzerindedir. Buna
rağmen, son yıllarda sektöre giriĢler devam etmekte, yeni yatırımlar devreye girmektedir.
Aynı Ģekilde sektörden çıkıĢlar da vardır. Çelik boru talebi anlık ve değiĢken özelliklere
sahiptir. Bu nedenle sürekli bir talepten söz edilememektedir. Bunun arkasındaki en önemli
etkenlerden ikisi, fiyat ve bulunabilirliktir. Pazar ve ekonomik koĢullara göre, sürekli değiĢen
talebi yakalayabilen her üretici, sektördeki mevcudiyetini devam ettirebilmektedir. Türk Çelik
Boru Sektörü; üretim kapasitesi, ürün kalitesi ve maliyet yapısı itibariyle, önemli ölçüde
ihracat potansiyeli olan bir sektördür. Çelikten mamul borular; kullanım alanlarına,
boyutlarına ve üretim yöntemlerine göre, aĢağıdaki Ģekilde sınıflandırılmaktadır.
Kullanım Alanlarına Göre:
a) Standart su ve gaz boruları
b) Petrol ve doğal gaz boruları
c) Yüksek basınç ve ısıya dayanıklı borular,
d) Petrol sondaj ve koruyucu borular,
e) Mekanik borular ve profiller
f) özel hassas borular,
g) Yapı profilleri
Boyutlarına Göre:
a) Küçük borular (168.3mm dıĢ çapa kadar)
b) Orta Büyüklükteki borular (168.3mm ve 406,4 mm dıĢ çap arası)
c) Büyük borular (DıĢ çapı 406,4 mm.den büyük olanlar) Üretim
Yöntemlerine Göre:
a) DikiĢli borular
i. Boyuna dikiĢli borular
ii. Spiral dikiĢli borular
b) DikiĢsiz Borular
Ferro-AlaĢımlar
Ferrokrom, haddeden geçirilmeye veya dökülmeye müsait olmayan, ağırlıklı olarak
çelik sanayinde ve daha az olarak da kimya ve refrakter sanayinde kullanılmaya elveriĢli
bileĢikler meydana getiren bir üründür. Ferrokrom içerdiği karbon miktarına göre üç gruba
ayrılmaktadır:
a) Yüksek Karbon Ferrokrom
8
b) Orta Karbon Ferrokrom
c) DüĢük Karbon Ferrokrom
Ayrıca yüksek karbonlu olmakla beraber krom miktarı düĢük olan (% 50-55 Cr)
ferrokrom ise Ģarj krom olarak adlandırılmaktadır. Krom‟un çelikte katkı olarak kullanıldığı
1865 yılından sonra, çelik endüstrisi sanayi devriminin itici lokomotifi olmuĢtur. 19. yüzyılda
baĢlayan sanayi devrimiyle, toplumların kültür, yaĢantı ve alıĢkanlıklarında büyük
dönüĢümler yaĢanmıĢtır. Krom metalinin 1797 yılında keĢfedilmesinden sonra, dünyada ilk
kromit yatakları, 1798 yılında Ural Dağları‟nda bulunmuĢtur. Ülkemizde ise, Amerika‟daki
Maryland yataklarının tükenmesinden sonra, ilk kromit yatakları 1848 yılında Bursa
yakınlarında tespit edilmiĢ ve bu bölgede 1850 yılında üretime baĢlanmıĢtır. Hindistan ve
Güney Afrika‟da krom madenciliğine baĢlama tarihi olan 1906 yılına kadar, ülkemizden
yıllarca krom cevheri ihraç edilmiĢtir. Tüketildiği alanlarda ikamesi yani alternatifi olmayan
kromit cevherinin, refrakter, metalürji ve kimya sanayinde geniĢ kullanım alanları
bulunmaktadır. Cevher tüketiminin büyük bölümü ferrokrom tesislerinde olduğu için,
metalürji sanayindeki kullanımı ön plana çıkmaktadır.
Dünyada üretilen kromit cevherinin % 90‟ının metalürji sanayinde ferrokrom
üretiminde, üretilen ferrokromun da yaklaĢık % 90‟ının paslanmaz çelik sektöründe
kullanıldığı bilinmektedir. AnlaĢılacağı gibi, kromit cevherinin büyük bir kısmı ( % 80‟i)
paslanmaz çelik elde etmek için kullanılmaktadır. Paslanmaz çelikteki arz-talep dengesi,
dünyadaki kromit cevheri ile ferrokrom üretimini ve fiyatını etkilemektedir. Dünyada üretilen
hammadde ve metallerin fiyatları, genelde kaynaklara sahip ve hammadde üreten ülkeler
tarafından değil, ürünleri tüketen ve üretim teknolojisi bilgisine sahip sanayileĢmiĢ ülkeler
tarafından belirlenmektedir.
Ülkemizin yer altı kaynakları, nihai ürün üretiminde kullanılmak yerine, hammadde ve
ara mamul olarak ihraç edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, gerek bor kimyasalları gerekse
de kromit cevheri konusunda, Ülkemiz kaynaklarının gerektiği gibi değerlendirildiğini
söylemek mümkün değildir.
DEMĠR DIġI METALLER
Alüminyum
Alüminyum Sektörü birincil alüminyum üreten, üretilen ve ithal edilen külçe döküm
ve iĢleme ingotunu, dökme, biçimlendirme,haddeleme, çekme ve dövme iĢlemlerine tabi
tutarak mal üreten ve hurda alüminyum ve/veya külçeleri çeĢitli yöntemler ile
alaĢımlandırarak, uç ürünlere kadar iĢleyen kuruluĢları kapsamaktadır.
Günümüzde, Alüminyum yarı-ürün ve ürünlerin farklı sınıflandırılmalarına
rastlanılmaktadır. Alüminyumla ilgili kuruluĢların teknolojileri, kullanım alanları ile
bulundukları ülkelerin gümrük, uluslararası ticaret ve endüstriyel sistemlerine göre değiĢen,
farklı yaklaĢımlardan kaynaklanan sınıflandırmalar yapılmasına rağmen, ülkemizde daha çok
alüminyum üretim ve teknolojisine dayanılarak düzenlenmiĢ sınıflandırmalar da
bulunmaktadır.
Bakır
Bakır M.Ö. 8000 yılından beri bilinen bir metaldir. TaĢ devrinden günümüze kadar
insanlığın ilerlemesine büyük katkılarda bulunmuĢtur. Doğada saf olarak bulunabildiği gibi
çoğunluk bileĢikler halindedir. Ġlkel insanlar doğada saf olarak buldukları bakırı dövmek
suretiyle sertleĢtirerek kaplar, ev aletleri, sivri uçlu silahlar yapmayı baĢarmıĢlardır. Bakır
ergitme iĢleminin M.Ö. 3500 yılında Mezopotamya‟da gerçekleĢtirildiği tespit edilmiĢtir. Sina
yarımadası ve Mısır‟da M.Ö. 3800-2600 yıllarında, Kıbrıs adasında M.Ö. 2500 yıllarında
bakır madenlerinin iĢletildiği belirlenmiĢtir. Çin‟de ise M.Ö. 2250-2230 yıllarında bronz
dökümün bulunduğu çağa ismini verdiği bilinmektedir.
9
Avrupa‟da M.Ö. 1600, Kuzey Amerika‟da M.S. 1709, ġili ve Peru‟da XVI, Orta
Afrika‟da XVIII yüzyıldan beri bakır yatakları iĢletilmektedir. Anadolu‟da da bakır madeni
iĢletmeciliği eski yıllara uzanmaktadır. Ergani‟deki yatakların Asurlular tarafından iĢletildiği
belgelenmiĢtir. Osmanlı Ġmparatorluğu 1850‟de madenlerin idaresini üstüne almıĢ 1915‟de
harp nedeniyle duran üretim 1924 yılında tekrar baĢlamıĢtır. 1936‟da ocak Etibank‟a
devredilerek 1939 yılında ilk blister bakır üretilmiĢtir. Murgul yöresindeki yataklarda ise
1893‟de üretime baĢlanmıĢ, 1907‟de ilk blister bakır üretilmiĢtir. Bu yatakların iĢletimi
1938‟de Etibank‟a devredilmiĢtir. Küre yataklarının Yunanlılar, Romalılar ve
Ġsfendiyaroğulları tarafından iĢletilmiĢ olduğu bilinmektedir. Bakır elektrik ve ısıyı iyi ileten
metallerden biri olduğu için bu alanda çoğunlukla çıplak, emaye, izole, telefon ve elektrik
kabloları, lama, boru, çubuk, döküm ürünleri olarak kullanılmaktadır. Renginin güzelliği
nedeniyle süs eĢyası olarak ta yaygın bir Ģekilde kullanılmaktadır. Bakır ve alaĢımları olarak
iki grupta toplamak mümkündür.
1. Bakır ürünleri :
a) Blister Bakır;
b) Katot Bakır;
c) FilmaĢin;
d) Diğerleri.
2. Alaşımlar:
a) Bakır–Çinko AlaĢımları;
b) Diğerleri.
Bakırın çinko ile yapmıĢ olduğu alaĢımlara genel olarak pirinç denir. Pirinç en yaygın
kullanılan bir bakır alaĢımı olup, çubuk, levha, Ģerit, boru (özellikle kondenser boruları) ve
pres döküm ürünleri Ģeklinde geniĢ kullanım alanı bulmaktadır. Sanayide kullanılan yaklaĢık
20 çeĢit pirinç vardır. Pirinçler yapılarında bulunan bakır yüzdesine göre ticari adlarla
anılırlar. Bakırın çinko dıĢında kalan diğer metallerle yapmıĢ olduğu alaĢımlara bronz denir.
Bunlar alaĢım yapısındaki metalin adı ile anılırlar. Bakırın nikelle yapmıĢ olduğu alaĢımlara
ise nikel-gümüĢ veya alman gümüĢü adı verilmektedir. Ticari öneme sahip 20 çeĢit bronz ve 5
çeĢit nikel vardır.
Magnezyum
Türkiye‟de günümüzde endüstriyel uğraĢı konusu magnezyum metali olan iki
iĢletmeden biri magnezyum talaĢ imalatı yapan, diğeri de 350 ton kapama kuvvetine sahip
basınçlı döküm makinesi ile yaklaĢık 2.5 kg.lık basınçlı döküm magnezyum parçalar
yapabilecek bir firmadır.
Bunların haricinde herhangi bir mühendislik kapasitesine sahip olmayıp düĢük kaliteli
harcanabilir magnezyum anot imalatı yapan mini dökümhaneler mevcuttur. Ayrıca henüz
yatırım aĢamasında olan (2007‟ de kullanılmaya baĢlayacaktır) ve sürekli döküm yöntemi ile
dünyada ilk kez 1.5m eninde endüstriyel ölçekte magnezyum levha üretecek olan bir
TÜBĠTAK MAM Malzeme Enstitüsü tesisi söz konusudur. Bahis konusu tüm bu iĢletmelerin
kullandığı magnezyum metali yurt dıĢından ithal edilen metalik malzemedir. AnlaĢılacağı
üzere, yaygın kullanıma dünya çapında girmiĢ diğer birçok metallerin aksine magnezyum
metali ülkemizde henüz bir „‟sektör‟‟ olarak tanımlanabilecek bir boyutta değildir. Ancak
ekonomik ve çevresel nedenlerle tüm dünyada, özellikle de otomotiv sektöründe görülen hafif
ve geri dönüĢebilir malzemelere yöneliĢin Türkiye‟ye de kaçınılmaz olarak yansıyacağı
öngörülmektedir. GeliĢen otomotiv teknolojisi ve bunun paralelinde değiĢen malzeme
teknolojisi, yeni malzeme gruplarını ortaya çıkarmaktadır.
Magnezyum alaĢımları, konvansiyonel metalik alaĢımlara alternatif olarak, özellikle
otomotiv elektronik eĢya endüstrisi uzay-uçak uygulamaları ve askeri uygulamalar için ortaya
konulan yeni hafif malzeme gruplarından birisidir. Magnezyum alaĢımlarının otomotiv
sektöründeki kaçınılmaz kullanımı arttıkça, Türkiye ya bu malzemelerin ithalatına yönelecek,
10
ya da bu malzemeleri üretmek zorunda kalacaktır. Yerli üretimin bir an önce baĢlaması,
otomobil yan sanayimizin de dıĢa açılmasına olanak sağlayacak, ve sık sık etkisine maruz
kaldığı krizleri aĢma yolunda alternatif bir üretim alanı sağlayabilecektir. Magnezyumu ön
plana çıkaran yalnızca petrolün giderek azalması ve pahalılığı ve emisyonlar nedeniyle çevre
baskılarının geçici bir önem kazanması değildir.
TaĢımacılıkta gelecek nesil her tür vasıtada kullanımı öngörülen elektrik, hidrojen
veya bor gibi alternatif enerji kaynaklarının uygulamaları ağırlık tasarrufunu daha da önemli
ve gerekli kılacaktır. Tüm dünyada magnezyum teknolojilerine yöneliĢin arkasındaki en
önemli nedenlerden biri de bu husustur. Ayrıca otomotiv ve elektronik/beyaz eĢya
sektörlerinden gelen magnezyum hurdaların ülkemizde değerlendirilmesi de yakın gelecekte
Ģiddetle ihtiyaç duyulacak bir konudur.
1.2. Sektörün Dünyadaki Durumu
Paslanmaz çelik kendini yenileyebilen bir malzemedir. Paslanmaz çeliğin ilk üretimi
Ġngiltere ve Almanya‟da 1910‟lu yıllarda baĢlamıĢtır. 1950‟li yılların baĢında 1 milyon ton
civarında olan dünya paslanmaz çelik üretimi, 20. Yüzyılın sonunda 20 milyon tona
ulaĢmıĢtır. Bugün dünyada üretilen paslanmaz çelik miktarı yılda 26-27 milyon ton
civarındadır. 2010 yılında dünya paslanmaz çelik üretiminin 30 milyon tona yükseleceği
tahmin edilmektedir. KiĢi baĢına paslanmaz çelik tüketimi, geliĢmiĢ ülkelerde 6,5 - 7 Kg,
ülkemizde ise 1,5 Kg civarındadır.
Dünyada, Demir-Çelik mamulleri üretimi ve ihracatının 2004 yılında zirveye
ulaĢmasının ardından, 2005 yılında, Demir Çelik sektörü, 2004‟te yakaladığı artıĢ eğilimini
yavaĢlayarak da olsa devam ettirmiĢ ve dünya genel demir çelik üretimi %5,9 artıĢla 1.129
milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu üretim artıĢında en büyük pay, son yıllarda çoğu
sektörde olduğu gibi Demir Çelik sektöründe de üretim kapasitesini ve verimliliğini arttıran
Çin‟e aittir. Çin, sadece 2005 yılında üretimini %25 oranında arttırarak 348 milyon ton
seviyelerine çıkarırken, dünya toplam demir çelik üretiminin %31‟ini karĢılamıĢtır.
11
Tablo 1.1. Dünya Ham Paslanmaz ve Isıya Dayanıklı Çelik Üretimi
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas Komisyon Raporu - 2007
Uluslararası Paslanmaz Çelik Forumu, 19 Aralık 2007 tarihinde, Brüksel‟de; 2006
yılının 3. çeyreğinde dünya paslanmaz ham çelik üretiminin 2005 yılına göre yüzde 30
civarında arttığını ve 7.1 milyon tona ulaĢtığını açıkladı. 2006 yılının ilk 9 ayında dünya
paslanmaz çelik üretimi, önceki yıla göre yüzde 13 artarak 20.9 milyon ton oldu. 5 Paslanmaz
çelik üretiminde bu yüksek artıĢ paslanmaz üreten bütün ülkelerde gerçekleĢti. Uluslararası
Paslanmaz Çelik Forumu, bu artısın dünya ekonomisinin baĢarısından kaynaklandığını ifade
ediyor. Kuzey yarımküredeki bir çok paslanmaz çelik üreticisi yüksek talebin etkisiyle
durgunluk dönemini astı. Üretici ve fabrikatörler hala 2005 yılında azalan stoklarını
tamamlamaya devam ediyorlar.
Asya, 2006 yılının ilk 9 ayında 10,9 milyon tonluk paslanmaz çelik üretimiyle en çok
paslanmaz üretilen bölge oldu. Bu rakam, 2005 yılının ayni dönemine göre yüzde 15‟lik
üretim artısını ifade etmektedir. Çin, paslanmaz çelik üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 50
artıĢ sağladı ve açık farkla dünyada en çok paslanmaz çelik üreten, birinci ülke oldu.
Batı Avrupa ve Afrika bölgesinde, ayni dönemde, paslanmaz çelik üretimi yüzde 11,2
artarak 7.4 milyon tona ulaĢtı. Paslanmaz çelik üretimi Amerika‟da da belirgin bir Ģekilde
arttı. Bölgedeki paslanmaz üretimi yüzde 10 artarak 2.3 milyon tona ulaĢtı.
Merkez ve Doğu Avrupa bölgesi yüzde olarak en yüksek artıĢa ulaĢtı. Rusya ve
Ukrayna‟da yüksek artıĢla paslanmaz çelik üretimi ilk 9 ayda bir önceki yıla göre yüzde 24
artarak 286 bin tona ulaĢtı. 2006 yılının üç aylık dönemleri kıyaslandığında paslanmaz çelik
ve ısıya dayanıklı ham çelik üretiminde açık bir artıĢ eğilimi görülmektedir. Ġlk üç aylık
üretim bir önceki yılın ayni dönemine göre çok az bir artıĢ gösterdi. 2. Üç ayın sonunda bu
artıĢ yüzde 12,6 oldu. 3. üç aylık dönemde ise yüzde 30,5 gibi çok yüksek bir artıĢ gerçekleĢti
12
Tablo 1.2. Dünya Ham Paslanmaz ve Isıya Dayanıklı Ham Çelik Üretimi
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas Komisyon Raporu - 2007
Dünya Döküm Sanayi Dünyada mevcut 35 bin dökümhanede 2003 yılında 73,5
milyon ton döküm üretimi gerçekleĢtirilmiĢtir. Dünya döküm üretiminin parasal karĢılığı
yaklaĢık 170 milyar dolardır ve bu sektörde istihdam edilen kiĢi sayısı 2 milyon civarındadır.
Dünya döküm üretiminde ilk on sırada yer alan ülkeler; Çin (18 milyon ton ), ABD ( 12
milyon ton ), Rusya ( 6,3 milyon ton ), Japonya ( 6,1 milyon ton ), Almanya ( 4,7 milyon ton
), Hindistan ( 4 milyon ton ), Fransa ( 2,5 milyon ton ), Ġtalya ( 2,4 milyon ton ), Brezilya ( 2,2
milyon ton ) ve Meksika ( 1,8 milyon ton ).‟dır. Çin ve ABD, dünya döküm üretiminin yüzde
40‟ını gerçekleĢtirmiĢtir. 2003 yılında, ilk 10 döküm üreticisi ülke dünya döküm üretiminin
yüzde 82‟sini üretmiĢtir. dünya döküm üretiminin yaklaĢık yarısı pik döküm, yüzde 20‟si
sfero döküm,‟ yüzde 7‟si çelik döküm yüzde 13‟ü alüminyum döküm kalan yüzde 10‟u da
diğer demir dıĢı dökümlerden oluĢmuĢtur.
Türkiye, 1.057 dökümhanesiyle dünyada 8. sırada, 955.000 tonluk döküm üretimiyle
de dünyada 16. Avrupa‟da ise 6. sırada yer almıĢtır. Türkiye‟de döküm üretiminin yüzde 62‟si
pik döküm, yüzde 20‟si sfero döküm, yüzde 12‟si çelik döküm, yüzde 5‟i de alüminyum
döküm yüzde 1‟i de diğer demir dıĢı dökümlerden oluĢmuĢtur. Döküm ürünlerinin en önemli
kullanıcıları makine imalat sanayi, elektrikli cihaz ve makine sanayi, taĢıt araçları ( otomotiv )
ve inĢaat sektörleri olup bu sektörümüzde 20.000 kiĢi çalıĢmaktadır.
13
Tablo 1.3. Ülkelerin Dökümhane Sayıları
Kaynak: Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir?, Y. Ziya KAYIR, KOSGEB
ġekil 1.2. Dünya Döküm Sanayinin Liderleri
Kaynak: Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir?, Y. Ziya KAYIR, KOSGEB
1. Çin- Dünya pik ve çelik döküm üretiminin lideridir. 2003 yılında döküm üretiminde bir
önceki yıla göre yüzde 11,6‟lık bir sıçrama gerçekleĢtirmiĢtir. Çin döküm sektörünün üretimi
son beĢ yılda yüzde 70‟in üzerinde büyümüĢtür.
2. ABD- Dünya sfero ve alüminyum döküm üretiminin lideridir. Döküm üretimi, 2002 yılına
göre 2003 yılında yüzde 2,2‟lık bir artıĢ olmuĢ, 12 milyon tona ulaĢmıĢtır.
3. Rusya- 2003 yılı döküm üretimi 6,2 milyon tondur.
4. Japonya- 2002 yılına göre 2003 yılında yüzde 6,3‟lık bir artıĢla 6,1milyon tona ulaĢmıĢtır.
14
5. Almanya- 2003 yılında döküm üretimi 1997 yılına göre yüzde 14‟lük bir artıĢla 4,72
milyon tona ulaĢmıĢtır.
6. Hindistan- 2003 yılında döküm üretimini 800.000 ton artırarak ( yüzde 25 ) 4,04 milyon
tona ulaĢtırmıĢtır.
7. Fransa- 2002 yılındaki artıĢtan sonra Fransa‟nın döküm üretimi 2003 yılında bir miktar
azalarak 2,48 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir.
8. Ġtalya- Geçen beĢ yıla göre yüzde 7 artmıĢ olan Ġtalya‟nın döküm üretimi, 2003 yılında bir
önceki yıla göre 400 ton artarak 2,44 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir.
9. Brezilya- Döküm üretimi yüzde 14 artarak 2003 yılında 2,25 milyon tona ulaĢmıĢtır.
10. Meksika- Son altı yıldır ilk kez döküm üretimi yüzde 11 düĢmüĢ, 2003 yılında 1,82
milyon ton olmuĢtur.
11. Güney Kore- 2003 yılında bir önceki yıla göre Güney Kore‟nin döküm üretimi hafifçe
artmıĢ ( 70.000 ton ), 1,78 milyon ton olarak gerçekleĢmiĢtir. Döküm üretimi son beĢ yılda
yüzde 13‟ten fazla artmıĢ
bulunmaktadır.
Türk çelik boru sektörü, bugün 2,3 milyon tonu aĢan üretimiyle Ġtalya, Almanya,
Ġngiltere ve Fransa‟dan sonra Avrupa‟daki 5. en büyük üreticisi konumundadır. Türkiye,
üretiminin %60‟ını iç pazarda tüketmekte, %40‟ını ihraç etmektedir. En büyük ihraç pazarı,
%70 ile Avrupa‟dır. Bugün AB ülkeleri, gerçekleĢtirdiği toplam çelik boru ithalatının %25‟ini
Türkiye‟den yapmaktadır. Kısaca Türkiye, çelik boru üretiminde AB ve diğer potansiyel
ülkelerden geri değildir. Toplam kapasite açısından sektörün kapasitesi, 9. Yedi Yıllık Plan
dönemi sonuna kadar ihtiyaca cevap verecek düzeydedir. Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki
üretim ve ihracat artıĢının, Türkiye‟nin ihracatını olumsuz yönde etkileyeceği
düĢünülmektedir.
Alüminyum döküm parçalarına olan talep, dünya genelinde artıĢ göstermektedir.
Önümüzdeki 5 yıl içerisinde, her yıl ortalama %9.5 oranında artıĢ beklenmektedir. Otomotiv
sektörünün Türkiye‟de kapasite artırması, ayrıca yurtdıĢı sipariĢlerin sürekli artması nedeniyle
önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye‟de yılda ortalama % 15 seviyesinde talep artıĢı
beklenmektedir. Ağırlıklı olarak yerli otomobil sanayinin geliĢmesine paralel olarak döküm
sektörü büyümesini sürdürebilecektir.
Bu büyüme rekabet Ģansının daha fazla olduğu yoğun iĢçilik gerektiren döküm parça
üretiminde daha fazla olabilir. Üretilen döküm parçalarının yaklaĢık % 75‟i ihraç edilecektir.
Türkiye‟de kurulu otomotiv tesislerinin kendi aktarma organlarını ve motorlarını kendileri
üretmeyip ithal etmeleri nedeniyle alüminyum döküm parça kullanımının çok fazla olduğu bu
ekipmanlarda Türk döküm üreticileri, doğu ve batı Avrupalı üreticilere karĢı daha az rekabetçi
olmaktadır; zira bu ürünlerin geliĢtirilmesine Avrupalı üreticiler direkt olarak katılmaktadır.
Ülkemiz üretim miktarı ile Avrupa‟daki sanayileĢmiĢ ülkeleri takip etmektedir.
15
Tablo 1.4. Avrupa'da Demir DıĢı Metaller Dökümü (1000t)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas
komisyon Raporu - 2007
Tablo 1.5. Avrupa'da & Türkiye’de Demir dıĢı Dökümhane Sayıları
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon
Raporu - 2007
GümüĢ beyazı rengindeki magnezyum metal alaĢımları otomotivdeki en parlak
yıllarını popüler „VW Beetle‟a borçludur. Türkçe‟deki takma adıyla “VW kaplumbağa”,
16
arkadan motorlu olduğu için arka aks‟a gereksiz yük bindirmemek amacı ile hafif magnezyum
alaĢımlarının kullanımını gerekli kılmıĢtı. 1980‟lerin baĢlarına kadar 19 milyon dan fazla
Beetle‟da yaklaĢık 380 bin ton magnezyum kullanılmıĢtır. Ancak krank mili kasası ve
transmisyon kutusu olarak baĢarılı kullanım alanlarından ilki, su soğutmalı motora
geçildiğinde ortadan kalkmıĢtır. Öte yandan 1976‟ya kadar magnezyum fiyatları iki katına
çıkarken rakibi alüminyumun fiyatında değiĢiklik olmamıĢtır. Bu yüzden, VW Beetle‟daki
transmisyon kutusu uygulaması her ne kadar devam etse de, magnezyum alaĢımlarının
yeniden ilgi odağı olması 1990‟lı yılları bulmuĢtur. Hemen her gün elimizi değdiğimiz cinsten
metaller kadar karĢımıza çıkmasa da magnezyum, doğada son derece yaygın olarak
bulunmaktadır. Cevher olarak dolomit ve magnezit adıyla sırasıyla MgCO3, CaCO3 ve
MgCO3 bileĢikleri mevcutken, deniz suyunda, tuzlu yer altı sularında ve yer üstü tuz
çökeltilerinde klorür bileĢiği Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır. Ülkemizde Salda gölü
çevresinde çökelti halinde magnezyum tuzu ve ayrıca Ege bölgesi, Ġskenderun, Hatay ve Ġran
sınırlarında dolomit yatakları, ve EskiĢehir civarında magnezit cevheri Ģeklinde bol miktarda
mevcuttur.
Esasen sadece deniz suyu bile aslında tükenmez bir kaynak olarak düĢünülebilir.
Tahmini miktarı yaklaĢık 1.3x1027 m3 olan dünya deniz sularındaki magnezyum miktarı %
0.13 oranındadır. Bu günkü kullanım miktarları üzerinden hesaplandığında, sadece Ġsrail‟deki
Ölü Deniz‟de 22 bin yıl boyunca dünyaya yetecek kadar magnezyum vardır.
Pidgeon prosesinde olduğu gibi oksitlerinden termal redüksiyonla magnezyum
eldesinin mümkün olmasına karĢın, hammadde olarak MgCl2 bileĢiğinin kullanıldığı ergimiĢ
tuz elektrolizi daha yaygın olarak kullanılan yöntemdir. Elektrolitik redüksiyon, ilk olarak
1808‟de Sir Humphry Davy tarafından civa katod kullanılarak denenmiĢ ve magnezyum
amalgamı üretilmiĢtir.
Magnezyum klorürün elektrolik redüksiyonu ise, ilk kez Faraday tarafından 1833‟de
gerçekleĢtirilmiĢ ve magnezyum elde edilmiĢtir. Bu yöntemin ve magnezyumun, bilimsel
merakın ötesine ticari boyutlara geçiĢi ise 19. yy sonlarına doğru Almanya‟da gerçekleĢir.
1940‟lara kadar magnezyum klorür kaynağı olarak derin yer altı tuzlu suları kullanılmaktadır.
1943 yılına gelindiğinde ikinci dünya savaĢının da itici gücü ile ABD‟de 11 farklı Ģirket
yönetiminde 6 tanesi elektrolitik olmak üzere 13 ayrı üretim tesisi kurulmuĢtur. 1980‟li
yıllarda tüm dünyada magnezyum üretimi 200 bin ton iken, 1998‟de 395 bin ton olarak
gerçekleĢmiĢtir.
Gelecek döneme ait kısa vadeli kapasite artırımı çalıĢmaları ise bu üretim miktarını iki
katına çıkaracak yöndedir. Günümüzde dünyada 40‟dan fazla kayıtlı iĢletmede magnezyum
üretilmektedir (Çin‟de 100 den fazla kayıt dıĢı küçük iĢletmeler vardır). 70‟den fazla
iĢletmede ise, kapasitenin % 85‟i otomotive yönelik olmak üzere, basınçlı dökümle
magnezyum alaĢımlarından parça yapılmaktadır. 1991‟de 33 farklı otomobil parçası
magnezyum alaĢımlarından yapılırken, 1996‟da bu rakam 128 adet olmuĢtur. Günümüzde
üretilen araçlarda ortalama olarak araba baĢına 2.72 kg magnezyum döküm parçaları
kullanılmaktadır.
17
BÖLÜM 2
TÜRKĠYE’DE ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
2.1. KuruluĢ Sayısı, Mevcut Kapasite ve Kullanımı
UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ
Demir çelik sektöründe, ham çelikten uzun ürün üretimi gerçekleĢtiren 17 adet
kuruluĢun, 5‟er adedi Marmara Bölgesinde ve Ege Bölgesinde, 4 adedi Akdeniz Bölgesinde, 2
adedi Karadeniz Bölgesinde ve 1 adedi ise, Ġç Anadolu Bölgesinde bulunmaktadır.
Türkiye genelinde, 270 adet olarak tespit edilebilen bağımsız haddehanelerin yaklaĢık
% 40‟ını oluĢturan bir bölümünün, girdi ve finansman yetersizliği nedeniyle, % 50‟nin altında
Kapasite Kullanım Oranı (KKO) ile çalıĢtıkları tespit edilmiĢtir. Haddehanelerin yıllık
kapasitesi, tek vardiya bazında, 6.5 milyon ton‟dur.
Uzun ürün üretiminde 21.599 kiĢi olan doğrudan istihdamın, %55‟i (11.854 kiĢi)
EAO‟lu kuruluĢlarda, %45‟i (9.745 kiĢi) ise, entegre tesislerde çalıĢmaktadır. YaklaĢık olarak
5.492 çalıĢanın istihdam edildiği bağımsız haddehanelerle birlikte toplam istihdam, 27.091
kiĢiye ulaĢmaktadır. Uzun ürüne yönelik ham çelikte KKO‟nun, (Kapasite Kullanım Oranı)
1999-2003 yıllarında, %70 civarlarında seyretmesi, yurtiçi uzun ürün talebinin düĢük
olmasından kaynaklanmaktadır. Dünya çelik sektöründeki, uzun-yassı ürün yapılanmanın
aksine, uzun ürünlerde ihtiyaç fazlası kapasitenin bulunmasından dolayı, KKO daha üst
seviyelere çıkarılamamıĢtır.
2004 yılında, uzun ürüne yönelik ham çelikte KKO‟nun %85 seviyesine yükselmesi,
kısmen ihracatın %16 civarında artmasından, kısmen de, inĢaat sektöründe yaĢanan
büyümeden kaynaklanmıĢtır. Üretim-tüketim yapısındaki dengesizliğin giderilmesi
durumunda, 2005 yılında, %83 seviyesinde bulunan uzun ürünlerdeki KKO‟nun, yassı
ürünlerdeki gibi %100 seviyesine yükselmesi beklenmektedir.
YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ
2005 yılında dünyadaki en büyük 26 çelik üreticisinin ham çelik üretimleri 10 milyon
tonun üzerinde gerçekleĢmiĢtir. Bu çaptaki üreticilerin yassı ve uzun ürün üretim miktarları
genellikle eĢit oranda olmaktadır. Dünya genelinde entegre bir yassı çelik üretim tesisinin
ortalama büyüklüğü yıllık 1.5 milyon tonun üzerindedir.
Dünyada aynı yerleĢim yerindeki tüm hatları ile bir tesisin en fazla yıllık üretim
kapasitesi ise 15 milyon tonu geçmemektedir. Yassı ürün sektöründe, yıllık 3-5 milyon ton
kapasiteye sahip tek bir entegre tesis, büyük ölçekli kabul edilmektedir. Önemli bir husus da,
katma değeri yüksek ürünlerin toplam üretim içindeki payının artmasıyla ölçeğin
küçülmesidir. Tesis bazında bir karĢılaĢtırma yapıldığında, ERDEMĠR‟in büyük ölçekli bir
tesis olduğunu söylemek mümkündür.
Üreticiler sıralamasına bakıldığında ise, ERDEMĠR Grubu 5 milyon ton üretimi ile
2005‟de dünyada 51. sırada yer almakta ve bu miktar ile yassı ürün üreticileri arasında orta
ölçekli bir çelik üreticisi olarak konumlanmaktadır. Yoğun bir rekabet ortamı bulunan
Türkiye yassı çelik sektöründe, yerli üreticiler pazarın yaklaĢık %39‟üne sahip iken, baĢta
BDT (Bağımsız Devletler Topluluğu) üreticileri olmak üzere, yabancı üreticilerin Pazar payı
%61 seviyesine ulaĢmaktadır. Kendi doğal hammadde kaynaklarına sahip olan BDT
ülkelerinden yapılan düĢük fiyatlı ürün ithalatı ve bölge üreticilerinin düĢük iĢgücü ve enerji
maliyetleri ile üretim yapmaları, ülkemiz üreticileri için rekabeti zorlaĢtırmaktadır.
VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ
Türkiye‟de bugün itibariyle Asil Çelik ve ÇemtaĢ dıĢında, EAO‟lu bir kuruluĢ olan ve
Türkiye‟nin ham çelik üretimi içerisindeki payı %0.04 gibi ihmal edilebilir bir seviyede
bulunan MKEK faaliyet göstermektedir. Her ne kadar bazı tür vasıflı çelik ürünleri üreten ve
iç pazarda kendisine yer bulan bazı EAO ve haddehaneler olsa da, gerekli teknolojik
18
yatırımlarını henüz tamamlamamıĢ oldukları ve vasıflı çelik üretiminde bulunması gereken
“tamamlama iĢlemleri” ile “ısıl iĢlem” ekipmanlarına henüz sahip bulunmadıkları için, bu
kuruluĢlar ve kapasiteler, burada dikkate alınmamıĢtır.
Bu sektörde üretim yapan kuruluĢlar tamamen yerli sermaye olup, yabancı sermayeli
kuruluĢ bulunmamaktadır. Mevcut kuruluĢlardan, sadece MKEK devlet kuruluĢu olup, Asil
Çelik ve ÇemtaĢ firmaları özel teĢebbüs konumundadır. Ham çelik üreten kuruluĢlardaki
30.446 kiĢilik doğrudan istihdamın % 43‟ü (13.153 kiĢi) EAO‟lu kuruluĢlarda istihdam
edilirken, vasıflı çelik sektörünün, 1214 kiĢi ile EAO istihdamı içerisinde payını % 9.23‟lük
bir paya sahip olduğu görülmektedir. Türkiye‟ de kurulu 24.468.000 tonluk ham çelik üretim
kapasitesinin, %2‟lik kısmını oluĢturan 492.000 tonluk bölümü “vasıflı çelik” ürünlerine
yönelik ham çelik üretimine ait bulunmaktadır. Vasıflı çelik tüketimine ve dolayısıyla mevcut
kurulu kapasitenin kullanılmasında etkili olan unsurun, otomotiv ve makine imalat sektörünün
canlılığına dayandığı daima göz önünde bulundurulmalıdır.
Vasıflı çelik ürünlerinin gerek üretim kapasitesi içerisindeki payının, gerekse
KKO‟nun düĢük olmasının nedeni, ülkemizde henüz vasıflı çelik ürünleri kullanımına yönelik
tüketim alanlarının tam geliĢmemiĢ olması ve bu tür ürünlerin avantajlarının yeterince
bilinmemesi ile ilgilidir. Bununla birlikte 1999 – 2004 yılları arasındaki vasıflı çelik
üretiminde KKO‟nun %50‟den, %74‟e yükselmiĢ olması, yurt içi talebin artmakta olduğunu
göstermektedir. Vasıflı çelik ürünleri kullanımının artması ile, gerek yeni üretim tesislerine
yapılacak yatırımların ve böylece kapasitenin, gerekse vasıflı çelik KKO‟nun artacağını
öngörmek zor olmayacaktır
DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ
Tablo 2.1. Demir ve Çelik Döküm Sektöründeki KuruluĢ Sayıları
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -
2007
8. plan döneminde, sektördeki küçük boyutlu döküm atölyelerinin kapanmakta olduğu,
bunların yerine teknolojisi yüksek yeni fabrika boyutunda dökümhanelerin devreye girmekte
olduğu ve tesislerin de modernize edilerek, toplam üretim kapasitesinin arttığı görülmektedir.
Coğrafi dağılım itibariyle özel kesime ait fabrikaların büyük kısmı Ġstanbul, Kocaeli, Bursa,
EskiĢehir, Bilecik, Ġzmir, Ankara ve Samsun yörelerinde bulunmaktadır. Küçük atölyeler ise,
baĢta Ġstanbul, Bursa, EskiĢehir, Ankara, Konya ve Gaziantep olmak üzere, tüm illerimize
dağılmıĢ durumdadır. Yabancı sermaye sektörümüzde 4 kuruluĢta mevcuttur ancak üretim
kapasitesi olarak alt seviyelerdedir.
ÇELĠK BORULAR Türkiye‟de 1957 yılında baĢlayan çelik boru üretimi, en hızlı büyümesini, Orta Doğu
pazarlarıyla baĢlayan ihracat hamlesi sebebiyle, 1978–1985 yılları arasında gerçekleĢtirmiĢtir.
Bu dönemde pek çok yeni tesis devreye girmiĢtir. Rusya ve Orta Doğu ülkelerine yapılan
ihracatın azalmasıyla, sektörde arz fazlası ortaya çıkmıĢtır. Bugün ağırlıklı olarak Marmara
Bölgesi‟nde toplanan, muhtelif kapasitelerde yaklaĢık 35 adet boru üreticisi firma, faaliyet
göstermektedir.
19
Bu firmalardan ancak 25 kadarı devamlı faaliyet halindedir. Diğer firmalar ise, zaman
zaman üretim yapmaktadırlar. Türkiye‟de dikiĢsiz boru üretimi, yalnızca 2005 yılında
özelleĢtirilen Çelbor tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Diğer üreticilerin tamamı spiral
ve/veya boyuna dikiĢli boru üretmektedir.
Bu üreticilerin en büyük 7 tanesi, Türkiye çelik boru üretiminin neredeyse %65‟ini
gerçekleĢtirmektedir. Sektörde faaliyet gösteren tesislerin tümünün mülkiyeti, özel sektöre
aittir. KuruluĢların kapasite kullanım oranları birbirinden çok farklıdır. Toplam kapasitesi 3.4
milyon ton olan Sektörün kapasite kullanım oranı, arz fazlası sebebiyle, yüksek ihracat
potansiyeline rağmen %50–60 civarındadır.
FERRO-ALAġIMLAR
Türkiye'de ferro alaĢımlar sektöründe üretici kuruluĢlar Eti Krom A.ġ. ve Eti
Elektrometalürji A.ġ.‟dir. Sektörün, yıllık 174.000 bin ton üretim kapasitesinin, 150.000
tonluk kısmı yüksek karbonlu ferrokrom üretimine yöneliktir.
DEMĠR DIġI METALLER
ALÜMĠNYUM
Ülkemizde, alüminyum ekstrüzyon, yassı-ürünler, döküm ürünleri ve iletkenlerin
geniĢ çapta üretimi, özel sektör tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Türkiye‟de alüminyum
sektöründe faaliyet gösteren firmaların toplam üretim kapasiteleri 400 ila 450 bin ton
civarında seyretmektedir.
Yıllık üretim kapasitesi, yaklaĢık olarak; ekstrüzyon ürünlerinde 200.000 ila 220.000
ton, yassı ürünlerde 150.000 ton civarında, döküm ürünlerinde 180.000 ton, iletkenlerde ise
60.000 ton olarak tahmin edilmektedir. Sektörde yaklaĢık 140 bin ton atıl kapasite olduğu da
tahmin ediliyor ve bu atıl kapasite ihracatla aĢılmaya çalıĢılmaktadır. Kurulu kapasitenin
tamamının devreye alınabilmesi için alüminyum sektörüne gereken önemin verilmesi
beklenmektedir. Sorunun çözümünün, yatırımların yapılması ve mevcut sorunlara çözüm
bulunmasıyla sağlanacağı öngörülmektedir.
20
Tablo 2.2.Alüminyum Döküm Sektöründe Önemli KuruluĢlar
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu
- 2007
Alüminyum Döküm Sanayi sektöründe faaliyet gösteren yaklaĢık 200 firma
bulunmaktadır. Bunların arasında Tablo 2.2 deki firmalar kapasiteleri ve üretim teknolojileri
ile öne çıkmıĢlardır. 80 kadar firma Orta boyutta iĢletmeler olup 30 – 100 kiĢi arasında iĢçi
çalıĢtırmaktadırlar. Bununla beraber 110 civarında da küçük atölyeler Ģeklinde aile iĢletmeleri
mevcuttur. Alüminyum sektöründe kapasite kullanım oranı % 80 civarındadır. Ancak kapasite
kullanım oranları ürün cinsine göre büyük değiĢiklikler göstermektedir.
Sektördeki yatırımlar 2 tür üretim teknolojisinden biri olan “sürekli döküm”
teknolojisi üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Bu tür teknolojide diğer teknoloji olan “direkt döküm”
teknolojisine oranla yapılan yatırım meblağının düĢük olması bu teknoloji üzerinde
yoğunlaĢmanın nedenidir; ayrıca “sürekli döküm” teknolojisi “direkt döküm” teknolojisine
göre daha düĢük miktarlarda kapasite artırımına olanak sağlamaktadır. Sektörde genel olarak
büyük kapasiteli tesislerde teknoloji yoğun, küçük firmalarda ise emek-yoğun üretim sistemi
uygulanmaktadır. Toplam istihdam ise 18.000 civarındadır.
BAKIR
Ülkemizde, bakır ve bakır alaĢımları ürünleri üretimi tamamen özel sektör tarafından
gerçekleĢtirilmektedir. Türkiye‟de bakır ve bakır alaĢımları sektöründe faaliyet gösteren
firmalar toplam üretim kapasiteleri belirtilmiĢtir. Yıllık üretim kapasitesi olarak; blister bakır
36 bin ton, katot bakır 105 bin ton, filmaĢin yaklaĢık 500 bin ton, bakır ve pirinç ekstrüzyon
ürünleri sırasıyla 15 bin ve 180 bin ton, bakır ve pirinç yassı ürünler kapasiteleri de sırasıyla
16 bin ve 45 bin tondur.
Yıllara göre üretim miktarlarıyla kıyaslandığında özellikle filmaĢin kapasitesinde
yaklaĢık 200 bin tona yakın bir atıl kapasite mevcuttur ve bu atıl kapasite ihracatla aĢılmaya
çalıĢılmaktadır.
MAGNEZYUM
Magnezyum alaĢımları her tür döküm, ekstrüzyon, dövme ve hadde yöntemleri ile
Ģekillendirilebilmektedir. Ancak döküm ve özellikle basınçlı döküm yolu ile Ģekillendirilen
21
miktar diğerlerinden çok daha fazladır. Özellikle basınçlı dökümle otomotiv sektörü için
yapılan üretim tüm magnezyum döküm ürünlerinin %70‟ini oluĢturur ve günümüz itibariyle
yaklaĢık 120 bin ton‟luk bir kapasiteye karĢılık gelir.
Ana tüketim uygulamaları olarak alüminyuma alaĢım elementi olarak ilave etmede,
çeliklerin desülfürizasyonunda, basınçlı döküm (diecasting) yöntemi ile parça üretiminde ve
diğer kalemlerde magnezymun yıllar bazındaki tüketimi günümüze değin izlenebilir. Bu
uygulamalar arasında yenilikleri iĢaret etmesi ve özellikle otomotiv ve elektronik sektöründe
(elektronik eĢya muhafazaları, kasaları) artan kullanımı yansıtması bakımından basınçlı
döküm (diecasting) uygulaması için talep edilen magnezyum ingotların tüketim miktarlarının
kıtalar bazında ve yıllar üzerinde nasıl değiĢtiği gösterilmiĢtir.
2.2. Üretim
Ana metal sanayi sektörü genel imalat sanayi sektöründeki trende paralel Ģekilde 1999
yılında bir önceki yıla göre %1,8‟lik ve 2001 yılında %5‟lik bir daralma yaĢamıĢ ancak genel
imalat sanayisine göre daralma çok daha az olmuĢtur. 2002 yılından itibaren ise 2005 ve 2006
yıllarında sektörde üretim artısı imalat sanayi geneline göre daha fazla olarak gerçekleĢmiĢtir.
2006 yılında genel imalat sanayi üretim endeksi 136,2 iken ana metal sanayi üretim endeksi
151,8‟dir.
Tablo 2.3. Üretim Endeksi (Üretim değeri ağırlıklı, yıllık ortalama)
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana
Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -
2007
22
ġekil 2.1. Üretim Endeksindeki GeliĢmeler
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana
Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -
2007
UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ
Demir-çelik üretim sürecinde, entegre tesislerin ana ünitesi olan yüksek fırınlar, demir
cevherinin içeriğinde bulunan demir oksidin, kok kömürü ile, indirgenerek, sıcak maden ya da
sıvı ham demire dönüĢtürülmesi esasına dayalı olarak çalıĢmaktadırlar. Entegre tesislerde,
baĢta, sıcak maden üretimi, sinter ve pelet prosesi, kok prosesi, yüksek fırın prosesi, bazik
oksijen fırını olmak üzere, pek çok proses vardır ve malzeme girdilerine bağlı olarak, değiĢik
yapılarda atıklar açığa çıkmaktadır.
Sıvı ham demir içinde, yüksek oranda bulunan, karbon, silisyum, fosfor, manganez ve
kükürt gibi elementlerin, metalurjik rafinasyon iĢlemine tabi tutulduktan sonra, gerekli alaĢım
maddelerinin ilave edilmesi sureti ile, elde edilen çelik için, Ülkemizde, BOF ve EAO çelik
üretim metotları kullanılmaktadır. Üretim teknolojileri açısından, Ülkemiz geliĢmiĢ ülkeler
seviyesinde bulunmaktadır.
1980‟li yıllardan sonra yatırımları ağırlık kazanan demir çelik sektöründe, yatırım
maliyetlerinin entegre tesislere göre, düĢük seviyede bulunması, yatırım süresinin kısa olması,
üretimde esneklik sağlaması ve ekonomik üretim ölçeğinin düĢük olması sebebiyle, EAO‟lu
üretimin payı %70 seviyelerine ulaĢmıĢtır. Demir çelik sektöründe, inĢaat demiri üretimine
yönelik TS 708 standardında yer alan BÇIII-a ve BÇ IV-a kalitelerinin yanı sıra, müĢteri
Ģartnamesinde belirtildiği üzere, ASTM, BS, DIN, AFNOR, JIS, GOST, SAE, EN gibi
uluslararası standartlara göre, üretim yapılmaktadır. Demir çelik uzun üreticileri, Kalite
Yönetim Sistemleri: ISO 9000 ve Çevre Yönetim Sistemleri: ISO 14000 kalite belgeleri ile
ilgili çalıĢmalarını sürdürmektedirler. 1999 yılında, 10.8 milyon ton olan ve ekonomik krizin
yaĢandığı, 2001 yılı hariç, artıĢ trendini sürdüren uzun ürün üretimi, 2005 yılında, 15.4 milyon
tona yükselmiĢ bulunmaktadır.
2003 yılından sonra, uzun ürün üretimindeki artıĢın hız kazanmasında, inĢaat
sektöründeki canlanmanın etkili olduğu, 2006 yılının 2. yarısında, enflasyondaki ve kredi
faizlerindeki düĢüĢe paralel olarak, inĢaat sektöründeki canlılığın devam edeceği, uzun vadeli
konut edindirmeye iliĢkin mortgage sisteminin yürürlüğe konması ve önümüzdeki iki yıl
içinde, altyapı yatırımlarına kaynak tahsisinin artması ile, inĢaat demiri talebindeki yoğun
artıĢın süreceği ve bu durumun, inĢaat demiri üretimine yansıyacağı değerlendirilmektedir.
Üretimin yeterince arttırılamaması hâlinde, 2005 yılında, artıĢ kaydedilmeyen uzun ürün
ihracatında, 2006 yılı ve sonrasında da, düĢüĢ yaĢanması kaçınılmaz görünmektedir.
23
Tablo 2.4. Yıllar Ġtibari Ġle Üretim Miktarı
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -
2007
YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ
Yüksek fırın ve BOF teknolojisi günümüz demir-çelik üretiminde oldukça önemli bir
yeri olan ve dünya demir çelik üretim proseslerinin %65‟ini oluĢturan teknolojidir. EAO ile
üretimin payı ise %35 civarındadır. Fakat dünyada EAO ile üretimin payının, 2010 yılına
kadar %50‟ye çıkacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte amaçlanan demir-çelik üretim prosesi,
demir cevheri ve direkt olarak kömür kullanan direkt üretim tesisini içermektedir. Bu proses
ergimiĢ çelikten nihai Ģekilde döküm yapan bir tesisle birleĢtirilecektir.
Tesis, hammaddeden nihai ürüne, toplam kalite kontrolünde, müĢteriye ürünün
zamanında ulaĢtırılması kademelerindeki iĢlemleri ve zaman kaybını en aza indirmek için,
bilgisayar teknolojisindeki ileri tekniklerle kontrol edilecektir. Bazı ilave proseslerin
sistemden uzaklaĢtırılmasıyla ve üretimindeki artıĢla, hem enerji sarfiyatı, hem de yüksek
yatırım maliyetleri azaltılacaktır. Sektör kuruluĢları tamamen uluslararası standartlara uygun
olarak üretim yapmakta olup, bu konuda herhangi bir sorun yaĢanmamaktadır.
Standartlara örnek olarak, ERDEMĠR çelik kaliteleri, ürün standartları ve genel
kullanım alanları aĢağıda verilmektedir. Sıcak haddelenmiĢ yapı çelikleri kapsamda üretilen
çelik kaliteleri : 3237, 3244, 3250, 3260, 3281, 3937, 3938, 3944, 4237, 4244, 5270, 6037,
6044, 6052, 6237, 6244, 6252, 6284. Soğuk haddelenmiĢ yumuĢak çelikler kapsamda üretilen
çelik kaliteleri : 6112, 6113, 6114, 6182, 7111, 7114, 7115, 7116, 7122, 7123, 7124, 7314,
7315, 7316, 7612. Kalay ve Krom kaplı teneke ürünleri kapsamda üretilen çelik kaliteleri :
2004, 2023, 2104, 2123, 2005, 2105, 2026, 2126, 2006, 2106, 2223, 2225, 2323, 2325, 2226,
2228, 2326, 2328, 2242, 2342, 2244, 2344.
Ġngiliz firması olan LR kuruluĢundan alınan sertifika, farklı mukavemet değerlerine
sahip gemi sacları, kazan levhaları ve basınçlı kap malzemelerinin LR standardıyla
üretilebileceğini garanti etmektedir. Bu belge kapsamında üretilen çelik kaliteleri 3701, 3702,
6704, 6335, 6341, 6347, 6352, 6353, 6355, 9355, 9356, 6837, 6842, 6847, 6852‟dir.
2001 yılında yaĢanan ekonomik krizin etkisiyle, tüm diğer sektörler gibi durgun bir yıl
geçiren yassı çelik sanayii, yaĢanan krizi ihraç pazarlarına ağırlık vererek atlatmıĢtır. Özellikle
Çin‟deki talep patlamasının tetiklediği fiyat artıĢlarının da etkisiyle, 2002 yılından itibaren
nispeten güçlü bir döneme giren sektör, yatırım faaliyetlerini artırmıĢtır. 2005 yılında,
yaklaĢık 4,7 milyon ton yassı mamul üreten sektör, 8,8 milyon tona ulaĢan yurtiçi tüketimin
ancak yarısını karĢılayabilmektedir. Devam eden yatırımların tamamlanması ile birlikte,
tüketimin büyük oranda yerli üreticiler tarafından karĢılanması beklenmektedir.
VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ
Vasıflı çelik sektöründe, birbirinden çok farklı çelik türlerinin gündeme gelmesi,
müĢteri bazlı, “terzi usulü” olarak tanımlanacak tarzda, sipariĢe dayalı üretimin
gerçekleĢtiriliyor olması ve vasıflı çelik sektörünün kitle çelik üretim sektöründen, ölçek
ekonomisi itibariyle büyük farklılıklar göstermesi sebebiyle, üretime esneklik kazandıran ve
daha küçük ve farklı türde, (diğer bir ifadeyle farklı metalurjik ve kimyasal özelliklerde)
üretimlerin yapılmasına imkan tanıyan EAO‟lı sistemler tercih edilmektedir.
Sıvı çeliğin elde edilmesini takiben, kitle çelik üretimi ile vasıflı çelik üretimi
arasındaki temel farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bunlar, öncelikle ikincil metalurjik iĢlerin
yapılması olanağını sağlayan “pota metalurjisi” ve “vakumda gaz alma” iĢlemleridir. Vasıflı
çelik üretiminde, Asil Çelik ve ÇemtaĢ‟ta, sürekli döküm üretiminde, uygulanan kapalı
döküm yöntemi sayesinde, potadan tandiĢe ve tandiĢten kalıba döküm esnasında, özel
24
refrakterler kullanılarak, sıvı çeliğin hava ile teması engellenmektedir. Ġzabe ve
alaĢımlandırma iĢlemleri tamamlanan sıvı çeliğin döküm holüne alınmasını takiben, ingot ve
sürekli döküm yöntemlerinin kullanılması suretiyle üretilen çelik kütleler, haddehane
ünitesinde sıcak haddeleme sonrası, ısıl iĢlem ve tamamlama hatları iĢlemleri uygulanarak
sevkıyata hazır hale getirilmektedir. Tamamlama ünitesinde, her bir çubuk tek tek kontrol ve
muayeneden geçmesinin ardından, tespit edilen hatalardan, temizlenme ve arındırılma
operasyonuna tabi tutulmaktadır. Üretimin her aĢamasında, kurulu kalite sistemi çerçevesinde,
proses ve ürün kontrol uygulamaları yapılmakta ve kayıt altına alınmaktadır. Üretilen her
mamul için kalite belgesi düzenlenmekte ve sevkıyat aĢamasında müĢteriye verilmektedir.
Vasıflı çelik üretiminde esas olan, sektörün kendisine mahsus yapısı itibariyle,
malzeme talebinde bulunan müĢterinin ileriye sürdüğü standardın veya kendisi için hazırlamıĢ
olduğu spesifikasyonlara göre üretimin yapılmasıdır. Özellikle otomotiv ana sanayiinin ve
savunma sanayinin kendine özgü ürün Ģartnameleri söz konusudur. Bu firmalar, kendi
isteklerine ve hazırlamıĢ oldukları iç standartlara göre üretimlerin yapılmasını talep
etmektedirler. Bununla birlikte, müĢteri taleplerine bağlı olarak, vasıflı çelik üretimine
yönelik Türk Standartları‟nın yanı sıra, ASTM, BS, DIN, AFNOR, JIS, GOST, SAE, EN gibi
ulusal standartlara göre de üretim yapılmaktadır.
Vasıflı çelik tüketimi ve dolayısıyla üretimi, dünya vasıflı çelik sektöründeki
geliĢmelere ve Ülkenin otomotiv ve makine imalat sektörünün canlılığına doğrudan bağlıdır.
Ekonomik kriz yıllarında, söz konusu sektörlerde de ciddi bir durgunluğun yaĢandığı
bilinmektedir. Daralan iç piyasa nedeniyle, vasıflı çelik üreticileri ihracata yönelmiĢlerdir. Bu
dönem içerisinde ihracat oranlarının %70 seviyelerine kadar yükselmiĢ olduğu görülmektedir.
Normal pazar koĢullarında ise, “iç piyasa/ihracat” oranı, %40-%60 arasında seyretmektedir.
Vasıflı çelik sektöründe yaĢanan ilginç geliĢme, son yıllarda Avrupa ve Amerika gibi
ülkelerde yapılması beklenen yatırımlardan ziyade, Ġran, Mısır, Rusya ve Ukrayna‟da yapılan
yatırımlar dikkat çekmektedir. Bu durum, önümüzdeki yıllarda rekabetin daha da
çetinleĢeceğinin bir göstergesidir.
Dünyanın en büyük üreticisi olan Çin giderek artan ölçülerde, büyüme trendi
içerisinde önemli bir konumda yer almaktadır. Çin‟de, 2008 yılı Ekim ayında 35.9 milyon ton
çelik üretilirken, ABD´de çelik üretimi yüzde 16.8 azalarak 7.1 milyon ton oldu.
Tablo 2.5. Yıllar Ġtibari Ġle Vasıflı Çelik Üretim Miktarı
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -
2007
DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ
Döküm yöntemi ile üretilen birçok mamul, sanayinin her alanında kullanılmaktadır.
Üretilen sanayi mamullerinin % 90 ında en az bir adet döküm ürünü bulunmaktadır.
Döküm Sektöründe kullanılan üretim yöntemlerini, metal ergitme, kum hazırlama,
maça imali, kalıplama, temizleme, ısıl iĢlem, taĢlama, kaplama prosesleri olarak özetlemek
mümkündür. Türkiye genelinde Çelik dökümde ergitmenin %100‟e yakın bir kısmının
elektrik enerjisi ile (özellikle endüksiyon ocaklarında); pik dökümde ergitmenin %60'ı
elektrik enerjisi (endüksiyon ve ark ocaklarında) ve %40‟ı kok kömürü ile (kupol
ocaklarında); sfero ve temper dökümde ergitmenin % 95‟i elektrik enerjisi ile (endüksiyon
ocaklarında) yapılmaktadır.
Görüldüğü üzere döküm sektöründe kullanılan sıvı metalin elde edilmesinde ağırlıklı
olarak elektrik enerjisi kullanılmakta ve maliyette önemli bir paya sahip bulunmaktadır.
Kullanılan en önemli hammadde, pik ve çelik hurdası olup, yurtiçinden ve yurtdıĢından temin
25
edilmektedir. Demir ve Çelik Döküm sektöründe müĢteri istekleri doğrultusunda TSE, DIN,
SAE, BS, AFNOR un ilgili standartları kullanılmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde
kullanılan farklı standartların EN Standardı altında birleĢtirilip yayınlanma çalıĢmaları
tamamlanmıĢ olup, bunların Türkçe‟ye çevrilerek uygulamaya konması beklenmektedir.
Tablo 2.6. Üretim miktarları
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -
2007
ÇELĠK BORULAR
Türkiye‟de dikiĢli boru üretim teknolojisi çok geliĢmiĢtir. Sektördeki büyük
üreticilerin tümü, AB ülkelerinde kullanılan imalat teknolojileri ile üretim yapmaktadır.
Sektör bugün kendi teknolojisini kendisi üretecek durumdadır. Bununla birlikte; markalama,
boyama, ambalaj, stoklama gibi konularda bazı eksikliklerin olduğu kabul edilmelidir. Kalite
güvenlik sistemleri, sektörde yerleĢmiĢtir. Sektörde büyük üreticiler ISO 9000 belgesine
sahiptir.
DikiĢli boru imalatı konusunda ortaya çıkacak teknolojik değiĢikliklerde, sektörün
uyum sorunu kesinlikle olmayacaktır. DikiĢsiz boru teknolojisinde durum, dikiĢli boruda
olduğu kadar iç açıcı değildir. Tek dikiĢsiz boru üreticisi olan Çelbor, Türkiye ihtiyacı göz
önünde bulundurulduğunda, yetersiz gözükmekte, ancak önümüzdeki dönemde, kapasitesini
arttırmayı plânlamaktadır. Sektörde önemli ürünler için, TS, EN, DIN, SAE ve API
standartları uygulanmaktadır.
Tablo 2.7. Üretim Miktarları
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu -
2007
ALÜMĠNYUM
Bugün alüminyum hammadde üretiminde, bütün dünya tarafından kullanılan 5 ana
üretim aĢaması vardır:
• Boksit madeni iĢletmeciliği,
• Boksit cevherinden alümina üretimi,
• Alüminadan elektroliz yolu ile sıvı alüminyum üretimi,
• Sıvı alüminyumun alaĢımlandırılarak dökülmesi,
• Ekstrüzyon ve haddeleme iĢlemleriyle yarı ürün ve/veya uç ürün üretimi.
26
Bu kademelerin hepsi bağımsız birer sanayi koludur. Dünyada bu kademelerin
tümünün bir arada bulunduğu tesis sayısı çok azdır. Bu tip tesislere "entegre tesis" adı verilir.
SeydiĢehir Alüminyum Tesisleri bu tesislerden biridir. Yeryüzünde oksijen ve silisyumdan
sonra en çok bulunan üçüncü element alüminyum, saf olarak bulunmadığından, eldesi,
alüminyum silikat, demir oksit ve alüminyum oksitten oluĢan boksit cevherinden yapılır.
Boksit, yerküre yüzeyinin kazılmasıyla çıkarılır ve yaklaĢık %50 alümina içerir. Boksit, Bayer
iĢlemiyle alümina haline dönüĢtürülür. Bayer iĢleminde, öğütülmüĢ boksit, ısı ve basınç
altında sudkostik ile reaksiyona sokulur. Bu iĢlemin sonucunda meydana gelen sodyum
alüminat çözeltisi yabancı maddelerden ayrılıp arıtıldıktan sonra dekompoze edilir.
Dekompozisyon sonucu oluĢan alüminyum hidrat, kalsine edilerek alümina haline getirilir.
Alümina, hücre adı verilen üretim birimlerinde elektroliz yöntemiyle alüminyuma indirgenir.
Bu kademede, üretim maliyetinin en büyük girdisi olan enerji tüketimi çok yoğundur. Genel
olarak ağırlıkça 4 birim boksitten 2 birim alümina ve 2 birim alüminadan da 1 birim
alüminyum elde edilir.
Döküm ünitesine sıvı olarak gelen veya dıĢarıdan tedarik edilen hurdalar, ocaklarda
ergitilip alaĢımlandırılarak standart haline gelmiĢ döküm, iĢleme ingotu ve külçe halinde
katılaĢtırılarak Ģekillendirilir. Ülkemizde alüminyum yassı haddelenmiĢ ürünler sektörü büyük
ölçüde “sürekli döküm” teknolojisini kullanmaktadır. Sürekli Döküm teknolojisi alüminyum
haddelenmiĢ yassı ürün sektöründe kullanılan baĢlıca iki tür teknolojiden biridir. Bu
teknolojilerin açıklaması aĢağıda verilmiĢtir: Sürekli Döküm Teknolojisi: ErgitilmiĢ
alüminyum sürekli döküm teknolojisiyle doğrudan 5- 10 mm kalınlığında dökülerek döküm
ruloları üretilir. Direkt Döküm Teknolojisi: ErgitilmiĢ alümiyum kalıplara dökülerek 20-40
cm kalınlığında metal blokları oluĢturulur. Düzgün ve haddeye uygun bir yüzey hazırlamak
amacıyla yüzey frezeleme yapılır. FrezelenmiĢ bloklar fırınlarda ısıtılarak “sıcak haddeye”
sokulurlar. Sürekli döküm teknolojisiyle, doğrudan, dökümde elde edilen 5-10 mm kalınlığına
eriĢene kadar sıcak haddeleme iĢlemi devam eder. Her iki teknoloji için de bu safhaları takip
eden süreç aynıdır.
Sürekli döküm teknolojisinin baĢlıca avantajı, teknolojiyi yerleĢtirmek için gerekli
olan ön yatırım tutarının direkt döküm teknolojisine göre daha düĢük olması ve daha düĢük
miktarlarda “kademeli” kapasite artıĢına olanak tanımasıdır. Sürekli döküm teknolojisini
kullanmanın maliyet üzerinde sağladığı direkt-endirekt iĢgücü ve enerji kazancının yanında;
her türlü alaĢıma uygun olmaması, döküm kalınlığından daha yüksek kalınlıklarda gerek
duyulan ürünlerin üretilememesi ve elde edilen ürüne ait özelliklerin her türlü kullanıma
uygun olmaması gibi dezavantajları da mevcuttur. Diğer ülkelerde kurulu ve alüminyum yassı
haddelenmiĢ ürün üreten firmaların kullandıkları teknoloji büyük ölçüde “direkt döküm”
teknolojisidir ama son yıllarda yaptıkları yatırımlar genelde “sürekli döküm” teknolojisi
üzerinde yoğunlaĢmaktadır.
BAKIR
Dünyada bakır üretimi, bakır içeren cevherlerin madencilik yöntemleri ile çıkarılması,
zenginleĢtirilmesi ve değerlendirilmesi ile yapılmaktadır. Yer kabuğundaki bakır madenleri
sülfürlü ve oksitli cevherler olmak üzere iki çeĢittir, çok az olmakla birlikte metalik bakırdan
oluĢan “nabit” bakır cevherlerine de rastlanmaktadır. Bakırın elde edilmesinde çeĢitli
pirometalürjik, hidrometalürjik ve elektrometalürjik yöntemler kullanılmaktadır. Dünya bakır
maden yataklarının yaklaĢık % 80‟ini oluĢturan sülfürlü cevherler madenin bulunduğu sahada
genelde flotasyon yöntemi ile zenginleĢtirilerek % 20-30 arasında bakır içeren “konsantre”
haline getirilir. Oksitli bakır cevherleri ise genellikle hidrometalürjik ve bakteriyek
yöntemlerle değerlendirilmektedir.
Konsantre bakır pirometalürjik yöntemlerle iĢlenilmesinden yaklaĢık % 98‟ler
civarında metalik bakır içeren “blister bakır” ve onun da önce pirometalürjik (anot bakır) ve
daha sonra da elektrometalürjik yöntemle iĢlenilmesinden “katot bakır” elde edilir. Katot
27
bakır, tüm enerji ve telekomünikasyon uygulamalarında kullanılmakta olan en yüksek
(gümüĢten sonra ikinci metal) iletkenlik özelliğine sahip olan malzemedir. Konsantre bakırın,
hiç bir pirometalürjik iĢleme tabi tutulmadan doğrudan elektrometalürjik yöntemle katot
bakıra dönüĢtürülmesi Elektro-Kazanım iĢlemi olarak bilinmektedir ve elde edilen katot bakır
“Elektro-Win” katot olarak bilinmektedir. Son yıllarda geliĢtirilen bu teknoloji ile yapılan
üretimin kalitesi, normal katot bakırdan daha düĢüktür ve yüksek iletkenlik özelliğinin
aranmadığı belli uygulamalara yönelik olarak kullanılmaktadır. Katot bakır üretiminde yer
alan elektrometalürjik yöntem (elektroliz) sırasında, elektrolitin verimli olarak kullanılması
için uygulanan solvent-ekstraksiyon-elektro-win (SXEW) yöntemin yukarda sözü edilen
“Elektro-Win” yöntemi ile karıĢtırılmaması gerekir, yöntemler birbirinden tamamen farklıdır.
SXEW katot malzeme, aynı Elektro-Win katot gibi, yüksek iletkenlik özelliğinin aranmadığı
belli uygulamalara yönelik olarak kullanılmaktadır. Pirometalürjik iĢlemlerinden en önemlisi
ergitmedir. Ġçinde belirli miktarlarda bakır bulunan katı maddeler belirli pirometalürjik
iĢlemler sonucu ergitilerek yüksek bakır tenörlü sıvı ürün (mat) elde edilir. Ergitmede
hammadde olarak, bakırca zengin cevher, kavrulmuĢ veya kavrulmamıĢ konsantre
kullanılmaktadır.
Bakırlı hammaddelerle birlikte, istenen özellikte cüruf yapmaya uygun kalitede ve
miktarda katkı maddeleri de Ģarja ilave edilirler. Katkı maddelerinin cinsi ve miktarı, bakırlı
hammadde içindeki gang minerallerinin cinslerini ve miktarlarını tayin eder. Ergitme
genellikle düĢey (Water Jacket) veya Reverber fırınlarda yapılmaktadır. Elektrik enerjisinin
çok ucuz olduğu yerlerde elektrik fırınları da bu maksat için kullanılmaktadır. DüĢey
fırınlarda yakıt olarak metalürjik özellikte kok kullanılır. Reverber fırınında ise, doğal gaz,
akaryakıt veya pülverize kömür kullanılmaktadır. Bu yakıtlardan herhangi birinin tercih
edilmesi ekonomik Ģartlara ve her zaman kolaylıkla temin edilebilmelerine bağlıdır. Ergitme
fırınından elde edilen ürün, mat veya ham bakırdır.
Bir çok modern iĢletmede kavrulmuĢ veya ham konsantreler Reverber fırınlarında
ergitilmektedir. Diğer ergitme metotları ise Water Jacket fırınında mat üretimi, elektrik
fırınında mat üretimi, nabit bakır konsantrelerinin reverber fırınında ergitilmesiyle metalik
bakır üretimi, yüksek tenörlü oksitli bakır cevherlerinin water jacket fırınında ergitilmesiyle
ham bakır üretimi olarak sayılabilir. Yurdumuzda blister bakırın bir kısmı reverber fırınında
üretilmektedir. Reverber fırın yatay uzun bir fırın olup, yan, ön, arka duvarlar, tavan ve taban
(hazne) kısmı ve gazları bacaya taĢıyan gaz çıkıĢ kanalından meydana gelmektedir. Fırın ön
duvara yerleĢtirilmiĢ brülörlerle ısıtılır ve çıkan gazlar arka duvardaki bacaya ulaĢır. Reverber
fırını esas itibariyle bir ergitme fırını olarak çalıĢtırıldığı için, Ģarj maddeleri ile fırın gazları
arasında büyük ölçüde bir reaksiyon olmaz. Yakıtın gerektirdiği havadan çok fazlasını vermek
suretiyle Ģarjın oksitlenmesi de mümkündür.
Ancak ısı kaybı olduğundan tercih edilmemektedir. Genellikle fırın içinde meydana
gelen reaksiyonların, Ģarjı meydana getiren maddelerin birbirleriyle kimyasal olarak
birleĢmesi sonucu olduğu kabul edilmektedir. Ülkemizde, blister bakır üretiminin önemli bir
bölümü, yeni bir teknoloji olan flaĢ ergitme metodu ile yapılmaktadır. Finlandiya, Outokumpu
firmasına ait Harjavalta izabe hanesinde geliĢtirilip 1949 yılında uygulanmasına baĢlanan flaĢ
izabe metodu, kısa zamanda büyük geliĢme kaydederek bir çok ülkede kullanılmaya
baĢlanmıĢ ve hızlı bir Ģekilde diğer ülkelerde de yayılmaya baĢlamıĢtır. Bakır sektöründe
uygulanmakta olan standartlar aĢağıdaki gibi belirtilmiĢtir:
_ TSE Ürün Standartları ( TS 2 – TS 18 – TS 3544 )
_ ISO 9001 : Kalite Yönetim Sistemi
_ ISO 14001 : Çevre Yönetim Sistemi
_ ISO/TS 16949 : Otomotiv Kalite Yönetim Sistemi
_ SA 8800 : Sosyal Sorumluluk Sistemi
_ OHSAS 180001 : ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği
28
2.3. DıĢ Ticaret
Sektörde 1998 ekonomik krizinin etkisi üretimde olduğu gibi, dıĢ ticaret hacminde de
görülmektedir. DıĢ ticaret hacmi bir önceki yıla göre 1998‟de %9,7 ve 1999‟da %16,6 azalıĢ
göstermiĢtir. Özellikle 2003 ve 2004 yıllarında ekonomik büyüme ile beraber dıĢ ticaret hacmi
imalat sanayinin üzerinde bir artıĢ göstermiĢtir. 2005 yılında ise dıĢ ticaret hacminin artısı
gerilemiĢtir (273 döküm sanayi alt sektörü ile ilgili dıĢ ticaret verileri bulunmamaktadır).
Tablo 2.8. Ana Metal Sanayi Sektörü DıĢ Ticaret Hacmi
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana
Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -
2007
UZUN HADDE ÜRÜNLERĠ
a) Ġthalat
1999-2004 yılları arasındaki, uzun ürün ithalatı incelendiğinde; 2001 yılında yaĢanan
ekonomik krize bağlı olarak, yurt içi piyasaların daralması sonucunda, kaydedilen düĢüĢ
haricinde, toplam uzun ürün ithalatının, artıĢ trendi içerisinde olduğu gözlenmektedir.
Tablo 2.9. Uzun Hadde Ürünleri Ġthalatı ( bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
29
Uzun ürün ithalatının, ağırlıklı olarak, AB ülkelerinden yapılıyor olmasında, AKÇT ile
olan Serbest Ticaret AnlaĢması kapsamında, gümrük vergisi oranının sıfırlanmıĢ bulunması
etkili olmuĢtur. AB ülkelerinden ithal edilen ürünlerin ton baĢına değerinin, BDT ülkelerine
göre, yüksek olması, BDT ülkelerinden daha ziyade, düĢük kaliteli ve ucuz ürün ithalatı
yapılmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
Tablo 2.10. Bölgeler Ġtibarı Ġle Uzun Hadde Ürünleri Ġthalatı (bin $ )
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
1999-2005 yılları incelendiğinde, özellikle, ekonomik krizin yaĢandığı 2001 yılında,
uzun ürün ihracat miktarını % 22 oranında arttırarak, ihtiyaç fazlası uzun ürün kapasitesini
ihracata yönlendirmiĢ bulunan Türk demir çelik sektörünün, 2005 yılı uzun ürün ihracatında,
2004 yılına kıyasla, artıĢ yaĢanmamıĢtır. Ġhracatın yerinde saymasında, özellikle, 2004 yılının
son çeyreğinden itibaren net ihracatçı konumuna geçmeye baĢlayan Çin‟in, piyasalardaki
ağırlığını önemli ölçüde arttırması etkili olmuĢtur.
Bunun yanı sıra, global piyasalardaki ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar da,
ihracatımızı olumsuz yönde etkilemiĢtir. 2006 yılında Çin‟in dünya piyasalarındaki
ağırlığının, kademeli bir Ģekilde, dengelenmesine bağlı olarak, ihracatın iyileĢme eğilimi
göstereceği, uzun ürün ihracatının artacağı ve bu durumun, kısmen üretime de yansıyacağı
tahmin edilmektedir. Tablo 2.11. Uzun Hadde Ürünleri Ġhracatı ( bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
2005 yılı itibariyle, Türkiye‟nin uzun ürün ihracatı yaptığı bölgeler arasında ilk sırada, miktar
ve değer bakımından sırasıyla, % 51 ve % 49 oranında pay ile Orta Doğu/Körfez bölgesi, 2.
sırada % 20 ve % 21 oranında pay ile AB ülkeleri, 3. sırada % 10 oranında pay ile ABD yer
almaktadır. ABD‟yi % 5 ve % 6 oranında pay ile Kuzey Afrika ve, % 1 oranı ile, Uzak Doğu/
Güney Asya bölgesi takip etmektedir.
30
Tablo 2.12. Bölgeler Ġtibarı Ġle Uzun Hadde Ürünleri Ġhracatı (bin $ )
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
YASSI HADDE ÜRÜNLERĠ
a) Ġthalat
Çin‟in son dönemlerde kendi kendine yeten bir ülke haline gelmesiyle birlikte, önemli
bir pazarını kaybeden BDT üreticileri, Türkiye ve Ortadoğu pazarlarına yönelmiĢtir. Kendi
hammadde kaynaklarına sahip olmaları ve düĢük iĢçilik maliyetleri nedeniyle, piyasanın
oldukça altında fiyatlarla ürün sunan BDT‟li üreticiler, boru ve profil imalatı gibi, kalitenin
ikinci planda olduğu sektörlerden yoğun ilgi görmektedir. Bu ülke grubunda baĢı çeken Rusya
ve Ukrayna‟nın 2005 yılı yassı çelik ihracatının ülkelere dağılımında Türkiye ilk üç ülke
arasında yer almaktadır.
Tablo 2.13. Yassı Hadde Ürünleri Ġthalatı ( bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
Ülkede yassı çelik talebinin büyük ölçüde azalmasına neden olan 2001 ekonomik krizi
nedeniyle, aynı yıl ihracat miktarı %60 oranında artarak 1,2 milyon tonun üzerine çıkmıĢtır.
2002-2003 yıllarından itibaren yaĢanan çelik kıtlığının yurtiçine yansıması ve yurtiçi talepteki
artıĢın canlılığını devam ettirmesi nedeniyle, sektör üreticileri iç pazar ihtiyacının azami
ölçüde karĢılanmasına özen göstermiĢtir. Sektörün en önemli ihraç pazarları arasında ABD ve
AB ülkeleri yer almaktadır. Ürün kalitesi ile, Avrupa‟nın önde gelen üreticileri ile rekabet
edebilen Ülkemizin yassı çelik üreticileri, uluslararası piyasalardaki arz-talep dengesini
gözeterek ihracat politikalarını belirlemektedirler.
31
Tablo 2.14. Yassı Hadde Ürünleri Ġhracatı ( bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
VASIFLI ÇELĠK ÜRÜNLERĠ
a) Ġthalat
Türkiye‟ye vasıflı çelik kapsamı içerisinde ithal edilen ürünlerle ilgili grafik aĢağıda
verilmektedir. Asil Çelik ve ÇemtaĢ ürün gamında gerçekleĢtirilen üretimlere alternatif
olabilecek nitelikte olan ürünler, özellikle Ġtalya‟ dan ithal edilmekte iken, gerek daha düĢük
alaĢımlı veya alaĢımsız ve gerekse daha düĢük nitelikte ürünlerin, Rusya ve Ukrayna gibi
ülkelerden ve yüksek miktarlarda getirildiği görülmektedir. Türkiye‟ye getirilen bu tür
niteliksiz veya ikinci kalite ürünlerin, birinci kalite sınıfından satılıyor olması, vasıflı çelik
piyasası üzerinde, olağanüstü ölçüde yıkıcı etki yaratmaktadır. Buna ilaveten, dövizin YTL
karĢısında düĢük seyrediyor olması, ithalatı daha da cazip hale getirmektedir.
AĢağıda verilen ithalat bilgilerine, Rusya, Ukrayna ve Romanya gibi ülkelerin yanı
sıra Ġtalya‟dan da getirilen alaĢımsız ve gerekli kalite koĢullarını sağlamayan, ancak çelik
tüccarları tarafından piyasaya “birinci sınıf” malzeme olarak sürülen bir grup malzeme de
dahil edildiğinde ve bu söz konusu malzemelere de GTĠP numaraları çerçevesinde, aynı
tanımlamalar verildiğinde, karĢımıza, çok daha yüksek ithalat rakamları çıkmaktadır. Netice
itibariyle, Türkiye iç pazarında, “nitelikli” olarak tanımlanabilecek ve miktarları aĢağıda
gösterildiği üzere, neredeyse “bir milyon ton” mertebesinde tüketimlerin ortaya çıktığı
görülecektir. Ancak, bu miktarın sadece %10-%12‟ lik bir kısmı, yerli üretim ile
karĢılanmaktadır. Bu durum ise, yerli pazar potansiyelimizin, ne kadar yüksek olduğunu
göstermektedir.
Tablo 2.15. Vasıflı Çelik Ürünleri Ġthalatı (Milyon $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
Son 5 yıllık dönemde AB ve diğer önemli bölgelerden vasıflı çelik ithalâtına iliĢkin
bilgiler, tablo 2.15‟de verilmektedir. Görüleceği üzere, vasıflı çelik ürünleri, ağırlıklı bir
Ģekilde AB ülkelerinden ve BDT ülkelerinden ithâl edilmektedir. AB ülkeleri arasında, gerçek
anlamda “vasıflı” olarak tanımlanabilecek ürünler en çok Ġtalya‟dan, BDT ülkelerinden ise,
daha çok alaĢımsız ve vasıfsız ürünler düĢük fiyatlarla ithal edilip iç piyasaya sürülmekte ve
bu durum, kalitesizliğin yol açtığı hayati sorunlar yanında, kalitesizliğin yol açtığı hayati
sorunlar yanında, haksız rekabete de sebebiyet vermektedir.
32
Tablo 2.16. Vasıflı Çelik Ürünlerinin Bölgelere Göre Ġthalatı (bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
Özellikle 2000 yılının sonlarında ve 2001 yılında, Ülkemizde yaĢanan büyük
ekonomik kriz sonucunda iç piyasanın daralmasını takiben, çıkıĢ yolu olarak ihracatın
görülmesi üzerine, tüm diğer sektörler gibi, vasıflı çelik sektörümüzün de, ihracata yöneldiği
ve ihracatın zamanla %70 seviyelerine kadar ulaĢmıĢ olduğu görülmektedir. Ġzleyen yıllarda,
canlanan iç piyasanın da etkisiyle, ağırlık iç piyasaya verilmiĢtir.
Özellikle 2004 yılında ve 2005 yılının baĢlarında, hammadde fiyatlarındaki olağanüstü
artıĢlara bağlı olarak dünya genelinde çelik fiyatlarında gözlenen artıĢlar sonrasında dıĢ
piyasanın ağırlığı artmaya baĢlamıĢ ve dıĢ piyasa/iç piyasa satıĢ oranları %40-%60
seviyelerinde seyretmiĢtir. Ancak, 2005 yılının, özellikle ikinci yarısında, çelik fiyatlarındaki
gerileme nedeniyle, ihracat duraklamaya baĢlamıĢtır.
Tablo 2.17. Vasıflı Çelik Ürünleri Ġhracatı (bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
Vasıflı çelik sektöründe, ihracat yapılan ülkeler arasında AB ülkelerinin ve ABD‟nin
ağırlıklı yer aldığı görülmektedir. Çünkü, vasıflı çeliğin yoğun olarak kullanıldığı sektörlerin,
otomotiv ve makine imalat sektörleri oldukları ve bu sektörlerin geliĢmiĢ ekonomilerde
ağırlıklı yer aldıkları göz önünde bulundurulduğunda, bu durum doğal olarak
değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, tablo 2.18‟e dikkatli bakıldığında, büyük ağırlıklı
satıĢın “diğer” tanımlı ülkelere yapıldığı görülecektir ki, bu da dünya üzerinde yaygın, birçok
ülkeye, küçük tonajlar ile yapılan satıĢları içermektedir.
Bu ülkeler, Meksika‟dan Yeni Zelanda, Tayvan ve Çin‟e, Ġsveç‟ten Mısır‟a kadar olan
ülkeleri kapsayan, oldukça geniĢ bir alanı içermektedir. Bu arada, önceki yıllar ihracatımızda
önemli bir paya sahip olan Ġran ve Mısır gibi ülkelerin, kendi vasıflı çelik tesislerini
kurdukları ve hükümetlerinin çeĢitli koruma önlemleri aldıkları göz önünde
bulundurulduğunda, bu ülkelere yapılmakta olan ihracat miktarlarında zaman içerisinde bir
azalma gözlenmesinin yanı sıra, önümüzdeki yıllarda bu ülkelerden ithalâtın söz konusu
olabileceği değerlendirilmektedir.
Tablo‟da, ihracattan elde edilen parasal tutarlar, dolar bazında verilmiĢtir. Burada,
ülkeler bazında elde edilen parasal değerler ile bu ülkelere satıĢı yapılan toplam ağırlığın
karĢılaĢtırılmasında görülen farklılığın, ihraç edilen ürün çeĢitleri arasında büyük farklılıkların
olmasının yanı sıra, bu ülkelerdeki fiyat seviyeleri arasında da büyük farklılıklar olmasından
kaynaklanmaktadır. GeçmiĢ yıllarda çok büyük farklılık gösteren bu dağılımdan,
küreselleĢmenin geliĢimine bağlı olarak, dünya genelinde bir stabilizasyona doğru gidiĢ
eğiliminin bulunduğu ayrıca tespit edilmektedir.
33
Tablo 2.18. Vasıflı Çelik Ürünlerinin Bölgelere Göre Ġhracatı (bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
DEMĠR ÇELĠK DÖKÜM SANAYĠĠ
a) Ġthalat
Çelik Döküm Sektöründe kullanılan yatırım malları ağırlıklı bir Ģekilde, AB
ülkelerinden ithâl edilmektedir. Döküm ürünlerinin ham olarak ithal edilmesi ekonomik
olarak çok anlamlı olmamakla beraber, son zamanlarda, özellikle Uzak Doğu, Hindistan, Çin
ve Ġran menĢeili dampingli ürünlerin ithal edildiğini gözlenmektedir. AB bu tip ürünlere anti
damping vergisi uygulaması baĢlatmıĢ olup, Türkiye‟ye de sızmanın artması durumunda aynı
önlemlerin alınması, yerli sanayicinin korunması açısından önem taĢımaktadır. Bununla
beraber, ham döküm alıcısı ana sanayilerimizin, 2002 yılından itibaren uygulanan kur
politikaları nedeniyle, ithalâta yönelmeleri de sektörü olumsuz etkilemektedir.
Bu durum otomobil, beyaz eĢya, mobilya, makineler ve komponentlerinin ithalatındaki
artıĢla tespit edilmektedir. Ürün Ġthalatı 1999 – 2005 yılları arasında Döküm ve Dökümden
mamul ürün ithalatı ile ilgili GTĠP nolu ürünlerin ithalat bilgileri incelenmiĢtir. Ancak aynı
GTĠP içinde bazen döküm ürünü olarak değerlendirilemeyecek ürünler de dahildir. Yapılan
çalıĢmada ham döküm ürününden ziyade iĢlenmiĢ dökümden mamûl ürünlerin ithalatında
artıĢ gözlendiğinden, döküm ürünleri ithalâtına iliĢkin bir tablo düzenlenememiĢtir .
Yarı ürün ithalatı
Sektörün yarı ürün ithalatının 2004 yılında 30.000.000 $, 2005 yılı ilk 9 ayında
35.000.000 $ civarlarında olduğu tespit edilmiĢtir. (Modeller, model plakaları, kalıplar,
dereceler vb.)
Hammadde ithalatı
Demir Çelik Döküm Sanayi esnek ve üretim parametreleri oldukça geniĢ bir sanayi
alanıdır. Örnek olarak pik döküm üretiminde ana hammadde olarak pik demiri, sünger demiri,
değiĢik evsaflarda hurda malzemeler kullanılabilmektedir. Önemli kalemlerden pik demiri,
Ġsdemir veya Kardemir‟den istenen kalite ve Ģartlarla temin edilemediği durumlarda, yurt
dıĢındaki değiĢik kaynaklardan temin edilebilmektedir. Bununla beraber alaĢım
malzemelerinin çoğu ithal edilmektedir. Kalıplamada kullanılan kimyasal bağlayıcıların bir
bölümü de ithal edilmektedir.
b) Ġhracat Türk Demir Çelik Döküm Sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında yıllar
itibariyle artan bir geliĢme gözlenmektedir. Ġhracatın içinde AB Ülkeleri büyük bir yer
tutmaktadır. Türk Demir Çelik Döküm sanayi sektörünün ürettiği malların ihracatında son
Plan döneminde görülen artıĢ trendi, Çek Cumhuriyeti ve Polonya yanında Hindistan, Çin ve
Ġranlı üreticilerin sübvansiyonlu veya dampingli fiyatlar ile, Avrupa pazarlarına girmesi
üzerine azalma göstermiĢtir. Ayrıca, yurt içinde uygulanmakta olan kur politikaları da tüm
ihracatçı sanayi sektörleri gibi, döküm sektörünün de yurt dıĢı pazarlardaki rekabet gücünü
yitirmesinde etkili olmuĢtur. Batı Avrupa ülkelerindeki pazarlardan uzaklığı nedeniyle,
navlun, mal bedeli içinde yüzde 15 seviyelerindedir. Avrupa‟ya verimli demiryolu
34
nakliyesinin sağlanması halinde navlun maliyetlerinde ki düĢüĢe bağlı olarak, rekabet gücü
iyileĢtirilebilecektir.
Tablo 2.19. Demir Çelik Döküm Ürünleri Ġhracatı (bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
Avrupa Dökümhaneleri Birliği CAEF‟in düzenli anketi için yapılan çalıĢmada
dökümhanelerden direkt yapılan ihracat bilgileri derlenmektedir. Tablo‟da Sfero ve Temper
Döküm ihracatımızın 2003 ve 2004 yılları için ülkelere göre dağılımı gösterilmektedir.
Tablo 2.20. Döküm Ürünleri Direk Ġhracatları (ton)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
ÇELĠK BORULAR
a) Ġthalat
Türkiye‟nin dikiĢli boru sektöründe ihtiyacı karĢılayacak yeterli üretim kapasitesi mevcut
olmasına rağmen, bazı boru çeĢitleri ithalat ile temin edilmektedir. Bunun nedenleri Ģöyle
sıralanabilir;
• Proje bazında teĢvikli olarak yapılan ithalat,
• Devletlerarası veya uzun vadeli alıcı kredilerinin ön Ģartı gereği yapılan ithalat (örneğin;
belediyelerin Ģehir suyu ve doğal gaz dağıtım Ģebekeleri için sağladıkları dıĢ krediler),
Sektörde tek yerli dikiĢsiz boru üreticisinin bulunması sebebiyle, dikiĢsiz borular önemli
oranda ithalat yoluyla tedarik edilmektedir.
Tablo 2.21. Yıllar Ġtibarı Ġle Çelik Boru Ġthalatı ($)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
Otomotiv gibi önemli sanayiler tarafından kullanılan özel hassas boruların bazı cinsleri
ve özel alaĢımlı olanları ithalat yolu ile sağlanmaktadır. Bu tür sanayiler, yan sanayileri ile
35
birlikte geliĢtikçe ve büyümeye devam ettikçe, özel hassas boruların ithalat miktarlarında artıĢ
olacaktır. Türkiye‟nin boru ithalatı içindeki en önemli payı, AB ülkeleri almaktadır.
Tablo 2.22. Türkiye’nin boru ithalatı içindeki payı
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
Ġmalat kalitesi, maliyet yapısı ve üretim kapasitesi itibariyle ihracat pazarları Türkiye
çelik boru sektörü için önemli bir potansiyeldir. ġu anda Türkiye‟nin en büyük ihracat pazarı,
toplam ihracatının %70‟ini gerçekleĢtirdiği Avrupa pazarıdır. Türkiye‟nin diğer önemli
ihracat pazarları arasında, ABD, Kanada, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri gelmektedir.
Türkiye boru cinsi itibariyle en çok 406.4 mm.den küçük dikiĢli boruları ve profil boruları
ihraç etmektedir. 3.ülke ithalatına karĢı özellikle ABD‟de alınan korumacı tedbirler ve anti-
damping soruĢturmaları, sektörün ihracat potansiyelini olumsuz yönde etkilemektedir. Ġhracat
ile ilgili teĢviklerin tümüyle kaldırılmasına rağmen, sektörün yaĢamak için ihracat yapmak
zorunda olması, bazı üreticilerin, üretimlerinin çok önemli bir kısmını ihracata
yönlendirmesine yol açmıĢtır.
Tablo 2.23. Yıllar Ġtibarı Ġle Çelik Boru Ġhracatı ($)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
36
FERRO ALAġIMLAR
a)Ġthalat
Türkiye‟nin düĢük karbonlu ve yüksek karbonlu ferrokrom ithalat miktarı az olmasına
rağmen her yıl artıĢ göstermektedir. Sektörde faaliyet gösteren iki tesisin de özelleĢtirilmesi,
her ne kadar ithalatın önünü kesmeye çalıĢmıĢ olmasına rağmen, Türk parasının değer
kazanması sonucu ve sanayi maliyetlerinin elektrikten dolayı yükselmesi nedeniyle, ithalat
baskısı ile karĢı karĢıya kalınmıĢtır.
Tablo 2.24. Yüksek Karbonlu Ferrokrom Ġthalat Değeri (bin$)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
2000-2001 yılında yıllık artıĢ olarak %8 artan yüksek karbonlu ferrokrom ihracatı
2002 yılında %158, 2003 yılında %816 ve ve 2004 yılında %22 oranında artıĢ göstermiĢtir.
Tablo 2.25. Yüksek Karbonlu Ferrokrom Ġhracat Değer (bin$)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
ALÜMĠNYUM a) Ġthalat
Türkiye alüminyum sektörü hammadde gereksiniminin, SeydiĢehir Alüminyum
tesislerinin üretimi dıĢında kalan kısmını ithalatla karĢılamaktadır. SeydiĢehir Tesislerinde
hammadde 60 bin ton dolayında üretilebildiği için, sektör hammadde ihtiyacının yüzde 75‟ini
ithal etmek zorunda kalmaktadır. Tüm alüminyum ürünleri bazında 2004 yılında toplam
ithalat 430.000 tona ve değer olarak da 956 milyon dolara ulaĢmıĢtır. Bu miktarların yaklaĢık
yüzde 75‟ini birincil alüminyum, yüzde 15‟ini alüminyum hurdası ve yüzde 10‟unu ise ikincil
alüminyum oluĢturmaktadır. BaĢlıca ithalat pazarları ise Rusya, BDT ve Kuzey Avrupa
ülkeleridir.
Alüminyum ithalatı 1999 yılında 223.550 ton iken, 2000 yılında 269.055 ton olarak
gerçekleĢmiĢtir. 2001 yılında ise yüzde 25 düĢüĢle 202.000 tonluk (418 milyon dolarlık)
alüminyum ithalatı yapılmıĢtır. Adet bazında bakıldığında 5.008 adet alüminyum ithal
edilmiĢtir. 2002 yılında ithalat yüzde 36 artıĢla 275.000 ton (522 milyon dolarlık) olarak
gerçekleĢmiĢ, adet bazında bakıldığında da 14.931 adet alüminyum ithal edilmiĢtir. 2003
yılında ithalat rakamlarına baktığımızda miktar bazında yüzde 33‟lük, değer bazında yüzde
39‟luk artıĢla 367 bin tonluk ve 728 milyon dolarlık ithalat gerçekleĢmiĢtir.
Ġthalatta en önemli kalem olan birincil alüminyum; miktar bazında toplam alüminyum
ithalatının yüzde 75‟ini, değer bazında ise yüzde 60‟ını oluĢturmakta, bunu yassı ürünler takip
etmektedir.
37
Tablo 2.26. Alüminyum Ġthalatı (Bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b)ihracat
Dünya alüminyum piyasası çeĢitli nedenlerden ötürü değiĢimler yaĢamaktadır.
Alüminyum sanayi hammadde ihtiyacının büyük kısmının ithalatla karĢılamasına karĢılık
sektör ciddi oranda mamul madde bazında ihracat da gerçekleĢtirmektedir. Sektörde mamul
madde üretiminin yarıdan fazlası ihraç edilmektedir. 1999 yılında yaĢanan deprem ve
ekonomik krizler sebebiyle iç piyasada daralma yaĢanıca sektör firmaları ihracata daha çok
ağırlık vermeye baĢlamıĢlardır. Buna bağlı olarak alüminyum ihracatında artıĢ 2002 yılında da
önceki senelere oranla artmaya devam etmiĢtir.
2000 yılında yüzde 8.8 oranında artarak 286 milyon dolar düzeyine çıkan alüminyum
sanayi ihracatı 2001 yılında da performansını korurken, değer olarak 319 milyon dolara
ulaĢmıĢtır. 2002 yılında ise ihracat rakamı 142 bin ton ile 370 milyon doları ve 2003
senesinde de 180 bin ton ile 480 milyon doları yakalamıĢtır. Dünya alüminyum piyasasında
önemli geliĢmeler yaĢanırken, Türkiye‟de alüminyum ürünleri ihracatında, özellikle 2003
yılından itibaren istikrarlı bir artıĢ gözlenmiĢtir. Sektörün geliĢimine en büyük katkıyı
sağlayan ihracatta (yerli firmalarımız çoğunlukla Avrupa ülkeleriyle çalıĢtıkları için
dolayısıyla da dünya pazarlarında rekabet edebilmeleri açısından) ürün geliĢtirme ve ürün
kalitesi oldukça büyük bir önem taĢımaktadır. Ġhracatta öne çıkan ülkeler ise, çubuk ve
profillerde Almanya, Ġngiltere ve Bulgaristan olurken; sac ve levha ihracatında ilk üç ülkeyi
ise yine Avrupa ülkeleri Ġtalya, Ġspanya ve Almanya oluĢturmaktadır. ĠnĢaat aksamı
ihracatında ise, Kazakistan, Almanya ve Rusya ön plana çıkmıĢtır.
38
Tablo 2.27. Alüminyum Ġhracatı (Bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
BAKIR
a) Ġthalat
Türkiye bakır ve bakır alaĢımları sektörü hammadde gereksiniminin neredeyse
tamamına yakınını ithalatla karĢılamaktadır. Eti bakır ĠĢletmelerinde hammadde 36 bin ton
dolayında üretilebildiği için, sektör hammadde ihtiyacının büyük bir bölümünü ithal etmek
zorundadır. Tüm bakır ve bakır alaĢımları ürünleri bazında 2004 yılında toplam ithalat
312.650 tona ve değer olarak da 954,5 milyon dolara ulaĢmıĢtır. Bu miktarların yaklaĢık
yüzde 69‟unu katot bakır, yüzde 9,3‟ ünü blister bakır ve yüzde 8,9‟unu ise filmaĢin ve tel
ürünleri oluĢturmaktadır.
39
Tablo 2.28. Rafine Bakır, Bakır ve Bakır AlaĢımları Sektörü Ürün Ġthalatı (Bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
b) Ġhracat
Dünya bakır piyasası baĢta 2003 yılından itibaren artıĢa geçen talebe karĢın üretimde
beklenmedik nedenlerden dolayı meydana gelen üretim aksamaları olmak üzere fiyatların
aĢırı yükseliĢe geçmesi gibi son derece önemli değiĢimler yaĢamaktadır. Bakır ve bakır
alaĢımları sanayi hammadde ihtiyacının büyük kısmının ithalatla karĢılamasına karĢılık sektör
ciddi oranda mamul madde bazında ihracat da gerçekleĢtirmektedir. 1999 yılında yaĢanan
deprem ve ekonomik krizler sebebiyle iç piyasada daralma yaĢanıca sektör firmaları ihracata
daha çok ağırlık vermeye baĢlamıĢlardır. Buna bağlı olarak bakır ürünleri ihracatı önceki
senelere oranla artmaya devam etmiĢtir.
Dünya bakır piyasalarında önemli geliĢmeler yaĢanırken, Türkiye‟de bakır ürünleri
ihracatında, özellikle 2003 yılından itibaren istikrarlı bir artıĢ gözlenmiĢtir. Firmalar, sektörün
geliĢimine en büyük katkıyı sağlayan ihracatta, çoğunlukla Avrupa ülkeleriyle çalıĢmaktalar,
bu nedenle de dünya pazarlarında rekabet edebilmeleri açısından ürün geliĢtirme ve ürün
kalitesi oldukça büyük bir önem taĢımaktadır. Burada vurgulanması gereken önemli bir diğer
nokta da sektörün ihracattaki baĢarısının, sahip olduğu teknolojik bilgi birikimi olduğudur.
Bakır ve Bakır alaĢımları ürünleri ağırlıklı olarak AB ülkelerine, ABD‟ye ve diğer Kuzey
Afrika ülkelerine ihraç edilmektedir.
Tablo 2.29. Rafine Bakır, Bakır ve Bakır AlaĢımları Sektörü Ġhracatı (Bin $)
Kaynak: BaĢbakanlık DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Özel Ġhtisas komisyon Raporu - 2007
40
MAGNEZYUM
1980‟li yıllarda tüm dünyada magnezyum üretimi 200 bin ton iken, 1998‟de 395 bin
ton olarak gerçekleĢmiĢtir.
Gelecek döneme ait kısa vadeli kapasite artırımı çalıĢmaları ise bu üretim miktarını iki
katına çıkaracak yöndedir. Günümüzde dünyada 40‟dan fazla kayıtlı iĢletmede magnezyum
üretilmektedir (Çin‟de 100 den fazla kayıt dıĢı küçük iĢletmeler vardır). 70‟den fazla
iĢletmede ise, kapasitenin % 85‟i otomotive yönelik olmak üzere, basınçlı dökümle
magnezyum alaĢımlarından parça yapılmaktadır. 1991‟de 33 farklı otomobil parçası
magnezyum alaĢımlarından yapılırken, 1996‟da bu rakam 128 adet olmuĢtur. Günümüzde
üretilen araçlarda ortalama olarak araba baĢına 2.72 kg magnezyum döküm parçaları
kullanılmaktadır.
Sektörde Ġhracatın ithalatı KarĢılama Oranına bakıldığında yıllar içinde ihracatın
ithalatı karĢılama oranı düĢmüĢtür. 1999 yılında %86 oranına ulaĢmıĢ iken 2001 yılında %81
olmuĢ, 2006 yılında ise %56 olarak gerçekleĢmiĢtir. 271 demir çelik sanayinde ise 2001
yılında ihracatımız ithalatın %139‟nu karĢılayarak pik yapmıĢ, 2005 yılına gelindiğinde oran
%90‟a düĢmüĢtür. 272 demir çelik dıĢı sektörlerde ise bu oran 1995-2006 dönemi boyunca en
yüksek 1998 yılında %41 olabilmiĢ, 2006 yılında ancak %26 olarak gerçekleĢmiĢtir.
Tablo 2.30. Yıllar itibariyle ihracat/ithalat Oranı
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana
Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -
2007
2.4. Ġstihdam
Sektörde mevcut çalıĢma standartları, ağır iĢler tüzüğü kapsamında
değerlendirilmektedir. Bu nedenle bayan personel ve özürlü personel istihdamı konusunda
sorunlar yaĢanmaktadır.
Vasıflı çelik sektörüne yapılmakta olan üretim tarzının teknolojik ağırlığının göz
önünde bulundurulması sonucunda, yeni istihdam edilecek olan iĢçilerin ve operatörlerin,
41
Endüstri ve Meslek Lisesi veya iki yıllık Teknik Yüksek Okul mezunu olmaları Ģartı
aranmaktadır. Eğitim yönünden, yeterli teknik alt yapısı olmayan kiĢilerin istihdamına
müsaade edilmemektedir. Yakın bir tarihe kadar, “ara eleman” niteliğindeki bu tür insan
gücünün temininde büyük zorluk ve sıkıntılar yaĢanır iken, Endüstri ve Meslek Liseleri‟nin
devreye girmesi ile, bu ihtiyacın ciddi anlamda karĢılanmaya baĢlandığı gözlenmektedir.
Vasıflı çelik sektörü, özellikle “tamamlama iĢlemleri” adı ile tanımlanmıĢ olan muayene,
kontrol ve hatalardan arındırma ile paketleme koĢullarında gözlenen farklı talepler nedeniyle
“emek yoğun” bir faaliyet olarak ortaya çıkmakta, bu yönüyle, kitle çelik üretim sektöründen
ciddi farklılıklar göstermektedir.
Bu nedenle, toplam iĢçilik maliyetinin, toplam imalat maliyetleri içerisindeki payının
%7 - %9 civarında değiĢmekte olduğu görülmektedir. Bu değer, dünyada emsalleri ile
kıyaslandığında, Uzak Doğu Rusya ve üçüncü dünya ülkeleri hariç, rekabet etmekte
olduğumuz geliĢmiĢ ülke seviyelerinin civarında bir değerdir. Asil Çelik‟in, 28 Ağustos 2000
tarihinde özelleĢtirilmesi sonrasında, personel sayısında gözlenen %34 oranındaki azalma
sonrasında 2001 yılında yaĢanan büyük ekonomik krize rağmen, istihdamda ciddi bir daralma
gözlenmemektedir.
Önceki plan döneminde de belirtilmiĢ olduğu üzere, sektörün orta kademe teknik
elemanlara ihtiyacı devam etmektedir. 2005 yılı itibariyle sektördeki toplam istihdam yaklaĢık
olarak 5.500 kiĢidir. Bunun % 15‟i beyaz yakalı, % 85‟i mavi yakalıdır. 9. BeĢ Yıllık
Kalkınma Planı döneminde, önemli bir kapasite artırım yatırımı öngörülmediğinden, ilave bir
istihdam beklenmemelidir. Üretim artıĢı kapasite optimizasyonu, verimlilik artıĢı ve
otomasyon ile karĢılanacaktır.
27 no‟lu ana metal sanayi sektöründe çalıĢanlar endeksi yıllar itibarıyla özellikle 2002
yılına kadar azalmıĢ, daha sonra artıĢ göstermiĢtir. 273 döküm sanayi alt sektöründe ise
üretimde çalıĢanlar endeksinde imalat sanayi geneline kıyasla son yıllarda çok daha fazla artıĢ
görülmektedir. 272 no.lu demir çelik dıĢı sanayi sektöründe ise tersine bir durum söz
konusudur ve yıllar itibarıyla bir azalma gözlenmektedir.
Tablo 2.31. Üretimde ÇalıĢanlar Endeksi (1997=100)
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans Değerlendirmesi ( 22 Ana
Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara -
2007
42
2.5. SWOT Analizi
Güçlü Yönler Zayıf Yönler
- Talebin ve tüketimin güçlü olması
- Fazla kapasitenin bulunmaması
- Firmaların dinamik yapısı
- AB mevzuatına uyum çalıĢmaları
- Teknik bilginin yüksek seviyede bulunması
- Yüksek teknolojili donanım ve tecrübe sayesinde
uluslararası rekabet gücü
- Sürekli yatırım kültürü
- Devam eden büyük kapasite artıĢı
- Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Asya gibi büyüyen
pazarlara yakınlık
- Kalifiye iĢgücü
- Firmaların, ISO 9001:2000, OHSAS 18001 ve ISO
14001 belgelerinin bulunması
- Otomotiv, beyaz eĢya ve gemi inĢa sektörlerinin
güçlü yapısı
- Modern teknolojiye uyan tesisler
- Genç ve yetiĢmiĢ insan gücü
- Ġhracat arzusu ve bilgisi
- Avrupa standartlarında üretim yapabilen, yurtdıĢı
projeleri ile adını duyurmuĢ, kaliteli
üreticiler
- Ülkenin coğrafi konumunun getirdiği lojistik ve
stratejik avantajlar
- Tüm dünya ile rekabet edebilecek teknoloji ve bilgi
birikiminin bulunması
- Güçlü bir yan sanayinin olması ve gün geçtikçe
geliĢimi
- BaĢta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerinin yüksek
seviyede olması
- Hammaddenin önemli bir kısmının ithalat yoluyla temin
edilmesi
- Piyasadaki üretici sayısının fazlalığından dolayı, sıkı
rekabetin bulunması
- ĠĢçilik maliyetlerinin rakip ülkelere kıyasla yüksek
olması
- Pazarlama ve müĢteri yaklaĢımındaki yetersizlikler
- Demiryolu kullanım oranının azlığı
- Kalitesiz ve kontrolsüz ürün ithalatı
- Sermaye yetersizliği ve finansman
maliyetlerinin yüksekliği
- AR-GE faaliyetlerinin yetersizliği
- Küçük iĢletmelerin kırılgan yapısı
- AB çevre standartlarına uyum konusundaki
eksiklikler
- GeliĢmekte olan Asya pazarları için, lojistik
maliyetlerin yüksek oluĢu
- Tüm olumlu geliĢmelere karĢın ülkenin halen devam
eden kırılgan ekonomik yapısı
- YurtdıĢı pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin yetersizliği
- Firmalar arasında, üniversite-devlet ve sanayi üçgeninde
ve uluslararası kuruluĢlarla olan
ticari, bilimsel ve teknolojik iliĢkilerin yetersizliği
- Yüksek iĢletme sermayesi ihtiyacının bulunması
-Ġnovasyon ve kümeleĢme gibi terim ve oluĢumlara uzak
kalınması-çekinilmesi
- Birlikte proje üretmekten çekinilmesi
Fırsatlar Tehditler
- AB‟ye üyelik müzakerelerinin baĢlatılması
-AB‟den gelebilecek ve Küresel Kriz‟le oluĢan küçük
montanlı sipariĢ fırsatları
- Otomotiv, dayanıklı tüketim eĢyası, gemi inĢaat ve
paketleme gibi yassı çelik tüketen
sektörlerdeki yüksek büyüme potansiyeli
- Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde geliĢme
potansiyeli yüksek otomotiv endüstrileri
- Ġlave kapasiteye ihtiyaç olması
- Avrupa‟ya coğrafi yakı
- Türkiye‟nin, bölgenin otomotiv üretim üssü
haline gelme eğilimi
- Yabancı yatırımcıların Türkiye‟ye artan ilgisi
- Ġhracat bilgi kapasitesin artması
-
- Çin ve Hindistan‟ın artan ihracat tehdidi
- AB‟nin 3. ülkelerle imzaladığı Serbest Ticaret
AnlaĢmaları
- AB çevre standartlarına uyum için, devlet yardımı
verilmemesi
- Endüstrideki konsolidasyon nedeniyle ortaya çıkan
güçlü rakipler
- Uluslararası hammadde pazarında tedarik sıkıntısı
- Hammadde fiyatlarındaki rekor artıĢlar ve fiyat
belirsizliği
- Kontrolsüz ithalatın giderek artması
- Yetersiz çevre mevzuatı
- Katı çalıĢma mevzuatından kaynaklanan
ilave maliyetler
- Yeni rakip giriĢleri, pazara giriĢ kolaylığı, üretici
sayısının fazla olması
- Artan rekabet sonucu kar marjların oldukça düĢük
seviyede bulunması
- Haksız rekabet yapan üreticiler ve kayıt dıĢı çalıĢma
- YetiĢmiĢ iĢgücü sağlanamaması ve Üniversite-sanayi
iĢbirliklerinin tam olarak oluĢamaması
43
BÖLÜM 3
KONYA’DA ANA METAL SANAYĠ SEKTÖRÜ
3.1. Mevcut Durum
Türkiye Ekonomisinin Yol Haritası 2000–2007
24 Ocak 1980 ekonomik transformasyonu ile birlikte Türkiye ekonomisinin nehir
yatağı değiĢtirilmiĢ, temelde içe dönük sanayileĢme stratejisinin yerini ihracata dayalı büyüme
modeli almıĢtır. Bu model çerçevesinde daha çok ihracat, istihdam, gelir, katma değer
hedefleri konurken, programın temel yapısını finansal liberizasyon politikaları çerçevesinde
faiz oranlarının artırılması, sabit kur uygulamasından esnek kur sistemine geçilmesi, sermaye
hareketlerinin serbestleĢtirilmesi, özelleĢtirme politikalarının canlandırılması oluĢturmuĢtur.
Bütün bu kararların temel amacı, ülke ekonomisinin serbest piyasa mekanizması kurallarına
göre iĢlemesini sağlamak ve bu sayede dünya ekonomisi ile bütünleĢmesini gerçekleĢtirmek
olarak açıklanmıĢtır.
1980 dönüĢümünün felsefi temeli aslında1970‟lerde Mckinnon ve Shaw öncülüğünde
atılan daha sonra Kapur, Galbis ve Mathieson gibi ekonomistlerce geliĢtirilen finansal
serbestleĢme teorisine dayanmaktadır. Bu anlayıĢa göre hareket eden ülkemizin ekonomi
politika yapıcıları (policy maker) büyüme için sermaye eksikliğinin yetersizliği dolayısıyla
dıĢ kaynaklara yönelimi esas almıĢ ve bu doğrultuda düzenlemeler yapmıĢtır. Fakat birçok
geliĢmekte olan ülkedeki karĢılaĢılan sonuç Türkiye‟de de kendini göstermiĢ ülke ekonomisi
kötü yönetimin etkisiyle de değiĢik dönemlerde değiĢik derecede kırılmalarla karĢılaĢmıĢtır.
Finansal serbestleĢme politikalarının dünyada krizlere yol açtığı eleĢtirililerine maruz
kalmasıyla diğer ülkelere önerilen ikinci aĢama finansal reformlar Türkiye‟de de
uygulanmaya baĢlanmıĢ bu reformların amaçları da, makroekonomik istikrarı yakalamak ve
korumak, bankacılık sektöründe düzenlemelere gitmek ve bu sektörde rekabeti sağlamak,
kredi piyasalarında yanlıĢ seçim (adverse selection) ve etik problemleri (moral hazard) gibi
asimetrik bilgiden kaynaklanan aksaklıkları gidermek için finansal kurumlara yönelik etkin
bir denetleme ve gözetleme mekanizması geliĢtirmek, ulusal kredi piyasası ile uluslararası
kredi piyasaları arasındaki entegrasyonu sağlamak ve menkul kıymet borsalarının dünya
borsalarıyla ağını güçlendirmek olarak belirlenmiĢtir. Bu reformların ülkemiz açısından
gerekli ve hayati olduğu yaĢanılan son krizde daha iyi anlaĢılmıĢtır. Burada sorulması ve
üzerinde durulması gereken nokta ise neden ekonomik koĢulların tam olarak oluĢmadan ve
gerekli temel düzenlemelerin yapılmadan birinci aĢama finansal reformlardan (çatı reform)
baĢlanmıĢ olmasıdır. Zira ikinci aĢama reformlar temel düzenlemeler olarak da görülebildiği
için ekonomik alt yapının oluĢmadığı bir ortamda reformlara gitmek riskleri de beraber almak
demektir ki, öyle de olmuĢtur.
Türkiye ekonomisinin önemli bir özelliği her çalkantılı dönemden sonra kendisini
yenileyerek ve öğrenerek krizden çıkmasını bilmesidir. Örnek olarak en son yaĢanılan 2001
krizinden küçük ve orta ölçekli iĢletmeler, sadece iç piyasanın değil dıĢ piyasanın da
olduğunu, büyümek ve rekabet etmek için stratejik iĢbirliklerine gitmenin bir elzem olduğunu,
markalaĢmak ve yeni teknolojik geliĢimlere ayak uydurmak zorunda olduklarının farkına
varmıĢlardır. Esasında bu açıdan krizin bir anlamının da yeni fırsatlara ulaĢmak olduğu
gözüne alınırsa krizin ülkemiz ve ekonomimiz açısından faydalı olduğunu söylemek abartılı
bir ifade olmaz. DeğiĢik dönemlerde ekonomik kriz yaĢayan Türkiye ekonomisi firma
ölçeğinde olduğu gibi her kriz sonrası yeni tecrübeler edinmiĢtir. Bu tecrübeler ıĢığında daha
güçlü, daha az kırılgan bir yapıda olduğu söylenebilir.
44
Makro Ekonomik Göstergeler
Türkiye ekonomisinin değiĢik makro ekonomik göstergelerde yakından izlenmesi bu
baĢlığın hedefi olacaktır. Bu itibarla 2000 yılından itibaren bir takım makro ekonomik
göstergelerdeki değiĢimler ele alınacaktır.
DıĢ Ticaret GerçekleĢmeleri
DıĢa dönük sanayileĢme stratejisi ile birlikte ülke ekonomisinin kaynakları ihracat
odaklı olarak yapılandırılmıĢ, sonuçta ise ilk dört yılda ihracatta iki kattan daha fazla artıĢ elde
edilmiĢtir. Dünya ekonomisi ile eklemleĢme çabaları yıllar geçtikçe daha da belirginleĢmiĢ
1980 yılında 2,9 milyar dolarlık ihracat rakamı bugün 100 milyar dolara, 7,9 milyar dolarlık
ithalat rakamı da yaklaĢık 140 milyar dolara ulaĢmıĢtır. Türkiye ekonomisi 240 milyar
dolarlık dıĢ ticaret hacmi ile 26 yılda yaklaĢık 25 kat bir dıĢ ticaret büyümesi elde etmiĢtir.
Türkiye‟nin dıĢ ticaretine 2000 yılı ile birlikte genel olarak bakıldığında ihracat ve
ithalattaki artıĢ trendi göze çarpmaktadır. Dikkati çeken değiĢmeler ise 2000 yılındaki rakama
göre 2001 yılı ihracatının %12.8 artarken ithalatta ki azalmanın ise %24.0 Ģeklinde
gerçekleĢtiğidir. 2002-2003 yılları ihracat artıĢ oranı %31 dolaylarında iken ithalatta
%34.5‟lik bir artıĢ gerçekleĢmiĢtir. 2003 -2004 yıları arası ihracat artıĢ hızı %33.7, ithalatta
artıĢ hızı %40.6 dır. Son iki yıllık ihracat artıĢı ise %16 dolayındadır.
2006 yılı dıĢ ticaretine ayrıntılı olarak bakıldığında ihracat kalemi için Ģu saptamalar
yapılabilir. Tablo3.1‟den hareket edersek yıl içindeki toplam ihracatın 85.5 milyar dolar
olduğu ve bu rakamında geniĢ ekonomik sınıflamaya göre yatırım (sermaye malları),
hammadde (ara mallar) ve tüketim malları Ģeklindeki ayrıĢtırmada; yatırım mallarının 9.4,
hammadde ara malların 37.7 ve tüketim mallarının 37.7 milyar dolar olduğu Ģeklindedir.
Ekonomik faaliyetlere göre ihracata bakıldığında imalat sanayi ihracatı %94‟ü bulmaktadır.
Bu sanayi kolunda ise en çok sırasıyla motorlu kara taĢıtları ve römorkörler (12,67), giyim
eĢyası (10,17), ana metal sanayi ve tekstil ürünleri (9,3) ile sıralanmaktadır. Ana metal
sanayindeki %35,5‟lik artıĢ dikkat çekicidir.
2007 yılı toplam ihracatının ilk altı aylık rakamı yaklaĢık 50 milyar doları bulmuĢtur.
Yılsonu rakamı ise 100 milyar doların üstünde bir rakam olarak gerçekleĢmesi
beklenmektedir.
Tablo 3.1. GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Ġhracat (000 $)
BEC 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI 2 175 701 2 658 240 2 790 180 4 344 031 6 530 838 7 997 690 9 422 945 6 436 608
HAMMADDE (ARA MALLAR) 11 565 080 13 368 641 14 657 325 18 494 475 25 945 606 30 289 782 37 786 325 22 939 170
TÜKETĠM MALLARI 13 986 727 15 261 528 18 464 846 24 125 341 30 501 889 34 835 399 37 784 144 19 914 930
DĠĞERLERĠ 47 398 45 807 146 738 288 989 188 820 353 537 532 544 169 619
TOPLAM 27 774 906 31 334 216 36 059 089 47 252 836 63 167 153 73 476 408 85 525 957 49 460 326
*(Ocak-Haziran GerçekleĢmeler) Kaynak: TÜĠK
Ġthalattaki toplam büyüklük 2006 yılı için 138.580 milyar dolardır. Aynı geniĢ
ekonomik sınıflamaya göre hammadde (ara malların) toplam büyüklüğü 98.8 milyar dolardır
ki nerdeyse 2004 yılının toplam ithalatına denktir. Ara malların 2006 yılı artıĢ hızı %21
dolayında gerçekleĢmiĢtir.
45
Tablo 3.2. GeniĢ Ekonomik Grupların Sınıflamasına (BEC) Göre Ġthalat-(000 $)
BEC Grupları 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI 11 365 338 6 940 425 8 399 565 11 325 907 17 397 440 20 363 222 23 169 533 11 653 840
HAMMADDE (ARA MALLAR) 36 009 555 30 300 840 37 655 830 49 734 760 67 549 436 81 868 284 98 876 512 57 238 041
TÜKETĠM MALLARI 6 928 481 3 813 409 4 898 331 7 813 324 12 100 277 13 975 300 16 029 044 8 005 066
DĠĞERLERĠ 199 447 344 409 600 071 465 701 492 612 567 345 505 702 542 102
TOPLAM 54 502 821 41 399 083 51 553 797 69 339 692 97 539 766 116 774 151 138 580 790 77 439 049
(*)Ocak-Mayıs GerçekleĢmeleri Kaynak: TÜĠK
Ġthalattaki yüksek rakamların nedenlerine bakıldığında ham petrol, doğalgaz, rafine
edilmiĢ petrol ve ürünleri, nükleer yakıt, ana metal sanayi, makine teçhizat, kimyasal madde
ve ürünler kalemlerindeki artıĢlar dikkat çekmektedir. 2005 yılında 20,544 milyar dolar olan
enerji maliyeti 2006 yılı için yaklaĢık 27,7 milyar dolarlık faturaya ulaĢmıĢ bu rakam ise
toplam ithalatın %20‟sine tekabül etmektedir. Yine ihracat artıĢının ithal ara mallarına bağlı
olması da ithalat rakamlarının yüksek olmasının sebeplerinden sayılmaktadır.
ġekil 3.1. Ġthalatın GeliĢimi 2000-2007
0
20 000 000
40 000 000
60 000 000
80 000 000
100 000 000
120 000 000
140 000 000
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*
İTHALAT'IN GELİŞİMİ
2000 - 2007
YATIRIM (SERMAYE) MALLARI HAMMADDE (ARA MALLAR)
TÜKETİM MALLARI DİĞERLERİ
Fiyat Hareketleri
Yıllardır ülke ekonomisinin baĢ gündem maddesi olan enflasyon son yıllarda belirgin
bir düĢüĢ kaydetmiĢtir. Enflasyonla mücadelenin toplumun tüm kesimleriyle beraber
yapılması gereken bir davranıĢ olduğu bilinci enflasyon rakamlarının aĢağıya doğru inmesinin
ana faktörüdür.
Enflasyonla mücadelenin iktisadi tabanı enflasyon hedeflemesi olarak görülebilir.
Enflasyon hedeflemesinin özü, Merkez Bankası‟nın para politikasını, belirli bir dönem için
belirlenen sayısal bir enflasyon hedefine ya da enflasyon aralığına dayandırmaktan ibarettir.
Üç temel koĢulu bulunur. Para politikasının fiyat istikrar hedefine odaklanması, Merkez
Bankası‟nın bağımsız olması ve geliĢmiĢ mali piyasaların olması (finansal derinliğe sahip
olması) enflasyon hedeflemesinin temel kriterleridir. Bu sistemde para otoritesi (Merkez
Bankası), sadece belirlediği enflasyon hedefini gerçekleĢtirmeyi amaçlar; büyüme, istihdam
veya döviz kuru gibi baĢka faktörler öncelikli hedefler olarak görülmezler.
2002 -2005 yılları arası ekonomide örtülü enflasyon hedeflemesinin bir hazırlık dönemi
olarak değerlendirilmektedir. Bu dönem içerisinde enflasyon hedeflemesi için gerekli istikrar
ve güven ortamı hazırlanmıĢ, 2006 yılı ile birlikte açık enflasyon hedeflemesine geçilmiĢtir.
46
Tablo 3.3. Tüketici Fiyatları Endeksi
OCAK ġUBAT MART NĠSAN MAYIS HAZĠRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKĠM KASIM ARALIK
2007 AYLIK 1,00% 0,43% 0,92% 1,21% 0,50% -0,24% -0,73% 0.02%
YILLIK 9,93% 10,16% 10,86% 10,72% 9,23% 8,60% 6,90% 7.63%
2006 AYLIK 0,75% 0,22% 0,27% 1.34% 1.88% 0.34% 0.86% -0,44% 1.29% 1.27% 1.29% 0.23%
YILLIK 7,93% 8,15% 8,16% 8.83% 9.86% 10.12% 11.69% 10.26% 10.55% 9.98% 9.86% 9.65%
2005 AYLIK 0,55% 0,02% 0,26% 0,71% 0,92% 0,10% -0,57% 0,85% 1.02% 1.79% 1.40% 0.42%
YILLIK 9,23% 8,69% 7,94% 8,18% 8,70% 8,95% 7,82% 7.91% 7.99% 7.52% 7.61% 7.72%
2004 AYLIK 0,70% 0,55% 0,89% 0,59% 0,38% -0,13% 0,22% 0,58% 0,94% 2,22% 1,54% 0,45%
YILLIK 16,20% 14,28% 11,83% 10,18% 8,88% 8,90% 9,57% 10,04% 9,00% 9,86% 9.79% 9,32%
2003 AYLIK 2,60% 2,30% 3,10% 2,10% 1,60% -0,20% -0,40% 0,20% 1,90% 1,40% 1,60% 0,90%
YILLIK 26,40% 27% 29,40% 29,50% 30,70% 29,80% 27,40% 24,90% 23% 20,80% 19,30% 18,40%
2002 AYLIK 5,3% 1,8% 1,2% 2,1% 0,6% 0,6% 1,4% 2,2% 3,5% 3,3% 2,9% 1,6%
YILLIK 73,2% 73,1% 65,1% 52,7% 46,2% 42,6% 41,3% 40,2% 37,0% 33,4% 31,8% 29,7%
2001 AYLIK 2,5% 1,8% 6,1% 10,3% 5,1% 3,1% 2,4% 2,9% 5,9% 6,1% 4,2% 3,2%
YILLIK 35,9% 33,4% 37,5% 48,3% 52,4% 56,1% 56,3% 57,5% 61,8% 66,5% 67,3% 68,5%
Kaynak: TÜĠK
2006 yılı enflasyon hedeflemesinin ilk yılı olmasına rağmen yurt içi ve yurt dıĢı birçok
sorunlarla karĢılaĢılmıĢ ve bu yılda hedeflenen enflasyon oranına ulaĢılamamıĢtır. %9.65‟lik
gerçekleĢen enflasyon oranı % 5‟lik hedefin oldukça üzerinde çıkmıĢtır. Bu süreçte enerji
fiyatlarındaki artıĢlar, uluslararası likiditenin dalgalı seyri gibi yurtdıĢı kaynaklı geliĢmelerle
beraber, hizmet sektörü fiyatlarındaki katılıklar, olumsuz hava koĢullarının yarattığı arz etkisi
gibi yurtiçi ekonomik faktörler etkili olmuĢtur. Ayrıca, Merkez Bankası bağımsızlığına
yönelik siyasi geliĢmeler de sürece olumsuz katkı yapmıĢtır.
Tablo 3.4. Üretici Fiyatları Endeksi
OCAK ġUBAT MART NĠSAN MAYIS HAZĠRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKĠM KASIM ARALIK
20
07
AYLIK -0,05% 0,95% 0,97% 0,80% 0,39% -0,11% 0,06% 0.85%
YILLIK 9,37% 10,13% 10,92% 9,68% 7,14% 2,89% 2,08% 3.72%
20
06
AYLIK 1,96% 0,26% 0,25% 1.94% 2.77% 4.02% 0.85% -75,00% -23,00% 0.45% -29,00% -12,00%
YILLIK 5,11% 5,26% 4,21% 4.96% 7.66% 12.52% 14.34% 12.32% 11.19% 10.94% 11.67% 11.58%
20
05
AYLIK -0,41% 0,11% 1,26% 1,21% 0,20% -0,48% -0,74% 1.04% 0.78% 0.68% -0.95% -0.04%
YILLIK 10,70% 10,58% 11,33% 10,17% 5,59% 4,25% 4,26% 4.32% 4.38% 2.57% 1.60% 2.66%
20
04
AYLIK 2,60% 1,64% 2,10% 2,65% -0,03% -1,05% -1,52% 0,79% 1,85% 3,23% 0.75% 0,13%
YILLIK 10,80% 9,14% 7,97% 8,91% 9,56% 10,53% 9,44% 10,52% 12,50% 15,48% 14.4% 13,84%
20
03
AYLIK 5,60% 3,10% 3,20% 1,80% -0,60% -1,90% -0,50% -0,20% 0,10% 0,60% 1,70% 0,60%
YILLIK 32,60% 33,40% 35,20% 35,10% 33,70% 29,60% 25,60% 22,70% 19,10% 16,10% 16,20% 13,90%
20
02
AYLIK 4,20% 2,60% 1,90% 1,80% 0,40% 1,20% 2,70% 2,10% 3,10% 3,10% 1,60% 2,60%
YILLIK 92,10% 91,80% 77,50% 58,00% 49,30% 46,80% 45,90% 43,90% 40,90% 36,10% 32,80% 30,80%
2001
AYLIK 2,30% 2,60% 10,10% 14,40% 6,30% 2,90% 3,30% 3,50% 5,40% 6,70% 4,20% 4,10%
YILLIK 28,30% 26,50% 35,10% 50,90% 57,70% 61,80% 65,40% 69,60% 74,70% 81,40% 84,50% 88,60%
Kaynak: TÜĠK
Aylık enflasyon oranlarına bakıldığında Temmuz ayına doğru bir yükseliĢin olduğu
(yıllık enflasyon oranında ) yılın sonuna doğru ise tekrar düĢüĢe geçiĢin gerçekleĢtiği görülür.
2006 yılının üçüncü çeyreği sonunda tüketici fiyatları yıllık artıĢ oranı yüzde 10,55 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Yılın ikinci çeyreğinde hızlanan yıllık TÜFE enflasyonu üçüncü çeyrekte de
yüksek seyretmiĢ, Eylül ayı sonu itibarıyla hedefle uyumlu patika etrafında oluĢturulan
belirsizlik aralığının dıĢında kalmıĢtır. Enflasyonun yükselmesine neden olan temel unsurlar,
yılın ikinci çeyreğinde Yeni Türk Lirası‟nda uluslararası likidite koĢullarına bağlı olarak
yaĢanan değer kaybının fiyatlar üzerindeki gecikmeli etkileri ve iĢlenmemiĢ gıda
47
fiyatlarındaki hızlı artıĢ eğilimidir. Bunun yanında hizmet grubu fiyatlarının yüksek yıllık
artıĢını sürdürmesi de enflasyonu olumsuz etkileyen bir diğer unsur olmuĢtur. Uluslararası
piyasalarda petrol ve altın fiyatlarında gözlenen gerilemeler ise bu dönemde ortaya çıkan
olumlu geliĢmeler olarak değerlendirilebilir.
Üretici bazında enflasyon oranlarına bakıldığında ocak ayı itibariyle %5,11 olan yıllık
oranın aralık ayında %11,58‟e yükseldiği görülmüĢtür. Tablo 3.3 ve 3.4 TÜFE ve ÜFE
bazında aylık ve yıllık enflasyon gerçekleĢmelerini göstermektedir.
Ana harcama kalemleri bazında gıda ve alkolsüz içecekler ile konut ana harcama
gurupları ortalama fiyatları 2006 yılında bir önceki yıla göre %11,17 ve %14,04 artarak yıllık
enflasyona sırasıyla 3,09 ve 2,29 puan katkıda bulunmuĢtur. Böylece toplamda 5,38 puana
ulaĢan katkıyla 2006 yılında %9,65 olarak gerçekleĢen yıllık TÜFE artıĢının en temel
belirleyicileri olmuĢlardır. Özellikle olumsuz hava koĢullarının etkisiyle gıda ve alkolsüz
içecekler gurubunun yıllık enflasyona yaptığı katkının 2006 yılında bir önceki yılın (2005) iki
katını aĢtığı dikkat çekmektedir. GerçekleĢmeleri açısından diğer önemli bir ana harcama
gurubu, endeks içerisindeki ağırlığı %10,48 olan ulaĢtırma gurubudur. Bu gurubunda toplam
enflasyona %1,06 katkıyla üçüncü sırada yer aldığını söylemek gerekir.
Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) yıllık değiĢimi, Aralık 2005‟te yüzde 7,7 iken, yıl
içinde ortaya çıkan arz soku ve finansal piyasalarda yaĢanan dalgalanmalar nedeniyle Aralık
2006‟da yüzde 9,7 düzeyinde gerçekleĢmiĢtir. ĠĢlenmemiĢ gıda ürünleri fiyatlarının yüksek
oranda artmaya devam etmesi, tütün ürünleri fiyatlarının vergi ayarlaması nedeniyle
yükselmesi, parasal sıkılaĢtırmanın enflasyon üzerindeki yansımalarının henüz belirginleĢmiĢ
olmaması ve döviz kurunun gecikmeli etkilerinin azalarak da olsa devam etmesi nedeniyle
enflasyon beklentileri ve gerçekleĢmeleri, enflasyon hedefinin üzerinde seyretmeye devam
etmiĢ ve Ocakta 9,93, ġubatta 10,16 ve Mart 2007 itibariyle TÜFE‟de yıllık değiĢim yüzde
10,86 olarak gerçekleĢmiĢtir Diğer yandan, giyim fiyatlarındaki yüksek artıĢa rağmen,
dayanıklı tüketim malları ve hizmet fiyatlarının artıĢ hızlarındaki yavaĢlama ile birlikte Nisan
2007‟de yıllık enflasyon yüzde 10, 7‟ye gerilemiĢtir. Bu gerileme süreci devam etmiĢ
Temmuz ayında %6,90 ile bu yılın en düĢük düzeyine ulaĢmıĢtır.
2007 yılının üçüncü Enflasyon Raporu‟nda TCMB, finansal piyasaların son üç aylık
dönemde olumlu seyrini korumaya devam etmekte olduğunu, birçok göstergede rekor
değerlerin aĢılmasına rağmen ulaĢılan, bu değerlerin sürdürülebilirliğine iliĢkin endiĢelerin,
ABD konut piyasalarında yaĢanan sıkıntılardan dolayı finans piyasalarındaki dalgalanmalarda
görülen artıĢ nedeniyle giderek daha fazla arttığına iĢaret etmiĢtir. YurtdıĢında oluĢan bu
tedirginlikle birlikte, yurtiçinde yaĢanan siyasi geliĢmeler ve iklimsel değiĢimler (kuraklık)
gibi nedenler bulunmasına rağmen, geliĢmelerin Merkez Bankası‟nın öngörüleriyle büyük
ölçüde uyumlu olması, enflasyon tahminlerinde ve para politikası politikalarında genel
hatlarıyla büyük bir değiĢme görülmemesini sağlamıĢtır. Fakat Merkez Bankası yılsonu petrol
fiyat tahminini ve enflasyon tahmin aralığını buna rağmen yukarı doğru revize etmiĢtir.
Ġstihdam ve Ġstihdamdaki DeğiĢmeler
2001 krizi ile birlikte baĢta hizmetler sektörü olmak üzere değiĢik sektörlerde çok
sayıda iĢsiz ortaya çıkmıĢtır. Ġzleyen dönemlerde ki ekonomik büyümenin iĢsizlik üzerindeki
olumlu etkileri ise 2004 yılından itibaren görülmeye baĢlanmıĢtır. 2000 yılından itibaren
sürekli artan iĢsizlik oranı ilk olarak bu yılda düĢüĢe geçmiĢ, fakat issiz sayısındaki rakam ise
aynı kalmıĢtır. 2005 yılı istihdamla ilgili olumlu geliĢmelerin yaĢandığı bir yıl olmuĢtur.
ĠĢgücü arzındaki artıĢın ya da iĢgücü ordusuna yeni katılımların neredeyse tümü istihdama
kavuĢmuĢtur.
48
Tablo 3.5. ĠĢgücü Durumu ( Bin KiĢi)
2007
KRĠTERLER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 I II
15 VE DAHA YUKARI YAġTAKĠ
NÜFUS 46.211 47.159 48.042 48.912 49.906 50.825 51.542 52.151 52.341
ĠġGÜCÜ ARZI 23.078 23.491 23.818 23.641 24.290 24.566 24.608 24.424 25.087
ĠSTĠHDAM EDĠLENLER 21.580 21.524 21.354 21.147 21.791 22.046 22.172 21.749 22.638
ĠġSĠZLER 1.497 1.967 2.464 2.493 2.498 2.520 2.436 2.675 2.450
Kaynak: TÜĠK
2006 yılı Eylül ayı rakamları itibariyle açıklanan sonuçlarına göre, iĢsizlik oranı bir
önceki yılın aynı dönemine göre 0,6 puan gerilemiĢtir, yine bu yıl içerisinde özellikle ikinci
ve üçüncü çeyrekte istihdam sayısında ciddi artıĢlar görülmüĢtür. Dolayısıyla 2006 üçüncü
çeyreğinde iĢsizlik oranında %9‟un altında bir rakama ulaĢılmıĢtır. Söz konusu dönemde
çalıĢma çağındaki nüfus geçen yılın aynı dönemine göre 778 bin kiĢi artarak 51 milyon 770
bin kiĢiye, iĢgücü arzındaki artıĢ 455 bin kiĢiye, istihdam edilenlerin sayısındaki artıĢ da
yaklaĢık 561 bin kiĢiye ulaĢmıĢtır. 2006 yılını geneline bakıldığında ise iĢsizlik oranı 9,9
oranına gerilemiĢtir.
Tablo 3.6. ĠĢgücü Durumu (2)
YÜZDE
KRĠTERLER 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 - I 2007 - II
ĠĢgücüne Katılma Oranı 49,9 49,8 49,6 48,3 48,7 48,3 47,7 46,8 47,9
Ġstihdam Oranı 46,7 45,6 44,4 43,2 43,7 43,4 43,0 41,7 43,3
ĠĢsizlik Oranı 6,5 8,4 10,3 10,5 10,3 10,3 9,9 11,0 9,8
Kaynak: TÜĠK
2006 sonu itibariyle 24,608 milyon olan iĢgücü arzı 2007 ikinci çeyreğinde 25,085
milyon kiĢiye ulaĢmıĢ istihdam edilen iĢçi sayısı ise 22,172 milyondan 22,638 kiĢiye
çıkmıĢtır. Bu sürede %9,9 olan iĢsizlik oranı ise 2007 ikinci çeyrek itibariyle %9,8‟e
gerilemiĢtir.
Türkiye‟de iĢsizlik sorunu üstesinden kolayca gelinebilecek bir sorun gibi
gözükmemektedir. Zira yapısal boyutlarıyla da karĢımızda duran kompleks bir yapıya
sahiptir. Sanayi sektöründe yaĢanmakta olan teknoloji yoğun süreç nedeniyle emek yoğun
geleneksel sektörlerden açığa çıkan emek ile tarımdan açığa çıkan istihdamın sanayi sektörü
tarafından kısa ve orta vadede massedilmesi çok kolay değildir. ĠĢgücüne katılım oranının da
büyük bir hız kazandığı genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkemizde istihdam kaybını
karĢılayacak, hatta toplam istihdamı daha da artıracak ölçüde tarım dıĢı sektörlerde istihdam
oluĢturmak gereği ortaya çıkmaktadır. Öncelikle tarım dıĢı kesimin istihdam üretme
imkânlarının idamesi ve artırılması için gereken ortamın sağlanmasına ve özellikle emek
yoğun inĢaat ve hizmet sektörlerinin hızlı büyüme seyrini temin edecek açılımların teĢvik
edilmesine Ģiddetle ihtiyaç vardır. Aynı zamanda karar verici mekanizmadakilerin reel sektör
odaklı politikaları da iĢsizliğin azalmasında önemli bir adım olacaktır.
Gayri Safi Milli Hasıla ve ArtıĢ Hızları
2001 krizi sonrası hızlı büyüme sürecine giren Türkiye ekonomisi 2002 ikinci
çeyreğinden itibaren kesintisiz olarak her çeyrek büyümeye devam etmiĢtir. Sabit fiyatlarla
GSMH‟sı 2002‟de %7,9, 2003‟de %5,9, 2004‟de %9,9 büyüyen ekonomi 2005 yılında yıllık
%7,6‟lık bir büyüme elde etmiĢtir. 2006 yılının artıĢı ise %6,0 dır.
49
Tablo 3.7. Üretici Fiyatlarına Göre GSMH (1987 Fiyatlarıyla Yüzde DeğiĢim)
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 *2007-I
TARIM 3,9 -6,5 6,9 -2,5 2,0 5,6 2,9 1,1
SANAYĠ 6,0 -7,5 9,4 7,8 9,3 6,5 7,4 7,5
TĠCARET 12,0 -9,4 11,0 8,1 12,8 7,4 5,9 6,3
GSYĠH 7,4 -7,5 7,9 5,8 8,9 7,4 6,1 6,8
GSMH 6,3 -9,5 7,9 5,9 9,9 7,6 6,0 6,7
Kaynak: Hazine MüsteĢarlığı* (Ocak-Mart) GerçekleĢmeleri
GSYĠH açısından Türkiye ekonomisine bakıldığında 2006 ilk dokuz aylık döneminde
elde edilen 116,4 milyon YTL ve 290,1 milyar ABD doları tutarındaki GSYĠH ile büyüme
%5,6 olarak gerçekleĢmiĢtir. Harcamalar tarafından GSYĠH içerisinde 2006 yılının üçüncü
çeyreğinde dayanıklı tüketim malı harcamaları, gıda ve içki harcamaları ile kamu kesiminin
makine-teçhizat yatırımları büyümesinin gerilediği, devletin tüketim harcamaları dıĢındaki
kalemlerde de büyümenin yavaĢladığı görülmüĢtür. Yine bu dönemde harcamalar içinde
%65,2 oranında payı olan özel nihai tüketim harcamaları %1,3 büyüyerek büyümeye 0,8 puan
katkıda bulunmuĢtur. Bu sınırlı büyümede, özel tüketim içerisindeki toplam payları %57 olan
gıda ve içki ile dayanıklı tüketim malları harcamalarının sırasıyla %1,1 ve %8,9 oranında
gerilemesi etkili olmuĢtur. Gıda, içki ve dayanıklı tüketim malları harcamalarının gerilemesi,
GSYĠH büyümesini sırasıyla 0,3 ve 1,1 puan küçültmüĢtür. Faiz oranlarındaki artıĢla birlikte,
faize duyarlı bir harcama kalemi olan dayanıklı tüketim malları harcamasının önemli ölçüde
azaldığı görülmektedir. Yarı dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları harcamaları
büyümesinin ise devam ettiği ve GSYĠH büyümesine 1,7 puan katkı yaptığı görülmektedir.
Özel nihai tüketim harcamaları içerisinde yer alan enerji, ulaĢtırma, haberleĢme, hizmetler ve
konut sahipliği kalemlerinde de büyüme önemli oranda gerilemiĢ, söz konusu kalemlerin
büyümeye toplam katkıları 0,4 puan olmuĢtur.
2006 yılının ikinci yarısında, Mayıs-Haziran dalgalanmasının etkisiyle büyüme hızının
gerilediği görülür. Buna rağmen 2006 geneli GSYĠH büyüme oranı 6,1 olarak gerçekleĢmiĢtir.
Bundan baĢka 2006 yılı net ihracatın büyümeye katkısın pozitif katkı yaptığı bir yıl olmuĢtur.
Tablo 3.8. GSMH ve GSYĠH artıĢ hızları
ÜRETĠM YÖNÜNDEN 2006 2006 1 2007 1
Tarım 2,9 7,6 1,1
Sanayi 7,4 4,5 7,5
Hizmetler 5,9 6,9 7,0
Harcamalar Yönünden
Özel Tüketim 5,2 8,1 1,6
Özel Yatırım 17,4 32,1 2,5
Mal ve Hizmet Ġhracatı 8,5 6,8 14,0
Mal ve Hizmet Ġthalatı 7,1 10,0 4,2
GSYĠH 6,1 6,7 6,8
GSMH 6,0 6,4 6,7
Kaynak:TÜĠK Aktaran Ekonomik Görünüm
Temmuz 2007, s.1.
50
GSYĠH‟nin harcamalar yönünden en büyük bileĢeni olan özel nihai tüketim
harcamaları artıĢ hızı, yılın ikinci yarısında ciddi bir düĢüĢ göstermesine rağmen 2006 yılında
yüzde 5,2 olarak Kamu tüketim harcamaları artıĢ hızı ise uygulanan bütçe disiplini nedeniyle
yıllık yüzde 9,6 olarak gerçekleĢmiĢtir. Özel nihai tüketim harcamalarının GSYĠH içindeki
payının yüksek olması nedeniyle, bu bileĢende yaĢanan yavaĢlama, büyüme hızının
yavaĢlamasında da önemli bir rol üstlenmiĢtir.
Yatırım harcamalarının kompozisyonu incelendiğinde, özel sektör yatırım
harcamalarının büyümeye katkısının, dördüncü çeyrekte hız kestiği ve yıllık % 3,9‟a
gerilediği kamu yatırım harcamalarının ise %0,2 oranında azaldığı görülmektedir.
GSYĠH üretim yönünden sektörler itibariyle bakıldığında, tarım sektörü üretimdeki
büyümenin 2005 yılında %5,6 iken, arz kaynaklı etkenler nedeniyle 2006 yılında % 2,9‟a
gerilediği görülmektedir. Büyümeyi sürükleyen sektörlerden biri olan sanayi sektörü
üretiminde ise özellikle imalat ile elektrik, gaz ve su sanayi üretimi etkisiyle 2006 yılında
yüzde 7,4 oranında artıĢ görülmüĢtür. Son yıllarda devam eden yükseliĢ trendine sahip inĢaat
sektöründe 2006 yılındaki artıĢ %19,4 olmuĢ ve genel büyümeye katkısı devam etmiĢtir.
GSYĠH 2007 ilk üç aylık döneminde %6,8 ile beklentilerin üzerinde büyümeye
ulaĢmıĢtır. Bundaki ana faktör ihracat artıĢının yanında, sanayi sektöründe göreli olarak
yüksek gerçekleĢen büyüme oranının diğer sektörlerde de büyüme oranlarını yükseltmesi
olarak değerlendirilebilir. GSYĠH içerisinde önemli ağırlığı olan özel tüketim harcamalarında,
2006 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren geçerli olan yavaĢlama eğilimin devam ettiği
görülmektedir. Bu yılın ilk üç aylık çeyreğinde bu oran %1,6 düzeyinde bir yükseliĢ
sergilemiĢtir.
Sanayi sektörü, yılın ilk çeyreğinde %7,5 oranında büyüme kaydetmiĢtir. Sanayi
sektörünün bu güçlü performansında, geçen yılın aynı döneminde sanayi sektöründe katma
değer artıĢının %4.5 ile düĢük bir oranda gerçekleĢmesinin yarattığı baz etkisinin de rolü
olduğu düĢünülmektedir. Nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre %2 oranında artan sanayi
üretim endeksi, Mayıs ayında %5,2 oranında artarak 150,9 düzeyine yükselmiĢtir. Bu düzey,
sanayideki üretimin 1997-2007 sürecinde %50 oranında arttığını göstermektedir.
Tablo 3.9. KiĢi BaĢı GSMH
2002 2003 2004 2005 2006
GSMH (Cari Fiyatlarla, Milyon YTL) 275,032 356,681 428,932 486,401 575,784
GSMH (Milyar Dolar) 180,9 239,2 299,5 360,9 399,673
KiĢi BaĢına GSMH ($) 2.598,10 3.383,20 4.172,00 5.008,00 5.477,00
Nüfus (Milyon KiĢi, Yıl Ortası Tahmini) 69.626 70.712 71.789 72 065 72 974
Kaynak:TÜĠK, *Öngörü
KiĢi baĢı düĢen yılık milli gelire bakıldığında 2005-2006 arası artıĢın yaklaĢık %10
düzeyinde olduğu görülmektedir.
3.2. Konya Profili
Tarih boyunca da kuzey–güney, doğu–batı illeri arasında ulaĢımı sağlayan önemli
ticaret yollarının uğrak verdiği bir ticaret ve konaklama merkezi unvanını alan Konya, bugün
hem ülkemizin hem de Ġç Anadolu bölgesinin tarım, ticaret, sanayi ve turizm cazibe merkezi
olarak etrafındaki illere lokomotiflik görevi yapan, ülke ekonomisine ciddi katkıları bulunan
kadim tarım kenti sıfatı olma özelliğine son yıllarda sanayi merkezi olma özelliğini de
ekleyen önemli bir merkez konumundadır.
51
Bu bölümde projenin uygulama alanı olan Konya‟nın üstlendiği cazibe merkezi olma
özelliğinin arka planını anlamak adına değiĢik açılardan mercek altına alınacaktır. Ġnceleme
genel olarak coğrafi, idari ve demografik, ekonomik, sosyal ve mali temelde ele alınacak ve
ulaĢılabilen en son resmi rakamlarla yorumlanıp desteklenecektir. Ayrıca kamu yatırımlarında
Konya‟nın durumu da bu bağlamda ele alınacaktır.
Coğrafi yapı
Konya Ġç Anadolu bölgesinin güneyinde 36 51‟ ve 39
16‟ kuzey enlemleriyle 31
51‟
ve 34 57‟ Doğu boylamları arasında yer alan il topraklarının büyük bir kısmı Ġç Anadolu
bölgesinde, güney ve güney batısından küçük bir kesimi de Akdeniz Bölgesi‟nde bulunan,
kuzeyden Ankara, batıdan Isparta- Afyon, güneyden Mersin- Karaman, doğudan Niğde-
Aksaray illeri ile çevrili bulunan 38.873 km2‟lik yüzölçümü ile dünyadaki birçok ülkeden ve
ülkemizdeki 12 ilin toplam yüzölçümünden daha fazla olan ayrıca ülke yüzölçümünün %5‟ini
kaplayan jeo-stratejik, ekonomik ve turizm bakımından önemli ve öncelikli illerimizden
birisidir. Anadolu‟nun kuzey ve güneyinde doğu ve batıya uzanan sıra dağların iç
kısımlarında deniz yüzeyinden 1000 metre civarında bir yayla düzlüğünde yer alıp göl tabanı
olan ve kendi adıyla anılan 4000 km2‟lik alanı ile Türkiye‟nin en büyük ovası olarak bilinen
bir düzlüğün batı yakasında kurulmuĢtur. Ġl, kuzeyde Haymana Platosu, kuzeydoğuda
Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölü‟ne, batısında BeyĢehir Gölü‟ne ve AkĢehir Gölü‟ne,
güneyinde Sultan Dağları‟ndan baĢlayan Karaman ilinin güneyine kadar devam eden, Toros
yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluĢmuĢ volkanik dağlara, doğusunda ise
Obruk platosuna kadar uzanır. Ġlin uç noktalarını ise kuzeyinde Kulu‟nun KöĢkler Köyü,
batısında AkĢehir‟in Değirmen Köyü, güneyinde TaĢkent‟in Beyreli Köyü, doğusunda ise
Halkapınar‟ın Delimahmutlu Köyü oluĢturur.
Konya ili yeryüzü Ģekli bakımından platolar ve ovalarla kaplıdır. Cihanbeyli ve
Obruk platosu ilin en önemli platolarını, Konya ve Ereğli ovaları da önde gelen ovaları
oluĢturur. Konya ve Ereğli ovaları içerisinde uzanan Çumra, Karapınar ovaları gibi diğer
ovalarda sayılabilir. Platoların zengin bozkırlarla bezenmiĢ olması ilin ekonomik yapısını
etkileyen tarım ve hayvancılık sektörünün öne çıkmasını sağlayan coğrafi avantajı
oluĢturmaktadır.
Göl ve akarsu bakımından göreceli olarak Ģanslı olan ilde çok sayıda akarsu, göl ve
bataklık bulunur. Tuz Gölü, BeyĢehir Gölü AkĢehir Gölü, Suğla Gölü, Ilgın ÇavuĢcu Gölü,
Ereğli Akgöl akla gelen göllerden bazılarıdır.
Konya ili sınırları içerisinde daha çok mevsimlik ve sel rejimli akarsular
bulunmaktadır. Bu akarsuların özelliği boylarının kısa olmasıdır. Konya ilinin geniĢ yüzeyinin
kapalı havza olması akarsuların ova tabanında kaybolmasına yol açmaktadır. Konya‟daki
yağıĢ rejimi düzensiz olduğu için akarsuların da kaynağının kar ve yağmur suları olması
akarsuların rejimini düzensiz hale getirmektedir. Ġldeki en önemli akarsu bozkırın batısından
doğan BeyĢehir Gölü‟nün ayağı ile birleĢerek Çumra Ovası sulamasının temelini oluĢturan
ÇarĢamba suyudur. Bunun yanında Ġvriz Suyu, Ġnsuyu Deresi, Göksu, Hadim, ÇavuĢ Köy
Karasu, Meram Çayı, Sille deresi ildeki diğer önemli derelerden bazılarıdır.
Demografik ve Ġdari yapı 1980 yılında 329.000 olan Konya nüfusu en son yapılan sayımda 2.192.166 kiĢiye
ulaĢmıĢtır. Bu nüfusu ile Konya, Ġstanbul Ankara ve Ġzmir‟den sonra en fazla nüfusa sahip
Türkiye‟nin dördüncü büyük ilidir. Yıllık nüfus artıĢ hızında binde 22.4‟e ulaĢan Konya
nüfusu Türkiye ortalamasının (18.3) oldukça üzerinde bir rakama sahiptir. Bunun nedenlerine
bakıldığında daha öncede bahsedildiği gibi sanayi ve ticaret açısından çekim merkezi
olmasının yanında Ģehrin coğrafi açıdan uygun olması, güvenli, ekonomik ve aile yaĢamına
uygun bir altyapıya sahip olması gibi özellikler sıralanabilir.
Ġldeki toplam nüfusun 897.349 kiĢisi köy, kasaba ve bucaklarda yaĢarken, 1.294.817
kiĢi il ve ilçe merkezlerinde yaĢamaktadır. ġehir merkezindeki nüfus ise 742.690‟dır.
52
ġehirleĢme oranı olarak % 59.07 oranına sahip ilde km2 baĢına 56 kiĢilik nüfus yoğunluğu
ölçülmüĢtür.
Nüfus bakımından en büyük ilçeler ilk üçü anakent ilçe olmak üzere Selçuklu,
Meram, Karatay, Ereğli, BeyĢehir, AkĢehir ve Çumra olarak sıralanırken, yüzölçümü
bakımından en büyük ilçe Cihanbeyli, nüfus ve yüzölçümü bakımından en küçük ilçe ise
Yalıhüyük olarak belirlenmiĢtir.
En son gerçekleĢtirilen idari yapılanma sonucunda 31 ilçeye sahip olan Konya ilinde
206 belediye, 174 kasaba, 22 bucak ve 611 köy bulunmaktadır.
1975„te kurulan Konya Belediyesi, 1984„te çıkarılan 3030 sayılı yasa ile "BüyükĢehir"
statüsüne kavuĢturulmuĢ 1989„dan beri belediye hizmetleri bu statüde yürütülmektedir.
Sosyal Yapı
Ġldeki sosyal yapı eğitim ve sağlık göstergeleri bağlamında ele alınmıĢtır. Bu
göstergeler ise aĢağıdaki yer alan tablolarda özetlenmiĢtir.
Tablo 3.10. Eğitimle Ġlgili Genel Göstergeler (%)
GÖSTERGELER Konya TÜRKĠYE
SIRALAMA (81 il
Ġçinde)
Konya
Okur Yazar Nüfus 90,07 87,3 15
Okur Yazar Kadın Nüfusun Toplam
Kadın Nüfusuna Oranı 84,74 80,62 17
Üniversite Bitirenlerin Okul
Bitirenlere Oranı 6,39 8,42 32
Liseler OkullaĢma Oranı 29,77 36,92 53
Meslek Liseleri OkullaĢma Oranı 13,34 20,49 58
Kaynak: DPT, 2000-2001
Buna göre genel olarak eğitim seviyesine bakıldığında %90.07‟lik okuma yazma
oranına sahip olan ilde bayanların kendi nüfus içerisindeki okuma oranı %84.74‟e ulaĢmıĢtır.
Her iki oranda Türkiye ortalamasının üstünde bir orana tekabül etmektedir. Bunun yanında
üniversite mezunu olma oranında, meslek ve genel lise oranlarında ise Türkiye
ortalamalarının altında kalınmıĢtır. 81 il içerisinde Konya en iyi sıralamayı okuma-yazma
oranı (15.‟ci) ve kadın okuma oranlarındaki (17.‟ci) sıralamaları ile elde etmiĢtir
Tablo 3.11.Genel ve Mesleki Teknik Liseler Okul (2004–2005)
KĠġĠ KONYA TÜRKĠYE
GE
NE
L
LĠS
EL
ER
OKUL ADET 104 2.990
ÖĞRENCĠ KĠġĠ 44.855 1.685.025
ÖĞRETMEN KĠġĠ 2.574 93.209
ġUBE ADET 1.462 51.215
ME
SL
EK
Ġ
TE
KN
ĠK
LĠS
EL
ER
OKUL ADET 129 3.847
ÖĞRENCĠ KĠġĠ 26.885 1.036.494
ÖĞRETMEN KĠġĠ 2.223 74.405
ġUBE ADET 1.179 37.659
Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı, 2005
2004 -2005 öğretim yılı itibariyle Konya ilindeki genel ve mesleki teknik lise durumu
tabloda gösterilmiĢtir. Toplam 233 okulda 4797 öğretmen ve 71.740 öğrenci ildeki temel
eğitim sonrası mevcut durumu göstermektedir.
53
Tablo 3.12. Konya’da Bulunan Fakülteler, Yüksek Okullar ve Meslek Yüksekokulları
KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI
FAKÜLTELER
Mühendislik-Mimarlık 1 95
Ġktisadi ve Ġdari Bilimler 1 77
Fen-Edebiyat 1 95
Ziraat-Orman-Su Ürünleri 1 45
Tıp 2 54
Veteriner 1 22
Eğitim-Teknik Eğitim 3 93
Güzel Sanatlar 1 40
ĠĢletme-Ġktisat-Siyasal Bil. 13
Hukuk 1 47
Ġlahiyat 1 24
ĠletiĢim 1 25
Eczacılık 15
Dil-Tarih-Coğrafya 1
DiĢ Hekimliği 1 21
Denizcilik-Gemi ĠnĢaat 4
Uçak-Uzay Bilimleri 1
Diğer 7
TOPLAM 15 679
KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI
YÜKSEKOKULLAR
Turizm-Otelcilik 16
Beden Eğitimi ve Spor 1 44
Sağlık 2 89
Fizik T. ve Rehabilitasyon 7
Konservatuar 1 26
Yabancı Diller 1 23
Sivil Havacılık 5
Ev Ekonomisi 2
HemĢirelik 16
Uygulamalı Bilimler 3
Diğer 16
TOPLAM 5 247
MESLEK YÜK. OKULU
M.Y.O 26 614
TOPLAM 26 614
Kaynak: YÖK, 2004
Ġlde bulunan Selçuk Üniversitesi birçok yönden Türkiye‟de önde gelmektedir.
YaklaĢık 80.000 öğrencisi ile Türkiye‟nin en büyük üniversitelerinden biridir. Sahip olduğu
54
meslek yüksek okulu sayısında da bütün üniversiteler içerisinde Selçuk Üniversitesi en önde
yerini almıĢtır. Toplam 15 fakülte, 26 meslek yüksek okulu, 5 yüksek okul ile üniversite aynı
zamanda ilin ekonomik yapısını da etkileyen önemli bir faktördür. Üniversitenin yapmıĢ
olduğu ekonomik katkının yıllık yaklaĢık 30 milyon dolar civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
Dinçer, Aslan ve Kavaslıoğlu‟nun (2003) yapmıĢ olduğu ve 2000 verilerinin
kullanıldığı illerin geliĢmiĢlik sıralaması çalıĢmasında sağlık sektörü göstergelerinde kiĢi baĢı
düĢen hekim sayısı, eczane, hastane ve yatak sayısında Türkiye ortalamalarının altında
oranlara sahip çıkmıĢtır. Bu durum bir baĢka açıdan ilde sağlık alanında yatırım eksikliğinin
de bir göstergesi olarak görülürken, son dönemlerde ilde sağlık sektörü alanında yapılan kamu
ve özel yatırımlarında artıĢ dikkat çekmektedir. Temeli atılan ve tamamlanmak üzere olan
birçok sağlık kuruluĢu Konya‟nın sağlık alanındaki eksiğini kapatmak adına yapılan önemli
adımlardır. AĢağıda ki tabloda 2006 yılı itibariyle sağlık kuruluĢlarının listesi ve sağlık
konusunda bazı ölçütlere yer verilmiĢtir.
Tablo 3.13. Konya Ġli Sağlık KuruluĢları ve Ölçütleri (2006)
Sağlık kuruluĢu sayısı 2006
Sağlık ocağı sayısı 204
Sağlık evi sayısı 188
Devlet hastanesi sayısı 21
Doğum çocuk bakım evi 2
Verem savaĢ dispanseri 6
Aile planlaması 5
Halk sağlığı laboratuarı sayısı 2
Ağız ve diĢ sağlığı merkezi 2
Özel poliklinik 28
Özel tıp merkezi 6
Sağlık ölçütleri 2006
15–49 yaĢ Kadın Nüfusu 522.002
0–11 Aylık Bebek Sayısı 33.696
1–4 YaĢ Çocuk Sayısı 133.134
Kaba Doğum Hızı (Binde) 14,41
Kaba Ölüm Hızı (Binde) 2,35
Nüfus ArtıĢ Hızı (Binde) 12,06
Bebek Ölüm Hızı (Binde) 18,44
Ana Ölüm Hızı (Yüz binde) 36,02
Ölü Doğum Hızı (Binde) 7,85
15–49 YaĢ Kadın Nüfusunun Toplam Nüfusa Oranı 27
0–11 Aylık Bebek Sayısının Toplam Nüfusa Oranı 1,74
Kaynak:http.www.sağlık müdürlüğü.gov.tr 02.08.2006
Ġstihdam Yapısı
Konya iline iliĢkin istihdam yapısına değiĢik oranlardan hareket edilerek bakılmıĢtır.
Buna göre tarım sektörü çalıĢanlarının toplam çalıĢanlar içerisindeki payı Türkiye
ortalamasının oldukça üstündedir. Bu durum toplam tarımsal üretimin %5‟ini Ġç Anadolu
toplam üretiminin %25‟ini tek baĢına karĢılayan bir il için normal bir sonuç olarak
algılanmalıdır. Bununla birlikte sanayi sektörü ve hizmet sektörü çalıĢanlarının toplam
istihdam içerisindeki oranları Türkiye ortalamalarının altında olduğu görülmektedir.
55
Tablo 3.14. Konya Ġli ÇeĢitli Ġstihdam Göstergeleri (%)
ĠSTĠHDAM GÖSTERGELERĠ Konya TÜRKĠYE
SIRALAMA (81 il
Ġçinde)
Konya
Tarım Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 62,42 48,38 38
Sanayi Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 9,05 13,35 28
Hizmet Sektörü ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 6,87 9,67 31
Ücretli ÇalıĢanların Toplam Ġstihdama Oranı 29,65 43,52 46
Ücretli ÇalıĢan Kadınların Toplam Ġstihdama Oranı 3,48 8,81 56
ĠĢverenlerin Toplam Ġstihdama Oranı 2,22 2,61 17
Kaynak: DPT, 2000
Bölgedeki çalıĢabilir nüfus ve istihdam oranları, TÜĠK‟in 2004 yılı TR52 alt bölgesi
sınıflaması esasında (Konya-Karaman) yaptığı çalıĢmadan elde edilmiĢtir. Buna göre
iĢgücüne katılma oranı, istihdam oranı ve iĢsizlik oranları Türkiye geneli oranlarına yakın
rakamlardır.
Tablo 3.15. Bölgedeki ÇalıĢabilir Nüfus, Ġstihdam ve Oranları
ĠġGÜCÜ DURUMU BĠRĠM
TÜRKĠYE
BÖLGE
% 1000 Konya, Karaman
Kurumsal Olmayan Sivil Nüfus KiĢi 2.567 70.556 3,64
15 ve Yukarı YaĢtaki Nüfus KiĢi 1.814 49.906 3,63
ĠĢgücü KiĢi 816 24.289 3,36
Ġstihdam KiĢi 747 21.791 3,43
Eksik Ġstihdam KiĢi 52 997 5,22
ĠĢsiz KiĢi 69 2.498 2,76
ĠĢ Gücüne Dahil Olmayan Nüfus KiĢi 998 25.616 3,9
ĠĢ Gücüne Katılma Oranı % 45 48,7 92,4
Ġstihdam Oranı % 41,2 43,7 94,28
ĠĢsizlik Oranı % 8,4 10,3 81,55
Tarım DıĢı ĠĢsizlik Oranı % 14,8 14,7 100,68
Kaynak: TUĠK, 2004
Yine bölgede istihdam edilenlerin sektörel dağılımına bakıldığında tarım sektöründe
istihdam edilenlerin bölgedeki toplam iĢgücünün yaklaĢık yarısını oluĢturduğu görülmektedir.
Tarım, sanayi ve hizmetler sektörü toplam çalıĢanların Türkiye geneli çalıĢanlara oranı ise
%3,45 olarak hesaplanmıĢtır.
Tablo 3.16. Bölgede Ġstihdam Edilenlerin Sektörel Dağılımı
SEKTÖRLER KONYA ALT
BÖLGESĠ TÜRKĠYE TOP. BÖLGE %
Tarım 355.000 7.400.000 4.80
Sanayi (1) 141.000 5.017.000 2.81
Hizmetler 251.000 9.374.000 2.68
TOPLAM 747.000 21.791.000 3.43
Kaynak: TUĠK, 2004
56
Ekonomik Yapı Dünya ekonomisinde son dönemlerde kendini hissettiren küreselleĢme olgusu, kentsel
ekonomilerin global ekonomide birer parametre olarak yer almasını sağlamıĢ ve bu bağlamda
yerel ekonomiler içinde bulundukları ülkelerin geliĢme performansını küresel rekabet
içerisinde geliĢtirdikleri strateji ve politikalar sayesinde yerel düzeyde fiziki, sosyal ve
kurumsal altyapısı geliĢmiĢ bölgeler oluĢturarak etkilemiĢlerdir.
Küresel hareket ortamında sanayinin ve ekonomik faaliyetlerin örgütlenmesinde de
önemli değiĢmeler meydana gelmiĢ ve bu değiĢimlerin bir sonucu da ekonomik coğrafyanın
değiĢimiyle beraber esnek üretim teknolojileri ve firmalar arası yatay bağlantılar yoluyla yeni
yerel sanayi odakları olarak tanımlanan kentsel ekonomilerin ortaya çıkması olmuĢtur. Bu
kentsel ekonomiler ortak hedefler doğrultusunda organize olarak, belirli faktörlerde
uzmanlaĢmıĢ ve kendi aralarında entegrasyonu sağlamıĢ KOBĠ‟ler oluĢturarak üretimde
uzmanlaĢtıkları ürün ya da ürün guruplar bazında dıĢ rekabete girerek içinde bulundukları
ülkeleri dıĢa açmada önemli bir iĢlevi de üstlenmiĢlerdir.
Konya sanayisinde bu doğrultuda özellikle son 15 yılda tarıma dayalı sanayileĢmenin
yanında makine ve yedek parça imalatı, otomotiv yedek parça ve ekipmanları, demir-çelik ve
plastik sanayi özelinde dünya ile rekabet edebilecek düzeye ulaĢmıĢ, bunun yanında tekstil,
boya, inĢaat malzemeleri sahasında da adını ülke bazında ön sıralara yazdırmıĢtır. Bu durum
Dünya‟da ve Türkiye‟de ortaya çıkabilecek konjokturel dalgalanmalara karĢı firmalar
açısından önemli bir avantaj olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çünkü son dönemlerde global
pazarlarda ürün taleplerinde kısa periyodlar içinde ciddi dalgalanma gözlenmektedir. Tek bir
ürüne dayalı olmayan sanayi yapılanmalarında bu tür dalgalanmalara direnç oldukça
önemlidir. Ayrıca herhangi bir sektördeki talep artıĢı yarı mamul ya da ara ürünler üreten
diğer iĢletmeleri de olumlu yönde etkilemektedir.
Ġlin ekonomik yapısı KOSGEB‟in Bölgesel Kalkınma Raporu Konya Alt Bölgesi
(2006) çalıĢması paralelinde açıklanmaya çalıĢılacaktır. Ġlk olarak tarımsal yapı ele alınacak
daha sonra sanayi yapısı özellikle imalat sanayi bağlamında açıklanacak akabinde dıĢ ticaret
ve mali yapı irdelenecektir.
Tarım ve Hayvancılık
Konya‟nın geçmiĢte ismi tarım kenti olması nedeniyle sık sık gündeme gelirken bugün
bu durum eğitim, sanayi ve turizm alanındaki atılımlarla da farklı kulvarlarda Konya imajı
olarak Türkiye‟ye ve Dünya‟ya sunulmaktadır. Coğrafi avantajından kaynaklanan ve kadim
ekonomik sektör olan tarım ve hayvancılığa iliĢkin veriler tablolar halinde özetlenmeye
çalıĢılmıĢtır.
Tablo 3.17. Tarımsal Arazi Durumu
Ġlin Yüzölçümü 38.873Km2
Tarıma ElveriĢli Arazi 2.659.890 Ha.
Sulanan Arazi 327.076 Ha.
Sulanması Planlanan Arazi (Kop Projesi) 621.417 Ha.
Kaynak:http/www.Konyavaliliği.gov.tr 02.08.2007
38.873 km lik toplam yüzölçümü sahip olan ilde tarıma uygun 2.659.890 (ha) alan
mevcuttur. Ġlginç olan bu alanın yaklaĢık %12‟si sulanabilir niteliktedir. 2007 yılında
ihalesine çıkılan ve Mavi Tünel adıyla anılan projenin bitirilmesi ile Ģu anda sulanan alanın
yaklaĢık iki katı kadar bir alan sulamaya açılacaktır. Bu durum ilde bir yandan çok sayıda
tarımsal ürünün yetiĢmesine olanak verirken, diğer yandan ilin gelir düzeyinin yükselmesine
imkan tanıyacaktır.
57
Tablo 3.18. Bölge ve Ġllerdeki Tarım Alanlarının Dağılımı (ha)
GÖSTERGELER Konya TÜRKĠYE
Ekilen 1.321.376 17.562.656
Nadas 1.180.648 4.990.882
Sebze Bahçeleri 26.633 817.852
Meyve, Zeytin Ağaçlarının Kapladığı Alan, Bağ Alanı
ve Çay YetiĢtirmeye Ayrılan Alan 40.511 2.655.850
Toplam Alan 2.569.168 26.027.240
Kaynak: Türkiye Ġstatistik Yıllığı 2004, TUĠK
Ekilen baĢlıca tarımsal ürünlere bakıldığında yaklaĢık olarak toplam alanın yarısını
buğday ve arpa gibi geleneksel ürünlerin oluĢturduğu görülmektedir. Bu sıralamayı Ģeker
pancarı ve nohut izlemektedir.
Tablo 3.19. Ekilen BaĢlıca Tarla Ürünleri ve Ġstihsal Durumu 2005
Ürün Adı EkiliĢ Alanı (Ha.) Üretim (Ton)
Buğday 752.485 1.804.078
Arpa 405.317 923.900
ġeker Pancarı 58.694 2.882.692
Nohut 49.387 54.957
Kuru Fasulye 14.204 29.693
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Meyve üretimine bakıldığında en çok istihsalin elmada olduğu ve bunu viĢne ve
kirazın izlediği görülür. Kiraz üretiminde Türkiye dünyada ilk üç içerisinde yer alırken Konya
bu sıralamaya önemli bir katkı sağlamaktadır.
Tablo 3.20. Ekilen BaĢlıca Meyveler ve Ġstihsal Miktarları
Meyvenin Cinsi Ağaç Sayısı(Adet) Üretim(Ton)
Elma 2.743.351 99.433
Kiraz 606.109 16.609
ViĢne 580.395 20.608
Armut 481.440 13.157
Kayısı 258.277 4.121
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Sebze üretiminde ise ilde domates ve havucun liderliği vardır. Havuçta KaĢınhanı
yöresi Türkiye‟nin en çok üretim yapılan bölgesidir.
Tablo 3. 21. Ekilen BaĢlıca Sebzeler ile Ġstihsal Miktarları
Sebzenin Cinsi EkiliĢ Alanı (Ha.) Üretim(Ton)
Domates 6.644 270.626
Havuç 3.733 210.485
Kavun 2.840 54.553
Salatalık 1.098 27.935
Ispanak 546 6.079
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
58
Konya Tarım Ġl Müdürlüğü 2004 yılı verilerine göre ilde mevcut bulunan hayvan
varlığı tabloda görülmektedir. Buna göre ilde küçükbaĢ hayvan varlığının belirgin derecede
baskın olduğu görülür. Hayvansal üretime bakıldığında ise ilk sırada süt üretimi ve arkasından
kırmızı etin geldiği görülür.
Tablo 3.22. Hayvan Varlığı Tablosu
Hayvanın Cinsi Hayvan Sayısı (Adet)
B.
BA
ġ
Kültür Irkı Sığır 119.910
Melez Sığır 150.063
Yerli Irk Sığır 46.349
TOPLAM 316.322
K.
BA
ġ Koyun 1.362.822
Keçi 165.541
TOPLAM 1.528.363
KA
NA
TL
I Et Tavuğu 1.256.700
Yumurta Tavuğu 5.069.607
TOPLAM 6.326.307
AR
ICIL
IK
Eski Usul Kovan 5.558
Yeni Usul Kovan 64.001
TOPLAM 69.559
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Tablo 3.23. Hayvansal Üretim Tablosu
Ürünün Adı Üretim Miktarı (ton)
Beyaz Et 7.873
Kırmızı Et 40.645
Süt 537.876
Bal 1.038
Yapağı 1.542
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Sanayi Yapısı
Konya ili son dönemlerde sanayi alanında önemli aĢamalar kaydetmiĢ özellikle imalat
sanayinde Türkiye‟de ön sıralarda yer almıĢtır. Daha önce bahsedilen Ġllerin GeliĢmiĢlik
Sıralaması (2003) çalıĢmasında da en iyi dereceyi imalat sanayi sıralamasında
dokuzununculuk derecesi ile almıĢtır. Bu açıdan Ġlin sanayi yapısı değerlendirilirken imalat
sanayine özel bir paragraf açmak gereklidir.
Ġlde toplam olarak imalat sanayinde faaliyet gösteren KOSGEB verilerine göre 1761
TOBB verilerine göre ise 1469 firma mevcuttur. Personel /iĢletme oranlarına bakıldığında ise
KOSGEB verilerinde iĢletme baĢına 16, TOBB anketlerine göre 45 personel düĢmektedir.
59
Tablo 3. 24. KOSGEB ve TOBB Veri Tabanına Göre Ġstihdam ve ĠĢletme Oranları
KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI
KOSGEB TOBB KOSGEB TOBB
ĠĢletme Sayısı 1.761 1469 46.481 41.045
Ġstihdam 28.393 65.470 890.394 1.775.013
Personel/ĠĢletme Oranı 16 45 19 43
Kaynak: KOSGEB, 2005- TOBB, 2004.
Küçük sanayi sitesi ve organize sanayi bölgeleri bakımından zengin olan ilde sadece
merkezde 15 adet, ilçelerde de 23 adet olmak üzere toplam 38 adet küçük sanayi sitesi
mevcuttur. Toplam 6800 iĢyeri kapasitesine sahip olan bu sitelerde 14000 kiĢiye istihdam
sahası açılmıĢtır.
Tablo 3. 25. Konya Ġli Küçük Sanayi Siteleri
Yeri K. San. Site Sayısı Toplam ĠĢyeri Ġstihdam Kapasitesi
Konya Merkez 15 4.204 8.600
Ġlçeler 23 2.596 5.400
TOPLAM 38 6.800 14.000
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Organize sanayi bölgesi bakımından ile baktığımızda sadece merkezde faal olarak
iĢlevini sürdüren 3 organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. 4.organize sanayi bölgesi için
çalıĢmalar devam etmektedir.
Tablo 3. 26. Organize Sanayi Bölgeleri
Yeri ve Adı Faaliyet Yılı ĠĢyeri Sayısı ve Kapasitesi Alanı (Ha)
Konya 1. Org. San. Böl. 1971 87 Parsel 115
Konya 2. Org. San. Böl. 1974 220 Parsel 300
Konya 3. Org. San. Böl. 1995 343 ĠĢ yeri tahsis olundu. 900
Konya 4. Org. San. Böl. - Yer seçimi yapılmıĢtır. 441
BÜSAN Özel Org. San. 1996 460 ĠĢyeri Faal. 120
AkĢehir Org. San.Böl. 1995 125 Parsel (ÇalıĢ. Devam ediyor.) 100
BeyĢehir Org. San.Böl. 1995 76 Parsel (ÇalıĢ. Devam ediyor) 100
Çumra Org. San. Böl. 1995 72 Parsel (3 ĠĢyeri Faaliyete Geçti) 100
Ereğli 1. Org. San.Böl. 1995 71 Parsel (26 ĠĢyeri Faaliyete Geçti) 300
Ereğli 2. Org. San.Böl. 1995 ÇalıĢmalar Devam Ediyor 230
Karapınar Org. San.B. - Yer seçimi yapılmıĢtır. 100
Kulu Org. San.Bölgesi 1998 Altyapı ve kamu. çalıĢ. dev. ediyor. 100
SeydiĢehir Org. San.B. 1996 Altyapı ve kamu. çalıĢ. dev. ediyor. 100
TOPLAM 3.006
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
DıĢ Ticaret
Kentte küçük sanayi siteleriyle beraber organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren
birçok firma üretimlerinin büyük bir kısmını ihracata yönelik sürdürmektedir. Daha önce yurt
içi pazara yönelik yapılan üretim 2001 krizi ile birlikte dıĢ pazara da yönlendirilmiĢ, bu
sayede hem ihracat yapan firma hem de ihracat değerlerinde önemli artıĢlar kaydedilmiĢtir.
2001- 2004 arası ihracatçı ve ihracat değeri rakamları tabloda gösterilmiĢtir.
60
Tablo 3. 27. Ġhracatçı ĠĢletme Sayıları ve Ġhracat Değerleri
Ġhracatçı Firma Sayısı ve Ġhracat
Değeri Yıl Konya Türkiye Toplamı
Ġhracatçı ĠĢletme Sayısı (Adet)
2001 466 28.907
2002 522 31.717
2003 558 35.584
2004 629 39.419
Ġhracat Değeri (1.000 $)
2001 109.725 31.307.227
2002 135.082 36.047.695
2003 178.443 47.240.131
2004 269.377 63.087.424
Kaynak: TUĠK,2004
Ġhracatın sektörel dağılımına bakıldığında neredeyse toplam ihracatın tamamına
yakınının imalat sanayine yönelik olduğu görülür. Bu durum Konya‟da imalat sanayinin
önceliğini ortaya koyan önemli bir göstergedir. Fakat burada ihracatla ilgili iki noktaya
dikkat çekmek gerekir. Birincisi ihracattaki devamlı artıĢın arkasında mal çeĢitliliğinin
yanında yeni pazarlarında olduğu anlaĢılmaktadır. Diğer önemli bir noktada ihracat
değerindeki sapma noktasıdır. Ġl düzeyindeki toplam ihracat değerinin tablo değerlerinin çok
üstünde bir rakam olduğu noktasında bir görüĢ birliği vardır. Zira buradaki rakamlar ticaret ve
sanayi odalarındaki ya da Konya gümrük çıkıĢlı ihracat rakamlarıdır. Konya‟da üretilip
Ġstanbul, Mersin gümrüklerinden çıkan veya Konya menĢeli olupta baĢka bir ihracatçı firma
tarafından ihraç edilen malların tutarının yaklaĢık 1 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.
Dolayısıyla Konya gerçekte rakamların söylediğinden ve gösterdiğinden çok daha farklı bir
konumdadır.
Tablo 3. 28. Ġthalatçı ĠĢletme Sayıları ve Ġthalat Değerleri
Ġthalatçı Firma Sayısı Ve Ġthalat Değeri YIL Konya Türkiye
Toplamı
Ġthalatçı ĠĢletme Sayısı (Adet)
2001 336 37.062
2002 435 39.037
2003 503 43.327
2004 641 48.056
Ġthalat Değeri (1.000 $)
2001 91.899 41.081.602
2002 161.855 51.391.386
2003 238.033 69.183.326
2004 352.663 97.370.108
Kaynak: TUĠK, 2004
DıĢ ticaretin ikinci bileĢeni olan ithalat yapısına bakıldığında yine ihracata benzer bir
tablonun olduğu görülür. 2001 yılında 336 olan ithalatçı sayısı 2004‟te 641‟e yükselmiĢtir. Bu
süreç içinde ithalat değeri de yaklaĢık 4 kat artmıĢtır.
Turizm
Turizm açısından zengin bir çeĢitliliği bulunan Ġlin tarihten gelen önemli bir konumu
ve misyonu vardır. Döneminin önemli bir eğitim, kültür ve düĢünce merkezi olan Konya aynı
zamanda Selçuklular‟a baĢkentlik yapmıĢ kökleri derinlerde olan bir ildir. Bugün o dönemi
hatırlatan birçok eser Konya‟ya gelen yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine sunulmaktadır.
Her yıl Aralık ayında yapılan Mevlana‟yı anma törenleri gittikçe artan bir katılımcı sayısının
ilgisini çekmektedir. 2007‟nin UNESCO tarafından Mevlana yılı ilan edilmesi uluslararası
alanda Konya‟nın tanınırlığına önemli katkı yaptığı kesindir.
61
Tablo 3.29. Konya Müzelerini Ziyaretçi Profili
Yıllar Toplam Ziyaretçi Sayısı Elde Edilen Gelirler (YTL)
2001 1.238.757 1.004.573
2002 1.345.500 1.313.529
2003 1.238.480 1.431.928
2004 1.505.120 1.714.186
2005 1.507.000 1.929.389
Kaynak:http/www.Konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Kente gelen turist sayısına bakıldığında 2001 -2005 döneminde ortalama % 20 lik,
elde edilen gelirde ise % 90‟lık bir artıĢ gerçekleĢmiĢtir. Ġle yapılan 5 yıldızlı turistik otel
yatırımlarının artması ve Dünyada ve Türkiye‟de kiĢi baĢı düĢen milli gelirdeki artıĢ bu
olumlu gidiĢin devam edeceği sonucunu doğurmaktadır.
Mali Yapı
Ülkedeki toplam gayri safi yurt içi hâsılanın %2,49‟unu tek baĢına karĢılayan Konya
81 il içerisinde 9. sırayı almıĢtır. Sahip olduğu banka Ģubesi bakımından da Konya 7.
sıradadır. KiĢi baĢına düĢen banka mevduatı açısından Konya ülke ortalamasının oldukça
altındadır. Aynı durum fert baĢına düĢen sınaî, ticari ve turizm kredilerinde de devam
etmektedir.
Tablo 3.30. Konya ili GSYĠH ve Mali Göstergeleri
MALĠ GÖSTERGELER BĠRĠM Konya TÜRKĠYE
SIRALAMA
(81 il Ġçinde)
Konya
Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla Ġçindeki Payı % 2,49 100 9
Fert BaĢına Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla 1987 F YTL 1.414 1.837 38
Banka ġube Sayısı Adet 149 7.786 7
Fert BaĢına Banka Mevduatı YTL 251 939 49
Toplam Banka Mevduatı Ġçindeki Payı % 0,86 100 11
Toplam Banka Kredileri Ġçindeki Payı % 69 100 14
Kırsal Nüfus BaĢına Tarımsal Kredi Miktarı YTL 66 138 43
Fert BaĢına Sınai, Ticari ve Turizm Kredileri YTL 73 392 52
Kaynak: DPT, 2000
Konya‟daki toplam mevduatın dağılımına bakıldığında yaklaĢık yarısının döviz tevdiat
hesabı Ģeklinde tutulduğu, tasarruf ve ticari kurumsal mevduatın bunu izlediği görülür.
Tablo 3.31. Mevduatın Dağılımı(TL)
KONYA TÜRKĠYE TOPLAMI
20
04 TL 1.002.171 112.190.493
YABANCI PARA 1.148.926 85.203.368
TOPLAM 2.151.096 197.393.862
TASARRUF MEVDUATI 597.271 62.522.629
RES. KUR. MEV. 72.168 6.397.044
TĠC. KUR. MEVDUATI 256.126 22.905.479
BANKALARARASI MEV. 434 6.328.445
DÖVĠZ TEVDĠAT 1.148.926 85.203.368
DĠĞER KURULUġLAR 76.172 13.880.038
MADENLER, DEPO HES. 0 156.859
TOPLAM 2.151.096 197.393.862
Kaynak: Bankalar Birliği, 2005
62
Ġlin vergisel boyuttaki konumu tabloda görülmektedir. 2004 yılı itibariyle %87,59‟luk
bir tahsilât oranına sahip olan il, Türkiye geneli tahsilât sıralamasında 33. sırada kendine yer
bulmuĢtur. Bir önceki yıla göre tahsilât artıĢı %25,86 düzeyindedir. Ülkede ki toplam vergi
tahsilâtının % 0,66‟sı Konya‟dan elde edilmiĢtir.
Tablo 3.32. Ġlin Vergi Gelirleri
Vergi Göstergeleri Birim Konya TÜRKĠYE
TOPLAMI
Brüt Tahakkuk (Milyon) TL 844.630.249 118.979.991.925
Brüt Tahsilât (Milyon) TL 739.825.039 111.325.214.478
Tahsilât Oranı % 87,59 93,57
Tahsilât Ġl Sırası SIRA 33
Tahsilât ArtıĢı % 25,86 23,84
Ġlin Tahsilât Ġçindeki Payı % 0,66 100
Ġlin Tah. Vergi Sıralaması SIRA 12
Kaynak:Gelirler Genel Müdürlüğü, 2005
Kamu Yatırımlarında Konya
Konya Türkiye‟nin coğrafi olarak en uygun bölgesinde yer almaktadır. Deprem,
ulaĢım ve yatırım maliyetleri gibi değiĢik avantajlarına sahip olmasına rağmen özel ve kamu
yatırımlarından istenilen payı aldığını söylemek güçtür. Bunun sebepleri arasında değiĢik bir
çok faktör olmasına rağmen en önemli faktörün Konya lobisi eksikliği olduğu
düĢünülmektedir. DeğiĢik alanlarda ve platformlarda Konya hep birlikte ve tek seslilikle
desteklenmedikçe bu durumun devamı kaçınılmazdır.
Tablo 3. 33. Konya Ġli Kamu Yatırım Ödenekleri
Kaynak:http/www.konya valiliği.gov.tr 02.08.2007
Yıllar itibariyle kamu yatırım ödeneklerinin dağılımına bakıldığında cari fiyatlar
bazında Türkiye geneli yatırım bütçe artıĢları yaklaĢık olarak Konya içinde geçerli olduğu
görülür. 2005 yılı itibariyle ülkedeki toplam yatırım ödeneklerinin % 0,026‟sı ve Ġç Anadolu
bölgesi yatırım ödeneklerinin %13,9‟u Konya için ayrılmıĢtır. Fakat Konya sahip olduğu
özellikler ve farklılıklar itibariyle daha fazlasını hak etmektedir.
Yıllar
Yatırım Miktarı*(Cari Fiyatlarla)
Türkiye
(Bin YTL)
Ġç Anadolu Bölgesi
( Bin YTL)
Konya
( Bin YTL)
1991 16.323 3.955 277
1992 30.801 6.330 461
1993 53.573 11.549 569
1994 102.577 30.318 1.374
1995 193.278 50.818 1.812
1996 369.759 85.985 3.970
1997 814.253 207.737 10.624
1998 1.686.863 371.670 23.658
1999 2.264.962 485.256 28.869
2000 3.278.231 667.673 46.164
2001 4.228.628 724.829 67.705
2002 7.261.676 1.411.960 106.328
2003 7.261.973 1.269.584 155.449
2004 7.161.141 1.253.622 113.351
2005 10.940.470 2.053.190 287.265
63
DeğiĢik göstergeler itibariyle tanımlamaya çalıĢtığımız Konya ili, DPT tarafından
yapılan geliĢmiĢ iller sıralamasında üçüncü gurubun baĢında yer almaktadır. Üçüncü derece
geliĢmiĢ iller genel olarak yüksek bir geliĢme potansiyeline sahip ekonomik faaliyetlerde
tarım sektörünün ön planda olduğu ve genellikle il ve bölge ölçeğinde üretim yapan sanayi
kuruluĢlarının yer aldığı, küçük ve orta ölçekli tesislerin yaygın olduğu ve sosyo- ekonomik
göstergelerin ülke ortalamaları civarında gezindiği orta dereceli illerden oluĢur. Konya
göstergeler itibariyle orta dereceli iller kategorisinde bulunmasına rağmen sahip olduğu
özellikler, hızla geliĢen ve büyüyen ekonomik ve sosyal yapısı ile geliĢmiĢ iller içerisindeki
yerini alabilecek kapasiteye sahiptir.
3.3. Konya Ana Metal Sanayi Saha AraĢtırma Raporu
3.3.1. AraĢtırmanın Metodolojisi
Bu bölümde araĢtırmanın amacı, örneklem seçimi, kullanılan yöntem ve araĢtırma
soncunda elde edilen verilerin değerlendirilerek araĢtırmanın kapsamı ortaya konulmaya
çalıĢılmıĢtır.
a-AraĢtırmanın Amacı
Bu çalıĢmanın temel amacı; Konya‟daki sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren Ana
Metal Sanayi iĢletmelerinin yapısal durumlarını ortaya koyarak, ağ iliĢkilerini belirlemek ve
kümeleĢme potansiyelini ölçmektir.
b-Örneklemin Belirlenmesi
Anket uygulaması yapılacak olan iĢletmelerin listesi Konya Sanayi Odası ve KOSGEB
veri tabanından elde edilmiĢtir. Örneklem için seçilen iĢletmelerde ölçek, gelir ve iĢ kolu fark
etmeksizin iĢletmelerin tümü ana kütle olarak belirlenmiĢ ve bunların içerisinden projenin
mantıksal çerçevesinde de belirtildiği üzere 110 iĢletme rast gele örneklem yolu ile
seçilmiĢtir. Örneklem içerisinde yer alan iĢletmelerin sahip ve/veya yöneticileri ile
görüĢülmüĢtür.
c-AraĢtırmanın Yöntemi
AraĢtırmada kullanılan anket Mercan (2005) ve KarataĢ (2006) doktora tez
çalıĢmalarında kullanılan ve uygulanan anket çalıĢmalarından yola çıkılarak geliĢtirilmiĢtir.
Ankette yapısal durum, üretim ve pazarlama, tedarik iliĢkileri ve ağ iliĢkileri ele alınmıĢ olup,
kümeleĢme ile ilgili bulguların yanı sıra Konya Sanayi Odası değerlendirilmesi ve talepler
incelenmeye çalıĢılmıĢtır. Ankette yer alan soruları soru değerleri sorunun niteliğine ve
amacına bağlı olarak farklı ölçeklerden oluĢmaktadır. AraĢtırmada anketin değerlendirilmesi
amacı ile öncelikli olarak pilot çalıĢma gerçekleĢtirilmiĢ, elde edilen bulgulara bağlı olarak
anket yeninde düzenlenmiĢtir. Bu bağlamda tanımlanan 110 firma ile yüz yüze görüĢme ve
randevulu sistem ile anketin cevaplandırılması sağlanmıĢ, elde edilen veriler kontrol
elemanları ve araĢtırma merkezindeki kontrol sistemi ile incelenerek oluĢturulan veri tabanına
kaydedilmiĢtir. Anketler optik sisteme uygun olarak hazırlanmıĢ olup, veri kaydı sürecinde de
buna uygun teknik çalıĢma ile veri tabanına kaydedilmiĢtir.
d-Verilerin Değerlendirilmesi
64
Yapılan araĢtırmada anketin iĢletmelere ait olan kısımlarında elde edilen verilerin
frekanslara bağlı olarak, yüzdeleri hesaplanmıĢtır. Elde edilen verileri değerlendirmede SPSS
15.0 paket programından yararlanılmıĢ ve frekansların yanı sıra öncelik/önem değerleri
standart sapmaları ile birlikte ele alınmıĢtır. Bunun yanı sıra hipotezleri değerlendirmede
yöneticilerin tutumları p< .95 güven aralığı esas olmak kaydı ile değerlendirilmiĢtir. Elde
edilen veriler, belirlenen değerler içerisinde, bulguların analizi ve yorumlanmasında
kullanılmıĢtır.
3.3.2. AraĢtırma Bulguların Analizi
AraĢtırmada yer alan amaç doğrultusunda, değerlendirmeye yönelik sonuçlar
belirlenmiĢtir. Elde edilen sonuçlar çerçevesinde de bulguların değerlendirilmesi ve yorumları
gerçekleĢtirilmiĢtir.
Tablo 3.34. ĠĢletmelerin Faaliyet Süreleri
Sayı Yüzde
1-5 yıl 26 23,6
5-10 yıl 35 31,8
10 yıldan fazla 46 41,8
Cevapsız 3 2,7
Toplam 110 100
Tablo 3.34‟e göre iĢletmelerin faaliyet sürelerini incelediğimizde % 41,8‟i 10 yıldan fazla,
%31,8‟i 5-10 yıl arası ve 23,6‟sı 1-5 yıllık bir geçmiĢe sahiptir. Bu da iĢletmelerin önemli bir
kısmının tarihi geçmiĢin olduğunu göstermektedir.
Tablo 3. 35. Eğitim Durumu
Sayı Yüzde
Ku
rucu
Ort
ak
lar Okur-Yazar 3 2,7
Ġlköğretim 82 74,5
Lise 30 27,3
Lisans-Lisansüstü 24 21,8
Toplam 139
ġim
dik
i
Ort
ak
lar Okur-Yazar 3 2,7
Ġlköğretim 83 75,5
Lise 28 25,5
Lisans- Lisansüstü 24 21,8
Toplam 138
Tablo 3.35‟e göre iĢletmelerin kurucularının ve Ģimdiki ortaklarının eğitim
durumlarını incelediğimizde önemli bir kısmının ilk öğretim mezunu oluğunu görüyoruz. Ġlk
öğretimden sonra oranları; lise mezunu, üniversite mezunu ve okur-yazar olarak büyükten
küçüğe sıralayabiliriz.
65
Tablo 3.36. GiriĢimcinin Önceki Mesleği
Sayı
Olan
%
Ku
rucu
Ort
ak
lar
Tüccar 6 5,5
Çiftçi 1 0,9
Ġsçi 13 11,8
Memur 3 2,7
Sanayici 80 72,7
Diğer 22 20,0
Toplam 125
ġim
dik
i
Ort
ak
lar
Tüccar 6 5,5
Çiftçi 1 0,9
Ġsçi 13 11,8
Memur 3 2,7
Sanayici 76 69,1
Diğer 23 20,9
Toplam 122
Tablo 3.36‟ya göre giriĢimcilerin önceki mesleğini incelediğimizde kurucu ortakların
önemli bir kısmı (%72,7) sanayicilikten gelmedir. ġimdiki ortakları incelediğimizde de yine
önemli bir kısmının ( %69,1) sanayicilikten gelme olduğunu görmekteyiz.
Tablo 3.37. ĠĢletmelerin Hukuki Nitelikleri ve Sahiplik Durumları
Aile ĠĢletmesi Ortaklık
Holding
Kurulusunun
veya Büyük Bir
ĠĢletmenin Alt
Birimi
Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde
ġahıs 26 23,6 1 0,9 - -
Limited ġirket 44 40,0 21 19,1 - -
Anonim ġirket 11 10,0 4 3,6 3 2,7
Cevapsız 29 26,4 84 76,4 107 97,3
Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0
Tablo 3.37‟ye göre iĢletmelerin hukuki statülerini ve sahiplik durumlarını
incelediğimizde % 23,6‟sı aile ve Ģahıs iĢletmesi, % 0,9‟u aile ve ortaklıktır. ĠĢletmelerin %
40‟ı aile ve limited Ģirket, %19,1‟i ortaklık limited Ģeklindedir. %10‟u aile anonim Ģirket,
%3,6‟sı ortaklık anonim Ģirket ve %2,7‟si de bir holdinge bağlı anonim Ģirket Ģeklindedir.
Tablo 3.38. Firmada Üretilen Ürünün Cinsi
Sayı Yüzde
Nihai Tüketici için üretim 37 33,6
Üretici için üretim 34 30,9
Her ikisi de 38 34,5
Cevapsız 1 ,9
Toplam 110 100
Tablo 3.38‟e göre iĢletmelerin üretmiĢ oldukları ürünlerin cinsleri sorulduğunda
%33,6‟sı nihai tüketici için, %30,9‟u üretici için ve %34,5‟ide her ikisi için de üretiyorum
Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.
66
Tablo 3.39. ġirketinizin Üretim ġekli Frekans Oran
BütünleĢik Üretim 47 42,7
Fason ĠĢ Yaparak Üretim 13 11,8
Hem yarı mamul hem de bazı iĢleri fason vererek
üretim 41 37,3
Bir kısmını kendim bir kısmını da fason vererek
üretim 7 6,4
Toplam 2 1,8
Tablo 3.39‟a göre iĢletmelerin üretim Ģekillerini incelediğimizde % 42,7‟si bütünleĢik
üretim, % 11,8‟i fason iĢ yaparak üretim, % 37,3‟ü hem yarı mamul hem de bazı iĢleri fason
vererek üretim ve % 6,4‟üde bir kısmını kendim bir kısmını da fason vererek üretim
yaptıklarını belirtmiĢlerdir.
Tablo 3.40. Düzenli olarak taĢeronlara iĢ verir misiniz?
Sayı Yüzde
Evet 25 22,7
Hayır 84 76,4
Cevapsız 1 ,9
Toplam 110 100,0
Tablo 3.40‟a göre iĢletmelerin düzenli olarak taĢeronlara iĢ verip vermediklerini
sorduğumuzda % 22,7‟i evet ve %76,4‟ü de hayır Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.
Tablo 3.41. Düzenli Olarak TaĢeronlara ĠĢ Verenlerin Uygulama Biçimleri
Sayı Yüzde
Benzer Ġsleri Yapmak Ġçin TaĢeronlara Ġs Veririm 8 7,3
Daima TaĢeronlara Ġs yaptırırım Ancak Ġsler Her An DeğiĢebilir 1 0,9
TaĢeronlara Bazen Ġs Yaptırırım 9 8,2
Ġs Gücünün TaĢeronlar Vasıtasıyla KarĢılıyorum
Cevapsız 92 83,6
Toplam 110 100,0
Tablo 3.41‟e göre iĢletmelerin düzenli olarak taĢeronlara iĢ verenlerin uygulama
biçimlerini incelediğimizde % 7,3‟ü benzer isleri yapmak için taĢeronlara is veririm, % 8,2‟si
taĢeronlara bazen is yaptırırım ve 0,9‟u daima taĢeronlara is yaptırırım ancak isler her an
değiĢebilir cevabını vermiĢlerdir.
Tablo 3.42. Kalifiye taĢeron bulmakta zorlandınız mı?
Sayı Yüzde
Evet 3 2,7
Hayır 22 20,0
Cevapsız 85 77,3
Toplam 110 100,0
Tablo 3.42‟ye göre iĢletmelerin kalifiye taĢeron bulmakta zorlanıp zorlanmadıklarını
sorduğumuzda %20‟si hayır, %2,7‟si evet cevabını vermiĢler ve %77,3‟üde cevap
vermemiĢlerdir.
67
Tablo 3.43. Yabancı bir markanın lisansı altında üretim yapıyor musunuz?
Sayı Yüzde
Evet - -
Hayır 24 21,8
Cevapsız 86 78,2
Toplam 110 100,0
Tablo 3.43‟e göre iĢletmelerin yabancı bir markanın lisansı altında üretim yapıp
yamadıklarını sorduğumuzda %21,8‟i hayır cevabını vermiĢ ve %78,2‟side boĢ
bırakmıĢlardır.
Tablo 3.44. ĠĢlerimi yaptırmak için taĢeronları hiç kullanmam çünkü;
Sayı Yüzde
Üretim kapasitem yeterli 73 71,6
Ana sanayi taĢeron kullanmamı engelliyor 5 4,9
TaĢeronlarda yeterli teknoloji yok 8 7,8
TaĢeronlarda yeterli kalite yok 9 8,8
Ġstediklerimi gerçekleĢtirecek taĢeronlar bölgede bulunmamakta 1 1,0
TaĢeronlara güvenmiyorum 2 2,0
TaĢeronlar maliyetimi artırıyor 4 3,9
Toplam 102 100
Tablo 3.44‟e göre iĢletmeler taĢeron kullanmama sebeplerini Ģu Ģekilde
sıralamıĢlardır; % 71,6‟sı üretim kapasitesinin yeterli olduğundan, %4,9‟u Ana sanayi taĢeron
kullanmasını engellediğinden, %7,8‟i TaĢeronlarda yeterli teknoloji olmadığından, %8,8‟i
TaĢeronlarda yeterli kalite olmadığından, % 1‟i Ġstediklerini gerçekleĢtirecek taĢeronlar
bölgede bulunmadığından, % 2‟si TaĢeronlara güvenmediğinden ve % 3,9‟u TaĢeronlar
maliyetini artırdığından Ģeklindedir.
Tablo 3.45. TaĢeron iseniz nasıl taĢeron oldunuz?
Sayı Yüzde
Evet, TaĢeronum 22 20,0
Hayır, TaĢeron Değilim 88 80,0
Toplam 110 100,0
Tablo 3.45‟e göre iĢletmelerin taĢeron olup olmadıklarını sorduğumuzda % 20‟si evet
taĢeronum ve % 80‟i hayır taĢeron değilim Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.
Tablo 3.46. Ġhracat Yapıyor musunuz?
Sayı Yüzde
Evet 31 28,2
Hayır 79 71,8
Toplam 110 100,0
Tablo 3.46‟ya göre iĢletmelerin ihracat yapıp yapmadıklarını incelediğimizde % 28,2
si ihracat yaptıklarını % 71,8‟i ihracat yapmadıklarını belirmiĢlerdir.
68
Tablo 3.47. Dolaylı Ġhracat Yapıyorsanız Dolaylı Ġhracat Yaptığınız Firmanın Bulunduğu il
Sayı Yüzde
Adana 1 2,8
Ankara 3 8,3
Hatay 1 2,8
Mersin 2 5,6
Ġstanbul 15 41,7
Konya 13 36,1
Denizli 1 2,8
Toplam 36 100
Tablo 3.47‟e göre dolaylı ihracat yapan iĢletmelerin %41,7‟si Ġstanbul‟daki ihracat
Ģirketleri üzerinden, % 36‟1‟i Konya‟daki ihracat Ģirketleri üzerinden, % 8,3‟ü Ankara‟daki
ihracat Ģirketleri üzerinden ve % 5,6‟sı Mersindeki ihracat Ģirketleri üzerinden yaptıklarını
belirtmiĢlerdir. Ayrıca dolaylı ihracatta Adana, Hatay ve Denizlideki ihracat Ģirketleri
üzerinden azda olsa ihracat yapıldığını belirtmiĢlerdir.
Tablo 3.48. Rakipleriniz Nerededirler?
Sayı Yüzde
Konya Merkezde 86 41,7
Çevre illerde 37 18,0
Türkiye’de 63 30,6
Ortadoğu’da 5 2,4
Avrupa’da 5 2,4
Diğer 5 2,4
Rakibimiz yok 5 2,4
Toplam 206 100
Tablo 3.48‟e göre iĢletmelerin rakiplerinin nerde olduğunu sorduğumuzda, % 41,7‟si
Konya merkezde, %18‟i çevre illerde, %30,6‟sı Türkiye‟de, % 2.4‟ü Ortadoğu‟da, % 2.4‟ü
Avrupa‟da ve % 2.4‟ü diğer cevabını vermiĢlerdir.
Tablo 3.49. Ölçek Bakımından Rakipleriniz Kimlerdir?
Sayı Yüzde
Büyük ölçekli Ģirketler 51 36,2
Orta ölçekli Ģirketler 61 43,3
Küçük ölçekli Ģirketler 22 15,6
Mikro ölçekli Ģirketler 7 5,0
Toplam 141 100
Tablo 3.49‟a göre iĢletmelerin rakiplerinin büyüklüklerini incelediğimizde % 36,2‟si
büyük ölçekli iĢletmeler, %43,3‟ü orta ölçekli iĢletmeler, %15,6‟sı küçük iĢletmeler ve
%5‟ininde mikro iĢletmeler olduğunu görmekteyiz.
69
Tablo 3.50. ĠĢletmenizi ilk baĢtan kuracak olsanız ya da mevcudu baĢka bir yere taĢıyacak olsanız nereye
taĢırdınız/kurardınız?
Sayı Yüzde
Adana 6 5,5
Bursa 1 0,9
Ġstanbul 1 0,9
Konya 82 74,5
Cevapsız 20 18,2
Toplam 110 100
Tablo 3.50‟ye göre ĠĢletmenizi ilk baĢtan kuracak olsanız ya da mevcudu baĢka bir
yere taĢıyacak olsanız nereye taĢırdınız/kurardınız? Sorusuna % 74,5‟i Konya, % 5,5‟i Adana,
% 0,9‟u Bursa ve % 0,9‟u Ġstanbul cevabını vermiĢlerdir. % 18,2‟si bu soruyu cevapsız
bırakmıĢlardır.
Tablo 3.51.Üretim dalınızdaki teknolojik geliĢmelerden haberdar mısınız?
Sayı Yüzde
Evet 92 83,6
Hayır 18 16,4
Toplam 110 100,0
Tablo 3.51‟e göre iĢletmelerin üretim dallarındaki teknolojik geliĢmelerden haberdar
olup olmadıklarını sorduğumuzda % 83,6‟sı haberdar olduğunu ve % 16,4‟ü haberdar
olmadığını belirtmiĢleridir.
Tablo 3.52.Evet ise Ģu andaki geçerli olan teknolojinizi en son teknoloji ile mukayese ediniz.
Sayı Yüzde
Firmamda kullanılan teknoloji en son teknoloji ile aynı 38 34,5
Biraz eski ancak birçok firma tarafından
kullanılmaktadır. 45 40,9
Eski teknoloji 6 5,5
Cevapsız 21 19,1
Toplam 110 100,0
Tablo 3.52‟ye göre iĢletmelerin Ģu anki kullanmıĢ oldukları teknoloji ile en son
teknolojiyi karĢılaĢtırmalarını istediğimizde % 40,9‟u Biraz eski ancak birçok firma tarafından
kullanılmaktadır, % 34,5‟i Firmamda kullanılan teknoloji en son teknoloji ile aynı ve % 5,5‟i
eski teknoloji Ģeklinde cevap vermiĢlerdir.
Tablo 3.53.Makine ve teçhizatınızın ortalama yaĢı kaçtır?
Sayı Yüzde
Bir yıldan az 7 6,4
1-2 Yıllık 14 12,7
3-5 Yıllık 43 39,1
6-10 Yıllık 21 19,1
11-15 Yıllık 8 7,3
15 Yıldan Daha Fazla 16 14,5
Cevapsız 1 ,9
Toplam 110 100,0
70
Tablo 3.53‟e göre iĢletmelerin makine ve teçhizatlarının ortalama yaĢlarını
incelediğimizde % 39,1‟i 3-5 yaĢında, % 19,1‟i 6-10 yaĢında, % 14,5‟i 15 yaĢından daha
büyük, % 12,7‟si 1-2 yaĢında, % 7,3‟ü 11-15 yaĢında ve % 6,4‟ü 1 yaĢından daha küçüktür.
Tablo 3.54. Firmanızdaki mevcut makine ve teçhizatınız nerde üretilmiĢtir.
Sayı Yüzde
Konya 50 38,5
Ankara 2 1,5
Bursa 6 4,6
Mersin 1 0,8
Ġstanbul 35 26,9
Ġzmir 1 0,8
Yurt DıĢında 35 26,9
Toplam 130 100
Tablo 3.54‟e göre iĢletmelerin mevcut makine ve teçhizatının nerede üretildiğini
incelediğimizde % 38,5‟i Konya , % 26,9‟u Ġstanbul, % 26,9‟u yurt dıĢı, % 4,6‟sı Bursa, %
1,5‟i Ankara ve % 0,8‟i de Mersin ile Ġzmir‟de üretilmiĢtir.
Tablo 3.55. Firmanızda herhangi bir tür kalite kontrol uygulaması var mıdır?
Sayı Yüzde
Evet 49 44,5
Hayır 55 50,0
Cevapsız 6 5,5
Toplam 110 100
Tablo 3.55‟e göre iĢletmelerin üretim süreçlerinde herhangi bir kalite kontrol
uygulayıp uygulamadıklarını sorduğumuzda %44,5‟i uyguladıklarını, %50‟si
uygulamadıklarını belirtmiĢlerdir.
Tablo 3.56. Eğer evet ise ne tip bir kalite kontrol süreci/tekniği uyguluyorsunuz?
Sayı Yüzde
Ürün kalitesini inceleme 31 30,7
ÇalıĢanların kalitenin farkında
olmalarını sağlama 15
14,9
Ġstatistiksel kalite kontrol 9 8,9
Kalite kontrol kartları 12 11,9
Kalite kontrol çemberleri 4 4,0
Toplam kalite yönetimi 4 4,0
ISO 9000 kalite güvence sistemi 26 25,7
Toplam 101 100
Tablo 3.56‟ya göre iĢletmelerin ne tür bir kalite kontrol sistemi uyguladıklarını
incelediğimizde % 30,7‟si ürün kalitesini inceleme, % 25,7 ISO 9000 kalite güvence sistemi,
% 14,9‟u ÇalıĢanların kalitenin farkında olmalarını sağlama, % 11,9‟u Kalite kontrol kartları,
% 8,9‟u Ġstatistiksel kalite kontrol ve % 4‟ü de Toplam kalite yönetimi ile Kalite kontrol
çemberleri sistemlerini uyguladıklarını belirtmiĢlerdir.
71
Tablo 3.57. Yeni bir ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili bilgilerinizi
genellikle nasıl elde edersiniz.
Sayı Yüzde
Sosyal iliĢkilerle 61 27,1
Bayii mekanizmasından 18 8,0
Özel mesleki yayınlardan 27 12,0
Bölgedeki firmaların ziyareti esnasında 13 5,8
Konya’daki uzmanlardan 5 2,2
Ġhracat Ģirketlerinden 3 1,3
Festivaller ve fuarlardan 44 19,6
Yakın firmalardan (Rakiplerden) 19 8,4
Sektördeki DanıĢmanlardan 15 6,7
Üniversitelerden 5 2,2
Diğer 15 6,7
Toplam 225 100
Tablo 3.57‟ye göre iĢletmelerin Yeni bir ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili
bilgilerini genellikle nasıl elde ettiklerini sorduğumuzda % 27,1‟i sosyal iliĢkilerle, % 19,6‟si
festivaller ve fuarlardan, % 12‟si özel mesleki yayınlardan ve % 8‟i bayii mekanizmasından
elde ettiklerini belirtmiĢlerdir. Ayrıca iĢletmeler bölgedeki firmaların ziyareti esnasında,
Konya‟daki uzmanlardan, ihracat Ģirketlerinden, sektördeki danıĢmanlardan ve
üniversitelerden de düĢük oranlarda da olsa bilgi elde ettiklerini belirtmiĢledir.
Tablo 3.58. Marka olma konusunda her yıl ayırdığınız bir bütçe var mı?
Sayı Yüzde
Evet 31 28,2
Hayır 75 68,2
Cevapsız 4 3,6
Toplam 110 100
Tablo 3.58‟e göre iĢletmelerin marka olma konusunda ayırdığı bir bütçe olup
olmadığını sorduğumuzda % 28,2‟si evet ve % 68,2‟si hayır cevabını vermiĢlerdir.
Tablo 3.59. Alt yapı ile ilgili problemler, ürünlerinizin dağıtımında ve satıĢında teslimatta zorluklara
sebep olmakta mıdır?
Sayı Yüzde
Evet 25 22,7
Hayır 85 77,3
Toplam 110 100,0
Tablo 3.59‟a göre iĢletmelerin Alt yapı ile ilgili problemler, ürünlerinizin dağıtımında
ve satıĢında teslimatta zorluklar olup olmadığını sorduğumuzda % 22,7‟si evet ve % 77,3‟ü
hayır cevabı vermiĢlerdir.
72
Tablo 3.60. Ar-Ge Yapıyor musunuz?
Sayı Yüzde
Evet 22 20,0
Hayır 81 73,6
Cevap Vermeyen 7 6,4
Toplam 110 100,0
Tablo 3.60‟a göre iĢletmelerin ar-ge yapıp yapmadıklarını sorduğumuzda % 20‟si
yaptıklarını ve % 73,6‟sı yapmadıklarını belirtmiĢlerdir.
Tablo 3.61. Ar-Ge Harcamaları
Harcama Dilimi
(Milyar)
2003 2004 2005 2006
Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde
0–10 16 14,5 17 15,5 15 13,6 14 12,7
11–20 2 1,8 2 1,8 2 1,8 2 1,8
21–30 - - - - 1 0,9 2 1,8
31–40 - - - - - - - -
40 ve üzeri 2 1,8 3 2,7 3 2,7 4 3,6
Cevap Vermeyen 90 81,8 88 80,0 89 80,9 88 80,0
Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0 110 100,0
Tablo 3.62. Toplam Ciro
Milyar 2003 2004 2005 2006
Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde
0–2000 79 71,8 79 71,8 85 77,3 86 78,2
2001–4000 7 6,4 8 7,3 13 11,8 16 14,5
4001–6000 - - 1 0,9 - - 2 1,8
6001–8000 1 0,9 1 0,9 1 0,9 2 1,8
8001 ve üzeri 1 0,9 1 0,9 2 1,8 2 1,8
Cevap Vermeyen 22 20,0 20 18,2 9 8,2 2 1,8
Toplam 110 100,0 110 100,0 110 100,0 110 100,0
Tablo 3.62‟ye göre iĢletmelerin ciro dağılımlarını incelediğimizde ağırlıklı olarak 0-
2000 arasında yoğunlaĢtığı görülmektedir. Daha sonra 2001-4000 arasında yoğunlaĢmıĢtır.
Tablo 3.63. Ġhracat Yapılan Ülkeler
Suriye Iran Almanya Urdun Yunanistan Irak S. Arabistan
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Cevap Verenler 13 11,8 7 6,4 3 2,7 6 5,5 2 1,8 2 1,8 4 3,6
Cevap Vermeyenler 97 88,2 103 93,6 107 97,3 104 94,5 108 98,2 108 98,2 106 96,4
Cezayir Rusya Fas Tunus Bulgaristan Diğer
Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı %
Cevap Verenler 5 4,5 7 6,4 2 1,8 3 2,7 4 3,6 27 24,3
Cevap Vermeyenler 105 95,5 103 93,6 108 98,2 107 97,3 106 96,4 83 75,7
Tablo 3.63‟e göre iĢletmelerin ihracat yaptıkları ülkeleri incelediğimizde karĢımıza
Suriye, Ġran, Rusya, Ürdün, Cezayir ve Bulgaristan çıkmaktadır. Ayrıca önemli bir kısmı da
73
diğer bölgelere ihracat yaptıklarını belirtmiĢlerdir. Bunların içerisinde Avrupa önemli bir paya
sahiptir.
Tablo 3.64. SatıĢ Yerleri
%
Konya Çevre Ġller
Ankara Aksaray Niğde Karaman Isparta Afyon Antalya
Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.
%0–5 9 8,2 21 19,1 19 17,3 17 15,5 18 16,4 16 14,5 18 16,4 19 17,3
%6–9 4 3,6 10 9,1 5 4,5 9 8,2 4 3,6 3 2,7 4 3,6 3 2,7
%10–19 9 8,2 8 7,3 4 3,6 2 1,8 5 4,5 2 1,8 7 6,4 5 4,5
%20–39 28 25,5 11 10,0 1 ,9 2 1,8 2 1,8 2 1,8
%40–59 19 17,3 3 2,7 3 2,7
%60–79 13 11,8 2 1,8
%80–100 14 12,7
Cevapsız 14 12,7 57 51,8 81 73,6 80 72,7 78 70,9 89 80,9 81 73,6 79 71,8
Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100
%
Türkiye Piyasası Yurt DıĢı
Piyasalar Ġstanbul Bursa Ġzmir Gaziantep Kocaeli Kayseri Diğer
Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.
%0–5 16 14,5 15 13,6 18 16,4 18 16,4 16 14,5 18 16,4 9 8,2 5 4,5
%6–9 10 9,1 6 5,5 7 6,4 5 4,5 2 1,8 4 3,6 6 5,5 3 2,7
%10–19 13 11,8 5 4,5 8 7,3 4 3,6 3 2,7 5 4,5 8 7,3 3 2,7
%20–39 10 9,1 2 1,8 5 4,5 2 1,8 6 5,5 6 5,5 6 5,5
%40–59 7 6,4 1 ,9 3 2,7
%60–79 6 5,5 5 4,5 4 3,6
%80–100 1 ,9 1 ,9 2 1,8
Cevapsız 47 42,7 82 74,5 72 65,5 83 75,5 87 79,1 77 70,0 74 67,3 84 76,4
Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100
Tablo 3.64‟e göre iĢletmelerin satıĢ yererini incelediğimizde öne çıkan bölgeler
Konya, Ankara, Ġstanbul, Kayseri, Bursa ve yurtdıĢı piyasalardır.
Tablo 3.65. Ürün SatıĢlarınızı Hangi Yollarla GerçekleĢtiriyorsunuz?
%
Doğrudan
Tüketici
Doğrudan
Perakendeci
Doğrudan
Toptancı Bayilere
Bağımsız
SatıĢ
Temsilcileri
Aracılığıyla
Ġhracat
Yoluyla Diğer
Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz. Sa. Yz.
1–10 2 1,8 3 2,7 1 0,9 2 1,8 2 1,8 4 3,6 - -
11–20 7 6,4 5 4,5 2 1,8 1 0,9 2 1,8 - - - -
21–30 2 1,8 6 5,5 4 3,6 3 2,7 - - 2 1,8 1 0,9
31–40 2 1,8 1 0,9 1 0,9 - - - - 1 0,9 - -
41–50 8 7,3 2 1,8 2 1,8 5 4,5 1 ,9 4 3,6
51–60 - - - - 4 3,6 - - - - - - - -
61–70 1 0,9 - - 2 1,8 - - - - - - 1 0,9
71–80 3 2,7 1 0,9 2 1,8 - - - - 1 0,9 - -
81–90 - - - - 1 0,9 - - - - - - 1 0,9
91–100 29 26,4 4 3,6 14 12,7 6 5,5 2 1,8 - - 17 15,5
Cevapsız 56 50,9 88 80,0 77 70,0 93 84,5 103 93,6 102 92,7 86 78,2
Toplam 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100 110 100
Tablo 3.65‟e göre iĢletmelerin ürün satıĢlarını hangi yolla gerçekleĢtirdiklerini
incelediğimizde önemli bir kısmı doğrudan kendi satıĢ ekibi ile gerçekleĢtirdiğini
belirtmiĢlerdir daha sonra sırası ile toptancı, perakendeci, bayiler, ihracat ve bağımsız satıcılar
aracılığı ile gerçekleĢtirdiklerini belirtmiĢlerdir.
74
Genel Değerlendirme Sonuç ve Öneriler
Konya ilin de ana metal sanayi içinde döküm sektörü ağırlıklı durumda bulunmaktadır.
Dolayısıyla yapılan araĢtırmada ana metal sanayi olarak cevap verenlerin büyük çoğunluğu
döküm sanayinde faaliyet gösteren firmalardan oluĢmaktadır. Söz konusu firmaların
kurucuları ilk okul mezunu olmalarına rağmen bilgi birikimi olarak yeterli seviyededirler.
Sektördeki girimcilerin büyük kısmının sanayici bir geçmiĢinin olması yerleĢik bir sanayici
kültürünün olmasının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan iĢletmelerin ağ
iliĢiksi içinde kaliteli taĢeron bulmakta zorlanmamalarına rağmen taĢeron kullanmak
istemediklerini belirtmiĢlerdir. Bunun da büyük çoğunluğu üretim kapasitesinin yeterli
olması ile açıklamaktadırlar. Geri kalanlar ise ana sanayi taĢeron kullanmasını
engellediğinden, taĢeronlarda yeterli teknoloji olmadığından, taĢeronlarda yeterli kalite
olmadığından, istediklerini gerçekleĢtirecek taĢeronlar bölgede bulunmadığından, taĢeronlara
güvenmediğinden ve taĢeronlar maliyetini artırdığından Ģeklindedir. Ancak günümüzde
otomotiv ve benzeri endüstrilerin artık direkt olarak döküm almadıkları, komponent ve sistem
satın aldıkları görülmektedir. Bu durum bir zamanlar 1. kademe tedarikçi olan döküm
imalatçılarını, 2. nci ve 3. ncü kademe tedarikçi yapmaktadır. Bunun yanında ana sanayi
iĢletmeleri kar marjlarını yükseltmek için söz konusu sistem tedarikçilerine fiyat baskısı
yapmakta dolayısıyla bu baskı doğal olarak döküm sanayi gibi alt sanayilere de baskı olarak
yansımaktadır. Bunun sonucunda basit dökümler ucuz iĢ gücü ve devlet desteklerinin olduğu
üçüncü dünya ülkelerine kaymaktadır. Dolayısıyla rekabette bizim gibi ülkelerde kalite tam
zamanında teslim ve yenilikte olacağı kesindir bu nedenle taĢeron ve fason iĢlerin
yoğunlaĢması iĢletmelerin temel yetenek geliĢtirmelerinin kolaylaĢtırıcılarının baĢında
gelmektedir.
Ülkemizde döküm sektöründe faaliyet gösteren özel sektöre ait fabrikaların büyük
kısmı Ġstanbul, Kocaeli, Bursa, EskiĢehir, Bilecik, Ġzmir, Ankara ve Samsun yörelerinde
bulunurken, küçük atölyeler , baĢta Ġstanbul, Bursa, EskiĢehir, Ankara, Konya ve Gaziantep
olmak üzere, tüm illerimize dağılmıĢ durumdadır. Ancak ildeki iĢletmelerin büyük bir kısmı
( % 41,7) rakiplerini Konya‟da görmeleri düĢündürücüdür. Bu durum firmaların rekabeti ilde
yıkıcı bir hale getirmesinin yolunu açmakta olduğunun bir göstergesi olarak görülebilir. Aynı
zamanda iĢletmenin sadece komĢusunu görmesi vizyon ve misyonunda daralmalara nende
olacaktır.
Rakiplerinin büyüklüklerini incelediğimizde % 36,2‟si büyük ölçekli iĢletmeler,
%43,3‟ü orta ölçekli iĢletmeler olarak görmektedirler. Bu durum Konya düküm sanayinin
gelecekte yenilik ve kalite odaklı rekabette var olabilmesi için dünyadaki geliĢmelere paralel
olarak birleĢecekler ya da ortak bilgi paylaĢma ve baskı gurubu oluĢturacak küme mantığı ile
çalıĢmalar yapmak zorundadır. Bir diğer alternatif çok fazla fiyat baskısının olmadığı inĢaat
ve makine imalat sanayine ürün vermelidir. Mevcut makine parkının yaĢının büyük
çoğunluğunun 3*5 yıl olması ve yeni teknoloji kullanımı artı değerler olmasına rağmen kalite
kontrol sisteminin eksik olması bir dezavantaj olarak görülmelidir. Bununla beraber Yeni bir
ürün ile ilgili veya üretim metotları ile ilgili bilgilerini genellikle nasıl elde ettiklerini
sorduğumuzda % 27,1‟i sosyal iliĢkilerle, % 19,6‟si festivaller ve fuarlardan, ve özel mesleki
yayınlardan bayii mekanizmasından vs. elde ederlerken üniversitenin %2,2 çıkması hem
ildeki üniversite için hem de sanayiciler için düĢündürücüdür yine bu bağlamda 80 bin
örgencisi olan üniversitede ildeki en eski sektörlerden biri olan döküm sektörüne yönelik
metalürji mühendisliğinin olmaması iĢbirliğinin eksikliğinin gerekçesi olarak gösterilebilir.
ĠĢletmelerin ar-ge düzeylerini incelediğimizde % 20‟si yaptıklarını ve % 73,6‟sı
yapmadıklarını belirtmiĢlerdir. Oysa özellikle otomotiv sanayinde “petrol fiyatlarının artması,
araç kullanımında güvenlik ve kolaylık, tonaj tahdidi gibi nedenlerle alüminyum,
magnezyum, plastik ve kompozit malzeme kullanımlarının çoğalması ile araçların
75
ağırlıklarında azalma sağlanmaktadır. Otomotiv endüstrisinde araç ağırlıklarının azaltılmasına
yönelik çalıĢmalar, alüminyum döküm parça kullanımını artırmıĢtır.” Bu ve benzeri nendeler
rekabeti innovasyona taĢırken Ar-Ge çalıĢmalarını zorunlu hale getirmektedir. Yine bununla
beraber NANO teknolojiye yönelik ürün çalıĢmaları firmaların üretim tekniklerinin ve ürün
çeĢitlerini kısa zamanda çok büyük değiĢikliklere götüreceği kesindir.
ĠĢletmelerin ihracat yaptıkları ülkeleri incelediğimizde karĢımıza Suriye, Ġran, Rusya,
Ürdün, Cezayir ve Bulgaristan çıkmaktadır. Ayrıca önemli bir kısmı da diğer bölgelere ihracat
yaptıklarını belirtmiĢlerdir. Bu ülkeler genelde küçük kama değerli ürünler talep eden
ülkelerdir ve rakip olarak Çin ve Hindistan gibi ülkelerle rekabete yol açmaktadır. Oysa
yüksek katma değerli ürünler üretmek ve bunların talep eden Avrupa ülkelerine satmak
zorunluluğumuz vardır. Bu konuda özellikle Çin ve Hindistan‟ın mesafe olarak uzaklığı tam
zamanında ürün tesliminde bize ayrıca bir üstünlük sağlayacaktır.
Döküm sektöründe üretilen ürünlerinin cinsi, miktarı ve kaliteleri toplumların
ekonomik yapılarıyla değiĢim göstermektedir. SanayileĢmekte olan toplumlarda, döküm
ürünlerinin öncelikle konut, ulaĢtırma, kent alt yapıları ve tarım aletleri alanlarında
yoğunlaĢtığı görülür. SanayileĢme olgusuna paralel olarak da döküm sektörü ürünlerinin alt
yapılardan ziyade ara malı üreten; enerji, madencilik, kimya, ana metal sanayi gibi sanayi
sektörleriyle madeni eĢya, elektrikli veya elektriksiz makine imalatı, otomotiv, gemi gibi
yatırım malları ve dayanıklı tüketim malı üreten sanayi sektörleri tarafından cins ve miktarı
artarak talep edilmeleri söz konusu olmaktadır.
Döküm üretim yöntemi sanayi üretiminin temel unsurlarından olduğu için bu teknik
ile üretim yapan kuruluĢları ikiye ayırabiliriz. Bunlardan birinci bölüm tamamen müĢterisinin
talepleri doğrultusunda döküm ürünleri üreten kuruluĢlar, diğerleri ise, bitmiĢ ürünlerinde
kullandıkları malzemeler için döküm yöntemi ile üretim yapanlardır.
Demir ve Çelik Döküm Sanayi üretmekte olduğu pik döküm, çelik döküm, sfero
döküm ve temper döküm türündeki 4 ana mal ile inĢaat ve hafriyat makineleri sanayi,
otomotiv ve tarım makineleri sanayi, dayanıklı tüketim malları sanayi, genel makine imalat
sanayi, demir – çelik sanayi, ulaĢım sanayi, çimento ve toprak sanayi, maden ve cevher
hazırlama sanayi, kimya ve petrokimya sanayi ve savunma sanayine çok önemli ve
vazgeçilmez hizmetler vermektedir.
- AR-GE faaliyetlerinin yetersizliği
- Küçük iĢletmelerin kırılgan yapısı
- YurtdıĢı pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin yetersizliği
- Firmalar arasında, üniversite-devlet ve sanayi üçgeninde ve uluslararası kuruluĢlarla
olan ticari, bilimsel ve teknolojik iliĢkilerin yetersizliği
- Yüksek iĢletme sermayesi ihtiyacının bulunması
- Ġnovasyon ve kümelenme gibi terim ve oluĢumlara uzak kalınması-çekinilmesi
- Birlikte proje üretmekten çekinilmesi
- Avrupa‟ya coğrafi yakınlık
- Endüstrideki konsolidasyon nedeniyle ortaya çıkan güçlü rakipler
- Uluslararası hammadde pazarında tedarik sıkıntısı
- Hammadde fiyatlarındaki rekor artıĢlar ve fiyat belirsizliği
- Yeni rakip giriĢleri, pazara giriĢ kolaylığı, üretici sayısının fazla olması
- Haksız rekabet yapan üreticiler ve kayıt dıĢı çalıĢma
- YetiĢmiĢ iĢgücü sağlanamaması ve Üniversite-sanayi iĢbirliklerinin tam olarak
oluĢamaması
- Avrupa‟ya verimli demiryolu nakliyesinin sağlanması halinde navlun maliyetlerinde
ki düĢüĢe bağlı olarak, rekabet gücü iyileĢtirilebilecektir.
76
KAYNAKÇA
Makroskop Haftalık Ekonomi ve Strateji Raporu 13 – 19 ġUBAT 2006 – FORTĠS
Türkiye Sanayisine Sektörel BakıĢ, “Sanayipolitikası: Sektörler, GeliĢmeler Ve
Eğilimler”Konferansı, Suut Doğruel Marmara Üniversitesi TÜSĠAD, 27 Mayıs 2008,
Ġstanbul
Sanayi Politikaları ve Rekabet Gücü, DPT, A. Latif Tuna Sanayi Dairesi BaĢkanı
Türkiye Sanayisine Sektörel BakıĢ Agâh Uğur TÜSĠAD Sanayi ÇalıĢma Grubu BaĢkanı
27 Mayıs 2008
Sektörlerden Haberler Türkiye ĠĢ Bank Ası Ġktisadi AraĢtırmalar Müdürlüğü Mayıs
2007/4
Bölgesel Rekabet Edebilirlik Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Politikalarına Yansımaları,
DPT, Murat Kara 2008 Ankara
Otomotiv Ana ve Yan Sanayi, Dpt, Ayper Eğdirici Sönmez 2005
KüreselleĢme Sürecinde Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Sektörel Yapıdaki DönüĢüm
Üzerine Bir Ġnceleme, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Hazine BaĢkanlığı (Ekonomik
AraĢtırmalar Müdürlüğü),Eylül 2007
TÜSĠAD Konjonktür DEĞERLENDĠRME Sayı 21 Temmuz 2008
Haftalık Sektör Haberleri ĠĢ Bankası, Ġktisadi AraĢtırmalar Müdürlüğü,27 Ekim 2008
2008 Yıllık Ekonomik Rapor, Maliye Bakanlığı
Dünya Döküm Üretiminin Liderleri Kimlerdir? Y. Ziya kayır,Metalürji mühendisi
Uluslararası Rekabet Gücü Göstergeleri Türkiye Örneği AraĢtırma Genel Müdürlüğü
Zelal Kotan 30 Ocak 2002
AraĢtırma ve Meslekleri GeliĢtirme Müdürlüğü, Nisan, Nurel Kılıç
Demir dıĢı Metaller Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu Ankara 2000 Sekizinci BeĢ
Yıllık Kalkınma Planı
Metal ve Madencilik Sektörlerinde BirleĢmeler ve Yutulma Prof. Dr. Fevzi Yılmaz,
Sakarya Üniversitesi Metalürji Ve Malzeme Mühendisliği Böl.
Dünyada ve Türkiye’de Paslanmaz Çelik, Ziya Kayır - Metalürji Mühendisi, KOSGEB
Sincan/Ankara
Dünya Metalurj Sektöründe GeliĢmeler Murat Sezer – Sarkuysan
Türk Sanayicileri ve ĠĢadamları Derneği Sayı: 6 8 Temmuz 2008 Uluslararası
Kurumlarda ve Türkiye’de Çin Bağlantılı GeliĢmeler
77
Kaynak: Türkiye Ġmalat Sanayinin Yapısal Analizi ve Sektörel Performans
Değerlendirmesi ( 22 Ana Sektör Ġtibarı Ġle) , Türkiye Kalkınma Bankası, Ekonomik ve
Sosyal AraĢtırmalar Müdürlüğü, Ankara - 2007
Ana Metal Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu – DPT – 2007 2013 9.Kalkınma Planı
Türkiye'de Ve Dünyada Demir Çelik Üretimi, Süleyman Çınarer, Fatih Dulkan, Yusuf
Ziya Aksoy
Ege Bölgesinde Otomotiv ve Yan Sanayinin Rekabet Gücü ve Stratejisi, ġener Muter
Demir Çelik Sektörü 2005 Yılı Ocak – Aralık Dönemi Ġhracatının Değerlendirmesi
Sedefed Yönetim Kurulu BaĢkanı, Bülent Akgerman “ Sanayi Politikası: Sektörler,
GeliĢmeler ve Eğilimler” Konferansı
“Dünden Bugüne Türkiye Sanayi Politikasındaki DönüĢüm”Paneli KonuĢması 27 Mayıs
2008
Ar-Ge Yatırımları – Bilgi Varlıkları ĠliĢkisinin Sektörel Analizi Öğr. Gör. Dr. A.Erdinç
Emrem Sakarya Üniversitesi, Sapanca MYO
Türkiye ve Sakarya Sanayi Sektörü Raporu
Gelirler Genel Müdürlüğü, 2005 Raporu
Bankalar Birliği, 2005 Raporu
KOSGEB Saha AraĢtırma Raporu - 2005
http://www.subconturkey.com/2008/Mart/haber-Dokum-sektorunun-2007-yili-
degerlendirmesi.html
www.finanstrend.com
www.tuik.gov.tr
www.konyavaliliği.gov.tr
www.saglikmudurlugu.gov.tr
www.yok.gov.tr
www.hazine.gov.tr